Evet. Dövdüm.

Bi kadın tarafından uğradım. Üzerine yürümediğim halde 3 tane yalancı şahit tutarak, ona saldırdığım iftirasını attı.

Erkek olsaydı döverdim.

Allah'a havale ettim kendisini.

Bana iftirayı atan kişi kardeşim gibi büyüdüğüm dostumdu. Çocuktuk, yaş 17. olmadığım ortamda demediğim lafı çarpıtarak kötü niyetliymişim gibi söylemiş, anlattığı kişi de büyük bir teyze, inanmamış o öyle demez deyip beni aradı, iftiracı da yanındayken yüzleştirmek için. Bana böyle böyle mi konuştun deyince ben şok geçirdim ve gerçeği anlattım, aynen yanındakine aktardı ve ben çok üzüldüğümü de söyledim. Sonra bir süre kendisiyle görüşmedim, suratıma bakamadı. Sonra aramızdaki akraba bağından ötürü görüşsem de asla bir daha güvenmedim. İnsanlığa dair aldığım ilk yaraydı.

Uğramadım.

Uğradım. Hikaye acayip karmaşık, yazsam anında dizisini çekerler 700 bölüm, Bihter'le Behlül'e rakip olur ama kıyamam size şimdi detaya girmeyeceğim.
Özetle çok gereksiz yere bir iftiraya uğradım, çok yakın olduğumu sandığım arkadaşım da inandı buna, "bana bak, benim hakkımda X'e böyle böyle demişsin. Git doğruyu söyle ona, senin yüzünden 5yıllık dostumla aram açıldı" diye yapıştı yakama. Ne kadar ben hiçbir şey demedim diye anlatsam da inanmadı, hatta anlatmama izin bile vermedi beni hiç dinlemedi, ben de sinirlendim "madem onca yıllık arkadaşındı neden senin yerine daha 5 aydır tanıdığı benim lafımı dinledi? Dinlemeseydi. Bana ne" dedim. Yapmadığım şeyi üstlendim, yakın arkadaşımı kaybettim ama konu kapandı en azından. Bundan 6-7 sene sonra o yakın arkadaşımın kafası çalıştı ve özür diledi benden, "haklısın, sen ne demiş olursan ol, onun seni dinlememesi gerekirdi. Ben seni affediyorum, sen de beni affet, arkamızda kalsın bu olaylar" dedi. Ben yine açıklamaya çalıştım ama yine dinlemedi. Sahi bu karı beni niye hiç dinlemiyor ya?! Neyse şimdi arkadaşlığımız güzel gidiyor.

Özetin özeti: iftiraya inanan hıyar varsa buyursun inansın. Bir iki kere denerim kendimi anlatmayı, o da karşımdaki benim için gerçekten önemli birisi ise, sonrasında da bırakırım kim neye inanmak istiyorsa inansın.

evet. kanser olan ablam babamla kavga ederken aralarına geçip çubuk gibi durduğum halde takip eden bayramda aile toplaştığında bu piç beni dövdü diye vücudundan rastgele morluklar göstermişti. geberdi gitti çirkef karı.

Evet oldu. Çok büyük bir şey değil. Seneler önce lise bitişi üniversite başlangıcı sırasında babamın restaurant'ında ayak işleri falan yaparken o semtin genç ortamında bulunmaya başlamıştım. Oradan bir kızla flörtleşiyordum. Adı da Alangoya'ydı. Kız kardeşinin de adı Almula idi sanırım. Bu adları ilk duyduğum kişilerdi. Neyse bariz flörtleşme tam elle tutulur bir noktaya gelecekken bir baktım kız ortadan yok oldu. O zamanların ghosting'ine maruz kaldım. Sonradan öğrendim ki, arkadaş grubundan kılkuyruk tipli bir oğlan (o zamanların meriç'i) Alangoya hakkında saygısız şeyler söylediğimi söylemiş Alangoya'ya. İşin ilginci bunu duyduğum kişi de meriç'in kendisi idi. Unutmamışım karaktersizi yıllar geçse de.

eski şirketimde kız bana yazıyordu, benden red cevabı alınca, ben ona yazıyormuşum gibi lanse etmişti :)

bana yazdığı WhatsApp yazışmalarını gösterdim millete acımadan. şirkette ki hayatını bitirdim, ayrıldı gitti sonra.

Bazen arkadaşlarla dışarda yemek yiyince herkesle ayni şeyi aynı miktarda yememe rağmen herkes doyuyor ama ben doymuyorum. Bu durum acayip canımı sıkıyor. Her zaman doymadım da diyemiyorum. Oha Amaranta bizi de ye diyorlar:/

nhl ve nba'i çok seviyorum. playofflar aynı dönemde oynanıyor. bir tanesini takip etmek bile büyük zulümken iki tanesine nasıl vakit ayıracağımı bilmiyorum. 6-7 yıldır NHL'i takip ediyordum, ilk kez ikisini birden aktif olarak takip etmeye çalışacağım. bu zamana kadar ya okul olmazdı ya da iş olmazdı... şimdiyse hem okul, hem iş, hem de üstüne iki organizasyon var.

cidden şu dünyada tutkuyla, it oğlu it bir sapık gibi sevdiğim sayılı şey var. nisan ortasından başlayarak hazirana kadarki süreç bayram benim için. gece 9-10 gibi uyanır, kahvemi içer, board'larda muhabbetlere katılır, play-off ağacını inceler, hayallere dalar, maçımı izler, sabah 8-9 gibi yatağıma giderim...

bu sefer öyle olmayacak galiba. hadi işi internetten yaptığım ve keyfime göre ayarlayabildiğim için masrafımı kısıp "iki ay çalışmıyorum" diyebilir, en azından daha az çalışabilirim ama play-off'lar final dönemiyle de çakışıyor aynı zamanda...

tam olarak kimseye bahsedilemeyecek türden birinci dünya problemi. teşekkür ederim bu duyuru için. bu konuda iç dökmeye ihtiyacım vardı. hep böyle mi kalacağım yoksa 30-35 yaşına gelince durulacak mıyım bilmiyorum ama ben şu an tam "yıllık iznimi nisan ortasında kullanırım, en azından ilk turda evde yatar maç izlerim hehe" kafasındayım... yurtdışı gezmesi, dolaşması vs. hafta sonu tatillerinde ya da diğer tatillerle birleştirebileceğim 1-2 günlük izinlerle de yapılır ama 10-30 nisan arası bana bulaşmayın aga.

hadi şimdi öğrenciyiz yine hallediliyor da ben 8-17 arası çalışırken nasıl izleyeceğim bunları? yemek ye, işe git, yolda vakit geçir vs. robot olsan günde 12 saat zaten sokakta geçecek. pfff.

abd'den nefret ettiğim için (ironiye gel lul, nhl & nba aşığı olup abd'den nefret etmek) orada yaşamayı asla düşünmüyorum ama canım sibiryamda yaşasam iyi olabilirdi. gece 2 sabah 8 arası değil de sabah 5-11 arası takılabilirdim. böyle bi durumda mesela 12-21 arası çalışabileceğim bir iş ideal olurdu. hem işe gider hem de hokey izlerdim misler gibi.

Bazı minibüs ve iett'lerde cam kenarına oturunca pencerenin önündeki çıkıntı dirseğimi rahat koyabileceğim kadar geniş olmuyor, o zaman nalet ediyorum. Hele ki kışın mont vs. olunca hiç sığmıyor, telefonu tutan elim ağrıyor falan; hiç hoş değil...

@Bruce + 1 :D

Telefonumda, silmeye kıyamadığım ama dinlerken sıra kendisine gelince sürekli sonrakine geçtiğim şarkılar var.

Uçakta ben online check-in yapamadan pencere önu ve onlerde olan koltuklar dolmussa resmen hüzünleniyorum, o yolculuk benim için asla iyi olmuyor. Pencere önünde de bir şey yaptigim yok halbuki, uçağa biner binmez uyuyan gruptanim.

kulaklığımın temassızlık yapması

Apple Watch üzerinden evin ışıklarını açma kapatma rengini değiştirme fonksiyonu tamamen rastgele olarak bazen çalışmıyor. mal mal koluma bağırıyorum her Siri ışıkları aç diye. gören olsa salak zanneder.

Kapüşonlu bir kıyafet üstüne mont giyince kapüşon kısmı içerde kalıp rahatsızlık veriyor ya onu dışarı montun üzerine çıkarana kadarki rahatsızlık hissinden nefret ediyorum bununla birlikte bazen onu çıkarmaktan üşenip rahatsız ve mutsuz bir şekilde geziyorum.

@roket adam sana sesli güldüm :D

Aa bi de asıl şeyi unutmuşum aslında bu birinci dünya sorunu değil bu ilkel bi sorun niye hala buna bi çözüm bulunmadı anlamıyorum, duştayken suyun sıcaklığını istediğim gibi ayarlayamamak tam ayarladım sanarken soğuması ya da ısınması. Duş başlığını yerlere çalasım geliyor.

Yükseklik ayarlı ofis koltuğunun kolçakları masanın tam ucuna denk geldiğinde kendimi içeri doğru sokamıyorum, çalışmaya hiç uygun bir ortam değil.

Normalde ayarın sabit olması lazım ama bazen bağcığım çözüldüğünde eğilmek zor geliyor, koltuğu indiriyorum ve bu yüzden ayar bozuluyor. Üzücü.

istanbul denen bu köyün yarısı karadenizli ama çay demlemeyi bilmiyorlar. eğer dışarı da çay içeceksem mutlaka çay demli olsun demek zorundayım. yoksa oraletten hallice çay getiriyor amk lavukları.

oje surmedigim halde tırnağımın kırılması, naylon çoraplarımın kaçması, avmdeki baş döndüren kalabalık, bozuk para üstümü vermeyi geciktiren dolmuş şoförü, akan göz makyajı, kulaklığımdaki temassizlik, eteğimin belinin bol gelmesi, başka bir eteğimi yarın tadilata verecek olmam ama terzi bilmemem (çünkü eteğin renki farklı ona uygun ipe sahip terzi bulmam zor)

Telefondaki S Voice'a Whatsapp'i aç deyince ok diyor ama parmak izi/şifre ile telefon kilidini açmadıkça göstermiyor. E elim ıslak/dolu ki ocağına düşmüşüm S Voice, ne anladım ben senden?

Sabah arabaya binince soğuk oluyor ya lanet olsun bu soğuklara diyorum.

Gotume uygun pantolon yok.
2 senedir 10 taneden fazla pantolon aldim ya toschaklari sikiyor ya bilegin ustundeki kas neyse onu. Ya da acayip bol geliyor.

Allah belasini versin boyle modanin. Dikis makinesi bakiyorum alip kendim dikicem.

galiba hayatta hiçbir şeye uyuz olmuyorum. çok boşvermiş bir insanım galiba.

O sabunluk ve musluk derdi bende de var, beni ne kadar sinirlendirdigine inanmazsin:)

Yolda yururken onumde birinin agir agir yurumesi.

Telefonun şarj yüzdesinin görünmesine sinir oluyorum. %92 %56 gibi rakamlar beni boğuyor. Şarj azalınca düşük güç modunda kendinden açılıyor, gıcık.

Olabilir hocam . Cok-da takılma bence .

Farklı şehirlerde yaşadım bu yaşıma kadar. Şu anda Sakarya'nın bir ilçesinde yaşıyorum.

Tercih meselesi.
:Ne düşünürlerse düşünsün kızlar umursama.

Bir şey düşünmüyorum.

30 artı eksi 5 yaşında hiç sevgilisi olmamış kadınlar üzerine yoğunlaşman lazım. Bu konuda denklik genellikle çok önemli oluyor

Kötü bir şey düşünmem tabi aslında ilk ciddi şeyleri benimle yaşaması hoşuma da gider.

Ekşi Duyuru'nun kadınları bişey düşünmeyebilir ama benden sana bir abi tavsiyesi. Bu durumu diğer kadınlara söyleme hatta hiçkimseye söyleme. Bu durum kadınlar üzerinde negatif etki yapar. Sana iyi bakmazlar.

İnce eleyip sık dokuyorsan yalnız kalmaya mahkumsun.

Hafif bir olumsuz etkisi olurdu sanırım, biraz garipserdim ama daha yakından tanıdıktan sonra gidebilir bu etki kolayca. Yine de şu ''İnce eleyip sık dokuyan bir yapım var.'' cümlesi pek hoşuma gitmedi, aslında bunu aşmaya çalışsan iyi olur. Böyle söyleyen kişiler genelde zor ve egoist kişiler oluyor. Açık olarak söyleme bence bunu yeni tanıştığın bir kadına.

Olumsuz yaklaşırdım. "Bu yaşına kadar kimseyi bulamamışsa vardır bir problemi" diye düşünürdüm. Daha önce sevgilisi olmamış bir insan birçok önyargıyı da beraberinde getiriyor maalesef. Mesela o kişinin aşırı dindar olduğu dolayısıyla da çok kapalı görüşlü olduğu falan gelirdi ilk aklıma.

İnce eleyip sık dokumak ifadesinin anlamı şudur; ömrümün sonuna kadar beraber olmayı istediğim bir insan arıyorum, belki çok hayalperestlik ama beraber yaşlanacağım insan tabir-i caizse...

Karşı cins ile en azından kafa yapısı olarak bir olmak dışında bir beklentim olmuyor.

Şöyle önyargılarım olur: "bu yaşa kadar hiç sevgilisi olmadıysa bir manyaklık vardır, kesin anacıdır bu" veya "ay çok tecrübesizdir, ben bunu parmağımda oynatırım" vb.

Dediğim gibi bunlar önyargı, tanıdıkça bu önyargılar yıkılabilir de.

Aklına gelebilecek en olumsuz profili cizerler kafalarında.
Buradan gelecek bir seyt dusunem, beni etkilemez gibi olumlu yorumlari dikkate alma. Boyle seyleri de kizlara sorma.

@starvo +1

bişiy olmaz, birlikte olduğu erkek sayısı belli olmayan bi kız arkadaşım hiç bir birlikteliği olmamış bir erkekle evlendi mesela. takılma sen bunlara..

Sorundan bağımsız olarak sebeple alakalı bir durum anlatmak istiyorum.

Senin gibi bi arkadaşım vardı. Üniversitedeyken tanışmıştık. Çocuk yakışıklıydı, fiziği de düzgündü iyi bi mesleği vardı muhabbeti de fena değildi. Şimdiye kadar nasıl sevgilisi olmamış çok şaşırıyordum. Sonradan bana hafiften yazmaya başladığını fark ettim. Ben de biraz ilgi gösterdim oluru var gibiydi. Kendisiyle 1 gün yalnız kalıp dolaşmaya çıktığımda sebebini anladım. Beni etkilemek için her şeyi abartarak anlatıyordu, mesela keman muhabbeti mi geçti "aa ben keman kursuna gitmiştim." Kaplumbağadan mı konuştuk "aa bi ara kaplumbağa beslemiştim."

Şimdi bunlar olabilir belki diyeceksin ama o kadar konu konuşuldu ve her şeyi mutlaka hayatının belli bi döneminde yapmıştı. Her konuyla süper bi anısı vardı.

Belli ki beni etkilemek için yalan söylüyordu ve bu beni çok rahatsız etmişti o yüzden bütün iletişimi kesmiştim.

Belki sen de karşındakini etkilemek için bu tarz şeylere başvuruyorsundur.

Soruna gelecek olursam, ben çekinirdim çünkü ilişkisi olmamış insan bi ilişki içine girdiğinde karşısındakine nasıl davranacağını bilemez ve ister istemez ilişkiyi zedeleyebilir. Ya da belli bi zaman sonra daha çok gencim ilk ilişkime kendimi kaptırmayayım kafasına girebilir oysa ki karşısındaki daha sakin bir ilişki arıyordur. Bu sebepten pek sıcak bakmazdım.

kadınlar hiç iyi gözle bakmaz,söyliyim.
ilişki tecrübesi demek özgüvenli ve daha önceden "onaylanmış" demek.
bir kadın bunu duyarsa topuklar.

@pati + 1

Olayın önemine ve aciliyetine göre akışına birakıp yatıyorum.

Masaj yaptiriyorum. Yerse.

atlatamıyorum. akışına bırakıyorum. yapmak "istediğim" hiçbir şey olmuyor o durumda zaten, yapmak zorunda olduğum şeyleri yapıyorum sadece.

müzik dinleyip uplifting yapıyorum çok kısa sürede faydnsını görüyorum.

tabi müziği çok severim orası ayrı. bu kadar kısa sürede ve masrafsız olarak modumu yukarı çeken en basit şey ayrıca.

Ben bunu da doğal bir süreç olarak görüp akışına bırakıyorum. Her daim motive kalabilmek bana çok olası görünmüyor açıkçası. İnsan ara ara şevklenir, ara ara salar. Normali bu bana göre. Arada dinlenmek lazım.

www.youtube.com

@killerbee listedeki ikinci şarkı da buydu :D

Orphaned Land şarkıları.

www.youtube.com

www.youtube.com

47 soul
youtu.be

Yemen blues
youtu.be

Metal istersen Myrath var
youtu.be

led zeppelin
www.youtube.com

Dave Matthews - Don´t drink the water.

Oryantalist sarki denmiyor sark soundu kullananilan sarkilara. "Oryantalist" cok ayri bir sey.

Pentagram-1000 in the eastland
Pentagram- lions in a cage

Bu iki şarkı bana nedense otantik hikayeler canlandırıyor

the chemical brothers - galvanize
youtu.be

hindistan cevizi yagi kullaniyorum. yatmadan once uclarina suruyorum ya da gun icerisinde 1-2 saat tutup yikama seklinde yapiyorum. ince ve cabuk yaglanan ve cok cabuk kirilan saca sahibim, hic yaglanma yapmadi. kiriklarimi onarir gibi oldu ve uclarim misir puskulu gibi gorunmuyor artik. haftada 1 kez yapiyorum.
boyali sac icin uygun olmadigi cunku sac rengini actigi soyleniyor ama ben 1,5 sene once yaptirdigim boyanin uzerine kullaniyorum. dogal rengim zaten acik oldugu icin tam olarak ne derece dogru bilemeyecegim.

daha once yilda 1 ya da 2 kere keratin bakimi yaptirmistim. acikcasi ondan cok daha iyi sonuc aliyorum.

John Frieda sac maskesini banyo yaparken sac kremi gibi kullaniyorum.
Haftada 2 defa yani. Kullanirken de sacimda iki dakika bekliyor, memnunum.

Hayatımda sadece 1 kere saç maskesi yaptım 2 ay önce. Pek bi fark göremediğim için bir daha yapmam herhalde. Ama belki sizde işe yarayabilir.
Yumurta sarisini saç diplerine beyazını da içine zeytinyağı ve bir iki damla limon ekleyip çırptiktan sonra dipler harici sacin geri kalanina sürdüm. Yarim saat bekledim. Ama siz benim gibi kışın yapmayın. Yumurta olduğu için malum yumurta kafada pişebilir diye sıcak su ile durulayamıyoruz. Soğuk su ise yumurtayi saçtan cikarana kadar kafada şok etkisi yaratıyor. 3 gün migren krizi yaşadım bunun yüzünden. Yani yaz ve ilkbahar en uygun zamani bu maske için.

annem yıllardır yaz kış sadece yumurta sarısı ve zeytinyağını karıştırıp yapar, yıkarken sorun yaşamamış şimdiye kadar.

ben zamanında bunu almıştım;www.csystem.org

herhangi bir aşçılık kursu çok şey öğretir.

Ingilizce biliyorsan udemy'de gayet kaliteli baslangic/orta/ileri duzeyde excel kurslari var.

istanbulda meditasyon dersleri veren budist bir hoca var, onun egitimlerinden oldukca memnun kalmistim. hayat kalitemi kalici olarak %70 falan arttirdi diyebilirim

Her ne kadar yarım bırakmış olsam da yüzme ve tenis.

Capoeira.
Enerjim ve zamanim yetseydi eglenceli gidiyordu. Epeyce de hareketli bir aktivite oldugu icin kondusyonunu koruyorsun. Vucudunun hareket etmedik parti kalmiyor.

gitmesen kafan daha rahat olur herhalde :) vereceğin paraya bile takmıssın kafaya. verip gitsen buraya çok para veriyorum diyerek onu da kafaya takarsın.

Seni cok iyi anliyorum. Disardan bakinca mantikli gelen terapiye devam etmek. Fakat parayi veren sen olunca koyuyor insana somut ve/veya kisa sureli faydalarini gormedigin birseye bu kadar para vermek. Bence verdigin o parayi kendine yatirim olarak dusun. Saglikli bir ruh, berrak ve duru bir zihin her seye bedel su hayatta.

Hem geçmişteki tecrübeleriniz, hem de şimdiki deneyiminiz için faydası oldu ve olacak diyorsunuz, bunun farkındalığını en iyi siz bilirsiniz, bir başkası değil. Sağlığınız, ruh haliniz, mutluluğunuz her şeyden daha değerli. Yılın sonunda banka hesabınızda +8000 TL görmek mi size daha çok fayda sağlayacak yoksa bu terapiye gitmiş olmanız mı? Veya artacak olan bu 8000 TL ile başka şeyler yapmış olmanız, misal seyahat etmiş olmanız mı daha faydalı olacak yoksa bu terapi mı, buna karar vermeniz lazım.

Para her daim kazanılır, çalıştıkça mesleğinizde tecrübe kazandıkça gelişir. Ancak bazı şeylerin düzeltilmesi zaman ilerledikçe daha da zor hale gelebilir. Hazır şimdiden imkanınız varken terapiye devam edin derim ben. Yıllar ilerledikçe kazancınızın artacağı gibi bu tür şeylerin de maliyeti artacak. Ancak ilerleyen yıllarda bu tür terapilere daha az ihtiyaç duyacaksanız şimdiki terapiyi kendinize yatırım olarak düşünebilirsiniz. Böylece mesela 5 yıl sonra 16.000 TL vermeniz gerekecek olan şeyi şimdi yaparak 8000 TL ile çözmüş olacaksınız.

yaz ikisini de gidersen verdiğin paraya değecek kazançların, vermezsen o parayı tutma ihtimalin, ya da gitmezsen hangi sıkıntılar seni bekliyor. sonuca göre ver kararını.

Her zaman söylüyorum, huzur ÇOĞU ZAMAN satın alınabilen bir şey değildir, ama kimi zaman satın alınabilir. Bu da öyle durumlardan biri bence. Çözmediğin için her gün karşına çeşitli şekillerde çıkan sorunlarını milim milim de olsa yontmana yardımcı oluyorsa bile gitmeni öneririm terapiye.

"Ayağım kırık ama röntgen, alçı, doktor parası çok tutacak, ben evde hiç ayağımı kımıldatmadan dururum, yanlış kaynarsa da napalım artık" demiyoruz ama söz konusu zihinsel bir durum, elle tutulamaz şeyler olduğunda gayet umursamaz olabiliyor, ve hatta senin de şimdi dediğin gibi "acaba boşa mı paramı harcıyorum" diye düşünebiliyoruz.

Bir yılda biriktirdiğin parayla ne yapmayı planlarsın bilmiyorum ama bir şey satın alsan ya da bir seyahate gitsen bile bunlardan %100 keyif ve verim alabilecek misin?

Terapinin sana faydalı olduğunu biliyorsun zaten. Yazdıklarından ne kadar bilinçli ve eğitimli olduğun belli. Para dediğimiz şey bir araçtır, bugün buna harcarsın ama gelecekte kendini çok daha iyi hissettiğin zamanlarda bu harcadığının kat ve kat fazlasını kazanabilecek hale gelirsin. Evde fareler tüm tahtaları kemiriyor ama ben para biriktirip metal bir masa alsam çok şık durur demek gibi senin kafaya taktığın bu para. Sağlığınla değiş tokuş edebiliyorsan parayı düşünme derim.

önce psikiyatriste gittin mi, hormonlarda, beyinde sıkıntı varsa ilaç gerekiyorsa terapinin bir anlamı kalmıyor

terapistinden memnunsan ve astronomik rakamlar vermiyorsan kesinlikle değer.

İngilizcede path dependence diye bir kavram var. Türkçeye patika bağımlılığı olarak çevirebiliriz. Hatta iktisatçı arkadaşlar buna batık maliyet diyorlar. Bu kavrama göre sonucunun ne olacağını bilmediğimiz bir yolun yarısına gelince kişide devam edeyim mi? Etmesem mi? O kadar masraf, zaman harcadım. Ya istediğim gibi bitmezse? dediğimiz kararsızlık durumuna deniliyormuş. Yani bir yolda ne kadar çok zaman harcadiysak geri dönmenin/ vazgeçmenin bir o kadar zor olduğu durum.

Sizin durumunuzu da buna çok benzettim. Ben hiç psikolojik destek almadım dolayısıyla önerilerim biraz bekara eş boşamak kolay gibi gelebilir. Bence oturup arti ve eksilerini yazmaniz gerek. Yazdiklarıniza bakınca terapi almadığıniz o 5 aylık sürede ruh haliniz nasıldı? Karşılaştığınız sorunları tek başınıza çözebilme noktasında ne kadar aktiftiniz? Sizi yeniden terapiye başlatan şey "mutlaka terapiye devam etmeliyim" şeklinde alışkanlıktan gelen bir şey mi yoksa terapiye gerçekten ihtiyacınız olduğundan dolayı mı başladınız? Bu soruya verdiğiniz cevap bence bundan sonraki adımı belirliyor.

Gitmelisin. Fiyatın da cok uygun olduģunu düşünüyorum. Kendinle ve travmalarla baş etmeye ćalışarak işkence gibi geçireceğin bir yılın sonunda bankada gördüğün paranın değeri ne olabiir ki?

sevmekle ilgili değil de telefonumdaki 1300 şarkıya baktığımda bunların herhalde %75'ini kadın, %25'ini erkek vokaller oluşturuyordur.

kadın vokallerin sesinde daha bir kıvraklık var genelde; erkeklerde ise hep aynı ton, aynı ses ve vokal çeşitlilik.

Kadın sesini ya da erkek sesini daha çok seviyorum demiyorum. Yani böyle bir ayrıma gitmedim. Ama müziklerime bakınca yüzde 80-90 erkek sanatçılar var.
Metal müzikte mesela erkek sesi kulağıma daha çok hoş geliyor.

erkek vokalleri daha çok beğenirim. kadınlar duygusuz oldukları için şarkıları da duygusuz okuyorlar, genelde sevmiyorum kadın sesi. istisnalar var elbette.

heavy metal - rock müzikte erkek vokal daha sağlam olduğundan dolayı erkek diyorum.

Erkek sesini her zaman daha çok beğenirim, daha çok dinlerim

Erkek

kadın, bir dönem hatta asla erkek dinlemezdim. hep kadındı.

last.fm rulez.

Gozlemlerime gore erkekler kadin sarkici, kadinlar erkek sarkici dinliyor cogunlukla.

Karsi cinsin sesi guzel ya da cekici geliyor sanirim.

farketmiyor

türüne göre değişir.metal'de erkek,rock,blues ve jazz kadın da olur erkek de ama opera kesin kadın derim.

ege olabilir. görkem de çok var hem kadın hem erkek. anıl çok var yine böyle.
edit: bir de bence bu sizin hayatınızdaki insanlarla alakalı. görkem isminde kadın çok gördüm mesela, ama görkem ismi benim için erkektir, ilk aklıma gelen bu olur. çünkü çevremde erkek görkem vardı. bence böyle. aşağıdaki yüksel örneğini de görünce yazayım dedim.

Şöyle bir yazı gördüm:

"Yüksel" adıyla 98 bin 938 kadın ve 79 bin 783 erkek bulunurken, "Deniz" ismini 81 bin 498 kadın ve 56 bin 386 erkek kullanıyor.

Deniz kadar full uniseks az vardır istatistiki olarak ama çevreye göre değişir bence de, benim de aklıma Hikmet geldi mesela. ayrıca bkz. eksisozluk.com

tansu, toprak

Doga

Şafak

muzaffer, özcan, ayhan, seyhan.

göksel

tansu, ege +1
ekin

ekin

görkem geldi aklıma. hatta üni'de sınıfta bir erkek bir kız vardı görkem isimli. bahsederken kız görkem nerede falan diyoduk :)

Tuna.

yüksel,
göksel
ege

görkem +1.

ortaokulda bi piç vardı görkem diye, erkek. bi de sevgilim oldu görkem diye, o da kadın. onun dışında her iki cinsiyetten de eşit ölçüde görkem ismi duymuşluğum var.

ege denmiş. oğlumun adı ege. koyarken ben de tereddütte kaldım (git: 411206), büyüdüğünde sıkıntı olur mu diye ama gördüğüm kadarıyla uniseks olmakla beraber çoğunlukla erkek ismi. ege diye bir sürü erkek var (oğlumun yaşıtı veya daha büyük yaşta), ama ege isimli kadın hatırlayamıyorum.

Ekin
Evrim

beren

Burda yazılanlardan ekin, evrim, doğa, ege ve tuna uniseks. Kalanlarında bi cinsiyet baskın bence.

Bunlar dışında güneş, belki biraz yağmur diyebilirim. Bi de solcularin verdiği diren ismi de hem kız hem erkeklerde var sanirim

eren diyorum hatta arkadaşım vardı evlendi kendisi eren eşinin adıda eren :))

Şimdi aklıma geldi İlkay da tam uniseks denebilir

eniz ya da enis duydum geçenlerde

isim, şehir, bitki, hayvan oynayın

Doğruluk mu cesaret mi?

Sessiz sinema.

vampir köylü

eksisozluk.com

Telefonlarınızla da oynayabileceğiniz oyunlar var. Tabu mesela.

Secret hitler

ilginizi çeker mi bilmem ama The Jackbox Party Pack, şu an epic games üzerinde ücretsiz.
www.epicgames.com

bu oyunun adini bilmiyorum ama tarif edeyim belki anlasilir. simdi herkes önündeki kagtlara ayipli ya da oha sus denecek birşey yazıyor mesela: bir keresinde yetişkinken tutamayıp altima yapmiştim. ya da baska bir tanesi: bir keresinde grup seks yapmiştim vs vs vs bunlar cogaltilabilinir neyse bu kağıtlar ortaya atılıp karistiriliyor cunku kimin neyi yazdigi belli olmasın diye ve birer tane herkes alıyor. ve sirayla elindeki kağıtta yazar okuyorlar. mesela grup seks yapmiştim kagidini okudun ve bunu yapanlar el kaldırıyor.


tabi bu oyunda onemli olan o kağıda yazılanların asiri kreatif ve boyle bir nebze doğruluk gibi yani hiç ummadiginiz bir arkadasinizin verdigi evet cevabi bi geyik konusu olabiliyor falan

şişe çevirmece?

Biribirine tokat atma yarışması

nebuu diye bir app var. gayet eğlenceli.

iskambil varsa 21 olabilir.

Quoridor oynayabilirsiniz basitçe kağıda çizip.

Dad joke challange yapin.

Hırsız polis oyunu acayip zevkli

Bele bir Fransızca listem var çok gay ama dil güzel yapacak bişe yok.
open.spotify.com

www.youtube.com

country&folk akar

open.spotify.com

youtu.be

www.youtube.com

open.spotify.com

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

youtu.be

Yaa lise yıllarıma döndürdün bu şarkıyla♥️
Bu şarkıyı da o zamanlar severdim
youtu.be
Şimdi ise youtu.be

www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

Bu ciddi bir soru mu? Evine misafir olduğum birisinin benden nutellasını sakladığını öğrensem bir daha yüzüne bakmam.

sağlıklı olmadığı için almıyorum - yemiyorum. alsaydım da paylaşırdım. özellikle çocuksa.

scudman +1
sevdiğim yiyecekleri paylaşırım, paylaştıkça daha güzel..

edit: sevmediğim insanlar, hele de şımarık veletleriyle, evime gelmiyor. evime gelen biri mutlaka sevdiğim biridir, ve evde ne varsa evime gelenle paylaşırım.

Şımarık velet ve pisboğaz kelimelerinden sevmediğiniz insanlar anlamının çıkarılacağını düşünerek yazmaya gerek duymamıştım. O yüzden sevmediğiniz insanlar veya gıcık olduğunuz diye genişleteyim.

evimdeki kavanoz aylardır duruyor. misafir de geliyor ama yine de onun yüzüne bakan yok, bence siz de biraz gözüdoymazlık var. yapmayın sonra ağır yaşamlar belgeselinde görürüz sizi, üzülürüz. bir şeyleri yerken sağlığınızı sevin önce.

Nutella yemiyorum ama böyle sevdiğim bir yiyecekse tabii ki bayılmadığım bir insan gelince ona vermek istemem belki saklarım bile şartlara göre değişir. Ama sevdiğim biriyse ben yemem ona yediririm.

Ben bu soruyu daha genel alacağım, hayat pahalılığı kişileri bencilleştiriyor, en azından beni bencilleştirdi, eskisi gibi kesinlikle paylaşımcı değilim. Misafir dediğimiz kişiden bir şey saklayacak değilim tabi ama en başında bir şeyleri almamak da bir çözüm benim için :D

ülkede hala palm yağı bağımlıları olduğunu görmek sevindirici, pisboğaz nüfus hızla temizlenecek misss

Nutella sevmiyorum ama sevip de alsaydim esirgemezdim milletten. Nutella kitligi yok, 16tl de müthiş para değil bence.

Valla o kadar rezil sagliksiz bir urunu misafirlerime veremem zaten. Bizim eve de giremez.

Hiçbir ürüne o denli bağlılık göstermediğim için gerek duymuyorum ama genel olarak pisboğazlı misafir çocuklarına sınır koyuyorum. Ha Nutella, ha Peripella, cidden bir fark var mı yahu arada? Yemediğim bir şey olsa anlarım da bu marka takıntısı çok tuhaf, anlam veremiyorum.

Bizim eve de girmez ama dolapta olsaydı saklamazdım.

Nutella yemeyeli bi 7-8 yıl oldu herhalde. Eve almadığım için böyle sorunlarım olmuyor.

Stavro+1 en küçük boy nutella evimde tam bir yıl süründü. Ben yemediğim gibi misafirlerim de yemiyodu:D

nutella yemeyecek kadar sağlıklı ve mükemmelim, ben harikayım asla öyle şeyler yapmam.

Kimse sunu koymamis
encrypted-tbn0.gstatic.com

%56 şeker değil miydi o ya. Bence bırak yesinler. Sana kalmasa daha iyi bence.

google photos u kullanmaya başladım fotolarım var 120 gb kadar

100gb Google Drive - İş Belgeleri
50gb iCloud - Telefon Belgeleri + Telefon Backup
10tb OpenDrive - Medya

yandex.disk kullanıyorum.

hiç para vermeden, hediye olarak ara ara toplam 77gb verdi yandex (ilk kullanıcılarındanım). yarısı anca doldu daha.

fotoğraf / video arşivim, dijital(leştirdiğim) diğer arşivim var. ayrıca işimle ilgili sürekli elimin altında olması gereken belgeler vs. de orada. telefondan şıp diye erişebiliyorum her şeye.

soruya cevap değil ama bende ZYXEL NAS540 kullanıyorum

Google photos 5253553. kez galerimi silince el mahkum yedeğe alayim dedim. 15gb hafizadan 14 gb boş yerim varmış.
Drive- Burda dil ile ilgili bir gruba üye olmuştum zamanında bir sürü dil ile ilgili doküman var. Yine 15 gb hafızanin 1000 mb tek dolu.

piyasada ne kadar bulut varsa kullandım, kullanıyorum. her şeyim bulutta

senkronize olarak google drive yüklü

aktif olarak ayrıca yandex disk kullanıyorum

megada yedekliyorum

önceden dropbox ve onedrive kullanmıştım.

box vs denemişliğim var

ankara.
1) ne zaman ayrılsam çok özlüyorum :) burada doğdum büyüdüm ve çok güzel anılarım var. başka bir şehirde kolay kolay yaşayamazmışım gibi geliyor.
2) evet.

içine edilmiş olsa da büyüdüğüm bursa.

Isparta.
1)Küçük, şirin, büyük şehirlerin o karışıklığı yok, trafik yok, antalya'ya yakın, asayiş olayları düşük
2)Hayır.

Ankara.
En iyi bildiğim yer
Evet

İstanbul
1) En iyi yerlerinden birinde ferah içinde yaşıyorsan türkiye'nin en güzel yeri oluveriyor.
2) Evet. Başka yerde yaşayamam.

1) Antalya çünkü sıcak, soğuk sevmiyorum. Bir çok milletten yabancı var, relax ve eğlence odaklı. Kasıntı yer değil.
2) Maalesef yaşamıyorum.

Mersin.

1-) Simdi bunu uzun uzadiya anlatamam da guzel iste.
2-) hayir

Artvin.
Hiç gitmedim benimki gönül bağı.

Adana.
Neden?
Hem doğduğum büyüdüğüm şehir hem de Türkiye'de en yaşanası şehir olduğu için.

Yaşamıyorum şimdilik Adana'da.

İstanbul.

1) Çünkü Kadıköy.
2) Evet.

izmir
1)rahat. trafik ve göç sorunu olmasa on numara.
2)hayır.

Ankara.

mersin.

çünkü arkadaşlar, hatıralar.

(10 yıl kaldım. şu an başka bir şehirde yaşıyorum.)

İzmir

1) Doğup büyüdüğüm şehir. İnternette her fırsatta laf edilmesine rağmen ben çok beğeniyorum. Kordonda ya da göztepede denizi beş dakika seyretmek bile huzur veriyor. Ayrıca anılar ve şehri iyi bilmem, arkadaşlarım faktörü de var.

2) Evet.

İzmir demesem gittiğim şehirler arasından çanakkale derdim onu da seviyorum, ufak izmir gibi.

Antep
1 hafta uzak kalınca özlüyorum. Her şeyiyle güzel. Bir de şu suriyeli yığılması olmasaydı çok daha güzel olurdu. 24 yaşındayım hayatım burda geçti diyebilirim.

Eskişehir
1) Memleketim. Genç, aydın, rahat ve canlı bir şehir. Derli toplu. Sosyal ve kültürel etkinlikleri hiç bitmiyor. Ortam şahane.
2) Evet

çanakkale
1. deniz, rüzgar, balık, zeytin, peynir, domates sevdiğim herşey var. kalabalık değil. kordon var. kendine özgü bir şehir.
2. bir ara yaşadım.

1- van. cunku soguk bir yer, soguk hava seviyorum. van denizi'nin de kendine has cok guzel rengi var. insanin baktikca bakasi geliyor. kahvaltisindan ve otlu peynirinden bahsetmek istemiyorum. ikisi de essiz.

2- yasamiyorum:(

geç kalmışımdır ama benim kendimden geçtiğim sahnelerin olduğu iki bölümü yazıyorum:
sezon 5 bölüm 1: the one after ross says rachel (joey'i zorla dans ettirdikleri bölüm)
sezon 10 bölüm 13 : the one where joey speaks french

Daha çok güldüğüm illa ki vardır ama 8. Sezon 8. Bölümde karnım aģrımıştı gülmekten.
Rachel' ın babasının Ross ve Mona' yı bastığı sahne.
Bu da bir kuple
youtu.be

4.sezon 12 bölüm en çok guldugum bölümlerden biridir, bir de birinci sezon Blackout, hangi bölümdü hatırlayamadım.

Kesinlikle the one where joey speaks french +1

ben genelde dehşete düşüyordum

s3b12

Flipped, patch adams (kısmen), moonrise kingdom, wristcutters,........

Relatos Salvajes.

The Ballad of Buster Scruggs (2018)
The Full Monty (1997)

The Man Who Killed Don Quixote
www.imdb.com

apple’ın health uygulaması ve stepsapp kullanıyorum.

gps’ten değil gyroscope’tan anlıyor adım atıldığını.

Samsung health

google fit kullanıyorum ama bildiğimden değil yani. samsung benim telefonun şarjını inanılmaz hızlı bitirdiği için silmiştim.

adım olayında hızına göre tespit ediyor araba olayını.
ben bazen bir yere yetişeceğimde çok hızlı yürüyorum, bir bakıyorum google fit bunu bisiklete binme olarak kaydediyor :D

Adım saymak isteyen gitsin Mi Bad 2 ya da 3 alsın arkadaş. Bu kadar mı fakirsiniz...

2) Adımınızı GPS üzerinden falan algılamıyor. Telefonun içinde hareket sensörü var, oradan algılyor. Ayran çalkalar gibi telefonu çalkalayın 10 saniye, size "100 adım attınız" diyecektir.

bende mi band var ama kullanmıyorum. adım sayacı diye bir uygulama yüklü.

iphone. pedometer ++

gps'den hareket sensöründen alıyor. iphone'u ayran gibi çalkalayınca da adım saymıyor. sayan program varsa onu bilemem. sadece bir şekilde durduğunuz yerde adım sayar. o da cihazı dairesel bir hareketle yürüyor şeklinde sürekli çevirmek ki zaten bu da kendi kendine olabilen bir şey degil.

dünyanın her yerinde şu an itibariyle vahşet olaylarının/durumlarının yaşandığı. geçmişti de yaşanmış olduğu ve gelecekte de yaşanacağı. bunlara karşılık birey olarak benim sınırlı bir gücümün olduğu; bunu hatırlatıyorum kendime ancak bu şekilde devam edebiliyorum.

Kolay cikmiyor aklimdan benim de. Ben kucukken bizim orada bir cinayet olayi olmustu sokak ortasinda. Ben olayi gormedim ama arkadasimin suratina domates atmak icin elimde domatesle onu kovalarken o sokaga girmistik ve olayin hemen sonrasi kargasayi gordum, kadinin biri cigliklar atiyordu artik esimi olduruldu cocugu mu neyse. Onu epey sure atlatamamistim kadinin halini gorunce mesela.

Zaten dogustan bir ignore ozelligimiz var dogru kabul etsek de etmesek de, yoksa cildiriiz.

Valla ben atlatılmaması/ unutulmaması gerektiği kanaatindeyim. Hatta belli aralıklarla hafızanın tazelenmesi gerektiğini düşünüyorum ne kadar acı verici olsa bile. Çünkü zihin bunu unutunca/ atlatınca bunu normal sayabiliyor ve karşılaşmanın olduğu olası durumlarda pasif bir tavır sergileyebiliyor. Bizi hayvandan ayıran nokta da bu bence bilinç- idrak ve eylem. Ancak günümüz insanının vicdani sorumluluk ve harekete geçme noktasında ne kadar aktif bir tavır sergilediği konusu da ayrı bir tartışma konusu. Hatta şöyle bir eleştiri gelebilir eski insanlar ne kadar sorumluydu ki? Ancak bu konuda da çok bir veri yok elimizde. Sanırım insanlığın büyük çoğunluğu kafayı kuma gömme modunda, daha az acı verdiğini düşündüğü için. Bu da bir noktada anlaşılabilir geliyor. İnsan olmak çok ağır cidden.

İnsan doğası her şeyi yeterince açıklıyor. Ve vahşeti çok rahat rasyonelize edebildiğim için kendime açıklayabiliyorum durumu.

Katkımla düzelebilecek ya da iyileştirilebilecek bir durumsa kesinlikle müdahele ederim. Değilse de insanoğlu dünyada var oldukça varlığını sürdürecek diğer birçok şey gibi hayatın içinden gelir.

Dua ediyorum o anılarla yaşamayı öğrenmek için. Işe yarıyor. Makul bir açıklaması vardır elbet.

Alışma ve uyum sağlama gibi süreçler olmadan sağlıklı yaşantılar biriktiremeyiz diye düşünüyorum. Olaylara fazla maruz kalmaktan kanıksamak ayrı psikolojinin sağlıklı kalabilmesi için alışma tutumu geliştirmesi apayrı şeyler.

Ankara patlamalarında yaralanmış ve sınıf arkadaşımı kaybetmiş bir insan olarak o şehirde 1 yılım kabus gibi geçti. Yapamadım ve şehir değiştirmek zorunda kaldım ve travmatik olarak her yere aşırı hızlı yürümek gibi bir alışkanlık edindim. Arkadaşım aklıma geldikçe düşünmemeye çalışıyorum, konudan kaçıyorum. Düşünmemek, konunun üstüne gitmeye göre çok daha iyi hissettiriyor. Hayvan katliamlarına da sizin gibi aşırı tepki veriyorum mesela, günlerce depresif gezip bazen ağlıyorum kaldıramayıp. O yüzden hiç o tarz haberlere tıklamıyor, maruz kalmıyorum. Derinden sarsıyorsa kaçınılmalı diye düşünüyorum.

Ben hemen unutuyorum ama tabi derinlerde kalıyordur. Onu göremiyorum. Sanırım evham olarak geri dönüşleri oluyor bende. Dua etmek beni rahatlatıyor. Güzel şeylere yöneliyorum, edebiyat okuyorum ince ruhların da bolca olduğunu görmek ferahlık veriyor.

hiç umursamam, özellikle son zamanlarda bu skill'imi bayağı güçlendirdm.

Atlatamıyorum. Daha birkaç gün önce aklıma ve gözümün önüne Sakarya'da patileri kesilen o masum bebek gelince hüngür hüngür ağladım.

Benim derdim bana yetiyor.

orta doğuda yaşıyoruz, atlatmayıp napıcaz?

network

ama pahalı

2 bence. Ne erkekte ne de kadında kapşonu tüylü montları güzel bulmuyorum.

Network.

massimodutti diyorum

network.

Network.
Digeri igrenc.

Network

network. Diğeri baba montu.

massimo dutti.

çok net 1

diğeri kare kare nedir ya berbat bence

1

Network

Dıgerı cok cırkın.

Çeyrek ideal.
Annen de yarım.

Annen bilezik, sen çeyrek ya da yarım

ikiniz de bilezik

maddi durumunuza bağlı olarak değişir ama;
genel teamülü soruyorsanız; ikiniz de bilezik.
iş yerinden arkadaşa çeyrek takılıyor, çeyrek falan olmaz. hem akrabanız hem 1. dereceden.

ceyrek ne ya. fakir degilsen ceyrek takma.

tabi maddi duruma göre değişir de abisi gibi olan dayı, öğrenci filan değilse bir bilezik takmalı
anneanne çalışıyorsa o da bilezik.
asıl anneniz, eğer çalışan bir kadın değilse torununa kendiliğinden bir şey takmaz (genelde anneanne-babaannenin maaşı yoksa dede takıyor sadece, illa anneanne babaanne takacaksa da ablanız onun takacağı bileziği de alır, normali bu)
ha çalışıyorsa (maaşı varsa) ama o veya bu sebeple siz alacaksanız takısını, bu bambaşka. bu durumda yarım filan olur çünkü size de yazık.
ama ekşi bu konuda ayrı bir alem kimse 300 liralık ayakkabıyı beğenip giymez, herkes 15 bin lira maaş alıyor ama yeğene çeyrek takar buradakiler.

Dayının çeyrek takması sahiden biraz tuhaf olacaktir. Evlenen kuzenlerimi düşündüm de annem/ babam dayı, amca, teyze olarak en az bir bilezik takmışlardi.

O yüzden imkanınız varsa bilezik ya da ona eşdeğer bir şey takmanız en uygunu olur gibi. Anneniz için de aynısı geçerli bence.

Çeyrek falan diyor insanlar ya. Yuh.
İşin gücün yerindeyse bilezik tabii ki.

dayi bilezik takar. tabi durumu varsa. yoksa cani sagolsun. durumunuz kotuyse annenle kendi adina bir bilezik gotursen de olur

bizde dayı amca gibi büyükler bilezik takar. Durum müsait değilse tam altın -reşadiye vs almaya zorlariz kendimizi. Çeyrek küçük bir hediye. Annanenin geliri ile alakalı ancak yarım takmali o da. 2 bilezik ağır gelebilir size. Tek başına ağır olur.

babam; cumhuriyet ile başlamıştı öyle gitti. gelen geçene cumhuriyet taktı.(yiğenlerine)

Bilezik tabiki

Kesinlikle bilezik. Durumunuz varsa hatta üç telli. Anneniz için de geçerli bu durum

bizde dayı teyze amca bilezik takar

imkan varsa tabi bilezik. imkan yoksa yarımşar takmaya çalışın en az.

uBlock Origin

Pcde adblock for youtube u kullanıyorum.

consumer reports da ublock demis

(bkz: adguard adblocker)

uBlock Origin engelliyor yetmezse şurdaki filtre sitesinden youtube yazıp abone olabilirsin birisine
filterlists.com

Benim annem halk eğitimde dikiş nakışa gidiyor. Sırada da resim var bana söz verdiği için gidecek. Bayağı memnun bir sürü arkadaşı filan olmuş. Kahvaltiya gidiyorlar birbirlerinin evlerine yemeğe filan gidiyorlar.
Edit:
Haftasonu yok galiba:/ yine de arayıp sormak en iyisi.

(bkz: ismek) aile kurtarır.

@Amaranta ursula, Halk eğitimdeki kurslar hafta içi diye direkt o seçeneği elemiştim. Hafta sonu da kurslar var mı acaba?

alerjisi, nefes darlığı vs yoksa; seramik ve veya cam olabilir.
koroya katılabilir; o yaştakiler çok eğleniyor koroda.

Bu benim de kafamı karıştıran bir mevzu. Bence kin birine yaptığı/yapmadığı bir seyden ötürü kötü his/intikam benzeri şeyler beslemek. Yani aklınıza geldiğinde bu yönde bir tavır sergilemiyorsanız bence kin değil.

Kinci ne demek bilmiyorum ama takıntılısın. Bence bu bir hastalık.

Ölüp gideceğiz abicim ya kim ne demiş unut gitsin. Biraz gelişigüzel yaşa. İnsanları ve yaptıkları şeyleri umursama.

@diffarentiationation; aslında takıntılı bir şekilde bunları düşünüp durmuyorum. Ama o olaya benzer bi şey gördüğümde ya da o konuyla ilgili mevzu açıldığında hatırlıyorum bunları.

bi arkadaşım var senin gibi, seneler önce yaptığım bir hatayı böyle arada bir dile getirir. kinci mi bilmiyorum ama takıntılı geliyor bana.

Sağlıklı bir durum değil. O an tepkini koymuşsan bir sorun yok ama hem o an tepkini koymayıp hem de yıllarca bunu hatırlatıyorsan bütün ikili ilişkilerinde çok büyük sıkıntı oluşturur. Arkadaş neyse de, hayatını paylaşacağın insana büyük işkence.

Ben de unutamam ama söylemem de.. Yani üstünden geçmişsin, konu kapanmış yıllar sonra hatırlatmak bence kincilik. Söylüyorsun arkadaşını üzüyorsun başka bir amacın yok. Ne kazanacaksın ki yoksa söylemenle söylememen arasındaki fark nedir? bu kin değilse ne?

kin olmayabilir ama bu tarz bir insanla iliski kurmak cok rahatsiz edici onu soyleyebilirim (diger kisinin penceresinden). normali, bence su olmali, eger kirildiysaniz karsiniza alir konusursunuz, suna kirildim diye, karsidaki hatasini anlar ve hayatiniza devam edersiniz. yapmaya devam ediyorsa ya da yapmaya devam etmiyorsa ama siz bu kirginligi atlatamiyorsaniz iliskiye devam edip etmemeyi gozden gecirirsiniz. eger devam etmeye karar verirseniz artik lafini etmezsiniz.

surekli isitip isitip sen bana bunu demistin demek olmaz, yani ya 'make peace with it' ya da gorusme. ben karsi taraf olsam aynen bunu talep ederim, ozur dilerim ama devam etmek istiyorsan isitip isitip onume getirme derim. getirmeye devam ederse ben iliskimi keserim.

egon cok kuvvetli, hafizan degil.

bas gec soylenenleri. ne isine yariyor kafanda tutman?

da vinci +1

kindarsin. saglikli degil. keskin sirke kupune zarar, arkadasinin 10 sene once yaptigi sey umrunda olmaz ama sen icin icin yanmaya devam edersin.

Boyle bi kiz arkadasim vardi iyi kizdi ama hayati zindan ediyordu. Her tartismada 3 ay once dedigim seyi onume getiriyordu.

Siz saniyorsunuz ki biz salagiz olaylari hatirlamiyoruz, bir tek sizin hafiza guclu saniyorsunuz.
Biz de hatirliyoruz ama sallamiyoruz.

Boyle hayat gecmez, buna da kindarlik denmez. Ben kindar bi insanim bana pislik yaptiysa unutmam ona da yaparim. Ama hergun kafasini utulemem.

Karşılığını vermiyorsanız kindar değilsiniz. Üstelik hala görüşmeye devam ediyorsanız. Ama arkadaşınıza arada sen bana şunu bunu yapmıştın derseniz kabahatli olmalarına rağmen hoşlarına gitmez.

olmazsa olmazım değil ama özellikle kışın duş sonrası yüzüm ve ellerim için kullanıyorum, çok kuruyor. hele ellerim baya çatlıyor falan bisiklet de sürerken soğukta.

Olmazsa olmazim değil kesinlikle. Hiç kullanmasam da olur. Sadece duş sonrasi sürünüp temiz pijama ve çorap giyince pamuk gibi bir his olduğu için kullaniyorum. Tabi yeni çekilmiş nevresimlerle kombo yapmak lazım.

Nemlendirici konusunda da ben şunu gözlemledim kendimde: vücudu neye alistirirsan yoklugunda negatif reaksiyonlar veriyor. Bazi arkadaşlarim var masalarinda cantalarinda her daim nemlendirici var. Yarim saatte bir sürüyorlar. Ben hem o yapış yapış olma hissini sevmiyorum hem de 1 gun surmeyince gelen o kuruluk hissini. Çok şükür kuru bir cildim yok ve gerek de kalmıyor zaten.
Linkteki ürün hakkinda fikrim yok.

3-4 yıl öncesine kadar yaklaşık 1 yıl garnier'in buna benzer bir peelingini kullandım. Bağımlılık yarattığını hissedince bıraktım. Vücuda sürekli onu verince bu sefer o olmadığında sorun çıkarıyor. Artık banyodan sonra ve kuruduğunu hissettiğimde alnıma, burun kenarlarıma ve dudaklarıma sadece zeytinyağı sürüyorum. Geceden sürünce sabah pambık gibi oluyor.

Nemlendirici ve gunes kremi kesinlikle olmazsa olmazdir. Herkes icin boyle olmali. Ama surekli peeling kullanmayin, cok da faydali bir sey degil.

karma cildim var, ama karma karma, yani... kuru yerler acilip yara olurken, normal yerler parlayabiliyor kisin. nemlendiricisiz, birakin cildimin kotu gorunmesini, bazi yerimde kizgin kuma surtunuyormus gibi aci hissediyorum. (burun cevremde bepanthene ile bildirdim.)

Ben günde 3 defa fln kullanıyorum. Zaten şu dönem lazer yaptırıyorum her halükarda zorunlu.

Turkiyede halihazirda satilan markalardan Clinique nemlendirici ve gunes losyonlari iyi. Ben her saman nemlendirici kullanirim, ozellikle kisin.

Linkteki urunun bir numarasi yok bence ama dusta cleanser kullanacaksan cok sicak suyun altina tutma suratini. Soguk veya ilik suyla yika. Linkteki urune alternatif net bir onerim yok.

sabah -akşam kullanıyorum. makyajdan önce de güneş koruyucuyu yaz kış fark etmeksizin kullanıyorum.

bundan ziyade daha çok dermokozmetik ürünleri kullanmanızı tavsiye ediyorum. la roche, bioderma, babe gibi.

geçen gün bbc'de bir belgesel izledim (böyle yazınca amma havalı oldu neyse), nemlendiriciler hakkında, hangisi daha iyi tarzında bir şeydi. en pahalısından marketlerde satılan nivealara kadar incelediler. sonuç olarak inceledikleri ürünlerden beklenenin aksine ucuz olanların (biri nivea soft muydu neydi adı, diğeri de clinique idi sanırım) daha iyi sonuç verdiğini buldular. yani nemlendirici için boşuna para dökmeyin diyordu.

Mutlaka kullanirim.
29 yasindayim. 17 yasindan beri haftada 2 kez olmak üzere nemlendirici kullaniyorum yüzüme. Benim fark ettigim sey nemlendirici kullanma aliskanligi olmayan arkadaslarimin yüzünde kirisiklik varken, düzenli kullananlarda böyle bir durum yok.

Peeling falan yapmiyorum ama, dusta sabunla temizleniyor o kadar.

Tamamen sallıyorum, vücut susuz kaldığı için olabilir. İnsanlar kışın su içmeyi unutuyor cidden. Vitamin ve mineral eksikliği de olabilir tabi. Öneri olarak da ben her duş sonrasında ayaklarima vazelin sürüp çorabımı çekiyorum. Ayaklar pamuk gibi oluyor.

Edit:
Ben ayak sanıp ona göre yazmıştım. El ise bende meyve yemedigim ve düzenli sağlıklı beslenmediğim zamanlarda oluyordu o kabuklar. Bu yüzden vitamin ve mineral eksikliği daha olası. Bol bol bunlara abanmak lazım.

yara bandi sardim yumusadi ama kuruyunca gene ayni.


su ozellikle bu ara cok ictim. normalde icmem ama nezleyim diye ilaclan ictim.
suyu cok ictim diye mi acaba :)

el. nasir diyesim geliyor ama degil, koptukca aciyor cunku

Bence o bölgeyi kopara kopara vücudun savunma mekanizması oluşturmasını sağlamışsınız. Daha sert deri doku oluşturup tekrar kopmamasini istiyor. Nemlendirici ve ılık su uygulayıp kendiniz koparmayinca geçer gibi geliyor.

Spotify'da Beast Mode playlist: open.spotify.com

@shang teşekkürler ama daha ilk şarkıdan patlıyor :(

Bana şöyle öneriler gelmişti:
eksiduyu.ru

Ek olarak:
youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

youtu.be

www.youtube.com

fırında sulu köfte
börek
balık
sebze yemeği(karnabahar, havuç, patates, domates, biber zeytinyağlı salçalı sos ile ama)

Fırın poşetine doldur ne varsa at fırına.

evde sebze varsa küp küp doğrayın, tuz, baharat ve zeytinyağı serpin, karıştırın bir iki diş sarımsak ekleyin. fırına verin. böylece de yiyebilirsiniz, pişmesine yakın soğan et salça kombinasyonu ekleyip baya baya yemeğe de çevirebilirsiniz.

Sogan patlican kebabi filan da olur, hatta et bile yaparsiniz.

Fırında makarna
Hazır yufkadan börek

Firin posetinya da folyo asla kullanma. Beslenecegim derken kendiniz zehirlenemeni istemeyiz.

Fırında mantar, imam bayıldı, sebze ve patates @j lithium cok güzel bir yardı vermiş, pizza

Ben vegan olduğum için sevdiklarim bunlar

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Carla Bruni

Francois Hardy

regina spektor ama ingilizce.

çocukluğumdan beri müzikle uğraşıyorum, koloratür sopranoyum. son 2 senedir kendi bestelerimi yapıyorum ve onları tanıtmak için uğraşıyorum. şu aralar yerel radyolarda çalmaya başladı.

eğer beğenirseniz belki ekleyebilirsiniz. bu bana gerçekten çok destek olur ama daha önemlisi beğenilmiş ve benimsenmiş olmanı beni mutlu eder.

TÜR: ALTERNATİF/CAZ ve ALTERNATİF/INDIE POP

Arin -(git: youtu.be)
Uzak - (git: youtu.be)

Kimi zaman oyle sacma sorular geliyor ki?

Ornegin, "Kadinlar erkeklerle paralari icin mi evlenir?"

Cevabim tek kelime "Hayir"

"Balik burcu erkeginden intikam almali miyim?"

Ne diyelim simdi, soru boyle, evet oldur mu diyelim?

"Yabanci erkege ne hediye alinir"?

Yabanci olmasi disinda bir ozelligi yok mu?

Bir de Google'da bulabilecegi sorular soranlar var, 12*14 gibi hesap makinesi sorusu soranlar bile var ki iki gece once dunya ile ay arasi kac km diye soran 30 yas ustu, universitede hoca bir baba duyurucumuz vardi!

Bir de lutfen ozellikle gonul isleri bolumune bir goz atin, ondan sonra kararinizi verin hakli degil miyiz hic.

Valla başlıkta ve sorunun içeriğinde sizde var mı? yok mu? Oluyor mu/ olmuyor mu? Şeklinde sorulunca benim de tek cevap verdiğim oluyor. Soru sahibi sebebini de yazmamızı isteyince kısaca cevabi açtığım da oluyor.

Ben artik neye ne cevap verilir anlamiyorum.
Mesela cok net bisey sormus buna tiklasam bu olur mu diye. Evet dersen tik atmiyor gidiyor yanlis cevap verene tik atiyor. Illa uzun uzun aciklayacaksin yoksa inanmiyor.
Bazen duzgun duzgun cevap yaziyorum adam tik veriyor isine yaramis cevap, basimizdaki polisler cevabi yanlis anlayip siliyor.
Kimseye yaranamiyorsun.

valla açık açık konuşayım.

ben ilk önce soruyu soran kişiye, sonra da sorunun içeriğine bakıyorum.

eğer bana falsosu olmayan birisiyse ve bildiğim konuda bişey sormuşsa uzun uzun açıklarım.

falsosu olan da benimle polemiğe giren veya sayfa dolusu cevap yazmamdan iki dakka sonra duyuruyu silen tipler oluyor.

öteki türlü trollük de bir ihtiyaç. ben ölçülü bir trolüm aslında. 10 tane düzgün cevap veririm, sonra abzürt bi duyuru çıkar, trollük damarım kabarır yapıştırır cevabı geçerim.

yani özetle, önce soruyu sorana sonra da soruya bakarım.

asıl sorun bunu alışkanlık haline getirenler. moderasyon da bu konuda oldukça duyarlı zaten, bi uyarırlar, iki uyarırlar üçüncüye bi bakmışsın el sallıyolar.

mesela dün arabayla 15dk diye bi vatandaş vardı dikkatimi çekti son 3 cevabı , hem soruya cevap değil hem de tartışma başlatıcı alakasız şeylerdi, ispiyonladım uçtu gitti.

başka nick alsın gelsin yine öyle yapsın yine uçar.

bir de o kişiyle aramdaki samimiyetle de alakalı bu durum ama sanırım sen senin duyurularına verilen cevaplara kızıyorsun.

yani şunu şöyle mi yapsam böylemi yapsam diyen insana da ne dersin? amacı fikir almak olsa ona göre açar, belli ki soruları da sığ kendisi gibi.

saçmalık. bazen gerçekten tek kelimelik cevapla soruyu soranın tam istediği cevabı verebilmek mümkün oluyor bu tarz durumları geçiyorum ama onun dışında çok saçma. mesela bugünki sorulara şöyle bir baktım adam sormuş "hiç avrupa yakası izlememek kayıp sayılır mı?" cevap "sayılmaz" yahu tamam da neden sayılmaz yani illa çocuğun ağzından laf almaya çalışır gibi "peki neden?" diye de belirtmeye gerek var mı belli ki duyuruyu açan insanların fikirlerini merak ediyor bu konuda, random bi insanın kendince sebeplerini açıklamadan sayılır veya sayılmaz demesinin ne yardımı var bu soruyu soran arkadaşa? ya da başka biri sormuş "filmlerde/dizilerdeki yataktan bağırarak uyanmak gerçekten oluyor mu?" cevap "oluyor" e peki tamam da bunu bizzat sen mi yaşadın yoksa dıdısının dıdısına olmuş diye hikaye olarak mı duydun vs. bunların önemi yok mu? tabi ki var ama tek kelime yazınca daha mı cool olduklarını sanıyor bazı arkadaşlar anlamıyorum.

Mantıklı bir hareket. Lafın çoğu aptala söylenir çünkü.

www.beymen.com

Öyle bir ayakkabı yok malesef. En yakını için de yds eğitim botu derim ama o da kayar.

Nedem? Buzda kaymayan suda kayar, suda kaymayan buzda kayar. En olmadı parlak zeminde kayarlar. Onda kaymayan da ıslak ve parlak zeminde kayar. Hiçbiri olmazsa karda kayar.

Kışın çetin geçtiği zorlu arazilerde falan artık doktora yaptığım için o kaymayan bot efsanesinin gerçek olmadığına kanaat getirdim.

Not: Bot koleksiyonum var.

spackinq'e istinaden benim harley ısıtıyor ve su geçirmiyor. karda ve buzda da kaymıyor ama fayans diye tabir edeceğim parlak ve ıslak zeminlerde slalom atıyorum. bizim şehirde çoğu pasaj bu malzemelerle kaplı ve "dikkat kaygan zemin" uyarısı var zemin kuru olsa bile.

Ya da tchibo dan bot zinciri alabilirsiniz. Yıllardır kulanıyorum

kaymayan bot diye bir şey yok bence de

Hiç kaymayan bot yok bence de. Ancak en az kayanlardan olsun diyenler için kauçuk tabanlı botlara yönelmelerini öneririm.

Kinetix’in botlari iyi bayagi

4 yıl önce aldığım Greyder botlarımla neredeyse hiç kaymadım. Bundan önce de lise 2- üniversite 3. Sınıf arasında da yine Greyder kullanıyordum onunla da hiç kaydığımı hatırlamıyorum. Ha kaydiysam bile benim sakarlığımdandır. İkisi de su geçirmiyor.

camper'in goretex botlarindan bir tane alabilirsin.

adidas terrex. herkesin dediği gibi hiçbir zeminde kaymama olayı zaten bilimsel olarak mümkün değil fakat su geçirmemezlik konusunda % 99 başarılı

Karakulak.

Karakulak+1

Allahin belasi bir kaplan tabii ki. Ultra zengin olsam alirdim bir tane. Cok seviyorum bu namussuzlari.

Kedigillerin en güzeli erkek aslan bence.

Puma. Simsiyah olanlarından bir tane isterdim. Hep çok karizmatik bulmuşumdur bu hayvanları.

karakulak +1

çita.

Beslerdim diyenlere Allah vermesin ne diyelim.

Leopar çok güzel ve özel bir hayvan ama öyle sahip olmak gibi egoist tavırlarım yok saygılar der geçerim görsem öyle.

Karakulağı sayenizde öğrendim ama cevabım aslan. Yelesiyle oynardım.

kaplan seviyorum, turuncu üzerine siyah çizgileri olanından

yavru aslan.

Caguar.

Evcilini değil yabanisini cangıla açılan arka bahçemde görmek isterdim. Cevap: duman leoparı or sumatra kaplanı.

ilk defa gördüm ama kesinlikle karakulak.

vaşak <3

Yok.

var bi kaç tane

Var. Iki kisi. Birisi cok kotu seyler yasatmis olmasina ragmen onu hatirladikca ozlem duyuyorum.

Sevgililerimden özlemle andığım hiç kimse yok. Hepsi için iyi ki de bitmiş diyorum geriye dönüp bakınca.

Ama çok özlediğim 1-2 arkadaşım var. Keşke iletişimi koparmasaydık. Yokluklarını hissediyorum zaman zaman.

Yok. Guzel hatiralar birakan şeyleri bile ozlemiyorum.

senin tanımına göre yok.

birinin yanında çalışıyordum, çirkin hatıralar bıraktı genel olarak adamı özlemiyorum ama imkanlar güzeldi, onu özlediğim oluyor. ama benim değil onun imkanları sonuçta.

Çok.

yok.

var.
seks sırasında ortalık aşırı alevlenince orgazm olmamak için bazen manyak ex'leri düşünüyorum. dirty talk yapıyorum ex'e ithafen. araya memeye iki tokat falan da karıştırıyorum. pamuk gibi rahatlıyor insan :))

yok

Yok

1 yıl öncesine kadar var derdim. Ama bu his de geçici. Ama 8 10 sene kadar aradan geçmesi lazım.

Şu an böyle bir hisse kapılmıyorum, thx god.

Var. Sevgililerim.hep gotluk yapti ama ozlerim o gunleri.

var. ve tuhaf evet.

Hukuki boyutunu bilmiyorum ama normal vatandaşların mezar taşlarını paylaşmak sanki pek normal değil:/ Yani işin rıza boyutunun imkansızlığı bir yana belki yakınlarının da hoşuna gitmez.

Ben de mezarlıkları severim ama sadece gündüz:/

Bu da benim çok sevdiğim bir mezar taşı. Ne Doğum yeri/ tarihi/ana-baba adı/ özlü söz vs hiçbir şey yok. Sadelik ve sonsuzluk:
eksiup.com

Etik olarak bir sorun göremiyorum. İnsanların maneviyatına saygısızlık yapacak birine benzemiyorsunuz zaten.

Fotoğrafı penisini mezar taşına sallayarak poz verirken çekmiyosan ölülerin de dirilerin de önemseyeceğini sanmam.

Ben mesala yakınımın mezar taşını tanımadığım birinin hesabında görürsem ürperirim. Kötü olurum. sorarım kardeş bu benim yakınımın senin sayfanda ne arıyor diye, sen de hoşuma gittiği için gibi bir cevap verirsen aklından şüphe eder hızla kaçarım. Siz yine isim görünmemesine dikkat edin.

ruhuna fatiha yazarsan kimse sıkıntı yapmaz güzel bi fotoğrafa

paylaşılması kötü bir şeyse mezar taşları niye var ki? insanlar okusun sözde ibret alsın diye yok mu onlar? sen de insanların okumasına aracı oluyorsun işte.

benim bir arkadaşım sürekli mezar taşı paylaşsa kendisine karşı bir ürpertim olurdu şimdi doğruya doğru.

Haftanın her günü yaklaşık 11'de yatıp yaklaşık 7'de kalkıyorum. Haftasonu veya tatil farketmiyor.

2-7

Düzenli

22:30'da yatağa girerim. 23:00'a kadar uyumuş olurum. Sabah 6:00'da kalkarım. Haftaiçi düzenim böyle. Aksi halde Pazartesiden Cumaya kadar hızlı bir enerji düşüşü yaşıyorum. Anca bu şekilde stabil bir enerji sağlayabiliyorum.

Haftasonu sarkar. Cuma ve cumartesileri nispeten geç yatarım. Cumartesi ve pazar sabahları da 8:30-9:00 arası uyanırım. Planıma göre yataktan çıkıp çıkmama durumu da değişiyor ama uyumam sonrasında.

12.30-6.30 veya 8.00 genelde 1.5 saatlik periyotlarla ve min 6 saat uyumaya çalışıyorum

gece 1-2
sabah 9-10-11

hafta içi haftasonu aynı

İş günleri genelde 23.15 yatış, 6.55 zorla kalkış. Tatillerde her şey olabiliyor çok belirsiz.

1-8. haftasonu sarkar.

Yatış saati ve uyku kalitesi değişken. Sabahları 6.30’da kalkarım.

01:30-7:30
Düzenli. Hafta sonu sarkmıyor.
Edit: Alarm 7 ye kurulu 7' de uyanıyorum ama kendime gelmem yataktan çıkmam 7.30' u buluyor.

00.30-02.30 arasında uyuyorum gece. Sabah iş günleri 7.30 civarında uyanıyorum. Hafta sonları 1-3 saat sarkıyor genelde uyanma saatim.

+1 ms brownstone.

gece 12 sabah 7

Hafta içi 01:30 yatış, 06:40 kalkış. Haftasonları baya bir değişiyor. 03:00 ten önce yatmam, ne zaman uyanırsam o zaman kalkarım.

hafta içi gece 1-2, sabah 7:25.

hafta sonu değişiyo duruma göre.

12-6

gece 4 sabah 10-11 arası.

12-7.
fml.
media0.giphy.com

Gece 1-2 gibi
Sabah 5.40.

Gece 2-3 sabah 10 düzenli.

00:30 gibi uyuyorum 7:30 uyanıyorum

Sabah mutlaka erken kalkarım. 4.30-07.00 arası oluyor genelde. Ders çalışmam gerekiyorsa 4.30da kalkıyorum sonra işe gidiyorum. Gece değişiyor ama 10-12 arası. Haftasonu sarkmıyor geç kalkınca günün hemen bitmesini sevmiyorum.

Hafta içi 23:00-23:30 gibi uyumaya özen gösteriyorum, çünkü sabah 7'de her türlü uyanmam lazım. Uykusuzken de iş yapamıyorum, bütün enerjim kendimi ayık tutmaya gidiyor, kafam çalışmıyor resmen.

Hafta sonu sarkıyor evet, kimi zaman 1-2 gibi uyuyor, alarm kurmadan uyuyup 9-10 gibi uyanıyorum. Öyle 1-2'ye kadar uyumalar eskidendi, artık istesem de uyuyamıyorum o saatlere kadar :/

Hafta içi 12:30'da yatıp 06:30'da kalkıyorum. Yetmiyor tabii. Hafta sonu 01:00 gibi yatıp 11 gibi kalkıyorum.

Mac cosmeticste makyaj dersi aldım makyaja başlayacağım zaman (yani iş hayatına girdiğimde), ders ücreti kadar ürün alabiliyorsunuz. O şekilde temel ihtiyaçları da almıştım.

"Siz makyaj yapmayı ne seviyede biliyorsunuz? "
Temel seviyeye bile giriş düzeyinde. Rimel ve ruj sadece. 3 senedir eyeliner denen laneti surmeyi öğrenemedim. Hâlâ sıradağ çiziyorum göz kapağımda. En son pes edip belki göz kalemi ile yarısından sonraya sürüyorum.

Ben de doğru düzgün öğrenmeyi çok istiyorum ama ne yazık ki zaman ve enerji ayırma konusunda çok da istekli değilim:/

Kanal ismi olarak bilmiyorum ama youtubeta çok var arkadaşlarım epey takip ediyor. Öğrenirsem editlerim.

Ben kimleri izlediğimi hatırlamıyorum şu an isim isim fakat 2-3 sene önce hipnotize olmuş gibi video izlerdim youtubedan. Sonrasında da evde sıkıldıkça ev arkadaşlarımla makyaj yapardık. Bir süre sonra elim alıştı, izlemeden de bir şeyler denemeye başladım. Olumlu yorumlar aldıkça da “hmm becerebiliyorum sanırım” dedim. Ne seviyede bildiğimi bilmiyorum ama yakınlarım özel günlerinde benden onlara makyaj yapmamı rica ediyorlar, yapıyorum. Seviye bu kadar :)

@inbeautmag, bu hesabı takip edebilirsiniz. Her postta neredeyse farklı bir makyaj artisti etiketli. Beğendiğiniz makyajların makyaj artistlerine oradan bakıp, diğer çalışmalarını da görebilirsiniz.

Lisa eldrige in kanali cok güzel

Ozel gunlerde kendimin ve yakinlarimin makyajini yapabilecek seviyedeyim. El becerim genel olarak iyi oldugu icin makyaj yapmaya ilk basladigimda da kotu degildim. Ama ilgim arttikca video izlemeye sardim, oyle oyle makyaj trendlerinden, marka ve urunlerden de haberdar olmaya basladim. Birini takip etmeye baslayinca zaten milyon tane oneri geliyor ama aklima gelen ise yarar hesaplari siraliyorum.

Merve ozkaynak, sonjdradeluxe, carli bybel, desi perkins, easy neon, eman, ezgi findik, duygu ozaslan, nikkietutorials, teni panosian, james charles, jeffreestar, camila coelho.

Seviye: küçüklüğümden beri makyaj yapıyorum.

Yıllarca deneye deneye elim alışmış olacak ki makyaj konusunda hiçbir problem yaşamadım. Hatta youtubetan birkaç makyaj önerisine bakayım demiştim eskiden "sizin yapacağınız işi" diyerek kapatmıştım.

Yaptığım makyajlardan öğrendiğim bir şey varsa o da moda diye yüzü palyaçoya çevirmemek. Ben de özendim zamanında o kızılımsı göz farlarına ama kendime yakıştıramadığım için ısrarcı olmadım. Siyah farımdan vazgeçmedim gibi. Yoksa en güzel eyelinerı çeksen bile senin göz tipine gitmiyorsa çirkin makyaj yapmış olacaksın.

Bu yüzden moda diye kendime yakıştırmadığım hiçbir tonu, hiçbir makyaj aletini kullanmıyorum. Standart makyajım yeterince övgü getiriyor zaten hehe.

charlotte tilbury'nin kanalını öneririm.

Marla+1
Eger ten ve goz renginize uygun olan renkleri bilmiyorsaniz mac’ten ders almaniz mantikli.
Kahveringi tonlarini hic sevmezdim ama aslinda bana en uygununun o tonlar oldugunu ve nasil kullanacagimi ogrendim mesela.

Lisa eldrige
Charlotte tilbury
Pixiwoo
Wayne goss
YouTube kanalları olabilir belki.

genel olarak uyuyor, başak burçları temiz titiz, yengeçler hassas, terazi kadınları görünümüne önem veren tipler oluyorlar. istisnalar var elbette ama uyuyor pek çoğu. ama şimdi yıl 2019 oldu hala mı burçlara inanıyorsunuz diyen tipler gelecek :D

Hangi burcu okursam okuyayim bir seyler uyuyor gayet kurnazca yazildiklari icin. Baskalari uzerinde senin burcunu okuyorum diyerek baski burcu okuyup denedim, onlarda da uydu:)

bana 12 burç da uyuyor. o kadar genel ifadeler ki, hepsi uyuyor. birkaç sefer insanlara alakasız burçları okuyorum, onlara da uyuyor.

(bkz: barnum etkisi) diye bir şey var. ama evet kısmen bazen kimin ne burcu olduğunu anlayabiliyorum.

son zamanlarda ben de dikkat etmeye başladım. bazı insanları doğrudan burçları ile tanımlayabiliyorum. mesela aslan burcu kadınları.. bundan sonra önyargı ile yaklaşacağım tanıdığım birkaç örnekten dolayı..

www.astrolojist.com

bu siteye bayılıyorum, karakter özellikleri ve burç uyumları şahane. hayatımı buna göre belirlemiyorum elbette ama okuduklarımın doğru çıkması beni çok eğlendiriyor

çok yakından tanıdığım kişiler ve genel olarak kendim için uyuyor ama kişinin 1-2 tane böyle baskın bariz özelliği için, yoksa kimse o tariflerdeki insan değil tabi ki.

boğaların hepsi: kilo almaya müsait,yemeğe evine eşyasına çiçeklere filan düşkün, sabit fikirli, statükocu, garantici insanlar mesela
akrepler (en de akrebim) hırslı, işkolik, konuşkan tipler. iyi halinin de kötü halinin de b.kunu çıkartmaya müsait bir yapıları var.
balıklar da hep balık bakışlı yahuu gözlerinden biliyoruz ciddi ciddi
böyle denk geliyor olabilir, bir de mesela kova veya terazi veya ikizler sorsan fazla bilmiyorum, çünkü yakından tanımıyorum, benim etrafım genelde aynı burçlar :) her evde 3 akrep 2 boğa filan var. muhtemelen ben de onları bu ortamda öne çıkan özellikleriyle tanıyorum, belki iş arkadaşına sorsan bambaşka anlatırlar...

ahahahah ammmannn diyim yapma öyle işler. doğum haritasından yürü yürüyeceksen.

Teraziyim. Okuduğumda aa bu benim evet diyorum.

Yaşım ufakken kurcalamamdan biliyorum evet Yay Burcu Kadını künyesini okuduğumda sanki beni anlatıyorlarmış gibi hissetmiştim. Hem yükselen hem de esas burcum Yay. Şu son senelerde hiç burç falan kaale almıyorum ama.

boğa burcu erkeğiyim ve yazılan özellikler,kişisel özelliklerimle örtüşüyor.

ben başak burcuyum, eşim boğa.

inanasım gelmiyor ama, cidden uyuyor pek çok özellik. ilginç.

demiyorum. bununla ciddi ciddi ilgilenene de iyi gözle bakmam, samimiyeti azaltırım. mümkünse selamı keserim. aptallığa pek tahammülüm yok.

genel geçer, muallak tarif edilen özelliklerden kendine uyanı almak algıda seçiciliktir. koca astroloji sektörü bunun üzerine kuruludur.

Burçlara inanmıyorum ama burclarla ilgili olup benimle tanıştıktan sonra "Amaranta sen balık mısın?" diye soruyorlar. Evet dedikten sonra " Ayy kıyamam" ünlemi geliyor. Sırf bu yüzden acayip sinir oluyorum.