1

a history of violance
kaybedenler kulübü

yok mu artıran?

1-5

2-5

Anadolu'nun Kayıp Şarkıları'nı defalarca izledim ve her seferinde aynı hatta moduma göre daha fazla keyif aldım. Tam bir müzik şöleni ve ülkemiz hakkında çok acı bir gerçeği yüzümüze çarpıyor.

1-4.

"düşüncelerine katılmıyorum ancak söz özgürlüğünü sonuna dek savunacağım. " voltaire.

kardeş demokrasi diye bir olay var. her görüşe saygı duymak gerek.

(bkz: troll). adamın tek amacı rahatsız etmek.

teröristlerden petrol ucuza alınacaksa alınmasın. önce sözde dinci hükümetin aldığı faiş vergiyi indirmesi yeterli. dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz. o kadar zenginiz yani.

gülüp geçiyoruz, ben yazdıklarını gülerek okuyorum. eminim kendisi de gülerek yazıyordur. hele açtığı başlıklara yazılan cevaplar daha komik.

kardeşim tek soru: mal mısınız?

mavilemon'In troll olduğunu farkedemeyecek kadar mal olduğunuz için, mavilemon gibi adamlar var piyasada. arkadaş bi adamın entry'sine bakarsın, koyduğu 3 kelimeden amacının ne olduğunu çözer, troll'e eklersn bir daha görmezsin.

siz adama boy boy cevap yetiştirdiğiniz için, adam bundan haz duyuyor amk.

Ben daha ilk çıktığı zamanlarda blokladım. Nerede saçma başlık görsem ilk mesajı olmuyor, o yüzden bu arkadaşın açtığını anlıyorum.

Arkada bi kisilik bosyer var atla

gelirken ordan bana Mouse getirirse duacısı olurum.
sevdiğim bir Mouse sadece Avustralya'da satılıyor :(
(ellerinde kalmış)

emiratesle gidiyorum, kucağımda götürebilirim.

tabii hocam avustralya'nın ne tarafına düşüyor bu maus ?

www.ebay.com

1- Dediğiniz şey enparada mevcut fakat yüksek ihtimal sadece finansbank atmleri ile çektiğinizde görürsünüz vadeli (aslında birikim) hesabını. Fakat mobil uygulaması aşırı rahat, bir iki dokunmayla parayı vadesize aktarabilirsin ve kart ile çekim ve harcama yaparsın.
Hsbc modern hesabı inceleyin, paranızın tamamı vadesizdeymiş gibi görünüyor galiba ve 2000 lira üstüne faiz işletiyor (5000 lira para varsa 3000 için faiz geliyor)
Eğer yurtdışında kullanacaksınız bence hsbc'yi inceleyin, komisyon falan düşük ve hiç olmayabilir çekimlerde. Bir de 100000 liranız varsa hsbc premier'i inceleyin.
2- İsteyin vermeyecektir yüksek ihtimal, eğer yedik mi falan derse de yedemediysen nerde para lan falan de.

2- iste elbette. 10 gün sonra ülkeden ayrılacağını, meblağ küçük de olsa, almak istediğini belirt. parası yoksa, gidip başkasından alıp versin bir zahmet. bu arada belirtmeden geçemeyeceğim o meblağ senin alacağın oluyor, borcun değil. onun borcu, senin ise alacağın.

diğer sorduklarınlarınla ilgili bir bilgim yok.

@oinone pe tamam dayı kelimelere takılma verdiğim borç işte.

tamam yeğen, takılmam bi daha.

4- 90 lira olması lazım noter şeysi.

1- herhangibir bankadan hesap actırabilirsin fakat hesap kartın hem maestro hem visa olsun bazı ulkelerde birinden birini bulmak zor olur
2- 3 basamaklı dedin o parayı unut ama giderken bilader yurt dısında lazım olacaktı da neyse sen bilirsin falan de
3-8 kg el cantası thy de + kişisel bir canta daha olarak kabul gorur digerlerinin temsilciliklerini veya web sayfalarının yararlı bilgilerini oku
4- hiçbir fikrim yok fakat senin adına vekaletle de olsa kimse kredi kartı cıkartamaz

(bkz: az pişmiş et elitistliği)

hayvanın belli yerlerinden belli yemekler yapılır. kalkıp da az pişmiş et yapacağın yerden tandır yaparsan, tandır yapacağın yeri az pişirirsen babayı alırsın

Mühürleme daha çok kavrulan etlerde kullanılıyor bildiğim kadarıyla. Tandır bir de daha çok kuzu etiyle yapılıyor. O da yumuşak. Ondandır herhalde.

Damak tadima hitab etmiyor muhur isi.

dogru ya da yanlis yok, damak zevki baska.

la noix +1

t bone steak den tandir yapan gördün mü

Şimdi et pişirilirken birçok hata yapılıyor. Misal mühürleme işi sadece dökme tavada olur, teflonda olmaz o iş. Ayrıca et sık sık çevrilmez, et oyuncak değildir; 3/4 dakika bir tarafı, 3/4 dakika da diğer tarafı yüksek ateşte mühürlenir, daha sonra orta ateşte pişirilmeye bırakır. Ayrıca birçok insan "Et pişmiş mi acaba" diye çatalla şunla bunla eti delik deşik eder. E tabii böyle yaparsanız o mühürleme piç olur haliyle, bir anlamı kalmaz. Tüm suyunu salar ve kurur. Ayrıca etler piştikten sonra görmemiş gibi saldırılmaz; önce tahta bir yüzeye bırakılıp birkaç dakika dinlenmesi sağlanır. Etin içinde, yüksek ısıda belirli toplanan su bu dinlenme esnasında ete tamamen yayılarak etin içinin daha yumuşak olmasını sağlar. Et pişirmek pek kolay bir iş değil yani, bunları yapmazsanız o et yüksek olasılıkla deri kemer gibi oluyor.

Bu arada tandırı bilmem, kuzu etini nerde pişirirsen pişir zaten yumuşak olur.

55 tl.

sistem 4-5, 280 lira

2 misli 600 tl

oran 25, tutar 250 idi.
hey gidi iy 1 ms 2.

9 lira mıydı neydi

2008 dünya kupasında 115 misli gibi bi oran bulmuştum. ama kupon 1 tl'lik di haliyle :)

400e 2400 tutturmustum hollanda - türkiye macı ile belçika - estonya maçına ilk yarı ikinci yarı oynamıstım.

Yakın arkadaşım 28 yatırıp 780 almıştı. Benim 2e 50ydi galiba.

75 e 375 küsur bi şey almıştım ama bets10'dan

şans oyunu sayılıyorsa 125 bin

eksisozluk.com

2 tl'lik kupon bedeli, kazanılan 100'er tl. (2 kere...2013-2014)

200 e 18200. 2 maç skor.

Ben değil ama ev arkadaşım tutturmuştu. 83 ganyan.. 3 basıp 249 tl almıştı. Sene 2006

beyzbolu bilenler bilir son inn'de 3-0 önde olan takımın maçı 4-3 vermesi mucizedir. eğer o mucize olmasa 800 tl'ye 6000 lira alacaktım.

o kadar olmadı hiç
geçende bir duyuru vardı. oraya da yazmıştım.
-------------------------------------
""2 tl'ye 2200 küsür lira almıştım.
(ilk yarı 1 veya 2 / ms 0 vardı 2 tane)yani 1000 küsür oran.
ki zaten küçük kuponların tutma ihtimali daha fazla.
ama az maç ile yapmak lazım, yani maks. 4 maç. zaten fazlası kaybetme ihtimalini artırıyor.
diğer taraftan en büyük bulduğum rakam ise 8800 tl ye yakındı. 3 adet 100 TL'lik aynı kupondan yapmıştım. kazanırsam vergiye girmesin diye.""
ornek tutturduğum bir kaç kupon.
imageshack.com

dün bez ayakkabı giymiştim. bu sabah bot giyip çıktım.

sandalet giyiyordum, artık converse.

Bu soru benim de kafami kurcukluyor. Chelsea boots falan giyilebilir.

eğer çok yürümem gerekiyorsa ve yağmur yağıyorsa camper pelotas modeli, fazla ıslanmayacaksam normal spor ayakkabı giyip çıkıyorum. babetleri direk kaldırdım, ayaklarım üşüyor.

Spor ayakkabi. Ogrenciyim zaten sıkıntı olmuyor

çalışıyorsun.. dolgu topuk olan koyu renk ayakkabılardan giyiyorum ben..

izmirde yaşıyorum yani buraya henüz yağmur gelmedi, vanslarım var onu giyiyorum genelde, ya da çok yürüyceksem ve görüntüm önemsizse air pegasuslarımı giyiyorum.

onun dışında yazın da sandalet giymem zaten, hiç babetim de yok, topuklu açık ayakkabı giymeyi tercih ederim.

yağmur yağdığı anda giyerim bir boy, ayaklarım ıslanır/üşürse kesin hasta olurum çünkü.

Daha böyle ayakkabı gibi ayakkabılar. Oxford boyutlarında şeyler. Ayağı kapatan ama bot da olmayan ayakkabılar giyiyorum ben.

beta'nin guzel deri ayakkabi modelleri var,
(git: www.betashoes.com)
bir olasilik da sunlar.
(git: ucuzmodeller.net)

bot mot gereksiz harbi cesarionun dediği gibi. bir gün anca kar yağıyor senede. sadece spor ayakkabı giyiyorum. adidas daroga o da.

North face herturlu havada giyiyorum.

Sperry'leri tercih ediyorum. Onun dışında çok yağmur yagıcaksa elbise altına chelsea boots.

Chelsea+1

genelde yaz kış spor ayakkabı -aşırı sıcaksa sandalet, kar varsa bot-

New balance, yağmur yağınca da chelsea gibi lastikli değil de o tipte bagcikli fermuarli bot.

Colgate Misvak
ağız suyu içerisinde alkol barındırdığı için dişlere zarar veriyor. o nedenle kullanmıyorum.

prodentax florürsüz.

ağız suyu listerine kullanıyorum. ama alkollü olduğundan dişleri sarartabilir diye okumuştum bir yerde. sonra zero olanı kullanmaya başladım ama o da diğerleri kadar etkili değil sanırım.

rembrant

Listerine kesinlikle, zararlı falan değil, ben de alkolsüzünü kullanıyorum. Lila renkli total care.

sensoydne ve listerine zero.

mor listerine baya iyi.

sensodyn - sensodyn. listerine'in tadını sevmiyorum ben ya.

Danıştığım birkaç doktora göre diş macunu değiştirilmeliymiş sürekli bir tanede sabit kalınmamalıymış..
Ben düz beyazlar krem gibi gelip midemi bulandırdığı için renkli olanları kullanıyorum, en son sensodyne multi action kullandım, ilk tüpte sevmiştim 2. de soğudum.. şuan colgate triple action kullanıorum memnunum çok sevdim hatta sanki nane yaprağını ağzıma atmışım gibi çok güzel..
Bu itince signal white now var hazırda..

Ağız suyu olarak hemen hemen listerine'nin tüm çeşitlerini denedim listerine total care'de karar kıldım, artık sadece onu kullanacağım..

Şu an evde ipana 3 etki
Sensodyne hasas koruma ve
Sanino artic ice var. (jel)

Sensodyne'in ağız bakım suyu var.

İpana 3 etkinin tadı alışıncaya kadar ağıza pek iyi gelmiyor.

Sensodyne hassas koruma iyi de biraz tuzlu.(pahalı)

Sanino'yu daha bugün aldım. tadi güzel. henüz bir şikayetim yok.

sensodyn ağız suyu'nun tadı biraz farklı. O da iyi.

hem diş macunu hem de ağız suyu için:
(bkz: glister)

çocuk diş macunları. önemli olan su ve fiziksel bir fırçalama işlevi macun pek önemli değil. çocuk diş macunları dişleri zedelemiyor diğerleri gibi. diğerlerinin tek amacı beyazlık sağlamak ve ağızda hoş koku bırakmak ama bu uğurda dişlere uzun vadede zarar veriyorlar. çocuk diş macunu ve diş ipi yeterli.

macun parodontax kesinlikle

gargaralar bana cok sisirme geliyor. olmasaydi da olurdu

Düşük de olsa risk var. Bence korkunuzu yenip test alın bir an önce, 2 3 tane alın hatta hata olasılığını azaltmak için. Ama o testler de %100 güvenilir değil. Kan testi en makul seçenek.
Kürtaj yasaklanmadı, onun dışında bilgim yok...

zaman geç olmadan testinizi yaptırın. istemediğiniz bir çocuğu da dünyaya getirmeyin olası kötü durumda kürtaj ihtimalini düşünün.

sıkıntılı bir süreç, gerginsin biliyorum ama nickini de görünce aklıma bu geldi :)

www.youtube.com

ek bilgi olarak o ilk 15 dakikada da penisten sivi gelir ve o sivida da sperm vardir. en bastan korunun.

risk var. korkma baban kızmaz çocuğun tatlılığını görünce geçer siniri.

yahu dur sakin ol, istemiyorsan anne falan olmayacaksin, her kadinin basina gelebilecek ve hatta gelen seyler bunlar, on sene sonra hatirlayip guleceksin, yani o kadar onemsiz hale gelecek. bir kere yasim genc diyorsun, genclikte bu hormonal durumlar daha inisli cikisli oluyor, gercekten farkli bir sebeple adet duzenin bozulmus olabilir, feromon haberlesmesinden tut diyete kadar yolu var bunun. sonuc olarak bu durumu netlestirmek icin ilk once en az 3 tane eczaneden alinan hamilelik testiyle bir durumu netlestir bakalim. hele bir hamile kalmis ol da sonra gerisini dusunuruz. velev ki oldun, ozelden mesaj atmak konusunda cekinme. bir de bu durumu herkesle paylasma, bugun dost dedigin yarin dedikoducunun allahi cikar. hersey hallolur, su yolunu bulur, merak etme. onemli olan sakin olmak.

(bkz: yalancı regl)

hamile olabilirsin.

bir sonraki duyurun
çocuğumuza ne isim koyalım :/
olacak.

hamilesin

kürtaj olmadan bundan kurtulmanın bi yolu var mı peki merdivenden mi atıyım kendimi napıyım :'(

ilk defa senin başına gelmiyor ki, bir yerlerden atlamana gerek yok. önce durumu bir netleştir, sonra bakarsınız çaresine.

Bence o sınavla bu sorunun cevabı verilemez.

okuma anlamada ortanın bir nebze daha üzeridir.
yazma'da ortadır belki.

bunlar dışında yds sonucuna göre listening speaking yorumlaması yapılamaz öyle çok da. çünkü hiçbir ölçücülüğü yok bu konuda. varsa toefl sonucunu yaz mesela illa bu soruya daha doğru cevaplar verilecektir.

sonuç olarak yds, speaking-listening olmadan sadece okuduğunu anlama ve grammer konularını ölçen bir sınav konseptine sahip olduğu için ingilizceyi rahatlıkla kullanabilecek düzey yorumlaması yapmaya müsait bir sınav değil.

oxford placement test der ki; yds'den C alan birisi advanceddir. ancak oxford placement test'e de derler ki; hadi sktr git oradan. yds'den C alan birisi bana sorarsanız pre intermediate'dir.

yds ingilizce seviyesini ölçen bir sınav değil.taktiklerle vs. rahatlıkla 55 alınabiliyor,az biraz kelime bilgisi de eklenince 70 almak zor değil.

c advanced diye mi geçiyor?
c advanced ise b ne? a ne? a+ ne?

bahis analiz
bahisklavuz
betting advice
turkbetcenter

evet

esra dilek demir şekercioğlu gibi saçma sapan isimlere pek rastlamazsın yani.

tahminim böyle bir olay olduğu yönünde.
bu tahminimi sadece izlediğim film ve dizilere dayanarak yapıyorum.
mr and ms asdqwed tarzında şeyler olduğuna göre oralarda da var olmalı.

italya' da isim ve soyisimde herhangi bir değişiklik olmuyor ne kadında ne erkekte.

Kültüre göre değişiyor.

İspanya'da ve Latin Amerika'da eşin soyadı değişmiyor.
Çocuk olunca bir soyadı babadan, bir soyadı anneden alıyor.

Kütüğü ben de bilmiyorum da, uzun isimlerle karşılaşılıyor.

İspanya örneği vereyim; kadınlar genelde soyadlarını tutuyorlar ve iki soyadlı oluyorlar. Zaten iki soyadlılar. Ama birini kullanma hakları da var.

Her çocuğun anneden ve babadan gelen soyadları var. Diyelim ki kadının soyadı x y. x anneden gelen, y babadan gelen kızlık soyadı. Bu kadın, diyelim ki soyadı z t olan biri ile evlendi. Evlendiğinde anneden gelen soyadı düşüyor ve onun yerine baba soyadı ilk kısma geçiyor, kocasının da babadan gelen soyadını alıyor. Soyadı y t oluyor. Diyelim ki bu kişilerin bir çocuğu oldu. Bu çocuk annenin babasının ve babanın babasının soyadını alıyor ve soyadı y t oluyor. Dolayısıyla anne ve çocuğun soyadları aynı, babanın soyadı farklı oluyor. Aynı şekilde, birlikte yaşayan çiftlerin çocukları da y t soyadlı oluyor. Bu sefer herkesin soyadı farklı oluyor.

Ya da kadın "Ben kendi soyadlarımı kullanacağım" seçeneğini tercih edebiliyor, yine ailedeki herkesin soyadları farklı oluyor. İlla soyadı alacaksa, yukarıdaki gibi oluyor.

Uygulamada işler biraz karışık. Diyelim ki bu çocuğun resmi soyadı y t, resmi olmayan ve yarı-resmi yerlerde sadece y ve sadece t soyadını kullanabiliyor. Diyelim ki bu çocuk büyüdü ve işe girdi. İşyerindeki kayıtlarda soyadı y t. Ama ofis kapısına y veya t'den birini yazdırabilir; bazı belgeleri o soyadla imzalayabilir. Diğer insanlara soyadlarından birini belirtmeyebilir. Bu durumda genelde ilk soyadını tercih edenler var, o da genelde anneden gelen soyadı olabiliyor.

Bildiğim kadarı ile Portekiz'de de aynı. İspanya'da eyaletler arası küçük sapmalar olabiliyor.

belçika - isterse alır isterse almaz isterse ikisini de kullanır.

izlandalilarda kadinlarin soyadi degismiyor. onlarin soyad sistemi farkli ama. cocuklarinki genelde erkeklerde baba adi+son, kizlarda da baba adi+dottir seklinde. bazilari ana adini tercih edebiliyor tabii.

örneğin hollanda'da kadın soyadını saklayabiliyor.
çocuk babasını soyadını alıyor.

almanya'da sıklıkla kadın erkeğinkini alır. ama talep ederlerse erkek de kadınınkini alabilir.

bu arada türkiye'de de erkek kadının soyadını alabiliyordu. örnek: tansu çiller ve eşi.

almanyada da aliyor. hatta kendi soyadini saklayan kadin yok gibi
benim iki soyadim oldugunu duydugunda bosandigi halde kocasinin soyadini kullanan birinin agzi acik kalmisti
you are a very modern turkish girl??!! demisti
mal.

değişir. tanıdığı vasıtasıyla bulabildiği iş o sektördedir, askere gidene kadar zaman geçsin diye çalışıyordur, parası güzeldir çalışıyordur, bir gelecek görmüştür çalışıyordur vs..

ben daha önce şu an çalıştığım sektörde hiç çalışmamıştım (medya - bakda daha sezon başlayana kadar işsiziz :( ), eğitimim de yoktu. zaten öğrenciyim. ancak çalışmak istediğim için öncelikle benim ilgilendiğim alanla ilgili (kurgu montaj) neler yapabilirim diye araştırdım, kullanabiliyor olmam gereken programları öğrenmeye başladım. daha sonra "bir arkadaş" vasıtasıyla geçen yıl çalıştığım iş yerine girdim. aylık 1K maaşla işe başladım (patron insaflı çıktı). o kadar yavaş ve işi bilmiyordum ki ilk hazırladığım mal 1.5 dakikaydı ve 5 saat sürmüştü benim yapmam. 25 kerede revize geldi tabii. sonra sonra hızlandık öğrendik filan falan. okuduğum bölüm de ingilizce öğretmenliği ha. uzaktan yakından alakası yok.

ayrıca çevremde de var bu şekilde çok çalışan. turizm okuyup bankacı olan, mühendislik okuyup satışçı olan filan. bunlar da okul sırasında farklı yerlerde staj yapıp hoşuna giden alanlara yöneldi, staj vs yapmamış olanlarsa ilk yıl yok paraya çalışıp devam ettiler.

işverenlerin geneli bence işi bilmeyen kişi istemiyorlar, az da olsa konuyla ilgili ve bilgili birisi olsun istiyorlar. sonuçta birine bi işi 0'dan öğretmekle işi bilen birinin işe başlaması da onlar için bir kar/zarar tablosu. tabii işi hiç bilmeyen birinin alacağı ücret vs filan da düşünülüyor bu tip durumlarda.

edit: olay kendini satmakta bitiyor hocam bir de, kendini satabilirsen alamayacağın iş olmaz.

nedense bana imkansız gibi geliyor çünkü mezun olduğum alanda bile iş bulamıyorken başka bir alana kaymak ne derece mantıklı olabilir diyesi geliyor insanın.

Hepsini aynı hızda fırlatıyorlar. Dolayısıyla moment hesabına göre küçük çanta alman daha mantıklı. Daha az zarar görür.

eşyana göre al. pahalı alma, nasılsa kırıyorlar. ucuzundan al gitsin. kırılınca yenisini alırsın. internetten veya avmden değil de, mahalle arasındaki çantacılarda daha ucuz oluyor.

boyner'de çok güzel valizler çok uygun.

3'lü takım olarak satılanlardan al. hem daha uygun oluyor hem de hangisi yetiyorsa onu kullanabilirsin.

duzenli esyhat etmeyi planliyorsan iyi birsey al, yok br kere ben bi cikip dolasiyim, sonra oldugum yerde kalicam diyorsan dandirik birsey al. ama iyilere birsey olmuyor. cok seyahat eden biri olarak rahatlikla soyleyebilirim.

istanbul'daysanız bunun yeri mercan yokuşu'dur.

Valizin en iyisi Samsonite ama çok pahalı. Ona benzeyen tarzda plastik valizleri tavsiye ederim. Hem hafif hem dayanıklı oluyorlar. 30-40TL'ye satılan basit valizlerden uzak dur. Hem gereksiz ağır. Hem de o fermuarlar patlıyor. Eşyalarını bandın üzerine dağılmış olarak alıyorsun inişte.

sadece 1 kere kullancam aslında. veya 1 yıl sonra 1 kez daha.

ucuz, dandik bir şey al o zaman parana yazık. yok eşyalar dağılıyomuş, yok valizi havalara fırlatıyolarmış falan inanma bu tarz şeylere. yıllardır yurt dışına gidip geliyorum zamanında eminönünden aldığım 50 tl lik dandik valizimle. fermuarlarının çekme kısmının kırılması haricinde bir şey olmadı valla.

2.

2'ye bakar geçerim 1'i tercih ederim genelde..
Çok makyaj direkt eksi puan :)

1.

1.

2.'nin suratı patates tarlasına dönmüştür. Duruluk FTW.

kesinlikle 1. makyaj yapıp "güzelim" demek, mikropenis bir abinin sevgilisine hortum sokup "BENDE KAMAŞULLAH VAR" demesi gibi bir şey. bu feci absürt örnek için kusura bakmayın ama öyle yani.

ağır makyaj zaten iğrenç bir şey. nefret ediyorum. güzel kadın, zaten güzeldir. hafif makyajla da çüş aşırı güzel olur be. tamam işte daha ne? normalde güzel değilse, makyajla ne kadar güzel olduğu beni ilgilendirmiyor. ben KADINIM makyajı akar diye ağlayamayan, memesi patlamasın diye hareket bile edemeyen bir biblo olsun istemem. kendinden güzel olsun. ay makyajım var, ay şuyum var demesine gerek olmasın. güzelliğinin dışa bağlı olmadığını, kendisinden olduğunu bilsin.

nefes alsın yeter

kadın olarak cevaplayayım, makyajsız ama bakımlısı idealdir, çok makyaj görselde de güzel durmaz her türlü maskeleme içi de dışı da fos çıkar bunların...

Hadi rujla öpüşmeyi de bi nebze anlıyorum. Ama o fondötenler? insan partnerinin yanaklarını, tenini, boynunu tadamadan nasıl sevişir?

bir tabii ki. ikincisine makyaj güzel diyoruz biz.

Erkekler burda 1 der ama 2'ye bakar.

4/10 olsa da 1 +1

pescador un ornegi +1

makyajsiz ama bakimli +1

nefret ediyorum makyajdan ben. nefret.

edit: truman in cevabini okumamistim hahah. benim makyajla ilgili sevmedigim nokta insani oldugundan cok farkli gostermesi, yoksa makyaj kotu oldugundan degil. ikiyuzlulugu sevmiyom ben.

2.

1

1, ya cok netim bu konuda.
1 makyaj yapmayla ilgilenmedigi icin 2 kadar 1 puan artiyordur ;) bi de her gün mü makyajla görecegiz ki

''Gece yatıyosun Adriana Lima sabah kalkıosun ciguli'' olmamak için bencede 1

@trumanshow'a katılıyorum, makyaj yapmayı bilmek diye bir şey var. 2. kız 6'dan 9'a çıkacak kadar güzel makyaj yapabiliyorsa bakımlıdır, alımlıdır onu da sevin. Erkekler burada 1. der ama çoğu 2.yi seçer.

Erkekler burda 1 der 2yi seçer diyenler..Ben götürmek için 2yi seçerim 1 hafta takılır tanımam, ama düzeyli bir ilişkim olsun istersem kesinlikle 1'i seçerim istisnasız

istisnasız 1

1 tabii manyak mısın

edit: trumanshow sen şimdi çok mu güzel makyaj yapıyorsun demek oluyor bu?

2 ye illaki şöyle bir bakarız ama iş ciddiyete binince doğal güzellik puanına bakarız.

uzak ara 1.

benim bildigim once elcilige gidip ikametinizi oraya aldiriyorsunuz.

sonra da olur da turkiye'de saglikla ilgili bir durumunuz olursa nufus mudurlugunden bir kagit alip adeta turkiye'de otururmuscasina muhtesem(!) saglik sistemimizden faydalaniyorsunuz.

ben her halukarda ikametinizi yurtdisina aldirmanizi oneririm. ilerde kolaylik saglar herhangi bir durumda.

bir şey yapmayacağım ben türkiye'ye gelmeyeceğim için. yurtdışı için de özel sağlık sigortası yaptırdım.

ssk müdürlüğüne gidip sorduğumda türkiye'ye döndükten sonra falanca tarihler arasında yurtdışında olduğunu bize ispatlarsan borcunu sileriz demişti. pasaportu götürmen yeterli oluyormuş.

ama ne derece doğru bilmiyorum, baştan savma cevap verdikleri için güvenemedim.

ikametini taşı aga. sgk'da çalışan arkadaşıma sordum, ikamet taşıyınca sistem seni borçlu göstermiyor.

yurtdisinda yasiyorum ve ayni durumdan dolayi sgk borclu ciktim. Birincisi yurtdisinda cikar cikmaz konsolosluktan ikamet almak gerekli. Eger ikamet almada gecikirsen yurtdisinda oldugun sureyi ispatlamak gerekiyor, giris-cikis belgesi ile (ispat yapan baska belge de olur, calisanlar icin maas bordrosu, vergi odemeleri felan). Eger ben türkiyedeki SGK dan yararlanmak istiyorum dersen pirimlerini düzgün ödersin, sgk düzgün isliyor mu diye bakarsin ve yararlanirsin.

Ideal olan ise, yurtdisinda türkiyeyi de kapsayan bir sigorta yapman, özel hastane veya devlet hastanesi farketmeksizin tüm masrafini (ilac da dahil) ödeyecektir. SGK da ise devlet hastanesi olsa bile elini cebine atmadan is olmuyor. Cok basit bir problem icin bile cebimden 100 tl cikmisti türkiyede devlet hastanesinde, muayene ücreti almamislardi ama test ücreti, eczanede bilmemne ücreti derken cebimden 100 tl cikmisti. Insanlarin her ay pirim ödeyip bir de devlet hastanesine gittiginde bile masraf ödemesi gibi sacmalik olamaz. Türkiyedeki adamin da maasini %40 ini devlet kesiyor, almanyadakinin de %40 ini, ama hizmette daglar kadar fark var.

Demek istediği şu hastaneye geldiğinizde 50 lira ödeyeceksiniz ama bu 50 liranın 38 lirasını biz kendimize alıyoruz kalan 12 lirayı da sizden alıyoruz ama o para bize değil devlete gidiyor.

SGK varsa 12 TL ödeyeceksin. Yoksa 50 TL.

şimdi 12 mi ödeyecek, 50 mi ?

@grimer; yazdım ya?

50 ödeyeceksin.

62 öde kurtul.

yahu bu yıl 10 defa hastaneye gittim. sgk var. her seferinde yalnızca 12 TL aldılar benden. bir yanlış var bu işte. 50 tl veya 38 tl olmaması lazım.

50 lira ödeyeceksiniz, ilaç alırken de eczaneye 12 lira...

@zam sampiyonu domates özel hastane mi devlet hastanesi mi? devletse 12 lira, ama özellerde bölüme göre değişebiliyor muayene ücreti.

vay arkadaş o zaman gittiğim hastanede bir gariplik var. özel hastaneye gidiyorum. 12 TL veriyorum. eczaneye ilaçlar dışında ekstra para ödemiyorum. iyi iyi.

son dönemlerde hastaneler çok sıkıntılı, of of sular kesildi falan.

50+12 odiyeceksin muayene normalde sigortasız 150 felan herelde.

'ben hep 50 liralık muayene oluyorum' yazılmış mıydı?

kanka soruna çökmüş gibi olmayayım ama ben de sorayım:

özel üniversitede yüksek lisans için de bu duyurudaki olayı merak ediyorum ben de? yaşım 24.

onu sormuyorum. okuldan atılma yoksa ben şimdi iki dönem üste üste para ödemesem, tecilimi devam eder mi? yüksek lisans öğrencisi statüsünde gözükmeye devam eder miyim?

dondurma gibi birşey herhalde bu dediğin. bu durumda da askere alabilirler. dikkat et aman diyeyim. 12 ay bak. hatta oooooniiiikiiiiii aaaaayyyy.

Kayıt dondurma ile okul, durum belgeni askerlik şubesine bildirir, şube askere alma işlemlerini başlatır(daha doğrusu tecilini bozar). Yani kayıt dondurunca tecilin bozulur.

yok, gayet geliyor.

kayıt altında değil de yıllık 5 defa sipariş verme hakkı mı ne vardı. ne kadar takip ediliyor bilmiyorum.

1- Döviz olarak tut uzun vadeli olacaksa. Döviz her zaman yükselecek diye bir kural yok, ekonomik nedenlerle düşebilir de.

2- Banka şubelerinin bolca bulunduğu bir bölgede şubelere gidip tutar belirterek sor, 10 bin tl karşılığı avustralya doları için kur nedir diye. En iyi oranı verende bozdurursun, döviz büroları daha zararlı olur genellikle. Katılım bankaları bir nebze daha iyi olabilir. Internet bankacılığı kullanıyorsan oraya da bak 9-17 saatleri arasında.

dovizle nereye kadar gel bist 30 hisselerine bolelim bir yıl sonra %25 min getiri olsun

@steward
kesin bilgi mi dayı?

hisse.net e gir muhabbetleri dinle sonra benim gibi git hisse senedi hesabı actırbankalardan olur ama komisyonu coktur ben sankomenkulden actırdım uzun vadeli takılıyordum zararım olmadi ama bist 30 un dısına hiç çıkmadım oyle salak salak futbol hisselerine falan girenler yan yattılar. simdi gunlukcu olarak tekrar dondum sahnelere 3000 tl var ekimde 2000 tl daha koyucam yılbası hedefinm 15 bin bunun yarıya yakını hisse senedi kazancı olacak

ne olacağını bilmiyorum ama ben çok üzülüyorum ne olursa olsun. düşünsenize, büyüdüğünüz oynadığınız okuduğunuz binalar, eviniz yerle bir olmuş. tanınmaz hale gelmiş. ailenizi kaybetmişsiniz belki. ve hala devam eden bir savaş var...

böyle bir durumda başka bir ülkenin kapılarını açması ilaç gibi gelmiştir sanıyorum. elbette yanlış şeyler oluyor, küçük kız çocuklarının satılması ya da fuhuş gibi. ama mesele suriyelilerde değil, bu tarz iğrenç şeylere itibar eden insanımızda. bilmiyorum, benim düşüncem bu yönde.

kaldılar. gitmezler artık. yakında vatandaşlık falan verilir. sonda arapça devlet bize bakmıyor derler.

suriyelilerin bugün bi kısmıyla muhatap oldum,hepsi de tayyipten nefret ediyorlar,suriyeye silah gönderiyor,iç savaş çıkartıyor diye.bize bedava verilen bişey yok,çalışıp kazanıyoruz diyorlar,türkiyenin onlar için iyilik yaptığını düşünmüyorlar.diğer taraftan akp nin en çok oy aldığı semtlerde de halkta gittikçe artan bi tepki var suriyelilere karşı, son iki haftadır gözlemlediğim.önümüzdeki günlerde belki bi hareketlilik olabilir bu suriyeliler konusunda,hatta tayyipin eskisi kadar göz önünde olmadığı şu dönemde gidişat akp nin çöküşü şeklinde diyebilirim açıkçası.

(bkz: burnaware)

deep burner

Ashampoo Burning Studio FREE
www.ashampoo.com

Nero BurnLite ücretsiz.

ben üstüne 3 gün uyurum heralde.

20-25km çok yokuş yoksa yormaz.

Parkura bağlı. Dümdüz yolda bir şey olmaz.

parkur düz.

üyeliğin varsa spor salonunda veya evde varsa kondisyon bisikletinde dene en az direnç ile.

işe giderken bineceğim aslında inheritance.

parkura ve kondisyonunuza ve bu 20-25 km'nin hepsinin tek seferde mi yoksa parça parça yapılmasına bağlı. ilk başlarda biraz zorlar ama süreklilik arz edince hiç yormaz emin olabilirsin.

elektrik destekli bisikletlere de bir göz at.biraz pahalı ama seni rahatlatır.

@ykyt
ehliyet istiyor mu o?

düz yolda 50 km yormaz ya, başlarda zorlar tabi ama zamanla bacaklar alışır. önce kısa mesafelerde alıştırma yapmakta fayda var.

hiç antrenmanı, kondüsyonu olmayan eşim (kadın), arkasındaki pusete de 2 yaşındaki oğlumuzu oturtup eymir gölü etrafında bir tur attı geldi. eymir'in etrafı 10,5 kilometre. parkur düz sayılır ama yine de hafif inişi yokuşu var. daha da ay oy bittim yoruldum demedi, bıraksam bir tur daha atardı.

yok ehliyet istemiyor. şu tip diyorum;

www.spordunyasi.com

@kibritsuyu
onun kondisyonu o iki yaşındaki çocuk işte. çocuk bakımı bisikletten daha çok kondisyon ister.

Düz yol ise hiç yorucu olmaz, ben yaz tatilinde her gün 50km sürüyordum, öyle bir yorgunluk hissetmiyordum. Ancak lastiklerin dağ bisikleti lastiğiyse yere çok iyi tutunduğu için biraz daha yorucu olur.

Sadece gidiş 25km ise biraz sıkıntı olur ama toplamda 25km ise hiç problem olmaz bence, zaten bir hafta git gel hemen alışırsın.

1 hafta sonra su içmek gibi ayran içmek gibi normal bir durum haline gelir. ilk 1 hafta önemli.

ben bir kere 1 günde 54 km sürdüm, o günden beri binmiyorum bisiklete. Çok yorar o mesafe bile.

çok yorucu olmaz. bir süre sonra az gelir hatta. kondisyon.

işe gideceksen önemli olan yormasından ziyade terletmemesi bence. 2 günde bir 50-55 km pedal basıyorum ama 10 km mesafedeki işe gidip gelirken kullanmıyorum. her gün basacaksan 3 gün sonra alışırsın, ayrıca mesafeyi yarım yarım alacağın için yoruculuğu daha da azalacaktır. yine de terletme olayını düşün derim.

bu soruları neden müşteri hizmetlerini arayıp sormuyorsunuz? çok spesifik konular.

24 saat öncesinden check-in yapabilirsin.
1 saat önce orada olmalısın.
bagajı ankara'da vereceksin, londra'da alacaksın evet.
32 kg'ı geçmemeli.

1. senin biletini bence londra'ya kesecek sen en iyisi 2 saat önce orada ol. ve bence fazla bagajı yurt dışından alır.
2. 32 kg değil hakkın 20 kg business'sa 30 kg. fazla bagaj da thy'de bölge bölge farklıdır fazla bagaj thy yaz çıkar.

bagaj hakkı 23 + 8 kg'dır.

Londra bileti alamaz. check-in yapar ama bilet vermezler. bileti aktarma yerinde veriyorlar.

Ankara'da 1 saat önceden olmalısın. İstanbul'da bineceğin Londra uçağına 1 saat öncesinden yetişirsin ama sorun olmaması için 2 saat kafi.

20kg bagaj hakkı thy'de teyitli bilgi.www.turkishairlines.com

avrupa 32 olmaz büyük ihtimalle. avustralya 32 çünkü.

çözdüm olayı :) burada kalsın mesajlar da belki faydalanan olur sonrasında...bagaj hakkı 20 kg onu biliyordum zaten. teknikekip'in dediği sanırım el bagajıyla birlikte. ama o da 20+8'den 28 oluyor. 32 kg denilen bir bagajın olabileceği mak ağırlıkmış. ayrıca fiyatlandırma da londra için kilo başı 10 euro ve ankara'dan da binsem yurtdışı üzerinden ücretlendirme yapılıyormuş. ha bir de el bagajı için şu ana kadar hiç tartıldığını görmedim. 12-13 kg el bagajım olduğu oldu ve kimse bakmadı şu ana kadar. neyse. hepinize çok teşekkürler.

pegasusta fazla bagaj için internetten kilo alınabiliyordu, havaalanında ödemeden daha uygun oluyor. thy de de vardır belki bir kontrol et.

abd'nin ortadogu politikasinin obama ile ilgisi yok.

düşünmüyorum.

Seviyorum ben sempatik bir adam.

ben seviyorum gayet karizmatik.

bana faydası olmayan kilisenin papazını sikeyim.

obama'nın yeni başkan olduğu zamanlarda babam, özellikle onun bu ılımlı duruşuna ithafen bir laf söylemişti:

"obama değil babama da gelse abd'nin politikalarını sürdürmek zorundadır. yoksa kennedy gibi alırlar aşağı"

daha önce de soruldu, "piyon".

(bkz: green cardınızı hemen mi istersiniz yoksa paket mi yapalım)

edit: soruya cevaben ben de duruşunu iyi buluyorum ama duruş sonuçta. insanların 2010 sonrası amerikasında nasıl bir lider istediğini bilip ona göre kendini öyle gösteren, çıkarcı birisi de olabilir. samimi midir değil midir bilemem.

sahip olması

will have bildiğim kadarıyla "-mış olacak" gibi.
atıyorum i will have finished that game by next week. > gelecek hafta bu oyunu bitirmiş olacağım.

ikinci söylediğin gibi geldi bana. bu cümle de ilanın benefits kısmında geçiyor olmalı işin sana katacakları anlamında.

çok hakim değilim, düzeltirler yanlışsam.

Gaz veriyor işe alınacaksan. Yani diyor ki özet olarak: pampa seni işe alırız ama çok para vermeyiz. Tecrübe ldklsşdjgşlsjgşlf.. özeti bu.

@xenophobe will have'den sonra fiil gelmeyecek benim dediğim. İşle ilgili özellikler falan geliyor

bu is tecrubesini edindikten sonra kazanacagin ozellikleri soyluyor.

Yetkili bir abi çıkıp da doğrusu bu diye racon kessin bu konuda. Çok ilanda var bu. "Ya nolur gel, bizde çalış. bak bunlara sahip olacaksın" demeleri çok garip geliyor açıkçası. Bu özelliklere sahip olan başvursun anlamı var gibi duruyor sanki.

dostum türkçeye şöyle çevir.

ingilizce'de iyi bir dereceye sahip olacaksın.
b sınıfı ehliyete sahip olacaksın
vs..

bu kadar niye kasıldı soruda ve cevaplarda anlamadım.

@baldur2 mesele çeviri değil, sen hala anlamadın mı kardeş. İş başvurusu öncesinde mi bu niteliklere sahip olmalıyız, yoksa sonrasında mı bu özellikleri kazanacağız

o ancak metnin tamamına göre değişir. mesela "bizimle çalışmak ister misin? eğer istiyorsan birkaç şartımız var; iyi derecede ingilizce bilgin olacak, seyahat engelin olmayacak vs. vs." anlamına da gelebilir, "bu iş deneyimiyle artık x yapabilecek, yy'lere doymayacaksınız." gibi bir anlama da gelebilir-ki bu iş ilanıdır, reklam değil. dolayıyısla "sahip olman gereken özellikler"in kısa halidir.

bence çalışır vaziyetteyken iş arayın istediğiniz sektörde. yeni işi bulunca kendinize 15 gün süre verin. ooh mis gibi.

mutlu değilsen et istifa. mutlu olmayacaksa bi insan neden yaşar ki ? 3 ay uzun zaman hem kafanı dinlersin hem gezer tozarsın hem de son 1 ay iş ararsın.

bence paralelden iş ara.
işsizken iş bulmak zor olur. çalışırken işini bul. sonra istifanı ver.
yeni iş yerine de 2 3 hafta tatil yapıp başlayacağım de. hayırlı olsun. 5 yıldır aynı iştesin. bi kaç iş değiştirmen hem kişisel hem kariyer olarak sana birşeyler katacaktır.

yalnız çalışırken iş ararsan yeni başlayacağın yer tatil bahanesini kabul etmez bence. iş görüşmesine çağırıldı arkadaş tatildeyim haftaya gelsem dedi tamam biz sizi ararız dediler kapadılar yüzüne. bi başka arkadaş da daha iyi bi teklif bekliyodu 1 hafta sonra başlayabilir miyim dedi kabul edildiği işe. hayır dediler. bu ikisinin de sektör endüstri senin sektörü bilmiyorum kafanda kur diye örnek verdim.

Ben de once is bul derim ama yok ben zaten burada calisiyorken kafam rahat da degil is falan bulamam once cikmam lazim dersen, 1 aydan fazla bos durma derim. 1 ay kafa dinlemen yeterli olur aslinda.

gerçekten neyi istiyorsan onu yap.

bence istifa etmeden is aramaya basla. bu isler hic belli olmuyor.

kafan atar istifa edersin, 6 ay is bulamazsin, biraz da kismet bu isler.

et. hayat mutsuz olmak için çok kısa. her şey illa ki yoluna girer.

bence bu kadar mutsuzsan istifa et, ama istifa etmeden iş bakmaya başla. en azından şu anki sektörün dışında nasıl iş ilanları var, ne derece sana uyuyor bir bakabilirsin. olmadı sektörünle ilgili de bakarsın. kafanda bişiler oluşur.

isyerinden ayrilmadan is aramaya basla ama yeni baslayacak is yerinde baslama tarihi hemen olmayacaktir zaten, bir de diger isten hemen ayrilamazsin, belli bir sure once haber vermen lazim, malum giderken ciktigimiz kapiyi carpmadan kapama olayi, yani o insanlar sana referans olsun.

hata: cv ni sürekli acık tutup, bu sürece girecegini yani adamlarla papaz olmaya basladıgın an iş aramalıydın. cazip bir anda kayardın böyle de bir sorun yaşamazdın.

şimdi: iş ara, şimdi sıkıl. işsizken hazır yeme. iş bul öyle istifa et.

@prhn

teşekkürler.
2 ay beklemem gerekmeyecek şekilde ayarladım durumumu. iki hafta sonra çıkabilirim istersem.

kesinlikle çalışırken iş ara öyle çık. iş bulma sürecin uzayabilir, hiç belli olmuyor.
yeniiş bulunca ama işe başlamadan önce süre iste. yani eski işinden hemen çıkamadığını söyle, arada 15 gün tatile gidersin yeter.

kendine güveniosan istifa et hocam.

sorumlulukların olmasa direkt istifa et derdim.

mutluluğundan önemli olan tek şey ailen bence.

ama rahatım 3 ay dediğiniçin kendşne güveniosan ki bir ay uzun bi' süre o süre zarfında umarım iş bulursun.

Çalıştığın şirket büyük bir şirketse üstünün üstüne gidip durumu anlat. Aynı şirket içinde başka bir bölümde çalışma imkanın olabilir, belki başka bir görevde. Şirket 5 senesini kendine vermiş bir elemanını da kolay kolay kaybetmek istemez herhalde.

Ha şöyle de bir durum var, hali hazırda sana mobbing uygulanıyor da olabilir. Benzer durumu yaşadığımda benim şansıma daha iyi bir iş fırsatı çıkmıştı ve direkt kaçmıştım. Şartlara göre alınacak aksiyon değişir.

hocam ne istifası.. sıkılmış olabilirsiniz ama işyerinde bir kişiye bağlı olarak bu kararı veriyorsanız, yapmayın etmeyin. insan faktörü her işyerinde insanın karsılasacağı en buyuk risk bence. iş bulmak o kadar kolay olsaydı etraf işsizim diye ağlayanlarla dolu olmazdı. kendiniz de demişsiniz 3 ay iade ederim diye, 3 ay gecip iş bulamazsanız istediğiniz gibi, hem kendi yaşamınız hem ailenize yaptıgınız yardım, herşey sekteye ugrayacak. ustlık bu defa sırf bu yuzden belki çok bayılmayacagınız ama para kazanmam lazım dıyerek gireceğiniz bir iş olacak ve gene mutsuz olacaksınız...
hepımız işyerinde sevmediğimiz kişilerle çalışıyoruz, kafamızı çevirip işimize konsantre oluyoruz. bulun başka iş, gerçekten ayrılma gerekçelerinizden %100 eminseniz, öyle istifa edin...
hayırlısı olsun hakkınızda her turlu...

Olm manyak misin ne istifa ediyosun..

Yat hoc bi bok yapma oblar gondersin 5 yillik tazminat + 9 ay issizlik maasi alirsin..

Az para mi aq ? Bu parayla da 6 ay istedigin gibi git dolas dunyayi gez..

Istifa edip napacan..

3 ay kısa hocam. istifa edersen zaten tazminatta alamayacaksın.
bence bi yandan iş ara, bulursan diğer tarafa işe başlama tarihini 2 ay sonra dersin, arada kafa dinlersin.

belli ki yorulmuş ve yıpranmışsın.

ilk tavsiyem çalışırken iş araman doğrultusunda olurdu ama bulduğun iş'te hemen gel başla diyecek.

istifa et, 3 ay dinlen ama 3 aylık sürede çok sıkı iş ara. çünkü dinlenmek için planladığın 3 ay 6-9 aya çıkabilir.

buradan söylemesi kolay ama mevcut işyerindeki problemlerini çözmeye çalış. iş arkadaşlarınla duygularını paylaş hatta üstüm dediğin kişiyle de iletişime geç belki bir yanlış anlama olmuştur veya sen onun penceresinden bakar ona hak verirsin veya o senin pencerenden bakar sana hak verir. detaylı bilmediğim için böyle ilkokul rehber danışmanı tavsiyesi oldu :)

aylık izin kullan veya. 15-20 gün dinlenirsen belki işler yoluna girebilir.

Hocam bu biraz mesleğinle de ilgili. Ne bileyim mesela bir hemşireysen hemen istifa et, istediğin zaman iş bulursun. Yok eğer ben bilmem kaç milyon iktisat işletmeciden biriyim diyorsan istifa etmemelisin. 3 ay çok kısa bir süre, 3 kış ayı daha kısa bir süre.(Maddi anlamda :) Çalıştıgın yer çok kurumsal büyük bir şirket değilse bence tazminatlı çıkmaya bak, ve çıkmadan önce mutlaka iş ara. yeni başlayacağın yerle konuşursun ne zaman başlayacağını...

Bayan olduğun fikrine kapıldım buna istinaden yazıyorum; Bekarsan evlen yada çakma evlilik yap 5 yıllık kıdem tazminatını al öyle çık bırakılır mı o kadar para.

durduğun her saniye sana, psikolojine, ailene, şirketine zarar. Hayat bu, senden kıymetli hiç bir şey yok. Kimse sana senden daha iyi akıl veremez. Ne istediğini bul, mutlu değilsen bas git.

Şahane olan sensin. Bırak diğerleri düşünsün.

vallahi ssg'nin gerekli durumlar dışında bikaç kişiye torpil geçip bu tip şeyler yaptığını biliyorum. çaktırmadan ona sorcan

kanzuk'a göt verirsen belki.

"anonimliğin sağlanması konusunda destek veriyoruz yazarlara" deniyordu sanki bir ara. bu nick'ten dolayı başın derde girecekse yahut kimliğin ifşa olacaksa yardım ederler herhalde.

anonimliğin sağlanması için mi :D
ulan daha savcılığın istemesini beklemeden bilgileri veriyorlar savcılığa.

Böyle bir şey mümkün değil. Anonimliğin korunması için çoklu hesap sistemi serbest bırakıldı, bu sayede yazarlar isterlerse 150 ayrı hesap açıp anonimliği yok oldukça yeni hesaplarını kullanabiliyorlar.

@baldur2 : öncesinde durum o, sonrası için benim dediğim. (bkz: #24172162) aha da yazdığı entry'i de buldum valla.

şöyle demiş :
"yargiya sevkedilmis konular uzerine yorum yapamiyoruz ama benim burada gordugum en buyuk risk yazarlarin kimliklerinin dava dosyasina gecmesinden dolayi "anonimliklerini kaybetme" riski. bunu telafi icin eksi sozluk olarak bu sekilde magdur olan tum yazarlara yeni bir hesapla devam etme imkani verecegiz. "

burdan yürünebilir bence. ille de hakkınızda dava açılmasına gerek olmaması lazım "anonimliği kaybetme" riskinden yürünür.

abi o anonimlik muhabbetleri falan her şey çok eskidendi. nick değiştiren de olmuştu anonimlikle evet. lakin şu an kimse kimseyi siklemiyor. ssg'ye de mesaj atsan bunu yazsan cevap bile atmaz muhtemelen.

boşa uğraşma yani.

eğer yurtdışında bir ikamet adresin olursa, gss'ye dahil olmak istemediğini söyleyip borçlarını sildirebiliyormuşsun. sgk'daki memur söylemişti bunu bana.

sgk'daki arkadaşım ikametini taşırsan gss'den muaf olursun demişti.
ayrıca soruma gelen cevap da bu yönde:
www.eksiduyuru.com

son çeyreğe kadar fark hep 14 ün üzerindeydi. son çeyrekte ne olduysa oldu fark kapanıverdi bir anda. o yuzden sadece son çeyreği izlesen de olur. 1-2 güne youtube'a düşer ya da geceleri sanırım ntv ya da ntvspor da tekrarları oluyor.

kickasstorrents
france serbia diye aratinca cikiyor

her maça da efsane diyor ekşiciler
ciddiye alma çoğu dört senede bir basketbol izlediği için onlara öyle geliyor.

rojadirecta'nın forumlarında bulabilirsin tüm maçı.

her türlü arıyorlar çantayı her yeri. yalnız belli bi oranda getirirsen laf etmiyorlar.

bir kısım da çakallık yapmayı deneyebilirsin, tam bavulunu aradıkları yerde (türkiye sınır kapısında) aynı zamanda free-shop da var. bir kısmını bavula koymayıp, onlar arama yapmaktayken free-shop'a doğru gidip, sonra elinde getirerekten sanki free-shop'dan almış gibi yapmayı deneyebilirsin. garantisi yok ama ben şahit oldum bunu yapana. arama bittikten sonra free-shop'dan almış gibi çantasına koydu adam çanta kapanmadan.

arama yapiyorlar, tamamen keyfi uygulama var. cok abartmazsan sorun olacagini sanmiyorum.

bi tane absinthe getirmek istiyorum sadece

her türlü aramıyorlar. metro turizmle geldik, arkadaş litrelerce içki getirdi. bizimkini aramadılar.

Bazen ariyorlar. Zaten icki aradiklarini sanmiyorum onlarin derdi baska olmali cunku bi kere bokunu cikarmistim ustune freeden de aldim bisey diyen olmadi

ben yılda 4-5 kere o sınırdan geçiyorum. bi şişe absent'e hayatta bişey demezler. rahat rahat geçirirsin. emin ol.

yunanistan'dan gelirken, otobüsten şansa 2 bavul indirip aratmışlardı. biri de benimkiydi. çok laf etmiyorlardı. bulgaristan da aynıdır ama abartmamak gerek.

yunanistandan gelirken kimsenin çantasını bavulunu açıp bakmadılar, giderken de ayn şekildeydi. çantamda 6 şişe içki vardı 2 de free shopta aldım kimse sormadı bile. otobüste her bavulu tek tek aramaya kalksalar işin içinden çıkamazlar.

o civarlardan sık geçen biri olarak, sınırlarda arama olayının tamamen piyango olduğunu söyleyebilirim. alabileceğim alkol limitini aştım mesela, o gün dönerken de benim adım okundu aranacaklar listesinde. ama ben içkileri sırt çantama koymuş sırt çantamı da otobüste tutmuştum. adamlar da sadece bavuluma baktılar.

otobüsten de sadece 2-3 kişiyi aramışlardı.

tam anlamıyla şans işi. ama en fazla içkiyi kaptırırsın diye düşünüyorum, al nolacak

O iri yarı adam bariz bir öküzdür.ulan öküz senin de sevgilinin yanında inşallah 4 katın cüssende birileri bunu yapar ve yutkunmak zorunda kalırsın.
Soruna cevaba gelince her erkek bundan tedirgin olur.kızlarında sağduyulu olup saldır modunda değil de bırak öküz işte uğraşma demesi lazım.

ben erkek arkadaşımın itle çakalla muhattap olmasını asla istemeyeceğimden niye soğuyayım?
karşıdaki nasıl bi kafa yapısına sahip, nasıl bi manyak , durduk yere çıkarıp orasını bıçaklıcak kadar psikopat adamlar varken bu ülkede nasıl bir döl ürünü fikrimiz var mı? yok.
gidip kafa göz dalınca ''oov süper '' mi oluyo şimdi.

hiç etkilenmem bu tarz şeylerden, yanımda olsun, sağlıklı sıhhatli , mutlu olsun daha ne isteyeyim?

ayaklarımda sandaletlerimden amele yanığı olsa da ''hepsini parçalasın'' kadar kro olamıcam nein.

Umut sarıkaya'ya katılıyorum. Çoğu kızın gözünde karizman çizilir böyle bir durumda. En medeni olduğunu iddia eden kızlar bile bu tip maçoluklara hafiften ilgi duyuyor. Mesela duyuruya bile bakarsan gönül işlerinde çoğu kızın erkek arkadaşlarının magandalıklarından, maçoluklarından şikayetçi olduğunu görürsün, ama ısrarla bu etkeklerle birlikte olurlar. Tuhaf bir toplumsal rahatsızlık bu. Erkeğin o durumda dönüp kavga etmesinin mantıksızlığını ve hatta aptallığını fikir olarak algılayabilen ve sindirebilen bir kadın bile o tip bir olaydan etkilenir bence. İstisnası vardır ama sayıca azdır.

aptallıkla cesaret arasındaki ince çizgi önemli.

Zeka/akıl/mantık, safi kas gücünden daha işe yarar bir özelliktir uzun vadede. Doğaya adaptasyon ve hatta ona hükmetme gücüne kaslarımızla değil, daha çok zekamızla eriştik. Bu yüzden, o an yapılan bir durum değerlendirmesine göre en doğru hamleye karar verebilen kadın/erkek değerlidir. Ha, bazı durumlar olur, öleceğini de bilsen girmen gerekir mevzuya; o başka. Ama burada cinsellik maksadı bile güdülmeden atılmış bir laf var ortada sadece; herhangi bir orantısız risk almalık bir durum yok. Dolayısıyla soğumam; aksine takdir eder, yatıştırırım eve gittiğimizde ^^.

efendi erkek arayıp piçle çıkan genç kız fenomeni gibi, pek çok kız sakin kalınmasını istediklerini söyleyip içlerinden ay beceriksiz salak moduna girerler böyle bir konumda.

Ben olaya bambaşka bir yerden bakıyorum, sevgilime kalmadan ben dönüp ''Sen ne diyorsun?'' derdim arkamdakine. Ya yaşımdan, ya yaşadıklarımdan olsa gerek, ne kadar tehlikeli olsa da bu tarz durumlarda sessiz kalıp adımlarımı hızlandırıp yürüyemiyorum, bana söylenen şeye dönüp cevap veriyorum. Hele de çarşı gibi bir yerse, asla susmuyorum, bağıra bağıra ediyorum kavgamı.

Bahsettiğin olayda kesin arkaya dönüp bir şey söylerdim, tek endişem benim kavgamın erkek arkadaşımın kavgasına dönmesi olurdu çünkü endişem ona bir şey olması olurdu.

Ama bu tarz durumlarda asla yanımdaki adamın gölgesine sığınan veya benim kavgamı onun etmesini isteyen kadın olmadım, aksine onun müdahalesi canımı sıkar. Ben yanımda bir adam yokken de gün içinde az veya çok benzeri durumlarla karşılaşıyorum ve o zaman başımın çaresine bakabiliyorum, yanımda bir adam varken de bunu yapabileceğimi bilmem ve yanımdaki insanın da bilmesi lazım.
Tabii ki bu onun da susup durması değil, ama yumruklarını hazırlayıp kavgaya karışması da değil. Taciz durumlarında kadın dönüp taciz eden kişiye tepki verdiğinde erkek bunu beklemez iken, erkek-erkek karşı karşıya geldiğinde durum agresifleşebiliyor.

edit: tabii bali filan çektiyse, kafası yerinde değilse yürür giderim, ama aksi durumlarda beynime kan sıçrıyor sağlıklı düşünemiyorum.

eğer bir erkek normalde ağır abi takılıyor, kasıntı kasıntı triplere giriyor, ben şöyle ben böyleyim asarım keserim modunda dolaşıyor ve senin bahsettiğin gibi bir laf atma durumuna maruz kaldığında pısıp kalıyorsa işte o zaman komik duruma düşer.

yoksa gayet aklı başında, neşeli, eğlenceli, kız arkadaşına maçoluk taslamayan adam böyle bir durumda başka bir adama da erkeklik gösterisine girişmez. zaten kız arkadaşı da ondan böyle bir şey beklemez. o yüzden soğumak söz konusu hiç olmaz.

niye herkes bali çektiyse kafası yerinde değilse giderim demiş anlamadım, öyle daha mayışmış olmuyorlar mı? Onlar o haldeyken bi tane çaksak yere yığılırlar gibi geliyor bana, normalde daha güçlü olabileceklerken.. Ha tabii öyle daha cesur-manyak da olabilirler bilmiyorum.

Ben bir erkek olarak bu durumdan korkuyorum. Umarım kimsenin başına gelmez. Hayatımda neredeyse hiç kavga etmedim, orada da gitmeyi tercih edebileceğimi düşünüyorum ama cigerdelen gibi arkadaşların dediğine göre "tam olarak soğunacak" bir hareket bu. Zekamızı kullanıp ne yapacağız düzenek kurup adamı kanalizasyona mı düşüreceğiz anlamadım ama..

O değilde hep düşünüp gitmediğim muay-thai vb. dövüş sporlarına başlamak lazım cidden. En azından özgüven için.

ömür boyu aynı yastığa baş koymak istediğim kadınla kadıköyde dolaşıyorduk sabaha karşı, barzonun biri arkadan bağırdı, ramazan'da ahlak bekçiliği yapacak kafasına göre, baktım 2 kişi oldular, tipler zaten kayık, yoluma devam ettim, ha iş fiziksel veya aleni sözlü tacize girerse tüm insanlığımı kaybedebilirim, hatun zaten o konuda deli, eğer ona bir şey olursa yakarım önüme ne gelirse, o yüzden o konuda fena hassasım.

kadınların fikrine gelince, "benim için yapsın yoksa soğurum" derseler seviyorum dedikleri adam karaciğerinden bıçaklanıp soluğu morgda alınca bir güzel soğmuş olursunuz, morg zaten soğuk.

japon askeri +1

kim sevdiceği bıçaklatmak ister yahu, o ne saçma şey. etraf manyak dolu! böyle durumlarda o çiftin yaptığı gibi hızlı adımlarla ortamdan uzaklaşmak lazım bence de. hatta bir söz vardı bununla ilgili, "erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır"dı sanırım.

japon askeri +1
bence sevgilim böyle durumda gaza gelip cesur davranışlar sergileseydi asıl ben utanırdım manyak diye.

bu olayın bir benzerini erkek arkadaşımla yeni çıkmaya başladığımızda yaşadık. aslında iyi de oldu, nasıl bir insan olduğunu görmüş oldum -ki bu açıdan baktığımda süper bir insanmış alsjdşsad diğer yönlerini daha bilemiyorum tabi, çok uzun süredir çıkmıyoruz çünkü- neyse, biz böyle elele gözgöze dizdize oturuyoz, kafe sahibi geldi atar yaptı "ayıboluyo" diye, bizim bey -akjasdşasdş- aslında sinirlendi ama hafif sert bir tonda "kafenin sahibi misiniz?" dedi, adam da "evet öyleyim!" diye lafı koydu -daha doğrusu koyduğunu sandı- bizimki "oo abi pardon ya kusura bakma!" diye elini uzatıp adamın elini sıktı, adam hayatının feykini yedi alkjdaşlsdjakşjda ayh çok komikti yaa adam böyle mal gibi kaldı sonra biz aynı şekilde oturmaya devam ettik asdşljkadlkjsadlakjdsşasd gerçi ben sinir oldum neredeyse adamı dövecektim -ki minyon olmama rağmen adam dövmüşlüğüm vardır- erkek arkadaşım da "yea bırak yeaa değmez.." modunda sakin sakin takıldı, hayret ettim yani hayatım boyunca öyle sakin olamam herhalde? cidden saygı duydum -zaten erkekte gereksiz, hormonal şiddeti seven bir insan değilim, öyle tipleri de genelde dövüyorum dediğim gibi aşdlkjşadsa- bir de, ben sinirlenince konuşamam bile, gerçekten de takılır kalırım, adam gayet sakin durumu idare etti, kafe sahibine feykini attı güzel güzel, adam mala bağladı çekti gitti falan, biz oturmaya devam ettik öyle, çayımızı içtik falan.. hala şoktayım aslında 0_o ne oldu ki lan öyle?!

şöyle konuşarak durumu idare edebilen insanlara hayranım, ondan sanırım. ben yapamıyorum çünkü.

ama bu durum her insana güzel gelecek diye bir kaide yok, görüyorum yani "ayh adama niye bişe demedim ni-yaa-zi?" diyen kadınlar. naapsın adam, bok yolunda mı niyazi olsun? hayret bişey arkadaşım ya!

not: sonradan sevdicek dedi ki, "ya ben aslında çok sinirlendim, o adama da dalardım -ki dalar, boylu ve yapılı, zaten öyle olmasa da dalabilir yani. (bkz: ben bile dalıyom sinirle) - da senin gözünde öküz gibi görünmek istemedim." dedi. zaten iyi ki de öyle yapmamış, ben muhtemelen bir daha görüşmezdim kendisiyle -umut sarıkaya'yı sevsem ve çoğu şeyde haklı bulsam da -bu konu da dahil- böyle olmayan kadınlar, adamlar da var, ki (bkz: bütün genellemeler yanlıştır) -> bu da dahil.

benim başıma gelmişti benzer bir olay. adam sevgilimden ziyade bana saydırmıştı esnaftı. normal şartlar altında tek başıma olsam ben de adama saydırırdım ama yanımda sevgilim varken böyle bir şey yapamadım sustum. ben tartışmaya girersem erkek arkadaşım daha ezik hisseder diye düşünüp sustum. adamın bana bağırma sebebi de dolaylı yoldan erkek arkadaşımın suçuydu. özür dilediğim halde ağır konuştu adam. orada erkek arkadaşımın arkamı kollamaması zoruma gitmişti açıkçası. kavga etsin diye hiç düşünmedim zaten ağzını açsa tüm esnafların üzerimize çullanacağı da belli bir şeydi. ama en azından ağır oldu abi kız özür diledi işte kusurumuza bakma falan deseydi belki yatışırdı ortam diye düşünmüştüm. mal gibi dikilip adamın sövmesini dinledik herkes bize baktı erkek arkadaşım hakkında da ne biçim adamsa kızı savunmuyor diye konuştuklarını duydum. esnafın öküzlüğüydü tabii ama erkek arkadaşımın suçu olduğu halde ihalenin bana kalması ve sadece susmak çok koymuştu o gün. ona hiçbir şey belli etmedim kavga çıkmadığı için şükrettim sadece. sonra kendisi çok kötü hissettiğini söyledi vesaire.
sonra başka bir erkek arkadaşıma da yine bir esnaf vatandaş ''ne bakıyon dik dik'' diye atar yaptı bir gün durduk yere. o gün ben kolundan tutup boşver diye çekiştirmesem kanlı bitecekti olay.

demem o ki hakikaten zor bir durum. etrafta şerefsiz insan çok. kimsenin kimseyi küçük düşürmeye kimseye laf atmaya hakkı yok. ama cüssesi büyük pipisi küçük bazı insanlar yapıyor böyle şeyler. kadın için de erkek için de hiç kolay değil ama seven bir kadının da kolay kolay sevdiği erkeği kavga eder bir şekilde görmeyi isteyeceğini sanmam. onun yerine ağır da olsa lafı yutmayı yeğlerim.

(bkz: 20 kişilik serseri grubunun sevgiliye laf atması/@hiko seijuro)

Asla "tavuk" falan gibi şeyler düşünmem. Hatta yürüyüp gitmeye zorlarım. Yani adam "dövebileceği" biri de olsa aynı şeyi yaparım. Mesele orda kavga çıkması. "Erkeğim benim için savaşsın" falan bana saçma geliyor.

Bu tür olaylarda benim genelde gördüğüm kadın başka bir erkeğe çirkeflik yapıyor, ön plana da erkek arkadaşını sürüyor. Onu yapan kadın zaten sevgilisine saygı duymuyordur.

Buna benzer bir durumda kaldık ve zordu. Adamın biri yürürken koluma biraz da geçirerek çarğmıştı ve özür de dilememişti, ters ters "Yoluma ne çıkıyorsun" bakışı atarak gidiyordu. O dönemdeki erkek arkadaşım zaten birtakım uzakdoğu sporlarında dan sahibiydi ve tartışma konusunda da alevli idi. Doğrudan adama dönüp ağız kavgası başlattı. Adam da erkekliğine yediremedi, o da kavgaya başladı. Dövüşmediler ama bağıra bağıra "Ne diyon sen", "Asıl sen ne diyon" şeklinde başlayan ve biraz sonra lafların önce biraz daha erkekleştiği ve sonrasında bağırmalı çağırmalı küfre döndüğü ağız dalaşı bile etraftakilerin bize bakmasına neden olmuştu. Yanımdan geçen kadınların sevgilime "Iıııy, ayı", bana da "Böyle biriyle mi birliktesin" bakışlarını unutamıyorum. Benim sesimi duysa daha da alevleneceğini ve adamı tartaklayacağını biliyordum. O yüzden sessiz sessiz ve utançtan yüzümü kapayarak, "Tanıdık biri geçmese bari" diye içimden geçirerek beklemiştim. Sonra da konuşarak "Yanında ben varken kimseyle ağız dalaşına girme, yanında yoksam istediğini dövüp gebertebilirsin" noktasında anlaşmıştık.

En iyisi hiç sallamadan, duymazlıktan gelip geçip gitmek. Çünkü kavgaya girdiği anda saygım azalmıştı; birlikte olduğum dönem içinde ondan utandığım tek andı. Onurumu savunmasını istemiyorum, zira onurum 3-5 serserinin dilinde ya da öküz bir adamın hayata bakışında saklı değil.

yahu delirdiniz mi yine? "benim için savaşmasını" istiyorsam beraber ortaçağa dönelim madem. ben genelde sevdiğim adamın benim için yaşamasını isterim. ayının tekiyle kavgaya tutuşup yaralanmasını veya ölmesini değil.

son olarak genelde erkeklerin böyle bir duruma düşmekten korktuğunu, bu olayın bazılarında bir fobiye dönüştüğünü düşünmekteyim kendimce.

buna katılıyorum, hatta çoğu zaman kurgularlar, ama nedense kurguladıkları gibi olmaz.


erkek burada en iyisini yapmış, orada kavga çıksa muhtemelen sırf yanında hatun var diye haksız olarak görülecekti, toplu olarak dayak yeme ihtimalleri bile vardır, çünkü oranın esnafı birbirini tanır, kollar. bu tip durumda en iyisi siklememek, dalaşmamak. benim için tavuk diye düşünen kızla da çıkmazdım zaten.
bu tip durumlarda en iyisi bu tip insanlarla muhattap olmamaktır. hani muhattap alınacak bir insan olsa zaten laf atmazdı.

İs fiziksel bir tacize varmiyorsa donup uzaklasmak en temizi. Yaninda karin, sevgilin, colugun cocugun varken kavga etmek cok riskli, onlara da zarar gelebikir manyak cok.

3-4 sene once trafikte bir adami yumruklamistim, o vurmadan ben vurdum. Sonra aracta karisi ve cocugu oldugunu gormustum uzulmustum acikcasi.

asla asla donup laf etmesini istemem. hatta kolundan tutup olabildigince cabuk uzaklastiririm. benim icin hayattaki en onemli insan o. en ufak bir sekilde zarar gormesini, hele ki bunun bana atilan bir laf yuzunden olmasini nasil isteyebilirim ki? trafikte bile arabanin icinden bagirmasina izin vermem. her turlu deli var, cekip vurursa naparim sonra.

boyle durumlarda kavga etmek cok mantiksiz. dunyada hic birsey degismiyor, sadece birkac hafta morluklar ve hatta belki kiriklarla yasamak zorunda kaliyorsun. bunun tavuklukla alakasi yok, zeki olmakla alakasi var. aklini kullanan muhatap olmaz, doner gider.

o ney oğlum.

bilgiara.com

evet

www.fiba.com

eyvallah, cevap için teşekkürler. ama saçma bir sistemmiş. ABD ile en sonunda karşılaşmak gerekmez miydi?

basketbol şampiyonalarının sistemi zaten daima saçma olmuştur. rakipten kaçmak için maç kaybedenler falan.

niye abd ile en sonda karşılaşalım? gruptan iki takım çıkmıyor, dört takım çıkıyor, hepsi de birbiriyle finalde karşılaşma ihtimali bulunumaz doğal olarak.

Kesinlikle haklısın. Bu saçma sistemin acilen değiştirilmesi lazım. Abuk sabuk eşleşmeler. Bari çeyrek finalden sonra rastgele eşleşmeler filan koysalardı. Bu durumda en fazla yarı finali göreceğimiz belli.

İspanya-ABD finali olması için FIBA'nın ufak bir latifesi.

bencede saçma.

aylar önce kura çekimini izlemiştim.kuralar çekmeden ispanya ve abd grupları belliydi.öyle bir sitem yapmışlarki sanki iki turnuva oynanıyor.A-B grupları kendi aralarında bir turnava C-D kedni arasında turnuva yapıyor ve her turnavadan bir takım finale kalıyor.amaç ispanya ve abd finalde karşılaşması.

futbol 2002 dünya kupasında grup 1. brazilya grup 2. türkiye olmuştu.dikkat ederseniz yarı finalde tekrar karşılaşmıştık.

son derece mantıklı. görüldüğü gibi futbolda da aynısı var.

Hacı futbolda bizim 2002'de brezilya ile karşılaşmamız yalnızca bu turnuvaya özel olarak uygulanan saçma sistemden kaynaklanıyor. Diğer bütün dünya kupalarındaki sistem olsa, ancak finalde karşılaşabiliyor olacaktık. 2002'deki turnuvada sistem değiştirilmiş, hatalı olduğu anlaşılınca sonraki dünya kupalarında tekrar eski sisteme dönüş yapılmıştı. Yani futbolda da var demek biraz yanlış.

Basketboldaki karşılaşma sebebi farklı.

1- 23 yaşında mezun oldum, 4 senede bitirdim.

2- 2013 haziranda mezun oldum, 10-11 ay bir yerde çalıştım, kovuldum, 4 ay işsiz kaldım, bu hafta yeni işe başlayacağım.

3- işsizlik sıkıcıydı ama yine de memnunum halimden. kariyerle ilgili şöyle yükseleyim böyle yapayım falan gibi bir düşüncem yok hiç.

4- bazen bilgisayar değil endüstri okusaymışım falan dedim iş ararken; izmirdeki iş olanaklarıyla ilgili olarak. erasmusa gitseymişim keşke dedim bir kere. bir de biraz daha sosyal olabilirdim sanırım.

5- 24 kadın

22 yaşında mezun oldum. 4 senede bitirdim.
şu an o mezuniyetten sonraki bir sene içerisindeyim bir halt yaptığım yok depresyona bile girdim diyebilirim.
okul konusunda memnunum elbet ancak iş imkanı kısıtlı bölüm mezunu olduğum için biraz umutsuzum gelecek bazında.
kadın ve 22

1- 24 yasında mezun oldum. 5 senede bitirdim.

2- mezun olduktan 1 ay sonra ise girdim. 8 ay sonra bırakıp bambaska bir sektöre geçtim. diplomamı köseye attım.

3- affedersin ama su anki konumuma sokayım. tekrar mesleğime dönüyorum, is görüsmelerine gidiyorum.

4- okulumu tercih ederken zaten mutlu değildim. simdi de zorunluluktan dolayı okulumun bana verdiği diplomayı kullanıp, kuyruğumu kıstırarak geri dönüyorum. 4 senede bitirsem büyük ihtimalle ya ailemin yanında ya da üniversiteyi okuduğum okulda kalmıs olacaktım. o da beni bambaska biri yapacaktı. simdi olmak istediğim sehirdeyim, belli bir hayat düzenim ve çevrem var. okuduğum bölümde çalısmadığım süre boyunca kendime kattığım birçok seyi hayatım boyunca baska bir sekilde kazanamazdım. pisman değilim ancak her seyin daha yolunda gitmesini isterdim. yine de okulunu okuduğun bir mesleğin pesinde sürüklenmek daha doyurucu olurdu gibi geliyor.

5- 26,5/e/ist

20 yaşında bitirdim(aralık olunca doğumgünü hep erken bitti okul :)) 4 senede, bir yıl boş gezdim, ingiltere'de master (1 yıl), bir yıl boş kaldım, doktora.

şimdi de araştırma görevlisiyim ve doktora yapıyorum.

2 yıl geçti bu dönem dersler bitecek diye umuyorum, keşke bu kadar yaymasaymışım diye düşünüyorum. o boş gezdiğim yıllarda da askerlik yapabilirmişim ama hiç boş bırakmasam da olurmuş.

25 (aralık'ta 26ya gircem heheh), erkek

1.22de mezun oldum.3,5 senede bitirdim
2.direkt y.lisansa başladım, işe girdim,yurt dışına gittim,
3. değil(d)im. evet, inanıyorum.
4.değildim. konservatuvar okusam daha iyi olur diyodum, bu sene sınavlara girdim, kazandım. konservatuvar okuycam.
5.25 k

1- 21, dört senede.
2- çalışarak geçti, askerden kaçmak için de yalandan bi yüksek lisans yaptım.
3- değilim, inanıyorum.
4- 1 sene daha hazırlanıp daha iyi bi okula gitseydim diye düşündüm, veya daha ciddiye alıp lise 2'deyken de dersaneye gidebilirdim.
5- 24 erkek.

1: 22 yaşımda bitirdim.

2: Bitince İnterrail yaptım.

3: Şu anki konumumdan memnunum.

4: Şöyle yapmasaydım dediğim çok şey oldu. Şöyle yapmasaydım dediğim çoğu şeyi düzeltme şansım da oldu.

5: Ponçik.

1- 26 yaşında mezun oldum 7 senede zor bitti
2- direk askere gittim, 4 ay iş aradım 2.5 yıldır aynı şirkette severek çalışıyom
3- yöneticim benden 1 yaş küçük olmasa daha memnun olurdum. erken bitirsem de yönetici olamazdım gerçi, fıtratımda yok :p
4- 7 yılda bitirmenin pek bir farkı yok, beraber başladığım arkadaşlardan biri müdür diğeri benle aynı pozisyon ikisi de yüksek yapıp 4 yılda bitirdi, senle alakalı o iş !
5-29. adam !!1

1- 22 yaşımda mezun oldum, 4 senede bitirdim, bi de hazırlık var 1 sene

2. Yüksek lisansa başladım hemen. Ama gitmedim, evde yattım. 2 sene kadar sürdü bu yatış.

3. 1 sene evvel işe başladım. Memnun değilim. Konumdan değil de çalıştığım işten memnun değilim. Yine çalışmamak istiyorum. Ama olacağını zannetmem.

4. Okul tercihimden memnunum, bölüm tercihimden memnun değilim. Şimdiki aklım olsa çok farklı bir alanda okurdum. Üniversiteyi sosyal hayatı genişletmek için kullanamadım pek, üç beş insanla sürdü tüm lisans dönemim. O yüzden şimdi biraz yalnızlık çekiyorum, keşke sosyal aktivitelere, klüplere falan katılsaymışım diye. Onun dışında çok büyük keşkelerim ya da bana okulun kattığını düşündüğüm çok artı yok. Yabancı dilim zaten iyiydi, üniversite eğitimi bu alanda bana bir şey katmadı.

5. 25, kadın.

1. 24/5
2. İki ay sonra işe girdim. Hala çalışmaya devam. Master a başladım bir de bir yandan.
3. Çok olmasa da iyi olacak yakında.
4. Keşke wat, erasmus gibi birşey yapsaymışım diyorum.
5. 27/erkek

1) 21 yaşında mezun oldum, 4 yılda bitti.

2) 2 yıl boş boş oturdum. Sonra yüksek lisansa başladım.

3) Kariyerim yok, konumum yok, hala boş boş oturuyorum. Arada satış danışmanlığı vb işler yaptım saymıyorum onları. Yüksek 4 yılda bitti bu arada.

4) Değilim. Zamanında kafam basıyo diye sayısal okudum. İyi puan alamadım össde ea tercihi yaptım mecbur. bu kadar çok üni ve bölüm yoktu. Kazanmak bile meseleydi. Neyse okuduk bitti. Ama ben sözel derslerden ve sanatsal işlerden daha çok keyif alıyorum. Hani elimde sihirli bi değnek olsa muhabbeti işte. Olsa bambaşka bir yol çizerdim kendime.

5) 27, k.

1- 21 4 sene
2- yurtdışı master, doktora vb.
3-bambaşka bir alanda çalışıyorum son 4 yıldır, memnunum
4-memnunum, tutkuyla seçmemiştim ama iyi ki öyle yapmışım. genel olarak geçmiş geçmişte kaldı düzeltemiyoruz; önümüze bakalım derim zaten
5-kadın, 31

1) 23 yaşında mezun oldum 5.5 senede bitirdim
2) ilk 2 ay iş aradım sonra tanıdık vasıtasıyla işe girdim tanıdıkla beraber 5 ay sonra dehlendim bi on beş günlük aradan sonra arkadaş vasıtasıyla işe girdim 7 ay orada çalıştıktan sonra istifa ettim
3) 4 aydır yatıyorum kendi isteğimle 10 gün sonra askere gideceğim
4) mesleğimden memnunum ama okulumdan değilim
5) 25 m

1) 21 yaşında mezun oldum, 4 senede bitirdim

2) 2.üniversiteye başladım.

3) Memnunum, öğrencilik güzel şey.

4) Mal gibi gittim öğretmen oldum. Pişman olduğum için ikinciyi okuyorum. Yeni bölümümden memnunum

5) 21, erkek.

1- 24 yaşında mezun oldum, mezun olduğum bölümden mezun olmam 4.5 sene sürdü. önceki bölüm değiştirmemi saymıyorum.
2- mezun oldum, 9 ay yattım. şu anki işyerim resmen peşimden koştu bu 9 ay boyunca.
3- şu an konumum sektörüm için klasik başlangıç pozisyonundan bir tık önde. sektörümün en büyük markalarından birindeyim ve önüm hayal ettiğimden çok daha açık. departmanımın başına bedelli askerlik çıkarsa 3 sene içinde geçmem çok olası.
4- okuldan memnun değilim, nitekim türkiye sınırlarında boğaziçi dışında üniversite beni kesmezdi zaten, ona da girmem hayaldi. iş tercihimden memnunum. kendimi göstererek, 0 torpil ile geldim. yabancı dil bölümüm dolayısıyla en önemli faktördü, ona da ne lise ne üniversitede zerre katkı sağladılar. tamamen kendim geliştirdim, işim icabı mesaimin büyük çoğunluğunu ingilizce ile geçiriyorum zaten. biraz erken başlasaydım iş hayatına şu an bu yaşımda çok taşaklı bir yerde olacağıma inanıyorum. ama çok da sorun etmiyorum, 24 yaşında olmayayım da 27 olsun. ne yapalım.
5- 24, erkek.

Cope.

kutudan cikmis vaziyette, kutu kimbilir nerde

Cope atiyorum tabii ki.

lan kutusunda saklayan bi ben miyim amk.)

aynen dediğin gibi çöpe. şişeyi saklarım ama bak bittikten sonra.

kutusu çöpe. şişesi bitince gardrobuma koyuyorum kıyafetlere sinsin diye.

çöp

Adını bilmiyorum şimdi, şu eski filmlerde falan görürüz ya ayrı bir aparatla sıkıyorsun diğer elinle tutup yumuşak bir şey, telefondan girdiğim için resim de ekleyemiyorum, anlamışsınızdır umarım, öyle bir şişeyse kutusunda saklarım çantada vs. Hasar görmesin diye.. Normal şişeyse atarım..

benimki de kutuda duruyor lan.

Çöp.

Kutusu duruyor ama kutuda durmuyor.

Kutusunda duruyor

Benimkinin kutusu yok?

(Bkz: the body shop)

kutuyla saklayan net fakirdir.

cthulhu fhtagn.

kutusunun tasarimi guzelse kutuda saklarim.
su an kutuda duruyor.

çöp

İlk iki kullanımda kutu da duruyordu aonrasında atıyordum eskiden kullandığım zamanlarda. Hani oldu da beğenmedim falan direkt birine hediye olabilir öyle.

"yarın öğretmen olduğunda her gün aynı çift yırtık ayakkabıyla gelen öğrencin olursa, onun yüzüne bakabilecek misin? yüzün kızarmayacak mı?" bu konuda haklı olduğunu düşünüyorum. 30+ çift ayakkabım var, utandım ben.

5 galiba ne gerek var be o kadae ayakkabiya

Vay be. Bundan hoslanan elemanin mesaj atmasi sana nasil kapak oluyormus, bunu cozemedim.

terlik sayılıyo mu? :(

bir çift var benim, 2.5 yıldır giyiyorum. sonunda annem "wtf dude" dedi,, içi parçalanınca kendisi yeni bir tane almaya karar verdi. ama ne zaman bilmiyorum. ilgilenmiyorum. memnunum ben bu ayakkabıdan.

e alsın arkadaş sana ne? onun için saçma olan ama senin bütçe ayırdığın şeyler yok mu hiç?

berk olayı çok iticiymiş yalnız. sanırım ona çok sinirlendin sen ayakkabı olayının gerginliğini atamadın.

cevap olarak: 20 civarı.

bilmiyorum benim 20-30 yok -ama çok almışlığım var bütün ayakkabılarım kayboldu mesela bi ev taşıma hikayesinde :)
bu muhabbette soru hakketen kaç çift ayakkabımız olduğu mu? Allah size kolaylık versin.

Tüketim toplumu işte. Az bile demişsin. Ayrıca orospuluk ne alaka. Millet zevkinden orospu olmuyor.

Hesapliyorum==> 9-10 topuklu + 2 cizme + 1 bot + 1 tiger + 1 converse = 14-15 cift ayakkabim varmis. 1 tane de spor bi sey alicam bakalim yakin zamanda. 16 olur.

3 çift günlük
3 çift resmi/klasik ayakkabı
1 çift spor ayakkabısı
1 çift halı saha
1 çift bot
1 çift sadece bakkala giderken falan giydiğim eski ayakkabıyı da sayarsak

toplam 10.

Kac cift oldugunu inanin bilmiyorum, bazen 2-3 cift annemlerde unutup gittigimde 'aaa bu da mi varmis?' dedigim oluyor ama söylediğinizi düşününce ben de utandim sahsen. Oyle alışveriş manyağı da degilim ama nasil bu kadar birikmiş bilmiyorum.

Berk olayi da söylediği gibi cok abesmis. Ben olsam ben de iyi o zaman berke git derdim. O nasil tepki oyle yahu?

20 çift ayakkabı bir kadın için fazla değildir bu arada,3 çizme 3 keten ayakkabı 3 topuklu 3 sandalet 3 babet 3 bot zaten 20 etti, erkek gözüyle değerlendirmeyin.

bot, 2 yürüyüş, 1 halısaha, 1 basket, 2 klasik tarzda. klasik olanlar babamdan hacıladım lazım oldu diyerekten normalde öyle ayakkabım yok. 5 diyebiliriz yani.

ancak olay hakkında yorum yapmak istemiyorum, sadece merak ettim. ondan hoşlanan tip var, hoşlandığı belli, kafasına göre mesaj atabiliyor ve sevgilin sevindi?

bence bir kez daha düşün.

berk olayı saçmaymış ama eleştirinizi çok haklı bulduğumu söyleyemem. seksen9'a katılıyorum bu açıdan.

benim 25 falandır herhalde, annemle birlikte giyiyorum, bunlardan 10 tanesini falan 8 9 yıldır giyiyorum.

canımızın bir şeyi istemesi ya da çok beğenmemiz her zaman ihtiyacımız olduğu anlamına gelmez.

benim için de fazla tüketim israf fakat bunu sevdiğim birine açıklarken kullandığım kelimeleri seçerken özen gösteririm, daha uzlaşmacı kelimeler kullanmaya çalışırım

sadece iki çift.
bunların bir tanesi spor tarzda, diğeri ise bot.

6-7 çift falan. param olsa daha da çok olur beğendiğimi gördüğüm gibi alırım.
şimdi mesele ayakkabı meselesi değil esasen, biri teknoloji manyağıdır senede bi telefon değiştirir biri de ayakkabı. imkanı varsa alır. o kadar alakasız şeylere çarçur ediyoruz ki parayı. ama etmesek de kazan ama istediğini alıp kendini kısa süreli de olsa mutlu hissedemedikten sonra ne anlamı var. imkanları zorluyorsa orada bi sıkıntı var demektir. ihtiyacı olmadığı şeyler için borca girmek gibi mesela.

berk olayına bişey diyemicemm mevzuyu anlayamadım orda.

2 cift spor ayakkabi
2 " bot
1 " terlik

erkeğim. üç çift ayakkabım var. bir de yılda üç kere falan giydiğim botlarım var. eşimin 40 çift falan vardır. hastalık bu, kendisi de kabul ediyor.

2 bot
1 sandalet
2 topuklu
1 bootie
2 spor
1 Babet
1 günlük
Bunlari sık giyiyorum. Birkaç tane daha var ama onları nadiren giydiğim için saymadim. Ayağıma uyan, vurmayan nadir ayakkabı olduğu için bulduğumda alırım. Nasılsa bir gün ihtiyacım olacak ama o zaman bulamayacağım.

30+ var sanirim. Hatta evde ayni ayak numarasinda 4 disiyiz, 100+ ayakkabi var. Seviyoruz; aliyoruz.

5 tane var 3 tanesini giyiyorum. Oh Berk mesaj attı tavrı terbiyesizlik. Onun dışında haksızsın, senin paranı harcamıyorsa istediğini alabilir. Hele yırtık ayakkabılı öğrenci ajitasyonu çok gereksiz, bir sürü aç insan da var o zaman bir dilim ekmekle doyurun karnınızı hiç zevkine bir şeyler yemeyin.

1 çift eski, acil kısa mesafe kullanımlık, çorapsız arkasını ezerek giydiğim var terlik gibi...
1 çift spor salonunda kullanmalık ve bir çift günlük kullanmalık adidas koşu ayakkabılarım var üst/orta seviye.
toplam aktif kullandıklarım sadece bu üçü. kışlık da bir çift botum var.
kenarda neredeyse hiç kullanmadığım 3 çift daha var ama biri hediye zaten, 2 kere giydim 2 yılda.

senin abarttığın seviyede bir sorun değil yinede.

Yaptığı yanlış, bence bu tarihi not et +28 gün koy ve karşına çıkan tarihlerde olabildiğince sabırlı davran.
5-6 çift ayakkabım var, erkeğim.

Bak o kadar sakin sakin yazdım o yüzden geçmedi sinirim, sevgilisi olan kıza yazan o berk g... neyse sakinim, baktın olmuyor zorlama koy tekmeyi.

hala elim ayağım titriyor amk

birader ayakkabıyı siktir et bu kıza tekmeyi vur. ne demek kapak olsun filan. her kavgada hoşlanan insanlara sevinecekse takar boynuzu. ayriyetten bu kız bildiğin açgözlü. yapma etme

Çizmelerde sayılırsa 50 den fazla

sen cimrisin
kız da patavatsız.
ayrılın.

annem emekli ilkokul öğretmeni, oturup saymadım ama hayatı boyunca hep 4-5 çift ayakkabısı oldu sanırım. benzer şekilde kardeşim (erkek) öğretmen, onun da farklı durumlarda giymek için 4-5 ayakkabısı var sanırım.
ben evden çıkmayan bir çevirmenim, 2-3 yılda bir siyah bir gore-tex benzeri bir şey alıp her yerde giyiyorum, bana yetiyor.
buna karşın 5 yaşındaki yeğenimin ayakkabı ve terlik sayısı hepimizi katlar.
kadınların farklı durumlar için giyecekleri ayakkabılar düşünüldüğünde 4-5 çiftin altına düşmesi pek mümkün değil. ortalama 10-15 çiftin de normal olduğunu düşünüyorum. kendi sevgilim olsa 20 çifte kadar homurdanmam sanırım, ama sonrasında biraz homurdanabilirim. hadi ayakkabıları geçtim, o kadar ayakkabıyı nereye koyacağız:)
neyse çok zorlarsa kedim yer zaten ayakkabıları:)

Ben erkeğim. 13 çift ayakkabım var. Genel olarak benim değil ama çoğu insanın ayakkabı tutkusu var. Gerçekten çok ihtiyacı da olmasa alması bu tutku neticesinde normal. Ona çok karışmayın cidden abartılı birşey yapmadığı sürece. Ki bunun 2-3 katını gördüm bazı arkadaşlarımda. Zengin falan da değiller. Ama engel olamıyorlar işte.
Bunun yanı sıra kız arkadaşın görgüsüz ve patavatsız bu anlattıklarından çıkardığım kadarıyla. Ben ailemden böyle gördüm ve aha çocuk mesaj attı demesi bunlara işaret. Bence sırf bu tutumunu ileride sorun edeceksin.

1 tane spor ayakkabı.
1 tane de krampon.

1 tane de eski bir ayakkabı var, bebelerle minyatür kale maç yaparken giyiyorum.

kız arkadaşın çok iğrenç bi insanmış. "al işte kapak olsun" nidaları falan. ağzına kürekle vur ve terk et.

ayakkabı bilmiyorum, saymadım. ayağım küçük olduğu için ben de bulabildikçe mutlaka alıyorum ama zaten çok nadir buluyorum.

ayrıl.

4

sandalet, spor, ciddi, biraz ciddi.

bana gayet yetiyor.

giyebildiğim 2.
eskiyen yıpranan 2.

sana helal olsun çok güzel anlatmışsın kıza olayı.biz ailemizden böyle gördük lazım olmasada alırız mantığı çok saçma bence. sen o kızla anlaşamayacan abi ayrılın siz.

15 civarı. Ayakkabıyı dert etmezdim ben. Sonuçta herkesin lüks sayılabilecek harcamaları olur.

Mesaj konusunda da direkt saçmalamış. Sinirlendiğinden demiştir büyük ihtimalle ama yine de saçmalamış.

1 bot- 2 spor ayakkabı, 1 converse

4 çift ayakkabım var her an yetiyor.

gordon ramsey

Tesla

Ulus Baker

(bkz: Hüseyin Nihal Atsız)

Kesin bir cevap veremem ama kesinlikle bir edebiyatci olmayacagini soylerim hic dusunmeden.

Bilgi birikimimden memnunum. Eskilere ozenmiyorum.

aa hayret kimse ilber ortaylı dememiş :)

Ahmet serif izgoren.

basarılı bir playboy olmus herhangi bir erkek. evet.

Çok kişi var sanırım ama şu an aklıma ilk gelen 2 isim var, Mîna Urgan ve İlber Ortaylı

isaac asimov

steven wilson, roger waters, jean-christophe grangé, steven moffat.

Peki o şahsın yerine geçiyor muyuz yoksa kuru kuru bilgiler bize mi geçiyor? Kişinin yerine geçiyorsak tabii ki Bill Gates. Hem yarattığı şeyler tüm dünya tarafından kullanılıyor, kullanılacak hem de aşırı zengin.

1-emre kongar
2-aydın boysan
3-ilber ortaylı

nikola tesla

fuat köprülü

louis c.k.

ciguli

rem koolhaas