en.wikipedia.org

Kısaca özetlersem grafikteki o normalden güçlü olduğun yerlerde biraz daha kendini zorlayarak antreman yapmalısın. Böylece grafiği merdiven gibi hayal edip adım adım yukarı çıkabilirsin.

Somut örnek: Squat 40 kilo yaptın, dinlendin, daha güçlü olduğun dönemde 42 kilo yaptın, dinlendin, daha güçlü olduğun dönemde 44 yaptın dinlendin....

Edit: özel bir gelişime ihtiyaç duymuyorsan genel olarak compound egzersizler angelus'un bahsettiği gibi daha iyi.

Hepsi için tek cevap vereyim: Compound egzersize yönel.

Açıklayayım:

1: 4 gün gidip 3 set çalışsan da 3 gün gidip 4 set çalışsan da intensity yüksek olmadığı sürece çok verim elde edilemiyor. Antrenmanda volume, güç antrenmanı yapmıyorsan eğer, çok da şart değil. Kaç gün gidersen git, ortalama 50 dakikada 20/25 set compound çalış yeter.

2: İzole antrenmanın problemlerinden biri de bu: Bir yer gelişirken bir yer eksik kalıyor. Çözüm compound egzersiz. Ben en orantılı gelişimi bu şekilde gördüm. Biceps curl yaptığım günlere lanet ediyorum.

3: Volume düşsün intensity artsın. Dediğim gibi, 45/50 dakika bu şekilde compound çalış çık git yeter sana.

açıkçası anlamadım. compound egzersiz anlayışı tam olarak nedir? volume düşürüp yoğunluk arttırmaktan kasıt nedir?

bu tarz bir program örneği varsa aydınlatıcı olabilir.

agabel +1. merakla bekliyorum

konu ilgimi çekti ama yazılan şeyler fransızca olsa daha çok anlardım.

Compound egzersizler basitçe tüm vücudu çalıştıran bileşik egzersizlerdir, tek bir harekette birden fazla eklemin çalıştığı egzersizler. Squat Deadlift Bench Press Pull Up Shoulder Press Bent Over Barbell Row gibi egzersizler. Görüldüğü üzere hiç izole egzersiz yok. Zira bunları yaparken, dediğim gibi, tüm vücudunuz çalışıyor zaten. Biceps için triceps için ekstra bir çalışmaya gerek yok. 1 gün 10*7 Bench Press 10*7 Bent Over Barbell Row yapmak göğsü sırtı karnı triceps'i her yeri çalıştırıyor. İzole bir egzersize gerek yok. Her gün 20 set 2 hareket sizi tatmin edecek şekilde çalıştırır.

Compound egzersizlerde önemli olan (Intensity) yoğunluktur. Bu antrenmanda iş hacmine (Volume) bakmazsınız. Yani 10*7 Bench Press yaparken setler arası çok kısa bir süre dinlenip diğer tekrara geçersiniz. Ki bu kasları daha uzun ve daha sık bir şekilde uyarır, amaç da budur. Bunun dışında daha çok kalori harcattığı için de yağ yakımını da önemli ölçüde destekler. Tabii bu süre kişiye özeldir. Ben 40 saniyede hazır olurum sen 1 dakikada. Çalışarak siz bulursunuz doğru süreyi. Misal güç antrenmanlarında yoğunluğa bakılmaz iş hacmine bakılır, bunun nedeni de ağır ağırlıkların altına girdiğinizde patlayıcı güç olarak ATP tipi enerjiyi kullanırsınız, 15 saniyede tükenen bu enerji kaynağının tekrar aktif hale gelmesi 3/4 dakikalık bir süreyi kaplar. Bu nedenle setler arası 3/4 dakikalık bir dinlenme süresi olur. Ki bu da yoğunluğu düşürüp toplam iş hacmini artırır. Siz yoğun bir antrenmanı 45/50 dakikada bitirirken güç antrenmanını 3 saatte bitirirsiniz. Zira birinde yoğunluk ön plandadır diğerinde iş hacmi. Amaç hipertrofi ise eğer yoğunluk ön planda olmalıdır. Zira anabolik hormonlar ancak bu tip çalışmaların sonrasında daha yoğun bir şekilde salgılanmaktadır. Volume düşürüp yoğunluk artırmanın mantığı budur. Tabii güç antrenmanı yapacağın zaman işler değişir. Ben tamamen hipertrofi için konuşuyorum ama bu demek değil ki izole egzersizler yanlıştır. Hayır değil ama izole egzersizler detaya yönelik çalışmalardır. Yani adam gibi bir kütle kazandıktan sonra yapılması daha uygundur.

Elimden geldiğince anlaşılır olmaya çalıştım ama bu anlattıklarım benim kişisel görüşüm. Bir başkası "Yok lan izole çalışmak daha iyidir" derse o da haklıdır bir şey diyemem.

Cookielerini temizle, hala devam ediyorsa ya cihaz enfekte olmuştur, ya da biri MiTM yapmaya çalışıyor.

serving-sys virüslü cookie, denildiği gibi cookieleri silin.

github.com

Zamanında ben RRT çizdirmiştim. Bu sana iyi bir başlangıç olur.

transit geçiş deniliyor, mümkün

X ve Y firmalarına haber vermen onların da bu değişimi kabul etmesi gerekiyor. Uçuşlarının arası az, valizini kendin alıp tekrar verebileceğin zaman yok zaten (O senaryoda; inişten sonra pasaport kontrolü, sonra belli bir süre valiz bekleyeceksin, sonra da o valizle tekrar checkin masalarına gideceksin, sonra tekrar pasaport kontrolü olacağını düşünürsek yetişme imkanın zor).

@zamanin otesinden gelen edit

bagajdan vazgeçtim risk çok büyüyor. Küçük el bagajı ile seyahat edeceğim. Bu durumda mümkün olabilir mi ? Tekrar yorumlayabilir misiniz ?

Sabiha Gökçen'in yapısını hatırlamıyorum, eğer geldikten sonra gidiş tarafına geçebileceğin bir yol varsa mümkün. Büyük ihtimalle vardır, ama sorup kesinleştirmek şart.

rotarlı inmediğiniz sürece uçabilirsiniz evet. uçaktan iner inmez transit bankosonu başvurmanız yeterli.

Merak edenler için sonucu yazayım:
uçak şirketleri farklı olduğu için transitten geçemedim. Geliş uçağı da 15 dakika kadar rötar yaptı. Türkiye'den çıkış yapıp tekrar giriş yaptım. Şansıma havaalanı sakindi. Çok koşturdum ve ucu ucuna yetiştim.

Mezuniyet ortalamasi önemli bir etken ama tek etken degil. Mezun olunan ülke, mezun olunan okul, ingilizce (toefl vs.), o ülkenin dili, motivasyon mektubu, is tecrübeleri, referans mektuplari gibi diger faktörler var ve not ortalamasi dezavantajini bunlar ile kapatabilirsin.

Simdi Mogadishu ZamZam university ile Oxford bir mi? Bunlardan alinan not ortalamalari ayni kriterde degerlendirilir mi? Bence saldir.

2.25 ve boş bir özgeçmiş ise çok zor.

niyet mektubunun dışında yazacağın hiç bir şeyi okumayacaklardır. boşuna özel mail filan atma.

2.10-2.25 arası çok zor. portfolyo olarak sunabileceğiniz çok önemli projeler yoksa imkansız bile olabilir. maddi olarak desteklenecekseniz ciddi oranda, illa ki bir yerlerde bir az bilinen özel üniversite vardır paranıza talip.

Küçük dostumuzun fermuara sıkışmaması için.

günlük hayatta giydiğin kıyafetler sürekli hareket ediyor. bacakların vs bu sürtünmeden etkilenmese de hassas organların etkilenir.

büyük dostumuzun fermuara sıkışmaması için.

Çok çok büyük dostumuzun fermuara zarar vermemesi için

devasa dostumuzun fermuarı yutmaması için

Biri gelip benim hint okyanusu gibi vajinam var, afrikadan filipinlere kadar diyecek cevap veremeyeceksiniz. Hepnize cetvel göndereyim de yarışın galibini belirleyelim.

Ciddi cevap: temiz tutmanın ve tahrişi engellemenin en kolay yolu.

Yüce dostumuz paçamızdan çıkmasın diye.

Kısacası, bunlar olmadan iki gün geçirirsek kendi giyme sebebimizde ortaya çıkar.

tek dostumuz fermuar sıkışmak.

Dostsuz kalasınız.

ustteki camasirlar kirlenmesin diye.

hijyen

şahsen bir keresinde yazlıkta don giymeden şortla gezmeye kalkmıştım, bildiğin kalkıyor nedense. heralde çok serbestlikten.

temizlik, teri alması, ayrıca erkekler için skrotal torbaların otururken sürpriz yapmaması.
dostumuzu fermuara sıkıştırmak çocukken yapılabilecek bir şey veya sarhoşken, normalde pek sorun değil, ayrıca düğmeli pantalon var olm, benimkiler düğmeli mesela:)

kucuk ejderha pantalonu yakmasın diye

kursa gitmek yerine bir iş yerinde çok az parayı çalışıp tecrübe kazanmak daha doğru bir yol olur. eğer ingilizce yetersizse ingilizce eğitimi için kursa gidilip internetteki kaliteli binlerce kaynaktan her şeyi öğrenebilirsiniz.

Ne kursa git ne de az ücretle çalış. Unutma ki ilerideki maaşların başlangıç maaşına ve pozisyonuna göre şekillenir.

Bir sürü açık kaynak proje var, ilgilendiklerden birine katkı yapmaya çalış, iş ortamından çok daha fazla öğrenirsin. Hem de özgeçmişine büyük katkısı olur.

spirited away

ilk ikiyi izledim, güzel filmler ama iç açıcı olduklarını söyleyemem.

diğer ikisini bilmiyorum.

kendini iyi hissetmek istiyorsan the grand budapest hotel öneririm.

ya da

yüz yaşında camdan atlayıp kaybolan adam

ya da

relatos salvajes

despicable me

it's kind of a funny story
perks of being a wallflower
about time

bunlardan biri olabilir.

www.timeout.com

girl interrupted. İzlemiştim pek severim.

wristcutters a love story'yi izledim, bu kadar abartılmış film az görmüşümdür. beni daha çok boğmuştu, canım sıkılmıştı izlerken. tatsız tuzsuz saçmasapan bi şey. en azından benmim için.

relatos salvajes +1

intouchables,about a boy

tarafsiz cevaplayin, hdp sorusu degil.

D'hondt sistemini öğrenirsen tam anlamıyla anlarsın konuyu.
tr.wikipedia.org

Özet olarak, o seçim bölgesindeki en çok oy alan en çok fayda görüyor herhangi bir X partisinin barajı geçememesinden.

Barajı geçerse çok iyi olur tabi ama o barajı geçtirtmezler. 9.9999 gösterir yine geçtirtmezler. Şimdiye kadar anketlerle hatta seçim sonuçlarıyla bile nasıl oynandığını gördük. Risk almaya hatta bile bile oyunu çöpe atmaya gerek var mı? Bir partinin gitmesini istiyorsanız onun en güçlü rakibini desteklersiniz. Bu böyledir. Sonra o stratejiler götünüzde patlar

nasıl hdp değil ya :) şimdi hangi parti olduğuna bağlı böyle saçma olur. ben hdp diye şeettim

Partin barajı geçemezse verdiğin oy geçerli oy oranına girdiği için totalde bütün partilerin oranını etkiliyor. Yani bu nedenle hiç birini etkilemiyor.

akpye yarıyor. çünkü, en çok oy alan parti o. baraj altında kalan oylar, barajı geçen partilere, oy oranlarına göre dağıtılır. diyelim 10 oy baraj altında kaldı. 6sı akpye, 3 chpye, 1i mhpye gider. yani evet hepsine dağıtılıyor ama orana göre dağıtıldığı için en karlı çıkan akp oluyor.

somut örneklerle konuştum. akpyi çıkarıp, "en çok oy alan parti" de koyabilirsin.

en genel ifadeyle
meclise giren parti sayısı artarsa oyun önemi düşer.
tersi meclise giren parti sayısı azalırsa oyun önemi çok artar.

iki örnek
2002 seçimlerinde meclise sadece 2 parti girdi akp oyların 1/3 unu alarak meclısın 2/3 une sahıp oldu.

1999 seçimlerinde meclise 5 parti girdi.
dsp en yuksek oyu alan parti olmasına ve ıkıncı mhp ye 4 puan fark atmasına rağmen sadece 7 mılltvekılı fazla çıkarabildi.

Barajı geçerse akp oluyor. geçemezse anap, dyp, dsp oluyor.

Daha önce baraj altı kalıp sonradan meclise girebilen tek parti chp. chp'nin de tek avantajı shp ile birleşmek olmuştu. anap, dsp ve dyp'nin durumu ortada.

en çok oyu alan partiye gidiyor...

segovia'da bir kemer var, eski şehir tipinde, sokaklarında gezmesi filan zevkli ama başka bir numarasını görememiştim ben. toledo'ya gitmedim

toledo.

Toledo güzel.
Madrid'de ne kadar gezdiğine bağlı, büyük müzelere yetecek vaktin varsa Toledo'ya da gidilebilir.

Birbirleriyle anlaşabilmeleri için ortak dil konuşmaları gerekiyor. Bu nedenle ikisi de BT3 kullanacak bağlantı sırasında.

Bu sorunun cevabını bir sürü kişi verebilir ve hemen hemen aynı şeyleri söyler. Bence yine düşünerek bulabilirsin cevabı. Zaten çabuk ulaşıyorsun çözüme.

bende çok düşünürüm ama normal değil bence

niye düşünsünler?

"bir insan yaşadığı hayatı, ülkeyi, şehri nasıl sorgulamaz nasıl nedenlerini sonuçlarını öğrenmeye çalışmaz olayların anlamıyorum."

Ben de sizin gibiyim ve Türkiye'de yalnız olduğumu düşünüyordum.

İyi ki varsınız.

şimdi bence mesele şu;
insanlar olarak hayvandan en temel farkımız düşünmemiz, bir şeyleri düşünüyoruz, bir şeyleri sorguluyoruz, bizi biz yapan temel şey bu. fakat düşünmenin fazlası, insanı benim fikrime göre zehirliyor. mesela senin düşündüklerin orada o olsaydı burada şu olsaydı şeklinde kafaya taktıkların insana zarar verebilecek şeyler, çünkü ister istemez kendinle kavgaların başlıyor bunun ardında. işte düşünme denilince düşünmemek olmuyor ama, neyi düşüneceğini seçmek falan insana daha mutlu bir hayat sağlar diye düşünüyorum. gerçekten de, çevredeki farkındalığı yüksek her insanın hayatının derinliklerine indiğinizde, orada bir mutsuzluk bir huzursuzluk durumları göze çarpıyor.
ölmeden önce öğrencilerine son bir nasihat etmesi istenen alim gibi:
ayağı sıcak tut başı serin, fazla da düşünme derin.

Yazınızın altına imzamı atasım geldi.

Düşünmemek, yaşama sorunsuz devam etmeye yarayan başarılı bir uyuşturucu. Ama ben her ne kadar bunun sırrını çözmeye çalışsam da, kendi adıma yapamıyorum; olmuyor. Sürekli düşünce hali...

Bu aralar benim de kafamı yoran bi' mesele bu, sanırım insanın yapısı ile alakalı biraz da. Yani, bazıları düşünmemeyi başarmakla kalmayıp bunu bir yaşam tarzı haline getirerek pasif ve anlam aramayan bir yaşantı içinde kendilerine huzurlu bir alan yaratıyorlar.

E ondan sonra da sizin benim gibi insanlar karşıdakiyle felsefe yapmaya/beraber düşündürmeye/derin konularda kafa yormaya çalışınca, sonuç iki taraf için de fiyasko oluyor.


Maalesef ki bu konuda yapılabilecek bir şey yok. Ha belki interneti kullanabilir, çeşitli platformlarda ortak zevklerinizin olduğu insanlar bulabilir ve entelektüel açlığınızı bi' nebze de olsa doyurabilirsiniz.

eğitimsizler, cahiller, bilinçleri boş, benciller, basit oyun ve eğlenceden zevk alabiliyorlar, çoğunluğu oluşturdukları için kendileri gibi olanları kolayca bulup yalnız kalmıyorlar, en basit, anlamsız konularda dahi uzun süre iştahla konuşabiliyorlar, bu şartlarda doğal olarak düşünceye yer kalmıyor.

önümüz yaz. güneş gözlüğü olabilir.

Day +1

beyaz altın zarif bir kolye düşünmüştüm aslında daha çok..

saat

benim arkadaşıma mezuniyetinde ablası güzel ve kaliteli bir saat almıştı, kız nedense aşırı mutlu olmuştu.

bu nasıl saat için?
www.swatch.com

Bence gerek yok, bundan 15-20 sene önce olsa neyseydi.

Herkes liseyi bitiriyor, özel bir durumda yok.

Üniversiteyi kazandığında daha güzel bir hediye alın.

gerek olup olmaması değil ki mevzu, istiyorum almayı. ayrıca mezun olduğu okul istanbul erkek. hakettiğini düşünüyorum.

o saat çok güzel. ilkokul 2ye giden kuzenimde var aynısı.

gunes gozlugu+1

Swatch un o tarzda daha guzrl modelleri var onlara bakin bence. Saat ve gunes gozlugu mantikli. Atasun falan indirimdeydi diye hatirliyorum. Ama kolye olmaz yav.

Kindle

Tatil, tur, gezi gibi bir şey ayarlarsanız hem yazı güzel geçmiş olur hem de üniversiteye daha deneyimli bir şekilde başlar. Biraz pahalı olur muhtemelen 200tl den ama bir yurtdışı turu çok iyi olur bence.

Bu mümkün değilse elektronik şeyler; kulaklık, tablet vb.

Kol saati önerisi için, kızın saat takıp takmadığını sormanızı öneririm. Benim kardeşim de aynı yaşta örneğin, hayatında hiç saat takmadı ve sevmez. Ağırlık olarak görür. Cep telefonunu kullanır saati öğrenmek isterse.

spirited away

gordos

monty python the meaning of life veya life of brian. komik ve gerçekten asla pilman olmayacağın türde iki film. ingiliz mizahı, oldukça başarılı. izle. İZLE.

www.imdb.com

geçen gün izledik, ben ağladım arkadaşım ağlamadı. ama arada güldük. tatlıydı.

sevimli ve ağlatana istinaden söylüyorum "the fall"

spirited away de sağlamdır yukarıdaki arkadaşın da önerdiği üzere.

gordos dışında hepsini izlemiş olmam <3 ama kavuniçi balık beni anlamış öle bişi arıyorum.

Hala çok sıkılıyorum :(

evet.

Aramızda oy toplayıp bişeyler yapacaz, sen merak etme.

Bazen kendimi sorgulatıyorsunuz bana.

Kalmıyor, doğru. Adu üzerinde seçim barajı.

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine, vekil olmadan bakanlık yapılamıyor diye biliyorum. Olsa olsa danışmanlık, başdanışmanlık gibi yarı resmi durumlar sözkonusu olabilir sanırım.

Edit: @zamanin otesinden gelen edit uyardı, bakan olunabiliyormuş davet veya karar üzerine. Kemal Derviş böyle bakan olmuş zamanında. Yanlış bilgilendirme için özür diliyorum.

Kopya'dan ceza alırsa en fazla yapabileceği şey lisanstan mezun olmak olur. Yüksek lisansa, doktoraya kabul etmezler. Lisans'tan mezun olurken de onur belgesi falan alamazsın.

Tabii kısa dönem için konuşursak, dersten de kalacak direk.

En kötüsü uzaklaştırma alır.(Kopya çektiği ders alan dersiyse uzaklaştırma alır gibi).Ama görevliye keşke ısrar etseydi de arkadaşınız dekanlığa bildirilmeseydi..Hatta hala şansı varsa mutlaka gitsin konuşsun.

Yarim donem uzaklastirma alir.

Bizim her sinav kagidinin ustunde yazar yok'un bilmemne maddesine gore kopya cekmek, tesebbus etmek, yardim etmek en az yarim donem uzkalastirma cezasi bla bla

Ne şekilde yakalandığı önemli. Yerine başkasını mı sokmuş? Sıraya mı yazmış? Küçük kağıtlardan mı kopya çekiyormuş? Kitap defter mi açmış? Başkasına mı bakmış?

@drako en iyi ihtimalle ne olur? ilk vukuatı diye uyarıyla geçiştirilebilir mi?
henüz bildirip bildirmediğini bilmiyoruz zaten. tekrar arayayım da bir ısrar etsin.

Asistan da ne manyakmış...

Valla ben arkadaştan kopya çekerken yakalandım. Asistana baya bi dil döktüm, ağladım vs :D İkimizin de notu düşük geldi. Ben sınırdan geçtim, kızın AA gelecek notunu BA mı BB mi ne yaptılar... Hocalarla filan konuşsun, acındırsın kendini (eğer güvenilirliği varsa tabii)

@asethuan kağıt hazırlamış oradan çekiyormuş, o kağıdı yakalamış asistan. sonradan yanına gitmiş bizimki de hak yiyorsan falan diye asabi konuşmuş asistan, vereceğim demiş.

asistan hocaya vermiş. bizimki hocayla da konuşmuş, çok sinirliydi dedi. yakalanmışsın, disipline sevk etmezsem ben zan altında kalırım. kopya hazırlayana kadar çalışsaymışsın demiş. yarın şansını deneyecek tekrardan. yüksek yapamama mezvuunu duyunca ağlamalıklı oldu zaten.

teşekkürler herkese.

şimdi iş asistanda bitiyor.

asistan dekanlığa verirse soruşturma açılır. iş resmiye bineceğinden durum zorlaşır. arkadaşın durumu yüksek öğretim disiplin yönetmeliğine göre şu:

Yükseköğretim kurumundan bir yarıyıl için uzaklaştırma cezasını gerektiren disiplin suçları
MADDE 7 - (1) Yükseköğretim kurumundan bir yarıyıl için uzaklaştırma cezasını gerektiren eylemler şunlardır;
(...)
e) Sınavlarda kopya çekmek veya çektirmek,

bu yönetmeliğe göre soruşturmayı, fakülte yönetim kurulu tarafından görevlendirilecek başka bir soruşturmacı yapar. muhtemelen kıdemli bir asistan, dr. ya da yard. doç olur. ve verilecek cezayı fakülte yönetim kuruluna önerir. maalesef soruşturmacının burda nasıl bir tip olduğu pek önem taşımaz. zira ceza vermeme gibi bir durum genelde söz konusu olmaz zira yönetmelikte durum açıktır. ancak genelde soruşturmayı yürüten soruşturmacı soruşturulan kişinin iyi haline, pişmanlığına vs göre ilgili maddenin bir altından ceza verilmesini teklif eder. yönetim kurulu bunu kabul edebilir. etmeyedebilir. dolayısıyla eğer soruşturma açılırsa arkadaşınız %50 bir yarı yıl uzaklaştırılır. %50 bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırılır.

bence asistanla gidip konuşsun. kapısında yatsın. bokunu yiyim götünü yiyim ayağı çeksin.

kimse de asistana kızmasın. adamın işi orada kopya çektirmemek. ne yapacaktı yani göz mü yumacaktı? bir de üstüne gidip efelenmiş. bence hata etmiş. siciline işler. cahillik etmesin.

@asethuan yok ne efelenmesi, asistan asabiymiş o an dedim. bizimkinin herhangi bir çıkışı yok.

Hoca biraz korkutmuş bence. Hocayla konuşsun. Ağlasın. Hocam ben bir cahillik ettim, eylemlerimin sonucunu bilemedim. Çok pişmanım. lütfen beni dersten bırakın vs. desin. Hatta ödev yapayım, proje yapayım, daha çok şey yapayım lütfen diye ağlasın. Hoca dekanlığa verirse soruşturma açılır yukarıda dediğim gibi.

Hazırlanan kopyalar küçük kağıt mı yoksa çalışma kağıdı gibi mi? Ben kopya hazırlamadım, çalışırken özet çıkardım denebilecek biçimde mi? yoksa bildiğin alenen küçük kopyalar mı?

Eğer çalışma kağıdı gibiyse hocaya "hocam kopya değil çalışma kağıdı ama sınavda bir soruyu bilemeyince panik oldum. sadece bir şey aklıma gelmedi ona bakıyordum. çok pişmanım vs" diyebilir. ama eğer küçük kopya gibiyse bilemedim tabi...

neyse inşallah tasasız hallolur. soruşturma açılırsa da ucunda ölüm yok. kalan dönemlerini çok daha üstün bir performansla tamamlaması, çok başarılı olması gerekir.

bir müsibet bin nasihatten yeğdir. her işte de bir hayır vardır.

Asistanın tek başına tutanak tutma yetkisi yok. Gidip dersin hocasıyla yada bölüm başkanı ile konuşsun. Bir eşeklik yaptığını söyleyip özür dilesin ve dersten normal bir şekilde kalma şeklinde bir cezanın yeteceğini söylesin. eğer tutanağı bölüm başkanı yada dersin hocası imzalarsa o zaman dönemlik uzaklaştırma alır ki bu da okulu artılaması demektir. ve her daim karşısına çıkar bu. çünkü sicile işlenir.

@husule getiren sorumun alt metninde asistana/hocaya giydirme yoktu bunu da belirteyim bir köşede dursun. kopya çekenler olarak bunun doğruluğunu savunmuyoruz zaten. madem böyle bir olay yaşandı bundan en az hasarla nasıl çıkarıza bakıyoruz. bana söylememişsiniz ama yine de durumu netleştireyim.

etik konusunda neden bu kadar kötü bizim insanımız ya! bu adam/kadın mühendis olacak, proje altına imza atacak değil mi?

amerikalı (abd) bir hocamız vardı, bizim orada sınavlarda gözetmen olmaz, burada 5 dakika dışarı çıksak neler dönüyor derdi. bizim eksiğimizi görmüş olacak ki dersle alakasız etik konusunda ödevler verip grupça tartıştırır, çıktılarını raporlattırırdı.

neyse üniversite eğitimi sadece termodinamik, statik değil, umarım arkadaşınız ve olaya şahit olanlar ders çıkarmıştır bu durumdan (bunun için de ceza alması gerektiğini düşünüyorum).

neyse, sorunuzun cevabı uzaklaştırma. benzer bir durumda 1 dönem uzaklaştırılmıştı bir arkadaş.

kopya çekipde ondan sonra ama beni yakaladılar diye ağlayanları anlamıyorumi ceza alabileceğini bilmiyor muydu bu arkadaş? hoca yakalanmasaydı bilmemkimin dersine ne kopya çektim görmedi salak asistan diye hava atan ama asistanın ters tarafına gelince "omo bon koç tono dors aluyomrum" diye ağlayanları görerek geçti yıllarım.
şimdi ilk taşı günahsız olanımız atsın ben çektim mi bende çektim, kağıt hazırlamasamda en çok unuttuğum formülü tirnağıma yazdım, ama bunu yaparken aldığım riskin farkındaydım.
hocanın ve asistanın kararlılığına göre 6 ay uzaklaştırma alır, ilk vukuat diye olayı sirin göstermeye çalışmasın asistan kim bilir kaç kez göz yumdu sonuncuda patladı.

Dekanlık önce soruşturmacı atar.
Soruşturmacı ceza önerir. Genelde bir dönem ya da bir ay uzaklaştırma.
Bu öneri daha sonradan fakülte disiplin kuruluna gelir. Orada da genelde bir ay uzaklaştırma verilir (Ceza, yönetim tarafından yaz tatiline denk getirilmeye çalışılır ki öğrenci okulu uzatmasın).
Görüldüğü üzere, bulunduğum fakülte için konuşuyorum, tamamıyla öğrenci dostu bir sistem. Tabi ki caydırıcılığı yok. Çatır çatır kopya çekiliyor, hafif ceza olduğu için riske giriliyor. Uzaklaştırmayı geçtim ama cezanın dosyaya işlenmesi ve hayat boyu peşinizden gelmesi çok daha büyük bir ceza.

büyük konuşmayacağına dair tövbe et.

Yemin keffareti, diye ilmihal kitaplarına bak. Çoğunlukla 3 gün oruç tutulması gerekir.ama neye yemin ettiğinde önemli .olmadık şeylere (mesela bir daha su içmem gibi ) yemin söz konusu olunca durum değişebiliyor.belki dediğin yeminde keffaret te gerekmeyebilir.konu biraz ayrintili yani .iyi araştır .

Başkalarını etkilemiyorsa yap gitsin. Ama yemin tutmamayı alışkanlık haline getirme, kendini kandırıp öz saygını yitirince kolay geri gelemezsin.

kimseyi etkileyen bir şey değil ama bir sinirle yemin ettim işte...

bu ayet!ten yola çıkabilirsin, am açoğunlukla 3 gün oruç tutuyor insanlar böyle durumlarda.
www.kuranmeali.org

www.youtube.com/watch?v=NgdwMR8Mr3s

10 fakiri sabah ve akşam doyurman gerekir. imkanın yoksa 3 gün oruç.

Senin, kullandigin sensor iceren ekipmanin ya da is iliskisinde bulundugun kurumlarin, cok daha fazla veriyi degerlendirerek cok daha yuksek kesinlikte dogru kararlar vermesi saglanacak.

felsefi olarak bakınca; olumlu bi şey olacagını sanmıyorum.
ama tüketim toplumu gözüyle ve kapitalizm gözüyle bakarsak daha iyi olacak. cünkü noone in dedigi gibi daha kesin ve senin begenecegin kararlar vericek.

ilerde tüm gelecek internete "ve" reklamlara bagimli olacak. ne kadar güzel recommender sistemleri kurulursa, herkes o kadar kazanacak (biz tüketici olarak tüketecegiz tabi)

Şu anda big data'nın popülerliğinin altında iki tane makale var. Göz atmak istersen:

1)The Unreasonable Effectiveness of Data
2)More Data Beats Better Algorithm

Kısaca bahsetmek gerekirse, bundan önceki kuşaklarda gereksiz kabul edilebilecek büyüklükteki dataların, sonuçları geliştirmek konusunda algoritma dizaynındaki gelişmelerden daha etkili olduğunu savunuyorlar. Şu an bu savları destekleyen bir trend var.

Genelleyecek ve basitleştirecek olursak, data toplanılan her yerde, daha fazla data toplamanın sonuçları geliştireceğini söyleyebiliriz.

Biraz daha matematiksel bakarsak, şu anki big data'nın temel aldığı eşitsizlik şu :
sonuç(Basit algoritma + Çok data) > sonuç(Gelişmiş algoritma + normal boyutta data)

Soruna özel olarak, daha çok data verebilme imkanın olduğu her yerde sonuçlarda gelişme görmen olası. Hayaline kalmış örnekler.

ATM'lerden Türk banka kartıyla para çekebiliyorsun ama market alışverişinde banka kartın çalışmıyor(2010'da çalışmıyordu). Büyük mağazalar hariç, market şu bu kredi kartı kabul etmez.

hollanda olmasa da yurtdışında bir çok kez kredi kartı kullandım sorun olmadı.

unicredit olan yere gideceksen banka hesabı açtır yapıkrediden. sadece kur farkını ödersin.

ps. hollanda da var mı bilemiyorum.

aynen cogu yerde visa kartimi kullanamamistim, albert heijin'de falan 1 sene once.

albert heijin hala kabul etmiyor mesela, 2 ay çok uzun bir süre değil. eğer tedirgin olmayacaksan yanında götür hepsini.

ama bankamatiklerden çekmek de bir seçenek. çekmek istediğin euro tutarını giriyorsun, o parayı senin tl hesabından düşüyor. azar azar çekme komisyon alıyorlar.

cogu yerde kredi karti gecmiyor. buradaki bankalarin kendi sistemleri var, kendi banka kartlari calisiyor ama baska ulkelerin banka kartlari calismiyor. etrafta gordugum atm'ler vardi uluslar arasi para cekebiliyorsun ama yanlis hatirlamiyorsam 20euro gibi bi komisyon cekiyordu. kaldigin yer guvenli ise nakit getirmen daha rahat olur.

nakito kart al. turkish bank'ın hizmeti. ön ödemeli bir kart bu. komisyon ücreti çok küçük. türkiye'deki hesabına para yatırıp herhangi bir atm'den nakit çekebiliyor ya da ödeme yapabiliyorsun. kredi kartından farklı kur dalgalanmalarından etkilenmemesi.

üstelik nakit euro'n varsa bunu kullanmak daha ekonomik olacaktır.

IMEI numarasıyla işlem yaptıkları için faturaya gerek yok.

not: karmaşık fonksiyonlara gerek yok. if yapısı ve break üzerinde birşeyler düşündüm ama yanlış olabilir.

her musteriye bir sira numarasi verilecek. VIP musterilere 0-200 arasi, normal musterilere 200-600, diger musterilere 600-999 arasi sira numarasi verilir. sonra bunlar siralanir. araliklar degisebilir. kompleks birsey yok. mevcut sistemler de zaten bu sekilde calisiyor.

@crucio algoritmasını çıkardım. c dilinde yazılım lazım

Eğer sıralama fonksiyonu değişmiyorsa, std::set kullanabilirsin. C++11 için:

//Kodun tamamı değil, Customer classı göstermedim
auto score = [](CustomerType cust_type) {
switch (cust_type) {
case CustomerType::VIP:
return 0;
case CustomerType::MEMBER:
return 1;
case CustomerType::OTHER:
return 2;
}
};

auto comparator = [score](Customer& lhs, Customer& rhs) {
if(lhs.type == rhs.type) return lhs.arrival_time > rhs.arrival_time;
else return score(lhs.type) > score(rhs.type); };

std::set<Customer,decltype(comparator)> customers(comparator);

gerisini ilerisini araştır öğren. Functor fln da kullanabilirsin, ben yazması kolay diye böyle yazdım.

Futbol malzeme gereksinimi(Hem fiziksel hem de zihinsel anlamda) çok az olan bir spor, futbolun tek başına domine ettiği ülkeler zaten büyük çoğunulukla gelişmiş ülkeler değil. Türkiye de bu tanıma giriyor. İnsanlar oynayabildikleri sporları seviyor.

sporun içinde neden şiddet olsun ki?

delikanlıdan kasıt olarak buz hokeyi ve rugby diyip ardına jimnastik ve curlingi nasıl bir ortak düşünceyle ekledin merak ettim.
bence insanlar futbol konusunda bilgi sahip olduğu için izliyorlar, kendini sahadaki adamın yerine koyabiliyorsun, ulan ordan öyle vurulur mu o gol de kaçar mı ben bile atarım gibisinden. kendini sahada hayal edebiliyorsun o yüzden de izliyorsun zaten

son paylaştığın linkteki resim yanılmıyorsam 2014 dünya kupası brezilya-kolombiya maçından. piç falan demişsin de zuniga neredeyse futbol hayatını bitiriyordu adamın. o yüzden dikkat et yavaş göm kramponu.

bana neymarı savunmayın rica ediyorum. zaten alayı tırt.
senede iki defa falan futbol izlerim, tam maskaralık.
geçen fener maçı mı ne, forvet defansla omuz omuza, geçse kaleci var, saliselik pozisyonlar, defans kendini bırakıyor. hoop, hakem hemen faul. defansın kendini atışı güçsüzlüğünden, müdahalenin sertliğinden değil, adam geri dönerken bileği yetmiyor ama hakem bunu muhakeme edemiyor.
yine orta saha ama forvete yönelik bir oyuncu, ceza sahası sol çizgisinden yardırıyor, ayağından fazla açmış topu, defans bakıyor top gidici, fevkalade rahat derken forvetimsi kazma var gücüyle itişip yine kendini bırakıyor. top aut normalde, arkada forvetimsi kıçını yırtsa o topu çeviremez, defansa bulaşarak aksiyon yaratıyor, hakemin kararı: forvete faul!
lan arkadaş diyorum ben mi çok malım, yeminle tiyatro oynanıyor, gücün, mücadelenin son kademesine varma gibi bir kaygı yok, tüm çaba artistiği geliştirmek.
ersun yanal mı ne? gençlerbirliğinde mi ne? iyi bir savunma anlayışı oturtuyor gibi görünüyor o sıralar. bir istatistiği var, karşı sahada gençlerin yaptığı faul sayısı ligin en yükseği. meğer bu dingiller, geri çekilirken defansa 5-10 sn kazandırmak için, gereksiz bir yerde gereksiz bir karşı takım defansına vs saçma faulleri alışkanlık haline getirmişler.
taktiğe bak!
şiddet yanlısı değilim, gaddarlık yanlısıyım. yanlış anlaşılmak istemem. futbol kadar hanım hanımcık spor görmedim. bu sıska veletlerin yüz kıvranmasının 98'i dümen olduğundan ve filmi sadece sinemada izlemeyi sevdiğimden dolayı sanırım, ne zaman futbola birkaç dakika göz atsam.. gülüncüme gidiyor.. maskaralık.
basket masket bile, çok çok çok daha kontrollü ve faul vs konuları düzgün çerçeveye oturtabilmişler. hani oynadığımız sporları izlemeyi tercih ediyorsak, neden basket yaygınlaşamıyor? jimnastikte son derece ciddiyim, şu her babayiğidin harcı değil:
inapcache.boston.com
ve dahi körling bile yüzbin kat daha delikanlı spor. nalet olsun futbolu türkiyeye getiren batı uşaklarına.

zuniga neymar pozisyonuna şimdi baktım, hoşuma gitmedi desem yalan olur. youtube yorumlarında breziller sertliği başlatan taraftı demişler. öyleyse, justice porn sınıfına girer bu faul. bence sorun yok. bu vesileyle allah raymet eylesin rip neymar, ışıklar içinde yat.

1- 4 yildizi almasi 20 sampiyonlugu var anlamina geliyor. bana sorarsan bu yildiz olayi sacma sapan bir sey. dedigin gibi takimin 60 tane sampiyonlugu olunca ne olacak, forma yildiz kapli olacak herhalde. daha sonra 10 senede bir olunca mi ne yildiz veriliyor ama ilk ciktiginda buyuk liglerdeki takimlara ozenilmisti baska bir sey degil.

2- top kimin kontrolundeyse o sure sayiliyor, sonra toplam sureye oranlaniyor. basit makineler, yazilimlar vardir bunun icin bir sey degil.

3- genelde kongre uyelerinin cocuklari oluyor, veya baska organizasyon yapildiysa bir okulun ogrencileri veya, bir spor kulubunun sporculari da olabilir. evet evrensel.

4- sene basinda belirlenen kitlerden birini secebiliyor. yani bu da 2-3 alternatif demek.

5- pas atildigi zaman, pas atilan oyuncu rakip kaleye en yakin oyuncuysa, yani diger takimin oyuncularindan ondeyse ofsayttir.

Ofsayt olayı anlatarak pek anlaşılmaz, şu resim anlatır sanırım:

www.seninrenklerin.com

Normalde toplam kaç yıldız olabiliyor ki? Ben 5 yıldız vardır diye atmıştım kafadan.

Bir de 2. madde için ne tarz bir yazılım veya program kullanıldığını merak etmiştim açıkçası. Topun içinde sihirli bir değnek mi var mesela? :)))

@osurdum, senin dediğin görsele, baldur'un açıkladığı şekliyle bakarsak, neden o uzun çizgiyi gösterme gereği duymuşlar? Yani ofsayt, baldur'un da dediği kadar basitse eğer, sadece ofsayt okunun gösterilmesi yetmez miydi?

topu oraya dogru atiyor ya ondan.

o uzun çizgi pasın o futbolcuya verileceğini belirtmek için çizilmiş. pas o futbolcuya verildiğinde ofsayta düşüyor yani. başka bi arkadaşına verse o anda ofsayt olmaz zaten.

topla oynama oranı için bir adamın eline iki kronometre versen bile çıkarırsın sonucu, basit bir olay. tabii ki maç yayınlayanlar daha farklı bir sistem kullanıyordur. ben asıl her futbolcunun ne kadar mesafe kat ettiğini nasıl ölçüyorlar onu merak ediyorum :)

futbolcunun ne kadar kat ettiğini nasıl ölçüyorlar hakkaten??

İtalya'da 10 şampiyonluğa bir yıldız veriliyor. Yıldız verme sayısı ligden lige değişiyor.

4- Büyük takımların kalecileri istediği rengi giyebiliyorlar.Tabii ki bu özel bir istek olarak yapılabiliyor. Anadolu takımlarını forma sponsorları ne kadar ciddiye alır bilmiyorum. Ama Volkan Demirel'in bir röportajında adidastan yeşil forma istemeyi unuttum ondan bunu giyiyorum ama devre arası değiştirecekler dediğini çok net hatırlıyorum.

Yeşil veya Siyah tercih ediliyor rakip oyuncu arkası dönükken ya da yan açılarda kalecinin yerini tam kestiremesin diye. bir nevi kamuflaj :).

Evet, ofsayt yeniden yanlış anlatılmış.

Bir oyuncu, arkadaşının ona pas atması anında;
1) Toptan önde olup,
2) rakip yarı sahada olup,
3) rakip kale çizgisiyle arasında "iki" rakip takım oyuncusu yoksa

ofsayttadır, ofsayttaki oyuncu topu kontrol etmeye çalışırsa karşı takım lehine endirek serbest vuruşla oyun devam ettirilir.

Bu kadar futbolla ilgili olup yanlış bilmek ilginç. Önemli olan bir kaç nokta var.
1) Arkadaşı pas atmış olacak, eğer topu arkadaşı göndermemişse ofsayt yok.
2) Pas atma anında pasın gittiği oyuncu rakip yarı sahada olacak, kendi sahasında olursa ofsayt yok.
3) Kale çizgisiyle arasında ikiden az rakip oyuncu olacak.(Yanlış biliniyor bir oyuncu diye, kaleci de sayılıyor ofsayt kuralında)
4) Topu kontrol etmek sadece topa dokunmak değil, geniş bir kavram. Avantaj sağlayacak şekilde topa yakın olmak da top kontrolüne giriyor.

Bu kadar çok faktör nasıl oluyor salisede değerlendirilip ofsayt verilebiliyor? Futbolun içinde olan erkekler bile ofsaytı tam anlayamamış demek, vay arkadaş. sonra kadınlar neden ofsayt anlamıyor :)))

@dessy yan hakemlerin bulunduğu pozisyon itibariyle çoğu ofsaytı değerlendirmesi kolay. Özel durumlar nadir gerçekleşiyor.

ofsaytı şöyle tarif edeyim eskiden (ofsayt kuralı yokken) oyuncular sürekli rakip kaleenin dibinde bekleyip gol atıyorlar haliyle bir seyir zevki de olmuyormuş,

Sonra kuralları koyanlar demişler ki atak yapan takımın oyuncusu topa son dokunduğunda forvet oyuncusu defans oyuncusundan kaleye daha yakın ise(kaleci hariç) buna ofsayt(offside) diyelim demişler böylece gol atmak için beleşçilik olmayacak demişler.

resimlerle çizerek göstereyim
ofsayt
prntscr.com
ofsayt değil
prntscr.com

siyah çizgi defans yapan takımın kalesine en yakın defans oyuncusunu gösteriyor (kaleci hariç)

ha peşinen söyliyim iki oyuncu kuralını biliyorum biri kaleci hep kalede durduğunu varsaydım o yüzden böyle çizdim

Hazır futbol sorularını sormuşken, bir de şunu sorayım: bu akşam fener berabere kalırsa gs'nin şampiyonluğu kesinleşir mi? :D

Peki fener yenerse ne olur?

İlk istediğiniz bilgi saklamak için sorunlu bir yöntem. Harcama tipi kodları zaten harcama tablosuyla açıklama tablosunu birbirine bağlıyor. Açıklamaları harcamalar tablosuna atmanız ileride değişiklik yapmak istediğiniz vb. başınızı ağrıtır. Ha şunu yapabilirsiniz: Şu anki tablonuza ellemeden yeni tablo yarattırıp bunu raporlama amacıyla kullanabilirsiniz. Sonuç olarak:

Bilgi eklemek ve düzenlemek için iki tablonuz var. Açıklamalar{Açıklama kodu, açıklama metni) , Harcamalar{Açıklama kodu, miktar}

Bu verilerin raporlanması yani insan okuyacak kıvama gelmesi için gerektiğinde 3.bir tablo yaratıyoruz. Bu tablo da diğer iki tablodan istediğimiz verileri Vlookup ile çekiyor. 3.tablo, bizim data girişi yaptığımız tabloları değiştirmemeli, o sadece okuma amaçlı orada.

Coketopla diye bir komut olmasi lazim , o sizin isinizi cozer youtube'da aratirsaniz cok duzgun anlatimlar bulabilirsiniz.

JD eğer düzgün çalıştırabilirsem bu çoketopla (sumif/sumifs) harika bir olaymış. Sorunumun büyük kısmını çözüyor.

zamanin ötesinden gelen edit, üçüncül bir tablo önerisi için teşekkür ederim. Vlookup için formülü doğru yazıp düzgün çalıştırmayı becerebilirsem dediğini kesinlike yapacağım :)

Calistiramazsan haber ver yardim etmeye calisirim.

github

Github en iyisi.
Bitbucket da olabilir.

Bahsettiginiz, "version control system" olarak gecer. Git ve svn en populerleri. Bunlar muhtemelen bahsettiginiz anlamda bir platform degil, herkesin localine kurdugu sistemlerdir. Uzerine client kullanirsaniz kolay halledersiniz, ancak ilk tanisikliginizsa yine de bir miktar ugrasirsiniz.

Projeni yönetmek için başlıca alternatiflerin Git, mercurial ve SVN. Yeni başlayacaksan github ya da bickbucket tavsiye ederim.

öneriler için teşekkürler arkadaşlar. peki versiyonlama haricinde - o da gerekli olacak -, sadece kodları senkronize edebileceğimiz bir platform öneriniz var mı?

versiyonlama ve senkronizasyon artik bir butun. github uzerinden pylasim yapabilirsniz. Herkes kendi branchinda calisir, bir kisi kodlari merge eder vs vs.

keywordler: git, github, branch, git-flow, pull request, merge

Versiyonlama gerekli olacak degil, gerekli. Versiyonlamasiz bir projeye baslamak cok sacma artik.

yalnız github eğer ücretsiz kullanıyorsanız repository'leriniz public olmak zorunda. bitbucket'da ücretsiz private repo. açabiliyorsunuz.
veya github'a üniversite öğrencisi mail'i ile bi yerden kayıt olunca 1-2 yıllık ücretsiz en düşük paketten veriyordu galiba.

gitlab, github, bitbucket, satırlık yada fonksiyonmluk paylaşımlar içinde gist var.

Bugün bana kısmetmiş: "Mağaraya internet bağlatmışsın."

youtube'da ki snake oyununu geçenlerde keşfetmiş birisi olarak, hayır değildim.
nasıl bulunur bu oyun?

evet, biliyorum. çevrimdışı olduğunuzda yön tuşlarıyla oynuyorsunuz.
üstteki bir arkadaşın dediği gibi, youtube'da video yüklenirken yön tularına basarsanız oradan da yılan oyunu oynayabiliyorsunuz.

google chrome kullandığınızda, sayfalara bağlanamayınca dinozor çıkıyor hata ekranında.

denemek istiyorsanız interneti kapatın, google chrome da bi sayfaya girmeye çalışın, çevrimdışısınız uyarısı ve bir dinozor gözükecek ekranda. klavyeden boşluk tuşuna basınca dinozor koşmaya başlıyor.

youtube'daki yılan oyunu için youtube flash player kullanan videolarda oluyor sadece, html5 player aktifse olmuyor. video yüklenirken ortada dönen bi yuvarlak bişey var o dönerken ok tuşlarından birine basın yılan oyunu aktifleşiyor.

haberdardım, metroda telefon çekmeyince falan oynuyorum sürekli.

istanbul bursa arasi ido'da tek zevkim.

sen ne diyorsunuz? göte kaçan kaktüsün haddi hesabı yok :(

ben de gecen isyerinde internet gidince tesadufen kesfettim. her sey parmagimin kazara space bar'a dokunmasiyla basladi.

dili kullanım şekli bir çok şeyi değiştiriyior. şöyle birşey duymuştum mesela: eğer oguz atay ingilizce birşeyler yazıyor olsaydı yüzüklerin efendisini yazardı gibi. mesela kemal sunal izlese geri zekalı bile diyebilir gibi. kültür farkı var. aynı yerde uzun süre birlikte yaşamak bi nebze bu yükü azaltır. birde şu konu var eksisozluk.com

Sorun kültür problemi. Sen dilin yanında dille gelen kültürü alamadıysan iletişimde sıkıntı olması normal. Her dilin kültürü içinde zengin konuları var.

İngilizceden ve şarkılardan gidersek;
"never gonna give you up"ın tam bir türkçe karşılığı yok. Ya da "I don't have a heart to hurt you", "Sana kıyamam" oluyor. Karşı tarafa çiftetelliyi zor anlatırsın ama türkçede zor ingilizcede kolay anlatabileceğin konular da var.

polonyalı kız arkadaşım tanıştığımız zaman polonya'nın gelenek göreneklerinden bahsederken, gelin anlamında bride yerine "bridge" (köprü) demişti de kahkaha atmıştım. bu seviyedeydi kızın ingilizcesi yani. ama ilişki boyunca "ulan kendimi anlatamadım" dediğim tek bir durum olmadı. aynı şekilde onun da olmadı. gönüller bir olunca anlaşıyorsun her türlü eheh. tabii ilişkimiz sona erdiğinde ingilizcesi benden iyiydi o da var, konuşa konuşa, yeni şeyler öğrenme ihtiyacı hissede hissede konuştuğunuz dilde de iyileşiyorsunuz zaten.

ekleme yapayım, iki kişinin de anadili ingilizce değil. ingilizce yetmediğinde, fransızca devreye giriyor.

Dile hakimseniz pek sorun olmuyor. Yani ne benim için ne de onun için sorun olmadı. Şarkılı, şiirli çok da romantik bir ilişki değildi benimkisi ama gayet güzel de yürümüştü.

Iletisiminizi olumsuz yonde etkilemez, eger her iki tarafin hakim oldugu bir dil varsa... Bunu sevgilimle, iliskinin ilk zamanlarinda Türkce-Ingilizce ve son 10 aydir sadece Almanca konusan biri olarak soyluyorum. Dil kendi ihtiyaclarina göre gelisir. Türkce konusurken cok ihtiyac duydugum kelimelere, Almanca konusurken karsilik aramiyorum. Konustugunuz dile iyi adepte olabilmek gerek. Böylece o dildeki siirler, sarkilar sizin istediklerinizi anlatmaya baslar.

5 senelik bir ilişkim oldu rus biriyle. dil hiçbir olumsuzluk yaratmadı. insan birbirini sevince türk veya değil, çok farketmiyor. illa şarkı türkü olmasına gerek yok, bir yerden sonra ortak bir dil bile yaratıyor çiftler birbiriyle şakalaşmak, romantizm yaşamak adına. ha türk olursa nolur, ayrıyeten şarkı türkü dinlersin beraber, kültürel şakalaşmalar falan yaparsın. pek bir farkı yok yani.

Avrupa'nin cogu ulkesinde ve abd'de yasal olmayan bir icerik indirdiginde ceza geliyor. abd'de "Lordoftherings.avi isimli dosya ...haklarini ihlal etmektedir. Sildikten sonra internetiniz acilacaktir" turunden uyarilar cikiyor hatta, interneti kapiyorlar. Birkac tekrardan sonra da okkali bir ceza.

Akk yok.

En çok bana soracaksınız!!!!111

Aslında bu tür kullanım kotalarına yol açan sebep oversubscription(türkçesi yok galiba). Örnekle anlatmak gerekirse, 100 kişilik spor salonuna üyelik yaptıran sayısının 500 olması. Çünkü herkes aynı anda kullanmıyor. Telekom sektöründe de eskilerden beri böyledir. Hesaplanır, bir oran bulunur ona göre ana kutular yerleştirilir. Çünkü herkes aynı anda telefonla konuşmaz, herhangi bir an için telefonla konuşan sayısı tahmini üzerinden sistemler kurulur.

Eğer oturduğun yerdeki sistem tüm kullanıcılara aynı anda hizmet verebilecek durumda değilse, servis sağlayıcı kota uygulamak durumunda. Keşke altyapıyı artırsa diyorsun ama adamlar bu işin parasına bakıyor. Senin açında 8 yerine 2 birim internet alman büyük sorun. Onlar açısından herkese ortalama 2 yerine 8 birim internet sağlayabilecek ana kutuyu satın alıp kurmak sorun.

Şimdiye kadar sorunu tanımladım. Çözümler neler olabilir?

- Türkiye'deki gibi X hızına kadar diyebilirsin
- Dünyadaki bazı yerler gibi saate göre sınır koyabilirsin. Mesela akşam 4ten gece yarısına kadar günlük kotalı gerisi sınırsız.
- Uygulama ya da protokol bazında sınırlama yapabilirsin. Örneğin netflix'e ya da P2P paketlerine kota koymak gibi.

Her çözümün kendine göre iyi, kötü yanları var. Ama X hızına kadar demek en tembel ve en az teknoloji gerektiren yöntem.

en.wikipedia.org

almanya, sinirsiz down sinirsiz up, yüksek hiz, bulundugum yer icin diyorum. yurt icinde torrent yasak, indirdiginde saptaniyor, mahkemesi cezasi kaydi kuydu da var.

neylemisim sinirsiz downu upi?

Torrent Türkiye'de de yasak. Yasakları aşmanın yolları var. Burada da, dışarıda da.

iso 4217 (tr.wikipedia.org) standardına göre TRY.

bilet alırken try yazıyor thy'de

Türkiyede "TL", uluslararası alanda "TRY". tr.wikipedia.org

try

6 sıfır atılmadan önceki kodu TRL idi, şimdiki kodu TRY.

1 000 000 TRL = 1 TRY

bankalarda try olduguna göre; try.

(bkz: bait and switch)

hocam 3 kişiyiz şu an yardım ediyoruz birbirmize zaten. Yanıma gelen arkadaşları şişirdim bayağı. Zaten her saatte herkes şişik oluyo. Biraz dikkatli olup dereceye girdik bak bi kaç kere sorun değil.

go go go

İlk 10'da 3 kişiyiz görsel eklendi devam. Arkadaşlar ikiye bölünen arkadaşı büyük olanlar yesin daha sonra w ile feedlesin. Tekrar birleşmeyi beklemeyiz böylece. Daha büyük bi rakip geldiğinde en büyük olanınıza yedirin kendinizi tabiki de tekrar yanına gidip alırsınız sonra.

Oynuyoruz hâlâ 4-5 kişiyiz şu an. Avcı kusura bakma bu ara yiyemedim senin küçükleri laglıyım biraz. Yeni görsel eklendi.

Ek: hocam tekrar deneyin undefineddan sonra socket open demesi lazım.

Edit: Bugünlük benden bu kadar arkadaşlar. İlerleyen saatlerde uplarım belki. Sunucu ipsi değişmediği sürece oynamak isteyenler duyurucular sürekli bu ipyi kullanabilirsiniz. Ekşi duyuru olarak aynı odada oynamış oluruz en azından.

bu gurur hepimizin
imgur.com

ED nickliler birbirlerini kovalıyo :)

rezerved

bass solo take one, tüh be kaçırdım :D şaşırmıştır herkes. aynı serverda oynamaya devam arkadaşlar ip değişikliği olursa haber veririm favoriye alın siz.

beyler bence nick başlarını değiştirmeliyiz. baya fake var ortada. az önce kendi fakeimi yedim.

yilki ati, hocam nickbaşını da değişsek onu da kopyalayacaklar. Bence şöyle yapalım. İlk defa ed tagli gördüğünüz birisine w atalım w ile karşılık versin ve 5 saniye bekleyip tekrar w atsın. 5 saniye sonra 2. w'yi atmayan bizden değildir.

edit: bu iptal arkadaşlar karşıdakinin bizden olduğunu nasıl onaylacağımızı ana giride belirttim.

ed/bela siker nickli arkadaş bizden değildir.

ulan şu feykimi bulsam fena yapıcam. bu bela siker de tam şerefsizmiş valla

@ebonni yüzünden çıktım direkt ed taginden. görür görmez attı yarısını üstüme...
tek başıma tagsiz 7. oldum sonra patlayıp çıktım... gruba güven olmuyor demekki...

ucan spagetticanavari, hocam eboni gayet yardımcı oluyordu. muhtemelen nickinizi tanıyamamıştır. ebonni 2.sıradayken yaptıysa bunu normaldir. adam 4bin scorea ulaştı. Yazılar o kadar küçülüyor ki o boyuttayken. Görür görmez w leyin ki dikkat etsin isme.

edit: bela siker boom oldu.

Doğru yerde miyim bilmiyorum ama şu an ilk 10'dayım, buyurunuz geliniz :) sıkılında birisine devredeyim.

Oyun sonrası editi: oddyseus ilkinde zamanında besleyemedim birader çok geç oldu, kusura bakma. Diğerinde de feci kıstırdılar beni, yoksa kütleleri sana atıp çıkacaktım :) başka sefere daha uzun oynayalım.

sevgikusunkanadinda, güzel oyundu bugünlük benden bu kadar.

Arkadaşlar en tepede belirttiğim gibi çok fazla ED birikince fakelerimiz türüyor. O yüzden herkes nickinin ilk harfini küçük ve 2. sesli harfini tekrar etsin.

oddyseus= ED/oddyseeus gibi

romalılar?

su an derslerden pek giremiyorum ama attim fava.

Undefined ip güncellenmiştir.

Yok mu bu akşam?

ben undefined alıyorum.

zöge vatan hainidir, zor durumda milletten kaçarken sağ gösterip sol vurup beni yemiştir. oynamıyom ben

Şuan oynanmıyor mu?

sunucu undefined diyor farklı odada oynuyorum ben..

yarım saattir tek başıma ekşiduyuru'nun adını savundum. ilk 10'da takıldım fakat sonra teslim olmak zorunda kaldım. hep destek bekledim, nerelerdeyiz a dostlar?

edit : undefined dedikten sonra socket open diyor altında, o zaman hangi server'a bağlanmış oluyor? birkaç kere denedim aynı oda geldi yine.

edit 2 : i.imgur.com

ama neden mozilla için geçerli değil :(

oynayamıyoruz..

WebSocket connection to 'ws://185.3.94.30:443/' failed: Error in connection establishment: net::ERR_NOT_IMPLEMENTED
main_out.js?502:2 socket error
main_out.js?502:2 socket close
main_out.js?502:2 Find EU-London
main_out.js?502:2 Connecting to ws://109.237.25.81:443

ip güncellenmiştir. oynamaya devam.

kargn, hocam şu şekilde ctrl v + enter yaparsanız sorun çıkmaması lazım

connect ("ws:///213.168.250.98:443")

parentezi de dahil ediniz.

maalesef olmadı. virüs koruma yok, hiçbir şey yok ikinci gün oldu dns çerez temizledim olmadı.
iş formata ilerliyor.

kargn, farklı tarayıcı denediniz mi?

i.explorer var korka korka açtım sonuç:
2.bp.blogspot.com

ben opera kullanıyorum bi sorun yok valla dene istersen :D

indiricem artık çare kalmadı. ARO dostum. derdimle dertlendin.

edit:
opera indirdim, akıyor baloncuklar.. bu da bozulursa safari konqueror derken bütün tarayıcılar eskitirim artık :/

olmuyor

ip güncellenmiştir. şimdi deneyin bakalım.

server açıksa geliyorum

:D süpermiş ya

şu an aynayan yok sanırsam hocam bizden.

aynen bu saate kimse kalmamis

Ben gündüz orada olurum. ED/$/Minyatür

"ekşi bebe" ve bazen "ekşi destek" nickleri ile oynuyorum. skype grubu hoş olurdu.

edit: ED/bebe nickini kullanmak farz oldu.

undefiened diyor.

skyp da olur ama whatsapp grubu daha kullanışı olurdu.

whatsappte oynarken yazışamayız ama :(

var mı günün bu saatinde birileri??

aynı serverdayız o zaman.

1- odysseus hayatımda gördüğüm en boş ve işsiz adam olabilirsin
2- teams dışında ittifak kuranlar oyunun içine sıçıyor, çok küfür ediyorum, lütfen yapmayın. Rica ederim

su an girebiliyor musunjlu

oddy geçen benim itlaf nickli oyunumda epey zalımca yedi beni.

mistreated, yav he he modern köle seni.

kutsalbok, bugün yokum.

kargn, hocam [$] Oddyseusken mi yedim? Bi tane itilaf hatırlıyorum ama aynı tag yoktu o yüzden yemişimdir :D

o itlaf bendim. bileydim aynı odaya düşeceğimizi :))

oynayan varsa girelim?

Aranızda dayanışmayı bilmeyen bazı yamyamlar var :(

var mı oynayan?

Gelmek isteyen olursa connect("ws://37.187.171.113:448")

Hocam geldim de çok laglıyım çıktım.

@saygılarefendim var var da listede birinciyi yazarsan iyi olur doğru yere girelim.

connect("ws://37.187.171.113:448") dayım gelecek varsa. Şimdilik [$] Oddyseus um gelen olursa ed ye dönerim.

turkey server'ı açılmış :)

edit : çok yavaş.. bizim ip'yi de donanımhaber basmış :)

Senin iş ünvanını söyle ona göre cevap verelim.

öğrenci

Eğer direk rektörle görüşeceksen, hiç uğraşma.

Birilerinin rektör olmasının sebebi, yanlarına gidip ağırlıklarını koymalarını talep etmek değil. Bu yönetim şeklinde öğrenci olarak en aşağıdasın. Asistanlardan başlayıp yukarıya doğru çıkman daha mantıklı, böylece hem konunu dah fazla inceleme fırsatı bulursun hem de rektöre gidene kadar bir sürü ortya çıkacak eksiği gediği kapatmış olursun. En üstteki senin projende senin görmediğin bir eksiklik bulursa ne yapacaksın. Oysa alttan teker teker gelsen sorumluluğu paylaşmış oluyorsun, hata çıkarsa konuştuğun kişinin altındaki senle çalışmış insanlar da bu eksikliğe ortak oluyor. Böylece sen riskini dağıtmış oluyorsun. Buna benzer bir örnek zamanında uygulanan aile ocağından sevk almadan hastaneye gidememe uygulaması idi.

www.garaj.org.tr

Gerçekten destekliyorlar. Rektör ile vs. hiç vaktini harcama.

Aradığın özellik "Bandwidth Control". Modemin bunu destekliyorsa arayüzünden yapabilirsin.

QOS denen bir olay var, quality of service diye geçiyor, paket ve ip önceliklerini ayarlayabiliyor.

bandwith control ile hangi cihaz max - min ne kadar upload download kullanabilir belirli saatlerde ve günlerde onları seçebilirsin ancak

modeminin desteklediğini sanmıyorum.

www.mylanviewer.com

bu olaylara hiç bulaşma ya ben bulaşayım dedim hayattan nefret ettim. zaten o dediğin elimizdeki modemlerle zor, en fazla x bilgisayar 2mbit alsın, y bilgisayar 1mbit alsın, z bilgisayar 5mbit alsın vs yaparsın.

Tam soracaktim QOS denen sey bu ise mi yariyor diye. Modemde QOS ayarlari var. Girdim ama cozemedim, kaynak ip - hedef ip nedir onu anlamadim. Sonuc olarak ayarlayamadim.

skyscanner.com

skyscanner'a baslangic icin bi sehir yazmam gerekiyor yalniz direkt ucus var mi diye bakmak icin.

ben o sehirlerin listesini ariyorum direkt.

www.rome2rio.com

aeroflot. moskova.

Avrupa'da ki 3-4 ülkenin capital city'sinden olacağı açık değil mi ? Paris-Londra-Berlin- Madrid-Roma vs seçin tutup zaten Zagreb'ten direk uçuş olmaz.

has become

waterproof kelimesinin fiil hali de var.

www.merriam-webster.com

Bu nedenle :

"it was waterproofed" yetiyor. "make waterproof" transitive hali yani nesne almalı.

@masa, teşekkür ederim ama oradaki anlamı karşılamıyor.

daha önceden waterproof değildi sonradan mı getirildi? ona göre transform, change filan da kullanılabilir.

sıfırdan üretildiyse manufactured as diyebilirsin.

@neferkitty, yok, sonradan getirildi. transform, change falan olmuyor ama.

It was rendered as waterproof olma mı?

form ya da get kurtarıyor mu?

was made waterproof doğru. bazen en basit cevap doğru cevaptır :)

alpha.wallhaven.cc

www.vladstudio.com

arkaplan seçerken tek renk giden mesela; bulut fotografi seçmen uygulama ikonlarını seçme konusunda rahat etmeni sağlar. Genelde smashingmagazine görsellerini kullanıyorum zira söylediğim şarta uyuyor wallpaper'leri

www.smashingmagazine.com

40.media.tumblr.com

7-themes.com

esnaf lokantası

balkan lokantası var, orta ayar bir yerdir ama fiyat performans oran güzel

deniz kenarında dürümce var, adanası güzel hem de fiyatı uygun. hayvanlara layık da ikram yapıyorlar.

..ben o taraftan eve geçmiyim en iyisi, gözüm kaymasın dürümceye.

dürümce'de güzeldir bak, adı aklıma gelmemlişti.

Çok teşekkür ederim. Cansınız, ciğersiniz.

kimse de gelip şuraya tıkıntı yazmamış! ayıp vallahi ayıp
tavsiyemdir.

@gis

affet hacı aklıma gelmedi.

süperdir orasıda

hala karar vermediyseniz dürümce+1 diyorum. o fiyatlara o ikramları yapanını en son 2007'de adana'da görmüştüm.

You charged me 6 dolars( 1 dolar X 6 times) for confirmation, please refund my money, the product doesn't even cost me 6 dolars.

Eğer atar yapacaksan:

You have already charged me a dollar six damn times, six damn times for this verification thing. You know what's funny, my purchase is not even six dollars. I want you to refund the amount immediately.

Yapmayacaksan:

I've learnt that you have charged me a dollar for verification. The problem is you have charged me a dollar six times in total. This is unacceptable since my purchase is not even six dollars. I want an immediate refund of the total amount.

You motherfuckers charged me a dollar 6 times for a fucking confirmation. Refund my goddamn money, the shit im buying doesnt even cost 6 dollars.

@ eindaclub :) o para geri ödenmezse senin çeviriyi de gönderecem :)

I see that you charged me six fuckin' dollars from my account for a goddamn confirmation. I want a refund cos the product isn't even close to 6 bucks. Bitch.

@semender ok inşallah öderler ama ödemeyip itlik yaparlarsa hakettiler :))

Bir hafta önce Roma'daydım. Hava tam gezmelikti, ağustos ayında gereksiz sıcak ve kalabalık olacağını düşünüyorum. Biletleri gitmeden 6 hafta önce almıştık.

www.cheapair.com

Arnavutluk ve Karadağ kıyıları. Çok güzeller, özellikle Arnavutluk oldukça ucuzmuş. Karadağ euro olduğu için o kadar ucuz değil ama Budva'nın falan denizi de plajları da güzel.
Avrupa'dan ziyade Balkanlar tabii buralar.
Olmadı İspanya'da her köşeden denize girebilirsiniz.

roma havalimanına plaj 30 dk uzaklıkta, araba kiralayıp sahil boyu hep gezip hem de tatil yapabilirsiniz

İlla avrupa istiyorsan hesaplı şehirler olarak Kotor Budva tavsiye ederim, ama svetistefan sahilleri resmen balçık. İnsanlar Türkiyede hayatta beğenip de girmezler o denize. Bizim sahillerimiz çok daha güzel.

Lizbon.

Cascais dahil o şeritte bir sürü plaj var. Nehrin diğer tarafına geçip Caparica'daki yirmiye yakın plajdan birini kullanabilirsiniz. O da olmadı, Portekiz'in en güneyi Algarve zaten gece hayatı ve plajlarıyla ünlü.

yunanistan- halkidiki (bodrumdan ucuza taptaze ve bol kepçe yemekle tatil yapma garantili ve denizz mükemmel rahat rahat güneşlenirsin kimse baktı mı etti mi yok oram açıldı mı, düşünmeden çünkü bakmazlar)
hırvatistan- split ve boyunca adriyatik kıyısı
arnavutluk - kotor
ispanya - malaga - mallorca

Komiklik falan değilse bu soru, cahilliğimden soruyorum kusura bakmayın. Bir dil olmamasını gerektirecek nesi var ki? Bunca yıldır bir dil olarak biliyordum ben kendisini.

Değil.

www.youtube.com

@6 yaşımdan... Editleyemiyorum ama aydınlandım.

Tam olarak değildir ama böyle söyleyip işin içinden çıkmamak gerek. Osmanlıca yapısında birçok sıkıntıları barındırmasına rağmen bence bir kültür şölenidir. Zaten evrelerine bakarsanız bunu görürsünüz. Bir zamanlar az da olsa insanlar yazmış,okumuş. Eğer dil değil diyorsak bütün eserleri Günümüz Türkçesi'ne çevirelim, bitsin bu tartışma.

Dildir . Birileri konuşuyor anlaşabiliyorsa, biz anlayamıyorsak, geçmişi öğrenme adına bilinmesine gerek varsa ,bunun için kurslar açılıyorsa bu dildir .
Bence dil olarak görülmemesinin en büyük etkeni arapçaya ve İslama olan yakınlığıdır .(bunları hatırlatmasıdır)

değildir.

değildir türkçenin arap alfabesiylr yazımıdır. bugün anlayamıyor olmamız saflaştıracağız diye arapça farsça kelime kıyımından geçirmemizden ötürüdür.

Elfçe ne kadar dilse Osmanlıca da o kadar dildir.

Romalılar, değildir ya dildir deyip kestirip atmışsınız çoğunlukla. Anket mi yapıyoruz, soru mu cevaplıyoruz belli olmamış.

Osmanlıca ile aynı durumda olan; eski ingilizce, erken modern ingilizce gibi örnekler var. Bunları da günümüz ortalama eğitimli insanı okuyamıyor, yazamıyor, anlayamıyor. Ancak bunlar ingilizceden bağımsız dillerdir diyen pek bir yer bulamadım. Osmanlıca da bu tanımlamaya uyduğuna göre, ben osmanlıcanın dil olmadığı görüşündeyim.

@darkwizard
İlgini çekecekse esperanto diye bir dil var. Senin sorunu cevaplar.

Kesinlikle Barselonayı olabildiğince uzun tutardım. En az 5 gün. Madrid'e pek vakit ayırmazdım.

Madrid gayet güzel. Müze gezmeye niyetiniz varsa Prado bir günde ancak gezilebiliyor. Madrid'e gelmişken de bir gün ayırıp Toledo'ya gidin, pişman olmazsınız. Hatta bir çılgınlık yapıp Gece treniyle Lizbon'a bile gidebilirsiniz. Lizbon'un gece hayatı ucuz ve güzel.

yazdıklarının arasından barcelona madrid, valencia, seville, cordoba, granada ya bonus olarak bask bölgesine olan sempatimden ötürü fransa sınırında bir yerler, bilbao ve ibizayı görmüş geçirmiş biri olarak:

dönüş bileti de mi barcelona?

maalesef işin ucuz kısmına yardımcı olamayacağım ama hazır gitmişken önemli yapıları görmenizi tavsiye ederim. turistik gezi gibi gelebilir kulağa ama her ne kadar organik formlardan inanılmaz nefret de etsem üstat mimar antoni gaudi barcelonaya baya fazla imzasını atmıştır.

sadece önemli yapılarından bahsetmiyorum aslında sokak lambalarının bile gaudi tarafından tasarlanmış olduğu bir şehir barcelona. gezerken öncesinde ders çalışır gibi öğrenerek gitmek insana inanılmaz bir zevk veriyor.

ikinci bana göre görülmesi gereken yer yine aslında hiç bana göre olmasa da endülüs. cordoba cami

tabi buraya eğer sevillaya gitmeye karar verirseniz gidin. bir yanında granada da elhamra sarayı menüye eklenmiş olur. madrid bir istiklal caddesi gibi valencia da nişantaşı gibi. verdikleri his bana bunlar oldu.

yurtdışında gideceğim yere ilk defa gidiyorsam. ilk günler keşif son günler keyif yapıyorum. insan ya da bi tek ben bilmiyorum hemen adapte olup orada yaşayan biriymiş gibi takılıyorum nedense o yüzden sonrasındaki bu keyif olayını yapabilmek için bence de barcelonadaki süreyi uzun tutun.

mesela türkiyede hiç gezmeyip mardine gitmeyen kişiye granadayı git gez demek olmaz. gece hayatı lezzetli yemek için barcelonadan kıyıdan kıyıdan aşağı valenciaya inip geri çıkabilirsiniz.

müzelerde kalabalık arasında aslında internetten fotoğraflarına bakabileceğiniz turistik mekanları es geçin.

bir daha gitsem yapacağım olay şu olur benim.

barcelona - valencia - ibiza

temmuz'da madrid gibi iç bölgeler hayattan bezdirebilir.
barcelona-valencia ve bask bölgesinden bir yer bence iklimsel açıdan daha uygun olur.

ispanya'da parayı ulaşıma vereceksiniz. hani türkiye'den daha küçük bi ülke ama yine de bi yerden bi yere gitmek uzun sürüyor. hele madrid-barcelona gitmek istersen sanırım sadece hızlı tren var o da 150 euro falan.

belki spesifik olarak sordun 10 parmak diye, ama 10 parmak hizli yazmak degildir. sadece hizli yazmak icin etkili bir yontem oldugu dusunuldugu icin kullaniliyor.

hizli yazmanin sirri, hizli yazmaya calismaktir.

bu site gayet iyi.
www.m5bilisim.com

www.typing.com

Bıçak konusunu geçiyorum.

Isırma konusu şurada ele alınmış: skeptics.stackexchange.com

zombilere inanıyorsunda kafalarına bıçağın kolay sokulamayacağına mı inanmıyorsun?

zombi öldürdükleri bıçağı dezenfekte etmeden ellerini kesiyorlar, ağzından burnundan zombi kanları doluyor sürekli, zombiler adamı 5 saniyede hamur gibi paramparça ediyorlar, onlarca zombi bir insanı tamamen bitiremiyor doğru düzgün ama 1 zombi lorinin hapishanede iliğini sömürüyor. bunlar hep mantıksızlık işte.

New Hamstier Üniversitesi idi galiba oranın adli kriminal bölümünden bir prof zombilerin esasen birebir insan olmadıklarını, gerek metabolizmik gerekse fizyolojik farklılıklar sebebi ile birebir insan anatomisinden çok büyük farklarının olduğunu, daha çok primatsal özellikleri ile etçil hayvanlar familyasından genetik alım ve transformationitionic başkalaşımları ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği ile ilgili görüşleri mevcut. Akademik olarak Kuzey amerika ile Avrupa arasında çok büyük bir görüş ayrılığı mevcut. UK'u saymazsak avrupa görüşü daha çok "zombi ne amına koyim" görüşünde hemen hemen mutabıktırlar.

Uzun süredir ölü olanlarda çürüme ile birlikte olarak çok rahat bıçağı geçirebiliyorlar. Fakat 1 haftadan kısa süre önce ölmüş birine nasıl yapıyorlar anlamıyorum.

Zombi ısırığının deriyi geçmesi çok kolay. Zombiyi bırak sen de deriyi geçip koparabilirsin. Olay beyinde bitiyor. Artık neyin önlemi bilmiyorum ama beyin vücudun tam kapasite ile çalışmasına izin vermiyor. Yani örnek veriyorum normalde kaldıramayacağını düşündüğün 20 kiloluk dumbelli aslında kaldırabilirsin. Alkollü iken dağları devirme konusu da bu. Vücuttaki bu kısıtlamaz azalıyor. Ha tabii 20-30 kilogramı kaldırabilirsin, 640 değil. O kadar da inanılmaz fark yok. Isırmak da aynı şekilde çene gücündeki değişim.

yeni ölenlere kulaklarından geçiriyorlar bıçağı

Özellikle standart kütüphanelerin kaynak dosyalarına erişebiliyorsun diye biliyorum. Kaynak dosyasının başında lisans ile ilgili açıklamalar bulunuyor. Copy-paste yapıp yapamaman lisansın şartlarına bağlı.

Not: Açık kaynak projeler de lisanslı oluyor. Onları da kafana göre copy-paste yapamazsın.

Öncelikle orta sınıf türklerin geleneği olan "söylersem anlar saflığı"ndan kurtulun. Çomar olarak tanımlıyorsanız, ona göre davranın. Söylemeye uyarmaya, dolaylı yoldan anlatmaya gerek yok. Ara polisi gece 2'de gelsin. Ver mahkemeye uğraşsınlar.

Umursamaz tavırlarına karşı gözlerini korkutacak bir şeyler yapmanızı tavsiye ederim.

benimkiler, biz seni rahatsız ediyoruz kusura bakma artık, diyor bari sevineyim ben.
maalesef bişey yapamaısınız, hele ev sahibi adama hiç bişey yapamazsınız
ha, gücünüze kuvvetinize güveniyorsanız belki gözdağı verebilirsiniz
polis, fuhuş yapıyorlar filan demedikçe ses de geceyarısı disko kıvamında olmadıkça gelmez. benim üst komşum polis, yanım astsubay ben gürültülerinden oturamıyorum...düşün işte.

Bu tarz durumlarda apartman toplantısı yapılıp, imza toplanarak mülk sahibi veya kiracı çıkartılabiliyor diye hatırlıyorum. Eğer herkes şikayetçiyse bunu bir araştırın isterseniz. Yoksa en güzel çare mobbing ve göz korkutma gibi duruyor, ama yasallığın o ince ve datlı çizgisinde yapılması gerek :D

her defasında polisi çağırın. her defasında mahalle görsün belki utanırlar. başka türlü laftan anlamaz çünkü böyleleri.

ben şunu bırakıp çıkayım eksisozluk.com

sevgikusunkanadinda +1

Apartman huzurunu kaçıran kişi hakkında toplantı kararı çıkarsa ev sahibi/kiracı farketmez çıkarılabiliyor diye biliyorum.

Bir de "araba çizmek" dediğimiz bir olgu var. Hoş şeyler değil tabi bunlar.

her gurultude vileda sopasiyla vurun, faturalarini mektuplarini yirtin, apartman kapisindaki zillerini sökün ya da basili haldeyken biseyle sıkıştırın durmadan calsin, geceki gurultuye polis cagirin (bizim apartmanda geliyorlardi), apartman sakinlerini orgutleyin, arabalarini da cizin tabii ki. kediniz kopeginiz varsa boklarini kapilarinin onune koyun.

sen yine şanslısın benim hem yan komşum hemde üst komşum anadolu çomarı. üsr kattakı oğluna davul bildiğin ramazan davulu almış çaldırıyordu. bütün komşular kapısına defalarca gitti sonunda yok ettiler davulu. çocuğuna davul alan adam normalde nasıldır sen hayal et.
yan komşu desen ayrı manyak bütün gün saçma sapan disco müziği açıyor tamama gece geç saatte açmıyor ama evde supurge yaparken süpürge sesini duymamak için müzik açılır mı? açılsa kaç desibel olur?

Bildigim kadariyla her cumleden sonra referans verilmeli. Noktadan once referans yoksa o cumleyi sen yazmissin demek oluyor. Paragrafa gore degil yani.

Bir umleyi birden fazla yerden alinca soyle yapiliyor:

Bir ordan, bir burdan aldim, (Beholderrulez, 2015; Mucerret, 2015).

Her cümle bitişinde, aldığın kaynağa referans vermen lazım. Eğer bağlamı değil de, direk cümleyi referans vereceksen, tırnak işaretleri için alıp en ufak bir virgül değişikliği bile yapmaman gerekiyor. Referans gösterdiğim kaynağı çevirerek koyacağım diyorsan, çeviri bana ait diye dipnot düşsen iyi olabilir.

Ya da paragrafın akışına da yedirebilirsin.

[Adem'99] bu işlerin şu şekilde olduğunu öne sürdü. Bundan 3 yıl sonra [Havva'02] bu işin "şöyle" olduğunu kanıtladı.


Not: İngilizce olmadan o gemi yürümez.

SIGCHI standartlarina kil oldum. Adamlarin dogru düzgün dökümantasyonu yok. Mesela bir web sitesinden bir cümle alintilandiysa bunu nasil belirtecegimiz hakkinda bir bilgiye ulasamadim bilen var mi

eğer içeri basktıktan sonra alırsa sıkıntı yok

Dediğin senaryoda oyun devam eder.
Kesinti olmaz.

eğer dışardan dolanıp tekrar tamamen içerdeyken alıyorsa çıkmamıştır. bir ara wade varejao'ya çok güzel bir örneğini yapmıştı, bir süre top 10'leri süslemişti hatta :)

@kivanc1:

hangi maç hatırlıyor musun? bir videosunu bulabilsem güzel olur.

Devam eder.

vallaha yanıtlar için çok teşekkürler. bir de hatırladığınız örnek bir çalım varsa videosunu bulabilirsem çok şukela olacak.

Wade'inkini bulamadım. İngiliscem yetmedi :/

Topa dokunan oyuncunun son temas ettiği yeri esas alırsın. Çizgiye basmak da oyun dışı sayılıyor.

Anlattığın hikayeden bu nedenle bir sonuç çıkaramıyorum.

Topun dışarı çıkmasını engelleyen adamın parkeyle son temas noktası içeride mi? (İçerideyse top da içeride sayılıyor)
Oyuncu geri geldiğinde, topu almadan "önce" parkeyle son temas noktası içeride mi?(İçerideyse sorun yok, iki ayakta yerde ise ikisi de içeri olmalı. Tek ayak basmışsa nereye bastığı önemli.)

@LoRdS31
aradım da bulamadım maalesef, google'da da wade'in varejao'nun üzerinden bastığı bir smaç vardı o var hep.

1) İskandinavlar için güzel bir yönetim biçimi. Türkiye bence teknokrasi sosu olmadan işleri yürütebilecek kadar gelişmiş bir ülke değil.

2) Sorun aslında bir testin mümkün olduğunu varsayıyor ama gerçekte objektif bir ölçme değerlendirme yöntemi yok. Bu nedenle bu soruyu geçiyorum.

3) Bu soru beni ilgilendirmiyor.

Aslında türklerin yaptığı en büyük yanlış iktidar mücadelesini oya endekslemeleri. En muhalefetinden en hükümet yanlısına, protesto etmeyi/grevi son çare olarak görüyorlar. Demokrasi oya endekslendiğinde çoğunluğun diktatörlüğüne dönüşüyor. Azınlıkların ses çıkarıp biz varız diyebilmeleri lazım, ama Türkiye'de büyük grupların bile ses çıkarma kültürü yok. Hep beraber eziliyorlar o nedenle. Tabii devleti kutsayan anlayış da önemli bi faktör ama anlatmaya da değmez. Ananız, bacınız, abi, kardeş, yakın çevrede herkesin tonla örneği var.

1) mevcut demokrasi sistemini çok yanlış ve kötü olduğunu düşünüyorum. "Demokrasiye karşı geliştirilebilecek en iyi argüman, ortalama bir seçmenle yapacağınız 5 dakikalık bir sohbettir" mükemmel bir şekilde durumu özetleyen bir cümle.

2) buna yorum yapamadım. bir yandan herkesin temsil edilme hakkının kutsallığına inanıyorum bir yandan da neye oy verdiğini bilmeyenlerin ve verdikleri oylar ile geleceklerin, mevcut durumun farkında olmayanların, gelecek planı olmayanların verdikleri oy ile yönetilmeyi pek mantıklı bulmuyorum. zor soru

3) seçimlerde çok basit, her kağıda farklı olmak üzere tek basamaklı iki sayının çarpımı şeklinde bir soru konsa, oylar inanılmaz bir yüzde ile değişir. neticede belirli uzunlukta iple oy verenlerin ya da belirli şeyler karşılığında oyunu satanları elemiş oluyorsun.

Tabii bunun dışında araç kullanımı için ehliyet alımına psikolojik test eklenmesi gerektiğine inanıyorum. o psikolojik test eklenmiş halinin de gerekli şeylere göre değişik versiyonları ile başka konulara da uygulanması gerektiğini düşünüyorum. mesela evleneceklere bir test, çocuk sahibi olacaklara (diğerleri tartışılır ama bu kesinlikle tartışılmaz) bir test ve onun sonucu bir ehliyet vb. gibi şeyler gerekiyor. oy için de bu yapılabilir.

Bu gibi şeyler kesinlikle yaşam kalitesini de yükseltir geleceği de daha parlak hale getirir kesinlikle. Öte yandan bu davranış özgürlüklere müdahale olduğu için pek de sıcak bakılan bir şey değil. dediğim gibi diğer şeylere test olması ve "yapabilir mi ehliyeti" şartı konmasını istediğimiz gibi tartışabiliriz fakat bence her yumurta ve sperm sahibinin çocuk sahibi olması kesinlikle rahatsız edici.

yadigar, cevabınız için teşekkür ederim öncellikle.

İlk olarak 18 yaş mevzusundaki yanlışlığı düzeltiyim o örneği verme sebebim onların da oy kullanması gerektiği değil, 18 yaşından küçükler neden oy kullanamıyorsa bu testi geçemeyenlerin de o yüzden kullanmaması gerektiğini ifade etmek istemiştim.

ideoloji farklılıkları örneğine gelirsek, duyurumda belirtmeye çalıştığım gibi ideolojiden bağımsız genel geçer cevabı olan bir yorum testinden bahsediyorum. dediğini gibi izmirlinin laikliğiyle malatyalının dini düşüncesi arasında seçim yetisi karşılaştırması açısından en ufak bir fark yoktur ki zaten belirttiğim test sadece bir ideolijideki insanların geçebileceği ayarda bir şey olsaydı elbette etik olmazdı. duyurda yazdığım gibi, herhangi bir ideloji ve parti anlayışından bağımsız olarak oluşturulacak testten bahsediyorum. mhpli de olsa ateist de olsa solcu da olsa genel geçer 1 cevabın olduğu bir sınama bu. mesela yorumlu ve sınav öncesi bir bilgi gerektirmeyen bir tarih sorusunu ele alalım. hatta buyrun aşağıya bir tane vereyim:

i1289.photobucket.com

tabiki bu kadar sığ bir sınama olmayacak ama cevabın genel geçerliliğine örnek vermek istedim. her ne kadar yorum sorusu olsa da bu sorunun cevabını biliyoruz değil mi? Yani karar verenlerin öncelikleri ne olursa olsun bu soruya verilmesi gereken cevapları etkilemeyecektir etkilememelidir de.

muhalefet parti kısmına tam olarak katılmıyorum. evet muhalefet elinden geleni yapıyor da demiyorum tabiki yeterli değil ama suç yüzdesi yaparsak önceliği ona vermemeyi tercih ederim ben. şimdi elimizde devletin her koluna sıza kendisine tehdit edenleri çirkeflikle bağlantılarıyla elimine eden bir oluşumdan bahsediyoruz. Askeriye yargı polis devletin her kademesini aktif olarak ele geçirmiş ve kendisine zarar verebilecek her şeyi "iktidar gücüyle yok ediyor" hatta birlikte yola çıktığı ve kendisine sonradan "tek adam" olma yolunda tehdit unsuru oluşturan paralel yapıları da yokediyor yasadışı şekilde ekonomik olarak her türlü vurgunu yapıyor ve bunların hepsini halkın verdiği yönetme gücüyle yapıyor. Yahu şu 12 senelik iktidarda o kadar çok sansasyonel olaya şahitlik ettim ki hala bu şekilde dimdik ayakta durmalarını kaldıramıyorum. Sadece 17 aralık soruşturmaları tapeleri dünyanın başka herhangi bir "ileri" diye adlandırdığımız ülkesinde gerçekleşseydi yalan ya da gerçek hükümet yerle bir olurdu. Muhalefetin böyle bir yapılanma karşısında en ufak bir şansı yok artık onların seviyesine inip "amaca giden yolda her şey mübahtır" politikasını izleseler bile nafile. Madem iktidar bu kadar kötü muhalefet bunu seçmene gösteremiyorsa onun suçudur diyebilirsiniz ama inanın bu durumda geçerli değil. Çünkü bu bahsettiğim insanlar seçmenlik değil fanatiklik yapıyorlar. Özellikle konuşmalara tartışmalara ve aydınlatma çabalarına giriyorum.(aydınlatmadan kastım benim fikrimin doğruluğu değil genel anlamda ortada dönenleri anlatmaya çalışıyorum) beni dinlemiyorlar ve düzgün argümanlarla karşı da çıkmıyorlar. Söylediklerinden anladığım tek şey koşulsuz bağlılık. Yani sorgulama yerine biat kültürü olduğu sürece muhalefetin yapabileceği bir şey kalmıyor. Bu şekilde manüpilatif güçler çok rahat bu insanlardan faydalanabiliyor ki tam da benim bahsettiğim açığı kullanıyorlar. Bu nedir? "Manüpilasyona elverişli seçmen." Eğer doğruyu yanlışı birbirinden ayırabilecek ve ortada gerçekten neler döndüğü yetisine sahip olan seçmen kitlemiz olsaydı iktidarlar yanlış adımlar atmaktan çekinirlerdi. Ama ortada ne yaparsa yapsın arkasında belli bir seçmen kitlesi olduğunu bilen güruhlar borusunu öttürüyor ve dediğiniz gibi diğer gruplar fütursuzca eziliyor.

not tekrarı: bu tarih sorusu sadece bir örnekti elbette okuma yazma bilmeyenleri de içine alan yorumlama yeteneğini ölçen bir sınamadan bahsediyorum.

edit: cevap verdiğim arkadaş silince ortada kalmış bu cevap.

zamanında şöyle bişey yazmışım ama kimin yazısı olduğunu hatırlayamadım;
eksisozluk.com

Yorgun ve uykusuz olduğum için saçmalayabilirim, umarım Necati Şaşmaz'ın "Fosforlu kedi gözü"ne dönmez yazı. Olmadı, kalkınca güzeltirim.

1. Dünyada her yerde demokrasi aynı uygulanmıyor, binbir formu dışında, birçoğunun sadece adı demokrasi. Örneğin, seçim barajı gibi saçmasapan şeyler demokrasinin tanımı ile çelişen şeylerdir. Böyle şeylerin bir ülkeye "Çok demokratiktir" diyemeyiz. Kendi açımdan sosyal devleti de demokrasiyi de olmazsa olmaz görebilmekle birlikte, bir anlamda deli gibi kendimle çelişiyorum. Uykum olduğundan daha da açamıyorum.

2. Delilere seçme şansı vermiyoruz, verilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Ama burada yine kendimle çelişeceğim, bkz soru 3.

3. Geometrili IQ testlerinden başlayayım. Geçen gün yine sorulmuştu, bu testlerin herhangi birinin net bir geçerliliği yok. Daha doğrusu diyelim ki sana 100 puan dedi, aslında 110 da olabilirsin, 90 da. Zaten IQ testlerinin öğrenilen şeyleri ölçüp ölçmediği çok fena tartışma konusu. Daha IQ testleri oturtulamamışken, "sosyal veriyi yorumlama testi" gibi bir şeyi oluşturarak, insanların en temel haklarından biri olan oy kullanmanın elinden alınmasını uygun bulmuyorum. İlki böyle net ve tartışmaya kapalı bir test oluşturulamayacaktır. İkincisi sınırı kim, nerede belirleyecek? Evet, kesin oy veremeyecek birtakım kişiler belirlenebilir ama ya sınırdakiler? Atıyorum, sınırı 70 belirledik ve ne idüğü garip bir testte adamın puanı 65 çıktı. Bu adama ne olacak. Ya da tanıdığım bir psikolojik bozukluğu olan kişi aynı zamanda beni alır, cebine koyar, 3'e 5'e de katlar. Üçüncü olarak, eğer böyle bir güruh varsa suçun bir kısmı da bende değil mi? Ben ne yaptım bunu engellemek için? Bir iki basit şey yaptımsa yaptım. O adamın o halde olmasında benim suçum yok mu? O adama Survivor verdiler, Fatmagül'ün Suçu Ne verdiler, abuk subuk yarışmalar diziler verdiler de, ben karşı mı çıktım. Kendim izlemedim ama bu adama eğitici bir şeyler gitmesine ön ayak olmadım. Bu adama medya sansürünü anlatamadım. Bu adamla bağlantı kurmaya çalışmadım Gezi zamanı dışında. Eeee, şimdi ne demeye hakkım var? Yanlış anlama, burada yazar kendine kızıyor. Dördüncü olarak demokrasinin amacı doğru olanı seçmek değil zaten, ister çoğunluk tereyağını oturtur başa. Tereyağını seçmeyenlerin de haklarının temsil edilmesi gerekiyor. Sorun kısmı en başta burada benim için.

Seçme hakkı için zeka, bilgi testi olması eskiden beri süregelen ve ayrıntılarından dolayı çözümlenememiş bir tartışma konusu zaten. Bu konuda daha insanlar daha mantıklı şeyler yazacaklardır eminim ki, uyanınca "Haaa" derim artık.

Uzun uzun yazmayacagim. Secme hakkinizdan hic suphe etmeden yazmissiniz. Halbuki reel hayat oyle degil. Bir kere vazgectiniz mi secme hakkinizin nereye kadar elinizden alinacagini bilemezsiniz.

ben akpli oldugumdan dolayi hep dik durup egilmem :)

minik canavar +1; ufak sert bir yastigim var belimin cukuru ile kicimin en üst tarafina koyuyorum. ne zaman dik dursam masaj hissi verdiginden dolayi alistim hep dik oturuyorum.

dik duruş korsesi işe yarar mı

Onu araştırdım da aksine kasların zayıflamasına sebep olabilirmiş diyorlar. Bilemedim.

pilates denedin mi?

Laptopu kucağıma alıp yatızlıyorum <3

Squat