FO maaşları 30 bin liraya yakın şu anda. Uğraşmaya değer mi diye soruyorsanız uğraşmaya değmez.

olunur.

THY nin yetiştirilmek üzere aldığı pilot adayları, eğitimini tamamladıktan sonra f/o olarak başlıyor ve eğitim ücreti maaşlarından kesildikten sonra net kalan 30-35 bin lira arası.

Eğer daha iyi bir alternatifin yoksa uğraşmaya tabii ki değer.

30 yas bu is icin cok geç değil ancak karakter olarak laf yeme laf kaldirma ozelliklerinizin olmasi lazım
Deger mi dersen hayati zor oyle tatil falan degil yorucu ama kazancı gömüp ileride yerim dersen olabilir(bunu söyleyip yapan göremedim)

hafta sonu netflix'de "sully" filmini izledim. Tom Hanks Hudson nehrine zorunlu iniş yapan pilotu canlandırıyor. Ben kaptan pilot olma gerilimini kaldıramazdım.

yapan var cok yakin arkdasim, 30 unda thk de pilotluk egitimine basladi-32 egitim bitti tip aldi, 34 unde ozel bir havayolunda fo olarak basladi 37 sinde thy ye fo gecti, 40 inda kaptan pilot oldu.

bu is maas icin yapilmaz, gercekten istenirse yapilir demisdi bana. ki kendisi ilk fo lugunda oyle cok bi para almiyordu, simdi baya iyi tabi

finansal açıdan bakmak saçma. uçmak, pilot olmak hayalin olmalı. yoksa eğitimler, sınavlar sana zulüm gelir. öyle dişini sıkıp mezun olduktan sonra bir daha yapmayacağın tarzı bir üniversite bölümü de değil. mesela birisini biliyorum, yükseklik korkusu varmış ama pilot olmak istiyor. psikolojik sınavdan nasıl geçerim diye onu kasıyordu. böyle saçma şeylerle gelinip pilot olunmaz. her gün binlerce insanın hayatından sorumlu olacaksın. bu işi severek yapman gerek. uğraşılmaya değer mi diye sorarsan hiç başlama.

uçmak, pilot olmak hayali ne abi ben de bunu anlayamıyorum. neden pilotluk kutsal "ancak seversen yaparsın" yüceliğinde görülüyor gerçekten anlam veremiyorum. bu bir meslek değil mi ? finansal getiri götürüsüne, zorluğuna bakarsın, hayat tarzına uyacak mı, böyle bir hayatı istiyor musunu ele alır ona göre kararını verirsin. pros vs cons yani.

yoksa şu söylenenler bana tekerlek icat edildileli çok olmamışken "kars-erzurum arası otobüs şöförü olunur mu beyler?" sorusuna, otobüs şöförlüğü tutkun olmalı yoksa yapılacak iş değil demek gibi geliyor. kutsal olan, farklı olan nedir bu meslekte gemi kaptanlığından, uzun yol nakliye ya da yolcu şöförlüğünden ben de onu çözemedim. "good evening leydis and centılmen dear children" mi?

81'li arkadaşım 1 sene önce kazandı THY sınavını eğitimde şu anda

Otobus soforlugunden farki olmayan bir meslek olsaydi otobus soforu maasi odenirdi pilota.

Ugrasmaya deger mi diye bir soru yok. Kendiniz karar vereceksiniz buna.

@stavro prensip olarak otobüs şöforü örneğini verdim. yapılan iş temelde aynı diye

ayrıca daha fazla para alıyor olmasının sebebi otobüse kıyasla daha pahalı ulaşım aracı olması (uçak vs otobüs satın alım fiyatı), daha yüksek teknolojiye sahip olması, daha az sayıda olması ve kaza yaşandığında ölüm riskinin daha yüksek olması gibi 'önemsiz' detaylar olmasın ?

gemi kaptanlığıyla kıyaslamak ister miydin mesela bir de ?

aylık düşünürsen çok fazla değil, 191 tl'ye denk geliyor. ben de daha yeni üyeliğimi uzattım. tüm macfitlere giriş 12+2 ay 1554 tl. zaten macfit bu işin minimumu gibi düşün. sen üzerine 1000 tl havuz için vereceksin.

Aslında olmasını gerekeni siz söylemişsiniz.

Yeterince araştırdığınızı gösterecek kadar çok, tezi sağdan soldan toplamış dedirtmeyecek kadar az olmalı.

100 sayfa nedir yahu. kitap olmuş o. 40 sayfada bitmiyorsa sorun var.

Çok kaynak göstermek, literature hakim olduğunuzu gösterir bence, o sebeple iyidir. Size ait fikirlerin, yorumların ve analizlerin olması da lazım, bunları içeren kısımlara referans koymuyorsunuz zaten o sebeple ordan burdan toplanmış gibi görünmez. Yani, referansların metin içindeki dağılımı da önemli.

Bu arada 100 sayfa için çok ya da az denemez, tezin uzunluğu alana ve hocaya göre değişiyor.

sosyal bilimler için normal çünkü her düşünceye referans vermen gerekiyor, vermezsen de dediğin gibi zaten olmaz. ben mühendislikte tez yazdım, 65 sayfa için 2 sayfa referans var.

benimkine baktim, tez uzunlugu 130 sayfa, referanslar 5 sayfa tutmus. muhendislik fakultesi.

eli yuzu dusgun tez nasil 40 sayfada bitiyor anlamadim, zaten konuya girmen 20-25 sayfa suruyor.

harvard 15bin kelimeden fazla olmasın istiyor ki bir sayfa yaklaşık 500 kelimedir. appendix'ler için de max 25sayfa limitiniz var ki onun da hepsine gerek olmaz. yani 25 sayfada konuya giriyorum diyorsun. oha. bırak bu işleri bırak.

muhtemelen olmamıştır o, gevşek IK'cılar böyle şeylerin olumsuz kısmıyla uğraşmazlar. Mail atarsanız cevap alamayabilirsiniz direk arayın aklınızda kaldıysa.

Büyük şirketlerde bu sürecin uzun olması normaldir. Gorusecekleri baska insanlar, ayni zamanda gunluk operasyona devam etmeleri, onay alinacak kisilerin bir turlu musait olmamasi vs vs.
1.5 hafta baya kisa bir sure, cok merak ederseniz haftaya arayabilirsiniz.

1.5 hafta normal. bu hafta 3 gün izinli olabilirler, istersen haftaya pazartesi sor. mail yoluyla hızlı bir dönüş alamazsın, aramak daha iyi olur.

Evinde otur :) bu saatte ucuz bilet, imkansıza yakın.

Bu saatten sonra turla bir yere gideceksen git yoksa pahalı olur otel ve uçak masrafı

yilbasi donemi ekstrem pahali oluyor. su anda gec kaldiniz malesef. anca 6-7 ay evvel alsaydiniz belki ucuz olurdu.
yine de bakin tabi.

nispeten ucuz bilet belki yine bulunabilir ama yılbaşı döneminde en büyük problem konaklama. konaklama yerleri çok erkenden büyük oranda doluyor, fiyatları da saçma seviyelere çıkıyor. yine bir bak tabii ama zor

viyana ya da prag çok iyi oluyor yılbaşında

Danimarka'nın yılbaşı kutlamaları çok çılgın diye biliyorum.

Kafa karışmasın diye.
0 ve 1 gol 1.5 altı, 2 ve üstü gol 1.5 üstü.
2 ve üstü demiş olsalar bir çok insan hata yapar.

en az iki gol olacak demek. iki ve üstü şeklinde belirtmek zor olacağından bu şekilde yapılıyor.

Bir de başka sitelerde direkt 2 üst diye bir şey var artık. 2 gol olursa iade alıyorsun, 3 ve üzerine olunca kazanıyorsun. Onun oranı da 1.5 üstten farklı.

ms 1,5 üst demek; 90+uzatmalarda en az 2 gol olmasi demek... 0 ve 1 gol ms 1,5 alt; 2 gol ve ustu ms 1,5 üst oluyor

Dönüşte tekrar ödeme yapılıyor. Tam olarak bilmiyorum ama birkaç ay sonra gitmiştim ben. Gitmeden önce PTT’ye yatmıştı, dönüşte Ziraat’e. Mesaj falan gelmiyor gidip sormanız lazım.

hocam sizin askerlik dönüş ne zamandı? bi de ben ptt ye de ödeme yapılıyor diye biliyorum bilen birileri aydınlatırsa sevinirim

Benimki geldikten 3 ay sonra yattı

Yapılır. 2-3 aya yatar. Ziraat'a yatıyor yalnız. Gidip şubeye sorabilirsin.

Yeni başlamış olmak bir sorun yaratmaz, pozisyona uygunsanız tam tersi, daha uzun süre asistan olmanız hocaların işine gelir genelde. Fakat eğitim aldığınız kurumun farklı şehirde olması sorun olabilir, git-gel yapmanızı isteyebilirler, yorucu olur..

Devlette yükseği yaptığınız şehirde araştırma görevlisi olabiliyorsunuz. Başka şehirde değil diye hatırlıyorum . Yönetmeliğe bir bakın

Farklı bir şehirde araştırma görevlisi kadrosuna kabul edildiğin taktirde eğer ki kadrosuna dahil olduğun üniversite kabul ederse orada yüksek lisansına devam edebiliyorsun, genelde sıfırdan başlatıyorlar ancak bu gözünü korkutmasın sonuçta bir meslek edinmiş olacaksın.

Hemen başvur, bekleme. Farklı şehirde olursa hocaların sana karşı bir önyargısı olabilir çünkü sürekli okulda olman bekleniyor. Mesela boğaziçi'nde böyle bir çocuk vardı, sakarya üniversitesi'nden gidip geliyordu. Sonra tez savunmasında bıraktılar.

Bir yardım kuruluşuna bağış yaptırmasını sağlamak, davayı kazanmaktan kat kat faydalı ve güzel bir hareket olacaktır.

kanunu bilmiyorum ama muhtemelen alacağı ceza ya para cezasına çevrilir ya da ertelenir. (2 yıla kadar cezalar ertelenebiliyor ve hakaretten 2 yıldan fazla alacağını düşünmem) o yüzden bağış yaptırtmak daha mantıklı. tabii mahkemeyle çok işi olmayan birisiyse, gelsin mahkemede süt dökmüş kediye dönsün, o halini göreyim diyorsan o da farklı bir tatmin sağlayabilir.

Bana kalırsa da doğru düzgün kökeni belli bi kuruma bağış çok yerinde bi karar olurdu. Hem daha uzlaştırıcı hem de daha etik. Sinirle kalkıp süründürcem diye düşünürseniz adliye koridorlarında sürünen siz olabilirsiniz :) Sanki bağış seçeneği daha hızlı sonuca ulaştırır gibi duruyor. Zaten hukuksal ütünlük sizi tatmin eder diye düşünüyorum. Adalet bu ülkede biraz zor bulunan bi şey olduğu için :D

peki ne kadar bağış talebinde bulunayım? aklımdan geçen mehmetçik vakfı 2 bin lira, darüşşafaka bin lira.
az mı olur veya fazla mı olur?

bağış yapacaksan da kızılay'a yapma. nedenini merak ediyorsan sözlükte kızılay başlığına bakmanı tavsiye ederim. ben şimdi burada ne desem gg.

nakit para talep et.

Bence uzlaşma. Mahkemede HAGB alsın, bi daha da akıllı olur sonra.

Niye herhangi bir vakfı ve beslenen kodamanları zengin edeceksiniz sahsınıza isteyin parayı.

@soru icin geldim

para mevzusu için de avukata danışın, davayı kazanmanız halinde cezayı para şeklinde ödeyecek ama ne kadar bir meblağ olacak? avukat size yaklaşık bir sayı söyler. örneğin 4000 liraysa siz mesela 3000 talep edin, fazlası olursa eğer "uzlaşacağıma cezayı öderim" diye düşünebilir.

tanımadığın kişi sana niye küfür ediyor orasını anlamadım.
hadi etti diyelim, adam seni tanımıyorsa küfürlerin hedefi de sen değilsindir ?
niye bu kadar ciddiye aldın?
falan filan.

Tanımadığım ortak bir whatsapp grubu.Kamu atamaları ile alakalı bir grup.Gruptan biriyle dalga geçti bende yaptığının yanlış olduğunu söyledim sonra bana sardı.

dava sonunda alması muhtemel ceza kadar olan paradan biraz eksik parayı, kendiniz için talep edin. ne demek etik değil? hakaret size edilmiş.
Mehmetçiğe iki bin lira bağış yaptığı için ilerde ortamlarda övünür bile. bu bana ceza değil gibi geldi. gerçi sonucu güzel ama, siz dünyayı dar etmek istiyorsunuz, amacınıza uygun mu, bilemedim.

Şerefsizin maddi durumuna gore değişir o iş.
Serefsize zarar vermek istiyorsan eger serefsizi iyi tani, analiz et, yumuşak yanina yumruk at.

Para pul pek umrunda değilse parasini verir bir daha sover mazallah :)

Uzlaşma. Ceza ne olsura olsun yargılansın. Işin ciddiyetini görmesi icin yargılanması, kanunun hesap soracağını bilmesi gerekiyor.

"Durumun ciddiyetini savcıda anlamış olacak ki dosyaya uzlaştırıcı vermiş."

Yahu ciddi bir durum yok. Yasa böyle, hakaret suçu uzlaşmaya tabi. Standart işlem bu yani. (bkz: uzlaştırma kapsamına giren suçlar)

Diğer konu karşı taraf sizin talebinizi kabul etmek zorunda değil. Gider paşa paşa adli para cezasını öder (devlete) hatta daha önce sabıkası yoksa hagb (hükmün açıklanmasının geri bırakılması) alır 5 yıl suç işlemezse bu olay silinir gider.

Soruya cevap olarak; alt sınırı 3 ay olan bi suç. 90*20 1800 tl adli para cezası var indirimsiz en az hali ile. 1000 yada 1500 tl para ister çıtır çıtır yerdim. İçim soğurdu.

Başıma buna benzer değil ama hakaretle ilgili bir durum geldi.
Neyse uzlaşma kapsamında mecbur ilk basta zaten. Adam 19 yaşındaymis dedim tamam uzlasirim seçeceğim vakfa yardım yapsın. Basta dedim 1000 tl. Uzlastirmaciya demiş gelip özür dileyim o kadar param yok. Yalnız çocuğun aile sıkıntılı tipler. Özür istemiyorum 500 versin konu kapansın 250 demiş ulan dedim tamam ver ama noldu bil bakalım adam ödemiyorum dedi. Davalık olduk 7 ay sonra hagb verdiler ama 200 tl de yargılama masrafları girdi ona, avukatım yoktu bu arada. Eğer infazı olan biriyse 10bin de istesen olur bir araştır bence.

ben olsam para istemezdim, hakim karşısına çıkacak olması bence büyük bir stres. siz para isteyip vazgeçerseniz, para verince kurtulurum diye yine aynı şeyi yapar.

davanın sonuna kadar gidin bırakın ceza alsın.bir daha kimseye en azından hagb süresince kolayına küfredemez.

amiyane tabirle bekara karı boşamak kolaydır derler. burada biz ne kadar fikir/öğüt versek de olayda yine etkilenecek sizsiniz. ama şahsi fikrimi soracak olursanız vazgeçmezdim. en azında 5 sene boyunca g.tü başı ayrı oynamazdı

yanlis anlama ama ana avrat soy sulale kufur edecek ve sende nakit para isteyeceksin, boyle bir sey olsa demek ki ederi buymus derim ben!

inandiginiz bir kuruma bagis olabilir, en mantiklisi bu genelde

Asliye hukukta ayrıca tazminat davası da aç hakaretten

tazminat üzerine yoğunlaşmayın sadece. Ama muhakkak dava açın. Özgürlüiün sınırlarının küfürle genişlemeyeceğini,hukuki yaptırımlarla anlaması lazım.

3 ay boyynca her gun en az 1 tane guzel seyler iceren mesaj atmasi.

off mezun olunca annemin evine dönmüştüm mecbur, 1,5-2 ay orada kaldım iş bulup taşınana kadar. kısa bir süre belki ama o kadar kötüydü ki bana çok uzun geldi. aynen ben de öğlene kadar yatıyordum. iki tane kedim vardı gelirken getirmiştim, annem kedileri istemiyordu evde. bir de bu şerefsizler annemin çiçeklerini fln kemiriyordu annem iyice çıldırıyordu. birsürü başvuru yapıyordum, hiçbir yer geri dönmüyordu. sadece şu an çalıştığım yerle görüşmüştüm, haber bekliyordum. ananem her gün haber yok mu diye soruyordu (iyi niyetle soruyor ama hiç haber olmadığının yüzüme vurulması çok sinir bozucuydu). iyice bunalıma girmiştim işsizim diye. atlatamadım, iş bulunca atlattım yani.

umarım en kısa zamanda iş bulursun da bu kara günlerin sona erer.

sabah 8 de kalkip 1 saat kahvalti, kahve dus uyanma sürecinden sonra 9 da bilgisayar basina gecip aksam 7-8 e kadar mesaiye gider gibi is ariyordum.

telefon aciyordum tek tek firmalara. networking aktivitelerine gidiyordum aksamlari.

Hiç yaşamadım bu süreci ama, ben yerinizde olsam o yatma kalkma saatlerini acilen değiştirirdim. Erkenden kalkın, biraz yürüyüş yapın. Yürüyüş yapmak üzerine saatlerce konuşabiliriz o kadar etkilidir psikoloji üzerine. Doğada zaman geçirin yatmak veya eve kapanmak yerine. Ayrıca kariyer için ücretsiz olarak katılacağınız etkinlik, kurs, seminer vs kovalayın. Topluluğa karışacak yerlerdir bunlar ve iş fırsatının nereden geleceği belli olmaz.

fitness, arkadaşlarla takılmaca, oyun, netflix.

Üniversiteden yeni çıktığımda bu sorun olmamıştı baya yatıyordum falandı mutluydum.

Geçenlerde ilk işimden istifa ettim, çünkü iğrençti ve kaldıramıyordum. Günde yolu da sayınca ekstra 10 saat zaman açılınca, cidden kafayı yiyordum. Dışarı çıkıyordum ama her gün de çıkacak birini bulamıyordum.

Diziler, kitaplar falan ama bir noktadan sonra duruyor insanın beyni falan. Daha çok uyumaya başladım, resmen boşa gün geçiriyordum vs.

Sonra bi gün patladım yeter diyip tatile gittim günübirlik, dönüşte dating falan başladım. İlk çıktığım insanlarla tam uyuşamadık belki ama güzel zaman geçirdim dışarıda falan. Şimdi hayatımın aşkını buldum sanırım da erken konuşmuş olmayayım.

Tabii yine boşa zaman kalıyordu. Hayatımda ilk kez spora yazıldım. Gitmemin tek sebebi sıkılmış olmamdı bence ihtiyacım yok yani. Ve son olarak, hobiler edindim onlara yoğunlaştım.

Keşke oyunlara dönebilsem. Bir girebilsem baya oynamak istediğim şey var ama zamansızlığa alışınca yapamıyorum.

Kariyer.net'ten, Linkedin'den falan iş bakıyordum bir de kendi alanımla ilgili iş bulabileceğim yerleri internetten araştırıyordum. Annemlerle yaşadığım için kira, fatura gibi dertlerim olmamıştı Allah'tan.
Evde pilates, yoga falan yapıp formda kalmaya çalışıyor bir yandan da kitap okuyordum bol bol.

İşe başladıktan sonra herşeyi canının istediği zaman yapmak için fırsatın olmayacak. Bunlar aslında iyi günlerin diye düşünürsen daha çabuk atlatırsın.

yemek yapmayı öğrendim. günde 4 saatten fazla yürüyerek evin tüm alışverişini yaptım ve 20 kilo falan verdim. örnek olarak ataşehir'den üsküdar'a ya da kadıköy'e yürüyordum.

kafayı yememek için spotify premium a aile üyeliği açtım. müzik ve yürümek beni hayata bağladı. öğlen falan 6 km uzaktaki arkadaşlarıma yürüyerek bir kahve içip geri dönüyordum. ama saat 3-4 gibi mutlaka evde olup akşam yemeğini hazırlıyordum.

Mutlaka gönüllülük yapın ilginizi çeken bir alanda, eğitim gönüllüleri olabilir, birine yardım etmek, özellikle çocuklar tarif edilemez bir duygu. Bu şekilde dışarı çıkmak size iyi gelecek.

Belediye ve ismek'in kursları var, haftada 1 gün ona da bakabilirsiniz.

Yine bulabilirseniz staj yapabilirsiniz bir yerlerde.

lisanstan mezun olunca aöf bir işine yaramaz. yüksek lisansa kaydolman lazım.

lisansı bitirince anca yüksek lisans/doktora ile askerliği erteleyebilirsin, aöf işlemez. 2 yıl lisans sonrası tecilini kullan sonra bir yüksek lisans programına kaydol, oradan da 3 yıl tecil alıyorsun.

Size çavuş bakacak. Sen en rütbesiz askersin. Orada zaten bedelli askerlerin kamuflajı farklı. Kendi kamuflajından farklı gördüğün herkes senden üst rütbe olacak.

Ne en önde ol ne en arkada ortalarda takıl gitsin. Gönüllülük esasına dayalı hiçbir işe katılma boşver :)

En az 250 kişi olacaksınız hepiniz aynı durumda olacak, bu yüzden ilk 1 hafta kime selam vermeniz gerektiğinizi kime saygı göstermeniz gerektiğini öğretmeleri ile geçecek. Çavuş senin için uzun dönem rütbesizlerden size eğitim verenlerden seçiliyor, omzunda yıldız veya çizgi olan herkese komutanım diyeceksin . Ama dediğim gibi bunu zaten öğretecekler, ilk gün albaya abi desen bile bişe olmuyor, onlar herşeye hazırlıklı bedelliler vip hizmet görüyor kışlalarda kafan rahat olsun.

Sivil hayatında ne kadar sosyalsin veya çevren nasıl bilmiyorum ama benim gözlemlediğim kadarıyla büyük bir çoğunluk ortamı meslek lisesi kıvamına getirmek için uğraşıyor diğer çoğunluk ise cezaevi ortamı yakalamaya çalışıyor, ben ikisinede uzak olduğum için ancak ilk gün peşine takıldığım adamlarında kafa olara bana baya uzak olduğunu geç anladığım için son günleri tek geçirme kararı aldım , şimdiki aklım olsa ilk gün giyiminden kuşamından bana en yakın olanı seçip max 3 4 kişilik bir ekiple bitirirdim başka kimseylede muhattap olmazdım.
Üniformayı giyince astrofizikçide pazarcıda aynı olduğundan deneme yanılma ile arkadaş edinmek bana zor geldi ve uğraşmadım, antimilitarist ateist şahsımı eski pöh, imam , taraftar grubu lideri gibi avel tiplerle arkadaşlıklar kurmak gibi gaflete düşürdüm, benim gibi sosyal ilişki kurmakta pek çaba göstermeyen biriysen altın tavsiyeler bunlar .

içeride zaten sana kime selam vermen ve nasıl davranman gerektiğini öğretecekler. yoksa ilk andan itibaren bana nasıl selam vermezsin diye fırça yemezsin. bizde uzman çavuşa hacı veya hocam diyenler olmuştu; sorun çıkmadı. bunlar hep zamanla aşılıyor. rütbelere çok takılma, zaten üst rütbelilerin hepsine komutanım diyorsun. genel olarak milletin arasına karışıyorsun, çıkıntılık yapma, göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. komutanlarla inatlaşma. yapılan eğitimin filan hep bir mantığı var. çok merak ediyorsan rütbeler az çok şöyle;

çavuşlar var. bunların omzunda tek pır pır olur. uzun dönemlilerin rütbelisi ama senin komutanım demene gerek yok. illa hitap etmen gerekiyorsa çavuşum diyebilirsin. daha çok abi-kardeşi ilişkisi gibi oluyor.

sonra uzman çavuşlar var. bunlar askerliğini yaptıktan sonra askeriyede kalanlar. eğitimlere filan genelde bunlar çıkar. nasıl yürümen veya selam vermen gerektiğini gösterir.

sonra astsubaylar var. bunlar direkt astsubay okuluna gidip geliyor. en düşük rütbeli astsubay en yüksek rütbeli uzman çavuştan üstündür.

en son da subaylar var. astek dedikleri üniversite mezunu uzun dönem askerlik yapan senin benim gibi insanlar. yani onların bir askeri geçmişi yok. 2 ay eğitim görüyor, sonra 10 ay astek olarak görev yapıyor. astek subaylıların en düşük rütbesidir. sonra teğmen, üstteğmen, yüzbaşı, binbaşı, yarbay, albay, general diye gidiyor. (astek dışındakiler harp akademisinden çıkma, harbi askerdir) astsubayda olduğu gibi en düşük subay rütbelisi (astek) en yüksek astsubaydan daha kıdemlidir. yani sen 25 yıl astsubaylık yaparsın ama astek 2 ay eğitim görüp gelir, senden üstün olur. neyse tahminen 10 kişilik mangalara ayırırlar, sonra bunlar toplanır 50 kişilik takım olur. her takımın başına da astek koyarlar diye tahmin ediyorlar. o yüzden maksimum iletişimin olacağı rütbeli astektir, o da zaten halden anlar.

Daha yeni geldim. Her şeyi öğretiyorlar.

Bize şöyle demişlerdi; pantolonunun sağ tarafında silah kılıfı olan herkese selam vereceksin, silah olsun olmasın.

İlk birkaç gün kimseye komutanım demedin, selam vermeyi unutabilirsin başlarda fazla uyarmaz kimse seni ama sonra fena çarparlar.

İlaç alıyorlar içeri yanında mutlaka pastil aferin falan götür. Bağıra bağıra perişan olacak boğazlar ilk günler ( bkz:tekmil )

mizahi bir seyler olabilir derseniz : www.instagram.com

birkaç yıl önce şuradan almıştım, güzeldi baya.

www.threadless.com

threadless + 1
designbyhumans
sweatlerinde var mı bilmiyorum ama t-shirtlerinde kumaş farkı var 3 tane. en ucuz olanını alma pazardakinlerde daha kaliteli ama premium diye geçen efsane 10 yıldır solmadılar, çekmediler.

Thereadless ve designbyhumans yabancı siteler sanırım. Nasıl ailsveris yapacağım hiçbir fikrim yok? Kargo bedeli vs

Retrobirdstore , instagram ve website üzerinden erişebilirsiniz

Kimse söylememiş Kaft’a bakın

Retrobirdstore kadınlar için.
Kaft hariç diye sormuştum.

Direk uçuş olsaydı Türkiye'de gümrükten geçerken sizi durdurup, "Çantanızı açar mısınız?" demedikleri sürece sorun yok. İstediğin kadar içki getirebilirsiniz bagajınızda, derdim. Ama siz aktarmalı geliyorsunuz. Daha önce hiç aktarmalı uçmadım. Bagajı bir kez teslim ettikten sonra tekrar alıp, bir kez daha X-ray'den geçiyor musunuz? Geçmiyorsanız ilk cevap geçerli olmalı.

İrlanda havalimanı girişini soruyorsanız bir sıkıntı çıkmaz.

Türkiye'yi soruyorsanız yasal limitlerin üstünde olursa ve yakalanırsa sorun çıkar. Aktarmalı geldiğinize göre gümrüğe Ankara'da gireceksiniz, gözlemlediğim kadarıyla küçük yerlerde valizlerin tamamı X-Ray'den geçiyor. İstanbul olsaydı aradan rastgele seçiyorlar yolcu sayısı çok olduğundan.

ALKOLLÜ ÜRÜNLER
1- Alkol derecesi % 22’yi geçen alkol ve alkollü içkiler 1 lt.
2- Alkol derecesi % 22'yi geçmeyen alkol ve alkollü içkiler 2 lt.

www.mfa.gov.tr

yüksek alkollü 1 litre, düşük alkollü 2 litre içki getirebilirsin. bankoda sıkıntı olmaz zaten asıl gümrükten geçerken olur. o da sınırı aşmışsan. sen gümrükten esenboğa'da geçeceksin. yıllardır esenboğa'yı kullanırım, bir kere bile durmadılar. zaten istanbul gibi yoğun bir havalimanı değil, çok bakmıyorlar. olay duty free'dan veya direkt gittiğin ülkeden almak değil, sadece sınırı geçmemek. istersen türkiye'den 5 litre içki doldur yurtdışına git. aynı şekilde geri gel, problem olur. nereden o içkiyi aldığına bakmazlar, sınırı geçip geçmediğine bakarlar. gel gelelim sonuçta 2 litre getiriyorsun, hiçbir şey olmaz.

Sorun olmaz çooook büyük ihtimal
Ben yurtdışından 5 litrenin altında geldiğimi hatırlamıyorum

ben ilk tek gezmeye gittiğimde biraz çekinmiştim, ama sonrasında baya sevdim. sana inanılmaz bir özgürlük veriyor, kısaca kafana eseni yapıyorsun. grupla gezerken karşılaşamayacağın deneyimlere olanak kılıyor. benim önerim tek gezerken çok sosyal biri değilsen çok uzun süreli seyahatler ayarlama. olur ya bazen, kimseyle kafan uyuşmaz, öyle mal gibi kalma. 4-5 gün o yüzden ideal. kimseyle tanışmasan bile kafanı dinler gelirsin. ortak yabancı dil olmayan ülkeler zorlayabilir. (rusça bilmediğini varsayarsak ingilizce'nin yaygın olmadığı rusya, ukrayna gibi yerler)

Uzun süre tek başıma gezdim. Hiç de sıkılmadım. Müthiş bir özgürlük ve keyif verdi. Tek başımayken çok fazla yerellerle sosyalleşmem. Serde Türk kadınlığı var, ne olur ne olmaz diye. Can sıkıntısı olmuyor ama bazen hüzün oluyor. Parça parça kısa seyahatleri tercih ederdim. Kadın başıma Avrupa ve Kuzey Amerika haricinde tek başıma gezmezdim sanırım. Bu da yine güvenlik sebepli.

1- küçük veya büyük şehir de olsa, tek başına seyahat her zaman daha özgür hissettiriyor bana. ilk tek seyahatim olan budapeşte'de bir park bulup yarım saat salıncakta sallanmıştım mesela. arkadaşlarımla gitseydim muhtemelen böyle bir anım olmayacaktı.
çoğu zaman çok az parayla yurtdışına gidiyorum. dolayısıyla daha az müze daha çok park bahçe geziyorum, marketlerden ucuza alışveriş yapıyorum, istediğim yere istediğim zamanda gidiyor ve istediğim kadar vakit geçiriyorum kısacası.

3- seyahatlerim genelde max.5 günlük oluyor. çünkü bir süre sonra yoruluyor ve zevk almamaya başlıyorum. ben tek tek, parça parça gezmek taraftarıyım açıkçası. aynı kıta içindeki şehirler birbirine çokça benziyor. özellikle avrupa'da. bu yüzden kafam karışıyor benim. 3 gün gidip tek şehir gezmek tercihim. hem aşırı yorucu da olmuyor. görev gibi, gezmek için gezmiyorsun çünkü.

2- tek seyahatin mevsimle tarihle ilgisi yok bence. ama lokasyonla ilgisi olabilir. ortadoğu, kuzey afrika gibi yerlere, ben kadın olduğum için yalnız gidemiyorum örneğin.

ek olarak: ingilizceniz iyiyse ve ingilizce konuşulabilen yerlere gideceksiniz azcık da sosyal biriyseniz hiç sıkılacağınızı düşünmüyorum.

Özellikle ilk kez gideceğim bir yerse tek başıma gitmeyi seviyorum. İstediğim gibi plan yapmak,kafama göre değiştirmek iyi geliyor. Ben de genelde kısa süreli gidiyorum,4-5 gün gibi. Deniz tatiline ise arkadaşlarımla ya da ailemle giderim. Ve evet güvenlik gerekçesiyle avrupa ve kuzey amerika dışında tek başıma tatil planlamam.

benim en sevdiğim şey tek başına gezip tozmak. en son tek başıma bir hafta tatil yapmıştım, neredeyse kimseyle konuşmamıştım bile. hayatımda bu kadar dinlendirici bir zaman dilimi geçirdiğimi hatırlamıyorum.

mükemmel olur.

@tok oldugumuz halde yaftalar yiyoruz +1

Yurtdışı gezilerimi tek yapıyorum. Daha rahat oluyor benim açımdan. Ne ben bir başkasını kısıtlıyorum, ne de bir başkası beni kısıtlıyor. kafama göre sokak sokak müze müze geziyorum. kafama göre istediğim yerde oturup, yemeği yiyorum.

@asteriks'in yazdıklarını şahsen benim için de geçerli. sadece avrupa'ya gidiyorum tek başıma. Çin, Rusya gibi büyük yerlere tek gideceğimi pek sanmıyorum. Güney Afrika Cumhuriyeti için de cesaret edemem açıkçası.

Her zaman, her yerde tek seyahat. Tamamen aynı kafada değilsen ya taviz veriyor, ya birisine taviz verdirdiğin için kendini kötü hissediyor, ya da çatışmaya girip sıkıntı yaşıyorsun. Bu durum daha can sıkıcı. Çok kişi gittiğim son seyahatte kendi öz kardeşimle kavga ettim, döndükten sonra bir hafta konuşmadık. Öz kardeşim diyorum, bakın.

Bazı destinasyonlar için güvenlik kaygınızı anlarım da, çoğu zaman gerçek problemlerde yanındaki kişinin de çok yararı olmuyor. Fas'ta öldürülen İskandinav kızlar da 2 kişiydi sonuçta.

Giderim.
Dikkat bağımlılık yapıyor.

Ettim, ederim. Küçük şehirler 1 günden fazla sıkıcı olur ama büyük şehirler gayet güzel olur. Planlamadan, yazı okumadan, pek tavsiye almadan doğaçlama ve o şehrin yerlisi gibi elimde kamera, telefon ve sırtımda çanta olmadan ellerim cepte gezmeyi severim. Parça parça kısa seyahatlere vaktim olamdığım için tek tatilde mümkün olduğunca çok yeri görmeye çalışıyorum.

Gençken iyi de yaş ilerledikçe yalnız gezilmiyor ya. Kafeye, restaurana, gece klübüne gitmesi işkence, yan masadan muhabbetler, kahkahalar geliyor ya da millet arkadaş grubuyla, eşiyle sevgilisi ile. sen orda creepy/weird guy olarak sap sap takılıyon, telefonla oynuyorsun falan. Bir de büyük şehir olması lazım, cıvıl cıvıl olacak, aktivitesi, genci, toplu taşıması, sergisi, müzesi canlı bir şehir olması lazım. Tatile diye çıkıp depresyona bile girer insan:) Otel odası yalnızlığı diye bir başlık var, şimdi baktım: 110 sayfa olmuş. Bu kadar insan goygoy yapmış olamaz:) Baltalamak gibi olmasın bu arada, ben kolay sosyalleşen insan değilim zaten yapı meselesi, herkese göre değil bu yalnız seyahatler

competitive game seviyorsan, yeni bir oyun ve dinamik ogrenecek vaktin varsa dota 2 zevklidir.

dota'yı düşünüyorsan çok zamanın olması lazım. kolay bir oyun değil, ne olup ne bittiğini anlaman bile 1 ayı bulur. 5vs5 maça giriyorsun. bir karakterin var, onu kontrol ediyorsun. yaratık filan kestikçe karakterin para kazanıyor, level alıyor, yeni yetenekler kazanıyor. oyun bitince tabii baştan başlıyorsun. zevkli oyun, fark etmesen de baya zeka ve strateji gerektiriyor. sorun şu ki ücretsiz olduğu için dota topluluğu çok toxictir. insanı oyundan soğutuyor. ben 5 yıl oynadım, 2 hafta önce bıraktım.

Sanırım skyrim oynayacağım key satın alıp yine steamden inrebilir öiyim acaba?

burada haciz edilir yazmış. ben de duydum gss ile e-haciz gelebilir diye bizzat tecrübe etmedim.

www.sgk.gov.tr

e napsak ceksek mi paralari?

Dark

anlattığınız konu why women kill ama daha ilk sezonu bitmedi

Bence de dark

Sınavda orta zorlukta bir sorudan başlıyorlar sen yanlış yaptıkça sorular kolaylaşıyor. Buradan saçmalamaya başladığını ve düşük puan alacağını anlıyorsun.

3 bölümü var. sayısal, sözel ve yazı. sayısal ve sözel bölümde 130-170 puan aralığında notlandırılıyorsun. yazıda ise 0-6. 230, 260 dediğini tam bilmiyorum. sayısal ve sözel bölüm notlarını toplayıp öyle değerlendirmiş olabilirler. bilkent endüstri mezunuyum, 6 yıl önce girmiştim. notlarım sayısal 167, sözel 146 ve yazı 3.0. sayısal bölüm baya kolay. bizim ales'in kolayı gibi düşünebilirsin. sözel bölüm ise tam tersine zor çünkü geniş bir vocabulary istiyor. bu aldığın notlarla beraber yüzde kaçlık dilime girdiğini de söylüyor. mesela sayısalda 167 aldığımda %91lik dilimdeydim, yani sınava girenlerin %91'inden daha yüksek not almışım. sözel 146 %31, yazı 3.0 %17.

hayley williams ile evlenecek genc yazmis, 130-170 arasi puanlar var iki buyuk test kismi icin ama hayatimda ilk defa bunlarin puaninin toplanmis bir sekilde 230 260 diye bahsedildigini duydum.

ingilizcenin iyi olmasi avantaj tabi" ingilizcem cok iyi.

ben sayisal kismindan 170 almistim ayiptir soylemesi :p agir bir matematik degil kesinlikle, oss'ye benzer ama test mantigina aliskin olmak ve terimlerin ingilizcesini bilmek onemli.

qualitative de gene yukarida yazildigi gibi.

alisik olmayan birinin (ki lisansi bitirip ilk defa duyduguna gore olmayabilirsin) calismasi, deneme cozmesi faydali olur.

bilkentte sayisal bir bolumdensen, sayisaldan 170 alırsın
writing en az 3.5

sözel kısımdan da 140 filan.

yapman gereken tek şey 5-6 tane deneme sinavi çözmek, bir de writing konularına bakmak nasıl çıkıyor diye. bir iki tane de örnek writing cevabı okusan yeter.

dostum bu aralar o kadar ters geliyor ki maçlar, ben kendim oynamaktan çekiniyorum açıkçası. banko olan bütün maçlar patladı son birkaç haftadır.
son zamanlardaki favorim her maçına h2 girdiğim napoli son maçta ezildi mesela.
juventus maçları zar zor 1 farkla alabiliyor.
city beni norwich maçında yatırdı
tottenham leicester maçında
chelsea zaten allaha emanet hiçbir maçına garanti diyemiyorsun.

ben bu aralar uzak durma taraftarıyım ama işine de karışmayayım sonra benim yüzümden kaybetme.

2 maç bulup,

2,5 üstü kazanır bahsi oynasan kazanma ihtimalin yüksek.

evertonda marco silvanın son şansı maç riskli
chelsea yeni yapılanmada
tot juve napoli garanti dortmund riskli

juve'de ronaldo dahil herkes sakat. chelsea bu sene her zaman canlı bomba. dortmund çok kahpe takım olmuştur her zaman. napoli şikecilerin efendisi. city deplasman hiç belli olmaz. tot en net görünen maç.

kesinkes yatar bu kupon.

chelsea garanti değil, tottenham garanti değil (haftaiçi 4. lig takımına gol atamayıp penaltılarda elendiler), hani city en barizi onlar bile bu yıl lige çıkan norwich'e kaybetti. gelebilir tabii ama çok gereksiz bir risk olur. skordan ziyade gole girsen daha mantıklı. everton maçı 1.5 üst tarzı.

umarım oynamamışsındır. dortmund patlatmış gördüğüm kadarıyla.

Bu dönem, yani 2019-2020 güz yarıyılı, 6 yarıyıllık azami eğitim süresinin son dönemi. Bu dönem içerisinde teslim edilmesi gerekiyor tezin, mezuniyet takviminin enstitü sitesinde yayınlamış olması gerekiyor.

ocak-şubat 2020.

@tel teslim edemezsem uzatma oluyor mu

olmuyor ama tezi sundun, beğenmediler biraz daha çalış üzerine dediler. 3 ay daha ek süre veriyorlar. tabii illa ek süre vermeyebilirler, direkt de bırakabilirler.

ağırlığı öyle bir ayarla ki 3 set yap, hepsinde de 8-12 tekrar olsun. mesela son sette 12 yerine 9-10-11 tekrar çıkartabilirsin, problem değil. kendini zorla ama, gerekli tekrarı çıkartacaksın diye hareketi bozup kendini sakatlama.

8-12 tekrar derken de mesela bir hareketi 10 kg x 10 tekrar ile yapıyorum. (hepsi 3 set) sonra baktım kesmiyor 10 kg x 12 tekrara çıkıyorum. bir süre sonra kaslar gene gelişiyor, bu sefer ağırlığı artıp, tekrarı düşürüyorum. 12 kg x 8 tekrar gibi. bu süreci devam ettirerek ağırlıklarını arttıracaksın.

iyi program kısa süren programdır. eskiden gidiyordum mesela adam kardiyo ile beraber 2.5 saatlik program döşüyordu, zaten bir süre sonra insanı bayıyor, bırakıyorsun. ağırlık 45 dakika ideal bence. zaten belirli başlı kas grupları var. 2 sırt, 1 göğüs, 2 omuz, biceps triceps derken 7-8 hareketin oluyor. her hareketin seti ortalama 5-6 dk sürüyor. 45 dakikada tamamsın. hadi 2 bacak hareketi ekle maksimum 1 saat olsun.

bu işin çok detayı var, doğruları da her geçen gün yeni bir çalışma ile değişiyor. sen yeni başlamışsın. kafanı karıştırmaya gerek yok bana kalırsa. çoğu insan da zaten öyle çok iyi bilmiyor, ne gördüyse etraftan onu yapıyor. şimdi gelir benim dediklerimi çürütür, başkası gelir onun programına laf eder. zaten bu programla ayda %20 gelişirken, diğer bir sistemle %25 gelişirsin. öyle çok farklar olmaz. maksat kendini alıştırıp o sırada kasları biraz güçlendirmek. zaten biraz yaptın ki kendin de merak edip araştırmaya başlıyorsun. hareketi böyle yaptım mı doğru mu vs gibi.

www.bim.com.tr

cuma günü bim'e gelecek olan bu ürünü al kullan. güzel bir şeye benziyor şahsen ben alacağım. vücut ağırlığınla tüm bölgeleri çalışıyosun mis gibi.

Konuya çok uzaksın belli ki. Bunu kötü anlamda söylemiyorum ama bence önce bir salona yazılıp temel bir programı uygulasan bir süre, senin için daha hayırlı olur.

Hiç bilmiyorum ama google mapste otobüs duraklarına tıklayınca oradan geçen hatları söylüyor. O otobüslerin güzergahlarına bak egocepteden. Moovit falan da indir. Beğendiğin bi mahalleden yol tarifi al. Ne kadar sürede gdiliyor diye. Çankayanın o kısımları güzel. Yıldız kulenin batısındaki yukarı dikmen mahallesinin abudik gubudk sokak görüntülü yer haricinde oturulmayacak yer yok oralarda. Çankaya köşkü ve çevresi gayet hoş yerler bence

ben o tarafta calistim, kucukesatta oturuyordum. Oyak dolmuslari var. Tek vasita ile gidebilirsiniz.

O bölgeyi ben de çok bilmiyorum ama yukarı Dikmen'in tamamı, İlker mahallesi oturmak için iyidir. Güvenli ve temiz yerlerdir. Elçiliklerin olduğu bölgeler yine iyidir. Haritada gördüğünüz Oran, Doğukent, Natoyolu taraflarına hiç bakmayın. İçerilere bakın.

Yine Ayrancı tarafı, Hoşdere caddesi ve Küçükesat'ta hem mekanlar hem de insanlar iyidir, merkezidir. Hoşdere ve Esat'ta geceleri belli yollarda travestiler olur. Buralar ailelerin ve öğrencilerin oturduğu orta-üst sınıf yerlerdir ama nedense böyle gelmiş böyle gidiyor, tehlikeli değildir.

birlik mahallesine bakabilirsin.

Ayrancıya bakabilirsin. Küçük esat olabilir (biraz uzak kalıyor gerçi.

servis ya da araba yoksa yakinlarda bi yerde tutmani tavsiye ederim. ama hem cok uzak olmasin hem de biraz medeniyete yakin olsun dersen atakulenin oralar oalbilir.

ayrancıya bakabilirsin +1 hem yıldızkule civarlarından daha uygun fiyatlı hem de tek otobüsle gidip gelebilirsin işe.

BM herhalde. hayırlı olsun.

Sinpaş altınoran en ideali

küçükesata gel, komşu oluruz. tek vesaitle gidersin hem :)

1.600-TL'ye Kızılay'da 3+1 eşyalı ev, ilk defa kiraya verileceğinden evin ve eşyaların kondisyonu iyi durumda, evin boyası da yeni yaptırılmış. Evin mutfak dolapları harika durumda, ev sahibi içine tabak ve çatal da bırakmış, buzdolabı, çamaşır mak. ve bulaşık mak. haricinde demlik, kettle ve mikro dalga fırın bile var. Ev sahibi kontrata memur kefil ister, elektrik ve su aboneliklerini kiracı üzerine alacak, bunun haricinde 2.000-TL depozito ilk kira ile birlikte ödenmesi isteniyor. Şartlar uyuyorsa kaçırmayın derim.

www.ilgimemlak.com

eylül 2020 gibi başlayıp ocak 2021 gibi biten dönemi anlıyorum.

www.edinboro.edu
www.csuohio.edu
www.jacobs-university.de

sonbahar 2020'da başlar, ocak 2021'de biter.

başlıkta yazanları google'da arattığınızda bir sürü sonuç çıkıyor

Girilir. Ayrica soguk denize girmeyle zatürre olunmaz.

Soğuğu ne kadar sevdiğinize, soğuğa ne kadar dayanabildiğinize bağlı. Ben de düşünmüştüm de deniz suyu sıcaklığının 23 derece olduğunu görünce vazgeçmiştim iki hafta önce.

Denizi temmuzda bile buz gibi olan bir bölge. Baya baya buzlanırsınız.

Çok soğuk olacağını düşünüyorum ben girmezdim.

soğuk olur, zatürre olunmaz ama herkes giremez. dayım mesela altınoluk'ta yaşıyor, yazın hiç girmiyor, sadece sonbaharda giriyor. en geç 29 ekim'de girmiştim galiba, o zamanlar acayip soğuktu, 10 dakika durup çıkmıştım. şimdi gene idare eder.

biz bildiğiniz hasta olduk. yüzerken eliniz ayağınız uyuşuyor. bünyeye göre değişiyordur gerçi.

bugün 32 dereceydi güneş yakıyordu bayağı. tam deniz havası vardı. su zaten hep soğuk buralarda. saat 4'e kadar gayet güzel girilir. 4'ten sonra bünyeye bağlı bu aylarda hasta olunabilir.

Buz buz :)

kişisel fikrim kurumsal değilseniz mama/gıda işine girmeyin. akarı kokarı vardan ziyade bozuk olur bir şey olur başınıza daha fazla dert alırsınız.

bu soruya daha önce oldukca detaylı cevaplar vermiştik.o zamandan bu zamana değişen bi' şey henüz olmadı.

- belirli bir gönderi trafiğiniz olmadıkça kargolarla kurumsal anlaşamazsınız.(kurumsal anlaşma için şirket olmak gerekir)
- bir şirket kurup fatura bastırıp, ofis gösterip, stopaj verip, bağkur primi ödeyip, muhasebeciye aylık düzenli ödeme yapmanız gerekir. (3-4k kazançtan 1500 lirası bu kısıma harcanır)
- distribütörün ürünü getirdiği tarihe göre değişir bazen 1 sene bazen 6 ay bazen 2 sene

* konudan bağımsız *
bilmediğiniz işlere girişmeyiniz, 90bin liranızı güzel ülkemizin, harikulade hayat şartlarında hiç etmeyiniz
* konudan bağımsız *

merhaba.
çoğumuz sevmediğimiz işlerde çalışıyoruz, yalnız değilsiniz.

1 - bilmiyorum
2 - belli bir kota istiyorlar indirim için. örneğin günde 50 kargo(?)
3 - fatura kesme olayı tam bir baş belası. muhasebeci + bağkur + vergi derken ayda hiç bir şey yapmasan 1000 tl üzerinde masrafın var. Dükkan açmakla aynı şey.
4 - bilmiyorum

Ben olur diyen taraftayim. Ama zor olduğunu da kabul etmek lazım.

Shopify ya da benzeri platformlar var. Site, ödeme işlemleri hatta kargo anlaşması bile bu platforma dahil oluyor siz de satisinizdan komisyon veriyorsunuz. Boyle bir hizmet almayı düşünebilirsiniz başlamak için.

Mamayi saklamak zor, fiyatları sürekli yükseliyor. Ben sizin yerinize olsam mama dışındaki şeylere yonelirdim. Oyuncak, tasma, kedi tarağı, tırnak makası vs. En azından son kullanma tarihi yok.

şu soruların cevaplarını gerçekten bilmiyorsan o 90.000tlye yazık olur.

Mama üreticileri perakendecilere farklı farklı fiyatlar veriyor, hepsine internetten ulabilirsiniz.
29 yaşın altındakiler için prim desteği var, muhasebeci tutmalısınız. Aylık 250TL civarı muhasebecisi, stopajı vs gideri olur. Satışınıza göre gelir vergisi ödeyeceksiniz.
Bir depo bulabilirseniz iyi olur. Depo öenmli zira ancak uygun fiyattan kampanyalı ucuza toplu alacağınız mamalardan ciddi kar elde edebilirsiniz.

kargo şirketleriyle anlaşamazsın önce onu unut. amcamın aylık 100.000 tl ciro getiren işi var, hala kargoyu müşteriye ödetiyorlar öyle düşün.

bilmediğin işe girme. bin bir farklı mama çeşidi var. 500 tllik mama da 50 tllik de. o farkı bilmeden nasıl satacaksın? hangi mamaya yöneleceğini hangi mamadan ne kadar stok tutacağını nereden bileceksin? ayrıca internetten mama satışı yapıp kargolayan şirketler zaten var. (dayım kediler için buradan mama alıyor) onlarla nasıl yarışacaksın hiç düşündün mü? her mama alışımızda bize 3-4 tane küçük eşantiyon kaliteli mama gönderiyorlar mesela. bu iş parayı alır mamayı yollarım tarzı basit bir şey değil.

Ben de küçük bir ekleme yapmak istiyorum; eğer petshop açmayı düşünüyorsanız, mağazalara tamamen ücretsiz üyelik, düşük komisyon oranları ve kısa ödeme vadesi sunan petshop pazaryeri Petözel'i incelemenizi öneririm.

ekran kartı yanmış olabilir,

vay hocam
eski islemcim
ekran kartı nın fanını kontrol et kablo felan mı degiyor
ya da takılıyor mu asırı mı ısınıyor

bir daha donduğunda kasayı açayım, bakayım o zaman. bonus soru, o zaman ekran kartını değiştirsem problem muhtemelen çözülür mü? zaten ekran kartı eski.

uzun süreli ve yoğun kullanımlarda ekran kartlarının üzerindeki lehimler eriyip yer değiştirmeye başlıyor kısa devre yaptırabiliyor, bazen de ekran kartının kendi belleği yanıyor. bu tip durumlarda kurtarmaya değer bi ekran kartı ise fırınlama denilen bir işlem yapılıyor, bütün vidalar sökülür ne kadar plastik varsa çıkartılır ekran kartı folyoya sarılır normal bildiğimiz fırına koyulur. yapmayı planlarsan bunu evindeki fırında yapma çünkü o kartın üstündeki kimyasalların çıkardığı duman fırının içine işliyor.

ekran kartını cıkarıp zorla bilgisayarı
kapanmazsa aynı sıkıntıyı yapmazsa ekran kartındadır
onu da mecidiyekoy de fırınlatabilirsin bir fiyat alırsın

www.ryanair.com

birkaç ay önce kabin politikaları değişti ücretsiz olarak yanınıza alabileceğiniz çantanın kilosundan ziyade ebadı önemli (40cm x 20cm x 25cm). kadın çantası, bilgisayar çantası vs ekstraya giriyor ve kabul edilmiyor. daha büyük eşyanız varsa mutlaka uçuştan birkaç gün önce online ek bagaj alın (6€ gibi bir şey olmalı).

alamıyorum ek kabin bagajı. kiwi diye bir acentadan almıştım. maili veriyorum girmiyor.

ebad da çok küçükmüş. almam bir daha ryanair ya keşke otobüsle gitseydim.

size muhakkak email ile bilet bilgisi gelmiştir. ryaniar websitesine üye olun ve bilet numaranızı sorgulayarak bagaj hakkı satın alın.

benim de yakın zamanda ryan air biletim var, sizin için kontrol ettim 9€ gibi bir ücrete ikinci bagaj alabiliyor görünüyorum ben. siz de göz atın lütfen.

gelmiş ama yazan pnr ile olmuyor. yanlış diyor.

Acenta pnr'i haricinde bir de havayolu pnr'i olmasi lazim onunla deneyin. (E-ticket number da olur)

e-ticket'ı girmiyor ki pnr için en fazla 6 hane giriyor ryanair sitesinde. e-ticket numaram da var ama bir işe yaramıyor.

sorun ederler, nasıl olsa pegasus veya thy'de sokuyorum kimse bir şey demiyor diye düşünme. tam uçağa girerken 50 euronu kaparlar, kalırsın öyle.

Ryanaire giremiyor olamazsiniz, cubku online check in de yapmak zorundasiniz. Yoksa 40€ operler havalimaninda.

Ryanair sitesinde email, destination aramasi filan da bar ayrica, iyice bakin siteye. Ve havayolunun pnr ini bulun.

Pegasus normal kabin bagaji kabul etmezler. Normal kabi bagaji + laptop cantasinda ucretsiz sokabileceginiz tek sey laptop cantasi.
Diger bagaj icin ekstra odemeniz lazim.

Bir köpeğin durup dururken ısırması yüzde 1 ihtimal bile değil.
Uzun vade için ; Köpeği olan insanlarla takılabilirsiniz.
Kısa vade için yani yarın için parmağınızı şıklatıp köpeği çağırın. gelirse sevin gelmezse sevmeyin. Haraç da verip işi tatlıya bağlayabilirsiniz. Kucuk az şekerli bisküvi gibi :)
Severseniz popo , bacak ve varsa yara bölgesinden sevmeyin. Kulağında küpe varsa o kulağı sevmeyin.

Sokak kopeklerinden bence korkun zaten :D Ben Sivas kangali da besledim ama sokaktakilerden hala korkarım. 4 defa isirilma aşamasına geldim.

Onun için tavsiyem sokaktakiler haricindekilere olacak :D Evcimen tipler mükemmel hayvanlar. Yavruları sevmekle başlayın. Ağzını açarlar oynamak için. Isırıyo gibi yaparlar ama asla hart diye dişlerini gecirmezler, hepsi oyun onlar için ya da dişleri kasinir böyle düşünün :)

hayvanlarin dilinden onlarla vakit gecire gecire anlarsiniz. nasil bir insanin cocugu olunca aglamasindan altini mi islatti karni mi ac anliyor, hayvan da oyle. sana gelisinden, bakisindan tehlikeli mi degil mi anlar hale gelirsin. yani mumkun oldugunca hayvanli arkadaslarinizla vakit gecirin. huyunu suyunu bildiginiz kopeklerle yan yana durun.

yarin da kopegi gormemis gibi yapip duraginiza gidin. yokmus gibi. hatta kulaklik fln takip biraz daha soyutlayabilirsiniz kendinizi. belli ki gelip bacaginizi koparmayacak.

ben sarhoş olup sokak köpeğini sevince korkumu aşmıştım. öneri değildir:)

Korkunuzu nasil yenersiniz bilmiyorum, ben isirilmaktan tutun da, cocukken boyum kadar 7 havlayan kopegin arasinda kalmaya kadar travmatik olacak seyler yasadim, buna ragmen hic korkum yok-yoktu, ta ki bir gun motosiklette ayagim isirilana kadar, simdi motor ustunde ve motorsuzken bambaska iki insanim, motorda tembelligin dibine vurmus zararsiz oldugu her halinden belli kopekleri 1 km oteden gorup korkmaya başlıyorum, yolda yururken canavar görünümlü havlayan kopekleri 'ne tatli seysin sen' diye seviyorum. Korku yenme tavsiyelerini okudum,benim durumuma uygun tavsiye goremedim zaten ama bazi cevaplara istinaden sunu soyleyecegim, sahipli ya da sahipsiz kopekleri severek korkunuzu yenmeye karar verirseniz ki pek yapabileceginize ihtimal vermedim, kopegi kafasindan sevmeyin,once elinizi bir koklatin, iki taraf da birbirinin zararsiz oldugunu anladiktan sonra oksayabilirsiniz. Sisman ve yasli sokak kopekleri sinirli olabiliyorlar, motosiklet, bisiklet, bazen sapka sinir edebiliyor sokak kopeklerini, onun disinda ben de durup dururken bir kopegin sizi isiracagini sanmam.

3) evet

dostum bir boy için bakıyorum, mesela 185 cm boyundasın diyelim. Bunun muafiyet sınırı 57 kilo. Bir insanın 185 cm boyda ve 57 kiloda olması çok sağlıksız bir şeydir. O sınıra inmek için kilo vermemeni öneririm. Sağlığın için değmez.

söz konusu askerlikse, ne kadar çabuk yapıp kurtulursan o kadar iyi, şimdi kilo durumundan elverişli değilsin diye gitmedin diyelim , bu olay bitmedi ki , kimbilir kaç defa kontrole gideceksin vb vb.

3 sene sonra bedelli olacağının da garantisi yok ayrıca.

hocam zaten gideceğin 3 hafta. hiçbir şey yok, iki gezip geleceksin zaten. ölüm oruçları tutmaya ne gerek var, niye veresin 9 kilo daha

şu ana kadar vermiş olduğum kilolar askerlikten kaçmak için değildi aslında. hatta yeni aklıma geldi de baktım ama şu anki duruma bakınca 9 kilo ver 15 bin tl al mantıklı gelmedi değil. $$$

Alt sınıra yakın benden başka birini ilk defa görüyorum :)

2. Vermeyin. Boyum 1.74. Hayatım boyunca 60 kiloyu nadiren gördüm. Hep 54-56 kilo arasında gezindim. 48 kiloya düşmem imkansız. Düşsem bile bunu minimum 1, maksimum 2 sene boyunca korumam çok zor ve sağlıksız.

3. Evet, birliğe teslim olmadığınız sürece herhangi bir askerlik şubesine gidip dilekçe ile hakkınızdan caymak istediğinizi söyleyebiliyorsunuz. Ben geçen ay başvurumu yaptım ancak para henüz hesabıma yatmadı.

verme. şu an zayıf olabilirsin ama alt sınır bildiğin sağlıksızlık. yani o kilonun altında olmak için baya hasta olman lazım. zaten muaf olmak öyle kolay bir şey değil, 3 kere 2 yıl arayla gidiyorsun, sınırın hala üstünde/altındaysan muaf oluyorsun. istersen araştır tabii ama üstündeyken sistem böyleydi. yoksa zaten millet kilo alır, askerlikten muaf olur sonra verir. yap kurtul. muaf olursan parayı geri veriyorlar.

@hayley williams ile evlenecek genc

ben öyle düşünmüştüm, yani tek seferlik. dediğiniz gibiymiş sanırım bir arkadaş daha mesaj attı. :( bu kilolarda daha fazla kalamam tabii.

e-devlet'ten aldığın yeter, orada tüm bilgiler var. katılış tarihi vs.

belgede yazıyor, e-devlet yeterli. hatta şubeye gelenleri git e-devlet al diye yolladıkları bile olmuş.

the world's end. camden'da.

Zoo bara git ben çok begendiydim

Başlamazsan kilon artacak ve kendi başına altından kalkabileceğin noktada olmayacaksın, o zaman kafanı duvarlara vurmamak için başla.

Mesela ben, 64 kilo verdim. Ama o kiloları vermek için bıçak altına yatıp mideme elveda demem gerekti çünkü kontrol edilebilecek noktadayken sallamadım. Şimdi de derisiydi çatlağıydı estetiğiydi uğraşıyorum.

Bu yukarıda yazdıkların bahane, aslında başlamamak için kendine bahaneler uyduruyorsun zihninde çünkü kilo vermek zor, löplöp yiyip oturmak daha çekici geliyor. Ama gözünü seveyim benim gibi olma. Gerekirse uzağa git spor salonuna, gerekirse diyetisyen desteği al, gerekirse kalori say, gerekirse işe giderken üç durak önce in yürü, ama bi yerden başla.

15-20 kiloyu spor olmadan rahatlıkla verirsin. Beslenmene dikkat et paketli gıda tüketme tamamdır. O memeler de kilodandır.

çok teşekkürler. jinekomasti kesin tanı koyuldu yani meme dokusu büyümüş zaten. kilo ile gitmez ama dediğim gibi onun için ameliyat olucam. minoxidil kullanıyorum çok uzun süredir belki ondandır ama bana birinci seçenek hep kilo geliyor. çünkü hayatım boyunca kilolu olmadım hiç. son 3 senedir falan en sevdiğim yüzüstü pozisyonda uyuyamıyorum bile, nefesim daralıyor. yani hayatımın her anını etkiliyorsa büyük ihtimalle o kilodandır.

bu ve benzeri kararları alıp uygulayabilmek için dışarıdan motivasyon almanın pek bir işe yaramayacağı düşüncesindeyim.

karakter yapısı da olabilir, bazıları dış etkenler ile daha çok motivasyon sağlayabiliyor sanırım, özellikle sosyal medyada takip ettiği insanlardan gaza gelmeye çalışarak vs. ancak ne olursa olsun, disiplinli ve uzun bir süre içerisinde bulunacağınız dönem için gerekli gücü kendiniz sağlamanız gerekiyor.

bunu da irade gücü olarak yorumlamamalıyız; çünkü bir mücadele şeklinde olmamalı bu. mücadele olsa pes edeceğiniz güne kadar savaşıyor olacaksınız çünkü. bu da sürekliliği bozan bir etken.

gerçekten neden kilo vermeniz gerektiği konusunda kendinize dürüst olun ve bu yolda yapabilecekleriniz neler, objektif ve gerçekçi bir şekilde, yaşam tarzınızı da göz önüne alarak belirleyin. size spor veya diyet konusunda tavsiye vermemize gerek dahi olduğunu düşünmüyorum; çünkü fazla kilonun verilmesi noktasında aşağı yukarı artık herkes ne yapılması gerektiğini biliyor. ancak aldığınız bu kararı düzenli olarak uygulayabilmeniz için nacizane iki tavsiyem olacak;

1. yukarıda belirttiğim gibi kilo vermek için yapmaya karar verdiğiniz eylemler, gerçekçi olmalı. günlük yaşamınıza uygun düşmeli; aksi halde belirlediğiniz hedefleri gerçekleştirememek sonucu ile karşılaşıp hayal kırıklığı yaşamaktan kaçamayacaksınız.

örneğin, uzun süredir spor yapmıyorken birden "ben günde x saat mutlaka koşacağım" gibi, zaten yapmanızın mümkün olmayacağı bir hedef belirlerseniz, takdir edersiniz ki gerçekleştiremeyeceksinizdir. sonuç: "ben bu hedefi gerçekleştirmede başarısız oldum, yapamıyorum, kilo vermeyi başaramıyorum."
en nihayetinde eski yemek yeme ve hareket etme döngünüze geri dönersiniz.

aynı şekilde "günde 1000 kalori alacağım, ağzıma kompleks dahi olsa karbonhidrat sürmeyeceğim" vs gibi devamlılığı zor bir kararla yola çıkarsanız da bu sonuçla karşılaşmanız olası olacaktır. o yüzden halihazırdaki hayatınıza da uygun düşecek; absürtlükten uzak, asıl olarak sağlıklı beslenmeye odaklanacak şekilde bir beslenme ve hareket düzeni oluşturmaya çalışın. hatta spor için yalnızca yürümenin bile bu süreçte inanılmaz fayda sağlayacağını da aklınızdan çıkarmayın.

2. önemli olan kötü beslenme alışkanlık döngüsünü kırmak ve yerine koyduğunuz düzeni korumak olsa da, aldığınız kararlara ters düşecek bir harekette bulunduğunuzda, tüm emeğiniz yok olmuş, yaptığınız her şey boşunaymış düşüncesine kapılıp eski döngünüze geri dönmeyin. bir an dayanamayıp çikolata yemiş olabilirsiniz; arkadaşlarınızla dışarıdayken gaza gelip kocaman bir hamburger menüsünü mideye de indirebilirsiniz. ancak bunların akabinde büyük bir suçluluk duygusuna kapılıp, yine başarısız olduğunuz düşüncesinde boğulursanız, emin olun ki bir sonraki öğününüz de buna benzer olacaktır. çünkü yaşayacağınız hayal kırıklığı, sizi yine başarısız olduğunuz ve hiçbir zaman da başaramayacağınız sonucuna çıkaracaktır.

o yüzden yeni beslenme düzenine aykırı bir şey yaptıysanız da, bunun farkında olarak ancak kendinizi hırpalamadan, önemli olmadığını, bir sonraki öğünleriniz ile dengeleyebileceğinizi düşünün. olumlu olun. daha önceki emeklerinizin boşuna olduğu fikrine kapılmayın, temelde yine eski döngünüzü kırmış olacak, uzun vadede zaten sağlıklı beslenmeye de devam etmiş olacaksınız.

kolaylıklar dilerim bu süreçte.

önceliğin kilo vermekse zaten spor salonuna illa gitmene gerek yok. yürüyüş bandında yaptığı dışarıda yapacaksın. onun dışında yediklerine dikkat edeceksin. spor salonu daha çok vücut geliştirme için yararlı.

ben de senin gibi 83'tüm. İstanbul'a taşındım 2-3 yılda 103 kiloya çıktım. youtube'dan takip ettiğim birkaç insan vardı. bunlar kilo verdiyse ben de veririm dedim ve öyle başladım. şimdi 93'üm, hedefim de 85.

ne değişti dersen, eskiden ben çok atletiktim. 2 saat maç yapardık 2 saatinde de durmadan koşardım. vodafone maratonu vardı, ona katılmıştım. 10k'yı 1 saatte koşmuştum. 103 kilodayken bir halı sahaya gittim 15 dakikada kesildim. çok moralim bozulmuştu. şimdi o seviyelere geri döndüm. 45-50 dakika yüksek hızda kardiyo yapıyorum, koymuyor. insanı genç hissettiriyor. onun dışında sporu alışkanlık haline getirdiğin zaman boş durmak sana batıyor. spor yapınca mutlu oluyorsun, vücut hormon salgılıyor, 6 aydır 2 günde 1 illaki spor salonuna gidiyorum o yüzden. acayip özgüven veriyor. mesela hep gittiğim bir starbucks'taki kız adamı öğrenmiş, aa x miydi diye sordu. bu tip olaylar spor ve kilo vermenin sonucu. tabii iş sende bitiyor. hemen bir anda yüklenme. işin sırrı bunu alışkanlık haline getirmek. günde 10 km koşarım, haftada 5 kilo veririm diye bir durum yok. bu bir süreç, her adımda daha iyiye gideceksin.

beslenme konusu sana kalmış, benim yöntemin kahvaltıyı hemen kalkınca yapmak yerine 2 saat sonra yapmak. kahvaltıdan 7-8 saat sonra bir öğün daha yiyip günü bitirmek. arada çay kahve su meyve ile kendini tok tutmak. onun dışında kendimi porsiyonlarda kısıtlamıyorum çünkü biliyorum ki bir kibrit kutusu peynir yiyip duramam. onun yerine bol bol salata yeşillik yiyorum, yumurta et baklagil tüketiyorum. ekmek hamur şeker abur cuburu minimumda tutmaya çalışıyorum. bazen 1-2 ayda bir geliyor, acayip canım çekiyor, alıp tüm cipsi yediğim oluyor. ama bazen de yeri geliyor 2 hafta daha sıkı besleniyorum, onu dengeliyor. ben eskiden büyük boy pizzayı çok rahat yiyip üzerine bir de tavuk/patates kızartması söyleyen insandım. geçen 4 dilimde tıkandım, bitiremedim. beslenme şeklini yeterince sürdürürsün göreceksin ki vücudun da adapte olacak.

Merhaba. 180cm ve 112 kiloydum Şubat 2019'da. Sadece yürüdüm günde 12 14 bin adım. Ekmek pilav makarna tatlı yemedim asla. Çok nadir bayramda baklava ya da anne böreği yedim.

Şu an 97 kiloyum. Artık çok yemekten rahatsızlık duyuyorum.

Ayrıca günde iki öğüne indim. Öğlen yemekte çorba ve ana yemek ve meyve, akşam ise sadece ana yemek ve yoğurt. Bu şekilde 1500 kalori max aliyorum. Yuruyuste 1000 kalori yakınca bu iş bitiyor. 3 ay dayan çift hanelere inersin.

hepinize çok teşekkürler uzun, detaylı cevaplar için. bugün yedikerimi azaltarak, daha çok yürüyerek başladım. günlük adım hedefimi 13000 yaptım. bakalım, insallah birkaç ay sonra güzel şeyler olur.

4. denememde 0.24 aldım

Çok amatör testmiş o bunu kullanın:

www.humanbenchmark.com

Bir de kullandığın bilgisayar, mouse vb çevre birimlerinin tepki süresi de etki eder.

0.00 eksiup.com

kullandığınız monitorun tepkime süresi de önemli. ben de ilk denemede 0.24 yaptım.

İlkinde 0.37 ikincide 0.00

@tuk tebrik ederim ben hala beceremedim sende dogustan track control falan var herhalde ahahah.

yeşil yanmasını beklemicen. hisseceksin yanacağını yanmadan basmaya davranacaksın. sen basana kadar yanacak.

Görünen o ki görsel fareye basıp çekildiğinde duruyor. Yani release durumunda. Dolayısıyla henüz yeşil yanmadan fareye basılı tutup beklenilirse ve yeşil yandığında tuş bırakılırsa zaman kazanmış olunur.

@goodz Reaction Time
260
ms
Top 60.21%

@goodz yok ben yaslanmisim sizinkisinde de 340 falan cikiyor.

goodz'un attığını da yaptım 214ms top %25 çıktı. İşsizlik büyük dert. Ama eğlendim.

1. deneme: 0.64
2. deneme: 0.24
3. deneme: 0.12
4. deneme: 0.00

eksiup.com
eksiup.com

ilkinde 0.12

ilki 0.00, ikincisi 0.12

eksiup.com
ben oynamiyom ya. zurna gibiyim. dusmuyor asagi. siz wall ya da speed aciyorsunuz :))

0.12. iyi bir test değil ama çünkü çok kolay tahmin edilebilir. ışıkların yanması arasındaki farka konsantre olup yeşil ışığı tahmin edebiliyorsun. f1 pilotlarının buna benzer yaptıkları testler var mesela onlar bile 0.2 bandında yapabiliyorlar.

youtu.be

yüksek lisans öyle lisansa benzemiyor. pek öğrencilik veya kampüs hayatı yok. o bakımdan ikincisi daha mantıklı.

Ben rasathaneye gittim izleyemedim. Millet de aynı şekilde 3 4 bir şey görmüş ama ben göremedim hiçbir şey.

3.30 da yoğun olacak diyorlar

Ay dolunaya yakın olduğu için normalden daha az görülecek bu yıl. Ayın ışığı bir miktar engelliyor çünkü. Ve sabah 3'ten sonra daha net ve çok görülmeye başlanacak meteorlar.

11'den sonrabaya gördüm ben. Şimdi hareket yok.

1 tane gördüm kafamı ilk kaldırdığım anda. Bi daha da göremedim. Çok güzeldi...

Benim hiç haberim yoktu. Saat 1 gibi gökyüzünde yıldız kaydı zannettim; çok çok büyüktü. Meğer meteor yağmuru varmış, bilseydim daha fazla bakardım gökyüzüne.

Işık kirliliğinin düşük olduğu bir şehirdeyim ama henüz bereketli geçmiyor, dolunayın da etkisi var tabii. Ay batmaya başladıkça daha çok görürsün.

çok ışık var bi halt görünmüyor.

Sehirdeyim Allah belasini versin ki.
:'(

ankara gölbaşı'nda saat 11'den beri bakıyorum, 15-20 tane gördüm.

@hayley williams şansa bak ya biz de “gölbaşında olsak kesin bir sürü görürdük” diye konuşuyorduk :) demek çok da fark etmiyormuş.

şu an sanki daha sık olmaya başladı, son yarım saatte 3 tane gördüm fena değillerdi. ama uykum da geldi. izleyemeyeceğim daha fazla. yarın gece 3e doğru izlemeye başlayayım bari.

yarım saat kadar baktım, boynum ağrıyor şu an. 10 tane falan görmüşümdür fakat bir tanesi özellikle çok parlaktı, resmen şimşek çakar gibi gökyüzünü aydınlattı.

Betulun mutfağı zeytinyağılarini oldukça begenmistik. Size daha önce önerilen yer neresi?

Culinarium. Biraz pahalı, yer bulmak zor olabilir. Fine dining mantığı ile çalışıyor. Yani dev porsiyonlar değil de güzel kaliteli yemek.

Yüksek araba iyidir.

Paranız varsa, evet.

Sonra etrafa vura vura sadece karşıya odaklanarak gidiyorlar tank gibi arabayla.

yani dedikleri mantıklı da aynı zamanda büyük araba kullanmak zordur. küçük araba gibi etrafına hakim olamaz. sürekli sağa sola çarparsa şaşırmam.

Küçüğe alışsa zor olurdu ilk bu olursa buna alışır. Sağa sola çarpmamak için de dikkat edecek artık :)
Bol bol park etme pratiği yapsın :)

Buyuk arabada etrafina hakim olmak biraz daha zor. Ozellikle de kadin için.
Alisacak artik zamanla. Saga sola çarparsa sasirmazdim +1

insan istediği şeyi almak için kendi kendine çok güzel yalanlar söyleyebilen bi canlı.

belli ki hoşuna giden bi araç var, cebinde parası varsa dokunma alsın. yok eğer bi birikimi yoksa engel ol çünkü öğrenme aşamasında hem çevresindeki araçlara hem de kendi kullandığı araca daha fazla zarar verebilme ihtimali artıyo. suv araç hb araçlara göre daha güçlü bi araçtır ki buda hakimiyetini düşürür. ayrıca ufak tefek biri diyosunuz. suv araçların ön ve arka bölümleri epey uzundur. park esnasında büyük zorluk yaşayacaktır... dahası sıkıştırılma konusuna gelecek olursak otomobil otomobili sıkıştıramaz. eğer korktuğu kamyon, otobüs vs. türünde araçlarsa onlar suv araçları da gayet sıkıştırır. tek kurtardığı sınıf kendi sınıfında araçların sıkıştıramıyor olması olur.

Park ederken çok sıkıntı yaşar ve muhtemelen çizer. Hatta karşıdan araba geldiğinde sıfır geçmek gereken dar sokaklarda çok sıkıntı yaşar.

Alacağı araba mümkünse bol bol kameralı park sensörlü falan olsun.

16 yildir araba kullaniyorum. bunun son 5 yili 2 farkli suv. esim de gayet rahat kullaniyor, saga sola carpmiyor, mis gibi de parkediyor. suv deyince millet kamyonla karistiriyor heralde. aracin sagina soluna, onune arkasina alismak binek aracla ayni suresini alir. sanki ilk araci binek oto olsa saga sola surtmeyecek mi?

Self transfer değilse indikten sonra direk içeriden iç hatlar gidiş kısmına geçiyor, yani dışarı çıkmıyor. Dışarı çıkarsa nasıl oluyor bilmiyorum transfer olayları

indikten sonra iç hatlar geçiş noktası var, oradan pasaporta girip direkt iç hatlara aktarıyorlar. (gene pasaporta giriyorsun sadece bu sefer girerken iç hatlar biletini de gösteriyorsun.) doğal olarak görüşememeniz normal. yok ben illa normal pasaporttan çıkacam sonra tekrar iç hatlara normal şekilde geçerim derse yapabilir herhalde.

Gayet görüsülebiliyormus arkadaslar hallettik. is bilmez güvenlik görevlisinin is güzarliklari.

Self transfer degildi, direkt aktarmaya girmisti arkadas fakat cikti görüstük, tekrar kontrolden gecip ucagina geri döndü.

sevk tarihi 1. gün ise ona göre 21. gün çıkıyorsun işte. 18-19 diyenler senin aktif olarak yapacağın askerlik günü çünkü sevk tarihinden sonra 2-3 gün yol iznin var.

mesela sevk tarihin 1'i, son teslim tarihin 3'ü (uzaktaysan 4'ü olur ama genel hesabı değiştirmiyor). 21'i çıkıyorsun.

Cuma günü terhis olunuyor.

3. Cuma cikiyorsun

bil muh. mu kaldi ya? yazilim okuyun yazilim.

yazılımcı olmak için bilgisayar mühendisliği okumak zorunda değilsiniz. bir sürü başka bölüm mezunu bu alanda çalışıyor. ayrıca bilgisayar mühendisliğini bitirseniz de asgari ücretle başlayacaksınız. kendinizi geliştirirseniz/gösterirseniz maaşınız artabilir.

ben olsam bir meslek kazandıran tıp/diş hekimliği/eczacılık gibi bir bölümü okuyup istersem yazılımcılık yapardım.

ben olsam değiştirmezdim. illa ki bilgisayarla ilgili bir şeyler yapmak istiyorsan yazılımı dışardan öğren. ileride tıp ve yazılımı beraber kullanabileceğin bir sektörde çalışabilirsin.

bir akrabamızın oğlu istanbul tıp'ı bırakıp boğaziçi bilgisayar mühendisliği'ne geçmişti. bildiğim kadarıyla her yönden doktordan kat be kat daha iyi şartlarda çalışıyor uluslarası bir şirkette.
doktorluk herkesin yapabileceği bir iş değil bence de.
hele hele sırf parası ve iş garantisi içinse asla yapılmaz. zira hangi mesleği yaparsanız yapın siz iyiyseniz ne işsiz kalırsınız ne de parasız.
sevmiyorsanız ve kendi potansiyelinizi bu bölümde gösteremeyip sıradan bir doktor olup bir ilaç yazma makinesine dönüşecekseniz bence bırakın.
ancak her zaman şunu derim bizim ülkede tıp büyük ölçüde gelecek kaygısını tolere etmek için tercih ediliyor. tıpkı bu bir sürü insanın memur olup iş garantisi elde etmek istemesi gibi.

ben senin yerinde olsam odtü bilgisayar için zorlayabilirdim. onun dışında yazılım işi için üniversite gereksiz gibi olsa da bence iyi bir okulun diploması farklı kapılar açabilir. mutlaka kod yazacaksın diye bir şey yok. ayrıca şu sayısal vizyonsuzluğundan kurtulun. tıp okuyorsan boğaziçi işletmeye rahat girersin. onu da düşün derim. güzel paralar kazandırabilecek bir bölüm.

tibbi birakma!

tıp devam. git aöf ten bilgisayar programcılığı falan oku müh geçisi olan. tıp bitince dgs ile zıplarsın.

bilgisayar mühendisliği okuyup işsiz kalmazsın ama hacettepe iyi bir okul değil ben söyliyim. yani öyle odtü boğaziçi itü gibi bir seviye bekleme. bunlar tutmuyorsa yıldız'ı öneririm. şu an bilgisayar ve elektronik piyasada en çok gideri olan bölümler.

bence sen tinder'ın #zurna user'ısın. boş ver çok şey yapma.

Emin olmadan buluşma. Foto iste fiziği gör önce. Aynısı çok defa başıma geldi. Baktın ki beğenmiyosun o zaman muhabbeti kısa kesip kalk.

Bir de zaten tinder gibi ortamlardaki kadınlar kendine bakmıyor. Kendine bakan kadın o ortama düşmez

bu konularda yenisin herhalde, öyle kolay yanılgıya düşmek normal. zaten o fotolar binbir özenle çekilip o imajı yaratmak için konuluyor. sen 180lik kız bekliyordun herhalde:)

Online dating'e hosgeldin guzel kardesim.

Boyle bir sey bana da oldu, fotolara baktim o ne guzel kadinsi, bir bulustuk kiz ayi gibi. Bir de hesabi odemistim, salakliga bakar misin.

Olur boyle kanka. Tinder'da istisnasiz herkes guzel zaten. Anlam veremiyor insan.

biraz sığ mıyız? ben de tinderın ekmeğini çok yedim ama şansıma hatunlarla saatlerce muhabbet edebiliyor playlistime yeni şarkılar ekleyebiliyordum.

pirelliler alınmış :)

olur öyle, ben de sözlük ya da buradan (tam hatırlamıyor ben) biriyle fotoğraf alışverişinde bulundum, kızda kafam kadar meme var, vücut harika. görüştük, 1.50 ve obez. nasıl bir açıyla çektin, bilim dünyası hayretler içerisinde. tinder sonuçta, iyi yapmışsın. bir dahaki sefer boyunu tahmin edebileceğin bir şeyin yanında fotoğraf çeksin. masa sandalye vs.

Kizin savunulacak bir Yani yok ki. Karsindakini bildigin kandirmak bu. Olmadigin gibi gozukuyorsan yalancisindir. Bu muamele de mustehaktir.

ufak bir bilgi de ben ekleyeyim. profil fotosu yukarıdan/tepeden çekilmiş kızdan koşarak uzaklaşın.

ne ayıbı edeceksin ya takılma, hemen bir sonrakine geç, devam.

yani begenmediysen yaptigin gayet normal. bu davranisini begenmediyse kizin yaptigi da gayet normal. kiz sana uzun oldugunu falan mi ima etti ki? yani oyle bir durum yoksa. olay bu zaten. fotodan muhabbetten begenip bir de yuzyuze bulusmak. olmayinca da yaptiginiz gayet normal yani. oteki turlu neden hem siz hem o istemediginiz bir durumda bulunasiniz ki.

Sanırım 18 yaşına yeni girdin ve daha dün bu işlere başladın. Başka açıklaması olamaz çünkü şu dediklerinin.

Adamların ne güzel dertleri var...

"Buluştuğum kız çok güzel ama boyu 1.5m çıktı, ben de topukladım derhal"

Tinderde yeniyim gerçekten. İlk kez buluştum biri ile. Ayaklarım birelli falan değil kız baya kısaydı sadece. Minyon değil bildiğimiz kısa yani.

tutkun yoksa aşçılık yapamazsın ben söyliyim. acayip uzun çalışma saatleri var, çalışırken sürekli ayaktasın yani yorucu ve giriş aşamasında tatmin edici bir maaş alamıyorsun. aşçılığı sevmiyorsan bunlara katlanamazsın. kimlerle rekabet edeceğini görmek için hell's kitchen veya final table gibi şovlar izleyebilirsin.

Kiliseye kayit ol. Manastirlarda erkeklere kolay isler veriyorlar, bahcede calisma, mutfakta yardim, transport gibi yuksek egitim gerektirmeyecek isler. Hayat boyu garanti is, huzurlu ortam, bir sürü ülkede calisabilme imkani.

takıntılı değilsen, ölü yıkayıcılık önerebilirim. burada sertifika alabiliyorsun ve yurt dışında ciddi ihtiyaç olduğunu okumuştum, bir araştır istersen.

ascilik cok zor bir meslek. ben hem yemek yapmayi hem de yemeyi sevdigimden 30lu yaslardaki bir bunalimda dusundum bunu. okulu kursu falan cok guzel gitse de meslek olarak zor. ilerlemek o bahsettiginiz yurtdisi kapisini acip orda rahat etmek biraz zor. ama bence deneyin daha once denemediyseniz belki gercekten yeteneginiz vardir. ama tutkum yok diyerek deneyip olmadigini gordugunuzu saniyorum. ustune dsiplinli bir sekilde bir seyin uzerine gidemediginizi de. o yuzden vasifsiz eleman olarak gidebilirsiniz belirli baglantilarla. kilise bunun icin guzel bir ornek.

Herkesin durumu farklı,aynı aile içinde bile farklılıklar oluyor ama baban vatandaslığı aldıktan sonra senin için süreç uzun olmayacak.

bizimkiler de babaannem için uğraşıyor, o ilk bulgar vatandaşlığını aldıktan sonra gerisinin daha kolay olduğunu söylediler.

Bulgaristan demek sorun demek :)

@cesario o nasıl Bi salaklıktır, cidden var mı öyleleri

aga ben bir kere tinder'dan bir kizla bulustum. gosterdi bana, kizin 3000 tane eslesmesi vardi. huauhauha.

hayattaki en buyuk basarim da bu olsa gerek.
yani o yuzden bence asiri yakisikli degilse tinder'da mesajlara cevap alman bile buyuk basari.

Direkt buluşmaya davet et. Geliyorsa geliyordur. Gelmiyorsa sil gitsin demek ki yüzlerce konuştuğu var.

@baldur sjsjsjs tebrik ederim valla 3k nın içinde seninle buluşması güzel olmuş.

Öyle yakışıklı değilim bence ama boylu posluyum ordan dikkat çekiyorum herhalde.

baldur'un dediği doğrudu :D Ben bir kızla takılıyorum bir ara, instagram hikayesinde denizi bile çekse 10 kişi yazıyordu sdapokdsa kendini çekse 50 kişi hikayeye yanıt veriyodu. Tinder'da gördükleri ilgiyi alakayı sen düşün.

Bu arada Tinder'da 3 hafta falan oldu artık kaydırmıyorum 3 eşleşme geldi ama mesaj atmadım. Meraktan kullan, bel bağlama bence oraya.

*Bak yine hayret ettim. Deniz ya aq deniz, deniz hikayesine ne bulup yazıyorlardı acaba? o zamanlar okurdum ama unuttum. Deniz ya aq dsakopas :D

@eazy bel bağlamıyorum böyle gördükçe kaydırıyorum. Arada eşleşme de geldiği için güzel oluyor :)

@adwokat şimdi senin dediğini yaptım. Sonucu editlerim

Cevap geldi :) ya daha ilk günden ne buluşması vs. Sonra belki olabilir. En son yarız söz veremem ama çarşamba olsun dedi.

ayrica evet ilk 1-2 gun muhabbeti kurdun kurdun, sonrasi radyo sessizligi oluyor.

ben bu aksam suraya gidiyorum, istersen bana katil de. cevap verirse senindir, vermezse baskasiyla cikacaktir:D

bir keresinde bir kizla butun gun yazistik, telefon degismeleri, aksama bulusuyoruz kesin falan, aksam 5'ten sonra mesajlarima cevap vermemeye basladi, sabah mesaj atti dun aksam partiledim sanirim bu asamada birini gormek istemiyorum diye. huahusduasd. o gece bulusup yattigi baska kisiye asik olmustu buyuk ihtimalle.

valla herkesin tarzı farklı, ama öncelikle bil ki tipin ve vücudun çok iyi değilse türkiye'de tinder'dan kızla buluşmak bile başlı başına zor. amerika'dan arkadaş geliyor mesela 10 yıldır fitnessla uğraşıyor, kaldığı 2 hafta boyunca kesin 2-3 kişiyle buluşuyor. ben o süreçte eşleşme bile alamıyorum. neyse önce muhabbeti kur. bence ne kadar saçma o kadar iyi. diğer türlü sarmaz, zaten kızların o kadar eşleşmesi var ki klasik muhabbetten baymışlardır. o bağlantıyı hissettiğinde de hemen buluşmaya çağır. bu döngüyü 2-3 günde tamamla.

Lisans döneminde 12 ay hakkın var.
Yüksek lisansta bi 12 ay daha var. Önceden yapmış olman etkilemez. Yani puan da kesilmiyor.

eskiden gidilmiyordu sonra erasmus+ çıktı lisansta yapsan bile gidebiliyorsun.

her eğitim seviyesi için ayrı ayrı hakkın var. Erasmus ofisinden yazıyorum, kesin bilgi.

23 haziranda yapılan bi şikayet var, ücretli olmuş sanırım, gerçi soya sütü 17 tl olmuş, ücret almaları normal

www.sikayetvar.com

evet ücretli artık. sadece soya değil badem de öyle. çünkü fiyatlar aldı başını gitti.

ben normal sütle olan lattenin 300 kalori olduğunu öğrenince badem sütüne geçmiştim haziran başında. o zaman badem sütü için 2.5 tl ekstra ücret alıyoruz yalnız diye uyarıyorlardı. herhalde o dönem bi değişiklik olmuş ki milleti böyle uyarıyorlar.

Evet maalesef ücretli olmaya başlamış. Fakat yine de koskoca Starbucks'ın 3-5 liranın peşine düşmesi de bir o kadar rezillik kurumsallığı açısından. Artık Shaya mı Starbucks mı aldı bu kararı bilmiyorum ama...

bilmiyorum ama şu video aklıma geldi belki bir çıkış noktası olur www.youtube.com

Hangi markayı tercih edeceğin bile fiyatı iki katına çıkarabilir. Önce ürünleri nokta atışı listelemen gerek.

Mesela iki amerikan markası aynı muadil alet biri 12k tl diğeri 20k tl

açacaksan şunda 2 tane getir, hep sıra oluyor :D

yorkbarbell.com

50-60 kişi aynı koğuşta yatıyorsun, ortam inanılmaz tozlu. spordan sonra üşütmeye müsaitsin, düzenli bir şekilde duş alamıyorsun. koğuştan biri hasta oldu mu yayılması kolay.

O kadar insan bi arada oldugundan bence. Ayni nefesi soluyorsun. Kimi cami kapat usuyorum diyor kimi ac diyor. Biri hastalanirsa hop tum kogus hasta. Egitim deniliyor adina da. Evet savas icin egitim. Ama dusman askerleri yatiralim da uyusunlar demez. Insansiz araciyla tepene biner. Biz bunu kavrayamadik henuz. Manuel savas devri kapandi ne yazik ki. Bak yine sinirlendim.

Biri hastalanmasa, diğeri kesinlikle hastalanıyor. O malum kişi hastalandıktan sonra da ışık hızıyla tüm koğuşa yayılıyor. Askerde hastalık kaçınılmaz

en büyük neden havasızlık. kışın üşür diye yazın sinek girer, ses olur diye camlar açılmayınca herkes aynı havayı solumak zorunda kalıyor!

onbeş ay askerlik yaptım, bu onbeş ay içinde yaz ya da kış, acemi ya da usta birliği sırtımdaki terin bir saniye kuruduğunu hatırlamam. bundan ala da sebep yok, bu sürece alışmak 3 ay istiyor en az, sonra toplu yaşamın hijyenik olmaması, tuvalet banyo, beraber yemek yeme, aynı kantini kullanma, koğuş sistemi yatış, daha ne olsun, ölmediğimize şükretmek lazım. sen son derece hijyenik birisi olabilirsin, kendi hijyenine özen gösteriyor olabilirsin, tek kelime türkçe bilmeyen, poşet çayı bildiğin yırtarak sıcak suyun içine döken insanın tuvaletten çıktıktan sonra ellerini yıkaması, gidip kendi isteğiyle yıkanmak istemesini düşünmek çok çok saçma. hatta 22-23-24 yaşında ilk defa medeniyete inip o vesile ile sünnet olan insanlar da görmüştüm, çok eski değil 2002-2004 arası. medeniyet dediğim adam dağdaki köyünden ilk defa askerlik yüzünden bir yere gidiyor, bu sayede poşet çayı da, bisküviyi de, çeşmeyi açtığında akan suyu da, tuvaleti de banyoyu da görüyor. arkadaş yemekhane temizliği demiş, şöyle bir örnek vereyim, bi kişi büyük yer fırçasıyla masaları süpürüyor, bi kişi masaların üstüne maşrapa ile su atıyor, bi kişi çekpas ile masaların üzerindeki suyu çekiyor masa temizliği tamam. sonra tekrar başa gidip yere su döküp masaların üstlerini temizledikleri fırçalar ve çekpaslar ile birisi önden köpürtüyor, diğerleri çekpasla temizliyor. yani yer ya da masa farketmez, bulaşık dersen suya sok çıkar o kadar, o tabldotların üzerindeki yağ varya en az 20 30 senelik vardır. bi eleman vardı kokudan yanına yaklaşılmıyordu, sonra banyo günlerine dikkatimiz çekildi ulan hiç bi banyoda yok adam, kaldı ki banyo açık biz müsait olduğumuz her an gidiyorduk akşamdan sabah 8 e kadar gidebilirsin, akşam iştimasından sonra, 1 de nöbet dönüşü vb. elemanı yıkanmaya zorladık istemedi, sonra bölük komutanın talimatı ile bölüğün ortasında araba fırçasıyla yıkamıştık. banyolara da zorla götürüyorduk. ondan sonra alıştı, ördek gibi banyodan çıkmaz olduydu eleman.

Hicbir onlem alinmadigi icin,kapasitenin cok ustunde askeri tikis tikis kislalara dolduklari icin,mantik olmadigi icin

pislikten.

hayatında ilk defa diş fırçası gören adamlar vardı askerde.

bokuyla duvara şafak yazanı gördüm, yeterli olur sanırım.

Pislik içinde yaşıyorsun. Yerden milletin pis çöplerini topluyorsun. Oturma imkanın yok tozun toprağın içine gömülüyorsun. Verdikleri nevresimin temiz olmayışı bile yeterli

Yazacaktim ama en ustteki cevapta tum sebepleri yazilmis zaten. Ben acemilikte kisin ortasinda yagmurun altinda bekletildigimiz icin cok saglam hasta olmuştum.

Kıbrısta askerken gece tuvalete gitmeye üşenip koğuşun önüne sıçan adam vardı. Hasta olmayıp ne yapıcan...

Kalabalıkta salgın olması doğal. Ben askerdeyken öksürükten komutanın konuşması duyulmuyodu.

Polatılıda 2,5 ay eğitim gördüm. Şubat mart nisanda soğuktu epey. Ben bi kere hasta oldum ama. O da bikaç gün soğukta bi şey olmayınca artist artist gezmemden. 4-5 güne geçmişti. Yanımda götürdüğüm augmentin sağ olsun. Bi de aferin sinüs vermişti binbaşı. Ben böyle bi sinüs boşalması görmedim. Kafam rahatladı resmen. Lol

Ondan sonra kuradan kıbrısı çektim. Aids’e yakalanırım diye bekliyodum ama bi şey olmadı nasıl olduysa.

Bulaşma konusu bir yana asıl problem toz, ciğerler tozu elimine etmek için sürekli balgam ve sümük üretiyor, onu atmak bir hafta sürüyor en az.

koğuşu temizleyince görüyorsun zaten, her gün temizlediğin koğuşta deli gibi toz birikiyor. e onların bir çoğu da ağzına yüzüne giriyor.

ikincisi komutanların saçma bir hareketi tüm askeriyeyi hasta edebiliyor. Ben bedelliden yeni döndüm, gecen haftalarda yaz gününün ortasında yağmur yağdı ve komutan da sağolsun o gün eğitime çıkarttı. 2 dk ıslandık, diğer komutan ıslanmayalım diye bir çatının altına soktu. Orada da ıslak ıslak rüzgar yedik, 1 gün sonra çoğu hasta oldu. Sonra onlar diğerlerini hasta etti derken yayıldı.

duşlar, tuvaletler sıkıntılı zaten. Tuvaleti temizleyecek yeterli malzemeyi bulamadığın çok oluyor, mecbur su döküp çıkıyorsun. 3 tuvalete 1 fırça düşüyor ve temizlik için izin verilen süre 20 dk. Yüzey temizleyici diye bir şey veriyorlar, bir gün buluyorsun ikinci gün yok.

galibiyet 1, beraberlik yarim (0,500). on eleme boyleydi diye hatirliyorum. sonra toplanan puan, o sene ulkenin avrupa'ya giden takim sayisina bolunuyor ve ulkenin puanina ekleniyor.

puan gelmesi niye sacma olsun? kendileri gucsuzse rakipleri de gucsuz. turnuvaya katilmislar sonucta. on eleme oldugu icin zaten az kazandiriyorlar. sampiyonlar ligi grubuna kalmak 4 ekstra puan getiriyor mesela. on elemede bunun icin dort mac kazanman gerekir.

evet geliyor hatta bu yüzden eskiden uefa'ya direkt katılım olmadığı için en çok puanı sevilla filan alıyordu, sırf gruplara kalmak için ekstra maç yaptıkları için. saçma değil, diğer türlü daha başarısız ülkeler puan alamaz ve bu ülkeleri ayırt eden bir sistem olmaz. bir de genele baktığında elemelerden gelen puanlar kayda değer değil.