Benim açımdan doğru, olimpiyattan olimpiyata izliyorum. Eskiden en çok tenis ve ritmik jimnastik izlerdim. Gerçi ritmik jimnastiği denk gelirsem izlerim ama hiç televizyonu da açmadım ki yıllardır. En son tenis izlediğimde de Martina Hingis vardı. 19 yaşına kadar deli gibi futbol izlerdim, hatta halı sahada hakemlik yapmışlığım da var ama bıçak gibi kesildi ilgim.
Bunun ilk kısmı takım tutmadığım için olabilir. Bu yüzden de başarısıyla mutlu olduğum, başarısızlığı ile üzüldüğüm bir kişi veya takım yok. Dolayısıyla, bir tarafın atağa kalkması bana çok şey hissettirmiyor.
Bir de biraz katı bir yanım var. Örneğin, tuttuğum takım maçı kazandığında "Kazandık!" diyebilen bir insan değilim yıllardır, çünkü hiç katkım yok. Ben kazanmadım ki! Ben bir şey yapmadım ki! Oyuncu değilim, saha ekibi değilim, dolaylı bir destek veriyor da değilim. Günün sonunda, benim gurur duyabileceğim hiçbir şey yok elimde, hiçbir şey yapmadım. Tamam, maç izlemediğim sürede atom parçalamıyorum ama kendimce daha eğlenceli, faydalı şeyler yapıyorum. Sporu eğlenmek, stres atmak için izlemeyi anlıyorum, kazanıp kaybedince oluşan bir duygu değişimini de anlıyorum ama "Kazandık" ya da "Kaybettik" deyip olaya kendimi dahil edemiyorum. Bahis oynamış olsam "Aferin bana, kazanan takıma yatırım yapıp ben kazandım" derim ya da takım forması veya takıma katkı yapacak bir şey satın almış olsam "Takımın kazanmasında benim de minnacık olsa bile bir katkım var. Kazandık!" derim, daha fazla taraftar toplamadım, bir şey yapmadım. Öyle veya böyle bir katkım da yok. Tamamen etkisiz elemanım. Belki de burada asıl soru "Neden izlemiyorsun"dan öte, "Neden izlerken bizim aldığımız zevki almıyorsun" olabilir. Neden almadığımı bilmiyorum, belki oyunlardaki testosteron-adrenalin karışımı itiyordur. Gerçekten takım sporlarını agresif de buluyorum biraz. Belki toplumsal cinsiyette bunun bir "erkek işi" olduğu ile büyümüşümdür. Burada bir noktayı açmak gerek; erkeksel şeyleri sevmemek kadınlara ithaf edilen şeyleri sevmek anlamına da gelmiyor; romantik komediden de zevk almam örneğin. Bu duygusuzluğun çok fena çöktüğü başka alanlar var. Neden spor değil de o alanlar, hiçbir fikrim yok.
Şu an arada olmama rağmen spor yapıyorum ama bu belli bir spor değil ki. Belli bir sporun tutkunu değilim. Bu yüzden "Şimdi spor yapmak (salonda, dışarıda) da çok moda kızlar arasında ama niyeyse müsabaka izlemeye gelince sanki sarmıyor gibi hanımları" cümlesindeki kurduğun bağlantıyı kuramadım, anlayamadım bile. İki kardiyo yapıyorum, onu da kendim için yapıyorum. Kuralları yok, kazananı yok, kaybedeni yok, önceden belirlenmiş süresi, hakemi, jürisi, vb. yok. Başka birinin yaptığı veya izlediğim bir sporun buna dair bir katkısı yok ki. Bir spor dalının hayranı olmamak ile spor yapmak arasında çok da ilişki kuramadım bu yüzden. Başka bir deyişle, futbol-halı saha ilişkisi kurulamıyor bunda. Yapılan spor, diş fırçalama gibi, banyo yapmak gibi düzenli bir görev; tek farkı zevk de alabildiğin, kendini iyi hissettiren bir görev olması.
Bu arada izleyenler ve fanatikler var tabii ki ama çoğunluk olup olmadıklarını bilmiyorum. İzleyen de izlemeyen de tanıdığım var, ne kadar genellenebilir, bilmiyorum. Ben izlemeyen bir kişi olarak kafamdan geçeni açıklamaya çalıştım.
0