yol yemek bordroda gözükmüyorsa hesaba katılmaz zaten onları elle ekleyeceksiniz

bu verdiğin sitede sağda "gelişmiş" diye bir buton var. orada değişken gelirin altında ikramiye - yol - yemek vs var. oradan girsen olmuyor mu_?

22.000 TL'ye kadar %15; 49.000 TLye kadar % 20 180.000 TL ye kadar %27 diye gider bu senenin vergi dilimleri.
örneğin sizin brüt maaş 6 bin.
Ocak ayı 6bin*0,85: net maas + yol+yemek
Şubat ayı yine 6 bin *0,85: net maas + yol+yemek
ne zamanki kümüle de 22bin tl yi aşar maaşınız o zaman vergi dilimi değişir. Yani bu örnekte 4. ayda 6bin* 0,8 : net maas + yol+yemek.

Bu şekilde netten brüte gidebilirsiniz.

içeride emanetçi bilmiyorum ama sınav yapılan okul/binaların etrafında illa emanetçi oluyor .. büfeler, kırtasiyler vs

Var hocam. Ucretsiz. Sirt cantasi filan bile sigar icine

bu şey değil mi ya, hani çin seddi'ni inşa ediyorlardı?!?

Wiki muhtemelen en doğrusudur:

eu4.paradoxwikis.com

--> etrafında development'ı 300'ü geçen steppe nomad ülkesi olmasın. İlla olacaksa da ya ally ol ya da subject'in olsun diyor.

En kolay çözüm adamlar development kastıkça 3-5 eyaletlerine çökmek gibi görünüyor.

hep dolandırıcı.

hayatim boyunca 1 tl vermedim bu boceklere. vermem

Valilikten gerekli izniniz var mı bağış toplamanız için diyorum. Zaten valilik kapı kapı dolaşılıp bağış toplanmasına izin vermez.

Kapıyı açma bile. Valilik izin yazısı yoksa zaten yasal değil. Online bağış devrindeyiz kapı kapı gezmek mi kalmış. Ciddi risk

ben bunların para için dolaştıklarına inanmıyorum. bir yandan da kim evde kim değil ona bakıyorlar. sonrasında hırsızlık

Yasak kardeşim yasak diyorum ve kapatıyorum. Kapı kapı dolaşıp elden yardım toplanamaz.

Bence bu insanlara para verenler, bu saçmalığı yaşatarak çevrelerinde yaşayanlara da dolaylı yoldan zarar veriyor. Kesinlikle vermem.

logitech'in usb alıcısı olan tüm mouse'ları unifying olması lazım. kutuda ya da açıklamalarında yazar. kullanabilirsiniz.

Yani ben şimdi logitech kablosuz mouse alsam, o eski alıcıdaki klavye ile birlikte aynı tek usb alıcıyla kullanabilir miyim?

unifyinge bağlanma özelliği olanlardan aldığın sürece sorun olmaz. unifying özelliği yoksa mausun çalışmıyor

Sadece programını çalıştırıp tanitiyorsuniz o kadar (yukarıda dendiği gibi unifying ise) hatta üzerinde özel bir logosu oluyor.

O özel logo olan şu resimdeki YES yazan. Bu tip bir mouse alırsan bağlarsın.
Dikkat: mouse'un modeli aynı ama biri unifying özellikli diğeri değil.

www.logolynx.com

Chrome'da çift ekran olduğunu hatırlıyorum, belki 4 tane de destekler.

4 ayrı sekme olması şart mı?

4 ayrı pencere açıp dizebilirsin de.

4 olur 6 olur, misal olarak 4 dedim. 4 ayrı pencere açınca küçültme ve büyütme işlemini de 4 kez yapmam gerekiyor. Çift ekran kullanıyorum. Windowstan toplu küçültme yapınca da allah ne verdiyse minimize yapıyor. Browser kendi kafasına göre arka planda "auto reload" yapsın sekmeleri, istediğimde tek tıkla dashboard gibi durumlarına bakıp tekrar tek tıkla küçülteyim istiyorum.

google chrome ile şunu kullanacaksınız:

chrome.google.com

ayrı ayrı pencereler açıp da ekrana dizmek daha pratik gibi geldi. bunu yapan minik programcıklar var.

eskiden küçük cep boyunca not defterleri tutuyordum. bu defterleri gün boyunca doldurup, gün sonunda yaptığım işleri farklı renk kalemde üzerini çizerek tamamladığımı anlıyordum. yapamadığım ya da henüz sonuçlanmamış işler varsa da, ara ara son sayfaya listesini çıkarıp güncel hale getiriyordum.
sonra internet üzerinden not tutmaya başladım. microsoft office içerisinde bulunan onenote benim için ideal oldu. aynı düzeni orada sürdürdüm. her gün için bir sekme açıp, yapılacak işleri kalem kalem yazıp yanına kutu açıyorum ve tamamlayınca kutuyu işaretliyorum. o günün işleri tamamsa sekme isminin başına yıldız koyuyorum ve o gün kapanmış oluyor. geçmişe dönmem gerektiğinde sayfa sayfa araştırmak yerine arama satırını kullanıyorum. cep telefonuyla senkronize olduğu için her yerden ulaşmak kolay oluyor.
işyeri basılı ajandalardan verdi bu sene 3 tane var elimde ama elektronik ortama çok alıştım, çekmecede tozlanıyor ajandalar.

Moleskine nin çok güzel modelleri var. Ben bir sayfada haftanın günlerinin olduğu obur yaprağında da Notlar için boş bir sayfanın olduğu modelini kullanıyorum. Çok da kullanışlı

bende hep bir hevesle alıyorum sonra bir köşede kalıyor.

ben hakkıyla yapıyorum. yöntemim şu şekilde:

gerekli şeyler:

bir büyük boy kareli defter. bildiğin lise defteri.
bir to-do programı. eskiden wunderlist kullanıyordum, şimdi microsoft to-do kullanıyorum (wunderlist'i satın aldılar ve ismini değiştirdiler)
müsvette kağıt

to-do programı ile değişik iş başlıklarını listeler halinde açıyorum. listelerin altına da alt başlıklar halinde yapılması gerekenleri yazıyorum. bu alt başlıklara yapılması gereken son tarihi, hatırlatma tarihini, onun alt adımlarını vs yazabiliyorsunuz. bir de "önemli"
diye işaretleme şansınız da var. bu ne demek? sabah bakıyorsunuz, o gün için planladığınız şeyleri gösteriyor, yaptıkça "yapıldı" diye işaretliyorsunuz. bazılarını o anda yapmasanız bile aklınızdan çıkmıyor. yapmanız gereken işleri , konu başlıkları altında listelenmiş şekilde bir kerede görebiliyorsunuz. unutsanız bile hatırlatıyor. kağıt kaleme göre çok daha efektif.

deftere de sürekli olarak not alıyorum. tarihsiz defter kullanma sebebim , bazı günler yarım sayfa, bazı günler 5 sayfa not alıyor olmam. son 9-10 senedir kullandığım tüm defterler dolabımda mevcut. defter bittiğinde , defterin kapağına o defterdeki ilk gün ile son günü yazıyorum. eğer sonradan kesinlikle dönüp bakacağıma emin olduğum notlar varsa ince post itler yapıştırıyorum ki sayfayı tekrar bulayım. her gün yazdığım şeyleri tekrar gözden geçiriyorum ki to-do programına almam gereken notlarım var mı diye bakıyorum.

ancak deftere de her notu yazmıyorum ki gereksiz şişmesin. bu sebeple masamda bir kaç müsvette kağıt bulunduruyorum ki , saçma sapan notlar almam gerekiyorsa ya da defterde olması gerekmeyen hesap kitap yapacaksam müsvettelere yazıp sonradan çöpe atıyorum.

bunlara ek olarak, ofiste ya da dışarıdaki toplantı seyahat vs şeyleri telefonumda/bilgisayarımda takvime illa kayıt ediyorum. aynı şekilde masaüstümdeki küçük takvime de not alıyorum. hatta masaüstü takvimini de ofise gelen takvimler arasında en çok boş yeri olanı seçiyorum.

When I talk about cars, I don't like to call them devices and machines

google translate bunu çıkardı. doğru çeviri

Bence iki farklı çeviri yap ve burada paylaş. Gelen yanıtlarşa karşılaştırmış olursun. Ancsk bu şekilde öğrenirin. Direk ysrdım istememeye çalış.

Bir de bu tarz intermediate cümleleri anlama videolarını tavsiye ederim.

youtu.be

1 - ağırlığından ziyade, en boy derinlik ölçüleri daha önemli gibi .. ağırlık kontrol ettiklerini görmedim.

2 - sırt çantasının şekline bağlı. günlük kullanılan, içinde laptop, bir kazak, şarj aleti vs olan çantaysa problem olmaz. (bir kadının el çantası gibi düşünmek lazım)

1- Ben en son binişimde boarding öncesi arama yaptılar. Ağırlık değildi ama kontrol edilebilir

Ayrıca bavulunu verirken de sırt çantsna bakıp tartmak isteyebiliyor.

2- @co2s2 haklı. Büyük olan sorun olur.

2 gün önce geldim, kabin bagajımı tarttılar. Biraz şans işi artık.

1) boarding esnasinda el tartisiyla tarttiklari oluyor. fazla gelirse orada ekstra ucreti tahsil ediyorlar. cok sik yapmiyorlar ama simdiye kadar 3 kere denk geldim

2)sirt cantasinin buyuklugune bagli cok buyuk birsey degilse birsey demiyorlar. ama orta boy birseyi agzina kadar doldurduysan sorun yasayabilirsin

Kabin bagajinin derinligine ekstra dikkat edin. Pegasusta max 20cm. Bircok kabin tipi bagaj sigmiyor kontrol kutusuna. Turkiyeden cikarken kontrole hic denk gelmedim ama Pragdan cikarken hic acimiyorlar.

gözlükle giderilebilir bir şeyse, olur

Kesin cevabı kimden alabilirim? Sürücü kurslarında yardımcı olurlar mı?

bir göz doktoruna muayene olacaksın. derse ki gözlük'le sürücü olur. o zaman kursa kayıt olursun.

üstüne gelip sağa kaydır (ios)

mesaja basılı tut ve sol tarafı gösteren oka bas. alıntılamış olursun. yalnız bunu google filan da söylerdi yani.

cevapla : gruba cevap yaz
özel olarak cevapla : adama dm at

sizi sevmenin zor olduğunu hissettiren kişilerden uzak durun

Seni, sevilmesi zor bir insanmış gibi hissettiren insanlardan uzak dur.

seni sevmek zormuş gibi hissettiren insanlardan uzak dur

bunun replika olduğuna emin misiniz? diesel saatler öyle aman aman paralara satılmıyorlar zaten?!?

@co2s2 saat ve saat gibi dükkanlarla arasında 1/3 fark var. çok büyük olasılıkla replika.

Eşim buradan bir saat almıştı bana, yine Diesel. Mağaza da star saatti yine. Sorguladigimda orjinal görünüyordu.

her yerde size 5 ile oynanir benim bildigim fifa kurallarina gore. 12 yas ve altinda kuculmeye basliyor top buyuklugu. size 6 futbol topu duymadim daha once.

5. kesin bilgi.

uçak check-in 'e açıldığı anda yapın ,problem olmaz.

Birkaç bilet ucuzabilet'e tahsis edilmiştir. O yüzden diğer yerde 1 bilet kaldı falan yazıyordur belki. Erken check in yaparsanız sorun olmaz.

@co2s2 teşekkürler
@himmetdayi ucuza bilette'de hep 1 koltuk kaldı yazıyordu, havayolunun kendisinde bitti ucuzabilette bitmedi:D

Yani işte emin değilim ama dediğim gibi oraya tahsis edilmişse havayolunda dolu görünse de ucuzabilet'te yer var görünüyordur. 5 koltuk varsa hepsini son bilet diye reklam etmiş oabilir.

overbook her zaman oalbilir bu durumdan bagımsız
yüzde 5 fazla bilet satıyorlar yolcu nasıl olsa gelmez
gelirse de parasını öderiz vs gibi

Overbook durumu olursa kimin binip binemeyeceği uçuş günü belli olur. Son bileti almış olmanın bir etkisi yok. Check in yapıp koltuğu tanımlarsan binersin ama yine kontuarda ya da kapıda başka uçuşa geçmen için teklif yapabilirler.

Bilginiz olsun, eğer overbook olursa firmanın size sağlaması gereken şartlar var.

Tam emin değilim, belli bir ücret ödemek zorunda. Bir sonraki müsait uçuşa almak zorunda diye biliyorum. Eğer bir sonraki uçuş ile arada epey saat farkı varsa, yemek ve otel temin etmesi gerekiyor.

Dediğim gibi şartlardan tam emin değilim ama böyle şartlar var. Denk gelirse bilginiz olsun, talep edersiniz.

"Önceden baktığımda da hep 1 koltuk kaldı yazıyordu zaten."

satın alacağın fiyatta son koltuktur o muhtemelen. sonraki satın almalarda fiyat artar.

online check in yaparsan overbook ihtimalin azalır tabii. ama mesela genç ve teksindir, seni ikna etmeleri daha kolay olacağından tazminat karşılığında seni bir sonraki uçuşa vermeyi teklif edebilirler. thy ve aj'de yurtiçi uçuşlarda 100€ bu bedel. pegasus'ta da aynıdır belki ama onlar çamura yatar.

12 sene önceki bilgime göre h=(g.t^2)/2'den 100=(g*10^2)/2

Cevap 2 çıkıyor. Ama sağlaması nasıl biri de onu söylesin:)

i.hizliresim.com

d = 1/2 at^2

100 metre = 10 x 10 x a x 0,5

a = 2

On numara IPTV izlenir

gerek yok. nu7400 yeterince yeni bir tv. dışarıdan app yüklenebiliyor. örneğin iptv app yüklenebilir.

Ben çok memnunum.

bilgisayarının wifi adaptörü sıkıntılı olabilir, sürücüsü sıkıntılı olabilir, geri planda update yapıyordur. windows update gerçekten berbat kasıyor bilgisayarı eğer windows kullanıyorsan.

Tarayıcıda VPN eklentisi varsa açık kalmış olabilir, başıma geldi.

PC eski ise wi-fi alıcısı yavaştır.

Maalesef sorun bu sayılanlar değil sanırım çünkü bazen kız arkadaşım film seyretmeye gelirken kendi bilgisayarını getiriyor (Apple baya yeni bir model) ama onda da aynı sıkıntı oluyor. Çıldırtan bir sorun haline geliyor bi yerden sonra

evde duran packard-bell marka laptopta bir benzerini yaşıyorum. ayarları nasıl değiştirirsem değiştireyim, laptop'ı pille çalıştırdığımız zaman internet çok çok yavaş oluyor. elektriğe bağlayınca canavar gibi oluyor. aynı problem macbook pro'mda yok mesela.

bu yüzden önerim elektriğe bağlayın.

Telefondan ne kadar alıyorsunuz hız, bilgisayardan ne kadar?

Bilgisayarın wifi adaptörü sıkıntılı olabilir +1

ISS'nin verdiği modem aşırı dandik olabilir. Hatta en büyük ihtimal bu olabilir. Bende de bir tane var o lanet olasıcalardan. Modemin kanal ayarlarını düşürebilirsiniz. Düşük kanalları seçerseniz bağlantı kalitesi artar, yüksek kanalları seçerseniz hız artar. Ama bir süre sonra yine ayar yapmanız gerekir.

Modemi elektronik cihazlardan uzakta bir yere koyun ki bu cihazların yaydığı dalgalar wifi sinyal kalitesini bozmasın. Mümkünse modemi etrafı açık bir yere koyun, dolap içine falan koymayın.

Ama bunlar geçici çözümler. En iyisi siz bir tane wifi sinyal güçlendirici alın ve bu soruna elveda diyin. Çünkü ben de aynı şeyi yaptım ve bilgisayarın başında sövmediğim bir an olmazken internetin keyfini çıkarıyorum artık. Eğer almayı düşünürseniz ethernet girişi de olan güçlendiricilerden alın ki bilgisayarınıza modem gibi bağlayın. Ben şunu almıştım, 1 ay falan olmamıştır belki indirimlerde 150 TL falan oluyor. Son derece de memnunum.
www.hepsiburada.com

ethernet kablosu varsa bir de onla deneyin.

Gerçekten doktor randevusu alın
alın ona da gidip ağrı kesici falan alın. Göz muayenesi olun, 6 ayda bir gerekli zaten. Gözünüz yanıyordur falan şirkete öyle dersiniz, göz bu şakaya gelmez.

Direkt izin isteyin özel işiniz için ne var ki bunda? Zaten paranızdan kesmiyorlar mı da çekiniyorsunuz?

Direkt izin alamıyorsan veya vermiyorlarsa git bir özel hastaneye durumu anlat. Ben işten istifa edeceğimde bik bik yapmasınlar diye girdim doktorun odasına. Size sağım solum ağrıyor diye yalan söyleyebilirdim ama dürüstçe söyleceğim, benim bir sıkıntım yok, iş yerinden istifa edeceğim, evrak işlerini halletmek için 1 gün rapora ihtiyacım var dedim. Üstlerine sordu, beni 10-15dk bekletti, raporumu verdi çıktım gittim.

bir şirkette daha 10 gündür çalışıyorsanız ve başka bir iş görüşmesine gidemezsiniz. etik değil.

Şirketi sevemedim, pek anlatılan gibi de çıkmadı. İş modeli de benlik değil, bir iş bulunca gideceğim elbet. Onlar da çıkartabilir belki 2 ay sonra

istersen sirkette 2 gun calis baska is gorusmesine gidebilirsin. etik olmayan bir durum yok bunda. sonucta deneme suresi denen birsey var. sirketin sana uygun olmadigini anladiysan en kisa surede yeni is bulman hem senin hem de sirket icin daha iyi. boyle durumlar icin cok guzel bir atasozumuz vardir isteksiz sikişten sakat çocuk doğar. doktor bahanesi standarddir. ozellikle kis aylarinda oldugumuzu da dusunursek suphe cekmez.

etik değil diye bir şey yok, dilediğiniz zaman dilediğiniz iş görüşmesine gidebilirsiniz.

y eksenini, yani dikine duran ekseni 0'dan değil de, 70'den falan başlatmışsınız gibi duruyor. ekseni 0'dan başlatırsanız problem çözülür.. hangi programda yaptığınızı ya da nasıl yapılacağını bilmiyorum ama problem bu

@co2s2, valla normal powerpoint'in stacked column'u bu. Aynısı başka sayfada normal, kopyalayıp yapıştırınca böyle saçma bir şey oluyor.

spigen'den vazgeçmeyin.. tr'de başka adam gibi alternatif yok sanki

arabayı engelli arkadaşınız haricinde birisinin kullandığını görürlerse cart diye herkese ceza yazıyorlar. hem de engelli arabalarını (ve yabancı plakalı arabaları) bu tarz suistimaller oluşmasın diye bol bol durduruyorlar.

O arkadaşı engelli üzerine alınan araçlarla ilgili bilgilendirin.
5 yıl içinde kendisi araç almak isterse bugün uygulanan ÖTV indirimi uygulanmayacak. Normalde aracı engelli kişiden (engelli kişi kullanamayacak durumdaysa vasisi ya da belirttiği kişiden) başkasının kullanması da yasak bu yüzden ceza gelebilecek vs.

Ceza kime? Engelliye ceza var mı?

devlet bu ve bunun gibi başka çakallıkları önlemeye çalışmak yerine engellilerin bazı vergilerden muaf tutularak araç sahibi olmalarını zorlaştırdı, klasik türkiye bürokrasisi

araç zaten belli bir yılı dolmadan satılamıyor, ucuza alıp pahalıya satarız gibi karlı bir tarafı yok fakat polis çevirmesine denk gelirse hem aracı engelli olmadığı halde kullanan kişi hem de aracın engelli sahibi ayrı ayrı ceza ödüyordu diye hatırlıyorum

Kullanana da araç sahibine de.
Ama son dönemde üçüncü derece akrabalara kadar kullandırabilen bi yasa mı geçti ne oldu onu tam bilmiyorum.

O şekilde alınan arabaları sadece bekirli kişiler kullanabiliyor. Sanırım sadece iki kişinin kullanma hakkı oluyordu. Ve 5 sene içinde satışı yasak o arabanın. Bu kurallar çignendiği takdirde devlet hem arabayı geri alıyor, hem de cezası var, hatta engelli raporu bile tehlikeye girebilir.

Arkadaşının arkadaşı olan o kişiye, arabayı üçüncü bir şöföre kullandırmayacağı konusunda ne kadar güvenebilirsiniz? Trafik cevirmesinde kullanım hakkı olmayan üçüncü bir kişi direksiyonda olursa sıkıntı. Veya arabayı kiralamayacagi konusunda ne kadar güvenebilirsiniz?

Komşumuz engelli oğluna aldığı arabayı günlük kiralıyordu. Bu ortaya çıkınca arabayı geri aldılar ellerinden, ve yüklü bir ceza geldi.

15bin mi teklif etmiş uyanık :)

arabanın fiyatını geçtim zaten 5 yılda sırf mtv muafiyetinden 8-10bin tl kar edecek. bedava ispark'ı ve diğer yan hakları vs. geçiyorum.

yeteri kadar açıklanmış. hgs, trafik cezaları plaka üzerinden kendisine gelebilir. 15bin lirayı kat be kat geri öder. hiç bulaşmasını tavsiye etmem.

%90 üzeri engelli aracını sadece belirli kişiler kullanabilir durumu eskidendi, şu an herkes kullanabilir, ceza vs yok. Ancak engelli çocuğun ailesi aracı istedikleri gibi satabilir, en büyük handikap burada. Ha tabi bir de ölümlü kaza vs durumu olursa büyük sıkıntı.

Asla bulaşmasın, kaza bela ceza her türlü suistimale açık. Konu engelli olup olmaması da değil, ruhsatı adınıza olan hiç bir aracı başkasına teslim etmeyin.

otopark çok büyük , hep yer oluyor

spigen al geç. ucuz ürün alıp risk almaya değmez.

www.hepsiburada.com

tek çare spigen

Pahalilar kerizsilkeleme elleyerek al ucuz al iyisini anlarsin

Yeni iphone 11 aldım. Ara sokak bir telefoncuda kılıf 25 kırılmaz cam 35 tl. Yer pendik.

Ayni durumdayim bi boka yaramiyor
Standart beyaz yaka ile ayni sure veriliyor

Eski patronlarımın aldığı vize sürelerinden gaza gelip başlığı açtım, 2 sene blok vize alıyordu adamlar.

iş için gidiyorsan verirler uzun, onu da ilk seferlerde vermezler. şirketle ilgili bir fuar, organizasyon bulup ona göre başvurabilirsin mesela. bir sonraki girişte öncekinden bir tık uzuna başvurmayı deneyebilirsin.

Benim patrona 5 yıllık almıştık ilk basvurusunda. Danışman firma bile şok olmuştu. Mali durum vs iyiydi ama.

Sirket ortagi olman degil, yurt disinda bir firmadan davet mektubu alman lazim. Adam diyecek ki biz x ile gorusmeliyiz, 5 senede su kadar is planliyoruz, minimum su kadar toplanti yapmaliyiz. Bunu da basvurdugun ulkedeki bi firmadan almalisin.

eski patronlar yıllardır sürekli vize aldıkları için ve sürekli giriş çıkış yaptıkları için uzun süreli alıyorlardır.

hangi ülkeden aldığına göre, daha önce kaç kere aldığına göre değişir süresi ama bir kaç kere üst üste alırsan kesinlikle daha uzun süreli alacaksındır.

davet mektubu kesinlikle gerekli ama içinde ne yazarsa yazsın, vizenin süresine etki etmiyor. verilip verilmeyeceğine etki ediyor sadece.

Ortağım, Almanyadan bir şirketten dediğiniz mektubu aldı geçtiğimiz yıllarda. Almanya vizeye red verdi :) mektup çok birşey ifade etmiyor sanırım.

En mantıklısı sürekli vize alıp girip çıkmak gibi.

Şirket ortağı olup davet mektubu ile uzun vize almak işe yaramıyor. İki farklı ülke ile distribütörlük anlaşmamız var. Her ikisinden de davet mektubu ilettiler, beş sene eğitim ve ticari toplantılarımız olacaktır diye özellikle belirttiler. Yine de turistik vize gibi muamele gördü. Şunu kabul edelim, şirket ya da şahsi mali gücünüz, iş ilişkiniz, orada yapacaklarınız vs. (artık) çok bağlamıyor.

Bluetooth neden çalışmıyor? önce ona bakardım ben olsam. blueetooth driverlarını güncellemeyi yada kaldırıp tekrar yüklemeyi denediniz mi?

@veritaslibertas şirket bilgisayarı olduğundan elleyemiyorum ayarları/driverları

en güzeli kaplo

benim şirket bilgisayarında da bluetooth ile cihaz bağlayamıyoruz ancak bu kulaklık/hoparlör bağlanıyor.

denemediysen bir dene derim.
eğer denediysen çift taraflı aux kablo.

usb wireless/bt ile bağlanan cihazları önerirdim ama şirket bilgisayarı ise muhtemelen bunların driverlarını da yükleyemeyeceksiniz. go analog.

Ben emektar c4280 'i uzun süre muadil ve kartuş doldurmak suretiyle kullandım. Bana bir problem yaşatmadı emekliye ayırana kadar ama size de yaşatmaz diyemem.

yazıcıdan yazıcıya muadil mürekkep/toner kullanımı ile ilgili farklılıklar var. marka model yazıp aratın muadil kullanımı ile ilgili derdi tasası olan varsa bulursunuz.

Üzerindeki kartuş da hala kullanılıbilir belki, çok sıcak olmayan bir suya memesini batırıp kurumanın çözelmesini bekleyin.

Kuruyup donan mürekkep çözüldükten sonra bir kaç sayfa bozuk yazar ama sonra düzelir, tekrar tekrar doldurabilirsiniz.

Evet muadil de her türlü iş görüyor çoğu yazıcıda, GG veya N11 gibi bir yerden alır takar çalıştırırsınız. Uyumsuzsa iade edersiniz.

Güzelim yazıcıyı heba ettim. Bir gün bozulacak diye düşünerek kullan.

@John Bloor

yazıcının içindeki kartuşların mürekkebi bitmek üzere diye uyarı veriyor..
test baskısı aldığımda mürekkep can çekişiyor gibi çizik çizik boşluklar oluyor..




@sutlu nescafe yazıcı nasıl heba oldu.. bu muadillerin öyle riskleri mi var yani?

doldurulan kartuşlardan almıştım. bittikçe dolduruyordum. kartuşu takıp çıkartıyordum birgün yuvası bozuldu. hp officejet 6700 vardı.

www.youtube.com

o değil de, benim yazıcının kartuşlarını doldurmak çok basitmiş yaa..
öyle bi sürü aparata da gerek yokmuş..
yarın ilk işim gidip (videodaki gibi) mürekkepler almak olacak :)

bir halkbank memuru, bir müşterisinin telefon numarasını yanlış yazmış olabilir mi? halkbank'a bu numara kimseye kayıtlı mı şeklinde sordunuz mu?

telefon numaramdan ve ismimden bir şey çıkmadı. kayıt aldılar.

evde hayvan varsa dyson'ın üstüne makine bilmiyorum ben.

hayvan yok evde (eğer dyson almanın ön şartlarındansa :) )

Dyson var bende, tam bir para israfi cop. Hayatimda ilk defa kaziklandigimi hiasettim. size de aman ha diyorum.

karcher

Şunlardan herhangi biri gayet iyi iş görecektir. Diğer ev ahalisine, yazlık evlere, tanıdıklara vs derken bu gruptan 10 tane elektrikli süpürge almışızdır. Hiç sıkıntımız olmadı. 2500 lirayı süpürgeye verirsem kalpten giderim ben. (Evde hayvan var.)

www.akakce.com

Bu tip sorulara hep aynı yanıtı veriyorum. Ev müsaitse (eşik, kabarık halı yoksa) Xiaomi robot süpürge alın derim. Bugüne kadar aldığım en işlevsel cihaz olabilir. Harika iş görüyor.

Philips’in maraton serisi var 4 farklı makine içeriyor bu seri . Size 3. Makineyi yani turbo fırça içeren modeli önerebilirim. Hb de 2 ay önce 1500 TL civarıydı . Toz torbasız çekim gücü , filtresi, ek ekipmanları güzel. Çok pahalıya gerçekten gerek yok. Ben de mielelere, dysonlara baktım işin ucu bucağı yok. F/p oranına bakarak tavsiyem bu.

Dyson her ne kadar aşk markam olsa da fiyatı yüzünden ancak vitrinde görebiliyorum.

2 senedir karcher kullanıyorum ve çok memnunum.

min. 8-10 mbit hızınız olmalı sağlıklı izleyebilmek için.

güvenilir bi satıcıdan abonelik alacaksınız yıllık 150-200 tl civarı fiyatlar.

size verilen linki ya da dosyayı programa attıktan sonra izlemeye başlarsınız.

ek cihazlar donanımlar şimdilik sizin için gerek yok.

ancak şu sıralar iptv olayları sıkıntılı. 1-2 hafta geçmesini bekleyin ve durumları takip edin. referanslı satıcılarla çalışın.

babanneye anlatir gibi soylemek gerekirse.

bi isim yazip, adres kismina sana verdikleri adresi giriyorsun. sonra o isimdeki yere girip tum kanallara ulasiyorsun.

baska bir cihaz, bilgi vs..ye gerek yok. ben olsam telefondan vlc ile tvye baglanirdim.

tv'de ne yazılım olduğundan bağımsız gayet düzgün çalışır. hatta belki android tv olması sebebiyle daha fazla app seçeneği de olabilir. gse'de iki seçenek var kanal yüklemek için:

1 - xtream-codes : size verilen şifreyi app'e giriyorsunuz , o da otomatik olarak server üzerinden güncel kanal listesini çekiyor sürekli. gse'de de çoğu app'te de var bu özellik ama sno 1-2 gündür xtream'e çöktü lanet olasıca polisler, çalışmıyor adam gibi. çalışırken de ilk giriş zamanı uzun olabiliyor. app'i her açtığında listeyi çekmesi zaman alıyor.

2 - m3u playlist yükleme : iptv alınca size bir m3u playlist veriyorlar ama otomatik olarak güncellemiyor bu kendini. app'e yüklüyorsunuz bu playlist'i ama ara ara sizin bunu güncellemeniz gerekiyor. m3u playlist'i vlc'de de kullanabilirsiniz mesela. ama güzel tarafı , açınca çat diye kanal listesi geliyor.

Doğrudan Bursa Yenikapı feribota binseniz daha kolay sanki.

bursa yenikapı feribotu: yenikapıdan metroyla (M2 hattı. marmaray değil) levent durağında ineceksiniz. zincirlikuyu mezarlığı o durağın yanında.

gayrettepe diyen olabilir sorarsanız gayrettepe uzak kalıyor. leventte inin.

taksiyle de 40-50 lira tutar.

bursa'dan beşiktaş ya da kabataş'a feribot vardı bir ara sanki, bunlardan inince taksi çok daha uygun fiyata gelir

Feribot seferleri havadan ötürü iptal edilebilir diye onu düşünmemiştik ama en pratik o gibi şu an için

illa osmangazi köprüsü alternatifi üzerinden gidecekseniz :

gebze tren istasyonu'na arabayı park edin. marmaray'a binin, sirkeci'de inin, valilik - cağaloğlu çıkışından çıkın. 3 dk yokuş yukarı devam edin. yolun sonu sultanahmet - çemberlitaş

Oncelikle hayirli olsun ne mutlu size
Yeni dogan bebise altin nazarlik filan alanlar oluyor. Yakaya takilanlari var bileklik künye olanlari var isim yazili nazar boncuklu filan. Oyle bir sey olabilir belki.

altın

Altın

Alınmamışsa bebek arabası

dayı olduğuna göre adam gibi bir şey alman lazım. anne babayla konuş. atıyorum bebek odasına konacak video kamera, atıyorum biberon ısıtıcı.... bunun gibi bir şey var, hangisini almadılarsa onu sen al.. onların planlayıp da almadığı şeyler vardr, sor .

bu arada dayı olmak süper bir şey

@co2s2 +1

dayısın o kadar, almadılarsa bebek arabası fikri de güzel. onun haricinde mama sandalyesi (başka bir adı var mı bilmiyorum. işte bebeğin oturtulup mama yedirildiği uzun bacaklı sandalye), beşik, bebek araba koltuğu, en olmadı şöyle büyüğünden ve bol ceplisinden bir bebek çantası. işte beziydi, yedek kıyafetiydi, biberonuydu, örtüsüydü vs konmak için. aile bu çantayı görmezden gelebiliyor kimi zaman, bu çantadan önce başka öncelikleri var haliyle ancak çok iş görüyor.

arkadaşlar her ne kadar teşekkür etsem de ihtiyaç olan her şey alınmış durumda. o yüzden daha çok bebeğin gelişimini etkileyebilecek oyun olsun başka şey olsun onlar falan daha iyi olur çünkü altını da parası da kıyafeti de halledildi. geri kalan bütün büyük şeyler halledildi falan. şimdi amaç doğum sonrası hemen görmeye gidince bir şey vermelik falan filan. aman dayı olmak güzel şey ama zor iş. ben piyano alayım dedim hahaha. çocuğu 1 aylıkken oturturuz oraya çalsın.

Bebekle ilgili her şey alınmış olamaz yani hep bir eksik vardır, o eksik asla bitmez bitemez :)

Ben olsam şöyle bir paket yapardım,

Temizlik pamuğu 5-10 paket,
Organik Şampuan,
Pişik kremi,
Masaj yağı,
Yeni doğan için özel ıslak havlu katkısız olanlardan 10-15 paket,
Alt değiştirme örtüsü, 2-3 paket,
Biberon 1-2 adet(avent, nuk, lansinoh marka önerim),
Emzik 1-2 adet(avent marka)
Müslin örtü 1-2 adet,
Termometre(iyi olanlar pahalı),

Hepsini almaya kalkarsan 400-500 tl falan tutar.
Bunları paket yapabilirsin. Ayrıca anneyi de unutmadığını göstermen için ona da hediyelik bir şeyler alabilirsin. Bu dönemde herkes bebeğe bir şeyler alıyor ama anne de önemli bu aşamada.

Son zamanlarda popüler olan uyku arkadaşı diye bir şey var onu da düşünebilirsin.
Küçük bir araştırma ile zararsız iplerden örülmüş bir uyku arkadaşı olabilir. İlerleyen zamanlarda buna ihtiyaçları olacaktır.

doğduğun zamandan başla, şurada yaşadım, bu okula gittim falan anlat işte
ama bunları yaparken kullanman gereken bütün kelimelere hakim ol. bir kaç sene önce birisi geldi iş görüşmesine, hangi okulda okudun diye ingilizce sordum, çocuk okuduğu bölümün ingilizcesini bilmiyordu, hooop elendi

Bu nasil bir guzergah. Kafamda cizemedim

Ya ankaranin batisindan bursa canakkale edirne istanbul ve ankara donusu yapilir
Ya da ankara istanbul edirne canakkale bursa ve ankara donusu yapilir.

Bursa'ya gidip sonra canakkaleye gitmek varken istanbul uzerinden canakkaleye gitmek neden?

Şöyle aslında bayramı İstanbul’da geçirmek istiyoruz hem sakin hem de bi arkadaş ziyareti diyelim. Çanakkale sonrası da güneye doğru devam edeceğiz. Çanakkale Gökçeada Bozcada ordan Ege’ye doğru ineceğiz.

Bursa-İstanbul yolunun çok kalabalık olacağını sanmam. Osmangazi köprüsünde bayramda beleş durumu yok, öncesindeki otobanıyla birlikte 130 lira civarı tutuyor. Körfezi vapurla geçeyim desen 75TL. Körfezi dolanmak da bir seçenek ama o yolda gündüz vakti trafik olur kesin, gece yola çıkacaksanız düşünülebilir.

İstanbul-Çanakkale arasında Keşandan geçmek zorundasın zaten, gir gez. Keşan-Edirne şehir merkezi arası 1 buçuk saat. Sırf ciğer için değmez bana göre. Keşanda Yeni muhacir köyüne gidip satır et yiyin. :)

istanbul'dan çanakkale'ye giderken keşan'dan geçmek zorunda değilsiniz. bursa üzerinden de devam edebilirsiniz.

Sana pasaportu Turkiye vermis. End of story. Turkiye diyeceksin.

'pasaportu veren ülke' diye çevirilir o.

pasaportun kapaginda hangi ulke yaziyorsa o. hangi konsolosluktan aldiginin onemi yok. bu pasaport gercek mi sahte mi diye turkiye'ye mi soracaklar filipinler'e mi? onemli olan bu

Pasaport hangi ülkenin pasaportuysa onu yazacaksın.

date of issue ve place of issue kismini soruyosan, Filipinler yazicaksin.

Eski pasaportumu Rotterdam'dan almistim. Place of issue kismina Hollanda yaziyodum.

Basvurunu Filipinler'de yapmissin ve pasaportu Filipinler'de almissin. Her ne kadar pasaport Turkiye'de basilmis olsa da, sana Filipinler'de verilmis. Place of issue o yuzden Filipinler.

cevabimin eminlik derecesi %99.9

Ev sahibi yeni kiracı bulana kadar veya sözleşme süresi bitene kadar. Hangisi önce gelirse.

1 ay önceden haber verirseniz ev sahipleri genelde anlayışlı davranırlar. Geçerli bir sebebiniz varsa elbette.

yeni kiracı bulana kadar kira ödemek diye bir şey yok, kim çıkartıyor bunları? 1 ay öncesinden haber verin çıkın. ya da bugün hemen çıkacağım derseniz de, ekstra 1 kira daha ödersiniz.

@Co2s2

Bende sizin gibi biliyorum aslında ama tamamini ödemek gerek diyenlerde var kanun makul bir süre demesine rağmen. Bu makul süreyi mahkeme belirlemek dueumunda kalabiliyor sanırım, eğer anlaşmazlık yaşayan olursa. Bu yöntemi deneyimlemis olan var mı acaba?

bilmediğiniz konularda neden sallıyorsunuz anlama mümkün değil.

''Ev sahibi yeni kiracı bulana kadar veya sözleşme süresi bitene kadar. Hangisi önce gelirse.''

böyle birşey yok direk yalan söylemiş arkadaş. istediğiniz zaman çıkabilirsiniz. ama etik olarak en azından 1 ay öncesinde söyleyip çıkmak daha iyi tabi.

@t joe:

Borçlar Kanunu Madde 325: Kiracı, sözleşme süresine veya fesih dönemine uymaksızın kiralananı geri verdiği takdirde, kira sözleşmesinden doğan borçları, kiralananın benzer koşullarla kiraya verilebileceği makul bir süre için devam eder. Kiracının bu sürenin geçmesinden önce kiraya verenden kabul etmesi beklenebilecek, ödeme gücüne sahip ve kira ilişkisini devralmaya hazır yeni bir kiracı bulması hâlinde, kiracının kira sözleşmesinden doğan borçları sona erer.

ne yazık ki hiçbiri. aynı şekilde evden çıkmış biri olarak öncelikle bunun evsahibinizin tepkisiyle alakalı olduğunu söylemeliyim. yani sizinle anlaşmaya yanaşıp yanaşmayacağına bağlı. ortada bir sözleşme var. sözleşme şartları tarafları bağlar. bu nedenle kafanıza göre evden çıkamazsınız. yani çıkarsınız ama yaptırımı olur.

eğer ev sahibi ile anlaşamazsanız yazılı olarak evi boşalttığınızı belirtmeniz gerekli. bunu noter kanalıyla evsahibine yollarsınız. evin boşalltığınız zamanki durumu ile ilgili tutanak tutarsınız şahitlerle. ev sahibiniz size dava açar. mahkeme bilirkişi atar ve evin bulunduğu bölgede yeniden kiralama için gereken ortalama süre hesaplanır. buna göre hem mahkemenin belirlediği süre için kira ve aidat giderlerini hem de davacının avukatlık masrafları ödersiniz.

eğer haklı (yani evin yaşanamaz durumda olması gibi) bir sebebiniz varsa bunu ev sahibine bildirip düzeltmesini istersiniz. makul bir süre içinde (sanırım 15 gün) çözülmezse aynı şekilde evi boşaltabilirsiniz. bu sefer mahkeme sizi haklı bulacaktır.

yani haklı bir sebebiniz yok ise ev sahibiniz dava açar ve o parayı sizden alır.

makul süre genellikle 2-3 aydır. bu süre evin bulunduğu bölge, evin görece durumu, mevsim şartları vb. sebeplerle değişiklik gösterir. mahkeme bu tespiti bölgedeki emlakçılardan bilgi alarak yapar.

ben üstelik de haklı olma ihtimalim de varken bu riske girmeyip anlaşmayı zorladım. ev sahibi yanaşmadığı için çok zor oldu ve en sonunda üç aylık kira ve aidat ödedim. emin olun bu süreçte hem avukat olan yakınımla hem de sulh cezadaki yakınımla görüştüm ve bu sonuca vardım.

umarım ev sahibiniz anlayışlıdır. en makul seçenek üzerinde anlaşmaya çalışmanızı tavsiye ederim. evi boşaltınca da anahtarı tutanak ile teslim etmenizi öneririm.

çok uzattım kusura bakmayın. ama benzer durumu yaşayan olursa buradan faydalanır belki diye yazdım.

kolaylıklar dilerim.

istediğin zaman çıkabilirsin diye bir şey yok asıl. makul süre çok belirgin olmasa da öyle ocak 25'inde haber verip şubat 10'unda falan çıkamazsın. ev sahibiyle konuşup iyi niyetine bırakacaksın. ben 1 ay sonra çıkıyorum dediğimde eski ev sahibim çok anlayışlı davranmıştı.

ben de bir ay önceden haber vermiştim. Yerime gelecek kiracıyı da kendim bulmuştum.

Benim kombi değişmesi gerekiyordu,zorunluluktu.Evsahibi değişmem dedi.Ben de 15 güne çıkıyorum o zaman dedim.Noterden tahliye kağıdı gönderdim şu gün çıkıcam diye.Ve çıktım depozitomu alıp.Şöyle de bi durum var.Evsahibi kiracı bulamıyor da biz de istediğimiz gibi kiralık ev bulamıyoruz.Bulsak ta kimse bir ay evinizi size ayırmaz.Dolayısıyla ev bulmadan da çıkılamayacağından ,makul süre kiracı açısından da değerlendirilmeli.

vestel alma.

samsung j7 al, 900 liraydı en son. bu paraya en iyisi bu.

Vestel alacağına parayı fakire fukaraya ver annen hayır duası alsın hiç değilse.

ben bu durumlarda hepsiburada'nın çok iyi bir site olduğunu düşünüyorum. gir hepsiburada'dan telefonlara, 300-900 lira arası olanları en çok satana göre sırala. en çok satanı al.

3gb ram min kıstas olsun. Kolay dolay donmaz. 2 gb alma.

General Mobile 5 plus

10 bile yoktur

madrid takımından 2.5 - 3, Barça'dan 7 falan alıyordu. 2011 yılından beri yurtdışındaydı ocak 2017 ye kadar. 2015 yılında barça'ya gitti. şimdi başakşehir takımından en az 4-5 alıyor. vergiler düşünce bu rakamlar. hesapla işte, paraları hepten yemediyse sağlam parası vardır.

edit : euro bazında.

Yemiştir bu. Biraz orta yaşı geçince bizim gibi olur.

şişlide arşiv adında bir lokanta var, onun sahibi olduğunu biliyorum. mekanın sahibi midir kiracı mıdır bilemem ama sırf oradan kazandığı/kazanacağı parayı bile bu soruna cevap verenler (ben de dahil) hayatı boyunca kazanamayacak.

bu arada söz konusu lokantanın yemekleri gerçekten güzel, adam futbolu bırakıp bu işle ilgilenmeye falan başlarsa onlarca şube açabilir.

en az

www.celebritynetworth.com

yok. mümkün değil. adamlık müessesini devam ettirebilmek pahalı bir iş.

perde asın? illa korniş kullanmanıza gerek yok. değişik yöntemlerle perde asabilirsiniz.

ya da üstüne abanmayacağınıza garanti verirseniz çok hafif malzemelerle duvar örebilirsiniz. köpük gibi.

paravan alabilirsiniz.

ya da bir üstte söylediğim çok hafif malzemelerle paravan yapabilirsiniz.

O iş zor bence. yani ince bir şekilde duvar da örseniz, perde de assanız odadaki arkadaş hep tedirgin olacak. yani odasında sürekli birisi varmış gibi olacak, onun için zor bir durum. Empati yaparsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız.

biri tv izleyecek ses olduğu gibi diğer tarafa geçecek ışık açacak ışık gidecek, bulacağınız her türlü çözüm bireysel oda gibi olmayacak.

kızın sevgilisi gelse bu ne amk der.

perde düşünüyordum ben de. korniş garip duracak ama alternatif ne olabilir bakacağım.
kontraplak perdeye kıyasla kalıcı bir çözüm gibi duruyor. yaptırdıktan sonra vazgeçmesi zor.
ev arkadaşıma sormadan buna karar vermedim tabi. evde tv yok ve sessizlik istiyorum dediğinde kulaklıkla dizi izleyebiliriz sorun değil. keza perde çekmesek de odasını paylaşabileceğini oranın salon olduğunu kendisi de söyledi. amacım odası dağınık kalabilsin, birinin salonda kalması gerektiğinde özel alan sağlayabilsin vs.

irademi bırakıyorlar insanda. annenin evine gidersin kavurma yapar ekmekle gömersin akşam eve gidersin makarna yaparlar. müsafirliğe gidersin kek pasta. nasıl irade kalsın ki?

pt +1

@acemi

geçen sene tutmuştum, işe de yarıyordu aslında. ancak iş temposu yükselince, pt ile ortak saatleri yakalayamamaya başladım. söz verdiğim saatleri tutamadım vs. ve zamanla bırakmak zorunda kaldım.

yien aynı şey olacaktır.

çünkü 1 hafta önceden "20 eylül saat 19.00'da yaparız" demek benim için ok değil.
genelde ertesi günkü programım, bir önceki günden belli oluyor. bir anda akşam 7de değil, sadece sabah 7de boşluk bulabiliyorum.

sana profesyonelce değil ama amatörce taktik verecek olursam;

1 - aksam 8 den sonra bir şey yeme.

2- az ye,abanma. zamanla miden küçülecek, alışacaksın. hamur işi yeme.

3- ekmek yeme

4 - abur cubur, kola mola bunlardan uzak dur.

5 - mutlaka hafif tempolu yürüyüş yapman lazım. 1-2 saat yürü. sallana sallana değil, koşar gibi değil, biraz hızlı.

spor yapamıyorsan bunları yap, illa ki kilo verirsin.

ne olursa olsun ben bunları yapacam ulan dersen yaparsın. yarın değil, iki saat sonra değil, tam şu an başlıyorum, kendine söz ver ve sözünü tut.

şekeri ve şekerli şeyleri kes, akşamları özellikle ızgara tavuk göğsü, yağsız balık gibi şeyler tüket. yağı ve karbonidrat tüketimini azaltmaya çalış.

abur cuburu sebze meyvaya kaydır.

en azından daha çok kilo almanın önüne geç.

Bir endokrine gider misin?
Temelde neden kilo aldigini bulma gerek
Anlattiklarindan psikolojik de olabilir ama tiroid duzensizligi depresyona benzer belirtiler yapiyor maalesef.

son 3 ay içinde 115 kilodan 95 kiloya düştüm. diyetisyenim her hafta özel liste gönderiyor. prensipler şu şekilde:

kahvaltıda yağlı olmayan peynir, domates salatalık, çay, ekmek
saat 10:00 gibi çok hafif bir atıştırma. genelde meyve ya da galeta
öğle yemeğinde pilav/makarna olmadan sebze yemeği ya da et, yanına çorba, yoğurt, salata, ekmek
saat 16:00 gibi çok hafif bir atıştırma. genelde meyve ya da galeta
akşam yemeğinde öğle yemeği gibi
saat 22:00 gibi çok çok hafif bir atıştırma. bir kaç kuruyemiş, süt ya da yoğurt gibi

genel olarak ekmekler çavdar, kepek gibi
salata full sınırsız
peynir-süt-yoğurt mümkünse yağsız
bol bol salata

Uzun araştırmalarım sonucu cevabı buldum.
Bi mobil uygulama. Adı DietBet.
Reddit’te de baya kullananlar var. Okuyabilirsin.

1 aylık yarışmalar var. Belli bi ücret yatırıyor yarışmacılar. Kilo verme hedefini tutturanlar, kasadaki parayı bölüşüyor. Ne kadar yüksek bet koyarsan, o kadar istikrarlı şekilde kilo vereceksin.
Çünkü paranı tekrar geri kazanabilme hissi seni motive ediyor. Yani spor salonuna 1 yıllık kaydolup, gitmemek gibi değil, çünkü salona giden parayı geri alamıyorsun.

İndir bi dene bakalım.

@fasulyek,

endokrin noluyor acaba?
tiroidde bi düzensizlik olma ihtimali var, boğazım sanki bir süredir şiş gibi (tiroid hastalarındak igibi) hafif de olsa bi yumruluk var sanki.

bunu nasıl ölçtürebilirim?

www.google.com.tr

yutuptan evde yürüyüş videolarına eşlik edebilirsin. kimseyle uğraşmana gerek yok ama sihirli değnek de bekleme. ilk adımın bu olsun.

Endokrinoloji hormonlarla ilgili olan branş - en basit haliyle söylersek.

Bir dahiliye uzmanına giderseniz tiroid hormonlarınız için kan tahlili yaptırabilirsiniz veya gerek görürse o da sizi endokrinolojiye sevk edebilir.

freelance çalışmanın en büyük sakatlığı bu herhalde. aslında bir dolu zamanınız var ama nasıl olsa tüm zamanlar benim diye diye tembellikten hiç zamanınız kalmıyor. yaptığınız işi bilmesem de, masa başı işi olduğunu varsayarak konuşuyorum:

1 - eğer evden çalışıyorsanız, çalıştığınız ortamı değiştirin. yemek masasında ya da bir odanın bir köşesinde değil, çalışma odasında çalışma masasında çalışın. o masada başka bir şey yapmayın. kalemlik olsun, not kağıdı olsun vs vs vs .. orayı iş olarak görün. (sigara içiyorsanız, o masada, hatta o odada sigara içmeyin)

2 - kendinize mesai belirleyin. sabah 9'da masanıza oturun, akşam 6'ya kadar masanızda bulunun. emin olun yapacak bir dolu şey bulacaksınız. gelen işleri bu saatler içinde bitirmeye gayret gösterin. gelen işi teslim süresi için bu mesai saatlerini göze alarak hesap yapın. akşam da çalışırım, yarın hiç çalışmam demeyin. bu saatlere bağlı kalın.

3 - plan yapın. her işinizi planlı yapın. plan olmadan irade olmaz. bunu sadece iş için söylemiyorum, yediğiniz yemekten dışarı çıkacağınız saate kadar hepsini planlayın. evet çok sıkıcı oluyor ama ne yazık ki böyle. yarın sabah kahvaltı için dolabı açar bakarım, ne varsa yerim demeyin. öğle yemeğinde ne yiyeceğinize karar verin vs vs vs

4 - yapacağınız bu planla birlikte, yiyeceğiniz yemeği evde kendiniz hazırlayın. hazır köfte alın pişirin ama dışarıdan dürüm söylemeyin, pizza söylemeyin. hem daha hesaplı, hem daha sağlıklı.

5 - bana sen kimsin lan demeyin. işim gereği yeri geldiğinde gece yarısı evden çıkıp haftalarca eve dönmeyen birisiyim. bu plansızlıklar, bu iradesizlikler ne demek çok iyi biliyorum. kilo da aldım, kilo da verdim. son 4 ayda 21 kilo verdim.

önce sakin ol, herkes hata yapabilir. birşeyi vermeden önce iki kere kontrol et. formüllerin doğruluğunu her zaman kontrol et. kendine güven tabii ki ama kopyala-yapıştır'a güvenme.

sakin ol öncelikle. işe tutunamamak demek 1 haftada olmaz, 6 ayda olur, 1 yılda olur. neden böyle hatalar yaptığını bulmaya çalış. neden böyle hatalar yapıyor olabilirsin? seni rahatsız eden bir şey mi var? heyecan mı yaptın? kendini kanıtlamaya mı çalışıyorsun? daha mı hızlı çalışman gerekiyor? eskiden excel 10 kullanıyordun da şimdi excel 11 mi kullanıyorsun? windows aynı windows mu? yoksa mac'tan windows'a ya da windows'tan mac'e mi geçtin? klavyede elin takılıyor olmasın, fare elinden kaçıyor olmasın? ya da iş dışında mı dertlerin var, problemlerin var?

yapacağın işi sakin sakin yap. hızlı yapmaya çalışma. 2 kere tekrarlamak yerine, 1 kere yap ama tam yap. 1-2 güne kendine gelirsin.

Önce sakin ol +1£4838292992

Otokontrol sistemini arttır.
Kendi kendinin şevkini kırma

merhaba

kontrol kontrol kontrol

yaptığın işi her zaman en az iki kere kontrol et.
bu yaptığın işe güvenmeme değil, kendini sağlama almak olur.
hataların ortadan kalktığını görecek ve gördükçe kendine güvenin daha da artacak.

işe tutunmak co2s2'nin de dediği gibi 1 hafta 10 günde olmaz. çok daha uzun sürer ve iş veren bunu tolere eder. kimse kolay kolay "bu da ne verimsiz çıktı" demez.

1000 kere ölç, 1 defa kes.

Hayat mottomdur bu. Çok belli olmasa da 1000 kez ölçüp 1 kez keserim. Bugüne kader çok şükür yanlış adım atmadım.

Ayrıca dönemsel bir durumdur. Senin de farkında olmadığın bir “dalgınlık” döneminden geçiyor olabilirsin. Hepimize olur.

2chan deki herkes onu çok kötüledi diyor. artık it derken neyden bahsediyorsa. 2chan dediği de 9gag e benzer ama ondan önce varolan bir site.

9gag'in orijinali 4chan değil mi? 2chan'i ilk kez duydum.

özellikle gurme lezzet aramıyorsan, aç karnımı doyurayım yeter diyorsan highway outlet var. bi dünya restoran var içeride.

Eğer gerede'den geçeceksen dikkat et radar var, tabela ile uyarmadan 60 hız sınırı koymuşlar milleti öpüyorlar.

hendek'te özcanlar köftecisi var.

1-yuzde 10 kadar pazarlik payi var sahibinden'de
4-tapu harci yuzde 4 ve emlak vergisi var. 2 yildan once satarsan gelir vergisi de odersin
5-aylik senet yapiyorlar bulasma derim

1. Hayır şişirme değil, piyasa çok durgun. İnsanlar satabilecekleri en yüksek rakamı yazıyorlar, pazarlık illaki var. Şöyle düşünün emlakcı satıcıyı "abi fiyatı biraz düşürelim" diye ikna edip giriyor o rakamları çoğu zaman.

2. daire. residence lükstür, bir ekonomik buhran da insanlar tasarruf yapmak için residenceden vazgeçip normal bir dairede oturma isteyebilir. Fakat dairede oturan vazgeçip de sokakta ya da çadırda yaşayamaz.

Hem bir residence alacak bütçeniz varsa 2 tane daire alın, toplamda daha çok kira getirisi olur. Hem de riski bölersiniz.

3. Sancaktepe olabilir ucuz daire ararsan. Üsküdar Çekmeköy metro hattına yürüme mesafesindeki her lokasyon olabilir.

4. tapu satışı yapılırken %4 tapu harcı ve 600-700 TL kadar döner sermaye masrafı var. Emlak vergisi bir sonraki sene başlar ve önemli değil, 100-200 TL bişey her sene ortalama.

5. Senetle ise bulaşmayın, faiz hassasiyeti olan dindar vatandaşlar için katılım bankaları ile bir anlaşma yapılmış olabilir. O zaman olur, adı faiz değil ama aynı kapıya çıkacak matematiksel olarak.

Son Not; banka kredisi ile alacaksanız banka zaten ekspertiz vasıtası ile araştırma yapıyor. Fakat peşin alacaksanız tapudan iyice araştırın, bu işlerden anlamazsanız gösterdiği daire/arsa değil de başka bir mülkün tapusunun satıldığı çok dolandırıcılık örneği var.

Son aşamada yardımcı olabilirim, şu evi mi alayım bu evi mi alayım diye değil de "şu evi almaya karar verdik nelere dikkat edeyim" dersneiz elimden gelen yardımı yaparım.

1 - ihmal edilmeyecek derecede pazarlık payı var, hatta yüzsüzlük yapılacak kadar pazarlık payı var. hiç almayacak bile olsan, bütçenin dışında bile olsa 100 liralık eve 60 lira teklif vermenin nesi kötü olabilir ki? bu arada her ne kadar sahibinden'deki ilanların büyük bir çoğunluğunu emlakçılar vermiş olsa da, yine de emlakçı emlakçı dolaşmakta fayda var.

2 - ev alacağınız bölgeninin en gözde, isim yapmış sitesini bulun, oradan ev alın. insanlar emlakçılara 'bilmemne sitesinde ev var mı?' diye geliyor. eğer sahibinden'de bir sitedeki evlerden çok varsa, o evler yavaş gidiyordur. mesela bizim oturduğumuz sitede 525 daire olmasına rağmen sahibinden'de 2-3 ilanı geçmez, bütün daireler her daim doludur.

3 - nispeten ucuz derken? 300bin lira mı? 1milyon lira mı? samandıra tarafına bakın. yenidoğan'a doğru gitmeyin. kartal ve soğanlık tarafına bakın.

4 - emlakçı üzerinden alıyorsanız en baştan komisyonu sorun. fiyata dahil mi? bir kaç yüzbin lira verip ev alırken, yüzde 3-5 gibi bir rakam birden 10bin - 15bin yapar. tüm parasıyla ev alacak birisi için çok ağır olabilir durduk yere.

5 - alacağınız evden bağımsız olarak. bankalarla şimdiden konuşun, hangi banka size kredi vermeyi kabul ediyor, kaç oranla veriyor, bunlar cebinizde dursun. sırf banka kredisi çekmeniz gerekmiyor diye normalde almayacağınız bir evi taksitle senetle almayın. en nihayetinde hiç kimse durduk yere size faizsiz borç vermez. faiz zaten o taksitlere yedirilmiştir. peşin almaya kalkarsanız indirim yapacaklarını görürsünüz. hani faiz yoktu? bir de birisinin sizin o borcu ödememe riskinizi üstlenmesi lazım. bunlar hep maliyet. gidin paşa paşa bankadan kredi çekin.

1- pazarlık payı var. emlakçı da dolanabilirsin ama sahibinden bulursan komisyondan kurtulursun.
2- bence daire.
3- bütçenizi bilmiyorum ama maltepe'de e5'le sahil arasındaki kesime bakılabilir. idealtepe, altıntepe, altayçeşme dolaylarında uygun fiyata bulunabilir. semt olarak da oturulacak yerler bence.

evet mutlaka

Evet aksi takdirde otuyor

Özel araçlarda evet toplu taşımada zaten yok.

takside, otobüste, bildiğim her taşıtta mutlaka bulur bağlarım. 100 metre yol bile gitsem.

ilk yaptığım emniyet kemeri bağlama
ikincisi kapıları kitleme

Bağlamıyorum. Mesleki alışkanlık.

evet

Kesinlikle, 2011'de teyzem'in eşi kemeri bağlı olmaması sebebiyle hayatını kaybetti diyebilirim, ondan önce de takmaya özen gösterirdik fakat ondan sonra tüm aile takar, arkada önde oturmak farketmeden.

%100

Onde oturuyorsam dolmus haric (onda da kisa mesafeyse, taksim-bostanci dolmusunda takarim mesela) taksi, ozel araba vb takarim kemer

Aliskanlik haline geldikten sonra farketmiyorsun bile, arabaya bindigimde yaptigim ilk is kemeri takmak okuyor.

Evet kesinlikle takarim yanimdakine taktiririm

Ön koltukta kesinlikle. Arka koltukta nerdeyse hiç.

Arka koltuktayken dalga geçmek (ehehehe ne gaddar da modereniz ehehe diye) için emniyet kemeri takan ve bu sayede hayatı kurtulan bir arkadaşım var.

Kesinlikle takarım, yandakine de arkadakine de taktırırım. Ben taksam da arkadakinin takmaması ile yine benim canıma kast ediliyor.

arabaya bindiğimde arabayı çalıştırmadan yaptığım ilk şey budur. araç kullanırken kemer takmıyorsam garip bir şekilde kendimi boşlukta ilerliyormuş gibi, güvensiz hissediyorum.

arka koltukta da otursam takıyorum.

toplu taşımada var ise de takıyorum. havaş vb.

Mutlaka.

evet. önde isem kesinlikle. arkada da bazen.

yalnız kemer takmayan sürücünün yanına oturup kemer takınca böyle kendini aşağılanmış gibi triplere girenlere sinir oluyorum.

Emniyet kemeri bulabildiğim her türlü araçta kullanıyorum. Otobüs, taksi, özel araç farketmez. Üniversitedeyken trafik şube gelip takla atan araç simulasyonu yapmıştı. Emniyet kemerinin 5 km hızla atılan taklada bile nasıl etkisi olduğunu o gün görüp daha çok dikkat etmeye başlamıştım.

tabii ki. öğlen yemeğe giderken bile (100 mt var yok) muhakkak takarım. arkamda kimse olmasa da sinyal veririm. tüm trafik kurallarına uyarım.

Ben her zaman bağlamıyorum, mesela işten çıktığımda araca binince bağlıyorum, evin yakınında markete uğrayıp arabaya tekrar binince bağlamıyorum, yani çok kısa 1km'ye kadar mesafede bağlamıyorum diyeyim.

bağlamadan arabayı çalıştırmıyorum

evet.

bağlamayanların, arkadan geçirenlerin ya da toka takanların mantığını anlamıyorum. o kemer bağlanacak arkadaş!

Evet.

Evet. Bu benim için arabanın kapısını kapatmak kadar olağan bir şey. Nasıl araba seyir halindeyken kapısını açık tutmuyorsam, kemeri de takıyorum.

Evet. Geçirdiğimiz bir kazadan sonra arkada otururken de takmaya başladım. O kazada da önde oturuyordum, kemer olmasa uçmuştum zaten. Şehirlerarası otobüslerde de takıyorum.

önde %100 arkada %50 bağlıyorum.

evet

Evet her zaman.
Arkada otururken her zaman değil ama onu da alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum.

kedimin sepetini taşırken ona bile takıyorum

ilk araba kullanmaya başladığımdan bu yana emniyet kemerini takmadan asla yola çıkmam. ki o dönemlerde yaygında değildi, obsesifmişim gibi davranıyordu millet. yine de milim geri gitmedim bu konuda. yanımdakilere de taktırırım. takmak istemeyen benim kullandığım arabaya binmesin noktasında takığım bu konuda. kimsenin sağ kurtulduğuma inamamadığı bir kazada, sağ kalmamı sadece emniyet kemerine borçluyum. arkada, toplu ulaşımda vesaire de takıyorum.

1 km üstü her yolculukta arka koltukta da olsam takarım

hiç takmam
hatta ses çıkarıyor diye sahte emniyet kemeri aldım.
sevmiyorum ama takmak gerek tabii ki.
yanımdaki takınca da uyuz olurum

Ön koltukta her zaman. Taksi vs bindiğim aracın emniyet kemeri arızalıysa inerim.
Arka koltukta şehir içinde bağlamadığım zamanlar oluyor, uzun yolculuklarda mutlaka bağlıyorum.

Her zaman mutlaka takıyorum; ön-arka fark etmiyor.

O ney öyle gardaş

sırtlığı olmayan tüm oturaklar rahatsız ediyor.

sırtımı dayayamadığım her oturak beni rahatsız ediyor.

Sikinti yok

Pardon belitmemişim sadece oturma kısmı için soruyorum.

O ne oyle ya? Ilk kez goruyorum hoslanmadim oturmak tercihim olmaz. Mazallah erkekligime zarar gelebilir.

sırtlıksız omurgam çöküyor oturamıyorum. dik durma problemim var :(

edit: zemin de huylandırıcı şahsen tercih etmezdim.

sevenler gizli ibne oluyor de mi? gizli ibnelik testi bu.

sırtlık yoksa olmaz. ayrıca çok küçük g.t sığmaz buna.

@ya ben lan neyse, gerçekten test değil ve gerçekten ödev için:)

Tekrar teşekkür ederim cevaplar yardımcı oluyor.

Bacak bacak ustune atmak icin rahat gorunmuyor. Tamam oturmamiz gerektigi sekilde oturuyorsak belki ama otururken milyon sekle giriyor insan. Bakmasi bile rahatsiz etti beni

Herkes çıkıntıya takılmış, ama aslında bir çıkıntı yok. Çöküntü var, yani çıkıntı olarak gördüğümüz kısım aslında koltuk zemini ile aynı hizada. Bacaklar aşağı doğru rahat etsin diye bacakların aşağı sarkmasını kolaylaştıracak çöküntüler var.

Şimdi bacaklarımı kaldırıp koltuğumun süngerine baktım, fotoğraftakilerine benzer izler oluşmuş. Ki koltuğum standart ölçü, bar tipi böyle yüksek sandalyelerde bacaklar daha çok aşağı sarkmak isterler.

Rahat olabilir.

bu iskemlelere doğru oturursanız inanılmaz rahat oluyorlar. geçen refakatçi olarak 2-3 gün hastanede kaldım. bunlardan vardı bir tane, sürekli üzerinde oturdum, öyle rahattı.

şimdi ilk soru neden bilgisizler?
çünkü okumayıp, merak etmeyip, sorgulamıyorlar.
peki neden okumayıp, merak etmeyip, sorgulamıyorlar?
çünkü herşeyi bildiklerini sanıyorlar. her soruya kesin hükmü anında veriyorlar.
ne olması lazım?
bunlara öyle bir numara yapacaksın ki işte önce bildiklerini sanıp sonra böyle avel avel gerçek dünyaya bakacaklar. mesela bir eleman çıkacak bir konu hakkında konuşacak herkes çok bilmiş bir şekilde kesin bu şudur falan ehele ühele falan diyecek ama böyle toplumun %80 adı kadar emin bir şekilde sonra bu eleman gidip nobel falan alacak gibi.

bizim milletin çok bilmişlik olayını kırmak lazım.

Cevap için teşekkürler. Bugün buna benzer bir hikâye duydum. Bizim köylülerin yaşadığı bir semtte biri bir yerden dökük bir eve 60 bin vermiş, mahalleli adamla dalga geçmiş, geçenlerde mütahit 5 daire vermiş adama, şimdi helal olsun falan diyorlarmış. :))

Bilmiyorum demeyi nasıl öğretmek gerekiyor acaba, ben bunu çok merak ediyorum.

Müteahhit yahu mütahit yazıp geçmişim telefonda. :(

şaha kalkmış organize bir cehalet var karşımızda.
düzelmez artık.
ömür kısa, bunlarla boğuşacağıma topuklayıp kaçarım fırsatını bulabilirsem.

Mevlana boşuna hoşgörüde deniz gibi ol dememiş, boşuna ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol dememiş. 3 ayağı var: bilgi, kendini iyi yönde değiştirmek ve başkalarına karşı de olabildiğince çok hoşgörülü ve yapıcı tavırlarla örnek olmaya çalışmak.

Ben her şeyi tersinden görmeye çalışıyorum uzun bir süredir ve pek çok şekilde işime yaradı. Bu duruma da bilgiye aç bir toplum olarak yaklaşmak istiyorum ancak cahili bilgiye aç biri hâline nasıl getireceğimiz konusunda kafa yormamız gerekiyor.

Bu işle ilgilenenler var evet. Sivil toplum kuruluşları, belediyeler çeşitli çalışmalar yapıyorlar.

Bireysel olarak da elimizden ne gelyorsa eğitime destek olarak, gönüllü çalışmalara katılarak özellikle yetişmekte olan nesil için katkıda bulunulabilir.
Sivil toplum kuruluşlarına maddi destek olunabilir.
(Yazmaya gerek yok gerçi ama atlamamış olmak için yazayım. Öncelikle kendimiz örnek olarak tabii)

Bilmiyorum demeyi öğretmek için bizzat örnek olmak gerek. Hem de her fırsatta ve büyük bir özgüvenle öğrenmek istediğini göstererek. Önce beyinler dumura uğruyor sonra böyle birinin varlığına inanmaya başlıyorlar ve sonra örnek alıp onlar da böyle davranıyorlar.

dizi sektörü benim emrime girsin 1 senede düzelir.

@yaren çok haklısınız ancak örnek bireylerin daha fazla kişiye ulaşması artık bir zorunluluk hâlini aldı gibi. Buna da bir çare bulunmalı. İyinin, estetiğin havalı olması işe yarar mı acaba?

@hakbfu az denenmiş veya denenmemiş şeyler acaba artık daha mı iş yapar diye düşünüyorım ben de. Youtube kanalı mesela. Kaybeden olmaya çok yakın olan gençler de Youtube'da bir şeyler izliyor ancak onları önemsediğimizi nasıl hissettirebiliriz bunu bilemiyorum. Kendinden olmayanı nasıl sahiplendirebiliriz acaba bir insana?

herkes kendi yakınından başlayacak. mesela anne, baba, amca, teyze, hala. bu kişilere böyle genel sorular sor geyik yaparmış gibi.

işte dünya neden yuvarlak? ay neden dönüyor? amerika'yı nasıl keşfetmişler? internet nerededir? telefonla konuştuğumuz nasıl başkasına gidiyor? dolar nasıl artıp azalıyor gibi.
ama böyle her gün en az 5-6 soru sorman lazım.
sonra cevapları incele,
neredeyse hiç birinde araştırayım, bakayım, şuna sorayım yok bilmiyorum demek çok ender,
hep bir cevap verme mücadelesi içinde bu kişiler çok naif, masum da olsa. çünkü bu bir tür reflex olmuş yani. hani biliyorda nasıl söyleyeceğini bilmiyormuş gibi.
cevaplar hep yuvarlak. kendince ok ama gerçekle ilgisi yok.
sonra ben herşeyi biliyorum mottosu ile hayata devam.

biraz kendini sorgulasa millet böyle chain reaction gibi yayılacak işte. hata bizde aslında hep uzaklarda arıyoruz sorunları aslında hatanın temeli benim dddkd. ve dddkd'nin ailesi mesela. herkes kendi ailesini düzeltmeye çalışsa. her çocuk ailesine cevabı bildiği ama ailesinin bilmediği soruları sorup onları araştırmaya, sorgulamaya teşvik etse yol katedilmeye başlanır.

Yarar elbette. Güzelliğin tadını çıkardığımız kadar iyiliğin kalitenin doğruluğun adaletin de tadını çıkarmamız çok büyük bir imrenme oluşturur. Çünkü bu tadını çıkarma, mutluluğu dışa vurma davranışı büyük bir manevi güç ifadesidir ve insanlar özellikle özgüven şeklinde dışa yansıyan hoşnutluktan çok çok etkileniyorlar.

Bu bireylerin çoğalması için de kendimiz örnek olmak durumundayız. Hem çevremize hem de etrafımızdaki çocuk ve gençlere. Atatürk boşuna çocuklara ve gençlere titizlenmedi, boşuna birer bayram armağan etmedi. Boşuna öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır demedi. Hatta tam da bedeni kadar zihni de sağlıklı olan bireylerin yetişebilmesi için annelik ve babalık çok önemli, tam da bunun için kadın ve erkek çok önemli, tam da bunun için insan olmak çok önemli. Hepsi birbirine çorap ilmekleri gibi bağlıdır.

Samimiyet bilgi uygulama ve hoşgörü/şefkat bu işi çözer.

Sen çok bilgili ve kibarsın o yüzden toplumu eğitmek senin görevin... önce şu ön yargılarından başkalarını küçük görüp kendini üstün görme çabandan bir sıyrıl... bu yazdıkların bilinçaltında tamamen bu söylediklerimin tezahür ettiğini gösteriyor...
Sonra çık biraz özendiğini ülkelerde yaşa bakalım toplumumuz nasılmış, gör. Turist olarak değil yaşa oralarda... ulan herkes ilber Ortaylı olmuş, herkes çok biliyor kendince ama toplumumujz cahil ve eğitimsiz, yok ya! Nasıl eğitecekmişiz toplumumuzu

@benaslindayohum

Bence @taktik çok güzel bir niyetle çok güzel bir şey sordu. İnsanlardan bilgi ve fikir almak gibi bir güzellikle hareket etti. Onun bilinçaltında ne olduğuna girecek olursak burada hepimizin bilinçaltı ortaya dökülür, kavga olur, amaca ulaşılmaz boşa vakit ve enerji kaybedilir. Sen de düşünceni söylesen belki yeni ve çok farklı bir bakış açısı ortaya çıkar ve çok harika bir fikir gelişebilir.

Toplumsal değişimlerin hemen olmayacağını unutmadan ilerlemek lazım. Bu nedenle çocukları yeni yetişen nesili işaret ettim.
Çocukların sanatla, bilimle tanışmaları çok önemli. Tiyatro olur, sinema olur, fotoğraf, resim sergileri, müze gezileri, satranç, resim, müzik...
Mesela ÇYDD bu yönde epey iş yapıyor. Daha çok gönüllü daha çok iş. Bulunduğunuz illerde varsa öğrenciler yaz okullarına destek verebilir, çalışanlar cumartesi programlarına destek verebilir.

@benaslindayohum ne yazık ki büyük ihtimalle hiç düşündüğünüz gibi biri değilim. Kaygılarım var. Dünyaya bir kez gelen ve ortak kimliği paylaştığım bu kadar insanın mutsuz yaşaması beni kederlendiriyor. Dışarıları çok gezdim, yaşadım da. O konuya girmek istemiyorum.

siz kimsiniz?

Kaygılı bir vatandaş

Tabii ki az denenmiş veya denenmemiş şeyleri denemek çok güzel olur. Youtube kanalı olabilir başka şeyler olabilir. Benim gözlemlediğim scorb mu hikaye mi diyorsunuz konulu bişiler atıyorlar. Gençler arasında epey revaçta izleyip izleyip gülüyorlar. Bu tür eğlenceli şeyleri kullanmak iyi olabilir...

Dizi sektörü evet, 1 senede olmaz ama çok fark yaratır. Kızın yurduna gitmiştim kumsalda yarışma, işte evlilik, pembe dizi tarzı yayınları izlediler hep. Benim ruhum daraldı ^-^

Şimdi aklıma geldi uluslararası bi oluşum var, Türkiye ayağı da var. Alım gücü çok iyi olmayan ailelerin yaşadığı semt okullarından, göç almış bölgelerdeki okullardan katilmak isteyen öğrencilere müzik eğitimi veriliyor. Orkestra kuruyor çocuklar. Gönüllülerin bağışladığı müzik aletleri çocukların oluyor Eğitmenleri gönüllü çalışıyordu bildiğim kadarıyla. Çok güzel işler bunlar. Destek olunabilir.
Adını hatırlayamadım belki aramızda bilen duyan vardır.

Düzelmez dibe vurmadan.

Koca bir nesil eğitim sistemi bombok iken büyüdü gitti. Hak, hukuk, etik ve devlet terbiyesi denen kavramlardan uzak biçimde büyüdü koca bir nesil.

Devlet terbiyesi denen şeyi özellikle yazdım. Çünkü hem seçilmişler, hem de atanmışların günümüzde devlet terbiyesi ve teamüllerden uzak olduğunu görüyoruz. Askeri okullar, polis akademileri, siyasal bilimler, hukuk fakülteleri vs hepsinin kalitesi düştü ve değerlerinin içi boşaltıldı.

Bununla beraber çok fazla trajediye maruz kalındı ve buna alıştırıldı insanlar.

Çözüm: kolay çözüm yok. Yapılan yanlışların bedelleri ödenmediği müddetçe ders çıkartılamaz. Avrupa'da neden insan hakları, demokrasi, eşitlik, hukuk bu kadar üstün? Çünkü orta çağda teokrasi yüzünden, yeni çağda da faşizm yüzünden anaları ağladı. Ağır bedeller ödedikleri için ilerlediler. Biz ne bedel ödedik? Vatan elden gidiyor dışında bedel ödemedik. Vatanı elden bırakmayız çünkü bunu tecrübe ettik. Ama hiçbir zaman devlet geleneğimiz elden gitmemişti, kaybedince anlayacağız.

Cehalet, eğitimsizlik, boktan insanlar falan bunlar devlet politikasının sonuçları. İyiye dönüş olunca bir 20 yılda iyi sonuçlar almaya da başlarsınız. Uzun vadelidir bu işler.

pisa verileri ortada arkadaşlar. eğitimde ve öğretimde iyi noktada olmaktan çok uzağız ne yazık ki.

öyle bir eğitim yok.

ayrışacağız. biz kendi muhitlerimizde yaşayacağız, onlar kendi muhitlerinde. okumuş, dil bilen, dünyayı tanıyan, çevresine saygılı insanlar olarak kendi mahallelerimizi kuracağız, onları da kendi muhitlerine süreceğiz. aradaki iletişimi mümkün mertebe kesmeye gayret edeceğiz.

biz kendi mis gibi semtlerimizde yaşayacağız, onlar kendi cehennemlerinde. aramıza görünmez bariyerler çekmekten başka şansımız yok.

@babilbaligi
mevcut durum buna gidiyor ama tek tarafli olarak. sen gitmesen de onlar geliyor.
bariyeri ceksen de o bariyer cekmeyecek gelip seni rahatsiz edecektir.
bu suna benziyor sen tum kaskosunu vergisini duzenli odedigin pahali arabana gidip en pahali kis lastigini taktiriyorsun ama buzlu havada yazlik lastikli ama olesiye modifiye kaskosuz beyaz bir sahin kayip gelip sana carpiyor ve senin arabani pert ediyor.

@cedex; ankara'da yaşıyorum ve bu ayrışma gayet hızlı bir biçimde derinleşiyor. bazı semtler gayet çağdaş, laik, özgürlükçü bir hayat sürerken bazıları kadınların peçeyle gezdiği yerlere dönüşüyor. dar bir mıntıkada insanların karşılıklı birbirini yönlendirmesi daha kolay. hem öğreniyor hem öğretiyorsun, iyi oluyor.

ben ayrışmaya inanıyorum, hepimiz elitizmin şanlı sancağı altında birleşelim.

bilgisiz olmak illa düzeltilecek bir şey değil. istanbul şartlarında kaba olan da, anadolu'nun çoğu yerinde gayet normal kabul ediliyor.

bence asıl problem, toplumun büyük bir kısmının hoşgörü sahibi olmayan, tahammül göstermeyen insanlar oluşması. karşılıklı uzlaşı ortamı yok, saygı yok, hemen kavga var, kutuplaşma var. siz var biz var, onlaaaaaaaar var.

boyle ustenci bir dille hicbir sey degistiremezsiniz.

ben cevabı biliyorum. bu konu benim de aklıma çok takılan bir konuydu araştırdım, gözlemledim, inceledim... ve ebeveyn eğitimi diyorum. ne kadar eğitimli aileler o kadar eğitimli çocuklar.

Üstenci dil eleştrisine katılıyorum. Böyle olmaz evet.
Aziz Nesin doğru bişey dedi, yanlış ifade etti. Bizim milletin şu kadarı akıllıdır deseydi farklı tepkiler alırdı. (Bence alkış alırdı)

Ayrışma diye bişey pratikte mümkün değil. Zaten doğru da değil.

İş arkadaşı, komşu, alışveriş yaptığın esnaf, market çalışanı, dolmuş şoförü, öğretmen, kamu çalışanı... Nasıl ayrılacaksın?

İki kişilik toplumda bile hayat basit olanın seviyesinde akar. Akıyor işte görüyoruz.

Ben hayatımda ilk kez bi otobüs durağında otobüse önce erkeklerin bindiğini gördüm. Kadınlar sonra biniyor. O muhitte hep aynısı oluyor. Gönüllü çalışmalara katıldığım yoğun göç almış bi bölge burası. Basit bi örnek bu. Çok basit. Daha neler neler var. Dayak günlük rutinleri sanki çocukların. Dayaksız laf anlamazlarmış. Kadınların hali.. Gelin tuvaleti yıkıyor, o sırada kayınpeder koridordan geçiyor. Gelin ayağında çorap yokmuş diye kayınpederden dayak yiyor.
Kayınpeder kamyon şoförü. Sen evine alıyorsun eşyanı taşıyor.

Çocuğunu okula yolluyorsun dolmuş şoförü evladının ırzına canına kast ediyor.

Özgecan olayından aylar sonra bir yaz günü metroda yanımda oturan 3 delikanlı kısa etek giymiş hafif topluca bi kıza bakıp hakkında konuştular. "Bi de Özgecan'a üzüldüler" gibi tecavüzü haklı gören yorumlar yaptılar. Sonra yanlarındaki beni farkedip sözde utandılar. Biri kıdemli subay, biri bi kurumda çalışıyormuş konuşmalardan çıkardığım.

Adam resmi gazete yalan söylüyor diyor.

Hastaneye acil bi kadın hasta geldi sedyede. Girişte beklettiler yukardan kadın hasta bakıcı geldi aldı kadını. Belki saniyelerin değerli olduğu bi durumdu belki değildi bilmiyorum. O kısımın önemli olmadığını kadının namusunun ön planda olduğunu biliyorum. O hasta ben de olabilirdim, siz de olabilirdiniz, çocuklarımız da olabilir.

Elitizmle başka bişeyle ilgili değil bilgisizlikten, kabalıktan rahatsız olmak. Kabalık empati yoksunluğunu gösteriyor. Empati yoksunluğu yukarıda saydığım olayları yaşatıyor. Empati yeteneği eğitimle geliştirilebiliyor.

Ayrışmayı unutun gitsin. Hep birlikte daha güzel koşullarda yaşamak için, çocuklarımıza daha iyi bir dünya bırakmak için elimizden geleni yapmaya çabalayalım. Elimizden ne geliyorsa artık.

En yakinlarimizdan baslayacagiz. Misal iki tane kiz cocugu kuzenim var. Babalari görece bagnaz ama ben cocuklara kendilerini degerli hisettirmek icin elimden geleni yapiyorum. Onlara ufuklarini acacak kitaplar hediye ediyorum. Yukarida bahsi gecen örneklerde oldugu gibi mizojenist bir tavir gördügümde bundan mutlaka aile toplantilarinda bahsediyorum. Sonucta benim annem-babam da ilkokul mezunu dünya görüsü genc nesile göre daha kisitli insanlar. Benim onlarin yaninda takindigim tavir, annemin ISMEK kursunda diger mahalleli kadinlarla konusmasina etki ediyor. Dayilarim esnaf insanlar. Benimle konustuktan sonra toplumun bana daha uzak kesimine hitap etme sansina sahipler.

Bir de sivil toplum kuruluslarina bazen gönüllülük bazen de bagista bulunuyorum.

En ufak bir isik gördügüm insana yilbasi, bayram, dogumgünü gibi sebeplerle mutlaka kitap hediye ediyorum. Biliyorum ki ondan sonra kuzeni, kardesi vs. de o evlerindeki kisitli sayida bulunan kitaplardan okumaya heves edebilir.

@titiraprap +1

Bakamamıştım mükemmel yorumlar gelmiş.

Ayrışma tespiti çok doğru. Ankara'da aklıma direkt Eryaman geldi.

Kantonlara ayrılma olayı eninde sonunda kötü biter, cahillik kazanır diye düşünüyoruö.

saçlarımın uzun olduğu dönemde çantamdaki tarağı almışlardı. geçenlerde mesaj geldi, artık harici cep telefonu bataryalarını da almıyorlarmış. ama fotoğraf makinesi ile giriliyor.

Şemsiyeleri almiyorlar

Yani iceri almiyorlar. Elinizden aliyorlar (mobil ve edit)

Genellikle kolilerce power bank ve çakmak görüyorum maçlardan çıkarken.

isviçre değilse ben bir şey bilmiyorum

avusturya-hallstatt galiba
edit. evet öyleymiş www.kulturundwein.net

Hallstatt- Avusturya

avusturya gittim gördüm süper yer.

evde bir hasar varsa mutlaka sözleşmede belirt. çıkarken depozitoya konmasın.

o zaman bugun bir sozlesmeyi alip etut edeyim onu aksama.

@teritori
ev sifir fakat yinede calismayan birsey varsa not aldirmam gerekecek sanirim sozlesme hazirlarken.

abartmayın yaw matbu sözleşmedir o.

zaten kanun "ufe oranına kadar"dır, orada tamamen ev sahibinin insafına kalırsın.

evdeki "taşınmaz" tanımına dikkat edebilirsin, oraya sadece kombiyi yazdır. işin içine avizeler armatürler şunlar bunlar girmesin.,

Hukukçu değilim, sadece yaşadıklarımdan yola çıkarak tecrübelerimi yazabilirim. matbu sözleşmenin dışında üzerine eklenen her yazı sizi bağlar.o alanları dikkatle okumak lazım. Evde olmayan hiçbir şeyin orada var gibi gösterilmemesi gerekir. Hem demirbaş anlamında hem de evin kusurları anlamında. Depozitonun miktarı ve nasıl alındığı yazılmalı. Bankadan alınacaktır deyip, elden verirseniz, karşıdaki kişiye göre sıkıntı çıkarmaya müsait bir durumdur. Kefil kira müddetince sorumludur gibi ifade yazmak istiyor ev sahipleri ancak, yargıtay bu süreyi 1 yıldan uzun olamaz dediği için anlamsız kalıyor.
Bence, aman karşıdaki bozulur, kırar mıyım gibi düşüncelerle hareket etmemek lazım. her şeyi baştan bilip, görüp, net ve açık olmak gerekir. Burada size iştirak etmiyorsa, gelecek adına karar gözden bile geçirilebilir.

artık çoğu yerde sözleşmeyi matbu yapmıyorlar. baştan bir sözleşme yazıyorlar, araya da kendi istediklerini serpiştiriyorlar.