Geçerli bir nedeni varsa problem etmem, insanlık halidir olur öyle derim; geçerli bir nedeni yoksa ve alışkanlık haline geldiyse problem ederim.

The Passion of the Christ diye bir film izledim huzura erdim. insanlar kazık atsa da onlardan nefret etmiyorum yada kızgınlık duymuyorum artık.

geçerli'yi geçtim bir nedenleri bile yok. sadece erteleme, karşısındakini heveslendirdiği halde kendi sallamaması sonucu umursamamam.

mutlu bir anında bana bi söz verip daha sonra o sözünü yerine getirmiyorsa o söz muhtemelen bir hediye, bir gezme, ne bileyim zaruri olmayan ama benim hoşuma gidecek birşeydir demektir. bu gibi durumlarda ben o söz yerine getirilmese bile hiç kızmıyorum, çünkü zamanında içinden gelmiş ve beni mutlu etmek istemiş bu arkadaş, sonra çeşitli sebeplerle gerçekleştirememiş olsa da niyeti güzelmiş diyorum. hediyeyi alsa da almasa da farketmez önemli olan zamanında beni düşünmüş olması diyorum yani.

en yakın arkadaşım kesinlikle sözünde durmaz. herhangi bir sözünde ya da ortak bir planımızda o olmayacak gibi kendimi ayarlamakta buldum ben çözümü. gelirse gelir, gelmezse de planımda bir aksama olmaz modundayım. ona bel bağlamayı ve güvenmeyi kestim yani.

1 hafta önce evlilik tarihi alındığına göre çok daha önceden evlilik teklifi edilmiş ve kabul edilmiş iki taraf için de.

Yani iki tarafta birbiri ile evlenmeye karar vermişler fakat evlenmeden ayrıldıklarına göre bence olumlu olmuş. Zaten evlenseler de muhtemelen boşanırlardı.

Üzücü bir durum tabi ki fakat olumlu yönü de bu bence.

söyleyecek bir şey yok. ne söylesen boş. kendi kaybetti, boşver, üzülme, değmez gibi saçma şeyle söyleme. yanında dur bir şey anlatırsa dinle.

telkin edemezsin. bırak çeksin acısını. diyecek söz pek olmuyor böyle durumlarda. telkin daha da sinir bozucu olabilir hatta.

En iyisi olmuş, diğer türlü daha sonra boşanacaklarmış.

dugunden sonra babasinin evine donen arkadasim var.

bence "hayirlisi" budur.

suphesiz evliligin guzel taraflari vardir ancak evlilige de tapmamak gerek. hayatina bak, sana kiz mi yok.

"geçecek"

başka söylenecek her şey boş kalır.

biriniz de son duyuruma link vermemiş yazıklar olsun sadhjsad şaka şaka. isabet olmuş ya evlendikten 1 hafta sonra olsaydı?

'ya abi çok kötü de, bi de evlendikten sonra çocuk falan olduktan sonra olduğunu düşün. neyse ki öyle bir şey olmadı. hem o kadar masrafa da girilmedi. yani eninde sonunda bitecekse böyle bitmesi daha iyi. hem elbet bu yaptığı hareketi eşi dostu biliyor, hayatı boyunca yakasına yapışacak. sen kendine yakıştığı gibi dik dur, üzülme. o kaybetti' vs.

daha iyisi olur!

yok öle bi cümle

nişanlılık süresinde karşı tarafa aldığın hediyeleri (mücevher falan) kanunen geri alabilirsin. benim telkinim bu kadar, sözü arkadaşlara bırakıyorum.

Şanslısın, direkten döndüğün için gerçekten çok sevinmelisin. Hayatta ne acılar var, bu senin için sadece bir sinek ısırığı emin ol.

aileler tanışıyorsa araya girerler hallolur o iş üzülmesin.
hee ama o kızdan avrat olmaz o da ayrı konu:D

Dün tv'de bi kadın ağlayarak düğün günü damadın aslında 1 çocuğunun olduğunu öğrendiğini anlatıyordu.. Düğün yemekler davetliler öylece kalmış hepsi.
İleride olacak çok daha büyük olumsuzlukları engelleyen bişey olmuş bence. Mutlaka acısı geçicek.

öyle bir cümle yok ama hakk bulut dinlettirebilirsin, kafayı dağıtsın, içsin, gezsin vs vs

''Boşver abi sana kız mı yok?'' değil.

Dersen eğer , bunu diyen 221. kişi olabilirsin.

denemesi bedava yarın makyajla git bakalım ne olacak.
dış görünüş önemli

çok basit, prim alıyorlar. satabilecek gibi gördüklerine yanaşıyorlar. çok acımasız çok kaba gelebilir ama, bir mağazaya günde 500 kişi geliyorsa, bunların 100 tanesi bir şey almaya geliyor ve bu asgari ücretle çalışan arkadaşlara primi o 100 kişi kazandırıyor. işiniz ne bilmiyorum ama, satış işinde çalışmamışsınız belli. günde 10 saat ayakta durup satış yapmaya çalışırken, satabileceğin kişileri ayırmaya çalışıyorsun primin için.

bu arada onların işleri herkesi memnun etmek değil, satış yapmak. açıkça almayacak gibi görünen birine ürün denettiği için azar yiyorlar.

Evet prim için de çalışıyorlar ama atlanan bir konu var. Paranın kimde olduğu hiç belli olmaz :)

''Bunda para yoktur'' diye yanaşmadıkları müşteri gerçekten iyi durumlu birisi olabilir zira altın kaplama giymiyoruz, zenginlerin üstünde parlayan bir katman yok sonuçta :)

Gayet yanlış bir tavır. Müşteri müşteridir.

Tabi bu benim görüşüm gerçekler de var o da dış görünüşün o tarz mağazalarda önemli olduğu ama dediğim gibi savunmuyorum bu durumu.

açıkçası dediğim gibi, çalışmayan biri için bir anlamı yok, ama onu mağaza müdürüne söyleceksiniz, alıcı görünmeyen birine harcanılan zamanı çalışandan fitil fitil getiren o, ona bu bilgilendirmeyi veren de şirketin kendisi.

onların işinin gayet de müşteriyi memnun etmek olduğunu düşünüyorum, başka türlü orada olmaları gereksiz olurdu.

bana da öyle oluyor. iyi günümdeysem kapıdan adım atarken daha yapışıyorlar. sırt çantam varsa ve saçlarım da dağınıksa kimse rahatsız etmiyor.

yazıldığı gibi satış yapacakları kişilere yönelmeleri gerekiyor, enerji tasarrufu yapmak için. stk'larda çalışırken ben de iyi giyinimli ve alım gücünün yüksek olduğunu düşündüğüm insanlara yöneliyordum. zaman ve enerji çok önemli çünkü.

ama ben olsaydım "neden sorduğum halde yardımcı olmuyorsunuz? saçımı başımı beğenmediniz mi yoksa?" diye sorardım tüm sakinliğimle.

salaklar çünkü, başka açıklaması yok.

yukarıdaki arkadaşa da katılmıyorum. 10 saat ayakta duruyor fakat şartları bilerek işe giriyor ve o iş için para ödeniyor. memnun değilse farklı iş bakabilir çünkü o mağazaya giren kişi de parayı -muhtemelen- yerden toplamıyor. 10 saat ayakta duran arkadaş benim sattığım mal/hizmet için 4x4lük kalite bekler. ben de ondan bekliyorum.

zaten salak olmasa düşünür, adam/kadın mağazaya kadar gelmiş. belli ki bir ihtiyacı var, bir şey satın alacak. satın alma sürecinin son aşamasındadır mağazaya giren kişi. gerisi satış temsilcisinin yeteneğine kalır. bunlar salak olduğu için "hiç ilgiye gerek duymadan" satın alacak yani bok gibi parası olan ve nasıl/neye harcadığı umrunda olmayan kişilerle ilgileniyorlar sadece.

edit: unicef/greenpace gibi stklarla bu aynı değil. oradayken, aklında hiç bağış vs olmayan birini ikna etmeye çalışıyorsunuz. buradaysa zaten satın almamk için gönüllü olarak mağazaya giren birine satış yapıyorsunuz.

Müsteri müsteridir bir sey yok, bu adamlar o isi yapiyorlar ve bu isin genel-gecer kurallari ve belli müsteri stereotipleri var. Binlerce insan geliyor, cogu vakit ve heves öldürmeye. Saatlerce orada durup satamayacagin ürünün hizmetini vermek oldukca can sikici oluyor. Ha nedir bazen almaz dedigin müsteri, ürünü bir anda aliveriyor. Fakat bunlar yine de kaideyi bozmuyorlar. Kisacasi esnaflik zor is, sabirlari zorlamamak lazim, ben olabildigince ugrastirmamaya özen gösteriyorum. Ha alenen kötü davranilmasi ise kastiniz o ayri tabii.

Sana satis yapamayacagini dusundugu icin ilgilenmemis diyenler dogru diyor lakin su da var, baska musteri yoksa ve bos duruyorlarsa ordaki tek musteri olan seninle ilgilenmek zorunda. Müşteri secme hakki yok bu durumda. Belki satarim diye dusunerek yardimci olabilirdi. Ugrasmak istememis, usenmis belli ki.

pahalı mağaza çalışanlarında olan kraldan çok kralcılık durumuna denk gelmişsiniz. sanki asgari ücretle ya da az üstüyle çalışan biri değil de mekan sahibi gibi havalara girerler.

üşenmeyip şikayet edeceksiniz, sizin canınız sıkılıp buraya yazıyorsanız onun da canı sıkılacak.

"kendilerinin orada kazandıkları parayla belki de çok zor alabilecekleri ürünlere sahip mağazalardaki çalışanların kibri nereden gelmekte?"

belki de, kendilerinin alamacagi seyleri alabilen insanlarin kendilerinin alamacagi seyleri alabilmelerine herhangi bir sekilde aldirmamalarindan gelmektedir.

meh...

satışı gerçekten zordur günde bilmem kaç insanla ugrasırsın.
onlar gerçekten insani şartlarda çalıştırıllmıyorlar. bir kere haftada 60 saate yakın çalışıp üstüne haftanın tek günü dinlenemiyorlar bile. bayram tatili denilen şey hayatlarında yok dye düşün. bir sürü kompleksli orta sınıfa hizmet etmekten bu hale geliyorlar.
ilgilenmesi gerekti ama söylenenler doğru adamlar seninle ilgilenemez çünkü müdür zihniyeti var bir de satış yapamam prim demek o da gerçekten alacak gibi gözükenlere yöneliyordur.

bu arada söz konusu parfümerinin sözlükteki başlığını okudum da birçok kişi benzer şeylerden şikayetçi olmuş. içimi ferahlatmadı gerçi bu ama sorunun bende olmadığını anlamış oldum.

Gizli müşteri diye bir kavram var bir ara arkadaşım bu işi yapıyordu satıs danismanindan kasiyere mudurune kadar herkesin ilgisini olcup not alıp bunu merkeze bildiriyordu . Ne olursa olsun kim gelirse gelsin müşteri ile ilgilenmek zorundalar . Ben de satış danışmanı oldum kimseyi bakımsızlığı ya da kıyafetine bakıp yargilamadim. Hiç hoş degil bu durum.

oluyormuş sanırım. benim iki yüksek lisans kaydım var 258 lira çıkarmışlar. aöf li arkadaşa da 158 mi öyle bir şey.

Bunu nasıl öğrenebilirim? Okul bilmiyor bekle diyor e ay sonu aöf kaydı var ona göre ya kayıt sildireceğim ya da bilmiyorum ne yapacağım?

ikinci olarak hangi okula kayıt yaptırdıysan onu ödüyorsun. benim de milyon yıllık bir aöf kaydım vardı, doktorada harç çıkarmışlar, öğrenci belgesi almaya gidince öğrendim. harcı ödememek için ne yapmam gerektiğini sordum, aralık sonuna kadar aöf kaydımı sildirmemi söylediler. zaten okuyup etmediğim bir bölüm olduğu için kaydı sildirdim, okula bildirdim, harç düştü. bu hafta içinde aynı harcın tekrar yüklendiğini gördüm öğrenci sistemimde, destek hesabına bildirerek yine düşürdüm harcı. ikisini birden okuyacaksan ille ödeyeceksin yani o harcı. geçen dönemin harcını muhakkak alırlar hatta.

Çevremde gördüğüm kadarıyla, işe başladıktan 4 ay sonra ben hamileyim, dört ay daha çalışır kaçarım diyorlar.

Zor çünkü hamilelik vs izinlerinin yanı sıra, üretimde cogu zaman sadece kadın oldukları için eleniyorlar. Büyük kurumsal firmaları bir kenara ayirirsak, özellikle kobiler için durum böyle. 50-60 adamın çalıştığı atölyelere kadın mühendis almak istemiyorlar genelde.

"fabrikamızda kadın çalıştırmıyoruz" diyene şahit oldum birebir.

yemek, kıyafet, elektronik.

edit: aa biletleri unutmuşuz.

kitaptan sonra yemek geliyor. başka bir şey almıyorum :(

edit: tiyatro biletleri de varmış.

Tiyatro/Konser gibi etkinlik biletleri.

bilet.
müzik.

kıyafet, figür, gadget ürünler

teknolojik alet ve aksesuarlarını alıyorum genelde.

bi ara da deli gibi dermokozmetik ürün aldım.

sıralı liste

kitap
yemek
dvd
kedi maması
uçak bileti

aliexpress'ten elektronik

Kedi mamasi
Yemek
Kitap
Posta pulu
Tiyatro/konser/otobüs /ucak biletleri
Canta aksesuar vs.


Giyim kategorisinde hicbir sey almam mesela. Denemeden almaya çekiniyorum.

oyun
bilet
yemek

elektronik ürün. kulaklık, hard disk, fotoğraf makinesi ve aksesuarları gibi.

bir de bisiklet ekipmanları alıyorum ingiltere'den.

Çok sevdiğim şarkıcıların şarkıları ve destek vermek istediğim şarkıcıların albümleri/şarkıları.
Mesela en son Beyoncé'nin ve Gülşen'in albümüyle, Kargo'nun Kehribar şarkısını satın almıştım.

Tabii bir de İDO feribot biletleri.

lens/solüsyon
bilet

ihtiyacım olan her şey; artık market alışverişleri için bile kullanmaya başladım.

-yemek
-aksesuar
-anahtarlık

Market alışverişi
Ayakkabı - giysi
Kedi kumu
Kitap

kıyafet, ayakkabı, ufak tefek ev eşyaları/küçük ev aletleri.

Hindistan cevizi yağı.

tüm çeyizlik beyaz eşyamı internetten aldım herşeyi intertten alıyom nerdeyse.. bitek telefon almadım

evcil hayvan ürünleri

olumlu olsa dönerlerdi, olmusuzsa onlar için zaten senin hiçbir anlamın yok.

olumsuz desin o zaman neden cevap vermiyorlar?

Cunku geneli boyle. Olumsuz diye donen firma ben gormedim, bi yerlerde var diyolar ama.

kurumsal olanlar toplu olarak, basvurup reddedilenlere atiyor sanirim. bana gelmisti.

olumlu ya da olumsuz geri dönüş yapmak zorundalar. etik olmak bunu gerektirir.
velhasıl olumsuz bir durumu aday kişisine bildirmeyen kişileri ve kurumları ayıplamak gerek. kesinlikle normal bir durum değil bu. bunun kötü bir durum olduğunu yüzlerine defalarca vurmak gerek ki, bir daha aynı durumu başkasına yaşatmasınlar.

mail atın, hatta telefon edip bilgi isteyin. gene sallamıyorlarsa firmayı teşhir edin. burada yazın mesela. çekinceniz nedir ki?
prensip olarak aynı kurumla bir daha iletişim halinde olmayın.

bu durumla en son outsource bir firmayla karşılaştım. ondan önce de türk hava yolları yaptı. o kadar sınava gittik ettik. tek bir mail atıp sürecin sona erdiğini veya reddedildiğimi bildirmediler. daha sonradan bazı tırnak içinde o kesime yakın birilerinin kabul edildiğini duydum. dünya markamıymış. kıçımın firması. öyle işte.

görüşülen pozisyonun firma için değeri ve önemi yüksekse dönüyorlar; çok da sallamadıkları, özellik gerektirmeyen, neredeyse herkesin yapabileceği bir iş için olan bir pozisyonsa dönmüyorlar.

1

1

1. 2'nin kayışlarının rengi kötü.

2
edit: resmen aradan seçildim amk.

tamamen siyah olan. ikinciyi görünce istemsiz bir "ıyyy" çıkıverdi ağzımdan.

tamamen siyah olan.

1

1

Normal bu durum.

provizyona düşmesi, çektikleri anlamına geliyor benim için de asıl soru cvv2 kodu istemeden öyle herkes ulaşabiliyor mu hesabımıza yahu? e nerede kaldı bunun koruması?

kartını kaydederken cvv2 girmedin mi zaten?

evet ayni durum bende de var. cvv kodu olmadan aldilar parayi, nasil yaptilar bilmiyorum

okuduğum kadarıyla bazı güvenilir iş yerlerine böyle kıyak (cvv2 istememe) yapılabiliyormuş, bu vesileyle öğrenmiş oldum, siz de öğrenin :)

seçeneklerimiz sadece bunlar, başka öneri istemiyorum açıkçası.

siyah olan.

bende şunun www.hepsiburada.com siyahı var bayağı seviyorum.

kullanışlılık ve şıklık açısından west loop olanlar. renk olarak da ben yeşili çok beğendim. farklı olur hem.

Bütün sorulara cevabım 2 numara, yeşil renk çok hoş.

ben hepsine 1 diyorum. genel kaninin aksine yesil bence en kötüsü.

Ben de 3. diyorum. Yeşil konusunda renk sevmeme rağmen, tonu çok sırıttı

yeşil çok şık duruyor.
sonuncusu, zaten çok iç karartıcı.
1. olan da eh işte.

3

45 saat de ufacık bir google aramasıyla bulunabilirdi bu.

yorum için açtım.

şimdi ben hesaplamam mı gerek?
ayda 180 saati geçen her saat için mesai yazmak zorundalar söylemesem dahi dimi?
ona göre takip etcem bakalım.

Aslında tam değil, haftalık 45 saat veya günlük 9 saat gibi düşünmek lazım. 1 ay her zaman tam 4 hafta değil. Molalar hariç bir de.

(bkz: çekirdek)

Macbook pro - 3200 tl - sanirim 3 yil oldu. Ya da 4 yil.

Kindle pw 2 - 119 dolar, gectigimiz yaz.

kindle pw3 - bir buçuk ay oldu, kılıfıyla birlikte 418 tl.

nba league pass

packard bell laptop. beşinci yılı.

huawei ideos x5. taş gibi telefondu o da. ne kenarları soyuldu ne bir şey. 3 yıl kendim kullandıktan sonra aileme bıraktım, en son uzaktan akrabalardan biri kullanıyordu.

xiaomi mi4.

nike bere, 9 senedir kullanıyorum. para vermedim gerçi, lisede yılbaşı çekilişinde almıştı sınıf arkadaşım; en fazla 30 vermiştir.

he bi de 5 sene önce 1600'a kazandığım ilk maaşla dell laptop almıştım, hala kullanıyorum çatır çatır.

pazardan 2.5 liraya aldığım superdry t-shirtler

butikbira.com'dan aldığım bira kiti. şişesi 2 liraya geliyor, ki alkol oranı yüzde 7,5 şişe başına.
elixir gitar tel takımım bir de. 10 yıldır kullanıyorum, yılda bir değiştirmek yetiyor. 45 lira gibi fiyatı var.

kindle

tost makinesi, 350 tl, 2015 kasım

Kindle
Macbook Air

Macbook Pro Retina, 4000 TL. Ben aldıktan birkaç ay sonra 6000 oldu.

İpod Classic-160 GB 2007 yılı 700 lira falandı sanırım, hala sorunsuz çalışıyor.

salomon goret tex ayakkabi. 4 senedir haftada 5 gun olarak giydim(is yerinde) hala saglam. markafoniden 150 liraya almistim.

açık mavi adidas şort, 2009'da aldım. hala giyiyorum. 80-100 tl civarı.

samsung r522

Macbook Air
HP Deskjet 2540 Printer
Salomon Outdoor Bot
Jack Wolfskin Outdoor Mont

Payda biraz yüksekti printer hariç ama pay kısmı o kadar yüksektiki kurtardı..(p/f)

i20 - 30.000 tl
ıphone 5 - 800 tl
asus laptop - 1.250 tl
portakal - 1,küsur

macbook pro retina 13". aralik 2013.
columbia kislik mont. aralik 2013.

Philips traş makinesi, 2011'de, 40 euroya. Aldığım günden beri haftada bir saç traşı oldum, hala taş, bataryası dahil.

2012'de lenovo z570 almıştım 1200 tl'ye..hala kullanırım çok memnunum.

bunun dışında,

10 yıldır ara ara kullandığım cat bot var..meizu mp4 player da f/p oranı yüksek bir üründü.

Yatak+baza+başlık 150 tl

2010 yılında dell inspirion n5010 almıştım 1650 tl'ye. 2015 yazına kadar kullandım taş gibiydi. en sonunda benim hor kullanmam yüzünden bozuldu canım bilgisayarım.

macbook pro- 7 yıl önce okul hediye etti saolsun- biraz ekleme ve düzeltme ile birlikte hala birlikteliğimiz kaldığı yerden devam ediyor, eğer hastalanırsa yine ne yapar eder bu türden devam ederim sanırım..
Skechers spor ayakkabı- 200 civarı almıştım yaklaşık 1 sene önce. İnanılmaz rahat, her kuruşuna helal olsun.

Nexus 5 kesinlikle

zihinden problemler kitabı. 94 yılında babam yaz tatilinde çalışayım diye almıştı. o zaman 40 bin-50 bin gibi bişeydi heralde. (şimdiki 10 tl de)

10 sene once bi ses sistemi almistim. 10 sene kullandim, gecen gun de aldigimdan fazlasina sattim. biraz beklesem daha da fazlasina satardim hani)

7. veya 8.sinifta gozluk takmaya basladigimi hatirliyorum.

bir anda duruken aa gozum bozuldu oldugunu sanmiyorum, buyuk ihtimal uzun surede olusan bir durumdur ya da dogustan.

benim gozumun bozuk oldugunu 6 yasimda farkettik.

olsa olsa genetiktir.

Benim lisenin sonları, üniversitenin başları gibi bozulmaya başladı. O zamanlar farkına vardım yani.

Orta okuldan beri gozluk kullaniyorum bende

7 yaşımda. nedenini bilmiyorum.

İlkokulda miyop başladı. Yıldan yıla ilerledi, en son ufak bir de astigmat edindim gözlerimden birisine.

Bildiğim kadarıyla yakından TV izlemek, bilgisayar ekranına bakmak, okumak, yazmak, yetersiz ışık vs. faaliyetlerin göz bozulmasına sebep oluşuna dair herhangi bir kesin kanıt bulunmuyor.

16 yaşımdan sonra. 0.50 astigmat ile başladı, şu anda 2.25 astigmat

Lise sonda hafiften başlamıştı ama gözlük takacak seviyeye üniversite 2. sınıfta, 20 yaşında ulaştım. Sürekli de ilerliyor.

2010'da başladı benim, miyop ve astigmat var. astigmat genetik tabii de ben 2003'ten beri sağlam bilgisayar kullanıcısıyım ve günümün büyük kısmını dizi/film izleyerek geçiriyorum. bunlar etkili olmuştur.

oyun ve kitapları saymıyorum bile.

liseye geçtiğim yaz mal gibi tüm gün evde pc oyunu oynuyordum. haziranda sorunu olmayan gözler eylülde 1,5 miyop oldu.

22 yaşındayken 9 tane monitöre bakarak iş yaptığım sırada bozuldu. Sık sık izleme/bilgisayara bakma/okuma hatta karanlıkta film izlemek vs gibi şeyler büyük etken.

15 yaşında bozuldu, lisans, master ve phd süresince ilerliyor, durduramıyoruz.

İlkokul 5. sınıfta gözlük takmaya başladım. 11-12 yaşları yani.
En büyük sebep genetik olması. Anne ve babada göz bozukluğu var.
Benim epey ileri, ikinci sebep olarak da ortaokul civarında gözlük takmıyor oluşum. Baya hızlı ilerlemişti o dönem.
Bir diğer sebep de bilgisayar. Yıllardır çok vakit geçiriyorum karşısında, ne de olsa ekmek teknemiz, sürekli ilerledi gözüm. 29 yaşına geldim anca durdu galiba, umarım durmuştur yani :(

Kitap okumaktan ve elbette internetten astigmat çıktı bende. Bu yıl. 22 yaş. Diğerleri de zamanla çıkacaktır miyop, hipermetrop vs... Ama istiyor muyum? Hayır.

ilkokulda bozuldu, daha doğrusu bozulduğunu iddia ettim sanırım o kısmı hatırlamıyorum. gözlük takmaya çok hevesliydim, annemin söylediğine göre en başta takmasaydım ilerlemeyecekti. 0.25 ile başladım, 3 ile bitti. sonuç lazer operasyon. genetik değil, ailede benden başka kimsede yok.

Lisenin sonlarina dogru farkettim. Cok kitap okumaktan oldu diye dusunuyorum. Bir de isigi kapatip kucuk bir lambayla kitap okumayi cok seviyorum. Genelde de boyle okudum/okuyorum. (Hala daha) Binaenaleyh sonuc kacinilmaz oldu. Lise sonlarinda 0.25 ile baslayan bozukluk su an 3.00'a kadar yukseldi.

#Gozluk4ever

Valla 4. ya da 5. sınıf olabilir. Genetik bence sebebi. Bir de televizyonu dibine girip izliyordum.

24 yaşındayken bozuldu.

okumadıysanız kızıl nehirler.

siyah kan verelim?

Ben grange hiç okumadım daha önce, ben böyle dan brown gibi falan sanıyordum onu. Dedektif romanı mı bunlar?

yok yok dan brown tarzı değil, cinayet ve polisiye yazıyor. kızıl nehirler bildiğimiz polis soruşturması vs ekseninde dönüyor. kesinlikle tavsiye ederim.

dan brown gibi denemez, dan brown yanına bile yaklaşamaz bu adamın. grange'de ya polis vardır ya da cinayet(ler)i çözmeyi kendine görev edinen biri.

Robert Galbraith (j.k.rowlingin mahlasi)-Guguk Kusu

bende türk ahmet ümit, yabancı john verdon önereyim.

Editlendigini bile farketmiyorum cogu zaman.

"edit: imla" kadar salakça bir şey yok. entry senin abicim/ablacım, istediğin gibi düzeltebilirsin, bana ne senin imla hatandan.

birileri beğensin, favorilesin diye yazıyosan orada bi durup düşünmen lazım derim.

Birisi "Ak" yazdigini editleyip "Kara" yazabilir.

Ve sonra da alta "edit: imla" ekleyebilir.

Dolayisiyla "edit: imla" yazmasinin hicbir anlami yok. Bilakis edit: imla yaziyorsa ben art niyet ararim.

Hic de belirtmedim edit diye. Genelde de imla hatalarimi duzeltiyorum.

Gerek yok dikkat edilmiyor zaten.

yazdığım entry'nin daha sonra içerik açısından hatalı olduğunu fark etmişsem; yahut birisi mesaj atarak içeriğindeki bir bilginin yanlış olduğunu vs. belirtmişse "edit:" şeklinde not düşüyorum.

edit: imla saçma cidden.

editin önemli ve gerekli olduğu tek durum, devam eden bir süreçle ilgili girilen entryde sürecin devamındaki gelişmeleri belirtmektir. belki yazdığınız yanlış anlaşılır vs o konuda açıklama yaparsınız ama yazım yanlışı vs gibi sebeplerle yapılabilecek editlere not düşülmesinin kimseye faydası yok.

ya bana imla nedeniyle edit ibaresi koymak çoğu zaman mantıksız geliyor ancak bir dönem orada yazarken de, şimdi bura bulunurken de virgülün yanlış yere konması yahut yanlış kelime tercihi gibi sebeplerden kaynaklanan olası anlatım bozukluklarını ancak yazıyı yazdıktan sonra fark etmişsem yazıyı düzeltip edit geçerek belirtme gereği duyuyorum. anlam değişmesi ihtimali oluyor çünkü.

onun dışında bir nedenden karşılıklı tartışmaya dönmüşse olay,birtakım faktörlerden dolayı düzeltmeleri genelde not düşüyorum ve benzer durumlara da dikkat ediyorum çünkü insanlar yazdıklarını bazen geri alıyor veya siliyorlar ve havayla tartışıyormuşsunuz gibi saçmasapan bir durum oluşuyor. bu yapıldığı zaman beni rahatsız ettiğinden bir başkasına da yapmak istemiyorum ve üşendiğim bazı zamanlar dışında o editi muhakkak nedeniyle koyuyorum, konmasını da bekliyorum.

biz burada sanal bir ortam paylaşıyor olsak da ve buna bağlı olarak kimliklerimizi farklı derecelerde ortaya koysak da sonuçta ağın diğer tarafında gerçek bir insan var. onu unutmak istemiyorum. çünkü ben de gerçeğim.
ne kadar kaçınsak da bazen bunu hatırlamamız gereken durumlar tecelli etmiyor değil.

Anne: 155
Baba: 173
Ben: 179

Erkek.

anne 1.60-1.65 civarı

baba 1.85

ben 1.89(E)

abim 1.90

Anne: 1.68
Baba: 1.92
Ben (K): 1.80
Kardeş (E): 2.00

Anne 174
Baba 178
Ben 171 (Kardeşlerimin içinde de en kısa benim maalesef)

Kadın.

Annem 1.60
Babam 1.83

Ben 1.64, tırt bi sonuç çıkmış :D

duyuru ahalisi entlerden oluşuyor glb.

babam: 1.75
annem: 1.58

ben: 1.60

k

baba : 160
anne: 150
ben: 180
erkek.

anne: 165
baba: 178
ben:182


erkek

A 145
B 180

BEN 164-K

Anne: 160
Baba: 172
Ben: 192, Erkek.

annem: 1.55
babam: 1.75
ben: 1.68
cinsiyet K

175 baba 168 anne ( tahmini )

170 ben :D

babam 177
annem 168
ben 181

erkek.

Babam 1.76
Annem 1.65

Ben 1.62 (bazı olcumlerde de 161 cikiyor bir kere de 160 cikti, o arada bir sey iste) kadın.

Galiba annesinden kısa tek kadın da benim duyuruda :)

anne: 1.55
baba: 1.75

ablam: 1.68
ben (k): 1.71
erkek kardeşim: 1.98

anne:163

baba:182

ben:186

Anne : 170
Baba: 180

Ben : 180

(K)

annem 168, babam 175 civarı, ben (k) 169, kardeşim (k) de 165

anne: 160
baba: 195
ben: 178 - K

annesinden kısa +1

annem:164
babam:178
kardeşlerim(3 adet): 185+-2

ben:162

hobbit ailesi iftiharla sunar:

anne: 1,65
baba: 1,72
ben: 1,60(k)

evin toplamda en kısası da benim üstelik, anneden kısa olmak bi üzmüyor değil. gerçi dün 1,40'lık bi hatun gördüm de bunu hiç dert etmemem gerektiğini anladım.

anne 1.72

baba 1.92

ben 1.83 (k)

anne 155
baba 165
ben 172- kadın

2 kısa 1 uzun çocuk çıkarabilmişler.

Anne 160
Baba 180 civari
Ben 163 (k) ama omurgamdan ameliyat gecirdigim için daha uzama imkani olan bi yastayken uzama durdu.

anne : 160
baba : 175
ben : 177

erkek.

Anne: 1.63
Baba: 1.84

Ben: 1.85 (E)
Kardeş:1.90 (E)

Babam 1.90
Annem 1.68-1.70 falan
Ben 1.68

anne baba 170'ten kesin kisa ama 160 dan uzun olabilirler. kardesim de ben de 186 dolaylarindayiz. belki kardesim benden 1 cm daha da uzundur. bebeklikten itibaren beslenmemize dikkat ettiler. spor konusunda da aktif bir cocuklugumuz oldu.

anne: 163
baba:170
ben:165 E
abi:175

anne baba 160larda. ben 175

anne 1.60
baba 1.70

ben (k) 1.65

manidar baya.

anne: 155
baba: 182

ben: 167 (K)
ablam: 156

A- 1.65
B- 1.90
ben- 1.70 K

anne: 160
baba: 195
ben: 174
k

anne 160
baba 175
ben 165
k

anne: 150
baba: 164
ben: 157

Devilred, gördüm ve arttırıyorum:
A-155
B-168

Ben 152.

Annem 160
Babam 180

Ben 1.68 :)

Anne:Beni doğurduğunda 162 civarıydı, yaşla çekti. Şu an 155 civarı
Baba: Ben doğduğumda 180 civarıydı, yaşla çekti. Şu an 175 civarı.
Abi:173-174
Ben:162 (k)

anne: 153
baba: 172
ben: 164

Kadın

anne: 167
baba: 173
ben: 160

Anne: 166
Baba: 180
Ben: 189

b:1.69
a:1.61

1.79 E

a175
b170

178E

A: 170
B: 175
B: 167, K.

ana : 150
baba: 170

kardeşim: 155

ben:168

kadınım.

anneme göre aileme göre uzun olmamın nedeni bebeken milupa ile beslenmem.

"elektrikçimizden teklifi hala alamadım. bizim tarafımızdan son bir teklif isterseniz emrinizdeyim."

anladığım bu oldu, konuyu bilmediğim için ne kadar doğru bilemem.

Elektrikçimizden hala teklifi almadım. Eğer tarafımızdan son bir teklife ihtiyacınız varsa emrinizdeyim.

hayır :/

lezzetli olacağını düşünmüyorum
gerçi o kadar yamyam yanılıyor olamaz :P

Imkan derken, ay su da varmis tadina bakim diyip yemem ama, dunyanin sonu gelmis acliktan geberiyosam yirim :d

Postapocalyptic ortamda belki, ama normal sartlarda hayir.

Memeliler kendi proteinlerini sindirmemeleri icin evrimlesmis. Nedenleri var mantikli mantiksiz yönleri var, ancak kendi proteinlerini sindiremeyip birikime neden oluyor. Sonrasinda hastaliklar va saglik sorunlari cikiyor. Yamyam kabilelerde görülen hastaliklar, deli dana vs gibi mevzularla alakali bu konuda arastirmalar var.

Zaten yememen gerekiyor özetle.

insan eti olduğunu bilmezsem yerdim bilirsem açlıktan ölsem yemezdim.

yerim.

yemem, hannibal lecter miyim ben yiyeyim.

farklı lezzetler tatmayı seven biri olarak evet, yerim.

yiyebilirim, emin değilim.

et ettir sonuçta. her şeyin besin olduğunu düşünüyorum. ama tabi zorda kalmadıkça tercihim olmazdı. bunu yer yer çiğ et yiyen biri olarak söylüyorum.

ben de tadını merak ettiğim için bir kereye mahsus yerdim sanırım.

adamına bağlı

hayır

hayır.
yiyecekler için, yan etkileri var.

son çare ise evet.

Bu soruyu bir de aksam sor daha fazla evet alabilirsin. Gunduzleri duyuru ev hanimi, egitimsiz kadin agirlikli oluyor.

Yanitim hayir. Hicbir hayvani yemem

2. Dünya savaşında insan Eti yemek zorunda kalan kişiler kıyma çektirip öyle yemişler ve daha sonra akıllarını kaybetmeye başlamışlar yanılmıyorsam polonyalılardı

saglik sorunu beyni yiyenlerde olmuyor muydu? ben gotten soyle guzel bir parca pisirince sorun olmuyor diye biliyordum ama emin degilim.

soruya cevab, yerdim. zaten merak ettigim bir sey. etin her turlusunu cok seviyorum. mmm.

yerim.

hayır.

İki şartla: Daha önceden yediğimi bilmeyeceğim veya günlerdir ağzıma başka hiçbir şey girmemiş olacak. Normalde imkan oldu diye yemem.

ben denemek için yerim. çok lezzetli diyorlar hatta bir tadanın aklından çıkmıyormuş o yüzden bir kere deneyenler bir daha bir daha yakalanana kadar arkadaşlarını komşularını yiyormuş.

yemem.

Yemem olurum yine de yemem.

valla mecbur kalsam ellerim titreye titreye, eti kemikten hüplete hüplete yerim, kullanılan kimyon nikaragua kimyonu değil, fesleğeni yok, körpe değilmiş bu diye bok bile atarım. aç kalınca et bulursam insan kedi köpek ayırmam yani.

böyle çin gezisinde falan "abi insan eti de var yen mi" deseler tuvalete diye kalkar kaçarım.

hor görüyorum. denk geldikçe de umumiyetle aşağılıyorum.

not: beyaz futbol ve evleneceksen gel'i bir dönem kaçırmazdım.

denk buluyorum.
hor görmüyorum ama pek sallamıyorum.
hele o izlemediğim programlar hakkında onlarla hiç konuşmuyorum.
bu arada seni linç edecekler.

@zgrydn +1

disa pek vurmadigim ama ic dünyamda asagiladigim cok insan var.

belli bir yas araligina ama kiyamiyorum. ev isi yaparken acip seyredecek bir sey yok mesela cogu kesim icin. ailemi youtube, dizi siteleri, film siteleriyle tanistirdim. seneler evvel bbg, gelinim olur musun vs seyreden kadin, nuri bilge izleyip, bos vakitlerinde kitap okuyup, müzik dinliyor.

bosluktan oluyor o. bazi kisileri anlayabiliyorum, onlari asagilamiyorum.

Bu sitede bulunan ben dahil herkes Kraliçe Elizabeth soyundan geldiğimiz için hepimiz hor görüyoruz.

bölümü 25 bin saat süren, ajitasyondan, kavga gürültüden geçilmeyen türk dizilerinden yeğ buluyorum bu programları. günümüzün televizyon dünyasında bu diziler dışında hiçbir şey yok ve eğlence arayışındaki insanlar mecbur bu programlara yöneliyor. siz hep belgesel ya da tartışma programı izleyen kesim anlayamazsınız :)

İnsan kendini hor görür mü hiç hdjdkd ne kadar saçma salak program varsa izliyorum güne müge anlıyla başlıyorum sonra sırasıyla kısmetse olur, esra erol, o ses diye gidiyor.

bu tip şeyleri izledi diye kimseyi hor görmem... herkesin zevkleri renkleri tartışılmaz.
bir de izleyiş amacı da önemli. dün kınayanlar bakıyorum bugün kendileri yapıyorlar...
kurtlar vadisine laf eden adamların konu behzat ç olunca nasıl da fanatik olduklarını gördük..

Az önce buna benzer konu açtım:) açıkçası pek iyi gözle bakmam.

fakirlerin en basit eğlencesi tv, zenginlerin en basit eğlencesi fakirleri hor görmek.

Egitimsizler bunu goruyorum. Egitimlilerse de vizyonsuzlar - tele-vizyon'da ne varsa vizyonlari o oluyor.

Biz de normalde hiç izlemezdik. Ama şu sıralar evde home-office çalışıyoruz ve tv arka fonda gündüz radyo kısmında oluyor, aksamları o ses türkiye'yi de izlediğimiz oluyor.. İzlerken de sürekli acunu eleştiriyorum, başarısını hazmedemiyorum :) bizimkisi dönemsel, ama bütün gün tv8 çok beyin yıkayıcı... İnsanların diğer kanalları açıp şehit haberlerinden bunalıma girdikleri için de tv8 izlediklerini biliyorum mesela. Öyle böyle izletiyor işte adam, halkın dilinden anlıyor dediklerinden. Bi de programa insanları duygusal yönden yakalayan konukları çıkarıyor, geçen özgecanın ailesi geldi mesela..

kayıt sildirmek 5 dk sürüyor ama hemen sistemden düşülmüyor ne yazık ki. ben en az bir bir hafta-on gün daha kayıtlı göründüm açık öğretime, e-devlet bile öğrenci belgesi gösterdi. kaydını sildirdiğine dair belgeyi okulun öğrenci işlerine götürürsen sistemden düşebiliyorlar seni, ben öyle yapmıştım, harç da ödemedim.

üsküdar sahil
1000 lira
1+1
bina eski ama iyi durumda
mutfağı güzel, banyo idare eder
temiz bir ev. yeni tadilat görmüş, yerler kapılar çok iyi.

Beylikduzu 1+1 eşyalı 1000 lira. Ev 2 yıllık; güvenlik görevlisi, havuzu, spor salonu, saunası var. Birimizin işi yakın diye burayı tercih ettik, yoksa merkezden bu kadar uzakta olunca ev kiraları da düşüyor ister istemez. Bu ozelliklerdeki evler merkezde 2000 liradan başlıyor.

Mecidiyekoy
15 yillik apartman
2+1
Meydana en fazla 7 dakika yurume
3.kat
Mutfagi gunes almiyor

Aylik 1250

Çekmeköy - Taşdelen
1100 TL
160 metrekare 3+1
3 Balkon, 2 banyo.
Dev mutfak, otopark, güvenlik, havuz, küçük de olsa bir bahçe.

ya ev güzel olacak ya da semt .
ikisi de güzel olursa kira 3000 tl civarı oluyor .
benim evim moda sahilde yeri süper bina belki 100 yıllık . evin toplam ölçüsü normal bir evin salonu kadar yani çok küçük . su ve elektrik tesisatı çok kötü mutfak banyo da ufacık .
sadece yeri için ayda 1000 tl ye yakın ödüyorum . doğalgaz da yok .
cama gelen martıları seviyorum .
ada vapurlarının sesi ile uyanmayı seviyorum .
pazar sabahları sokak çalgıcıları geçiyor sokağımdan .
köpek gezdiren yaşlı teyzeleri ve modanın huzurlu havasını seviyorum .

avcılar, metrobüse ve üniversiteye 5dk
800 lira
3+1, bi tane de geniş balkonu var.
içi,mutfak ve banyosu ferah ve yeni. bina yalıtımlı.
bina da deprem öncesi ama aşırı eski değil, sağlam. sahipleri kendi oturuyor araştırmasını vs yaptırmışlar.

beykildüzü 800TL
bina 2011de yapılmış ev tertemiz.
1+1
güvenlik
spor salonu
havuz
sauna

tuzla aydınlı 1+1 650 tl.

incirli
3+1 145 metrekare
2000 tl
eski bina, eskilikten kaynaklı birkaç problemi var (en üst katta olduğumuz için banyoda suyun az akması, merkezi sistemde bi peteğe ısı gelmemesi gibi)
yerleri - mutfağı iyi. banyosu ve camları idare eder.
3 cephe sürekli güneş alıyor
2 tane kocaman kapalı balkonu var
metro metrobüse yürüyerek maks 5 dk
hava kötüyken üzerinden uçak geçiyor :(
ama bütün bunların yanında evinle ilgili tek şey söyle deseler - beşinci kat ve asansör yok imdat derim. yine de seviyorum :')

sancaktepe, yenidoğan-sarıgazi kesişimi, ana caddenin hemen kenarı
750 tl.
3+1
bina da yeni, odalar geniş, mutfağı ve banyosu şahane.

kirası nispeten düşük olan bir evin içi yapılı, yeni olsa katı bodrum ya da giriş oluyor; ara kat olsa banyosu, mutfağı kir pas içinde ve dökülüyor oluyor. eski evler zevksizlikten kırılıyor zaten, küçücük yeni evlerde ise sinekten yağ çıkarma derdinde oldukları için bütün kroki yamuk yumuk. alıcısı olduğu kesin de kimler, neden alıyor, cidden akıl sır erdiremiyorum.

2+1
Celiktepe
4 yillik bina, evin ici oldukca yeni ve yalitimi cok iyi
Metroya 4-5 dakika mesafede ancak yokusu var
1700 lira

eski evimde 3 yil 1000 liraya oturdum, onun ozellikleri de soyleydi
3+1, metroya 2 dakika mesafede, yokusu yok ama bina eski, 5. kat ve asansoru yok, yalitim yok denecek seviyede

erenköy 2 + 1 2450 tl, 2 yıllık bina

çamlıca/burhaniye
850 tl
3+1
eski bina ama iyi durumda, önü açık mecidiyeköydeki gökdelenleri balkondan görüyoruz
sakin mahalle, öğrenci yok.
ısınma biraz sorunlu

sene geçen sene eylül civarı,
üsküdar bağlarbaşı soyak sitesi
2+1 55 m2 4. kat 1100 den 1300 e çıkardı dalaylama, zaten şehir değiştiriyordum çıktım evden.
üsküdar meydana 10-15 dk yürüme mesafesi. capitole yürüme mesafesi, site içi otopark, kümes gibi ev tek kişi için ideal.

4. kat olduğu için denizi göremiyordum ama karışıyı görüyorudum uzakta olsa. manzara bi ankaralı için iyiydi.

yokuş çok. selamialiye yakın. biraz dikkat etmek lazım sitede gezici güvenliğimsi var. çevresi açık.

hesap'a tıkla, açılan pencerede sol tarafta çalma listelerini geri getir var.

Öncelikle çok teşekkür ederim geri dönüşünüz için.
Dediğiniz gibi yaptım ama 'Silinen bir çalma listen yok' diyor.
Ama çalma listesini de geçsem beğendiğim takip ettiğim müzisyenler filan hiçbiri yok. Yeni kayıt yaptırmış gibi adeta. Bir damla gözlerimde :'(

Bana da olmuştu, çözümü; web üzerinden ya da tel. Üzerinden girdiğinde hala yoksa bilmiyorum. Varsa sil yeniden yükle. Benim de başıma geldiydi.

Logout olmuş olabilir misin? Mesela Facebook ile Login oluyorsundur, ama Google ile login olmuşsundur ve yeni hesap olarak algılamıştır.

@polifonik osuruk hiç böyle uygulamalara facebook üzerinden girmiyorum açıkçası ama yeni bir hesap olarak algıladığı kesin. Hala ne yapacağımı bilemiyorum. Ama çok teşekkürler yanıtınız için.

her şeyi geçtim, " Yaşamsal organların içine saplanan kılıcın onu kesinlikle öldürmesi beklenirken" bu nedir yahu? adam resmen deney faresi, ölse doktorlar hea ölebiliyomuş amk mi diyecek?

şu dünya üzerinde gördüğüm en hasta şeylerden biri oldu bu.

adamın kanı normalden çok daha hızlı pıhtılaşıyor gibi. soktukları şeyleri de organ boşluklarına denk getiriyorlardır.

bir sürü anomali var. kafasinin yarisini kaybedip yasamini sürdürmüs adam var. elbet vardir mantikli aciklamasi.

muhtemelen, dokularindaki bir sorundur. kesilmelerde degil ama saplamalarda vs dokular parcalanmak yerine, esneyip aralanarak aciklik olusuyor ve sonrasinda kapanarak hayatta kalmasini sagliyor olabilir. öyle aniden iyilesmesine vs pek imkan vermiyorum ben.

uzman falan degilim, tamamen sallamasyon.

krediyi onaylamak için bu ayın sonuna kadar süre var sanırım, sonra istese de bi şey alamaz. ocak ayında başladı alınmaya, geriye dönük bir şey yok, sadece ocak var.

"iyisi mi saul'u çağır" denebilir.

saulu çağırsan iyi edersin

"Saul'a alo demekte hayir vardir"

TV ve billboard reklamlarinda kullandigi slogandi Breaking Bad'de.

breaking bad'teki saul goodman'ın tv reklamlarından geliyor işte başın belaya girerse saulu ara gibisinden.

www.youtube.com

en iyi çağır saul.

breaking bad'deki karanlık işler çeviren tiplerin başı sıkıştığında yasal boşluklar bularak onları kurtaran bir avukattı saul goodman. o yüzden de bu şekilde reklam veriyordu televizyonlara ve billboard'lara. "başın mı sıkıştı? saul'u arasan iyi edersin" anlamındaki bu mottoyu kullanıp altına numarasını yazıyordu.

Benim ingilizce yerlerde. Gramer olarak nasıl ulaşıyorsunuz bu çevirilere. Better daha iyi demek. Call çağır demek. Better call daha iyi çağrı demek. O çevirilere nasıl ulaşıyorsunuz?

gramer kullanamyacaksın bunda. senin yaptığın çeviri işte chicken translation a benziyor biraz. better ın hem daha iyi anlamı var, hem de "iyisi mi" gibi bir anlamı da var. kalıp olarak kullanıldığın genelde kelime kelime çevrilmiyor bu tarz kalıplar.

kalıp bu. better get your ass here deyince de "bir an götünü kaldırıp buraya gelsen iyi olur" gibisinden bi anlam çıkar mesela.

had better

hadi gene iyisin

gramer'de yeri var. had better diye google'larsan bir sürü açıklama bulabilirsin grameri ile ilgili.

buradaki better aslında "you'd better" yani "you had better". zaman içinde konuşma dilinde baştaki "you'd" kısmı yutularak bu şekilde de kullanılabilen bir kalıp haline gelmiş.

En iyisi soulu aramak.

"hani devam?" derler.

eylülün başında bitiyor zaten askerlik

zor.

kardeş sen ters yapıyosun olayı, askerden önce yapacaksın o masterı ki gitmeyesin:)

yedek koleksiyoncusu yenge.

seninle oyalanıyor. kendine saygın varsa dön arkanı git.

Sen de ne anlama geldiğini biliyorsun kardeş.

seni sevmediği anlamına geliyor. bence terk edilmeden sen terk et.

(git:www.selcuksilah.com )

Eğer hala sevgiliyseniz geçmiş olsun. 5 ay böyle birine katlqnmak büyük başarı.

sevgili olduğunuzu size kim söyledi=?

Sosyal medya dışında bana birini hatırlatıyor çok yakından... Bunların hepsi mi aynı olur lan... Hatta sosyal medya kısmını başka bi hatunla yaşamıştım o da yalan oldu aq.

fotograf "cekinmek" diye birsey olmadigi anlamina geliyor.

yandan bakinca "ayrilin... kopun da gelin..." anlamina da geliyor.

Fotoğraf çektirmeyi gerçekten sevip sevmediğini facebooktan, instagramdan anlarsın. Hiç fotoğrafı yoksa doğru söylüyordur. Benim de olsa kesinlikle fotoğraf çektirmem.

Normalde fotoları var ama senle yoksa, kısmeti kapanmasın diyedir. Kız da güzeldir ha şimdi.

Sadakatsizliklerine şahit oldum dedikten sonrası boş.
Her şeye bahane bulunabilirdi ama bu işi bozar. Yol ver bence.

yol verme bence, zorla. 'bu hesaba bizim bi fotografimizi koy' de, flortlestigi icin sosyal medya hesaplarina ve telefonuna bak, sifrelerini iste. rengini belli eder zaten

gerçekten fotoğraf paylaşmayı sevmiyor olabilir böyle insanlar da var kendimden biliyorum çok garip değil tek konu bu olsaydı cevap bu kadar olurdu, ama flörtleştiğini öğrendim diyorsanız ve kendi fotoğrafları varken sizinle yoksa fazla anlam aramanıza gerek yok daha iyisini bulana kadar sizinle görüşüyor demektir.

sadakatsizliği çıkarırsak ben de böyleyim. bir anlama gelmiyor. tercih meselesi. ama sadakatsizlik ayrı bir mevzu. o tek başına yeterli bir hüküm vermen için. diğer konuları bunun yanına ekleyip de o anlayıştaki kişileri aynı kalıba koymaya gerek yok. senin eğilmen gereken tek konu o sadakatsizlikler.

Sana aşık olduğu anlamına gelir tabii ki.

Fotoğraf konusu çok belirleyici değil. Ben de sosyal medyaya fotoğraf koymam; meslektaşlar, öğrenciler, hocalar, abuk subuk görüşülmeyen ilkokul ve ortaokul arkadaşları, akrabalar ve kel alaka birçok insanın ekli olduğu ortama "Bakınız, ben iki sene önce şu adamlaydım, biz ayrıldıydık. Bir süredir de artık bu adamlayım" diye yayın yapmak istemem. Erkek arkadaşımı tanıtacağım kişilerle zaten tanıştırırım, daha tüm ailenin haberi yokken sosyal medyadan duyuru yapmam. Hani, evlenilir ise falan "Ahan da bu da koca olüyür" diye bir şey olur belki de, erkek arkadaş için fotoğraf koymam. Özel hayatımı yayın yapmayı sevmiyorum.

Buradaki sorun fotoğraf değil, hatta hüsn-ü kuruntu. Orada nal gibi bir "sadakatsizliklerine şahit oldunuz, sizden gizli başkalarıyla flörtleştiğini kesin olarak öğrendiniz" varken, sosyal medyaya fotoğraf koysa ne olur, koymasa ne olur.

buna sevgili demiyoruz, fuckbuddy diyoruz. daha fazlası değil.

kilolusun sanırım? kışlık sevgili olmuşsun. nisana göte tekme

ilişki insanı değil. sadakat insanı değil.
ilişkiden beklentileri farklı.

sırasıyka 1. ve 3. mevzularda ona hak verebilirim keza bende yapı itibariyle aynıyımç
2.de ki sadakatsizlik mevzusuna odaklan bence. alelade birisi yazıyorsa kıza ve sen "görüşmeni istemiyorum" dediğin halde yavşak yavşak mesajlaşıyorsa güle güle demen lazım.

Biz ona "sevgili" demiyoruz.

eski erkek arkadaşını yeniden istiyor, bu sebeple seni çok ortaya sürmek istemiyor.

Daha iyi bir erkeği bulunca senden ayrılacak.

Çok uç veya soruyu soranın özellikle istediği cevapları vermediğin sürece ne söylediğini bir önemi yok. Uç cevap vermemek elinde ama soruyu soranın ne istediğini bilemezsin, o yüzden içten cevap ver; en azından samimiyetinle artı puan alma ihtimalin olur.

doğru cevaplar şu şekildedir.

şirketten ne beklersin? maaş zamanında yatsın sigorta vs. sorun çıkmasın.

nasıl yönetici? fark etmez çok eziğim herkese uyarım.

baba jo'ya katılıyorum, tek bir doğru cevabı olmadığı gibi senin içinden geleni yansıtması önemli. Belki biraz daraltabilirsin. Örneğin, mutluluksa seni ne mutlu eder? "Yaratıcılığı baltalamamaları, fikir belirtmeyi destekleyici bir ortam, ekip çalışmasının desteklendiği ama bireylerin de gelişmesine uygun ortam sağlayan bir yönetici beklerim" gibi şeyler söylerdim ben.

@aychovsky

bu gibi cümleler benim ağzımı yüzümü yamultacak olanlar zaten :/ böyle cümle kuran kimsenin samimi olacağını düşünmüyorum ama bir insanın çalıştığı yerde mutlu olmasının çok önemli olduğuna inanıyorum. mutluluk dediğimde işe dair bir mutluluk tabii o, özel yaşamı içermiyor ve tek taraflı da değil, karşılıklı memnuniyet lazım diye belirtiyorum.

emege kiymet versinler, bu ilki.

cozume istekli ve ortak olsunlar, bu digeri.

soruyorlar mi bunlari, ya?

film.

ikisi de.

Film

film.

önce film sonra dizi.

Diziyi bilmiyorum ama film çok güzel.

el cuerpo

no mercy (asya filmi-oldboy'u andırıyor)
sonunda has....tiiir diyorsun

unutulmazfilmler.co

Hiç bir şey candan önce değil yav.

ne konuda onur? savaştan kaçanları onursuz olarak adlandıranlar da var sonuçta.

tabiki sonra. can gittikten sonra onuru napiyim

sonra

onur için ölürüm. can için onurumdan vazgeçmem.

@advocatusdiaboli +1

(bkz: 300 spartalı'nın sevgiliye laf atması)

Konuya göre değişir.

suyla seyretilir de 50 ile ne demek istediğini anlamadım.

www.kadininyeri.org

Bu karşıma çıktı bakıver.

bol suyla yıkayabilirsiniz. bazı kişiler karbonatlı su kullanabilirsiniz diyorlar. yani bu nötralizasyon için olan ürünlerin karbonatlı su olduğunu söylüyorlarç hatta bir yerde nötralizatör sürmeyin yazıyordu.

"Cildinize asit uyguladıktan sonra cildinizi suyla yıkayın. Sonlandırma solüsyonu falan diye tanıtılan şeyler karbonatlı sudur. baziktir. Bu suları uygulamak cildinizde ani asit baz değişimi yaptığı için iyi olmaz bu yüzden bol suyla defalarca yıkayınız."

kaynak: kimyasalpeeling.blogspot.com.tr

Ben kahve makinesine koyuyorum

ahahah kahve makinesi olsa bence bu soru sorulmazdı :)

bol miktarda malzeme koyarsanız ancak normal bir kahve tadı alırsınız. dip kısmı hep telve olacak çünkü tencerenin.

Damitmali kahve makinasi var esasen. Onda ya da tencerede nasil yapabilirim adim adim yazabilir misiniz?

Filtresinin içine kahveyi koyun, filtre kahvenin telvesini de büyük ölçüde tutacaktır. Görünümü açık olacak ve cezvede pişen gibi yoğun olmaz. Ben onlardan kupaya koyup çalışırken içiyorum.

Fincanda+1

direkt fincan +1

çok güzel oluyor +1

bir yaşıma daha girdim! kahve fincanının içine malzemeleri koyup ateşte mi yapmaktan bahsediyorsunuz??? :O

Evet, kahve fincanının içine malzemeleri koyun, pişirin. Çok yavaş ateşte pişirirseniz çok güzel olur.

Türk kahvesini her şeyde yaparsın, tencerede de yaparsın. Aynı ölçekte su ve kahve kullanırsın problem olmaz. Türk kahvesi için filtreleme uygulanmaz, o yüzden özel bir cihaz gerekmez.

Fincan çatlayıp patlamaz mı yahu? :O Ay sizden gelecek cevap sonrasında hemen deneyeceğim!

catlamiyor, @dessy.

eylül, ceylin

edit: ceyline uydurmasyon demeyin pls

eski türkçe bir isim olabilir.

yok yok, ceylin de seçenekler içindeydi. teşekkürler.

evet defne ismini çok seviyorduk ama o sebeple eledik aslında biraz da. deniz ismi ise belli bir dönemin parlayan ismi değil her dönem kullanılmış bir isim, o yüzden deniz'i elemedik. gökçe de güzelmiş.

Ela harika bir isim. Suna ismini de çok severim, kendi çocuğum olursa Suna koymayı düşünüyorum adını.

defne guzel
tuna ismi de kizlara yakisiyor. unisex bir isim
ama sakin tuana olmasin soylemesi zor ve cok zorlama

ceylin hic olmasin

Deniz ismini beğenirim şahsen fakat seçenek olsun: İlke, İlkay olabilir mi?

Dora diye erkek ismi vardı ama kıza da konulabilir bence.

Türkçe isimlerde de çok hoş isimler var: İlbilge mesela. Bence bir araştırın onları da.

ilke, eda

Helen çok güzel isim.

eylül +1,en sevdiğim aydır sonbahara aşık biri olarak kızım olursa eylül koyacağım ismini :)

ipek olsun. ipek gibi ince ve nazenin olsun aşk olsun.

bu arada helen türkçe değil, nüfusta sorun yaşarsınız

ben kızım olursa yağmur venüs koyacağım. iki isimde çok güzel bence.

ne kadar eski gibi dursa da leyla hoş değil mi?

ayrıca, yağmur ve ipek isimlerine +1 diyorum

İpek +1

Leyla. Tınısı çok güzel, yabancı dilde sorun yaşamaz. Mis gibi isim.

Leyla +1
Güncem
Gökçe +1 ya da gökçen
Elvan +1
Fulya
Nergis

idil

Yasemin, eslem filan geldi aklıma.

Tınısından evvel anlamına bakın derim ben de.

abi "gökçe" isminde 85-86 doğumlu tam 6 tane arkadaşım var, kalkıp da gökçe koymayın lütfen -ki sevdiğim bir isimdir, diyeyim de-

seda da çok var mesela, lütfen seda da koymayın -10 tane var-. aynı şekilde hande -4 tane şimdi saydım, daha da vardır-, gamze, ezgi, cansu -cansu'dan da bi 6 tane var-, meltem -ki benim ismim, ben de dahil bir sınıfta 3 tane meltem var amk, kendim de dahil 5 tane tanıyorum -_- - mesela esin güzel bi isim bence, o olabilir, ela ismini çok severim. defne'yi ve irem'i de çok severdim ama ne yazık ki ben çocuk doğurmaya karar bile veremeden bir sürü arkadaşım pıtır pıtır -bok var sanki amk- çocuk doğurup defneydi iremdi koydular bile isimleri -_- aha siz de ela koyacakmışsınız, koymayın nolur ya! :,( -şaka şaka, koyun bana ne yeaa :D - deniz de çok var ayrıca, yağmur -3 ve artacak-, yasemin -6 tane-, eylül de çok var -herbirini belirtmiyorum ama en az iki var ve çocuklarına bu isimleri koyacaklarını bildiklerim var. ceylin ismi bir tuhaf, güzel mi değil mi anlamadığım bir isim. yani ben olsam eski türkçe bir isim koyabilirdim belki orta asya türkçesi felan -mesela gülçin, burçin, elçin gibi çin'li bir kısım isim orta asya türkçesinden geliyormuş nette araştırdığıma göre, ama siz yine de biraz daha bakın tabi. mesela bu üç isimde olan insan da çok tanıyorum.

beri yandan, uydurmasyon isim olmasın ama çok da olmasın, derken anlamda da sorun yaşamayın tabi, o da bir başka sorun. ha bu arada ceren ya da cemre de koymayın, çok fazla var onlardan da. ha bilge olabilir bak, severim bilge ismini. ama bilemedim siz sever misiniz? dilek -min. 4- ya da gizem -5- de koymayın mesela, onlardan da çok var. yeliz -3-, merve -en az 3- , ece -5- , tuba/tuğba - en az 5-, elif -6- mesela. gerçi burçin'e baktım demin onda da bi 4 tane saydım sanırım :/ ha mesela nihan derim, 4 tane tanıyorum, bu ne ya?!?! bence en iyisi siz o çocuğu doğurmayın, içinizde kalsın ya :(

geçenlerde bir arkadaşım çocuğuna masal diye isim koydu, bana saçma geldi bilemedim. öykü falan hadi neyse de masal?? gerçi türkü diye ismi olan da var. neyse işte öyle, karışık bu isim koyma işleri :/ anlamına bakın en iyisi siz gene, sınıfta kaç tane olursa olsun. hayır, aynı sınıfta iki tane her iki ismi de aynı olan çocuklar görmüşlüğüm de var da.

edit: bu arada hazır gelmişken, zannedersem leyla&mecnun yüzünden, bir kısım arkadaşım kızına leyla ismini koydu, dersine girdiğim sınıflarda da bolca leyla gördüm. :(

ekin,ceylan ve bilge de güzel isimler. aman ecrin koymayın anasınıflarında 10 kızın 4ü ecrin.

inanır mısınız bilmem ama insanlar ismine çeker, mineler çok kırılgan olur mesela, merveler aşırı (!)sosyal. bir tane akıllı işler yapan kübra görmedim mesela.

bence iki isim koyun, iki isimli insanlar her zaman daha akılda kalıcı ve dikkat cekici oluyorlar.

nisan.

Leyla, inci, ipek.

ayça koyun, yeni nesilde yok gibi bi şey.

başkalarının o ismi kullanıyor olmasını niye bu kadar dert ediyor ya insanlar. eğer öyleyse adı mehmet olanlar utancından ölsün amk. insan içine çıkamasın.

yok şu isimden 5 kişide var, yok bundan 8 kişide var bilmem ne. bu kadar kompleks yapmayın ya, hangisini beğendiyseniz onu koyun.

mina

bence pınar çok güzel bir kız ismidir.

pınar...

Ben ileride kizim olursa ismini Beliz ya da Nudem koymayi dusunuyorum ikisinde cok kibar ve hos geliyor

pelin, mine, aslı, ışıl

Ben hala dinliyorum. Ayrıca müzikle yaşın tam olarak bir bağlantısı olduğunu düşünmüyorum. 5 yaşındayken de Barış Manço dinliyordum hala dinliyorum.

Bu arada geçen Helloween konserinde yanımdakilerden biri ben bunları lisedeyken dinlerdim demişti sanki müzik aşamalı oyun aq.

kill 'em all'dan sonra çok bozdular.

36 yaşındayım. Yirmili yaşlarımın başındayken sadece metal müzik dinlerdim. Artık her türden müzik dinliyorum. Aradaki tek fark bu. Yoksa Metallica candır ve her yaşta dinlenir tabi ki. Belki arkadaşın "sadece" Metallica dinlemene istinaden böyle bir yorum yapmıştır. Çok da umursanacak bir şey yok.

o değilde metal müzik öldü ya..

15'imde gece gündüz dinliyordu. 30 oldum arada dinliyorum. yaşla alakası var bence. yani 15 yıl boyunca gece gündüz metallica dinleseydim bir sıkıntı var demekti.

artık metal de dinlemiyorum zaten. arada tek tük.

@don, sadece metallica dinlemiyorum tabi, arkadaş denk geldi ve böyle bir cümle kurdu.

Bunun yaşla bir ilgisi yok tabii; adam 50 yaşında metal müzik yapıyorsa sen de dinlersin o ayrı bir konu ama metal müzik genel olarak miadını doldurmuş gibi. Belki o yüzden terk edilebilir ama şu yaşa geldim/geldin metal müzik dinlenir mi amk tavrı çok sığ bir hareket.

En gıcık olduğum tipler o arkadaşin gibi düşünen tipler işte. Sanane lan metallica da dinlerim cob da dinlerim ceza da. Eğer böyle yaftalamaya kalkacaksak asıl komik olan koca koca adamların club pop dinlemesi aslında

metallica; kim ne derse desin, ne kadar saçma sapan kişilerin geyiklerine malzeme olmuş olursa olsun kaliteli işler yapmış bir grup. metallica'dan bağımsız olarak ise hiçbir şeyden alınan zevki yaşla koşut görmemek gerekir, aksi büyük dalyaraklıktır.

29 yaşımdayım ben de burdayım. mezarıma fade to black ten sözler yazdırma planım var.

iyakşamlar.

Yaşla alakası yok.

şu entry de şurda dursun; o arkadaşına bunu okut lütfen.

eksisozluk.com