2017 de elde kalan 0 2016ları kovala. 0 arabayı 15 belki 20 bin ucuza alabilirsin. eğer acil ihtiyacın yoksa acele etme.

Pejo marka hiç bir otomobil bence 83 bin lira etmez. Doksan bin lira verip kol dayaması dahi olmayan bir araba almak gerçekten üzücü.

63'e dizel 308 var 0 km. Bulabilirseniz bence şu an en mantıklı araç. 2008'e şahsen o parayı kesinlikle vermezdim.

Bi de 3008e baksana. Iç hacim olarak baya fark var.

Bir de Citroen c4 cactus bak bence. Kol dayama olayı gayet güzel.

Ayrıntılarını bilmiyorum sadece arkadaşımdan duyduğumu yazacağım sana. 1400 tl'ye Ege'de güzel bir ilde kirada yaşayan bekar bayan arkadaşım, daha çok kazanmak için İstanbul'a yerleşti. Şu an haliyle kat be kat fazlasını alıyor fakat geri dönmenin planlarını yapıyor. Artık neye ne kadar harcıyor bilmiyorum ama bahsettiğine göre o ilde ne harcıyorsa 2 katından daha fazla oluyormuş masrafı.

Tabii ki herkes yeterli standartta yasamiyor. Ama vatandas burada yillardir yasiyor, ailesi isi gucu evi barki her seyi burada. Kurulu bir duzeni var ve IStanbul disinda yapacak hicbir sey yok mesela. Kendisi mecbur oldugu icin boyle yasamaya devam ediyor yeterli standartta yasayamiyor olsa bile ama soruyu soran Istanbul'a gelmek icin soruyor, vatandas da bu parayla zor gecinirsin diye soyluyor. Yani isin gercegini soyluyor insanlar cevapta. Istanbulda bilmemkac liranin altinda yasamaz demek "ben bu paranin ustunde kazaniyorum" demek olmuyor ki.

hayır duyurucular çok zenginmiş ya da çok iyi standartlara sahipmiş gibi poz kesmeyi seviyor sadece. öte yandan, istanbul'da iyi standartlara sahip olmayı bırak hayatta kalmak bile çok zor benim için. nefret ediyorum şahsen, okul olmasa bir saniye bile arkama bakmam. gerçi sktimin yerinde HER ŞEY istanbul'da olduğundan, başka yere gitsen iş bile bulamıyorsun.

Ayda 6 bin TL net gelirim var. 3500 civarı borçlara gidiyor 2500 kalıyor. Kira+faturalar+mutfak+anne giderleri+kardeş giderleri (kardeşe harçlık, anneye gezenti) derken bana bi çay içimlik kalmıyor kardeşim. Köpeğim var sabah akşam onla parka çıkıp hava alıyorum çok şükür. Ona da aylık fix 200-250 gidiyor. Güzel hayvan oldu ama, seviyorum kendisini.

Edit: Maaşlı çalışmıyorum kendi işim. Maaş+sigorta+vergi ödüyorum ekstra olarak.

stavro +1
işin gerçeği söyleniyor.

Keşke buradaki herkes on bin lira maaş alsa...
Öyle bir şehir ki bir köşesinde zar zor geçindiğin parayla öteki köşesinde kolaylıkla yaşıyorsun. O duyurulara cevap verirken herkes kendi etrafına göre değerlendiriyor tabii ki. Stavro'nun dediği gibi kendisi o paranın üstünde kazandığından değil de gelecek olana uyarı olsun diye söylüyor.

Gecenlerde bir ilan vardı burada. 1+1 1250 lira da kirası. Ev değil ahir bozması bir yer.
Ev kiraları anladığım kadarıyla 2000 lira civarı. Ben daha o kadar maaş almadim hic :/

Hatta ilanı da bulayım
www.hurriyetemlak.com

Nasıl yasıyorlar orada bilmiyorum.

3.000 lede yaşarsın ama ona yaşamak dersen tabi. 10 bin ile yine şehrin efendisi olamazsın. Ev kiraları gerçekten çok pahalı. Memura göre bir şehir değil kesinlikle. Memur buraya gelirken 10 kere düşünsün.

tamamen sallamasyon. türkiye de o paraları kazanmak için müdür - genel müdür falan olmak lazım. ya da kritik bi görevde kafası çalışan bi adam olman lazım. mesela bi inşaat şirketindeki hakediş mühendisi/şefi gibi.

bi firmada sekreter olsan kazanamazsın banka çalışanı olsan yine o kadar alamazsın. lcw gibi mağazalarda müdür olsan yine 7000-10000 alamazsın. istisna şubeler vardır belki.

ben y.dışında beyaz yaka olarak çalışıyorum sözlükçülerin sıradanmış gibi 7000 10000 civarı yazdıkları paraları ancak burada alanlar var. o da euro kurundan dolayı. kaldı ki herkes de almıyor bu paraları burda da.

yani özetle geneli aç sosyete malesef. ..

o mallara aldirma. ben 4000 lira maas aliyorum. ailemle kalip 3000'ini kenara atiyorum her ay. kirada olsam bile gene 2000 atardim kenara. lukse kacmadan, cimri gorunmeden ucuza yasamayi biliyorum sadece.

@mayeskuel aile yanından ayrılınca masrafı sadece 1000 tl artacak sanıyor. O para kiraya yetmez, faturası mutfağı derken ay sonunda ailesinden borç isterken bulur kendini.

Ben İstanbul'da kendi işimi yaparak 8000 tl kazanıyordum, konsere gece klübüne falan gitmem, evde hanımla otururum. Arabam yok, sigaram yok.

Para yetmedi bir sahil şehrine taşındım (Kuşadası). İstanbuldaki son 8 ayda birikimim hiç artmamış.

Var sen düşün daha az kazananlar nasıl yaşıyor.

Herkes 10 bin kazanmıyor denilmişte , bugün eşyamı taşıyan nakliyeci günde 2-3 iş yapıyorum en az dedi. Adamın arabayı çalıştırması 100 tlden başlıyor. Günde en az 400 lira giriyor cebine. ilkokul mezunu adam 8-9 bin rahat kazanıyordur. Tesisatçı bir tanıdığım 10 bin kazanıyor. Memur arkadaşlar ise bodrum katlarda yaşam mücadelesi içinde

Bizim mahalledeki fırının kirası 17.000 lira, artık ne kadar kazanıyor allah bilir.

Ben de cok dusundum bir aralar bunu. Istanbul ve maaslar hakkinda vardigim kanilar;

- Istanbul'da beyaz yakalarin cogu amerikancilik oynayan insanlar. Kazandiklari para fena degil. Hayatlarindan genel olarak memnun "genc" insanlar. Kimisi 3500-4000 tl kazaniyor kimisi 7-8 bin tl. Ve aradiklari her sey istanbul'da. Sosyal hayat, degisim, mekan, eglence, havaalani, ozgurluk, sex vs. Bu kisilerin cogu doymayan ve doymayacak insanlar. Para yetmiyor demelerindeki sebep de su; Atasehir'de ev kirasi 2250 tl, aidat, fatura vs nasi yetsin. o zaman git ucuz bir yerde otur. O zaman da trafik, muhit vs dert yanmalar. Belki haklilar ama su konuda haksizlar. Hemen kiyaslamayi kucuk sehirde en iyi yerde kira 1000 tl olarak yapiyorlar. Bu yuzden 3-4 bine krallar gibi yasanir diyorlar. Fakat o kucuk sehirlerde sosyal yasam, imkan, eglence, havaalani vs yok. Dogru duzgun kafe bile yok. Bu yuzden evet insanlar harcama yapmiyor. Donere 21 tl yazan mekan olursa da hemen batiyor. Arz talep cunku. Nusr-et bu yuzden Istanbul'da var, aksaray'da yok.

- diver gordugum ise, insanlarin cogu istanbul ve cevresinde buyudugu icin oraya cok bagli ve neredeyse asik olmus. Asgari ucretle calisan birisini taniyordum, "abi aksam su bogazdsn gecince her seyi unutuyorum" diyordu her gun. Ve bunu belki onlarca kisiden daha duydum, hepsi az kazanan insanlar. ailesi orda, arkadaslari orda. Psikolojik ve sosyolojik olarak kendilerini istanbul'a , yani en kalabalik ve en guclu insanlara ait hissediyorlar. Bu yuzden istanbul'un nufusu hic azalmayacak, deprem olsa bile. Devlet bile oraya tasinmak istiyor. Cunku en gucluler orada. Firma, takim, en guzeller, en iyi arabalar, unluler vs vs.

- son grup da farkli arayis halinde olup istanbul'a alisanlar. Para yetmiyor lafini en cok bunlardan duyarsin. Genelde istanbullu degiller, uni'den sonra istanbul'a tasinmislar. Aldiklari para istanbul piyasasina gore az asagida. En ufak bir durumda istanbul'dan tasinma plani yaparlar. Fakat maastan ziyade aliskanliklari onlara izin vermez. Bu yuzden dogru maas kiyaslamasi yapamazlar. Bak sunu da cok gordum mesela; anadolu'da 1500-2000 tl'ye calisip istanbul'a gocenler. Bu arads bu maas anadoludaki maalesef maaslar. Yok oyle en kral ev 500-600 tl oh masraf yok olaylari. Cag degisti. Istanbul'da da telefon ve internet faturasi ayni yozgat'ta da. kredi cekince banka aa tamam sen yozgattasin az faiz verelim demiyor. Arabana sigorta yapilirken tamam yozgatta kaza maza olmaz deyip bedava yapmiyorlar. Iste bu grup, maas olarak hani tuik hep yayinlar ya fakirlik siniri diye, onu azicik yakalamis fakat ileriye tasimamis grup. Istanbul'dan kopmak ister fakat cesaret edemez, alismistir cunku.

Onemli olan hangi gruba ait oldugun.

neden bu kadar abartiliyor? ego durumlari.

neye gore 7000? yazan kisinin idealindeki standartlara gore.

kirada oturuyorsa biraz da hesapsiz biriyse tek basina bir evde 7000'i rahatlikla gecer.

hesapli kitapli biriyse daha ucuza yasayip biraz daha dusuk standartlara da razi olabilir...

arkadaşlar. şaka gibi gelecek ama gerçek. istanbulda karı koca 7000tl'den aşağı para alırsanız düzgün yaşayamazsınız. ben sebeplerini anlatacağım ister beğenin ister beğenmeyin.

1. Düzgün yaşayabileceğiniz bir lokasyondan ev tutmak aşağı yukarı 2000TL'dir. Bakın "Düzgün" diyorum, o yüzden bana 50 yıllık her tarafı rutubet kokan evleri örnek göstermeyin. Onlar "düzgün olmayan" hayatlar içindir. Veya beylikdüzü, avcılar gibi şehre 1 saat mesafeli yerler ide göstermeyin. Çünkü günde 2-3 saat yolda geçirmek de "düzggün bir yaşam" sunmaz insana.

2. "Düzgün" bir hayat için, gününüzün en azından bir öğününde et bulunmalı. Bakın tekrar "düzgün" diyorum, yoksa makarna pilavla da yaşarsınız ama "düzgün" değildir. O yüzden şu "düzgün" kısmını kafamıza güzelce kazıyalım. Etin kilosu 45tl ile 70tl arası değişiyor. Aylık mutfak masrafına rahatlıkla 2 kişilik bir aile için 750TL yazabiliriz başka bir deyişle. Hiç daha az olmaz demeyin.

3. Temizlik eşyalarına da ayda 150TL civarı para kesin gider.

4. Aidat 100TL diyelim.

5. Fiber internetiniz olsun, bir de digiturk d-smart gibi bir şey. İkisine toplam 100TL diyin ayda.

6. Elektrik doğalgaz su 200TL diyin hepsine.

7. "Düzgün bir hayat" dediğimiz için, haftada bir gün dışarıda alkollü veya alkolsüz yemek yiyin eşinizle. 2 hamburger 2 bira 100tl yapıyor mesela. Öyle söyleyeyim. Ayda 400-500TL buna harcayın.

8. Yine "Düzgün" bir h ayatınız olsun diye, ayda 2 kez tiyatroya falan gidin. Aşağı yukaru 50TL'den başlıyor zorlu center'daki vs. tiyatrolar. Buna ekstra yemek masrafı yazmıyorum, yukarıdaki 500TL'nin içine yazıyorum, ama tiyatro/gösteri vs. işine 100-150TL yazın.

9. Giysi, kozmetik, kişisel bakım alışverişleriniz olacak. Ok bunu dödnemsel yaparsınız, aylığa vurdunuz mu da 2 kişi 100TL'den fazla harcar her ay en az.

10. Yol parası.

11. Nefes alan her insanı kredi kartı veya kredi borc vardır biryerlerden. Ev taşırsınız kredi çekersiniz, eve eşya alırsınız kart kullanırsınız, telefonunuz düşer kırılır telefon alırsınız vs. O yüzden aylık en az 200TL kredi borcu da yazıyorum :)) Ki kredi kartlarına en az aylık 500TL ödeyeceksiniz bir şekilde, ama onu yazmıyorum he.

12. Öğrenim krediniz varsa, (4 sene boyunca ödendiği için bunu baya bildiğin kalem olarak yazıyorum çünkü bana giriyor ve koyuyor) 270TL yazıyorum aylık gider. (eşinizde de varsa....)

13. Ayda 1 kez tatile çıkmayın, 2 ayda 1 kez tatile çıkın. Hadi onu da çıkmayın, 3 ayda 1 kez tatile çıkın "düzgün" bir hayat diyoruz. Öğrenci hayatı demiyoruz. 2 kişi git gel yol parası en az 300TL tutacak bir kere, haftasonu tek gün konakladınız 2 gün tatil yaptınız, yaz 200 kağıt. Oralardaki harcamalarla birlikte 700-800tl yi de öyle silin. Aylık ortalamasıan 300TL diyelim bunu da :)

Ben toplamadım siz toplayın işte ya.

bu arada bakın kişisel standart durumları falan değil bu yazdıkalrım.

Düzgün, ortalama bir hayat.
Arabanız yok, kendinize ait eviniz yok. 3 ayda bir haftasonlarınızı günlük tatile harcıyorsunuz. Arada bir dışarıda yemek yiyebiliyorsunuz ve arada bir tiyatro vb. etkinliğe gidebiliyorsunuz.

Btün senaryo bu. Lüks hiçbir şey yok.

Şimdi birazdan birileri gelip et yemeyi tiyatroya gitmeyi tatil yapmayı lüks sayabilir.
O tür hayatlar "düzgün" hayatla değildir. Köle hayatıdır, ona göre konumlandırın yazdıklarımı.

gecenlerde benzer bir duyuruda "hepinizden fazla kazaniyorum" diyen birinin eski duyurularina bakmistim. iclerinde yazdigiyla tamamen alakasiz seyler vardi. mesaj attim hayirdir diye, mesajini sildi, ozur dilerimli filan bir seyler yazdi.

cogu kisi olmak istedigi kisiyi temsil ediyor internette, duyuruya bakma yani sen :) hepimiz 190, kumral, yesil gozlu, altinda bmw'si olan tipleriz.


istanbulda yasamak pahali, ucuz degil. ben hic istanbul disinda yasamadim ancak tatilde bile gordugum kadariyla diger iller daha ucuz. ( pazar urunleri - evler vs..)

O duyuruya ben de en az 7000 tl yazmıştım galiba. Hala da dedigimin arkadasindayim, duyuruda sorulan 2 çocuklu kirada yaşayacak bir ailenin minimum geçimi sorulmuştu.

Utopik para da kazandığım yok am gercekciyim, 6 sene ıstanbulda kaldım. Evlenip çocuklarımın geleceğini kuracaksam ıstanbulda, kusura bakmayin ama 7000 bile yetmez. Bunun gelecek planı var, düğünü var,hastalığı var .var da var. Aksi takdirde sürekli geçimi düşündüğünüz mutsuz bir hayatınız olur. Dışarıda yediginiz yemeğin parasını bile düşünür olursunuz.

Ha madem bu parayi kazanamıyorum ıstanbulda yaşamam. Sirf bogaz manzarası için yaşam standartlarini düşüremem. Zaten ben ıstanbulda barinamadim okul bitince.aileden de destek alamıyorum. Şehir değişikligine gittim hic de pişman degilim.

bi de şeye hastayım

abi adam çiğ köfteci şu kadar satsa şu kalır maliyeti zaten şu filan :) o zaman adamın o semtte işi ne :)

Nakliyeciler şunu alıyo filan sen adamı sadece senin evi taşırken gördün belki kışın işi olmuyo adamın belki de bazen taşıdığı yük ve gittiği yer icabı 3 gün kamyonda yatıyor o adam duş alamıyor. kışın eksi bilmem kaç derecede lastiği patlıyor aracı hasar veriyor.

kaldı ki evine git bak standardı senim benim gibi. ben (büyük nakliye şirketi sahibi hariç)kendi çapında kamyonuyla eşya taşıyan ya da ufak bi taşıma şirketi oşan adamların boğaz manzarı evlerde filan oturduğunu görmedim.

ya da bi taksicinin yazın Bodrum'da yatıyla koy koy gezdiğini görmedim. o yüzden bu hesaplara hiç girmeyin.

ha ticaret yapan adam beyaz yakadan tabi ki çpk kazanacak o adam dükkanını sabah 7 de açıyor gece 12 de kapatıyor sen müdür 30 dk geç bıraksa demediğin kalmıyor. adam haftasonu dahil açıyor dükanı sen haftasonu p dükkandan ekmek gazete vs alıp evde keyif yapıyosun. bırak da adam o günlerin saatlerin farkını kazansın.

al işte... düzgün yerde kira 2 bin lira, iki ayda bir tatil diyen adam var. bunlara tabii ki 7-8 bin lirayı beğendiremezsin. dünyanın neredesinde 2-3 ayda bir tatile çıkmak standart ya? kaç tane insan yapabiliyor bunu? nasıl hayatlar, kafalar, hesaplamalar bunlar?

@der meister,

ne demek ya 2-3 ayda bir tatil çok?

bir haftasonu eşini alıp ağvaya 2 günlüğüne gitmek mi lüks?
2000 lira kira mı lüks? sahibinden.com'a beşiktaş yaz, kadıköy yaz ev arat bakalım kaç para kira çıkacak.

istanbulda 25km uzaklıktaki çekmeköyde bile eli yüzü düzgün binalar 1200tl den başlıyor kim neyden bahsediyor allah aşkına.

2-3 ayda bir tatil illa ki yurtdışı veya otel tatili demek değildir. eylülde kapadokyaya gidersin, yılbaşında ağvaya gidersin, baharda karadenize gidersin, yazın da senelik iznini kullanır 1 hafta tatil yaparsın. naptı? 2-3 ayda bir tatil yapmış oldu. bu mu lüks?

kaç tane insanın yapabiliyor olmasıyla ihçbir ilgisi de yok.

üledeki 10 kişiden 7si yapamıyordur zaten. çünkü ülke dediğiniz yerdeki herkes fakirin dibi. orta gelirli dediğin adamlar fakir. her normal insan sinemaya tiyatroya gidip 2-3 ayda bir haftasonu tatilini yapabiliyor olmalı. o haftasonları evde göt büyütmek için değildir. ama ne yazık ki bu ülkede göt büyütmek dışında bir şey yapamıyorsunuz çünkü kendinizi ortagelirli sanan fakirlersiniz.

ve fakirlik de "düzgün bir yaşam" değildir.

son not: yoksulluk sınırı 4335TL, gidip o yoksulluk sınırındaki giderlere bakın bakalım. İNSAN GİBİ BİR HAYAT yaşamanın yanından bile geçemez o giderler.

15 yıldır fakirliği öyle bir kanıksamışsınız ki, normalde ortagelirli insanın yapması gereken şeyleri lüks görmeye başlamışsınız.

zengin adam her ay yurtdışında tatil yapan adamdır.
ortagelirli adam senede 1 defa 1 haftalık tatil yapan, onun dışında da 3 ayda bir şehir dışında biryerlere kafa dinlemeye gidebilen adamdır.

diğerleri fakirdir.

istanbul artık zenginlerin şehri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor...yaşam çok mu pahalı evet , ama buna rağmen her gün artan bu kalabalık nereden geliyor diye bende uzun uzun kafa yorarım...

şöyle olaylarla kendime kısa kısa cevaplar veririm zaman zaman...

iki bina yapıldı bizim semte(çok yapıldıda bunlar örnek için :)

biri 200 bine sıradan ortalama bi ev...20 daire var mahalle apartmanı diyebiliriz

aynı bölgeye 1. binanın yakınınada site yapıldı...Site bu reklamlarda gösterilen içinde at koşturabileceğin sevgilinle çimenlerde oturup denizi seyredebileceğin bi site değil...normal bi site...ortalamanın üzerinde dairelerin fiyatı 500 bin...saymadım ama 80 dairenin üzerindede daire vardır

bu soruyu soran arkadaşa "hangisi daha zor satılır" diye bir soru sorsak muhtemelen sitenin daha zor satılacağını söyler...yanlış anlaşılmasın arkadaş olayın dışında biri olduğu için onu örnek gösterdim...kaldı ki bende aynısını düşünürdüm...ama gelgelelim istanbulda 100 dairelik site ortalama 500 binden satıldı 1.bina hala daireleri satmaya çalışıyor...

kısacası parası olan kesim ile parası olmayan kesim arasında ciddi bir fark oluşmaya başladı...parası olan gelip direk alabiliyorken olmayan veya az olanda alamıyor...ama burada tuhaf olanda ne biliyomusun...o siteden daireleri alan paralı adamla parasız adamlarında içiçe yaşadığı bi şehir istanbul...değişik bi kaos var...kaos içinde düzen var...

cafeye gittiğinde herkes zengin , ortamlarda herkesin parası var , sosyal medyada herkes güzel bi hayat yaşıyor ama gelgelelim herkesin borcu var bu şehirde...

doğma büyüme istanbulluyum ve ayda ortalama 3000-4000 tl arası kazanıyorum...ailemle yaşamama rağmen henüz bi birikim yapabilmiş değilim...çünkü standart bi harcaması olan biri bile parayı harcıyor çünkü şehir sürekli talep ediyor...arkadaşlarınızla bir gün oturup kahve içip yemek yemeniz ortalama 30tl ile 50 tl arasında değişir...farklı bi aktivite yapalım akşam için dersen iyi bi mekanda kafadan 50 tl ile 250 tl arası minimum harcaman olucaktır...bu rakamları ben yine alt baremden aldım yoksa gecede 1000 tl harcayanlarda mevcut...bunlara faturalar , ev harcamaları , kişisel harcamaları ve diğerlerini eklediğinde inan çok absürt rakamlar çıkıyor ortaya...

ben bi uygulama sayesinde her yaptığım harcamamı not almaya başladım çünkü kazandığım paranın artık nereye gittiğini takip edemez olmuştum...para kazanıyorum ama ay sonu bir türlü param olmuyordu bende böyle bi yöntem seçtim...yaklaşık 4-5 aydır düzenli harcamalarımı yazıyorum ve inan ekstra harcamaları görüp çıkarmama rağmen yine ciddi anlamda giderim oluyor...bunları ayrıntılı yazmamdaki sebep bekar biri bile zor geçiniyorken evli birinin bu şehre gelmesini tavsiye etmiyorum...şehirdeki insan nüfusundaki artış , insan kalitesinin hergeçen gün kalitesini kaybetmesi ve yerine gelen magandaların nüfusunun artması, trafik ve beraberinde getirdiği stresler inanın bu şehri artık yaşanmaz bi yer yaptı...onun için diğer şehirlerde bu kadar harcama yapmadan daha az stresli bi hayat yaşayacağınızı tahmin etmiyorum...

tchuck ve stavro'ya da katılıyorum.

bunun tamamen kişinin/kişilerin hayattan beklentisiyle ve alıştığı yaşam düzeniyle ilgisi olduğunu düşünüyorum.

mesela mutfak masrafı çok göreceli bir şey.
bim'in mantısını yiyerek ayda 200 lira mutfak masrafı da yapabilirsiniz.
ama tchuck'un dediği gibi normal beslenmek istiyorsanız, yani sebzesi, meyvesi, eti, tavuğu vb. o zaman aylık mutfak masrafı iki kişi için bin liraya yaklaşıyor zaten.

ama birine tavsiye verirken, "gel istanbul'a ya, bim falan idare edersin" diye bir şey söyleyemezsiniz, çünkü bu normal bir yaşam düzeni değil.
herkes ömrünü öğrenci evinde yaşar gibi geçirmek zorunda değil ve insanların hayattan beklentileri olmalı.
yani ölçüyü orada tutmak mantıklı olmuyor.

düzgün yerde ev tabii ki 1500-2000 liradan başlıyor.
bağdat caddesi üstündeysen zaten bunun 3-4 katı, yani düzgün yerden kasıt orası değil.
düzgün yer demek, alıştığın, kendini güvende hissettiğin, senin dengin olduğunu düşündüğün kişilerle paylaştığın, acayip kaliteli olmasa bile "nezih" muhit demek.

6-7 yıl önce gecekondu mahallesi olan şerifali denen yer, ataşehir'in üst tarafları, şimdi kartal-kadıköy minibüs yolu hattındaki evlerle yarışıyor kira konusunda.
asıl siz nerede yaşıyorsunuz ben onu anlamadım.

dışarıdayken araba olmasa bile, otobüs, metro kullandığınızda zaten günde 20 lira civarı yol parası veriyorsunuz eğer karşıya geçiyorsanız.
deniz otobüsü falan demiyorum bile.

bunları kalem kalem hesapladığınızda ciddi bir tutar ediyor.

ben çorbayla beslenir, rutubetli evlerde oturur, ayakkabımı pazardan da alırım, plastik sentetik fark etmez derseniz, üç-beş binle mis gibi geçinirsiniz.
ama bu kimseye tavsiye edilecek bir yaşam olmaz.
yaşamakla hayatta kalmak arasındaki fark bu zaten.

yaşamak başka bir şeydir.
tatil, ufak tefek konforlar, acil durumlarda ödenmesi gereken şeyler çıkarsa onları ödeyebilme esnekliği, bir ihtiyacını alırken iş görsün diye değil beğendiğin ve istediğin için alabilmek, hobilere sahip olabilmek, spor yapabilmek, birkaç farklı kalitede olan ihtiyacın için birkaç seçeneğe sahip olabilmek, karın doyurmak için değil keyif alarak yemek, canın bir şey isterse onu yiyebilmek, örtünmek için değil kendini şık ve rahat hissederek giyinmek vb. yaşamak "en azından" budur.

o yüzden tutup, "gel, her şeyin en son kalitesinden faydalanırsın, beslenemezsin, hiçbir sosyal aktiviten olmaz, hep fiyat yelpazesinin en sonundaki ürünlere muhtaç olursun, kuruşu hesap edersin, ama istanbul'da yaşa" denmesi mantıksız.
buradakilerin yüzde 70inden fazlası öyle yaşıyor, o ayrı.
ama stavro'nun dediği gibi, olması gereken şeye göre tavsiye veriliyor.

Hem sozlukte hem de burada cok alakasiz cevaplar veriliyor. Ayda 100 tl digiturk desen, iki kere disarida hamburger bira desen, her ay kyk desen vs vs. Iyi de birader bunlarin istanbul'la ne alakasi var? Ben anadolu'dayim benim de kyk odemem var. Elektrik faturami taksitlendirdim..

Ben gecen sene bir baslik acmistim, istanbul pahaliliginin cok abartilmasini anlatiyordu. Mesaj kutum kufurlerle dolmustu. (?) Halbuki son donemde izmir ve ankara da istanbul'la yarisiyor. Bunun en onemli sebebi kira/gelir indeksi. Gidip kadikoy, besiktas icin ornek vermeyin bir zahmet. Hem dunyanin bin yillardir tarihiyle turist noktasi olan, her seyin (ulasim, okul, restaurant vs) merkezi olan muhitleri ornek vereceksin hem de 7000 tl maas yetmez diyeceksin.

Oncelikle;

1) Istanbul'u yine istanbul gibi olan metropollerle karsilastirman lazim. gidip konya'yla erzurum'la degil.

2) maaslari da buyuk sehirlerle karsilastirman lazim. O da sadece Izmir ya da ankara ile.

3) kesinlikle kisisel giderleri hesaba katmayacaksin. Banane kardesim her ay 200 tl parfum, deodoranta harciyorsan. Ya da bunlar antalya'da cok mu ucuz. Antalya'da 2500 tl maas alan fakat hugo boss parfum kullanan adam ne yapsin peki?

4) bekarsan 4500-5000, evli ve cocuksuzsan 7-8 bin tl istanbul'da gayet iyi paradir. Anadolu'da ne izmirde ne ankarada bu paralari uzun bir sure goremezsin.

Not: turkiye gibi bir ulkede 2-3 ayda bir tatile cikip para harcamak lukstur. Spor salonu zaruri degildir. Kozmetik harcamasi zaruri degildir. Iki hamburgere 100 tl vermek istanbul pahaliligi degil salakliktir. Ayni sosyo ekonomik yerler uzerinden kiyaslamayi yapman lazim. Hobiler uzerinden gider kiyaslamasi yapilmaz.

www.expatistan.com?

Mesela bu izmir/istanbul kiyaslamasi. Izmir istanbul'dan her anlamda sadece yuzde 20 daha ucuz. Yani izmir'de 4000 tl = istanbul'da 5000 tl. Izmirde 4bin kazanma sansin istanbul'da 5bin kazanma sansindan az. Fakat istanbul'da cok sayida kisisel gider yaratma sansin izmir'den fazla.

Ha bir de su lafa bitiyorum; "tabi buna yasamak denirse?" Bak bak, beyefendi her ay 400 tl hamburger + bira yapamayacak, iki uc ayda bir yurtici/yurtdisi tatil yapamayacak. "O zaman tabi yasanir, ama buna yasamak denirse". Avrupa'da sarap 2 euro, hamburger + bira 5 euro. Yeri geliyor ciftler hostellerde kaliyor. Ama bizim beyefendiler illa 100 tl hamburger bira yapacak.

@sana guluyorum sadece,

eee abi o kadar yazmışsın ama işin sonunu bekarsan 4500-5000, evliysen 7500-8000tl ye bağlamışsın?

biz de farklı bir şey söylemedik ki. evliysen 7500-8000tl, bekarsan 4500 civarı paraya iyi standartta yaşam sürersin. ama ötesi değil. mesela ev alamazsın? araba almak içi alternatif konforlarından vazgeçmen gerekir vs.

ama yaşamın kalitesiz mi olur? kesinlikle hayır. tatilini yaparsın, ihtiyaçlarını gidersin, bir sonraki ayı nasıl getiricem diye düşünmezsin.

ama bu paraların altında geçim sıkıntısı olmasa da, "düzgün yaşam sıkıntısı" çekmeye başlarsın.

bu arada, "tatil lükstür, kozmetik zaruri değildir" cümlelerini anlamış değilim?

biz öğrenci evi yaşamını "standart" olarak mı kabul edeceğiz?
"türkiye gibi bir ülke" ne demek? türkiyedeki insan insan değil mi?

normal her insanın standardı tatile gitmek, kozmetik harcaması yapabilmek, kendine düzenli olarak temiz ayakkabı kıyafet alabilmek ve sosyal hayatı sekteye uğramayacak düzeyde yaşayabilmektir.

bunu yapamıyorsan orta gelirli değilsindir. ortagelirli değilsen de fakirsin demektir. formül bu kadar basit.
formülün türkiye hali, avrupa hali yoktur. bunu yapabilecek paran var mı yok mu, buna bağlıdır yalnızca. 2. bir faktör yok yani.

türkiyenin %90'ının fakir olması, fakirliği bir normal standart yapmıyor.
normal standartlar belirlenmiş, yoksulluk sınırı 4300tl iken sen çıkıp 3500tl kazanıyorum ama yoksul değilim diyemezsin. (yoksulluk sınırı 4 kişilik aile için geçerli bunu da not düşelim. ama dediğim gibi, yoksulluk bu sınır. ortagelir sınırı değil)

ingco marka el arabası. biraz dolaşırsan 40tl civarına bi şeyler bulursun. Opel reno pejo bizim ülkemize el arabası modeli getirmiyor.

seat ibiza.

İbiza alırsan sıfır bile olabilir. Bence mantıklı. Onun dışında söylediklerin içinde bir önceki kasa 1.3 cdti corsa bakardım.

hyundai i20 de düşün derim.

Dayı işi olabilir. Şans işi olabilir. Diploma notuyla pek ilgisi olmadığını söyleyebilirim. Kız ve erkek karşılaştırması meslekten mesleğe değişir. Makine mühendisliğinde kızlar fabrika ortamında zorlanır diye erkek adayı tercih edebilirler. Yabancı dil bilmek önemli bir etken.

Dissendium +1
Ayrica staj yaptigin yerde ise girmek, bir firmada calisirken o firmada seni goren rakip firmadan is teklifi almak vs. bunlarda da insan iliskilerin etkili olur.
Sektorler arasi degismekle birlikte erkeklerin ozellikle seyahat gerektiren pozisyonlarda ya da yonetici pozisyonlarinda bir tik daha rahat bulabildigini dusunuyorum.

bazen kendi kusurlarımızı, noksanlarımızı görmekte istekli olamayabiliyoruz. belki senin de göremediğin eksik bir yanın vardır. Ya da diğer kişinin senin görmek istemediğin üstün bir tarafı vardır. benim fikrimi sorarsan bu soruyu seni yakından tanıyan birine (mesela aileden birine) sorarsan daha faydalı olabilir.

bazen de sadece doğru zamanda doğru yerde olmak gerekiyordur.

türkiyede ne kalitede akademik eğitim alabileceğin ayrı bir tartışma konusu. Adademik başarı önemli değil. En azından kendi işim ve mülakatım işin söyleyebilirim bunu. Grup mülakatında benden akademik anlamda çok iyiler vardı. Ama işin niteliklerine yatkınlık ve iletişim daha önemli. Diploma bir kağıt parçası. Senin öyle ya da böyle kendine ne kattığın önemli.

Mobilde olduğumdan iğrenç yazım hatalaımı maruz görünüz.

Bulunduğum işten memnuniyetsiz değilim. Sadece gözlemlediklerinizi merak ettim, bu arada erkeğim, bugün bir arkadaşla konuştuk bu konuyu yeni mezunlarda askerlik vs gibi konulardan kızların öncelikli olduğunu düşünüyordu, öyle bir durum sektörde var mı merak ettim.

Şansa çok inanmam ama benim olayım biraz da şans gibi. Tecrübe ve dil yokken istediğim bir sektörde, istemediğim bir pozisyonda iş buldum. Mutsuz iki ay sonunda bir açık oldu ve tam istediğim olmasa da beni rahatlatan ve bir adım öteye çok daha rahat taşıyabilecek bir pozisyona geçtim. Stresim bitti, maaşım epey arttı, önüm de epey açıldı.

Bazen denk gelecek bir şeyler. Onun dışında dayı faktörü bariz olsa da, tırnaklarıyla kazıyarak bir yerlere gelebilir insan. Sen donanımını arttırınca o denk gelmesi gereken şeyler daha kolay denk geliyor. Son olarak insan ilişkisi her zaman her yerde her şeydir.

dissendium +1
ek olarak doğru zamanda doğru yerde bulunmaya inanıyorum.

Bence sans ve tanidik isi. Sosyallik, yabanci dil vs gibi seylerden bahsetmeyin, yani bu ulkede bunlarin hicbirine onem verilmiyor. Bes aydir is ariyorum. Adam ispanyolca bilen eleman ariyor, ispanyolca bilmeyen birini ise aliyor ve ben bu alanda yuksek lisans yapmis olmama ragmen giremiyorum. Bes is gorusmesinde de ayni seyi yasadim.

Ingilizcesi super olan tercumanlik mezunu iki arkadasim var. Cok sosyaller ab projesi hazirliyorlar, yurt disinda staj yaptilar, 2.,3. Dilleri var ve bunlar is bulamadilar. Cok uzucu bir durum. Adamlar dereceyle girmisti.Baska bir arkadasim var. Kiz okulu 8 yilda bitirdi.ingilizcesi cok kotu olmasina ragmen bu kiz bir elcilige girdi. Kisaca yalaka degilsen torpilin yoksa nereden mezun olursan ol is yok.

bence de şans işi, kadınların şansı erkeklere göre şundan daha yüksek olabilir asker zorunluluğu yok. Çoğu yer askerlik yapmadıysan almıyor artık. Oysa kadın isterse direkt girebilir.

Mobildeyim duzeltemedim kusuruma bakmayin lutfen.

@geçerken uğradım bahsettiğin senin şu fetöcü kız mı

kızlar daha rahat iş bulur. iyi bi meslek eğitimi aldıysan kendini geliştirdiysen durum başka. ya da memuriyetde durum başka. ama kalan şeyler için kadınlar önde.

markete kasiyer alınacak --- kadın

muhasebeci alınacak ---- kadın

danışmaya biri alınacak --- kadın


satışa showrooma biri alınacak --- kadın

otele personel alınacak --- kadın

gördüğün gibi herkes her yere kadın almak istiyor. yani o işi kadın yapabilecekse kadın alıyolar. ama hamallık torna vs sektörüne kadın almazlar :))

bu kadınlar avantajlı mı konusu bana kalırsa çok saçma...karşı örnek milyonlarca verilebilir...müdürüm kadın ve bir başka kadınla çalışmak istemiyor çok net olarak...oysa yaptığım işte çok iyi olan kadınlar var... ve takdir edersiniz ki ülkemizde mobbing e en çok maruz kalan kadınlar...böyle çok spesifik bir örnek vermezseniz atıyorum kuaför gibi eminim çalıştığınız yerde erkek daha çoktur.

ya gariptir 10 senedir bir fiil çalışıyorum, hem freelance hem de farklı şirket ve markalarda bir çok tecrübem oldu ancak ben hiç iş aramadım...böyle bir şans olduğunu zannetmiyorum...kendini akademik olarak yeterli görmeyebilirsin, zaten akademik bir iş yapmayacaksan buna gerekte yok...benim verebileceğim en net öneri iletişime açık ve iş bitirici ol...boktan bir iş bile olsa en kısa sürede en verimli şekilde yapmaya çalış..göreceksin olaylar çok değişecek...

@limoncello bu o degil. Bu biraz oynak bi sey.

gecerkenugradim +1 ek olarak a ve q

Tipine göre. Bio falan hiç umrumda olmaz.

verir mi vermez mi diye fikir yürütüyorum. giyiminden duruşundan belli eder zaten. bi de gösterip vermeyecek tipler var onları eliyorum. bi de öylesine gelen sadece kendini tatmin edecek adam gibi foto bile atmayacak kızlar oluyo onları da eliyorum.

nasıl anlıyorum diyosan duruşundan bakışından fotoğraftan. tanışa tanışa anlıyorsun zaten. arada yanıldığım da oluyodur tabi.

C premium hatchback olarak v40, bmw 1 serisi, mercedes a serisi, audi a3 var.

Bunlarin arasinda ucurum yok. Oncelikleriniz onemli. Hacim onemliyse a3 sportback, surus keyfi onemliyse bmw 1, guvenlik onemliyse v40 vs.

V40'in tek eksisi su an 1.6 dizel motorunun olmamasi sanirim.

volvo v40 cross country e bak. v40 in alti cok alcak tumsege vurursun hep ama cross country oyle degil. Bi de ben v40 in bagajini cok kucuk goruyorum. Arka koltukta oturanlarda rahat oturamiyor mesela camdan disariya bakmaya calisinca hafif egilmesi gerekli bu detaylari gozden gecirmeni oneririim. 2 yildir v40 cross country kullanan birisinden tavsiyedir :) Simdiki aklim olsa volvo almazdim nedeni de parcalari cok pahali, ikinci el piyasasi yok, ufak araba. Onun yerine opel insigna ya da astra ya bakabilirsin

v40 crosscountry

v40 cros +1 mümkünse cam tavan :)

jel böcek ilacı var. kesin çözüm. denenmiştir. onaylanmıştır.

nereden çıkıyosa al detan böcük ilacını bas kapıların diplerine süpürgelik kenarlarına vs. zaten bi süre ölü böcekler görürsün sonra azalarak biter. bi keresinde bizim evde oldu koridorda sürekli aynı böceklerden vardı. taban taştı zaten. aldım ilacı kapı diplerine iyice sıktım. birinin dibinden çıkamaya başladılar belki 15 20 tane çıkmıştır. sonra oraya bi kaç gün daha sıktım bi kaç tane daha çıktı sonra tamamen bitti.

@want2die
Hayatimda ilk defa dolar hesabi acip parami dolar yaptim 4 gun sonra darbe oldu. :)
Boyle bilinmezleri normal karsiliyorum ama vadeliye koyma derdindeyim. 3.10'dan fazla olmazsa karli olucam tl vadelide. Onun icin sordum soruyu.
Kimseye kinlenmem :))

Dolar bir süredir, 2 ileri 2 geri şeklinde devam ediyor. Eğer çıkınca satıp, inince alırsanız, bu hareketleri kestirebilirseniz para kazandırır. Uzun vadede kazandırmıyor gibi...

not : tavsiye değildir. yarın ne olacağını kestiremiyorum, geçmişi yorumluyorum.


.

dolar (orta) uzun vadede kazandırmıyor +1. ya da çok uzun vadede beklemeniz gerekir -ki o da anlamsız.

3,1 kritik bir seviye 5 ayın sonunda ne olur bilmiyorum da bu 5 ay içinde bence 3'ü rahat görür hatta biraz da geçer oynar o aralarda ama o 10 kuruş ne olur onu bilmiyorum.

Benim 3.1 den de dolar almışlığım var mesela, ondan sonra hiç 3.1'i görmedi, çok yaklaştı ama görmedi.
Günceli biraz daha iyi takip edebilseydim o seviyede satabilirdim, bankadan satalım mı diye tavsiye de gelmişti ama, 24-25 yaşında hikayeden işletme okumuş çocuklar, pek güvenemiyorum ilgilenmemiştim, satsaymışım iyiymiş.

döviz, üzerinde oynama gerektiren yatırım kaynağı, 5 aylık bir zaman için ben olsam hisse alırdım mesela. döviz daha fazla getirebilir ama böyle harçlık gibi al sat yapılması gerekiyor, benim cahil hayatımın bana farkettirdiği bu en azından.

şu an alma. Risk ama evet yarın akşam Fed'in konuşması var tekrar 2,93 civarına inme muhabbeti var. İnerse oradan alman daha iyi, olur da yükselirse treni kaçırmış olabilirsin (ki öyle de değil aslında, ben bekledim 2,9250'den almadım kaçırdım mesela :D ama şu son 1-2 ayda birkaç kere indi çıktı böyle)

olmadı faize yatırırsın yani. Dediğin gibi dolar çok yükselmezse faizi aşamaz. Bir de 2,98'den aldığın dolar zaten satmak istersen 2,96'dan falan gidiyor onu da hesaba kat. Dolar 3,10 olsa 3,08'den vereceksin mesela. Bu şekilde aldığın anda bile hafif zararın var.

Moody' s, Turkiye' nin notunu indirirse ulkeden hatiri sayilir miktarda fon cikisi olacagi icin USD sert yukari yapar. Bunu goz onunde bulundurun. 18 Temmuz' da yaptiklari aciklamada 1-3 ay icerisinde kararlarini aciklayacaklarini soylemislerdi.

bi halt olmaz. amk işi kabul ettiğimde euro 3.40 lardaydı (maaşı euro alıyorum) işe başladım 3.20 lere hatta 3.19 lara geldi şimdi de 3.32 civarı. dolar desen aynı. yani doların euron olmayınca bi şey almak istesen (pc telefon gibi elektronik bi şey) hayvan gibi kur oluyo. her ay euro kazanıyorum hala bi artış yok amk. tek güzel tarafı 600 euroya 700 euroya konsol telefon görünce pahalı gelmiyo. oyunlar vs bana çok normal geliyo.

Roll on guzel. Sebamed var, butcen varsa cok guzel o. Yoksa da axe al.

bence en iyisi deotak. bunlar aynı gün kokutabiliyor. deotak çok etkili.

cildine katman şeklinde olacak bi şey sürme bence. bunlar kimyasal hep :/

bana stick daha etkili gibi geliyor. ama tamamen kıçımdan sallıyorum tabii.

Dus sonrasi karbonat ve pudra kullaniyorum, dus almadigim gun ise rool on kullaniyorum.

stickler çok iyi ya. rexona kullanıyorum ben, pembe olan

Şu an aldığım maaşın iki katını alıyor olsaydım yılda 1 tane kesin alırdım. İlk akıllı telefonum 4S'ti. Yurtdışındayken gayet hesaplı olduğu için 5S aldım. Şu an onu kullanıyorum. Muhtemelen bi 5-6 ay içinde ya 6S alırım ya da yurtdışından getirtme imkanım olursa 7 alırım.

arasin mesaj atsin(o da whatsapp sadece) bir de spotify i kullanabileyim yeter. marka onemli degil. bozulana kadar kullanirim. diger insanlari ben de anlamiyorum

Telefon ölene, artık kullanma beni diye yalvarana kadar kullananlardanım. Eşyalara çok bağlanıyorum, kolay değiştiremem hiçbir şeyimi. Buzdolabım bozulduğu için yeni dolap aldım mesela, nefret ediyorum ondan, sanki eve düşman girmiş gibi böyle sert sert açıp kapatıyorum falan kapısını.
İlk akıllı telefonumu alalı da çok olmadı. Alınca da pişman oldum çünkü çok da bi numarası yokmuş, boşuna bi sürü para.

samsung note serisinin her yeni modelini heyecanla bekledim ve çıktığı gün aldım. ihtiyacım olduğundan değil elbet ama merakım var yen teknolojik şeylere. işime yaramayacak da olsa yeni modeldeki yeni bir özellik heyecanlandırıyor beni. mesela note 7'deki iris tarama, kalemindeki çevirme özelliği vs. bu özellikleri çok kullanıyor muyum? hayır ama merak işte. note 8'i heyecanla bekliyorum :D

sanırım 7 plus alıcam. aldığım telefonda beni 5-6 sene götürecek büyük ihtimalle. buna benzer bir soru için 6s plus alırım demiştim ama fikrim değişti.
şimdiki telefonum n70. 7-8 sene oldu heralde. her yeni telefon çıkınca alacak kadar param yok.

Az önce bu konu ile ilgili duyuru açtım, 2. soruyu kendim için yanıtlayayım.
Güzel bir telefonum vardı, nisan ayında bozuldu. Yeni bir telefon almak icap edince bu sefer şansımı IOS'tan yana kullanmak ama en sonuncusunu beklemek istedim. Nisan'dan beri üst modeli dört gözle bekleyen benim. O motivasyonu da şuradan alıyorum: rehbere ( ya da herhangi bir uygulanaya) dokununca yaklaşık 2 dakika bekleyen (gerçekten bu kadar yavaş, abartmıyorum) çok daha eski bir telefon ile idare ediyorum, sabır nedir bu telefonda öğrendim:( bir çok kişinin ikinci gün hiç düşünmeden çöpe atacağı yavaşlıkta bir telefondan kurtulmak güzel bir motivasyon yarattı bende.

ben kontratım 2 senede bir bedava telefon verince değiştiriyorum. yoksahayatta 300-500€ verip değiştirmem.

ayda 15€ veriyorum hatla beraber. şimdi sony m4 aqua verdiler.

şu ana kadar iki şekilde telefon değiştirdim: ya kullandığım telefon artık eskimekten kullanılamaz hale geldi, ya da bir şekilde elime beleşe yeni model telefon geçti (kampanya, çekiliş, hediye falan), ben de eskisini anneme falan verip onu kullanmaya başladım.

Bir üst modeli heyecanla bekliyorlar. Çünkü telefon sürekli yanında gezdirdiğin tek eşya. Bu eşya da eğer çok pahalı, en son model vs. olursa bunu herkese gösterebilirsin ve bununla hava atabilirsin. Kendinde gösterecek kayda değer niteliği olmayan insanlar için bu bir kurtarıcı eşyadır.

Telefonumda ihtiyaç duyduğum şeyler: Arama yapmak, Whatsapp, Navigasyon, Kamera, El feneri. Bunları rahatlıkla sağlayan, çalışan bir telefonum olduğu sürece yenisini almam.

bozulana kadar kullanıyorum, son on beş yıl içerisinde 4 kere telefon değiştirdim.

Telefon olene dek kullananlardanim. Sikligi telefonun omrune gore. Su anki telefonu asiri yavas oldugu icin degistirecegim ama.
Ilk telefonum icine su kacip bozulmustu degistirdim, 2.sini arkadasa gosterek"bak takoz gibi, hicbir sey olmaz buna" diyip firlattinca bozuldu degistirdim, ondan sonrakine kum kacmisti bozudu, ondan sonraki de duruyor.


O insanlarin motivasyonu pazar aksamki maci heyecanla bekleyenlerle ayni.

Bu 3. telefonum, ilkini 18 yaşında almıştı babam nokia 6230'du, sene 2004. Sanırım ilkinin canı çıkmıştı da 2009/2010 civarı ikincisini aldım. İkincisini yurtdışında tuvalette unutunca da bunu. 2 senedir kullanıyorum. 12 yılda 3 iyi bir rakam bence.

Yukaridaki arkadaslari goruyor ve arttiriyorum 16 yil icerisinde 3 kez telefon degistirdim..

ben 5 senedir samsung x660 diye bir şey kullanıyormuşum. (modelini bilmiyordum, bataryasını çıkarıp şimdi baktım). o sıralar benim telefonum yoktu, arkadaşım yurtdışına giderken bana vermişti bunu. benden önceki mazisini bilmiyorum ama 2005 çıkışlıymış. bataryasını lastikle tutturuyorum. artık tuşları da basmamaya başladı. dışarıda taş falan aranıyorum tuşlarına basmak için. eş-dosttan verelim diyenler oluyor ama gerek yok diyorum. yeni bir işe girersem alırım ama aileden çıkma falan. tuşlarının basmaması sıkıntı yaratır artık. telefonla ilişkim bu düzeyde.

benim de 13 senede 4 tane olmuş. 1'i evden çalınmıştı. 1'ini kırdım. diğeri de herhalde evdekilerle takasa gitmişti, tam hatırlamıyorum.

ölene kadar.
telefonum öldü, ekranı okunamayacak biçimde kırıldı, 6 ay falan oldu, halen kullanıyorum. mahalle baskısına direnebildiğim kadar da kullanıcam.

edit: akıllı telefonların çıkışından çok sonra aldım telefonumu, halen onu kullanıyorum. okulda asistanlar dersten 5 dk önce mail atma adeti geliştirmese daha da almazdım. benim aldığım esnada, çıkmasının üstünden iki yıl geçmiş eski bir modeldi bu arada.

30 yaşımdayım bugüne kadar 3 telefon kullandım.

ilk telefonum ngage idi. 7 sene filan kulladım.

sonra 5800 aldım ama teknoloji çok geçiş dönemindeydi. internete giremez oldum ram yetmedi bi 3 4 yıl onu kullandım. sonra 2012 idi sanırım note2 aldım. hala onu kullanıyorum. daha da 2 sene filan götürür gibi geliyor. belki seneye note7 çok ucuzlarsa alırım fiyat tatmin etmezse almam.

herkesi kendin gibi sanma :) bu dünyada wc ye gidip 80 tane selfie çekip dönen insanlar var.

- 16 gb iphone'u 63 app ile kullanıyorum ve 6 gbsi hala boş.

@washe

abi 10 mb lik tek foto çekse abartıyorum yani. günde 200 foto çekse 2 gb yapar günde. zaten bu insan cloud bilmiyorsa cidden laf bulamıyorum.

hava durumu için 8 farklı uygulama kuran insan gördüm ben ya da telefonuna kurduğu hiçbir alarmı silmemiş insan gördüm. alarm sayfasını bi açıyor en alta inene kadar 15 saniye geçiyor, olabildiğince hızlı scroll yaparken. daha nasıl açıklayım sana bilmiyorum, onları savunduğum vs yok. telefondanki saçmasapan fotoğrafı silmeye dahi üşenen kişi cloud u ayarlamaya vs mi uğraşacak?

bu kafadaki insana 1 tb ver yine doldurur. 2 senede olmasa 5 senede doldurur ama doldurur emin ol

Spotify'da offline ettiğim dev listeler var. Ustelik offline listelerim için extreme-quality olarak ayarladım.

Telefonda yalnızca Spotify'ın kapladığı yer bazen 18GB civarında oluyor. Çok fotoğraf çekmiyorum ve iCloud kullanmama rağmen fotoğraflar 12GB yer tutuyormuş.

Boyle bakınca 64GB'lik alanı doldurmak hiç zor görünmedi bana.

ps. 64GB cihaz kullanıyorum. Eskiden 16 kullanıyordum, yetmiyordu.

@fever

zaten 64 ü anlayabiliyorum. ama fazlası çok çok saçma gelmekte.

16gb kullaniyorum ve tek derdim simariklik edip yuzlerce album atamamak telefona. bunun da iyi yani albumleri iyice hazmediyorum :) gunde yuzlerce foto ceken, yuzlerce aplikasyonu olan insanlar var. bence hic gerek yok ama zevkler ve renkler. kimse uzerine alinmasin ama bu telefon sevdasi bana biraz hastalik gibi geliyor yillar gectikce.

@jimmy

telefonların analog ses çıkışı flac için kötü değil mi?

-video olayı kişiden kişiye değişir. profesyonel kullananlar bile var artık bunu. ne taşıyacağım makineyi diyor yanında.
-müzik dediğiniz şey benim 40 gb'lık spotify çevrimdışı şarkım var telefonum 32 gb olduğu için listelerimin çoğunu eledim.
-data benim için problem oluyor çünkü 2-3 gb'lık internet paketim var. girdiğim her ortamda da wi-fi yok. özellikle otobüs yolculuğu çok fazla yapıyorum orada lazım oluyor. bu konuda herkesi kendiniz gibi düşünmemenizi öneririm.
-icloud, dropbox zaten kullanıyorum.
son olarak aslında aralarında 50 lira gibi farklar olsa bana hiç saçma gelmezdi. tamamen tercih meselesi der geçerdim ben de 128'liğini alırdım sanırım. ama bu fiyat farkları çok uçuk kaçık farklar ve yazık. gerçi hoş telefonun kendi fiyatı zaten uçuk :d
neyse elalemin derdi beni germedi ama yine de fikrimi belirtmek istedim.
not: 3-4 sene içerisinde 32 gb telefonların hafızası dahi kimseye yetmeyecek. yeni sistemler, yeni sürprizler yolda teknoloji dünyasında.

@golgi

androidler var sd kartlı.

birde 40 gb çevrim dışı varsa abi niye spotifya para veriyosun ki indirip kullanıyosun :)))

bana da biraz gereksiz geliyor ama şunu şöyle bırakayım

iPhone ile çekilen en iyi filmler
mediatrend.mediamarkt.com.tr

yurtdışında şantiyedeyim. gördüğüm güzel şeyleri çekiyorum video vs. bazen işle ilgili video resim çekiyorum. burada özel bi bilgisayarım yok. eve 7 8 ayda bi gidiyorum. telefona şantiyede odamda izlemek için dizi film atıyorum. müzik var. oyun var filan.

128 olmasa da 64 gb kart var cihaz 16gb. ucu ucuna yetiyor. kaliteli videolar çok yer kaplıyor.

denetime takılırsanız ya da şüpheli işlem bildirimi/ihbar olursa açıklama sorarlar. ihtimal düşük, ama yok değil.

akraban falansa neyse de hocam
57 k parayı devlet sorabilir nereden geldi ne amacla diye
atiyorum akraban zengindir senin de borcun vardır
mantıklı bir aciklama yapabilmen gereklidir

yani supheli bir işlem olursa
teror orgutu finansmanı mı
uyusturucu parası mı
insan kacakciligi mi
bunlar denetleniyor

Sanmıyorum kimsenin soracağını.binlerce araba ev alınıp satılıyor kime sorulmuşki sana sorulsun.bence rahat ol.

Akraba falan degil de neyin vergisini alacak, ortada ticari bir islem yok ki. Hibenin de vergisi mi var

sorulursa vermek zorundasın. yani mantıklı bi cevap vermek zorundasın. ha sorarlar mı sormazlar mı ne kadar önemserler 60000tl yi bilemem tabi.

@delicevat öyle bir soruluyor ki :) Yalnız dediğim gibi örneklem seçiyorlar, denetime takılıyor ya da ihbar oluyor, şüpheli işlem oluyor vs. Öyle her işleme bakacak halleri yok, ama bakılıyor. Rahatsız olmanızı gerektirecek bir durum varsa rahat olmayın, işi usulüne, kanuna göre yapın başınız yanmasın.

emin olmak istiyorsan tek seferde 20.000 olarak 3 kerede yatırın hiçbişi olmaz. ben çok daha büyük miktarları yatırdım kaç kez kimse de bişi sormadı. ufak miktarlar bunlar kimsenin gözüne çarpmaz.

2013 yilinda kibrisdan hesabima asagi yukari bu miktarda bir para transfer oldu. Para hesaba gecti ama blokeli olarak.sonra genel mudurlukten arandim. Telefondaki masakla baslayinca el ayak dolasti tabi. Sonra iste su su nedenle geldi dedim. Bloke cozuldu.

İki senedir bir öğrenci olarak onbinlerce liralık para transferler yaptım hiç bir şekilde sorulmadı ama gelecekte sorulur mu bilmiyorum.
Para babamın kısmen birikimi kısmen çiftçilikten kazandığımız para olduğundan hesap verilebilirliği yüksekti.

Valla duzenli olarak 50-60-70 bin tl girer cikar hesabima ufak miktarlari saymiyorum 10-20 bin tl yi hic sikinti cikmadi

bu parayi elden almaniz mumkunse oyle alip, parca parca kendiniz bankaya yatirabilirsiniz.

birinin vermesine gerek yok cekilisten kazandiginiz paradan bile vergi kesiyor devlet. ancak hukumetin icinde olacaksiniz yasalarin uzerinde olabilmek icin...

hesap sorma ihtimalleri çok da düşük değil.

kimseyi birinin gönlünden koptuğu için size 60.000 para verdiğine inandırmanız mümkün değil, hele ki maliyeciyse. araç tapu kayıtları da maliyeye doğrudan gittiği için bir alım satım da görünmeyecek. dolayısıyla açık kalan bir para olacak ve şüpheli işlemler listesinin başlarına oturacak.

eğer hesabınıza sık sık benzer miktarda para girip çıkmıyorsa açıklamanız zor.

1 defalık olursa muhtemelen takılmaz. sorarlarsa da elden borç vermiştim diyebilirsiniz.

düzenli olarak böyle transferler olursa, başınıza dert olur.

elden borc verince, hesabinizda hic bu miktarlarda para olmadi derlerse ne diyecegiz? baska bankadaydi muhabbetini de yemezler devlet kurumlari isin icine girerse

Yasa ya gore her tc vatandasi yillik 20.000 tl ve ustu kazanclarinda vergi vermelidir. Sende bir sey cikmaz. Denetlemeler zaten buyuk paralar 500k 1000k da falan devreye girer. Seni anca biri sikayet edicekte oradan sana geliceklerde banka hesaplarini tarayip sana ceza kesicekler. Sana gelene kadar 1milyon toprak agasi var bu ulkede. Rahat ol ama vergi ni de ver.

benim de anlamadigim su, hibe paranin ne vergisi oluyor? birisi size al bu parayla isini gor dediginde, dur sunun bir vergisini mi vereyim diyorsunuz? derdim vergi vermek ya da vermemek degil, sadece bir bireyin size hibe ettigi paradan devletin kendine pay cikartmak istemesi.

bizim bankada 20 bin lira üzerinde parayla işlem yapmaya kalktığın zaman bi form doldurtup imzalatıyorlar, "aile birikimi" falan deyip geçebiliyorsun ama en azından kayıt altına alınıyor yani.

bankadan bankaya bu tutar değişebilir.

vites gecisinde ayagini cekince araba sarsılıyorsa uygun viteste kullanmiyorsun demektir. bunun icin devir gostergesi var, arabanin devri 2 ile 3 arasindayken degistirirsen muhtemelen bu sorunlar ortadan kalkacaktir. diger soruya gelirsek,hiz düşünce vitesi yuksekte tutmakta ısrar edersen araba istop eder.

1- hızlı çekiyorsundur. öne atar kendini hızlı çekince. 3'e atınca yarım çek gaz verirken tamamen çek ayağını.

2- viteste frene basmak gerek, boştayken fren mesafen artar. debriyajı çok kullanırsan baskı balatayı yersin. frene bastın araba titremeye başladı, vitesi boşa al frenlemeye devam et. eğer araba hafif hareket ediyorsa ve rampa çıkmıyorsan 2'ye alıp devam et. rampa aşağı gidiyorsan 3'e de alırsın.

3- vites yüksekse araba yığılır gaz yemez. 50'ye düştüğünde düz veya hafif aşağı meyil varsa 3. vites kurtarır. yukarı rampa varsa 2 mecbur. önce 3'ü denersin baktın yemiyor hemen 2'ye alırsın. bu durum genelde deneme yanılma ile bulunur. yolun durumu, arabanın yükü falan bu işi etkiler.

@her girişte .. yok hayır sadece debriyajtan çekerken sarsılıyor. sonrasında gayet uygun hız olduğu belli. diğer arkadaşın dediği gibi hızlı çekiyorumdur muhtemelen.

@cekilmiş gayfe hızla çok önemli değil. öğrenmek istediğim genel manada yavaşlarken vites ile ilişkimiz nasıl olmalı :) fren yapıyorum araba titrerse boşa alıp sonra hızlandığımda uygun vitese geçiyorum. fren yapıyorum titreme olmayacak bir seviyede yavaşladıysam vitese karışmadan yeniden hızlanıyorum. olay bu yani?

1 zamanlama hatası bence.

2 hemen debriyaja basmıyorum. iyice yavaşlayınca araba stop riskine girince basıyorum. ama mesela trafik çoktur tam 2 ye alırsın hop yine durur aniden öndeki o durumlarda basarım. ama yol boş diyelim ilerde ışık var iyice yavaşlayana kadar frene basarım stop riskine girince debriyaj.

3- motoru ve şanzımanı yıpratırsın. bunun kesin bi tarifi yok arabaya göre sen ayarlayacaksın. 1.2 fındık motor araba farklı 1.8 motor araba farklıdır mesela. onu kullana kullana öğrenirsin. ama öğrenmeye bak ne kadar düzgün kullanırsan aracın o kadar dinç kalır az masraf çıkartır.

bu arada işin aslı yavaşladıkça vites düşürmektir. yani frene bastın 5. vitestesin diyelim devir düşer 4 e alırsın devir düşer 3 e 2 ye 1 e ve boşa. hatta el freni çekmen gerekir ışıkta. eğer hakkıyla doğru yapacam dersen bu şekilde :) otomatik vitesin gözünü seveyim :))

ani fren yapıyorsan vitesi ellemeden çat diye frene basmalısın. zaten o an vites aklına gelmez. mesela önüne biri çıktı veya kırdı frene bastın. 60'la giderken 40'a düştün. frenden ayağını çekince 3'ten 2'ye alır devam edersin.
ya da trafik ışıklarına geldin ilerde gördün kırmızı yanıyor. gazdan çektin frene basıyorsun hafif, hız düşüyor. 80'le geldin diyelim, frene bastın düştü düştü 30-40'a gelince vitesi boşa al, debriyaja basma, frenlemeye devam et durana kadar.

debriyaja uzun süre basmamaya gayret et kısacası.

Sarsılmanın sebebi motorun devri ile lastiklerin dönüş devrinin birbirinin tutmaması. Sen debriyajdan ayağını çektiğin zaman baskı balatanın kavraması kitleniyor. Araba öne yığılıyor. Ya daha yavaş çekicen yada gaza daha çok basıcan ki devir tutsun.

Motor freniyle duruyorum ışıklarda. Baktım ileride ışık kırmızı yanmış. Ayağımı gazdan çekiyorum. Devir düşüyor zaten. Bir alt vitese alıyorum. Yine iyice düştü devir, yine.. Böyle böyle ışıklara 2. viteste gelip hafif de frene basıp vitesi boşa alarak arabayı durduruyorum.

Araba giderken ne kadar az boşa atarsan, o debriyaja ne kadar az basarsan o kadar iyi.

cevaplar için çok çok teşekkürler.

@ergenpezeveng stop riskine gelince debriyaja atmak mantıklı ama acemi olduğumdan o riski almamak için erkenden debriyaja yöneliyorum. mesela 5^ten inerken hangi hızda araç boşta veya debriyajta değilse stop eder tam bilemiyorum tabii. belki öncesinde araba hafif titriyordur ama riskli işte trafikte.

@cekilmiş gayfe peki ani frende 60'tan 20'e düşmüş olsaydı hızım araba stop etmez mi? bu durumda frenlerken de debriyaj gerekir mi?

ani frenlerde debriyaj + fren yap ama bunu çok da düşünme o an duracak olman önemli önüne çpcuk atladı diyelim bilinçaltın frene basmak olsun. ikisine de basayım derken yapıştırırsın çocuu yere :)

bi de stop riski dediğim illa en son an titremeden en önce diye kendini şartlama o alıştıkça olur. yani benim demek istediğim 100 le giderken yavaşladın diyelim 50 ye gelince hemen debriyaja asılma bekle biraz daha yavaşlasın araba.bu ani fren için geçerli değil. yani giderken normal bi trafikten bahsediyorum. bazıları gerçi 100le gidiyorsa ışığın dibine kadar gelip öyle fren yapar hart diye durur. ben bakarım ilerde ışık var gazı bırakırım araba süzülür. bakarım yanacakngibi değil inceden frene basarım araba süzüle süzüle durur.

iyi şöför olursan anlarsın zaten freni be kadar az kullanırsan gazı köklemeyi ne kadar az seviyede yaparsan o kadar iyi şöförsün.

özellikle uzun yolda boş yollarda mutlaka takip mesafesi bırak. yaptığın hataları telafi edersin. zaten acemi değil gerçekten tecrubeli işi bilen şöfor bırakır bunu. gazete okuyon ya 20 araç birbirine girdi diye. onşarın hepsi usta şöför olduğu için takip mesafesi bırakmayanlar :)

1 bana debriajdan ayak çekerken bilekten çekme, dizini büküp çek demişti bir büyüğüm ilk öğretirken, öyle yaparsan otomatik daha yavaş çekersin sarsmazsın

hesap ve iban no lazım onlara. onu versen yeterli gibime geliyor açıkçası.

kağıdı ver yeter. sana kıl değilse sorun çıkarmaz kimse.

ona hesap no ile iban lazım, ver onu bir şey olmaz. İlla hesap cüzdanı istemelerinin sebebi, sen yanlış numara filan verirsin de bunların başına iş açarsın korkusu :)

hesap bilgilerini verin demek istemişler, o şekilde söyleyince muhtemelen çoğu kişi yanlış eksik bilgi veriyordur, garanti olsun diye hesap cüzdanı demişlerdir.

hesap cüzdanı diye diretirse de internet bankacılığından girip hesap bilgilerinin bulunduğu ekranın çıktısını al. en kötü screenshot ile al.

o zaman şortla, dekolteyle gezenler sağır veya kör mü? nasıl yani sen bu kadar rahatsız oluyorsun da onlar olmuyor mu? yani rahatsız olmana bir şey demiyorum asla ama başkaları niye bu kadar takmıyor? ya ben bu işi anlamadım ya da senin dekolte anlayışın biraz farklı :)

benzer bir durumu ben de yaşıyorum. oldum olası çok kadınsı, özenli giyinemem. giyinenleri görüyorum merak ediyorum nasıl başa çıkıyorlar bakışlarla filan. kadın erkek herkes bi süzüyor dekolte olmasa bile.

ben de her sokağa çıktığımda istisnasız bir şey duyar ya da bir şeyler görürüm.
ama yani o an bariz bir şey olmadıkça takılmam/hatırlamam bile.
duyduğum şeyleri de önemsemem, çok önemsersem cevap verme ihtimalim de var.
bu arada bunların giydiklerimle ilgisi olmaz.
yani şort da giysen, kot da giysen, transparan da giysen aynı genelde.

bunun dışında, "bakılması" illa kötü olacak diye bir şey yok.
ben bir yere girdiğimde dönüp insanlar bakarsa hoşuma gider mesela.

şimdi saçma bulanlar olacak, ama bu biraz enerji meselesi.

o taciz enerjisinde çok fazla kalmış/kalıyor gibisin.
ve bunu sürdürdüğün sürece çarşaf da giysen bu devam eder.
çünkü onu çağırıyorsun ve ona endeksli yaşıyorsun.

Aynı şeyi ben de yaşıyorum. Kıyafetlerimi daha kapalı seçiyorum, makyaj olarak özeniyorum özeneceksem. Geçenlerde cidden mini olan bir şort giydim, bakmayan kalmadı. Çok rahatsız edici.

makyaj yapmayınca kadın gibi hissedemiyormuşuz, kadın olamıyormuşuz hmm çok ilginçmiş.

mini şortu yazlık yerler haricinde pek giymemeye çalışıyorum. eskiden rahat rahat giyerdim, çünkü izmir'de aktarma denen bir olay yoktu, tek vesait gitmem yereken yere gidiyordum. şimdi aktarma yapmam gerekiyor ve aktarma yerlerimiz berbat, hiç tekin değil, rahat hissedemiyorum. 20 dakika mini şortla, etekle beklemek rahatsız ediyor beni. pantolon giymeye çalışıyorum genellikle


maalesef

İnadına şort, elbise etek giyiyorum. Ben bu gerizekalı memleketin en işlek caddelerinden birinde sabahın 8'inde kargo bol cepli pantolon ve bol bir tshirtle tacize/saldırıya uğradım. Kıyafetimden dolayı filan değil hiçbir şey, hepsi kafalarında gerikafalarında.
Hayır kendimi kısıtlamıyorum, etek giydim diye bakanlara ben de bön bön bakıyorum başını çevirene kadar. Laf atarsa cevap verdiğim oluyor, ya da umursamıyorum. Bakışıyla arkamdan takip edenlere orta parmağımı yere bakacak şekilde gösteriyorum gören görür cevabını da alır hiçbir şey de diyemez. Kimsenin yobaz kafası yüzünden giydiklerimi değiştirecek değilim. Bakmamayı öğrenecekler.Siz de kendinize böyle kısıtlamalar yapmayın lütfen.

Ne dediğinizi anlıyor, hak veriyorum. Yalnız benim burada rahatsız olduğum tabir "kadınsı" oldu. Nedir kadınsı olmak? Makyaj yapmayınca "kadınlık" eksiliyor mu, spor ayakkabı giyince "kadınlık" törpüleniyor mu? Makyaj yapmayan kadınlar daha mı az kadın? Bence bu şablonlar da en az bahsettiğiniz olgu kadar zararlı.

Renk olayına gelince, yabancı bir arkadaşım Türkiye'de araba renklerine çok şaşırdığını söylemişti. Araçların %90'ı siyah, beyaz, gri ağırlıklı demişti, doğruydu da. Ondan sonra fark ettim ki, bizde dikkat çekmeme, kamufle olma, saklanma, göze batmama, standardize olma kültürü her yere sirayet ettirilmiş.

1- gerçekten çok dekolte ve seksi giyiniyorsun.

2- psikolojik sorunların var.

3- yaşadığın semt yanlış.

Amelie poulain +1

O adam yuzunden ben neden moralimi bozayim ki? Bir ara -bu sene- demokrasi nobetindeki insanlar yuzunden kendimi kisitlamistim ama onun disinda takmiyorum.

Siskoyum, hic de cekici bi fizigim yok, hatta "iyh kisa sort giyen sisman mi? Ölsün!" dediginiz kisi hatta benim ama her ciktigimda tacize ugramayi da iyi bilirim. Neyse. sonuc olarak nefes alsin yeterciler hep yerdeler ve kendimizi kisitlayinca da kurtulamayacagimi anladim. Cok seyapmiyorum artik.

@cekilmis gayfe farketmeden yıllar yıllı oluşmuş bir şey mahalle baskısı yüzünde de denilebilir. bilinçli bir karar değil. böyle yaptıgımı sonradan farkettim.
@ebana nick bı.. ben izmir'den istanbul2a geldim ve besiktas kadıköy arasıda çalışı yaşıyorum ama yine izmir'e göre her şehir kapalı sanırım.
Ayrıca Makyaj yapınca kadın oluyoruz demiyorum. sadece kadın olarak dikkat çekmemek için yapmamaya başlamam kötü bence. yoksa makyaj hiç sevmeyen biri değilim. makyajlı dekolteli ya da tam tersi kendinizi nasıl güzel iyi vs hissediyorsanız öyle olun.
Taciz enerjisi değil ciddi ciddi tacizden bahsediyorum. yanından geçerken ağzına vereyim denmesi, poponun ellenmesi, carpmış gibi yapılıp memenin avuçlanması gibi şeylerden bahsediyorum.

@ergenp. çok dekolte giyindiğimi düşünmüyorum.
neden psikolojik sorunlarım var diyorsun ki etraf tacizci kaynıyor ve bence türk kadınları erkeklere iyi bile davranıyor.
semt beşiktaş kadıköy ama buralara her yerden insan geliyor. istanbul'un hangi semti steril ki

Vay be, bir erkek olarak hala laf atan insanların olmasına baya şaşırdım. Daha kötülerini maalesef ki görüyoruz fakat 21. yy da laf atmak nedir ya.

Gelen cevaplara bakınca bu duruma alışık olman ya da olmak zorunda olman gerektiğini düşündüm ister istemez, çünkü bu olay neredeyse doğal bir hal almış gibi.

Dekolte giyinen birine bakmayan bir erkek tanımadım ben bu yaşıma kadar. Bu ister kız arkadaşı olsan biri, ister oldukça entelektüel biri olsun. Emin ol o muhabbet hiç değişmiyor ama anlattıkların çizginin baya dışında kalıyor tabi.

Kadın olsam bu konuda pek cesaretli davranamazdım herhalde.

psikolojik sorunlar olabilir çünkü kendimi kadın gibi hissetmiyorum diyosun kadın olmak dekolte giyip ruj sürüp saç yaptırmak değil ki. hiç bi şey yapmasa da gerçek bi kadın duruşuyla haliyle tavrıyla hareketleriyle konuşmasıyla 50 tane makyajlı giyimli moda ikonu kadını cebinden çıkartır. burada bakımsız olın asla demiyorum ama onun dışındaki şeyler kadınlık göstergesi olmamalı.

2. husus da tamam laf atan vs çok da her adım başı da yok. çoğunluk seni yiyecekmiş gibi bakmaz. ben de güzel bacaklı bi kadın gördüm mü bakarım bacaklarına fark ettirmeden. ama sen kendini her an saldırya uğrayacakmış gibi hissediyorsan sıkıntı var demektir.

@tncserap tam olarak söylemek istediğim buydu.

biz etek giydikçe onlar bakmamayı öğrenmeyecek maalesef öncelikle fikrim budur. deneyime gelecek olursak, istanbul'a taşındığım ilk senelerde dekoltem nedeniyle "yev biraz açık değil mi sence de" diyen erkek arkadaşımla sana mı kaldı öküz diye tartışmışlığım, bu nedenle de "aa farklı dünyaların insanlarıyız" diye ayrılmışlığım var. ama son zamanlarda fark ediyorum ki, artık dekolte içeren kıyafetlerim %5 falan. ne işe ne dışarıya eğer yola tek başıma çıkacaksam, kendimi kısıtladığım için değil ama içimden asla gelmediği için asla giymiyorum. izmir'e veya tatile gidince kendiliğinden daha hafif daha rahat kıyafetlere geçiyorum hiç de rahatsız olmuyorum. bir çeşit savunma yöntemi olmuş herhalde. ben bu böceklerle savaşacağım diye kendimi üzemem diye diye alışkanlığa çevirmişim. ne diyeyim, inşallah hepsi aynı anda ölür.

kışın ortasında bol pantolon,bol uzun kabanlayken bile rahatsız eden mallar var.şort vs ile bağlantılıdır tabii ama ahlaksız olan ne giydiğinden bağımsız olarak da yapıyor.
dolayısıyla kulağını kapat sagdan soldan gelen laflara.gecen sene temmuzun ortasında hep kotla gezdiğimi farkettim,hatta yaz başında diz altı etek arayıp durdum.
sonra sokarım böyle işe deyip şort da giydim etek de.
3 gr beyni ile beni yönlendiriyor adamlar.izin vermemek lazım.

makyaj yapıyorum ama istanbulda şort, etek, elbise giymiyorum. dar pantolon giydiysem üstüne uzun hırkayla, tişörtle, kazakla vs kapatmaya çalışıyorum. kışın bol kabanla, lahana gibi kat kat giyinmişken de tacize uğradığımdan taciz konusunu istanbulun bir gerçeği olarak kabul ediyor ve kendimden ödün vermeden olabildiğince korunmaya çalışıyorum. sokakta rahat hissetmiyorum ve sürekli de sapık manyak var mı diye tetikteyim her gün de bu rahatsızlığım artıyor, kıyafet seçimlerim sürekli biraz daha bol, biraz daha kapalı şeylere doğru yöneliyor ister istemez.

istanbul'un belirli bölgelerine gideceksem kesinlikle giyimime dikkat ediyorum. onun dışında neysem o (makyaj zaten çok yapmam, tek ve hep yaptığım eyeliner&rimel ikilisidir, saçımı her gün düzleştirmem, hatta senede bikaç defa düzleştiririm, ne rahat geliyosa o ün öyle yaparım falan)

özellikle iş yerimde ciddi mahalle baskısıyla karşılaştım. etek giymeyi severim. v yaka severim. dar giyerim. feminenimdir asla ve asla bir tarafım gözükmez ama iş arkadaşlarımın yorumları beni ciddi rahatsız etmişti. inat ettim, işyerindeki giyimimi değiştirmedim. onlar da 6 ay kadar sonra alıştılar.

edit: olay kesinlikle dekolteye bakılması değil. ben de bakıyorum ama bakışlarımdan rahatsız olunmuyor. yurtdışında da erkekler bakıyorlar ama "amını yalarım" demiyorlar. sıkıntı şşu ki, laf atan adam 5 adım sonra tenha bir yerse sana tecavüz edecek ve adalet yerini bulmayacak. biz bunu artık biliyoruz.

varoluşçu mantıkta kadın olmak söylemi garip olmasa da kadın olamamak söylemi bunun varoluşçu temelden gelmediğini gösteriyor. kadın o anlamda olunan bir şey değil. ama hangi birine takılacağımı bilemedim. kadınsı olmak, kadın gibi giyinmek, kadın gibi hissetmek, kadınsı gibi bir dolu söylem.

buradan tam olarak şunu anlıyorum. sizin kadınlara yüklediğiniz roller: makyaj yapmak, etek giymek, renkli giyinmek, saçlara özen göstermek.

bir de gördüğüm enteresan bir şey daha var cevaplarda. bir erkek olarak hala erkeklerin laf attığını bilmiyormuş bir arkadaş. tabi bilmeyebilir insan. fakat biraz kör olmak lazım bilmemek için. kadınların üzerine kıran arabalar, toplu taşıma araçlarında kadınları sıkıştıran insanlar, sanki çok normalmiş gibi delici bakışlar, kadın hakkında yüksek sesle yanında konuşmalar ve bunlar gibi bir çok örnek. bunlar benim sadece dışarıdan gördüğüm. azıcık kafayı kaldırmak yeterli bunları görmek için.

nihayet sorunun cevabına gelirsek taciz durumunun giyilen kıyafetle, kendine özenle ilgisi olduğunu düşünmüyorum. ayrıca toplumsal düşünce bir alana bu kadar yığılırken nişantaşı'nın bundan ayrı durmasını beklemek de hatalı olur.

Cinsiyetimi seviyorum. Bir kadın olarak mutlu ve rahat yaşamak istiyorum. Makyaj yaptığım için kendimi rahatsız ve mutsuz hissetmemeliyim. Makyaj, kılık kıyafet benim seçimimle olmalı diyorum. Erkeklerinin oluşturduğu baskı ortamıyla, tam istediği gibi giyinemeyen bir sürü kadını görmek çok üzücü.
Peki bunun nasıl bir çözümü olur. Giyinmek de giyinmemek taczi engellemiyor ne yapmak lazım ki

varoluşçu temelden bakarsak buna yapacak bir şey yok. bu bir zihniyet, kültür, görgü meselesi. yeni gelen jenerasyonları adam gibi eğitirsek belki 50-100 sene sonra düzelir. ama işte yurdun ücra köşelerine de o kalitede eğitim vermek gerek. adam mağaradan çıkıp büyükşehire geliyor, dekolte giyinen kadın onun için seks isteyen kadın. o da ona uygun davranmaya çalışıyor. eski çalıştığım yerde tam bu kafada biri vardı. erzurum'dan gelmişti, dekolteli minili kadınlar hep ırıspıydı gözünde. adam 10 senede durumun öyle olmadığını anlayabildi. sen hesap et buradan durumun vehametini.

aynısını soruduğumda yok o kadar basit değil tabiki deyip biraz farklı şekilde anlatıyorlar ama özü değişmiyor.

alev malev yüzeysel detaylar, evet ölümden sonra bir hayata inanıyorum bır sekılde hıssedıyorum. alev olayını hıc onemsemedım once su dan korkutur allah senı sonra ustune su akıtır bunun ne onemı var, onemı olan herkes yedıgı her bokun tek tek tek tek hesabını verecek.

Dini kitaplarda böyle anlatılmıyor, tasvir ediliyor. İnsan beyni ise senin yaptığın gibi kendince kafasında şekillendiriyor. Yani olmadığına dair delilin var mı? Dalga geçmek acizliğini gösteriyor senin

Cennet ve cehennem kavramlarını biraz daha soyut düşünmek gerektiğini düşünüyorum. Katman olarak değil de seviye olarak düşünürsek cennette de cehennemde de seviyeler var evet fakat bu tanrı anlayışının adalet sıfatının bir tezahühürü. Her Müslüman'ın farklı ödülleri hak etmesi gibi her günahkarın da farklı cezalar görecek olması bu açıdan mantıklı.

Linke gelirsek; İmam Rabbani denen şahıs gerçek bir âlim değildir, bahsi geçen kullanıcının söylemlerinden de ne denli radikal ve boş bir insan olduğu anlaşılıyor zaten.

bir cehennem ve cennet var ama içeriği konusunda fikrim yok. gidince görücez diyorum.
erzurumlu ibrahim hakkının marifetnamesinde hem cennet hem cehennem tasvirleri mevcut. 7 kat için de var. birinci kat şudur şu günah işleyenlerindir. içinde şu kadar ev, evlerin içinde şu kadar şundan var diye anlatıyor.

Dini kitaplarda anlatılan şu zaten; insanlardaki akılla bu konuların anlaşılamayacağı... İnanmak ve anlamak kavramlarını karıştırmamak lazım

ben inanıyom.

"olmadığına dair delilin var mı" eşiği dskfjskdf. yav he he kardeş, doğru düzgün ceva veremeyeceksen kendini zorlama tartışma yaratmak için.

@sütlü nescafe ben dini kitapta yazılan halini merak ettim daha çok. yoksa önüne gelen atıp tutuyor ben bilginim ben alimim diye. ben de yarın çıkıp cennet 4+1 rezidans desem 200 sene sonra biri çıkıp "ack hazretlerine göre ebeveyn banyoluymuş" diyecek.

yani demek istediğim harbiden kurana gidip "7 katlıdır, en alt katı fiyuuuv fena he" falan mı yazmışlar yoksa bu arkadaş mı delirmiş

bu insanlar ayın bir küflü peynirden oluştuğu din kitaplarında yazsa ona da inanırlar. delil demiş bir de ya hahaha.

neyse, büyük bir çoğunluk böyle şeylere inanıyor. kalan kısmı da nasıl kıvırsak diye kıvranıyor. bugün din saydıkları çoğu şey kuran'ın kendisinde geçmez. tevrat'ta geçer(tevrat da sümer yazıtlarından esinlenmedir ya neyse). bir şey bilmeden din adına bu saçmalıkları benimseyen insanları hiçbir zaman ciddiye alamayacağım.

aynı şu şekilde olacak:
www.youtube.com

@rodrigez abi komik falan ama bu entryyi giren arkadaşın inandığı şey tam olarak bu. müziği çıkarman yeterli, bir de hitleri sjdkfs

Ateş tarihsel gelişim olarak hem tapılan, hem korkulan hem de akılcı şekilde kullanılan bir meta. Sanırım o yüzden üzerine bu kadar senaryo geliştiriliyor. Kur'andaki tasvirleri hatırlayamıyorum işin açığı, anlatılanla yıllar önce okuduğum çok iç içe geçmiş, ne desem yalan olur. Ama ben de insanları bir metayla korkutmak istesem ya şimşek ve gökgürültüsü kombosunu ya da ateşi seçerdim.

Yalnız şu ihtimal de var elbette :) www.youtube.com

@st curse

abi sen niye tekrarlıyorsun skfnsdkfsf sana kim ne dedi

ben açıkçası böyle delice bir çıkışla göktaşı düştü dünya oldu denen saçmalık gibi bir cümle kuran kişiye kalkıp da evrimi anlatamam ne sabrım ne bilgim yeter, ki konumuz da bu değil anlamadım bu hırçınlığını ksjfsdk

@kaptan

yani kuranda insanların kafasında bir şey oluşsun, aşağı yukarrı bir fikirleri oluşsun diye mi "7 katlıdır en alt kat sobalıdır" gibi tasvirler var? ciddi soruyorum. kuranda gerçekten böyle olacak demiyor da bakın bu derece sıkıntılı bir durum var siz düşünün nasıl bir şey mi diyor

var. böyle en günahkarlar en alt katta, sonra yukarı doğru falan diye. birçoğu ama bunu kat olarak falan diye değil de mecazi olarak düşünüyor. tıpkı cehennemde yanma olayının da mecazi olduğunu düşündükleri gibi. mecazi derken cehennem değil, yanmak ateş falan.

o değil de ısınan hava yükselir. yani cehennemin en üst katındaki, en az günahkar olanlar en çok sıcağa maruz kalacaklar. hani bilim düşmanı dinciler bunu bilmiyordu, az bir yanar çıkarız falan diye ama evrenleri canlıları falan yaratacak kadar güçlü bir tanrı o konuya el atmıştır herhalde.

@mimi

bu kendi görüşün mü yoksa kuranda bunun bir sembol olduğu söyleniyor mu?

yukarıdaki entrynin sahibi olan arkadaşın bir başka entrysi. bununla alakalı apayrı bir duyuru açıcam da dursun kenarda eksisozluk.com

" eğer bakirelik tek başına önemli olsaydı,i peygamberimiz en verimli çağlarını dul bir kadınla geçirmezdi" dflkjskdfjslkdj

valla işin açıkçası bi tanrı olduğunu düşünüyorum. ama kuran incil vs gibi kitap göderir mi orada şüphelerim var.

kuran ise aslında mantığı olan bi kitap. orada okuma yazma dahi bilmeyen insanlara bi şeyler anlatılmaya çalışılıyor. eski mısır kştaplarını vs okırsanız böyle esrarengiz hikayeler anlatan adamlar vardır çarşılarda milşet dinlemek için para verir. yani düşünün adamın hayal ettiği şeylere bile o zamanlarda da para veriliyordu. insanlar görmediği hiç bi şeyi düşünemiyordu. şimdi interneti geç tvlerde bile çeşitli mekanlar görüyoruz başka bi gezegeni hayal ediyoruz vs. dolayısıyla adamlar o zaman ateş görmüş nehir görmüş meyve görmüş ancak onlar üzerinden hayal edebiliyor. cezayı şiddeti de aynı şekilde. kuran o yüzden bu şekilde. bam başka bugünün insanına göre şeyler yazılsa daha o zaman yok olup giderdi bugün ruhumuz bile duymazdı.

Ali İmran 131 ve Nisa 29 gayet açık. Ates konusunda mecaz falan yok.
İnşikak 13 gayet alevli ateş ifadesi kullanıyor. Baya net bence.
Dahası, İbrahim 50 giysilerinin katrandan olduğunu ve cehennemliklerin yüzlerinin yandığını ifade ediyor.
Ama kat ve toki konusunu bilemiyorum.

@ack3000 şimdi okudum troll değilse kafadan sorunlu bir karakter bu entrylerin sahibi.

Bildigin ates diye yaziyor kitapta.

bide şöyle bişey dendiğini hatırlıyorum.
Dünyadaki ateş 70 defa rahmet suyu ile yıkanmış ateştir.
Cehennem ateşi kapkaradır.

Alakalı mı bilmiyorum bunlarla.

Çok uzağa gitmeye gerek yok, güneşe bakın yeter. Yüzey sıcaklığı 5.500 derece, çekirdeğinin sıcaklığı 15.600.000 derece...


.

Çözümü söylüyorum; sen veya bir başkası bir bardak su doldurup arkadaşınıza içirsin. Başkasının elinden içececek yani, kendi dokunmadan bebek gibi içsin.

Evet hepsi bu.

eksisozluk.com

yarim limonu çay bardağına sıkıp tepeye bir anda diksin. geçmezse limon iade

Limon kesin çözüm

1 tatlı kaşığı bal ye. Geçirince nasıl geçirdiğinizi yaz da yeni bir şey öğrenelim :)

valla başıma geldi 3 4 gün sürdü kalp krizi geçirecem diye bekledim. 2 saat filan sürüp geçiyordu. sonra su bile içsem yine başlıyordu 2 saat. hap aldım en sonunda. hapı içince geçti.

öncelikle söylemem lazım, işin uzmanı değilim. bir süredir dağ bisikletinden kurtulup yol bisikletine geçmek planım var. ama bahsettiğin markalarda o civarda -en azından sıfır- bulamazsın gibi görünüyor. decathlonlarda satılan b'twin'lere bakabilirsin, alanlar genel olarak memnunlar.

sizi şöyle alalım. bahsettiğiniz markalar için 2k biraz yetersiz kalır gibime geliyor.
www.bisikletforum.com

merida iyidir.

bi de cube lere bak...

Yok yemek dahil 27.

Haftada en az 3 kere spor, rahat rahat her şeye zaman yetiyor.

Serbest meslek.

40 saat artı freelance de çalışıyorum. iş hobi iç içe geçmiş durumda.

bu ay 98 saat lik çalışma programım var haftalık.kendime hobilerime zaman ayıramıyorum. yorgunluğumu uyuyarak atıyorum.kişisel bakımımı ve ev işlerini yapacak kadar zamanım kalıyor.

Yol hariç 45 50 saat arası. Kendime vakit ayırıyorum desem yalan olur.
Bazen yorgunluktan 9da uyudugum bile oluyor.

Yol yemek dahil 40 45 saat arası, ayda iki uc kere 4 5 saatlik extra mesaim de oluyor.

30.

Öğle arası dahil.

Sabah 7.40ta cikiyorum. Aksam 7.20de eve geliyorum. Sabah 9 aksam 6. Serviste ya kitap okuyorum ya da dizi izliyorum.
11.30-12 gibi yatiyorum, 7den o saate kadar kendime ait, bisiklete binerim, enstruman carim, spofa giderim, kitap okurum bana kalmis.

günde 10 saat çalışıyorum. sabah 7.30 akşam 6.30 12.30-13.30 yemek molası. 2 haftada 1 gün iznim var. cuma günleri.

yol yok bu arada. sabah 6.30 kalkıp giyinip kahvaltı yapıp işe gidiyom.

evet burası şantiye. ..

İltihap vardır onda kulak cubuguyla iyice temizle ve yine kulak cubuguyla sabah akşam baticon sür içine birkaç güne toparlar diye düşünüyorum

multiyasam.com

Burada tüm cevaplar mevcut

Kil donmesi de yapar koku. Kulak çubuk ile temizle iyice

P.sinüs

Oraya giren bir kıl, kıl dönmesi yapmış olabilir.

kıl varsa cımbızla çek onları. temizle sadece sabunla suyla yıkayınca gitmiyor.

kokunun göbek deliğinden geldiğine nasıl emin oldunuz?

ben kotu bir sey olacagindan korktugum icin icmiyorum. nadiren icersem bira icerim; o zaman da ikinci bardaktan sonra midem bulaniyor.

Benim. Fakat dînî sebepler DE var, sadece dinden ötürü sevmemek değil, anlamsız geliyor mesela. Üzgünken alkole sardırmaya çok müsaitim, eskiden sigara içerdim ve üzgünken sigaraya sardırırdım. Alkolü hiç içmedim değil, içtim, fakat çoğu zaman çok anlamsız ve tehlikeli buldum. Dinen de haram kılınmış olduğu için kullanmayı bıraktım.

Nesini seviyorlar anlamıyorum. Hadi içerken keyif alıyorlar diyelimki. Hangover olmak kadar kötüsü yok. Baş ağrısı, ağızdaki iğrenç tat vs ...

buyrun benim.
ne dini ne çevresel hiçbir sebebi yok
içmeyi de sevmiyorum içmeyi bilmeyeni ve sarhoş olup götü başı dağıtanı da sevmiyorum hatta nefret ediyorum bile diyebilirim sigara da aynı şekil
ergen de değilim :D

23 yaşındayım, alkol ve sigara kullanmıyorum, kullanmayı da düşünmüyorum. İlgimi çekmiyor bunlar. Lisede bira falan içmişliğim var, ama o zamandan beri hiç içmedim. Zaten o da arkadaş ortamında olan bir şeydi.

Tamam çok güzel, bu konuda yalnız olmadığımı bilmek harika. Merak ediyorum acaba seven birileri de çıkıp neden sevdiğini açıklayabilir mi :D

içkiden içkiye fark ettiriyor.genel bira,rakı flan içerken bi haz vermiyo evet veriyosa da mesela cola içerken aldığım zevk daha fazla.ama iyi bir şarap ya da baileys benim için gerçekten guzel içkiler.

@valkin rockefelle bak güzel bi noktaya deyindin. Ben rom severim mesela, biraz daha tatlı alkolleri.. Ama onun da aşırısı sıkıyor..
Daha çok "oo 6 bira alayım da evde demleneyim" ya da "dışarıda içtim yetmedi eve geçerken de bir şeyler alıp devam edeyim" gibi insanları merak ediyorum.

sosyal içicisin. güzel olan da o. kafaları çekmek kadar itici gelen bişey yok bana.

tadını sevip tüketen varsa viskiden ve şaraptan başka bişe içmiyodur zaten.olay tadı değil zaten hocam. arkadaşlarınla eğlenmek alkolle daha kolay.

ikisinin de tadı kötü ama insanın tat alma duygusu eğitilebilen, yönlendirilebilen bir şey. bir süre sürekli zorla da olsa içersen, 1 aya tadına alışırsın, 1 ay sonra da zevk alırsın. sonuçta farklı bir ruh haline de sokuyor, belli bir süre sonra keyif almak çok az sarhoş olmakla eşdeğer oluyor. sigarının da çok kötü tadı var, ama alışınca kötü gelmiyor ve seni bağımlı yapıyor. başta tadı kötü geldiği için bağımlı olmayacağını düşünüyorsun, ama öyle olmuyor. yemek yerine sigaraya para veren insanlar var.

ikisini de çok fazla kullandım birkaç sene. önce alkolü sebepsiz yere bıraktım. sadece artık istemiyordum. sigarayı ileride kanser olmaktan korktuğum için bıraktım. şimdi senin gibi yılda 1-2 kere bira olmayan bir şey içiyorum. birayı hiçbir zaman sevmedim.

susamışsam ve sıcak da bir gün ise bira içmeyi severim. ama normal vakitlerde ben de pek keyif almıyorum sadece bir müddet sonra oluşan sarhoşluk hissini yaşamayı seviyorum

Ben de bira içmeyi sevmiyorum, midemi bozuyor ve zorluyor. Ama tat olayı çok çeşitli bir şey, neler denedin ki?

@Adramelekhh rom, rakı, tekila, vodka, viski, absinthe, şarap, likör(malibu,baileys,jager vs) , çeşitli barların kokteyl ve mixleri...
Romu Cuba Libre olarak, şarabı şargoz, malibu'yu çikolatalı sütle içen biriyim yani o derece düşün. Arada bir de kahveye tat katsın diye baileys :D

tamam işte alkol kullanımının en doğrusu o zaten. alkolün en eğlenceli olan kısmı 2 3 bardak yada 2 3 duble olayıdır. bakma bizim millet bokunu çıkartıyo bende dahil.

iç baba iç. iç , doldur içecek o kedi buraya gelecek falan.

ben bi ara günde en az, 2-3 düzenli içiyordum. anahtar kelimeler "en az" ve "düzenli". Bunu fark ettim. Buna bağlı, bağımlı, devam etmek için alkole ihtiyaç duyan, aciz bişey gibi hissettim kendimi. içmiycem demedim, ama yokluğunda bi garip olmak, garip. Uyuşmaya ihtyiaç duymak, ayık olmaya dayanamamak. Ayık yaşasaydın bambaşka düşüneceğin şeyleri kaçırmak.. Neden yani. Bunları düşünürken isteğim azaldı. bayaadır içmiyorum.

Bira sevmem hiç, içmiyorum o yüzden çok uzun süredir. Ama rakı şarap vs sevdiklerim var.

Olabilir ya herkes sevecek diye bir şey yok. Ben de hiç şarap içemem,dokunuyor galiba.

bugün avrupa bile gençlerini alkolden korumak için çeşitli önemler alıyor, sınırlamalar getiriyor. hatta avrupanın en batılısı (coğrafi olarak) bile kendi kültürlerinden dolayı alkol alımını halka açık yerlerde yasak. amerikadaki durumu zaten biliyorsunuz. bence bu sebepler altında içmemen beğenmemen çok normal. akıllıcı davranıyorsun. paran cebinde, bedenin seninle :)

Çoğunluk baskısına kurban gitmişsin. Bu o kadar güçlü ve korkunç bir şey ki tamamen normal bir tercihte bulunsa bile insan kendini anormal hissedebiliyor. Normalliği çoğunluğun tercihinde aramanın tamamen kusurlu bir düşünce olduğunu düşünüyorum. Üzerine düşünülürse alkol kullanmanın ne kadar ahmakça bir iş olduğu görülebilir. Üç kuruşluk bir zihnin var ve sen onunla bir şeyler yapman gerekirken sırf gerçeklerden, düşünceden kaçmak, rahat hissetmek için onu yok etmeye kalkıyorsun?

Ben de alkol tuketmeyi hic sevmiyorum. Cunku cok pahali. Ocagim söndü.

23 yaşındayım. şu ana kadar ne sigara ne de alkol kullandım. dini sebeplerden değil, zararlı olduğu için.

bira içmekte zorlanıyorum tadı berbat geliyor. rakıyı mezeler güzelse seviyorum ama kötüyse onu da seve seve içmiyorum. votka rom viski vs sırf sarhoş olmak için içiyorum. yani aslında alkol sevmiyorum ve sürekli de tüketmiyorum fakat nadiren sarhoş olmak istiyorum o zaman içiyorum işte sevmediğim bi yemeği yemek gibi bi şey işte sonra kafayı buluyorum o hoşuma gidiyor...

aşırı kontrolcü insanlar içmez alkolü, benimde bi arkadaş var öyle , biraz rahat olun alkol rahat adam işi , kasıntıysan bulaşma sen alkolü değil alkol seni sevmiyordur zaten

düğün bok püsür derdinden kurtulmuş olursun.

istediğin saatte yatıp kalkıyorsun.

çocuk derdin yok
düğün derdin masrafın yok
evlenmediğin için boşanma derdin yok
kazandığın bütün parayı tek başına kafana göre harcarsın
tek eşli olmak zorunda değilsin
kariyerini engelleyebilecek insan yok
görüşülecek fazladan akraba yok kaynana yok
bağımsızsın istediğinle flört edersin
başkasının/başkalarının sorumluluğu yok

e daha nolsun

edit: ps.

media.giphy.com

Bol bol dandik anket açabiliyoruz duyuruda.

Bünyende var olan potansiyeli herhangi bir engele takılmaksızın tam anlamıyla ortaya koyarak hem şahsın hem de dünya adına verimli bir insan olabilirsin.

40-50k gibi bir miktar minimum cebinde kalır.
Çocuk yapmak sıkıntı olur. Üzerinde hiçbir baskı olmasa bile yalnız ana baba olmak inanılmaz zor.
Geri kalanları genellemek istemiyorum çünkü bana kalırsa değişir.

Düğün ve boşanma dışında evliliğe özgü bir dert yok bence. Evliliğin dezavantajları olarak yazılan şeyler aslında hayatını biriyle paylaşmanın getirdiği problemler. Sevgili düzeyindeyken kariyer seçimlerinde özgür olup da imzayı atınca olamayacağına inanmıyorum. Ciddi bir ilişkin varken de hayatını o kişiye göre ayarlaman gerekiyor. Olay evlilikte değil, birisinin varlığında.

kısa süreli bakıldığında birtakım artılara sahip olsa da uzun bir zaman diliminde hiç bir artısı yok diyebiliriz.

Maddi giderler zaman içinde elenir.
Manevi ihtiyaçlar zaman içinde artabilir.
Fiziksel ihtiyaçlar stabil.

istediğin saatte özgürce seindfeld izleyebilirsin, hadi yatağa gel artık diyen birisi olmaz.

sevgililik evlilik gibi değil herkes daha medeni olmaya çalışır çok fazla baskı kurmaz. bi de baktığında basit bi kağıda imza atmak gibi görünse de evlilikte bi bağlayıcılık var. sevgiline kızıp evden çıktığın gibi evlilikte arkanı dönüp gidemiyosun. bunlar duruma göre + sayılabilir. sevgililikte aldatma daha basit bi olaymış gibi geliyor. vicdanen çok da şeyapmıyor. bunları okuyunca dediklerini karaktersiz basit kişiler yapar onlar için geçerli desen de herkes için geçerli. bilinçaltı sanırım. şimdi sen olumlu tarafları sormuşsun alnsana bunlar bakış açosına göre olumlu da olabilir olumsuz da bilemedim.

yazılanları okuyunca şok oldum. güya modern/akıllı olacak duyurucular, "namuslu" kalacak diye anal yapan kızlardan farkınız yok amk. sevdiğiniz insanla yaşadığınız ilişkiye bakış açınız bu mu yani? insanın sevgilisine karşı sorumlulukları olmuyor mu? sevgililikten anladığınız ne ya da? ayrıca açık ilişki denen şeyi evli çiftler de yapabiliyor. belki inanmazsınız ama hani başkalarıyla sevişmek istiyosanız bunu evliyken bile yapabiliyorsunuz. evliliğinin nasıl olacağını yalnızca çift belirler. sevgililik ve evlilik sizin açınızdan bu kadar farklı şeylerse kusura bakmayın ama muhtemelen siz ikiyüzlü ve yalancısınız. hasbelkader böyle düşünen biriyle sevgili olsak, "ciddi düşünsek" demek ki kadının kafa yapısı böyle olacak. ben sevgilim var diye başkasına meyletmicem ama hanımefendi "nasılsa sorumluluğum yok" deyip aldatacak falan. bu nasıl bi mantık aq.

neyse.

bürokratik kısımları haricinde BENİM AÇIMDAN sevgililikle evlilik arasında fark yok. elbette ki sevgililikte hareket alanı daha geniş oluyor ama benim açımdan ilişkinin sınırı, kuralları az çok bellidir. sevgilimle farklı eşimle farklı hayat sürüyorsam bunu tamamen kendi yaratım olan evlilik kurumuna değil, eşimin ve benim tırtlığımıza bağlarım.

Dediğiniz ritm bozukluğu gerçekten aritmi ise, yani bunu taşikardiyle karıştırmıyorsanız televizyonu, bilgisayarı kapatıp biraz uzanmanız faydalı olabilir. Fırsatınız varsa temiz hava alın.

Doktor teşhisi bu, söylediğine göre kalbim atmayı unutuyormuş, içindeki bir sinir düğümü de önlem olarak bir atım üretiyormuş. Verdiği ilaç bu tür içinmiş. Gerçi çarşaf gibi yan etki listesi var da... neyse. Durum bu.

atrial fibrilasyon var bende bazen öyle oluyor. cordarone kullanıyorum. ilk zamanlar baya oluyordu alıştıkça düzeliyor. hapa yeni başladıysan yan etkilerinden biri de kaygı. kaygılanma sakin ol. ciddi bi durum olsa doktor öyle hemen bırakmazdı zaten. ben 1 gece hastanede yatmıştım.

var var. ana yola çık Kahveler durğı yani oralarda simit satan çayı olan yerler var tren istasyonunun o taraflarda da vardı. biraz yürü bulursun zaten. hepsi birbirinin aynı. belediye binasının altında tost vs yapan bi yer de var. simit vs de vardır.

Olmaz

olur

sene sonuna kadar olur. euro her sene 50 kuruş değişim geçen yılın grafiğine göre normal gibi duruyor. tabi ki ne olacağını kimse bilemez 3 ay sonra 5tl de olabilir ama bence sene sonuna rahat rahat 3.50 olacaktır.

not: ekonomist filan değilim. çok para basacaksan bana bakma sen. fakat ben maaşı euro olarak alıyorum ve tl ye çevirmiyorum euro olarak duruyor.

geçen yaz bile 3.4'ü gördü kısa süre, her yıl kesin olarak artış ile kapattığını göz önüne alarak en az 3.5 diyorum. bu yıl turizm kaynaklı dövizde min. olacak sonuçta.

Türkiye'ye yüklü euro girerse anlaşmadan dolayı, olmayabilir.

merhaba. geçen yıl içinde euro 3.47 ye dokundu geri çekildi (rekorudur). ben tam olarak yılbaşına denk gelmese de yıl içi görebileceğimiz bir rakam olduğunu düşünüyorum.

oldu :) bu hafta 3,50

kullanımında bi gariplik vardır. ya da telefonda pili olumsuz etkileyen uygulamalar vardır. 2012 den beri aynı pili kullanıyorum. telefonu ilk aldığımda içinden çıkan pil yani. 3g tüm gün açık 1 günü çıkarıyor. ayrıca ara ara oyun da oynuyorum. facebook a tarayıcıdan giriyorum. uygulaması batarya düşmanı.

Ayarlardan pil kullanımınızı görebilirsiniz, ne kadar harcamış ve kaç saat çalışmış gibi.

1 orijnal pil ve 2 yedek orijinal pil kullandım 3 sene boyunca. yedek pillerden biri bozulunca "orijinalle birebir paralel ithalat" pil aldım, 1 ayda şişti. diğer iki pil sapasağlam çalışıyor.

demem o ki "orijinal gibi", "parlel ithalat" vs piller kullanma, samsung servisinden orijinal pil al, şişme falan yapmaz.

pil kullanımının pilin şişmesine etkisi yok.

@harzem orjinal batarya 2 sene sonra şişme yaptı şuankinde şişme yok ama şarj yiyor durduk yere

şarj etme düzenin nasıl? yüzde kaçta şarja takıyosun, ne kadar şarjda kalıyo vs vs?

@harzem değişiyor ama genelde uyarı vermeden takmıyorum bazen yüzde 60da bazen de yüzde 30larda taktığım oluyor ama nadir.

en doğu kullanım %40'ta şarja takıp %80'de şarjdan çekmektir, ancak kim uğraşır onunla. Sen yine de %50'nin altına inince fırsat bulunca şarja tak. yeni nesil pilleri çok boşaltmamak gerekiyor.

Onun dışında pili en çok kullanan uygulamaları görmek için telefonun ROOT'luysa wakelock detector kurabilirsin.

şu an 1 dolar 5 lira ise ve türkiye'de %20 enflasyon varsa,

türkiye'de 5 liraya amerika'da 1 dolara satılan bir ürün hayal et.

enflasyon %20 olduğu için önümüzdeki sene o ürünün fiyatı 6 lira olacak. fakat 1 dolar hala 5 lira olursa sen amerika'dan ürünü alırsın 1 lira kâr eder 6 liraya satarsın hiçbir iş yapmadan.

haliyle enflasyona göre kurun değişmesi lazım. yani enflasyon %20 olduğu için türk lirası %20 değer kaybedecek 1 sene sonunda dolar karşısında.

böyle soru olmaz eksiklik var. 100 tl ile 2 yıl sonra 5 yıl sonra ya da 6 ay sonra dese olur. şu anki soruna göre direkt 100 tl yi dolara euro ya bölüp rakamı söyleyecen :/

Haklısınız tabloda 2014 2015 2016 gibi yıllar vardı peki içinde olduğumuz senede enflasyonu katmıycak mıyım

normalde alınmaz. yani verdiği değer o günkü kur ve o gün elinde bulunan paradır. sorudaki kelime oyunlarına göre durum değişir adam sana 6. aydaki kuru ve meblayı verir öyle soru sorar ki önündeki 6 aylık enflasyonu da hesaplarsın. ama dediğin gibiyse o yılı almazsın sonraki yılları ya da periyotları hesaplarsın.

after shave ürünleri kullan ve için alkol OLMASIN. cildin kuruysa balsam, yağlıysa losyon kullan.

istifa etmek sorunu kokten cozer.

fırça + arko tıraş sabunu ile tıraş oldum, hiç tahriş olmadı. daha sonra köpük ile tıraş oldum, hemen tahriş oldu. ikisinde de tıraş bıçağı aynı. kullanmıyorsan fırça + sabuna şans ver.

fırçayı sıcak su dolu kaba koy, dursun biraz. yüzünü ılık suyla ıslat. tıraş sabununu yüzüne sür. fırçayı kaptan çıkartıp biraz salla, fazla suyu gitsin. fırçayla yüzüne masaj yaparak sabunu iyice köpürt. tıraşını ol.

eski tip traş sabunu +1.

1- Sıcak suyla yüzünü yıka, sonra köpüğü/jeli sür,

2- Gillette Fusion Proglide gibi iyi bir bıçakla 1 kere, en fazla 2 kere aynı yerden geçerek traş ol. Zaten her gün traş oluyorsan kaçırmaz bir şey.

3- Adam gibi bir traş sonrası ürünü kullan.

Tahriş ve kızarıklığı bir deri pomadı kısa sürede halleder, ama yağlı olur bunlar, sürüp dışarı çıkamazsın.

ciltle alakalı bi durum. ben bimden tek bıçak alıp öndeki korumayı kırıp haşırt haşırt traş oluyorum. hiç bi şey olmuyo. sıcak su ve kaliteli jilet senin sorununu çözer sanırım. yine de böyle hassas hassas alıştırırsan cildi zorluk çekersin. ben hiç acımam valla direkt geçiriyorum suratıma bi şey olmuyo.

babamın tıraş seti;

straightrazorplace.com

zamanında 10 yıla yakın berberlik yapmış. kendisi de bu setle tıraş olur. sadece usturası farklı, solingen usturayı kaldırmış uzun zaman önce, jilet takılan usturalardan kullanıyor. daha hiç yüzünde tahriş mahriş görmedim, hatasız sinekkaydı tıraş olur. ben de ustura kullanıyorum ama market köpüğüyle, biraz tahriş oluyor. el becerisiyle de alakalı.

o tahriş kravattan oluyor, jiletle köpükle falan alakası yok, muhtemelen kravat takıyosun. takmadığın zamanlarla karşılaştır. takmama imkanı yoksa çok sıkma.
olduğunda çabuk geçmesi için; traşı akşamdan ol, kurulandıktan sonra boyun boğaz kısmına bebek pudrası sür öyle yat.

temizmama.com - micho

fiyatı uygun, sokak hayvanları severek yiyorlar :)

ben de migrostan aldım bi kaç kere 40 küsür tl idi. valla yemeyen çıkmadı bu güne kadar hepsiburdadan da alıyorum. 50tl yad 40 küsür tl değişiyo fiyatı. zaten marka filan değişse de aynı mama çıkıyor içinden. hepsi de yedi. oradaki köpeklere çevreden yemek vs veriliyorsa beğenmeyebilirler. burada kapış kapış gidiyo valla :)

Carrefour'daki dostluk mamasından alıyorum, burada bütün kediler köpekler yiyor. Onun dışında formix'in etli maması var uygun fiyatı 15 kilo, evden çıkarken poşete doldurup dağıtıyorum.

Temizmama.com'da Micho kedi maması 20x1 kiloluk paket 100 lira (+15 kilo olduğu için kargo bedava) şu anda hem tüm kedi/köpekler saldıra saldıra yiyor, hem taze mama, hem de taşıma da kolay olur. Migros'takilerin dikkatli bakarsanız üretim tarihlerinin eski olduğunu görürsünüz, o yüzden yemiyor hayvanlar.

Bizim mahallede Dostluk Maması ile ilgili tersi yaşandı, köpekler yedi, kedilerin çoğu tatmadı bile.

Valla sizi çok uğraştırmayacaksa tavuk alın. Bir kilo baget tavuğu 5 liraya alıyorum buradaki süpermarkette. Bütün tavuk da 7 lira gibi bir fiyat. Köpekler kemiklerini de yiyor. Haftada bir kere kaynatıyorum tencerede, sonra kedi-köpeklere bölüştürüyorum sonraki bir hafta. Arabada ufak dolap (hani ısıyı muhafaza edenlerden) gibi bir şey varsa saatlerce orada kalsa da bozulmaz. Ama yoksa en azından köpekler için sadece kemikleri tutabilirsiniz.

general mobile 4g

(bkz: marshall london)

G2

1 hafta sonra iş bulsan maaşın bulduğun güne kadar yatar kalanı da dondurulur. sonra diyelim 2 ay sonra işi bıraktın. başvur kaldığın yerden alırsın. çünkü hak kazandın. diyelim 10 ay bitti sonra iş byldun. yeniden maaş alabilmen için gerekli şartları sağlaman lazım. şu kadar gün çalışmak istifa değil de şirketin çıkarması vs gibi. ama hak kazandığın için 2 hafta sonra iş bulsan ve sonra istifa etsen yine devam eder. ben öyle 10 ay aldım çünkü. şimdi değişmediyse öyleydi. büyük ihtimal de değişmemiştir.

s7 geliyor. bence stok eritmeye başlamışlar.

çok satmıyor, elde kalanı çıkartma çabaları

teknosa da 1850tl

Cahillik mutluluktur.

lim5 +1 çoğu kişi için. ben ise korunmadan asla, çok şükür o kadar çükümün esiri değilim.

Lim5++;

prerzervatif ile ilişkiye gireceğime girmiyorum bu kadar basit. Çünkü hiçbir zevk almıyorum. O sebeple seçici davranırsanız sıkıntı olmaz. Günden güne başkaları ile yatıyorsa insan farklı tabi. Dikkat etmesi lazım.

Son 10 yıldır sanırım kimse ile prezervatif ile bir cinsel ilişki yaşamadım ve bir kere olsun hiç bir sorunla karşılaşmadım.

Bunu öneriyorum demiyorum sadece olanı yazıyorum.

Evet çok cahilim.

bu kadar basit mi ya :D neyse hadi devam madem.

@ihanet anlıyorum ama çok riskli. neyse zaten biliyosun, ne denir:)

abi ben seks yapmiyom. hanimefendi bulsam vebaymis cuzzammis dinlemem intihar bombacisi gibi yururum.

prezervatif igrenc bi sey ya. yapis yapis, kokusu da mide bulandirici. allahtan seks hayatim falan yok yav olsa prezervatif kullanmak zorunda kalirdim. cok pis bi sey yahu.

Tanımadığım kimse ile ilişkiye girmiyorum

@gazoz

1- tanıdıklarına nasıl güveniyorsun?
2- onlar kendisine nasıl güveniyor? ya hasta olduğunun henüz farkına varmamışsa o da?

daha önce sorulmuştu "sağlık raporu istiyr musunuz? beraber test yaptırıyor musunuz diye" çok mantıklı aslında.

prezervatif ile gireceğime girmiyorum diyoruz da, diyelim çok güvendiğiniz tek eşli sadece önceki sevgilisiyle sevişmiş bir kişi var karşımızda. O "önceki kişi"nin geçmişini bilmiyoruz ki! Ki böyle ilk sevişmede sevgilisinden hastalık kapanlar var, özellikle hpv gibi şeyler -erkekte pek sorun olmuyor mesela- kıza geçiyor. Hastalığı geç hamilelik olayından da mı korkmuyorsunuz, birkaç arkadaşım "ertesin gün hapı kullanıyor ya" diyor. Ee abi kızın hormonlarını alt üst etmek istemiyorum ben şahsen, haksız mıyım?

erkeğim ve insanların buna dikkat etmemesi delirtiyor. Kadınlar da, erkek "korunmadan yapalım" derse pek karşı çıkamıyor galiba.

haklısın zaten. öyle ilaçlar ağzı kesiciye benzemez. kalıcı etkiler bile gösterebilir.

Ertesi gun hapi degidir o, ertesi gun hapi olsa duramazsin. Dogum kontrol hapi kullaniyordur kadin, hamilelik korkusu olmaz. Beraber olacaginiz insanlari duzgun secin, cinsel sagliga onem veren insanlar olsunlar.

Şans hacu elektronik alet gibi işte

Bu sorulari tekrar tekrar sormayin. Burda evrimsel süreci hizlandirmak icin seleksiyonu arttirmak icin kasiyor, internette asilarin etkisiz olduguna dair kampanya yapiyor, hastaliklara nane limon lneriyor, prezervatifle seksin zevk vermedigini, lastik gibi koktugunu söylüyoruz.

Siz de sorup sorup toplumsal farkindalik yaratip süreci zorlastiriyorsunuz. Biraz anlayis ama lütfen.

Bu arada cinsel hastaliklar, günahkarlari kandirmak icin uydurulmus bir yalan, süpheniz varsa bir bardak zeytinAgina greyfurt dograyip, bir gün dolapta bekletin icin, kesin cözüm.

Pesin edit: kinaye ile araniz yoksa ekleyeyim, bu bir saglik tavsiyesi degildir.

cunku cinsel hastaliklarin abartilmis palavralardan ibaret oldugunu dusunuyorum. oyle bir anlatiliyor ki sanki prezervatifsiz seks yapinca bir gun sonra aids olma ihtimalimiz yuzde 97.
herkes seks yapiyor aids oranina bakiyorsun bi afrikada var dunyada.

Allaha sığınıyorum. :')

Iste "prezervatif yapis yapis oyk ihrenc" diyenler yuzunden bati dunyasinda aids var :) 10 senedir basina bisey gelmemis ama yarinki iliskisinde gelmeyeceginin garantisi yok. Ustelik bisey olursa tamamen darwinizm (hani prezervatif yirtilmasi falan disinda). Neyse ki bazi cinsel yolla bulasan hastaliklar infertiliteye neden oluyor da bu mantalitenin sonraki nesle aktarilmasi bi nebze engelleniyor

Ust paragraftan da anlasilacagi uzere cevap prezervatif. Karsilikli test yaptirirsiniz ondan sonra korunmasiz takilirsiniz. Ha ama karsi tarafa da guvenmek yetmiyor bu durumda :)

işiniz şansa kalmış o kadar söyleyeyim. kadınlar genelde ilk sevgililerinden sonra acayip dağıtıyorlar. bunda da bekaretin bilinçaltı etkisi olduğunu düşünüyorum. nasıl olsa olan oldu artık deyip önüne gelenle olmasa bile beğendiği her adamı yatağa atıyorlar. kadın için çok kolay. yani bi kadın özgürce seks yapabiliyorsa rahatsa öyle az kişiyle yetinmiyor. hiç alakası olmaz o işlerle dediğiniz hatunlar neler neler yapıyor.

bu yüzden de prezervatifsiz ilişki sandığınızdan daha riskli.

abi ben girmiyorum 4 senedir, yeni teknolociler mi cıktı? noldu?

ilişkiye girmiyorum.

cahillik mutluluktur +1

güveniorum ne demek ya. hiç güvenmezdim (yaşadığım bi durum değil sorduğun, ayrı). partneri biliyorsun diyelim -nereden biliceksen?- onun önceki partnerinin partnerlerini nereden bilebilirsin ki yani. bana bu tür kişiler hep siğilli, değişik akıntılı (öğ) falan geliyor.

bence de cahillik mutluluktur. 1-2 arkadaş hastalıklara inanmadığını söylemiş. yahu bu inanç meselesi değil :) neyse tartışılsa bile sonuçsuz kalacaktır, sadece fikirlerinizi almak istemiştim.

geçen sene askerdeydim ondan önce oyun oynadım. bu sene film izlerim heralde.

Cips yiyip kendimi zehirleyeceğim.

Bütün mahalleden görülecek muhteşem süsleme ışıklarım eşliğinde partiye davet ettiğim kişiler ve canlı müzik ekibi eşliğinde öncesinde ufak bir kokteyl, içki servisi derken, sonlara doğru üniversiteli dans gruplarınca ayarladığımız animasyon ekibi gelip oyunlar düzenleyecek, sürpriz hediyeler ve çekilişler derken geri sayım yaparız.

şaka len şaka, pijama + mandalina + tv işte klasik, sonrasında kapanış.

www.memnuniyet.net

evde olucam. kitap okuyarak, sigara içerek falan geçiririm sanıyorum. kedilerimle kutlarım büyük ihtimal.

icip sizicaz bir kac arkadasla klasik. normalde de yapiyoruz tek fark tarih iste.

Çok yalnızım be atam!

cevaplar iyi, ben de acaba mandalina yemek, tv izlemek dışında daha çılgınca(!) şeyler geliyor mudur insanların aklına diye sormuştum:) o zaman bendensizniz panpalar.
i.capsspot.com

tv karsisinda mandalina soyucam ben

milli piyango çekilişine kadar uyanık kalırım ben.
sonra büyük ikramiye kime çıktıysa söver uyurum.

@ketcapli dondurma haha iyiymiş:) değişik bir şey buldum.d

Geçen yıl hastaydım, salep, çubuk tarçın, yeşilçam filmleri derken 1 gibi yattım.

Bu sene yine hastayım. Sanırım yukarıdaki üçlüyü tekrarliycam. Bilgisayar karşısında ağlayarak sızmayı düşünüyorum.

t-borg kırmızı ile gold arası karasızım bi tarafımda binboasatsuma+elmasuyu diyor. 2359 da sızcam.

mekkenin fethi kutlamalarına gideceğim.

@ketcapli dondurma

bu yıl bana çıkacak. sövme sana iphone 6s alacağım.

Icip içip uyumayi planlıyorum. Kar iyice tutarsa kardan adam yapmaya cikarim belki :p

Tavsiye ediliyor olması o fiyata satılmasını mecbur kılmaz, fiyatı o şekilde belirlemiş veteriner. Teknik olarak kazık atmış diyemeyiz ama biraz ayıb etmiş.

Sadece ilaç değil bilgisi, muayenesi için de para alıyor. 15 beklemek pek doğru değil o yüzden ama 35 de çok olmuş. Orada bir doz daha uygulamış olmasın?

ayrıca muayene ucreti aldı mı?

orada hiçbir doz uygulamadı. eve gelince ben karıştırdım suya. sanırım muayeneye ücret almıyor, çünkü orada "ihtiyaç duyduğu şey 15'lik ilaç da olabilir, 35 liralık da" demişti, sonra "35'likten vermek zorundayım" dedi.

@angelus: teknik olarak ayıp etmediğinin farkındayım tabii ki. o yüzden "acaba gerçekten kazık mı attı, yoksa bilmediğimiz bir şeyden dolayı her yerde 30-35 liradan mı satılıyor bu ilaç?" mealli soru sordum.

şöyle düşün; bir ara snickers'ın üzerinde 1 TL yazıyordu. gitsen alsan marketten, kasaya gelince sana 5 lira deseler ne düşünürsün? benim sorum bu. adam 100 liraya da satabilirdi bana, teknik olarak kazık atmış olmazdı.

ben olsam başka yere giderim.

Bence ayıb etmiş. 1 liralık Snickers'ı 5 liraya satmaya çalışsa bakkal o da ayıb eder, hatta "Beni mi sikiyorsun amk" diye de geçiririm içimden. Sen düşüncende haklısın.

ben gider hesabını sorarım, muayene ucreti alıyosan acık acık soyle kardeşim deli mi skyonuz burda derim. ayrıca ilaç, solusyon bilmem ne uzerinde yazan o fiyat genelde max. fiyattır. yavsaklıgın luzumu yok

Bir daha ben de gitmezdim. Kuşu kurtardıysa çok takılma.

Bence ifşa etmelisin ki insanlar bunu bilerek gitmeli. Her önüne geleni de şeyetmeye çalışmamalı. Bence.

ehe. hepimize oluyor. utanacaksın işte böyle biraz. sonra ne kadar hızlı unutulduğuna şaşıracaksın. senede 1 kere falan o vidyolara bakıp dalga geçecekler senle. yine utanacaksın bi 10 dakikalığına.

utanma duygusu cok prehistorik bir duygu. Azalarak bitecek zaten, bitmesi lazım. Tasalanma.

Ickı ıcıp kendini pilot zanneden adam gordu bu gozler.

sarhoş olmayacaksak niye içiyoruz aq. millete askıntı sarkıntı olmamışsan hiç utanılacak bişi değil.

Yılbaşı eğlencelerinden birinde iş arkadaşlarımdan biri onlarca insanın önünde diğer bir iş arkadaşımın üzerine kustu. "Heralde haftalarca unutulmaz" demiştim.

Birkaç güne kimse hatırlamadı bile. Sen kendinden utanıp, "ehe mehe" triplerine girersen kimse unutmaz. Ne yaptığını kabul yoluna devam edersen sen dahil hiç kimse hatırlamaz.

Rahat ol.

e bundan sonra içme.
bu tarz saçmalıklar dalga konusu olacak maalesef. yapacak bir şey yok. ama toplu mail atmak öküzlükmüş.

Sen de kendinle dalga geç. Ezilip büzülme.

Arkadaşların ile eğlenmişsin işte ne güzel. Alkolün amacı bu zaten. Babam düğünlerde ayakkabıyı eline alıp yere vura vura oynardı düğünün sonunda, gülerdik. Çok içerdi rahmetli.
Ne demişler
Bira <3, çünkü en güzel hikayeler salata ile başlamaz :))

gülen gülsün. bir iki güne herkes unutur. kafanı takma. denildiği gibi kimseye salça olmamış rahatsız etmemişsen mesele yok. biraz kafa dağıtmak, kalıplardan çıkmak için içmiyor muyuz zaten?

Bence youtube a koy. bizim arkadaşın kardeşi evleniyordu bi halay sahnemiz var bütün sülale ne zaman denk gelse izliyor hala biz de açıp bakıyoruz ara ara :)

Youtube'a koy evet.

Olayı kendin itibarsızlaştırırsan kimse dalga geçemez. :) Riskli ama başka çaren yok.

Düne kadar gerektiği kadar içmemişsin demek ki. Bu yaşına kadar niye içmedin ki zaten?

alkollüyken yaptığım şeyler için utanmayı uzun süre önce bıraktım. sende öyle yap. her sarhoşluktan sonra ortamdaki herkese mesaj atıp biraz kendimi kaybetmişim ya diyordum, yormaya başladı.

kimseye zarar vermyiorsan sıkıntı değil. (bıçakla saldıran gördüm)

ortamdakilerin hepsinin içmesi lazım. arada ayık olunca sıkılıp insanların davranışlarını izliyor. sabah "sen çok sarhıoş oldun" deyip duruyorlar. sana ne amk?

kendinle dalga geçicen adjkahdkj kusura bakmayın amı götü dağıttım gene heheh diycen. nedir yaa...

yav bi' düğünde de bana böyle oldu. başta çok cool'um, ablamın arkadaşları beni piste davet ediyorlar. yav yok kankalar sonra oynayayım diyorum, ta ki o lemoncello şişesini yarılayana kadar. haydiiii, nasıl kıvırıyorum görmen lazım. her türlü, tekno, folk ne ararsa var. her şarkıda oynamışım ve kameranın dibindeyim.

hâlâ izleyip izleyip gülerim, kopyası da en az 50 evde var :D

böyle kadınlar böyle erkekleri bulur. kibar düşünceli, futbolu sevse bile sevgilisinin emeğinden üst tutmayan düşüncelileri de istemez reddeder. denge böyle oluyor ama.

krammer+1 öyle genel bir erkek profili yok.

krammer+1 demekten başka seçenek yok. maç izlemeyi severim ama birçok kez kız arkadaşım için maçtan vazgeçtim. sonra tekmeyi yedik o ayrı.

maçlardan nefret ederim. oyun oynarım dizi izlerim ama yemek vs. gibi durumlar oldu mu direkt bırakır sonra devam ederim. o saçma şeyler hayatını çalıyor yahu. yarın öbürgün anneni keşke 1 saat daha fazla görseydin diye düşünürsün. ama 5 yıl önceki galatasaray kasımpaşa maçını düşünmezsin o 5 yıl geride kalmıştır. hayatınızın saniye saniye tükendiğini unutmayın. eşi dururken ya da çocukları maç dizi vs gibi şeylere odaklanan insan gereksizdir ya.

önceden bugün maç var ona göre yemek planı yap dememesi dışında bir sorun yok.

erkeğin elinde bi futbolu kaldı zaten kadınları memnun edeceğiz diye diye, bırakın ona da karışmayın bi zahmet.

@krammer böyle kadın derken, nasılmışım krammer?
@ konusma ben konusuyorum daha bitirmedim yorumun için tesekkürler. baba olan bir evde büyümediğimden belki de hiç meçin bu kadar önemli oldğunu görmemiştim. o yüzden garip geliyor olabilir.

Neden hep bu tür erkeklerle karşılaıyorum diye kendinize soruyor olduğunuzu varsayıyorum. Genelleme yapmanızdan bunu çıkartmak mümkün.

İnsanlar soruyu şöyle sormalı; neden hep bu profildeki insanlara yöneliyorum?

Tüm insanlar aynı değil. Sizin ilgisini çekmeyi arzuladığınız erkek profili, bu tür kitlesel narsisizmle beslenen, bir yanı erkeksilik gibi görünen vahşiliğe dayalı bir tip olabilir. Belki sizdeki güven duygusunu tetikleyen kişilere özgü nitelikler beraberinde bu tür takım sporlarının, adrenalinin, şiddetin arkasına gizlenmiş bir tipolojide vardır.

Hayatımda ilk defa maç izleyen sevgilim oldu. bu kadar genelleme yapmaya gerek yok aslında. sadece neden bu kadar önemli oduğunu merak etmiştim.

bence çocuklukta şekilleniyor, öğrenilmiş bir davranış. genelde futbol 3. dünya ülkelerinde insanların hayatında çok daha ön planda.

futbol bir kültürdür. strateji, zeka, estetik ve yetenek barındıran bir oyundur. taraftarlar ise bunlardandan faydalanan ve kendilerince futbolu bir deşarj yöntemi olarak kullanan bireylerdir. çocukluklarından itibaren bu kültürün etkisiyle yoğrulmuş, günlük hayatını buna göre şekillendirmiş insanlardan alışkanlıklarını hemen değiştirmelerini beklemeyin.

arkadaşın maç izleyeceğini söylemediği için hatalı kanımca. maç izlediği için değil.

dolguyu geçen sene 70 e yaptırdım kanal tedavisiyle 150 200tl olur sanırım.

özel dolgu 100 pazarlık nakitle 70 kanal 300 den başlıyor onu da pazarlıkla 270 e çekeblirsin. yani izmir de öyle oldu sürekli gittiğimiz için belki de.

Online dergi aboneliği de satın alabilirsiniz. İlgisini çekerse The Economist derim ben.

polular science
bilim ve teknik

her telden şeyler var. ama özellikle ekonomi vs istiyorsa bilmiyorum.

#tarih

GEO

polular science

lisede zaten az çok anlıyor insan ne olacağını merak etmeyin :)

garipsemen garip
çocuk bunlar gerçekleri kavramaları liseyi bulur

Ben de 5.sınıfta aşağıdakine sahip olacağımı zannediyordum. Olur öyle, fazla şeyapmamak lazım.

www.monashetrading.com

ilkokul 5'teyken, 25 yaşındayken ev araba sahibi, evli biri olacağımı düşünürdüm. hiçbiri olmadı.

sorular sosyal baskıya kurban gitmiş.

bu sorulara dürüst cevap alamazsın.

dün açtığım bir duyuruda aynısı benim başıma da geldi.

sadece parmak kaldırmış olmak için de kaldırabilirler. böyle bir şeyden sonuç çıkartılamaz bence.