9 olmadığına eminim, bütün tapu daireleri ya 8 ya da 8:30 da açılıyor.

Teşekkür ederim zaten trafik nedeniyle 9 sonrası gelebildim ancak. 8'de açılıyormuş.

Belli saatlerde animatörler havuz başında dans show yarışma vs yaparak insanları eğlendiriyorlar. Akşamları müzik oluyor. Gemide nasıl vakit geçtiğini anlamıyorsun. Gayet eğlenceli. Gemi adalara demir attığında belli bir saat veriliyor bol bol gezme fırsatı buluyorsun. Dikkatimi çekecek kadar emekli tayfası yoktu. Her yaş grubundan katılan var.

30+ yaş işi.

Yunan adası var yunan adası var. Kimisi gençliğin çılgın attığı adalar, kimisi emekli mekanı.

Adalarda geçireceğin vakit derinlemesine uzun uzun sindirerek olmuyor ama bir kaç saat güzel vakit geçiriliyor, bir seferde bir kaç adayı görmek işin güzel tarafı.

Ben gittiğimde emekli tayfası da vardı, çığlık çığlığa dans edip eğlenen gençler de. Gemide canlı müzik, animasyon gibi etkinlikler oluyor, eğlenceli anlayışına uygunsa. Rotanız ne şekilde bilmiyorum ama ilk adaya ulaşana kadar uzun vakit geçirmiştik biz gemide sonrası zaten kısa ve sorun edilmeyecek sürelerdi.

Küçük de olsa bir havuz vardı gemide, bazı saatlerde oldukça boş oluyordu, yaz sıcağında küçük de olsa bir su birikintisi hoş oluyor.

Gitmeden önce acaba sıkıcı olur mu diye endişe duymuştum ben ama hayatımın en güzel ve rahat tatillerinden biriydi ama 30 yaşın üstündeyim belirteyim. Rahat diyorum çünkü toplanmaya, yer değiştirmeye gerek kalmadan bir kaç ayrı yeri gezmek güzeldi.

Normalde bir yerlere turla gitmekten, kısıtlı vakitte bir yerleri gezmeye çalışmaktan hiç hoşlanmam ama gemi turu ziyadesiyle hoşuma gitmişti.

Fitik gibi duruyor. Genel cerrahiye gidin hic zaman kaybetmeyin baska bolumde oraya gondereceklerdir.

Bana kadin dogum gibi geldi.gecmis olsun.

Husursuz bağırsak ya da -mutsuz bağırsak deniyor galiba - olabilir. Hangi bölüme gitmeli bilemedim, dahiliye yönlendirebilir.

böyle durumlarda, yani ağrıyor ama neresi olduğunu bilmiyorsunuz gibi durumlarda spesifik, tek dal üzerine yoğunlaşmış branşlar yerine daha genel branşlara gidin.

kadın doğum gibi geldi denmiş. hocam internette yazılan iki satırla nasıl gibi gelebilir. olay bağırsak ise bunun bağırsak olduğunu veya olmadığını kadın doğum söyleyemez, "benimle ilgili değil" der, boşa gitmiş olursunuz.

dahiliyeye gidin, ne bileyim genel cerrahiye gidin. genel cerrahi yemek borusundan anüse kadar ameliyat ediyor. gastro da zaten genel cerrahinin alt branşı. dahiliye de genel cerrahın ameliyat yapmayanı. gidin, hem anlar, hem yönlendirir bunlar.

Aile hekimine gideceksiniz, o sevk edecek.

Banka havale ücreti kesiyor 5 tl de ondan.

Ayrıca çok da dert değil parayi ay sonu alıyorsa. Ödüyor ya

adamla konuşun 30'una alın ödemeyi.

Bence ortada pek bir sorun yok. Bankanın kestiği bariz, 5 lira için kesinti yapacak değil herhalde. Ayın 30'unda ödemesi de sorun olmaz, kiracı çıkarken fazladan oturduğu 1 haftayı depozitodan kesersiniz.

depozitosunu geri verirken biriken 5 liraları kesebilirsin. 7 günlük gecikmeler kira ödemelerinde sorun olmasa gerek..

problem yapma, adam ödüyoya o da yeter. allah başka dert vermesin :)

@sadakatsiz komik olmuş. ortada bi anlaşma var. buna başta imza atıyosun. imzayı da siktir et tamam diyosun. tamam ufak mevzular bunlar da. eksik yatırılan para % kaça kadar tölere edilebilir örneğin?

birilerinin bir şeylere sahip olması diğerlerinin de daima kiracı olarak kalmasının sebebi bu sayılmayan ''5 - 10 kuruşlar ''.
kontratta 600 yazıyorsa ev sahibinin eline geçmesi gereken tutar 600'dür 599.99 değil.

banka kesiyor nedir?
siz hangi bankaları kullanıyorsunuz?
bankaların çoğu gönderi ücretini eft miktarından düşmüyor kiracınız garanti , iş bankası , finansbank veya yapı kredi bankalarından birisini kullanıyorsa bilerek 5 lira eksik gönderiyor demektir.
600 lira 5 lira eft ücreti der bankalar onaylarsın 5 lirada hesabından düşer.

600 liraysa 600 lira 1 kuruş eksik dahi yatıramaz.

Konuşun kiracınızla sözleşmenizi ayın 30u olarak belirleyin birde eft ücreti düşüyor galiba her seferinde maaş hesabı değil mi sizin hesabınız gibi sorular sorun.

Büyük ihtimalle atmden yatırıyor kirayı, 5 tl başkasının hesabına para yatırılırken kesiliyor, açıkçası ben birine para gönderirken kesilen parayı da hesaba katıp ödeme yaparım, birine kargo göndereceksem asla alıcı ödemeli göndermem mesela ki benzer bir örnek bence, burada bence konu 5 tl değil, tavır, yoksa 5 lira eksik 5 lira fazla kimse ölmez.

Kirayı yatırdığı gün için de, 7 gün geç olmayabilir ama baştan hangi gün (yaklaşık olarak) ödeneceği belirtilmeli bence.

Özetle bence de dert etme gerçekten mühim olan düzenli ödeme ama 'ne var canım çok normal' diye tepki verilecek durumlar değil bunlar.

Nasıl banka kesmez 5 tl yi ben 3 sene boyunca paragoz evsahibi için kiraya 5 tl fazla yatırdım hep bal gibi de kesiyor du. Hatta ilk kestikten sonra diğer ay yatır kalanı dedi ya. İsbankasi hesabı vardı kesmesin diye hesabının olduğu bankaya gidiyordum yine de kesiyordy

Bence adam o 5 liranin kesildiginin farkinda bile degildir yoksa 5 lira icin cimrilik yapacağını sanmam.

Tarih konusunda da soylemis iste, maasi o zaman aliyormus. E günü gunune 30unda yatiriyorsa da sorun çıkarma bence.

ben de kira verirken banka 4 lira kesinti yapıyordu. bu kesinti mevzusunu ev sahibime söylesem öğrenci olduğumdan -ya da olmasam da- önemli değil kessin, sen fazla yatırma derdi, eminim. yine de ben 4 lira fazla yatırıyordum ki adama para tam gitsin.

@sadakatsiz'e katılıyorum, 5 lira sorun edilmemeli. ancak bence o 5 lirayı ev sahibinin önemsememesinden önce kiracının önemsemesi gerekiyor. bu konuyu ev sahibine taşımadan masraf kesmeyen bir yol bulması ya da 5 lira fazla yatırması gerekiyor. hani çocuk yetiştireceksek 5 lira da olsa eksik göndermeyecek sorumlulukta çocuk yetiştirmek daha doğru olur diye düşünüyorum.

ayrıca soruya tam anlamıyla cevap vermek gerekirse; dostum adamla bunu güzel güzel konuşabilirsin yani. ararsın, hacı her ay 5 lira eksik geliyor kira. banka falan mı kesiyor, bunun masrafsız yolları falan da var parayı bankalara yedirmeyelim, dersin. bir de adam maaşını 30'unda alıyor ve her ay da sana kirayı düzenli bir şekilde 30'unda ödüyorsa bunu sorun edecek bir şey göremiyorum ben ortada.

bu adamın banka hesabı yok sanırım, atmden direk hesabınıza yatırıyor. yoksa internettten ödese o 5 tl yi keserken 605 tl hesaptan düşerdi.
ödeme tarihi konusunda zaten 5 gün falan sözleşme müsamahası oluyor, çok sıkıntı değil yeterki ödesin.

abant, bodrum (evet gidilir!), eskişehir

safranbolu

KazDağları.

paylaşımlı hosting yerine vps'e (digitalocean misal) geçilebilir.

ha tabi linux bilgisi gerekir bunun için.

Turhost ile çalışıyorum bir şikayetim yok.

@velhasilkelam, vps'te güvenliği sağlayabileceğimi düşünmüyorum açıkçası :S

alantron gayet iyi. teknik servis hızlı

Ürolojiye gitmen lazım. Erteleme ama.

böbrek taşı düşürürken yaşamıştım. ürolojiye gideceksin.

Sigortanız olmasa da makul bir ücret karşılığında devlet hastanelerinden faydalanabiliyorsunuz bildiğim kadarıyla.

sigortaniz yoksa ve doktora gitmek istemiyorsaniz, eczaneden bir antiseptik ve antikbiyotik alin, 3 litre su icin, 1 gun bekleyin bi duruma bakin. ciddi bir sey olmayabilir, basit bir idrar yollari enfeksiyonuysa gecer gider.

hepimiz ölecez ama acısız olur umarım.
panik yapmayın , yediklerinizi ve içtiklerinizi gözden geçirin , doktora öyle gidin soracak.

doktora gidin. lütfen!

kan işemek çok acil bir durum değildir sıklıkla.

geçici bir durum olabilir. ayrıca yediklerin de idrarı kızıllaştırmış olabilir.

çok asitli içecek içiyor musun?

böbrek taşı veya idrar yolu enfeksiyonu. ürolojiye gidin.

doktora gitmelisin

Gross hematüri aksi kanıtlanıncaya kadar ciddi bir bulgudur. Böbrekler, idrar yolları ve mesane incelenmelidir.

beslenmeni düzelt

Ben seneler öncesinde aynı durumu ihmal edip gitmemiştim ancak nefrit çıkmıştı. 1 hafta yatırmışlardı hastanede. Hemen git derim.

ben de cıkacagım aklımdaki yerler,

bogaziçi kampus

itu maslak

yesilkoy korusu.

bebek taradfındaki koruluk da olaiblir.

Hisarustu yolunda sikinti varmis, otobusler cok seyrek geliyormus ve de trafik fena haldeymis. Son fotograflara baktigimda guney kampus camur icindeydi :) Oynaya oynaya kar birakmamislar :)

çamlıca olabilir de nereye oturacaksın orada manzaralı kapalı falan. ben olsam moda'ya giderdim.

Bulunduğunuz yere en yakın park ya da ağaçlı yer, ben öyle yaptım çok memnunum, yalnız cafeler biraz kalabalık olabiliyor. Emirgan Korusu'nun ve Yıldız Parkı'nın çok güzel olacağını düşünüyorum, Maçka Parkı da aynı şekilde, hepsinde oturup kitap okunup, manzara seyredilebilecek yerler var. Bu havada ağaç manzarası güzel oluyor bence, boğaz ve deniz manzarasından ziyade. Ha bir de Fenerbahçe Parkı da uygun seçenek olabilir.

ben az önce leventten hisarüstüne geldim. sadece iki dakika otobüs bekledim, ve yollar inanılmaz boştu. kimse arabasıyla çıkmamış dışarı, aslında tam gezmelik zaman. güney kampüse henüz inmedim ama güney kampüs yerine, güneyi bümed taraftan geçip hisarın burcuna gidebilirsiniz. orası pek kimsenin gitmediği ve inanılmaz manzarası olan bir yer. ancak köpeklere dikkat edin, bazen huysuz olabiliyorlar.

şş, boğaziçi'ne gelen olursa haber edin la. öpüşürük. :*

Salona gidilir. Ben yatak odasından salona geçebildim en fazla.

Moda'da karar kildim, geleni beklerim :)

kanyonda kahve içiyorum starbucks

tabi ki gezilir. kar altında çok daha güzel olur üstelik. bazen ıhlara vadisi kapalı oluyor böyle zamanlarda. balon hayaliniz varsa o da suya düşebilir. sanırım kışın balon yapılmıyor. nasıl olsa parasını vermişsiniz ve iptal yapamıyorsunuz, en kötüsü olsa bile, ürgüp, göreme, derinkuyu vs yaparsınız. yapamadıklarınız da bi daha gitmeye bahaneniz olur.

ama tabi ki soğuk olur. sıkı sıkı giyinmekte, dışarı çıkarken çantanıza yedek çorap vs almakta fayda var. bir de el ısıtıcıları oluyor, onlardan da bulundurun.

Hep yazıyorum ben geçen sene kışın gittim Kapadokya'ya çok güzeldi, ilk gidişimdi, diğer mevsimleri bilemiyorum ama kış çok yakışmıştı Kapadokya'ya. Yağış, tipi vs yoksa termal içlik falan giyerek gayet rahat gezilebilir, soğuk elbette ama zaten rezervasyon yaptırdığınıza göre çok sorun etmiyor olmalısınız bu durumu.

Thynin sitesinde yarın ve perşembe günü iptal olan seferler yayınlanmış durumda, diğer hava yolları da yayınlamış olabilirler.

sinirinin kaynagi ne ki? sebepsiz yere sinirleniyorsan hormonal bozukluk olabilir. kan degerleri ve hormon testi yaptirdin mi son 3 ayda? altta yatan bir sebebi olmali.

ben okurken bile gerildim yemin ediyorum. ama hakikaten içindeki bi' şeyi keşfetmen lazım senin.

Yüksek tansiyon da sinirlilik yapıyor, tansiyonunuzu bir ölçtürün isterseniz, antidepresanların da yüksek tansiyona sebep olabileceği söyleniyor. Bi de ilaçların savunucusu değilim ama ilaç almamı gerektirecek bi olayım yok cümlesini anlayamadım, depresyonda değilim manasında mı? Çünkü duygu durum bozukluğu için illa bir olay olması gerekmiyor.

Benim tanıdığım sinirliler delirmeye yakınlar, bir de stres içten içe eritiyo insanı, bir sürü hastalığa zemin hazırlıyo, sinirleneceksiniz ama yürüyüş iyi geliyo sinirliliğe.

seks

Hepimizr olur, içimiz burulur dizi bitince.

Evet:(

himym'ı bitirdim ben de :(

ayrıca walter bishop sucks demeden geçemeyeceğim, o kadar severek beğenerek izlediğim dizi son iki sezonda boka sardı :(

rory napıyor acaba?

Aynısı bende de var, mesela şu aralar takip ettiğim hiç dizi yok, merak ettiğim hayatlar yok, kendimi arkadaşsız kalmış gibi hissediyorum, oysa ne güzel heyecanlardı, dizinin yayınlandığı günü bilip, beklemek, ya da çoktan bitmiş bir diziyse sabahtan akşama o diznin içinde yaşamak.

Ayrıca bitmiş dizilerde özlediğim karakterlere Spinoff yapılmasını isterim hep, yapılmış örnekleri başarısız olsa da...

six feet under'ı ilk bitirdiğimde birkaç gün kendime gelememiştim. çünkü ondan sonra o kadar güzel bulamayacağıma emindim. öyle de oldu. hala six feet under'ın üzerine gelmedi, gelemez de.

aynı şeyin bir tık düşüğü the sopranos için oldu. yine derin bir boşluk, ama sfu kadar değil. yine de sopranos'un bıraktığı boşluk da pek tarif edilemez.

mad men son sezonda. son yedi bölümünü izleyeceğiz. düşüncem, the sopranos'tan daha fazla boşluğa bırakcak beni. yine sfu'ya en yakın derin boşluk mad men olacak sanırım.

boardwalk empire, keza bitmemesi için çok direndim. ama izleyemeden de duramadım. bitmesin istedim, zira beş sezon çok az geldi.

the newsroom'u es geçersem allah çarpar... o da bitti ve son dönemdeki en iyi drama dizim de tarih oldu.

carnivale hakkında yorum yapmak istemiyorum. hem sinir, hem de kızgınlık var.

hbo dizilerinde böyle oldum, oluyorum genelde.

yani izlediğim çoğu dizide bunu yaşadım, yaşıyorum. breaking bad tam zamanında ve zirvede bittiği için boşluk oluşturmadı mesela. evet, o da çok çok iyi bir dizi. ama yukardakilerin birkaç tık gerisinde.

sfu, carnivale +1 kesinlikle. ayrıyeten oz ve friends bittiğinde de boşluğa düşmüştüm baya.

ama çok über bir dizi olmasa bile bitince üzülüyorum. aşk-ı memnu'yu hiç izlememe rağmen bi oda dolusu kız toplaşıp finalini seyretmiştik ve bittiğinde ona bile üzülmüştüm asdfghjkl

Yaşıyorum bol bol. Genelde de her dizide. Tekrar izlediğimde bile son bölümleri izleyemiyorum. Friends'in son sezonunu hiç yeniden izleyemedim, diğer sezonları 10-20 kere falan izlemişimdir. İzlediğim bilcümle diziler bitince içim burkuluyor.

Aynen yaa.. Sevdiğin mahallenden taşınmak gibi ama bir daha göremeyeceğini bilerek..

bitirdiğim tüm dizilere üzülürüm hepsinin ayrı anısı var çok bozdu denilen losttan tut efsane komedi friends'e kadar ..

sonra tabi soluğu başka birinde alıyoruz hemen, haksızlık bu ya.

Mudanya ve Trilye çok iyi seçenekler, Ağva olabilir, eğer Avrupa yakasındaysanız Durusu, Yalıköy olabilir, İğneada olabilir ama o biraz daha uzak, bir de en yakın ve güzel seçenek Adalar. Kışa çok uygun olmasa da Polonezköy olabilir, hava elverirse orman yürüyüşü yapabilirsiniz.

sapanca kartepe

serindere'yi de bi araştırabilirsin. sessiz, sakin, yeşilin içinde, yakın..

Yuvacık Barajı var, güzel bir yer ama sessiz sakin olur mu emin değilim, bir de Yalova Çınarcık tarafında Çifte Şelale denilen bir yer var, eğer güzel yollarda araba kullanma ve sonrasında orman içi , dere artı göl kenarı yürüyüş ve güzel manzaralar isterseniz çok uygun ama sosyal aktivite beklememek lazım.

İlk ben başlatayım bari.

1. Duş daha kısa süreli oluyor. Özellikle yazın şöyle bir suyun altına girip rahatlayıp çıkılan bir şey gibi. Banyo yapmak daha kapsamlı daha uzun sürüyor. Ama kullanım olarak banyoya giriyorum yerine duşa giriyorum dilimize yerleştiği için bende aynı şekilde kullanıyorum.

2. Mevsimine göre değişir. Yazın hergün duş iki günde bir banyo. Kışın iki günde bir banyo.

3. Doğaş defne ya da zeytin yağı sabunu bulabilirsem tabi ki sabun. Eğer bulamadıysam duş jeli.

4. Sabun bezi dediğin eskilerden annelerimizin annanelerimizin ördüğü lifler ise evet. Değilse hayır.

5. Şampuanım Prozinc yeşil olanından. Her banyoda kullanırım. Başka bir şey kullanmıyorum.

6. Pek sık değiştirmiyorum. Yılda belki 1.

6. İkisine de hayır.

7. Küvetimiz yok :( Duşakabinin temeli kaymayı önleyen tırtıklılardan.

8. Hayır. Ayak havlusu var. Bornoz kullanıyorum. Duş/banyodan çıkar çıkmaz kurulanmam. Biraz bornozla evde dolaşırım. Zaten genelde kurumuş oluyorum. Saç kurutma makinesiyle saçları kuruturken ıslak kalan yerleri de kurutuyorum.

9. Evet. Saç ve vücudun ıslak kalan kimi yerleri.

10. Evet kullanıyorum sağlıklı olmasada.

11. Eskiden söylerdim. :)

12. Sevişmek sayılır mı? :)

1. banyo kırklanmak, duş şöyle bir su dökünmek.
2. yazın her gün, kışın gün aşırı.
3. ikisi de.
4. evet.
5. prominoxil ve clear. her banyoda iki defa. (sıfır saç kremi)
6. çok çok nadir.
7. hayır.
8. evet. bornoz + saç havlusu.
9. hayır.
10. evet.
11. hayır.
12. yok.

1. banyo: saç yıkanan ya da küvette oturarak yıkanma
duş: saç yıkanmayan ya da yıkansa da hızlıca ayakta yıkanma

2. spora gittiğimden banyo-duş konseptim yukardakinden dolayı değişmek zorunda kaldı. hafta 4 saçımı yıkıyorum ayakta, hafta 1-2 saçımı yıkamıyorum. küvet yalan oldu :/

3. duş jeli

4. hayır

5. saç kremi kullanmam. hayatımda toplam 4 kere falan kullanmışımdır. haftada 3-4 saçımı yıkıyorum

6. senede bir falan değiştiririm. arada (3-4 yıkamada bir) eşimin şampuanını kullanırım

ikinci 6. soru: yok

7. yok

8. bornoz ve saç havlusu var. ayak havlusu yok ama yere serdiğimiz bişey var

9. acil dışarı çıkmam gerekmiyorsa fön makinesi kullanmam.

10. evet

11. hayır

1. banyo uzun ve daha kapsamlı. duş kısa.
2. banyo haftada 1 falan. duş her gün.
3. sabun tercih ederim ama duş jeli daha çok kullanıyorum. duş alırken bazen sadece kafaya şampuan. banyo yaparken ise sabun.
4. sabun bezi?
5. head-shoulders. her duşta.
6. hayır.
6. hayır.
7. hayır.
8. hayır. hayır. evet. bornozla ve odada bekleyen havluyla.
9. hayır.
10. hayır.
11. nadiren.
12. şu soruyu da ekleyebilirsin: gece yatmadan mı sabah kalkınca mı?

1. saçımı yıkıyorsam banyo, yıkamıyorsam duş diyorum.
2. her akşam duş alırım. iki günde bir banyo yaparım.
3. www.vakifzeytinleri.gov.tr doğal sabun.
4. evet.
5. pantene şampuan ve saç kremi.
6. hayır.
7. hayır.
8. vucut ve saç havlusu. bornoz kullanmıyorum. ayrıca ayak havlusu kullanmıyorum.
9. her banyo sonrası fön kullanıyorum.
10. evet.
11. hayır.
12. hayır.

*banyo sonrası haftada 2 defa falan ürederm hydro sürüyorum.

1. Banyo= Temizlenmek. Duş= Kirlenmemek ve uyanmak.

2. Haftada 1 kez banyo yaparım. Kalan günler de ya sabah ya da akşam duş yaparım. Duş 2-3 dakika süren bişey. Şipşak.

3. Duş jeli. Bittiyse sabun.

4. sabun bezi dediğin şey kese ise evet.

5. Banyo ve duşta da şampuan. Sadece duş yaparken saçımı şampuanlamam.

6. sürekli. elime ne geliyorsa, o an hangisinin kokusu hoşuma gidiyorsa o.

6. hayır.

7. hayır.

8. hayır.

9. hayır.

10. evet.

11. beşiktaş besteleri söylerim genelde.

12. mümkün olduğunca duşakabin içerisinde kurulanmaya çalışırım, her yer kıl oluyor sonra. gerçi yine oluyor. baya ayıyım ben.

oley anket. bayılırım.

1. duş kısa sürer :) banyoda kese yaparım, duşta lif + duş jeli. çok keyif adamıyım panpa, bir sürü duş jelim şampuanım var, tekrar tekrar yıkanırım.
2. her sabah işyerinde spor sonrası duş. haftada bir, haftasonu sıcak banyo.
3. duş jeli, on yüz bin milyon çeşit duş jeli.
4. hayır, sabun bezi ne la. lif mi? öyleyse evet.
5. tony & guy - duşta 1 kere, banyoda 2 kere
6. hayır
7. hayır
8. evet, evet, evet. misler gibi.
9. %20-30
10. banyoda evet, duşta hayır.
11. 1 in 5.
12. duşta saçımı şampuanlayıp gözüm kapalı duş jelini kullanıyorum, sonra durulanıyorum. multitasking kanıma işlemiş.

1. duş 5 dk, banyo en az 15 20 dk.

2. kışın gün aşırı, yazın her gün.

3. duş jeli.

4. evet.

5. clear for men. her dujda.

6. zorunlu haller dışında değiştirmem.

7. nein.

8. sadece bornoz ve baş havlusu.

9. yok.

10. hayır.

11. bazı bazı.

12. sevgilimle duşa girdiğimde dans etmek.

1. banyo: küvet doldurulur, peeling yapılır, muhtemelen haftada bir.
duş: 2 şampuan 1 duş jeli. her sabah.

2. banyo haftada 1, duş her gün.

3. duş jeli. sabun ilk kullanımdan sonra o kadar da temizmiş gibi gelmiyor. bir de üzerinde saç falan görürsem çok iğreniyorum.

4. hayır.

5. bitkisel şampuan ve bebe şampuanı (kokusu hoşuma gittiği için normal şampuanlardan sonra bir de bebe şampuanıyla şampuanlıyorum). saç kremi olarak durulanmayan bir saç kremi ve serum kullanıyorum. o yüzden onları banyo/duş sonrası uyguluyorum.

6. hayır ve hayır.

7. yok ama hiç kaymadım şimdiye kadar.

8. bornozum ve saç havlum var.

9. evet, saç için.

10. hayır kullanmıyorum.

11. evde teksem belki. genelde müzik dinlemeyi tercih ediyorum.

12. soğuk fayans, şampuan, vb şeylere tahammül edemiyorum. duşa girmeden fayansları ve şampuan kutularını ısıtırım. kesinlikle soğuk bir şeye dokunmak ya da banyodan çıkınca üşümek istemem.

1- Fark yok. Ben her gün aynı şekilde banyo yapıyorum.
2- Her gece yatmadan önce.
3- Üşendiğim zamanlarda duş jeliyle hemen köpürüyorum. Yoksa sabun daha iyi temizliyor ve arınıyor gibi geliyor.
4- Evet, saplı falan böyle deriyi kazıyan tarzda şeyler hem de.
5- Fiyto sarmısak özlü. Her banyoda şampuanlarım, ama pek iyi değil diyorlar. Rahat edemiyorum ne yapayım.
6- Yok, ayakta.
7- Yok, ama kayan bir yapısı olmadığı için yok. Ama banyoda var, çıkınca onun üzerinde kurulanırım.
8- Vücut ve baş havlusu ayrı, ayak havlum yok, bornoz sevmem.
9- Yok, zaten saçım kısa hemen kurur.
10- Evet, her duştan sonra.
11- Yok, ama değişik düşüncelere daldığım oluyor. 10 dakikalık duş kafamda bir şeyler kurarken bir bakmışım 30 dakikayı bulmuş oluyor.
12- Aklıma gelmedi valla.

1-Duş almak 2 kere şampuan, sabunla vücudu ovalama, boy abdesti (toplam 5-10 dk), Banyo yapmak; 2. şampuanı en az 3 dk saçta bekletmek, lif+kese ile ovunmak sabunlanmak, malum yerleri tıraş etmek, boy abdesti, kurulanmadan bebe yağı tarzı şeyler sürünmek (toplam 15-20 dk)
2- yazın haftada 3 kışın 2 haftada 4
3-Sabun (mümkünse beyaz klasik)
4-Lif, bez vb şeyleri kullanıyorum
5-Bioxcin forte, 2 kere, ilk şampuan arındırma için (clear) ikincisi bioxcin
6a-Bir kaç yıldır bioxcin kullanıyorum o değişmiyor ama kiri arındırmak için kullandığım ilk şampuan bittikçe ortalama hangi şampuan ucuzsa onu alıyorum
6b-Oturak kullanmıyorum, bazen tasarruf moduna geçip kova kullanıyorum o zaman tas da kullanıyorum.yüzde 99 ayakta hallediyorum banyo işini
7-Yok
8-Önce banyo havlusuyla kurulanıp sonra bornoz ile çıkıyorum banyodan, baş havlum yok , ayak havlusu var ama şahsi değil aile kullanımı için
9-Kullanmamaya gayret ediyorum, doğal olarak kurutmayı -havluyla- tercih ediyorum.Ama sabah duş aldıysam ve çıkmam gerekiyorsa hızlı bir kurutma için fön makinası kullanıyorum. Bazen vücuduma da tuttuğum oluyor ama zevkine
10- Önceden kullanıyordum, feci bir kulak enfeksiyonu geçirince bıraktım. Tuvalet kağıdını serçe parmağıma sararak kurutabildiğim kadar kurutuyorum kulağımı.Pamuğun suyu emmediğini düşünüyorum o yüzden tuvalet kağıdı peçete vb kullanıyorum.
11-Havalandırmadan ses başkalarına gider kaygısıyla sanırım, söylemiyorum.Bunu umursamayan oğlum söylüyor ama (henüz 11 yaşında)
12- Burada yazabileceğim başka bir şey yok

1) banyo daha detayli.
2) ayda uc-dort, iki gunde bir
3) dus jeli
4) lif kullaniyorum.
5) elidor-gliss,
6) 2-3 ayda bi
7) yok
8) ayri. Bornoz kullaniyorum.
9) sadece sac icin kullaniyorum
10) kullanmiyorum
11) her zaman
12) yok

1. sizin için banyo ve duş arasındaki fark ne?
sözlük başlığı (bkz: banyo yapmak ile duş almak arasındaki fark)
Duş 10-15 dakika, banyo 30 dakika. Farkı bu.

2. banyo sıklığınız? duş sıklığınız?
Günde 2 kere ile 2 günde 1 arasında değişiyor mevsimsel şartlara ve paşa gönlüme bağlı olarak.
3. sabun mu duş jeli mi? (şurda da sorulmuştu: eksiduyu.ru)
Duş jeli.

4. sabun bezi kullanıyor musunuz?
Sabun bezi değil, kese veya lif.

5. şampuanınız? şampuanlama sıklığınız? (saç bakım kremi veya başka şeyler de kullanıyor musunuz saç için?)
Günde 1 kere veya 2 günde 1 kere. Saç bakım maskesi, saç bakım yağları ve saç kremini de paşa gönlüme göre kullanıyorum.

6. şampuan değiştiriyor musunuz? değiştirme sıklığı?
Memnunsam aynısından devam ederim ama çok iyi yorumlar duyduğum şampuan varsa şişe bittikçe değiştirme olasılığım var.

6. oturak kullanıyor musunuz? tas kullanıyor musunuz? :) (hatta kova)
Duşun oturağı var kendiliğinden, spor sonrasında ayakta duracak halim yoksa kullanıyorum.

7. küvette kaymayı önleyici zımbırtı var mı?
Yerde ahşap zemin var. Var yani.

8. vücut ve baş havlunuz ayrı mı? ayak havlunuz ayrı mı? bornoz kullanıyor musunuz? nasıl kurulanıyorsunuz?
Bornoz ve ayak havlusu

9. fön makinası kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra? saç için mi sadece? vücudunuzun başka yerlerini kurutmak için de kullanıyor musunuz?
Evet, saç için ama giyinip direk çıkacaksan şöyle bir üstüne tutmak toptan kurutuyor.

10. kulak çöpü kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra?
Evet

11. banyo/duşta şarkı söylüyor musunuz :)
Elbette, banyoda şarkı söyleyip dans etmeyeceksek çok monoton bi hayatımız olurdu :D

12. başka saymadığım ya da ilginç banyo/duş alışkanlığınız?
Duşa girerken Radyoyu açıyorum, çalan şarkılar mutlu ediyor. Sağım solum tutulduysa sıcak suyla kaslarımı gevşetiyorum falan, iyi oluyor.

1. banyo: küvet doldurma, duş: duş başlığından akan su.
2. yazın her gün, kışın gün aşırı.
3. duş jeli.
4. lif.
5. toni&guy ince telli saçlar için olanı (mor şişe)
6. iki üç şişe bittikçe
6. hayır
7. yok
8. değil, bornoz da kullandığım oluyor o zaman saç havlusu ayrı.
9. kışın genellikle kullanıyorum.
10. bir parça tuvalet kağıdı ile kuruluyorum.
11. hayır.
12. kullanmadığım zamanlarda suyu kapatırım.

1. Banyo daha uzun, detaylı. Duş hemen bi suya girip çıkmak. Gibi düşünüyorum ama ara ara birbiri yerine de kullanıyorum kelimeleri.
2. Hiç duş almam, günaşırı foşuduk foşuduk uzun uzun yıkanırım. Evde sürekli tartışma konusu olur banyom :D
3. Sabun, zeytinyağlı bilmem ne sabunundan alıyorlar eve. Ondan önce de hacı şakirin hamam sabunuydu.
4. Lif kullanıyorum, örgü olanlardan.
5. Ne denk gelirse tek bir marka yok. Her banyoda 2 kere şampuanlıyorum, sanırım pek iyi bir şey değil ama yapıyorum yani anca temizleniyormuş gibi. Kutu bittikçe değiştiriyorum genelde. Saçım çok dolaştıysa bazen krem de kullanıyorum.
6. Oturak evet, tas hayır.
7. Ekstra bir şey koymadık, küvetin tabanında yuvarlak kabartılar var kendinden.
8. Bornoz+baş havlusu. Yerde de havlu oluyor, ayrı ayak havlusu yok.
9. Sadece saç için her banyodan sonra kullanıyorum, ıslak saçlı görünce annem kızıyor :D
10. Evet.
11. Hayır. Sadece bol bol düşünüyorum, normalde aklıma gelmeyen şeyler banyoda gelir hep :D İçinden çıkamadığım bi durum varsa 'dur bi duşa gireyim orada fikrim gelir' diyorum :D

1. sizin için banyo ve duş arasındaki fark ne?
sözlük başlığı (bkz: banyo yapmak ile duş almak arasındaki fark)

* banyo enikonu yıkanıp, uzun ve güzelce tüm vücudu elden geçirmek. bunun dışında kalan her şey için duş diyorum. işte ne bileyim halsiz hissedersin, kafanı yıkama kaygısı/derdi olmadan ılık veya sıcak su dökülsün üstüme dersin. veya hava sıcaktır, basket oynamışsındır terlemişsindir, atlayayım soğuk suyun altına 5-6 dakika dersin. o duş. bence.

2. banyo sıklığınız? duş sıklığınız?

* açık konuşayım, insan içine çıkmayacaksam 3-4 günden önce banyo yapmıyorum. ama düzenli olarak okula veya başka bir yere gittiğim zaman her gün, en kötü iki günde bir banyo yaparım. neredeyse hiç duş almıyorum. banyoya girdiğim zaman komple vücudu elden geçirir, en az 10-15 dakika kalırım.

3. sabun mu duş jeli mi? (şurda da sorulmuştu: eksiduyu.ru)

* öğrenci evinde yaşadığım için karışmaması adına duş jeli kullanıyorum. hiç ayırt etmedim açıkçası sabun duş jeli falan diye, markette elime jel gelince onu aldım ilk öyle devam etti. başkasının girmediği bir banyom olursa sabun da kullanabilirim. şu an için jel ama fark etmiyor.

4. sabun bezi kullanıyor musunuz?

* yoo, o ne hatta? lif kullanıyorum ben. turuncu hem de.

5. şampuanınız? şampuanlama sıklığınız? (saç bakım kremi veya başka şeyler de kullanıyor musunuz saç için?)

* hed en şoldırs. 3-4 günde bir banyo yaptığım zamanlarda, kafamı iki kere şampuanlarım. bir girince bir de çıkmadan önce. aktif olduğum, sürekli insan içine çıkıp devamlı banyo yaptığım günlerde ise bir gün 2 kez yıkar ertesi gün hiç yıkamam. bir sonraki gün bir defa yıkarım vesaire. kafayı habire şampuanlamak iyi değilmiş diyolar, ondan.

6. şampuan değiştiriyor musunuz? değiştirme sıklığı?

* değiştirmeye gerek görmüyorum, aslında kafam kaşınıyo yıkanırken ama kaynar suda yıkandığım için oluyo galiba, şampuandan olduğunu sanmıyorum. yıllardır hed en şoldırs.

6. oturak kullanıyor musunuz? tas kullanıyor musunuz? :) (hatta kova)

* hayır, soğuğa dayanamıyorum. aslında su tasarrufu açısından tas veya kovayla yıkanmak çok daha iyi ve mantıklı ama ben öyle yapınca hasta olup geberiyorum. sırtıma sürekli sıcak su akması lazım duştayken, aksi takdirde VOOĞAAARRRRH diye bağırıp titremeye başlıyorum.

7. küvette kaymayı önleyici zımbırtı var mı?

* yok, allaha emanet gidiyom ben. zeminde falan olan bi şeyse bilmiyorum onu. ama ayrıca bir aparatımız, zımbırtımız yok.

8. vücut ve baş havlunuz ayrı mı? ayak havlunuz ayrı mı? bornoz kullanıyor musunuz? nasıl kurulanıyorsunuz?

* zamanında benim için çok lüks sayılabilecek bir bornoz almıştım, nefis. onu kullanıyorum. bir de baş havlum var. annemin yanına geldiğimde (senede 3-4 ay falan) iki ayrı havlu kullanıyorum, bornozu getirmiyorum. birini belime sarıyorum, diğeri baş havlusu güya ama kafamı kuruladıktan sonra onu da sırtıma atıyorum.

9. fön makinası kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra? saç için mi sadece? vücudunuzun başka yerlerini kurutmak için de kullanıyor musunuz?

* hayır, sesinden nefret ediyorum ve kendi adıma gereksiz görüyorum. hemen dışarı çıkacaksam saçım kurumadan çıkıyorum. hatta ıslak saçla dışarı çıktığım zaman çok iyi hissediyorum. menenjit olup ölmek en büyük idealim.

10. kulak çöpü kullanıyor musunuz banyo/duştan sonra?

* yok korkuyorum ben o tarz şeylerden kulağımı falan patlatırım diye. yıkanırken kendim temizlemeye çalışıyorum kulağı ve çevresini.

11. banyo/duşta şarkı söylüyor musunuz :)

* bazen.

12. başka saymadığım ya da ilginç banyo/duş alışkanlığınız?

* elimi suyun yoluna koyup parmaklarımı açıyorum, her parmağımdan su akıyomuş gibi oluyo ya o çok hoşuma gidiyo. her banyoda yaparım onu. çok eğleniyorum.

1 ve 2. Bende duş ve banyo değişiyor biraz. Sadece suya girme var, sadece saç yıkama var, saç ve bir tur vücut yıkama var, bunun saç ve iki tur vicutlusu var, bir de bunlara kese eklenmiş hali var. Yazın her gün suya giriyorum, iki günde bir de saç ve bir tur sabun yapıyorum. İki haftada bir kese. Kışın 2-3 günde bir saç ve bir tur sabun, bunların bazılarında saç ve iki tur sabun, üç haftada bir keselenme eklemesi yapıyorum.

3. İkisini de kullanıyorum ama sabunu daha çok. Duş jeli temiz hissettirmiyor.

4.Lif kullanıyorum sabun varsa.

5-6. Şimdilik Live Clean Apple Cider. Sıklığı ilk sorudaki gibi. Ama her bittikten sonra değiştiriyorum neredeyse. Değişmeyen şey ise bazen sonrasında Tony ang Guy'un spreyli saç açıcısını, bazen Loreal'in saç yağını kullanmam.

6. Evdeysem oturuyorum tabureye, sporda yıkanıyorsam kullanmıyorum. Tas kullanmıyorum.

7. Duş teknesi var, küvet yok :(

8. Vücut-baş havlusu ayrı, bornoz kullanıyorum. Ayak havlum ayrı eğil genelde. Bornozun alt kısmı. Ama duştan çıkınca ayaklarımı eni konu kurulamasam da başka bir havluya basıyorum da, o yere basmayayım diye konulmuş bir şey.

9. Yazın kullanmıyorum, kışın kullanıyorum. Saçım çok zor kuruyor, yazın bile kolay kurumaz. Vücudumu kurutmak değil de ısıtmak için bol bol kullanıyorum. Banyo yapmama gerek yok.

10.Kullanıyorum birkaç banyoda bir.

11. Bazen.

12. Arada peeling yaptığım oluyor, bazen öyle giriyorum. Ama kese ile peeling farklı zamanlarda.

1- dus yikan cik. Banyo ise daha detayli temizlenmye yonelik.
2- her gun dus.Banyo degisiyo.
3- dus jeli.
4-O ne lan.
5- gliss sampuan. Loreal sac bakim kremim 2 gunde bir kullanirim
6- yok
6- yok
7- yikanma yeri ayri kuvetten. Yok sanirim.
8- iki ayri havlum var vucut ve kafa icin. Bornoz sevmem.
9- yok.
10- yok
11- bazen.
12- yok.

1. ben hep banyo yaptığım için beni etkilemeyen durum
2. seviştiğim günler
3. ikisi de
4. sabun bezi diye bir şey ilk defa duyuyorum
5. şampuan son 3 seferdir organix in pembe renkli olanını alıyorum
6. aslında uzun yıllar aynı şeyi kullandım. zararlı olur die yeni deiştirdim
6. odamda jakuzi var oturma kısmı var zaten
7. yok
8. tabiki de ayrı. bornoz asla kullanmam. ama hafif kurulanıp ince sabahlık giydiğim olur
9. kullanmamayı tercih ediorm. ama kullanmak zorunda kalıorum maalesef
10. çok korkarım
11. eskiden çok. şimdi müzik dinliorm.
12. ilginç değil ama bir alışkanlık olarak sex

1. Fark yok benim için.
2. Gün aşırı.
3. Sabun
4. Sabun bezi ne ki? Pufidik liflerden kullanıyorum.
5. Blendax'ın bi şeyi. Krem kullanmıyorum.
6. Yok, pek değiştirmiyorum.
7. Yok. Terlikle girerim çünkü hep banyoya, tiksiniyorum, ayağımın yere değmesinden hoşlanmıyorum.
8.Ayrı. Bornoz kullanıyorum evet.
9. Evet, sadece saç için.
10. Yok.
11. Bazen.
12. Yok.

1- Çok fark kalmadı, eskiden banyo daha uzun ve kapsamlı, duş daha kısa idi.
2- Banyo ve duş arasında fark kalmadığı için sıklık aynı, evde isem 2 günde bir, dışarı çıkmam gerekiyorsa her gün.
3- Duş jeli ama son zamanlarda Dove kullanıyorum sabun olarak düşünülürse ama klasik sabunları sevmiyorum, cildi kurutuyor.
4- Banyo süngeri kullanıyorum.
5- Şu ara Lush kullanıyorum, her duş veya banyoda 1 kez, saç kremi genelde kullanmıyorum, uzun süre saçlarımı yıkamadıysam açabilmek için krem kullanıyorum.
6-Değiştiriyorum, bazen çok uzun süre aynı şampuanı kullanıyorum ama mesela şu anda kullandığım Lush'ı yurt dışından almıştım, tekrar bulamazsam 3 ayda değiştirmiş olacağım.
diğer 6-Kullanmıyorum, bir kere kombi bozulduğunda kova kullanmıştım, aslında rahat oluyormuş.
7-Yok
8-Vücut ve baş havlum ayrı, ayak için ayrı havlu kullanmıyorum, yere serili bir havlu var, ince peştemal gibi olan havlulardan kullanıyorum, üstümde onunla bir süre dolşatıktan sonra kuruyorum, ekstra bir kurulanma alışkanlığım yok.
9-Dışarı çıkmam gerekiyorsa, ya da saçlarımın düzgün olmasını istiyorsam kullanıyorum, sadece saç için kullanıyorum, vücut için hiç fön makinası kullanmadım.
10-Kullanmıyorum.
11-Söylüyorum, hem de yıllardır aynı şarkılar, kendi bestelerim bile var sadece banyoda söylediğim.
12-Banyo sonrası vaktim varsa 15-20dk yatmak ve temiz olduğum için evdekilere kendimi öptürmek.

1. banyoda sabunla keselenirim, dusta lifle dus jeli surerim.
2. Banyo: haftada 1, dus: her gun
3. Ikisini de kullaniyorum
4. Sabun bezi ne anlamadim ama lif ve kese kullaniyorum
5. Gliss. Her gun. Sac kremi kullaniyorum saclarimin uclarina.
6. 6 ayda bir falan degistiririm.
7. yok
8. vucut ve bas havlum tabi ki ayri. ayaklarima havlu terlik giyiyorum. bornoz kullaniyorum. bornozla takilirken kuruyorum zaten.
9. sac icin kullaniyorum.
10. her zaman degil ama evet
11. hayir :D
12. topuk tasi kullanirim her banyodan sonra. zaman zaman bebek yagi kullanirim dustayken. dusa girmeden once mutlaka sacimi tararim. vucudumu sabunlarken sacimi tepede toplarim sacima sabun veya dus jeli bulasmasini hic sevmem. bu kadar galiba :D

(bkz: küçük vampir)
(bkz: der kleine vampir)

Akıllı pireler, başını vermeyen şehit.

demiryolu çocukları
dev şeftali
bi de enid blyton'un serilerini severdim
ama en çok harry potter

Şeker Portakalı
Küçük Prens

kucuk prensti. hala oyle

Yeniyüzyıldı galiba, her günbir ktaip veriyordu bir ara. Dünya klasiklerinin çocuk versiyonlarını onun sayesindeo kudum diyebilirim.

Hayal gücüme büyük katkısı olan Jules Vernenin kitapları, aya yolculuk ve Jack Londonunkiler favorimdi ve David Copperfield teki o duygusallık. Define adası. Pinokyo. Ömer Seyfettin hikayeleri. Kaşağı özellikle. AĞlamıştım.

Muzaffer İzgü'nün Anneannem serisi, Rifat Ilgaz'ın Bacaksız serisi, Cahit Uçuk'un Herte Verte Pitte serisi, Samed Behrengi elbette, Enid Blyton'un serüven serisi (soluksuz okurdum), Küçük Vampir serisini de çok severim, Pıtırcık serisi tabi ki, Dört Kafadarlar'ın korku kitapları vardı onları çok severdim, bir de resimli Hint Efsaneleri ve mitoloji kitaplarım vardı bayılırdım.

Saydıklarının hepsini hatırlıyorum, Yalvaç Ural'ın bilmeceleri vardı bende de:)

cevap arası derlemesi; şu ana kadar geçenlerden tanıyabildiklerim: jules verne, gülten dayıoğlu, muzaffer izgü, enid blyton, r.l. stevenson, vasconcelos, dickens romanları; Seyfettin öyküleri, j.k.rowling

harika harika döktürün durmayın

@cursed chico: david copperfield duygusaldı da iki şehrin hikayesi vardı bi de dickens'ın o da çok fenaydı ya

london'ın vahşetin çağrısı di mi her klasikte vardı

çocuk kalbi vardı aklıma vasconcelos'tan geldi ne alakaysa :)

Ökkeş serisini hatırlıyorum.severek okurdum.

Kimse yazmamış ama bir de Gülten Dayıoğlu vardı. Çok okudum çocukken ama lanet ediyorum şimdi o ucuz dramlara. Daha şanssız bir çocukluk geçirmiş olanlar Kemalettin Tuğcu falan da okumuş olabilir.

kara elmas vardı. ah ulan 38 defa okumuşumdur. gururlu bir aygırın hayat hikayesi. sarı vardı sonra sefil bir köpek. demiryolu çocukları, robinson, Huckleberry Finn, mercan adası bir çırpıda saydıklarım.

@buff: benim okulda sınıf kitaplğında kemalettin tuğcu, gülten dayıoğlu, ömer seyfettin vardı zaten kitaplığı biz oluşturuyorduk.

dayıoğlu'nun ucuz dramları vardı belki ama Türkiye'nin gerçeği ucuz olmaya mahkum edilmiş dram ki. Tuğcu'da da durumun bu olması tesadüf değil. Yapacak şey yok, alın işte benim şansım ailemin abim ve bana çocukken çocuk klasiklerinden iki seri alması.

edit: Mark Twain geldi, evet yav huck finn ve kedüsü :)

@godoşu beklerken hiç mi hiç katılmıyorum sana. Dram sündürülüp cıvıtılarak ucuzlaştırılabilir de ya da misal Sait Faik'in öykülerindeki gibi olduğu haliyle alınıp basitliği içerisinde bir kıymetle sunulabilir. Gülten Dayıoğlu bokunu çıkarmıştır işin, kullanmıştır dramı. Çocuk bünyesi için de fazladır ayrıca o kadar ucuz dram. Biraz hayal gücü açıcı şeyler yüklemek gerekir çocuğa. Her neyse.

Ülkü Tamer'i ekliyorum listeye. Günışığı Hoşça Kal diye bir kitabı vardı mesela, kaliteli dram nasıl olur mük-kemmel bir örneğidir. Hala duruyor bu kitaplar kütüphanemde, olmayanları da alıyorum kendi çocuğum olursa okuturum diye.

@buff

Doğru diyorsunuz. Denecek çok şey var aslında. Ben şöyle özetlesem işin bana nasıl göründüğünü: Bize Arabesk hayatımızın her alanında değişmeden ayak uyduralım ve yetinelim diye öğretildi sanki... Size katılıyorum ama nasıl desem şimdi koyduğum başlık bile duyarsızlığın daniskası gibi geliyor. Kitap okuma şansınız oluyorsa Dayıoğlu'nu bir süre sonra eliyorsunuz zaten. Ama okulun tek rafına biri gidip Dayıoğlu koymuşsa, 50 cm kara bata çıka falan km uzaktaki okula yürüyen çocuğun başka şansı yok...

Ülkü Tamer'in anca bazı şiirlerini bilirdim, şahsen not ettim, teşekkür ederim.

Alexander Dumas geldi aklıma ek (Siyah lale)

Çocukken hayvan gibi okurdum 1. Sınıfın sonunda 3. Sınıfın Kitaplarını okumaya başlamıştım.

Kemalettin Tuğcu Gülten Dayıoğlu filanda okudum. Sevmiştim ben çok mükemmel olmayabilirler ama b.k atmaya gerek yok bende kötü bir etkisi olmadı lisede Yüzüklerin efendisini okudum. O zamanlar filmi yoktu çok sınırlı bir kitlesi vardı. İlk ve orta okulda Jules Verne, küçük Çaplı klasikler, bolca çizgi roman ve küçük çocuk Edebiyatı okudum. Çocuk kalbi sokak Çeteleri, Robinson Cruise, filan falan.Lisede Türk ve dünya klasiklerini okudum. Komple 1 2 eser Hariç. Üniversite'de ise çok daha fazla okudum.

Inanılmaz faydasını gördüm. Evlenince tv almak yerine salonu kütüphane yapacağım tv izlemek yerine evleneceğim kişiyle kitap okurum diye düşünüyorum. Çocuklarımı da Kitaplı ortamda büyüteceğim.

Monte kristo kontu ilk oduduğum ve sonra her 2 3 yılda 1 tekrar okuduğum klasiktir en Sevdiğim kitap.

Insan ne ile Yaşar ise beni en çok etkileyen kitaptır. Hala Yön verir bazı konularda.

Harp ve sulh geç okudum iyi ki öylr olmuş tadını öylr aldım.

Sefiller , suç ve ceza sonraki favorilerim. Mükemmeller
Faust ayrı bir deha.
Beyaz geceler aşk için birebir.

100. Ad, Afrika'lı Leo, ve Semerkand okumadan geçilmemeli

Ve tabii Agatha Christie. Mükemmel dedektif hikayeleri

bi dakka bi dakka.

faust'u mu okudunuz çocukken, anlamadım :D

Ortaokul dönemi çocukluğa giriyorsa evet

@kbkb: yav teşekkürler, ben bunu da merak ediyordum tam.

bazı çocuk kitaplarını oturup tekrar okusam mı diye düşünmüyor değilim de :) nasıl olur acaba.

kitabın güzelliği yıllar geçtiği gerçeğini bastırsa, ben yine çocuk olsam.

Küçük Vampir serisi, Küçük Prens, Anneannem Serisi, Ökkeş Serisi, Harry Potter serisi, Bilgi yayınlarından çıkan birçok adını unuttuğum ve hâlâ kütüphanemde duran çocuk kitapları (diğerleri de duruyor), Aziz Nesin'in Şimdiki Çocuklar Harika'sı, Enid Blyton'ın serileri...

Çok severim okurum bunları arada bir hâlâ :)

Muzaffer izgü, gülten dayıoğlu, ezop, lafontaine, can yayınlarının bi serisi vardı tümünü okumuştum, vasconcelos, aziz nesin aklıma gelenler
Oliver twist, çocuk kalbi vs
Bir de il kütüphanesinden aldığım bir seri vardı, miço diye bir karakter ve arkadaşları. Gemideydiler onların başından gecen maceralar. Çok istiyorum hatırlayamıyorum yazarını falan

o micolu seri galiba afacan besler di

yukarıda yazanların çoğunu okumuş ya da az çok göz gezdirmiş olmakla birlikte

dört kafadarlar takımı
tübitak çocuk serisinden kitaplar
aziz nesin hikayeleri sizin köyde eşek yok mu, fil hamdı... (valla açık saçık şeyler de vardı ama okuyordum ben)

bunlar benim en beğendiklerimdi.

dünya klasiklerinin kısaltılmış versiyonları olurdu onları da severdim.

Tam Enid Blyton'ın adı hiç geçmemiş diye şaşırıyordum ki, mutlusismankedi yazmış, Gizli Yediler ve Afacan Beşler en sevdiğim çocuk kitaplarındandı.

soru mükemmel :) geç de olsa cevaplıyorum, ilkokuldaki favorilerim:

jose mauro de vasconcelos - şeker portakalı. bunu okuduktan sonra gaza gelip bütün vasconcelos kitaplarını okumuştum. yalnız diğerleri çocuk kitabı değilmiş onu bilmiyordum ama yine de okumuştum.

henri charriere - kelebek. nefes nefese okumuştum bazı yerlerini. hey gidi :)

jules verne - iki yıl okul tatili, denizler altında yirmi bin fersah, seksen günde devrialem, ama en çok sevdiğim esrarlı ada. hatta kapağı şu: www.maxkitap.com dinozorlara çok ilgim vardı o yüzden büyülenmiş gibi kapağını seyrederdim.

samed behrengi - küçük kara balık.

ayla kutlu - merhaba sevgi.
ecx.images-amazon.com
bunu çok kez okudum, hala da özenle saklarım. sınıfın kitaplığından almıştım. bir kolunu kaybetmiş ufak bir taşralı kızın hayvanlarla olan güçlü bağıyla ilgili.

ufak, ciltli bir halk hikayeleri kitabım vardı. devler, tepegözler, dere tepe düz giden kahramanlar vs. tipik türk hikayeleri vardı içinde.

100 ünlü türk :) bir ara her evin demirbaşıydı sanırım.

yalvaç ural kitapları.

ezop, lafonten, ve de andersen denen herifin bunalım 101 temalı masalları. kibritçi kıza çaktırmadan ağlamıştım :)) bu üçünü tekrar tekrar okurdum.

hala sakladığım bir başka kitap 'dolu dolu anadolu', anadolu mitolojisini masallar şeklinde anlatan bir kitap.

iskandinav masalları çok güzeldi hatırladığım kadarıyla

o dönem aldığım tadı gençliğimde sadece martin eden'i okurken alabildim. kitap okumayı hala çok seviyorum, hoşuma giden bir kitabı okumaktan çok keyif alırım ama çocukluktaki gibi o saf, bol hayal dünyalı, büyülü okuma işini sadece martin eden'de yapabildim. onun sebebi de yazar olmak istemem. herhangi bir roman olarak okusam, çok kaliteli bir iş olmasına rağmen martin eden'de de hissetmezdim.

çok küçükken neler okuduğumu hatırlamıyorum ama 12-13 yaşındayken okuduğum ve çok sevdiğim kitaplar şöyle,

* açlık. ben 6 yaşımdan beri iskandinavyacıyım. sırf norveç'te geçiyor olması bile muazzam kılıyordu kitabı benim açımdan. okudukça karnım acıkırdı, mutfağa gidip peynir yerdim sürekli. yemek de yemiyorum ha, peynir yiyorum. ben de fakirim çünkü, öyle oyun oynuyorum aklımca.

* yüzbaşının kızı. puşkin'in olması lazım. general vardı, subay vardı, kız vardı. çok detay hatırlamıyorum romandan ama çok sevimli, samimi gelmişti bana.

* beyaz zambaklar diyarı ya da öyle bir şey. yengemlere giderdik bir dönem misafirliğe. evleri kötüydü ve kötü bir yerdeydi. orada canım çok sıkılırdı. onlardayken okurdum bu kitabı. rusların fin trenlerine tükürdüğünü hatırlıyorum. veya finler ruslarınkine tükürüyordu emin değilim.

* tom sawyer. kitapla ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum ama bir oturuşta bitirdiğim tek kitap budur. 203 sayfa mıydı neydi sanki. 20 yaşındayım, edebiyat öğrencisiyim ve ben şu an bile bir oturuşta 200 sayfa okuyamıyorum. gerçi fontu falan büyüktü herhalde.

* çocukluğum. tolstoy'un olması lazım. bu kitaptan hiç unutamadığım büyülü bir kelime var: habarovka! tolstoy'un annesinin arazisiydi sanırım. satılacak mıydı neydi... çocuk aklımla çok sevmiştim bu kelimeyi. kitabın her yerine yazmıştım. o yaşta nerden öğrenmişim bilmiyorum ama kiril alfabesiyle de yazmışım XAbAPOBKA diye.

* denizler altında yirmi bin fersah. dayılarım denizci, o yüzden denizli şeylere falan ekstra ilgim olmuştur hep. bu da çok hızlı okuyup bitirdiğim kitaplardandı, bayılmıştım.

***

böyle. pek ezop, la fontaine okumadım ve işin açığı sevmiyordum da. hatırlıyorum sürekli okuturlardı bize. okurdum ama çok keyif almazdım yani, aklımda onların hikayelerine dair hiçbir şey yok diyebilirim şu çok klasik birkaç şey dışında.

benim anam ilkokul mezunudur ama şükürler olsun ki böyle bir kadın anam varmış. daha ilkokulda, ortaokul 1. sınıfta bu saydığım kitapları okuduysam, suç ve ceza'yı "anlamadım ben bunu" deyip defalarca tekrar tekrar okuduysam, şu an iki düzgün cümle kurabiliyorsam anam sayesinde. kitap da okumasaydım, az biraz dil işlerine yatkınlığım olmasaydı şu an çok daha kötü bir durumda olurdum.

çok duygulandım ağlıycam

Yunanistan'dan alacağınız vize çok girişli olursa ve 25 Şubat tarihinde hala geçerli olursa Çek Cumhuriyeti'ne gidebilirsiniz, tek girişli olursa gidemezsiniz.

çek konsolosluğunu ararsanız yardımcı oluyorlar. yunanistan'dan kolay vize alınıyor. ayrıca schengeni yunanistan'dan alsan da ilk çek cumhuriyetine girmende hiç bir sorun olmaz. en fazla neden diye sorarlar. sen de programımda bir değişiklik oldu bir kaç gün çek cumhuriyetinde kalacağım sonra yunanistan'a geçeceğim dersin. bir daha türkiye'ye dönmene falan gerek yok yani.

evet. işin tuhafı gelen misafir çocukları da işiyodu.
bi keresinde az kaldı kiprit söndürcekti annem şeyimde :( öle akıl vermişler sözde korkunca yapmazmış çocuk. sonrasında daha beter korkmuşum tabi. gerzek komşu karıları

bana da sererlerdi :D hatta hatırlıyorum bazen çişimi yaptıktan sonra annem gelip üzülmeyim diye "gece kolonya döküldü yatağına hadi kalk değiştireyim çarşafı" derdi.

bi kere de uyku sersemi alt komşunun kapısına işemişim :D

ben bir defasinda dayimlarda kalmistim, musamba sermemislerdi, bunu firsat bilip kanepelerine isemistim, cocukluguma dair hatirladigim ender anlardan biridir, cok utanmistim :(

Bu erkek çocuklarında olan bir şey o yaşlar itibariyle, kasık bölgesinde olan kas gelişimiyle ilgili, ha ama büyütülecek bir şey yok geçiyor sadece kısa bir dönem. Yatmadan önce tuvalete gitmek, sıvı tüketimini yatmaya az vakit kala kesmek gibi önlemlerle aza indirgeniyor

Evet, bikaç kez başıma geldi, hiçbirinde de altımda muşamba yoktu :( Ertesi gün muşamba seriyolardı, aylarca yapmıyodum. Sonra muşambayı kaldırıyolardı; tak o gün yapıyodum asjadhjk :D

evet hemde 10 lu yaşlarıma kadar filan yaptım, çok sık değildi ama oluyordu, annem çarşafın altına sarı kalın bi naylon sererdi, yani öyle hatırlıyorum belki başka türlü bişeydir.

vosvos3131' in yazdıklarına ek olarak, Kas gelişimi için bazı uygulamalar var. Balon şişirmek, yap-tut, yap tut gibi.

edit: Ben de bir yaşımdan beri yapmadım. gece de kalkmıyorum. Gece kalkmak iyi, mesanede durmasın çişler, sağlıklı değil durması. Uyanamıyorsanız da salıverin gitsin :)
Hasta (mesane ca)oldum ya sonradan ben, ondan diyom salıverin en olmadı diye. Doktor abiler ablalar, "ne alaka" diceniz de, belki alakalıdır ne bilem, yaşlı teyzeyim ya ben, aklıma geleni deyiveriyorum işte böyle :P

bende yapardım hatta benim uyuduğum küçük bir döşek varmış sidik kokarmış, kimse yaklaşmamız o döşşeğe. annem hala anlatır.

Sürekli olarak değil ama bir kere annem bulaşıcı bir hastalık geçirirken babanemde kaldığımda bir haftalık sürede falan yaptığımı hatırlıyorum. Hatta hala aklımda, gece uyanıp tuvalete gittiğimi görüyordum ama gitmiyormuşum meğer :)

6-7 yaşımda falan ara ara yaptığımı hatırlarım.

bi keresinde balkondan arabaların tepesine "this is spartaaaaağ" dercesine işemiştim. bide öyle bi maceram oldu.

ben daha 13-14 yaşıma kadar altıma işiyordum.
oysa o kadar da yatmadan önce tuvalete giderdim ama yine de işerdim altıma. o zamanlar çamaşır makinamız olmadığı için de anneme zor gelirdi çarşafları, kılıfları, kıyafetlerimi yıkamak. bu yüzden hep azar işitirdim annemden. hatta bir yere yatılı miafirliğe de giderken annem korkardı benden, geceleri birkaç defa tuvalete kaldırırdı. hatta bir defasında miasifrlikte de işedim yatapa :d

9uma kadar filan isedim altima.annem musamba naylon ttarzı bisi seriyordu.

Benim de uykuda tuvaletteyim sanarak altıma yapmışlığım vardır, ilkokulda evin kapısına kadar dayanıp evde kimseyi bulamayınca tutamamışlığım da ama muşambayı hiç duymamıştım. Bir de gülmekten altıma işemişliğim de çoktur...

5 yasima kadar ara ara :s Musambayi kendimde değil de kardeşimden hatırlıyorum. Bu nedenle olsa gerek sağlam azar işitirdim.

Bu arada kaçınız okb'li, ben de bunu merak ettim.

O saatlerde e5 de pek trafik olmaz ama en az 1 saat surer o yol yinede, riskli bir saat secmis olursun

Yurtiçi uçuşsa belki ama o otobüsler tam saatinde kalkmayabiliyor, ya da saatinde kalksa bile çok trafik olabiliyor, ben olsam daha erken düşerdim yola. Bir kere uçuştan iki saat önce Havataş'a bindim Kadıköy'den, sorunsuz da yetiştim, hatta yetişmek denmez ona rahat rahat gittim, ama ilk yarım saat ya uçağı kaçırırsam diye korkudan diken üstünde geçti.

e-11 e değil havataşa bin.
check-in işlemini önceden yaptıysa, 13 havataşla yetişirsin rahat

arda aydın gibi geldi ama emin değilim.

Rastlamadım, izlemedim ve duymadım ama Ziya Kürküt olabilir mi, daha önce onun seslendirdiğine rastladım sanki Di Capriyo'yu.

Karlar altında

nuri bilge ceylan'ın kış uykusu filmini izle, bence şu an öyledir

Cevabi kis uykusu ve iklimler filmlerinde sakli.

Geçen sene ocak ayında gittim, ilk gidişimdi, çok beğendim, kar yoktu ama buz tutmuş çiyler nedeniyle ağaçlar bembeyazdı, çok güzel bir görüntü oluşturuyodu, hava açık ve güneşliydi, tabi soğuktu ama sıkı giyinince gezmede çok problem yaşamadım, rehberimiz yaz sıcağından çok daha rahat gezildiğini söylemişti bize. Kalabalık değildi ki benim için çok önemli bir özellik, özetle güzeldir:)

Kış Uykusu filmini izledim, ben tecrübe etmiş varsa ilk ağızdan dinlemek istemiştim.

Ne iş yapıyorsun, bankada paran var mı, amcandan davetiye var mı bilmiyorum fakat bunlar önemli.

arkadaşım geçen gün aldı yunanistan'dan davetiye geldi, işi gücü yok, bankada parayı gösterdi. aldığı vize: tek giriş 20 gün kalmalı.

sizin olayını çok farklı. multi schengen vizesi için koşturmanız şart. amcanızdan davetiye isteyin bence.

öğrenciyim, bankada param mevcut ayrıyetten anne/babadan birini sponsor olarak da gösterebilirim. önceden schengen'im mevcut, ek olarak da 10 yıllık ABD vizem var.

Multi shengen vizesi gerekmiyor, Türkiye'ye tekrar giriş çıkış yapmadığınız sürece, tek girişli vizeniz varsa, vize süresi boyunca Prag'tan diğer Avrupa ülkelerine geçebilirsiniz. İdeali vizeyi Çek Cumhuriyeti'nden almak olurdu ama öyle bir imkan olmadığına göre İtalya çok zorlamadan vize vere veren ülkelerden.

Böyle rahatlatıcı konusun yarın cok güzel oluyor ahah

@Gı

Kesin bilgi mi? schengen ülkelerinde gezinmek sıkıntı yaratır mı? Ben de bu sorunun cevabını merak ediyordum.

Shengen vizesinin geçerli olduğu ülkelerde Türkiye'ye tekrar giriş yapmadığınız sürece ve vize ve kalış süreniz kapsamında dolaşabilirsiniz, zaten normal şartlarda pasaport ve vize kontrolü yapılan bir geçiş yeri de yok ama vize almış dahi olsanız ülkelerin sizi kabul etmeme durumu var (Hiç yaşamadım ve yaşayana bizzat şahit olmadım. Her zaman ilk giriş yapılacak ülkeden vize alınması daha mantıklı bir yaklaşımdır elbette ama mercurialin durumunda olup da problem yaşanmadığına şahit oldum. Diğer ülkelerle ilgili seyahat belgeleri gösterilebildiği sürece problem olacağını sanmam.

Gı +1

Shengen bölgesine girdikten sonra shengen içinde dolaşman sorun olmaz .Ama bölgeden çıkıp (misal Türkiye'ye dönüp) bir daha o bölgeye giremezsin tek girişli vize ile.

köpeğim var. bugüne kadar beslemediğim hayvan kalmadı ama en zoru köpek. sürekli ilgi istiyor. belki günde birkaç kez dışarı çıkarması gerekecek. 7 aylık hatta bazen 1 yaşına kadar çok ısırıyor, benim köpeğim 3 aylık ve inanılmaz ısırıyor. çok hareketli, enerjisi hiç bitmiyor. gerçekten ilgilenebileceğinden emin olması lazım. öğrenci olduğunu söylüyorsun zaman ayırma konusunu iyice düşünmesi lazım.

@rock n roll

şu zamana kadar beklememizin sebebi tek yaşamasıydı, haklısın. bu yıl anne de yanına gidince böyle bir şeye karar verdik... sizden de fikir alayım bakalım neler çıkacak.

15 yıl köpek besledim. hatun istiyor. evlenince alalım diye başımın etini yiyor ama ben istemiyorum. her şeyi dert.

küçük, fazla büyümeyen bir köpek olursa daha iyi olabilir. benim köpeğim çok büyük olacak, henüz 3 aylık ama 3 aylık gibi görünmüyor. hem çok hızlı büyüyor hem de 60 kiloya kadar çıkabiliyor. küçük olursa eğer daha kolay bakabilir.

10 senedır kopek beslıyorum.

1apartman dairesi sıkıntı olmaz. apartmanda yasayan dıger ınsanlar ultra gıcık degıllerse tabı.
2herhangi bir dezavantajı oalcagını dusunmuyorum, millet anasının karnında ogrenmıyo kopek bakmayı.
3egıtım kopegın cınsıne baglı bırazcık ama bebeklıgınden ıtıbaren bakmaya baslarsanız butun kopekler ıyı ogrenırler. (kucuk kedı gıbı olan kopeklerden bahsetmıyorum onlar yarım akıllı).
4evde buyuk hayvan beslerım sorun olmaz dıyosanız golden yada labrador kesınlıkle
5barınaga kesınlıkle gıdın ordakı hayvanların gozlerıne bakınca bıle hepsını alası gelıyor ınsanın.

2 kısı olmaları buyuk avantaj, tek basına bazen zorladıgı oluyor cunku.

evet, bizim düşüncemiz de fazla büyümeyen bir köpek almak arkadaşlar...

Apartman dairesi çok zor olmaz ama köpeğin enerjisini atması için özellikle ilk yıllarda gezmesine, oynamasına vakit ayırmak lazım, tuvalet eğitimini en fazla 3.ayda öğrenmiş olur, öncesinde biraz elde bez dolaşmak gerekebilir, ilk aylarda (yavru olduğunu var sayıyorum) evde zahiyata yol açabilir, bir gün kardeşin eve döndüğünde en sevdiği ayakkabısını kemirilmiş, ya da çok önemli bir kağıdı yenmiş olarak bulabilir, dikkatli olmak lazım ama tüm bunların yanında köpek sahibi olmak çok güzel bir duygu, hele de uzun zamandır istiyorsa, fedakarlık yapabilecek biriyse köpek sahibi olmasının zamanı gelmiş demektir.

Bence barınaktan alın. Kişisel tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, köpek ne kadar küçükse,yani yaş olarak değil boyut olarak, o kadar şımarık oluyor, büyük köpekler daha sakin, enerjilerinin dorukte olduğu ilk aylar hariç.

yorkshire terrier ya da minyatür pinscher birebirde çok iyi anlaşabileceği ama sosyal olmayan bir köpektir. O nedenle apartmanda bakmak için idealdir.

evde küçük çocuk varsa, kardeşiniz spor yapmayı seviyorsa golden retriever.

bahçeli bir eviniz varsa, koruma amaçlı Labrador retriever alabilirsiniz.

1- Çok da sıkıntı değil ama cinsine göre değişir
2- Kolay alışılıyor ama sıkılıp bunalmıcağından emin olması lazım.
4- English cocker öneriyorum apartman için.
5- Tabii ki parayla hayvan satın almaya karşıyız. Önce barınak.

sorumluluk hediye ediyorsunuz, bu iyi bir şey.

benim de hayvanlarla aram iyidir, apartman dairesinde olmayacağını düşündüğümden karşıydım. yoğun ısrarlara dayanamayarak terier bir köpek sahiplendik, 6 ay sonra bir başkasına sahiplendirdik.

tanışma sürecimiz güzel geçti, zamanla el kol hareketleriyle bile anlaşmaya başladık. bir yere gittiğimizde aklımız hep evdeydi biz giderken başlarda anlamıyordu ama sonradan içten içe kızdığını, küstüğünü anlamaya başladık. gitmek dediğim, evde gündüz mutlaka 5-10 saat kimsenin olmadığı bir süre oluyordu. öncesi ve sonrası iyi ama o ara olmadı. dışarı çıkartıp salınca çok eğleniyor bunlar, hemen arkadaş buluyor, coşuyor. çok eğlenceli, zamanınız varsa.

diyelim akşam geç geldiniz, 12 de bile o arkadaş gezdirilecek. ondan sonra yatılacak. bunun yağmuru çamuru da var, yağmurda yürümek çok zevkli ama dönüşte arkadaşın kurulanması lazım.

başta yapmadı ama sonradan biz yokken çöpleri parçalayıp ortalığa saçmaya başladı. önlem almaya çalıştık, başka şeyler oldu.

bizi vazgeçiren koku oldu. bildiğin ıslak köpek kokusu, nefesi, maması, çözemedik. köpektir kokar, ama eve girdiğinde, ki devamlı havalandırılır, ev köpek gibi kokmaya başladı. gerçi köpeğine göre farkeder, meraklısı çok, biz o kadar meraklı değilmişiz, bunu anladık.

sahiplendirdikten sonra kurtulduğumuza seviniriz sanıyorduk, bir hafta kendimizde gelemedik, çok üzüldük, çok aradık. sonra aramaya korktuk başına bir şey gelmişse duymayalım diye.
böyleyken böyle.

anne yanına gelmiş ama bakalım anne köpek istiyor mu? çünkü kardeşiniz okuldayken köpek annenizin başına kalacak. ne var ki demeyin, tuvalet eğitimi verene kadar 3-5 boyunca heryere pisleyecek hayvan. anne biraz titiz temizse attırır köpeği evden söylemedi demeyin.

köpeğin en az sabah-akşam birer kere olmak üzere çiş-kaka için sokağa çıkması lazım. ayrıca hareketli köpeklerin golden-labrador-terrier vs sokağa çıkartılıp saatlerce koşturulması ve enerjilerini atmaları lazım yoksa evde yastık koltuk ne bulursa parçalar. kedi kendi kendine oynar, oyalanır ama köpek sürekli ilgi ister, oyun ister, sokağa çıkmak ister. kardeşiniz her gün bu ilgiyi verebilecek mi ona, sınav zamanı var, ders zamanı var, kar kış yağmur var. kardeşiniz yokken ilgileneceği ve yük ona kalacağı için annenizin de istekli ve hevesli olması lazım.

ben pek keyif almıyorum. çabuk sıkılıyorum ama renk çeşitliliğinden olsa gerek.

otobanda sıkıcı bir monoton akış ve gri ağırlığı var. gri sıkıcı bir renk.

Her zaman görmediğimiz şeyler olduğu için

Çünkü otobanları, binaları biz yaratıyoruz. Hepsi yapay. Nasıl yapıldıklarını, neler kullanıldığını (demir, çelik, vs.) biliyoruz. Oysa bir ağaca istesek de can veremeyiz, fidanken ona çok iyi baksak da ileride nasıl olacağını bilemeyiz, hep şans işidir. Kontrolümüz dışındadır doğa ve o yüzden büyülü gelir bize bence.

Az daha kassam din hocası olurmuşum kısfmet.

Bi süre köyde yaşayınca da şehre bakmak keyifli, ağaca, manzaraya bakmak keyifsiz oluyo bende.

Ben şehir çocuğuyum. Hiç köy hayatı yaşamadım, doğayla ilişkim haftasonu şehir dışında kurulan sitelerden ibaretti. 19umdan sonra doğaya girmeye başladım. Amatör bir ilgiyle kılık kıyafet aldım, güzel çakılar aldım. Canım sıkıldığında ağaçlık alanlara, su kenarlarına kaçmaya başladım. Kuru dalları kestim, biçtim. Kendimce vakit geçirdim, kafa boşaltım.
Şimdi ağaç görmek, kuş cıvıltısı, ufacık bir gölet görüntüsü beni rahatlatıyor, büyük ihtimalle yeşillik benim için kafa boşaltmak ile aynı şeye denk geliyor,

sehirlere hayran olanlar da var. mimari dokusu ruya gibi olan sehirler vardir oturur saatlerce bakarsin. istanbul'da var boyle yerler.

onun disinda agaclar gecmisten bu yana cekici olmuslardir. sehirler, nehirler cevresine kurulmustur ki o sulardan faydalanilabilinsin. deniz kenarlarina kurulmustur ki ticaret yapilabilsin. agac altlarinda dinlenilmistir ki ferahlik gelsin. butun bu pozitif yanlar edebiyata, kulaktan kulaga sozlere, aska, her seye de yansiyor hali ile.

çünkü senin deden olacak homo erectus, sabah mağarasından çıkınca kendini derelere ormanlara atıyordu.

beton binalar henüz evrimsel kodlarına işlenmediği için seratonin salgılanmaması normal.

Çünkü ağaçlar, dereler, yeşil güzel, otoban ise gürültülü ve çirkin ve daha önce de söylendiği gibi işe yetişme, trafik vs gibi zamanları hatırlatıyor, ben güzel binalara bakmaktan da keyif alıyorum ayrıca, sıralı olmuyor pek ama. Yakından örnek vermek gerekirse Büyükada'daki güzel evleri izlemek de bir keyif.

trafiğin kirliliği, yoğunluğu rahatsız edici tabii.

ama orman, dağ manzarasının bizi rahatlatması bir açıdan kültürel bir olay. bu konu araştırmamın parçası olduğu için biliyorum.
mesela 150-200 yıl öncesine kadar vahşi doğayı keşfetmek, ormana gitmek, dağ tırmanmak gibi şeyler insanlarda hoş düşünceler uyandırmazdı, tam tersine bilinmezlik ve korkuyu çağrıştırırdı. bunun izleri özellikle edebiyat ve sanatta çok açık.

dünya endüstriyelleştikçe, insanların dünyaya 'hükmettiği' algısı yaygınlaştıkça, şehirleşmeyle insan ve doğa arasındaki mesafe arttıkça, doğaya dönme düşüncesi daha keyifli algılanır olmuş. tabii bunda teknoloji ve bilimin ilerlemesiyle daha fazla şey bilmemizin etkisi de var.

Ben de siddetle merak ediyorum bu konuyu. Bana sorarsan insanlar olarak belli estetik, guzellik algilama algoritmamiz var. Herkesinki ayni degil ama ortak noktalar var. İste guzel dedigimiz manzaralarda gordugumuz renkler desenler sekiller bu algoritmaya uyuyor diye dusunuyorum. Bu soruya sal diye net bir cevap verilmesi zor tabi. Mesele "insan yapisi degilya iste ondan guzel geliyor" gibi basit degil. Soyut tablolar mesela, manzara degil, insan degil, hayvan degil, bina degil, tanimlanabilir bir sey değil ama bakinca hayran kaliyorsun. Bu sanatcilar bilerek ya da bilmeyerek bu algoritmaya uuduruyorlar goruntuyu.

Biri allah yapısı diğeri kul yapısı da ondan :)

ona bakmaktan da keyif alanlar var.

çünkü hayvanız biz. pisliği biriktiren beton bloklarda değil kendi kendini temizleyen yeşil alanlarda daha sağlıklı yaşıyoruz.

Hangi sehirdesin

kazdağları, çanakkale, mudanya, antalya, izmir

kayak seversen kayaga git

600-650 ile saraybosna zor olmaz mı?
tl mi euro mu?

aha ben de ankara'da yaşıyom. o zaman sen çanakkale yap bi ben de şu an oradayım boğazı var havası sıcak doğa var gezersin boğaza karşı 50 kuruşa çay içersin falan güzeldir.

Dalyan geçiyo benim aklımdan bu aralar ama sakinlik arıyorsan tabi, sıkıcı da bulunabilir

cunda'ya falan gideceğim galiba. antalya'da ultra herşey dahil bi'yığın otel var, rixos dahil. lakin otelde ne yapayım bu havada sürekli oturup. cunda kafa dinlemek, temiz hava... evet sanırım cunda en iyi seçenek :)

biri izmir demiş. izmir'e gelme. ne yapacaksın izmir'de.

şöyle şehir stresinden uzak, doğa ile iç içe bir yere gidebilirsin. karadeniz diyeceğim ama orası da çok soğuk olur o mevsimde. güneye git ama doğal yerleri keşfet.

cunda biraz soguk olur ve pek dışarıda oturamazsın şimdilik.

Şubatın ilk hafta saraybosnaya bilet aldım ben.

gidiş geliş: adam başı 99€
otel: 4 gece 270 TL

antalya soğuk olacak şubatda deniyor, eğer güneş hayalin varsa vazgeçebilirsin istersen.

İstiklal'de Aznavur Pasajı'nda güzel deri sırt antaları görmüştüm daha önce ama son zamanlarda hiç bakmadım hala var mıdır bilmiyorum.

şişhanede galataya inen yokuş üzerinde deri çantacılar var hep

Ben duşta fırçalıyorum, dolayısıyla bir şey yemeden fırçalamış oluyorum evet.

Önceden diş eti problemim olduğu için sabahları ağzımda kötü bir tat ile uyanıyordum ve kalkınca fırçalıyordum ama problemimi giderdiğimden beri kahvaltı sonrası fırçalıyorum.

Sabah altıda uyanıp, fircalayip tekrar yatıyorum midem yüzünden kotu bi tat oluyor ağzımda.

kahvaltidan sonra fircalamak daha iyi. kahvaltida yediklerin de temizlenmis olur boylece. neden once fircalayasin ki?

@onexey kafa mı buldun yoksa ciddi misin.anlayamadım valla.
@bohr atom modeli gece ağızda oluşan bakteri falan mı ne oluşuyor zaten kötü kokmasına onlar sebep oluyor.bişey yiyip içtiğin zaman onlar mideye gidiyormuş.ondan sordum.

ben de genelde duşta fırçalıyorum. kalkar kalkmaz duş aldığımdan yemek yemeden fırçalamış oluyorum. duş almadığımda da kahvaltı yaparsam eğer ondan sonraya kalıyor.

@iste o kavunici balik duşta diş fırçalamak hiç duymamıştım valla

Yoo gayet ciddiyim. Duşta suyun altında bekleyip uykumu açmayı seviyorum, o zamanı da diş fırçalamak için kullanıyorum. Hem de böylece uzun uzun fırçalamış oluyorum. Canım sıkılmıyor diş fırçalarken.

ofise gidene kadar birşey yiyip içmiyorum zaten. uyanıp, sigara içip, dişi fırçalıyorum.

hafta içi kalkınca direk fırçalarım. (kahvaltı iş yerinde)
haftasonu kahvaltıdan sonra.

Merhabalar, gece boyunca tükürük akışımız yavaşladığı ve gün içinde olduğu gibi tükürük dişlerimizi ve dokuları yıkayamadığı için, ayrıca gece oluşan geniz akıntısı vs sebebiyle ağızda bir çok bakteri ve mikro organizma birikir. Sağlıklı olanı kalktıktan sonra dişlerimizi fırçalamaktır. Kahvaltıdan sonra günlük kullanılabilen alkolsüz (tercihen de fluorürlü) bir ağız gargarası ile çalkalamak tercih edilebilir. Kahvaltıdan (veya herhangi bir öğünden) sonra dişlerinizi direkt fırçalayacaksanız tercihen en az 30 dakika geçmiş olmasına dikkat edin, yediklerinizden kaynaklı oluşan ağız asitleri nötrlenmeden dişlerinizi fırçaladığınızda diş minenize uzun dönemde zarar verebilirsiniz. Dişlerinize zarar vermeden fırçalamak için:
onurozturk.com
yazısını okuyabilirsiniz.

@dronurozturk çok teşekkürler cevabınız için

Feneryolu sabit pazarın girişinde bu tip giyilmeyen kıyafetlerin ve kullanılmayan eşyaların bırakıldığı bir dolap görmüştüm, sanırım Kadıköy Belediyesi organize ediyor, o şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilir.

bence buradan, öğrencilere gitsin, daha iyi.

doktora gitmek gerekir bence. çünkü takıntı ve kaygı gibi durumları olabilir kişinin.

Basak burcu dogmamak lazim

fıtrat böyle, ölünce kurtulurum diye umut ediyorum.

@neira +1

ayrıca bu düşüncenin sürekli hayal kırıklığı yaratacağını aklına getirirsen belki vazgeçebilirsin.

her olayın altında bir bit yeniği aramak, her şeyde niye böyle oldu demek.. kendimden nefret ediyorum bazen.

doktora gitmen gerekiyor. her olayda niye böyle oldu diye düşünmek, bit yeniği aramak falan bunlar seni bunaltır. bak paranoyak olmuşsun resmen. doktora gidersen kendini çok daha iyi hissedersin. sürekli düşünmek hasta eder insanı, hatta fiziksel hastalıklar bile çıkartır.

birkaç kere düşünmeden karar al, eglenceli gelirse alışırsın.

doktora git. sana minik bi hap verecek. onu içtikten sonra çok fazla sallamamaya başlıcaksın :)

meşguliyetler artınca fazla düşünecek zaman kalmıyor. boş bırakmaman lazım kendini.

bir de olumluya çevirmen lazım. bu nasıl olacak? şimdi sence kötü bir özellik ya bu, peki hiç mi iyi tarafı yok, hiç mi faydasını görmedin, bir düşün bakalım? o alanlara kanalize et bu huyunu. ne bileyim iş olur, okul olur. yapısal özelliklerimizi doğru yerlerde kullanmamız gerekli.
ya da hiç mi törpülenemez? bunları düşün.
kendini tanı ve sev.

Yaratılış, çok fazla yapabileceğin bir şey yok. En güzeli mümkün mertebe kendini meşgul edeceksin, sürekli yaptığın ya da yapacağın işlerin olmalı. Çok fazla yalnız takılma, hem kafanı hem de vücudunu sürekli aktif tut. Yatağa uykun çok gelmeden yatma. Türkçe müzik çok fazla dinleme.

Çok da sakıncalı bir durum değil bence, kontrol edilebilecek şartları hesaba katarak hareket etmeni sağlar, ama kontrol edemediklerin konusunda rahat olmak lazım. O kadar ince düşünmekten belki zamanla durumun sakıncalarıyla karşılaştıktan sonra yani tecrübe ile kurtulunabilir belki.

Semti bilmiyorum ama herhangi bir metro istasyonuna yakinsa ulasim sorunu olmaz.

1 ve 8 arasındaki arrondissementlar daha iyidir

Ben Paris'e gitmeden internette tesadüfen karşılaştığım bir blog yazısından faydalanmıştım, 3 günlük bir gezi için çok faydalı olmuştu. cafelontano.com

Anadolu yakasında Özgürlük Parkı, Fenerbahçe Parkı ve Kalamış Parkı var ilk aklıma gelen, Bebek Parkı'nda da bir köpek parkı gördüm sanırım ama aktif kullanılıyor mu bilmiyorum, Caddebostan Dalyan arası sahilde sabahları bir grup insan ve tasmasız köpeği bir arada görüyorum Göztepe'ye yakın bir konumda ama kapalı ya da çevrelenmiş bir alan değil, köpeğinizin kaçma ihtimali varsa uygun değil yani.

kopeginizi daha once hic tasmasiz birakmadiysaniz tavsiyem once 7 metrelik kordonlardan alip biraz alistirma yapin. mumkunse bir de aliexpress'ten filan gps'li takip cihazi alip takin.

Oturduğunuz bölgede etrafı telle çevrili bir basket sahası falan varsa oraya götürebilirsiniz.
öyle yerlere genelde başka insanlar da getiriyor köpeklerini, hepsini içeri doldurup tasmalarını açıyorlar.
ama gündüz çocuklar top oynadığı için akşamları götürmeniz lazım.

The One with the Embryos en eğlenceli friends bölümlerinden biridir, 4. Sezon.

şimdi oralar karışık, sadece birkaç bölüm de atlasanız yetebilir, örneğin 3x18 the one with the hypnosis tape'e geçin, oralar bi geyik gider, 3x19u atlayın duygusala bağlar, 3x20 baya geyik, 3x21, 3x23 bunlar izlenebilir.

4. sezonda chandlerın bir hazin aşk hikayeleri oluyor.

5. sezon chandler&monica sezonu, buradaki goygoy bölümler dee, 5x8, 5x9, 5x13, 5x19, 5x21 olabilir.

the one where rachel smokes
the one with unagi
the one with ross' sandwich
the one where phoebe runs
the one with ross' teeth
the one with the apothecary table

friends izleyesim geldi yeni baştan.

5. sezon sonrası denmiş pardon... 6. sezon sonlarını izlememelisin o zaman.
6x7 6x8 olabilir

7x6

5×14. düşünür düşünür gülerim.

5x14 e katılıyorum, en güldüğüm bölümlerden biridir ama biraz aşk meşk var onda.

10x14 "The One Where Joey Speaks French"

9x2 "The One Where Emma Cries" (özellikle Ross'un yumruk kısmı falan efsaneydi)

6x17 "The One with Unagi" bu da efsanedir benim için

Tesekkurler gencler. Chandlerin monicaya evlenme teklifi ettigi sahnede yine o donem bende derinn yaralar birakn bir adet ayrilik yasadigim biraz da aldigim overdoze alkolun etkisiyle gecenin bi yarisi sabaha karsi okuz gibi aglamis adamim. O yuzden ne kaa az ask o kaa cok goygoy tandansli bolumler lazim

8.sezondan devam et.
telefona not bile almıştım bozukken 8.sezonu aç izle diye.
sesli güldürür.

5.sezon 14.bölüm. İzlediğim en komik friends bölümü ilan ediyorum.

@avifa 8deki muhabbetler neydi

genele hitap eden şeyler friends, hmym filan entelektüel bir aktivite gördüklerini hiç sanmıyorum, dalga sebebi budur.

Nate boş şeylere takılan boş bir insan mıydı sence? Buna göre karar ver.

Zeki insanlar da genele hitap eden şeyleri izleyebilirler. Burada önemli olan bunun Lisa'ya batıyor oluşu. Lisa kötü.

Edit: Hem Seinfeld, Curb Your Enthusiasm, Louie gibi dizileri seviyorum hem de Friends'i. Ne olacak şimdi? :)

Edit 2: Aşağıda bir arkadaş "lisa'nın nate'i bu sebeple aşağılaması, dizinin vermek istediği düşüncenin de bu olduğu anlamına gelmiyor." demiş. Ben de onun gibi düşünüyorum.

seinfeld seven friends sevenden daha enteldir daha kaliteli insandır her zaman

mesela seinfeld için aynı tepkiyi göremezsin, ki genelde seinfeld hayranlarının yaptığı bir olay bu sanırım. haklılar da biraz sanki ama iki dizi de ayrı kulvardalar tabii. kendi tarzında iyi bir dizi işte ancak o tarzın kendisi küçümseniyor biraz da :)

Diziye göre adam aşağılamak biraz kompleks göstergesi bence. Hani sonuçta friends ikonik ve dizi tarihine adını güzel bir şekilde kazımış, çoğu sitcom için yolu açmış bir dizi. Daha geniş bir kitleye hitap etmesi popüler kültüre tü kaka diyenlerin hedefi haline getiriyor.

Bunu seinfeld izleyen yapıyor daha çok. Ki ikisini de çok severim. Tarzları farklı ama biri diğerinden kötü değil bence.

seinfeld örnegi vermişler de seinfeld, jerry ile larry david'in sonu gelmeyen stand-up dizisidir. friends ise dizidir. karşılaştırma saçma ayrıca friends'i aşağılamak bir insana ne kadar prim kazandırır orası da meçhul.

amerikalılar fanta'yı da alt tabaka meşrubatı olarak görüyor mesela. sırf onlar öyle görüyor diye fanta da mı içmiyah??

seinfeldçi geldi
friends'i arada bir görüyorum tv'de, durur izlerim, tek tük izlemişimdir ve bence eğlenceli bir dizi.

seinfeld çok farklı, aynı dönemde yapılmış bir dizi olduğu halde esprileri hala güncel, hala kahkaha atabiliyorum seinfeld izlerken, ama friends'deki durumlar zaten artık çokça işlenmiş olduğu için o kadar güldürmüyor, en fazla gülümsetiyor.

friends izleyene boş adam muamelesi yapmaksa popüler olan çoğu şeye gösterilen tavırla aynı bence, dizinin kalitesinden bağımsız. seinfeld çok popüler olduğu halde bu şekilde burun kıvrılmayan bir dizi olduğu için biraz istisna konumunda. bunun jerry'nin (kırk yıllık arkadaşımmış gibi oldu böyle deyince ehe) diziyi sündürmemesi, zirvede bırakmasının da etkisi büyük.

frıends'den ben daha bir 90lar havası alıyorum, o da şimdi 25+ olanlar için çocukluğa olan özlemi pekiştiriyor, oradan da bir sempatik yanı var.

lisa'nın nate'i bu sebeple aşağılaması, dizinin vermek istediği düşüncenin de bu olduğu anlamına gelmiyor. hatta bi ara da nate lisa'ya kızmıştı, "ne kadar sterilsin, bu kadar düzgün olmaya çalışma, bu kadar kasma" mealinde. yani bunlar hayatta rastlanılan çeşitli davranışlar, tepkiler. friends elbette genel olarak boş bi dizi fakat bu kötü bi eser olduğu anlamına gelmez.

friends; kurgusuyla, karakterleriyle, oyunculukları ve seyirciye geçirmeyi başardığı samimiyeti ile efsane bir dizidir. tabii ki bir popüler kültür ögesidir aynı zamanda, siz feet under'da eleştirilmesi bundan olabilir. ama her popüler kültür şeysi de "ıyhh çok banal" olmak zorunda değil, audrey hepburn de mesela popüler kültürün ikonik taşlarından biri haline getirildi ama bambaşka ve çok özel bir kadındır.

Lisa bence de kötü, ama kabul etmek lazım öldükten sonra mizah duygusu gelişti, sempatikleşti.

çilek var ama nerede var bilmiyorum. ben haftasonu bir toplantıya katıldım ikram olarak çilek verdiler çok da lezzetliydi..

belki macro center'larda vardır?

Mopaşlarda var, hem de lezzetli.

iki hafta önce bi sepet dağ çileği gördüm. adam ormanda kuşlar ve canlılar yer demeden koparmış satmaya getirmiş.

kadıköyde balıkçıların oralarda bir manavda görmüştüm bir iki hafta önce.

Var, havuzun oradaki köşedeki markette (özvariş mi ne) bulabilirsiniz.

1lt dikmen? şu an fiyat/performans en iyi o 17,9 TL

buzbağ öküzgözü-boğazkere

canım çekti fena. afiyet olsun :)

Frontera merlot tavsiye ederim.

(bkz: tılsım)

Migros diil ama Carrefour'da indirim vardı, Terra Kalecik Karası 26tl, tavsiye ederim.

Villa doluca neo. Migroslarda indirimdeyken 17 tele indirimsiz hali 26 27 falan.

güzelmarmara

carrefourda satılan sava yı tavsiye ederim

Buzbağ klasik. diğerlerini bedava verseler de gider Buzbağ alırım.

istiklalde yürüyüş belki bi kafede kahvaltı yda kahve
ardından galata kulesi
yokuş aşşağı karaköye ordan köprüden balık tutanları seyrederek mısır çarşısına
orayı gezip alış verişfalan yapıp tramvay ile yukarı Ayasaofya, sultanahmet, yerebatan sarnıcı gezmece.
ama tek başına sıkıcı olabilir...

Boğaz turu ve Sultanahmet gibi klasik yerler dışında vapurla Haliç gezisi önerebilirim, Eminönü ve Karaköy'den Eyüp'e giden vapurlar var, Haliç boyunca bir kaç iskeleye uğruyor, Hasköy'de inerek Rahmi Koç Müzesi'ni ziyaret edebilirsiniz, Balat'ı görmek isteyebilirsiniz belki (sümüklü çocuk ve çamaşır asan, halı yıkayan teyze fotoğrafı ekebilirsiniz) Eyüp'ten Teleferikle Pierre Loti'ye çıkabilirsiniz.

süleymaniye tarafındaki mimar sinana gidin o manzarada bi çay için mümkünse:)

vapur ile üsküdar'a geçin. sola doğru yürüyün. fetihpaşa korusu'na çıkın. sosyal tesislerde yemek de aparatifler de çok ucuz. boğaz manzarası falan.

haftasonu öğleden sonra kalabalık oluyor haberiniz olsun. erken gidin.

pierre loti'ye çıkın diyeceğim ama pek bir numarası yok. netten bir bakın öyle karar verin. çıkacaksanız teleferiğe binersiniz.

akşam yemeği için güzel nereleri önerirsiniz yine avrupa yakasında?

Hamdi Restoran' a gidin bence.
İstanbul' da üç gün boş olmayı da fena kıskandım.

eyup mezarligini tirmanip pierre loti'de kahve icin derim.

Arkeoloji Müzesi.

edirnekapinin orada kariye muzesi.
muze cevresinin mahalle olcekli gezimi.
muze yanindaki asitane'de aksam yemegi.

aksam yemegi icin bir diger onerim floryada beyti lokantasidir.

pazar günü avrasya koşusu var köprü trafiğe kapalı olcak karşıya geçerseniz de vapurla filan geçin bu durumda.

Bugün istiklalden galataya yürüyüp oradan Karaköy iskeleden Kadıköy e geçtik. Eski bir arkadasımı gördüm. Simde Taksim'de otele geri donduk. Fakat burası ne hale gelmiş. Inanın otele korkarak yürüyorum. Olabildiğince taksimden uzak durmak gerekli gibi. Yarın nereye gitmeliyim hala bir fikrim yok. Arkeoloji Müzesi'ni daha önce gezmiştim. Nişantaşı'na falan mi gitsem?

Kapadokya kacamak degil maceradir bildigin rahat edemezsiniz. Aklima bir yer gelirse editlerim

Soğuk olur ama kaçamak deyince aklıma Polonzeköy geldi.

want2die adamını bulursan 50 liraya biniyosun, bizim arkadaşlar şeyetti ordan biliyom. rehber çocuk kankiymiş şirketlerden biriyle, ayarlayıvermiş.

denizli-pamukkale. orada termalli oteller falan da var. bu zamanlar boş olur, ucuz olur.

@namus ninjası o bölgede çalışıyor- yaşıyorum aslında. biraz daha farklı arayışlar içerisindeyim.

Bence Kapadokya çok uygun, evet elbette sıcak değil ama geçen sene ocak ayında gittim, termal içliklerle ( pek romantik bir görüntü oluşturmuyor içlikleri giymek) çok üşümeden rahat geçti, mistik havası kaçamak için çok uygun bence, özellikle mağara odalarda kalmanızı tavsiye ederim.

biz bolu tarafına niyetlendik öyle

yılbaşında çeşme alaçatı tarafları eğlenceli oluyor. kapadokya bu sene benim de aklımda var iki sene önce şubatta mı ne gitmiştim şansıma nevşehire gelene kadar yağmur çamurdu ürgüpe girdim güneş açtı gidene kadar da kapamadı. havayı takip edin derim.

Vize sürem dolmamış oluyor, kalış sürem bitmiş oluyor, bu detayı yazmamışım, süre dolmadan tekrar alınabiliyor mu?

alamıyor olmanız lazım, daha önce bir arkadaşımın başına gelmişti.

ocak ayında barselona soğuk ve yağışlı olur.

bir de size önerim grupfoniden almak yerine kendi uçak biletinizi ve otel rezervasyonunuzu kendiniz yaptırmanız yönünde. şimdi onlar size sigorta parası, müze parası, yemek parası altında bol bol geçirip o parayı çıkartacaklar. onun yerine booking ya da airbnb gibi sitelerden yer ayırtıp, thy, pegasus vb sitelerden uygun bilet kollamanız. thy 7 marttan sonra indirimli uçuşlara başlıyor. kendiniz yaparsanız orada ödeyeceğinizden daha ucuza bile getirebilirsiniz.

Teşekkür ederim cevap için, tur fiyatı o kadar uygun ki dediğiniz gibi yapınca daha ucuza mal etmek nerdeyse imkansız, hostelde kalmadıkça ya da couchsurfing yapmadıkça.

Gecen sene subat ortasinda gitmistim cok iyiydi hava tam gezmelikti. Zaten yazin gezmek daha zor oluyor hava les gibi sicak.

müsait olma zamanınızı bilmiyorum ama eylül sonu bayramlarına denk gelirseniz çok eğlenceli şenlik ve festivalleri oluyor. ama müzeleri filan gezilecek durumda olmuyor.
güzel şehirlerin her mevsimi güzeldir. şubatta giderseniz müzelere çok daha rahat girebilirsiniz. daha eğlenceli de olabilir.

Tur kampanyası ucuzsa dikkat edin. Genelde turlar Barselona diye allahın unuttuğu kasabaların 3 yıldızlı otellerine götürüyorlar. Ocak ayında barselona'da hava istanbul'un karsız hali gibi olur. Ama 6 ocaktaki 3 kral günü haricinde bir atraksiyon yoktur.

@cupid of hatred 4 Yıldızlı Catalonia Verdi vb. Hotel olarak geçiyor otel bilgisi, normalde merkeze uzak otel hiç tercih etmem ama Amsterdam'a yine böyle ucuz bir turla gitmiştik, otel de şehre uzaktı fakat zorluk yaratmamıştı, bu otelin yeri Sabadell olarak geçiyor, ulaşım kolay mıdır bu bahsi geçen yerden merkeze?

la rambla'ya çok uzak orası, bence kalınmaz. arabayla 27 km gösteriyor ama metro-otobüsle 1 saat 15 dk falan yazıyor la rambla'ya.

@contavolta bu durumda çok anlamsızmış, bir sürü havayolunun kampanyası oluyo, merkezde ev de kiralanır, kendimiz gitmek bu kadar olmasa da hem ekonomik, hem de güzel olur, teşekkürler bilgiler için.

Sedef diğer adalar gibi halka açık değil, özel mülk, üzerinde ada sahibi ailenin izin verdiği kişilerin evleri var, bu yüzden de sosyal bir ada değil kendi içinde kapalı
Gitmene değmez

@günaha davet İstanbul'dan kalkan bir motorla Adalar Forumu için gitmiştik, belki Sivriada'yı onun romantikliğiyle beğenmişimdir:)

24 saat çalışıyorlar, 7.5 lira

Kadıköy'ü bilmiyorum ama Bostancı dolmuşları sabaha kadar çalışıyor, en son 7 tl idi ücreti, Kadıköy de o civarlardadır.

Kadıköy'e 5,5 ödedim üç gün önce. Belki 7,5 lira Bostancı'dır.

taksim kadıköy 5,5 tl , bostancı 7,5 tl. 7/24 çalışır.

Dis hekimi degilim ama kesinlikle duzenli olarak dis ipi kullanman gerek. Dis tasi icin cozum bu sonrasinda da gargara yap. Dis arasi fircasi da ip kadar etkiliyse baska bi cozumum yok maalesef.

Günde 3-4 fırçalama zararlı değil mi?

Fırçanızın üzerinde extra soft yazıyo mu?

Macunu pirinç tanesinden daha büyük mü koyuyosunuz?

O dişetleri biraz isyanlarda gibime geldi.

@compadrito Fırça doktorun önerdiği fırça, fırçalama sayısı da aynen. Diş etlerim isyandaydı, diş eti çekilmem de var zaten ama tedavi sonrası durumun çok iyi olduğu söyleniyordu,eskiye mi dönüyor diye korktum öyle görünce:(

parodontax denedin mi?

ben de paradontax diyecektim. tadı o bilindik mentollü diş macunu tadından çok farklı. bir dene, belki seversin.

misvak olabilir. tabii tamamen farklı bir konsept ama internetten bak nasıl kullanıldığına falan cazip gelebilir

Şurada (git: www.zehirsizev.com ) hem diş macununun zararlarından bahsetmiş hem de basit bir alternatif, ev yapımı tarif vermiş.

parodontax + 1

tadi ilk basta igrenc gelecek ama sonra alisacaksin, senin de hosuna gidecek.

yok

Diş hekimi bir akrabam önemli olanın fırçalamak olduğunu, macun kullanmanın bir etkisi olmadığını söylerdi.

karbonat

Misvak

yeni nesil tükenmişlik sendromu bu.


benim de beynim yandı yahu bu okuldan izmirdeyim delirmek üzereyim hiçbişi istediğim gibi gitmiyo. falan falan.

geçer heralde geçmezse soğuk su içeriz

günümüzde psikoloğa giden her 10 insandan 9'una panik atak tanısı koyarlar zaten. o yüzden depresyona mı girdim acaba diye düşünmektense iyi düşünmeye çalışın iyi olsun.

Bence yasadigimiz kosullardan dolayi boyle hissetmek normal. Ozellikle son zamanlarda turkiyede gorduklerimiz gelecege yonelik umuda yasama sevincine ket vurdu. Insanlar desen bi acayip.

Senin ilacın bu bence, olmasa da tatile çık sık sık..

galeri.haberturk.com

@redeath bu haberi ben de okumuştum ve kendilerini sıklıkla düşünüyorum ama öyle bir hayat istediğimden de hiç emin diilim.

İstanbulda hayat gerçekten zor, adalara şileye ağvaya falan pikniğe, ormanlara yürüyüşe gitmek lazım..

Doktorlara ilaçlara inanmıyorum ben, en iyi ilaç doğal terapi ;) (fazla da abartmadan)

en son arkadaşımın bir projesinden faydalanarak izlediğim filmleri listeye alıyordum 9'bine yaklaşmıştı, site kapanalı bir sene oluyor, 10'e yaklaşmışımdır.

Sadece gecen sene 320 gibi bi sayida izledim 1500 2000i gecer diye dusunuyorum fm oynadigim sure dahi 3600 saat falan olduguny dusunursem 2 saat ortalamadan 4000 5000 saat film izlemisimdir rahat

10000 tane izleyen kaç yaşında yuh günde bir filmden 30 sene

çok sağlam 143 film. çerez filmleri, arasıra tv'de izlediğimiz yeşilçamları falan da sayarsak 300 civarı eder.

turk filmleri dahil 1500.

çocukluğumda televizyonda izlediğim abuk subuk filmleri de eklersek taş çatlasa 200'dür sanırım. hiç aram yok filmle diziyle :/

son 3-4 yıldır film delisi oldum. imdb watchlist'e izlediğim filmlerin kaydını tutuyorum. 5 haziran 2012'den beri 384 film izlemişim. o tarihten öncekileri de sayarsam 1000'e yaklaşmıştır herhalde.

imdb'den çeteresini tuttuğum izlemiş olduğum 490 film mevcut. ama bu sayı çocukken izlenen türk filmleri ya da arada tv'de denk gelen ilgi çekici "tv8" tarzı filmleri kapsamıyor.

2000 den fazladır

imdbde izledim diye işaretlediğim 500e yakın film var. bunun dışında bilgisayardan izlediğim dizileri toplayınca toplam harcadığım süre 90 gün falan ediyor ne gereksiz bir insanım lan

Toplam kaçtır bilemem ama 2012'den bu yana sinemada seyrettiğim filmlerin kaydını tutuyorum, toplam 214 film izlemişim.

Ben de imdb de watchlistte kaydını tutuyorum şuan 310 falan..

1538

www.filimadami.com

eklemediklerim de vardır illaki

@partizan, 33 yaşındayım, günde 3 filmden hesapla, bu filmlere tv'den izlediklerim, türk filmleri falan dahil, çocukluğumda izlediğimi hatırladığım filmler, birde ikinci özel kanal açıldğında izlediğim hint filmleri vardı isimlerini hatırlamıyorum tabii onlar bu rakama dahil değil.

facts:

*kadın size yardım etmiş
*siz sormadan durumu söylememiş
*ev kadının ustune. gitme olasılığı yok.
*senet yaparız demiş
----------------------------------------------

Bu factler ışığında dediğin gibi 500 600 verirdim, senet yaparmıydım bilmiorum, siz yapın ama.

Para gidersede başımın gözümün sadakası olsun derdim. bir lösemililer vakfına bagıslamıs gibi hissederdim.

bence ver gitsin, dediğin gibi 500 lira sizi o kadar üzmeyecekse o para için senet yapıp insanların gururu ile oynamaya gerek yok. sadece ne zaman geri ödeme olacağını kesin konuşun ki sonra siz sürekli istemek zorunda kalmayın.

stent işi ilaçsız ise bedava ama ilaçlı ise çok pahalı olabiliyor.

Vermeye karar verirseniz senetsiz verin.

ya verme yada senetsiz ver öyle şey olmaz ama kirayı eğer bunlara ödüyorsanız anlaşma yapın kira parası olarak vermiş olun

senetsiz 500 ver insanlık ölmemiş olsun, ödemez ise de o seneki sadakaya say...

kadının kendi evi zaten bir yere gittiği yok, önce eve çağır bir çay demle oturun, geçmiş olsun de, ayrıntıları öğren, oğlu kaç yaşında çalışıyor mu falan öyle günlük sohbet şeklinde, sonra da senet falan düzenlemeyin bence de, hem ayıp olur, yanlız verirken parayı söyle böyle böyle benim de durumum belli, ödemelerim var, maaşınızı aldığınız gün öderseniz çok sevinirim yoksa ben de zor durumda kalırım de. parayı alıp miami ye kaçacak hali yok, elden vermek yerine banka hesabına göndermeyi tercih edebilirsin, en azından vay ben almadım öyle bir para muhabbeti olmaz.

senetsiz ver.

senet, banka vs. düşünmen yerine hiç verme daha iyi... daha destur 10 gün olmuş.

verin, senet de yapmayın. 500 tl için ayıptır.

ha oldu da geri alamazsanız parayı, senetsiz verin diyen ben ve diğer duyurucu arkadaşlara paylaştırın bu parayı ben üstüme düşen kısmı ödemeye razıyım :)

işin içine senet girerse o komşuluk olmaz.

senetle vereceğine hiç verme +1

geri dönmemesi durumunda sizi iflasa sürüklemeyecek bir miktarı senetsiz verin. paranız olmak zorunda değil ya?

Erkek arkadasim 1000 verelim diyor, ona ne diyorsunuz peki? Ben de senet olayina gerilirim zaten. 1000 cok mu, zaten öğrenci adamiz bizden o kadar bekler mi?

kıyamam ya, emekli maaşını bekliyordur tabi o :( senetsiz verin. o kadın da geri verir o parayı emin olun. vermezse bölüşmeye razıım ben de :)

tam olarak ne kadar lazımmış ki, öğrenip ona göre bir oranda verebilirsiniz, sizden o kadar beklediğini sanmıyorum.

Sizden o kadar beklemiyordur. Borç yiyen kesesinden yer. Şimdilik 500 lira verip "daha fazla bişey lazım olursa size söylemelerini" rica edin. Toparlayamazlarsa önümüzdeki ay da yardımcı olursunuz.

bence senet yapın. bu işin ayıbı yok, koskoca kadın, öğrenci halinle senden para istiyorsa, senin de bu verdiğin parayı geri alacağını garantileme hakkın olmalı.

evin kadının üstüne olmasına falan güvenme. kendi gözlerinle tapuyu görmediysen yalan olma ihtimali de var yada senin henüz bilmediğin bir taşınma, bir oğlunun vs.sinin gelmesi planı da olabilir.

kibarlığı falan bir kenara bırak, 1 haftadır tanıdığın bir insana kayıtsız şartsız güvenme zorunluluğun da, güvenin boşa çıkarılırsa "sadaka verdim" diye kendini kandırmana da gerek yok.

500-700 TL arası verin, senetsiz olsun.
(Bir arkadaşın dediği gibi de sohbet şeklinde tüm detayları sorup öğrenebilirsiniz de...miktar, durum, vsvs. gibi)
Sadece tam geri verilme tarihini net belirtin ve kendi ödemeleriniz olduğunu da bildirin uygun bir dille.
Insanlık ölmedi...Gayet iyi yapıyorsunuz.
Not: Zaten kendi evlerinde oturan ve bir yere gitmesi imkansız insanlar sonuç olarak. Umarım iyiliği yaptığınız şekilde de konusu kapanır. Olumsuz bakmıyorum, kapı komşunuz sizin yüzünüze bakacak çünkü.
Eğer alamazsanız ben de "Senetsiz" Tayfası gibi payıma düşeni veririm.:)