Migrosta 50 tlye var aynisi, onlardan istemez misiniz?

1 ve 2 sıradaki modeller için alacaksan Decathlon daki iyi diye duydum YouTube da. Bacakların yere temas ettiği yerler kırılıyor genelde ama Decathlon dakinde bu sorun yok diye duydum. Arabaya sığar dersen tam ikiye katlanan modeller var onlar daha güzel

ilk modeller için, decathlondakinin uzun süreli bir garantisi var diye hatırlıyorum 5 yıl vb. modele güvenmeyen adam garanti vermezdi sanırım tercih edilebilir.

migros vb yerlerden alınanların ömrü o kadar uzun olmuyor

decathlon'daki 85 lira olandan var bende. 3 senedir canavar gibi. migros'larda satılanlar dan hem daha küçük hem daha hafif.

Migrosta satılanlar çabuk yirtiliyor. Decarhlonda ikinci attiginiz bayağı kaliteli

bahsettiğiniz sandalyelerin alayı çöp.. ufacık plastikler tutuyor bütün yükü..
plastik kırıldığı anda bütün sandalyeyi kenara ayırmak zorunda kalıyoruz..
ben çareyi şu sandalyede buldum.. hem konforlu hem de öyle plastiklerle uğraşmıyorum

www.tekzen.com.tr

kolumu kaldiramadim 2 gun cok fena bir tutulmaydi. direkt tiger balmla ovdur ama tatli sert boyle agriyan yerin ustune ustune bastirarak (neresi oldugunu bulmak bile basta zaman aldi). sonra da guzelce sar. tiger balm sicak tutuyor iyi geliyor. hatta sicak su torbasiyla da destekle. 3 gun bu sekilde takildim, su anda agri sizi yok.

(doktor tavsiyesi degildir)

Hiç kullanılmamış banyo sabunuyla, sıcak suyla ov.

Kesinlikle parafon.

1 hafta 10 gün filan sürüyor onun tam olarak geçmesi..
sıcak suya yatmayı deneyebilirsin.. yada sıcak su torbası iyi gelebilir..

MTV yani motorlu taşıtlar vergisi yılda 2 defa ödenir..
- ocak ayı vergisini 1 ocak - 31 ocak arasında istediğin gün ödeyebilirsin..
- temmuz ayını da 1 temmuz - 31 temmuz arasında ödersin..
eskiden bunların dekontu ruhsatta taşınırdı artık gerek yokmuş..
haliyle internet bankasından plakayı girerek kolaylıkla ödeme yapabilirsin..
bazı bankalar bu ödemeleri üç taksit yapmanı sağlayarak sana yardımcı olurlar..

2 yılda bir egzost ölçümü yapılır emisyon raporu alınır.. bu da bir çeşit vergidir..
bunun da bi ruhsatı vardı eskiden, artık yok..
ben yine de ölçüm raporunu ruhsatta tutuyorum..

yılda 1 defa trafik sigortası için ödeme yapılır..
farklı şirketler farklı fiyatlar verir.. ilk bulduğun yere atlamamak gerekir..
bu sigorta kaza yaparsan karşı tarafın zararını karşılar..
senin kendi zararını karşılamaz..
kendi zararının da karşılanmasını istiyorsan kasko yaptırmalısın..
kasko isteğe bağlıdır ama trafik sigortası zorunludur..

sıfır araba alırsan;
satın alma aşamasında vize işlemleri satıcı tarafından halledilir araç sana hazır şekilde teslim edilir..
sıfır arabayla ilk 3 yıl vizeye girilmez.. 3 yıl sonunda vizeye yani araç muayeneye girmek zorundasın..
bu muayene için de para ödemek zorundasın..
daha sonra bu araç muayene takvimi 2 yılda bir şeklinde devam eder..
yani araç 3 yaşına gelince götüreceksin sağına soluna bakacaklar..
sonra 5 yaşında.. sonra 7 yaşında.. sonra 9 yaşında diye devam eder..

araç muayene için oldukça detaylı bir websitesi vardır, konuyla ilgili ekstra bilgileri orada okuyabilirsin
www.tuvturk.com.tr

Strobist detaylı açıklamış ama benim farklı bir bilgim var bi noktada yalnızca oraya ek yapmak isterim:

Trafik sigortası karşı tarafın zararını karşılamaz. Suçsuzluk oranın kadar tamirat tutarını karşı aracın sigortası karşılar. Örneğin, Kaza sonrası a aracı %60 suçlu b aracı %40 suçlu bulundu ise, a nın onarımının %40ını b nin sigortası, b nin onarımının %60ını a nının sigortası karşılar. Hiç suçsuzsanız karşı tarafın sigortası sizin masrafın tamamını karşılayacaktır yani. Eğer ben suçlu da olsam cebimden para çıkmasın diyorsan burada kasko devreye girer. Kasko poliçelerini de iyi okumak lazım. Defalarca kez sigorta aracılarının aymazlığı yüzünden boşa kasko parası verdim. Hangi şartta öder hangi şartta ödemez iyi okuyun.

orijinal parfüm hiç bir zaman bayatlamaz. zincir parfümleri tercih ediniz.

ben yurtdışından gelen arkadaşlara getirtiyorum..
türkiye'de ucuza satılanlar sahte, sahte olmayanlar da aşırı pahalı.. bu ülke resmen komisyoncu oldu çıktı..

morhipo’dan alıyorum son birkaç yıldır, güzel kampanyalar oluyor.
kullandığım bir diğer parfümü de kendi sitesinden alıyorum (lancome), özel günlerde iyi indirimler yapıyor.

Duty free + boyner + sephora baska yere guvenmiyorum

Sıvı detarjan akıp gitmesin diye mavi parça önünde set vazifesi görüyor, makine su almaya başladığımda bölmenin içindeki deterjan su ile birlikte karışarak makinenin içine gidiyor. Kısacası yumuşatıcı bölmesinin çalışma mantığı.

yani haznede bekleyen sıvı deterjan, gelen su ile karışarak kapağın üzerinden aşıp makinenin içine gidiyor..
bu durumda mavi kapak hep aşağıda kalıyor değil mi..

Soruya cevap sayılmaz ama ben sıvı deterjanı kendi kabına doldurup çamaşırların arasına koyuyorum, öyle yıkanıyor.

kendi kabı dediğiniz şey nedir? çalışmadığım yerden geldi..

ikincisi diğer şehirlerden/ülkelerden toplayarak geliyordur. kargo hareketlerini görebiliyor musun?

gümrük memurlarının gelişigüzel iş yaptığının göstergesidir.. normalde sisteme "ilk giren ilk çıkar" diye bir kural vardır aklı başında bütün ülkelerde uygulanır.. bizim gibi ülkelerde "memurun keyfi" sistemi uygulanır..

hiçbir şey. bu modeller kendisine yönelik alt yapısı olan eleştirileri olgunlukla karşılayamazlar ve bunu kendi hareket alanına bir saldırı olarak yorumlarlar. düşünme kapasiteleri zayıftır. eskaza bir ineğin çiftlikten kaçıp anacaddeye indiğini düşünün. bu inek yolun ortasına sıçsa kızabilir misiniz? hayvandır sonuçta. bu kişiler de aynıdır.

(bkz: ) Böyle insanlara yaptığının yanlış olduğunu anlatamazsınız.Boşuna müdahale edip başınıza iş almayın.

afedersin ama eşşek gibi çalışıp ne yapıp ne edip bu bitik ülkeden bir an önce gitmek lazım.
bireysel olarak hiç bir sorunu çözemeyiz.

siz bir de bunların piknik yaptıkları alanları görün.. hepsi aynı fabrikanın üretimi gibi tükettikleri ne varsa doğaya atıyorlar.. ve bunun gayet normal bir şey olduğunu sanıyorlar..

aslında ilkokullarda ders olarak hayvan sevgisi doğa sevgisi anlatılmalı, yeni nesile bazı değerler aşılanmalı.. ama o çocuklar evlerine gidiyor yine aynı tas aynı hamam.. annesi babası elinden tutup kırmızı ışıkta koşturarak karşıya geçiyor yada motora kasksız biniyor yada minibüste ayakta gidiyorlar vs vs

bunları küçükken aileleri eğitecekti, biz değil.

çöp atmaya plakadan ceza yazılabiliyor. fotoğrafını çekip emniyetin ihbar hattına atabilirsiniz.

namümkün
âlâ

velhasılkelam. mmm bayılırım

bilakis, ez cümle

iskembe-i kübradan sallamak

çok az kullanılan sözcükler gündelik konuşma dilinde itici bir etki yaratabiliyor. ben daha çok herkesçe bilinen, basit ama kullanılmayan kelimeleri veya kalıpları tercih ediyorum. az bilinenlerden "konşimento" kelimesini çok seviyorum ama kullanma fırsatım hiç olmadı.

muhtelif, bilmukabele, bilakis, bilahare, nitekim.

icimde bir dede uyuyor resmen -_-

Velev ki diyorum bazen.

Gerçi bunu deyince aklıma malum kişi geliyor ama olsun. Sevdiğim bir sözcük.

münferit..

kendi başına, ayrı, tek demek.. bankacılardan bulaştı sanırım :)

nitekim

Tahayyul

Niș

az bilinmese de, sanırım az kullanılıyor, "teşne"

Mütemadiyen. Çok severim.

arapça ya da kürtçe sözcük kullanmıyorum elimden geldiğince. kimi kimi dediğiniz gibi sözcükler çıkıyor ortaya.

örneğin yel demiyor kimse, rüzgar diyorlar. ben yel derim.

konvansiyonel derim, kişioğlu derim, düş gördüm derim..

muhtemelen.

muhteviyat.

tsh ve vitaminlerinize baktırın derim.

B12 TSH demir spor vs haricinde

b12 +1

ayrıca spor. orta tempoda yürüyüş sahi olsa işe yarıyor. insan hem yorgunum bir de spor yaparsam hiç halim kalmaz diye düşünüyor ancak spor yapınca mucizevi bir şekilde kendinizi daha dinç hissetmeye başlıyorsunuz

bisikletiniz varsa akşamları yemekten sonra ortalama 1 saat turlayın..
ilk zamanlar yorucu gibi görünse de zamanla alışıyorsunuz..

haftada 4 gün pedallıyorum.. her tur 50kmyi buluyor, bu da 2 saatimi alıyor!

Asiri masturbasyon da kronik yorgunluk yapar. Dikkat !

bir ara ayakkabı getirmek yasaktı. onunla ilgili olabilir.

yasaktan ziyade, devlet para toplamaya calisiyor. o yuzden gumruk muafiyetli urun degerini dusurup her yurtdisi gonderiden para koparmaya calisiyor. muhtemelen yogunluklarindan dolayi sen gel demislerdir.

kutudan başka bir şey mi çıktı acaba :))

@unabomber, Tamam önceki paketler gibi postacı ile tahsil edilse ya? Kutu olması mı acaba uğraştırdı. Şu an ptt kargo takipte 0 lira vergi gözüküyor. İşlememişler demek ki.


@strobist :)))

satıcı iyilik yapmak adına ürünün değerini düşük göstermiş. gümrük yememiş tabi çok düşük olunca. ürünün değerini gösteren belge fatura vb getirin diye yazı gidiyor sanırım başkalarına ama bana gelen yazıda bir şey getirin demediği için elim boş gittim. sözlü olarak belirttiğim gerçek fiyattan hesaplama yapıldı, vergisi öyle halledildi.

adamlar aksiyon çekecek zaten.. filmin altını doldurmak için duygusallık ekliyorlar ama hep aksiyon önplanda tabi.. önce serilerle aradaki bağlantı da, karakterlerin denk gelmesinden öteye gidemiyor.. izleyin geçin derim :)

konunun uzmanına danışın derim -> www.youtube.com

haftasonu ROSSMAN'da 500gr filtre kahve 25liraydı.. 2 paket stokladım..
internette şu an stok kalmamış ama şubelerde hala olabilir bilemiyorum..

www.rossmann.com.tr

110 gr—6
273 gr — 15 tl

Haberiniz olsun

izmir'de henüz çıplak ayaklarda üşüme gibi bir süreç başlamadı, hatta şu an hava tam sınırda, ne sıcak ne soğuk.

basladi, bu hafta sonu net hissettirdi. kis geliyor :(

cam açık. tişört ve şortla oturuyorum.
istanbul kadıköy

Evet. Son birkaç gecedir çorap giyiyorum.

Yüzevler, klima karşısındayım.

bu başlığı okuduktan sonra gittim çorap giydim.. tşkler :/

çarşaftan battaniyeye geçiş yaptık bugün.

ankaradan sevgilerle.

Ben gündüz de çorap giymeye başladım. Gece zaten battaniyeyle yatıyorum.

Konum: İzmir

Evvel gün fark ettim ve baya sevindirik oldum. Yaşasın yastiga yorgana sarilmak :D

evet yıkamaman gerekiyo

hangisi çoksa oradan yürü..

Benim 1 2 tshirtum de makinede yikanmaz diyor. Ama lekesi filan yoksa sadece terlemissem yumusatici koyup durulama yaptiriyorum ben.

Çok yüksek oranda yün içeriyor. O yüzden yün şampuanıyla soğuk yıkanabilir diye düşünüyorum.
Dış giysi ise ceket vs. gibi, seyrek yıkanır ya da kuru temizleme yapılır zaten.

kuru temizleme yaptır diyor

Gözlem yetemeği güçlü, tutar

gözlem yeteneğinin yanısıra aktarma yeteneğinin de güçlü olması gerekiyor..

Tutmaz. Kendini kontrol edemiyor. İçip içip internete kusuyor.

tutmaz ama bilet aldım.

vergiyi en son ekliyor. burda gördüklerin vergili değil. son aşamada çıkar.

Ödeme ekranına geçince en son ödeyeceğiniz fiyat yazıyor. Ürün+vergi+kargo ödeyeceksiniz. Ödeme ekranında tl değil dolar seçin yoksa yüksek kurdan çeviriyor. Şuan bakamıyorum son fiyata. Eğer fazla vergi hesaplarsa ürünü aldıktan sonra amazona yazınca ödemesini yapıyor ama artık fazla vergi aldıkları ürün yok sanırım. 3 sene önce falan gümrükten direkt geçiyorsa vergiyi iade ediyorlardı baya ucuza geliyordu. Hatta kargoyu da sildiriyorlardı ama artık kalktı sanırım o işler.

konudan bağımsız bir şey sormak istiyorum.. içeceğin türüne göre suyu ısıtmak çok gerekli bir şey mi???

Vergi % 20 mi 40 mi cikiyor ?

her türlü anı fotoğrafı için telefon yeterli.. ama estetik ağırlıklı bir çok çekim için fotoğraf makinası şart.. bu ayrımı bilmeyenlerin makinaya gerek yok demesi de normal..

Valla çok yakın 2 arkadaşımla geçen tatilimizde yanlarına SLr almadılar cep telefonları bize yeter diye. O nedenle, ben de onların yalancısı olarak makine almaya gerek yok diyebilirim.

strobist +1

anı fotoğrafçılığı için cep telefonu yeterli. ama özel fotoğraflar çekecekseniz dslr veya en azından aynasız gerekecektir.

ama oğlanın okuma bayramı vardı mesela. seyircilerin arasından 250mm tele objektifle, ve o karanlıkta 6400 iso ile sahnedeki oğluma zumlayıp cam gibi çektim. telefonla bu mümkün değil. ya da ay tutulmasını çektim, o da pek mümkün değil. tatilde salıncakta sallanan oğlumu pan tekniği ile çektim, bu belki yeni telefonlarda manuel ayarlara izin veriyorsa mümkün olabilir.

ben de tatil boyunca yanımda dslr gezdirdim, ama anı amaçlı çektiğimiz bütün anı niteliğindeki fotoğrafları telefonla çektik.

Hayie abi slr in yerini tutmaz telefon asla.
Telefon cok gelişti slr a gerek yok mantigi cok goreceli.
Instagrama story atmak isteyen ickn gerek yok evet. Ama bana yetmez telefin mesela. Fotografta biraz takintiliyim cunku, kalite isterim. Bosuna tasimiyoz 2 kiloyu yanımızda.

birçok telefon artık fotoğraf makinası kadar özellik sunuyor; diyafram ayarları, pozlama süreleri, beyaz dengesi vesaire birçok ayar telefonda da yapılabiliyor.

bunun yanında saklamak, işlemek vb. çok daha kolay, yedeklemek daha rahat, şarjı daha uzun gidiyor. kullanımı daha kolay.

ben giriş seviyesi makina alacak olsam, o parayı ekipmanlara yatırırdım. harici ışık, iyi bir tripod, video çekecekseniz güzel bir mikrofon filan alırdım.

fakat iyi bir tele lensin çekeceği fotoğrafı çekecek cep telefonu henüz yok maalesef. Olacak gibi de görünmüyor.

Fizik kanunları gereği bir telefon kamerası telefonun fiziksel boyutu kullanışsız olacak kadar büyümediği sürece bir fotoğraf makinesi kadar iyi olamaz. İyi fotoğraf için en basit anlatımla bolca ışık gerekir. Bolca ışığı toplamak için ise büyük bir lens ve sensör gerekir bunları yazılımla teknolojiyle simüle edemezsiniz. Full Frame denilen olay asla bir cep telefonunda olmayacak.

www.quora.com

alacaksan sony a6000'u al

bu müteahhite "abi ferrari var ya sende niye hafriyat taşımak için kamyon alıyorsun?" gibi bir soru. amaç sadece ama sadece fotoğraf çekmekse evet telefon. ama amaç sanat olarak fotoğraf çekmek ise kontrol edebileceğin manipule edebileceğin manuel ayarlı bir alet lazım.

not: dağın tepesine full frame taşıyan spor.

telefonun yetmemesi göreceli. yönetmen ümit ünal telefonuyla çektiği istanbul fotoğraflarıyla sergi açtı. sensör küçük olsa da özellikle huawei ve google yazılımsal olarak iyi işliyor fotoğrafı. ama mesela bende büyük sensör kompakt var 10 sene öncesinden canon g11,o zamanlar alınabilecek en üst düzey kompakt makineydi. onunla çektiklerim hala bi tık daha iyi gibi geliyor, ya da telefonlar g11'e en azından yaklaştı diyebilirim.

yerine göre değişiyor. antep'te yaptım. 7/24 yanımdaydı.

arkadaşım Çankırı merkeze gitti.. IPHONE 7'sini götürdü sıkıntı olmadı..
sadece tuşlu telefon serbest malum.. öyle alenen göstere göstere kullanmadı tabi..

ankara mebs'te girişte izin vermediler. sonradan kaçak sokup kullananlar olmuştu.

bizim birlikte serbestti akıllı telefonlar, girişte aramada tüm telefonlar tutanakla teslim alındı.
gündüz eğitimdeyken, telefonlar nöbetçi çavuşun odasında duruyordu. akşam yemeğinden sonra dağıtılıyordu ve sadece koğuşlarda kullanmak şartıyla izin vardı.
akşam 23:30 da tekrar toplanıyordu.

@ada meltemi, nerede yaptınız hocam askerliği?

siz olaya yakın olduğunuz için daha çok rahatsız olmuşsunuz..
başkasının önünde arkasında otursaydı onlar da rahatsız olurdu..
ben londra'da birçok defa sinemaya gittim orada da var böyle tipler..
hatta sinemaya kebapla içkiyle gelen bütün salonu kebap kokutan adamları da gördüm..
ayaklarını ön koltuk üzerinden aşıran adamları da gördüm..
nightbus denilen gece otobüslerinde ortadaki geniş alana işeyen adamları da gördüm..
vasıfsız insanlar her yerde aynı yani, dünya yansa umursamazlar..

not: artık bütün filmleri evde izliyorum kafam rahat :)

İstanbul'da bu konuda çok büyük bir yozlaşma var. Özellikle son 3-4 yıldır etraf sinema adabından habersiz insanlarla doldu. Önceden en ergenlere hitap eden filmlerde bile film başlayınca ses çıkmazdı, şimdi ise büyüğünden küçüğüne herkes konuşur oldu.

Film festivallerinde bile denk geldim, resmen yorum yapıyor filmle ilgili. Ve bu tipleri dışarıda görsen cool, kültür ateşesi falan sanırsın. Moda mı oldu anlamadım ama çok rahatsızım. Baktım kimsenin sikinde olmuyor, gitmemeye başladım ben de.

Ne zaman sinemaya gitsem bunlar gibi çeşit çeşit dalyarakla karşılaştığım için artık sinemaya kolay kolay gitmiyorum. Geçen aynı filme gittik kız arkadaşımla. Tespih sallayan bi dalyarak vardı ön koltukta. Bi ara da flaş açıp milletin yüzüne tutan salaklar oldu.

Sperm artığı bu insanlar. Toplu taşıma kullanınca da modum düşüyo. Bunlarla aynı ortamda bulunmak zorunda kalmak çin işkencesi

Mahalle baskısı diye olumsuzlanan mevzu aslında bu tarz usül adap bilmeyenleri ayıplamak tekdir etmek ve toplumu belli davranış kodlarına riayet etmeye zorlamak yönünde oluşturulan bir mevzuydu. Genel olarak özgürlüğün getirdiği çok sayıda rahatlıklar olsa da bu tarz sıkıntılar da oluşuyor.

Asıl problem beyaz türk insanının pasifliğinde, kimse ses etmiyor. Geçen bir sinemaya gittim 20 dk boyunca film gösterime girmedi. ekran boş. kimse kalkıpta ne oluyor demiyor koyun gibi oturuyor. En son ben gittim uyardım öyle başlattılar. Bunun perde senkronizasyonu olmayan gösterimi, ışıkların açık kaldığı versiyonu gibi 3-4 versiyonu daha yaşandı. Hepsinde bekledim, kimsenin gitmediğini gördüm bizzat ben gidip uyarınca düzeltildi. Hakeza telefonu açık olan flash açanları da uyarıyorum. Filan falan.

Olay şu, bizim şehirli beyazlarımız bayağı ürkek aman canım sende'ci oldukları için bu tarz görgüsüzlükler veya sıkıntılar yayılıyor. Herkes yahu güzel canımı niye sıkayım modunda hareket ediyor. Hakkını aramayı geçtim, minnacık sorunların düzeltilmesi için bile bir üşengeçlik umursamamazlık var. Ben ona yoruyorum.

Neyse, ufak bir sinema olayından sosyolojik ve toplumsal tespit yaptım, bana da aferin.

abartılı gülenlere ne demeli, sanki oturma odalarındalar embesil sürüsü.

Bu tip orospu cocuklari yuzunden sinemeya gitmeyi bıraktım, uyarıyorum bi de karslik veriyorlar, o saatten wi6nra o sinirle zaten keyif almıyorum filmden. Ölür müsün öldürür müsün?

Kendini iyi hissediyorsan bi şey olmaz.

Halsiz gibiyim ama kahve içsem kahvaltı yapsam toparlanır gibiyim.

Olmaz.

Gelişim olur mu?

5 saat uyumak az değil ki.. bazen çok uyursun bazen az uyursun olur öyle şeyler

6 ay boyunca günde 5 saat uyuyarak 8 kilo civarında kas kütlesi kazandım

www.youtube.com

ben yaptırmadım ama mesut çevik'in şu videosu epey detaylı anlatıyor..
sonraki videolarında da aylar sonraki halini görebilirsiniz..

strobist+1
Şimdi de Enis'e yaptırdılar, onun ilk vidyosu işlem öncesi için daha faydalı bence.
www.youtube.com

Diş hekimimden öğrendiğim kadarıyla mevsim değişikliği bahsettiğiniz sorunları tetikliyor aynı şeyleri ben de yaşamıştım. Bunun dışında enfeksiyon kapmış olabilir, diş taşı temizliğine ihtiyaç olabilir ya da dişlerinizi sert fırçalıyor olabilirsiniz.

En kısa sürede muayene olmayı ihmal etmeyin derim.

dişleri düzenli fırçalamak lazım ama 2 dakikadan uzun fırçalamamak lazım..
bir de fırçalama esnasında diş etlerine fazla temas etmemeye çalışın..
diş bakımı önemli ama aşırısı da zarar veriyor ne yazık ki..

Bende benzer bi sorun dis beyazlatici ozelligi olan bir dis macunu kullandigimda olmustu. Arm& hammer markaydi ciddi dis eti sorunu ve hassasiyet olusturmustu.

Dis tasi birikmis olabilir

çok teşekkürler, diş taşı yok ama rutin sert fırçalama hayat boyu var.

@hindistan cevizi
o diş macunu neymiş öyle mr.muscle kullansın onu:) benimki şundan ama bitmek üzere, ondan olmaması gerek
www.dambiro.de

"elekasol zbir" diye bir bitkisel preparat var evde onu hazırlayıp gargara yaptım az önce o rahatlattı, koyu papatya çayı + adaçayı karışımı gibi bitkisel şeyler gerçekten faydalı olabilir gibi. sabaha duruma bakacağım. tekrar teşekkürler!

Yıllardır arm&hammer kullanırım benim dişetlerime bir sıkıntı yapmadı.
Ama bahsettiğiniz sorunlar bende de dönem dönem olur, bağışıklığım düştüğünde yaşarım. Bir 10 gün içinde Sıralama aynıdır hep; dişeti problemi sonra uçuk çıkar sonra da hasta olurum. O arada bağışıklığım kuvvetlenirse eğer yırtarım.

www.eksiduyuru.com

tuvalet kağıdı bile çalınıyor. askere sadece gerekli malzemeleri götür. zaten hiç vakit olmayacak. boş zamanlarda muhabbet edersin.

çalınmayı geçtim izin yok elektronik cihaza ama yakalatmam diyorsan başka.

Zaten kaç gün sürecek ki bedelli ?
Çaldırdığına değmez

2 kitap götursen yeter diyorum. Kesin calinir, kırılır. Don çalınıyor. Kindle mı calinmayacak?

normal kitap götür ona kimse dokunmaz çünkü kitap okumayan bir kitlenin arasında yaşayacaksınız..
haa bir tane de kalem tipi el feneri almayı unutmayın -> pasteboard.co

ben alt ranzada yatıyordum.. el fenerini de üst ranzanın yaylarına asıyordum..
zaten 3 hafta kısa bi süre.. güne sabah 5te başlayacaksın bütün gün ayakta duracaksın..
haliyle akşamları keyif yapmaya pek vakit olmuyor direkt uyuyorsun..
sadece haftasonları rahat bırakırlar onu da sabah akşam içtimaları bölebilir..

edüt:
ben 7 ay KISA DÖNEM yaptım.. benim gittiğim yerde benden başka kimse kitap okumuyordu..

Götürmeyin. Net. Ben 5 kitap götürdüm. Arkadaşların da vardı. İçerisi kutuphane gibiydi.

Bu arada kitap okumayan bir kitle denmiş ama bu doğru değil. 50 kişilik yatakhanede 30 kişi aynı anda kitap okuyordu.

normal kitap götür.
askerde her şey çalınır, kurusun diye bıraktığın ıslak donunu bile.

cantanın icine gizlersen sorun olmaz. yalnız calınma garantisi falan yok, düstügün takım ve kogusa gore degisir.

B

she says he doesn't love me.

çünkü direkt onun ağzından olsaydı she says that he said "I don't love her"

ama o kadın sana o erkeğin sevmediğini söylediği için sen de bunu başkasına söylediğin için

"bana onun beni sevmediğini söylüyor" diyorsun türkçede olduğu gibi

A çünkü dolaylı alıntı yapmış oluyorsun. Türkçede de dolaylı alıntı yaparken "beni sevmediğini söyledi" dersin. Türkçe verdiğin örnek direkt alıntı olduğu için kafalar karıştı muhtemelen.
Not: Söylediğimin doğruluğundan emin gibiyim ama yine de uzman değilim, söylemiş olayım.

she has said to me that he doesnt love me..

she says he doesn't love me.

bütün cevaplar farklı, uzlaşılamadı.
ben de merak ettim şimdi.

she he o bu karıştığı için biraz ortalık karışmış galiba. burdaki she nellie olsun, erkek de andy olsun.

nellie says that andy doesn't love me.

bu durumda b şıkkı she says that he doesn't love me doğru cevap oluyor, araya "that" koydum çünkü that'in eksikliği de burda kafa karıştırıyor. that'siz halde yanlış değil ama böylesi daha doğru.

pasaport gecersiz hale gelir.

çok çok acil değilse 2. pasaport için başvuru yapabilirsiniz. pasaport üzerinde tahribat olunca sıkıntı yaşarsınız çünkü.

Harç pulunuzu ermenistan vizesi üzerine yapıştırsanız nasıl olur?

Azerbaycan'a vize kalktı bugün itibari ile. Belki artık sorun çıkarmazlar.

Duptıs'ın cevabı doğru. Ancak çok dikkat etmeyip direkt geçirebilirler de.

Defter ücretini ödeyip ikinci pasarpotunuzu alınız. Hem israil ile hem arap ülkeleri ile iş yapıyoruz. İki pasaport var. Yoksa israil acayip kıllık çıkartıyor. Vize alması bir dert. giriş çıkışlar ayrı dert.

Yeni pasaport alırım da bu eski tip olduğundan sayfa sayısı yenisine göre fazla. Ve bu aralar çok kullanmak durumunda kalacağım. Zayi olmasın. Hem niye reyize 132 TL boş yere vereyim.

Nasıl farkedecekler ki? Düzgün yirtsam? Adamlar sayfaları saymıyorlar ki

abi kafana koymussunu yirt o zaman. madem dinleyemeyeceksin niye soruyorsun. 132 lira para mi? cevabi belli, pasaportun cop haline gelir yirtarsan, cocuk oyuncagi mi bu.

vaktiniz varsa, yeni degil ikinci pasaportu alin, iki pasaport alma hakkiniz var. hem harc hem defter parasi odeyeceksiniz elbette. sayfayi yirtarsaniz gecersiz olur kesinlikle.

Düzgün yırtarsan bir şey olmaz. 132 lira az para mı amk.

pasaporttan sayfa yirtarsaniz hem pasaportu çöpe ararsınız hem de seyahat edemezsiniz. polisler bu konuda eğitimli hemen anlarlar, bir de onunla ugrasirsiniz. bence alınacak risk değil.

resmi dökümana bilinçi zarar suç bile olabilir.
Yani başka ülke vizesi olan sayfayı yok ediyorsun.
Çocuğum, köpeğim köşesinden koparttı durumu değil bu, baya bilinçli evrak yok ediyorsun.

Anlaşılır ve sonuçları iyi olmaz.

benim kaynım yırtmıştı bişey olmadı. yırt gitsin.

Son zamanlarda hiçbi cevaba hot potato'nun cevabına katıldığım kadar katılmamıştım sanırım

ne biliym insan bazen destek arıyor :)
polislerin kontrol biçimine bakarak o cesareti buldum. ayrıca 132 lira para konusunu tartışmak saçma olur..

pasaportun sayfaları numaralı değil mi?

numaralı ama ...

eksik sayfayı farkederlerse benim çocuk/yeğen yırtmış de geç.. uzatmazlar muhtemelen :)

tandoğan (anadolu) ankaray istasyonun tarfında anıtkabire giderken aspava var.
kazım karabekir tarafına geçersenzi köfteci şahin usta

Loophole

köfteci şahin ustayı ben de tavsiye ederim.. ama izmirliyim ve oraya hiç gitmedim o ayrı :)

koca ankara da azıcık bişeye benzeyen bi burası var; goo.gl
not: aspava denen saçma iç anadolu şeylerine gitme de istersen kuru ekmek ye.

ankara demek aspava demektir. vaktiniz varsa esat aspavaya uğrayın derim.

Yanıtlarınız için çok teşekkür ederim. Ankaralı dostumuz son dakika Mezzaluna’ya getirdi bizi rezervasyon yaptırmış sağolsun. Hatırına sabrettik :)
Söylediklerinizi bugün değerlendiriyorum. Emeğinize sağlık.

Pamukkale ile marmarise gittik bayramda, yolda 4 saat uyumuştum, deri koltuklar rahat geniş ve araları açık, ayak koyma yeri var. eski trenlerin rahatlığı vardı resmen.

pamukkale +1.

uçak?

pamukkale ++, en büyük olayları servisle ilgili sıkıntı oluyor. eğer uçağa binmeyecekseniz en iyi seçenek panukkale.

İşin büyüklüğüne göre değişir ama iyi bir fon lazım. Renklilerden ziyade gri ve beyazın tonları. Mavi ve yeşil perde de bulunsa iyi olur.

Bazen platform gerekebilir uzun vadede düşünürsünüz.

En az 2 tane flaş patlatın sağdan soldan. Bunlar softbox olur.

Bitane de tepeden veya karşıdan patlatabilirsiniz.

Reklam panolarına bakarsanız flaşlarla detayların yok edildiğini belki aşırı kullanıldığını görebilirsiniz. Gölgeyi en aza indirip kontrastı yüksek tutmaya çalışıyor reklamcılar.

Olmazsa ilk etapta bir stüdyo kiralayıp ekipmanlarını inceleyin.

ooo iyi cesaret :)

bence de iyi cesaret. siz bu işi yaptığınızdan emin misiniz? ne tür fotoğraflar çekiyordunuz daha önce bilmiyorum ama stüdyo fotoğrafçılığı başka bir olaydır.

"bir tane softbox almak yeterli mi?" diye sorunca tüylerim diken diken oldu. hangi nesneyi, hangi formda görüntülemek istediğinize bağlı olarak değişebilecek bu durumu sormanız, fotoğrafta ışık ve yapay ışık kullanımı konusunda bilginiz ve tecrübeniz olmadığını gösteriyor.

bu nedenle daha önce teori ve alıştırmasını yapmadığınız bir işi profesyonel anlamda yapmaya kalmayın derim, kariyeriniz başlamadan bitebilir. tek tavsiyem bu olabilir.

o işi almasan daha iyi olabilir, illa alacaksan da stüdyo kirala ve çalışanları gör ki yardım etsinler, böyle yapamazsın.

Diğer cevap verenler cesaretini kırmasın. Ne adamlar ne işler alıp yapıyor. Bu işlerde ciddiysen bir yerden başlayacaksın.

Yıllardır fotoğraf çekiyorsan en azından temel bir fotoğraf bilgin vardır. Üzerine koyman gereken şeyler artık işlerin niteliğine göre olacak.

Katalog çekeceksen otur katalog incele. Bu işi yapan başka yerlere gir çık. Stüdyoları gez. İnternette de dolu bilgi var.

Teknikte çok boğulmana gerek yok. Biraz pratik düşünmek zorundasın.

kapıyı açmam sevmediğim biriyse

geldiği yer uzaksa (başka şehir, çok uzak bir semt, açarım. aynı şehirdeyse yakınsa açmayabilirim.

Ben evde yoğum :)

Bana bunu arkadaşlarım yapıyor. ''Alkol almazsanız evde yokum'' diyorum. Alıp geldiklerinde balkondan bakıyorum, gösteriyorlar aldıklarını kapıyı anca öyle açıyorum.

yakın zamanda başıma geldi.
toplanmışlar bir araba dolusu insan. ve bunlar dostum da değil, akraba. telefon açmış, diyor ki "senin mahalleye geldik, evde misin"
programları önceki günden belliymiş. telefon açıp, "belki gelebiliriz" deseler bile yeterdi. ev hali oturuyordum, salaş halde. aralarında elini öpmem gereken akrabalar da var. evde yokum maalesef, dedim.
yalan söylemek yerine "müsait değilim" deseydim, anlamayacak, "bir şey beklemiyoruz ki" diyeceklerdi. kızacaklardı. anlayacak olsalar müsait olmadığımı söylerdim. ama yokum deyince bende yemek yeme planlarının olduğunu da öğrendim. iyi ki de yalan söylemişim. seviyorum yalanlarımı.

en az birkaç saat önceden haber edilmesini istiyorum. farklı şehirden gelip, eve beş dakika kala söyleyen insanlar var. kanka değilsek bu yapılanı hoş bulmuyorum. ama bunu akrabalara ve bazı arkadaşlara söylemek zor.

buyur ederim, misafir evde kafasina gore takilsin.

ben öylesini seviyorum. bizim eve şu zamana kadar kimse telefon açıp gelmedi. çok nadir yani. kapı zaten tam kapalı olmaz. salonda otururken lök diye girer konu komşu. bazen kanepede uyurken gelen kimse beni uyandırır kak biz geldik diye. biraz mahremiyet olsun istiyorum ama beceremiyorum. kaç defa hırsız girdi ama yok yani.

ayni mahallede yasayan yakinligi olan es dost arkadas arasinda cok normal bence. en azindan 30 yas bandi icin diyorum, universiteliler icin oyle olmaz tabii. ben rahatsiz olmuyordum. ama uzak yerden gelenlere tahammulum sifir haber verilmeli.

yakin samimiyetimin oldugu biriyse problem degil de, uzak biriyse gorusmem, her an herkesle gorusebilecek kapasitede biri degilim hem o gorguye sahip degillerse ben de musait degilim/yokum deme ozgurlugune sahibim. baska sehirden geliyorsa ve haber vermediyse evde olmadigim riskini en basinda almis olmali zaten

annem seviyor böyle şeyleri.. her zile basan olduğunda gider kapıyı açardı..
kendisi artık yazlıkta yaşıyor, haliyle komşuları da kapıya gelmiyor tabi..
zaten benim tayfa asla habersiz gelmez, çoğunlukla da dışarıda buluşuruz..

ee annem yok.. yakın arkadaşlarım da evime gelmiyor..
durum böyle olunca bütün çalan zilleri güzelce umursamıyorum :)

Araç olmayacaksa merkezde dolanabilirsiniz, Bostanlı, Alsancak olur. Forum Bornova'ya alışveriş ve dolanma için de gidebilirsiniz. Kemeraltını da gezebilirsiniz. başka da bir şey yapılmaz herhalde bu şartlarla.

kemeraltından alsancak a kadar dolaşırdım ben olsam. oradan vapurla karşıyaka, bostanlı

metroyla konak ve oradan asansör'e yürüyüp orada bişeyler içtikten sonra tekrar metroyla çankaya'ya gidip orada kordon'dan alsancak iskelesi'ne kadar yürüyerek sahildeki yerlerden birine oturabilirsiniz. ya da doğrudan asansör'den alsancak'a kadar sahilden yürünebilir ama uzun da gelebilir bu yol.

Akşam 18.00 den önce klimalı ortamdan ayrılmayın, buharlaşırsınız.
Akşam 18.00 den sonra Alsancak İskele ile Cumhuriyet Meydanı arasında Kordon'u gezin. Ortam inanın çok hoşunuza gidecek. Kıbrıs Şehitleri Caddesini de ihmal etmeyin.

Çoluk çocuk bu sıcakta bi o yaka bi bu yaka dolanmayın bence. Çocuk olmasa OK de.. Ben olsam Konak-Alsancak hattında gezinirdim.

forum bornova'ya (AVM) gidin oralarda takılın işte..
zaten aşırı sıcak var, çocukla arabasız oradan oraya gitmek gelmek kolay olmayacaktır..
forum bornova'da hem kafeler var hem yemek imkanı var hem de çocuklar için oyuncaklar var..

gelmişken izmir'i de biraz görelim derseniz akşam 18'den sonra metro ile konak'a gelin..
kıyıdan kıyıdan alsancak tarafına yürüyebilirsiniz.. yada vapurla karşıyaka güzel olur..

hava çok sıcak kordonda gezebilirsiniz en fazla.

Bornovada büyükparkı görüp küçükparkta üniversite2de kahvaltı yapıp metroyla hilale ordan izban ile karşıyakaya gidip çarşıdan geçin tramvaya binip denizi izleyip etrafa bakınıp mavibahçe avm ye gelirsiniz orada karnınızı doyurup içeceklerinizi içip otobüse binip bostanlı iskeleye gidin oradan alsancakta inin kordonda dolaşın kıbrıs şehitleri caddesini dolaşın. Oradan asansöre gidebilirsiniz biraz uzun sürer.

uygun koşullarda saklanırsa bitene kadar, gerçek parfüm bayatlamaz

birkaç yıl sorun olmaz..

3 yıl önce aldığım versace eros hala taptaze kokuyo

10 yıldır kullandığım parfüm var. büyük bölümü unutulmuş olarak geçti tabi. kokusu duruyor. önemli olan alkolün uçmaması. bozulacak bir şey yok parfümün içinde zaten.

parfümlerin açılmadan da raf ömrü 2 yıldır. Üretiminin üzerinden 2 yıldan fazla geçen parfümler bayattır. o yüzden özellikle online aldığınız ve hatta dükkanlardan aldığınız parfümlerin bile batch code larını
www.checkfresh.com
gibi sitelerden kontrol edin. Aksi takdirde ucuza aldım sandığınız parfümlerin ya sahte ya da bayat olması durumuyla karşı karşıya kalırsınız. orijinal parfüm şişelerine de dolum yapanlar vs oluyor, o yüzden çok dikkat etmek lazım

yabancı değilim, böyle arkadaşlarım var ama neyse ki çoğunlukta değiller. katlanıyoruz.

ama mesela instagramımda arkadaşlarımı takip etmiyorum. insan hayatı takip etmek istemiyorum. dağ taş böcek hobilerim ilginç komik vs şeyler takip ediyorum. beni takip et beni takip et diyenlerin de yüzüne takip etmediğimi söylüyorum.

anca bu kadar uzak durabiliyorum. ama biri çıkarıp hadi poz verelim yok şu açıda tutun falan deyince bi iki dk zaman ayırdıktan sonra uğraşamiycam deyip aradan çekiliyorum.

kullanmiyorum. hic kullanmadim, kullanmam da, biraz saygisizca olacak ama her seyin "resmini" cekenleri de sevmiyorum. sadece twitter kullaniyorum. bana yetiyor hatta twitter'a bayiliyorum dunyanin en iyi 100 icadi bile olabilir. cevremde arkadasim diyebilecegim hicbir arkadasim bir yere gidince cekilelim soyle duralim vs de demiyor. benden korkuyorlar da mi demiyorlar benim gibi dusunuyorlar onu bilmiyorum.

hiç instagram kullanmadım, herhangi bir önyargım da yok, ihtiyaç hissetsem kullanırım. karşı taraf abartmadığı sürece sorun yok. bir arkadaşım her buluşmamızda istisnasız poz verdirip fotoğraf çekmeye çalışıyordu, birkaç kere uyardık -bokunu çıkardın, yeter- diye, şimdi yanımızda yapmıyor artık. ama yapmaya devam etseydi iletişimi koparırdım. yani çevrende bir budama yapman şart gibi görünüyor.

İnstagram hesabı açmayarak problemi kökünden çözdüm.

Facebook, Twitter hepsini kullandım ama instagram'a bi turlu alisamadim. Daha story paylasmisligim yok o derece. Fazlasiyla samimiyetsiz geliyor bana. Ama her mecra gibi bu da tuketilip rafa kaldirilacak birkac seneye.

Bende de var instagram ve bu sekilde yaşayanları sessize aliyorum hic görmüyorum sorun kalmiyor hatta baya bos insanmış dedigim kisiler bile cikiyor

Mevzu instagram hesabı açıp açmamak değil aslında. Orda önemli olan nokta sizin hesabınız olması değil ki; etrafinizdakiler aşırı aktif biçimde kullandığı için sizin de buna maruz kalmanız.

ben de kullanım konusunda senin gibiyim. haftada 1-2 stori paylaşırım. genelde kedim ya da ilginç bulduğum bir yer, bir bina. birkaç ayda bir de foto yüklerim. işten güçten güzel bir şey çekemediğimden 2 yılda 5-6 tane yükledim.

çevremde çok şükür seninkiler kadar instagram delisi tipler yok. fotoğraf çekilecekse de 2-3 dakikalık bir sembolik fotoğraf merasimi olur. ben de çekerken bu işin saçmalığını hissederek hep bıyıkaltından gülerim ama beğenirsem de arada sırada bir tane paylaşırım.

diğer yandan hayatı instagram üzerinden yaşayanlara sokakta denk geliyorum. garip garip bakıyorum. otun bokun resmini çekmeye çalışan insanların çok salak olduğunu düşünüyorum. zaten internette her şeyin resmi var. kız kulesini çekmesen de olur, google sana ayrıntısıyla gösteriyor zaten. her boku çekmekle vakit kaybedeceğine biraz bak ne bileyim, tadını çıkar.

bazen instagramda güzel kızlar görüyorum. o pozları ve dekoru oluşturmak için ne çok uğraştıklarını, kaç ayrı poz çektirdiklerini düşünüyorum. profillerinde hep kendileri varlar ama onları çeken kim, bu isimsiz kahramanlar kızımızın egosuna yenik düşmüşler ve görünmemeyi kabullenmişler mi yoksa onlar da zorla bizim kızımıza mı çektiriyorlar diye kendi kendime sorular soruyorum. zaten arkadaş çevrelerinin de öyle olduğu etiketlenen resimlerden anlaşılıyor. ara sıra "bir gün böyle insanlara zorunlu olarak denk gelirsem ne yaparım, sinirlenir miyim, kaçar gider miyim, bunlara nasıl uyarım" diye kara kara düşündüğüm oluyor. bir yandan da artık eski nesil olduğumu, yaşlandığımı fark ediyorum...

Bence şu ''arkadaşlarla kafedeyiz, foto çekilmekten muhabbet edemiyoruz'' olayını dramaya bağlıyor ve biraz abartıyorsunuz :D

herkese oluyor bu, rakı içiyoruz balkonda masayı çekip atıyoruz 5 dakika sürüyor. Geri kalan 3 saat muhabbet ediyoruz. veya balıkesir yolundayız ayçiçeği tarlası görüp giriyoruz içine foto çekilmek 10 dakika, sonra yine yolumuza devam ediyoruz. Bi hikaye atmak nasıl 1 saat sürüyor ben onu anlamıyorum. Sana demiyorum herkes bağladı bu ''muhabbet edemiyoruz'' olayına o yüzden merak ediyorum.

He Mesela Balıkesir yolundaki ve rakı masasında yanımızda olanlardan biri instagram kullanmıyor ama bizimle eğleniyor, gülüyor geçiyor. Dalganıza bakın biraz :)

Eazy, beş kişilik bir grup ile gittiniz diyelim; dördünün fotoğrafı cafenin farklı yerinde, farklı acılarla tek tek çekiliyor. Sonra özel programlar ile bu fotoğraf üzerinde tek tek oynama yapılıyor, hepsine bakılip en uygun olanı instagrama yükleniyor.

Farklı farklı gruplarda defalarca yaşadım bunu. Takdir edersiniz ki zaman alan bir şey ve her bulusmada yasaniyor. Gerçekten masayı terkedesim geliyor o esnada.

İki fotoğraf çekip instagramda paylaşmaya bir şey demiyorum zaten; keske dediğiniz gibi on dakika sürüyor olsa.

bir de sadece kendini paylaşanları eskiden takipten çıkarıyordum. şimdi mute gelince susturmaya başladım. kimsenin sadece suratını, boydan pozlarını merak etmiyorum. içerik sadece kendisinden oluşuyorsa ya da çok sıkıcıysa ve kendini tekrar ediyorsa sıkılıyorum ve mute ediyorum. tanımadıklarımdan sıkılınca takibi bırakıyorum. feysbuku da böyle kullanıyordum. sonunda feed'de tanıdığım kimse kalmamıştı :D instada 350-400 civarı hesap takip ediyorum. herhalde mute etmediğim 50-60 kişi falan kalmıştır.

instagram toplumun, özellikle kadın bireylerin evrimsel güdülerinin doyumunda ciddi bir araç evet. kolay, çabasız ve sürekli. sen de benzer doyuma belirli donanımlarınla, meziyetlerinle, görünüşünle bizzat toplumun içerisinde organik olarak ulaşıyorsundur. sana gereksiz gelmesinin büyük sebebi bu.

facebook gibi instagramda da bir süre sonra ekleyeceğiniz insan sayısı azalıyor ve bitiyor doğal olarak. hep aynı insanların aynı fotolarını görmeye başlıyoruz. bunun sonucunda da daha az girmeye başlıyoruz uygulamaya. şu an milletin daha ekleyeceği insanlar bitmedi. follow follower sayısı limite ulaşsın insanlar sıkılacak.

Böyle arkadaş edinmiyorum. Es kaza varsa ve zaman geçirmek durumundaysam minimum tutuyorum süreyi. Kendim hiç hesap açmadım, kullanmıyorum zaten. Hiç yalnızlıkta çekmiyorum, gayet geniş bir çevrem var.

Gorusum soyle :
Olay instagramdan ibaret oldugu noktada benden bu kadar der ortamdab uzaklasirim. Bkunu çıkarmamak lazim. Biraz gercek hayati yasamak lazim. Get a life lan.

Abi olay zaten ''life'' olayı :D

Orası artık kimlik gibi bir yer oldu. Şimdi takılmaya gittin diyelim, yanındaki 5 kişi haricinde kimse bilmiyor nereye gittiğini, ne yaptığını falan. Ee ne yapacaksın? Hikaye atıp kendi reklamını, takıldığını göstereceksin. Niye göstermeyeseyin? Kimi yazarak ne yaptığını anlatıyor, kimi Twit atıyor, kimi instagram'da kendi reklamını yapıyor. Yapmak isteyen yapar, yapmak istemeyen yapmaz. Sürekli selfie atmak saçma evet, kafede 1 saat foto çekilmek x2 saçmalık evet. Ama kimlik işte, orada yoksan, hayatta da yoksun gibi bir şey oldu.

Hee, hep İnstagram gömülüyor ama Twitter daha kötü lan. Memesini açan kızlar, sürekli karı kız kovalayanlar, yalandan vatsap görüntüsü atanlar, olmayanı olmuş gibi anlatanlar, fake hesaplar, dolandırıcılar, nude için maymun olanlar. İnstagram'da kendini dahi olsa güzel sanatsal foto çekenleri seviyorum ben. Twitter gibi rol yeri değil, tipin neyse onu atıyorsun easy :D

benim etrafimda sizin bahsettiginiz dereceye gelmis insan yok.
zaten ben de arkadaslarimla vs. bulusunca ya telefon yanimda degildir, ya da cebimden telefonu cikarmam. biri ararsa bile acil degilse acmam. karsimdakine saygisizlik olur.

tabii bulustuklarim icinde telefonu eline ikide bir alan tipler de var. ben de mal mal kalip izliyorum onlari oylece. bir sey de diyemiyorum. madem telefona bakacaktin, biz neden burada bulustuk?
bu durumu soyle goruyorum. tanimadiginiz bir ortamdasiniz. parti var diyelim. arkadasiniz sizi cagiriyor. ve merhaba deyip kaciyor sizden. siz de tum parti boyunca yalniz kaliyorsunuz.
sizi davet eden kisi de, baskalarina kendini begendirmekle mesgul. parti boyle guzel, ben boyle sosyalim, bu kadar arkadasim var vs.

ozetlersem, bence en hafif tabirle bu bir terbiyesizlik. insanlar bulusunca ellerinde telefon olmamali. ellerinde icecek agizlarinda da muhabbet ve kahkahalar olmali. bulusma boyunca elinde telefon olan, story derdinde olan kisinin karsisindaki zerre saygisi yoktur.

İnstagramı ilk duyduğumda henüz bu kadar yaygınlaşmamıştı. Baya baya fotoğrafçılık aplikasyonuydu. Olayın sosyal medya olmaya evrilişi sonradandır. Ben ilk başta öyle bir ilgi alanım olmadığından kullanmadım, sonra aldığı şekle ekstradan gıcık olup kullanmadım. Bazen dünyada bunu kullanmayan bi Sentinel adası yerlileri bir de ben kalmışım gibi hissetsem de başkalarının da benimle beraber olduğunu görüp rahatlıyorum.

sanırım ben olayı instagram hesabı açmayarak değil kalabalık arkadaş grubu edinmeyerek çözmüşüm :) bizde niye böyle olmuyor diye düşünüp düşünüp buna kanaat getirdim :) bizim buluşmalar çoğunlukla 2 kişi ya da 2 çift (bazen 3 çift olduğu oluyor nadiren) şeklinde oluyor. çiftlerden ben hariç kadın olanı instagram düşkünü bile olsa en fazla 3 dakika sonra işini bitirmiş sohbete dönmüş oluyor. benim de çok bi bağımlılığım olmamakla birlikle fotoğraf koyacaksam hemen koyuyor, filtreyle şopla filan uğraşmıyorum. hikayeleri de çoğunlukla paylaşan kişinin paylaşımından hikayene ekle butonuyla çözüyorum. bakınca bunların hiç biri 5 dakikadan fazla zaman almıyor, dolayısıyla rahatsız etmiyor kimseyi de.

twitter'a girmemek icin app'i silmem gerekirken, ilginc bir sekilde hic vaktimi almiyor instagram. gunde bes on dakikami aliyordur maksimum.

Kesinlikle sağlıklı olan sensin ve etrafındakiler bir nevi like bağımlısı olabilir.

Arkadaş çevreni kısıtlayabilirsin yahut geçirdiğin süreyi kısabilirsin.

Anneyle de konuşup bakış açını anlatırsın. Kuzene yapacak bir şey yok.

Ama şanslısın ki erkek arkadaşın böyle değil. O öyle olsa kafayı yerdin.

Instagram hesabim yok, açmayacağım da. Öngörülü bir insan değilimdir pek ama Instagram ilk yaygınlaşmaya başladığında çoğu kişinin zamanını ve ilgisini tutsak edecek birşey bu diye düşünmüştüm. Çevremde aşırı derecede Instagram kullanan yok, es kaza öyle biriyle vakit geçiriyorsam beni şöyle çeker misin'lere bir iki defadan sonra direkt çekemem yeter diyorum, telefonla meşgul iseler ve anlamıyorlarsa da önce şu telefonları bir kenara mi koysak diyorum, olduramadıysam kalkıp gidiyorum, çok nadir oluyor gerçi son söylediğim.

vay be hayat tarzları nasıl da değişmiş. geçen güldür güldür'de denk gelmiştim bununla ilgili espriye. bildiğin abartı falan değilmiş orada resmedilenler.

çevremde instagram odaklı tek bir kişi bile olsa iletişimi tamamen keserdim. yaptığı her şeyi alakalı alakasız herkesle paylaşan, ne kadar da güzel yapıyoruz, aman da şöyle eğleniyoruz, müthiş güzeliz, İYİKİ DOĞMUŞSUN İYİKİM falan kafasını asla anlayamıyorum çünkü ve bana aşırı kıro ve komik geliyor. iş münasebetiyle iletişimde olduğum bir kişi var böyle, gerçekten artık kızın storylerini arkadaşlar arasında birbirimize gönderip "SJDKSHDJSKHFJHSJK" odaklı şeyler yazmak eğlencemiz haline geldi. senin dandik hayatında neyle meşgul olduğundan kime ne ki saat başı bir şey paylaşıyorsun çünkü. iki üç gündür karşıma bişeysi çıkmıyor bahsettiğim kişinin bu arada öldü herhalde kızcağız, allah rahmet eylesin.

neyse ne diyordum, instagramda gün aşırı kendini paylaşan herkes aşırı kekodur ve aksini savunan herkes kekoluğa koşulsuz şartsız yaltaklık yapmaktadır. story konusuna hiç girmedim farkındaysan, çünkü açık ara dünyanın en kötü eklentisi ya, verdin eline milyonlarca maymunun bir oyuncak, şimdi arabada bir yere giderken dinlediği şarkının storysini atıyor, çeyizini falan çekiyor videoya allah akıl fikir versin ne diyim.

soruya cevap vermeyi unutmuşum, özel bir şey yapmıyorum etrafımda pek böyle insanlar olmadığından, kendiliğinden gelişiyor bu korunma. hasbelkader böyle birilerine denk gelirsem hunharca dalga geçerek bertaraf ediyorum instagramcılığını. beyle.

ben genellikle bisiklet turuna çıktığım zaman bir iki tane story atıyorum yollarda.. o da birileri arayıp sağa sola gidiyoruz sen de gel demesin diye.. malum tur 3-4 saat sürüyor, sonrası da yorgunluk oluyor.. story'i gören anlıyor zaten aramıyor.. story olmayan günlerde de arayıp akşam görüşelim planları yapılıyor.. uygulamayı mantıklı kullanınca güzel oluyor aslında :)

fiyattan dolayı gümrükte kalma gibi bir şey yok. eskiden de yoktu.

ürün geliyor. gümrük memuru açıp bakıyor. vergi miktarı belirleniyor. postacı getirince vergini ödeyip alıyorsun ürünü.

Peki vergiden muaf olma tutarı ne kadardı onu biliyor musunuz? İnternette 27$ gibi bir bilgi buldum ama doğru mudur?

vergiden muafiyet diye bir şey yok artık.
ürün fiyatı * 0.20 + 5-10 lira gümrüğe sunma ıvır zıvır vergisi

eskidendi o. artık tüm ürünler vergilendiriliyo. sakına vergilendirilmez diye sipariş verme. hatta en kötü ihtimali düşünüp en az ürün kadar vergi koyarlar deyip ona göre hesabını yap ki sonrasında pişmanlık yaşama.

muafiyet sıfırlandı.. artık 1 dolarlık ürüne bile net 2 dolar vergi çıkartıyorlar..
elektronik ürünlerde durum biraz daha farklı..
kulaklık için ne olur bilmiyorum ama yurtdışından alınan elektronik ürünlere
%20 gümrük vergisi + %20 ÖTV çıkartıyorlar..

sonuçta ya %20 yada %40 ekstra ödeme yapacaksınız.. buna hazır olun :)

bence bosuna verme gümrükte çok bekliyor, gelmiyor bazen

abartilip abartilmadigini bilemiyorum, bu isler fazlasiyla networkingle de alakali cunku ama 2000'li yillarin basinda ozellikle gormezden gelindigini ve desteklenmedigini, yok gibi kabul edildigini dusunuyorum daha cok. illa pohpohlanmasi da gerekmiyor elbette ama adam vardi ve filmleri guzeldi ve Uzak odul aldiginda o donemde haberlere bile cikmamisti yanlis hatirlamiyorsam.

iyi de güzel kardeşim, uluslararası alanda da saygınlığı var bu adamın, yani hadi biz abartıyoruz da dünya neden abartıyor? onca yabancı sinema eleştirmeni, cannes jürisi falan görmüyor mu senin gördüğünü?

bir ara senaryo yazma işine heveslenmiştim ve şunu anladım ki dünyadaki en zor şeylerden biri, evrensel olanı yerel olana yedirerek anlatabilmek. mesela varoluşçu bir meseleyi felsefi bir metinle anlatmak çok zor iş değil ama bunu işin içine savcıyı, muhtarı, polisi falan sokarak gündelik hayatın akışı içine yedirerek anlatmak çok ama çok zor bir şey. zaten zor olduğu için mesela hakan günday gibi adamlar kurgusal ortamları tercih ederler, yani ortamı kendi kurgularına göre eğip bükerler, bu yüzden de ortaya yer yer fantastik öğeler çıkar. ama sen varoluşçu kaygıyı köyündeki yaşam üzerinden anlatabiliyorsan, işte o zaman sen olmuşsun demektir. tabi bu benim gördüğüm yelpazenin sadece bir çentiği, daha işin teknik boyutu var ki oraya dair fikrim bile yok.

biz kimiz ki?
cevap düşünmüyorum.

@levent bilgen Bize seyrettiğin ve iyi olduğunu düşündüğün son iki filmi yazar mısın?

Abartıldığını kesinlikle düşünmüyorum. Hatta çok daha iyi bir noktada olmalıydı.

@night train Sevgili dostum bu dediğin özelliklerin daha fazlasına sahip 10 tane yönetmeni bir çırpıda sayarım sana ya. Birkaç dakika verirsen 30 kişilik liste sunarım sana. Dünyada ne yönetmenler ne sinemacılar var. Cannes jürisi son filmine küçük, sembolik bir ödül bile vermedi üstelik. O dediğin eleştirmenler Burning diye son yılların en ovverated filmini yıldız tablolarında 1. yaptılar, göklere çıkardılar. O film de ödül almadan döndü. Bunlar izafî çerçeveler.

@meldaras Siz kimsiniz bilmiyorum ama ben iyi niyetle, adîlane bir şekilde ve rasyonel verilerle istediğim gibi tayin ederim NBC’yi de Haneke’yi de Tarkovsky’i de.

Putlaştıran, kayıtsız şartsız kutsayan, kendini peşinen aşağıda konumlayan, seyirci olarak özsaygısını yitirmiş biri olmanız sizi bağlar.

@silver apple Yazmam. Ben somut deliller, rasyonel veriler diyorum. Tarafsız ve adîlane bir yaklaşım diyorum, ikinci cümlede ad homineme başlıyorsun. Benim en sevdiğim film Maskeli Beşler de olsa bu NBC ile ilgili gerçekleri değiştirmez. Üstelik kötü demiyorum, yokluğun içinde ABARTILIYOR diyorum.

Abartıldığı falan yok. Hatta underrated. Yoldan 10 adam çevir 9u bilmiyor NBC yi. Bizde sadece entel ahaha 5 saat film izlenir mi o aq şeklinde biliyor bilen de.

Bir zamanlar Anadolu'da izledigim en iyi 5 film arasına girer. Diyaloglar o kadar gerçekçi ki. O ortamda yaşayan bilir o diyalogların gerçekçiliğini. Oyunculuk zaten harika.

NBC yi eleştirenler genelde köylü olmasından dolayı eleştiriyor bence. Ama köylü olmasa bu kasaba yaşamını, Anadolu'yu bu kadar gerçekçi bu kadar net anlatamazdı. Diyaloglar iyice bayağı olurdu. Köy yaşamından çıkıp böyle bir yere gelmesi insanlara batıyor nedense. Ama son filmde bayağı diyaloglar, laf olsun diye olan seyler var maalesef.

Söz konusu sanat olunca ortaya nasıl somut kanıt, rasyonel veri koyuyor ve bundan "daha iyi" 30 isim bir çırpıda koyuyorsun ben onu anlamadım. Senin izleyip alamadığın zevki başkaları alıyorsa buna nasıl itiraz edebilirsin ki?

Ben nbc filmlerini izlemeye dayanamıyorum mesela, bana da hitap etmiyor ama sırf bir zamanlar anadolu'danın sinematografisi bile saygı duymaya yetiyor.

Özgünlük konusu da tartışmalı. Zvyagintsev izledin mi bilmiyorum, günümüz tarkovsky'si ünvanı birine verilecekse ben ona veririm. Ama nbc'nin tarkovskyvari üsluba yaklaşımı zvyagintsev'inkinden de ayrılıyor. Hiçbir şey katmadan direkt kopyaladığını düşünmek çok amatörce olur.

www.filmloverss.com

abartiliyor olup olmadigi rasyonel bir bicimde kanitlanamaz. mesela bu burning filminden bahsetmissiniz, izlerken nefret ettim fakat haftalardir hala aklimdan cikmis degil. simdi bu film iyi miydi, yoksa kotu muydu? abartilmis miydi? bilmiyorum gercekten.

ozgun olmadigi konusuna gelirsek, ben oldukca ozgun oldugunu dusunuyorum. isterse bir filminin yarisi baska bir filmin birebir ayni cekimleri olsun. onu kendi filminde nasil kullandigi onemli. bu konuda da oldukca basarili, "caldigi" hicbir sey egreti durmuyor. ornegin tarantinonun butun filmleri iyi kotu calintilardan olusuyor, bu tarantinonun degerini azaltiyor mu? bazi yonetmenler buyuk yeniliklerle algimizi genisletirken bazilari da halihazirda bulunanlari farkli yorumlayarak bunu yapiyor. ozgunluk nbc'ye saldirilacak son noktalardan birisi bence.

mesela son filmi biraz kendini begenmislikle, gereksizliklerle kavruluydu. fakat anlatilan hikayeyle paralel dusunuldugunde bence bunlar bilincli secimlerdi.

fakat ulkedeki sinemasal boslugun icinde parliyor oldugu bir gercek. bu yuzden bu kadar goze batiyor, cunku onun kalibresinde baska kimse yok. eger olsaydi bu kadar parliyor olmayacakti ama bu onun abartildigini gostermiyor, sadece bizim sinema sektorumuzun kotulugunu gosteriyor.

düşünmüyorum. bana göre somut veriler: altın palmiye’nin kazanılması ve ahlat ağacı’nın cannes gösteriminde 15dk ayakta alkışlanması. sizin ilk paragrafta yazdıklarınız sanki burada subjektif olan.

zaten şu anda ülkede belki en iyisi yazmışsınız. e hal böyleyken fazladan nasıl bir abartıya uğruyor? hiç mi hatası, kusuru bulunmasın ‘abartılıyor’ olarak değerlendirmemeniz için?

Underrated+1

Ana fikrimi baştan söyleyim: Bir kaşık, kaşık olma görevini yerine doğru dürüst getiriyor mu sen ona bak.

Özgünlük mutlak anlamda mümkün değil ki. Bütün sanatçılar çeşitli tekniklerle özgün olmadıklarını gizleyip duruyorlar. Kimi de dikkati tekniğe o kadar çekiyor ki sen yine iyiler hep kazanır temalı bir hikaye dediğini umursamıyorsun.

Ben her zaman öz’e bakıyorum ondan beğeniyorum Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerini. Fikrini, temasını bana aktarabiliyor.

Edebiyatta da bugüne kadar üretilmiş bütün eserleri ortaya koyup temalarına göre ayırdığın zaman temelde 16-20 tema var başka çeşit yok. Hadi bunlardan başka özgün bir tema ortaya koysun biri...

Sanat eserini eleştirirken biraz da eserin potansiyeline ne kadar ulaştığına bakmak gerekir.

Yani bir eser bariz sorunları bile çözmeden rastgele mi ortaya çıkmış? Yoksa sanatçı amaçladığını olması gerektiği gibi gerçekleştirmiş mi?

Kış uykusu mesela bu anlamda(her ne kadar çehov adaptasyonu karakterler olsa da) bence gayet özgün bir eserdir.

Sanatçılar yaşarken kıymetlerini bilmek lazım. İzleyici olarak da neyi neden beğendiğimizi veya beğenmediğimizi bilmemiz lazım.

levent bilgen tamam, abartıldığını düşünmüyorum.

Eleştiri getirmek gerekse ben ahlat ağacındaki oyunculuğu biraz tutuk buldum mesela. Daha iyi bir oyunculuk senaryoyu potansiyeline ulaştırırmış.

Buna karşılık bütçeye uyar mıydı? Ya da daha iyi cast o anda mümkün müydü? Bilmediğimiz çok şey var. Buldukları imkanlarla ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarına eminim.

Mükemmelliyetçi olmak bazen bazı şeylerin başlamadan bitmesine ya da bazı şeylerin tadından mahrum kalmamıza sebep olabiliyor. Hiç izleyememektense şu halinde izlediğime memnunum.

genellikle avrupa ve uzakdoğu sinemasına meyilli olup türk filmlerinin senaryolarını feci vasat bulan birisiyim..
"bir zamanlar anadoluda" ve "ahlat ağacı" filmlerini beğendim ikişer defa izledim..

"kış uykusu" filmini de izledim ama beğenmedim çünkü her yapımda haluk bilginer'i görmekten gına geldi..

Birakin abartilmayi olmasi gerekenden az bile saygi goruyor. Son donemde bayagi elestirildigi Ahlat agaci filmi bile mukemmeldi bana gore

@Bruce “Varoluşçu bir meseleyi felsefi bir metinle anlatacak” düzeyinin çıta olarak üstünde olan ve kendisinden çok daha yetkin 30 isim diyorum. Rasyonel verileri de özgünlük konusundaki ortak cevaptan okursun. Loveless ve Leviathan filmlerini izledim Zvyagintsev’in. Ben “günümüzün Tarkovsky’si” şeklinde bir yaklaşımı sinemacıyı yücelten değil, aşağılayan bir tavır olarak görüyorum. Tarkovsky’nin ötesine gidememiş, kendi filozofisi olmayan, özenen, öykünen çapsız bir kopyacı imgesi beliriyor zihnimde. Zvyagintsev bence çok özel bir yönetmen ve Tarkovsky’le ikisi apayrı iki kişi benim gözümde.

@yasli ateist Bir filmin niteliği aklında kalmasıyla değil “geride ne bıraktığı” sorusuyla ölçülür bence. Burning’le ilgili sayfalarca yorum, eleştiri yazısı, video, vlog izledim ve SADECE TEK BİR TANESİ BİLE filmin ne anlattığı ne anlama geldiğiyle ilgili dört başı mamur birkaç cümle söyleyebilmiş değil. Metafor vs. gibi kavramları ortalama seyirci çok ucuz şekilde harcıyor.

@absel Cannes Film Festivali hakkında ne ölçekte bilgiye sahipsiniz bilmiyorum ama o 15 dakikalık dediğiniz alkış Cannes'da bir çeşit kültür ve ritüel. "Her film" bittiğinde uzun uzun dakikalarca alkışlıyorlar. Yine galalarda salona girişte yine uzun uzun alkışlar var. Youtube onlarca örneği var. İnsanlar bunu bilmediği için sanki NBC'ye özel bir takdir alkışı zannediyor ama öyle bir şey yok.

@marsargo Birçok konuda ortak görüşteyiz. Siz öyküsel arketipleri söylüyorsunuz. Bunlar kaçınılmaz şekilde ortaktır zaten. Ama tutup da çekim açısından rüzgar sesine, ordan renk paletine, ordan metinsel yaklaşımlara kantarın topuzunu kaçıran bir kopyacılık varsa bunun özgünlükle uzaktan yakından alakası olamaz. Bütçe konusuna gelirsek bakanlıktan 2 milyon tl gibi rekor bir destekle, ayrıca 8 ortak yapımcıyla ve de Kale grubu sponsorluğuyla oyuncuyu bütçe dolayısıyla seçememe gibi bir durum olamaz.

Özgünlük konusunda herkese az biraz “rasyonel veri” sunayım. Şu an aklıma gelenler bunlar, izlerken ince ince çağrıştırıp fark ettiklerimi yazmıyorum bile. Hakkaniyetli bir şekilde ölçün tartın bakalım:

1) www.youtube.com Yorumlarda kimse kulp bulamamış. Hatta biri müstehzi bir şekilde "Bach büyük insan" deyip konuyu kapatmış. Allah aşkına ne özgünlüğü yahu? Siz ilham almadan bahsediyorsunuz. İlham almak, özenmek, taklit etmek çok, çok ayrı şeyler. Çekim açısı, kadraj, mekan, renk, nesneler bile aynı yahu? Duyguyu ya da felsefeyi alıp farklı nesneler ve mekanlarla yorumlasa sizin dediğiniz olur ve görmezden gelinebilir.

2) Adamın "Dünyayı Çehov'un filtresinden görüyorum" diye demeci var. Siz tutmuş özgünlük diyorsunuz. Çehov değil sadece. Tarkovsky de değil. Polanski, Bergman, Shakespeare, Jack London gibi dünya kadar isim var.

3) Üç Maymun'la ilgili iddia seviyesinde olsa da bir dolu söylenti var. Zeki Demirkubuz Yeraltı'nda yemek sahnesiyle resmen veryansın ediyor. Üstelik NBC'nin "böyle bir şey yok" minvalinde tek bir söylemi yok. "Sen bir hırsızsın. Hem de en önde gideni. Önüne gelen her şeyi cebine indiren adi bir yankesicisin." Bu replikleri söylerken masada Mayıs Sıkıntısı'na gönderme yapan "Ankara Sıkıntısı" manşeti var bu replikleri söylediği karakterin yazdığı kitaba istinaden.

4) Londra günlerimde kitap çalıyordum diyen biri ayrıca kendisi.

İlgili röportaj: www.radikal.com.tr


5) Mayıs Sıkıntısı filmi Ahmet Uluçay'dan alıntı. Ahmet Uluçay oğluna: "Bu adamlara asla güven olmaz. Mayıs Sıkıntısı’ndan sonra benden temelli uzaklaştı. Senaryoya olan katkımı unutmuş görünüyor." demiş. Kasaba filminin öyküsü de ablası Emine Ceylan'a ait. Twitter'daki @homocinematicus hesabının bizzat metinleri göstererek delillendirdiği Ahmet Uluçay meselesini kendisine de sorabilirsiniz.

Ahmet Uluçay'ın oğlunun konuyla ilgili demeçleri: www.posta.com.tr

Arkadaşlar çok deşersek ben daha başka şeyler de bulur, söyler, delillendiririm. Benim meselem Nbc'yi çok
sevmeniz değil; "apaçık ortada olan şeyleri ısrarla inkar edip" masumane kılmanız ve şirin göstermeniz. Yok normalmiş de yok şöyleymiş de. Adam da basbayağı bir ahlak halini almış. Kendi de söylüyor. Filmlerinin credit'lerinde "Alıntılar" yazdırıp saymadık edebiyatçı bırakmıyor.

Ne özgünlüğü Allah aşkına? Uzak filminin en otobiyografik filmi olduğunu söylüyor ve orda karakter "Ben de Tarkovsky gibi filmler yapacağım diyordun" minvalinde cümleler söylüyor.

NBC özgün falan değil, özgünlüğün kırıntısı bile yok bu adamda. İster bunu görün isterseniz de -özgün olduğu iddiasında olanlar- kendinizi böyle gereksiz ve tuhaf yalanlara inandırmaya devam edin.

@levent bilgen tek tek cevap yazmanız güzel. ben bunu cevap yetiştirme yerine uzatılan eli havada bırakmamak olarak görüyorum. teşekkürler.

cevabınızdan ‘sen ne anlarsın cannes’dan’ havası aldım :) doğrudur, kendi çapımda takip ediyorum. ‘her filmde’ 15 dk alkış olduğunu bilmiyordum / bilmiyorum. o argümanı geri alıyorum.

mesele biraz kimin bu değerlendirmede yetkin olup olmadığına döndü. popülerlik böyle çalışmıyor maalesef.

hacı sana tavsiyem özgünlüğü bu kadar gözünde büyütmemen yönünde, bu insanoğlunun klasik kibridir. bir şeyin değerli olması için özgün olması gibi bir zorunluluk yok, bazı şarkıların cover'ı orijinalinden daha iyidir. "ennnn" sıfatlarına sahip olması falan da gerekmiyor zaten, bak kendin söylüyorsun tüm bu ödüllerin ve beğenilerin görece olduğunu ama kendi fikrin konusunda da maşallah bilimsel mutlak yaklaşımına sahipsin. adam güzel işler yapıyor, izliyoruz, bana sorarsan da marvel filmlerinin bu kadar ses getirmesi bana saçma geliyor ama endüstri böyle işliyor, sabaha kadar eleştir ne olacak, parmaklarını yorduğunla kalırsın.

@night train Hocam sen duyuru metninin 2. paragrafında yazdığım adamsın galiba. Özgün olup olmadığına cevap arıyorduk. Verdim. Senin bahsettiğin "özgünlüğün nedenselliği". Bunun konuyla alakası yok. Adam özgün değil. Özgünlük gerekliymiş değilmiş başka konu.

@levent bilgen, ama sen sorduğun sorunun daha ilk cümlesinde değeri özgünlük üzerinden biçiyorsun, özgünlüğü değerin terazisi yapıyorsun, bunu kendi beğenilerin için yapabilirsin ama nesnel bir yasa gibi dayatamazsın, özgün olan ve aynı zamanda berbat olan işler de var. yani bence nesnel bir yaklaşım için, nuri bilge'nin ortaya koymayı amaçladığı, koyduğunu iddia ettiği ama bunu beceremediğini somut örneklerle göstermen lazım.

@night train Bu tartışma baya uzar gider. Özgünlük Altın Palmiye almış bir yönetmen için ölçüt tayin edilebilir. Seni ilgilendirmiyorsa da seni bağlar. Özgün olup berbat olan işleri de çok merak ettim ayrıca. "Gökkubbe altında söylenecek yeni bir söz kalmadı" denen bir dünyada özgün olacak zekaya sahip ama beceriksiz yönetmenler var demek bu. Varsa kim bunlar?

Nesnelliğe gelince "Kötü, başarısız demiyorum. Türk sinemasında şu an daha iyisi yok belki." deyip de eklemişim zaten. Beceremediği somut örnekler de şunlar.

Koza, Kasaba, Mayıs Sıkıntısı, Üç Maymun. Filmografisinin yarısı yani. Ahlat Ağacı'nda da çok fazla laf kalabalığı yapıyor ama iddiasını karşılamadığını söylemek ağır olur.

Yahu nbc bu ülkede kimin hangi gündemini dolduruyor ki dediğin üzere "apaçık ortada olan şeyleri ısrarla inkar edip" masumane kılmanız ve şirin gösteriyor " olalım. Ülkede fanboyu, körü körüne savunanı olan son kişi olabilir nbc. Bu konuyu kendisine anlatsan doğrudur abi bu kadar emek vermişsin helal olsun der. Niye kendine yel değirmenleri yaratıp böyle topla tüfekle saldırdın anlamadım, kimse nbc'yi savunmuyor ki. Gördüğün üzere çoğunluk seninle aynı fikirde değil, böyle subjektif keyifle ilgili bir konuda fazla agresif ve keskin düşüncelerle neyi kanıtlamaya çalışıyorsun.

Her gün ekşide nbc övülse, sürekli gözüne sokulsa da gıcık olsan anlarım ama adamın filmlerini ülkenin %95'i izlememişken hangi sebeple böyle hınç doldun merak ettim.

Sal biraz raadla, izleyen izlemiş seven sevmiş, seni niye rahatsız etti bu kadar? :d

@levent bilgen, şu anda iki elini kulak memene koyarak zıplarken -huyteraeko poytorrro maslo kilomati yuka- diye bağırırsan, bunu muhtemelen tüm evrende yapmış ilk canlı olacaksın, özgünlüğün en saf hali. yok eğer özgünlük dediğimiz şeye değer atfetmek için başka öznelerin belirlediği özgünlük/değer kıstası içinde hareket etmemiz gerekiyorsa, zaten sandığımız kadar özgün değiliz demektir, ki aslında öyledir zaten. gökten timsahların yağdığı bir film vardı, bence gayet özgün, başka örneği yok, adam düşünmüş çekmiş. söylediğin doğru da olabilir ayrıca, ama konuyu yanlış yerinden tutuyorsun. mesela bir yazarın 9 kitabı kötü ama bir tanesi kendisinden beklenmeyecek kadar iyi olabilir, şimdi bu kötü bir yazar mıdır? bir insanı bir işte iyi addedebilmemiz için onun yüzde kaç başarı oranına sahip olması gerekir? bu oranı kim belirler? o çok sevilen 10. kitabın ortaya çıkabilmesi için diğer 9 başarısız örneğin var olması zorunluluğunu nereye koyacağız? belki de bir tür gelişim süreci olarak bakmalısın.

Türkiye'nin yurtdışına açılan kapısı bu adam. Filmlerini seven var sevmeyen var, mesela hiç benim tarzım değil ama Bir Zamanlar Anadolu'da bence en iyi Türk filmlerinden biri. Onda da Ercan Kesal'ın hikayelerinin çok büyük etkisi olduğunu biliyorum ama sonuçta o adam bu fikirleri NBC'ye vermeyi seçti, çünkü iyi yoğurup çok güzel bir film yapacağına güveniyordu.

Ödülleri ve batıyı s.ktir edin, batı doğuyu daha egzotik görmek istiyor, öyle filmleri beğeniyor. Bu da yanlış denemez ben de plazada geçen bir Hint filmi izlemezdim, çöplük içinde bir Hindistan daha ilgi çekici geliyor. Aynı şeyi Anadolu için düşünün. Beyaz yakalının sıkıntısı bu yüzden değersiz. NBC'nin anlattıklarıyla da batının (Cannes) düşünceleri örtüşüyor.

NBC'nin olayı daha evrensel filmler çekebilmesi. Yoksa Türkiye'yi en iyi anlatan yönetmen falan olduğuna inanmıyorum. Ama yurtdışında izlendiğinde onlara da bir şeyler ifade eden karakterler, sinematografi vb. her şeyi birleştirdiğinde NBC oluyor. Lütfi Akad'ın şehire göç üçlemesini izletsen bir şey ifade etmez herhalde.

not olarak, bence Emin Alper gümbür gümbür geliyor. Ki o bile genç yönetmen sayılmaz ama NBC'nin uluslararası arenadaki yerini alacak kişi o bence.

Eğer ortamı beğeniyorsanız seveceksinizdir. Ama oyun çok uzun 100 saat civarı gömebilirsiniz bunu da unutmayın. Afiyetle oynanır.

oyun çooook uzun.. yan görevler hiç bitmiyor.. kesinlikle tavsiye ederim..

benim de yedekte "witcher 3" bekliyor.. bunu bitirince başlamayı düşünüyorum!!!

(bkz: susurluk kazası/@senaryocu)

"devlet-polis-mafya" ilişkilerini ortaya çıkaran kazadır.. sadece kamyon şoförü tutuklanmıştır..

günümüzde de Binali'nin en ufak bir altyapı çalışması yapmadan uygulamaya soktuğu hızlı tren kaza yapınca da makinisti tutuklamışlardı yanlış hatırlamıyorsam..

yaşadığımız her olay bir skandal aslında..

bu devlet içi hesaplaşmanın sonucu olan bir olay. devlet abdullah çatlıdan kurtulmak istiyordu ya da devlet içi gizli bir olay yaşanıyordu. abdullah çatlının kazadan değil kazadan sonra kafasına vurulan darbelerle öldüğü gibi bilgileri okumuştum.

olay skandal çünkü kırmızı bültenle aranan abdullah çatlı devletin arabasında devletin mvleriyle aynı arabada bulunuyor.

durum buysa pro almana hiç gerek yok. normal ps4 al, senin işini fazlasıyla görür.

Merhaba,

Öncelikle 2013 yılından bu yana fat kasa PS4 sahibiyim. Pro ya da Slim modellerini almaya tenezzül bile etmedim (4K monitör sahibiyim bu arada) hala çalışıyor herhangi bir performans düşmesi, fps drop sıkıntısı yok, son güncel oyunların hepsine sahibim, online olarak da bayağı aktifiz beraber oynadığımız arkadaşlarımızla. PS4 fat kasa işinizi fazlasıyla görecektir bana göre. Çift dualshock olarak alırsanız daha iyi olur, bundle olarak satılan konsollardan almanıza gerek yok, arkadaşlarınızla PSN kardeşliği yaptığınız takdirde o oyunları yarı fiyatına alıp oynacaksınız zaten. 500 GB zaman zaman yetmeyebilir, şu an ki oyunların hemen hemen çoğu 80-90 GB'a kadar yükseliyor, yanına 2 TB HDD alırsanız rahat edersiniz.

"SLIM için ekstra para vermeyi düşünmüyorum" derken eski kasa PS4 almaktan bahsediyorsan..
eski kasalarda inanılmaz rahatsız edici bi fan gürültüsü var.. yeni kasalarda bu sorun çözülmüş..

ayrıca "çok nadiren oyun oynarım" diyen birisinin PSN aboneliği alması da hiç mantıklı değil..
şu an yıllık abonelik 180lira..
yani arkadaşlarınla arada sırada online oyun oynamak için bu ücreti de ödemelisin.

az oynasam da yıllık 180 liraya alırım psn aboneliği. buralarda psn aboneliği 50 euro yıllık olarak. 30 euro civarı gayet iyi. ultimate team falan filan oynarım sürekli oynamayacağım demek haftada 2-3 saat yine oynamaya vakit bulurum.

normalde baktığım yerlerde slimler hep daha pahalıydı burada elimde tek bir tane f chassis normal ps4 diye tanımlanmış bir ps4 var kasa olarak nasıl bir farkı var bilmiyorum.

bir de psn'i türkiye'den alsam avusturya'da kullanmamda sorun olur mu? oyunları da hep türkiye fiyatına göre mi almam gerekir öyle bir durumda yoksa burada bir mediamarkta gidip cd olarak alsam yine çalıştırabilir miyim?

2000 mi? afedersin ama çüş. dağ bisikleti, yol bisikleti ve şehir bisikleti.
şehir bisikleti alacaksınız muhtemelen. 24" size gider.

2000 mi yazan arkadaş çok olduğunu düşünerek mi yazdı bilmiyorum ama en leş hi-ten kadro bisikletler 1000 liradan başlıyor zaten.

Söylediklerizden yola çıkarak bence almanız gereken süreceğiniz yerin düzlüğüne göre alüminyum kadro süspansiyonlu hibrid bisiklet veya düz gidon yol bisikleti olmalı. Mesela şu modeli düşünebilirsiniz:

www.mossobisiklet.com

doğru oturuş pozisyonunu iyice öğrenip sıfır modelleri deneyerek kendine uygun ölçüyü bul. daha sonra 2. elini alırsın. dechatlon'dakileri rahat rahat deneyebilirsin. çalışanlar rahatsız etmez.

carrarobisiklet.com

başlangıç için en ideal bisiklet bu.. dükkanlarda 1800liradan bulabilirsiniz..

ayrıca dekatlon'un BTWIN gibi uyduruk komponentlerden oluşan bisikletlerinden uzak durun..
tüm dünyada SHIMANO diye bir gerçek var..

Decathlon Dan bisiklet alinmaz net

yani olan olmus ama dediginiz gibi fiyatini arastirmadigin bir seyi aldiysan donup fiyatina bakmiycan, can acitiyor :D

usta da ciragin maasi senden cikarmis ayip etmis. ben olsam bi daha gitmem ona.

bujinin markasina bagli, boschlarin fiyatina baktim $20 civari, dolayisiyla adamin tl hesabi tutuyor. duzenli gittigin adamin sana kazik atmaya calisacagini zannetmiyorum, isciligi de uygun almis zaten.

40 lira işçilikle dükkan dönmez. her meslek ürüne kar koyar. kendin degistiremiyorsan üzülmek manasız. böyle şeylerin fiyatı baştan sorulur ayrıca. üstümde çok yok ne tutar tahmini dersin ona göre bakarsin. adam 500 çekse onu da verecektin baştan fiyat almadığın için. zarardan kar ettin say

aracın marka ve modelini ve bujilerin markasını söylerseniz konu netleşir bence.

kesin kazık yedim demek için erken çünkü yeni nesil motorların buji fiyatları farklı. örneğin atmosferik golfün 1 bujisi 30 lirayken tsi golf'ün bujisi 130 liralarda.

@laragofret

haklısınız.. o detayı atlamışım.. araç 2008 model SUZUKI GRAND VITARA 1.6..
takılan bujiler BOSCH IRIDYUM..
internette 150 ile 200 lira arasında satan yerler var ama hepsi istanbul satıcısı tabi..
ben izmirdeyim..
fiyatlar mutlaka farklı olacaktır ama bana çok gibi geldi..

neyse hayat devam ediyor :)

haklısın biraz fazla almış gibi duruyo. buji değişimi dediğin eğer sağlam bi ustaya gidersen yarım saat bile sürmez. kötü dediğin ustanın da bir saatini alır ve hatta eline anahtar takımını alsan belki kendin bile yapabilirsin bir saatte. yani demek istediğim hani ustalık ücreti diyebileceğimiz pek bi durum yok bu işte.

durum buyken bence gittiğin ustayı değiştirmenin zamanı gelmiş diyebilirim. çünkü bu senin veya benim anlayıp çok diyebileceğimiz türden bi iş. yarın elektronik bi sorun çıktığında anlamayacaksın ve belki adam senden 1 sigorta için 500 lira talep edecek ve sen de anlamadığın için vermek zorunda kalacaksın. bence ustanın ruhunda ince bi kazıkçılık var gibi ve hazır bunu anlayabiliyoken ve aracın sağlamken farklı bi usta arayışına gir ki acil durumlarda ağlatmasın.

kıyaslamak gerekirse de istanbul'da yaşıyorum ve bujileri veya bu tip ufak şeyleri kendim temin edip gittiğimde ustama bu tip işler için istemediği halde zorla veriyorum.

250-300 ödemeniz lazımdı.

işte o bujiler, 200 lira.

urun.n11.com

Hellblade

last of us

"açık dünya istemiyorum" diyorsun.. ama bu aralar "assassin's creed odyssey" oyunu epey popüler.. en az 100saatini alacak bir yapısı var.. oyunu oynadıkça ödediğin her kuruşa değdiğini farkediyorsun.. başka bir alternatif bulamazsan buna başlayabilirsin..

Last guardian

Shadow of the colossus

Detroit

Dragons dogma:dark arisen. Aslında açık dünya ama çok ön planda olan bir durum yok. Yine her şey quest üzerinden gidiyor genel olarak. Kendim çıkıp pek dolanmadım mesela quest harici.

Ama oyun iyidir.

Spider-man olabilir. Uncharted serisi var tam lineer ve cok zevkli. Tlou var bahar indirimlerine bi bak

uncharted öneririm.

last of us aldım. diğerlerine de bakıcam. cevap verenlere tşkr.

Hayır

Hayir.

soruyu bana sormus arkadas bu arada :P

kendi yarı sahanda ofsayta yakalanma olsaydı, rakip takım seni taa kendi ceza sahana kadar sıkıştırıp paketlerdi.. topu kaptığında atak yapmak tamamen imkansız olurdu.. teşekkürler :)

kasaya sormanız lazım. ben yaptım daha önce ama hala izin veriyor mu cihaz bakmak lazım.

ben ısrarla kart kullanmaya devam edenlerdenim :)

Cep telefonuna Hopi indir ve migros kartını ekle. Daha sonra migros alışverişlerinde Hopi kodunu okut.

İkinci bir hat alıp bunları onun üzerinden kullan.

jet kasa kullanı, telefon numarasını kendiniz tuşlayın.

zaten içinde para filan birikmiyor,
Migros Card ı olan bir arkadaşının telefon numarasını söyleyiver,

stanley asla üzmez

su ve arada kahve içinse ve uzun süre sıcak/soğuk tutmasına ihtiyaç duymuyorsanız stanley almayın, o paraya değmez.

tasarımı hoşunuza giden herhangi bir termos da bu işi görür.

tabiiki (bkz: stanley)

stanley

"thermos" adlı markayı öneririm. yaklaşık 2 sene önce amazon.com'dan çok uygun bir fiyata almıştım. travel mug diye aratınca çıkıyor fakat güncel fiyatları biraz cep yakabilir.

onun dışında aladdin ve laken markalarını şiddetle öneririm. dikkat edeceğin tek husus termos iç yüzeyinin paslanmaz çelikten olması. sakın plastik alma. bende 2 adet termos var, plastik olanı kahve yapıp kullandıktan sonra ve duruladıktan sonra koku bırakıyor. sonrasında su bile koysam eski koku yansıyor tada.

stanley ürünleri balondur, made in usa yazar fakat hepsi çin üretimidir, gereksiz pahalıdır. tavsiye etmem.

thermos, aladdin, laken.

eğer hala almadıysanız 12 nisan cuma gününü beklemenizi tavsiye ederim..

s2.eksiup.com

linktekini aldım dayanamayıp :) bim'deki indirim de süpermiş ama günlük kullanım için fazla büyük zaten bana.

ve iade ettim, 0.7 litre olduğu sonradan düştü, kocaman bişiy geldi tabii..

doktora gittiniz mi? bir kan değerlerinize baktırın. bağışıklığınız düşük belliki.

sarımsak ye sarımsak

Duzgun beslenme
Spor
Umca
Kisin propolis

propolis.

ilaçtan önce bol sıvı, düzenli spor, termal konfor, düzenli uyku gibi bünye güçlendiren şeylere yönelin.

cevabı içinde saklı olan öneri.
bağışıklığınız düşük. vücut ilaca alışmış.
hastalandığınızda ateş düşürücü kullanmayın. biraz sabredin. öksürük için kullanılabilir ama burun akıntısı ve ateş genelde ilaç kullansanız da kullanmasanızda 2-3 bilemedin 4 gün sürer.

Ben de öyleydim. Artık İmuneks kullanıyorum. Düzenli kullanınca faydasını gördüm. Bir de kuruyemiş, kuru meyve, taze meyve eksik etmemek, et ve et ürünleri tüketmek gerek. Beslenme çok önemli.

D vitaminine baktır çok farkettiriyor

alerji testi yaptırın.
ev tozu alerjisi varsa mesela çözümlerine bakın.
d vitamini en az 70 olcka şekilde yüksek tutun (ampul kullanarak)

spor yapın.. spor sadece zayıflamak için yapılmaz.. spor sizi hamlıktan kurtarır dayanıklılığınızı da yükseltir.. mesela ben yıllardır düzenli bisiklete biniyorum, iki günde bir 70km pedallıyorum.. en son ne zaman hasta oldum hiç hatırlamıyorum..

www.bitkicaylarininfaydalari.com

kadinsaniz regl doneminde kendinize biraz daha dikkat etmeyi deneyin. bagisiklik sisteminin zayifladigi bir surecte daha siki giyinmek, hasta insanlardan uzak durmak vs. faydali olur.

Valla ben bu tür şeyleri pek almıyorum ama alsam bile 3-5 taneden fazla zaten yiyemiyorum. Ağır geliyor bana. Haliyle kaldırıyorum. Ama benzer hisler hissettiğim atistirmaliklar olunca hepsini yiyorum bazen. Bazen de yeter amaranta iradeli ol deyip kaldırıyorum.

şeker hastası olduğunuzda çok rahat bırakıyorsunuz, pek problem olmuyor. ama ara ara naneli after8 kokusu burunlara gelir tabi muhakkak

bu gibi atıştırmalıkları mutfakta ufak bir kaseye koyduktan sonra odanıza getirirseniz, bütün kutuyu bitirme gafletine düşmezsiniz.. mesela cips paketlerini bile açtıktan sonra kaseye dökerek 2 günde bitiyorum.. aburcuburun bütün paketini önünüze koyarsanız farketmeden hepsini tüketiyorsunuz..

Bitirmeden rahat edemeyenlerdenim. Her ne kadar küçük porsiyonlarda alıp yesem de mutfağa her gittiğimde bir iki tırtıklıyorum. Ben de eve hiç almamaya çalışıyorum. Göz görmeyince bi süre sonra eksiklik de hissetmemeye başlıyorsun.

Evde kalirsin.

Aç kaldığında yemek ye?

Hepsini ye. Miden bulanınca bir daha istemeyeceksin zaten.

after eight, en sevdiğim tek çukulata türevi ürün.

çok ender bu tür şeyler yediğim için (çikolata, abur cubur, pasta, tatlı) çok canım istediğinde alıyorum sadece ve porsiyonlara bölüp ona sadık kalıyorum.

kendime hakim olmayıp her istediğimde alsam yesem, ya kanser olurum içindeki kimyasallardan ya da şeker hastası.

çay ve kahvede şeker kullanmıyorum uzun süredir. en azından bunu tavsiye ederim sana.

obez olmussun geçmiş olsun. berbat bi vucuda sahip olursun biraz daha tüketmeye devam edersen.

Ben de kesinlikle bitirmeden rahat edemeyenlerdenim, o nedenle almiyorum, evdekiler aldilarsa ortalikta birakmamalarini istiyorum, cok yemek istedigimde de paylasmaya inaniyorum ve en kiskandigim insanlar bu tip seylerden kucuk bir miktar yiyip kalani ile beraber yasayabilen insanlar.

www.tdb.org.tr

Normal

normal. sırf diş çekimini 150-200 tl'ye yapıyorlar.

normal.

izmirde özelde dolgu için 150lira ödüyorsunuz.. diş çekimi de 100lira olsun hadi..

manuele gerek yok bence, otomatik alin rahat rahat ogrenin.

otomatik vites alın.. sürüş esnasında vitesi debriyajı düşünmezsiniz sadece yola odaklanırsınız kolaylık olur..

Size araba lazim bence
Ama otomatik alın
Manuel kullanan otomatiği de kullanır
Kuzen gezdirir ya da sizi
Bütçeniz az ama:(

otm+1. madem aile 3 kişi ve bilen yok manuel için kendinizi zorlayıp ne yapacaksınız? acil bir olay olsa desen çevirirsin taksi. otomatik alırken pahalı ama satışı daha kolay, talep çok. sadece alırken vites geçişini adam gibi yapanı bulmak önemli. çok sarsıntı yapmasın rahatsız eder. alırken expere götür vites kutusuna baksın adam akıllı. bu arada 45 i biraz daha zorla mümkünse.

otomatik alın. 2008 sonrası bravo fiyatına göre güzel araçtır.

dünya tamamen otomatiğe dönüyor, şimdi manule alışsan daha sonra otomatiğe alışma süreci yaşayacaksın. al otomatik bir yaris kafan rahat olsun.

Sizin kuzen hiç Otomatik kullanmamış biridir kesin.
Otomatik alın alışsın gariban.

Otomatik + 1000

Hyundai i20 veya Kia Rio alabilirsiniz.

otomatik +1
bu arada, fiat bravo iyi arabadır fakat çok satmadı. gerçi altyapı ve yürüyen aksam olarak yine fiat olduğu için yedek parça bulmak zor olmaz fakat daha çok satan bir modele yönelirseniz ufak tefek de olsa sorunlarda halletmesi daha kolay olur.

manuel alinmasi gerekli ilk aracin. sayet erkeksen bunun tartismasi bile olamaz zaten. manuel vites arac kullanmayi bilmeyen erkek olamaz benim gozumde. hayatin boyunca kendi aracini mi kullanacaksin, yarin bir gun esin dostun komsunun, aracini da kullanman gerekecek ve duz vites ile alismadiysan olmaz o is.

onun disinda arac kullanmanin mantigini cok daha iyi anlarsin duz ile alisirsan. 2 sene duz kullan sonra yine otomatik al, ona lafim yok.

otomatik alin, manuelde cildirirsiniz ve cildirtirsiniz, 3 bayana manuel ogretmek karsi tarafta beyin felci yaratabilir bi de hastane masrafi ile ugrasmayin:)
arac olarakta citroen pego hyundai vs hatchback bi arac uygundur, ikinci eli olsunki ogrendikten sonra kolay elden cikarin

35-45 bin arası alacağınız her otomatik vites araba sizi sanayi ile kanka yapar. Ben de manuel almanız taraftarıyım. Ayrıca acemi sürücülerin otomatik kullanması genelde daha riskli oluyor (fren-gaz karıştırma halinde araç +sonsuz hızlanıyor zira)

Hem manuel hem otomatik kullanıyorum. Otomatik alın. Kuzen olmadan bile öğrenirsiniz.

Otomatige alisma sureci diye bir sey yok. Onu bi gecin. Manuel kullanan adam istedigi zaman otomatik kullanır.

30-35bin butceyle otomatik almak biraz fazla cesurca bu arada.
Otomatik almayin manuel alin demiyorum ama otomatik sanziman sikinti cikardiginda kesenin agizi acmak zorunda kalacaksiniz ki dusuk model araba alıyorsunuz. Otomatik arabam falan oldugundan degil ama otomatik sanzimanin bakimi tamiri cok masrafli oldugu bilinen bir sey.

bu bütçeyle otomatik alınmaz. sakın ha böyle bir hata yapmaya kalkışmayın yoksa hem paranıza hem de zamanınıza yazık olur! önerim skoda fabia 1.4 tdi. 2010-2011 model rahatlıkla bulabilirsiniz. dizel olduğu için az yakar, sağlamdır, güvenilirdir, oldukça pratiktir ve ilk araba için gayet uygundur.

bravo gibi araçlara girmeyin.

size parçası ucuz ve kolay bulunan, ustası bol bir araba lazım. filo araçlarından alın geçin.

fiat linea, reno sembol, reno megan gibi arabalara bakın.

zaten bir iki sene sonra değiştireceksiniz, o zaman güzel bir araba bakarsınız. denk getirirseniz komple boyalı alın, zaten sağını solunu sürekli çizeceksiniz.

- evet dahili disk var, oyunları dvd olmadan, online satına alarak da indirip oynayabilirsiniz.
- ben 1 tb slim aldım, slim/flat arasında fark yok, pro ise 4k tv ile daha iyi oyun deneyimi sunuyor.

cihazın yanında oyun ya da 2. kol gibi kampanyalar oluyor, bu şekilde takip ederek size uygun olanını alabilirsiniz. örneğin yanlış hatırlamıyorsam gta5 40 gb yer tutuyor, buna göre kaç oyunu diskte kalabileceğini hesap edebilirsiniz.

peki bir oyun ortalama 40-50 gb tutuyorsa cihaz hafızasına 8-10 oyun yükletebiliyor muyuz? Oyunlar da çok pahalı. Bir yerden dvd'sini temin edince cihaz hafızasından oynayabilir miyiz?

Kırdırma meselesi nedir?

1- Oyunları ister cd alın, ister ps store üzerinden alıp indirin, oyunlar playstation'a kuruluyor oynanabilmesi için. Bu da haliyle belli bir alan kaplıyor. 500gb/1tb arasındaki fark da bu alanın ne kadar olacağı işte. Bende 1tb var, 20 tane falan oyun yüklü şu an hala bir miktar boş alan var. Kimse aynı anda 20 oyun birden oynamadığı için çok mühim bir fark değil. 500 gb da üzmez.

2- Fat ilk çıkan, slim daha sonra çıkan kasası. Slim daha küçük, göze daha hoş görünüyor. İç donanım olarak bir farkları yok.

3- Versiyondan kastınız pro sanırım. Ps4 Pro'nun olayı 4k desteklemesi.

4- Ne kendim garantilik bir sorunla karşılaştım, ne de yakın çevremde gördüm ama neticede elektronik. Garantili almakta fayda var.

Ps4 slim her türlü işinizi görecektir.

fat kasa çok kalmadı, almışken 1 tb slim modelini alın, ikinci el de olabilir çok yeni ve 0 alınması gereken bir teknoloji değil bence. donanımhaber'e falan bakabilirsiniz ikinci el için. versiyonlar arasında eski kırılma/kırılmama(korsan oyun) farkı var fakat kırılan versiyondan bulmanız imkansız ki zaten öyle bir versiyon satın almayın.

ben geçen ay hepsiburada'dan aldım. 500 gb slim, red dead redemption bundle'lı. alb bilişim'di sanırım satıcı adı. herhangi bir sorun yaşamadım. hepsi garantili zaten. 1 tb ile 500 gb arasında uçuk bir fiyat farkı yok. almışken 1 tb alabilirsiniz ama oğlunuz oyun manyağı değilse 500 gb da yeterli olur. pro'yu sadece 4k tv'niz varsa düşünebilirsiniz, onun dışında gerek yok. oyunla beraber satılanlar daha hesaplıya geliyır. gta 5 ya da fifa 2019'lu slim model alabilirsiniz.

cd'li oyunları sadece cd ile oynayabilirsiniz. cihaza yükliyim cd'siz çalıştırayım gibi bir durum yok bu arada.

@cay koy geliyorum 20 oyunu orjinal olarak mı aldınız? internette oyun başı 10 TL'ye yükleme yapanlar var. nasıl oluyor?

@a darkness coming yeni versiyonlar kırılamıyor diye duydum. Bu durumda hep orjinal oyun almak gerekiyor. doğru mu?

@sir gawain oğlum 9 yaşında. zaten sadece haftasonları oynayacak. en fazla 10 oyun işimizi görür.

- 500 gb alirsan ortalama boyutta 8-9 oyunu ayni anda yuklu tutabilirsin bence 1tb gereksiz (fiyat farki cok az ise belki)

- eger tv'in 4k ise pro alabilirsin degilse direkt normal al. ben ps4'u satip ps4 pro aldim yeni tv ile birlikte farki anlayamadim bile.

- slim/fat temelde oyuncu baglayan hic bi fark yok

- ucuz olanlar distributor garantili, pahali olanlar sony turkiye garantili. bence cok farketmez bu durum zaten cihaz bozulursa %99 garanti kapsaminda oluyor.

- benim bildigim kopya oyun yok orjinal dvd satin almak ya da ps store'dan indirmek gerekiyor. bazi oyunlar yuklenip dvd gerektirmeden oynanabiliyor ama buyuk cogunlu (dvd olarak satin aldiginiz) oynayabilmek icin dvd'yi taktiriyor

evet hep orijinal almanız gerekecek maalesef. konsolun oyun oynatan bilgisayarlara göre bu kadar ucuz olmasının sebebi bu :(

eskiden cd/dvd ile oyun alırdık oyunu kurardık.. artık oyunlar internette dijital olarak satılıyor.. bu nedenle 500GB kapasite sakın düşünmeyin çünkü harddisk hemen dolabilir, daha önce indirip kurduğunuz oyunları silmek zorunda kalabilirsiniz.. bu zamanda en ideali 1TB kapasite..

FAT kasalar eskidir fan gürültüsü duyulur, bir noktadan sonra rahatsız etmeye başlar.. SLIM kasalar yeni tasarımdır, sessiz çalışır.. 2 yıldır SLIM kasa kullanıyorum henüz bir kere bile fan gürültüsü duymadım..

sıfır almayı düşünüyorsanız satıcının "SONY TURKİYE" garantisi verip vermediğini mutlaka sorun.. mesela benim gamepad 10.ayda bozulmuştu.. garantiden yenisini gönderdiler.. piyasada 300lira civarında bir gamepad..

Evet oyunların hepsi orjinal tabii ki. Playstation network kullanabilmek yani online oyun oynayabilmek için her şeyin orjinal olması gerekiyor. O 10 liraya oyun yükleme muhabbetleri hala var mı bilmiyorum bile. Eğer varsa da o işlemi telefona jailbreak yapmak gibi düşünün. İşletim sistemine bir müdahale yapılıp o şekilde torrent falan indirip oyun yüklenebiliyor ama lisanslı serverlara bağlanamıyorsunuz.

Oyunların fiyatı da gözünüzü çok korkutmasın. Ps store sürekli indirimler yapıyor. İnternette de oyunların cdlerini ucuza bulabilirsiniz 2. el olarak.
Yalnızca yeni çıkan oyunlar pahalı oluyor o kadar.

Sony türkiye garantisiz sakın alma. Ben öyle bi siteden aldım ithalatçı garantili, arızalı ürün geldi iade edene kadar 2 ay uğraştım.

Üstat cihaz versiyonundan değil kırma işlemi içerisindeki firmware sürümünden kaynaklı. Kırıldığı zaman eskiden olduğu gibi kalıcı bir işlem olmuyor. Oyuna girilmeden önce kısa bir işlem yapılıyor her seferinde. İnternete bağlandığı an firmware'ı güncelliyor ve jailbreak'i gitmiş oluyor. İnternetten oyun yükleyenler içindeki fw sürümü 5.05'den eski olan cihazlara yapıyorlar.
Eğer içinde fw'i 5.05'den eski cihaz bulursanız torrent'ten oyun atıp kendinizde kırma işlemini yapabilirsiniz oldukça basit. Ama online oynama gibi bir şansınız kalmıyor o zaman.

cevap veren herkese teşekkürler. 1 tb slim aldım. İnşallah sorun yaşamam.

www.hepsiburada.com

hayırlı olsun.

kerata sizden daha hızlı öğrenecek kullanmayı merak etmeyin :) benim de 9 yaşında, sınıf arkadaşları ile psn kardeşliği olayını bile kendi başına yaptı.

Nereden geliyor nereye gidiyor

UPS kargo mu? yoksa USPS diye farklı birşey mi var???