hesabı ticket ile ödemek ne gibi bir rahatsızlık veriyor doğal ortam gözlemi yapıyorum da cevaplarsanız sevinirim teşekkürler.
iyi geceler.

Bende bunu sormaya geldim, ticket neden facia oluyor ki?

all girl bence ticket demek artı özellik demek işim gücüm var anlamına gelir. ticket iyidir.

onedio.com

ilk buluşmamızda kafeden ayrılırken merdivenlerden popomun üstünde saydıra saydıra inmem. sonra zaten ayrıldık :(

Cevaplara istemsiz güldüm. Benim bir keresinde buluşmanın sonunda tam mekandan ayrilacakken ayaga kalktigimizda adam dudaklarima hamle yapmıştı. Geriye kacarken dusuyordum az daha, inanamamistim, gozlerimi belertip kalmıştım. Oyle samimi falan da konusmamistik hic. Ciddiydi konusmalar. Sonra birlikte yuruyecegimiz bir yol vardı. Buz gibi yurumustuk, aramizda iki metre. onu hic unutamiyorum.

Ilk bulusmaya cocugun 1-1,5 saat gec gelmesi.
Ustune cok alakasiz bi tip olmasi.
E o gelene kadar acikinca ben bisiler ixmek yerine yemek yemeye gitmemiz ama yemek kulubune goturmesi ahdjjdsh
Onun fazladan corba ve kola icmesi ama hesabi ikiye bolmemiz ve benim aslinda fazla odemis olmam. Hic de vermeyi teklif etmemisti.

Ha niye bekledim, bilmiyorum ahdjd

Ps. Kadin tarafiyim :/

Kadın tarafıyım.
Flört başlangıcı olabilir diye düşündüğüm buluşmada çocuğun anlattıklarıma normal gülüp geçmesi gerekirken aşırı gülme krizlerine girmesi, ben susup ciddileşip yüzüne bakarken hala gülmesi(siniri bozuldu sanırım..o kadar komik değildi yani)
Waffle yerken kravatının ucunun çayın içine girmesi, ordan kurtarınca çikolataya bulanması.
Biz tanıştığımızda sırma gibi güzelim sakalları vardı, buluşmaya sinekkaydı geldi ! ehe mehe artık iş hayatında daha ciddiye alınmak istiyormuş.. Başta sinekkaydı görünce ayaklarım geri geri gitmişti zaten, keşke hiç buluşmasaydık.

bi keresinde fatih adında bi çocukla çıkmıştım. ilk buluşmada gözlerimin içine bakıp;

- fatih ne demek biliyor musun? fetheden... demişti de yüzüne karşı gülmemek için kendimi zor tutmuştum. (söyleme tarzı da komikti. kısık ses falan :)


sonra geçen de birisi ile görüşecektim adam beni şurdan alır mısın? deyince 2.ciye görüşmedim.

görüşmek için davet edip olumsuz cevap alınca kasada kenara çekiliveren bi adamla çıktım. ki buna rağmen hala 2 günde bir aramaya devam ediyor yüzsüz adam.

ha bi de çok güldüğüm bi olay var. sevgilimle kardeşi kaldığım şehre gelmişti. dönüşte taksi dolmuşa bineceğiz 3 kişiyiz arkaya sığacak kadarız yani. sevgilim hop atladı öne bindi. kardeşi de binmiş bulundu. ben ortada bi tarafta sevgilimin kardeşi bi tarafta adamın biri kalakaldım öylece. aklıma geldikçe gülüyorum hala şapşiğe. :)

bende kendimden örnek veriyim. kızla ilk kez bulustum pub tarzi bi yere gitti. yedik içtik kalktık gidiyoruz. dingil mekan sahibi mutfak kapısı ile cıkıs kapısını yanyana koymus. bende o zaman mallıktan mi toyluktan mi nedir bilemicem simdi. kızı arkada bıraktım onden cengaver gibi gidiyorum kapıyı actim mutfak. patates soyan aşcilar bakakaldı bana, arkamı dondum bu seferde kız tuhaf tufaf bakıyor. ama en bombası arkadasımın basına gelen. cocuk kızla bulusuyor kız sıgara iciyor ve cakmagi bitiyor mu yanmıyor mu ne. kafeden cıkıp bakkala cakmak almaya giderken araba carpiyor

ahahah benim uzmanlık alanım:)

kayserili bi muhendisle-ki ben o zamanlar ogrenciydim- ilk bulusmada sinemaya cagırdı. normalde pek de sinema insanı degilimdir ama gittim cocugu begeniyodum. hesap odenirken geri cekilme huyum yoktur ama hepsini ısmarlarsam cok koyacaktı-üstelik o cagırmıstı- boluselim dedim. tamam dedi geri cekildi direk. ödedim ama bi yumru oturdu bogazıma, paradan degil de hem dısarı cagrılıp hem deger gormedigimi hissetmek koydu. sonra olmadı zaten.
yabancı bi elemanla buluscaktık ama ben date mi iş mi oldugunu tam anlamamıstım, zira iş temelli bi muhabbet baslamıstı. ama adam agır date gibi hazırlanmıs, ben gayet yemegimi/tatlımı bile yiyip gitmiştim, tokum dememe ragmen balıkcıya gidip oturdu. sonra adam erdogan'ı savundu abd'ye karsı duruyo falan derken baya atısmıstık. sonra arayan olmadı.
ortak tanıdıklarımız sayesinde uzaktan tanıstıgımız ama ilk kez basbasa gorusecegimiz bi olayda, öncesinde bulustugum ve durumu soyledigim canı sıkılan densiz bi arkadasın bi türlü bizi yalnız bırakmamasıyla olayın tum ruhu kacmıs, sonra canım sıkıldıgı icin herseye nerdeyse tam dusundugumun zıttı cevaplar vererek batırmıstım.

Allah'ım daha neler var ama daha fazla anlatırsam ifşa olurum, ilk bulusma basarısızlıgı tartısmasız benim işim.

Ben sipariş verirken mala bağlamıştım. İlk buluşma değil ama akşam üzeri bir yemek yemeye karar vermiştik. Biraz aç olduğumuzdan direkt dürümcüye girdik. Ama öyle adana falan gibi değil, daha modern bir yer. Sipariş verirken sucuklu dürüm istemiştim, kız da sucuklu dürüm şu anda yok demişti, ben de biraz düşünüp ııı o zaman sucuklu dürüm istiyorum demiştim. Arkadan müdür mü ne gelmişti. Sonra kız arkadaşım sucuklu dürüm yokmuş deyince hıı iyi tamam o zaman, normal olsn falan demiştim. Niye öyle oldu anlamadım. :)

buda bi arkadasımın basına gelen. cocukla bulusuyor. kiş günleri kar mar feci yagıyor, elaman kızın arka camın silecegine gül bırakıyor kızda bunu görmüyor çalıstırıyor silecegi akabnde camın anası ağlıyor.

Kızın Fetöcü çıkması. O zamanlar akp yoktu.

Bi kız vardı adı ve soyadı aynı. Yüzyüze tanıştık facebooktan eklemek istedi, kabul ettim. Sonra muhabbet hızlı ilerledi online flörtleştik, ilk buluşmada aşkım moduna çoktan girmişti kız. Konakta buluştuk, açım dedi ve çeyrek kokoreç yerken göbeğine bebiş dolmasından falan bahsetti. Kokoreç o işe yaramıyor dedim. Kız çok zayıf bu arada. Yürüyerek alsancağa geçiyoruz kordonda. Evde çıkarken annem nereye gidiyor diye sordum, sevgilimle buluşacağız dedim ve senin fotoğrafını gösterdim dedi. Erken olmuş dedim. Alsancakta Starbucks a oturduk, sevgilimle kahve keyfi yazarak (cidden) Check in yapmak istedi, beni etiketleme de ne yaparsan yap dedim. Kahveyi içtik izbana giderken göte bakmak için iki adım geride kaldım ve kot pantolonunun tam götüne 72 punto ile yazılmış RAW STAR yazısını görünce kıza bağırdım bu ne lan kezban pantolonu giymişsin diye, öyle deme yha aşkım ben seviyorum falan dedi. İzbandayız, Halkapınara ineceğim, inmek için hazırlanırken kız hoşçakal aşkım seni seviyorum dedi, dizlere iki elimle birden şaaap diye vurup hadi bana müsaade diyip kalktım. Arkama bakmadan gaçhtım. Akşam facebooktan kafalarımız uyuşmadı dedim ve engeli bastım. Fotoğrafçı dedik eğlenceli kızdır dedik, hakikaten öyle çıktı.

Bir keresinde gece burada yüksek lisans yapan yabancı biriyle tanışmıştım. Türkçesi de var çocuğun. O günden sonra sürekli buluşmak istedi sarhoşken aradı bilmem ne sonunda gündüz gözüyle buluştuk. Herif iki saat boyunca türk kızları çok kezo, türk kızları çok kezo diye konuştu ya. Karşısında da bir adet türk kızı jazzabel var. Bununla evlenmek için zorlayanlar olmuş falan ay banane yani ben kendi halimde takılan insanım. Ülkesine dönmeden iyi vakit geçirelim diye düşündüm şikayetlerini dinledim. Sonra da istemediğin insanlarla zorla beraber olma o zaman salak mısın aptalsın falan diye tatlı tatlı sövdüm. Öyle söve söve ayrıldık. Hala ortak arkadaşlardan selam gönderir ahahah.

Linkedin'den bir hatunla tanışmıştım.O sayfada birinin peofiline bakınca bildirim gidiyor karşı tarafa.Bir hafta profile bakmayla geçti sonra ekleşme ve muhabbet. O bir hafta karşılıklı birbirimizi stalklayıp ezberlemişiz. Muhabbet o gazla sabah 7'ye kadar sürdü. Ama sonlara doğru artık sevgili konuşmaya başladık daha hiç tanımadan. O günün akşamı uyumadan buluştuk. İlk facia kızı buluşulacak yerde yarım saat bekletmek oldu. Nasıl göründüğümü bile hatırlamıyorum. Hiç adetim olmamasına rağmen sakalı kesmişim sinek kaydı bir vaziyette gitmişim. Sakalı kesince 12 yaşına dönenlerden olduğum için gecenin başından beri hatunda bir memnuniyetsizlik hissettim.Birkaç saat önceki kızdan eser yoktu. Gece bittikten sonra da bir iki mesajlaşma dışında olay bitti. Nedenini sordum duygu oluşmadı elektrik olmadı vs diye geçiştirdi. Demek ki o son sakalı kesmicektik. Güzel de kızdı bea.

genelde tertemiz geçmiş düşününce diğerleri ama, bi keresinde ergenim o zaman daha 20 yaşında falan, aşığım ama nasıl aşığım hormonlar kulaklarımdan akıyor, uzun zamandır da arkadaşız baya yakınız. official ilk buluşmamıza on saat düşünmüşümdür ne giysem diye, o zaman da siyah saçlı beyaz tenliyim, koyu yeşili yakıştırmışım kendime full yeşil bi bluzle gittim buluşmaya. buluşmada ve ilerlemede sıkıntı olmadı, ama birkaç hafta sonra bi yerde "yeşil de en nefret ettiğim renk ya ıy" dedi. ben şok. uzun zamandır arkadaş olmasak eyvahmış.

bi keresinde bi kızla buluşmuştum. kızla netten tanışmıştık, ama muhabbet faaln süper ötesi kız da güzel. ulan bi buluştuk ki kız yani allah affetsin hali tavrı falan tam bir cam kırığı efekti. sonra eski sevgili muhabbeti açılınca tamamen buluştuğum çocuk bana karşim diyimce mode. on yapıp "bence siz olursunuz, bunu dışarıdan bakan biri olarak söylüyorum" falana bağlamıştım en son da "çok uykum var" diyip sıvışmıştım :d

bi keresinde başka bi kızla buluştuk onla da aynı, kız güzel muhabbet iyi falan, ama gel gelelim kız hayatı tumblr olarak yaşıyodu. dışı tam bir londralı ama içinde bambaşka fırtınalar esiyo. söylediğinin aksi bişey söyleyince laf sokar gibi olmuştu, sonra mekandan kalkarken para üstü olan 2 lirayı zorla ona vermiştim al al diye sasdasds

diğerleri normaldi genelde

uzun ilişkim bitmiş bunalıma girmişim biriyle tanıştık toplu bir ortamda. İşte çok güzelsin şöylesin falan felan iltifatlar, evlerimizde çok yakınmış yarın ikimiz buluşalım mı dedi. Numaralar alındı edildi, bi film var vizyonda ona gitmek istiyordum laf arasında geçti hadi yarın oraya gidelim dedi, tamam dedim. Film bize uygun saatte bir avm de var gitmek için sözleştik. Bu avm nin servisi geçiyor bizim ordan onla gideriz 5 te durakta ol dedi. Hadi dedim avm nin içine kadar gidiyor diye tercih etmiştir bunda ayıp bişey yok eyvallah. Ben biraz geç kaldım dedim ki gecikeceğim, olsun sorun değil bi sonraki servis 35 dk sonra onu bekleriz dedi. Ben bi kıllandım tabi neden otobüse binmiyoruz ki diye. Neyse servisle avm ye gittik, yemek yiyelim dedi kasadayız ödeme sırasında cüzdanı çıkardım bu bana dönüp bişeyler mırıldandı, hesabı ödeyecek sandım cüzdanı çantama koydum, 2 dakika sonra kadın ödemenin kalanını sizden mi alıyorum dedi ben şok :D meğersem bana orda ilk seferlik yarı yarıya olsun demiş. :) sonra sinemadan çıktık tatlı ısmarlamak istedi ben kasada elimi cebime atınca aa olur mu bu seferlik benden dedi sağolsun :) en son posta karşıdan karşıya geçerken telefonum çaldı o sıra telefonla konuşurken fırsattan istifade elimi tutuverdi, ben bunun ele bi patlatmışım bir daha da görüşmedik zaten :)

10 sene önce internetten tanıştığım kızla buluşunca "fotoğraflardaki kardeşin mi" diye sormuştum, haliyle neden diye sordu, "ablası gibi duruyorsun yakından" demiştim. patavatsızlık iyidir.

Ohoo bende çok var. :)

Genelde hesap ödemesi üzerinden sorunlar yaşanıyor ama ben yaşamadım hiç. Yemeği bi taraf ısmarladıysa tatlı benden, sinema bilet senden vs şeklinde gayet ılımlı olmuştu.

Gelgelelim tinder üzerinden buluşmalarımı yazsam anı olur. Biriyle buluşmuştum, hep eskilerden muhabbet etmiştik 80ler şahane yaa muhabbetiydi. Ben de geyik yapıyodum eskiden çıkma teklifi vardı, bi ağırlığı vardı bu işin diye. Çocuk ilk buluşmamızın akşamında bana tinderdan benimle çıkar mısın? yazmıştı. Yaşı 28. :)

Bi başkasıyla yaklaşık 1 ay falan konuşmuştuk. Mimarlık son sınıftı. Mezun olurum askere giderim bekler misin beni moduna kadar gelmişti. Buluştuk. Ben etkilenemediğimi söyledim. Kısaca tipini beğenmemiştim. Uzatmadan, görüşmeyelim dedim. Çok üzüldü bozuldu falan. Aradan 3 ay geçti. Çocuk hırs yapmış. Mezun olmuş. Spora gitmiş, kilo almış, vücut şekillenmiş falan. Tekrar buluşmak istedi ama ben son halini görmemiştim. Tamam dedim. 1 kahvelik hatrımız var tabi ki. Buluştuk. Ben beğendiğimi ifade ettim. Spora devam et falan dedim hatta. Haftasonu müsait misin buluşalım dedi. Müsaitim dedim. Haftasonuna kadar ne aradı ne sordu. Birden bıçak gibi kesti iletişimi. Ben önce anlamadım ne yapmaya çalıştığını. Sonradan dank etti. Hani sen beni beğenmedin, ama baaak ben ne oldum, şimdi de ben seni istemiyorum ayağı yaptı bana :D

Onun dışında yarım saat bekletilmişliğim var.

En özeli 8 yıl çıktığım ilk aşkımla ilk buluşmamızda el sıkışmak için elimi uzatırken kendimi popomun üstünde bulmuştum. Hiç gülmeyip elini uzatmıştı. Ama ben kıpkırmızı oldum tabi. Elini de tutmadan kalkmıştım hey gidi.

Çok var saçma olaylar da aklıma gelmedi hepsi.

benim başıma gelmedi de bi arkadaşıma kız ilk buluşmada "ben sana olumlu olumsuz dönerim."demiş ahahaha :D

kadın tarafıyım, acı dolu bir hikaye anlatacağım.

uzun süreli ilişkimin bitmesiyle boşluğa düşüp çift yüksek lisans yaptığım ve ev-kütüphane-iş-spor dışında hiçbir ortamda bulunmadığım bir dönem. iş arkadaşlarım beni biriyle tanıştırmaya karar vermiş. benim de sebebini bilmediğim bir doktor zaafım var. dediler doktor bir arkadaşımız buraya yeni atandı, seni de facebooktan görmüş çok beğenmiş. bir akşam yemek yeseniz olur mu? benim de basiretim bağlandı, hiç çocuğun profiline bakmak falan aklıma gelmedi.

buluşma günü yer belirleyeceğiz, ben istiyorum ki daha yolları vs bilmiyor, ona yakın bir yerde buluşalım. o da ısrarla sen seç, bizde erkek kadının ayağına gider dedi. benim de sürekli gittiğim bir et lokantası var. risksiz bir seçim olarak orayı tercih ettim. saçlar makyajlar yapıldı, şık şıkıdım giyinildi, restoranda bekliyorum. kapıyı da gören bir yerdeyim, çocuğun tipini bilmediğim için her girene bakıyorum. 15-20 dk beklemenin ardından beyaz pantolon, beyaz cekat, beyaz gömlek kombinasyonuyla biri girdi ama hiç ihtimal vermiyorum derken bir baktım telefonum çalıyor. telefonu açar açmaz zaten benim masaya hamle yaptı. garsonlar garip garip bakıyor. adam ibrahim tatlıses ankara şubesi. yine de önyargıyı bir kenara bırakıp objektif yaklaşma kararı aldım.

garson menüleri getirdi bu arada. benim yiyeceğim şey belli olduğu için kayranin kedisi hanım her zamanki siparişinizden yaptırıyorum dedi. doktor beyin seçimini bekliyoruz. adam sanki menü başka bir dilde yazıyor gibi evirdi çevirdi. dedim istersen yardımcı olayım, ne tür bir şey yemek istiyorsun. o sırada sinirlendi zaten, "antin kuntin şeyler yazmışlar lahmacun falan yok mu" dedi, "bonfile diye bir şey var mesela, bonfile ne? sen duydun mu hiç böyle bir şey? ne oluyor tam olarak?" dedi. garson zaten artık çocuğun tavrına gülmemek için kendini zor tutuyor, ben bonfilenin hayvanın neresi olduğunu falan açıklıyorum ciddi ciddi, o sırada garson "t bone verelim isterseniz" dedi, doktorumuz "neybon" diye karşılık verdi. derken zor bela siparişi verdik, ben kalkıp gitsem çok mu hayvanlık olur muhakemesi yapıyorum içimden. sonuç olarak bilindiğim bir mekanda daha fazla rezillik çıkmasın diye oturmaya karar verdim. kendimi de teskin ediyorum nasılsa yemek yiyecektin tek başına da olsan, en azından insan tanıyorsun diye.

çocuk zaten direkt afralara tafralara bağladı. hep böyle lüks mekanlara mı takılırsın dedi (halbuki lüks falan değildi yemek yediğimiz yer). aileden, üniversite hayatı ve işten bahsettik. bu sefer de sen fanusta büyümüşsün, züppesin falan dedi ama artık yemek bitsin diye gözüne bakıyorum, "herkes kendi ailesinin yarattığı fanusta büyümüyor mu zaten" cümlesi bile ağzımdan çıktı. sonunda yemek bitti, hesabı istedik. bir daha görüşmeyeceğim kesin olduğu için ben ödemek istedim, o da yarı yarıya ödeyelim çok gelmiş zaten dedi. ödememizi yaptık, bekliyorum ki vedalaşacağız ve arabama binip gideceğim. ancak kabus burada bitmedi tabii. ben memnun oldum, iyi akşamlar dediğimde aldığım cevap "ben nasıl döneceğim?" oldu. arabası vardır diye yol tarif ederken, "arabam yok beni nereye bırakacaksın" dedi ve metro durağına bıraktım bir de.

tam neyse bitti, herhalde bu kadar kötü bir görüşmenin ardından sırra kadem basar derken ertesi gün senden çok hoşlandım, tekrar görüşmek isterim dedi. uygun olmadığımızı düşündüğümü söyledim, bir süre daha arkadaşlar yoluyla ısrar edip vazgeçti neyse ki.

Bende yok da kuzenim ailesinin ısrarıyla bir adamla yemeğe çıkmış. Bu arada kuzenimin ailesi baya zengin, çocuğun ailesi de zengin. Bu arada yaşlar da 30+. Neyse, sipariş verileceği sırada çocuk bizim kıza "ben evde dolma yiyip geldim bişey yemiycem" demiş ajdjskskskksksksk ULAN YA HATIRLADIKÇA GÜLÜYOM DOLMA NEY YA

aşağıdaki yazdıklarımın hepsi duyuru ya da ekşiden, çoğunluğu duyurudan.

- birinde balık etli iri memeli bi kızla buluştum. yemek yerken direkt "ya memelerime bakma yeter" dedi. hayvan gibi bakıyordum zor zamanlardı, sonra dolandık falan, bu devamlı yemek yiyor tabaga ketcap dokup sıyırıyor falan, öpmeye calısınca cıglık atıyor falan.
neyse tekrar buluşacaktık "memelerime çok bakıyorsun" dedi, ben de ne bakıcam lan kıllı memene dedim. beni mahkemeye verecekti en son naptı bilmiyorum :D savcılık falan diyordu. bu abla vuruşarak zayıflamaya calısmıs başaramamıştı, benle deneyecekti bir de, kısmet olmadı.

- bir kızla buluştum arabaya bindi, biner binmez "eee" dedi, "ne" dedim. hadi sekis yapak dedi, lan dedim ne seksi ev yok bende hem senin adın ne daha onu bilmiyorum dedim. illa sekis sekis baska bişey demiyor, sağa sola gittik karanlık sokak bulamadım.
yapmayacaksan bırak ben baska birine sekise gidicem dedi. 1-2 elledim bıraktım. buradan birine kısmetmiş :D iyi ki yapmadım kesin aids falan gelirdi o karıdan, görsen hanım hanımcık kız tipi vardı.

- 1-2 aşırı şişman ama aşırı özgüvenli kızla buluştum, kendini adriana lima sanıyorlardı. 20 dk sürdü topuklamam.

- bir bankada üst pozisyonda biriyle bulustum, ben yavsarken "bosuna kasıp kendini yorma benle yapamazsın sen kucuksun(çük değil lan :D maas,pozisyon,yaş vs...)" dedi. helal olsun dedim bir daha bulasmadım.

- ekşiden konustugum bir kız kendi uzak diye bana arkadasını gönderdi, biraz konusup anlasıp threesome yapacaktık. bir de her seyi denemiş anal denememiş onu deneyecekti.
gelen kız beni begenmedi, ev yok deyince iyice sogudu(kendi de kyk yurdunda kalıyor halbuki). sonra arkadasına da kötü referans verince arkadası olacak salak da beni engelledi.

- üstteki cevap verenlerden bi ablayla gorusmek icin 500km yol gittim, internetsiz telefonla internete girip baglantı falan kurdum.
kızın işi çıktı bana vakit ayıramadı. ama dürüstlüğüne inandıgım icin kızmadım, bir daha gorusemedik. çok delikanlı bir ablaydı sever sayarım ama o bilmiyor bu nicki :D


bunların hepsini fakbadi lafının olmadıgı, tinder'ı bırak instagramın bile olmadıgı, kızların sevgili olup 5 ay cıkmadan sevismediği zamanlarda yaptıgım icin kendimle gurur duyuyorum. şimdiki zaman olsa ben biraz genc olsam hergün manita değiştirirdim, ama baydım şahsen.

hesabı ticketla ödemek bencede gayet itici bir davranış, biri 6 tl yi kartla ödemişti biride 11 tlyi ikiside kariyerli adamlardı, yemek yenilse falan neyse de 6 tl yide öde yani di mi altı üstü çay

gerci bayanların ödememesi muhabbeti de çok saçma ama onu da yanlıs anlayıp kompleks yapabılıyor turk erkegı yoksa ver 10 tl ne gebe kalcaksın elin facia ilk bulusmasına

- biriyle tanistim netten, benden de 5-6 yas buyuk, direkt seks amacli bulusacagiz kizin evinde. ben bir bucuk saat gec gittim, kiz junkie cikti, daha da kotusu kiz bok kokuyordu ya, lanet olsun hatirlamak bile istemiyorum. sevismedik ama beraber uyumak zorunda kaldik cunku ulasim yoktu taksiye de epey bir para bayilmam gerekecekti, sabah medeni insanlar gibi ayrildik, esofmanimi da onda unuttum :D

- yine biriyle bulustum, amac yine seks ilk bulusmada. gunluk kiralik ev tuttum. kiz fotograflardan alakasiz cikti. hicbir cekici yani yoktu. yemek falan yedik, kiz bana yanasiyor, elimi tutmaya vs calisiyor ama ben zorlasam bile bir sey hissedemedim. eve dogru da yuruyoruz, beni begenmedin galiba gibilerinden bir sey sordu ben de ya bilmiyorum ki emin degilim gibilerinden bir sey dedim, pat diye ayrildi :D

peki kız arkadasın var mı sevgili @acemi önemli soru bu ahah

Herkesin kendisine ait bir yolu ve o yolun sonunda bekleyen şeye kavuşma zamanı vardır ve bu bellidir hocam.

Senin yolun uzun veya biraz gecikmen lazım. Belki hayatının aşkına kavuşacaksın, belki harika bir fikir bulacaksın, belki dünya turuna çıkacaksın.

Yarın ne olacağını asla bilemezsin. Bilebileceğin tek şey olması gerektiği gibi olduğudur.

Kendini başkalarıyla kiyaslamanin bir anlamı yok. boşuna böyle bir yarış içinde hissetme.

gerçekten pomknos +1

bence de seni bekleyen, kendine ait bir yolun vardır. sen sadece şansını arttır. çalış, bu ders olabilir, kendini geliştirmek olabilir. ama tamam üniversiteden mezun oldum bitti gibi düşünme.

@pomknos
Bu açıdan bakmaya ihtiyacım vardı, çok teşekkürler. Çok çok teşekkürler
@nucleon, @cinayet saati
Sizlere de yürekten teşekkür ediyorum iyi insanlar.

bence bu biçok açıdan daha tercih edilebilir aslında. Bi yıl fazladan öğrencilik yani okulu bitirip her gün işe gitmeyi bir yıl daha ertelemiş olmak,ailenin hadi çalış para kazan baskısını bir yıl ertelemek, kredi çekip ev alma zulmune bir yıl geç girişmek belkide. bir yıl az bile ben iki yıl uzattım

@golden raito, istediğin zaman buradan veya sözlükten mesaj atabilirsin hocam. Sohbet ederiz. :)

Kabullen, bunu yapınca her şey yoluna girecek. Başka söyleyecek birşey yok, umarım sen becerebilirsin.

İlkokul bire başladığın ilk günü düşün. Büyük bir yolculuğun sonuna geliyorsun. Artık önünde farklı dönemler olacak. Bugüne kadar yaptığın tercihler seni umduğun yere getirmediyse düşünmeye ve hayal kurmaya devam et. Sonra da ayağa kalk ve yap. Kararsızlık yerine heyecan duy. Umutlu ol.

B*k gibi bir sene seni bekliyor, kendimden biliyorum, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, hazır ol.
Yaz tatilinde mümkünse izini kaybettir kimseyle muhatap olmayacağın yerlerde takıl, mesleğinle alakasız ve beynini yormayacak bir iş bulursan iyi gelir.
"Boşver yeaa seninki en iyisi uzat uzatabildiğin kadar, keşke senin yerinde olsam" diyenlerle irtibatını sonsuza kadar kes.
B*k kafalılar, sanki para yiyip hovardalık yapıyoruz 1 sene. Ne öğrenciliğin rahat ortamı ve arkadaşlığı, ne iş hayatında para kazanmanın tadını alıyoruz. 1 sene bitkisel hayatta sabretmeyi, insanları duymamazlıktan gelmeyi öğreniyoruz. Psikolojik savaştır o sene, ayakta durmayı becerirsen bi daha asla sarsılmazsın, kazanmayı öğrenirsin.

@nagahak
Aslında güzel yanları çok fazla farkındayım ama çoğu arkadaşım mezun olacak ya da sınavdan sınava gelecek. Ben burda kalmak için yaptım bütün planlarımı. Salaklık hissi var üzerimde.

@pomknos
Duygulanıyorum böyle mesajlarda :D Sağolun varolun hocam.

@pavlis
Deniycem hocam, deniycem.

@üğpoıuy
Bir ton alttan dersle en az bir yıl demek istedim aslında. Benden adam olmaz ona eminim en azından.

@dissendium
Elimden geldiğince akıntıya bırakıcam artık. Yapmadığım şeyleri de yapmaya başladım zaten. İnsan kaybedecek bir şeyi olmadığını düşününce başarıyı ya çok en uçlarda yakalıyor ya da o uçlardan yere çakılıyor.

@megalomaniac
Realist düşünceye ara vermek istiyorum artık bu beni çok yıpratıyor. Savaşım devam edicek tabi ki ama biraz olumlu düşünmeye ihtiyacım var. Gerçeklere 1 sene perde çekmem lazım.

Arkadaşlarım da çok olumsuz düşündüğümü söyler. Bu bana yapışan bir şey sanırım, halbuki olumlu düşünmeye çalışıyorum ama yapamıyorum aklıma söz geçiremiyorum çoğu zaman.

ben 2 yıl uzattım. arkadaşlarım iş bulurken, ayrı evine çıkarken, para kazanıp yurt dışında gezerken ben oturdum vizelere çalıştım. bu sene mezun oluyorum, işim yok, ülke ekonomisi 2 yıl önceye göre daha da boktan, ağustosa ne olacağı belli değil. bu iç karartısı bende de deli gibi mevcut.
ama durduğum yerde durmamaya çalışıyorum. mesela şu an kursa gidiyorum ama bitince ne halt yicem diye düşünüyorum. bi kurs daha patlatırım, en olmadı sırf vakit geçsin diye part-time çaışırım. bilemiyorum.

sana tek önerim var, derslerin çok fazla değilse kalan zamanı kesinlikle boş geçirme. işe gir, bir şey öğren. ekstra bir şey yap ki farkın olsun.

ha bu arada, illa ki bi yalnızlık dönemi olacak. o da hayatının yeni dönemini oluşturman için geçiş süreci. ve bu yalnızlığı ancak kendinle doldurabilirsin. bi hobin olsun. ben mesela puzzle yapmaktan acayip zevk alırım. bi enstrüman öğrenebilirsin ya da. hayatımızın her anını bir insana ya da yere ait yaşayamayız. önce kendinle yaşamayı keşfet. sonra çoğu şey problem olmaktan çıkacak.

endişelerin yersiz değil ama aynı zamanda herkesin öyle ya da böyle sahip olduğu düşünceler bunlar. emin ol geriye düştüğünü düşündüğün insanlar da başkarından geride olduğu sıkıntısında. babadan parası akmayan herkes için mezun olmak iş aramak bir yerlere tutunmak çok zor. ama sen kendini bile bile geri çekmediğin sürece, ilerlemeye niyetli olduğun sürece her şekilde olaylar yoluna girer. başka şansı yok, etrafına bak mesela çok uç örnekleri saymazsan, herkesin hayatı bir şekilde yoluna giriyor.

dostum, teselliden ziyade hayat hikayesi olsun.

16 yaşında üniversiteye başladım. çok erken oldu herşey. daha ergen bile değilsin ki üniversite okuyorsun. bunu kime söylesem inanmıyor ama gerçek bu.
e haliyle o ergenlik döneminde üniversite okuyunca 2 yıllık okulu 4 yılda bitirdim. ben okula devam ederken arkadaşlarımın hepsi memur olmuştu. okula her gittiğimde, tanıdığım kimse yok, canım sıkılıyor, okula gitmek okulu bitirmek dahi istemiyorum ki 2 yıllık bir okul lan burası.

neyse 4 yıl içinde 2 yıllık okul bitince, dedik hadi bi de lisans yapalım. lisans yaparken memur oldum. arkadaşlarıma yetiştim. sonra biraz daha sıçrama yapalım dedik, 2 yıl içinde lisans bitti ve arkadaşlarımdan öne geçtim. sonra baktım ki birşeyler yapabiliyorum, önceliği askerliğe verdim. askerliği yaptıktan sonra daha bi azim sardı, hukuk fakültesini kazandım. hukuk fakültesini kazandıktan sonra kurum değişikliği yaptım ve daha iyi bir kadroya geçtim.

(bu arada icra müdürü oldum ancak icra müdürlüğüne gitmedim bunu da belirteyim.)

şimdi hukuk fakültesini bitirmeye 2 sene var, 2 sene sonra avukat olacam, benden önce okulu bitirenler ise halen aynı kadroda ve yeni yeni adım atmanın hesabını yapan adamlar olarak kaldı. onlar benden önce memuriyete başlayıp 2500 tl maaş alıyorlar ve çok kötü şartlarda çalışıyorlar. ben onlardan 2 sene sonra okulu bitirdim ancak maaşım onlardan oldukça yüksek ve onlar artık bana yetişmek için bir 6 yıl uğraşmak zorundalar. o yüzden geç kaldığın birşey yok aslında.

Bazen o 1 sene avantaj oluyor. İşletme mezunuyum ben, bizim dönem mezunlar hep bankalara denetim firmalarına girebildi, 1 sene uzatanlar fmcg ya da telekomünikasyon sektöründe çalışıyorlar. Ve direkt 2 katı maaşlarla başladılar :) Belli olmuyor yani bu işler.

@rayde
Derslerim fazla ama boş zamanım kalır diye tahmin ediyorum. Benim de aklıma kurslar geliyor ama şu ana kadar hiç de kursa gitmedim, beni boşluktan kurtarabilir mi deneyerek görücem artık.

@freya
İnşallah yoluna girecek, girmeli :)

@jesues
Aynen, bir şeyler başarabildiğimi görmem lazım yoksa kendime güvenim gün geçtikçe azalıyor.

@Icha
Şans olmuş biraz, o şans bende olmaz emin ol :)

Evet

kız arkadaşımla interrail yaptığım dönem, sokakta gördüklerimizin hangisi türk diye oyun oynuyoduk. türk olduğunu düşündüklerimize merhaba falan diyorduk, ya da yanaşıp türkçe mi konuşuyorlar diye dinliyorduk. neredeyse hepsi de türk çıkıyordu. 10+ avrupa şehrinde denedik bunu.

neden böyle bir şey var bilmiyorum da tanıyoruz birbirimizi. sadece sokakta duran adamın bile türk olup olmadığını tahmin edebiliyoduk neredeyse.

bendede tam tersi oluyor. bi kız begeniyorum kesin yapancıdır diyorum ve yabancı cıkıyor. eli yüzü biraz düzgünse yabancı. allah vurmus peygamber tekmelemiş gibiyse türk cıkıyor.

abi sen türk olduğun için keşfet'in de ona göre şekilleniyor. çoğu türk yani. şaşılacak ne var anlamadım.

kesfet kismina neredeyse hic bakmiyorum. bir sekilde bizimkiler kendilerini anlatacak kareler yakaliyor.

@timmie
1 gun boyunca yabanci hesaplara girersen kesfetin buyuk cogunlugu yabanci cikar. Gidecegim sehir/ulke ile ilgili arastirma yaparken farkettim bunu.

görgüsüzlükten midir, sonradan görmelikten midir nedir bilmiyorum ama bu kesin türk dediğim doğru çıkıyor özellikle ev ve kitap ile ilgili fotolarda.

Turk hareketleri diye bir sey var. Kezban diye bir sey var ama erkegin de kamili de var. Kadinlar nasil "erkegim beni kiskanacak" diye salak salak laflar ediyor erkekler de "erkek dedigin soyle sert olur soyle duygusuz olur" seklindeki salak salak aciklamalarinin davranisa gecmis halleri de var. Bir fotograf varsa fotografta 3 kiz yan yana 5 erkek yan yana poz veriyorsa, bir mekana girerken kadin once giriyor erkek belinden tutup arkasindan giriyorsa, zamani iyi gecirmek yerine yuzlerce fotoyla bunu kanitlama derdine giriyorlarsa bu kisiler Turkler.

net belli oluyor, belki bir kere yanılmışımdır.

1. daha güzel.


Renkleri normalde de böyle güzel duruyordur umarım.

İnternetten almayıp gidip görün öyle alın derim, resimdeki gibi çıkmayabilir.

air jordan'ı alırdım ben olsam. şu renk daha güzel bence: 5.kicksonfire.net

@murakami numarası yok

ortadaki en iyi ama 400 çok bence de. ciddi para yav 400 gayme

Ucu de yaramaz. Normal şartlarda alınmaz ama ekstrem Bir tarzsan bilemedim tabii

@docrivers
renk problem değilse onu al o zaman. zara ayakkabılarıyla kıyaslanamaz bile.

kanye westin sahne ayakkabısı gibi, 400 olması mantıklı :/

bir daha ayakkabı sorusu sorarken yaş sınırı koycam , palyaço ayakkabısıymış hahahah

çok kötüler, özellikle birincisi neonlu neonlu geceleri insanın gözünü rahatsız eder.

ikisi zara sanırım. ayakkabıcı olmayan markadan ayakkabı almanın mantığı yok. hiçbir zaman olduramıyorlar :(

Hayır göremiyorlar sen elinle teslim etmedikten sonra dökümü.

kendisi göremez ama işe giriş için istenen belgelerde bu döküm var.

Belgeleri verirsen son işyerinden ayrılma nedenini bile görüyorlar.

iyidir iyi ama son sezonlarda boka sarıyor

sarıyor ama bugi var. sezon ortası gini 3-4 bölüm arka arkaya hiçbi şey olmuyor, insana fenalık geliyor ama sonra ani bi olayla toparlıyorlar. her sezon oluyor bu.

sarar tabii deli misin

sarmaz. abartilan bir dizi.

Vikings başla. TWD'nin 2. sezonunda sıkıntıdan ekranı yumruklarsın.

beni sardı çok nadir sıkıldım

5.sezonun ortasında koptum tamamen diziden.

sarıyor ancak bi mucize olmazsa eğer konu kilit

Bence gayet iyibir dizi ama bazen o kadar iyi bölümleri var ki sonraki bölümleri iple çekerken bazen sıkıcı bölümlere de denk geliyor ama izlemeni öneririm.

İlk 2 sezonu aksatmadan izledim. 3. sezonu teyzemin gazlamasıyla izlemeye çalıştım ama birkaç bölüm sonra "Ya sikerler" deyip bıraktım. Baya sıkıcıydı. Belki sonra toparlamıştır ama bilmiyorum oraları.

komik olmaz haggard canlı izlemek ve dinlemek için tabureyle ben olsam giderdim

Geçmiş olsun.

Kalabalık olacaksa ki olur muhtemelen, hiç kasma. Dingilin biri gelir çarpar falan.

Sağlığından daha önemli değil sonuçta. DVD'si fln çıkar veya internette izlersin. Bir sonraki konserine de gidip hıncını alırsın.

Organizasyonla konus. Engelliler icin platformlar oluyor, oralarda izlemene izin verebilirler belki.

küçükçiftlikin en arkalarında falan oturulur ya iiinanılmaz kalabalık olmayacaksa git bence.

küçük çiftlik festivallerde falan engelliler için platform kuruyor. ara konuş pampa bi yer ayarlarlar sana. haggard bu kaçmaz.

üstünüze söyleyin, sonrasında ik ile paylaşırsınız. 2 hafta neden normal olmayasınız?

üstünüz ile olan ilişkiniz iyiyse söyleyin derim. hatır gönül vardır biraz.
yoksa direkt ik'ya da söyleyebilirsin.

bence üstünüze ik'ya böyle bir konu ile gideceğinizi söyleyin.

edit: 2 haftalık maaşınızın kesilmesine göz yumarsan beklemek zorunda kalmazsın.

stajyersen ceketini al çık. nolcak dava mı açacaklar :)

Stajyersen sallamaz kimse kafana göre takıl.

üstüne söyle ilk.
kafana göre çık olmaz.
sonradan girmek istersin bu adam sallamayıp cıktı derler.
2 hafta bekletmezler seni anlasir cikarsin.
zaten stajyermissin cok uzun durmamissindir.

önce üste söylenir, o zaten ikya yönlendirir bu süreçte de müdüre haber verilir. çok karışık bir durum yok.

ama üstten kastım direkt olarak bağlı bulunduğun kişi. yani sen stajyer üstün uzman bi de müdür varsa bu durumda müdüre gidilir, ama gitmeden önce abi böyle böyle ben istifa edicem müdürle konuşucam diye informal bi şekilde bilgilendirebilirsin.

ihbar süresinde kalıp kalmayacağına karar verirken IK tabi ki yöneticine söyleyecek zaten. yani kalıp kalmama kararı ondan çıkacağına göre, baştan onla konuşman o iki haftayı daha insancıl kılabilir.

önce üste söylenir +1

tam da benim cevabını aradığım soru.

öyle bir göt kimde olsa ünlü olurdu. bu arada kasette kendini bafileyen ray j idi o yüzden de gündem oldu. oradan aldı yürüdü. sonra da reggie bush var futbolcu onun sevgilisi oldu. popisi daha da arttı.

Ray kim?
Buyuk popolu porno starlari var, o zaman onlar neden populer degil?
Ben hala anlamadi bu kadin nasil oldu unlu.

Edit: Sarkici soz yazariymis baktim.

ray j'nin yüzünden popüler oldu. bizde de manken gamze'nin kasedi çıkınca oğlan meşhur olmuştu ya. şimdi nerelerde bilinmiyor.

bu kadının babası zamanında amerikada baya gündem yaratmış bir davada (bkz: o. j. simpson) avukatlık falan yapınca ün kazanmış. buralardan bakın şimdi size götümü gösteriyorum, ne acayip değil mi noktasına nasıl gelindi bilmiyorum ama anladığım kadarıyla kardashian ismi bu dava muhabbetinde duyulmuş.

cukka sağlam, popo sağlam. ünlü olmak için gayet yeterli. bence kime dövdürdüğünün fazla önemi yok.

ismini vermek istemediğim rezil rüsva belediy4 başkanı gibi. Sevmeyenler laf atanlar sebebiyle de yükseldiler. habire dizilerde bu posttaki gibi ünlü değil ki tarzı lafları geçti, güya laf sokuyorlar.

Al şimdi 40 50 mily0mn takipçi, o işe yaramaz belediyebaşkanı gibi.

Burda bunları yazmam bile ünlerine ün katıyor sdfgb

Hülya avşar, burcu esmersoy türkiyede neden ünlüyse o da o yüzden ünlü işte. Hiçbir vasfı yok ama celebrity. Bu kadar basit.

@naber'e ek, üvey babası da kadın oldu bu arada.

@mavijojobatanecigi
Aradigim cevap buydu iste. Nasil unlu oldu sorusuna "kaset" diyor herkes. Kasetin yayilmasi icin de unlu olman lazim zaten:)
Parayla zorla unlu yapmis kendini anlasilan. Paris hilton gibi.

yillar, yillar önceydi 90larin sonu gibi sanirim. bir tv kanalinda, ülkemizde bazı ünlülerin aslinda olmak icin buna benzer kimlerle beraber olmalari gerektigi (isim falan vermiyor) vb. baska neler yapmalari gerektigini anlatiyordu. az cok hatirliyorum bunu.
tabi yasi 30u gecen biri olarak 90lar ile simdiki yayimlanan programlar arasinda çok çok farklar var. rtük bunda etkili sanirim. yani yayın filtreleme olayi simdi çok cok sıkı.

@manuel mandalina, babası geçen sene kadın oldu KK'nin popülaritesinin onla alakası yok. Hatta o adamın kadın olmasının bu kadar konuşulması bile Kim K'nin kendi popülaritesinden kaynaklı.

Kim, Paris hiltonun yancısıydı, sonra uzun yıllar 0 beden kadınlar tarafından parsellenmiş bayık amerikan popüler kültürüne dev poposuyla yeni bir soluk getirerek popülerleşti, seks kasedi, reality showu, marketingi falan derken ailecek yürüyüp gittiler.

kadın kasetten önce de ünlüydü
sağlam bi ailesi var. bronx'lu kenar dilberi muamelesi yapmışsın hatuna :P
tr'de ceylan çapa var misal yeni kuşakta, çok popüler, çünkü ailesi sağlam.
bir de gerek paris'te gerek kim'de kendini pazarlama yeteneği zirve yapmış. başkası yapsa ahlaksızlık olan şeyler onlar yapınca popülerlik sebebi. bu bakımdan hülya avşar gibiler.

yeminle 2 gundur bunu merak ediyordum, hatta dun google'da arattim kardashians diye. cahil diye dalga gecerler diye burada sormaya cekindim. iyi ki sordun ya. su an aydinlanma yasiyorum.asdasdasf

medya camasinda adin iyi veya kotu olarak cikmis, artik kimse bunu onemsemiyor. Onemli olan adinin duyulmasi. Birisinin roportajini da kabul edip, farkli konular hakkinda da konusabiliyorsan gerisi geliyor. Insanlar o ilk kotu imaji hemen unutuyor.

Insanlar ilk olarak TV'de hissizlesmeye baslasi. Simdi internet oyle bir hale geldi ki yasantimizin da icinde cinsel tercihler vs. falan kimseye garip gelmiyor. Yasayan zombiler olduk.

ray j'den sonra reggie bush ile şu fotoları acayip gündem olmuştu amerike'de collegecandy.files.wordpress.com

reci buş dediğim adam caner-asena gibi bişi türkiye şartlarında. alpay-cansel de olabilir :)

(bkz: stop making stupid people famous)

paris hilton un asistanlığını yaparken dikkat çekmiş daha sonra seks kasetiyle iyice ünlü olmuş. amerikan arsızlığıyla reality show da yapmışlar. paçozluklarıyla dikkat çeken eli yüzü düzgün 3 kız kardeşlerdi başta. kız kavgası vs izlemek iyi geliyor millete.
bir de annesi kris in efsana bir açıklaması var. annesi olarak seks kaseti olayına şok oldum ama manejeri olarak oo ne daha fazla iş yapacağız dedim.
bu kadın resmen kurt ve tüm kızlarına acaip yollar çizip popüler yapmış. kadın marka yönetmeyi biliyor. adamlar paçozlukla ünlü olup balmain kankası oldular. sosyal medya yzünden herkes bunlara yaltaklanır oldu.

belki cevap verilmiştir de okumadım.
babası o j simpson ın arkadaşı ve avukatlığını yapıyor. bu adam da amerikada çok ünlü bi futbolcu. bu aileyi kimse tanımazken ünlü oluyorlar bu davadan sonra
dizisi de var izlemek istersen;
(bkz: american crime story )

paris hilton'un dolabını falan düzenliyordu zamanında, riyalıti şov tarzı şeylerde paris bunu tersliyordu falan. öyle öyle televizyonda göründü bol bol, sonra seks kasedi varmış onu da şimdi gördüm. aile de değişik olunca alıp yürüdü ama akıllı çalıştı bence.

çamaşırı genelde ters yıkıyorlar. bir elbisenin dışı daha az deterjana maruz kalacağı için renkler daha uzun sürede solar. bir de deterjan lekeleri topak topak kalıyor. elbise dışında topaklanacağına içinde topaklanır. iç tarafta iz kalıyor. dışında iz kalmıyor...

Ben hep düz yıkıyorum ancak dış yüzünde pul, logo vs varsa daha fazla sürtünmeye ve deterjana maruz kalıp zarar görmesin diye ters yıkanıyor.

gotic +1, ayrıca sürtünme sebebiyle oluşabilecek aşınmalar kumaşın iç yüzeyinde kalıyor. aynı şekilde ütü de tersten yapılır, bu da kumaşın parlamasını ve baskının direkt ısıya maruz kalmasını engeller.

siyah pantolonları falan çeviriyorum ben ama bi dayanağım da yok hazır ters çıkarmış oluyorum zaten :(

tüm giysileri ters çevirip yıkıyorum.
sebebini @gotic çok güzel açıklamış.

bir de asıldığında ip izi çok kalmıyor, ip tozlu ise toz izi oluşmuyor.

Ters

Gotic +1

merhaba kına-adaçayı kız kardeşimin sürekli kullandığı bir karışım hem saçları besliyormuşta.saç diplerini boyuyor ama onun saçları uzun olduğundan pek sıkıntı olmadı zaten yıkadıkça kalmıyor.bunun dışında beyaz saçlarınızın rengini biraz kızıllaştırıyor bilginiz olsun.iyi akşamlar

kınayı nasıl öneriyorlar bilmiyorum gerçekten. saçım kendi açık rengiyken bir tutamını kına ile boyamıştım birkaç sefer, o kadar sert oluyor ki saçmalık. evet rengi güzel + parlak ama diğer saç boyalarıyla kıyaslanamaz. nikinden anladığım kadarıyla erkek bir bireysin, kendi tonunun aynısı normal boya ile boya gitsin. kına falan meh.

genelde 300-400 lira. kredi kartı pek kullanmıyorum, cebimde nakit yoksa da atm kartını kullanıyorum.

neredeyse butun alisverisleri kredi karti ile yapiyorum, cebimde de minimum nakit tasiyorum
su an cebimde nakit yok ornegin
kredi karti harcamalarimi her ay analiz edip harcama aliskanliklarimda degisiklik gerekiyorsa yapiyorum

ben de aynı senin gibiyim. yanımda çok para taşımayı sevmiyorum zaten adım başı atm dolu, kredi kartı da çok yaygın. anlamsız yani bence yanında 500 tl ile filan gezmek. belirli bir ihtiyaç için çekmiyorsam ben de ya 40 ya 60 çekerim mesela bankamatikten. fakirlikten değil de tedbirlilikten olabilir bence.

Sağ cepte 100 sol cepte bozuklar 10-20 lıra
kart kullanmıyorum boyle daha zevkli kart kullanmayı sevmıyorum

112 türk lirası, 100 euro varmış cebimde şu an.

100 euro ödeme yapmak için. euro genelde taşıdığım bişey değil. 100+bozuk gibi taşıyorum genellikle. pek kredi kartı kullanmıyorum, genelde nakit.

20 tl üstümde para taşımam ben bankamatikte durması daha güvenli.

30 tela. atm kartını kullanıyorum genelde. geçen alışveriş yapcaktım cebimde 1000 lira vardı avm içinde iki dükkan geçene kadar ödüm koptu çanta giderse diye. bence bu miktarın çalınmasından korkmayan biri zengindir ancak :(

100 lirayı geçmez cebimde taşıdığım para. teknoloji ilerledikçe oldukça gereksiz gözüküyor. kartlar var. ileride deri altına işlenebilecek kodlar çıkınca kart diye bir şey de kalmayacak zaten :)

Genelde 50-60 oluyor bende de. İş günü değilse en az 150-200 bulunduruyorum

bende de bir 70 takıntısı vardır bankamatikten para çekeceksem
70-120-170 çekerim illa
fazla opsiyonlu bozukluk olsun diye.
200lük taşımam mesela asla bir yere ödeme yapmayacaksam, ultra gereksiz bir para çünkü 200

260 tl varmış cüzdanda. normalde 60 falan taşırım bilemedin 100. 200 nerden gelmişti hatırlamaya çalışıyorum.

daha önceden yanımda 300-400 taşırdım bir gün cüzdanı çaldılar ve hayatım değişti. artık 100'ü geçmemeye gayret ediyorum. tavsiye ederim.

olabildiğince kartla yapıyorum harcamalarımı, böylece takip etmesi, neye ne kadar para vermişim hesabını yapması kolay oluyor.

atm'den 60-80 arası çekip cebime koyarım. şu an 8 TL var cebimde, biraz güvensiz hissediyorum.

Eğer bir yere nakit ödeme yapmayacaksam maksimum 50 tl taşıyorum üstümde, fazlası beni rahatsız ediyor. Şu an cüzdanımda 90 tl civarı para var atm bulup yatıramadım kendimi rahatsız hissediyorum.

şu an 50 kaat var cebimde. parayı bankada tutmuyorum, hepsini çekip evde saklıyorum. hırsız girse bayram eder :)

50 tl + 2 tl bozuk var.

Fakirlikle alakası yok durumun; tomarla para taşımanın zenginlikle eşdeğer olduğu günler çok gerilerde kaldı bence.

En fazla 20 lira bozuğum olur. O kadar nakit taşıyıp çaldırıp düşürmekten korkarım. Geçen 200 lira çektim bi yere ödemek için, onda bile stres oldum.

Kredi kartı kullanıyorum, taksiyi bile kartla ödüyorum (Bitaksi, Uber)

60 TL falan bende de, işyeri ve evin yanında zilyon tane bankamatik var. Lazımsa çekerim diye düşünüyorum ama bazen cüzdana bir 100 TL falan koyuyorum, kredi kartı çalışmaz vb olur diye, tedbir amaçlı.

Öncelikle fakir değilsin.
Cebimde 20 tl var. Otobus kartım dolu, yemeğimi evde yerim. Dışarıda işim varsa para çekerim.

60 cekiyorum genelde bankamatikten, haftasonu disari vs cikiyorsam 200-300 cekerim onun disinda hep 60 cekerim. cok para tasimakla zengin olunmuyor.

200 er dolar euro var ani yurtdışına çıkarsam yanımda dursun diye
Tl olarakda 100 tl civarı olur hep

10-15 lira.

kredi kartı kullanırım genelde.

20 tl 5 euro ve bozukluklar+kredi kartım+banka kartım var. gerektiğinde çekiyorum yanımda nakit taşımayı sevmem.

30 liram var şu an. 100 lira da kartımda var. sanırım 105 te ticket kartta. ay sonuna kadar yeter heralde yol parasına, günde 10 lira bazen 12.5 lira yol parası veriyorum da.

borçlar azalıyor ama yakında bitecekler ve ben de ağız tadıyla geberip gidebileceğim bu hayattan. keşke fenerbahçe'de şampiyon olsaydı daha güzel olurdu her şey. ama sağlık olsun. fakirlik, görenin gözünde, söyleyenin dilinde.

nakit 50-100 eğer özel bir harcamam olmayacaksa... yanımda yapı kredi ziraat ve finansbankın vadesiz hesap kartları ve yapı kredinin kredi kartı da var. ödemelerimin 95%'i kartla olur... nakit taşımak bu devirde anlamsız... kaybetmesi var çaldırması var bozukla uğraşması var. vs... eziyet her türlü...

nerdeyse tam bir sene önce aynı soruyu sormuşum ahah. daha fazla veri için (git: 941417)

bu arada ben de en fazla 30-40 lira taşıyorum yanımda genelde.

ben de hep kredi kartı kullanıyorum ama okulda vs. nakit gerekiyor diye 70-80 lira falan bırakıyorum cüzdanda. arada benzini kartla ödemeye üşenince 50 liralık nakit ödüyorum. sonra yine 80 lira falan çekiyorum.

300-400 arası

Yalnızsam ve dışardaysam:

Min 500 lira. Çünkü kartımı unutup, şarjımın da bittiği (internet bankacılığı) bir anda çok zor durumda kaldım dağın başında. Bir şey olursa taksiyle eve götürecek ya da otelde kalacak kadar para taşıyorum üzerimde.

Yalnız yaşamak çoğunlukla zor.

Edit: kk kullanmıyorum. başkasını zengin etmek istemiyorum kolay yoldan. bir de 15-20 bin kk borcu ödeyen arkadaşlar biliyorum sırf sevgilileri yüzünden. yazık. biri de beni kandırır diye korkuyorum :P

Maksimum 100 minimum 30 lira oluyor yanımda. Dediğiniz gibi atm ve kartlar varken (ki kredi kartı kullanmıyorum, banka kartı kullanıyorum bir şey alacaksam) nakit taşımak istanbul'da saçma bence. Bir de ben çok para kaybediyorum, önlem için yanımda mümkün olduğunca nakit taşımam. Acil bir durum olursa bulunsun diye işte.

1 tane 200luk tutuyorum cuzdanimda ama yokmus gibi davraniyorum.
onun disinda 50-150 civari daha para oluyor duruma gore

100ü geçirmemeye çalışırım ben de. nakit kullanacak olan hesap kartıyla da kullanabilir illa kredi kartı olmasına gerek yok? ben her şeyi hesap kartıyla hallediyorum. hele 200den fazla para oluştuysa ve hemen harcanmayacaksa direkt yatırırım atmden nakit taşımak delilik gibi geliyor :')

kredi kartı kullanmayanlar borca girerim, ödeyemem diye korktuğu için mi kullanmıyor?

mil biriktiren kart kullanıyorum, iki tane uçak yolculuğu bedavaya geldi. puan/mil derken nakit/bankamatik kullanmaktan daha cazip geliyor. (bankamatik karta da puan verenler var, biliyorum)

kk kullanmiyorum cunku; dusuk limitli olani pek bir ise yaramiyor, limit yukseldikce de normalde yapmayacagim kadar yuksek harcamalari 'amaan 9 ayda oderim' kafasiyla yapmaya basliyorum.

mesela iki urun arasinda 100 lira fark varsa, 'ne olcak ayda extra 15 lira' diyebiliyorum. sonra o 100 liralar dag oluyor dag...

Yirmi lira falan vardır. Bi planım yoksa fazla taşımam yanımda.

maksimum 100. genelde 20-30 lira. %90 kredi kartı kullanıyorum. nakit parayı da sadece toplu taşıma için kullanıyorum diyebilirim.

gunluk hayatta 90 cekip 20'lere inince bir 90 daha cekiyorum. yani 20-110 arasi diyebiliriz. bazen (haftasonu vs) 200 civari da olabiliyor.

Pencerelere (özellikle en sık açtığınıza) sineklik takın, şu cırt cırtlı gibi olanlardan.

ya o sıvılar işe yarıyor ama direkt öldürmüyor. daha çok bi köşede kek gibi kalıyorlar üstünüze saldırmıyorlar. geceleri uyurken kullanıyorum ben. ama en iyisi pencerelere tel gerçekten. raid fiyatına yapıştırmalı tellerden var migrosta falan sonra kışın istersen çıkarırsın.

1- son aşama senin referanslar ok ise seni alırlar ok değilse bir sonraki adaya geçerler.
2- ikisi de olur çok fark edeceğini sanmam ama bir tane de stajdan birini koymaktan zarar gelmez
3- bire bir çalışmadığın kimseden referans görmek istemez kimse, çünkü aşırı saçma tanışıklıkla iş yapmışlık aynı şey değil.
4- klasik nasıl bir çalışandır, şu pozisyona sizce uygun mu,, ekip uyumluluğu var mıdır, olumsuz bir özellik söyler misiniz, tekrar çalışır mısınız vs.

Zibidi

özel bir şey düşünmem. tişört işte ne düşüncem?

Vücudunun geri kalanına ne giymiş o da mühim.

tişikkirlir

@kaptan maydanoz ergenlikten çıkamamış yerine içindeki çocuk ölmemiş vs duymak daha iyi olurdu :D teşekkür ederim ^^
@ThomasJefferson jean şort olduğunu varsayalım

yakışıklıysan ayy içindeki çocuk olmemiş ne tatlı, çirkinsen ergen gibi giyinmiş derim. ama tshirt çirkin, bunların çok daha güzelleri var.

@kuzey li sırf bu ayrım için tipsizliğimi belirttim :D gezinirken bunu gördüm ve hoşuma gider gibi oldu fakat tam da emin olamadım :) karar versem bakınırım daha da :)

Jean şort üzeri bu bence biraz immature. Kaslı yapılı falansan farklı etki yaratabilir.

Pre-ergen

Demode
Bunlar 90larda kalmadi mi diye dusunyurum

ergen

Zevksiz olduğunu.

eğer muhteşem moda skilleriyle durumu kurtarmadıysa ki çok bi yolu yok bu durumda. net ergen.

demode+1
fazla iddialı.

"Ekmeğini sempatiklikten yemeye çalışıyor, muhtemel aç" derim.

kafamı çevirip gülerdim.

Biz yaz geldiğinde şortla ve parmakarası terlikle çalışılan bir işyerinde mesai dolduruyoruz, o ortamda bile çok nadir buna benzer şeyler giyen oluyor. Giyen olduğunda da taşak oğlanına döndürüyoruz direkt olarak. Ona göre sen karar ver.

bitiyormuş falan dediğine göre kendi işinin saat kaçta bittiğini bilmiyorsun? buna ancak aileden biri hastaneye kaldırılmıştı izin falan alamadan fırladım çıktım gibi bi şey denebilir, başka da mazeret olamaz gibi.

Görevlendirme yerlerinin çalışma saatlerini orada asil olarak çalışan kişiler belirliyor. Kimi yerde 16.00, kimisi 17.00 kimisi de nöbetleşe 19.00 a kadar sürüyor. Asil memurlar 16.00 da çalıştığı için o saatlerde ayrılıyorduk ama resmiyette 17.00 mış. Bunu da soruşturma sonrası öğrendim :/

ben kütüphanede çalıştım. bakanlıktan bilgilendirme yazısı geliyor mesai saatleriniz şöyledir böyledir diye. mesela yaz saat 8 ile 4 buçuk, kış saat 8 buçuk ile 5 arası. kafana göre 4te çıkmaya karar versen bile "niye hep tek başıma çıkıyorum herkes niye içeride" diye sorgulamışsındır mutlaka.

hastalık dışında bir şey kurtarmaz. ama her şeyi geçtim nasıl bilmiyosun mesainin 5de bittiğini, şoktayım . devlet memurusun yani.

acil bir durum uydur bence de. yoksa kimse mesainin kaçta bittiğini bilmediğine inanmaz bizi yiyo diyebilirler.
bir tek sen çıkıyorsan nasıl sorgulamadın anlamadım.

linç kültürü gibi olmasın ama mesai saatlerinin bilincinde olmayan bir devlet memuruna yardımcı olmak istemiyorum.

Arkadaşlar görevlendirmeler bazen 3 günlük oluyor, bazen 10, bazen 1 ay sürüyor. ve dediğim gibi saatler görevlendirilen farklı kuruma göre değişkenlik gösteriyor. Görevlendirildiğim kurumda TÜM MEMURLAR 16.00 da gidiyorsa ben nereden bileyim? Ayrıca çalıştığım devlet kurumu valiliğe bağlı, çalışma saatlerini 1 saat erken/geç ayarlayabiliyor oranın asil memurları. Yazdıklarımı okumuyor musunuz?

hocam
1 kerelikse hastane vs. bul
eger atiyorum 1 ay ciktin bu sekilde, diğer memurlarla aynı zamanda çıktığını kullanırsın.
ama müdürün bir şeyin vardır illa ki onunla görüşerek yaz.

Tamam iste ayni bu sekilde yap savunmani. Ilk oldigu icin uyari verecekler ne yazarsan yaz.

zaten bu bana özel değil, tüm eş memurlar soruşturma da. Benimkisi kurunun içinde yaş da yanar misali oldu. Tek çıkar yol sağlık sorunları gibi oldu. Linç girişimlerine rağmen cevaplayan arkadaşlara teşekkür ederim.

ya o değil de insan mesaisi kaçta bittiğini nasıl bilmez akıl alır gibi değil slkdjas

saatim bir saat ileriymiş de lksadksad

avukatlar da öğretmen benzeri bence adli tatile bi giriyolar ohh 1 ay iş güç yok.

Patron avukatlar oyle, biz isci avukatlar adli tatilde sadece duruşmalara girmiyoruz , geri kalan her seyi yapıyoruz.

avukatlarda 1 ay iş güç yok diye bir şey yok. sadece duruşmalar yok ki o da her durumda değil. soruşturmalar bir ay askıya mı alınıyor zanneidyorsunuz?

Devlet tiyatroları bünyesinde oyuncu olmak var.
Senede bir kez bir oyun için bir ay sabah on akşam altı arası çalışıyorsunuz. (Prova zamanı) Onun dışında akşam 20:00'daki oyun için bir saat evvel orada hazır bulunmanızı istiyorlar. Oyun 22:00'da bitiyor.
Tüm yaz tatilsiniz. Oyununuz oynamayabiliyor dönem içinde kalkabiliyor, yata yata o maaşı alıyorsunuz üstelik insanları aşağılayarak çok yorulduğunuz yalanını söyleyerek aynı zamanda hem dizide oynayabilir hem seslendirme yapabilir karizmanıza karizma paranıza para katabilirsiniz.

Sehir rehberlerine her gun tatil.

akademisyenlik demek isterdim, ki birileri de diyecektir, ama şu saatte ders çalışıyorsam o tatiller bi halta yaramıyor demektir. dışardan bakan ooh ne güzel saat 10'da okula geliyorlar der ama sabah 4'e kadar çalıştığını bilmezler.

diğer yazılanlara çeşitlilik olsun diye hemşirelik ve itfaiyecilik diyorum. 24 saat kesintisiz nöbet sonrasında 2-3 gün yatış yapıyorlar genelde.

Banka müfettişliği. 6 ay geziyosun 6 ay gezmiyosun.tam öyle değil yalnız. Zor iş.

kabin ekibinde olmak. normal boşları hariç arada 4-5gün boşları denk geliyor iki üç ayda bir, 2li 3lü olanları saymıyorum. kışın bir yazın bir 10 gün civarı tatilleri var ama tarihleri şirket tarafından belirleniyor seçemiyorsun. tabii bu sırada hayvan gibi yoruluyorsun çalışırken, bunu unutmamak lazım. thy için konuştum diğer firmaları bilmiyorum.

Niye kisirlastirmiyorsunuz ki? Yüz bin defa tartışıldı burada bu konu. Hayvanlar in cinsel güdüleri üremeye yönelik. Kısırlaştırmak onlara kötülük etmek değil. Sorunuza gelince, tutarsınız tutmasına da her yere işer ve sürekli bağırır. Kisirlastirmayacaksaniz evinize kedi almayın lütfen. Sevginizi ve mamanızı sokaktaki hayvanlar la paylaşın.

Mutlaka kısırlaştırın. Kötülük yapmış olmazsınız, hem ömrü uzar hem sağlığı daha iyi olur. Hem de doğaya yeni kedi salmamış olursunuz.

Benimkini kısırlaştırdık ve kesinlikle evden dışarı çıkmasına izin vermiyoruz. Pencerelere sineklik takılı. Balkon ise camlı fakat yaz gelince camları açacağımız için file taktırmayı düşünüyorum.

yav kedi bu tek patili kedinin bile dışarıya gitmesini engelleyemezsiniz öyle sürüne sürüne atlar camdan kuş görünce adamın aklı gidiyo kısır olsa ne olur olmasa ne olur. kapıdan salmayın pencerelere tel taktırın bu kadar basit. kedi sizi sevdiği için gitmeyecek falan gibi dünyalar yok maalesef, öyle olsun diyorsanız köpek alabilirsiniz. ama tabii üstüne kısırlaştırın, hayvana işkence etmenin manası yok.

etkinlik kaç kişilik olacak, ne tür bir etkinlik olacak, bütçe maksimum ne kadar bunlar da önemli ama.

bütçe ve etkinliğin detayını verirsen otel listesi geçeyim istanbul yakınları için. daha yeni gezdim oraları :')

operahotel.com.tr de yapmıştı biz yemek çatı katında boğaz manzarasında oluyor çok güzel.

büyük londra otelinin terası

Fourseasons

groovettyn +1,

Haliç manzaralı ve harika.

soruna sıfır cevabım var ama pwc yapıyosa kpmg, deloitte ve e&y da yapar mantıken fiyat almak istersen.

sektör nedir bilmiyorum ama ilgili kurum, dernek vardır diye düşünüyorum. araştırma şirketlerine alternatif olarak bu gibi yerlerden de bilgi alıp raporlayabilirsiniz belki.

Şahsi görüşüm kesinlikle çok mantıksız.

istanbula ilk geldiğimde araba vardı, trafik çekmektense toplu taşım hatta taksi kullanırım dedim bu trafik çekilmez. sattım arabayı. 2 gün araba kiraladım burnumdan geldi.

Yakın yerlerde araba kullanılır ama ole hergun trafıge gırecegın yerde cekılmez.

Mantıklı değil. Ben trafiğin çok daha rahat olduğu Ankarada bile araba kullanmaktan bıktım, hafta içi araba kullanmıyorum. İstanbul trafiğinde hergün saatlerce araba kullanmayı düşünemiyorum bile.

Araba almakla bitmiyor masrafı. Kasko, sigorta, yakıt, bakım, lastik, muayene gidiyor böyle... Kredi de çekmeyi düşünüyorsanız onu da ekle üstüne.

Şahsi görüşüm kesinlikle çok mantıklı.

kış için de bir senaryo yazabilirim ama malum önümüz yaz. metrolar metrobüsler otobüsler ter kokulu insanlarla dolacak. kollarını kaldırıp kaldırıp sizlerin nefesini kesecek.
yaz olduğu için biraz açık ya da rahat giyinmek isteyeceksiniz. taciz edilecek ya da keskin bakışların odağı haline geleceksiniz.

akşam bir yere gitmek isteyecek haftasonu piknik yapmak isteyeceksiniz.

araba alın.

Eeb, o durumların hepsini yaşadığım için her gün eve bir karış suratla dönüyorum, çok yoruluyorum. Erkek arkadaşım da o halime üzülüyor sanırım biraz. Benim korktuğum şey arabayla daha da zorlanmak.

araba almak yerine toplu taşıma ilk duraklara yakın bir yerlere taşınmayı da düşünebilirsiniz sanki? istanbul trafiğinde araba büyük çılgınlık bence. ben olsam şehir içi trafikte kullanmak üzere araba almazdım.

Türkiye'de toplu taşımanın fiziksel olarak varolması varolduğu anlamına gelmiyor. Bu ülkede şahsi oto bir İ-H-T-İ-Y-A-Ç. Yahu trafik çekmek nedir ben anlamıyorum? Alacaksın otomatik aracını rahat rahat oturucaksın. Otobüs trafiğin üzerinden mi gidiyor? Millet gidiyor radyasyon tedavisi oluyor adamlara diyorlar toplumdan uzak dur adam gidiyor mecbur biniyor. Herifte ağır üst solunum yolu rahatsızlığı var sikinde değil biniyor. Cam açalım hava alalım desen adamlar klima da klima tutturmuş yaz kış o camlar kapalı sanki klima çok temiz. Ben buraya destan yazarım neden toplu taşıma gereksizdir diye ama zamanım yok. Otomobil ihtiyaçtır şarttır. Satışı kolay olacak bir tane alın kullanın 2 sene sonra da satarsınız istiyorsanız. Otomobil bir lüks değil bu ülkede. Ben erkek halimle çantamda bıçak ve biber gazıyla geziyorum. Ev almak istediğim için arabayı erteliyorum ama şu toplu taşıma kültüründen tiksindiğim kadar hiçbir şeyden tiksinmiyorum. Metro falan da demeyin bana. Altyapı çarpıklığından 40 kilometre yol yürüyoruz. Durak konulacak yere adam yürüme bandı koymuş. Yerin 50 kat aşağısına iniyoruz metroya ulaşalım diye. Ağzına kadar dolu leş gibi neresinden tutsan elinde kalıyor. Güvenlik falan zaten yok. Ucuz da değil ha. Biri arabanın vergisi demiş de metrobüs kaç lira haberi var mı o arkadaşın?

simdi araci nereden nereye kullanacaginiz hangi saatlerde kullanacaginiz cok onemli. ben otobusle 1-1,5 saatte varacagim ofise arabayla 25 dakikaya gidiyorum. kopru gececeksiniz, hele is saatinde gececekseniz, belki metrobus gibi gitmeyeceksiniz ancak trafikte beklemek de insani psikolojik olarak yoruyor. kopruyu gecmeyecekseniz bence dusunebilirsiniz.

erkek arkadaşının servisi varsa senin okuluna yakın taşının ve bir araba alın. sen arabayla hemen gidip gelirsin erkek arkadasında servisi kullanır.

ben hayatta toplu tasımayı kullanmam. servis varsa servis yoksa araba candır.

Önce bir taşının sonra hesabını yaparsınız.

Neden mantıksız olduğunu şöyle açıklayayım kendimce
Arabamız var ve araba kesinlikle bir ihtiyaç inkar edemeyiz.Neden bunu yazdım arabalı biri olarak gözlemlerimi yazacağım ondan.

Kullanacağınız istikamet nereden nereye?
hangi saatler?
Siz e5 de kilitlenip trafikte beklerken yanınızdan metrobüs geçtikçe resmen psikolojiniz bozuluyor. Ben trafikte beklerken resmen tansiyonum oynuyor.direksiyonda ben çile çekeceğime Metrobüste telefonla vakit geçiriyorum trafiği vs şöför çekiyor.

bikaç gün size eğlenceli gelebilir ama sonraları trafiği takip etmek ileri geri yapmak mesai haline geliyor. O okulun işin üzerine ikinci bir mesai oluyor ve inan çekilmez.

Bir diğer mevzu birikmiş paranızı arabaya yatırmak hatta kredi çekmek. Paranızı bence bu tip bir mevzu için gömmeyin. Ha lazım olunca gene satarsın ama aynı mebla olmaz. Bunun yanında araba hakikaten aileye fazladan bir boğaz. vergisi kaskosu sigortası muaynesi benzini otoparkı vs derken oturduğu yerde para yiyor.

İlerisi için yurtdışı planınız varsa para biriktirin paranızı arabaya gömmeyin.

Çözüm istiyorsan zaten sende var sana daha yakın bir yere taşın erkek arkadaşın servisi ile gitsin gelsin.

bu koşullarda bana araba almak çok mantıksız geliyor.

bir arabanın durduğu yerde masrafı aylık 500 lira. inanmaayan yıllık sigorta, muayene, kasko, bakım, lastik, yıpranma vb. giderlerini alt alta yazsın.

gittiğiniz yol 4 saatten 2 saate düşecekse olabilir, ama 3 saate düşecekse almayın. çünkü toplutaşımada aracı siz kullanmıyorsunuz, zamanı değerlendirme imkanınız var. ve toplutaşıma arabayla seyahate göre çok ucuz.

hele ki yeni sürücüsünüz, bir de arabayı sağa sola vurup sürteceksiniz, şanzuman nedir öğreneceksiniz, mekanik hasar çıkma ihtimali yükselecek falan, hiç uğraşmayın.

ben arabayla 30 dakikalık yolu metroyla 45 dakikada gidiyordum. metro kapandı (ankara) ve çektiğim çilenin haddi hesabı kalmadı. aylık maksimum 100 liraya kitap okuyup müzik dinleyerek gittiğim yolu şimdi aylık 500 lira benzin parası verip küfrederek gidiyorum. geçici diye kendimi avutuyorum resmen. hiç bulaşmayın derim.

onda servis varsa senin okuluna yakın yere taşının +1
ondan sonra aşırı eski, tırt, kredi çekmenize gerek kalmayacak bi araba alır sabah akşam yarımşar saat kullanırsın.

arabamız var ama her allahın günü işe gidip gelmek çok zor geliyor bana. hele de köprü geçiyorsanız çin işkencesi. kural tanımayan tipler, yeşil ışık yanar yanmaz kornaya asılan öküzler, ters yönden gelip üstünüze süren ayılar, sinyal kolunun ne işe yaradığını bilmeyen davarlar, yaya geçidinde yayaya yol verdiğiniz için arkanızda kornaya ölümüne basan hipopotamlar (daha gider bu) olduğu sürece istanbul'da araba kullanmak işkence.

trafiği falan düşünmüyorum bazen. sadece bu saydıklarım eve çıldırmış gibi dönmeme yetiyor.

gerçi toplu taşımada da benzer manyaklıklar söz konusu ama üzerine bir de araba kullanma derdi eklenince iyice delirtir.

onun haricinde haftasonu vs. şehirden uzak yerlere gitmek için gayet işe yarıyor araba. haftasonu da yine şehir içinde bir yerlere gidecekseniz trafiği, park derdi falan yine çileden çıkıyorsunuz. geçen bir akşam üzeri sıkıldık deniz kenarına inelim dedik. gerisin geri eve döndük. :)

semtleri yazsan daha net bişey soyleyebilirdik. ben arabadan yanayım, toplu tasımada sinir krizi geciriyorum nerdeyse ama benim yon ve saat avantajım vardı. atıyorum metrobus guzergahını arabayla gitmek mantıklı degil ama, ev kadıkoyde iş tuzla'daysa mantıklı olur vs. saat ve semt bilgisi lazım buraya.

Galandar, beylikduzu'nden ortakoy'e gidiyorum ama seneye nerede olacağım belli değil. Yine ortakoy, beyazıt, beyoglu ekseninde bir yerlerde olacağım muhtemelen. En son ihtimal kadıköy de olabilir ama o durumda bakırköy civarına taşınabiliriz.

fraise o guzergahta araba sıkıntı olabilir bildigim kadarıyla e-5 hep tıkalı oluyor gibi; cok iyi bildigim bi guzergah olmadıgı icin yorum yapamicam.

o güzargah tam bir cehennem

Mantiksiz. Arabadan ziyade cile cekmeyeceginiz bir lokasyona tasinmaya calisin. Araba, bu yasadiginiz sikintilar icin cozum degil, olur da alirsaniz goreceksiniz zaten cozum olmadigini.
Birikmis paraniz varmis, paranizi da arabaya yatirmayin zaten.
Istanbul icin konusursak, araba alinca ulasim sorunu tamamen cozulmus olmuyor. Bazi yerlerden bazi yerlere arabayla gitmek mumkun degil. Tabi 30dk da gidilecek yere ozel arabanla 2,5 saatte gitmeye raziysan mumkun. Bazi yerlerde cok feci park sorunu var ve park sorunu diyip gecmeyin, insani verem eder. D
Daha cok sey soylerim de useniyorum simdi yazmaya, kisaca mantiksiz sizin icin su durumda. Ikiniz de toplu tasimada surunuyor olsaniz belki mantikli ama erkek arkadasinin zaten servisi varmis, orta yerlerde bir yere tasinirsaniz idare edilebilir gibi. Belki de siz de servisi olan bir iste calismaya baslarsiniz ilerleyen zamanlarda.

Edit: Beylikduzu'den Ortakoy'e arabayla gidip gelmeye kalkacaksaniz yanmissiniz siz:)

Ama kimsenin anlamadığı nokta su; bu guzargahta toplu taşıma da tam bir işkence. Hayattan soguyorum her gün. İnsanlarla değil gelişmemiş canlılarla seyahat ediyorum resmen. Bazı günler nefes alamayacak kadar kalabalık oluyor. Tasinacagimiz en orta yer bakırköy olur ki yine kabalık olacak. İşkence cekeceksem kendi arabamda çekerim diyorum en azından. Tem'den gidip gelme planım vardı işin aslı.

Bir de sadece okul için değil, hafta sonu kullanmak için de buralarda oturanlar bilir, taksi bulmak işkence. Erkek arkadaşım dolmuşa, otobüse binmiyor zaten. Ulaşım bizim için ciddi problem kısacası.

Öte yandan almayın diyenlerin söyledikleri de çok mantıklı geliyor.

Bilemiyorum altan durumunu yaşıyorum şu anda. En iyisi temelli taşınmak istanbul'dan sanırım.

ucuz bir araba al

ucuzundan bir araba alın?
daha doğrusu kafanızdane kadarlık bişey vardı?
Beylikdüzü toplu taşıması efsane evet haklısın.Ama araba kesinlikle seçmemen gereken bir çözüm.

Merteri düşünün? Bakırköy e göre daha ferahtır. daha tenhadır

Nolor troll um de :/

bence görüşmemesinin başka bir sebebi olabilir. uzak mesafe ilişkisi yaşayan ben bile daha sık görüşüyorum.
bir de ilişkinin başında görüşmeler daha az olur genelde sonradan sıklaşır. sizde saçma bir durum oluşmuş.

Haftada ucken bir mi oldu? Bir buçuk ayda bir mi?

hafta 3 iken haftada 1 e düştü ilişki başlayalı 2 buçuk ay oldu.ilk 1 ay haftada 3 gün görüşüyorduk. sonra hafta 1 e düştü

Benim bildiğim de, ilk birkaç ay çok yoğun gorusulur sonra adayı acarsin yavaş yavaş. Haftada bire duser, iki haftada bire duser. Paran olmaz, vaktin olmaz falan. İlk zamanlar tabii yeni ilişki gazıyla insan surekli yan yana olmak istiyor. Başka bi sıkıntın yoksa ayrılma tabii. Bunun için ayrılır mı insan? :)

yav neleri dert etmişsiniz, kurban olayım insan bundan ayrılmaya kalkar mı. gidin alttaki duyurumu okuyun ibret alın :(

ayrıl

Ayril, adamin hayatini kurtarmis olursun enazindan.

Hesaplar biraz kafa karıştırıcı olmuş ama sanırım üçün birini almışsınız. Ayrılın.

Sen calisiyor musun?

Nasil haftada bire duser ya, sevse 24 saat yaninda olurdu. Sevse isten ayrilip seni daha cok gorebilecegi ise girerdi. Kesinlikle ayril, durulmaz o adanla. Seni kullaniyor

Calisiyosan onu anlaman, calismiyosan da işten vakit bulamamasini sorun etmemen lazim.ayni evde yasamiyorsaniz evleriniz cok yakin degilse haftada 1 normal.

Evet iliskinin basinda bunu sorun ediyosan sonunda kim bilir ne yaparsin. Ayril bence de.

Ayrıl yazık adama.

dön dön sen. o adama yazıktır. hem çalışıyo eşşek gibi hem de senin tribini çekiyo. yazık. daha fazla çektirme adama.

ilişki bitmiş. ayrıl.

adama yazık diyenler olmuş, insan gerçekten hayret ediyor. insan sevdiğini haftada bir gün görerek yaşayabiliyorsa yeterince sevmiyordur bence. long distance olmayan bi ilişkide çok uç durumlar olmadıkça düzenli haftada bir görüşmek iki taraf tarafından garip bir şekilde onaylanmıyorsa kabul edilecek bir tarafı yok. çok çok seviyorsan zamanla alışmaya çalış ama öyle bir durum yoksa anca üzülürsün. özel gününde, hastayken, mutsuzken vs yanında olmayacak insanla sevgili olmanın ne gibi bir manası olabilir?

O iş yaş. İsteyen adam görüşme sıklığını düşürmez.

sizin durum gayet normal. anormal olan hiç birşey göremiyorum.
ilk tanıştığımızdan beri aynı şehirde olmamıza rağmen 15 günde bir buluşuyoruz. benim eski duyurularımı görsen, bu durumdan devamlı şikayet eder dururdum.
sevip seviliyorsanız, çok dert etmeyin..

Ayrıl da adam rahat etsin.

hahahah normal bence.Haftada 1 idealdir.Her gün dipdibe lise zamanlarında olur.İki tarafta işsiz güçsüz olacak anca öylee.

Her hafta bu konuyu konusmanin mantiksiz oldugunu soylerek mantikli bir sey soylemis. Mimarmis zaten, fazla yuklenmeyin adama. Ben olsam ayrilirdim ama. Yani adamin yerinde olsam.

dur bi aynı sektördeyiz. mesleğe ilk girişte çok yükleniyorlar, bitmiyor projeler ve her iş acil. az sabır rahata erecektir.

vakit kaybetmeden ayrıl, bul bi liseli. istediğin zaman istediğin yere gelir. hesaplar senden ama.

Evet bende çalışıyorum. Ogretmenim ayni sehirde yaşıyoruz. Bu görüşme sayisinin az olduğunu düşünüyorum. Birbirimizi tanimamiz açısından

yol yakınken dön

kafanızdaki ideal ilişkinin olmazsa olmazlarından biri demek ki haftada birkaç kere görüşmek. görüşemiyor olmaktan rahatsızlık duyuyor olmanızı bir noktaya kadar anlıyorum ama hak vermiyorum. belki biraz ideal ilişki tanımınızı değiştirmeye ihtiyacınız vardır, çünkü bir ilişkide en önemli şeylerden biri gerçekten görüşme sıklığı değil.

çözümü şu an için mümkün olmayan -çünkü erkek arkadaşınız çok yoğun, yine de size haftada bir vakit ayırıyor- bu rahatsızlığınızı defalarca dile getirmeniz karşınızdaki kişiyi bunaltacaktır. kumar oynuyorsunuz, karşınızdaki insanı seviyor; ona güveniyor, gerçekten değer veriyorsanız bu kumarı oynamayın. biraz sabredin.

Çalışan çiftler zaten en sık haftada 1 görüşebilir. Evleriniz birbirinize yakın değilse, işyerleriniz gene aynı şekilde yakın değilse görüşemezsiniz. Telefonda konuşarak, mesajlaşarak özleminizi gidermeyi deneyin.

Adam haklıymış.

sen şu an ikinci rolündesin, hayırlı olsun bacım.

Siz hala öğrenciyseniz, buna alışmak zor olabilir ama çalışanlar için haftada bir normal. Hatta, eğer çok yoğunda ona göre sık bile sayılabilir. Akşam eve işle geliyordur. İllişkinin ilk başlarında görüşe görüşe yığıldı tabii işleri, şimdi de paşa paşa eritmesi gerek o işleri tabii ki. Bundan daha doğal bir şey yok. Siz de kendinizi oyalayacak bir şeyler bulabilmelisiniz.

Edit: Çalışıyormuşsunuz. Davranışlarından bir soğukluk olup olmadığını anlayabilirsiniz. Doyamadığınız için mi kızgınsıznız, yoksa onun size davranışları değişti mi?

Edit2: evde liyakat kalmamis + 1

Ikinci olduğumun nasil anlayabilirim. Evlerimiz yakın . ayni sehirde yaşıyoruz ayni ilçe. Doguda bir sehirde yaşıyorum. Yürüme mesafesinde evlerimiz. Yakin yani. Ne zaman sorsam ofiste çalışıyor. Musterilerle uğraşıyor. Ne ara ikincisini yapar bilemedim :/ davranislari degismedi. Tanimak icin vakit gecirmemiz gerektigini düşünüyorum.

sana dair bildiğimiz tek şey esmer olduğun ama zenci olmadığın :( bu aralıkta çok ton var. en azından bir iki fotoğraf görmeden ciddili bir şeyler demek zor.

koyu olma ihtimali çok yüksek. koyu turuncu gibi durmasın. bence denemeden alma. gidip herhangi bir yerden dene, öyle al.

pudradan hiç anlamıyorum ama o zenci sanki biraz :( sen zenci değilsen olmaz bence, adı bronz ebony ben olsam o topa girmezdim :D

oha bu rihannaya bile koyu gelebilir. o derece.

Orijinal fiyatından çok düşük fiyata satılan böyle ürünlerin üretim tarihleri çok geçmiş tarihli olabiliyor dikkat edin derin. Boyner'in internet sitesinden Guerlain'in başka bi bronzerını almıştım, onun rengi bu kadar koyu bile değildi ve fiyatı yine neredeyse orijinal fiyatının yarısıydı. Ürünün ambalajındaki batch kodunu Checkcosmetic.net'ten üretim tarihi için kontrol ettiğimde 2010 öncesinde üretildiğini öğrendim. Kozmetik ürünlerinin ömrü için her ne kadar açıldıktan sonra 12-24 aydır deseler de üretim tarihi de oldukça önemli.

İlla bronzer alacağım diyorsanız da Make Up For Ever'ın Pro Bronze Fusion Bronzer'ı var ki Guerlain'a 10 basar. Fiyatının da 108 TL civarında olması lazım.

Anneler günü,
Sevgililer Günü
Evlilik Yıldönümü
Doğum günü

abartma onuda çocuğunuz büyüyünce kutlasın

tabii abartma ama sanki böyle sizin tanışmanız - sevgililiğiniz - nişan - evlilik - hamilelik - doğum ve bebekle birlikte fotoğraflarınızla kapanış şeklinde minik bi fotoğraf albümü yapabilirsin sanki.

bence de abartmaya gerek yok, çiçek ya da dışarda yemek karşılayabilir. eşe de bağlı tabii durum

resmi siteden direkt başvuruyorsun, bedava. çekilişle kazananları belirliyorlar açıklıyorlar. eğer başvururken ailen olduğunu belirttiysen onlara da çıkıyor diye biliyorum ama emin değilim (eş çocuk için falan geçerli olsa gerek) daha sonra çekilişi kazandıysan görüşmeye gidiyorsun. bu görüşme için bankada paran olması gerekiyor ki amerikaya gidince aç kalmayacağını görsünler. bu sene için 15.000 dolar demişler. görüşmeden de geçersen direkt amerikaya gidip yaşayabiliyorsun işte. çok zozr bi olay değil, şans işi.

3 senedir ailedeki herkesin başvurusunu yapıyorum daha çıkmadı.

ingilizceniz iş görür seviyedeyse her türlü bilgiyi bu adresten alabilirsiniz:
www.uscis.gov

anlaşılmıyor bence sorunuz. iş başvurusu esnasında çalışıp çalışmama mı soru? katılmıyorum eğer oysa zira her zaman bir yerde hali hazırda çalışan daha şanslıdır. diğeri hep sorguya çekilir, niye çalışmadığı, son işyerinden niye çıkarıldığı, ne kadar süre işsiz geçirdiği, bilgilerinin tazeliği vs konularında.

soru çalışkanlıkla ilgiliyse de, başvuruda anlaşılacak birşey değil o sandığınız gibi. pazarlamayla alakalı kendini.

şirketler çalışmayan kişiyi işe almak tabii ki istemez. o çalışmayan dediğiniz kişilerin de çalışmadığını bilemezler haliyle. çünkü kendisini iyi anlatıyodur. cv si başarılıdır, mülakatta iyi konuşuyodur, tecrübesini iyi satıyodur.
bunlar mühim.

yorumlarınız doğrultusunda soruyu daha açık hale getirdim.

tam tersi issizken kimse aramaz, ise girince telefon susmaz. Is varken bulmak daha kolaydir. Isiniz yokken uc kurus maasa ok demek zorunda kalirsiniz ayrica, benim gibi :)

durum gerçekten öyle mi bilmiyorum ama öyle ise maaş politikası buna neden olabilir. çalışan bir kişiyi istihdam etmek için mevcut gelirinden daha yüksek bir maaş ya da daha iyi bir kariyer vaat etmeniz gerek. çalışmayan birisinin sizin önereceğiniz maaşa fit olması daha muhtemel. yani bence tek mantıklı açıklaması bu.

genelde tercih edilen bir şey değil ama ediliyorsa;

* ihbar süresi yok çalışmayan admaın gel başla dediğinde başlıyor
* işini seven insanı firmasından çekmek zor, çok üstte bir maaş paketi sunman lazım.
* iş arıyorsa bile kendi maaşından yükseğini ister bütçe düşükse alamazsın

Craig Ramsay-Kas Geliştirme Anatomisi

miranda july - no one belongs here more than you okuyorum, beğendim mi beğenmedim mi, üzüldüm mü sevindim mi, ben mi yazmışım unutmuş muyum sonra, kitap mı başka bi şey mi hiç bilmiyorum ama genel olarak etkilendim :')

vladimir bartol - alamut kalesi.
muthis. ama turklere ve meliksaha agir hakaretler var.

Siyah klişe olur bence. Nude renkler çok moda, ama ters köşe yapmak istiyorsan pudra rengi veya su yeşili falan da sevimli olur.
Boynun uzun ise kolye takmalısın yoksa çok boş görünür. Değil ise küpe de iş görür.
Tamamen kişisel fikrim, modayla uzaktan yakından alakam yok:)

klasik bir tarzınız varsa dore / lame bir ayakkabı seçin. bahsettiğiniz tarz elbiselerde kolye gerçekten çok zarif duruyor, gerdanı sarandan kastınız umarım tasma gibi veya şaşaalı bir şey değildir. çünkü o biraz korkunçlu. minik ve gösterişsiz küpeler takabilirsiniz, takıyı da bu renklerden birine göre seçin.

yalnız dantelli demişsiniz elbiseye, o beni biraz düşündürdü. elbiseniz kaldırıyorsa kontrast ayakkabı hem şık hem biraz iddialı.

bu stil önerisi işe bile pijamayla giden biri tarafından yazılmıştır. ama fikir fikirdir, bence değerlendirilebilir.

Bence kolye olsun straplez oldugundan bos görünmemesi icin.

Ben narcicegi ile turkuazin uyumuna bayiliyorum.
Söyle
imgur.com

dantelli elbisenin etek kısmı boldur umarım çok darsa biraz basit kaçabilir düğün tarzı bi şeye. takıyı biraz ağır tutmak gerekebilir vs. modadan anlamıyorum :(

bence ayakkabı nude olmalı özellikle klasik platform vs olmayan, bantlı kalın topuklu bir ayakkabı daha modernleştiriyor. takı olarak da denildiği gibi boynunuz uzunsa yoğun, içinde çok az elbisenizin renginden olan renkli renkli bir kolye olabilir bence.

Siyah giymiyorum, kolye takiyorum, nude ayakkabi olumlu. Kolye rengine karar vermem lazim sadece sanirim. Ssgolun kizlar.
Elbisenin alti dar degil ya acayip şık. O konuda güvenebilirsiniz :)

hamilelik çıbığı.

diş fırçası

saç boyası

veetin jilet başlığı

elektrik süpürgesinin torbası doldukça üzerindeki gösterge kırmızıya dönüyor, sayılır mı?

halı, kıyafet

tişört solması
tavaların zamanla renk değiştirmesi
yastık kılıfları
saç boyası

bahsettiğinize uyar mı bilmiyorum ama renk değiştiren yumurta zamanlayıcı var.

çiş

Şarj edilebilir piller üzerinde gösterge bandı olur.

bazı taşlardan/agaclardan yapılma tespihler

tıraş bıçaklarının üzerindeki bantlar

Turnusol kağıdı. Bu da bir ürün sonucta :) sıcak/soguk bir sey koyunca renk degsitiren bardaklar.

Kaplama olan takilar

Gostereli urun pek bilmiyorum bir aralar energizer piller vardi ne kadar dolu doldugunu gosteren. Gostergesiz urunler luletasi sigara agizligi, elde tutulan kismi isiyla renk degistiren dis fircasi. Bir de gunese maruz kalinca rengi degisen malzemeden yapilmis gozluk aldim gecenlerde.

biraz iyileşince kullanman lazım. Yani en azından ben öyle yaptım

hmm hemen yaranın üzerine boca etmeyeyim o zaman. bi de krem önerin var mıdır? eczaneye ya da doktora gitmeyecegim şimdiden söyleyeyim.

doktora gitmemeni üşenmene verdim ama eczaneye sormamaktaki ısrarı anlamadım her yer eczane hem en işe yarayanı da almış olursun belki sendeki tırt bi şey?

kesik kapandıktan sonra iki gün kadar sürme, cildi yumuşatıp yarayı tekrar açıyor, başıma geldi.

Scar ex krem aldim eczaciya sorup ve gayet etkili, kesige bakayim demesinden endise etmistim de. Tesekkur ederim cok cok

çünkü bazı toplumlarda insanlar söylediğini yapılanın hatası olarak görürken, bizde yapanın hatası olarak görürler, dolayısıyla kendisine yönelik bir suçlama olarak algılar.

bunun nedenini ben de merak ediyorum.

herkes kendini bulunmaz hint kumaşı ya da bir bok sanıyor temeli bu. koskocaman galakside zerre boyutunda olmayan hacmi ve 6 milyar insan arasında hiç önemli yer işgal etmeyen benliği ile adeta kişi kendisini dünyanın merkezi sanmasından kaynaklı bence bu canavarlaşma. kendisinin farkında olmayan, aslında dünya üzerinde çok da önemli bir yer işgal etmediğini bilmeyen bu megolamanyaklar maalesef haklısı demez, ve bunu yapmaya devam eder. esası bu bence. bu durumun kök nedeni nedir diye sorarsan da kesinlikle yetiştiriliş tarzı başka da bir şey değil.

en önemli nedeni toplumsal adalet duygusunun olmaması.

örnek vermek gerekirse; herkesin yere tükürdüğü için cezalandırıldığı bir toplumda yere tükürme alışkanlığı olan kişilerin büyük çoğunluğu zamanla bu davranışlarını sona erdirirler. erdirmeyenler de yapmaya devam ettiklerinde cezalandırılacaklarını bilirler, buna karşı koysalar bile bu cezayı ettiklerini en azından bilirler.

türkiye'de ise yola tüküren insanlar genel olarak cezalandırılmazlar. verdiğimiz tepki de karşımızdaki kişinin sosyal statüsü ya da fiziksel görünüşü, kadın erkek olması vs vs bir çok şeye bağlı olarak değişken olur.

aynı eyleme aynı tepki verilmediği için insanlar davranışlarının genel olarak hatalı olduğunu (duruma bağlı olmaksızın) düşünmek yerine, bunu daha önce yapan insanlar olduğunu ve onlara tepki verilmediğini düşünerek olayı şahsileştirirler.

bu yüzden siz onu davranışından dolayı eleştirdiğinizde, o kişiliğine bir hakarette bulunmuşsunuz gibi saldırır.

insanlar suçlarını kabul etmeye niyetli değil. suçlu olduğunu bile bile "ben şimdi karşı tarafı bastırırsan tartışma biter, suçlu olduğum da tescillenmemiş olur" diyor ve bu şekilde davranıyor.

baskıya gelince elindekini bırakıp kaçma olayı da bundan ötürü. sorumluluk almaktan ölesiye korkan bir toplumuz. mesela bir iş zor geldi, kimseye bişey söylemeden kaçıp gidebiliyor insanlar, daha bu hafta başından beri 3 kere yaşadım...

kurunun yanında yaşı da yakıcam kimse kusura bakmasın, ben hiç böyle değilim ama çevremde o kadar çok var ki, kendimi yabancı hissetmeye başladım bu duygulara...

Genimize tüküreyim. Bu millet kompleksli millet çünkü. Dünya böyle bi kırma/karma insan topluluğu görmemiştir.

bizim insanımız bilinçaltında sürekli tetikte ve saldırgan halde, hatasını kabul ettiği an karşı tarafın üzerine çökeceğine ve onu bin pişman edeceğine inanıyor. bunun ezilmişlikle alakalı olduğunu düşünüyorum ben, garibanlığın getirdiği bir savunma içgüdüsü.

bunun haricinde hatayı kabullenmek bir görgü kuralıdır, gerçekten öyle hissetmeseniz bile karşı tarafa olan saygınızı göstermek için bu yolu tercih edersiniz. görgüsüz olduğumuz da su götürmez bir gerçek zaten.

Doğu kültürü diye düşünüyorum. Herkes gücünün yetebildiğini eziyor.

Çünkü o haksız fiile alışmışlar. Adam o şeyi onca yılda, yüzlerce kez yapmış ve kimse birşey dememiş. Biri birşey söyleyince kendini tehlikede hissedip köpürüyor. En baştan adalet, hak vb. ile ilgili yeterince eğitilmiş olsalar böyle olmazlardı.

bence de dna... çok az kişi tanıdım hatasını kabul eden.

tr.wikipedia.org

çikolatamı alayım.

Orta Doğululuk, cahillik

Çünkü insanlar çok rererö.
Benim çukulatam antep fıstıklı olsun.

Özgüven problemimiz var.

Bence kabayız. Çocukken düzgün terbiye adı altında bazı şeyler öğretilmemiş.

Haksız da olabileceği, kendisinin doğrusunun en doğru olamayacağı vs vs.

Çünkü bu ülkede suçunu kabul edersen daha da üstüne çıkıp ağzına sıçarlar. Denemek serbest. Kaza yap özür dilerim suçluyum de işin bitti adam %10 suçluysa her boku sana yükler. Bu ülkede modern olmaya gerek yok. Çirkef olmazsan başın ağrır. Sen de bağıracaksın sen de haklıyım diyeceksin.

Buraya yazıp ay insanlar çok rörörö diyenlerin en az yarısı da senin dediğin türden çıkar bu da işin ironik kısmı:) insanlar çevrede çirkefliğin para ettiğini görüp ona alışıyor ve doğru zannediyor. Çirkeflik yapınca kimse uyarmadıysa, işi de hallolduysa aynen devam. Zamanında ben de benzer bir soru sormuştum "niye tartışma kültürümüz yok" diye.

dna mız böyle çünkü yaşadığımız coğrafyanın etkisi altındayız. karadenizliyim, havası denizi hırçın sağı solu belli değil. insanı da aynı. sakin değil hiçbir akrabam. karadeniz nasıl haşinse insanı da aynı. ben özünde meselenin coğrafik olduğunu düşünüyorum.

sadece haksiz olduklari seyi yaptiklarinda degil aslinda, her seyi kisisel alma problemi var.
evde birisine mesela cantami gordun mu diye soruyorum, kiyamet kopuyor sanki hirsizlikla suclamisim gibi. bunun bence tek bir adi var: ego. ama detayli aciklayamiyorum.
bize has degil bence bu olay ama bizde sinirleri kontrol edememe problemi oldugu icin cok daha fazla goruyoruz. yani kabayiz.

egitim.

İşin komiği herkes nedenin ne olduğunu biliyor ya da en azından fikire sahip, ama yine de düzeltmiyoruz. Ne ilginç :)

Mesela emniyet şeridine girip giden insanlar, ama o da gidiyor diye düşünüp arkasından giriyor. Sonra trafiğin a. koyuluyor. Ne saygı var ne görgü. Adama neden giriyosun diyince bi de sizi dövmeye kalkıyor.

Japonya'dan yeni geldim de... İsyaaaaann diye bağırmak istiyorum dostlar.

NOT: Çikolatalarınızı en yakın toplantıda vereceğim. Lütfen bana hatırlatın. :)

tanımadığımız insanlarla iletişimleri geçtim kişisel ilişkilerimizde bile böyleyiz. tanıdığım en aklı başında insanlar bile bir tartışma sırasında ille de ben haklıyımcılık yapıp ancak iş bittikten sonra düşünüp ya evet haksızmışım aslında diyor (ben de buna dahilim). durum içinde asla doğru değerlendirme yapmayı bilmiyoruz. hep sıkıntı veya yanlış yapılan şey ne ise sonradan düşünebiliyoruz.

önce düşün sonra konuş diye bir kavram var ya bizde tüm süreçler için tam tersi. artık kültürel bir hal de almış, japonyaya taşınsak iyi.

çünkü eleştiriye açık bir toplum değiliz.

tavuk ciğeri yiyin.

patlican salatasi basittir.. sebze yemiyoruz kismindan "sebze yemeyi sevmiyoruz" mu demek istedin?

fırında patatesli köfte (hazırlık yarım saat, pişme yarım saat)
fırında somon (hazırlık 10 dakika, pişme yarım saat)
sebzeli bulgur pilavı, yanına elektrikli ızgarada tavuk şiş (yoksa alın, 50 lira bir şey, çok işe yarıyor) (hazırlık 40 dakika, pişme 20 dakika)
mantarlı et/tavuk sote (hazırlık 15 dakika, pişme 15/30 dakika)
fırında peynirli ve bolonez soslu makarna (hazırlık 45 dakika, pişme 1 saat)
kıymalı yumurta (hazırlık 5 dakika, pişme 20 dakika)
döküm tavada biftek (hazırlık 10 dakika, pişme 10 dakika)
çıtır tavuklu salata ( hazırlık +tavukların pişmesi = yarım saat)

ubi dubium ibi libertas, sevmiyoruz, yemiyoruz. yemek istemiyoruz :)

sebze yemiyoruz dediğin sevmiyoruz mu yapamıyoruz mu nedir, basit bir sürü sebze tarifi var.

ama genel tavsiye. kıymayı çok alıp kavurup küçük parçalar halinde buzluğa at. dondurulmuş soğan al. yemek zamanı gelince. soğanı at kavur sebzeyi koy pişmiş kıymayı koy suyu koy kapağı kapat pişsin. pırasa, bezelye falan hep böyle yapabilirsin.

bir diğer pratiklik fırın, pişirme torbalarında tavuk göğüs veya butu baharatla karıştırıp patates koyup fırına atmak, mantarları, biberleri köfteyle birlikte direkt fırına atmak falan her şeyi fırında pişirebilirsin.

sebze sevmiyoruz derken hani tencere yemekleri yenilebilir olur yani. patates, fasulye falan hani doldurup tencerede pişince.
diğer sebzeleri bilemem ama bir de kavurmalar da olabilir hani pazı, ıspanak, patates falan filan.
sağlıklı mı bilemem de.

diğer brokoli, kereviz, karnıbahar falan hani pişirmeden yoğurtla falan salata yapılarak falan yenilebilir belki, baharatla falan da süslerseniz gider yani herhalde ben de pek yemem.

2 sene sürekli giyilip parcalanmayan yoktur herhalde. Ama çok ayakkabı olunca sürekli değiştirerek girilip 2-3 sene fln ömür verilebilir bence

Decathlon'dan aldigim bir ayakkabiyi 3 yil kis haric giydim. En sonunda tabani ayrildi, attim.

4-5 tane ayakkabim var en son 2 yil once ayakkabi aldim.

edit: nike adidas falan gibi ortalama modeller ama ayakkabiya iyi bakip art arda cok fazla giymediginizde yipranmiyor.

Saglamsa,rahatsa neden giyilmesin ?

Pek tabi de var parcalanmayan.zaten her gun ayni ayakkabi giyilmiyor bu yuzden gayette saglam ve temiz kalabiliyor.

min 3 sene giyerim ayakkabılarımı diyeyim sen anla.

bitch, please.

12 senedir giydiğim ayakkabı var. yeminle.

edit: eski adidas botlardan. ne varsa eskilerde var azizim..

Ayni ayakkabiyi kesintisiz alti yil giydim, toplamda on alti yildir da zaman zaman giyiyorum.
Benim ayakkap casual idi, ben de yurumek disinda aktivitesi olmayan biriydim zaten. Artik tipkisinin aynisi satilmiyor, o yuzden marka vermiyorum ama boyle ayakkaplar var evet.

2 yıldır giyiyorum aynı ayakkabıyı, sanırım iki yıl daha giyerim.

camper pelotas...
satın aldığımda ayakkabıcı eleman beş altı yıl giyersin demişti, iki yıldır giyiyorum, gıcır gıcır hala.
Fiyatı şu an ne kadar bilmiyorum ama her kuruşuna değiyor.

Sutsuz kahve yi gordum ve arttiriyorum.

6.sinifta aldigim nike pegasus var bitane, su anda 26 yasindayim. Hala sapasaglam, tek bir dikis vb atmadi. Benle de dunyayi gezdi ayrica. Dag, tepe, sehir, yol.

Nasil o kadar saglam oldu bilmiyorum, gecen sene aldigim nike in ustu gitti-gidecek.
Bu yaz aldigim skechersin topuk ic kismi parcalandi filan.

5 senelik basketbol ayakkabılarım var, hala taş gibiler. basketbol oynaman şart değil, al ve giy, yok böyle rahatlık.

Cat botlarımı tam 12 kış giydim. Nerden baksan her sene 3-4 ay yapar ki çoğunluğu bu botlarla geçti. 13. kışı da çıkarırdı aslında ama seneye daha kibar bir model almak için attım sonunda. Hala taş gibiydi oysa!

6 yıldır giydiğim ayakkabı da var. 5 yıldır da, 4 yıldır da... en son 3 yıl önce ayakkabı aldım.

@kuehles, nasıl ya 6. sınıftaki ayağınla 26 yaşındaki ayağın aynı mı? ohara

20 senelik timberlandim var, standart sık giydiğim ayakkabılarsa 6-7 sene dayanıyor.

converse-4 sene (ilbahar/yaz/sonbahar boyunca haftada-1-2 gun muhakkak giyerim)

outdoor alacaksan biraz paraya kıyıp columbia, salomon veya marrell marka almanı tavsiye ederim. taş, toprak tekmelemediğin sürece 5-6 yıl net götürür seni.

öğrencilik hayatım boyunca 4 sene aynı botu giydim. ki soğuk memlekette olduğumdan dolayı genelde hep bot giyiyordum.

edit: markası darkwood tu. 100 liraya yakın para ödemiştim. ama sağlam bot çıktı kar kış gördüm ama ayağım kuru ve sıcak kaldı.

Son 5 bucuk yilda yilda en az 200 gun giydigim ayakkabim var. Belki 30 cift ayakkabim vardir ama bu ayakkabi her seyin altina olan cok iyi bi' sey. Aynisindan bulsam alirim 3-5 tane. Ama yok maalesef. Tabii arada tadilat gerektirdi. O da normal.

@cekilmis gayfe

Evet. 38-39 hala. Kadinlarin gelisimi daha erken bitiyo tabi erkeklere gore://

adidas superstar ii vardı, 2.5 yıl giydim, derimod'dan almıştım, 2 yıla giydim onu da daha geçenlerde emekliye ayrıldı eheh.

tabi bunları günlük giymiyorum, tergan'dan almıştım, 3 yıl geçti hala taş gibi ama onu çok nadir giyerim.

çoğu ayakkabımı min 5 sene civarı giyerim. parçalanmıyorlar temiz kullanıyorum. en uzun süre giydiğim ise sanırım 15 sene civarındadır.

şu an giydiğim botu 7 kıştır giyiyorum. normal ayakkabılarımın bir tanesi 4.yılında diğerleri yeni. yeni dediğim en az 6 ay

6. Sınıfta aldığım adidas hala sağlam.
4 yıldır da her kış timberland giyiyorum.

6 yıllık ayakkabım var hala giylebilir durumda.

edit: adidas outdoor.

Benim de en uzun süre giydiğim ayakkabım 8 yıllık, hala sapasağlam duruyor. Dağ, tepe gezdim üstelik. Bir tane de 7 yıllık bir ayakkabım var, benzer modelini hiçbir yerde bulamıyorum ve en sevdiklerimden. Acık ve ipli bir model olduğu için içi gitmişti; yeniden kaplattim geçen sene, rahat 3 4 sene daha giyerim.

Bunlar dışında 3 yıllık, 4 yıllık ayakkabılarım da var. Değiştire değiştire giyince kolay yipranmiyor hiçbiri.

6 yıldır giydiğim ayakkabım var hala taş gibi. ikinci tabanı değiştirdim ancak kendisine ödül olarak ıskartaya çıkardım keratayı, kötü yerlerde giyiyorum artık.

en eski ayakkabım hush puppies bot, 11 senelik, daha da gideri var. outdoor cinsinden north face 5 senelik, ufaktan ömrü domaya başlıyor. sandalet timberland, 5 senelik, taşş gibi. deri ayakkabı beta, 5 senelik, eh işte. bunlara ek olarak 3- senelik çok var. yani saydığım kategorilerin her birinden 2-3'er daha ayakkabım var ama bunlar en yıllanmış olanlar. hal böyleyken en son keds'lerim 2 sezonda parçalanınca kahrettim. 5 seneyi garantilemeyecek gibi görünen ayakkabıya para veresim gelmiyor.

2. soruna cvp olarak nucleon'un 2. cümlesi +1. çok mecbur kalmadıkça aynı ayakkabıyı iki gün üstüste giymem.

galiba 6 senelik bir adidas chile 62'im var. Canavar gibi.

Giyilir, hem de ne.

Marka model aklımda değil ama giyerim. Giyilir.

6 sene giydiğim botlarım vardi. Bütün bir kış cat tarzi deri bot giyiyorum. Koku yapmiyor, sıcak tutuyor. Tavsiye ederim :)

her mevsim için birer çift ayakkabım var benim, başka da almam. bir çift bot, bir çift spor ayakkabı, bi de senelerdir giymediğim halı saha ayakkabım o kadar.

botu 8 senedir falan giyiyorum. her yeri sapasağlam ama geçtiğimiz kış tabanı aşınıp su geçirmeye başladı, gittim tamir ettirdim üç kuruşa, hala devam ediyorum giymeye. markası hi-tech

keza spor ayakkabım da yanlardan açıldı hala giyiyorum ama yenisini alacağım zira daha 1 sene bile olmadan koyverdi kendini, uyuz oldum asdf markası lumberjack daha da siksen almam o markayı, türkler satın almış zaten galiba, götüm gibi yapmışlar her işte olduğu gibi.. (bundan önce 10 sene falan giydiğim bi adidas vardı, o performanstan sonra bununkisi çok koydu..)

adidas ayakkabılarım minimum 4 sene giyerim. 4 sene sonunda da giyilmeyecek durumda olduğundan değil sıkıldığım için giymem ve ihtiyacı olan birisine veririm.

dedemden yadigar bir ayakkabı var. markası filan yok, özel yaptırmıştı sanırım. ölmeden 2 sene önce almıştı. öldüğü 6 seneyi geçti halen taş gibi.

esas bomba bu, lisede aldığım cat botlarım var. ama şimdiki gibi sikindirik üretimlerden değil, taş gibi olanlardan. 16 sene oldu sanırım. taş gibi diyemesem de halen giyilebilir durumda.

bunun dışında işte giydiğim ayakkabıların çoğunun maksimum ömrü 1 sene oluyor. inci, kemal tanca, desa vb.. gibi bir çok mağazadan aldığım ayakkabıları 1 seneden falz agiyemiyorum. fiyat performans oranında tam bir kepazelik bu markalar.

2011'den beri giydigim bi kar botu var. 2011-2013 arasi cok sik kullandim, ondan sonra istanbul'a geri tasindigim icin sadece karda kullaniyorum ama sapasaglam duruyor

Aynen esimin de bi botu var en az 10 senelik

Timberland'lerimi yeni birine verdim. Ortaokulda alinmisti

deichmann dan aldığım bir botu yaklaşık 3 sene giydim, dockers tan aldığım bir botu da hemen hemen 5 sene kadar giydim. botumun yanı daha bu kış açıldı yaptırsam yapılır giyilir de artık yeni ayakkabı aldığım için giymiyorum.

Sürekli değil ama bi ayakkabım var 2006'da almıştık, hala giyiyorum. Nalet eskimedi :)

yaklaşık 7 sene önce falan şundan aldım www.deriden.com.tr
satan çocuk bunu en az 5 sene giyersiniz dediğinde lol demiştim, bu kış çok giymedim ama %99 giyilebilir durumda.

adidas good year ayakkabısından 2 tane var biri 10 biri 5 yıllık. Üretimi durudu yenisini alamıyorum.

www.youtube.com

Gerilerden geliyoruz bir de biz yaş itibariyle
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

bu olmadan parti bitirtmem. www.youtube.com

@aychovsky yaşlar yakın bizim. Bu şarkıların zamanlarını bilirim. Daha güncel versiyonları örnek verdim ben. @ freya listeye aldım.

youtu.be

oo timbalandcı çıkmış:)) bi timbaland da ben patlatıyorum o zaman.

www.youtube.com

geçen hafta antalya-mersin arasını gittim, 12 saat sürdü ! izmir'e gitmen 1 gün sürer aman diyim. sakın sahil yolunu kullanan bir firmayla gitme.

Bana kalırsa adana'ya geçip uçağa bin, en temizi bu. bir kaç gün önceden alırsan 100tl civarlarında biletler.

@kimlanbu en mantıklısı o ama ben uçağa binemiyorum ölüm kalım meselesi olmadan :(
yine adanaya gidip konya üzerinden gitmek falan mantıklı olacak gibi :(

Bundan 3-4 sene evvel otobüslerin çoğu tarsus ereğli konya yolunu takip ediyordu. Sahil yolunu kullanmıyordu hiçbiri ki hala öyledir heralde.

@desktopu güzergaha bakınca mersin üzerinden devam edenlerin çok duraklı olduğunu görüyorum. adanadan kalkıp direkt konya üzerinden gidenler var ama.

O zaman adana dan gitmek daha mantıklı gibi. Son 3 yıldır otobüsle hiç gitmedim o tarafa. belki yeni yollar yapıldığı için sahilden gidebilirler ama öyle olsa bile silifkeden sonra karaman konya şeklinde giderler gibi. Çünkü öbür türlü sahilden gidilse yakıt masrafı çok artar. Arayıp sorun bence bir firmayı.