döviz yatırımını nasıl yaparsanız rahat ediyorsanız aynı şekilde. evdeki fiziksel altının çalınması riski herhangi bir kar oranı ile karşılaştırılmaz bile.

Bankayı kullanıyorum.

Somut muhafaza etmek sıkıntı, bankada altın hesabı açıp gram almak daha kolay alış - satış için.

ben ruh hastası olduğum için, doları banka hesabında altını ise reel alma taraftarıyım. bunun ruh hastalığı dışında bi' açıklaması yok yemin ediyorum. neden bilmiyorum ama dolardaki gibi, altında da aslında aldığımız altının gerçek değerinin olmaması zoruma gidiyor. ama şöyle bi' durum da var, benim halihazırda bi' kiralık kasam olduğu için orada muhafaza ediyorum. evde asla edilmez.

eğer bi' kiralık kasanız varsa(-ki kesinlikle sandığınızdan çok daha ucuzdur kiraları) orada muhafaza etmek bana daha doğru geliyor.

yıllardır casusluk filmi izleye izleye delirdim herhalde, kasada bir miktar dolar ve euro da tutuyorum çünkü.

aslında kendime vurmayı bırakayım. bunun gerekli birşey olduğunu da düşünüyorum. devlet/hükümet malum sanal haciz diye çat bişey koyabiliyor. khk ile kimvurduya da gidebilirsiniz. ya da mesela altın lazım oldu banka size onun tl karşılığını veriyor(kuveyttürk v.s sanırım altın veriyordu) o yüzden bence bunların bir kısmını reel tutmak lazım.

keza malum ülkede dolar neden artmıyor da araba fiyatları bu kadar artıyor diye, sürekli yakınıyoruz. olayın bug'ını bulup devalüasyonu mal üzerinden yaptılar. bankada tutmasak bunu yapamayacaklardı galiba, gerçi ben pek anlamıyorum bilkentte okumuş not ortalaması 3küsür olan adamlarla atışmamak lazım(mb çalışanları) tabi ama, bizim anarşik ekonomistler öyle diyor en azından

bir de ben, o kart altınları seviyorum. hatta param çok olsa külçede alırım, ruhum zenci sanırım benim. var bi' sonradan görmelik.

kar zarar dengesinde de çok küçük rakamlar oynar. bankada makaslara bakmak lazım. mesela dolarda bizim banka, bizim buradaki döviz bürosundan daha az bi' makas uyguluyordu. Ama altında kuyumcunun tarifesi daha iyi olur zannı içindeyim. bi'de kuyumcuda altın üzerinden pazarlıkta yapılabiliyor, seviyorum ben böyle küçük pazarlık mazarlık olaylarını.

Bankalara hala güvenilmesi enteresan mesela. Fiyatlar birden yükselse düşse size işlem yaptırmıyorlar, diyelim yaptınız yaptığınız işlemi hatalı diye iptal ediyorlar. Normal bi günde tabi alır satarsınız.

Fiziksel altın alıyordum kapalı çarşıdan, sonra iş yerine uzak olduğu için yolum düşmez oldu. Başka yerden de almak istemedim.


Sonra bankadan hesap açtım da her ay oradan almaya başladım. Bazen fazla param olmuyor, alsam mi diye düşünürken hemen uygulamadan paramın yettiği kadar altın alıyorum.

Bu tür goygoyların ismi ne kadar afiliyse o kadar hızlı uzaklaşacaksın

Üfürükçülüğün modern hali

Abi bak çok basit bir şey söyleyeceğim.burası küçük yer,doktorlar traş falan deme,ilk iş bir kardiyoloğa git olan biteni anlat.bi tahlil ver,ultrasonla falan bi baksınlar kalbine,şakaya gelen bir taradı yok bu işin.güvenmiyorsan başka şehirde bir hastaneye git ama ihmal etme.risk budur oynama şansın olmayan bir iş bu,aksilik var diyprsan gideceksin.

Ekg eko çektir. Holter takarlar belki. Bunların sonucunda zaten tetkik konulu. İhmal etme geçmiş olsun.

Genc yasta erkeklerdeki kalp krizinde olum orani cok cok yuksek. Kucuk yer olsa dahi eko ekg illa vardir. Gerekirse daha buyuk yere gidin olmek istemiyorsaniz. Su an ufak ufak intihar ediyor olabilirsiniz.

Kalbim sıkışınca uzanıp dinleniyorum geçmezse ambulans çağrıyorum

Lutfen doktara gidin.

Balparmak markası dışındakilerin doğru düzgün web sitesi bile yok, gıda güvenliği sertifikalarının güncelliği önemli.

Anavarza bal olabilir

Eğriçayır. Dünya birincisi bir bal

www.harsena.net

Kestane balı isterseniz yardımcı olabilirim.

Harşena'dan aldık geçen hafta oldukça memnun kaldık.

Sertifikalı falan balları.

Olabilir tabii her şey mümkün ama benim kişisel görüşüm olmayacağı yönünde. Baya jenerasyon farkı var.

Bence de olmaz ama kişiden kişiye değişir bu işler. Siz oldurursanız neden olmasın.

Ayda bir hortlayan soru..karakterleri bilmiyoruz,aradaki ilişkiyi,beklentileri bilmiyoruz nasıl yorum yapılabilir bu durumda.yürüten de var yürütemeyen de.

Bu soruyu kız soruyorsa olur, erkek soruyorsa olmaz.

olmaz 6 yaşın üzeri yalan yalan

33e-24k çok mutluyuz. Kız tarafı olgun olursa sıkıntı yok.

olabilir de, olmayabilir de... kişiden kişiye değişir.
ben 32(e) iken 20 ile olmuştu. aynı sene 27 ve 30 ile olmamıştı mesela.
yaş farkı var diye kestirip atsa mıydım?

kafa dengi olursa neden olmasın.

olur ama bir müddet. devamı olmaz.

Olur, çok da iyi olur.

güzel olur
üniversiteye başlangıç yaşı 18-19, yanlarındaki bir çok erkek 28-29

Olmaz

Çılgın seks dönüyor. Tadını çıkar.

Olur. Asıl absürt olan işini, gücünü eline almış 30+ bir adamın kendi yaş grubundan biriyle sevgili olması. Sonuçta kadını çekici yapan gençlik, güzellik, doğurganlık; para, statü, tecrübe değil erkekteki gibi.

kesinlikle öyle. pizza her zaman diğer fast foodlara göre pahalı gelmiştir. bu işi butik ve lezzetli yapanlar dışında tabi. dominos, terra pizza ve diğerleri 1 koyup 5e satıyor bana kalırsa.

seyler.eksisozluk.com

Büyük almayın diye büyük aşırı pahalı. Mesela 2 orta boy daha ucuza geliyo gramajda daha fazlayken, niye büyük pizza hamuru açması pişirmesi kutuya koyması taşıması çok daha zor..

Daha yolum düşmedi ama alternatif olarak adanalı tostçu mahmut gibi esnafları tanımak lazım. videolari mevcut youtubeda.

Kesinlikle gereksiz pahali. Ahim sahim bir tadi yok, o bicim fiyati var. Kesinlikle f/p urunu degil. Ustelik dominos falan eskisi gibi de degil, les tadi.
Nereden alirsan al hindi sucugunu hindi sosisini basip geçiyorlar dogru durust malzeme de yok.

Bu arada pizza arada yaparim, evde de yapsan ucuza gelen bir sey degil ama en azından evde kaliteli malzemeyle yapiyorsun. Aybi paraya kaliteli dana sucugu, kaliteli kasar falan kullaniyorsun mesela.

Kesinlikle cok pahali. Bir de dominos’un etleri tavuk/hindi eti. Dana eti kullanmadan bu fiyatlar... Ben cok gec ogrenmistim sitelerinin en altinda yazan not;

Pizzalarımızda kullandığımız sosis, sucuk, küp sucuk, pepperoni, New York pepperoni, misket kebap, jambon ürünleri piliç ve/veya hindi etinden, döner eti kıymadan üretilmiştir.

Ülker arenanın altındaki papa johns'a gittim. Bir menü vardı, 3 pizza 3 kola vs. Fiyat 199₺. Bu bir fast food zincirinde gördüğüm en büyük paraya satılan ürün ( menü) olarak aklıma kazındı.199₺.

pahalı değil kanka senin paran değersiz..

Bence de pahalı ama arada bir kampanya olunca yiyorum ben zaten. Pizza Lazza diye bir pizzacı var. Fena değil pizzaları, haftada 1-2 gün büyük boy pizza 22 lira oluyor. Alıyorum hemen. Önceden daha da ucuzdu. Yeni yılda arttı.

Pizza yurt dışında da pahalı (Alternatifleri ile karşılaştırınca). Asıl bomba: Mcdonalds çok pahalı Türkiye'de. Mc donalds fast foodun pazar lideri tüm Avrupa'da yaptıkları promosyonların haddi hesabı yok, toplu taşımada ücretsiz dağıtılan gazetelerde bile beleş kuponları oluyor, e-mailine, appine bir sürü kampanyası, indirimi geliyor, yeni bir ürünü çıktı, promosyon için o hafta beleş, aldığın ürünün üstünde barkodlu, kazı kazan tarzı promosyonları var, millet beleşe yiyor nerdeyse. Fakirler, öğrenciler gidiyor Mcdonalds'a dedikleri doğru cidden. Bizi ağır yoluyorlar Tr'de.

evet de pizza her zaman pahalıydı , en azı 2 kişi olmadıktan sonra söylemek pek de mantıklı değil zaten. evde hazırlmaya uğraşılacak bir şey de değil bence

İşin ilginç kısmı, düzgün pizza yapan yerlerle fiyat neredeyse eşitlendi. Son zamanlarda gitmedim ama İtalyan usülü pizza yapan Pizzeria Pera var mesela, onların pizzası da 40-50tl civarındaydı.

Geçenlerde McDonalds's baktım hamburgerler 20+ lira olmuş. E gurme burgercilerde 120-180gr et yiyip (fastfoodcularda o kadar et kesinlikle yok) 30-35 lira veriyorum zaten. İçecekle 40 lira olsun hadi. Fastfood çok mantıksız geliyor artık, 10 lira daha verip düzgün bir şey yerim diyorum.

pahalı bence de evde yapmak daha mantıklı.

Dominos little caesars gibi markalar cidden cok pahali. Disarda restoranda yediklerimiz gibi de degil verdigin paraya da degmiyor. Biz gecen gun firindan ekmek hamuru alip evde yaptik. Hamur 1,5 lira. Koyacaginiz malzemeye gore fiyat belirleniyor. Ve aldiginiz malzemeler tek seferlik de degil. Cok daha ekonomik eger yapmasi zahmetli gelmezse

çok nadir pizza yiyorum.. o da ayda bir belki.. migrosta dörtlü dondurulmuş pizza satılıyor..
bana göre tam bir fiyat performans ürünü -> www.migros.com.tr
2 tanesini fırına atıyorum 15dk da hazır oluyor.. bazen üstüne peynir de ilave ediyorum.. tanesi 3 lira!!! :)

benimkisi parasızlıktan değil, dışarıdan ne almak istesem 30liradan başlıyor..
şahsen benim bir öğüne o kadar para veresim gelmiyor..

evde fırın var mikrodalga var tost makinası var..
yine torpat'ın hazır parmak patatesleri var -> www.migros.com.tr
fırın tepsisine yağlı kağıt ser patatesleri yay.. at fırına.. 30dk da fırında patates kızartması oluyor..
paketin yarısıyla doyuyorum.. 4lira!!! :)

bu zamanda dışarıdan bir şey sipariş vermek için deli olmak lazım..

edüt:
bu arada superfresh de parmak patatesleri 9.90 yapmış bak..
eskiden yapmazdı böyle şeyler.. rekabetin artıları bunlar -> www.migros.com.tr

işlem yaptığınız bankayı arayın (parayı gönderdiğiniz bankayı değil, sizin kullandığınız atm'nin bankasını yani), durumu anlatın işlem başlatsınlar.

edit:
dilekçeye şu anda gerek yok, iade işlemi başlatıp bankanın karşı bankayla iletişim kurmasını sağlayacaksınız.
telefon bankacılığıyla bile yapılabilen bir işlem.

Alan kisinin inisiyatifinde.

banka işlemi olarak süreç nasıl işliyor bilmiyorum ama zorlarsan alma hakkın tabi ki var.


yani yukarıdaki müptezel dostoyevski nickli arkadaşın dediği gibi alan kişilik bir durum yok. biz buna kendi aramızda sebepsiz zenginleşme diyoruz.


kısacası ne kadar süreçte alırsın , nasıl alırsın bilmem ama bankaya yanlışlıkla işlemi yaptığını belirten bir yazıyla başvurarak işe başlayabilirsin. bu adımla iş çözülmüyorsa savcılığa kadar yolu var.


başkasının yanlışlıkla gönderdiği parayı "banane göndermeseymiş" diye kullanırsanız suç işlersiniz yani kısacası kanunlara göre.

Yanlışlıkla görmedi hakim bey önceden borcu vardı, derse napıyoz?

@hakan1980 hakim haaa tamam diyor konu kapanıyor orada.


bunu diyen adam hesaba gelen alacağının nereden kaynaklandığını, nasıl bir borç alacaklı ilişkisi olduğunu da anlatabilir herhalde değil mi? ne iş yaptığını bile bilmediğiniz hatta çok yüksek ihtimalle aynı şehirde bile yaşamadığınız bir insanla oluşan borç alacaklı ilişkisini anlatmakta başarılar diliyorum o süper zeki arkadaşa.

Şimdi tersten düşünelim. Biriyle bir borç ilişkin var. Parayı aldın, malı gönderdin. Sonra adam bankaya gitti dedi ki ben yanlış kişiye paraya gönderdim yeaa verin paramı geri dedi ve aldı. Noldu ? Sen mağdur oldun, malın da gitti paran da. Dolayısıyla kolayca alamazsın tabi ki. Kolayca alabilmen karşıdakinin insiyatifinde. He diyelim olay çıkardı. Sebepsiz zenginleşme davası açarsın. Bu da uzun sürer biraz.

Havale ise yanlış kişinin hesabına anında geçmiştir, banka bir şey yapamaz. O kişiye ulaşılıp yanlış işlem olduğu ve iade etmesi istenir.

Banane derse mahkeme yoluyla uzun bir süreç sonunda geri alınır @syozkn'nin anlattığı gibi.

Havale değil EFT ise hafta sonu olduğu için para henüz geçmemiştir banka iptal eder işlemi, ama ATM ile EFT oluyor mu bilmiyorum.

İster havale ister eft olsun, eğer kişinin hesabına geçtiyse geçmiş olsun. Özellikle eft’de hem hesap/iban numarasını hem de alıcı adını yazdığınız için sorumlu sizsiniz. Çünkü sizin bankanız karşı bankadaki o hesap sahibini teyit edemez. İade tamamen hesap sahibinin insiyatifinde. Eşleşmeyen eft dediğimiz şey kapanan hesaba, yanlış-eksik isme yada kuruma olursa bankalar bunu otomatik olarak iade eder. Şube bankacılığında siz doğru talimatı verip banka bunu yanlış yaptıysa banka sorumludur. Siz eft’yi yaptınız ve alıcının isim-soyismi yada tüzelin adı doğruysa geçmiş olsun. Çünkü bu hata size ait.

buradan indirip
www.microsoft.com

bununla da usbye yazdırın yeter
rufus.ie

uyumluluk olayı vs problem olur mu?

olmaz yapıştır

6-7 sene önceki cihaza yine o zamanın win sürümünlerinden birini yükleyin. Özel bir durum yoksa win7 sp1 yeterlidir. güncellemeler sistemi zamanla ağırlaştırır.

Ssd al bir tane
120 gb yeter
Temiz bir de win10 kur

Winston +1

Böyle mekanlarda ilk akla gelen ; çift adisyona engel olmanız, el terminali gibi bir sisteme geçerseniz çok hızlı bir şekilde kayıpta kaçakta biter.

2 aşçılı kahve mi olur napıyorsunuz
neyse, önce herkesi kovmakla başla. öyle bir yerde hırsızlık varsa herkesin dolaylı da olsa bunda payı vardır. nasadan çıkma uydu alıp tepeden de izlesen düzelmez.

sambapos restoran yazılımı bildiğim kadarıyla ücretsiz, alın kurun.

Öyle sistem kursan beyle çalarlar, efoody+1

Sınıfa sorular sor ara sıra, siz me düşünüyorsunuz diye kişi kişi.
Hatta isimleriyle sor, hoşlarına gider. Ama amaç katılım olsun, konuşalım yanlış/saçma cevap verseniz de olur rahat olun minvalinde destek ol

Konuları açıklayıp arada bir örnek ver
Biraz yazdır önemli yerleri

Ara sıra konudan yola çıkıp anı vs bi takım anektodlar anlat.

dersin çok hızlı anlatılmasını hiç sevmem ben. hoca sanki soru sorulmadan elindeki notları tahtaya geçirip bir an önce kaçmak istiyor gibi geliyor. anlattıklarınızı mümkün olduğunca örneklendirmeniz güzel olur. çok fazla teorik bilgi bir noktadan sonra havada kalmaya başlıyor. arada sınıfa göz atarsanız konunun ne kadar anlaşıldığı belli oluyor zaten. öğrencileri soru sormaya teşvik ederek uzatabilirsiniz dersi.

bizde genelde çok sevilen hocalar derste aralara alanlarıyla ilgili/ilgisiz ufuk açıcı bilgiler sıkıştıranlar oluyor. bunlar siz derse ısındıkça olacak şeylerdir. dönem sonunda öğrencilerden feedback alırsanız yardımı dokunur daha sonrası için.

nice derslere :)

Aralarda karikatür göster

Stres bilmediğini dusundugunden. Ama onlar senden daha çok bilmiyor.
Hızlı anlatma plansizligindan. Dersi parçalara bol ve kendine göre konu-fıkra, konu-turku,konu vs diye ayarlama yap süreye göre. Bu zamanla oturacak rahatladiginda

Ara ara sınıfı gezip sorular sor, sohbet gibi ama fikirlerini dile getirmeler için teşvik et, esprili ol ve isimleri akılda tutmaya çalış. Böyle hocaları severdik :)

1. Stres bir yere kadar iyi. Bin kez anlattığım derse girerken bana da oluyor. Büyük hocalarda da çok görüyorum. Bunların bazıları anlattıkları konuyu literatüre sokan insanlar :) İşinizi yapmaya engel olursa konuşuruz.

2. Sanırım konuların siz anlatır anlatmaz kavranacağını, bu yüzden hızlı geçebileceğinizi düşünüyorsunuz. Araya açıklayıcı örnekler serpiştirin mutlaka. Sorular sorun, bir şeyleri yorumlamalarını isteyin. Ders sonunda ufak bir tekrar yapın. Göreceksiniz ki bazen birden fazla yoldan aynı şeyi anlatmanız gerekecek, ders saatleri yetmeyecek.

3. Derse katılmalarını sağlamak için çok zorlamanız gerekebilir. Eğitim sistemimizin bir sonucu olarak pasif kalmayı seviyorlar çünkü konuşmazlarsa azar işitmeyecekler, daha güvenli :) Derse katıldıklarında "bunu bilmiyorsan bu işi bırak", "buna da bu yorum yapılmaz ki" gibi laflar etmeyin, bir daha katılmazlar. Sordukları sorularla alay etmeyin. Kısa da olsa cevaplayın, yanlış yorumların değerli olduğunu ama başka açıdan düşünürse farklı yorumlayabileceğini filan anlatın. Sordukları sorular için bu da size ödev olsun demeyin, dersten sonra soranı dövmesinler.

4. Çoğunlukla dersleri birikim edinmek için değil, sadece geçmek için aldıklarından, sizin dersinize gelmeden önce almış olmaları gereken bilgileri alamamış olma ihtimalleri çok yüksek. Hap gibi verebildiklerinizi verin, veremedikleriniz için kaynak önerin ve her fırsatta bu tür bilgileri hatırlatın.

5. Dersinizi alıyor olma sebeplerini iyi açıklayın. Her konudan önce ve sonra o konuyu niye öğrendiklerini anlatın. Konularınız arasında ve konularınızla diğer dersler ve hayat arasında bağlantılar kurun.

6. Sınıfta bin kez anlattığınız, ders notu dağıttığınız, sınavda mutlaka çıkar dediğiniz şeyleri sınavda yapamazlarsa üzülmeyin. Ters köşe yapılmaya fazla alıştırılmışlar sanırım :)

7. Rahat olun ama taviz vermeyin. Mesela ödevleri 10:30'da toplayacağınızı bildirdiyseniz 10:31'de gelen ödevi almayın. Öğrenci başlarda işine gelmese de prensipli hocayı sever ve kendini ayarlar. Siz de sözünüzde durun. Şu gün size şunu yapıp vereceğim dediyseniz geciktirmeyin. Dersi ciddiye aldığınızı görürlerse onlar da ciddiye alır.

8. Zorunlu değilseniz slayttan anlatmayın. Slaytı sadece tahtaya çizimi zor olan görseller için kullanın. Açıklayıcı videolar filan da gösterebilirsiniz. Tahtaya yazın, çizin. Sözel ders ise can alıcı noktaları yazabilirsiniz.

9. Fırsat oldukça kürsüden inip aralarında gezin. Bu hem derse katılmalarını sağlar, hem de şunu gösterir: "tahtada dersin konusu var. bakın yanınızdayım, sizin tarafınızdayım, gelin hep beraber şunu halledelim". Derste eğlenmeyi unutmayın. Eğlenmeden yaptığınız iş bir süre sonra çok zor gelmeye başlar. Eğlencenize sınıfı da katabilirseniz o ders tadından yenmez.

10. Bazen olmayacak. Emin olmadığınız şeyleri anlatmayın. Bilmiyorum, emin değilim demekten korkmayın. Kısa bir şeyse o anda internetten veya yanınızdaki kaynaktan bakın. Uzunsa bakıp bilgi vereceğinizi söyleyin. Bu da öğrenciler için iyi bir derstir.

11. Belki ilk bunu yazmam lazımdı ama dersi geç bitirmeyin. Konu yetişmezse sonraki derse kalsın ama öğrencinin ders arası özgürlüğüne mani olmayın. Sınıfa beş dakika filan gecikebilirsiniz (çok gecikmeyin), özellikle sabah derslerinde öğrencilere toparlanma fırsatı vermiş olursunuz. Sınıfa girer girmez ders anlatmaya başlamayın. Havadan sudan konuşun. Sınavlarından konuşun. Sorun yaşadıkları dersler için küçük tüyolar verin.

12. Başlarda belki planlamanız gerekecek, sonra kendiliğinden gelecek ama derste sürekli ders anlatırsanız uyutursunuz. 20 dakikada bir filan araya başka laflar karıştırıp uyandırmanız lazım.

13. Birebir görüşüyor bile olsanız öğrencilerle kimse hakkında dedikodu yapmayın, politik, dini, hassas konularda konuşmayın, sır vermeyin. Öğrenciye güvenin, üniversite düzeyindeyse meslektaşınızı yetiştiriyorsunuz. Güvenmeniz lazım. Bir yandan da eşeğinizi sağlam kazığa bağlayın. Öğrenciler olayları işlerine geldiği gibi değiştirip size aktarabilirler. Özellikle resmi işlerde eyleme geçmeden önce aslını astarını öğrenin. Bunun ayarını zamanla kurarsınız. Aralarında size "başka yollarla" yaklaşmaya çalışanlar olabilir. Belki bu hoşunuza da gidebilir ama sakın, aman diyeyim :)

14. Not verme kısmı işin en tatsız tarafı. Neyi nasıl notlandıracağınız belli olsun ve kağıdını görmek isteyen öğrenciyle birlikte kağıdına bakın. Niye o notu aldığını anlasın. Çoğu sadece şansını denemek için kağıdına bakar ve aslında sınav kağıdında ne olduğundan habersizdir. İşin not kısmında çok dikkatli ve herkese eşit olmanız şart. Bu hem olması gereken bir şey hem de öğrenci not değişikliği için mahkemeye giderse tüm kağıtlarınız incelenecek. Hem içiniz rahat, hem de eliniz sağlam olsun. Her dönem sonu not isteyenlerle karşılaşacaksınız. Olabildiğince sabırlı olun. O notu niye aldığını anlatabiliyorsanız konuyu çok uzatmaya gerek yok.

15. Tüm hayatınız o ders olmasın. Öğrenci görüşme saatleriniz belli olsun (olabildiğince öğğrencilerin diğer dersleriyle çakışmasın) ve bu zamanlarda odanızda öğrencileri bekleyin. Gelmezlerse gönül koymayın ama bu saatler dışında da büyük bir zorunluluk olmazsa o ders konusunda öğrencilerle görüşmeyin. Ders hakkında e-mail'lerine cevap vermeyecekseniz tüm konuşmaların görüşme saatinde olacağını ve e-mail ile iletişim kuramayacaklarını ilk derste söyleyin. Sadece bazı konularda e-mail ile iletişim kurabileceklerini söyleyebilirsiniz. O zaman bu tür bir e-mail gelince çok vakit geçirmeden cevaplayın.

Aklıma gelenler bunlar. Anlattıklarımı uygulamadan da hocalık yaparsınız. O zaman büyük ihtimalle çok daha rahat edersiniz ama içinize siner mi bilmem. Bu soruyu soranın içine sinmez gibi geldi de bu kadar şeyi yazdım :) Başarılar dilerim :)

ustad, bana kalirsa bu konudaki en iyi cozum cok sayida pratik yapmak. evet, en kolay yol bu degil ve cok zaman aliyor ama daha etkili bir yontem ben bilmiyorum. bir de tavsiyem, dersten bir saat once dideral alman. daha sakin kalirsin.

4+1 evi al geç hiç düşünme

16 bin geçinmek için fena para değil. 4+1'i alın.

kredinin şöyle bir olayı var, baştan zor gelyor ama seneler içerisinde maaşınız artacak, ama kredi oranı sabit. 2. yıldan sonra falan eliniz rahatlar.

oturmak için ev alıyorsan bir defa alacaksın. ben mesela kesinlikle önü kapalı yerde oturmak istemem zaman zaman çeşitli yerlerde kirada oturdum çok kötü bir his, perdeyi bir açıyorsun önünde koca bir bina. hatta binalar yakınsa perdeyi bile açamıyorsun.

maaşlarınız da az değiil yani 16 bin lira ile çok güzel geçinirsiniz.

ankara da bu fiyatlara ev almak hiç mantıklı değil.

4+1 ve 2+1 yerine metrekare soyleseniz daha iyi olacak :) 4+1 ve buyuk metrekareli evi olan arkadaslarimin cogu temizligi ve isinmasi ile ilgili sorun yasiyor, en buyuk karar sizin, beklentileriniz ve oncelikleriniz neler acaba ? ayrica o para ile arsa filan alip kiraya da cikabilirsiniz

4 odaya neden ihtiyacin var?

2+1 olan net 76 metrekare, 4+1 olan net 200 metrekare.

Aslında 3 oda yeterli (yatak odası, çocuk odası, akademisyen olduğum ve bana ait veremeyeceğim fazla kitabın varlığı nedeniyle çalışma odası ihtiyacı) ama Ankara'da saçma şekilde ya 4-5 odalı büyük evler var ya da 1-2 odalı küçük evler var; 3 odalı ev sayısı yeni evler içinde yok denecek kadar az. Bu nedenle baştan büyük ev alıp 2-3 sene sonra çocuk istediğimizde taşınma faslıyla uğraşmasak mı diye düşündük.

Eğer sıklıkla evinizde kalacak misafiriniz, aile üyeleriniz -anne,kayınvalide gibi- olmayacaksa 2+1 daha mantıklı gibi. 4+1 olan ev diğer evin neredeyse iki katı fiyata sahip. Eğer çalışan bir çiftseniz önemli olan evin konumu, güney/kuzey cephesi, dairenin bakımlı olması önemli. 4+1'i alırsanız baya borca gireceksiniz. Aynı borca tekrar girip iki tane 2+1 bile satın alabilirsiniz.

4+1 ayrı bir çalışma odasıo ya da sinema odası yaparsınız, ya da çocuk olduğunda iki çocuğa yrı oda yapabilirsiniz. ayrıca o kadar para verip önü kapalı evde oturmayın derim. tabi iki tane 2+1 ev de alabilirsiniz

edit: 76 m2 evden uzak durun odaların tek tek genişliğine baksanız 50m2 etmez sanırım. bir de odalar ince uzunsa hiç bulaşmayın. 200 m2 evde odaları da gayet rahat kullanırsınız, boyut ve enboy oranlarının makul olması önemli

2 çocuktan fazlasını düşünmüyorsanız 4+1 fazla gelecektir.

lüks olur yani gereksiz bir harcama. sonuçta kişiye bağlı.

paranız varsa 1200 m2 evde de oturabilirsiniz. sizi bağlar. kimse de eleştiremez.

ben 3+1 öneririm ileride satması vs daha kolay bir boyuttur. 4+1 in müşterisi göreceli olarak daha az olur.

ankara için bu fiyatlar herhalde markalı bir konut projesi diye düşünüyorum. önü açık olmasına da güvenmeyin. istanbul'da önü kapanmaz diye villa vs mahallesi olan bir muhitin önüne 5 tane gökdelen diktik adamlar güneş ışığı alamıyorlar artık. evlerinin değeri %50 düştü. deniz manzarasına bakan koca bir mahalle artık bizim blokların sırtını seyrediyor.

toki ve emlak konuta dikkat mesela boş bir alan varsa oraya cami yapılma ihtimali vardır. ben seviyorum mesela camiye bakan evi ama herkes sevmeyebilir.

Ankara'da bugün 1.1 milyon verilebilecek tek site bence Park Oran. O da yavaş yavaş cazibesini yitirmeye başlayacak çünkü yapılalı 10 seneyi buldu. Şu an yabancı falan bir sürü kiracı olduğu için kiralar da yüksek.

Ama başka yerdeki mesela Sinpaş, İncek vb. 1.1 milyonluk evi 700-800'e rahat alırsınız. Aynı evi kiraya verseniz veya kiralasanız 4.000TL falan tutar. O yüzden gidip de kredi ile o evlere 1 milyon + vermeyin. Sizin yerinizde olsam peşinatı yatırım hesabında tutarım, madem maaşlarınız yüksek kirada oturur ama piyasayı da sürekli araştırır ve en uygun fiyatı bulduğumda satın alırım. Madem 375bin var, üzerine de her ay 5-6 bin atarsınız, en zor anınızda bile 400bin'e gider Çankaya merkezde 3+1 yeni daire alabilirsiniz.

ankara'da bir eve 1,1 milyon tl verilmez. katılıyorum. biraz daha araştırın daha iyi seçenekler vardır mutlaka. ha metrekare, oda sayısı olarak soruyorsan da en az 4+1 derim.

İkisi de mantıksız, nişanlıyken ev alıp 1 ay sonra boşanan bir sürü çift tanıyorum.

Hakan1980 +1

en az iki sene evli kalmadan bu işlere girmeyin, böyle böyle 3 arkadaşım boşandı bir sürü uğraştılar

2+1 alın, peşinat olarak sadece 165 verin, geri kalanı bu faizlerle kredi çekin. 350bini birikim için kenarda tutun.

Daha uygun fiyatlı bir yerden 4+1 ev alın.
Duyuruyu okurken bahsettiğiniz yeri ilk önce İstanbul sandım, her şey daha normal geldi kulağıma, Ankarayı duyunca çok şaşırdım. Tamamen saçma bir harcama bence. O kadar para verip ankara'da 2+1 evde oturmak hiç makul değil.
Bir Ankaralı olarak söylüyorum bunu.

1. nişanlı ile ev alınmaz. alınırsa da bir centilmenlik anlaşması yapın.
2. ankara'da bir milyonluk ev alan adama çok şey demek isterim. sadece alma diyeyim.
3. alacağınız şey altı-üstü bir ev. git 375'e bir ev al. olmadı 400 olsun. deli misiniz gelirinizi eve bağlıyorsunuz.

Finansal hedeflerinize ve yasam biciminize gore degisir. Ben o parayi seyahat, dil egitimi, ozel spor egitmeni gibi seylere harcardim. Bunlari yapmiyorsam parayi arttirmaya calisirdim. Ama mesela sizin boyle bir onceliginiz yoksa ve yasam tarzinizda evin prestiji ve buyuklugu onemliyse 4+1 mantikli olabilir.

Benbaska bir şey sormak isterim. Akademisyen olarak nasıl on iki bin beşyüz TL (ortalama) kazanıyorsunuz? Profesör musunuz?

Cvp B)20 mi

evet.

Bu 99 2000 üni sınav sorusu. Silindiri açarsan, karınca bir dik üçgenin hipotenüsünü gitmiş, dik kenarlar biri 2 pi r, r 8 yani 16 pi. Öteki dik kenar12.

neden 12 degil, anlamadim?
Bilen varsa, aciklarsa sevinirim :)

Silindir temel şekillere ayrıştırıldığında, taban ve tavandan elimizde 2 adet daire ve bir dikdörtgen kalır.
Yüksekliği verilen dikdörtgenin alt kenarı ise çemberin çevresine eşit olacaktır.
3-4-5 üçgeninden de cevap 20 olacaktır.

Bence 10 ml x 4 kere, 5 gün süre ile.

10 ml 4 doz ya da 20ml 2 doz. kaç öğün yemek yiyorsan ona oranla diye yazmışlar sanırım. sonuç olarak günlük 40ml bence de.

4 bin tl diyorum

yaşanılabilir bir ev minimum 2000
aidat 150
yakacak 250
su+elektrik+internet 200
----------------------------------
2600 baz masrafların ona göre hesap et

4000-4500 arası yaşanabilir.
3000-3500 arası hayatta kalırsın (ev arkadaşı ile vs)

tek başına eve çıkacaksan 4k.

evi ve masrafları paylaşırsan 3000'e yaşarsın.

3300 e her gün çok kral sofralar kurarım.

orpheus +1

- Yaşanabilir bir ev (ve semt) kesinlikle minimum 2000 tl maalesef.
- Aidat 150 tl civarı olsa,
- Elektrik 100 tl (çok zamlandı maalesef), su 40 tl, internet & tv 60 tl (uydunet'in bu fiyatlarda paketleri vardı en son)
- Kışın ısınma 300 tl olsa (yalıtımı kötü bir evse bu masraf artar tabii)
- Yol masrafı 215 tl desek (bu ne kullanacağınıza veya yol paranızın karşılanıp karşılanmadığına göre çok değişkenlik gösterebilir tabii. Burada aylık tam akbili dikkate aldım.)
- Mutfak ve eve alışveriş masrafı aylık 750 tl desek (bu da kişiden kişiye çok değişir tabii),
- Haftada 1 gün 100 tl akşam yemek & sosyalleşme parası olacak desek (bu da kişiden kişiye çok değişir elbette ama asgari diyelim)

Toplamda en az 4200 TL gibi bir maaş almak lazım diye düşünüyorum.

Yaşanılabilir bir ev 2000 tl nedir ya abartmayın bence. adam size asgari diye sormuş. kira + aidat max 1500'e yepyeni evler bulursun birçok yerde.

Mesela bildiğim bir muhiti koyayım, metroya yürüyerek gidersin, otobüs var her şey var, cadde üstü ev, varoş mahalle arası değil bir şey değil, al gül gibi ev;

www.sahibinden.com

yahu hepiniz ise 5 dk yurume mesafesinde mi oturuyorsunuz min 2000 kira denmis, 650 tl kiradan ciktim evlendim simdi 1150 den 1350 ye cikti kiram, 4bin tl ile yalniz yasayan arkadasim 60 bin tl lik araba aldi birikimi olmadan. standartlara gore degismesiyle birlikte 2,500 le bile geciniilir 4 rahat gerisi tasarruf edilebilir diyorum.

3500 zorlar ama yasarsiniz, 4000 daha iyi tabi

Selamlar,
Aklıma gelmiyor

elbette, eve girerken ilk işim ellerimi iyice yıkamak oluyor.

yoksa senin dediğin hiç korkuluklara dokunamamak mı?

kel bi adama sormuslar "kafandaki kahverengi lekeler icin ne yapiyorsun" diye, adamin cevabi "takmiyorum" olmus..
takmayacaksin yani, bas gec, dokun gec, elle gec.. goreceksinki bkr sure sonra "yalama" olmussun, alismissin yani, icsellestirmissin, aklina bile gelmeyecek..
hayatta cok buyuk dertler var, yorma boyle antin kuntin seylerle kendini

Bu OKB lik bi durum muymuş? Bana doğuştan yüklendi sandım xD Ben yenmiyorum açıkçası yanımda antibakteriyel jel taşıyorum onun yerne. Kapı kollarına vs de peçetesiz asla dokunmam.

Olmuyor.

Oluyor. Mümkün olduğunca dokunmamaya çalışıyorum.

Ben de aynisini yapiyorum ödesiyoruz

olabildiğince dokunmamaya, dokunacaksam da en az tutulduğunu düşündüğüm bölgesinden tutuyorum, eve gelince de elimi yıkamaya özen gösteriyorum. Mesela aynı şey paralar için de geçerli, bir noktadan sonra çok takmamak gerek bence.

Ya tabakası oluşmuşsa söylediklerine kesin gözüyle bakıyor ve ellerimi sabunla yıkıyorum.

Oo bildiğim konu. Bitirme projemin tam adı "EVALUATING EFFICACY OF VIRTUAL REALITY EXPOSURE THERAPY OF CONTAMINATION-FEAR-CENTRIC OCD" idi.

Çok yaygın bir olay aslında, hatta OCD değil bile kısmen. Otobüsler pis bunu hepimiz biliyoruz, fiziksel olarak tutamıyorsanız orayı ya da tuttuktan sonra elinizi yıkadıktan sonra bile tüm gün rahatsız oluyorsanız belki bir nebze.

Maruz bırakma terapisi de güzel bir çözüm. Gidin çok az kirli bir yere dokunun evinizde, ya da dışarıda toprağa sürün elinizi vs. Artıra artıra yeniliyor bu olay.

Tabii çok basit anlattım. Ben mühendisim psikolog değil. ama psikolojide çözümler var bu olaya.

Mikroplu ortamlarin bagisiklik sistemimi guclendirdigini dusunuyorum:)

bu aklına geliyorsa sürekli elini yıkıyorsan tedaviye ihtiyacın olabilir.

Buzdolabının kapağının açılış yönü ters, buzdolabının hemen yanı boş tezgah olmalı. Bu haliyle bi şey alıp koymak zor.

Buzdolabı sandalyenin yerine geçer ve yabına tezgah bırakılırsa evet standart ama kullanışlı olur. Bizim öyle bir şekil. Dolap ölçüleri aynı olsun mümkünse, mesela 82 81 81 81 62 61 ya, o 82 eğer dolaba dar gelmeyecekse en azlndan 81 ve 62 yaptırırdım ben :)
Bloom diye hatırlıyorum, paraya kıysrsanız Menteşeleri o markadan alın.
Dolap içi kilerler var, bir alt dolabı iki katlı kiler yapabilirsiniz, hatta alan çıkarsa ve dar bir dolap da eklenebilirse baharatlık olur, çok işe yarıyor.

ty.gl
Bizde tencereler için bu var bir de ama aşırı pahalı olmuş ya :/
Dolap ölçülerini alıp mutfakçıların çalıştığı yapı marketlere giderseniz kafanıza ve bütçenize göre düzenleyiciler seçebilirsiniz.

Editleyemedim, açık mutfakmış ben onu görmemişim, buzdolabı önerim çöp :(

yaa tencere icin olan sey negzelmis ama ne kadar pahali yaa :((((

cok tesekkur ederim oneriler icin evet acik mutfak buzdolabini saga alamiyorum. bir de bacali aspirator yerine filtresiz kullansam cok mu pisman olurum?

Sıralamayı şöye yapın; buzdolabını tek elle açtınız bir şey aldınız hemen onu çeşmede yıkadınız, sonrasında doğrayacak akdar tezgah alanınız oldu ve ocaktaki yemeğe kolayca koyabildiniz.

Mutfakta elinizde bir şeyi ordan oraya gezdire gezdire gidiyorsanız doğru yerleşmemiş demektir.

buzdolabı konusunda arkadaşlara katılıyorum. yanı boş olmalı. kapak dert değildir diye düşünüyorum çünkü servisler kapağın yönünü değiştirebiliyor.

alt üst farklı renkler olmasın bence.

tackapak.com şunu beğendim ben

sarımsak yutmakla ilgili bildiğim tek şey şu (tabi koca karı ilacı muhabbetinde);

tansiyonu yüksekse düşürüyormuş, düşükse normale getiriyormuş.

osuruğunuzun ve bokunuzun sarımsak kokması dışında hiç bi faydası yok.

doğada faydalı bir madde varsa ilaç firmaları onu standardize edip, içindeki faydalı maddeleri insan vücüdunda işe yarayacak şekilde ayarlayıp, ambalajlayıp satar. Yok sarımsak yok şu otu yok bu çiçeği vs doğada faydalı diye tükettiğiniz hiçbir şeyin ekstra bi faydası yok. Normal beslenin, bol su için yeterli.

Belki bi tek sende işe yarıyodur, bence işe yaramayana kadar yap.

hap gibi yutmak değil ezip yoğurda karıştırıp yoğurdu yemek.

Çiğ ve çiğnenerek yenen sarımsaktan daha faydalı çok az gıda var. Hiçbir şeye yaramıyor diyen arkadaşı hayretle okudum. En az on tip kanserin önleyici gıdalarının başında gelir. Sarımsak ve ev yogurdu tüketen birinin vücut direnci çok yüksektir ve çok zor hasta olur.

@deer hunter

aktarlarda ve aktar rolüne bürünmüş doktorların yazılarında yazan "şu şu otu/sarımsak vs. kansere, diyabete tansiyona iyi geliyor." tarzı yazıların %99'u hurafe. İçinde antioksidan madde olabilir ve bu madde tek başına kansere iyi gelebilir tabi ki. Ama bunun işe yarar şekilde olması için muhtemelen günde bilmem kaç tane sarımsak yemen gerekir. Sarımsak çuvalı gibi kokmak istemiyorsan ve etrafındakilere saygın varsa da bunu yapmazsın. Onun yerine normal ve sağlıklı beslenip, bol su içersin ve totalde daha sağlıklı bir hayat sürersin.

Sarımsak kansere iyi geliyor olayı yalan yani. İnsanları saçma sapan açıklamalarla kandırmayın. 10 tane kansere iyi geliyor ne yahu sdhdhs

asiri iyi bir sey miden iyi ise tabii. almanyada rusyada kazakistanda bunu ben cok gordum. cocuklara bile yaptiriyorlar.

Tecrübe diye sezgi diye bi şey var. BBCnin akıl belgeselini izle.

Sorularına cevap: hepsi.
Hepsi etkiliyor tabi ki böyle hissetmeni. Şöyle bir durum da olabilir, sen yanında çok iyi hissediyorsundur çünkü ona aşıksındır. Ama onda aynı duygu yoğunluğu yoktur, birlikte güzel vakit geçirseniz de eğlenseniz de manevi tatmin yönünden biraz boşluk kalıyodur içinde. Bu da seni buhranlara sürüklüyodur.
Şu da olabilir, buluşup ayrıldıktan sonra tel. iletişiminiz pek kuvvetli değildir. Karşı taraf biraz ihmalkardır kötüniyeti olmasa da. Bi sonraki buluşmanın ne zaman olacağını bilemiyosundur bu da seni geriyodur.

Ileride referans alacaklar için, biraz araştırma yaptım, ilişki anksiyetesi diye geçiyormuş bu durum ve öz güveni düşük kişilerin ilişkiye böyle bir tepkisi olabiliyormuş. Sevgiler.

saklarsın hiç bişey olmaz. sadece sakladığın alan nemli havasız bir depo olmasın. küf-mantar oluşursa kurtulamazsın.

peki teşekkür ederim :)

Taşırken bile yere koymayın sürüklemeyin havaya kaldırıp taşıyın yazıyo kullanma klavuzunda. Haftada 1 çevir de dibi tutmasın:)

Ne olur ne olmaz ayda bir çevirmek sarkma ve deformasyonlara engel olur belki.

Daha uygun fiyatlı ve yüksek kaliteli mobilya arıyorsanız. <a rel="dofollow" href="www.gundogdumobilya.com.tr" class="url" target="_blank" title="gundogdumobilya.com.tr">Mobilya</a> Bu firmayı tercih edin. Ürünler hem kaliteli hem de fiyatı kalitesine göre gayet iyi durumda. Şu sıralar evlenen gençlere düğün paketi nde %10 indirim yapıyor.

dizi dracula, film downtown abbey.

hayatında ingiliz yapımı dışında bişi izlememiş olursun bence güzel totem.

ama bunlar netflixde yok. ilk bbc iplayer'da diğeri bluray'de olmalı.

the end of the fucking world
coupling
it crowd

netflixte izleyecek bir şey bulabilen cindir. hele orijinal seriler 1 ya da 2 istisna hariç tam felaket.

Medical police güzel ben izliyorum

Dracula netflix'e geçen hafta geldi; ben de izleyip sevenlerdenim.

The good place ve the kominsky method kisa diziler için önerim. Bir de asıl favorim atypical var.

Geçen hafta outlander'a başladım; şimdilik fena değil gibi.

Broadchurchizlesim begendim

drakula bayagi iyi.

pwb'nin iki dizisini izlemissiniz, netflix turkiye'de varsa crashing'i de izleyin. tek sezon 6 bolum mukemmel dizi.

Etki ve gelişmeden kastınız?

asiri yorgunluk, halsizlik, ayaklarda cok yurumussun gibi yorgun olma hali. uyku duzeninin kotu olmasi, yataktan cikamama. modumun dusuk olmasi; asla konsantre olamamam gibi.

bunlar oldukca hafifledi.

Plasebo olması için sana etkisiz bir şey vermiş olmaları ve sana iyi geleceğini söylemeleri lazım. Bu vitaminlerin hepsi vücuttaki enerji üretim basamaklarında kas kasılması gevşemesi gibi olaylarda yardımcı faktör olarak kullanılır hep. Eksikliği yorgunluk falan yapar yani.

Benzer etkiler bende pharmaton atınca oluyo ya da çok yorgun hasta olursam pharmaton atıyorum. Vitamin işte. Portakal yemişsin gibi düşün.

placebo değildir. bu vitaminlerin genel sorunu emilim zaten. gıdalarda var ama bir şekilde tam emilmiyor. o yüzden enjeksiyon ile alınca fark büyük.

Çapkınlıkta para harcarken sürekli ereksiyon halindesin, evlenince girdiğin borçtan dolayı erektil disfonksiyon yaşıyorsun.

ikisinin de kendine göre avantajları var, sadece parasal yönden bakarsan haklısın ama bazen diğer faktörler para kısmını gölgeleyebiliyor. evliliği çat diye kafana estiği zaman bitiremezsin, belli bir bedeli olur, bu bile yeterli bir sebep.

olaya hiç çapkınlık maliyeti açısından bakmamıştım. bundan sonra çapkınlık yaptığımda hesapalama yapıcam ve kendime üst sınır belirleyeceğim. evlilikle bağını henüz çözemedim. konuya çok uzağım sanırım.

Ben acikliyim.

Capkinlik maliyetli evet ve evlilik degil. Ama evlilikle kiyas yaparsaniz:

100k bir dugun ortalama maliyeti.

Bununla ortalama 100 kez bulusabilirsiniz.

Buradan hareketle dusunurseniz olayin vehameti ortada. Kimse 30k bulamiyor ki askere gitmesin..

Evliliğin zıttı niye çapkınlık oluyor ki? Düzenli ilişkisi olup hem evlenmek istemeyen hem de duygusal ve cinsel ihtiyacını karşılayan erkekler de evliliklerin düşmesinin sebebi olabiliyor.

Eğer konuyu seks sayısı birim maliyetine indiriecek kadar terbiyesizleşirsem;

Evlilikteki seks sayısı başına düşen birim fiyat bekarlıktaki seks sayısı başına düşen birim fiyattan çok fazla.

insanlar genelde "seks başına ücret"ten fazlasını düşünecek kadar kompleks canlılar çünkü.

john bloor efsane bir yorumla konuyu netleştirmiş :D +1

bruce +1

sadece cinsel ihtiyaç gidermek için evlenen insanlar hayal kırıklığına uğrar, her iki yılda bir başkasıyla evlenmesi lazım :)

Sebebi maliyet değil, Türkiye'deki çarpık ilişki kültürü. Bizim millet Avrupalı zaten değil, Ortadoğulu olmasıyla da barışık değil; hem Avrupalılar gibi 30 yaşına kadar evlenmeyelim sevgililerimiz olsun istiyor hem evlilik dışı cinsellik geniş bir çevrede tabu. Erkekler yokluk içinde bu vermedi belki bu verir diye en leş kızın peşinde bile köpek oluyor. Sonuç: Yeryüzünün en kibirli, egoist, antipatik kız milleti. Bunları çekeceğime 31 çekerim diyen erkekler türemeye başladı.

ne maliyeti hacı.. 3 farklı şehirde 3 tane sevişme kankam var. hiçbirine gitmiyom hepsini sırayla evime çağırayırum. tek maliyet pre =D evlenene kdar sevgilin olmasın sadece sevişme kankan olsun.

evlenince çocuk da yapabilirsin ama. onun maliyet avantajlarını neden hesaplamıyosun. bi de evlenince kadın yemek yapıp ütünü yapıyor. bunları da maliyetten düş.

Var, psikiyatri uzmanı.

Yüzde 90 cipralex verecektir

Seinfeld, mango isimli bölüm hariç.

Bu filmlerden "comedy" yazanlar:

www.imdb.com

stepbrothers, sanırım ayıplı sahne yoktu, cinsel espri var ama.

Plaines trains and automobiles
Groundhog day

Ayrıca, what about bob

liar liar?

@egokalp
stepbrothers da R rated sahneler var
zaten film R rated

The 'Burbs (1989)
Sister Act (1992)
Romy and Michele's High School Reunion (1997)
As Good as It Gets (1997)
About a Boy (2002)

içine bastır ama bu sefer de evin tavanına sıçrama riski var.

matkap var mı?

parçalayıp içine düşürmek en fakir çözümü. süzgeç lazım oluyor sonrasında mantarı içmeyi sevmiyorsanız.

bir yerden vida tornavida ve kerpeten buluyorsun.

mantara vidayı geçirip kerpeten ile çekiyorsun.

vidam yok sadece anahtar, rotring500, bıçak var sivri ve delici

şişenin dibini ayakkabının içine sok. tabanını ise duvara vur. bunu önce yavaştan hızlıya doğru yap. kıza artistik de yapma

ısıt.

@sen ne anlatiyon la +1 her zaman işe yarar

halloldu teşekkür edeirm

ben cep telefonundan online radyolar dinliyorum.

ayrıca kulaklık taktığımda da son derece güzel karasal radyo yayınlarını alıyor.

hoparlöre falan bağlayınca da dediğiniz el masa üstü radyolarından daha kaliteli ses alabiliyorum.


ha bana sorarsan ne yapayım diye, abi radyo biraz nostaljik bişey, böyle cızırtılı falan hafiften flat tonlarda bir soundu olan, lambalı eski antika radyolardan almanı önerebilirim.

www.youtube.com

i.ebayimg.com

şu resimdeki alarmlı saatten var bende. gece ve gündüz alarm olarak radyo kurulabiliyor. onun dışında internet radyosundan gece matrax dinliyorum birde...

ben radyoyu sadece arabada işe gidip gelirken dinliyorum. onun da %30-40 reklam, kalanı hep aynı şarkılar...

yani radyo dinlemek hiçbir şekilde kullanışlı olamaz.

aslinda mp3 calarli olanlar daha islevsel. frekans sabit oluyor. cark ile cevrilenlerdr frekans kayabiliyor.

tasinabilir istiyorsan radyolu mp3 player en iyisi.

ayrica cep telefonumda radyo uygulamasi var. internet radyosu degil. yani internetsiz de calisiyor. kulaklik takinca kullanilabiliyor.

Dinden kasıt Müslümanlık ise Müslüman olmayan bir çok kişinin de sünnet olduğunu göz önüne aldınız mı acaba?

18 yasinda kendisinin kararina birakmak agir basiyor ama sirf toplum disi ilan edilmesin diye ettirmeye de sicak bakarim. Ne yazik ki, bizim toplumumuzda bu tarz ozel konulara herkesin burnunu sokma hevesi var ve insanlarin kisisel gelisimlerini olumsuz yonde etkiliyor. Mesela dalga gecilmeye musait bir isim bile koymayi dusunmem sirf bu sebep yuzunden.

Not: Bazi cinsel sorunlara yol acabildigini duydum eger dogru ise kesinlikle yaptirtmam.

ettirmem, gereksiz riskli bir hareket.

Evet. Cunku hâlk bunu istiyor.

Ettirmem. Hiçbir faydası yok. Eziyet resmen. Ben nispeten geç ve hastanede oldum. O gün operasyondan sonra çektiğim acıyı hala unutamam.

işin içinde çıkamadıgım bir soru bu malesef :(

sünnet olmasına gönlüm razı değil

ama çevremiz şok olur ve inanılmaz baskı görürüz. ayrıca çocuk da hayatı boyunca türk toplumunda baskı altında olur.

umarım bu ola azalarak biter en kısa sürede

Amerikali erkeklerin cogunlugu saglik sebebiyle, Yahudi ve Muslumanlar dini sebeplerle sunnet oluyor. Ben de ettirirdim.

ettiririm. dinle alakalı değil, sağlıkla alakalı olduğu için. lisede hristiyan bir arkadaşım bu nedenle sorun yaşamıştı, çok iyi hatırlıyorum. ben de o zamana kadar biraz bilgisizdim. kim ne derse desin yaptırırım.

ettiririm. kültürel sebeple.

Bu ay 6 aylık oldu, haftaya falan ettireceğiz. Toplum baskısını biz kaldırırız ama o çocukluk ve ergenlik döneminde kaldıramayabilir. Yurt dışına biz de göndermek istiyoruz okul iş vs ama ne olacağımız da belli değil.

Adı üzerinde sünnet, ama toplum bunu farz, şart gibi dayatıyor.
Oğlumuz ilkokuldayken arkadaşları da sünnet oluyor diye gaza geldi. Biz de sağlık için diyerek sünnet ettirdik.
Aslında ateist olup olmamakla ilgisi yok bu konunun. Çünkü sonradan bir yazı okudum ve ufkum açıldı. Olay bir çocuğun vücut bütünlüğüne zarar vermek ve aslında bir suç. Ve bunu yapan cerrahlar da rant elde etmek için
bu suça ortak oluyorlar. Bir de "erkek oldun" diye sertifikalar veriyorlar.
Çocuk aklı erince karar vermeli.
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü olaya bu yönüyle bakınca. Tek avuntum, sünnet derisinin dar olmasıydı.

ettiririm. konunun benim için dinle bağlantısı yok.

ki sırf "vaooov soo muzlim" diye bi şeyleri yapmaktan vazgeçseydi ohoo..

Ettirmek istemiyorum ama evleneceğim kişi ve ailesi tatlı su Müslümanlarından. Yani dinle hiç ilgileri yok ama böyle bir şeyin olmama ihtimalini akıllarına bile getirmiyorlardır. Onlar için önemli olduğundan bir teklif ederim ama sanırım çok uzatmam mevzuyu. Ama kesinlikle çok küçükken ve törensiz yaptırırım. Bir de çocuğun toplum içinde yaşayacağı baskıyı da göz önünde bulundurmak gerekiyor.

Dinsiz degilim ama fikrimi yazayim.Sunnet kadar sacma bir sey yok.Cocugum 4 yasinda simdiden mucadeleye basladim.Amacim sunnet olup olmamaya kendi karar versin dusuncesini esime asilamak.

ettiririm, yabancilar da sunnetli seviyor zaten daha cok.

Yok hiç bir şey odemiyorsun. Sanırım doktora yaptığıni gösteren belge ile şubeye gitmelisin. Ya da pazartesi ara şubeyi yardımcı olurlar

Tecil işini halledemezsen ve belirtilen 15 gün içinde gitmezsen 2000 tl ceza kesiyorlar (artmadıysa). Ve her tutanakta cezan katlanıyor. Geçen sürede faiz biniyor vesaire.

Bu yüzden aksatmadan halihazırda doktora öğrencisi olduğunuza dair belgenizi askerlik şubesine iletin ki ceza durumu ortadan kalksın. yüksek lisans için başlangıç tarihinden itibaren 3.5 yıl gibi bir şeydi maksimum tecil süresi. Dolmuş olması normal.

Ve umarım doktora tecili için başvurmanız gereken süreyi geçmemişsinizdir.

yaş 35 değilse dert etmeyin. askerlik şubesine gidip işlerinizi halledin.

tecil için, doktora yaptığın yerin bağlı olduğun şubeye resmi yazı yazması lazım.

götüreceğin belge ile ancak yoklama kaçağı durumunu bir sonraki celp dönemine kadar kaldırabilirsin.

diye biliyorum.

Hocam çok kafa karıştırmak gibi olmasın ama, sanırım şöyle bir süreç yaşayacaksın:

- Yurt dışında doktora yaptığın için, adres kaydın da yurt dışındadır. Dolayısıyla, askerlik işlemlerini yapacak olan esas kurum bulunduğun ülkedeki konsolosluk olacak.

- İlk iş, Türkiye'de bir askerlik şubesine gideceksin. Orada yurt dışında öğrenci olduğuna dair belgeleri ibra edeceksin. Onlar da bu belgelere istinaden sana geçici bir tecil belgesi verecekler. Sanırım 3 aylık bir erteleme yapılacak. Sonra yurt dışına çıkıp konsolosluğa gidecek ve esas ertelemeyi orada yaptıracaksın.

-Türkiye'deki geçici erteleme için öğrenci belgelerinin orijinalleri ve Türkçe çevirileri gerekecek. Eğer öğrenci belgenin orjinali yoksa, elektronik kopyasıyla da işlem yaptırmayı dene, belki kabul ederler. Ama Türkçe çeviri mutlaka isteyecekler. (Öğrencilik durumunu gösteren vize belgeni de çevirtmen gerekebilir). Yerinde olsaydım, belgelerin orijinallerini evde kendim çevirir, word dökümanı yapar ve yeminli bir tercümana gidip senin çevirilerini onaylamasını isterdim. Öteki türlü, kendileri çevirmeye kalkınca çok uzun sürüyor.

- eğer kafanda 'acaba zorla askere alırlar mı?' gibi bir düşünce varsa, ondan çok korkma. belgeleri falan ibra ettiğin sürece sıkıntı yok. ancak, tüm bu belge toparlama işleri falan biraz can sıkıcı ve pahalı olacak. kolaylıklar dilerim.

sekersiz turk kahvesi durumu guzel ozetlemis. ben de master yaparken yoklama kacagi durumuna dusmustum. yurtdisinda konsolosluga gittim okul belgeleriyle tecil ettiler. o zamanlar 2'ser sene tecil ediliyordu. 30'a kadar boyle gitti sonra oturumu alinca 37ye kadar tecil yapildi. Tecil bitmeden de parasini verdim bitti. Senin de surec buyuk ihtimal ayni olur eger turkiye'ye kesin donus niyetin yok ise.

Tesekkurler cevaplar icin, ne oldugunu yazayim da ilerde biri aramadan denk gelirse bilgi sahibi olsun.

Askerlik subesine gittigimde hicbir sekilde tecil islemi yapamayacaklarini ve o anki yoklama kacagi durumumla yurtdisina cikarken sorun olacagi soylendi. O yuzden askerlik yoklamam normal bir sekilde yapildi ve mayis ayinda askere sevk edilecek sekilde kayit edildim. Daha sonra Almanya'ya gidince verdikleri sevk belgeleri ve ozel ogrencilik kaydi icin gereken belgeler ile konsolosluga gittim ve ozel ogrenci kaydimi yaptirdim, konsolosluk MSB ile gereken yazismalari yapti ve askerlik sevkim iptal edilip doktora bitene kadar tecilim yapildi.

Daha dün hem şikayetlerimi söyleyip hem de b12 ye baktırdım. Demir falan diğer değerler de çıktı sonuçlarda

şikayetim yok benim. sadece kontrol amaçlı yaptırmak istiyorum.

yapmazlar mı böyle desem?

ben sekreter değilim. istediğini yazmam demişti bana.

bir sikayetin yoksa, genel kan degerlerimi kontrol edilmesini istiyorum dersen en uygun testleri ister

Bazı testler aile sağlık merkezlerinde yanlış sonuçlar veriyor. Yanıltmasın. Kan saklama ve sevk işlemleri bazı standartlara uymuyorlar.

Hocam dünyada tek bir doktor olmadığından bilemiyoruz, gideceğiniz doktora bağlı. Bazısı bakar bazısı seni mahkemeye verir biz ne bilelim.

tastedive sitesine göre altta çıkan sonuçları severmişsiniz;

tastedive.com

hiç sfu kadar sevdiğim ve beğendiğim bir dizi olmadı onunla mukayese edemicem ama this is us önerebilirim aile dizisi olarak. ölüm temalı olsun derseniz de after life olabilir.
ya da yine hbo yapımı dramalara yönebeilirsiniz sopranos, oz, boardwalk empire gibi.

oz, sopranos

pegi +1
yeri dolmuyor gerçekten, bugün seneler sonra tekrar izlemeye başladım ağlıcam nerdeyse. bojack horseman diyeceğim ben de, bilmiyorum çok bağdaştırılır mı ama sfu'dan sonra izleyip en çok sevdiğim dizi o.

Shameless

Sopranos, Affair

Mad men izledim bir bölüm. Hemen bırakmayacağım ama sarmadı sanki

Bütünü anlamında dexter

99 yılından beri bcc satırını bu amaç için kullanıyorum

işte bcc sorunumu çözmüyor maalesef

bu işi yapan biri (belki ücretiyle) yardımcı olur herhalde.

"Sevgili [username],
mail içeriği...."
şeklinde herkese özel ama aslında toplu mail atanlar var. Nasıl yapılıyor bilmiyorum ama o şekilde hepsine ismiyle bile atarsın.

mailchimp.com iş görür sanki

Biri uğraşmak isterse diye;
Outlook'a gmail hesabını kurduktan sonra, excel'de basit bir macro ile mümkün.
Excel-vba, ms.outlook librarysini destekliyor. Excel'e mail listesini yapıştırıp tek seferde gönderebilirsiniz ayrı ayrı.

internette excel için hazır makroları bulabilirsiniz.

www.labnol.org

free versiyonda günlük 50 adet sınırı var yalnız.

ayrıca, gmail'i outlook'a kurduktan sonra macroya gerek yok, excel ile mailmerge yapabilirsiniz.

gmail için eklenti var ismi yammp

Diyorum, elime geçen fırsatı bunu diyebilmek için kullanıyorum. Beni mutlu eden ufak tefek şeyleri yapabiliyor olmak, bunlara zaman ayırabilmek bile yeterli benim için.

benim için yaşamanın ölçütü değişmek. seneler sonra hala aynı kişi olursam, hiçbir şey yaşamamış, hiçbir fikrimi test etmemiş, korkularımı aşmaya çalışmamışsam, bir hikayem yoksa yaşamıyorum demektir. bu göreceli olarak kontrol edebildiğim bir şey.
frekansların tuttuğu insanlarla karşılaşmak ve hayatın öyle anlamlanması var bir de. böyle insanlar varsa hayatımızda yine yaşıyoruz demektir ama bu 'başarılacak' bir şey değil bence, zorla olmaz. o yüzden ilk kısım asıl önemli.

başka bir deyişle önce kendinde sonra da etrafında gördüğü problemlere yararlı çözüm arayışındaysa bir insan yaşıyor demektir. bu da aynen bir organizmanın etrafına adapte olması ve tepkiler vermesi gibi somut bir ölçüt.

Yaşamayi manevi olgunluğa ulaşmak, tekamülde ilerlemek olarak görüyorum. Ote yandan modern dunyanin sunduğu imkanlara sahip olmak ve kaliteli yaşamak istiyorum. Hem ruhun hem modern dünyanin gerekliliklerini karşılamak zor. Bir süredir ikisinde de geri gittiğimi hissediyorum.

Velhasıl, bir kac gün önce bunu düşündüm ve "şimdi ölsem hayatımı boşa geçmiş saymam, bir çok deneyim edindim ama bundan sonrası için daha fazla çaba sarfetmem gerek yoksa hayatımın bundan sonrası belirlediğim yaşam ölçütlerini karşılamayacak."

kucuk yastan itibaren azar azar para biriktirdim, arab aldim, ev aldim vb. daha sonra yilda 3-4 yurtdisi, 5-6 yurtici tatiller basladi, istedigimi alip yiyebiliyorum vb. ancak bu hayatta ne yaparsam yapayim "keyif" alamiyorum artik... ne en iyi yemek, ne cok iyi bir tatil, ne de muhtesem bir seks.

@kasabanın en güzel kız ve @curious mind +1

Şahsen benim arzuladığım hayat, geçen yıllara dönüp baktığımda yaşamaya değer bir hayat görmek istiyorum. Lise yıllarım heba oldu. Üniversitede de çok kayda değer şeyler yapmadım ama değişimin başladığı ve altyapısının olduğu bir dönem oldu. Zaman zaman eksiklik hissettiğim oluyor ama bunu kabul etmeye çalışıyorum.

Birkaç ay önce kuzenim eşi 2016 senesine ait bir fotoğraf yolladı. Baba tarafındaki tüm kuzenlerimle evden kaçış oyunundan sonra çektirdiğimiz bir fotoğraftı.

3 senenin nasıl geçtiğini anlamadığım söylediğimde kuzenim eşi, demek ki güzel geçmiş dedi. Bunun üzerine geçen 3 seneyi düşündüm. Yaşamaya değer bir 3 sene geçirdiğimi düşündüm.

Üniversitedeyken arkadaşlara diyordum sinemaya gideyim diye ama gidemedik. Neden sinemaya gitmek için başkalarına ihtiyacım var ki diye düşündüm. Hep tek gittim. Final dönemi bitiyordu, son sınav sonrası ilk yemeği yiyordum - özellikle Burger King - sonrasında sinemaya gidiyordum. Bugün düşününce iyi ki de gitmişim diyorum.

15 - 23 yaş aralığında harcadığım boş zamana çok üzülüyorum ama yine de o zamanlar da hayatımın bir parçası. Çalışmaya başladıktan sonra karakterimin geliştiğini, olgun biri olduğumu ve halen bunun üzerine koyduğumu görüyorum. 2014 senesinde anksiyete tanısı koyuldu. Kendi içimde yaşadığım endişelere, krizlere rağmen çalışmaya başladıktan (2013 Aralık) yaşamaya değer bir hayat görüyorum.

@kasabanın en güzel kız

Farklı deneyimler yaşamak, okumak, gezmek, dil öğrenmek güzel çaba fakat biraz seçici olmak lazım. Her şeyi yapacağım diye, güzelleri gözden kaçabilme durumu da var.

@curious mind

Keşke çevremizde frekansların tuttuğu insanları olsa. Sanırım hayatımda eksikliğini hissettiğim frekansların tuttuğu insanlar. Tek başıma yetibiliyorum çok şükür fakat yine de çevremde anlaşabileceğim insanlar olsa dediğim oluyor.

yasamak ne demek bilmiyorum.

Yaşamanın ölçütü benim için yeni biriyle ilk tanışmandan seks yapana kadar ki süreç. Onu dışında yaşadım saymıyorum.

tabii ki yaşadım sayıyorum. şöyle düşün: şu ana kadar yaşadığın hayatı beğenmemeni, daha fazlasını istemeni sağlayan şey bile esasında senin şu ana dek yaşamış olduğun hayat. bugün "umarım akşama yiyecek bir şey bulabilirim" değil de "et neden bu kadar pahalı? keşke daha sık et tüketebilsem" diye hayal kurabiliyorsan bu bile aslında bir şeyler yaşamanın, bir noktaya gelmenin, bir çeşit gelişimin ve değişimin sonucu. o açıdan ben tabii ki geçen hayatımı yaşadım kabul ediyorum. çok daha iyi ve renkli olabilir miydi? kesinlikle. objektif bakarsan, hayatımı "tırt" bile sayabilirsin ama ne çıkar? bence insan yaşadığı hayata bakıp da "ulan boş yaşamışım" diyebiliyorsa, zaten çıkarması gereken dersi çıkarmıştır. çünkü öteki türlü yaşamanın sınırı yok. çok çılgın, akıllara zarar bir hayat yaşarsın ama yine eksik hissedersin. bu somut olarak ölçülebilecek bir şey değil. o yüzden nasıl hissettiğine, nasıl değerlendirdiğine, kendi içinde nasıl sindirdiğine bağlı sadece. ben o yüzden "renkli" ve "özenilesi" bir hayat yaşamadığımı bilmek ve kabul etmekle birlikte kendi hayatımla kesinlikle barışığım, onu yaşadığım için mutluyum.

cam aldım, almaz olaydım. italyan malı cam duşakabin aldım evin her 2 banyosuna da. şimdi hangi banyoda yıkanacak olsam korkuyorum. insanlık hali başım dönse ayağım kaysa düşsem cam yüzünden ölürüm kesin.birde inanılmaz su lekesi tutuyorlar. temizlemek mümkün değil neredeyse. vakit ayırman gerekiyor temizlemek için. ama plastiklerin görüntüsü çekilecek gibi değil. ben yinede plastik alırdım şimdiki aklım olsa.

Camdan korkmayın. Temperli oluyor zaten hepsi patlasa da o minik parçalar kesmez ki zaten gerçekten sağlamdır kolay patlamaz.
Ev sizinse yeri fayans yapıp o bölgeyi camla kapatın derim, ayrıca tekne olmasın (yalıtım yapılmalı tabi)

evet su lekesi oluyormuş ama plastikler de çok çirkin.. füme rengi düşünüyorum belki o zaman su lekesi olmaz :)
markası nedir duşakabininizin?

yalıtımdan kasıt nedir?

Bluedus diye bir yere yaptırdım ben.

Yalitimdan kastım şu, banyoda duşa kabin olacak bölge kırılır, altına su yalıtımı yapılır üzerine gebekde tırtıklı kaydirmayan bir fayans seçilir ki duşa kabin için fayans bakıyorum derseniz rahat olur. Zemin öyle yapıldıktan sonra duşa kabin yapılır. Banyo zemini ile aynı mümkünse bir iki santim kadar çukurda olur.

Cam duşkabin ne yazıkki pişmanlık. Parçaları da ne yazıkki kesiyor. Patlaması için darbe alması da gerekmiyor. Firmaların neredeyse tamamı duşakabinin camı patladığında bunu garanti kapsamında saymıyor ve sizden ücret talep ediyorlar.

Plastik en mantıklısı.

Şöyle bir senaryo söyleyeyim, plastik dediğiniz parça sizin üzerine dusmeniz sonucu kırılırsa boydan boya yarar. Bıçak gibi olur. Temperli cam ise en fazla yüzeysel minik çizikler bırakır.
Evet. Zaman zaman kırılabilir kendi kendine ama gerçekten küçük ihtimal. Oldukça da sağlamdır normal cama göre.
Çok çok korkunuz varsa temperli lamine cam yaotirirsiniz hiç bir şey olmaz. Yani kırılsa da zarar vermez.

Düz Cam kullanıyoruz ama büyük bizimki, bir duşakabinciye yaptırmıştık, çok seviyorum duşakabin sevmek de neyse :)
Her duş alan su çektirme zımbırtısıyla camdaki su damlalarını siliyor, iki dakikalık iş, külfet gelmiyor. Haftada bir de rossman ın cam temizleyicisini sıkıp duruluyoruz, tertemiz oluyor.

Alanın ne kadarsa sınırlarını plastik kayan kapı şeklinde kapla, yerler düz fayans kalsın

cam dusakabini 2 yil once yaptirirken leke birakmayan filmli yaptirmistik cok memnunuz. mutlaka sorun

Hep mi böyleydi yeni mi böyle oldu
(bilgim yok ancak bu bilgi başkası için yardımcı olabilir)

sanki son 2 yıldır böyle :/
ama tenim de çok açık ve cildim ince. ellerimde hep böyleydi.

Açık tenlilerde böyle damarların görülür olması normal bir şey olmalı. Çok kişide böyle gördüm çünkü. Doktor değilim ve net bir bilgim de yok yanlış yonlendormeyeyim ama bence endişelenmeyin durduk yere.
Varis olsa bile tedavi ediliyor olmalı, çok yerde afiş reklam. Vs gördüğümü hatırlıyorum.

ayakları yukarı kaldırdığında bu görüntü kaybolur gibi oluyorsa varis. değişmiyorsa damarlarının normal görüntüsü. tabi damar sağlığındaki bozulma ilerledikçe bu damarlar şişecek. uzun süre ayakta kalmamaya çalış. bunlardan akciğere pıhtı atabiliyor.

Şu an varis değil, beyaz tenli her insanda olan normal bir görüntü. Fakat belki de varis olmaya daha yatkın bir damar yapınız vardır, bir doktora görünüp ileride varis olmasını engelleyecek tavsiyeler alabilirsiniz. Masaj krem vs gibi kültürel tekniklerle.

Değil.
Rahat ol.

Banyo?
Camasir?
Bunun disinda yasanir.

yurtdışında yakın otelde yer bulamayınca arabada kalmıştım 3 gün.

yastık iyi oldu mu sorun yok.

ama banyo olayı sıkıntı.

yerine göre tuvalet olayı da... açık mekan bulmak vs vs.

Hocam hadi duşu spor salonunda hallettin, her çişin geldiğinde de burger king tuvaletini kullandın, çamaşırı bulaşığı ütüsü güvenliği elektriği ısınması hepsi ayrı dert...

yaşanmaz ama uyunur.

youtu.be

Şaka mı? Yaşanmaz tabii ki

yaşanılmak nedir bilmem ama yaşanmaz bence.

Arabayi park edicek guvenli yeri bile zor bulursun ist ise lokasyon. Tinercisi, hirsizi, eskortu en iyi ihtimalle polisi zabitasi bela olur.

iklime ve arabaya göre değişir bence. sıcak bir iklimde ve van tipi araçta bir süre yaşanabilir. tuvalet ve duş olayı spor salonunda halledilir. amerikada bu kafada yaşayan para biriktiren çok var.

yaşamaktan ne anladığınıza bağlı. geçici bir süre ise yaşanır, ama bu soğuklarda ekstra ısınmak için eşya alın. gece buz tutuyor araba.

Evet

Parfüm

kaynak kişi avrupa olarak aktarmış türküyü ancak muhtemeldir ki aslı başkadır. bir farklı versiyonda "yaşmak" denmiş. buna binaen yaşmak, tülbent, yazma vesairi betimliyordur, "made in eu" anlamında.

ithal koku gibi geldi bana da

Evet, koku mantıklı gerçekten.

www.repertukul.com

www.ulkucudunya.com

avrupa kesim saç varmış o yıllarda. onla alakalıymış.

50bin tl dediğin 10bin dolar bile etmiyor. O da yarı yarıya vergi zaten sıfır araç alırken.
Gerçek şu ki, ülkenin kötü yönetilmesinin bedelini hepimiz beraber ödüyoruz.
Hayat pahalılığı var çünkü ekonomi bitik,ekonomi bitik çünkü devlet kadrolarında liyakat yok, ülkede adalet yok demokrasi yok, huzur yok. Kavga var, savaş var, hır gür var, yeğencilik var, admcılık var, dincilik var.
Bilim yok, sanayi yok, teknoloji yok, sanat yok.
Yok oğlu yok.

50.000 lira şu anki piyasada hiç de çok bir para değil. Evet 50.000 çok para fakat araba bakıyorsan değil.

Şimdi benim anlamadığım bütçe 50.000. Astra üzerinden gideyim bugün yeni bir astra satın almak istesen en az 130.000 tl. Düşük km'li bir astra bakıyorsun 4-5 senelik temiz bir astra bakıyorsun.

Söyler misin adam neden temiz 4-5 yıllık düşük km'li astrasını sana satıp üstüne en az 60K koyup yeni bir araba alsın?

Bende getz var 2005 model, bugün arkadaş gir bak fiyatlara inanamazsın dedi, girip özelliklerini yazdım ortalama 36 bin lira yazıyor. daha 1 ay önce 30 bin civarıydı. ikinci el arabası olan satmasın derim.

cevap: getz öneririm.

Şu devirde 50bin bütçem olsa, kmsine kazasına hasar kaydına bakmadan, en uzun süre binebileceğim arabayı almaya, karı o şekilde yapmaya bakardım. Yani kazasız olsun yılı km si düşük olsun satarken kar edeyim noktasından bütçe olarak bi 100bin uzaktasınız.

micra bulabilirsin iyidir hocam, ama onlarında fiyatları yükseldi baya 2012 ve üzeri modeller için söylüyorum

Hocam o paralara dusuk km bulamazsin, yasi kucuk araba da bulamazsin.
Mesela corolla bakıyorsan 10+ yas corolla alabilirsin anca.

Corolla, astra, golf hep piyasa arabalarina, yani tutulan arabalara bakıyorsun ama butce dusuk. O paralara bu araclar olmaz. Illa bunlardan birini alscam diyorsan dusuk model alirsin.
Corolla'nin 2006sini falan alirsin anca, km de 100binin ustunde olur ki 100-120bin km bu paralara iyi.

Hem tutulan arabalara bakıyorsun, hem de dusuk km istiyorsun. Bu yuzden alamiyorsun araba.

@denizgonen, 4-5 yaşında bir arabayı hayal bile edemiyorum 50 bine. piyasadan bihaber misin? Düşük km derken de 40 binde olsun falan demiyorum. 150-160 binlere tamamım ama yok. Geçtim 4-5 yaşı, 2008 model üzerinde bir araç yok bu fiyatlara. Olanlar da ağır hasarlı vs.

@stavro, 150 binde 2005-2008 model arası dediğim arabalara 50 bin vermeye hazırım. 2010+ olsun, km de 100bin altı olsun diye bir krater belirlemedim doğal olarak.

Astra üzerinden konuşuyorum. Astra h kasalar classic 3 adı altında 2013 yılına kadar üretildi. O bütçeyle alman arabası bakma. Düzgün bakıldıysa km çok da önemli değil. 2003 kasa corollayı 2013'e kadar kullandım. Sıfır sıkıntılı bir araba idi. Lps'siz olanını arayabilirsin.

www.sahibinden.com

bugun senin butcen yakin butcede bir arkadasa araba bakiyorduk malum sitede, temiz bi elentra ve nissan note satildi. aramaya inanirsan bulursun.

Segment beklentini düşürüp b sınıfına bi bak. Daha üst model ve daha düşük km bulabilirsin.

Otomatik vites arıyorsan mantıklı değil, bu paralara bulsan bile o şanzıman hayata küstürür seni büyük ihtimal ile.

"Dizel, manuel, 2010 üstü, 50 bin TL'ye kadar, 150 bin km altı" bu seçeneklerde bir sürü model çıkıyor mesela;

www.sahibinden.com

Şuna da bi bak hocam. Güzel şeyler var. Evo, cruse fena değil mesela.

sahi.io

bence araştırmaya devam edin. ben salaklık mı ettim diye düşünmeye başladım.
3 ay önce 90.000'deki 2004 opel corsa'yı 36 bin'e sattık.

benim gibi saflar olabilir belki.

Cruze al

2 sene önce 41bin'e aldığım 2007 corsa şu an 48-50bin bandına çıkmış. araba alınacak bir zaman değil sanırım.

hayatta her şeyin ihtimali var elbette. hem de siz olabilecek şartların en iyisini varsaymamızı istemişsin. o zaman tedaviye ihtiyaç duymadan düştüğü yerden kalkıp yürüme ihtimali de var bu önermede.

@winston beton zemine düşmesine rağmen tedaviye ihtiyaç duymadan ayağa kalkması hangi senaryoda mümkün? Sonuçta kütle çekim kuvveti diye bir şey var.

beton zemine direk düşerse sanmıyorum ama 6. mı 9 .mu katttan intihar girişiminde bulunup hayatta kalan var. sanıyorum direk beton zemine düşmemişti o kişi.

Mumkun tabii ki
6.kati birak bogazici koprusunden atlayip bi sey olmayan var
Sonucta o su da beton etkisi yapiyor

Benim komşum bi kadın 5. kattan düştü bi bacağı aksıyor ama çocuk falan yaptı üstüne, düştüğü zemin toprak zemindi, sanırım yağmur yağdığı için yumuşamıştı ondan ölmedi. Onun dışında paraşütü açılmayıp hayatta kalanlar var ama onlar da toprak zemine düştüğü için ölmüyorlar galiba, toprak çarpışma nedeniyle açığa çıkıp içorganlara zarar veren enerjiyi absorbe ediyor sanırım ama beton zeminde kurtulma ihtimali yok gibi.

Çok ama çok zor. Ayak üstü düşeceğini varsayarsak sadece bacaklar zarar görmez bir kere, domino etkisiyle aşağıdan yukarıya doğru kemikler kırılır ve iç organların zarar görür. Diğer şekillerde düşünce de çok çok büyük ihtimalle kafaya sağlam darbe alırsın. Kısacası imkansız gibi bir şey. 1000 farklı düşme senaryosundan 1 tanesi belki kurtarır, belki kurtarmaz. (beton zemin için konuşuyorum)

Ben kucukken dusmusum, 6. diil ama 5. kattan, hic bir sey olmamis,apartman boslugunda,demirlere carparak dusmusum, bu durum hizimi azaltmis ama sonucta dustugum yer beton, nasil bir ses ciktiysa komsular tup patladi falan sanmislar, 2,5 yasindaymisim hiç hatirlamiyorum ama bir gece hastanede müşahede altinda tutulduktan sonra eve donmusum.

Bu ihtimal 0 diyemeyiz ama cok cok cok dusuk ihtimal. Genel olarak, 6. Kattan dustugunde olursun.

geçen senelerde 5. kattan aşağı atlayan hırsızlar haber olmuşlardı. ayakları kırılmıştı ama onun dışında gayet iyi görünüyorlardı. belki atlamasını bildikleri için başarmışlardır hayatta kalmayı

@dafuq orasının aslında 4. kat olması lazım. haberde biraz abartmışlardı diye hatırlıyorum. ayrıca önce kendilerini sarkıtıp sonra atlamış olabilirler. bu da aşağı yukarı 2 metre kazandırmıştır.

hastanede gordugum bir genc kiz sanirim 5 ya da 6. kattan dusmustu, belden asagi felc kalmisti, bl disinda iki ayak bilegi ve topuklarda kirik ve ameliyatlar vardi.

6. Kat ile beton arasında yavaşlatıcı bi ağaç dalı bi branda 3 metre kar falan yoksa geriye bi tek düşüş açısı kalıyor. 45 derece açıyla çivileme düşülürse, tek bacak komple feda edilerek belki seneler sonra tek ayakla ayağa kalkılabilir.

Annemin kuzeninin kızı 30 sene evvel felan 5. Kattan beton zemine çakıldı. Bir kaç kırıkla kurtuldu. Herhangibir sakatlık kalmadı. Ünv mezunu işinde gücünde çalışıyor şimdi

Pardon ya kopruden atlayinca su seni kucakliyor, adeta havuza atlamis gibi oluyorsun ne betonu

32 deaths and 60 emergency room cases from Vienna, restricted to people aged between 20 and 50, all onto concrete or pavement. 
Floor - Survived / Dead
Ground - 11 /0
First floor - 10 /2
Second floor - 18 /2
Third floor - 10 /8
Fourth floor - 7 / 9
Fifth floor - 2 / 7
Sixth floor - 0 / 4

@Flipsflops suyun beton etkisi yaptığı doğru ama boğaz köprüsünden suya düşmek ile 6. kattan beton zemine düşmenin fiziksel etkisi aynı değil. O veya bu daha esnektir demiyorum ama aynı değil, kesin olan bu.

İyi de hiç bi şey yazmıyor ki, sebep ney niye evlendiniz niye boşanıyorsunuz?

ikna yöntemi ile bir evlilik yürümez. o dişi çektirin kurtulmaz o. Zaman geçtikçe dayanılmaz acılar başlar. en iyi gününüzde de o diş ben buradayım sinyalini hep verecek size.

Çok anlattım, artık takatim yok. Benim desteğe ihtiyacım var, boşandıktan sonrası kolay olur muhtemelen ama esnasındaki süreç beni yoruyor, korkutuyor

Dünyada ilk ve tek boşanan kişi sen değilsin, sonuncusu da sen olmayacaksın.

İnan bana 20 günde tüm sıkıntıların kendiliğinden geçecek, bekarlık sultanlıktır.

Şunlardan biri değildir herhalde :)
www.imdb.com

Yine de benzer bir arama ile bulabilirsiniz belki.

The hills have eyes'ın eski versiyonu olabilir. Bir de yine eski evil dead olabilir ki bu film çok ünlüydü. Buna denk gelmiş olabilirsiniz. Bu filmlerin tamamını izlemedim bir şey diyemeyeceğim.

Eğer kestiği kafa değil de kol ise o zaman yul brynnerın the ultimate warrior filmi olacak. Belki kesileni kafa diye hatırlıyorsunuz.

bir saat falan aradım xd

youtu.be

filmde jason statham oynuyor, lütfen bu olsun.

Conan the barbarian ların birinde vardı öyle bi sahne

bimde satılan bir koku var çubuklu. ya eyüp sabri tuncer ya pereja ikisinden biri. o felaket. bir ara benim evin her yerinde vardı cidden çok güzel kokutuyor.

mudo concept de satılan be in a good mood diffuser vanilya çiçeği çubukları enfes kokuyo ve çok uzun süre gidiyo kokuları.

www.amazon.com.tr

www.thebodyshop.com.tr

buhurdanlığı içinde vanilya olanla gelen rengi alabilirsin. ben de oyle aldim guzel kokusu. bodyshoptan mandalina kokusu aldim bir de o daha güzel kokuyor tabii bence. başka kokuları da denerim.

Tütsü denediniz mi

Boşanmış bir baba olunca yılbaşını o kadar da önemsemiyorsun.

Kendi anasının dizinin dibinde girecek yeni yıla oğlumun babası.

eski eşle niye yılbaşı geçirelim onu anlamadım.
çocuk kiminle durmak istiyorsa onunla olur. plan da ona göre şekillenir.
çocuğum herhangi bir üçüncü kişiden sonra gelmez. eğer benimle olmak isterse ve annesi kıllık yapmazsa çocuğumla geçiririm.

eski eş ile yılbaşı gecirilmez tabi ki.
hele yeni eş varsa o nasıl bir kafa derim.

çocuk ne isterse öyle olur +1

bu konuda mütevazı olamayıp,profesyonelim diyeceğim:)

şekeri bol, kısık ateşte uzun süre pişecek. şeker oranını kabağınıza göre siz ayarlayın ama

Cam kapaklı tencere kullan hiç açma buharıyla pişsin dibinde su biterse azıcık ekle hemen kapat kapağı. Ve daha uzun süre en küçük ocakta en kısıkta pişirmeyi dene.

Bir gun sekerde bekletip ertesi gun hic su katmadan pisirip sonra da firina atinca guzsl oluyor.

Nax +1

Nax+1 ayrıca kırmızı kabak alırsan çok sulanır ve güzel olmaz içi sarı olacak kabağın

Eğer aldığınız kabak tamamen turuncuysa o çorba ve yemeklik kabak oluyor ama kabugunun soyulmuş kısmı altında hafif yeşillik varsa geri kalanı turuncuysa o tatlı yapmak içindir buna dikkat edin.
Bir de geceden tozseker döküp bekletin pisireceginiz vakit bir iki tane karanfil atıp en kısık gözde yavaş yavaş pişmesini bekleyin suyunu tamamen çekip altında az miktarda yoğun şerbet kaldıysa olmuş demektir ister öyle yiyin. İster bir fırın kabına dizip uzerleri hafif kizarana kadar fırında bekletin.

Benim gibi rafine şekersiz yapmak isterseniz, bir portakalın suyunu kabağa sıkıp 2-3 saat bekletip mümkünse döküm tencerede değil ise çelik tencerede üstünü yağlı kağıt ile kapatip - üzerine kapağını kapatip- kendi buharinda pişmesini sağlayacak şekilde kısık ateşte yaklaşık 1 saatte pisirebilirsiniz, pişirirken isteğe bağlı olarak kuru meyvelerle,tarçın çubuğu ya da karanfil ile de cesnilendirebilirsiniz, ben mesela kakao da serpiyorum o da tadını zenginlestiriyor.

@kirmizi
yeşilli olması tatlı için kötü değil mi?

Kokuyu yapan bakteriler değil senin ter bezlerin

Koltuk altı için diyorsunuz sanırım. Kan taşı (şap) kullanabilirsiniz.

@synax ben kokuyu nasıl kesebilirim mi demişim?

Deotak kullanmayı deneyin, ben etkili buldum.

Bakteri protein sentezini inhibe ederek yavaş ve acı verici şekilde öldürüyor, yani bi anda ortadan kaldırmıyor, bakteri ölüsü bakteriden de beter kokar.

Abi sebze teyzelerin tavsiyesi gibi olacak ama daha evvel bende burda okudum.karbonat birebir çalışıyor.duştan sonra pamukla pudra surer gibi karbonat yapıyorsun.kokunun oluşumunu engelliyor.

Bu bakterilerin sürekliliği olacağı için sistem çalışmayacak. Sabunla temizlemekten farksız olacak

Şöyle düşünün; ayaklardaki mantar için verilen kremler de işe yarıyor fakat uygun ortamını bulduğu zaman nüks ediyor. Yani buna karşı antikor etkisini sağlamıyor. Olay bu.

Özelse sorun etmezler, sonuçta para. Devlette mülakat da varsa veya başvuran çoksa göre patlama sebebin olabilir

2015 de aldığım geçerli puanım da var ama 5 puan düşük diye yazmadım. bu işlerin bir standartı yok mu yahu? başvuran sayısına göre değişen kural mı olur?

Lisansüstü başvurularında başvuru koşulu min 65 falandır. Onu geçiyorsan puana pek bakmıyoruz.

Anadoluda bi enstitünün 3 kişinin başvurduğu bi doktora bölümüne başvuruyorsan sistem kabul ettiyse hocalar sallamaz, ama talebin trafiğin çok olduğu bi şeyse, birilerini elememiz lazım diyolarsa sistemin kabul etmemesi lazımdı bu ales 5 yıldan eski diye bi hoca çıkabilir.

bilmeyen herkes toplanmış. tam faruk eczanesi..
2014 ales kaç yıl geçerli diye google'a yazarak buldum. hala geçerli sınavınız, evet.
(ek bilgi 2017 sonrası alesler 3 yıl geçerli)

standartı yok; boğaziçi başka puan ister, ahmet üniversitesi başka puan. tezli yüksek lisansta vakıf üniv.leri ales istemiyor diye bir şey yok. en fazla kayıt sırasına kadar asgari puanı sağlamanı bekleyen vakıf ünivleri olabilir. (ha yine de tr gibi (evet, gibi) bir ülkede olduğumuzu unutmayalım tabii)

ben de şöyle bir şey buldum geçerli değil diyor 2014 sınavı için

akademikilanlar.com

sınav açıklanma tarihinden itibaren 5 yıl.
3 - 5 muhabbeti yönetmelik değişikliğinden dolayı çıktı. olay danıştay'a gitti falan filan. tam adını hatırlamıyorum merkezi sınavlara ilişklin yönetmelik gibi bir şeydir açıp yıl diye aratın zaten 3-5 sonuç çıkar ilgili maddeyi bulursunuz.

Mezun olduğu tarihten tam 3 yıl sonra. Tabi yaşı büyükse değişir.

Otomatik tecil olur zaten herkesin. Yine de şubeye sor.

toxic parents kitabını okumanızı tavsiye ederim.


türkçesi; zor bir ailede büyümek.

sizin olayınız tam da bu.

"bir seyleri daha hizli ogrenecek gencler varken kimse ilk defa ise girecek olan 30luk birini almak istemeyecek"

Ne malum? Belki de kendini dünyanın merkezi zanneden verimsiz Z jenerasyonundan yaka silkmiş bir şirkette gayet iyi bir yere geleceksiniz? :)

Yaşa ve bazı kararları geç vermişliğe takılırsanız hayat kayar gider ellerinizden. O çukura düşmeyin sakın. Bir hayalinizi gerçekleştirmiş ve istediğiniz bölüme girmişsiniz, daha ne olsun? Takdir edin kendinizi.

Kitabı ve koşuyu deneyeceğim. Genelde akşamları bisiklete binmeye çalışıyorum ama epeydir ona da ara vermiştim.

@stoa Ya öyle bir şirkete denk gelmezsem? Hep en karamsar açıdan bakıyorum sanırım ama böyle yapmadan da edemiyorum. Yaştan olmasa benden daha iyi birileri yerime seçildiği için başarısız olacakmışım gibi hissediyorum. Ya hiç tercih edilen veya başkalarından iyi olan biri olamazsam?

O mantıkla düşünürsek evden de çıkmamamız lazım. Ya yolda yürürken başımıza saksı düşerse? :/

Bence bu sizin kuruntunuz. 40 yaşından sonra sektör değiştiren, sil baştan kariyer yapan bir sürü insan var.

7 yılda bir diye bi video var onu bi izle hemen

lütfen bu duyuruyu silme, ya da sileceksen önceden haber ver. okutmam gereken biri var da, hem senin yazdıklarını hem de önerileri okusun istiyorum.

ilk başta seviyodu, sonralara doğru da sevdi. aradaki bi 10 yılda pek vakti fırsatı olmadı.

Hiç hatırlamam. Oldum olası da babasıyla oynayan çocukları kıskanırım.

Sevdi sağolsun.

sevdi. net.

Sevdi.