bekleyecen ya da davetiye peşinde koşacan.

6 günde geldi bana davetiye.

direk üyelik sistemi yaparlarsa google plus gibi kaybolup gider bir anda. şu an ne olduğu hakkında bile tam olarak bilgimiz olmadığı halde deli gibi davetiye arıyoruz. pazarlama stratejisi yani.

2 haftadır ben de beklemedeyim. :(

alternatif olarak harddiski söküp aldığınız kutuya takın öyle çalıştırın?

elinizdeki adaptör tamamen gidikse yeni bir adaptör alıp kablosunu kesin, kendi adaptörününüzün kablosuna bağlayın.

diğer adaptörün akımı yetmemiştir. daha güçlü12 volt 2.5a bir adaptör bulup bunun çıkışan eski kabloyu veya jackı uydurmak en mantıklı çözüm.

metro marketlerde dondurulmuşları mevcut.

www.aseriyorum.net

kuru duttur belki?

Kuru dut koyuyor annem mesela. Islaninca tazesi ayarina gelmese de yumusak oluyor. Kuru dut kullanmistir belki.

mevsiminde toplanıp kurutuluyor.incir ve üzümün kurutulmuşu olduğu gibi dutun da kurutulmuşu var

valla bilmiyordum, ufkum genişledi.

Sanırım adios baya tutuluyor, sebebi de mesela 100 lira harca 10 tl puan gibi kampanyaları oluyor ama bu puanların kullanım süresi falan oluyor, adiosda bu yok puanlar birikiyor böylece seyehat için harcayabiliyorsun.

pegasus plus kart - uçuşpuan + bonus kazandırıyor, uçuşpuanlar sadece pegasusta bilet ve hizmet alımında geçerli, bonuslar her yerde geçerli. kart ücreti yok.

işbankası hem puan hem de mil veriyor.

Adios var bende. Normal puan kazanıyorsun. Ama uçak bileti alırken puanların değeri 3 katına falan çıkıyor. Yani 40 tl'lik puanla 120tl'lik bilet alabiliyorsun mesela.

Wings ve Miles&Smiles kullanan var mı ?
Thy nin de Miles&Smiles kartı var , o ne ?

Kimse yazmamis ama Vakifbank Worldcard in Milplus diye bir uygulamasi var. Kazandigin puanlari 3 e çarpıp puanin kadar ucabiliyorsun. Hatta avans milpuan bile kullanabiliyorsun. Gir internete arastir derim.

2 çeşit Miles&Smiles kartı var.

İlki THY'nin uçuş programı olan. Ücretsizdir. Uçtukça kartınızda mil birikir. Gold vs. çeşitleri vardır.

Diğeri ise Garanti Miles&Smiles kredi kartıdır. Bu kart ile alışverişlerinizden mil kazanırsınız. Standart, Platinum gibi çeşitleri vardır. Bazı tipleri daha hızlı mil kazandırır. THY'nin uçuş programı olan Miles&Smiles'a entegredir. Yani uçuşlardan ve alışverişlerden toplanan miller tek hesapta toplanır. Aynı zamanda Star Alliance üyesi diğer havayollarında da bu milleri kullanıp, o uçuşlardan da mil kazanabilirsiniz.

Benim miles&smiles var garantiden, yillik ucreti 165 tl falan hatta yeni zam geldi ama tuketici hakem heyetine basvurup geri aliyorum. Kart, mil acisindan sorun cikartmiyor. Thy'nin sitesinden bilet alinca, aldigin tutarin iki kati kadar mil veriyor falan. Ama thy'nin kendi miles&smiles programi cok bozdu. Ank-ist'a 150 mil veriyor, bir de vergi parasi istiyr, istedigin zamana bilet bulamiyorsun falan. Bazen de parayla almak daha makul atiyorum 350tl lik bilet icin 15bin mil+320tl vergi istedigi oluyor. Yani kredi kartiyla mil kazaniyorsun kazanmasina ama o milleri nerene sokacagini bilemeyebiliyorsun. Garanti'ye bagimli olmasam birakip adios almayi dusunuyorum ben de. Ama onu da internetten okuduklarimla biliyorum yani, getirisi goturusunden emin degilim.
Ben de vakifbank'in platinium'u da var, anlasmali isyerleri haricinde yaptigin alisverislerde bir Allah kurusu puan vermiyorlar. Son 3 ay icinde 5bin tl'lik harcaman varsa esenboga ve sabiha'da ic-dis lounge'a bedava girebiliyorsun yilda 6 kez. Yoksa 50tl ucret kesiliyor. Tren biletini bu kartla alirsan ankara garindaki lounge'a da ucretsiz girebiliyorsun. Bunda harcama sarti veya giris sayisi limiti yok.

bir de parafly var. ama nasıl hiç bilmiyorum.

Arkadaş bi' tane düzgün kart yok anladığım kadarıyla.

O kadar baktım ama ne alacağıma karar veremedim maalesef.

Turkiye'deki mil kartlari cok kotu ya. Bloglardan takip ettigim kadariyla abd'deki mil kredi kartlari ile dunyayi dolasan tipler var.

www.akakce.com

eczaneden reçetesiz alamıyor musun?

hic dusunemedigim bir cozumu dile getirdiginiz icin oncelikle tesekkurler

Ya çok çok zorda kaldıysan, ilacı gerçekten kaybettiysen (yani 1 günden fazla ara vermen gerekecekse) ve kullanmak zorundaysan ezcacıyla konuşup reçetesiz verilen bir muadilini alabilirsin. Bu çözümü de düşünebilmiş olabilirsin gerçi.

salla hocam en fazla ölürsün. nolcak ak.

adını hatırlamaman sorun ise, eczaneye gidip ilacı ne için kullandığını ve hatırladığın kadarıyla ismini söylersen (şuna benzer bişidi sanki) diye onlar sana tahmin ettiklerini gösterir. sen de kutusundan hatırlayabilirsin umarım. böyle çok ilaç almak zorunda kaldım. umarım birden fazla doz seçenekleri yoktur.

eczacıyım. muadil = aynı ilaç isim farklı. bir gün içmesen bir şey olmaz.

tedavin aksar, büyük sıkıntılar çıkmaz tabi. ama gidip herhangi bir eczaneden ücret karşılığı alabilirsin. 100mg'dan başka dozu olabilir ama genelde bu veriliyor galiba www.pharma-agora.com doza da dikkat etmekte fayda var.

dermatolojik sebeplerle kullanıyorsan boşver sonra tekrarlayacak o sivilceler. (bkz: monodoks)

Zamunda. F/P oranı mikemmel ^^

@canercuxy sağol ama o sıkıştırılmış dosyalar 55'lik bir tv'De sd yayından farksız. o yüzden orijinal tercihim. en azından çok sevdiğim filmlerde. daha önce yüzüklerin efendisi üçlemesini almıştım. şimdi hobbiti gözüme kestirdim.

yabancı site olur, türkçe altyazı olmasa da olur dersen amazon.

www.dr.com.tr
www.amazon.co.uk

annem soyarak kullanıyor.

taze olanları makbul.
annem dilimleyip buzluğa da atıyor.

Soyup rendeler ya da dilimlerseniz yemeklere ve çaylara koyabilir, limonlu-hafif acı bir tat elde edersiniz. Ben taze olanları kullanıyorum şahsen.

rendeleyip bal ile karistirip yiyorum. tam ilac oluyor. rendelemek iyi.

zencefil 2 yaşından küçük çocuklara yedirilmez. yetişkinlerde de ( 18 yaş üstü 70kg erkek bünyesi yetişkin kabul edilir.) 4 gramdan fazla tüketilmesi sakıncalı olabilir. bulantı, gaz, göğüs yanması yapabilir doz aşımında.

Velhasıl güçlü bir bitki.

yasal olup olmadığını bilmiyorum fakat, ilişkiler farklı.

çalıştığın yer ile, işveren - personel ilişkisi var, aynı yerden kredi çekmiş olsan bile, müşteri - kurum ilişkisi var.

bunların birbiriyle ilişkilendirilmesi bana pek yasalmış gibi gelmiyor. (tam da emin değilim tabii)

edit: İş Kanunu'nu incelemekte yarar var.

www.iskanunu.com

Şöyle bir şey var kanunda;

"Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır."

iş kanunu'nda sayılan haklı nedenlerle fesih başlığı altında böyle bir konu görmedim. ama zorlayıcı sebep diye bişiy var, ona mı giriyor bilmiyorum. ancak yargıtay kararı var.
maaşa "sık sık" haciz gelmesi işyerinde zaman kaybı ve organizasyon sorunu yaratırsa, işçiye önceden ihtar çekilmek şartıyla haklı nedenle işveren feshi olabiliyor.

www.alitezel.com

iş kanunu bu konuda ne diyor bilmiyorum. fakat daha önce, bir iş görüşmesinde önüme konan firma sözleşmesinde bu madde vardı. takipte kredi olması, iş arkadaşlarından borç almış olmak vs. gibi bir çok detay içeren bir madde, işveren tarafından değerlendirilip işten çıkartabilme sebebi olarak sunulmuştu. yasaya uygun mu bilmiyorum, başka sebeplerden dolayı imzalamayacağım için araştırmadım da o dönemde.

iş sözleşmelerinde böyle özel bir madde olabilir mi?

@silent storm, olabilir bilmiyorum. konuşulurken duydum sadece.

yasal değil, haklı fesih nedeni de değil.

eğer işe girerken baştan böyle bir hususta anlaşıp, imza ettilerse o zaman iş değişir tabi.

kanuna aykırı sözleşmeler geçerli olmaz zaten. ama sık sık maaş haczi gelen personelle ilgili iş akdinin işveren tarafından feshi yargıtay'da onanmış görünüyor.

@tedirginlik hucresi
sık sık maaş haczi gelmesi farklı bir şey. kanuna aykırı sözleşmeler geçerli olmamakla beraber yargıtay kurum/şirket içi yönetmeliklerle kabul edilen yükümlülükleri de iş akdi çerçevesinde kabul ediyor. şirket politikası olarak düşün.

kitap al,
market alışverişi yap,
ihtiyacın varsa giyecek bir şeyler al

şu bir başlangıç olur sanırım: en.wikipedia.org

Meydan larousse 2.dunya savasi diye iki ciltlik ansiklopedi var.bir yerlerden bulabilirsen orada istedigin bilgiler olmasi lazim.ancak bilgiler savas donemine ait.sonrasinda ronald reagan doneminde tehcirin kabulu ve ozur dilenmesi durumlarini baska bir kaynaktan ekleyebilirsin.

ermeni kökenli değilsindir umarım, o zaman her türlü zorluğu ve mallığı yapabilirler.

yanınızda kalem götürün form doldurmak için, orada kalem olmuyor.

Biraz geç bir cevap ama daha sonra gidecekler için faydalı olabilir. Bir üstteki cevaptaki kalem işine mutlaka dikkat edin. Üşenmeyin bir tane alın yanınıza. Ben gittiğimde oradaki görevli kendi kalemini kullanma karşılığında ayrıca 10$ istedi [Azerbaycan'a hoşgeldiniz :)]. Ben de başka bir Türk'ün formu doldurmasını bekleyerek ondan aldım kalemi.

galaxy s4, bende hala çıkıyor kaydet seçeneği.

iphoneda fotoğrafa basılı tutuna save photo çıkıyor

fotoğrafa basılı tutarsan o seçenek çıkar.

Basili tutuyorum, olmuyor arkadaslar. Android benimki.

menü tuşuna basınca ?

@kimlanbu yok, yine cikmiyor o secenek.

Android uygulamasi ise, telefon da samsung ise, menu tuşunun solundaki yere dokununca çıkıyor.

Ayarlar kismini acan tusu diyorsunuz ama o menude eskiden indirme secenegi cikiyordu, simdi cikmiyor.

Acaba yeni guncellemesinden dolayi mi ki? Belki artik kaldirmislardir onu. Ben cok uzun zamandir guncellemiyorum aylar oldu.

Resmi açınca üst üste uç nokta var ona tıklayınca fotoğrafı kaydet diye birşey çıkıyor. Benimki de android.

@inheritance o dedidiginiz uc nokta telefonun kendi galerisinden bir foto gorunltuleyince cikiyor, fb den bir foto acinca cikmiyor.

pantolununu gömleğini her gün değiştir, ceket üç-dört gün idare edebilir.
ütü konusunda bir şey diyemem, sevmeye çalış :)

merhaba. gömlekleri yıkadıktan sonra askıya asarak kurutuyorum ben.

ütüsüz kumaş al. düşük devirde yıka. yıkama bittiği gibi çıkarıp askıya as.

gömlek yazın hergün, kışın 2 günde bir (sürekli masabaşındayım)
pantolon haftada 1
ceket 2-3 hafta idare eder.

ıslakken askıya asıp kurutmak işe yarayabiliyo çoğunlukla. makinelerin kırışıklık önleyici programlı olanları da kurtarıcı.

gömlek yaz kış her gün. pantolon (kot) bir hafta. ceket kullanmıyorum.

haftanın 5 günü çalışıyorsan 5 farklı takım elbise ya da 3-4 takım elbise+blazer+tek pantolon kombinasyonu idealdir. böylece takım elbiseleri dinlendirmiş olursun ve daha uzun süre kullanırsın. Yaz uygulamasında klasik gömlek ve kumaş pantolon dışı alternatif imkanı olarak canvas-keten pantolon ve klasik harici gömleklerle çeşitli kombinasyonlar yapılabilir yine.

Resmi kurum için söyleyecek olursam lacivert-siyah-gri/füme renk olarak önceliklerin olsun, hafif/kendinden çizgili takımları da (en güzeli lacivert renkte oluyor) değerlendirebilirsin. Kravat-kemer ayakkabı uyumlarını da google taraması ile öğrenebilirsin.

Türkiye'de nerede hangi markalar üretir bilmiyorum ama Almanya'dan "Bügelfrei" adı altında satılan gömleklerden almıştım, mesela 400-500 derecede sıktırdığım bu gömleği askıda bekletince giyilebilir halde oluyor ama pimpirikli olduğum için ütüden geçiririm, hemen şekil alır, %100 pamuklar gibi zorlamaz. %100 pamuk gömlekler daha şık durur ama çabuk kırışır, deneye deneye öğrenirsin. Düzleştirici sprey olarak ütü yaparken yer yer Rossmann'da satılan Domol markasının spreyini kullanıyorum, tavsiye ederim.

Ha bir de biliyorsundur ama söyleyeyim yine de beyaz gömlekleri ayrı renkli gömlekleri ayrı yıka. 2-3 yıkamada bir özel beyazı daha beyaz yapan -nasıl oluyorsa artık- tozlar mevcut onlardan kullanabilirsin. Ütü sonrasında da gömleğin en üst düğmesini ilikleyerek as ki dolapta beklerken kırışma olmasın.

kurutma makinesi al bir tane ütülü gibi çıkıyor gömlekler

Gömlek - yaz/kış her gün. Pantolon 2-3 günde bir.

Gömlekleri eğer kurumasını bekleyecek süre sorunun yoksa(1-2 gün asılı kalsın, kurusun diyebiliyorsan) mümkün olduğunca az sıktır ve askıyla sanki dolaba asar gibi as ipe. Yani düzgün bir şekilde kurusun, ütüsü daha kolay olur. İnce ve takım elbiseyle giyilen gömleklerin hepsi kırışır, benim kalın spor gömleklerim kolay ütüleniyor, az kırışıyor. Rossmann'da ütü yardımcısı sprey var, 3-4 lira bir şey. Ben de burada sormuştum bir arkadaş önermişti, baya işe yarıyor, kırışıkların açılmasını kolaylaştırıyor.

HEr gün takım elbise giyiyorsan 4 takım yeterli, tabi bütçen varsa daha fazla da olaiblir. 8-10 gömlek de yeterli. Takım elbiseyi haftada maksiumum 2 kere giymeye çalış. Göleği ben yaz,kış 1 gün giyiyorum. İmkanım olsa yazın günde 2 gömlek giyiroum, çok rahatsız ediyor terlemek.

gömlek yıkarken sıkma devri düşük olsun, makine biter bitmez, çamaşırları bekletmeden çıkar makineden ve silkeleyerek as. SOnrasında müsaitlik durumuna göre hemen ütüle.

kadıköyde yazıcıoğlu var.

(git: 833938)

alınır ama çok sağlam kolile dökülmesin

Ben Hırvatistan'dan Türkiye'ye getirmiştim. Öyle markalı falan da değildi. Bildiğin çiftçi bir amca kendi kendine üretmiş, kola şişesine koymuş. Bagajda sıkıntı olmadı. Kabine alırsan izin verilmez tabii.

kabine alamazsın ama bagaja verebilirsin. iyice paketlemen lazım ama.

İtalya'dan pet su şişesiyle zeytinyağı getirmiştim. Bagaja verdim. Sorun yaşamadım.
Tek endişem basınç farkıyla şişenin zarar görme ihtimalinin olmasıydı. Bu yüzden 4-5 kat poşete geçirdim. Faydası olur muydu bilemem o ayrı. Bir sorun yaşamadım...

Hey gidi hey! Ankara'da yaşıyokene, Amerika'da bi toplantıya gidecem. En güzel ceketimi giydim sırtıma. Katlayıp valize de koymadım ki, kırışmasın, buruşmasın. Ankara - İstanbul - JFK yapacam. İstanbul uçuşunda da ceketim buruşmasın diye güzelcene tersyüz edip katladım ve kabin başüstü dolabına yerleştirdim. İstanbul'a indik. Gate'e yanaştık, kemerleri çözdük, ayağa kalktım, bi de aldım ki, ceket sırılsıklam! Leğene batırmışsın gibi böyle! Su zannettim salak gibi önce ama saniyeler içinde buram buram sızma zeytinyağı kokusunu aldım tabii. Ayak parmaklarımın üzerinde yükselip bi de baktım ki, başüstü dolabının içi göl! Kabin görevlileri de çok şaşırdılar ve üzüldüler. Anlattım toplantıyı. Daha da üzüldüler. Koc-caman bi laylon torba verdiler şeffaf. Ceketi onun içine bastım çuval gibi. Amerika'da ilk iş kuru temizlemeci bulmak oldu. Ulan nası becerdilerse, sıfır gibi yapmışlar ceketi ha! Toplantıya da girdim, dansa da kalktım, çok bilirmişim gibi!

boş kovan

Askere gitmeden bilmen lazım bunu. Kovan. İçindeki kurşun ateşlenip namludan çıkıyor, boş kovanı da dışarı atıyorsun. Tüfekteki trink trunk diye çektiğin şey de kurma kolu veya tüfeğine göre boşaltma kolu.

Mermi kovanı diyorlar, o sanırım.

iyi de mermi kovanı ne? olayın mantığı ne? işleyişi ne? mermiyi niye ateş edilirken fırlayan bi kovanın içine koyuyolar? direkt mermi sktir olup gitse tümden olmaz mı? anlamadığım o. mermi kovanı dendiğini çok duydum, aklıma gelmedi sorarken.

bu mekanizmanın özel bi esprisi var mı onu merak ediyorum daha ziyade.

@hiko, şimdi daha iyi anlıyorum yrrağımın kurma kolu küfrünü. meğer silahtan dolayıymış. ben de diyorum ne kadar zorlama bi küfür.

o aslında bir kabuk. içinde barut var silahın içindeki mekanizma tetiğe bastığın zaman gidip o kovanlı merminin arkasına vuruyor barut patlıyor bu şekilde ve mermi de uçup gidiyor. büyük ihtimalle eksikler veya yanlışlar vardır ama bilen biri gelip düzeltir belki.

ben kovanını yarı yolda bırakmayan, tetiğe basınca direkt neyi var neyi yok toplayıp giden şerefli mermi istiyorum. o tarz bir silah yok mu? yapılmış tüm silahlar aynı mantıkla mı çalışır? yani "mermi" dediğimiz şey kovansız olmaz mı?

bu arada donut canavarı, dunkin donuts'tan 6'lı kutu donut söyledim demin. senin için yicem hepsini. ben kendim bıraktım şekeri.

***

o değil de soru cidden çok saçma olmuş ya kusura bakmayın. ama kovansız mermi olmuyor mu gerçekten merak ediyorum onu.

kovansiz mermi atan silahlarda mevcut fakat hala deney asamasindalar.

en.wikipedia.org

www.youtube.com

şimdi mermi dediğimiz şey 2 kısımdan oluşur diyelim. ön kısımdaki o ucu sivri kısım çekirdektir birde silindirik uzun kısım vardır oda kovandır. o kovanın içerisi barut doludur. merminin en arkasında yuvarlak mavi renkli bir şey vardır işte biz tetiği çektiğimizde içersindeki mekanizma o merminin mavi noktasına aniden iğne gibi bişey vuruverir ve içersindeki barut yanar. bu yanmanın etkisiyle içerde yüksek bir basınç oluşur. bu basınçtan dolayı çekirdek dayanamaz ve o kovanda sıkıştığı yerden kurtuluverir. o sivri kısım gider hedefe geriye o boş silindirik kısım kalır onuda sniperda geriye çekerek yerinden dışarı çıkarırsın. tabancalarda bu çıkarma işlemi otomatiktir sağa doğru boş kovan fırlar.

imgim.com

kabaca anlattım.

o fırlayıp giden mermi çekirdeği. mermi çekirdeğinin takılı olduğu bir parça var, içi barut bolu. orası da mermi kovanı. bu ikisi birbirine takılı, tek parça gibi görünür.

tetiği çektiğinde iğne gibi bir şey mermi kovanının götüne vurur ve içerideki barutu ateşler. barut patlayınca oluşan basınçla mermi çekirdeği ayrılıp silahtan fırlar. e ateş ettik, içinde barut olan kovan hala silahın içinde duruyor. onu çıkarmak lazım. işte kurma kolunu çekince o kovan dışarı atılır. kurma kolunu yeniden itince de silahı içindeki mekanizma aşağıdaki şarjörde dizili olan mermilerden bir tanesini daha alıp silahın içine koyar ve atışa hazır hale getirir.

otomatik ve yarı otomatik olarak tabir edilen silahlarda bu kurma kolu çekip bırakma işine gerek yoktur. barut patlayınca mermi çekirdeği ileri doğru fırlarken silahı da geriye doğru ittirir. bu geri ittirme gücünden yararlanmak için silahın içindeki mekanizmaya bir yay konur. silah patlama gücüyle geri teperken aynen kurma kolunu çekmiş gibi içerideki mekanizmayı geriye iter, bu arada kovan atılır. yay demiştik. o yay da mekanizmayı tekrar ileri iter, o sırada da yeni mermi şarjörden alınıp namluya sürülür. o yüzden otomatik ve yarı otomatik silahlarda şarjörü taktıktan sonra silahı atışa hazır hale getirmek için kurma kolu bir kez çekilip bırakılır. ilk mermiyi kendin sürersin, sonrakileri ateş ettikçe kendi sürer. kovanı atar, yeni mermiyi alır.

Uzaya fırlatılan uzay mekiklerini düşünün. Atmosferden çıkana kadar başka bir mekiğin sırtında gidiyor; daha sonra o parça ana mekikten ayrılıp denize düşüyor, ana mekik de kendi yoluna devam ediyor. Bu şekilde ne oluyor? Ana mekik ateşleme anında kullanılan patlayıcı yakıtı kendi bünyesinde değil de sırtına bindiği diğer mekiğe kitleyip kendisine yük olacak fazla yakıtın depo inşasından kurtulmuş oluyor. Mekik ne kadar hafifse o kadar iyi. Mermi ve kovan ilişkisi de buna benzer bir ilişki.

Eski tüfeklerde olur ya, önce barutu koyarsın sonra mermiyi, onlar senin istediğin gibi sanırım.

Senin istediğin tufekler amerikan ic savaşında kullaniliyodu.bilye atanlar.

hatta av fiseklerinde tekrar doldurma bile var.

eski ve işi bilen avcilar kendi fişeğini kendi doldurur.

ben askerde ateş ederkene kovanların yandan patır patır fışkırdığını görünce, 'ulan ya bunnar kafamıza değerse? savaş kötü bişey lan!' sonucuna vardıydım.

friends
seinfeld
flight of the concords
arrested development
30 rock
coupling
eastbound and down

bunlar uzun bir süre yeter diye düşünüyorum

modern family

(bkz: the it crowd)

Arkadaşlar cevaplar için teşekkürler.sanırım mobilden yazınca yanlış yazmışım.istediğim dizi ddeğil film önerisi?
Var mı önerebileceğiniz komedi filmi ?

The hangover
Hot tub time machine

blended family

Year one

- A million Ways To Die In The West
- Hot Tub Time Machine
- Sex Tape
- Bad Neighbours

Şunlardan biri mi? Gerçi karikatür değiller ama.

m.quickmeme.com
m.quickmeme.com

soyle tekerleme tarzi bir sey var
99 little bugs in the code
99 little bugs in the code
Take one down, patch it around
117 little bugs in the code

(bkz: one hit wonder)

lorde diye avustralyali kiz var ya. royals'la cok meshur oldu, sonraki sarkilarindan hic biri o kadar populer olmadi sanki. gerci daha yeni cikti bu kiz, belki surdurur populerligini.

Cranberries bayağı bayağı ünlüydü, bir sürü şarkısı listelerdeydi. Hiçbiri Zombie kadar yükselmedi, o ayrı. Los del Rio, Macarena ile çıktı, devamını görmedim hiç.

tillahı için;

www.youtube.com

ricky martin meshur oldugunda ben cok kucuktum de tek bir sarkisini hatirliyorum simdi. o da mi cabuk parlayip sondu acaba?

las ketchup - asereje

80ler synth popunun neredeyse tümü.
Ha ben full diskografilerini dinlerim o ayrı.

benim için;
Blur-Song 2

No doubt - don't speak.
Güzel şarkıları var ama en çok bu meşhur oldu.

The rasmus- in the shadows
plain white t's-hey there delilah
bi de çilekeş vardı mesela 2005-2006 donemi bi patladı sonra yok oldu.

Ram jam- black betty
Mungo jerry- in the summertime

Grup mu arıyorsun illa?

Microsoft'la popüler olan Lenka var mesela. "Everything at Once" diye bi' şarkısı vardı.

Zaz var. Türkiye'ye falan geldi de hep bizim o hayatı instagram filtresinden görüp mor etek giyen Fransız aşığı ama aynı zamanda otantik hatun ve onun kankası Berkecan tarafından sevildiği için.

yer sıkıntısı yoksa tv ünitesi iyidir.

biz çocuk büyüdü, tutar tepesine falan düşürür diye askı alıp duvara astık, şimdi arkasına flaşdisk falan takmak eziyet oldu.

tv ünitesi benim tercihim. tvnin girişleri yandaysa duvara monte de olur ama sık kullandığınız usb vs girişler arkada ise tv ünitesi işkence olur.

asmak mantıklı gelmiyor. kibritsuyunun dediği gibi flash disk, konsol vs bağlamal sıkıntı olabilir.

koçtaş pahalı

Hepsiburadadaki cam siyah tv sehpasini aldık, 150 lira falan olan. Kafası her yere dönüyor ama asmış gibi gözüküyor. Altına modem receiver bilmemne koyduk çok şık kabloları da gizli. Bence ona da bak.

kmh=kredili mevduat hesabı.

bankadaki hesabınızın bakiyesini eksiye düşürüp kredi borcunuzu oradan ödemişler. bir nevi borcu borçla kapatmışlar.

merak etmeyin 2-3 gün gecikp faiziyle ödendi diye hemencecik kredi notu düşürüp sicile işlemiyorlar. sabıkalı borç takanlar için o sicil olayı.

aynı ay içinde veya 30 gün içerisinde (hangisi olduğundan emin değilim) ödediğin sürece bir şey olmuyor diye biliyorum.

sicilinize hiçbir şey olmaz.
kmh'dan tahsil edilen tutar kadar günlük bakiye üzerinden faiz ödersiniz. aylık faizi %2 küsür. ama günlük bakiye üzerinden işlediği için, örneğin 3-4 gün boyunca bu hesap ekside olursa, ödenecek faiz çok ama çok cuzi bir miktar olur.
kmh kullanımı ile banka sicilinize ise herhangi bir zararı olmaz.

kmh faiz oranları çok yüksek olur. eğer krediniz kmh'dan ödenmiş ise ben olsam hemen gidip kapatırım. krediye ödediğiniz faizden fazlasını kmh'a ödemeyein sonra.

@maxim gorki, yok hocam faiz önemli değil ya. dediğim gibi 3-4 gün geciktirecem zaten. kredi geri ödemesi de bşi değil, 200tl. en fazla 2-3tl faiz gelir. o kadar mühim değil

doppler effect. ama nerden bulursunuz bilemem.

(bkz: #17245606)

greece.greekreporter.com

biraz maliyetli olur ama partinin göz bebeği olursun. ^_^

mantıklı öneriler var. ama benim bilmem yetmiyor maalesef, karşıdakilerin de bu kostümün ne olduğunu anlaması gerekli bence.

@kara olmayan inci

bir kostümle gittiğini anlarlar herhalde, herkesin her şeyi bilmesi gerekmiyor + kimin neyi bildiğini de bilemezsin; merak eden sorar "kim/ne oldun" diye kostümün hkk.

ben de iki-üç sene önce gitmiştim kim/ne olduğunu bilmediğim bi sürü tarzda giyinip gelmiş eleman doluydu. soruyorsun, konuşuyorsun konuşma başlatıcı bir konu oluyor hem :)

sherlock holmes ( şapka, mont ve büyüteç )

edit: imla

Erkeksen belki sende olan veya ödünç alınabilecek düz renk bir sabahlık veya röpdoşambr(böyle mi yazılıyo bu? hahah).
Tercihen printerdan çıkarılan ve sırta yapıştırılan bir sticker playboy resmi. Kafaya gri saç spreyi (baya ucuza satılıyor bu dandik kozmetikçilerde), ele de bir puro/viski kadehi vs.
Al sana Hugh Hefner.

geçmiş duyuruları bir aratın. haftada en az 3 duyuru açılıyor bu konuda.
maximiles alın.

pegasus plus kart dışında aidatsız mil kartı yok.

borajetten daha önce iade yaptım ama esnek miydi promosyon muydu hatırlamıyorum. sadece 19 lira keserek kalan tutarı iade etmişlerdi.

www.dizaynmutfak.com.tr

bununla biraz daha kolay olabilir.

kıl,tüy alma aparatına değil de bildiğin et dövme aletine benziyor.

:)

ne almak lazım peki? kullan-at bıçaklardan mı? kullan-at'lar tek kullanımlık mı oluyor?

bunlar bilmez. dedemin vardı hala da var. sakal traşı için kullanıyordu ama. sabunu ve fırcası da vardı. permatik gibi bişey. denemeye değer.

kullan atları ben iki üç kere kullanıyorum. sonra körleniyor zaten.

usta berber isen kavisli t.şaklarda iyi randıman alırsın, hacı şakirle birlikte kullanmayı unutmayasın.

kullan-at değil yahu, derby'nin permatik'in banyo bıçakları var, her markette bulunur hemen hemen, onlardan alabilirsin.

bimde satılan jiletler var. banyo jileti yazıyor. açık mavi...

bahce makasi kullansaydin

normal yuma jileti düzgün tutan makine iste. et dövecegi falan nerden cikti yahu?

geltirde takil takilmasina tras ile ilgili cok temiz cok ise yarar püf noktalar var, hassas ciltlerde hayat kurtariyor da göremeyecegin bir noktaya kenari dik jiletle girilmez. vazgec acemiysen.

kullan at hem gayet steril hem de kisa vadede ideal cözüm. hem de idiotproof. kendini kesmen falan zor.

(bkz: philips bodygroom)

bu mu www.youtube.com

maalesef bu değil.

kesha - we are who we r?
edit: adam demişsin görmedim

www.youtube.com
queen - princes of the universe olabilir mi?

bu değil.

var tabii ki. hatta inatla doğrusu benim bildiğim şekilde olduğunu iddia edebiliyorum. ama bu çok iyiymiş ya. ben de senin söylediğin gibi söyleyeceğim bu şarkıyı :)

Evet bu şarkıyı bende çok uzun süre öyle sandım.

Yıldızların ışıltısı acıkana kadar değilmiş de ay çıkana kadarmış. Onu duydum geçen gün.

PS: Demet Akalın dinlemiyorum da radyoda televizyonda çıkınca degistirmiyorum sadece :-))

hadisenin penti reklamında söylediği star sensin i starsensei diye anladım alttaki yazıyı görene kadar.

olm şarkının adı aşkın mapushane değil mi zaten :)

insan hiç mi sorgulamaz bunun bi yerde geçmesi gerekiyor diye :)

teomanın şarkısını yanlış söylüyodum ben de :)

bugün benim doğum günüm,hem sarhoşum hem yastayım, bir parçakulesi üstünde, babamın öldüğü yaştayım.

Şebnem Ferah - sigara

Aslında ben de isterim
Yemek yemeden koşmayı..

Aslını geçen sene bi kızdan öğrendim. Şarkıyı mırıldanıyodum. Zuhaha diye bi gülme sesi geldi ve ardından yıllarca yanlış yorumladığımı fark ettim.

@contavolta

Sarkinin isminide bilmiyordum ki. Radyolarda denk geldigimde eslik ediyordum.

yarım kalan şarap şarkısında yarım kalan o şarabı içmeliydim diyormuş ben de hep yarım kalan o şarabı içmeyeydim diye anlıyordum. içimden de içti acaba neler oldu diye geçiriyordum asdghds

sözlükte başlığı var. :)
eksisozluk.com

bir kar tanesi ol, kon dilimin ucuna..
bir kar tanesi, gece ayazındaaa..

vallahi yıllarca böyle bildim ben bunu

#14809569

Aşkınla bu sahne, içinde ben mahkum +1
bir barda bu esir üstümde, babamın öldüğü yaştayım.

bir bıçakla fasulyelerin uçlarını kes. fasulyenin uzunluğuna göre ikiye veya üçe böl. veya dondurulmuş veya konserve fasulye al.

her fasulyede kilcik cikmiyor mu ki zaten?

ben kılçıkları linkteki gibi bir soyma aletiyle alıyorum. çok pratik oluyor.

www.indirdik.com

şunla;
www.dekoreko.com
veya şunla;
alisveriskulupleri.com
kenarlarını bıydan alıp tepelerini kes. oldu bitti. oyle 2ye 3e de kırma yazık. hani çalı olsa boydan incelt tamam da ayşeyi bütün koy bence.
bu arada ilk linkteki aleti kullanırsan bıcağa gerek kalmadan tepelerini de aletin kenarıyla pıt pıt uçurursun. elin alıştıkça da hızlanırsın.

güzel taze fasulyede kılçık olmaz. temizlemeye gelince de ben önce hepsinin uçlarını koparıyorum hızlı hızlı. en son da ortalarından kırıyorum herhalde el alışkanlığı. fazla önemsemeden hızlıca yapın gitsin

aaa bu aletler cok supermis, hic aklima gelmemisti. boyle yapayim simdi.

edit: bu zamana kadar nasıl keşfetmemişim bilemiyorum, soyma aletiyle 15 dakikada ayıkladım hepsini. çok teşekkür ederim herkese.

Green brain fruit diye arattım, çıktı. :)
en.wikipedia.org

ekmek ağacı meyvesi, bildiğim kadarıyla.

tesekkurler! ben de beyne benzeyen meyveler diye aratip bulamamistim.
jackfruit familyasina da bakmistim oysaki.

dogru anahtar kelime kullanamamisim. :)

@namus ninjasi

ozellikle turkce ismini ariyordum dogrusu. esek meyvesi dediler ama o isim biraz yerel sanirim sonuc alamadim. cok tesekkurler

tr.wikipedia.org

bu bizim lisenin az ilersinde e5 kenarında yetişiyordu. genelde alıp yola yuvarlar, arabaların tekerine denk getirmeye çalışırdık (biz tam orspu çocuğuyduk)
sonra ansiklopedi furyasından gelen ciltlerden birinde görmüştüm resmini. o maddede güney amerikada mı ne, bunun ekmek yapımında kullanıldığını yazıyordu.

bizim için bowling topundan farkı yotktu tabi.

@want to die zehirli degilmis.

@inheritance yeni bir turkce isim icin tesekkur ederim.

@namus ninjasi futbol oynayan bile varmis :)

kızılderili portakalı

olgunsa çabuk parçalanıyor.

fiyat performans olarak koton tavsiye ederim. bir kot pantolona 120 lira veya daha yüksek rakamlar veremem kimse kusura bakmasın.

bende para var güzel kot giymek istiyorum diyorsan jack jones tabi ki.

koton da aynı ya dar paça yukarı doğru genişliyor falan.

yıllardır lc waikiki'den alırım. bildiğin düz klasik kot, kanvas vs. her halt var.

mavi ve levis'tan alıyordum ikisi de fiyatların bokunu çıkarmış. geçenlerde yeni kot alayım diye gittim, mavi'de bile 170-180'den aşağı kot yok.

Koton +1

koton, lcw, defacto vs standart hepsine baktım hep dar paça ayağım zor geçiyor paçadan :/

h&m de uygun fiyata oluyor.

Mavi- Levis - Lc Waikiki bu üçünden alışveriş yapıyorum. Klasik kot pantalon bulabiliyorum.

insan olan bunu giymez yahu. tamam fiyat iyi ama bu nedir?

www.hm.com

Gecen yil maviden iki kotu 120 liraya almistim. Sanirim indirim vardi. Diger pantolonlar icin koton uygun bir yer.

yıllardır mavi den giyiniyordum ama fiyatlar uçunca rodi ye geçtim, en son geçen sene yaz başı 4 kot + 4 tshirt almıştım toplam 200tl gibi bi şeydi
dipnot. kotları maviden bence daha iyi

Bu sene hiç bakmadım ama 3 sene önce Mudo'dan almıştım iki kot birden, hala giyiyorum. Standart kot, dar paça değil. Hala var mıdır bilmiyorum, bazen suyunu çıkarıyorlar işin, herkes bir modele abanıyor, sonra bul bulabilirsen. Bu yaz ne didindim kargo şort bulacağım adam gibi diye.

koton ve maviden almıştım en son.

terziye diktirecem. 3 senelik pantolonları giriyorum hala çünkü artık pantolon modası iğrenç bir durumda. yerlerde. ibne gbi yapışık pantolonlar giymek hem rahat değil, hem hoş gelmiyor bana. daha fit duran, yapışmayan model de kalmadı.

kimse colin's dememiş.

levi's, zara, massimo dutti

LEvis, 501, 504, gap stragiht.

kot değil de normal keten türü pantolon arıyorsanız hatemoğlunda var. geçen gün eşime aldık

levis outletten 30 liraya 501 alıyorum ben. evde 5 tane var daha da alırım herhalde

tommy hilfiger
zara
ltb

bence en kullanışlısı su hazneli. arnica 4000 almıştım bi sene önce filan gayet iyiydi. daha önce kullanıp da beğenmediyse bişey diyemem de kullanmadıysa su hazneli düşün, daha kullanışlı.

Bütçe 500 tl.

philips marathon +1

dyson, ama ingiliz malı.

bütçeyi arttırırsan miele.
yok 500 kesin dersen philips.

alman malı deyince direkt fakir geldi aklıma.

www.hepsiburada.com

Biraz daha koyup Miele alabilirsin.Alman malı ve torununun torunu bile kullanır.

Alman malı olmayıp yine iyi bir şey öner dersen de kesinlikle Nilfisk. Hem anneme hem de kendime aldım ve kefilim.

Alman malı fakir oluyor..

www.bulabilirim.com

burada indirime girmiş durumda bi incele istersen..

www.babbel.com
www.duolingo.com (gerçi daha bitmemiş)

ingilizce biliyorsan soyle bir sey var:
www.duolingo.com

henuz isvecce acilmis degil, ama acilinca haberdar olup calismaya baslayabilirsin.

Teşekkür ederim cevaplarınız için.

whatsapp'ı taşıyabilecegini sanmıyorum.

kişileri taşımak kolay. en basitinden turkcell yedek diye bir program var turkcelli isen onu kur yedekle, iphone'a da kur ve geri dön boom.

Lg PC suite programı smsleri falan iphone'dan alıp androide koyuyor ama itunes'ta böyle bişi yok.

kişilerin gmailden geliyor olması lazım.
whatsapp export diye aratınca bir şeyler çıkıyor ama iş yerinde olduğum için bakamadım.
smsler için şöyle bir uygulama var ama denemedim: play.google.com

gizli dosyaları göster yapıp denediniz mi? kırtasiyede virüs bulaşmıştır büyük ihtimalle.

Xyplorer kur bilgisayara

Virüs uyarısı verdi dosyaları görmediğim halde arşivlemeye kalktığımda, usb'yi mecburen biçimlendirdim. Şimdi başka bir yerde yeniden taratmam gerek.

ilerisi için tavsiye: böyle kırtasiye, çıktı gibi çok işiniz oluyorsa bu işler için ayrı bir usb disk alın. bilgisayarı bir ubuntu gibi bir linux dağıtımı ile başlatıp dosyaları alıp usb diski biçimlendirin.

ne yaptıracağını söylersen ona göre belki birisi çıkabilir.

mousapad yaptırmak istiyorum

kıbrıs.
(bkz: 49. piyade alayı)

Aynen öyle..

eksisozluk.com

Kıbrıs ama girne merkeze hayli uzak..

Kavramayı bulacak. El frenini kabul etmiyolar. Debriyajdan biraz çekip frenden az bişe bıraksın baktı geri gidecek biraz daha debriyaj bıraksın tekrar freni az bi bıraksın , baktı araba durur gibi, frenden çekip gaza asılsın. Kolay yahu

Hayır formda direkt yazıyor el frensiz kaldırma diye.

sınavda gireceği arabayla birkaç kere kaldırsın alışır zaten.

ayağı frende ve debriyajdayken yokuşta, debriyajdan hafifçe çekecek ayağını, ta ki araba hafif titreyene kadar, araba titremeye başladıktan sonra diğer ayağını frenden çekip gaz pedalına basacak. görev tamamlanmıştır.

Kabul etmezler. Basta heyecani yenmesi lazim ama sunu soyleyeyim, sinava 1-2 gun kala epey alistirma yapsin. Freni birakmadan once debriyaji kavrama noktasina kadar hafifce kaldirdiginda zaten titresim arabada hissediliyor. O noktada araba kendini birakmaz zaten, freni birakip gaza basabilir artik.

yav abi şu işleri neden adam gibi sağlam öğretmezler ki.Gerekirse her gün 2 saatten toplam 20 saat öğrenecek ama yok adamlar benzin parasından tasarruf ediyorlar.Aslında bu devirde arabalar otomatik vites olmalı sanırsın eskiden olan öküzün kağnıyı sürmesi gibi sürüyoruz.Resmen hamallık yetmedi bir de pistonları itelim.

onların yokuş dediği yolun eğimi %1 %2 ya. ben geçen aldım ehliyeti. bildiğin yokuş dedikleri yer düz yoldu. burda dur da yokuşta kaldırabilecek misin bakalım dediler. bildiğin düz yol yani. ne el freni ne kavrama normal kaldırdım geriye de kaçmasının imkanı yok zaten. ilk girişte geçtim.

@ayiadam
O belli olmuyor. Beni durdurttuklari yokus bi 30 derece vardi:)

delifaruk +1
kağıthane nurtepe'de sınava girenler bilir muhtemelen. gayet dik bir yokuşta duruyorsunuz.

2013 ağustos yılında sınava girmiştim. sınavda el frensiz kalkış yaptım ama kimse bana bu konuda bir şey demedi. kurstaki hocam da hiçbir şekilde uyarmamıştı. gerçi ben el freni ile kalkış yapmayı hiç denememiştim bile.

eğer bir arabanız varsa antrenman yapın derim. babam bana gayet güzel öğretmişi rampada kaldırmayı. ilk başlarda düz yolda kaldırırken stop ettiriyordum rampada rahat kalkıyordum. o da değişik bir şey. çok da zor bir şey değil debriyajdan ayağını yavaş yavaş çekecek arabanın önü titremeye başladığı an debriyaj sabit olarak tutulup gaza basılıcak. sonra debriyaj yavaş yavaş tekrar bırakılmaya başlanacak. arabanın önü titrediği an daha da çekerse debriyajdan stop eder araba orası kritik. başarılar!

araba yok gibi bir şey. var da 450 kilometre uzakta. sürücü kursunun arabası dışında pratik yapma imkanı yok gibi. bir gün araba kiralayıp pratik mi yapsak ne?

ben senin yerinde olsam serviste zaman geçrimelik bir şeyler yapardım, mizah dergisi okumak ya da müzik dinlemek gibi, ya da psp oynamak da olabilir, 3 saatlik motor kullanmak hergün hergün zor gelmesin, servisde uyuma imkanın da var hani, kış kapıda.

scooter alacaksan illa honda pcx öneririm.

@redeath, arabada kitap okuyamıyorum ne yazık ki midem bulanıyor :( tabletten azar azar sözlük ve kitap okuyorum ama o da yarım yamalak oluyor. Uyuma işlemi de yine hep bölük pörçük, bu yüzden iyice sarhoş gibi oluyorum. Yol, trafik nedeniyle o kadar uzun. Yoksa maksimum 25 km'dir mesafem. Tanıyan arkadaşlarım bilecektir, yavaş işlere tahammülü olmayan bir insan olarak şu arabada 1,5 saat tin tin kapalı kalmak ömrümden ömür çalıyor :(

daha önce hiç motor kullanmamış birine istanbul trafiğinde motor kullanmasını tavsiye etmiyorum.

imza : istanbulda 4 yıl, toplamda 15 yıl motorsiklet kullanmış birisi.

İstanbul'da motor kullanmak intihar gibi geliyor bana. Git kendini as, hiç olmazsa sakat kalma ihtimalin yok.

Ben aksi istikamette takılıyorum (ev 4. Levent, iş Kadıköy). Scooter kullanıyorum ve trafiğe bağlı olmaksızın bu 25 km'yi max 30 dakikada alıyorum (ortalama 50-60 km/s ile). ancak @zam sampiyonu domates'e katılmamak elde değil, motosiklet tecrübeniz yoksa kesinlikle önermem. Öncelikle motosiklet kullanmayı evinizin civarında falan iyice pekiştirmeniz lazım. Ben de motosikletimi aldıktan 1 sene sonra işe gidip gelmeye başladım mesela. İlk 1 sene boyunca evin etrafında takıldım, markete gidip geldim vb. Diğer sorunuzun cevabı da scooter. Düşük motor hacimli bir scooter işinizi görür. @redeath'ın dediği gibi honda pcx olur, yamaha d'elight olur veya işte Güney Kore menşeili scooterları çok övüyorlar. Hele bir karar verin, onun için ayrı duyuru açarsınız zaten.

Scooter kullanan bir kızın o güzergahta sıkıntı çekmesi muhtemel. Önümüz kış, yağmurda çamurda bu işin acemiliğini geçirmek de risk.

Metro-metrobus vs isine yaramiyor mu? Servisler trafige cok takiliyor.

iş dünyası, kapitalizm, modern kölelik falan filan işte.

ahaha bi de kadınmış sonuna gelince anladım bastım kahkahayı ahaha manyak mısın?

istanbulda motor kullanan binlerce insan var. her sabah vespa tarzı motoruyla işe/okula giden kadınlar görüyorum.

bunca insan her gün intihar mı ediyor şimdi?

sürüş eğitiminizi alın, gerekli teçhizatı kuşanın ve iki teker üzerinde keyifle yolculuk edin.

benim servis taktiğim: telefona dizi, film atıp serviste izlemek. tablette daha iyi olur.

metrobüsü deneyebilirsin. ama kışın scooter ile köprü sıkıntı. rüzgar uçuyor resmen. 6 yıl kullandım. sonra bıraktım. alacaksan biraz büyük bir şey al ki kaçabilesin. ama onun için de tecrübe lazım. alma bence

Onumuz kis zaten alma bence.

Metrobüsle gitmek için minibüs>metrobüs>otobüs şeklinde 3 vasıta değiştirmem gerekli. Topuklu ayakkabılarla in çık yürü, ayakta bekle, koşuştur ya da omuzunda devamlı bi çantayla dolaş çok zor olur. Ama motorum olursa ayakkabılarımı sırt çantama atar 15 dakikada giderim galiba. Niye hevesimi kırdınız valla tebrikler :( :D

1.5 aylık yeni bir scooter kullanıcısı olarak; hava güzelse ve siz fazla hız peşinde değilseniz motor kullanmak inanılmaz keyifli, daha güzeli her gün en az iki saatinizi kurtarırsınız. ben nasıl gittiğimi anlatayım:

Öncelikle psikolojik hız sınırım 80, yolda emniyet şeridi varsa kesinlikle emniyet şeridinde ve her an önüme bir arabanın kırabileceği ihtimalini düşünerek 60'la falan gidiyorum. Bir tek köprüde emniyet şeridi olmadığı için, orada da 80'i geçmemek suretiyle, trafiği çok fazla aksatmamak için hızlanıyorum biraz.

Benim motor kullanmaktan anladığım şu: karşılaştığınız bütün şoförlerin gerizekalı(kötü niyetli?) ve aynaları kullanmayı bilmeyen insanlar olduğunu varsayıp en kötüsü için dikkatli olmanız lazım. Çünkü kullandıkça fark edeceksiniz bazıları sizin varsayımlarınızdan da daha kötü çıkıyor.

Şu da var: havalar motorlar(scooter'lar) için tahmin ediyorum en fazla 2-3 hafta daha uygun olacak. Mesela dün sabah hava gayet güzeldi ama gece gelirken zorlandım biraz. Eve dönerken yağmur sorun olmaz tabii de işe/okula giderken yağmur yağarsa kıyafetlerinizin durumu da sıkıntı olabilir.

İstanbul trafiğiyle artık ciddi psikolojik sorunlar yaşayan biri olarak benim için başka seçenek yoktu, motor kullanmak özellikle başlarda gerebiliyor sizi ama eğer dikkatli bir insansanız ve korkak değil de alttan almayı kabul edebilecekseniz (haklı olduğunuz zamanlarda bile) ben tavsiye ederim. Ama Türkiye'de bir kadın olarak yaşanan sıkıntıların pik noktası da motor kullanan kadınların başına geliyor olabilir. Bunu da aklınızda bulundurun bence.

Kask, mont, diz ve dirsek korumalarınız olmadan çıkacaksanız bir yerinizi sakatlama oranınız 1.05 falan. Ben 20-30 ile giderken kayıp düştüm geçen cumartesi yerler ıslakken, korumasız dizimin ağrısı hala geçmedi. Yakın yere gidiyorsanız bile, korumalarınız mutlaka tam olmalı.

Şimdiden iyi yolculuklar.

Sukutırlar akdeniz kıyı şeridi için icat edilmiş vasıtalar. Yavaş şehirlerin sakin ortamı için.
Ayrıca her Motorcu en az bir motor üstünden düşmeli kaza atlatır. Yani 100bin km yaptım hasarsız diye bi dünya yok.
Bu arada vasıta tercihi bisiklet,motor,vw transporter olan biri olduğumu belirtirim.

motosiklet almak mantıklı bir çözüm ama önümüzdeki kış ayları için biraz mantıksız gibi geliyor -bir de köprüden geçeceğinizi varsayarsak motosiklet hafif, tahminen sen de hafifsindir- savrulup gidersin. motosiklet kullanırken de birkaç eğitim alıp fazla aksiyon aramayarak ve dedikleri gibi yoldaki tüm sürücülerin geri zekalı olduğunu varsayarak kullanırsan gayet başarılı olabilirsin. ben de motosiklet almayı düşünüyorum, şu an araba kullanıyorum ve motosikletli birisini görünce empati yaparak bildiğin yol veriyorum adama buna rağmen 7-8 ay içinde 3 tane motosikletliye net olarak çarpacaktım bunu da hatırlatmakta fayda var. yani aksiyon aramamak lazım sürücüleri geri zekalı olarak düşünüp akıllıca hareket etmek lazım. sen de salaklıklar yaparsan mesafeniz kadıköy-maslak acıbadem olarak uzar

motosiklet olarak da vespa motosiklet kullanan kadınlar görünce acayip hoşuma gidiyor. çok güzel duruyorlar ama biraz pahalıdırlar. hevesinizin geçeceğini falan düşünüyorsanız eğer mondial 125zn veya asya motor'un nostalji serisinden alabilirsin. pek sağlam değillerdir ama sizi kurtarabileceğini düşünüyorum

ha bir de yeni aklıma geldi. ehliyetin var mı motor kullanmak için?

Motosikleti daha önce deneyip kaza yapmışlığım var ve ehliyetim yok :D

Elbette karar verdikten sonra öncelikle bir ehliyet alma süreci olacak. Bu eziyeti sonlandıracağına inandığım şeye yönelik bir süreç için dişimi sıkabilir; 3 ay-5 ay-6 ay neyse bu servis eziyetine katlanabilirim, dert değil. Bu sürede de deneme sürüşleri yapılabilir belki. Havalar düzelince de motor alırım. Ama yazın yollar zaten açık. Kışın motor kullanamayacaksam bir işime yaramaz ki?

Gerçekten savrulunuyo mu öyle ya :( 47 kiloyum, vespa alsam keşke diyodum :( Tatil yöresine taşınmadan binebilmek yalan mı oldu? :(

O daha büyük motorlara binebilir miyim?

www.eksiduyuru.com

unutamadığım ne kadar çocukluk anım varsa başrolündeki herkesin anasını s**eyim.

teşekkürler.

:D
banyo yaparken ben gözlerimi kapatamazdım asdafggh
bi gün yine kafamı yıkıyorum, abi hemen zaten yüzümü yıkayıp gözümü açıp arkamı bi döndüm, zangır zungur birşey çıktı banyodan. hani askılık devrildi amk. ben durur muyum dal taşak bağırarak çıktım arkasından :D.
evde de kimse yok aney de balkondan balkona komşuyla sohbet ediyormuş.
bu da böyle bir anımdır.
o neydi bilmiyorum tabi.

birde o trafik canavarını gerçek sanardım. bu gün yine konyada iş başındaydı derken arardım amk ekranda o beyaz ayıyı nerede yakalansın artık felan diye

ya arkama bakarak koşerken kanalizasyon çukuruna düştüştüm. 2 gün kokusu geçmemişti. yeni aldığımız terliğim suya kapılıp gitmişti.

çoğu bok gibi. bu nedenle ağzını öpiyim @take me rufee2

bizim apartmanların hepsinin arkasında ambarlar vardı küçükken. böyle kömürler, eski eşyalar için depo olarak kullanılırdı. bir gün 5-6 ambar soyulmuş. onlardan da biri bizimkisi. tabi ben 12 yaşındayım sherlock'a bağladım. çalınan eşylar arasında kömür çuvalı gibi ağır eşyalar vardı. toprak üzerinden sürüklenme izlerinden gidilen yönü tespit ettim. o gidilen yönde şanslı olduğum kısım arka tarafında dere olduğu max 1km'yi kapsamasıydı. o yönde gidip biraz keşif yaptıktan sonra, mahallede hiç görmediğim tipte 2-3 çocuk görüyordum. 2 3 gün bunları izledim. oralardaki bi karavana girip çıkıyor sürekli kilitliyorlardı çıkarken. bir gün 2 arakdaşı yanıma aldım akaşama doğru bunlar yokken karavanın oraya gidip kilidi kırdım. içini bi açtım bizim eşyalar. başladık arkadaşlarla taşımaya. en son bi halı kalmıştı onun için girdik içeri bi anda koşma sesleri duydum. tabi o zamanlar da mahallenin en hızlı koşan çocuğu benim güveniyorum kaçma konusunda kendime. dışarı bi fırladım, kendimi aniden yerde buldum. başım dönüyor başım anlayamadığım bir sarsıntı. adrenalinden dolayı acı falan da hissetmiyorum. sonra kendime gelir gelmez bileğim de bir el hissettim. kurtulamya çalışıyorum birisi bileğim tutuyor. ben de yerdeyim o da yerde. bi baktım arkama bizim hırsızlardan birisi benim ayağıma yapışmış diğeri yerde. ali can annemi çağır diye ağlamaksı çığlık atıyorum ben başarılı bir şekilde uzaklaşan arkadaşıma. onu dememin üzerine beni bıraktılar. ayakkabımın tekini bırakarak eve kaçtım ben. daha sonra pencereden bunları izledim köşeden. yerde yatan eleman 10dk sorna anca kalkabildi ama kaşı patlamış. meğerse alnımdaki şişlik oradan geliyomuş. karavan çıkışı koşa koşa çocuğun üstüne koşup kafasını dağıtmışım. tabi annemi çağırma ve ayakkabımın tekini bırakıp kaçma ayrıntısı dışında olayı ballandıra ballandıra hırsızlarla kapışma vakasına çevirdim yıllarca. bu da böyle bir anımdır.

3 sene sabahçı 2 sene öğlenci oldum ilkokulda. bu bile çok şey kaybettirdi.

1996 yılında elimde "olimpiyat96" markalı bir ciklet ile bayır aşağı, duvar dibinden depar atarken; duvardan yere paralel olarak çıkmış bir baca borusuna kafamı çarptım. olduğum yere yığıldım. bir süre ağlamak için uğraşıp ağlayamadığımı hatırlıyorum. sonra kalkıp cikleti ağzıma attım yürüye yürüye eve gittim.
amk borusunun orda ne işi vardı halen anlamış değilim.

anam babama neden karıya gidiyon diye darlamıştı babamda yeter lan deyip anama sandalye fırlatmıştı baya kavga dövüş oldu ben çok küçüktüm 4-5 yaşları falan pencereden dışarı bakıp ağladığımı hatırlıyorum birde kavga sırasında benden 4 yaş büyük abimin küçüçük bedeniyle araya girmesini hatırlıyorum. o da tokat yemişti.

- ilkokul birinci sınıfın ilk günü. annem o zamanlar çok küçük olan kız kardeşimi komşuya emanet ettiği için beni pek bekleyememiş, bir an önce gidip çocuğu alayım diyerek beni okula bıraktıktan sonra hemen gitmiş. sınıfa girdik işte bi' şeyler oldu, sonra teneffüs zili çaldı. koridora baktım, herkesin annesi var. benimki yok. dışarı çıktım ben de. teneffüs bittikten sonra dank etti: hangi sınıftan çıktığımı bilmiyordum. bütün okulu gezdim. zaten çok telaşlı, utangaç çocuktum. girdiğim hiçbir sınıfta öğretmenimi göremeyince ağlayarak koşmaya başladım. bir allahın kulu da durdurup "dur çocuğum sen ne arıyorsun?" demedi. evimizin nerede olduğunu biliyordum. koşarak eve gittim. anneme yalvardığımı hatırlıyorum en son, "nolur bugün gitmeyelim anne, yarın gitçem okula söz!" diye. dalga geçerler falan diye utanmıştım çünkü. affedersin ske ske götürdü annem. dalga da geçmediler. ilkokulum muazzamdı aslında, çok güzel bir okuldu ama bu olay yüzünden kızgınım hala. bi' araba çarpsa bir şey olsa öldüm işte. 7 yaşındayım daha. sınıfın kapısını açıyorum, ağlayarak kapatıp koşuyorum. bir tane öğretmen arkamdan gelip "nereye?" diye sormuyor. hayvanlar.

- sanırım 8 ya da 9 yaşındayım. annem çalışıyor o ara. gün tarzı bi' şeye gidiyorum yengemle. annem de gelecek ama başkasıyla gelecek galiba, yengem de bizde miydi neydi ben de onun arabasıyla gidiyorum o yüzden. ön koltukta bir kadın var. ben de arkada, ortadayım. yine sağımda ve solumda da bir ya da ikişer kişi olmalı. geldik ineceğimiz yere. araba durdu, kapılar açıldı, herkes indi. mucizevi bir şekilde, beni arabada unuttular. hala hiçbir fikrim yok nasıl olduğu konusunda. araba camlarının, apartman girişindeki soğuk "cam"dan olmadığını o gün fark etmiştim. pencereyi nasıl yumrukladığımı, "kıramam ki ben bunu, plastik bu!" hayal kırıklığımı çok net hatırlıyorum. yukarı çıktıktan sonra fark etmişler anca olmadığımı, öyle inmişler. yalnız burda yine hata benim değil... ben yanımdaki kadın insin diye beklemiştim, hani acele etmeyeyim falan. kadın inince hiç arkasına bakmadan kapıyı kapattı. hamle bile yapamadım aq.

bu iki olay hakkında ne zaman konuşsak annem istemsiz olarak ağlamaya başlıyor. ilki için kendisini suçluyor, ikincisinin de özgüvenimi yeni yeni kazanmaya başladığım dönemde olduğu için beni çok kötü etkilediğini ve travmaya neden olduğunu söylüyor. kötü anılardı evet ama öyle travma mravma olmadı yani, o an korkmuştum sadece. geçti gitti sonra.

14-15 sene önce yazlığın orada denize gitmiştik babamla birlikte. Bizden başka kimse yoktu. Babam bana "sen beni biraz bekle ben yüzüp geleceğim, ama hep sana bakacağım merak etme" demişti. Babam yüzerken 2 tane kız gelmişti. Kızlardan bir tanesi çocukluk aşkım Yıldız Asyalı'ydı. Siyah bir bikinisi vardı üzerinde. Ben de heyecanlanmıştım tabi. Benimle konuşmaya çalışmıştı biraz da ben o zamanlar da baya utangaçtım heralde. Sonra gittiklerinde hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Nedenini hala bilmiyorum.

Kötü anılara girmeyeyim dedim...

aslında hatırladıkça iç burkan garibanlık anılarından.

2001 krizi çıkmıştı. o zamanlar bizim oradaki migros yeni açılmıştı. biz herşeyin en ucuzunu, market markalısını alırken yanımızdaki bir aile sepeti en pahalı markalarla doldurmuştu. çok içime oturdu o an.

Yil 1991, 3 yasindaydim. Ilk defa kardan adam gordum, annem yapmisti benim icin evin onune. Ben pencereden annemle kardanadami seyrederken 5-6 tane cocuk gelip kardan adamin agzini burnunu soktuler. Annem cami acip cocuklara kizdi ama kardan adamin isi bitmisti. Dunya basima yikildi, nasil uzuldum anlatamam.

Cocuklarin basit birseye saatlerce aglamasini yadirgamayin bu arada. Kucuk bir cocukken boyle seyler hayat memat meselesi oluyor.

92'de dayimin dugune gitmistik. Ben bu sefer 4 yasindayim. Insanlar dans ediyorlar haliyle. Bende danstan nefret ediyorum o zamanlar:) Dugunde dans ediliyor diye protesto edip dugun alanini terk edip hic bilmedigim bir yerde dolasmaya basladim. Annem cok kizmisti beni tekrar gordugunde:)

Bir de cok eski goruntuler siyah-beyaz ya, iste o zamanlar Dunya gercekten siyah-beyazdi saniyordum.

Yine 92'de bizim uzaktan akrabanin uzaktan akrabasi bir genc kiz vardi dugun hazirliklari boyunca birkac gun kaldigimiz evde. Ben bu kizdan hoslaniyordum, kiz liseye gidiyor, ben 4 yasindayim :P Orada kaldigmiz sure boyunca sabahin korunde kalkip gizlice kizi izliyordum okula gidisini uniformasiyla:) Simdi bir oglu var ve ortaokula gidiyor zannedersem:)

Donen salinca binmistim evin onunde, salincak donerken yan koltugtaki kiz kafasini omzuma yaslayip oylece durmustu. Bizim komsulada balkondan beni izliyorlarmis. Kiz sana asik oldu muhabbeti yapmaya basladi bizim komsu kadinlar, ben utanmaktan catladim:)

92 yada 93'te evimizi tasirken en sevdigim oyuncak arabami sordum, babam "arabanin onune koydurduk, guvende" dedi. Sonra yeni eve gelir gelmez arabayi sordum, kayboldu dediler. Cok koymustu bana.

Daha cok var ama aklima gelmiyor simdi:)

Hepsi cocuklarim gibi ya.

Direkt bastan baslayip hepsini izle.

helios kazasının olduğu bölüm en gizemlilerinden bence. bir de pilotun camdan dışarı fırladığı bölüm efsane.

helios+1 ve fedex 705 kargo uçaklı bölüm..

kargo uçaklı bölüm +1

bir de uçak korsanlarının olduğu bir bölüm var, teker teker yolcuları öldürdükleri. onun da izlemesi zevkli ama ne yazık ki bu olayların tümü gerçek :/

şu havada iki uçağın çarpıştığı bölümde güzel. adını hatırlayamadım. güzel derken kötü yani :(

birgen air demeden de geçmeyelim.

izleyecek olana not: sen sen ol, bu belgeseli sadece film diye izle. ardından araştırma yapma. fotoğraf görme mesela ya da son anların ses kayıtlarını dinleme. insanın içine oturuyor bu kadar gerçeklik.

hdbelgeseller.net

kal007 vardı bak onu söylemeyi unutmuşum.

Peki internetten tüm bölümleri izleyebileceğimiz bir adres var mı kardeşler?
Torrent olmasın, onu bulurum zaten o kolay.
Ve mümkünse yüsek kalite olsun.

Thy'nin Paris kazasi vardi 1974'de. Onemli bir kazanin belgeseliydi o bolum.

jal 123 var mı lan? var tabii. sonra orijinal cvr kaydını da dinle. psikoloji skci.

Buldum: "schiphol disaster" bunu izle. Thy'nin 2009'daki kazasi.

www.youtube.com

Benim en sevdiğim şu uçağa gemiden sizi vuracağız diye uyarı göndermişlerdi, uçağın kendini radarda etiketleten sistemi bozulmuştu. Biri sivil biri askeri frekanstan birbirlerie ulaşmaya çalıştıkları için konuşamamışlardı ve uçağı vurmuşlardı. İşte o bölümü izle.

British airways flight 9, bölümün adı da falling from the sky.

Her bölümünü izledim ama bu ayrı bi manyak bi bölüm.

hepsini izle + 1.
ama bir bölüm istersen Hidden Danger derim. United Airlines Flight 585, USAir Flight 427, Eastwind Airlines Flight 517.
Fatal Distraction da iyidir. eastern airlines flight 401

uçağın yakıtının birim farkı nedeniyle yanlış hesaplanması yüzünden havada yakıtsız kaldığı ve askeri geçmişi olan pilotumuzun uçağı yakındaki bir askeri havaalanına planör gibi uçuraraktan indirdiği bölüm vardı. o uçağı o pilotun uçuruyor olması bir uçak dolusu yolcunun kaderini tayin etmiş yani, çok etkilenmiştim.

msj yağdı :D detay için (git:eksisozluk.com)

metro gross markette var da 3-5 değil çok baya.

metro

metro ters ya, tek satmıyorsa olmaz zaten.

15 saat uykuyla rekorumu kırmıştım. evdekiler doktor çağıracaklarmış nerdeyse, depresyonda olduğum bir dönemdi. ilacımı da 3 gün içmemiştim, ağır bir ilaçtı.

uykusuzluk anlamında 49-52 saat arası bir şeydi tam saatini hatırlamıyorum, benim için ayırt edici noktası arazide, %90 hareketli olmamdı, iki günde bir yıl yaşlanmış gibi hissetmiştim kendimi.

19 saat uyudum. hiç uyanmadan üstelik. uykusuzluk rekorum da 78 saat.

edit: 78 saatin sonunda ağır hastanelik oldum.

2 gün uyumamıştım da tam kaç saat etmişti hatırlamıyorum. en fazla da 14 saat falan uyudum heralde. ilaçla falan değil yalnız.

En fazla 18 saat uyudum tek seferde aralıksız. Şurda anlatmıştım eksisozluk.com

Uykusuzlukta da rekorum 60 saat gibi bi şeydi. Stresten uyuyamamıştım 2 gece.

67-68 saat uykusuz kaldım lise zamanımdaki bir okul gezisinde, dönüşte 19 saat uyumuştum.

65 saatti galiba uyumadan geçirdiğim süre. Adeta mala dönmüştüm, tavsiye etmiyorum asla. En fazla uyuduğum da 12 saat falandır.

Yaklasik 60 saat uyumamistim. Halusunasyon gordum bildiginiz. Gercek olmadigini esrtesi gun anladim gorduklerimin. Gercekten halusunasyon diye birsey varmis:)

Bircok kez 24 saat uyumadigim oldu, bildigin balik hafizali oldum her seferinde.

12 saat kadar uyumuşluğum var, arada uyanarak. 36 saat kadar da uykusuzluğum var.

Ne kadar uyudum bilmiyorum. 1 haftalik bir surecti. Arada 15dk-30dk kestirdiklerim oldu. Yani ben o kadar vardir diye umuyorum.

Halusinasyon gormeye baslamistim. Kac saat uykusuzluk sonrasi gorulur bilmiyorum. Ama sonunda uyuma zamanim geldiginde Uykum yoktu artik. Yorgundum ama uykum hic yoktu. Sanirim uyuyamayip olecegim demistim. Uzanmistim. Saatlerce ugrastim uyumaya. Arkadasim uyku icin bir hap filan vermisti. Oyle uyumustum.

--
Cok uyumada da sureci hatirlamiyorum. 24 saat diye tahmin ediyorum. Ama onunda sonunda kalp atisim hizli geliyordu artik. Uyandigimda sabah gunes doguyor saniyordum. Insanlar neden ayakta filan anlamaya calistim. Kahvalti yaptim. Anne ben gec kaldim filan dedim.. insanlar beni ben insanlari anlamiyordum. Saate bakiyor anlamiyordum. Cok sonra aksam gunes batisi oldugunu anlamistim.

üniversite yıllarında ikinci öğretim olduğum için ve ortam da uyumaya müsait olmadığı için uyku düzenim yoktu.
perşembe akşam okula gitmek için 5 gibi uyanıp pazar geceyarısına kadar uyumamıştım. 80 saate civarında.

uyuma - 12 saat
uykusuzluk - 69 saat

kaç saat uyuduğumu bilmiyorum ama uyandığımda 1 gün geçmişti (24 saat) izci kampından dönmüştüm güneş falan çarpmıştı galiba, çok yorulmuşum.

uykusuzluk: aralarda 15 er dakika gözümü kapatarak 72 saat. tabii ki tez dönemi.

uyuma 22
uykusuzluk 30

iyi uyumuştum.

uykusuzluk 48,

uyku 16.

40 saat civarı bir uykusuzluk dönemi yaşamışlığım var, kendimi oyunlara kaptırdığım bir dönemdi.

uyku rekorumsa sanırım o 40 saatin arkasından gelen 32 saatlik uykuydu :D evet cidden 38 saat uyumuşum. sabaha karşı 5 falandı sanırım yattığımda, bir uyandım saat 6-7 civarı, oha dedim 2 saat mi uyumuşum sadece, ama dışarıdan sesler geliyordu, uyuduğumdada karanlık uyandığımdada karanlıktı, baktım dışardan sabah 6-7 ye göre daha çok ses geliyor, akşam olmuş sanırım dedim, tarihe bakıp ertesi günün akşamında uyandığımı anlayınca şok olmuştum :D

Uyuma: 22 Saat (nedense normal dışı pek bir sebep olmadan bu kadar uyudum uyandığımda ertesi günün akşamında olduğumu farketmiştim)

Uykusuzluk: 43 Saat (bunu defalarca yaptım çeşitli neden/nedensizliklerden, konsantrasyon bozukluğu, ve son saatlere doğru algıda bozulmaya yol açıyor, ciddi anlamda halüsinasyonluk bir durum olmadı ama saat biraz daha ilerletilirse olabileceğini hissediyordum)

bir de 12 saat uyudum falan diyenler var canlarım benim ya :)

30 günde 26 finale girdiğim zamanlar 2,5 saat uyur 2-3 saat ders calısır geri 2,5 saat uyur böyle böyle polifazik uyuyarak 1 ay geçirmiştim.

Bunda sorun yoktu da bi tanesine hiç uyumadan girmiştim yani 48-52 saat filan hiç uyumamıştım rezaletti.

uyuma rekorum da hemen akabinden gelen gün : 13 saat :D

Parantez içinde "lamb's ear" yazmış bak.

Kuzukulağı.

bizdeki kuzukulağını karşılamıyor tabii ki.

bizdeki kuzukulağı bu değil.

dağ çayı demişler şurada.

www.bitkilopedi.com

kudret narına benziyor uzaktan ama değil sanırım

boz karabaş demişler ben de lavantaya benzetmiştim ama emin de olamadım,
www.bizimbitkiler.org.tr

mısır ekmeği?

etsiz diye duyurumda belirtmiştim. et tüketmiyorum. balık seçeneği de et kategorisine giriyor :)

Corn tortilla yapabilirsiniz. Arasina izgara ya da sote sebze koyunca cok lezzetli oluyor.

(bkz: kuymak)

kuymak ya da muhlama az yağla da yapabilirsiniz. tamamen yağsız yapmanızı tavsiye etmem. un kavrulur su katılır sonra da eriyen bir peynir. aslında italyanların polenta dedikleri şeyle çok benzeşiyor, bu yüzden onun gibi yemeklerin yanına garnitür olarak kullanılabilir.

(bkz: abısta)

1/1 Yoğurtla karıştırıp peeling yaparak.

denemedim ama eskiden evde yapılırdı. mısır unuyla aram olmadığından sürdürmedim geleneği. tereyağı koyulmayabilir, sevilen kahvaltı malzemeleri eklenebilir. bizde salça eklenmezdi. bir de sıcak yedikten sonra kalırsa, kalan dolaba konulup daha sonra ılık sütle yenebilir. yoğurtla da yenir. tarifi netten veriyorum:

Önce 8 su bardağı suyu tencerede kaynayıncaya kadar ısıtın. Kaynamaya başlayınca suyun ortasına gelecek şekilde mısır ununu dağıtmadan dökün. Kaşıkla karışımın 5-6 yerinden delikler açıp hava almasını sağlayın. 10 dakika kadar pişirip karıştırarak helva kıvamına gelince kaşık kaşık servis yapılacak tabağa aktarın. Aktarma işlemini tamamladıktan sonra üzerine tereyağlı salça döküp, peynir ve pul biberden katıp sıcak servis yapın. Özellikle çayla birlikte kahvaltılarda yenilen kaçamağı, pekmezli yemek de mümkün.

yaprak pidesi

tepsiyi zeytinyağı ile yağlayın
asma yapraklarını tepsiye serin. sadece 1 kat. boşluk kalmasın. kalın olmasın.
üzerine mısır unu ile hazırladığınız krep hamurundan az daha yoğun karışımı ekleyin. bu karışımın içinde un, zeytinyağı, taze soğan, maydanoz, dereotu, tuz bulunsun.
ardından en üst katıda asma yapraklarıyla kapatın. son kez zeytinyağı gezdirin ve tuz ekleyin. fırına atın.
çıktığında bir tepsiyi nasıl bitirdiğinizi anlayamayacaksınız...

vegan ya da vejetaryen misiniz bilemedim ama krep hamuru gibi hazırlanan iç malzemesine süt ve yumurtada ekleyebilirsiniz. yalnız bunlar baskın tatlar olduğundan yumurtayı 1den fazla eklemeyin! süt o kadar etkilemez...

bu arada şimdi hatırladım babanem otlu peynirli kek de yapardı mısır unundan. mısır ekmeği gibi ama mısır unu + buğday unu karışımı ile istediğin tip ot (maydonoz, taze soğan, dereotu güzel yakışırdı) ve beyaz peynirle çok güzel oluyor (tepside pişecek yalnız :)

cliquot, vegan değilim. bir de dediğiniz tarifin adı nedir? internette varsa ölçülerine de bakıp deneyeyim. değişik geldi.

sheisguilty, tarifin var mı? :D

adını bilmiyorum. annem eskiden çokça yapardı. Karadenizli falan da değiliz ama nereden öğrendi bilmem.

Mamaliga:
Romanya'da sadece irmik ile yapılıyor ama mısır unu ve irmik karışımı ile yapabilirsiniz. Geleneksel yemekleri...
irmik ve mısır ununu haşla ve lapa yap. tabağa koy.
yanına bulabilirsen grek yoğurdu denen tatlı yoğurt ekle. ya da hazır kremayı çırp ve ekle. bir de tuzlu bir peynir ekle yanına. olay bu.
milli yemekleri ancak lapanın yenmesi çok keyifli değil. bayıla bayıla yiyorlar. belki sende seversin.

araştıracam, teşekkür ederim :)

kara lahana çorbası

upload yapıyordur belki.

not: mac kullanmıyorum.

icloud drive açık olması lazımdı galiba, açık mı?

sorun olacagini sanmiyorum cunku para aliexpress sitesine aktariliyor $ahsa degil, ama mumkun oldugunca sanal karti kullan gene de

kartı internet şubesinden internet alışverişine kapat, kullanacağın zaman aç işin bitince yine kapat. bir şey olmaz.

olmaz.

kenwood

Ben de Kenwood'u beğendim, tipi daha güzel.

kenwood, motoru daha güçlü, fiyatı da daha uygun. şeffaf olması da iyi, ne kadar sıktığını görebilirsin.

bir şekilde bostancı köprüsüne gel, oradan 19d veya bostancı dudullu minibüsleri ile imese gidersin. yürüme mesafesinde değilse gideceğin yer, 131ys de içinden geçiyordu.