ben hiç sorun yaşamadım

hiç sıkıntı yaşamadım güvenilir diyebilirim

ben de yaşamadım.

folding vintage varken diğerleri katlanır bisiklet sayılmaz. celeste is everything!

www.sahibinden.com

Benim diye demiyorum, güzel bisikletti namussuz.

O bütçeye temiz ikinci el dahon ya da tern bulabilirsin. Bianchi falan alma. Bianchi alamazsın zaten alacağın üzerinde Bianchi yazan Manisa malı.

benim arkadaş 3-4 ay araştırıp bunu aldı.kasım ayında 1550 tl idi. 100 tl n11 indirimi de ekleyip almıştı. şimdi fiyat uçmuş.

urun.n11.com

Mosso Marine 20v var bende, 3-5 kez bindim. Hevesimi aldığım için kullanmıyorum hiç. Sıfır gibi. Sıfırı şu an 1700 civarı sanırım, dilersen 1200-1300 civarına vereyim. Rengi siyah-mavi.

Bu işin piri Brompton (pahalı baya), sonra Dahon'dur. Tern ise Dahon'dan ayrılan ekibin kurduğu firma diye biliyorum.
Bende Tern var, bu bisikletler bayırlarda çok efor sarfettiriyor, bir ara 8km uzaklıktaki işime gitmek için kullandım, kullanılıyor kullanılmasına da diğer bisikletler kadar verimli değil. Bana hoş gelen tarafı, küçük de olsa arabanız varsa katlayıp bagajına koyarsınız, istediğiniz yerde arabayı park edip bisikletle gezebilirsiniz. Ya da bisikleti katlayıp toplu taşımaya binersiniz ama İstanbul'da bu imkansıza yakın.

letgo bunlarla dolu. ikinci el al her türlü. ben sürmüştüm hiç beğenmedim açıkçası bunları. küçük de değil, hafif de değil. sırf katlanıyor diye düz yolda gidemeyen bir şeye bu kadar para vermek bence çok anlamsız. herkes 29 jantın keyfini çıkartırken ufacık tekerli aleti sürmek de bi acayip. evde bisiklet muhafaza etmek o kadar da zor değil. duvara yatay/dikey her türlü asmak mümkün.

www.youtube.com

@paudi videoda sorularıma cevap bulamadım. ne anlatmak istedin?

mfö özkan işte. değil.

"fındık iyi gelir ama yerseniz elbette" manasında. çok da komik değil. aganigi kısmı da cinsel performansı arttırma manasında. o yüzden o kısmı söyleyince millet akın ediyor.

edit: tabir de deve kuşu kabarede mağara adamlarının birleşmeyi anlatmaları için söyledikleri bir ifade, ordan geliyor.

ben bu videoyu okadar itici bulmuyorum. kendi adıma beğeniyorum bile.

aganiginaganigi diyince herkesin yığılması çok güzel bir dokundurma türk halkının açık yarasına, bir kara mizah örneği. tipleme çok süper, sanki gerçekmişcesine pazardaki adamın hal hareket tavırları, oynayan kaşı gözü. şimdi böyle reklam yapamazlar mesela kolay mı öyle aganigi naganigi demek.

çift anlamlılık var ama bu çift anlam çok mu komik bilemedim.

2.anlam şöyle ki; yemek, yutmak vs.
örnek; dünya düzdür, yersen..
3 tane oscarı varmış, yersen..

aganigi naganigi'nin geçmişi daha eskiye dayanıyor yanılmıyorsam, o açıdan reklamla da birleşince bana acayip komik geliyor. "tabii yerseniz" kısmı da yine bir ihtimal belki cinsellik çağrışımıyla alakalıdır, hani gtünüze başınıza sokmayın gibisinden :((

aganigi lafı 70'lerde dahi vardı, büyükler cinsel içerikli bir şeyler söylüyorsa çocuklar anlamasın diye öyle diyorlardı (çocuklar anlıyordu, o ayrı tabii)

gece gözlüğü veya sürüş gözlüğü gibi isimler veriliyor bu gözlüklere.
kaliteli bir şey almak istediğinden emin misin? gözlük takacağın bir parti/festivaldeysen gözlüğü kaybetme, kırma, düşürme olasılığın çok yüksek olur. al ucuzundan geç bence

@re noreno haklısın, ucuzu nereden bulunabilir peki bunun?

altıgen gözlük diye arat onlar moda bu aralar. çakma gözlük satan her yerde var ayrıca onlar

palm tasarim. instagramda...

Ofisteki kadınlar konuşurken duymuştum. Silikon oed gibi bir şey vardı sanırım ama detay bilmiyorum.

Ayakkabi kullanildikca ayagin seklini alıyor ve cikmamaya başlıyor. Bana öyle oluyor en azindan.

Topuğa yara bandı da geçici bir çözüm

silikon tabanlik

bazı ayakkabılar bol çorap ile o etkiyi yapıyor, sıkı saran bir çorap ile çözülüyor sorun.

@hasmetizm naylon çorapla da kayıyor sıkı çorapla da.

popüler bir modelse gidip mağazada başka bi tane denesene? üretim hatalıdır belki.

böyle arkadaş olmaz olsun. erkekler arasında yazılı olmayan kuraldır, arkadaşın ilgilendiği kıza yazılmaz

bro code'u çiğnemiş arkadaşın. senin onayın olmadan böyle bir şey yapamaz.

yasalar gereği arkadaş artık arkadaşın olamaz.

Brother which means "b*other aRe"

Bak temel prensip pasasi.

Yani bu durumda sen tekil kaliyorsun. Kodlari gozden gecirip. Sessiz sedasiz keserdim baglantiyi. Haa bu devirde arkadas bulmak zor bak o ok ama adam demek daha zor pasasi.

Ve ayrica gizemli nene +1

Teşekkür ederim,. Ben de ikisini de sildim, Bir kız için arkadaşlığı o bitirdi, kız pas vermeyince pişman olacak ama bitirdim bir daha konuşmam.

Kambek +1
Sosyal çevreniz ortaksa zaten arkadaşın da mecburen o çevreden biriyle eşleşecek. Oturup senin önce biriyle eşleşmeni beklese epey bekleyecek anlaşılan. Ayrıca başlarda “şakasına” dediğin şeyi bence o gayet ciddi ifade etmiş sana, sen ciddiye almak istememişsin. Bana böyle geldi, haksız olabilirim sonuçta siz konuşurken orda değildim.

onun iş de olmaz. tangası boklu bi kız iki arkadaşı ayırmış olur. sizin bro modu güçlü değilmiş zaten.

"salaklar benimle konuşmasın" yazan bir kızdan hoşlanabildiğiniz için ikiniz de suçlusunuz :/

megalomaniac++1

Bence ilk başta bro kodu çiğnemiş olan sensin. Çocuk zaten takip ediyormuş, sen sildirtmişsin. Üste çıkman haklı olman anlamına gelmiyor. Red yiyince kız da tü-kaka olmuş. Kız egolu da sen değil misin? Düşün bakalım.

Kambek ve sonrasında yazan herkese katılıyorum, özellikle lilyb'ye

Kız seni reddetmiş işte, tapuladın mı kızı?

ben kızla ilgilenirken esprisine kızla bakışıyoruz falan diyordu"

sen de bunu yedin?

dostum sen kızla konustugunu sanırken bu eleman işi pişirmiş, seni şaka yollu uyarmış ama anlamamışsın. belki de kız bu elemanla işi pişirdiği için seni bırakmış.

nasıl bir ortamınız var ki kız böyle yazıyor: salaklar benimle konuşmasın

bence çok üzerinde düşünmeye değmez, büyütme. gençsiniz belli ki. hem bir kızı yüz kişi ister, bir kişi alır. önündeki maçlara bak

@dafuq + 1

@dafuq +1

direkt söyleme hocam, belli et. dümdüz söylediğinde çok büyük şok yaşatıp sana cephe alacaklar sonra da sadece kendilerinin %100 haklı olduklarını söyleyip kendi taraflarına çekmeye çalışacaklar. önerim yavaştan, ince ince düşüncelerini işle. suyu yavaş yavaş ısıt.

Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin aslında. Tek yapman gereken ayrı yaşamak. Aileyle yaşanmaz. 2 sokak ötede otur, her gün makarna ye gerekirse ama aileyle yaşama. Yani ben yaşayamam.

Muhafazakar bir ailem var benim de. Bira içtiğimi duyduğunda annem sinir krizi geçirmişti :) o yüzden üzmek istemediğim ve kendimden de ödün veremediğim için ayrı yaşıyorum imkanlarım el verdiği günden beri.

Anneme defalarca söylesem de benim inançsız olduğuma inanası gelmiyor. Ne zaman dini mevzuları açsa konuyu değiştiriyorum öyle yaşayıp gidiyoruz. Kavga edecek değilim bu mevzular yüzünden. Ha ama siyaset konusunda kavgaya varan tartışmalar olur. O milliyetçi, sağcı (akşenerci bu aralar), ben solcuyum diye.

Neden ayni evde yasayacaksin onu anlamadim. Ayni sehirde kadinlar bile artik bir yastan sonra anne ve babalarindan ayri yasiyor.

Ayrica aseksuel misin? Hic sevgilin de mi olmuyor? Hotel aramakla mi omrun gececek? Bir arkadasin gelse annenin yaninda odana mi gelecek? Aksam evde yalniz kalmak istemez misin?...

ne gerek var abicim. kendi aileni kurarken istediğin gibi kurarsın. zorla kolundan tutup cumaya mı götürüyorlar söyleme isteğinin sebebi ne?
sa-as dedin mi yetiyor zaten kimse de ekstrem bi beklenti yok ki memlekette.
imkan varsa ayrı yaşa bak keyfine. ebeveynlerimiz açık görüşlü insanlar olsalar zaten bu konular çoktan konuşulmuş olurdu.

ulan benim ailem alevi olmasina ragmen(ragmen diyorum ki hani baskici bir din yasamadim ozgurlukten ne biliyim aleviligin seylerini biliyorsunuzdur) adama allaha inanmiyorum cocuk sahibi de olmak istemiyorum deyince sus tovbe et allaha tabiata karsi geliyorsun diye bir tepki vermisti babam. o yuzden evet yapabiliyorsan ayri eve cik olmuyorsa da bunu direkt soyleme sok geciriyorlar içgüdüsel olarak savunmaya geciyorlar

Kadın halimle namaz kılmak bence hiç de kolaylık dinine uyan bir ibadet değil aç kalmak da öyle diyerek hiçbir ibadeti yapmıyorum kimse de yapmam için zorlayıp, başımın etini yemiyor. Buna rağmen inançsız olduğumu açıklamadım çünkü biliyorum ki üzülürler. İbadet etmeni, dua edip, aleykümselama karşılık vermeni falan bekliyorlarsa modern muhafazakar bir aileye ait değilsindir zaten. Ailen yobaz veya cemaatçiyse ayrı eve çık, bunun için strese bile girmişsin.

carraro şehir bisikletlerine göz at kesene uygun olanı ve tipini beğendiğini al hepsi güzel model.

letgo'dan faturalı ikinci el ucuz bisiklet kovala. gidip de sıfır alma. zaten zam geldi boş bisikletlere 2k verme.

iş yerinden bi arkadaş geçen yaz 750 ye ikinci el almıştı bisiklet, geçen hafta 1200 verdiler vermedim diyor düşün yani. 2500e aldığım bisiklet 4k olmuş. letgo iyidir.

Sundu Bisiklet'e gidip kendiniz görüp seçebilirsiniz. Her konuda yardımcı oluyorlar. www.sundubisiklet.com Çankaya'da yerleri.

hangi şehirdesiniz?

(bkz: pub story) falan deneyin

sunset limited

sunset limited +1

ek olarak ilginizi çektiyse chinese coffee de benzer temalı fakat al pacino'nun başrolünde oynadığı bir film.

Bu bana ne istediğini bilmemek gibi geldi.
Basit çıkarımla; yüksek ağırlık eşittir büyük hacimli kas, düşük ağırlık eşittir düşük hacimli kas.

Belki zamanında verilen emeğin devamsızlığı sonucu kayıp in üzülme olur fakat bu hemen hemen her spor dalında böyle. Mesela teniste daha beterdir.

İsteğiniz nedir? Büyük hacim mi yoksa yetecek kadar hacim mi, önce buna karar verin ona göre hareket edin.

Ayrıca boş boş şişirmek bence saçma bir düşünce zira sadece şekil olarak bir kazanımdan ziyade ben buna hep güç-kuvvet gözüyle baktım. Bi erkeğin zeka yanında mutlaka güçlü de olması gerektiğini düşünüyorum. Ortam şartları gereği kavga için olmasa bile bir tehdit unsurunu vazgeçirmek amacıyla gayet işe yarayabilmekte.

@filipin

fit yağsız halimi seviyorum. daha önce iki kere bastan yaptım. 10 dk plank, 100 şınav 20 barfiks yapar haldeyken stronglifte başlamıştım. sanırım geçişleri çok sert yapıyorum. hem iri yarı kaslı hem atletik hem de kardiyo performansı yüksek olmak beni aşıyor demek ki. son iki ile takılayım.

Üstad başka sporlara yönelsen olmaz mı? Judo, yüzme v.b. falan.

siyah-beyaz düşünmek zorunda değilsin bence, bazı günler koşu, bisiklet bazı günler ağırlık çalışabilirsin, bu şekilde hem kaslı hem de atletik bir vücuda sahip olabilirsin, hatta örnek de verebilirim, mesela mehmet çetin.

saglik icin spor yapin. saglikli beslenin. boyle bir amacla spor yaparsaniz sisirme gibi bir derdiniz de olmaz. surdurulebilir bir spor hobisi edinmis olursunuz.

Ben vg yaparken aklımda sürekli bu işin sürdürülebilir olmadığı vardı. Eğer bu işi hakkıyla yapacaksan hayatını ona göre düzenlemen gerekiyor. Bıraktığın zamanda formunu kaybediyorsun sanki yaptığın şeyler boşa gidiyor diye düşünüyordum. Vgye 82 kilo başlayıp 95 kiloda bırakmıştım. Sonraları boksa başladım. Haftada 3 gün antrenmana gidip işimi bitiyorum. Ne beslenmeme çok dikkat ediyorum ne uykuma. 76 kiloya kadar düştüm. Boks yapmak vgden çok daha keyifli. Geçen uzun bir aradan sonra salona gittim. O kadar sıkıcı ve anlamsız geldi ki kendime şaşırdım nasıl yaptım bu sporu diye.

sigara içen adam kendisine bile saygısızlık yaptığının farkında ve bunu bir şekilde bastırıyor, bunu içmeyen kişi için de yapıyor doğal olarak.

işletmeler de kendince haklı. yasak tam manasıyla uygulanmayınca yasağa uyanın zararına oluyor.

sigara içen insanın bencillik puanını ölçmek oldukça kolaydır. aynı şey araba sahibi olan insanda da mümkündür. otobüs duraklarında, insan kuyruklarında, çocukları aynı odadayken, hatta kucağındayken vb yer/durumlarda sigara içen insanın bencillik derecesi anında ortaya çıkar. (en çok bunlara anlam veremiyorum, nasıl bir cahil çomarlıktır bu? çocuğunun yanında sigara içmek nedir pis herifler?)
insanların kaldırım üstüne atılmış masalarda, 20 santim uzağından arabalar insanlar haldır haldır geçerken çay kahve yemek vb keyifler yapması, tamamen sigara içtiği için dışarıda oturma merakı yüzündendir. kış günü de olsa dışarı oturur, sigara içmeyenleri de kendiyle birlikte oturtur. insanların sigara içmesi problem değildir, bencilliği problemdir. insanlar arkadaşlarını, dostlarını, sevgililerini seçerken dış görünüşe-kıyafete baktığı kadar bencillik-empati oranına da baksa herkes kendine bir çeki düzen verirdi.
biz de sokağa temiz hava almaya çıktığımızda temiz hava alabilirdik. şimdi dört duvar arası daha temiz.

yani yasak güzel de müşteri bencil olunca iş yeri sahibi de ona göre düzenlemesini yapıyor. bahçeyi naylonla kapatıyor falan. sıfır oksijenle duman solu dur sonra mekanda.

discussion değil biraz linç olmuş, ben de bir sigara tiryakisi olarak fikrimi belirtmek istedim.
bu iş yasakla olmaz, bilinç ve kültür geliştirmekle olur. cehaletin, seviyesizliğin, hırsızlığın prim yaptığı yerde sigarayı nasıl azaltmayı planlayabilirsin ki?

sizin rahatsız olduğunuz kısmı insanların düşüncesiz, eğitimsiz ve saygısız olması. o durakta sigara içen adamın tek saygısızlığı durakta sigara içmesi değil biliyorsunuz. (bu örnek denk geldiği için yazdım, çoğaltılabilir.)

insana yatırım yapılmadığı, değer verilmediği sürece böyle boş konuşuruz.

Bu is yasakla cok guzel olur da hukumetimiz esnafo cok sevdigi icin yaptirim uygulamiyor.

Normalde en basta nargile cafeler dukkani acmaya korkmustu, tepede 10cm tahta var diye(ustu kapali diye dusunuyor) icirmeyip kovalamisti bizi.

Ki bu dedigim mafyatik yer.
Noldu sonra saldilar esnafi, onlar da iciriyor tabi.

Esnafa serbestlik tanirsan oroyin bile.icirir. adam tabi cebini dusunecek

Sigara içilen ve içilmeyen bölüm uygulaması devam etmeli bence. Sigara içmeyen kişi kapalı yerde oturmayı ne kadar hak ediyorsa, içen kişi de hak ediyor. Durak vs gibi yerlerde sigara içilmesi beni de deli ediyor ve ben bir tiryakiyim. Etrafıma çok dikkat ederim durak vs gibi yerlerde o an nikotinsizlikten gebersem de yakmam, yolda giderken kaldırım boşsa içerim kimseye dumanımı teneffüs ettirmeye hakkım yok, karşıdan çocuk veya çocuklu bir aile geliyorsa sigaramı mümkün olduğunca gözükmeyecek şekilde tutarım.

starbuckstan çıkmıcaksın benim gibi. para kazandırma oralara.
bir halta yaradığı yok ama yeşil dedektörle de şikayet edip duruyorum.

bu arada bu içen içmeyen mevzusu ilerde çok fena patlıcak ben söyliyim. bunlar daha iyi günlerimiz.

metrodan iniyosun bismillah yürüyen merdivenden yukarı çıkıyorsun, herifçioğlu güneş ışığını gördüğü anda çat diye sigara yakıyor arkasında bin kişi var. boğazına yapışacaktım yanımdakiler zor tuttu.

çocuklara kötü muamaleye.

mesela çöpe atılan bebek haberi okudum bugün, kendi çocuğumun geçen seneki doğumu vs geldi aklıma üzüldüm.

Anlamadigim bir sey var neden "bu aralar" olmak zorunda? Tersini dusunelim. Bir cocuk istismara ugruyor ve bu aralar cocuklara karsi duyarsizim mi diyecegiz?

Bu aralar degil her zaman cocuk, kadin, insan, hayvan, doga konularinda duyarliyim. Duyarli olmada mantik vardir merhamette acima. Acimadiginiz kisiye de duyarli olmaniz gerekir.

yaşlılara. yalnız yaşlı birisini görünce ağlamak istiyorum, ya da vakit geçirsinler diye yanına torun verilmiş yaşlı görünce de çok duygulanıyorum. bir ara daha çoktu da azaldı.

@traveler, haklisin. bu aralar diye sorma sebebim aslinda guncel olan bir sey var oldugunda mi duyarliligimiz artiyor? yani tam olarak senin sorguladigin sey. van depremi oldugunda artan isteklerimiz sonraki donemde olmuyor mesela. ve cocuklara karsi yapilan istismar haberleri arttiginda mi dusunuyoruz aslinda bu konuyu sadece, yoksa hep gundemimizde olan bir sey mi? senin icin hayatinda hep var olan bir seymis mesela, bu guzel bir sey.

Hayvanlara ama sadece bu aralar olan bir şey değil. Genel olarak en merhametli olduğum şey galiba hayvanlar.

hasta olan insanlara. biri hastayım dediğinde, tanımadığım biri dahi olsa, dıştan söyleyemesem de içten geçmiş olsun diyorum. hatta buradan duyuruda soru sorduklarında, cevap veremesem de allah sağlık versin diyorum içimden. eskiden sallamazdım, yaşlanınca insan değişiyor.

merhamet, acı çektiğini veya zorda kaldığını düşündüğün/gördüğün bir canlı için içinden geçen yardım etme isteği. duyarlılık, kendinden başka bir canlının haklarına olan saygının bir göstergesi gibi geliyor. mesela arabayla giderken yağmur yağıyor, kaldırımda duran için su sıçratmamak için yavaşlamak duyarlılık, yağmurda kalmasına gönlünün razı gelemeyip arabaya almak merhamet.

bu aralar yazma sebebin popüler empati sahibi olman. güven alışkanlığın da popüler olanlara karşıdır kesin. çok yaygın bu. ınsanlar algısı kadar empatik. merhamet ve duyarlılık kelimelerinin içi boş ve sınırlı hallerde geçerli.

fuarın içinde högre var. her hafta etkinlik oluyor genelde. dj e göre gidip takılabilirsin.

1888 var güzel bi bar. onlar da dj falan getiriyor ama dans pisti g*t kadar. buranın bahçesinde takılırken de dans edebilirsin gerçi.

tekno çok minimal kafalarda artık. techno viking sever olarak hard-dark kafa çalan djler geldi mi gidip dinliyorum ben.

Fuar içindeki golf ve kübana gazinolarında sürekli etkinlik olmakta. Ben neredeys eher hafta gidiyorum ve arkadaş grubu olarak ortamını ve rahatlığını seviyoruz. ağaçların arasında kalan bir yer olması da cabası. Ayrıca högre var, direkt techno ve elektronik müzik etkinlikleri oluyor fakat 3 haftadır ses çıkmıyor mekandan. alsancak ta less ordinary var, eski alsancak evini mekana çevirmişler, farklı bir konsept ile çalışıyorlar. 1 haziran da kübana gazinosundaki etkinliğe bakmanı tavsiye ederim. lilith sessions olarak aratabilirsin instagram da.

bazı oyunlar hiç açmıyor. yeni ekran kartı aldırmıştı zamanında bana bi oyun bu yüzden.

Bacakları karna çek tek tek. Sağa sola dön yanlar çalışsın.

Bacagi cekme isini sabit mi yapayim yoksa mesela 30 saniye boyunca cek it cek it gibisinden mi?

darebee.com

30sn çok kısa. sırta ağırlık bel fıtığı verir.

bak bu superset kiyakmis buna kasayim ben.

dizleri kilitle, bacak, kalça ve karın kaslarını hafif derecede sık, nefesini tutma.

ana cihaz tv olduğu için bt kulaklığı aramaya görünür hale getireceksin. tuşa 3sn falan basılı tutarak oluyor genelde. tv'de bt arayüzü vardır, bt eşleştirme yazıyordur oradan arama yapıp kendi kulaklığını seçeceksin.

dunya sultan suleymana kalmadi...diye cevirdim ben. yanlis olabilir. takipteyim

google sordum, benim lise terk ingilizcemden kötü çevirdi.

"Kimsenin bir amaç uğruna doğduğu yok, hiç kimsenin bir yere ait olduğu da yok. Herkes bir gün ölecek."

"hiç kimse bilerek dünyaya gelmez, kimse bir yere ait değil, herkes ölümlü.

rick and morty'nin en güzel bölümlerinden birisinde, morty'nin ablasını teselli etmek için söylediği bir söz bu. bölümü izlersen daha anlamlı gelecektir.

landho +1

deyim de degil bu ayrica

üstüne düşmediğim zaman bu kadar mutsuz olmuyorum, ama mutlu da olmuyorum.

benzer soruyu bende sordum montla sıç cevabı gelmişti. bir süre sonra sallıyorsun merhaba merhaba de geç. imkanın varsa dünya turuna falan çık.

O zaman sen de ağaç olmaya çabala.

yeşilçam filminde yaşamadığımız için fakir ama mutlu olmak diye bi şey yok maalesef. zaten genel olarak mutlak mutluluk diye bi şey yok herkesin içini sıkan bi şeyler var bence o özendiğimiz küresel ünlülerin bile. sizin sıkıntınız da ailenizmiş (eğer yapabileceğiniz bi şey yoksa) bunu kabullenmek bi şey çözmese de belki bi tık daha iyi hissetirebilir

Toplumsal bir durum bence bu. Sen aile içinde bunu mikro düzeyde yaşıyorsun. Kimse birbirini sevmiyor, en kötüsü artık kimse hiçbir şeye tahammül edemiyor. Hepimiz nasibimizi aldık. Donuklaştık mı , bencilleştik mi, artık bünyemiz el verdiğince savunma mekanizmamızı geliştirdik. Şimdi aynı evde yaşayan 3-4 kişi nasıl mutlu olsun asıl biri bana bunu açıklasın.

Aradığın kişi olmaya çabala. Kendi aradığın insan rolünü başkası için doldurduğunda, sen de aradığın şeyi bulmuş olacaksın.

tinder da takıl.

Kendi kendine yetmeyi öğrenmen gerekiyor.

Sorun sırf bende ya da benim algılarımda değil demişsiniz ya, aslında orada biraz haksızsınız. Mutlu olmayı sağlayan şeylerden biri de başınıza gelenler değil bunlara verdiğiniz tepkiler ve bunlara bakış açınızdır.

Genel olarak zor bir hayat süren Roman vatandaşlarımızı düşünelim. Çoğunlukla neşeli halleriyle bilinirler. Onların ailevi ilişkileri çok mu iyi sanıyorsunuz? Fakirliğe girmedim bile. Sizin bi de paranız varmış üstelik.

İşte bu yüzden psikoloğa gitmelisinizdir belki. Size perspektif kazandırması için. Olaylara refleks olarak geliştirdiğiniz olumsuz tutumu değiştirebilmeniz için.

Ayrıca mutluluk çok abartılıyor. Kısa süren ve gelip geçici bir ruh hali. Mutluluk yerine huzura odaklanmanız gerekiyor olabilir.

psikolojik destek al, çözüm içimizde :)

vatan bilgisayara falan gidin. bütçenizi söyleyin yardımcı olurlar, pc toplama için ayrı kısım var.

vatan pahalı hocma
istanbul da iseniz
bir tanıdıga yonlendireyim sizi
ya da bana mesaj atın
4000 tl ye kasa icin konusayim size fiyatları atayım

Itopya.com’da birbiriyle uyumlu parcalarla sistem yaoilabiliyor. Arayip yardim da isteyebilirsiniz

Vatan'dan almayin hem pahali hem de satilirken ikinci el durumuna dusen cihazlara garanti vermedikleri icin dezavantaj.

Oyun oynanacaksa ve sifir alinacaksa biraz kisacagiz malesef bazi seylerden.
Ekran kartina sistemin parasinin yarisini yatirin en az, zira oyun performansini en dogrudan etkileyen sey ekran karti.
6gb 1060 gibi bir seyler orta karar sayilabilir. Tek fanli olduguna bakmayin OC yapmadiginiz surece fazla isinmayacak zaten.
www.itopya.com

CPU icin kutulu fanli urun almak sacma, CPU hele hele carpan kilidi acik olmayan OC icin olmayan CPU lar icin biraz budget yapacagiz. Bu islemciden bir gidim daha iyi olan ryzen 5 1600 bile 1000 tl uzerinde yeni fiyati, ikinci el var mi bilemem bu sekilde. O yuzden bunu paylasiyorum ama bulursaniz Ryzen 5 1600 de olur yani.
www.epttavm.com

Anakart: Sifir alin bunu kutulu garantili.
i3 icin bu olabilir
www.itopya.com
Ryzen 5 1600 icin bu:
www.itopya.com

Fan icin ucmaya gerek yok eger fansiz CPU alirsaniz 30 40 liraya stock fan veya muadili bir sey alin. OC olmayacak cihaz isinmaz kolay kolay, biraz gurultu yaparsa da yapsin artik bu fiyatlara 1060 diziyoruz.

En ucuzundan micro ATX icin kasa alin. Anakartlar microATX cogu ITX matx birlikte cikariliyor kasalar. ATX towerlardan ucuza geliyor, ekran karti da rahat rahat sigar.

En ucuz 80 Bronze sertifikali PSU'yu alin 200 tl falan tutar.

Ram de ikinci el alin, bozulmaz ram kolay kolay. 250 ye 4GB iki adet taksaniz simdilik yeterli.

Hard disk olarak da alabileceginiz en ucuz SSD veya 7200 RPM HDD eger kapasite onemli

Ne oldu simdi:
Ekran karti 1710
Anakart 490
Islemci 800
Ram 250
PSU 200
Kasa 300
SSD 240

Toplam asagi yukari 4000 oldu.

vaktini ayırıp cevap yazan herkese çok teşekkür ederim. yarın yorumlarınızdan yola çıkarak, bir bilgisayar toparlayacağım. buraya da son halini atıp, vaktiniz olursa yine son bir görüşünüzü rica ederim.

@bos gezenin bos ustasi size ayrıca teşekkür ederim, gerçekten çok faydalı oldu.

@kingcyrax yine yarın müsait bir arada mesaj atacağım.

tekrar çok teşekkürler.

şuna bi' ssd aldın mı 250lik tamamdır.
www.itopya.com

Ailelerden ve ogrencilerden uzaklasin.

Eski evimde ne yaptiysam olmadi. Haftaici gece saat 2'de son ses Deniz Seki acip bir de eslik eden ITU muhendislik ogrencileri alt katimdaydi. Hatta biri kiz arkadasini dovuyordu.

Bunlar egitimsiz insanlar degillerdi ama kultur egitimden farkli bir durum. Kibarca da uyardim, bagirarak da uyardim, ev sahipleri ile de konustum, apartman yoneticisi ile konustum, polisi de aradim hicbir sey ise yaramadi.

Bu arada haftasonu parti vermeleri ya da gece 12'ye kadar son ses bir seyler dinlemelerinde benim icin sorun yoktu ama gece icki icip sisesini pencereden sokaga firlatan hayvanlardi. En iyisi kacip kurtulmak bu durumda.

hocam aile apartmanı bunlar da aile diye canları ne isterse yapıyor taşınma durumum da yok şu an bıktım ya

muhatap almak istemiyorum ama polis dene yapabilir ki bildiğim kadarıyla onların yapabileceği bişey yok

il ve semt neresi ? Ona gore yorum yapalim. Istanbul gultepe ise kapiyi calma derim.

İstanbul evet

Yanımızdaki binada habire balgam çıkarıp aşağı tüküren adamı polis sallamadı bile zorla zabıtaya yalvar yakar uyarı göndertebildim o da çevreyi kirletiyo hesabı o da adam beni görünce halimi acıdı ondan bence düşünün o kadar

ahaha hocam haklısın da ben kadınım nasıl dalıcam :)))
tıktıkladım söylendim ettim ama sallamadılar ben de bıraktım kendihallerine bir süre

Küçük evlerin, mahalle kültürünün gözünü seveyim. Yıllarca çalışıyorsun, para biriktiriyorsun bi ev alıp kiradan kurtulayım diye derdi tasası bitmiyor. 50 daire var, nerede cins var toplanıyorlar. Askerlik gibi lan. kirada otursan çıkıp ev bulamıyorsun kolay kolay. Cins cins insanlar var. Burada gördükçe üzülüyorum valla. Biz küçüklüğümüzde koridorda koştuğumuzda annem döverdi bizi milleti rahatsız etmeyin diye.

Bu arada polis sahiden bir şey yapmıyor. Çünkü bundan tam 3 sene önce yukarıda biz epey kalabalık ve sarhoş halde müzik dinlerken polis gelip zile basmıştı. Aşağı çağırdı, alttaki abla saymış sövmüş benim için, ev sahibi bir şey diyemiyoruz bile demiş. Sessiz olun diyor ve gidiyor polis. ertesi sabah ayılınca kapısını çalıp abla ben sana ev sahipliği mi yaptım ayıp etmişsin, zile basıp söylesen kısardık zaten dedim özür diledi. O günden beri kankayız onlarla :D

Mahallelerde böyle şeyler olmuyor ya, sus diyorsun susuyorlar. herkes birbirini 20 senedir tanıyor. Yeni kiracı gelirse zaten ister istemez ayak uydurmak zorunda kalıyor. Mahallerimizi sevelim koruyalım :D

salonda bunların sesinden tv yi duyamadığım için tv'yi başka odaya taşıdım
napalım :((

bizde de tam tersi mahallede dükkan falan çok yok hep ev işte aile vs apartmanı olduğu için sonuna kadar kullanıyo millet ve benim gibi bekarları ya da öğrencileri vs sallamıyorlar

yani mahalle kültürü de iyi değil yahu sadece kendi gibi olanı koruyor

bekarım, gece 22 den sonra sesi kısarım müziğin, 00'dan sonra da kulaklık kullanırım. beni rahatsız eden komşu olsa gider konuşurdum önce nazikçe, sorun devam ederse sürekli ses yapan basit bir çekiç benzeri makina tasarlardım. komşunun yatak odası duvarına sabitleyip üstünü ses geçirmez köpük malzeme ile kapatırdım bana gelmesin diye. tık tık tık tık tık tık. sadece onu rahatsız edecek düzeyde ayarlar keyfime bakarım. uyusunlar bakalım gece.

- mustakil bir evde yasayin. (fakirler icin buyuksehirlerde mumkun degil.)
- komusunuzu uyarin.
- komsunuza yemek gonderin. asure, mevlit.. vs.
- ise yaramazsa, kiradalarsa ev sahibine sikayet edin. apartman yoneticisine sikayet edin.
- bunlar ise yaramazsa polise sikayet edin.
- polis ise yaramazsa ailenin akrabalariyla iletisime gecin. durumu onlara anlatip sikayet edin.
- ise yaramazsa, orayi terkedin. baska bir yere gocun.

siddet uygulamayin. sinirlenmemeye calisin. sogukkanliliginizi koruyun.
ortak yasama alanlarinda gurultuyu yok etmek mumkun degil. bunun da bilincinde olmakta fayda var.

uyarmayla düzelecek adam zaten gürültü yapmazdı.
imkansız yani böyle birşey.
ben bi ev kiralarken sessiz daire yazmıştım (alt üst katta tek yaşlı teyzeler oturuyordu) dalga geçmişlerdi ama büyük konfor sessiz komşu :)

Egzersiz hayatınız boyu yapmanız gereken bir aktivite. 2 ay yap fayda gör, ömür boyu öyle yaşa diye bir şey yok. Bu 2 ayı değerlendirme şeklininiz hareketlerin nasıl yapıldığını öğrenme amaçlı olmalı ki daha sonra bunları kendi kendinize yapabileseniniz.

yok hayır. eksik belirttim.
Sadece 2 ay ödeyebilirim bu dersleri, sonrasında kendim devam edeceğim ya da başka bir alternatife yöneleceğim daha uygun fiyatlı. Hayatımdan çıkarmamayı umuyorum ben de.
2 ayda ne noktaya getirir beni onu merak ediyorum.

Haftada 3 mat pilates yapin? Reformer’dan bireysele gecmek pek de ise yaramayabilir. Normalde reformer’in ise yaramasi icin haftada 2-3 duzenli olarak yapmaniz lazim

bunu hocaya sorman lazım bence. cevabı tatmin etmezse ders alma zaten o hocadan.

1 senedir haftada 2 gün reformer yapıyorum. Duruş ve güç konusunda sorunum kalmadı ama eklem ağrıları elbet belli bir süre ara verilince tekrar baş gösteriyor.

14 kelime paragraf gibi olur. Sözün söylendiği dil hangisiyse o dilde yazdır. Atatürk söylemişse Türkçe yazdır yani.

Ayrıca yaşam felsefesi dövme yaptırmak çok yaygın. Her ne kadar kişinin felsefesi kendine özel de olsa herkes bilsin diye gözümüze sokmak için köprücük kemiklerini az mı dövdürdü gençlerimiz. Di mi ama.

bu arada sözü de yazayım ya onu niye yazmamışsam. utanacak bir şeyimiz yok sonuçta dövmesini yaptırırsam zaten herkes görecek :D

“I can accept failure, everyone fails at something. But I can’t accept not trying.”

Fatih terim sozlerine benziyor. Yakma kendini

söz michael jordan'ın. benim için önemi, söyleyenden ziyade benim hayatıma yön vermiş bir söz olması. o yüzden dediğim gibi sözle ilgili bir sıkıntım yok.

Dövmeye karşı değilim ama böyle zottirik lafları dövme yaptıranlar komiğime gidiyor. 10 sene sonra laaan ne kadar da malmışım falan demeyecek kadar malsan yaptır.

Sorry, not sorry.

boy uzunsa belki böyle yaptırabilirsin.

img-9gag-fun.9cache.com

bir şey yazdıracaksan kendi sözün olsun. kendi sözün yoksa da bi dur düşün neden yok diye.

Yaptırma bence, tırt durabilir çok uzun çünkü

yaptırmak istediğiniz dövmeyi başkalarının nasıl algılayacağının gerçekten hiçbir önemi yok.

bence kesinlikle yaptırın. ben olsam...

i can accept failure,
everyone fails at something,
but i can’t accept not trying.

...diye üç satır olarak yaptırırdım, üçgen formunda, noktalama aynen böyle, I'lar da küçük i ile.

yazı tipi için de dafont'tan faydalanabilirsiniz: www.dafont.com

edit: post edince üçüncü satır ikinciden kısa çıktı, ben olsam üstten alta genişleyecek şekilde ayarlatırdım.

Hemşire arkadaşına faydası dokunmayan birinin sana faydası da dokunmaz zaten. Böyle kişiler bol keseden atarlar. Boş ver.

yani kusura bakma ama bu kadar büyütecek, üzerine bu kadar laf edicek bişey yok. tamam saygısızlık ama o kadar, tanımadığın etmediğin bi tip, bi daha görmeyeceksin muhtemelen. sana uyuz olmuş gider ayak kendince rahatsızlık vermek istemiş işte, dediğini ciddiye alman hata.

bu tip şeylere he diyip geçmezsen erken yaşlanırsın bi de.

ağır aptal bir insana denk gelmişsin çok takılma.
bunun gibi milyon insan var ne işler yapıyorlar. pilotu iş adamı garsonu vs her iş tipinde böyle insanlar var

muhtemelen kedi tırmığı hastalığı öngörmüş (!)
çok sinir bozucu. işini bu derecede ego tatmini aracı yapmış bir doktorla yemek masasında karşılaşmak şans yine de. hastanede gerçekten işiniz de düşebilirdi. geçmiş olsun.

hayır da sizi tanıştıran tip orda niye armut toplamış ben onu anlamadım. iki taraf da arkadaşım olsa da ben araya girip höt derim. veya o ayının dangozluğunu biliyosam -ki kesin biliyodur- o adamın masasına oturmamak için elimden geleni yaparım.

o doktor da asosyallikten masayı şettirecek konuma gelmiş, takılmayın :-) sadece acıyın.

adam malmış.

size koyduğu teşhis de kedi tırmığı hastalığı olsa gerek ki bunca yıldır kediciyim bir kere sokak kedisi tarafından tırmalanan arkadaşın başına geldi. çok yaygın bir şey değil, ev kedisinde görüleceğini zaten sanmıyorum. küstahça teşhis savurmak da neymiş sorunlu bir tip belli...

daha 2. cümledeki doktor sözcüğünü görünce çaktım durumu. türk insanının pis bir huyu bu. değişmez.

Senin yerinde olsam “lenflerim şişince sana gelmeyeceğim kesin” derdim. Şişirilmiş kişilikler daima hayal kırıklığı yaratır. Zaten ezik bir insan olmasa bu kadar böbürlenmezdi. Eziklik belirtisi. Zamanında sümüklü demişler buna. Pısırık demişler. Bundan bi cacık olmaz demişler. Bu da cacık olunca cıvıtmış işte. Napacan.

Maruz kaldigin sey tamamiyle duygusal zeka geriliginden kaynakli. Empati yetenegi olmadigi icin, karsidakinin gozunden nasil gorundugunu anlayamacak kadar bir zavalli ve duygusal gerizekali ile karsilasmissin.

Hem de doktor seklinde tanimlayarak bu bu duygusal gelisim bozuklugunu, aslinda sen de gerekli zihni gelisimi gosterememissin.

Doktorlar genelde boyle.
Doktor diye sisiriyorsunuz sonra yuruyen ego olarak dolasiyor.

kişinin karakteri bozukmus, doktor olmasıyla bir ilgisi yok.

şimdi bir sürü kişi gelip doktorlara sallayacak.

Benim tanıdığım tüm doktorlar böyle nerdeyse. Ya ego ya cehalet. Ya da ben bunun gibilerine denk geliyorum

ne sen ne hemşire adama bir şey dememişsiniz. çarpsana içtiğin şeyi adamın suratına madem. adam da tak lafı koyar çıkarım modunda hem kadınlarla yemeğini yemiş hem havasını atmış hem lafını sokmuş. şimdi bu adamın taksicilerden farkı ne maaşı ve ünvanı dışında? ama doktorlara laf söylenmesin, onlar çok kalb aslında diyenler de kusura bakmayın doktorların çoğu böyle. size karşı iyi olabilir dışarıya öyledir yine emin olun.

Bazen merak ediyorum paralel evrende mi yaşıyoruz diye. Soru sahibinin karşılaştığı gibi tipler illa ki var hatta şöyle söyleyeyim bizim dönem 400 kişiydi bi 20 tanesi falan bu şekilde maldı. Geri kalan 380 kişiyle hiç mi karşılaşmıyosunuz anlamadım ki :D ülkede bütünleştirici güç oldu resmen doktor nefreti.

Kotu bir doktora denk gelmissiniz. Ileride hastalarina da faydali olacagini sanmiyorum. Az degil bu tip doktorlar. Bakirkoy arastirma bunun gibi bir suru doktorla dolu. Iyiler cok sik denk gelmiyor. Cerrahpasada prof dr beni kapiya kadar gecirip yolculuyor. Benimle iletisim kuruyor. Boyle iyi dr gorunce de şaşırıyoruz haliyle.

@pastorizesut karsilasmiyoruz. Bence orani yanlis vermissin 380i boyle kalan 20si duzgun.

Sadece kedi konusunda hakli, kediler toksoplazma ile kör ediyor. Sonra doktorlar ugrasiyor.

m.haberturk.com

sabah ve akşam aç karna günde 2 bölümden fazla house izlemek yok diyeydin.

kelimelerden etkileniriz, doğal. adamla bir daha görüşmemek lazım.

@acemi +1

Ilk defa acemi'yle ayni fikirdeyim galiba.
Ama sadece doktorlarda degil bu. Iyi üniversitelerin iyi bölümlerinde okuyan pekcok insan mal, duygusal zekalari gelismemis, ego bombasi seklinde dolasiyorlar.

Kötü doktormuş ne diyeyim. Kedi tırmığı hastalığından bahsediyor. Antibiyotik kullanırsın geçer.

tabii ki xbox. yeni üretimlerde düzeltilmiş midir bilmiyorum (hiç sanmıyorum) ama logitech f710'un kablosuzu aşırı sorunluydu ben kullandığım zamanlar. internette de bunla ilgili şikayetler doluydu. kopma sorunu var kablosuzunda zehir eder her oyunu. her türlü xbox kolu yani hele daha ucuzsa düşünmeye bile gerek yok. sorunlu alete daha fazla para mı vericen bir de?

sözlükteki başlığında da bu tarz şikayetler dolu göreceğin üzere: eksisozluk.com
kısaca logitech f710 gördüğün yerde kaç aman ha para vereyim deme o boktan alete.

pc de uzun süre f710 kullandım canavar gibiydi.
hem de ikinci el almıştım.
bi kere bile kopma vs yaşamadım.

xbox öne gamepad ele öyle güzel oturuyor ki bırakasın gelmez. 360 gamepad de var, o idare eder ergonomi konusunda.
win10 a bt ile bağlayabiliyorsun özelliğine bak alırken. birden fazla nesil var sanırım onlarda da

her türlü xbox one.
sorunlu bir f710 a denk gelirsen her şeyden soğutur.
ve bu sorunlu f710 lar az sayıda da değil.
risk almanın lüzumu yok.

Genel cerrahi mümkünse proktoloji uzmanligi olan bir hekim. O gerekirse gastroentrolojiye sevk eder.

genrl cerrahi veya gastroenteroloji.

denediniz mi bilmiyorum ama kahvaltıyla yenen bir çorba kaşığı keten tohumu itfaiye hortumu gibi yapar insanı.

Denedim denedim. Çörek otu, keten tohumu, zeytinyağı, lifli gıdalar, probiyotik destek, kefir...

kıyafete yapışmış tüyler, elindeki çizikler, etrafta başka hayvan varsa ona yaklaşım tarzı, tutuşu, sevişi, kedi köpek patilerinden montum pantolonum kirlenir diye düşünmemeleri

Beş dakikadan fazla muhabbet edersen onlar kendileri anlatmaya başlar sşflşslld
Biz kuşçular konu açılmadan konuşmayız mesela :-)

kısa ve basit bir hayvan hikayesi uyduracaksın.

-naber? şimdi buraya gelirken o kadar hoş bir şey oldu ki;
bir zeytin ağacı üstünde masmavi bir kuş gördüm. serçe boyutunda tombik yüzlü. o kadar tatlıydı ki!
-yaaaaa
-keske bir tüyü düşseydi üstünden, görmeni isterdim o renklerin güzelliğini. sen sever misin kuşları? hayvanlarla aran nasıl?

Yolda gördüğünüz kediden, birinin köpeğinden falan bahsedin; biz de hemen kendi kedimizi anlatmaya başlayıp fotoğrafını göstermek için telefona yapışırız.

insanlar açken hayvan bes... diye cümleye başlayın surat ifadesine göre devamını getirin. o bamteli gibi bir şey.

tırnak izleri, tüy

Otobüsle ayrılacaksan direkt otogar a geç 2 saatte başka bir şey yapılmaz

Hayir sali aksam yazmayi unutmusum :)

yağmur yağacak haftasonu, yine de yürüyüş yapmak istersen güzel bir yer önereceğim inciraltında. eksiup.com

İnciraltı'nı sizin için önermem (Issız). Kordon yeterli olacaktır.
Karşıyaka'ya Alsancak/Pasaport iskeleden vapur ile geçebilirsiniz.
Alsancak Dostlar fırını var. Kime sorsanız gösterir. Sabah kahvaltınızı orada yapın bence.

Baika bir şey aklıma gelirse ilave ederim.

kıbrıs şehitler ve kordonda takılmak yeterli.

müze merakınız varsa izmir arkeoloji müzesi bina olarak rezalet ama koleksiyon olarak iyidir. konakta, tramvayla rahatlıkla ulaşırsınız. ya da hemen alsancak garının karşısında tcdd müzesine gidebilirsinz, minik ama koleksiyon olarak gerçekten güzeldir. resim ve heykel müzesi de fuarın içinde.

arkas sanat galerisi var kordonda sahilde, sergi gezebilirsiniz orda, binanın kendisi zaten çok güzel. yanlış hatırlamıyorsam post-empresyonizm sergisi var bu aralar. ücretsiz.

kabuk kitabevi'nde çay kahve molası verebilirsiniz.

karşıyaka çarşıya geçersenizde pan kitabevinin cafesi veya akbank sokağındaki krake cafeye gidebilirsiniz. krake favorimdir, minnacık, çok sevimli bir ailenin işlettiği mis gibi kahveleri olan bir yerdir.

can mantı'da mantı da yiyebilirsiniz karşıyaka çarşıda.

bt değil bu, RFStereo Verici. o yüzden kullanamazsın evet. tv için de kulaklık alınmaz zaten.

Yemek-tatlı tarifi. Denemek istediğim tarifleri Evernote'ta tutuyorum, 1-2 kere yapıp sevdiysem ve tekrar yapacağımı düşünüyorsam deftere geçiriyorum.

sınavdan sınava kalem kullanıyorum sanırım. bi de bulmaca cozerken.

hikaye

mektup arkadaşı edinebilirsin. mail adresleri yaygınlaşana kadar bir çok mektup arkadaşım vardı, çok keyiflidir.

Ben iş için kullanıyorum, ama özenerek yazdığım defterlerim yok. Bir arkadaşım var defter tutmayı çok sever. Mesela tuttugu defterler:
Yemek tarifi
Sevdiği veya merak ettiği kitap sinema müzik şarkı isimleri
Rüyalar
Günlük
Harcamaları
Sevdiği sözler, yazılar vs
Ilginç bilgiler
Dualar ayetler
Herşeye bir defter tutar arkadaş.

Pinterest’e bullet journal ideas yaz arat. Şahane fikirler çıkacak karşına.

Çalışırken ders özetlerimi/ notlarımı yazmak için kullanıyorum. Bir de senede 3-5 defa günlüğüme yazıyorum.

Kitaplardan begendigin cümleleri yaz.

Calistigim seyler var, onlarla ilgili notlar alıyorum. Bende de cok guzel ve kaliteli defterler var, kiyamadigim icin coguna yazamıyorum :)

@stavro, o kadar uzun zaman kiyamayip sakladim ki o defterleri ben de. artik bakip bakip bunlari kullanmaliyim diyorum, simdi de yazacak bir sey bulamadigimdan kullanamiyorum :)

İsimlerini bilmiyorum fakat bir arkadaşım reçineyle benzer işler yapıyor. Reçineyi kalıpları döküyor vs. Belki bir faydası olur.

Fosilli anahtarlık diye geçiyor. Kehribar diye de aratabilirsiniz.

eğer endüstriye dökmeyeceksen, (seri üretim vs. yapmayacaksan yani) kişisel kullanım için şöyle yapılıyor;

bir parça köpük (strafor dedikleri)
eceli ile ölmüş bir şey (yeni ölmüş olması daha makbul)

1) bir parça pamuğu strafor'a toplu iğneile tutturuyoruz, ne kadar bir parça olacağı ise böceğin doğal duruşunda her ile karnı arasındaki boşluk kadar

2) böceğimizi bu pamuğun üzerine yerleştiriyoruz, bacakları yine doğal pozisyona getirip eklem yerlerinin sağı ve solundan iğne ile sabitliyoruz. (bacağı iğnelerin arasında sikıştırıyoruz yani)

3) bir kaç hafta bekiyoruz, böceğin iç organları çürüyerek yok oluyor. eklem yerlerindeki yumuşak doku ise sertleşerek öyle kalıyor. Bu noktada benim üzerinde çalıştığım böceklerden her hangi bir koku vs. yayılmadı ama belki kötü kokanlar vardır bilemiyeceğim. dikkatlice iğneleri strafordan ayırıyoruz. böcek verdiğimiz şekilde kalmış olmalı, bu noktada çok dikkatli olunması lazım en ufak bir dokunuş ile bacağı anteni vs. kaybetme riskimiz var.

4) bundan sonrası polyester ile çalışma, tercihen esnek yda kesme biçme yapabileceğimiz bir kaba (kola kutusunu ortadan kesip yapabilirsin) ihtiyacımız var. bunu evdeki atıl şeylerden yapabilirsin ancak ısıya biraz dayanıklı olması lazım. (plastiklerin her çeşidi de olmaz bu arada) polyester'i üreticinin belirttiği şekilde hazırlıyoruz ve bir kısmını kaba döküyoruz (yarım parmak kadar tabii böceğin ve yapılacak işin şekline göre değişir). ardından böceği dikkatlice bu döktüğümüz katmanın üstüne yerleştiriyoruz, bu nokta dikkat istiyor. böceği yerleştirdikten sonra kalan polyesteri böceğin üstüne gelmeyecek şekilde kenardan kaba döküyoruz. hafif döküp durup kabı hafif hafif vurarak yada kıpratarak hava boşluğu kalmamasını sağlıyoruz bu şekilde istenilen miktarda polyesteri döküp kurumaya bırakıyoruz (üreticinin belirttiği şekilde)

5) kuruyan polyesteri kalıpdan çıkarttığımızda hafif puslu bir görünüm olabilir, endiğeye mahal yok. bundan sonrası 200 numara su zımparası ile zımparalamak, pasta poliş yapmak.

ışıl ışıl sergi öğesi hazır.

Bunu illaki böceklerle yapacaksın diye bir şey yok, çiçekler, yapraklar vs. ile de yapılabilir aynı şey. çalışılacak öğeye göre kurutma, saklama vs. değişiyor tabii ona göre araştırmanı yapacaksın.


not: polyester donarken baya ısı çıkartıyor ona dikkat etmekte fayda var, bu ısı nedeni ile çalışacak öğede bozulma olabilir.

epoksi reçine ile yapılıyor. malzeme plastiğe yapışmadığı için her şeyi kalıp olarak kullanmak mümkün. tükenmez kalem kapağını kalıp olarak kullanıp, içine at sineği koymuştum arkadaşın verdiği. sonra kalıbı kırarak çıkartıyorsun elbette. hazır kalıp kullanılacaksa silikon kalıp en ucuzu ve kullanışlısıdır çünkü esnektir, donduktan sonra kolayca çıkar. bu reçine de aynı zamanda donarken ısınır, içine koyulacak ürünü sertleştirmek için (donarken yanmasın diye) saç spreyi, vernik, şeffaf oje vb kullanılabilir, sonrasında uygulama yapılır.

Bi arkadasim bluetooth kulakici modelini (tam modelini hatirlamiyorum) kullaniyordu ve hic memnun degildi. Ama detaylari aklimda kalmamis.

edit: telefonla konusmak icin kullaniyordu o.

oyuncu kulaklığı var bende Plantronics 777. çok rahat değildi 3 saat sonra kulakları iptal ediyordu, duruyor kenarda. paraya kıyıp bt sony aldım üst model.

ben 25te de yaşadım, evlendim 33e geldim 30da da yaşadım. zaman değişti. insanlar artık pragmatist, ancak arkadaşlıkta sevgili yapılınca durum değişiyor.
önemli olan arkadaşın işi düştüğünde gelmesi değil, her zaman gelmesidir. bu hayal kırıklıklarını hep yaşayacaksın...
biz de yaşayacağız. vefa istanbul da bir semttir.

cinsiyetleri merak ettim ben ikinizin de, bence fikir yürütebilmek için önemli bir faktör.

Kız arkadaş yapınca satılanlardanım.

bakis acin yanlis bence. benim 20 senelik arkadaslarim var bazen 2 sene arayip sormam sonra bulusunca oturur sabahlara kadar konusuruz. cunku arkadaslik baki ama hayat devam ediyor, oyle her allan gunu arayip soramam adami, onlar da ayni sekilde. ama gotu sikisinca hemen beni ararlar ben de onlari. ne durumda falan anam analarindan ogrenir o derece arayip sormam adamlari. ne konusacam erkek erkege telefonda, sacma.

ikili erkek ilişki dinamiklerinde ortak bir eğlence anlayışı şart. kamp yaptığım 15 yıllık dostumla kamp harici çok nadir görüşüyoruz çok yakın olsak da. o içmeyi sevdiği için başka arkadaş grubuyla daha samimi ya da daha sık görüşür araşır, whatsapp geyik grubu falan var onlarla. ben de tanıyorum hepsini ama denk geldiğimde giderdim yoksa çağırmazlar özellikle. bi başka 15 yıllık vardı onunla da haftada 2 kere buluşur kahve içer bol bol sohbet ederdik. sonra o küstü mesela iş bul çalış dedik diye :) 30 yaşında evde takılmayı seviyordu. henüz 2 ay geçmişti küseli, babamın öldüğünü haber veremedim misal adama, açmadı telefonunu. 2 senedir konuşmuyoruz şimdi.
dost nedir biliyor musun? ayrıldıktan sonra eski sevgili gibi bıçaklamaya çalışmayandır. tek fark o. herkes gider, dost giderken can acıtmaya uğraşmaz sadece sevgililer gibi.

İnsanın tek dostu ailesidir. onun dışında herkes geçici. hayatının bir süresinde dahil olup ayrılıyorlar sadece. bir benzerini 2 defa yaşadım. şimdi napıyorum ben de arayıp sormuyorum. onlar da arayıp sormuyor zaman bir şekilde geçiyor.

böyle biri vardı benim için de. nişanlandı, evlendi, çocuğu oldu hiç birinde yanında değildim. zaten yanında olmami isteseydi çağırırdı. en son sosyal medyadan engelledim. artık eskisi gibi olamayacağımızı da açık açık belirttim. biraz napsam ne etsem aramızı düzeltsem moduna girdi ama sonra aynı terane. o hayatına baktı ben de. şimdi amerikada kocası ve çocuğuyla.

başka birisi daha vardı. onunla da sürekli mesaj atan, arayan, buluşup görüşmeye çalışan bendim. bunları yapmayı bırakınca özür mesajı attı. kendimle vakit geçirmek daha iyi geliyor dedim ona da. bitti gitti uzun zamandır görüşmüyoruz.

velhasıl insanlar böyle dostum. alınmayacaksın, gücenmeyeceksin. ama sınırını da koyacaksın. görüşmek, buluşmak için heveslenen, çaba gösteren sen olursan basit insan kategorisine giriyorsun benim tecrübelerime göre.

Tony soprano abimizden sana gelsin.

"Ne kadar yakın olduğunun bir önemi yok, Arkadaşlar eninde sonunda seni yarı yolda bırakır. Tek gerçek şey ailedir."

Temel nokta beklentiye girmemek. Biliyorum insan duygusal bir varlık ama günümüz ilişkilerinde az sayıda insana kendini endekslemeyeceksin. Birarada olduğun zamanlarda keyfine bak. Sen faydalan, diğerleri senden faydalansın. Günün sonunda kendinle başbaşa kalmaktan korkma. İlber hoca hep der insan yalnız kalmayı öğrenmeli Türk insanı yalnız kalmayı başaramıyor diye.

adam tam bir ezik demek ki. kız arkadaşından ayrılırsa geri dönüş yaşar aramalarına merak etme. oradan anlarsın ayrıldıklarını.
böyle insanlara katlanamıyorum.

aynısını hatta beterini yaşıyorum aylardır. biz de erkeğiz, seninle yaşıtız. benim olayımın kişisi de çook yakın bir dostumdu, aşırı emek verdiğim ve özen gösterdiğim, benim için çok çok çok çok önemli ve değerli bir insandı hayatımda. haftada en az 1 kez yüz yüze görüşürdük, meslektaşız.

bahsini geçirdiğim bu değerli dostum ilk flört döneminde kız arkadaşı ile epey sorunlar yaşamışlardı, biz her şeyi konuşurduk, anlatırdı, benimle dertleşirdi, beraber çözüm bulmaya çalışırdık.
o dönem baya soğumuştu kızdan, ben destek ve teşvik oluyordum ona "kıza böyle yapma anlayışlı ol, ılımlı yaklaş" falan diye (meğer kendi ellerimle mezarımı kazmışım)

zamanla sorunlarını aştılar, 4-5 ay önce ilişkiye başladılar ve başlamaları ile iletişimimiz canım dostum tarafımdan bitirildi, yani bitirilmiş. yaşayarak fark ettim.

o zamanlar yeniler diye ben sıkboğaz etmemek için aramadım ve yazmadım, onun aramasını/yazmasını bekledim (öyle olmalıydı, ilişkisi yeni başlayan oydu, o ne zaman müsait hissederse o zaman elbet yazar diye düşünmüştüm, aksi hiç aklımın ucundan geçmezdi) ama aramadı ve yazmadı maalesef.

çok dehşet bir şekilde yıkıldım çünkü en değer verdiğim dostumdu. dehşet üzüldüm.
ilk acısı gibi değil şu an elbette ama onun yerine koyabildiğim/koyabileceğim (büyük konuşmayayım) bir hemcins dostum yok. o başkaydı, kardeş gibiydi bana.

canı sağolsun, iyi olmasını ve iyi şeyler yaşamasını dilerim. ama dehşet yıprandım.
soruna geleyim; bu bencillik midir bilmiyorum, belki kendi somut durumuma bunu kondurmak istemiyorum. senin de umarım durumların düzelir, özel mesajdan da iletişime açığım istersen, damdan düşen hesabı. beklerim.

Gida zehirlenmesi

Babasının öldüğü an.

ağzında aft çıkınca.

en korktugu seyi yasadigi andir. gercekten en cok neden korkuyorsunuz, bu soru oyle bir cirpida cevaplanan bir sey degil. epey derine inmek gerekiyor.

Hafızasını kaybettiği an.

Baya hasta oldugum çocukla ilk defa aynı ortama girmiştik. Bir universite organizasyonuydu. O ortamda yeni bir kızla tanısmıstım cok tatli hos sohbet bir kizdi hemen kaynastik arkadas olduk. Sonra benimki uzaktan gorundu. Zaten oraya beni o cagirmisti. Benim tarafima yaklasip yanimdaki kizi bir guzel opup askim diye sarildi.

Yani iste bu kadar.

(bkz: boğulmak)
bireyin toplum karşısında çıkmayan sesi gibi düşün ama daha ıslağını düşün.

Hicbir sekilde odeyemeyecek kadar borcun dibine batmasi. Malesef herkesin derdi kendi icin en büyüğü. Benim de bu...

yalnız yaşarken hastalanınca.

an değil ama yaşlanıp bakıma muhtaç olan, bakacak kimsesi olmayan, tek yaşayan insanlar bana çok çaresiz görünüyor.

erkekler için pisuvarda işeme anıdır, kim ne yaparsa yapsın hiç bi halt yapamazsın

bence ona sorulmadan adının konduğu an.

elinden bir şey gelmediği an.

aklıma game of throned'dan red wedding geldi. catelyn stark'ın oğluna bakışı...

sevdiğini kaybettiğin an. Allah korusun...

çok sevdiği halde eşiyle boşanmak zorunda olmasıdır.

En çaresiz anım mı bilmiyorum ama son zamanlarda en çaresiz kaldığım an şuydu. Konuşmak, tanışmak için can attığım bir kız vardı. Seminerde bir türlü yan yana gelemedik. O gün ondan önce gelmişim ve hemen önünde boş Bi yer vardı. Geldi oraya oturdu. Nasıl iletişime geçeyim diye düşünürken yanındaki çocuk sıradan bir şey söyledi ve konuşmaya başladılar ve tanıştılar. O an nasıl çaresiz kaldım anlatamam.

Çaresi olmayan bir hastalığa yakalanarak yavaş yavaş ölmesi veya aynı şekilde sevdiklerinin gözünün önünde günden güne erimesi.

Valla zor bir soru insanın başına gelenler herşey zor olabilir. İnsan zayıf bir canlı.

Bundan 6 yıl önce hepatit-A'ya yakalanmıştım yalnız yaşarken. Evde yalnız yaşıyordum. Yemek bile yiyemiyordum. Tek yediğim bal ve çeyrek ekmek. Geceleri ağrıdan ağlıyordum erkek halimle. Ayağa bile kalkamıyor. Tuvalete bile gidemiyordum. 4 gün sonra annem geldi hastaneye kaldırdı.

Trafik kazasi sirasinda kontrolu kaybedilmis bir arabanin icinde 1.5 tonluk o sey rastgele saga sola savrulurken sen sadece ne zaman duracak diye hicbir sey yapamadan arabanin icinde on camdan saga sola kayip giden yeryuzu goruntusunu izleyip zamanin senin icin yavasladigi birkac saniyelik surec. Yapabilecegin hicbir sey yok, sadece o momentumla bir yere gecirmeden bir noktada durmasini diliyorsun.

Tek derdin bu olsun panpa :)

Oluyor öyle ya; ben de yaparım ara sıra, sabah saatleri dikkatin oldukca daginij oldugu zamanlar genelde. Bunun daha kötü versiyonu kulağınizda kulaklık varken birinin sizinle konusmaya çalışması bence. Duymadığınız için cevap veremiyorsunuz, insanlar sizin umursamaz ya da kaba olduğunuzu düşünüyor.

Biz burda gözünün içine bakarak verdiğimiz selamı almayan hatta görmezlikten gelen insanların sıkıntısını çekerken sizin yaptığınız çok tatlı bee :) kız insan bi gülümser hiç yoktan...

Biz de yapıyoruz bazı bazı, dert değil. Çoğunlukla baykuş bakışı 180 derece başımı evirip çevirip kimse yoksa kardeş payı Kartal sorusunu soruyorum: bağa mı didin?

ben bana yapılmadığını fark etsem de cevap veriyorum, el sallayana el sallıyorum. iletişim kurmamak için can çekişiyor çoğu çok eğlenceli izlemesi. şaşırmış gibi yapıyorum sonra. insanlar böyle suratsız değildi ya eskiden.

çocuğa sormamışsınız sanirim kardeş istiyor mu diye?

istiyordu

çocuk psikiyatrisi daha uygun gibi. belki de ilaç kullanılacak durumlardandır.

Keşke ikinci için bir kaç yıl daha bekleseydiniz. Çünkü 3/4 yaşlar çocuk ergenliği dediğimiz ve çocukta kabına sığmayan davranışların pik yaptığı dönem. Birde kıskançlık eklenince olay çileden çıkarır boyuta gelmiş. Zamana bırakın. Çocuk psikologu zaman kaybı. Bu tür durumlarda Tek söyledikleri şey "görmezden gelin"

İmza: üç yaşında çok yaramaz ve inatçı bir kız babası.

Başka bir pedagog veya çocuk psikoloğu ile daha görüşün bence. Bir süre dediklerini harfiyen uygulayın, bir yerden sonra işe yarayacaktır. Ayrıca "keşke bekleseydiniz vs" diyenleri de görmezden gelin, herkesin durumu farklı kimse kimseyi yargılamamalı.

YOUTUBE'dan Adem güneş'in videolarını takip edin.

Ne kadar saçma bir yaklaşım. Olumsuz bir şey düşünmem. Ne güzel, özgüvenli ve düşündüğünü söyleyen biri der geçerim.

öncellikle kimseyi kolay kadın diye yaftalamam. taktik veya tabu bir öyle bir böyle oynayan kadına göre açık sözlü olanı takdir ederim.

Aslinda cok kotu bir dusunce bicimi ama cehalet iste. Oyle bir erkekten zaten uzak durun. O erkekler kendileri gibi cahil kadinlarla eslesiyorlar zaten.

yok ya ne alakası, çok saçmalamaca

Kesinlikle demem. Hem ne ilgisi var?

Tanıştığımız saat yattım, kolay kadın mıyım falan diyeceksin sandım. Bence bu durumu kafaya takman garip. Birinden hoşlanıp söylemenin kime ne zararı olsun. Hoşlandığını belirten erkek de kolay erkek mi oluyor

aynı tipler yüz vermeyince de "kezban" diyor. ee kimlere normal diyor bu davarlar?

18 yaşındaysa denmez.

18 yaşından büyükse "oha 2 ay beklemek ne?" denir.

reddedince kolay ve rahat, kabul edince gerçek aşk mı oluyor şimdi anlamadım.
ya da anladım da neyse.

kısmen doğru zira kolay kadın demek hafif kalır.

kesin yolludur gözüyle bakarız. genel olarak da öyle bakarlar. akşam yemeğe davet ederim gece de yatağa atarım şeklinde de düşünürüz genelde.

ve yanılmayız.

kadının kezbanı hadi bi nebze de erkeğin kezbanı hiç çekilmiyor ha tam öküz.

Muhafazakar arkadaslarim bile o sekilde yaftalamaz. Ne ayip lan.

2 ayda evlenen insanlar var yahu. ki bırak 2 ayı 2 günde de etkilenebilirsin.

ben bana direkt açılan kadınlara "kolay kadın" (bu da neyse amk) gözüyle bakmak bir yana, saygı duydum hep ve eğer bir ihtimal varsa şans verdim hep.

İnsan iki ayda kara sevdaya bile tutulabilir. Karşısındaki insanda farklı bir şey görmüştür ya da kendisini tamamladığını hissetmiştir. Her önüne gelene aynı şeyleri hissedecek diye bir şey yok. Böyle şeyler düşünen erkekler var maalesef, uzak durmak en iyisi. Çok gereksiz ve boş insanlar.

youtu.be ^^

Benim şahsi sınırım 1 sene, öncesinde olursa hafif gözüyle bakıyorum.

eleman zengin, yakışıklı falansa karaktersiz olması normal. cinsellige kolay ulaşım, onları nadiren seçici, çoğu zaman ise ölücü yapıyor.

"kolay kadın" süreyle ölçülebilecek bir olgu değil. uzun bir süre 2 ay bu arada.

sikayetvar.com

Şikayetvar'da yeterince olumsuz tepki var ve ben de şikayetimi yazdım. Oradaki şikayetleri pek umursamadıkları aşikar. Bir daha aynı mağduriyeti yaratmalarına engel olmak istiyorum.

www.turkiye.gov.tr

sitenin başlığı bu yüzden var sözlükte. şikayet dolu orası da. kimse okumayınca bi işe yaramıyor ama işte. bak sen de okumamışsın.

kendi alanim, kullanici deneyimi tasarimi.
berbat sistemler yapip insanlarin parasini aldik, sonra kullanici odakli yaklasim deyip daha fazla parasini aliyoruz

Otomotiv, elektronik, beyaz esya gibi pek cok urunde planli eskitme diye ciddi yatirim yapilan bir alan var. yani urun garanti suresince firmaya masraf cikartmayacak kadar dayankli yapiliyor. 3-4 yil sonra aniden orasi burasi dagilmaya basliyor. Bu cok guzel bir sagim teknigi.
Bil fiil uruerinde uygulama gelistirdigimiz bir mobil cihaz firmasindan ornek vereyim. Ayni mobil terminalin bi business bi de premium versiyonu vardi. Iki cihazda da ayni pil olmasina ragmen premium olanda pil 1 yil daha uzun gidiyordu. Cunku cihaza koyduklari bir sayac mekanizmasi belli bir sayida sarjdan sonra pil omru bitti diye ikaz vermeye basliyordu. Ve bu sayac degeri istedikleri gibi ayarlayabiliyorlardi.

Kola da yüksek oranda şeker var ''zararlı'' deyip Coca Cola Zero'yu piyasaya sürmek olabilir.

Kapsüllü kahve makineleri markaya bağlılık yaratıyor mesela. Makineyi daha uygun fiyata satıyor ama başka markanın kapsülleri uymuyor ve kendi kapsülleri de uzun vadede hiç de uygun fiyatlı değil. Bi de yeni adet çay kapsülleri çıktı bu makineler için.

şeker hastalığında da buna benzer bir döngü okumuştum. önce şekerli gıdalara özendiriyor, sonra ölçüm cihazı ve en son düşürücü haplar.

Durexin sahiplerinin dünyadaki tüm doğumların önüne geçmek gibi bir ülküleri mi olmasını bekliyordunuz. Adam hijyenik ürünler üretiyor çocuk bezi de bunlardan biri.

x marka gdo'lu tohum ve bu tohuma zarar vermeyen, sadece zararlı otları öldüren x marka zehirli ilaç.

nestle ve şeker ilacı

dün 380 tl'ye new balance ceket aldım, parası koydu ama bi 5 sene giyerim sağlam alet. oyun değer mi diyorsan evet. ama sen cebindeki paraya ve oyuna kaç saat ayıracağına göre yapmalısın bu seçimi. fiyatlar yüksek değil aslında biz çok fakiriz.

300 yine iyiymis, ilk ciktiginda 470 liraydi namussuz. Ben henüz oynamadim, yakin zamanda oynamayi dusunmuyorum ama görevleri güzel degil diyorlar. Rockstar gorevleri kendi sectigi sekilde oynamani istiyor yoksa oynatmiyormus. Nasil is la bu diye arastirdim biraz, epey izlenen gavur yutubirlardan biri bizimkiler gibi agzinin suyu akarcasina oynamayip 40 dakkka boyunca yer yer komik, yer yer sert bir sekilde oyunun aslinda disinin cok guzel ama icinin bos oldugunu anlatiyordu.

Kutulu ise oynadıktan sonra 200-230 tl arasına satma ihtimalin var, mesela Detroit’i 210 tl ye almıştım oynadıktan sonra aynı fiyattaki God Of War ile takas ettim onu da oynadıktan sonra 180 liraya satmıştım iki oyun 30 liraya gelmişti

Siyah giyen adam +1 kutulu ise alınabilir. Yoksa beklemeni öneririm.

Rockstar oyunları uzun süre sıkılmadan oynanabiliyor. Gta 5 çıkalı 5,5 sene oldu mesela ama hala en çok oynanan oyunlar arasında. Rdr2'nin hem hikaye hem online modu var. Kesinlikle değer.

hocam şunu söyleyeyim, bu kadar popüler olmasını biraz yadırgıyordum ne kadar abarttılar gibisinden ama oyun tam bir efsane. değer diyorum hatta baya değer.

Sırf rdr2 için PS4 aldım. Maddi durumunuzu bilemem ama alın bence .

ikinci el daha ucuza bulursun. bitirince satarsın. satınca da zaten ucuz bir fiyata gelmiş olur. bu tarz oyunların 2. el piyasasının fiyatı uzun sürer düşmüyor

Kadans ve nabız diye birkaç detay var hocam. Ben de pek anlamıyorum, bam güm sürüyorum ama biraz daha bilgili olanlar her şeyi hesaplıyor. Bununla alakalı forumlarda yazılmış faydalı yazılar var, göz atmanızı öneririm.

1 saat bisiklete binip maksimum nabzınız 130 olduysa yani kendinizi hiç zorlamamışsanız yakacağınız kalori miktarı o derece az olur tabii. Bisikletin bu açıdan hayal kırıklığı yarattığı doğrudur. Örneğin, 1 saat boks antrenmanı yapan biriyle 1 saat sahilde bisiklet ebinen birinin harcadığı efor aynı olabilir mi?

Nasıl yürüyüşten daha az? Çok yavaş sürülürse belki ama normal hızlarda gayet fazladır.

Bu bisiklerin yaktığı kalori
www.ilovebicycling.com

Bu da yürüyüşün
colodetoxs.net

Walking 3mph yazan hemen hemen normal yürüme hızı.
Bisikletin ilk hız kategorisi ise çok da hızlı olmayan sürüş, zaten ikisi de moderate. 2 katı civarı kalori yaktırıyor bisiklet

kadans yapmayı (sürekli ve stabil hızda pedal çevirmek) ve doğru pozisyonda pedal çevirmeyi öğrenip, üstüne bike fit yapıp yokuş antrenmanı yapabilirsin. yokuş çıkmayı öğrenin, insan dağ taş gezebilir bu sayede,araziye çıkmak her zaman çok gzel bir deneyimdir. her şeye kalori olarak bakmayı bırakın ayrıca. toplam kaloriyi spor ile eksiltmeye uğraşmayacaksın, yeme kısmını düzenleyeceksin.

bisiklette hiz sayesinde sizin pedal cevirmediginiz zamanlar oluyor. arabada gitmekten farkli olmuyor boyle zamanlarda. surekli pedal cevireceginiz ve zorlanacaginiz bir sekilde surun, o zaman gorursunuz :)

(bkz: les quatre cents coups)

Sivas
A monster calls

orphan

Leon.

empire of the sun'daki christian bale olabilir.

E.t. cocuk cast cekimini izle.
Basrol cocugu secerken elemanin yaptigi rolu kimse yapamaz.

Hayat güzeldir

kimi sevsem çıkmazı isimli kısa filmde, baş rolde oynayan çocuğun performansı çok iyiydi. Gerçi çocuk sayılmayabilir teenager diyelim.

what's eating gilbert grape filmindeki leonardo dicaprio performansı çok övülür. ben izlemedim.

Canım Kardeşim. Sinemadan ve oyunculuktan anlamam ama valla oradaki ufak kardeşi oynayan abimizi çok iyi bulurum.

www.imdb.com

benim unutmadıklarım sıralı tam liste:

sezercik/yumurcak filmleri,
leon - natalie portman bu filmden sonra aldı yürüdü,
harry potter 1'deki velet oyuncular,
havuç emre'nin veletlik zamanları,
son zamanlarda da the end of the fucking world'deki veletler.

the fall.

lilja 4-ever, leon, the fall aklima gelenler

Tekme tokat dalar.. şaka şaka, çok rahatsız olduysam misafir gidince koltuğu silerim.

Hiç rahatsız olmam.

Afedersin kaba etiyle koltuğa oturan misafirlerim var benim. O koltuk benim özelim, yeri geliyor kafamı koyup yatıyorum. Aklıma geliyor... mevhibe teyzenin neticesi acaba şu an burnumun koltuğa değdiği yerde miydi diye düşünmüyor değilim.

Rahatsız olmam.

Rahatsız olduğum bir konuysa girişte herkese ayakkabıları çıkarmayın diyip galoş giydiririm. End of the story.

Koltuğa ayak kokusu sinme ihtimali bu postu okuyana kadar aklıma bile gelmemişti. Çok sallamıyormuşum belli ki.

Abartıyorsun bence ya da o TV de gördüğümüz titiz hastalardansın

temizliğe, kokuya karşı hassasımdır aslında, ama bugüne kadar benim de aklıma gelmemişti. hem gelen misafir açısından, hem gittiğim yerler açısından.

bence misafirin ayağı koltuğa değdi diye rahatsız olacaksanız ya evinize misafir almayacaksınız, ya da koltuğa kalın bir kılıf geçirip her misafir sonrası yıkayacaksınız. bence bu bir takıntı.

ayağımı koymuyorum ama az önce tuvalette çatır çatır zıçtıktan sonra gelip g.tümü koyuyorum, onu ne yapacük?

hatta bence bu dediğimi okuduktan sonra gelen misafirlerin hepsinden ayaklarını kıvırıp altlarına almalarını isteyeceksiniz, g.tü değeceğine ayağı değsin diye :)

aha ben. hatta halıya basmadan önce terlikleri çıkarıyorum :/ niye bilmiyorum evde terlik sevmem. panduf versinler giyeyim :D

özetle okb.

Rahatsiz olmam. O kadar takintili olsam misafir kabul etmezdim zaten, iskence olur cunku.
En kotu koltugun kilifini yıkarım misafir gittikten sonra. Takilacagim en son seylerden biri.

profesyonel yardım almanızı öneriyorum

aynı mantıkla düşünecek olursak, bir sürü ayağın girdiği, kokusunun sindiği bir şeyi insanlar niye giysin?

ya taharet alıp ellerini güzel yıkamadıysa? koltuğun kenarlarına kolunu yaslamak suretiyle kahve aromasını ellerinden bulaştırırsa?
hayvan çiftliklerine girerken kimyasal bi sıvıya maruz bırakılır insanlar ve arabalar, dışarıdan mikrop taşınmasın içeriye diye, öyle bi düzenek yapabilirsiniz eve.

misafir de sizin ne idugu belirsiz terliginizi giymek zorunda degil. icinde mantar mi var, kolibasili mi var belli degil.

bir insani evinizde agirlarken ona iyilik, kiyak yapmiyorsunuz. yani evinizde sizin tutsaginiz olmuyor.

ben de misafirlikte başkasının terliğini giymek istemem mesela. Ayağı kokan misafirden rahatsız olurum tabi, samimi olduğum biri değilse karşımda koltuğumda bağdaş kurup oturması da tuhaf gelebilir ama bunlar ayrı şeyler. sizin takıntınız ayağın temizliğinden bağımsız olarak sadece koltuğa temas etmesi ve biraz saçma kusura bakmayın.

jimicik + 1

misafir, evsahibine yük gibi gelmemeli, evinize alıp onu ağırlıyorsanız, sokaktan geçen alelade bir insan olmadığını düşünüyorum, ki öyle de olabilirdi, bunda birşey yok, azıcık hoşgörülü olun. belki şuan bizim bilmediğimiz şeyler yüzünden dar bakıp sinir oluyorsunuz,

aklıma shameless'daki temizlik takıntılı sheila geldi :D

insanları kapıdan içeri alırken ayakkaplarını poşetletiyordu =) koltuklar muşamba kaplı

misafirinizin dedikodusunu yaparak ayıp etmişsiniz bence.

Hepiniz terlige takilmissiniz dostlar.Tamam o giyilmesi diyelim de koltukta bağdaş kurmak ne bileyim.Kimsenin evinde yapmam ben bunu. Teyzemde olsun başkası da olsun.Terlik giyilmemesi bı yere kadar mantıklı da.

Giymiyorsa ısrar etmem. Ancak sizin koltuğa ayak değmesinden rahatsız olmanız biraz abartı geldi, koltuk sonuçta kıçımızı koyuyoruz. Çok rahatsız oluyorsanız örtü serin örtüleri yıkarsınız. Ben de örtü ile kullanıyorum koltukları, ayak konmasın diye bir rahatsızlığım yok ama bir süre sonra kol koyulan yerler ter kokuyor ister istemez. Örtüleri yıkıyorum mis gibi kokuyor.

Ciddi psikolojik bir temizlik hastalığı var sizde.

aklimin ucundan bile gecmeye ihtimaller/olaylar.

ne hayatlar yasaniyor harbiden :D

Bence bağdaş kurması güzel şey ya gelen misafirin. Yakın ve rahat hissetti demek kendini. Hoşuma gider yani. Sonuçta öylesine birini evime zaten almam. Gelen de kendini rahatsız hissediyorsa hoşuma gider. Yaptığı ayıp değil benim için. Halının ortasına işemiyor sonuçta.

Yalnız olduğumu sanıyodum değilmişim. Evet bence de okb bu benim çözümüm eve misafir çağırmamak. Bu yüzden koltuk sildiğim oldu. Aşırı rahatsız oluyorum, mantıklı olmaması rahatsızlığımı azaltmıyor.

terlik verilme sebebi ayak kokusunu engellemesiymis oyle mi?
bir yasima daha girdim.

Misafirlikte verilen terlik pamuklu ise giymem asıl herkesin giydiği terlik pis gelmeli. bağdaş kurarak ayak kokusunu sinebilen insan terliğe napar allah bilir. bu derece bir misafir ile denk gelmeyeli çok oldu.

jimicik+1
buna takıyorsanı misafir geldiğinde koltuğa kılıf geçirin

"kimsenin evinde bagdas kurmam" bu cumle hastalikli, icimi ciz ettirdi. ev mahrem bir sey ben birinin evine gidecek yakinlikta isem ayagimi bagdas yaparim. bu aklima bile gelmez. bir suru arkadasim var evime gelip giden birkac tane. onlar da ayaklarini koltuga koymus vs zerre umrumda olmaz. ben de titizim evime gelen arkadaslarima verdigim terligi baskasina vermem. pijamalarinin icene sabun saklarim. is fircalari kapaklidir ve sarar kaldiririm. ama ayagi koltuguma degmis bu cok sacma ya. nebliyim bunu dusunmek obsesyonla alakali, hayati insana zindan eder.

ha ama su var tiksindigim insanin ayagimi koltuguma koymasini istemem. guzel kokmayan bir arkadasim gittikten sonra yatak yorgan her seyi degistirmistim, guzel kokuya bayilirim. arkadasimi sevdigim halde ayagi beni rahatsiz etmisti ama ten kokusu bu kadar belirgin insanlara cok az rastliyorum.

Size biraz hak vereceğim sanırım. Çok misafir ağırladığım için bazı şeyleri söylemenin yollarını buldum. Yerler çok tozlu diyip zorla terliği giydiriyorum. Evde bebek var, doğum yaptığım günden itibaren halden anlamayı bırak laftan da anlamayan ailelere sahibiz. Kolonya şişesinin yarısına dezenfektan döküp misafirin eline boca ediyorum. Ayak mantarı , ter kokusu vs. bunlar önemli şeyler değil. Biz o kadar çok hastalık geçirdik ki ayak mantarı en son korkacağım şey.

Bizim insanımızın kodlarında el yıkamak yok. Bir eve misafirliğe gidildiğinde önce ellerimi yıkayıp sonra tokalaşıyorum. Mecbur kalmadıkça ev sahibinin eşyalarını kullanmıyorum. Ayaklarımı da iki saat sarkıtırım problem değil. Usturuplu oturmuş olurum böylece. Bence sizde problem yok. Aşırı rahat bizim toplum.

avm'de pet shop'lar bile satıyor. polisin ilgileneceğini sanmıyorum.

yönetmeliği biraz kurcaladık da, pet shoplar belli kriterleri sağlarsa (özel eğitimini almak, hayvanlar için uygun ortam ve bakım koşulları sağlamak, devlete kayıtlı sertifikalı gibi olarak vb.) sadece evcil hayvanları satabiliyormuş resmi olarak.

satanlar kötü evet ama asıl sorun parayla hayvan alanlarda, aldıktan sonra da tek derdi çiftleştirip yavruları satmak olanlarda, bu gerçeği kabullenelim. insanlar artık sevgiliyi de, hayvanı da aksesuar olarak görüyor.

HAYTAP. bu konuda bakanlıktan da destek alarak işlemleri yapıyor.ç satılan hayvanlara el koyup ücretsiz olarak hayvanseverlere sahiplendiriyor.

bu konu kesinlikle kişiden kişiye çok fazla değişen bir konu. sakın buradan gelecek yoruma göre alma. deneyerek öğrenmen gerekir.

bir de yan yatıyorsun tamam. o uykuya dalma şeklin mi yoksa uyandığında da kendini o şekilde mi buluyorsun bunu da bi düşün derim ben. çünkü ben yan yatıp sırt üstü uyanır vaziyette buluyorum kendimi ve uykumun büyük bir bölümünü sırt üstü uyuyarak geçirdiğimi biliyorum.

aynen ben de dedigin gibiyim kanka.

www.amazon.com

www.ebay.com.au

www.manchesterwarehouse.com.au


sunlar nasildir acaba ?

www.yatasbedding.com.tr

git dene pişman olmazsın. geçen yılbaşında 100 tl'ydi bu yastık.

kendi tarzı olan, kendisi gibi takılan bir adam. başkası olmak isteyenlerce dahi olarak adlandırılıyor ama potansiyelini gösterme şansını bulmuş normal bir sanatçı işte.

Manyak degil. Saglam bir imaj calismasi yapiyor ve onun uzerine gelisiyor olaylar. Dali tamamen proje bir sanatcidir.

Manyak değil lsd bağımlısı

ara guler'in anlattiklarini dinlemelisiniz bence:

www.youtube.com

vasifsizligin kabuğa sokulmuş hali evlilik. en boş insana dahi bir ünvan, bir statü köpüğü verir. toplum dediğin şey kontrol edilmesi gereken kalabaliktir, bunu yapmanın yollarindan birisi de insanların yaşam şeklini tasarlamaktir. sistem öyle güzel işler ki toplum kendi kendini motive eder, ödüllendirir veya cezalandırır.

bunun örneği yok çünkü doğru değil, saçma sapan geleneklerle insanları kandırdılar yıllarca, aslolan bireydir, birey güçlüyse toplum da güçlüdür. Bugün en güçlü toplumlar yine birey olarak güçlü insanların olduğu toplumlar, örnekleri bir dünya.

Devlet desen mantikli da(romalilar bu kafayla devlet oluyor) toplum niye yikilsin? Cingeneler yikik mi simdi, tonla kabile yasami suren topluluk yikilmis mi? Araplar,kurtler?

Sosyoloji ve kamu yönetiminde gayet geçerlidir. Aslında hiç de uzaklaşmıyoruz.
Burada öne sürülen yapılan çocukların aileye mensup olması ve bakımının ailece karşılanması, yaşlılarında aynı şekilde ailece bakılması ve miras yolu ile mülkiyet aktarımı.

biz insana tek başına değer verirsek götü kalkıyor, insanı ancak bir kurum içinde değerli kılmamız lazım. en maliyetsiz kurum da aile. eğer insan bir kurum dışında da değerli olabildiğini fark ederse, devlet kurumuna olan sarsılmaz bağlılığı sarsılır, o zaman da "devlet babamdır, sever de döver de" demez. devlet de boku yer.

bence bu.

Ben olsam yine de ozur mesaji atardim. Bir de is yerindeki insanlarla pozitif ya da negatif yonde bu kadar yakinlasmak iyi degil.

noktalama işaretleri kullan. konuşurken de böyle misin. hepsini okudum ama hiç bir şey anlamadım.

Hakareti haketmek nedir ya? Siz kimsiniz de buna karar veriyosunuz pardon? Sorunlariniz var bence, kadindan uzak durun.

Resmen durduk yere kadına hakaret etmişsiniz ama o size ağzını açmamış. Şimdi de özürümü kabul etmezse hakaretleri sonuna kadar hakediyor diyorsunuz.

Bir psikoloğa görünün.

Durduk yere değil
kabul etmese bile özür dilemek istiyorum
ama bir yandan dediklerimi de hakediyor

Psikoloğa görünmeniz faydalı olabilir gibi geldi bana da.

Pahalı, "maddi değeri olan" hediyeye karşıyım. Ben almam, bana alınmasını istemem. Bu konudaki net düşüncemi eski sevgililerim hep bilirdi. Kendilerinden gelen maddi değeri olmayan ama işe yarayan şeyleri kullanmaya devam ediyorum, geri vermedim. Aynı şekilde verdiğim hediyeleri tabi ki geri istemem.

2. değerli dediğiniz maddi olarak mı sadece? öyle anlayıp ona göre cevap veriyorum. değeri belirleyen kişinin kendi imkanlarıdır, örneğin aşağıda yazan 7 bin tllik tek taş yüzük kiminin lafını edeceği meblağ iken kiminin umrunda olmaz.

ben karşı tarafın kendini zorlayarak alacağı hediyeye sıcak bakmam. anlamsız çünkü. benim de canım her sevgililer gününce porsche cayman hediye etmek/hediye edilmesini istiyor.

ayrılık sonrası hediyeyi geri istemek acizlik. yatırım mı bu? oldu olacak yasal faizi ile isteyelim. hatta depozito hesabı gibi bankaya koyalım.

umarım o durumda hiç kalmam fakat geri vermeyi teklif etmem. isteneceğini de sanmıyorum. bir yandan ne yapılır onlarla onu da bilmiyorum, o neyse ki soruda yok.

Biraz birikim yaparak erkek arkadaşıma güzel hediyeler aldığım oldu, geri istemedim. Bana alınsa da geri vermem. O an sevdiğin insanı mutlu görmek için içinden gelip bir jest yapıyorsun, ayrılınca geri alırım diye hesap yapmak bence hoş değil. Ama mücevher, pahalı saat gibi hediyelere de pek sıcak bakmıyorum sevgililikte. Gerek yok o kadarına.

pahalı hediye konsept olarak çok yanlış. louis vuitton çantaya bacaklarını açan kız tanıyorum ki kız çanta takan birisi bile değildi. eğer pahalıysa rüşvettir bence. öyle ya da böyle herkes bir şeylerini satıyor.

ben bir sevgilimden ayrılırken bana sembolik anlam yükleyerek aldığı bütün hediyeleri (sanat sepet şeyler, yazdığı birkaç mektup vb. pek maddi değeri yok) geri vermiştim; çok ağlamıştı. mücevherat tipi bir hediye bir defa aldım şu ana kadar sadece o da şimdiki sevgilime, ayrılsak geri istemezdim, hatta bu soruyu okurken farkettim tamamen aklımdan çıkmış. öyle bir hediye de gelmedi çünkü saat ya da takı kulanmıyorum oldum olası neredeyse; herhalde onunla da ilgili.

sevgilime pahalı hediye almam. çok gereksiz ve yanlış

1- Topu topu hediye alacağım bir kişi oldu. Bir alana bir bedavanın bedavası gitti, geri istemedim ama onu bile gönderdiğime üzüldüm. Çünkü o bana çöp bile almamıştı.

yazmak veya konuşmak

İşten eve dönerken yapıyorum ben 2 saat sürüyor yol malum

en radikal kararımı tek başıma bisiklet sürerken aldım. ilçe değiştirmişim,eve geldiğimde bacaklarım tutmuyordu. aynı dönem her akşam üzeri uzun yürüyüşler yapıyordum.(bilenler için mavişehirden tersaneye gidip geri dönüyordum) keşke bunu rutin haline getirebilsem diye düşünüyorum hala, hem zihnini hem bedenini rahatlatmak için muazzam. yazmak,yüzmek,koşmak vs yalnızca kendin için yapacağın bir rutinin olsun ama bu aynı zamanda zihnini de meşgul etmeyen bir şey olsun ki kendini dinlemeye fırsatın olsun.