parayı yatırırken (daha doğrusu yatırmadan önce numarayı girildiğinde) ekranda çıkıyo olması lazım, yani tabi bu dediğimi atmler için söylüyorum.

iban'dan isim ogrenemezsiniz. parayi da isim belirtmeden ya da yanlis isme yollarsaniz size geri doner.

ben havale yaptığım zaman iban numarasına, gönderdiğim kişinin isim ve soyisminin baş harfleri çıkıyor parayı tam göndermeden, sonra onay veriyorsun zaten.

ayni bankada ise isim ve soyisimlerinin bir kismi gorunur evet. ama farkli bankada ise goremezsiniz.

İng Bank internet şubeniz varsa, ibanı yazınca isim ve soyismi ya da en azından iki/üç harfini görebilirsiniz. Diğer bankalardan para transferi için isim soyisim ve iban nosunu doğru bilmeniz gerekir, iban ile isimler uyuşmazsa kendi hesabına para geri gelir.

yanlış kişiye yolladım diyelim. para ne zaman geri döner hesabıma? yani yanlış yaptığımı ne zaman öğrenebilirim?

yanlış gönderildiğinde genelde 20 dk içinde geri dönüyor olmalı, en azından enparada böyle oluyordu ama efr genel olarak aynı olduğundan sizinki de kısa sürede belli olur.

Vücudunun daha stabil olması, dizlerinin üzerindeki yükü yumuşatmak.

bele gereksiz zorlamaların engellenmesi.
dizlerin amortisör gibi çalışıyor, denge sağlayan zincirde bi sonraki eklem noktası olan belinin aşırı yüklenmesini engelliyor.

denge merkezi olan göt'ü daha aktif daha doğru kullanma

vücudun ağırlık merkezi bel çukuru civarında oluyor dik dururken; dolayısıyla yükün çoğunluğu bele biniyor. o şekilde yaptığında ağırlık merkezi aşağı kayıyor.

kalk ordan gerizekalı, oraya ben oturmak istiyorum" derse biri degil 8 28 yasında olsamben vururum..çoçuk normal arkadaslarda sıkıntı var.

bu yaslarda vurmazsa yani kalksa ezik muamelesi görse orda içine kapanabilir..bırakın olabildiğince baskın olsun..

aferin cocuga hakkını dayedırmıyor...

tabi bu gerizakalı olayı doğru ise...

geri zekalı olayı doğru evet. Bu okula yeni başladı oğlum ve bu kız ilk günden beri bizimkine "dörtgöz" diyormuş. Ne yazık ki o yaştaki çocuklar epeyce acımasız olabiliyor ama bu tip durumlarla başedebilmeyi nasıl öğretirim bilmiyorum.

kızlara vurulmaz desen? kalem kutusu yumuşak ama kızların canı kolay acır vs.
hatta bu yüzden kendinden küçük ve güçsüz olanlara da vurulmamalıya girersin. senden güçlü biri de seni döver o yüzden hiç bulaşma bu işlereye getirirsin.

kendini gıcık kızlara karşı tutabilirse o sabırla erkeklere karşı da tutar :)

Valla ben oğlanın yaptığını yanlış bulmadım, aksine kendisine gerizekali deyip emir veren birine bu yaşta haddini bildirmiş olması hoşuma bile gitti, aferin ona, allah bağışlasın.

Aşırı sinirlilik hali sizi çok rahatsız ediyorsa bence bi müddet daha bekleyin, geçici bi durum olduğunu düşünüyorum neticede çocuk bu, her türlü şeyi yapabilir. Ayrıca sizde ve diğer çocuğunuzda sinirlilik hali olmamasi oglunuzda olmasına engel değil, mizacı budur.

Olurda çok zorda kalırsanız devlet hastanesine götürün yardımcı olamasalar bile daha uygun bi kanala yonlendirirler.

Veli toplantısında da ezilip buzulecek bir sey göremiyorum. Çocuğunun terbiyesiz tavrına dogru olmasa da haklı olarak aynı seviyeden tepki vermiş dersiniz zaten buradaki tek suçlu sizin çocuk değil, şeyse ben giderim toplantıya :)

Böyle bir oğlum olsun isterim. Bu ülkede artık kadın-erkek-çocuk-yaşlı-genç farketmeksizin işini kaba kuvvet, baskı vs. ile hallediyor. Bu ülkede bunun geri dönüşü yok. Çocuğunuzu böyle bir ülke için hazırlayın bence.

Bırakın düzenin şartlarına uygun tedbiri alsın. Yoksa oğlunuz ezilecek bu ülkede.

Ellerine sağlık delikanlının. O bacaksız kezban da dersini almış, bir daha her isteğini istediği zaman gerçekleştiremeyeceğini, hele ki kimseye hakaret edemeyeceğini öğrensin.

Edit: Bu arada çocuğunuza karşı alakanız, niyetiniz ne kadar güzel. Ne kadar güzel insanlar da varmış dedim sayenizde.

kızın babasına diceniz bişi yok bence, önce kendi evladını eğitsin kendisi. mahçup olacağınız bir durum yok o kadar, çocuk bunlar.

uh bu kız ne uyuzmuş. annesiyle konuş çeki düzen versin kızına. 'benim oğlum sizin kızın terbiyesizliğini alttan almak zorunda değil, bi daha bu tarz durumların olmasını istemiyosanız kızınıza hakim olun' dersin. ezdirme bak oğlunu.

ama oğluna başbaşayken kız tabi. oğlun da ona dörtgöz desin. 'ben görüyom senin de dört gözün var işte sen göremiyon' dese kız kafayı yer :D

ayrıca tahrik var. yetişkin olsalar bile cinsiyet farkı olmasaydı ceza almazdı oğlun :D

henüz ebeveyn değilim ama düşünüyorum da bu yaşımda ben bile aynı davranışı yapardım sanırım. okula yeni başladığı için gergindir belki sinirlilik hali ondan olabilir. ama hakkını yedirmemesi benim de hoşuma gitti, paşa paşa kalkıp gitseydi kız da onu daha çok sinirlendirmek için daha da üstüne gider hepten sindirirdi muhtemelen. tepkisini göstermesi iyi olmuş

herkes helal olsun diyor ancak, bu cocuk ileride karisi mi dovecek dusunen yok.. sorunun kokeni bambaska bir sey olabilir, yarin hoslanmadigi bir sey soylediginizde size de tepki gosterebilir, otorite figuru olarak size tepki gostermekten cekinirse gidip duvari da yumruklayabilir.. aileler bu tip durumlarda yardim almali diye dusunuyorum, biz cocuklarimiza yetemesek de yardim alabilmeliyiz..
size profesyonel bir yardim almanizi oneririm, istanbul'daysaniz: www.ekipnormarazon.com

yeni dönemin halleride beni geriyor.yau biz sokaklarda buyumedikmi ?en yakın dostlarım kavga ettiğimiz arkadaşlarımız oluyordu bir süre sonra.
okula bile eti senin kemiği benim diye yazdırılırdık.
şimdi gelmiş çocuğa 4 göz demiş ,salak demiş çocukda ağzına geçirmiş yani yetişkinken biri iş yerinde gelsin sana 4 göz,salak desin bak bakalım ne oluyo,mahkemelere çıkılır.
e bu çocuklarda gerzek değil onca tv internet ortamında neye tepki verilip verilmeyeceğini hemen öğreniyorlar.
pskoloğa götürüpte çocuğa suçlu hasta psikolojisi yaşatmayın hayatı hayatının içinde öğrensin o öğretmen hem ne diye ikisinede ceza vermiyor?birine salak dediği için diğerine de vurduğu için herkesin önünde verilen cezalar en etkili cezalardır.gitmiş velilere söylemiş bide.
benim kızım bi çocuga dörtgöz dicek saalk dicek bi tokatda ben çakarım ağzına.
afferim koçuma.

veli toplantısında kızın babasına "kalk lan geri zekalı oraya ben oturacam" deyin. muhtemelen pislik çıkaracaktır.

sonra da "işte sizin kızda benim oğlana böyle deyince yapıştırmış ağzına" dersin.

empati kuramayan bi öküz çıkarsa işin sonu karakol olur demedi deme :)

bu arada cocuk kızlar maça erkek severi genç yaşlarda kapmış..cocugun geleceği parlak:D

kendisine hakaret eden birine karşılık vermemesinin "sağlıklı" olacağı kanısındaysan yahut bu seni endişelendiriyorsa senin bir psikoloğa görünmen makul olan. çünkü kültür ya da coğrafya farketmeksizin doğal olan budur, şiddete şiddetle karşılık verilmesi.

Çocuk gayet normal davranmış yaşına göre. Sindirip pısırıklaştırma.

vay arkadaş herkes şiddet uygulayan çocuğa gaz vermiş.

terörist, cani mi yetiştiriyorsunuz arkadaşlar siz?

yanlış yerde soruyu soruyorsun arkadaşım. burada çocuğunuzun yaşında çocuklar cevap veriyor sorulara.

Eline sağlık demiş herkes üstüme iyilik sağlık! Yahu empati diyosunuz da kalem kutusunu suratına yiyen kızınız olsa ne diyecektiniz merak ediyorum. Çocuk bunlar. İkisi de hatalı. Ama şiddete başvuran elbette ki daha hatalı. Babası neden konuşmuyor ben ona takıldım asıl. Erkek erkeğe şöyle bi konuşsunlar. Çocuğun en ufak hareketinde psikologlara taşınması bana yanlış geliyor. Kan damarlarda deli akıyor belli ki enerjisini boşaltacağı yorulacağı bir uğraş bulsa belki daha sakin ve dengeli bir birey olur. En azından pısırık ezik biri değil. İyi yönlerini parlatıp, kötü huylarını törpüleyeceksiniz elinizden geldiğince. Mükemmel değiliz mükemmel yetiştirilmedik hiçbirimiz, kendinizi yıpratmayın bu çocukla ne yapıcam diye.

yanlis bir durum yok, asil vurmayip kendisine edilen hakarete tepki gostermeden kalksa sorun olurdu.

olayi teroriste, caniye baglayana da kalem kutusunun yumusak tarafiyla vurmak lazim.

kanımca hemen uzmana koşmayın. bir, tahrik var; iki, kalem kutusunun can acıtmayacağını düşünmüş; üç, kızın canı acıdıysa bile, zırıl zırıl ağlayacak kadar acımamıştır ya, dörtgöz dediğine densiz, cazgır bir kız. siz, sözlü saldırılara sözle cevap vermesini telkin etseniz ve durumu takip etseniz, bir-iki kere daha tekrar ederse düşünseniz uzmanı?

kızın babası şayet gelip sorarsa "kusura bakmayın, çocuk dörtgöz, gerizekalı gibi sataşmalara kayıtsız kalamamış. kalem kutusunun da can yakmayacağını düşünmüş. konuştum, uyardım" dersiniz.

mea maxima +1
senın eskı duyurularını da hatırlıyorum az bıraz amcaları cins biriydi ve babayla da bı ara sorun yaşamıştınız. cocugu zaten pedagoga götürmelisin. hiçbir şey olmasa bıle sen de kendini eğitmelisin. cocuk egitimiyle alakalı programları ve kitapları takip etmeye çalışmalısın. çocuğuna da ogretecegın sey bu tip durumlarla karşılaştıgında öğretmenine şikayet etmesi. kız gerızekalı demiş diye agzına vuran cocuk haklı olamaz sen burdaki kreşlilere bakma. çocuk vurmayı nerden biliyor ve nasıl bu kadar kanıksamış bunlara eğilmek gerek.
hakkını aramak, karşılık vermek ayrı şeyler. kızın hareketiyle eşit bir karşılık vermeliydi eğer diğer her seyi yok sayacaksak. kalkmıyorum gerizekalı ilk ben geldim diyebilirdi ama vurmayı secmiş. mutlaka uzerıne düşmelisin bu konunun.

tedirginlik hucresi +1 ve ayrıca oğlunuza şunu öğütleyin: kendisine ne yapılıyorsa, o şekilde karşılık versin. kendinden güçsüz olanlara daha anlayışlı olsun, kavga başlatmasın, başlatan olursa da sineye çekmesin. hem efendi, hem de ezik olmamak mümkün yani.

keşke götürseydiniz daha önce doktora, mutlaka götürün. kıza çok öfkelenmiş daha önce de dörtgöz dediği için. yanlış anlaşılmasın onaylamıyorum şiddeti. fakat babasına ne diyeceğim diye bişey yok. kız da problemli bir çocuk belli.

bütçe ne kadar kısıtlı olursa olsun bu durum buradan akıl alınarak çözülecek bir sorun değil. yani durum vahim anlamında falan demiyorum, pedagojiden bahsediyoruz. evet, hepsinde değil ama devlet hastanelerinde pedagog oluyor. hiç olmadı, bunun üzerine yazılmış bi dünya kaynak var, kendin okuyarak da epey bir şey öğrenebilirsin. istanbul kadıköy'deysen, kadıköy belediyesi'nin çocuk gelişimi merkezi var, ücretsiz, tek şart kadıköy ikameti. istersen araşırıp bir iki kaynak önermeye çalışırım.

Pisiriklasmasin cat cat vursun, aslanim kocum.
kafalara gel kafalara. Kesip atin agirlik yapmis.

hakli olmasi, siddet uygulamasini mesru mu kilacak, modern dunyada her hakli oldugunuz anda cat cat mi? Onun icin mi guc calisiyoruz, hakli oldugum anda sag kroseyle sereyim hmmm.
Vahsi dogaya kopek kulagi kesip azdirmiyoruz , sakin olun bi önce. Bu cocuk gelecek demek. Bu gunden sikayetci mosyoler, yarini guzel insa etmemiz lazim.



Kizlarin cani acir uuu , diye sacma salak yaklasmayin konuya, kiz erkek mevzusunu katmayin.

cocukca seyler olur oyle, arkadaslari arasinda guc mucadelesi bunlar.
Bu guc mucadelesi ergenlige dogru sizinle yasanacak mesela. Su an otoriteniz kabul goruyor. Bu otoriteyi kullanin.


" ben de cok sinirleniyorum, trafikte dat dat diye korna calinca birileri ama kimseye vurdum mu oglum ( vurmadiginiz onkabulu icindeyim vurdunsa buyuk problem) "
" ben senden buyugum, babanim, senden cok sey biliyorum, bak benim okul fotograflarima (siyah onluklu old possum) , o gunlerde ben de arkadaslarima sinirlenirdim ama hic vurmadim ( babalarin yalan soylemedigi bilgisi icinde cünyır, yalan soylemissen o da bir baska problem tabi)"
"Ben ogretmeninle konusup senin hakkini savunacagim oglum , okulda sinirlendiginde kimseye vurma, aksam gel bana anlat, konusalim, ertesi gun gidip ogretmeninle konusacagim (tabi hemen solugu okulda almiyoruz, cocukla uzun uzun konusup gazini aliyoruz)

"Ben ogretmeninle konusup senin hakkini savunacagim oglum , okulda sinirlendiginde kimseye vurma, aksam gel bana anlat, konusalim, ertesi gun gidip ogretmeninle konusacagim (tabi hemen solugu okulda almiyoruz, cocukla uzun uzun konusup gazini "

Her ne yaparsaniz yapin. Yukarida alintiladigim seyi sakin yapmayin. Benim ailem bunu cok yapti. 30 yasima yaklastim. Herhangi birinin destegi olmadan hicbir derdimi cozemiyorum. Himaye edilmeye sakin alismasin. Kendi derdini kendi cozmeyi ogrensin.

Evrenos nerenle okuyorsun , himaye et sen git herseyini savun arkasindan ayrilma mi demisim orda, bunu mu anladin?

Aksine gitme demisim di mi, konus uzun uzun, cozum yollarini anlat gazini al demisim.

el insaf.

Öncelikle sorunu çocuğunuzun yerine siz çözmeye kalkışmayın kesinlikle. Tek başına hiçbir şey yapamayan bir çocuk yetiştirirsiniz, aman diyeyim. Daha bugün müdür beyle görüşüp bayrak töreninde bu konuda uyardık velilerimizi(konu buradaki gibi değil ama sonuçları aynı.) Kendine yetemeyen bir çocuk kalır elinizde.

Çocuğunuzun öğretmenleri ile tek tek görüşün. Derslerde -çocuğunuza belli etmeden- daha hassas gözlemlesinler. Standart öğrenci gözlemi yeterli değil bu durumlarda.

Sorunun kökeni büyük ihtimalle aileden geliyor. Ya kendini yakın hissettiği erkek figürlerle alakalı bir sorun var ya da sürekli/sık sık görüştüğü erkek aile(geniş aile olarak düşünün, çekirdek aile değil) bireylerinin çocuğunuza veya çevresine davranışında bir problem var.

Okulda öğretmenleri ile iletişimde kalarak sorunu yavaş yavaş çözebilirsiniz. Evde öğrenilenler okula yansır evet ama okulda öğrenilenler de eve yansır. Okulda sosyal davranış kalıplarını zamanla öğrenirse, aile/sülale içerisinde kendisine yanlış davranan kişileri de fark eder ve onlara tepkisini göstermeye başlar.

Arada küçük, önemsiz, kimseye zarar vermeyecek yanlışlar yapın ve sonra yanlışınızla ilgili onunla konuşun. "Büyükler de yanlış yapar bazen" durumunu ona açıklayın. Büyüklerden gördüğü her şeyin doğru olmayacağını yerleştirin önce çocuğunuzun aklına. Bunu anlamasını sağlamadığınız sürece, akıntıya kürek çekersiniz. Ailedeki olumsuz örnekleri onun için etkisiz eleman durumuna düşürerek başlamanızı tavsiye ederim. Bu yaştaki çocukların sorunları genellikle aileden köken alır. (Yanlış anlamayın rica ederim, öğrencilerimle tecrübelerim bunu işaret ediyor.)

"Kızlar daha zayıftır ama, daha çok canı yanar" kalıbını kullanmayın. Kızları zayıf varlıklar arasında görmesine sebep olursunuz. Evin içerisinde sizin rolünüzü sorgulamasına neden olabilecek kadar büyük sonuçlar doğurabilir.

Dağınık yazıyorum çünkü gün boyu 150 civarı 3. sınıf öğrencisiyle uğraştım gün boyu. O yüzden kusuruma bakmayın. Gün boyu bu sorunlarla o kadar çok karşılaşıyoruz ki, genelde bu tip adım adım giderek çözme yoluna başvuruyorum ben okulda. Umarım ilgili öğretmenleri vardır.

cevaplara inanamadım öncelikle
düzgün cevap veren sadece 3-4 kişi var gerisi oh iyi yapmış diyor şaka gibi
cevaplarda 'kezban', 'kızınıza hakim olun', 'cazgır', oğlansa 'delikanlı' 'koçum' 'aslanım' olmuş hemen
bazen duyuru üzücü şekillerde toplumun aynası oluyor.
8 yaşında iki çocuktan bahsediyoruz burada yahu!
kız potansiyel bir bully, onun kendi ailesi ve okul tarafından ayrıca takip edilmesi lazım, bu konuda şikayetinizi mutlaka bildirin okula,
çocuğunuz için gerekenleri aklı selim birkaç arkadaş söylemiş zaten. pedagog büyük ihtimalle en çok sizinle konuşacak zaten, evdeki durumu algılamak ve size çocuğunuza nasıl yaklaşacağınızı öğretmek için. size lazım olan da bu.

mutlu olmak için. para için bütün hayatı boyunca çalışmış bi akrabam, yaşlandı şimdi ama huzur, mutluluk vb gibi kavramları hiiiiç bilmiyor. parasıyla rezil yani.

para çok şeydir. ama mutluluk garantisi değil.

daha çok çalışarak daha çok paran olabilir. ama nihai hedef daha çok paradan ziyade bu daha çok para ile daha iyi bir hayat yaşamak olmalıdır.

istediğin kadar paran olsun, etrafından seni seven insanlar olmadıkça ve sevdiklerinle beraber olamadıkça bi anlamı kalmıyor. daha çok para için çalış ama bu parayı hayatını sevdigin insanlarla mutlu yaşayabilmek için değerlendir.

Daha cok mutluluk icin para, daha cok para icin daha fazla calisma. Daha cok para mutlulugun garantisi degil ama az para mutsuzlugun garantisi.

hayallerini gerçekleştirebileceğin kadar para yeter. hayallerin gerçekleşince mutluluk da gelir zaten.

paran olunca mutlu olacağının garantisi yok. ama paran yoksa mutlu olamayacağın garanti

mutlu olmak için çalışan biri varsa ağır derecede ahmaktır, yani böyle bir işkenceye mutlu olmak için katlanıyor olmak? acayip. para için yapandan da bir halt olmaz. demek ki yanlış sorunun doğru cevabı olmaz-mış.

"Para mutluluk getiriyor be target" yaşlanacağım yılları görürsem eğer o kadar uzun planlı hayat bana göre değil.

oranı iyi tutturmak lazım. ikisi birbirinin tamamlayıcısı ayrı düşünülemez.

Para mutlu olmak için kazanılır zaten. Mutluluk değerli tabi ki.

Çok parası olup da hiç yemeyen içmeyen insan biliyorum. Kışın soğuğunda kat kat giyinip para gider diye ısıtmasını açmayan adam var. Halbuki para zebil adamda. Isıtıcı fabrikası açar yani. Adam mutsuz. Eşi dostu yok. Arkadaşı yok. Yemez içmez dünyadan bi haber. Ama para çok. Bu doğru olamaz değil mi . Para ne için var harcayıp yaşamak için yaşayıp mutlu olmak için var. Bunun için çalışıyoruz.

Hersey diil belki ama cok sey

Her şey değil. Çok şey de değil.

Bir noktaya kadar para mutluluk için şart gibi bir şey. O mal varlığına ulaştıktan sonrası mutluluğu pek etkilemez ondan keyfine bakmayı da öğrenmek lazım.

günümüzde çoğu şey.

26'sı akşamı mazeretli kayıtlar diye bi sekme vardı. yok mu o?

bir eşik var, evet. sonrasında daha fazla para daha fazla mutluluk değil.

evet. her şey para.

Cüzdan doluyken dünya daha yaşanabilir bir yer gibi geliyor. Mesela sabah kahvesi daha lezzetli, insanlar daha az sinir bozucu oluyor. çünkü cüzdanın içi doluyken insanın omuzları dik, adımları kararlı. ama boşsa... Hayat da sessiz alarmlarla dolu sanki. mutluluğun parayla alakası yok derler ama o lafları genelde cüzdanı dolu olanlar eder.
helmbrook.com.tr

Para herşey. Daha çok para için çalış, sonra daha azı için çalışırsın. Para yoksa mutlu değilsin. Varsa mutlusun. Yaşlanınca huzur ve mutluluk için para. Her şey para. Bitiksen suratına kimse bakmaz.

bazı diyaloglarını her nedense tek başına basmamışlar türkiyede; ya da internette aradığında buluyorsun ama satılmadığı için olacak ki basılı hali tükenmiş ve sair.

hepsini beraber içerenlerin içinde vardır muhtemelen, remzi kitabevinin galiba vardı öyle bir tane; onlara bakabilirsin var mı diye kitapçılarda.
yahut daha ufak bir ihtimal; phaedrus ismini de platon --> eflatun gibi bir tercümeyle basmışlardır.

ya da bir ihtimal daha, mesela gorgias'a "platon - retorik üstüne" ismiyle rastlamıştım, phaedrus neyle alakalıysa o şekilde de bulunabilir belki.

sulandırılmış süttozu için de süt lazım.

Pastörize işlem görmüş süt benzeri sıvı.

öyle şey olur mu ya, tamam gıda sektöründe oyunlar dönüyor ama buna oyun falan denmez apayrı bi şey. net bilgim yok ama hiç ihtimal vermiyorum.

Yok yahu olur mu öyle şey. Bildiğin süt abicim. Ha vardır bi ton katkı maddesi de süt yani. proletarier'in dediği gibi. o kadarı da mümkün değil

üreticilerden topluyorlar sütleri, iç anadolunun ve egenin köylerine git mesela kamyonetlere takılmış süt depolarını görürsün, onlarla hergün (inekler akşam ve sabah sağlıyor, sabah 6'da başlıyor tankerler gezmeye) toplayıp mandıraya götürüyor.
büyük fabrikalarn büyük çiftlikleri + anlaşmalı üreticileri var.
esas büyük miktarları ise adı sanı duyulmamış mandıra şeklinde yerler topluyor (onlar da büyük markalara fason üretim yapıyor) aynı mandıradan 10 markanın adına basılmış peynir çıkıyor
doğduğum ilçe türkiyenin en geniş mandıra kapasitesine sahip yeri based on a true story

bir inek "piç" tabir edilen karadenizin filan yayalalarındaki inekse 3-5 kilo süt verirken çiftliklerdeki asağım inkeleri 25-30 kilo verir hele daha böyle fabrika üretimi yapılan yerlerde aten inekler zaten cins inek yemi suyu ölçüyle veriliyor daha iyi verim alınıyor senden benden iyi takip ediliyor gram eksilme olsa ne oldu bu ineğe diyorlar.
ha bir de devletten kredi almamış çiftçi hayvancı yok hayvanlar hep küpeli, fiziki koşullar standartlar uygun olmak durumunda

Hikâye hepsi veganların gazına gelmeyin süt için.

ineklerin doğurma vakitlerini ve sair süt verişini etkileyen şeylere dair biyoritmini bozuyorlar. mesela (ineklerin ömrünü bilmediğim için sayılar temsili) bir inek senede bir yavruluyorsa ona göre belirli bir süre süt verebilcek demektir. hormonlarını yiyecek içeriğini falan değiştirerek bunu dört ayda bir süt alabilcekleri hale geliyor ama inek de hem acılar içinde yaşıyor hem de ömrü kısalıyor.

mesela tavuklara yapılan daha bariz: güneşe göre bir biyolojik saatleri olduğu için günaşırı yumurtlayan tavuktan 12 saatte bir yumurta almak için tavuklara 12 saatlik günler varmış gibi algılatacak şeyler simüle eden bir suni ortam temin ediliyor. tavuk da daha çok yumurltluyor ama doğası biyoritmi herşeyi bozulmuş oluyor.

elbette bunlar olurken sütün ya da yumurtanın seri üretimde miktarı arttıkça tane/litre başına besin değerleri de düşüyor.

ailesi bu işi yapan ve onlarca süt ürünleri üretim tesisi görmüş birisi olarak söyleyebilirim ki kesinlikle üç kağıt yok. sağlıklı bir hayvan günde 20-25 litre süt verir ve söylenildiği gibi bu hormonlu yiyecekler falan verilmez. az aylarında ot yer kış aylarında silaj . süt verimi hayvanın cinsi ve iyi bakılması ile alakalıdır. asıl korkmanız gereken bence uht yöntemi ile işlenen sütlerin içerisine bozulmaması için konulan koruyucular olmalı.

olur öyle. sık karşılaşılan bir durum aslında.

akvaryuma asla ağzına kadar su koyulmaz.

(bkz: harakiri)

suyu cok sicak ya da cok soguktur. benim de basima gelmisti. hayvani 1-2 metre ilerde halinin ustunde bulmustum

Yok ya ağzına kadar koymadım. Altta kalsınlar diye yani çıkamasınlar diye baya boşluk bıraktım.

Su ise oda sıcaklığında. 5 kiloluk içme suyu almıştım. Onlardan koyuyordum çeşmeden bile değil. Erikli ile besledim yine de yaranamadım :D

kamikaze?

içme suyu da olsa asla tamamını temiz su olarak koymamk gerekirmiş. eski suyu + yeni temiz su ile yarı yarıya doldurmak gerekiyormuş akvaryumu. tamamı temiz su ise bu sebepten olabilir.

akvaryum biyolojisini bozmamak adına @dahinnotha dediği şekilde temizlik yapılması gerekiyor.

ben böyle durumlarda hayatın sırrını verme iddiasındaki filmlerdense başka bir dünyayı resmeden, güzel şeyler düşündüren ve devam etme gücü veren filmleri izlemeyi tercih ediyorum, aklıma ilk gelen: a love song for bobby long

American Beauty filmini oldukça başarılı bulurum bu konuda.

Küçük bir öneri, "Best motivational movies" şeklinde arama yaparsan, burada alacağından muhtemelen daha çeşitli ve konu özetleriyle birlikte filmler bulabileceksindir.

Yani etkilenmekten kastın kendimi iyi hissetirmesiyse, Rumba.
www.imdb.com

Adams eabler.

elbette fight club.

karpuz kabuğundan gemiler yapmak
mayıs sıkıntısı
little miss sunshine
solino
soul kitchen
o da beni seviyor
sinyora enrica ile italyan olmak

The Secret Life of Walter Mitty www.imdb.com

eksisozluk.com
eksisozluk.com

being there

twitter.com

porno, antik grekçede "pornoiea" (yazılış doğru olmayabilir) yani fahişelik ve ordan ingilizceye aktarılmış, grafi de bildiğimiz grafik.
ama dediğin şekillerde de kullanılıyor, "food porn" diye bişy var mesela, yani rahatsız edici içeriğin teşhir edilmesi anlamında. böyle birebir çevirince ne alaka diyorsun da grekler de belki porneia'yı(ingilizcede prosititution) daha geniş bir anlamda kullanmışlardır.

Tahrik edici, rahatsız edici, "allah belanızı versin" dedirtici her şey porno oluyor.

Mikrofon pornosu vardır mesela, adam gidip stüdyosundaki yirmi bin dolarlık vintage telefunkenleri, neumann'ları falan fotoğraflayıp koyar. Biz de elimizdeki iki bin dolarlık mikrofonlara bakıp adama gıcık oluruz. "Ne kayıt yapılır bunla hee" diye iç geçiririz.

Iskence?

adamların belli bir planı var ve o sıraya göre gidiyorlar bence.bu adam direndi buna işkence yapalım diğerini keselim diyeceklerini sanmıyorum.

lan aynı şeyi ben de düşünüyorum hep. Ne kadar sakin duruyorlar bir de la. Değişik bir psikoloji tabii, biz bilemeyiz.

Aga illaki bsy diyolardir. Bana kacarsaniz sakin durmazsaniz derinizi yuzerim deseler put gibi dururum.

o bıçak boğazına girerken bile emin ol "lan belki affeder de vazgeçerler" diye umut ediyorlardır.

atardamar kesilince ölüm hemencecik geliverir.burada katil bazı yerlere mesaj vermeye çalışmaktadır.
yani boğaz kesip videoda yayınlamak işin politik boyutudur.boğazı kesilen insan faza acı çekmez. kurşun yiyen daha çok acı çeker.

madde veriyorlardır belki.

Toplu infazlarda adamlar zaten kabullenmiş ölümü, orada bir şey yapamıyorlar. Gazeteci infazlarında ise olay çok farklı. O adamları psikolojik olarak tamamen yıkıyorlar. Bunda kullanılan yöntem genelde sahte infaz oluyor. O infaz sahnesini adama defalarca yaşatıyorlar. Argo filmini izlediyseniz orada da vardı. Her seferinde ciddi bir şekilde sıfırdan başlayıp adama yaptıracaklarını yaptırıyorlar ve bıçağı boğazına dayadıkları anda yarıda bırakıp adamı geri götürüyorlar. Adam muhtemelen gerçek çekimde de alıştığı gibi metni okuyor, gerçekten keseceklerini düşünmüyor ve orda bitiyor her şey.

bunu daha once de konusmustuk aratamiyorum simdi mobil. bence son anda askerler vs gelip kurtarabilir bir umit besliyorlardir.

korkudan donakalmak, kıpırdayamamak gibi şeyler mümkün.

ben de mesela o kafası kesilen amerikalı gazeteci mi ne onun ölmeden önce ağlamaklı olmayan bir ses tonuyla ve o kadar net nasıl cümle kurabildiğini çözememiştim. baya garip çünkü. birazdan hayatın bitecek bunu biliyorsun ve buna rağmen o kadar düzgün konuşuyor olabilmek çok normal gelmedi bana.

teatral bir çalışma belki de, stüdyonun hazırlanması ve çekimler için tarantinodan yardım almış bile olabilirler.
bir kişi üç kişi beş kişi tamam da onlarca kişinin içinde biri bile mi farklı tepki vermez? şüphe uyandırıcı.

protestocular, büyükelçi ve sair mevzuya vakıf değilim de, şayet telaffuzu isabetli aktarıyor isen, o "serhad el-vatan" olabilir. ser: baş had: hudud, "benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var"daki serhad.

bu adamlar kendilerine böyle bir isim verdiyse ve esad tarafında iseler, "vatanın mevcut hududları muhafaza edilmeli" yahut "vatanın mevcut hududunu muhafazanın yegane yolu esad'ın tarafında olmaktan geçer" gibi bişyleri şiar edinmiş olabilirler.

vatanın çığlığı tercümesini de kendileri yorum katarak yapmışlardır tahminim isabetli ise, zira ahvalleri öyle bir şeyin tezahürü kendileri için.

teşekkürler, o aklıma geldi ama bu kalıbın anlamını söyleyen kişi büyükelçi, yani adam arapça biliyor. üstelik "vatanın bağırışı" veya "vatanın çığlığı" olarak tercüme edebiliriz diyor, üzerine basa basa. bu arada protestocular esad'a karşı protesto yapıyorlarmış, yani kendi yandaşları ona cephe almış, ondan bahsediyor.

o zaman aynı şeyin kendi oldukları tarafa göre devşirmiş olabilirler; yani "vatanın mevcut hududları muhafaza edilmeli" yahut "vatanın mevcut hududunu muhafazanın yegane yolu esad'ın karşısında olmaktan geçer".

ve bir de google translate linkine mobilden tıklanmıyodu, şimdi baktım, orada yazan şey serhad el-vatan; doğru işitmişsin eğer öyle yazıya dökülüyorsa serhad el-vatan diyor demek ki.

o adamlar sana "gel tabii, burada işin hazır zaten" demeyeceğine göre başka yerlere başvurmanı da sorun edemezler. ik'cılardan tiksiniyorum demiş miydim?

bu tip sorular belli standartlar üzerine, yahut emsal olanlardan mülhem hazırlanıyor. kendileri de neden sorduklarını bilmiyor yahut düşünmemiş olabilirler.
sektör, şirketin tipi, ne iş yapıcaksan falan üstünkörü de olsa tarif etsen daha iyi bir cevap alırsın deyü tahminim.

İK'cı ya da İK eğitimi almış değilim. İşsizsinizdir mesela bir çok yere başvurursun, işte öyle durumlarda başka yerlere de başvurdum, görüşmeler yürütüyorum falan denilmeli, karşıdakine "bu adam boş adam değil, elimizi çabuk tutmazsak başka yer kapar" izlenimi bırakılmalı. Şirket ismi soracak mallara söylemeyin, gıda sektöründen bir takım firmalarla görüşüyorum falan deyin. Ama gidip de gıda sektöründeki pozisyonun mülakatında otomotiv sektöründe şu firmaya da başvurdum diye pot kırmak olmaz. Diğer durumda işiniz vardır, halen çalışıyorsunuzdur bir takım nedenlerle ayrılmak istiyorsunuzdur işte o zaman şirketinizi özellikle tercih ettim, sadece size başvurdum, sektörün en büyük liderlerinden biri olduğunuz için falan diye yıkama yağlama yapın

bazı sorular vardır cevapları bilinir ama dürüst olup olmadığını ya da soğuk kanlı olup olmadığını ölçerler. mesela işe başladıktan sonra daha iyi bi teklif gelse gider misiniz diye soru soruyor. tabi ki de daha iyi şartlar ve para veriyorsa gidersin o da gider bunu kendi de biliyor ama soruyor. ben de herşeyin ücret olmadığını yapılan işin çalışılan kurumun daha önemli olduğunu herşeyden önce bunlara önem verdiğimi filan söyleyip geçiştiriyorum. orda da evet iş arıyorum bi çok yere başvurdum ama aralarında burayı biraz daha önemsiyorum filan gibi politik cevaplar verilebilir.

abi allahtan işim var , çalışıyorum yoksa o iğrenç sorulardan , o iğrenç tavırlardan , iğrenç tebessümlerden , insanın özgüvenini yıkan saçma görüşmelerden o kadar tiksiniyorum ki...

geçen büyük bi firmaya iş görüşmesine gittim...tabi hazırda iş olmasından dolayı epey rahattım ve sorduğu her soruya onun kadar kıl cevap verdim...sanki özellikle seçiyorlar bu adamları veya kadınları...toplumun başka hiçbir kesiminde göremeyeceğim insanlar gibi geliyorlar bana...makineye bağladığınız , sadece önündeki soruları soran ama itici bi insanda olabilecek tavırlarıda sergileyen insanlar bunlar benim gözümde

iş görüşmesine giden arkadaşlara allah sabır versin

Bana da sordulardi. Sektorde birkac buyuk firma var, ben de hepsine basvurdum. Hepsinin mulakatinda da digerlerine basvurup basvurmadigimi, hatta daha da ileri gidip gorusmelerimin nasil gectigini sordular. Ben de ' tabi ki basvurdum, sansimi yaymam gerekiyor. Amagorusmelerin nasil gectigini size soylemem bana gore etik degil.' dedim.

Su an bunu soyledigim sirketlerden birinde calisiyorum.

Bu sorunun sorulduğu bir iş görüşmesindeydim, işe alacak kişi tarafındaydım, İK cıya dönüp, abla senin derdin ne diye sordum. Şirket ve İK yabancı bu arada.

Adayla ilgili işlemlerde (2. görüşme, teklif götürme vb.) ne kadar çabuk olmamız gerektiğini anlamaya çalışıyoruz demişti. Hatta hangi pozisyonlara başvurdun diye de sormuştu karşıdaki kişiye (kişi Türk), o da şirket adı vermek zorunda mıyım dediğinde bizim İK hayır tabi ki dedi, karşı taraf ta kabaca pozisyonlardan bahsetti.

Başka bir aday, sadece sizin ilana başvurdum diyince, iş görüşmesinden sonra, eleman bizim şirket için yanıp tutuşuyormuş baksana diye geyik çevirmiştik.

Yani başka şirketlere de başvurduysanız bunu söylemekte bir gariplik yok, aksine tek size başvurdum derseniz komik ve aşırı iddialı oluyor.

bana yuksek lisans mulakatinda sormuslardi.

evet baska yerlere de basvurdum ama ilk tercihim burasi demistim.
yine is gorusmesinde denecek bir sey degil gibi.

simdi idrak edememen normal. daha sonra acitiyor.

duygusuz değil, sadece senin için bir anlam ifade etmiyordur. sıkıntı yok.

cok yakinin degil sanirim.

basin sagolsun

vicdsn azabi duymana gerek yok. yakinlarinin yaninda olman yeterli

Benim babaannem öldü, hiçbir şey hissetmedim.

Bazen düşünüyorum çalıştığım yerde iş arkadaşlarımdan biri ölse falan diye. Umurumda olmaz. Misal bir tane kadın var kanser, herkes onu konuşuyor vay ne kadar kötü aman çok üzülüyoruz diye. Dinliyorum, hıı öyle hadi gidip kahve içelim diyorum.

Çok da lazım değil her ölene üzülmek.

o ağlayıp üzülenlerin çoğu da yalan zaten, ya merhum kişiyle ilgili pişmanlıklarına ağlıyolar, ya keşkelerine ya da belki ben ölürsem nolcak deyü.

dedem öldüğünde ağlamak için zorlamıştım resmen kendimi, hiçbir şey hissetmiyordum çünkü ve hissetmediğim belli olmasın istemiştim. on altı yıl önceydi bu, şimdi ne zaman dedemi ansam kendimi zor tutarım ağlamamak için. sıcağı sıcağına hissedilemeyebiliyor bazen, soğumaya bırakmak lazım. başınız sağolsun.

ölümü kanıksamışsın demek ki.

Üzülmediğin için kendini kötü hissetme ve suçlama, üzülmemen senin kötü biri olduğunu göstermez.

herkes ölüme üzülecek diye bi kural yok ki, kaldı ki ölüm hepimizin bildiği, zamanı gelince beklediği bi şey.

ölümlere üzülmemizin sebebi, o kişiyi artık göremeyecek olmak, o insanı görmemek seni üzmeyebilir, duygusuzluk değil bu aksine gayet gerçekçi bence.

bu durum daha önce de olduysa, empati bozukluğu olabilir. ama pskiyatr/pskolog falan değilim. yalnızca empati bozukluğunun normal bir kişilik özelliği olmadığını biliyorum. ya da sadece duygusal olarak zorlu bir süreç geçiriyorsun. -ki ilk cümlenden empati bozukluğu yaşadığını düşünmüyorum da, bir kaç arkadaş "ben üzülmüyorum." falan demiş, aklıma bu bozukluk geldi, onu diyeyim dedim. ok empati duymak da doğru değil, onu da belirteyim.

başınız sağolsun.

ölen dedem, üzülen de annem, yani kızı...

bu konu hakkında atıp tutmasak sadece soruyla ilgili fikrinizi belirtseniz yeterli olur arkadaşlar.

daha önce tabi ki yaşadım bu duyguyu, onlarda ağladım ama bunda hiç tepkim olmadı.

adamına göre değişiyor. insanın kendi çocukları bile ağlamıyor ki bazen... içinden geliyorsa üzülürsün. gelmiyorsa üzülmezsin. bu gayet normaldir...

Ben de cenazelerde normalde çok üzülmem gereken insanlar için bile ağlamaya ekstra çaba sarfediyorum. Yoksa o esnada sürekli kendimi sorguluyorum, kötü hissediyorum. Hayatımda sadece Kazım Koyuncu öldüğünde hüngür hüngür ağladım ilginçtir.

eğer sahipli bir köpek ise mala zarar verme suçunu oluşturur. yani evinizin duvarına vurup kaçan şoför gibi.

ground, peki sahipsiz olsa ceza almıyor mu? güvercini ezdi adam, güvercini ezmeyi başarabildi.

tren, hızlı tren falan bunların hareket halindeyken öldürdüğü kuşları kime şikayet edeceğini bulabilirsen bu sorunun da cevabı oluyor.
Mevcut cevap: kimi kime şikayet edeceksin?

otobanda ya da sehirlerarasi yollarda belli bir hizla gittiginde onune bir hayvan ciktiginda durman cok zor. ve illaki carpip oldurebilirsin. bu isteyerek yapilmis bir sey degil.

ha sehir icinde sokak arasinda zevkine kedinin kopegin uzerine surup eziyorsa cezalandirilmali. ama hizli gidilen yollarda senin dedigin cok pratik degil.

nitekim uzun yolda serce camima carpti ve oldu. ustelik son carpana kadar ben farkinda degildim.

cevap: sehir icinde ve eger kasit varsa plaka alinip polise iletebilirsin

malesef bu konuda hem boşluk var hem de bu durumda millet arabasına gelen zarardan sigortadan para alabilir miyiz derdinde. hatta burada devletin sorumluluğuna gidilip gidilmeyi tartışıyorlar düşün artık. eğer hayvan hayvanat bahçesi vs gibi kamu malı ise belki bu yolla bir şeyler yapılabilir.

ben görüp de adamı yakalarsam dövüyorum. 3 defa dövdüm. işe yarıyor. ama malasef ki ülkemizde pek yaptırım yok bu konuda. belki video'ya vs çekip yollarsam adam cuzi bir para cezası alır.

komik rakamlar.

burada olay adamın ezip geçerken "kaçar zaten hayvan o" mentalitesi ile frene vs basmaması, aynen devam etmesi.

ne yazık ki belediyelere daha fazla iş düşüyor bu konuda. köpeği yakalayıp şile yoluna (formula 1 yoluna) atıp bırakıyorlar. orada zaten ölüyor hepsi.

ki bize göre hayvan, kedi köpektir. dediğin gibi güvercin hayvan değildir. martı hayvan değildir.

yaralı bi martıyı günlerce evimizde baktık biz, orman il müdürlüğünü bile aradık. kadıköy belediyesi sadece yardım etti. onlar da meraba meraba.

yoksa senin dediğin güvercini ezmiş, ezmemiş, çok da şikayet edilecek yer yok. şikayet etsen gülerler. gülmemeleri lazım ama gülerler.

yine de başa döneceğim, fırsatın varsa döveceksin.

zetahead, benimle neden kavga ettiğini anlamadım. kafa ağrıtma ne demek? bir duyuru açayım da zetahead cevap versin demiyorum. cevap verme kardeşim, mecburiyetin yok her soruya cevap vermeye. benim için tek önemli güvercinin hayatı, dünya da başka hiçbişey umurumda değil okey?

Trafik sigortası karşılıyor deniyordu bir ara.

zeta, bu olay gözümün önünde oldu, o hayvan da can taşıyor, hemen ölmedi zaten. o hayvanın yaşadığı stresi, çaresizliği, çektiği acıyı gördüm. onun duygusallığıyla açtığım bir duyuru ve sen kavga ediyorsun. ayrıca insan hayvandan önce gelir anlayışına sahip değilim. hala kafa ağrıtma diyorsun, duyuru açarken senden müsaade istemicem

"nüzul sırasına göre" diye ararsan başkalarını da bulabilirsin.
kuranmeali.com deyi bi site var orda piyasadaki birçok meal ayet ayet var, ayetin sayfasında meallerin hepsini birarada okuyabiliyosun.

pfffff

hayalimde bütün 20-25 senenin olaylarını, kuranı kerim'in gelişimini tarihsel düzenle takip etmek vardı.

yalan mı oldu yani?

şurası iyiye benziyor: www.kuranmeali.com

diyanet işleri meali diyor hem de (yeni yazıyor)

Bu aradığın gibi sanırım.
www.idefix.com

yaşar nuri'yi de hiç sevmem.

kafir. ama diğer anlamlarından ötürü kullanılmaz herhalde.
sorduğunuz kendi küfrünün kefaretini ödeyen değil de, başkasınınkini ödeyen ise ona ne deniyor bilmiyorum, belki başka bişy olabilir.

@dafaiss dini anlamdaki hali lazım.

tamam o kafir işte. kafir, "küfr eden". kefaret, küfr için ödenen bedel minvalli bişy oluyor. üçü de k-f-r kökünden gelir. kefarete başka anlam yüklediyseniz bilemem. ya da "bir şeyden ötürü bedel ödeyen" kişiye de abdal denir.

simple.wikipedia.org

bahsini ettiğim konu bu.Yani bedel ödeyerek kendini tanrı katında affettirmeye çalışan.

onun bizdeki birebir karşılığı "budur" denebilcek bir kelime olduğunu sanmıyorum, zira o lisanın dini aidiyeti, mensubiyeti ve geçmişi farklı bizimkisi farklı. Yanlış anlamadıysam linkte bahsedilenin mevzubahis dinlerdeki insanın ademin ilk günahını taşıdığı, günahkar doğduğu inanışıyla ilgisi var atonement da bundan kurtulmak için ödenen bedel.

zahit, münzevi ya da abdal denebilir. galiba en müsait olanı "münzevi" oluyor.

belki bi ilgisi vardır.
(bkz: taraf olmayan bertaraf olur)

(bkz: bana dokunmayan yılan bin yaşasın)

aslında bahsettiğiniz konularda çok aktif çalışan birçok stk ya da girişim var, bunların çoğu hükümet tarafından gereksiz ve kendilerine tehdit olarak görülüyor, davalarda müdahillik talepleri kabul edilmiyor, haklarında dava açılabiliyor. kimi zaman HES protestolarında olduğu gibi halkın aktif katılımı sağlanıyor.

ama toplumumuzda zaten örgütlülük gelişmiş değil, ayrıca tüm bu çabalar birilerinin işine çomak soktuğu için zor mücadeleler ve hakim anlayışa karşı gelmeyi gerektiriyor. ne yazık ki bu cesareti gösterebilecek insanlar az.

Kuzey Ormanları Savunması, kadın katliamına karşı her dava için mahkemelere giden feministler bianet.org (mahkeme adamı rapor olmasına karşı ısrarla tutuklamıyor), insan hakları derneği'nin çalışmaları vb.

erkek; acizse, korkaksa, cahilse ( öğrenim durumuyla ilgili cahillikten bahsetmiyorum) şiddet uygular. ne olursa olsun şiddet normal bir durum olarak görülemez.

Eğer erkeğin kendiyle ilgili kompleksleri varsa, mesela maddi olarak güçlü değildir ve bunu sorun yapıyordur, cinsel olarak sorunları vardır, kadını kendinden üstün görüyordur ve bunu kendine yediremiyordur. agresiflik problemi vardır.
bazı kadınlar böyle bir erkeği kabul eder ve huyuna gider sürekli. ama kendilerinden çok fazla feragat ederler. yani haklı olduğu halde bunu söylemez adamı sinirlendirmemek için veya istemediği şeyleri kabul eder gene bu yüzden.
bazı kadınlar da kavga etmekten çekinmezler, alttan almazlar ve vücut yapısı olarak daha güçsüz olduğu için (genelde) şiddet görürler.
Yani diyelim ki kadın çirkef, kavgacı, geçimsiz falan. ama erkeğin bu durumda şiddetti çözüm olarak görmemesi gerekir.
Yani ben erkek olsam, kadın beni kavgada ciddi olarak tahrik etse bile dayak atmaya kalkmam sanırım.
Yani evet erkekte bitiyor bu durum. kadın bazılarının dediği gibi "haketse" bile, erkeğin kendi gücünü göz önünde bulundurup savunmasız bir insana fiziksel olarak saldırmaması gerekir.

@ capitatum,

ben zaten haklı haksız bunu tartışmıyorum. ortada bir olgu var ve mantıklı ya da mantıksız bazı sebepleri olması gerekir. bunlar nedir diye soruyorum.

haddini bilmeyen insanların işidir şiddet. aynı şahıs hayvanların da eziyet çekmesinden rahatsız olmaz. dünya onların etrafında dönüyodur ve herşeyi sahiplenirler. sürücüyken sinyal vermeyen insanlardır mesela. yol onlarındır çünkü ve herkes onlara göre davranmalıdır.
id-ego-süperego çatışmaları vardır. birine yardım ettiklerinde bile minnet beklerler.

asıl nedenleri bunlardır. ama erkeklerin 'bahane'lerini soruyosan, genelde gururuna ağır gelen şeyler oluyor. yani istediği gibi davranmaması. kadın surat asabilir, eleştirebilir, sitem edebilir, maddi anlamda bağlıysa bişey almasını isteyebilir. bunların hepsi şiddet nedenidir.

şahsi fikrim aldatma varsa bile şiddete hakkı yoktur adamın. herkes dengiyle..

herkes sandy cohen olsa hayat bayram olsa.

@divit,

onu da belki başkası sorar ama dünya çapında daha çok irdelenen kısmın kadına şiddet olduğunu inkar edemeyiz sanırım.

çünkü döven erkek bir orospu çocuğudur. Bunu fazla irdelemeye gerek yok gençler. Sosyolojik çıkarımlarda bulunmanıza, tespit sıçmamıza gerek yok yani bu, bu kadar basit bir şey.

@blossom,

darda kaldığında bunları tahrik malzemesi olarak kullanan kadınlar da var mı peki?

kadınlar neden şiddet görür?
1)mülkiyet ilişkileri: kadın, hayvanların evcilleştirmelerinden sonraki ilk ev içi mülkiyettir.
2)ataerkil toplum: feodal toplumda erkekler yalnızca kamusal alanca tanınıyordu. kadınların 1900lerin başlarında hukuken eşitlik kazanmaya başladığını biliyoruz.
kadının her zaman erkeğin yanında, erkek tarafından tanınmayla anlam kazanması.
ana erkil toplumda kadın doğurganlık özelliği mucizeviydi. ancak erkek bu işte kendi parmağı olduğunu farkettikten itibaren ataerkil yaşamda kadının konumu eklenti haline geldi.
3)dinler. annelik vasıfları üzerinde durulması mesela kadın olmaktan evvel.
ve kutsal kitapların ''erkeklere sesleniyormuşçasına'' metinleşmesi.
4)kadının biyolojik-fiziken daha zayıf yaratılışta olması.
5)müslüman toplumlarda, islam yorumlayıcılarının ''kadın eksik yaratılmıştır'' yayımı.
6)kadının aile içinde anlamlandırılması. öncelikle eş,anne,dul,bakire vs. şeklinde sıfatlarla bu anlamın güçlendirilmesi.
7)kadınların kamusal alana, yani iş yaşamına katılımının dolaylı ya da doğrudan göz ardı edilmesi. (ya da özel sektörde çalışan kadının doğum halinde işten çıkarılması örn.)
8)kadınların bilhassa kendilerini tek başına bir birey olarak görmelerinin üstte saydığım sebeplerden ötürü imkansızlaşması. kadına karşı genel kanaatin onu bir şekilde 'belirli' bir düzene hapsetmiş olması ve zaten kadın doğduktan itibaren bu şablona uygun yetişiyor. ve kadınlar da kız çocuklarını bu şekilde yetiştiriyor.
9)toplumun kadının savunmasız ve zayıf bir varlık olmasını sürekli her aygıtla her yerde pekiştirmesi.
10)kadın olma göstergelerinin dışına çıkamama. ve dolayısıyla erkeğin onayına bağlı olarak kendini anlamlandırma. (örn. erkek arkadaşım saat 19.00dan sonra dışarı çıkmama izin vermiyor.- yada evde babanın bu konuda kısıtlayıcı olması.)
11)en büyük nedense kadınların özgüvensiz ve özsaygısız yetiştirilmesi.
12)devlet tarafından ''kadınlar çiçektir,naiftir,onlara jest yapalım şeklinde pozitif ayrımcılık safsatası altında politik düzenlemeler.
13)ataerkil kamusal alanda neredeyse her şeyin erkek hakimiyetinde olması.
14)biyolojik-fiziken erkeğin gücü, toplumda da ''her şeye ben yeterim'' havasında yetiştirilmesi.
15)erkeklerin pek çoğunun zaten kadınları kendileriyle eşit haklara ve konuma sahip olmadığını kanıksamış olmaları.
16)medya.
17)kadın bedeninin pazar malzemesi olması.kadın bedeni üzerinden beslenen bir sapık ve psişik saplantılı toplum.
18)kadının kendi bedeni üzerinde dahi evlendikten yada bir ilişkiden sonra bir malikliğinin olmamasının aşılanması.
19)ne olursa olsun kocasını/sevgilisini yatakta mutlu ve tatmin etmesi aksi takdirde erkeği kaybedeceği mesajı.
eğitimli-eğitimsiz her kadının bu güdüyle haz almadığı ya da istemediği cinsel davranışları icra etmekle yükümlü olduğu koşullanması.
20)kadın çalışmıyor ise evde babasının ya da birlikte olduğu kişinin himayesine muhtaç olduğunu hissetmesi.
tüm bunların hepsi bir (psikolojik,cinsel,fiziksel,ekonomik) şiddet sebebidir, yada zaten başlı başına birer şiddettir.
çünkü şiddet, daha zayıf gösterilen/görülen üzerinde süreklileşir/uygulanır.
şiddetin panzehiri ise kesinlikle kadının birey olduğunu farketmesi, içselleştirmesi ve kabullenmesidir.

eğer hak ediyorsa görür.

@bobinhoo,

hocam verdiğiniz cevabın benim açımdan mahzuru yok da isterseniz taşlanmadan burdan uzaklaşmayı da seçebilirsiniz :)

tamam farz-ı muhal sizin dediğiniz gibi bir durum var da o zaman "hangi durumlarda hak edilir" diye ayrı bir soru sormak gerekiyor. benim de esas merak ettiğim o zaten. bu noktada türk erkeğiyle atıyorum alman-ingiliz-afgan erkeğinin (ya da yine farz ederek diyorum, bunları hakeden alman-ingiliz-afgan kadınının) benzer ya da ayrışan noktaları neler ? bana bunlarla gelin ! :D

diğer ülkenin kadınları neden görüyor bilmem ama kesin hak etmişlerdir.

@blossom,

ben seksen9, zetahead ve vesika'yı okuyarak baya aydınlandım şahsen. sana da tavsiye ederim.

olay şöyle: mesela x-istan'da periyodik olarak, süreklilik arz eden biçimde dayak yiyen insanların sayısı 10000 olsun. bunların 5000i erkek ve 5000i kadın diyelim. eğer "bilmemne araştırmalara istatistiklere göre 5000 kadın dayak yiyor" deyü haber yaparsan; "bu ülkede kadına şiddet var" ideolociklerine malzeme olur, meşruiyet kaynağı kazandırır. halbuki 5000 erkek de dayak yemektedir çeşitli sebeplerle, ama haberde sadece "5000 kadın" geçtiği için erkek yok sanırsın. "kadın cinayetleri arttı" deyü dillendirilen şeyler için de aynısı geçerli.

demişsin ya, "dünya çapında daha çok irdelenen" diye, işte bu yüzden. bundan sonra habere itibar edenlerin, ondan ideolocik zeminde olsn siyasi zeminde olsun nemalananların söylemi hazırdır: "bu kadınlar mecbur olduğu için böyle bıdı bıdı" ilk söylenen de genellikle iki şeydir: "ekonomik özgürlükleri yok" "kahrolsun gelenekler ilkel ataerkiller bıdı bıdı"

böylece kurtuluşun (liberation: liberalizm?) ekonomik özgürlüğü olan, çalışan, geleneği banal bulan falan "modern kadın" olmakta olduğu düşüncesi pompalanır. (denize düşen yılana sarılır)
al sana kapitalizme iş gücü, al sana "modern kadın"ın tüketeceği ne varsa onlar için milyonlarca müşteri. bir de "feminizm" falan sektörü, endüstrisi tabi. bunlar hakkında yazıp çizenlerin aldığı cukkalar gibi gibi şeyler. hepsi bunun devamlılığını, sistemin işleyişini sürdürmek için söylenegelen şeyler.

ayrıca "5000 kadın şiddet görüyor"da ben şu ana dek sadece yer yer "kocalarından"ı gördüm; bazen aktarım öyle oluyor ki kadını döven kadın mı erkek mi neyin nesi kimin fesi onu da anlayamıyosun.

şiddet mi? şiddet insanın doğasında vardır. onu kentlere, yerleşik yaşama hapsedince bir yerden patlıyor, birilerine patlayıveriyor.

kadınların şöyle bir suçu var: atarlı tutarlı, şiddete meyilli erkeklere gaz veriyorlar, beğeniyorlar. sonra bir gün o şiddetin kendilerine de gösterileceğini düşünmüyorlar.
sevgilisine dayak atan adama asla müdahele etmem o yüzden.

@dafaiss,

sizi de 3 kişinin yanına 4. olarak ekledim. şahsen gayet ışıl ışıl oldum şu an. tabire bakmayın gayet ciddiyim :D

teşekkürler :)

şiddet bağırmak veya vurup kırmaktan ibaret sanılıyorsa, evet dediğiniz doğru, zira istatistikçiler ya da bu olayların çetelesini tutanlar da öyle yapıyorsa onlar da aynı yanılgıya düşüyor demektir. yahut şahsen doğrudan ya da dolaylı bir kadının dövüldüğüne şahit olmadım, şimdi aynı iskandinavyada olmaz öyle şey diyenlerin aldığı tavır gibi "kimse şiddet uygulamıyor türkiyede ben görmedim" dersem sığlaşmış olurum.

şiddet bunlardan ibaret değil, her tür reklam bir şiddet ürünü, pornografi şiddet, insanların makine gibi her gün x saat çalışmasını istemek şiddet, pek gelişmiş iskandinavyadaki isveçin insansız uçaklarını afganisanda deniyor olması bilinmesine rağmen iskandinavyalıların mühendis olmak ve onları tasarlamak isteyişi şiddet, iskandinavyalıların "en gelişmiş" olduğuna dair inancını herkese dayatmaya çalışmak şiddet, "iskadinavyalılar gibi modern uygar" olmanın hepimizi için iyi olduğu iddiasını orda burda mutlak gerçekmiş gibi pompalamak şiddet içeren bir davranış, iskandinavyadaki metal gruplarının müziği de şiddetin bir tezahürü. benim şiddet şudur budur diye yazmam da şiddetin bir türü pekala.

cevap hala aynı, insan geyik avlayıp odun kırması gerekirken evlere kapanır, kapatılır, rutine hapsolursa, hapsedilirse; şiddet biçim değiştirir sadece.

değil ama, kabul edilmesi için alelade bir okumayı aşman lazım. mesela örnek kitap okumaları bulup dinleyebilir, kendininkiyle kıyas edeilirsin.

Biraz dikkat ve özenle hallolabilecek bir şey.

Ancak anadilin Türkçe olacak ve şiven olmayacak. Birde internetten bulabilebileceğin bir takım kuralları (bölüm ayırma, dipnot okuma, kapak tasviri vs) var. Onlara uyduğun zaman sıkıntı olmaz.

Stüdyo'da da, oda'da da kayıt yaptım. Stüdyo doğal olarak dn güzeli.

ev ortamı pek müsait olmuyor ne kadar ihtimam gösterseniz de, türgök'ün şubeleri ve şubelerinde bu iş için stüdyoları var. şayet kabul edilirseniz okuma için (önce bir deneme kaydı alıyorlar) oraya da bir bakabilirsiniz.

Oncelikle hep riddick 1 var derler ama ben hic izlemedim. Riddick 2 ve 3 u izledim. Belki riddick 1 izlemesimdir de haberim yoktur. Yani anlayacagin konu baglantisi yok.

2nin sonunda olaylar olaylar oluyor buralari anlatmayim ama nihayet riddick basa geciyor.3 de ise basa gecen riddicke bir komlo duzenliyorlar. Filmde hayatta kalmaya calisiyor.

Bu kadar.

neyse eyvallah piç bilek'ten başladım ben.

pitch black ile the chronicles... bağlı da yeni bir film var ya ondan emin değilim.

yaptırma

naapsan sen hakkatten?

çok duygusal kalp kırılmasın.

Turkcesi?

Cince - arapca vs yazi dovmelerinin b*ku cikti artik, yaptirma.

Arapça dövmeden dolayı bıcaklanıp öldürülen biri vardı? hatırladınız mı?

arapcada istiklal marsinida yazsan, bakarada yazsan, makarada yapsan ayni goruntu. genel olarak benim hosuma gidiyor arapca yazi stili estetik olarak. istiyorsan yaptir.ama yaziyi facebook hesabina yada arabanin arkasina yazdir, vucuda resim en guzeli.

araplara terörist gözüyle bakıyor artık diğer milletler..

farsça, anlamı şu;

Perîşan kalbime hayat, karışmış aklıma istikâmet ver…

daha kısa bişy seçebilirsin

mesela arapca "hem evimi veriyorum hem azar isitiyorum" yazdir. sonra suriyelilere hava at.

arapça değil farsçaymış. seviyorsan yaptır bence.

dua mı ediyorsun dövme mi yaptırıyorsun

neden farsça ? yani önemli birinin önemli bir sözüdür ve farsça söylemiştir tamam da böyle sadece "anlamlı" bir lafı farsça yazdırmak sırf anlaşılmaz olma çabası gibi algılanmaz mı ?

yaptırma

Hristiyan tespihli ay. Herkes hristiyan olacak birgun mu demek istiyor acaba?

dinler eşittir diyo da olabilir.

tr.wikipedia.org

"Milliyetci satanistim" Salladim.

özel bir anlamı yoksa aklıma ilk getirdiği şey bizans, ikincisi satanizm. bunun bir sentezi varsa o olabilir.

"ama en önemlisi de çok güzel olduğun için."

bunun iltifat olduğunu kim söylemiş? bu da bir cins hakarettir bana göre. "herkes"li cümlelerle genellememeyi dene.

@hiko seijuro anlamadım? ben zengin erkek = güzel kadın demedim ki. nasıl denktir ki biri iltifat oluyorken, diğeri neredeyse hakaret oluyor ?

@devilred peki şöyle sorsam. erkek kadına "çok güzelsin aşkım" deyince iltifat olur mu? kadın erkeğe "çok zenginsin aşkım" derse ne olur ?

Yok artiik ya. Nesi kufure giriyo? Herkes zengin olabiliyo mu? Olamiyor. Zengin olmak ki bence ciddi anlamda zengin olmak, yaraticilik isteyen, basari/caliskanlik isteyen, ozveri ve fedakarlik isteyen bi sey. Simdi burada atip tutarlar "Kolay yeaa" diye, kolaysa herkes zengin olsun o zaman. İ ih kabul etmiyorum o yuzden kufur gibi etkisini.

Soyle dusun, adam kadini salt guzel oldugu icin tercih ediyor. Yani herkes tarafindan belirlenen bi guzel standartinin ustunde oldugu icin. Kiz bencil, vefasiz, cirkef, para avcisi bi kadin olabilir. Ama adam kisiligi cope atip, guzellige odaklanarak boyle bi tercihi yapiyor olabilir.

Ve bence==> Herkesce cok guzel oldugu zaten bilinen bi kiza "cok guzelsin diye senle evlendim" demek, "cok zengin oldugun icin senle evlendim" demekle hemen hemen ayni.

o zengin koca bulma isteğine bir bahane.

Erkek güzel kadın arayacak , kadın da yakışıklı erkek arayacak. Bundan doğal ne olabilir ki ? bu sadece bizim ülkede aykırı karşılanıyor. Ondan sonra karısını aldatan adamlar, kocasını aldatan kadınlar..

Bir insan çekici bulmadığı biriyle neden yatağa girsin yahu ? ben çocuk sahibi olacaksam evlendiğim kadının fiziksel özelliklerini çocuğumda görmek isterim.

gerek kadın gerekse de erkek için doğal olan " güzel-yakışıklı olduğun için " olmalıdır.

kadın da adama "çok yakışıklısın aşkım" der ve sorun çözülür. soruya bak yarabbim.

illa genelleyeceksek kadınlar zengin erkek ister demek yanlış olur. kendilerine çok para harcayan erkeği ister -belki. o da emek harcamak gözüyle bakarsak. pinti bilyoneri ne yapayım?

yani güzel olmanın erkekte karşılığı düşünceli olması olabilir.

@devilred cık. cevabını beğenmedim.

işine gelmeyen cevabı beğenmemen pek olası tabii. ama ortaya attığın teze, sırf sen beğen diye katılamayacağım, üzgünüm.

@empedokles bana da hep mantıklı gelen o oluyor. yani genelde estetik erkeklerde birinci plandayken, kadınlarda nasıl para olabiliyor anlayamıyorum.

@devilred katılmanı beklemiyorum. sadece o cevabın tatmin etmedi, ilk cevabının aksine.

ne demeye çalıştığımı anladığını sanmıyorum açıkçası. para ve güzellik denk değildir birbirine, birinin güzelliğini paranla satın almaya kalkarsan (bu cümlenin devamı gelmese daha iyi)...

bir kadına güzelsin deniyorsa bunun karşılığı yakışıklısın olmalı. güzellik ve yakışıklılık gören gözdedir, mükemmel olmaya da gerek yok. güzelliğin/yakışıklılığın yanına eklenen kişilik özelliklerine bakmalı asıl insan. bir insanı değerli kılan kişiliğidir zira.

Cok guzelsinin karsiligi cok yakisiklisindir. Yani kisi kasar diilse adamin zenginliginden ziyade karakteri ve gorunusuyle ilgilenecektir. Erkek taraf da ayni sekilde guzellik ve karakter.
Guzelligin karsisina para koyanin ya tipi yoktur ya da baska kompleksleri vardir. Bu biraz bana turk erkeklerinin bahanesi gibi geliyor ya. Adamda zaten incelik yok, tip yok, karakter yok diyor ki tercih edilmiyorum cunku kizlar arabaya voroyo omo yooo. Ya cok ayip olucak belki ama burada bir arkadasimiz var mesela bilkentli, arabasi var, parasi var ama forever alone :| yani guzelligin ya da kadinin karsiligi para diil.
Kizlar icin;
Ne demek erkekler guzellige bakiyo biz de para isteriz? Sen de yakisiklilik bak o zaman diyorum ben.

@devilred şimdi anladım ki sen soruyu yanlış anlamışsın. ya da ben anlatamamışım. neyse çok da önemli değil zaten.

@madeleine elster, anladığım kadarıyla sen benim argümanı destekliyorsun?

ahah şaka mısın yahu? madeleine ile tıpatıp aynı cevabı veriyoruz ama ben anlamamış oluyorum?

Ben de madeleine ve devilred ile aynı yanıtı verdim.

Ama anlamamış gibi bir soru sordun.

kadın ve erkek arasındaki çekimi yaratan temel etmen cinselliktir. Bu nedenle güzel kadın-yakışıklı erkek istemek kadar doğal bişiy yoktur.

ben zekaya, muhabbete önem vereceksem bu benim olsa olsa normal arkadaşım olur. Karım,sevgilim her kimse işte onun diğerlerinden farkı aynı zamanda cinsel bir paylaşımda bulunmamdır. Bu sadece dış görünüşün %100 önemli olduğu anlamına gelmez. Güzellik % 75 ise diğerleri de kalan kısımdır.

Ne kadınlar var mesela birlikte olduğu adam onu dövüyor parasını alıyor elinden vs. ama kadın onu yine de seviyor. Böyle adamın huyu güzel olablir mi olamaz.. demek ki kadın onu seviyor beğenior, çekici buluyor.

bi dk lan kimse mi ne sormak istediğimi anlamadı? ben de zaten "güzel kadın" parametresinin karşılığının "yakışıklı erkek" olması gerektiğini düşünüyorum. ama verdiğim entry'de yazar "zengin erkeğin" karşına "güzel kadını" koymuş. bunun yanlış olduğunu örnek vererek kanıtlamaya çalıştım. ve karşı argüman istedim. siz bana yine aynı şeyi söylüyorsunuz ? neyse hepsini tikledim amk

valla kimse kusura bakmasın ama ikiside aynı. sadece erkekler güzel kız isteklerini haklı göstermek için ikiyüzlülük yapıyorlar.

adam diyor ki misal 'kız çok güzel o yüzden birlikteyim, kızdan ayrılamıyorum çünkü güzel -onun kadar güzelini bulamam, kıza bir baktım aşık oldum...'

burada vurgu yapılan şey ne? güzellik. yani adam 'çok iyi/fedakar/eğlenceli/neşeli' diye kıza aşık olmuyor. bilinçaltında 'off ne hatuna kayıyorum, yanımda onla mekana girince tüm erkekler nasıl kıskanıyor, sevgilim arkadaşlarımın sevgililerine bin basar ben bizimkiler bir kaç gömlek iyiyim' diye ego tatmini yapıyor. yani bir yerde 'güzelliğin gücünü' kullanıyor. evlenirken de çocuk annenin genlerini alırsa güzel/yakışıklı olacak, yani gene fiziksel avantajının gücünü kullanacak.

kadında zengin erkek araken gene güce bakıyor. çünkü zenginlik daha iyi bir ortam, kendin gibi zengin insanlarla yaptığın bağlar var ortada. sosyal çevrenden gelebilecek bir güç var. kadın da bu güce yöneliyor ve çocuğum olursa iyi eğitim alır, bu çevrede büyür diye zengin kocaya kapak atmaya çalışıyor.

zenginlik de güzellik de güç demek. bu yüzden insanlar ona sahip olmak istiyor. iki grupta en ilkel üreme güdüleriyle soyunu korumaya çalışıyor ama kadınlar erkekte zenginliğe bakınca fahişe çünkü karaktere önem vermiyor peki kadında güzelliğe bakan erkek bu durumda ne oluyor?

aklı başında olan, azıcık karakteri olan hiçbir kadın kendisiyle "en önemlisi de çok güzel olduğu" için evlenilmesini istemez. güzel olmak da bir kriterdir lakin yanına başka kişilik özellikleri de eklenmelidir. yoksa dışarıda güzel insan çok, nerede kaldı bunun "özel"liği? erkek tarafı için de aynısı geçerli. bu denklemde paraya yer yok ama.

@you are my lethe " kadınlar erkekte zenginliğe bakınca fahişe çünkü karaktere önem vermiyor peki kadında güzelliğe bakan erkek bu durumda ne oluyor? "

kadın neden erkekte karaktere değil, yakışıklılığa bakacak. 2 saattir ne yazıyoruz ne diyoruz burada. kadın maymun gibi adamla sevişip kendini çok mu güçlü hissedecek. Arnold gibi vucudu olan bir adamla 1.50 boy ama zengin adamı aynı ortama koy hangisi siklenir.Sen gücü yanlış tanımlamışsın.

hala şunu 'ilkel güdülerle kadın güçlü erkeği arar" diye açıklayanlar, lütfen bitin, mağaradaki argümanı kullanmaktan sıkılmadınız mı?

soyunu korumak? pardon sırtlan sürüsü müyüz? ufkunuz biraz genişlesin lütfen.

@bay merakli, olabildigince soruna cevap seklinde yazmaya calistim. Mesela you are my lethe'nin goruslerine katilmiyorum cunku o da guzelligin karsisina parayi koyuyor. Devilred'e katiliyorum. Guzellik=yakisiklilik,cekicilik,karizma vs. Ama karizma esit degildir guc, para, cevre. Bunlari aramak modern fahiselik.

evet bu olayı ilkel güdülerle açıklıyorum çünkü insanlar olarak ne kadar kompleks varlıklar olduğumuzu düşünsekte aslında hala ilkel güdülerle yaşıyoruz.

ben olaya güzel kadın= yakışıklı erkek demedim. sadece ikisininde altındaki güç isteğinden bahsettim ve dikkat ederseniz 'çocuk annenin genlerini alırsa güzel/yakışıklı olacak, yani gene fiziksel avantajının gücünü kullanacak.' dedim. yani yakışıklılığı güzellikten ayırmadım. eğer zengin kadının yakışıklı erkek araması deseydik gene aynı argümanı ortaya koyardım zira yakışıklılık da güç demek tıpkı zenginlik gibi.

en güzeli zengin adamla evlenip yakışıklı adamla sevişmek.

uu beybi..

heff. yine aynı terane. asırlar geçti ama hala neandertal'iz lethe, bilim zerre gelişmedi, tıp ve psikoloji zaten yerinde sayıyor söylediğine göre, sosyolojiye girmiyorum bile zira toplum olamadık dediklerine göre.

neden hepiniz carl jung kopyası tribindesiniz? herkes sizin gibi düşünmüyor, yani ben kendime göre alfa kadınımı buldum, sözleri, kurduğu cümleler, dünya görüşü, karakteri beni çeken şeyler, güzel bir kadın, ama onu soyum alfa olsun diye sevmiyorum, bilakis o 1.56 boyunda ben 1.65, gayet "ehehe şunlara bak" diyebileceğiniz bir çiftiz, o da bu görüşü sığ buluyor açıkçası.

herkes alfa'yı arasın, doyçland über alles, üstün ırk yaratalım.

ben Wolverine değilim, o da rogue değil ama mutluyuz.

çiğsiniz.

@devorgilla the gunslinger dedklerimden nasıl tıp gelişmedi, sosyoloji gelişmedi çıkardın anlamadım. anlamaya da çalışmayacağım. kendi argümanını haklı çıkarmak için söylediğimle alakası olmayan bir yere çekmişsin. zamanında tüketici davranışlardında seksler konulu bir ders aldım, öneririm. insanların seks davranışlarının altında hep güç vardır.

sevgilinle mutluluklar dilerim. zira ben insanların görünüşlerinden çok karakterlerinin ön planda olması gerektiğini düşünüyorum. her ne kadar kısa boyluyum vs desen de inan bana sende ilişkine baktığında altında bir güç dengesi olduğunu göreceksin.

neyse benim artık yatmam lazım. malum yarın işe gideceğim, çalışacağım ve zengin olup, yakışıklı erkekle evleneceğim. evleneceğim ki çocuk babasının fiziksel özelliklerini, annesinin ona sağladığı zenginliği alıp yakışıklı, iyi eğitimli bir kerata olsun.

çiğ de değilim. sadece hayal aleminde yaşamıyorum.

derine inersen anlayabilirsin. sosyoloji toplumbilim, e biz hala ilkel güdülere sahipsek toplum olarak zerre gelişemedik ki zaten çok kompleks bir yapıda olduğumuzu zannediyormuşuz, ama ilkelmişiz, kadın güçlü erkeği ararmış, erkek de güzel kadını, bunların hepsi de kaliteli gen ve soyun sağlıklı devamı içinmiş.

sığ, çiğ.

çizgi çok dar, uzat onu lethe, lazım olur ileride.

nginlikten kasıt para herhalde, eğer öyleyse "zengin"in sana göre bana göresi olmaz pek sadece azı çoğu olur, birisi zenginse zengindir. ama güzellik bu açıdan bakıldığında benzer değil zenginlikle. bilakis, güzelliğin sana göre bana göresi var evet bu bir, ayrıca güzelliğin çoğunlukça kabul görmüş olan bir çeşidi de var. hangisini kastettiğine göre her bir kişinin cevabı değişebilir. soru bunları keskinleştirmeyip, muğlak bırakınca; cevaplar da polemiğe dönüşmeye mahkum oluyor haliyle.
kadının para=güç-->neslini devam ettirme ihtimalini yükseltme ve hem kendinin hem yavruların güvenliğini sağlama; erkeğin güzellik= fiziki doğurganlık emareleri ve sağlıklı yavrular verebilcek intibası uyandırma denklemlerine uymayışı için de diyorlar ki:self-destruction'a meyil ediyoe.

Zenginlikten kasit guctur. Yani kadindaki guzelligin erkekteki karsiligi guctur.
Kadinlar guzel olmak icin o kadar caba harcayip sonra guzel olduklari icin secilmeye kizmamalilar. Genelleme yaparsak kozmetige, giyime, bakima harcadiklari vaktin onda biri etmez kisisel gelisime harcadiklari vakit. O sebeple guzel olduklari icin secilmek de rahatsiz etmez. Aldatildiklarinda bile ya bir de o kadar cirkin biri ile aldatmis ki... benden guzel olsa gam yemem muhabbeti yapar cogunlugu. Sevgililerinin etrafindaki zeki, kulturlu ama kendilerinden daha cirkin bulduklari hatunu degil de salt guzel olan hatunu kiskanirlar. Simdi guzel olmasaydim beni sevmezdin yani diye kizacak karakterdekiler cok azdir.
Kadinlar kelime secimlerinde cok daha iyi olduklarindan ve dili manuple edebilme yeteneklerinden oturu cunku sen zenginsin yerine cunku sen guclusun, agirligin var derler. Salt para icin olmuyor o isler. Bir kere o hissi yasadi mi kendini prenses goruyor first lady goruyor. Zengin olan esinin sevgilisinin her yerde bir agirligi, gucu oluyor. Herkes yasadigi hayata gipta ediyor ona gore. Bu adam ona sinif atlattiriyor. Yani sevmedigi birini zengin oldugu icin secmiyor ki. O zenginligin o adama kattigi guce hayranlik duyuyor. Kendini kaybediyor.
Basit dusunumce durum bu. Ortamin havali kisisine asik olmak gibi dusunmek lazim.

@qevorgilla the gunslinger: senin "sığ" diye nitelediğin şey gerçeğin bizzat kendisidir. bunu kendinden örnek vererek çürütemezsin; insanlık tarihi senin ve sevgilinin boy ölçülerinize göre gelişmiyor, geçiniz.

bir kadın olarak söylüyorum bunu, kadınlar güç arar ve güçten etkilenir, bu çok net. ha kimileri bunu hayat felsefesi haline dönüştürür, kimisi de güç yanında başka kriterler de arar ama hepsi arar. güçten kasıt her zaman maddi zenginlik olmayabilir, fiziksel veya beyinsel güç de bu kategoride sayılabilir. ama her durumda para önemli bir kriterdir. çünkü para kazanmış adam kadının gözünde beceriklidir, çalışkandır, kafası çalışıyordur, kurnazdır ve hatta şanslıdır. bu özellikler de kadını çeker. şimdi ben beş parası olmayan, bir baltaya sap olmaktan aciz bir adamla beraber olmam mesela, istediği kadar yakışıklı olsun. ne yapıcaz, çay bahçesinde mi takılıcaz akşama kadar?

o yüzden hiç sığ mığ diye olayı ucuzlaştırmaya gerek yok, durum budur. kadının güzelliğinin karşısındaki şey erkekteki güçtür, yakışıklılık değil. buna sabaha kadar itiraz edebilirsiniz, kendi boyunuzdan da örnekler verebilirsiniz ama sonuç değişmez. hiçbir kadın kendi rızası ile çulsuz, hiçbir baltaya sap olamamış bir adamla beraber olmaz, olmak istemez. ha şartlar zorlamıştır, işin içinde başka parametreler vardır, o ayrı.

"çulsuz" diyerek zaten zihniyetinizi belli ettiniz. çirkin bir etiket aslında o, ama sizin kadar çirkin değil.

İnsanlık tarihi nedir ya? sen ve senin gibileri mi referans alıyor insanlık tarihi?

vereceğin uç örneklerle mi destekleyeceksin sığ argümanını?

bu kadar yapay ve metaya dayalı insan ilişkileri inanılmaz sağlıklı, o vakit sevgilin sen yaşlandıktan sonra senden daha genç birisi ile olsun, sonuçta yaşlandın ve memen sarktı, minor ve major labia'n karardı, ama adam hala dinç? güçlü?

sığlık burada işte, temel olarak aldığınız şeyler.

samimiyetsizlik de burada iştem

saman mı var kafanızın içinde çok merak ediyorum.

@devorgilla the gunslinger: mevzuyu oldukça kişisel algılayıp, sanki buradaki insanlar sana özel olarak bir mesaj vermeye çalışıyormuş gibi gereksiz sert bir üslupla kafa göz yarıyorsun, hiç gerek yok. bu konuyu kendi kendine dert edindiğin ve kendince bir savunma mekanizması geliştirdiğin şu saldırgan tavırdan belli. sana bir şey diyen yok, sevgilinle mutluysanız ne güzel.

kadınların güç aradığı ve istediği insanlık tarihi kadar eski bir gerçektir, bunu kendinden yola çıkarak çürütemezsin. sevgilinin sana "katılıyorum aşkım, çok sığlar gerçekten" demesi de bu argümanın hiçbir düzelemine denk gelmez, öyle düşünmüyor olsa bile "valla şekerim ben de isterim şöyle 1.90 boyunda güçlü ve zengin bir adam ama napalım elde sen varsın" demesini beklemiyoruz heralde?

sadece kendinden yola çıkarak vardığın sonuçlar ile insanlara "sığ" demek de muazzam bir ironi, çok hoş. mağaraymış, haha şimdi ellerinde akıllı telefon var diye kadınların en temel içgüdülerinden birinin yok olduğunu mu sanıyorsun? o mağara döneminden kalma ve hiçbir mantıklı açıklaması olmayan "panik ataklardan" muzdarip hala insanlar.

varsa elinde sosyolojik tespitler, bilimsel araştırma ve makaleler gel tartışalım. ama her cevabına sanki çok matah bir şey söylüyormuş gibi "sığ!" diye bağaracaksan, hiç yorma beni.

öncelikle "çulsuz adamla olmam, ne yapacam akşama kadar çay bahçesinde mi takılacağım?" diyen bir beyinin makale ve bilimsel araştırmadan bahsetmesi de çok ironik olmuş.

sen nesin? senin rolün ne ilişkideki? asalak/parazit misin? bir şey üretmiyor musun? elindeki tek meta güzelliğin mi?

sığlık bu işte.

para önemli bir kriter.

osmanla birliktesin, osman para babası, yakışıklı, ama bir ihaleye girdi ve patladı, ne olacak? "osman kusura bakma ama artık ahmet ile birlikteyim, o senin gibi çulsuz değil" mi diyeceksin?

al, iğrençsiniz.

kişisel algıladığım bir olay yok, kafa yapınızdan iğrenişimi dile getiriyorum.

hazmet.

hazmet? ah canım ya. arkadaş senin karşında yurtdışında burslu master yapmış, şimdi de kendi avukatlık bürosunu işleten ve aslanlar gibi paralar kazanan bir kadın var yahu? ne parazitliği? terbiyesiz olunmasın rica ediyorum, ayıp denen bir şey var. güya kadınları savunuyorsun kendi çapında ama karşındaki bir kadına alenen hakaret ediyorsun, kendine yakıştırıyorsan şu tavrı, eyvallah.

belli ki kişisel hezeyan çok derin ama ben yine de açıklayayım, sözleşme hazırlamaktan beynim yandı, iyi geliyor kafam dağılıyor. "kadın güçlü erkek ister" demek, "kadın ilişkide parazit gibi davranır" anlamına gelmez bir kere. kadının güçlü erkek istemesinin altında kendi güçsüzlük algısı yatmaz, bu iki şeyi birbirinden ayıralım. kadının kendi güzelliğinden başka bir şeyi olup olmaması da bu tartışma bağlamı dışındadır zira kadında güzelliği arayan, onu bir parametre olarak sunan erkektir, kadın değil. bu tartışma "kadınların talepleri" üzerinden yapılıyor. kendini haklı çıkarmak adına konuyla ilgisiz parametreleri sokarak bir yere varamazsın.

verdiğin türk filmlerinden fırlamış osman ve patlayan ihale örneği ise abesle iştigal. ben sevgilimden istediğim gerekçe ile ayrılırım, senden izin alacak değilim. hatta hiçbir zenginliğini kaybetmemişken de "daha iyisini" bulduğum için de ayrılabilirim, "yatakta iyi değil" diye de ayrılabilirim ve hatta "boyu kısa" diye de ayrılabilirim. insanların gerekçeleri kendilerini ilgilendirir. sana da bu gerekçeler üzerinden sığlık tanımlaması yapma hakkını vermez. mesele yazı dilinden sığlık çıkarmak ise sen bunun nadide örneklerini verdin zaten, eline kimse su dökemez sığlık konusunda.

ben meslek itibariyle bu saldırgan tavırlara alışkınım, insan olarak da rastladığım ve bir derdini/kompleksini gizlemeye çalışırken aşırı saldırganlaşan ilk insan sen değilsin ama çok belli ediyorsun, onu söyleyeyim.

bak tekrar yazıyorum, ben dahil olmak üzere kadınların hiçbiri "çulsuz adam" istemez. hatta tekrar edeyim "çulsuz adam". sen "aaa çulsuz dediii hii" tribine istediğin kadar girebilirsin, kullanılan bir kelime üzerinden ad hominem denizlerinde boğulabilirsin ama bu gerçeği değiştirmez.

senin argümanda kullandığın teknik şu: "kadınlar çulsuz adam istemez" önermesi üzerinden "kadınların başka hiçbir parametresi yoktur, sadece çulsuz olmasın yeter" gibi bir sonuç çıkarıp bunun anti tezlerini diziyorsun bana oldukça yavan bir üslupla. "o halde baklava gerçek değildir" durumu yani özetle. ondan sonra da kadınların tek parametresi buymuş gibi sadece bu parametreyi genele yayıp onun üzerinden "ya osman fakir olursa, terk mi edeceksin :/" gibi aristoyu mezarında takla attıracak bir mantık yürütmesi yapıyorsun.
kadınlar çulsuz adam istemez demek, sadece zengin olsunlar gerisi önemli değil demek değildir bu bir, bunu tek parametre olarak kabul etmediğin senaryoda da "osmana ne olacak, osman :/" sorusunun da ne kadar zorlama ve abes bir soru olduğu da ortaya çıkar, bu da iki.

tartışmalarda diyalektik hileler kullanılır, insanlar bunların çoğunu farkında olmadan yaparlar. senin yaptığın şeye de genel anlamıyla "sonuç uydurma" ve "karşı örnek uydurma" deniliyor ama çok acemice yapıyorsun bunu. biraz diyalektik ve argüman yaratma/çürütme üzerine çalışman lazım.

osman :/

Kadında güzellik beklentisi sadece dış görüntüden ibaret değil aslında. Kadınlar çoğunlukla özgüvenlerini güzelliklerinden alırlar. Çirkin kadında daimi bir gerginlik oluyor. Ondan erkeğin beklentisi daha genel sonuçlar doğuruyor aslında.

neyse sonuç olarak zengin koca arayan kadının, güzel kadın arayan erkeğe göre farkı kimine göre var, kimine göre yok. bunu zaten biliyorduk. ben tartışma bu şekilde dallanıp budaklanmasın diye basit bir örnek üzerinden gideriz demiştim ama olmadı tabii. sağlık olsun.

sikerim kurt indi bi kere. bana göre değil. tuvalet sorun, gıdaları temizlemek sorun her şey sorun. ciddi manada goygoy yapılacak muhabbet değil panpa. benim işim değil mesela tatilde birkaç gün kamp yapmıştım kampta bile cinnet geçirdim.

en iyisi, dağ tepe gitmek isteyen için karavan almak. onda da tipini beğenmezse öldürüyor millet.

Into the wild izle iyice gaz versin hocam. ben de çok planladım ama şu anki yaşamamıa çok zıt.

o filmi birkaç sene önce izlemiştim. gaz değil, arada gidip geliyor bu istek.

yaşayanlar var işte, bunu becerenler var. bir şekilde yapabiliyor insanlar.

onu kastetmediğinizi biliyorum ama yine de söylemeden geçemeyeceğim. maalesef öyle kapitalizmden pek kurtulunmuyor.

su,elektrik vb. hizmetler için belediyeyle,kaymakamlıkla vb. ile mecbur ilişki kuruyorsun. çevreyle -köylüyle,kasabadakilerle,ormancıyla şunla bunla- ilişkiler(mecbur),ailenle ilişkilerin,arkadaşlarınla ilişkilerin her şey bir yerden seni modern hayata zorla bağlıyor, bağları koparmak çok çok zor.

biraz boş laf oldu ama canım sıkılıyor bir yandan da.

www.youtube.com

2.50'den itibaren izlemeye başla, belki senin için bir adım olur

www.megep.meb.gov.tr

elektrik konusunda güneş enerjisi sistemleri var. bilgisayar, e book reader, mp3 player gibi cihazları kullanmak için fazlasıyla yetiyor, odalarda ampul bile yakabiliyorsun. bundan tamamen kurtulmak imkansız evet. ama ne kadar fazla uzaklaşırsan o kadar iyi değil mi?

(bkz: ilkbahar sonbahar)

Ben yapmadım, kapitalizmi seviyorum.

arada gelip gidiyorsa bu istek, bence en azından olaya bir adım yaklaşabileceğin hareketin içerisine girmen isabetli olabilir.

mesela:

ormanevi.org

ormanevi.tumblr.com

bir süre benzer deneyimi deneme şansına sahipsin bu sayede.

bu arada böyle planlar duyduğumda da aklıma stewart lee geliyor :) www.cloudy.ec (youtube'dan sildirmiş bbc)

Ben düşünürüm ara ara..
En çok istediğim şeylerden biri, şehrin gürültüsünden kurtulup sessiz sakin bir yerde kendi kendime yaşamak..
Kolay adapte olurum diye düşünüyorum, yoğurdumu, tere yağımı, makarnamı kendim yapıyorum zaten.. Bir inek birkaç tavuk olsun yaverim geçinip gideriz gül gibi..
Ama zor işler bunlar kolay değil maalesef, memlekette emekli olunca bile doğru düzgün yaşayacak halin kalmıyor ki, en olası gelecek planım emekli olduktan sonra tasımı tarağımı toplayıp Çanakkale'ye yerleşmek olabilir..
Çiftlik evleri kim ben kim yahu fazla hayale dalmak istemiyorum bu yüzden..

i.hizliresim.com

en güzeli şehre bi kaç saat mesafede ama köy gibi bi yerde ufak bi evin olacak. sürekli değil de arada bi gidip kafa dinlicen.
yazlık hesabı.
modern hayattan kopmak çok zor.

Çok basit bir iş değil o. Kurt inebilir, ayı çıkabilir, böcekler zaten standart...Yani suyu taşırsınız, taşıma suyla değirmen de döndürürsünüz istedikten sonra ama insan kendi yaşam alanını kendine göre değiştiren bir canlı. Şehirde doğup büyüdüyseniz şu saatten sonra biraz zor yaparsınız bunu. Elbette imkansız değil. Bu arada Serdar Kılıç belgesellerini izleyebilirsiniz. Özellikle de Doğada Tek Başına serileri. Youtube kanalı var.

Bu arada kapitalizmden kurtulup demişsiniz, o hepten zor, imkansıza yakın. Kendinize kütükten bir dağ evi yapmaya karar verirsiniz, sonra gidersiniz organize sanayi sitesinden kredi kartıyla kütük alırsınız. Yani sistemden tamamen ayrılmak baya zor.

9-10 yıl sonra yapacağım
İsfahan'da 30 m2 bi evde, kendi tarlamdan kopardığım domatesle mutlu olmayı deneyeceğim

(bkz: ergüder yoldaş/@ytse jam)

helal lan kim tutar sizi. siz bu gidişle kapitalizmi yıkarsınız.

kapitalizm senin içine işlemiş. hem her şeyi garanti altına alacak hiç zorluk çekmeyeceksin hem de neymiş efendim kapitalizmden kurtulacakmış. yok öyle olmuyo, önce içindeki garantici rahatperest konformisti temizle. yoksa bu hesaplar beyhude.

Kapitalizm mitolojik bir tanrıdır arkadaşlar siz çok yanlış anlamışsınız. Yenmez o. Çiğ çiğ hiç yenmez.

Zor. Ben kapitalist dunyaya raziyim:)

araziyi satın alarak dedin ya, hah işte kapitalizmin kucağındasın zaten :)

benim de var çiftlik hayalim ama kapitalizmden kurtulmak için değil, şehir hayatından kurtulmak için.

bu tür yaşamı seviyorsan kapitalizmden kurtulmadan, aksine ucundan yararlanarak böyle bir hayat sürebilirsin.

hayvancılık yada tarım yapabilirsin.

yok ben tamamen robinson crusoe olacağım dersen o da mümkün.

su için kuyu açarsın, tuvalet için çukur kazarsın. elektriği unut, ha yok ben hem robinson crusoe olacağım hem internete gireceğim dersen yaş o iş :)

Tropikal bir adada yasama hayalim var. Kapitalizmden kurtulmayi dusunmem, alisverise devam.

3 gün internete girmiim kafayı yerim. eskide kalmış o maoculuk fantazileri.

deneyin muhakkak.
kapitalizmin niye süper bişi olduğunu başka şekilde anlayamazsınız çünkü.

tuğba günal ve birhan erkutlu'nun uzun yıllardır sürdürdüğü deneyim için: ekinvedoga.wordpress.com

www.milliyet.com.tr

bence ekolojik çiftliklerde (bkz: tatuta) gönüllü olarak böyle bir yaşama ne kadar yatkın olduğunuzu deneyebilirsiniz.

Çift taraflı, süngerimsi, kuvvetli bantlar var onlarla bir çok yerinden yapıştırın sorun olmaz.

IKEA'da da benzer yöntemlerle asılan çerçevesiz aynalar satılıyor meselâ...

İkeaya yorar dersen koctastada var.

küçük plastik zımbırtılar var dübelle duvara çakılan
o kadar uğraşamam diyorsanız silikonla yapıştırın gitsin, ben olsam banda pek güvenmezdim

adhesive putty denen nane. uhu patafix gibi. scotch'un var bundan. ayna gibi ağır materyalleri taşıyacak kapasitede olanları da var. üstelik dilediğin zaman sökebiliyorsun, kalıntı bırakmıyor. scotch dediğim de 3m innovation'ın markası. yani ikea'da veya koçtaş'ta muhakkak bulursun. avm'lerdeki büyük kırtasiyelerde bile bulursun. üstünde heavy duty yazanlardan alırsın.

benimki düşüp parçalanmıştı.

duvarda aynanın ebatına uygun bir oyuk açmak işe yarayabilir. silikon gibi bişeyle de desteklersiniz, sadece silikon yapıştırıcı vb. aynanın er ya da geç düşüp kırılması demek, oyukla birlikte daha iyi olur.

çift taraflı bant kalkmıyor, boyayı söküp kaldırsa yine iyi duvada süngerler kaldı resmen. patafixi dene bir bence leke bırakırsa gaz yağı benzin tiner gibi şeylerle silerek çıkartabiliyormuşsun.

modem kontrol panelinden mac adresi filtreleme yap, wifi ile bağlanan cihazlarını ekle. dışarıdan herhangi bir şekilde bağlanılamaz o zaman. biri bağlanıyo mu tespit ile uğraşmak yerine bunu yapmak daha makul.

Yine aynı şekilde modemden hangi mac adreslerinin bağlandığını görebilirsin.

Modeminizin şu mac adresleri bağlanabilir özelliğinden yararlanabilirsiniz.
Şifrenizi WPA-2 ile koyun ve mümkünse ağınızın adını değiştirip gizli ağ yapın.

israil deniz suyunu arıtıyor.

Mal gibi araba yıkayıp durmuyorlardır kesin.

avustrulya da deniz suyunu aritiyor. gecen aritma tesisilerinin belgeseli vardi. cok maliyetli bir sey o aritma icin kullanan seyler ama yuzde 99.8 oraninda aritiyormus ve ulkenin yuzde 70-80ini idare edecek duzeye cikaracaklarmis.

edit: avusturya yazmisiz. olur oyle vakalar pescador :f

esit 2: buyurun; belgeselizle.tv

çok bilgili olduğum bir konu değil ama gelişmiş ülkelerde kuraklık problemi yok. sebebi çeşitli, bazısı su kaynağı bol, bazısı dikkatli kullanıyor vs.

edit: bildiğim kadarıyla gelişmiş ülkeler hep bol su kaynağına sahip ülkeler. zaten gelişmişliklerinde de başrol oynuyor. istisnalar vardır elbet misal japonya.

su bitince bakanları bıyıklarını kesiyor. halk; "hmm tmm peki" diyor.

@kutsalbok, avusturya hangi denizin suyunu arıtıyor ki? yani nasıl bir sistemle çekiyorlar suyu, arıtıyorlar? belgeselin adını sanını hatırlıyorsan bana da atar mısın, merak ettim :)

sadece içme suyunu sormuyorum. günlük kullanım için de mi deniz suyunu arıtıyorlar?

hangi kanaldaydı avusturya'nın belgeseli? (avustralya mı yazacaktın ya da?)

kuraklık, barajların doluluğu vs gibi konular birin bin yapıldığı konulardır. maksat gerçekten böyle bir şeyin olabilme ihtimali olmadan halkların bilinçlendirilmesidir.

gelismis ulkelere baktigimizda cogu avrupada ve orada pek kuraklik yok gibi. hatta ingiltere falan surekli yagis alan yerler.

ama kuraklik gibi tehditle karsi karsiya kalsalar, kesin bir bilgilendirme yapiyorlardir. ve halki da uyarilara kulak kabartiyordur.

ben su ana kadar haberlerde bir yetkilin cikip da az suyumuz kaldi idareli kullanalim tasarruf edelim dedigini duymadim. sadece haberlerde barjlardaki doluluk oraninin azaldigini iceren haberler gorduk.

insallah yagmurlar gelir de rahatlariz.

Şu an Kaliforniya tarihinin en büyük kuraklığını yaşıyor. Araba yıkamaya, gereksiz çim sulamaya felan ciddi cezalar var.

bizde kuraklık falan yok ki, devlet ne sudan anlıyor ne sulamadan; ne de suya dair bir düşünüşü bir politikası var böyle giderse kuraklık da olcak gerçi. insanlar ne kadar bilinçli kullanırsa kullansın devlet suyu yönetemediği sürece su sorunu olur.
ülkenin üçte birinin istanbul gibi metrekare bazında türkiyenin tamamına kıyasla kedi çükü kadar kalan yere yığılmasına müsaade edilirse tabi su sorunu olur.
"su kaynaklarının yönetimi" esas mevzu. Geçenlerde öteki gündemin konusu buydu, bir ekolojistle dilaver demirağ isimli bir yazar konuştu. O programa bakabilirsin yuutuptan soruna cevap "nasıl olmalı" ve "neden böyle bizde"ye dair.

Deniz suyunu kullanıyorlar. Türkiye'de de kullanan küçük yerler var. (Bazı tatil kasabaları)

Bunlara ekstra olarak 3,4 yıl önce idrarı içilebilir suya dönüştüren bir sistem gerçekleştirdiklerini duymuştum. Bunu astronotlar için yapmışlardı gerçi. Bir de haber bulayım dedim tam olsun; www.hurriyet.com.tr

peki deniz suyunu kullanmak da uzun vadede bir problem değil mi? yani deniz suyuna bağımlı hale gelmek, ileride deniz suyunu çok çok daha fazla kullanıyor olmak bir problem olmayacak mı?

barajlar boşaldığnda seçim yaklaşıyorsa "sular bitiyor demeyelim de oy atsınlar" demiyorlar mesela. dikkatli kullanın diyorlar.

İşin tekniğini veya bilimsel açıklamasını bilmiyorum ama düz bir mantıkla bakacak olursak; buzulların erimesiyle zaten deniz seviyesi sürekli yükselmekte.

bir kısmı deniz veya okyanus suyu kullanıyor. ayrıca bazı ülkelerde (abd- california) lağım sularını arıtıp tekrar barajlara veya göletlere veya doğrudan şebekeye veriyorlar (uzun ve pahalı bir işlem ama yapıyorlar yine de)

küçük bir örnek:
www.youtube.com

good will hunting'i çok beğenmiştim ben.

patch adams ve dead poets society bence.

jumanji de çok güzeldir.

patch adams

müzede bir gece serisi,
Patch Adams,
Jumanji,
Ölü ozanlar derneği,
aşkın gücü,
süper dadı,
August Rush

izlendi, aralarından şu en iyisidir demek çok zor, hepsini tekrar tekrar seyrederim. Patch Adams' dan başlayıp izleyebildiklerini izle derim.

good will hunting

what dreams may come.

good morning vietnam

one hour photo

What dreams may come

en kötü filmi ölü ozanlar derneğidir. iyilerden biri dersen baskı.

jumanji

en iyisini seçemem de en sevdiğim bicentennial man.

Awakenings. En iyi aktörlüğünü, sakinliğini, küçük oynamanın ne demek olduğunu orada görürsünüz. Ha bir de Dünyanın En İyi Babası. Orada da ağlarsınız.

Arkadaşlar genelde kendisinin gişe filmlerini yazmışlar, demek çok da bilinmiyor Robin Williams bizde.

İyi günler,
--M.

press hareketlerinden hemen sonra şınav çekerek süper set yapmak çok iyi geliyor. salonda tanıştığım efsane fizikli libyalı bir arkadaş tavsiye etmişti. üst göğüs için de bacakların yüksek bir yere koyarak yapabilirsin şınavı.

kollarını başının biraz ilerisine ve omuz genişliğinde açık olacak pozisyonda şınav çek.

Peki üst göğüsüm iyi duruma gelene kadar. normal bench press yerine incline bench yapsam nasıl olur? Arnold'un başlarda üst göğüsü kötüymüş. Üstüne bardak konulacak seviyeye gelene kadar incline bench ile başlamış hep göğüs çalışmasına. Kesinlikle gerekli mi sizce incline bench yoksa şınav + incline press iş görür mü?

hormonlarla ilgili bişy olabilir, uzun süre sürekli kullandığı bir ilacın yan etkisi olabilir.. çözülür çözülmesine de bunlara da bir bakmak lazım.

Önce bir hormon testi yaptır kendine, ondan sonra elbette spor ve diyetle çözersin.

Zaten muhtemelen doktor yönlendirir seni.

Halam aynı tipten. hormmonlarda sorun yoktu, rejime girdi. Önce üstü iyice inceldi. Üst 36, alt 40-42 beden oldu. Sonra alt kısmı 38 oldu. Yürüdü bol bol. Her gün iki saat yürüyüş yaptı.

Çikolata ve benzeri karb. kaynaklarını tüketmesin sorun çözülür. O bölgeler östrojen kaynaklı yağ depolamaya daha müsaittir.

ahah ayni ben, belim cok ince, ust bedenim 34, alt beden 36-38. 50 kiloyum. zayifim aslinda ama basenlerim genis, bacaklarim kalin.
etek/pantolon ve ceket takim hic alamam mesela, ancak mix and match olursa. aldiklarimin beli mutlaka 2 beden daraltilir. cizmelerin fermuarlari kapanmaz. altim ayri ustum ayri insan gibi.

pilatese gittim mesela belim 32 oldu nerdeyse, basen ve bacaklar anca 36'ya dustu. artik bel hareketlerini falan yapmamaya basladim. sirf bacak calisiyodum.

squat, lunge, pilates bacak hareketleri, yuruyus, kosu vs gbi hareketlere agirlik vermek lazim sanirim. bi de bol su, yagsiz ve karbonhidratsiz beslenme.

Östrojenik vücut tipi. Genel düşük karb yağ yakımı mantığının üstüne bir de anti-estrojenik gıdalara yönelebilir. Keten tohumu, brokoli, bol bol lif vs.

chuck palahniuk, dövüş kulübü; şayet "oku"madıysan.

www.ayrintiyayinlari.com.tr

hakan övünç ongur - tüketim toplumu, nevrotik kültür ve dövüş kulübü

wonderful days.

Hayao Miyazaka'nin bütün filmleri.

asiri ic karartici olmasa da: Hævnen ve Jagten var bildiklerim.

Efter brylluppet
Jagten

listeye aldim filmleri, tesekkurler.
rus filmleri de olabilir bu arada.

-Den brysomme mannen
-Sügisball (Yanılmıyorsam Estonya yapımı idi)
(rus filmleri, hatta sadece tarkovsky filmleri)
-Nostalghia
-Offret
-Solyaris

(Şimiye kadar izlediğim en karamsar film. Macarca)
-A torinói ló

Ne le dis à personne
Lat den ratte komma in
Adams æbler
Tatt av kvinnen

iç karartıcı kategorisinde son birkaç senedir listemin tepesinde bu var:
Michael (2011)
www.imdb.com

Hakkaten Michael 2011 neydi öyle ya.

www.imdb.com spoorloos
www.imdb.com angst benim aklıma gelenler.

bu kadar film gelmesini beklemiyodum, tesekkurler hepinize :)

4 luni 3 saptamani 2 zile.
Lilja 4 ever.

(bkz: elsker dig for evigt)
(bkz: ondskan)

Gumrukte pakedindekinin sus olduguna dair çetin bir ikna savaşı vermen lazım. Normalde silah olarak dusunurlerse yasak.
Buralarda belki bulunur ama. Hatta uretenler de var.

kızlarağası hanının üst katında bulabilirsin belki, antika falan da bi demirci elinden geçti mi iş görür orada bulabileceklerin.
ya da, kemeraltının içinde balıkçılar, hayvan satan dükkanların civarında bir yerde eski usül çalışan bir demirci vardı, böyle şeyler yapıyo olması lazım sipariş üzerine.

kim veriyor değil. bu mantalite gayet mantıklı bir mantalite bokunu çıkaran insanlar hariç.

genç ve tecrübesiz birine tecrübeli birine ödediğim parayı ödeyecek değilim herhalde? ayriyetten bu insanların hata yapma payı da çok yüksek tecrübesizliklerinden dolayı, veyahut iş teslim süresi ya da benzeri pek çok faktöriyel. üstelik kafa rahatlığı da söz konusu değil.

10 sene ile 1 sene arasındaki fark o kadar az değil, ama bi tarafa kahve ısmarlamak öteki tarafa ücret ödemek bence de saçmalık. öğrenci de olsa ücret almalı.

"Senle daha çok işler yapacağız" ve "Bu tecrübeyi de edinmen sana fayda sağlar"cılara cevabım sabit oldu hep;

Fiyatım bu. Size fazla geldiyse çalışamayız.

Çok şükür başım ağrımıyor serbest işlerden artık.

kapitalist düzen...

valla ben de böyle yaptırıyorum işim düştü mü. web tasarım için mesela ünv. facebook gruplarına giriyorum. harçlık çıkarmak isteyen öğrenci 150 diyor, 100'e anlaşıyorsun. ne fatura var ne bir şey.

gitsem şirket ağzını 1000'den açar. ama bana joomla wordpress yeter, ben sıfırdan kod yazsın istemiyorum ki.

kısacası beklenti ile ilgili, 10 yıllık tasarımcı da gitsin halı fabrikasına tasarım yapsın, benim etim ne budum ne?

Zaten 1 yıllık insan 10 yıllık insanın isteyeceği parayı istemez genelde. Ben aynı para almalarını tabii ki beklemiyorum. Bunu kullanarak zaten düşük olan bir meblağı daha da düşürmeye çalışan insanları anlamıyorum sadece.

@sıradışı zaten bahsettiğim olay bu. Adam istiyor ki sıfırdan kod yazılsın, özgün tasarım olsun, tasarımlar profesyonel olsun (ki çıkan işler zaten profesyonel) hem de kalkıp "ama siz bu işte daha yenisiniz" diye fiyat kırmaya çalışıyor.

Bu islerin en onemli artısı bence portfolyo gibi bir dosyayı onlerine koyup fiyatınızı soyleyebilmek. Ogrenci o fiyati bicemiyosa onun sacmalamasidir. Cunku ogrenci ya da emekli olsun ortadaki isin kalitesi o surecte verilen zamanin tecrubenin toplami oluyor. Yeteneksiz bi adama da sırf 10 15 senedir sektorde diye haketmedigini vermek de yanlış. Herkes kendini gelistirmeli ozetle ve degerini bilmeli. En az 10 senedir benim gordugum bu işte "bizden cok is gelir"ciler, "baska islerimizde var"cilar bitmedi ve bitmez de.

Ek. Dizi izliyorum anlam imla vb hatalardan dolayi kusura bakmayin mobilim

bana mantıksız gelmedi. portfolyosü olmayan adama daha az güvenirsin. ilk başlarda ücretsiz iş yapmaya da karşı değilim.

eğer yaparken zevk aldığın bi işin varsa para o kadar da sorun olmamalı. doğum fotoğrafçılığı yaparken 100 lira aldığım aileyi çok sevdiğim için karımı 10 lira tutarken 600 lira aldığım kişide 300 yapıyodum. fotoğraf kalitesi aynıydı ama içimden geldiği için daha çok fotoğraf bastırıp daha güzel bi albüm yapıp üstüne de bebeğe hediye aldım.

ama dersen ki 10 yıllık fotoğrafçıya 2000 veriyolar ve aynı kalite. yine haklı bulurum. portfolyo önemli. harddiskim yandığı için insanlara örnek fotoğraf gösteremiyorum ve aylardır çekim yapamıyorum. güvenmemelerine de hak veriyorum.

derler ki, kişi eşek olursa semer vuran çok olurmuş.
yeni türemediler. bilhassa internette cirit atıyolar. ama sürmesi biraz da arz talep meselesi herhalde.

o sırada aşırı profesyonel davranmak lazım işte. baştan konuşmak lazım herşeyi. yeri gelir yeni olduğunuzu söylemezsiniz.

ama işi beğenmeyince ücret ödenmemesi baya gıcık bi durum. 70 fotoğraflık albümden sırf bi fotoğrafta süt dişi görünüyo diye para ödememişlerdi bi keresinde. baya bozulmuştum. e şimdi beğenmediler haklılar, evlilik olunca da bişey diyemedim. fotoğrafları da vermiştim. aman kul hakkı geçmesin de..

dur lan haklı değiller aslında, ben onlara baştan demiştim öğrenciyim diye. hatta bilerek ucuz olduğu için istediklerini belirtmişlerdi. ben de hatta daha alt sınıf kalite bir albüm yaparım demiştim. bak yine sinirlendim.

aynı işi, gram ilerletmeden on yıl yapanların on yıl tecrübeli sayılması... saçma ama yaygın bu.

elbette makul bir oranda fark koyulabilir ama "karın tokluğunu ima eden" teklif de abesle iştigaldir, kibar olmaya gerek yok ahlaksızlıktır.

bunlar, piyasa aklı; esasa ilişkin akıllar değil. kendinizden eminseniz içinizden geleni söyleyin, en azından bir kişiden bir laf duymuş olsunlar. ve dilerim ki kahve ısmarlayarak elde ettikleri işler ellerinde patlar. elde patlamayacak iş yapan amatör, öğrenci veya freelancer da sizin dediğinizi derse zaten, bir yıllık tecrübenin aynını on yıl tekrarlayanlara parayı bayılsınlar, bu da ellerinde patlayacak netçede, hem de daha pahalıya:)

şimdi bir de şöyle bir şey var, ben 10 000 lira verince alacağım hizmetin çok iyi olacağının da benim için garantisi yoksa ben o işe girmem arkadaş.

zamanında bilgisayarlarla uğraşmaktan gına gelince başkan dedi tam zamanlı adam tutalım. gün boyunca ilgilensin. web sitemizi de yapar ucuza gelir.

lan adamı aldık, çalıştırmak da dert. web sitesinden çok iyi anlarım 10 tane yaptım diyor ama kod yazma süreci vb bir türlü bitmqek bilmiyor ki sitenin son halini görelim.

siteyi bitirir bitirmez yol verdik elemana. sonra tekrar site yaptırdık falan fıstık...

kendin yapsan daha kolay yeminle.

iyi de o anlamları kim veriyor ki, böyle kestirip atıcı bir tanım yapılırsa siyah ile beyaz bile aynı "şey" olmaya indirgenebilir. tanımlar da ofsayt zaten.
narsisizmi ismini aldığı narcissos mitinden, egoizmi max stirner'dan kopararak tarif edemeyiz, yahut megalomaninin "mani"sinin bir çeşit delüzyonal hale işaaret ettiğini gözardı edemeyiz, yine de bunlardan ibaret tarif etmeye kalkınca eksik kalır illa ki. benzerlikler vardır, denebilir ya da birileri çeşitli benzerlikler kurabilir ama bu aynı şeyler olduğunu göstermez.

şöyle bir şeyler var:
www.differencebetween.net
www.brainyquote.com

@dafaiss: kafama göre tanımlamadım ki bunları. ve de hayatımda ilk kez duyup da "bunlar ne ya ki ya?" mantığıyla da sormadım.
belki dilimizde bilinçsizce kullanımları sebebiyle gerçek anlamından uzaklaştıkları için böyle bir anlam karmaşası yaşıyorum.

Köfteci Okan var Kemeraltı içinde. Yılların esnaf lokantasıdır. Bilen çok uzaklardan gelir yer. 5 liraydı porsiyon.

Aha:
tr.foursquare.com

www.google.com!3m1!4b1!4m2!3m1!1s0x0:0x83d3dc6da64edaf5

otoparkın orda, duvar kitabevinin olduğu pasajın civarında (tam yerini hatırlamıyorum ama orda bir yerde) bir tablotçu hatırlıyorum. ama hiç yemedim oturup sadece var yani öyle bir yer onu biliyorum.
sonra konak meydanı geçince tahta köprüye giden uzun geniş yolda da (adı varsa bilmiyorum) bir iki yer olucaktı.

tabaklarda zahmetsiz yesenize 6-7 liraya mis gibi balık yersiniz, salata da geliyor. hatta helva bile geliyor :)
www.mekanist.net

+

evet öyle bişy deniyor ama açık dedikleri ortalama 200-300 öğrenciye bir pdrci düştüğü halde var, şayet "x öğrenci başına düşen pdrci ihtiyacı" tanımını değiştirirlerse açık olmaya devam da edebilir, ya da hemen şu anda kapanabilir de.
madem kazanmışsın git, zaten hocaların arasında pdr geçmişi olan işin içinde olan vb. illa ki olacak, öğreneceksin işte.

www.kitapyurdu.com
bilhassa da bu kitap:
www.kitapyurdu.com
yalnız ortadğou öyle tek yahut birkaç kişi ya da kitap(lar) üzerinden anlaşılabilecek bir yer değil.

sen de erkek kişisisin sanıyorum?

evet. cevap yazmamaliydin hatta.

Oha, direk kullanma durumu.

hiç işim olmaz. hamal tutsun.

işi düşünce arayan tip. hata etmişsin. bir çıkarın yoksa böyle tiplere yardımlarda bulunma.

(bkz: ucuz işgücü)

hatunsa git ne demek ya. boşver gitme.

Gitmemeliydin. :/

ben de onun mesajına geri dönmez ve hayatımı yaşamaya devam ederdim. bu kişilik meselesi biraz da.

gitme. ara işinin çıktığını söyle.

gitme sakın. 6 ay önce attığın mesaja şimdi cevap veriyor. o da evini taşıtmak için.

illa gidecem söyledim bir kere diyosan para iste.

gitme arasın dursun seni.
6 ay sonra da 'o kadar meşguldüm ki meşgul olduğumu yazacak kadar bile vaktim olmadı' diye mesaj at.

"Az ye de hamal tut" lafını haketmiş. Ne ekersen onu biçersin...

içinden gitmek gelmiyorsa gitme.

"işim çıktı gelemiyorum" de. bozulacak gibi olursa da "ben en azından sana haber verme nezaketi gösteriyorum" gibisinden bi şey diyip 6 ay öncesini hatırlat, bozulmaya yüzü olmaz, üste çıkmış olursun. salla gitsin, baksın başının çaresine. sinir oluyorum böyle insanlara.

gitme, beline yazik, hem de boyle biri icin degmez akittigin tere

kendini kullandırtmaktan haz duyuyorsan git.acil bir işinin çıktığını gelemeyeceğini söyle bence.bu nedir arkadaş!

böyle bir şey var:
www.gunzileli.com
türkiyede hikaye ya da roman alanında da işler farklı yürümüyor

teşekkür ederim link için. Benim de aklımda dönen soru buydu zaten. Televizyonda görüyoruz "15 yaşında roman yazdı" diye liseli bir kızla röportaj yapmışlardı, kız robert kolejindendi ya da ted'den sanırım "Bilmem kim Sultan'ın hikayesinden etkilenip değiştirdim roman yazdım, annemle babam yayınlayacak" demişti. Bu tür seyleri izledikce moralim bozuluyor aslında. Babam cok zengin degil, yazsam da para verip yayınlatamam, ama gene de yazmak istiyorum. O zaman hobi olarak mı yazayım da bana kalsın? İleride torunlarım falan olursa okurlar belki :)

Hayır ingilizce yazayım desem kıt ingilizcemle, Amerika'da "Fifty Shades of Gray"in en cok satan kitap olduğu düşünülünce burada da piyasa yalan dolan. Eskiden miydi yani yazar olmak? Artık tanıdığı olmayan yazı yayınlatamaz mı?

yani yazmak nedir? okumak nedir? okunmak nedir, neden istenir, neden önemsenmeli yahut neden önemsenmemelidir? dilin, gramerin kısıtlayıcılıklarından nasıl sıyrılınır, sıyrılabilir miyiz mümkün müdür? sansür nedir, yayınevlerinin editörlük, redaksiyon faaliyeti ve sansürün kesişim noktaları?
... "yazar"lar bunlar üzerine düşünmüş insanlar, bunlar üzerine düşünmeyenler de soytarı minvalinde bişy oluyor.
yazar olmak eskiden miydi bişy diyemiycem ama soytarılar çoğaldı.
sen öylesin değilsin diye bişy demiyorum, ama soytarılardan olmamak için önce işin bu kısmı daha ön planda olmalı.
tanıdığın olması da "bence" şöyle, bu işlerin içinde olan kişilerle haşır neşir olmaktan sana bir zarar gelmez, yani en azından internette okduğun bir yazıdan değil yaşadığın şeylerden tecrübe edersin işlerin nasıl yürüdüğünü.

çok doğru, soytarılar kısmına da katılıyorum. ben orhan kemal okuyarak büyüdüm, öyle yazabilmek isterdim/isterim. problemlerden birisi benim çevrem zaten. kitap okuduğum için boş vaktimin çok olduğunu söyleyip benimle dalga geçen bir çevrem var. benden başka kitap okuyan yok diyebilirim, kitap okuyan birkaç kişi var aslında, ama onlar da sadece kişisel gelişim kitapları okuyorlar, ben onları kitaptan saymıyorum. mesleğim de teknik, yani mesleğim icabı bir yazarla tanışmam mümkün değil, anca yollarını kaybederlerse yön sormaya gelirler sokakta bir ihtimal.

senin cevabın biraz "sanat sanat için mi sanat halk için mi" gibi. neticede yayınlatamazsak yazar olamayız, o nedenle haklısın. belki yeteneğim olup olmadığını anlamak için bir ödüllü yarışmaya yollarım diyordum ama gönderdiğin linkten sonra bunun da bir anlamı kalmadı. o listedeki insanlarla tanışma ihtimalim yok çünkü. gene de belki şansımı denerim.

teşekkür ederim cevap için.

Hikayelerinizi amazon.com ya da benzeri bir siteden satabilirsiniz belki. Bunun ilk ornegini gecen gun okudum..
justcreative.com

yamuluyosam, microfiction gelip aazıma isot sürsün ama, o laf yayınlamak değil heralda, yayımlamak.