şık ve offical giyin.
saçın başın düzgün olsun.

referans gösterdiğin makalelerle ilgili konuşacak kadar fikrin olsun.
içindekiler ve özet kısmında yazan herşeyi sunumda kısa ya da uzun anlatmaya çalış. burada bu yazıyor e hani anlatmadın demesinler.
sen onlara soru soracak malzeme ver ki bildiğin yerden soru sorsunlar.
jüriyi önceden öğrenebiliyorsan senin konunla ilgili daha önce ne yazmış ne yapmışar ona bak.
ayşe hoca şununla ilgili sorar, mehmet hoca bu konuyu sever gibi fikrin olur.
elinde tezinin hard copysi olsun mutlaka..
prezi de falan sunum hazırlayabilirsin..zorunlu değilse kuru kuru power pointte sunum yapma.

"nereden vurabilirler" olarak düşünme. sonuçta karşındaki insanlar tezini okumak için bir zaman ve emek harcamış, tezinin daha iyi olabilmesi için kafa yormuş insanlar. dinle, değerlendir; aklına yatarsa haklısınız,dediğinizi yapmam faydalı olabilir dersin, yatmazsa neden öyle yaptığını ve sence neden eksik/hatalı olmadığını açıklarsın. karşındakiler düşman değil. sadece sakin ol, iyi dinle, ölçüp tartıp konuş. 3 jüri üyesiyle de göz teması kurmaya çalış. başarılar :)

sunumunu yapıyosun, soru olursa cevaplıyosun, zaten danışmanın sana destek oluyo.
üzerine çok gelecek bişeyler bulurlarsa o tez olmamıştır ve düzeltme verirler zaten. o da bu aşamada az çok bellidir sanırım.

sunuma ikramlık, atıştıracak ve içecek bişeyler götürmeyi ihmal etme. en olmazsa olmazı bu hatta :P

sen aylardir o konuda okuyup yazip ciziyorsun, rahat ol.
onlar tez konun hakkinda bilgili ve tecrubeli olabilirler ama yuzde 90 tezini okumadan gelecekler rahat ol.
elestiri olursa ukalalik yapma, mazaret uretmeden neden oyle yapmadigini ya da neden oyle yaptigini acikla.

sunuma baslarken once neden o konuyu sectin, nasil calistin ve senin alana ne katkin oldu bunu anlat. benzer calismalarda ne eksikti, sen neleri tamamladin ya da neleri farkli yaptin bunlarin altini ciz. soru icin orta yap, oradan soru sorsunlar. emin olmadigin toplara girme. cok ustune gelirlerse bu konuyu doktorada devam etmeyi dusunuyorum gibi bi savusturma yap, mantikli bir cercevede tabi ki.

yaninda mutlaka kagit kalem olsun. hocalarin soylediklerini not al, elestirilerini not al. duzeltme verme ihtimallerine karslilik soylediklerini not et. ileride isine yarar.

giyiminde seni sikmayan, terletmeyen (ya da koltuk altlarindan falan terini belli etmeyen), frapan ya da goz alici olmayan (cok renkli, cok desenli, cok dekolte, cok dar, cok trend olmasin vs vs) seyler tercih et. savunma sirasinda ister istemez terleyeceksin, bunu dusunerek kiyafet sec. sunum sirasinda ceket vs cikarman hos karsilanmaz, ya bastan izin isteyerek cikart ya da sonuna kadar dayan ya da hic giyme.

her yerin sunum ritueli farklidir, kimi yer de asla bisey yiyilip icilmez, kimi yerde gün gibi kisirlar borekler dolu olur. danismanindan ya da daha once sunum yapmis kisilerden ogren ona gore hazirlan. her halukarda masada mutlaka su, bardak ve pecete olsun. kimi yerde hocalar savunma sonrasinda yemege goturulmeyi bekler mesela. ya da hocalari senin alman, cikista senin birakman gerekebilir. bu tarz seyleri onceden danismaninla konus mutlaka.

sunumdan en az yarim saat 45 dakika once orda hazir ol. (hocalari alma isi olacaksa bi arkadasin yapsin bunu) mutlaka enstitude eksik kalan bi evrak isi, bi memurun hatasi vs olacaktir. double check yap/yaptirt, cikista imzalarin ve tum evraklarin tamam oldugundan emin ol.

ac karnina girme, tika basma tok girme. yaninda su ve mendil/pecete olsun.

tezinin ciktisi yaninda olsun. ayrica pdf olarak laptobunda veya usbinde yaninda ve acik olsun.

basarilar.

hocan ok diyorsa bişi olmaz.

ek olarak,

sunumda paragraf tipi yazı olmasın 5 satır 8 kelime gibi düşünülebilir max.
okuma sunumunu
sunuma tam bilmediğin şeyleri asla koyma.
literatürde kim ne yapmış gözden geçir, şu şunu demişti, şu çalışmada şunlar vardı gibi hafızadan ekler yap
şekilleri iyi olsun sunumun

başka da bişiye gerek yok. ek olarak çok da büyütmeye gerek olmuyor genelde.

1. Soru icin orta falan yapmana gerek yok. Aklimiz ogrenci ortalariyla calismiyor. Hazirlanip geliyoruz, soyledigin seyelerden ziyade yazdiklarindan soruyoruz.

2. Bize taz olarak gonderdigin pdf dosyasi noktasina, virgulune kadar okunuyor. Okuyoruz. Eger gercekten cok sacmaladiysan zaman kaybetmemek icin bir kac paragraf atlayip juride soruyoruz.

3. Yazdigin herseyden sorumlusun. Tez diye hazirladigin sey tamamen sana ait.

4. Juriye geldigimiz icin disiplinde senin konunla igili cogu seyi biliyoruz demektir. Ayriyetten calismalarimiza bakmana gerek yok. Senin konunla uzaktan ilgili olsak bile kendi calisma alanlarimizi soracak degiliz. Bizim ne calistigimizla degil senin kendinin ne calistigiyla ilgilen.

5. Kiyafet olarak bir sey demeye gerek duymuyorum. Master'i bitirdin, nasil giyinecegini biliyorsundur. Ceket falan giymene gerek yok. Kimse ceketle basladi ama ceketini cikardi bak bu olmadi diyecek degil. Ilgilenmiyoruz boyle seylerle. Ne anlattiginla ilgileniyoruz. Ogrenciler niye bunlara takiliyor hic bilmiyorum

6. Seni her yerden vurabiliriz :)

7. Eger hocalarinin yazdiklarini okumadigini dusunuyorsan o juriden gectiginde hak etmeden gectigini, gercek bir degerlenidirme olmadigini bilerek o egitimi tamamla. Vicdanin rahat olmasin ve ciktiktan sonra " ya zaten o hocalar okumuyorlar" lafini utanmadan tek bir kere soyleme. Bu senin basarinda saibedir. Seni gercekten degerlenidrecek bir okul bularak egitimine devam et.

8. kolay gelsin. Yaparsin.

benim savunmamda eleştiri yapmadılar. sınav gibi de değildi, hadi anlat bakalım demediler. amaçları tezi benim yapıp yapmadığımı kontrol etmek. bu yüzden temel şeyleri soruyolar.

ayrıca sunumda detaya girme, şunu şöyle hesappladım (sayısal ise) şu faktörü şurdan aldım vs deme. işine güvenmiyorsun izlenimi veriyor.

vurma dertleri yok. tezi kendin yaptıysan hiçbir soruları zor gelmeyecektir. yaptığını anlatmanı isteyecekler sadece.

etmiyorum, bulaşıklar yıkansın tuvalet banyo temiz olsun başka tip bi' temizlikle hayatta uğraşamam valla.

Erkek arkadaşımı motive ediyorum. Ütü konusunda özellikle full motive :D

temizlik yapınca motive oluyorum. iyi hissettirdiği için zor gelmiyor yapmak.

temizlik benim için bir nevi kafa rahatlatıcı. o nedenle motivasyonum zor olmuyor. birşey düşünmemek için ideal.

evet. eğer temizlik yapmaya üşenirsem temizliği bitirdikten sonra gelecek olan rahatlık, hafiflik hissini düşünüyorum ve girişiyorum.

1-nestle
2- kampanya dolayısıyla 4 lira.
3- 2 günde bir.

1-Taşkesti su,Ankara
2-8,5 TL 19 Lt pet damacana
3-1 haftada bitiyor.evde yaşamamıza göre değişebiliyor.

1- saka, istanbul - ataşehir (ilçeler arası bile değişiyormuş fiyat galiba)
2- 10
3- haftada iki damacana falan. yani 0.28571428571 damacana/gün

1 - damacana almıyorum, 10 litrelik alıyorum. ya metrodan çobanpınar marka, ya da bizim marketten assu marka.
2 - 2 lira civarı.
3 - bir hafta kadar gidiyor bu aralar.

Çay demlemek ve yemekte vs kullanmak için damacana. Genelde en ucuzunu alıyorum, şu sıralar Nestle 4 lira.
Onun dışında damacana değil, 1.5 Lt alıyorum Bim/A101 yada toptancıdan.
1,5 LT 0,55 TL , 18 Lt aldığımda (12 adet) 6.6 TL'ye geliyor, bir çok damacanadan ucuz. Şu sıralar bimde Sırma var, ancak özkaynak,nestle,özsu vb. gibi markalarda bölge bölge görülüyor.
Böyle satın alıp direk dolaba atmak hem pratik, hem damacanaya göre daha temiz olarak düşünüyorum.

1,5 litrelik 12li Elmacık su. 10,5 lira. 1 hafta.

erikli kullanıyorum (izmit)
8 tl
2 günde 1 yenisini söylüyorum.

1) erikli - istanbul
2) 10.40 lira
3)sanırım hatfada 1 damacana

İst erikli 10,5 3-4 hafta

1. Nestle
2. 8.5 TL
3. 1 hafta

ankara
nestle
haftada bir
8.5tl

9.5 pardon

amma pahalıya içiyorsunuz ha!
1-madran
2-5.5
3-değişiyor 3-4 günde bir.

istanbul'da erikli'ye 11 lira ödeyen tek enayi ben miyim lan?!
10,40 var 10,50 var; neyin hesabını yapıyor bu ipneler, sorarım ben onlara...
1 hafta gidiyor namıssız.

Hayat su. Konum veremiyorum :(
9,5.
7-10 gun. Hafta ici evde az zaman geciriyoruz.

ayakkabı-kıyafet denenmeden alınmaz. ekranda göründüğü gibi olmuyor giyildiğinde.

Kombinesini al :)

o yeşil bi süre giyilip deforme olmaya başladığında kötü görünür bence. ben de yeşil/grili bi ayakkabı aldım betadan, bakımı zor, hemen eski havasına girdi.
kahveden şaşma derim.

eger resimdeki yesil ise guzel bir yesil, grili gibi, iki renkli olani gidip gormek lazim, kotu de durabilir. guzel ayakkabi begendim. kahvesi de guzelmis

Phoebe var duyuruda. O islerden anliyor. Ona sorarsan dogru yanit alirsin.

almanya'da denk geldiklerim otomatikti, sen yurumeye devam ediyorsun, o sana geldigin yerdeki sey ne ise seni durduruyor ve anlatiyordu, sonra tekrar yurumeye devam et diyordu.

dun topkapi'da gordum, orada manuel'di. eserlerin uzerinde numara yaziyor, sen onu elindeki cihaza giriyorsun ve o da anlatiyor.

almanyadakiler guzeldi, iyi bilgi veriyorlardi, tr'de denemedim hic.

alternatif olarak akilli telefonuna uygulamasini indirebilirsin, store'a bi goz at, istedigin muzeler vardir belki

Ben sagra di familia da kullandim cok faydali oldu

Benim en sevdigim Alcatraz hapisanesininkiydi. Boyle giriste takiyorsun sana hem suanda surdasiniz, saginizda bu var, o kapidan girin diyerek yon veriyor, hem de gercek suclularin konusmalari falan vardi. Interaktif belgesel gibiydi. Cok cok guzeldi. Bence her durumda ablalar abiler guze seyler anlatiyor. Ben tavsiye ediyorum.

2012 yılında body world'deki bir felaketti. otobüslerdeki durak isimlerini seslendiren dijital teyze okumuş galiba. sıkıcılıktan ölen bir anlatım idi. o saçma telaffuzlar yüzünden anlattığı şeye konsantre olamadım.

@cosmicstring iyi hazırlanmıştı dedikleriniz türkiyedeki müzelerde miydi acaba?

türkiyedeki müzelerde durum nedir onu merak ediyorum. hepsi @kibritsuyunun dediği gibiyse üzülürüm. :(

türkiye'e bu işi yapan 3 firma var. ana faaliyet alanı bu olan sadece benim çalıştığım almaya merkezli şirket var. bizim alman kanallarına da içerik sağlayan kendi profesyonel stüdyolarımız var. metin yzarlarımız özel, çevirmenlerimiz aynı şekilde özel olarak seçiliyor. prodüksiyonlarımızda sadece native speaker kullanıyoruz, onlar almancı bir gençle kayıt alıyor. berlin eyalet müzeleri başta olamk üzere dünya'nın pek çok ülkesinde bizim cihazlarımız ve içeriklerimiz var ama işte türkiye'ye gelince işler öyle olmuyor maalesef. ne kadar bağlantın varsa o kadar ihale alıyorsun, o yüzden kalite olarak ciddi fark var müzelerde ki sistemler arasında. yani hepsi süperdir, gerçekten bilgilendiricidir ve sıkılmadan dinleyebilirsiniz diyemem maalesef. şapel'e defalarca sapel demiş bir metin dinledim istanbul'da, üstelik belediye uluslararası bir proje kapsamında yapmıştı o prodüksiyonu.

biz bir müze metnini yazmayı 6-8 aya yayarken, başka firma 1 hafta içinde google'dan copy paste yapıp yazıyor. haftalarca okuma yapıyor bizim metin yazarımız, ham metinleri inceliyor, bilgiler ezber gibi olmasın diye senaryolaştırıyoruz, defalarca kontrole gidip geliyor müze yönetimine vesaire vesaire.

bakanlığa bağlı müzelerde ihale ile gişelerin işletmeciliğini veriyorlar genelde veya müze kalkınma ajansı projesi kapsamında falan kuruyor sistemi. ya da özel müzelerde olduğu gibi, direkt sistemi kuruyoruz, gerisine karışmıyoruz. bu sebeple bazen ücretli, bazen ücretsiz olabiliyor bu hizmet duruma göre. bakanlığa balı müzelerde ücreti direkt bakanlık belirliyor, işletmecilik yapan firmalar değil.

arkadaşların bahsettikleri çalışma mantıkları da tamamen cihazın özellikleri ve müze yetkililerinin vizyonu ölçüsünde ikna edebildiğimiz hizmetleri kapsıyor :)). auto start özelliği olabilir, numarayı tuşlayabilirsiniz, her iki özellik birden olabilir v.b. biz dışarıya ses veren auto start özelliği pek benimsemiyoruz, ziyaretçinin istediği yerde durdurabilip, eseri inceleyip tekrar dinlemeye başlamasını çok önemsiyoruz.

yeni seri cihazlarımızla örneğin özel bir eserin/vitrinin önüne geldiniz, vitrinin ışığın bile değiştirebiliyorsunuz dinlerken. amma velakin biz auto-start olayını bile zor izah ediyoruz burda. almanya ofisimiz uçuk kaçık projeler yapabilirken, ben burda multi touch deskle sekronize çalışabilen cihazlarımızı anlattığım müze yetkilisinden, müzede ki bir büstün anahtarlığınıda yapabilir misiniz sorusu alıyorum :)).

tam adı audioguide, türkçesi elektronik rehber (bakanlık ihaleyi bu isimle çıkıyor). isterseniz özel mesajla bizim sistem kurduğumuz müzeleri yazabilirim size.

size genel mantığı ve kalite farkının sebeplerini anlatmaya çalıştım. çünkü maalesef kötü içerik ve prodüksiyon ziyaretçiyi soğutuyor bu sistemlerden. oysa bilgi alarak gezebilmek öncelikli amaç bu hizmette.

herkes tr'den kacarken, norvec gibi biyerde yasayip, hayallerinde tr'ye kacmak olan kiz'dan bi cacik olmaz. muhtemelen gelince arkasina bakmadan kacar.

@maya bana yürümek için olabilir mi hiç o ?

o mantikla yola cikarsak bobrek.avi, keriz silkeleme de olabilir.

Yap ne olacak güzel olur, black metalci arkadaşı varmıymış..

@yalnız maya bunların kışı çok soğuk .Sıcak yerlerde yaşamak istiyor olamaz mı ?

danimarkali yengeniz de boyleydi en basta. biz hala beraberiz 1,5 sene oldu. istanbul a bi arkadasinin dogum gunu icin gelmisti o sirada tanismistik. daha sonra istanbul a geldi baya seviyordu, bu iskadinavlar istanbul, beyrut, atina gibi yerleri cok severler bu arada. heyecanli buluyorlar. daha neyse bi kac ay once isi icin tekrar danimarka ya tasinmak zorunda kaldi ama bakalim. ben gidecegim bu sefer de ashsdh

ilişkisinin evvelini halini yazmadığın için bilmiyorum ama, henüz tanıştıysanız ve bu konuşma geçtiyse

iyi ihtimal: sana yazılmış
daha az iyi ihtimal: sana türkiye'de gezip tozmayı bir müddet kalmaya yer temin etmek için yazılmış
daha çok iyi ihtimal: türkiyeye gelip yerleşir seninle de evlenir
kötü ihtimal: abla imalı dolaylı konuşarak (sen dememiş türk erkekleri demiş) yoklama çekiyo senin yerini başkası da alabilir
daha kötü ihtimal: türk erkekleri derken hiç seni düşünmemiş bile sen kendi kendine gelin güvey olmuşsun

yani bu elli tane ihtimale gebe durumu gider bir an evvel sonra belli olur

Kimse de dememis ki " nearly" neredeyse, az kalsin anlamina gelen bir zarftir, yer bildirmez. Bir yere yakin derken de "close" kullaniriz.

Cevap: Hayır. Yapma.

kezo her yerde kezo. :)

Ben bunların mal oldugunu biliyordum ama bu kadar da gerizekalı değillerdir diyordum. Yap gitsin madem.

Arkadaşına mı ayarlayacaksın olm "yenge yapayım mı" nedir?

Cevap: yap gitsin

Bu kızı bize yenge yapmaman için nedenler:
1-) bunlarda balık avlama zaten sağlam, böbrek neden olmasın?
2-) bir gün birlikte gezdiği adama yok big dreams yok in love associated with turkey filan ne öyle hemen yürümüş
Bunları geçelim
3-) bu kız şu söylediğinde ciddiyse de ne gündem takip ediyor ne haber dinliyor okuyor izliyor ne de bunlar üzerine kafa yoruyor ya da orada rahat batmış kendisine -ki bu en iyi ihtimal-.

Güldü verecek tribine girmişsin. Kız fikirlerinden bahsetmiş. Senden önce böyle şeyleri aklından geçirmediğini garanti ediyorsan o ayrı tabii...

Nick duyuru uyumu olmuş ama bunu söylemeyi unuttum :D

iskandinav ülkelerindeki kadınlar türkiye'de olmayı seviyorlar.

bence sana yazmak istemiş ve buradan yürümüş. erkekler kafalarındaki ne ise onu söylüyorlar ama kadınların kafası çok daha karışık çalışıyor söyledikleri ve ima ettikleri arasında fark oluyor. bence kız bu cümleyi gerçekten türkiyeye taşınmak istediği için kurmamış, sana yürümek şirinlik etmek muhabbet açmak falan gibi niyetlerle kurmuş.

Bir de isin varsa gercekten cok zor. Oncelikle danisman hocan senin yardimcin olabilir "daha cok calisman gerek" diyerek dusmanin da. Komisyondaki hocalar kendi alanlariyla ilgili soru soracak. Sen de danismanina gelebilecek sorulari sor. Bir de lisans kitaplarina da calisman gerekebilir. Iki ay cok da kisa bir sure degil. Temel kitaplari bile calissan cok sey hatirlarsin ki zaten hatirlamak ogrenmekten cok daha kolay. Istersen alanina gore en son basilan kitaplari al. 3 kitap 2 ayda rahatca biter.

Calisirken not al highlight et. Masada calis. Ilk gun calismak zor olur 8.gun aliskanlik haline gelir. Unutma bir calisma kosen ya da odan olsun. Odaklanman kolaylasir.

Yeterlilikte izlenecek yol bence şöyle olmalı;
Daha önce giten adaylara sorulmuş tüm sorular alınmalı,
Jurideki hocaların alanlarına göre çalışılmalı. Her hocanın kesinlikle sorduğu sorular vardır.
Mümkünse başka adayın sınavına raportör olarak girilmeli ortam görülmeli
Temek kitaplardan çalışılmalı
İfadeye dayalı olduğu için sizden daha deneyimli arkadaşlarınızla soru cevap şeklinde çalışılmalı.

Sana tavsiyem kesinlikle gir. Çok gerginsen hocalarınla iletişime geç. Hangi konulara ağırlık vermen gerektiğinizi tartışın.
Fen alanındaysan grafikler şekiller formulleri kabaca yazmaya çalış

Agzindan cikan her kelime potansiyel soru olarak donuyor o yuzden ne dedigine dikkat et

yazılı bir genel konular sınavı var mı? eski sorular yayınlanıyor mu? eğer evetse onlara bakmak zaten yeterli olacaktır. o da yetmezse ilgili derslerin eski final sorularına bakılabilir. örneğin dinamikte kalkıp eğik atış sormazlar, daha karmaşık şeylere direkt atlanabilir eğer temel varsa.

Ogrenci olarak: 8 ay non-stop calisarak gectim. Bağışıklık sistemim coktu, sol gozum tamamen kapandi.

Yeterlik jurisine giren hoca olarak: 2 ay calisarak yeterli olunmaz. Girme.

iki ay değil yahu çalışma süresi, geriye kalan iki ay. hoca ağırdan aldı, ben ağırdan aldım derken araya uzun bir tatil girdi, tüm konsantrasyonum uçtu gitti. kalan sürede de toparlayamam bence. aceleyle girip de ilk hakkımı ziyan etmek istemiyorum, sekiz aya her şeyi hallederim ama hocaya nasıl söylerim, onu bilemiyorum işte.

alan ne? biraz şans işi, sorular bildiğin yerden gelirse, konu oraya gelirse falan. ben son 2-3 ay günde ite kaka 1-2 saat çalışıyordum. kesin kalırım diye bakıyordum ki benden önce aşırı çalışan bir arkadaş girip kaldı. dedim boş vereyim ben. sonra geçtim. nasıl oldu anlamadım artık orada ilahi bir güç mü itekledi ne oldu. sorular hep bildiğim yerlerden geldi, hepsine iyi kötü cevap verdim, bir soruyu da artık nasıl olduysa bilmediğim halde doğru cevapladım, herkes çok beğendi. o soru şimdi gelse sittin sene cevaplayamam.

%100'lük bir performans beklenmiyor sonuçta, her şeyi bilmeye de mümkünat yok. konuyu bildiğin yere çekmek önemli.

sonra kurban kestirmiştim artık nasıl stres olduysam asdasdas. tezi bitireyim yine kestireceğim galiba sadasdsa

Bir iki ay kurtarılmayacak bir süre değil. Sadece bir ay öylesine bakıp girip, geçmiş insanlar tanıyorum. Sıralamada üst sıralardaki üniversitelerden. intihar etsem... çok güzel söylemiş yapılacakları ama bir önerim de eğer seninle birlikte girecek olan varsa onları bulup birlikte çalışabilirsiniz ya da birilerine birlikte çalışmayı teklif edebilirsin. Hatta 'Öğrenmenin en iyi yolu anlatmaktır' diyerek sana anlatmaya da meyledebilirler.

Hocalar belirlidir. Onların verdiği derslere ve en son çıkardığı bir iki makaleye bak. Muhtemelen o konularda soracaklardır. Belki daha önce vizede/finalde sorduğu soruyu kakıtacaktır yeterliliğe.

Hocaların nasıl kişiler olduğunu asistanlara sorabilirsin. Örneğin, bazı hocalar uzun yazılsın ister, bazıları kitabın aynısını kafandan kopyala-yapıştır yapmadığın sürece 0 verir. Hocaların nasıl insanlar olduklarını öğren. Asistanlar bu işleri bilirler.

Hiç bilmiyorsan bile gir sınava. Böylece ilk seferde olmasa bile en azından sınav ortamını ve nasıl sorduklarını görmüş olursun. Zaten kimse takmaz sana, hocaların böyle şeyleri unutma süresi 15 dakikadır. Alışkındır hoca böyle durumlara. İkinci sınav için çok daha hazır olursun. Bu sefer hocalar 'Helal olsun' bile der. Ki yetiştirme ve bir şeyler yapma olasılığın hala var, neden olmasın.

sanki sinava girmek icin para veriyorsun. gir tabii. ayrica da (evet bayagi az ama) 2 ay, 2 aydir. sonucta doktora sinavini sadece belli sayida alabilirsin (genelde 2 defa hak veriliyor). bu sebeple gir zaten.

sinav icin hangi bolum, hangi okul, yurtici/disi bunlar hep onemli. yurtici ise otur gecmis sorulari ezberle, illaki ayni ya da cok az degistirilmis sorular soruluyor. yurtdisinda okuyorsan valla isin bayagi zor cunku guncel makalelere dayanan cok kaliteli sorular geliyor.

ama her kosulda gir cunku hakkin az.

edit: yurtdisi deigim ozellikle abd ya da avrupadaki birkac top universite. asya tarafi hakkinda bi bilgim yok. ama cin/tayvan taraflari falansa gecmis sorularin aynisini sorarlar net.

Agzi guzel koksun diye

kireç gibi tat oluyor ağzında o gitsin diye

uyanınca ağızda leş gibi bir tat oluyor. şahsen ben ağzım açık uyuduğum için toz falan giriyor. yemek yerken ağzıma giren şeyleri yutmamak için fırçalıyorum.

rahatsız hissediyordur.

kendimi bildim bileli gece dişlerimi fırçalamadan yattığım gün sayısı 10 dur belkide. son 4 senedir de her gece gargara yapıyorum antibakteriyel gargara ile.

ama sabah fırçalama alışkanlığım olmadı hiç. zaten kalkınca direk kahve içiyorum ondan koku rahatsız etmiyor varsa da.

şimdi burada biri sabah ağzımız bakteri yuvası oluyor fırçalamak bunu geçiriyor derse göt korkusuna başlarım ama kesin :D

diş fırçalamanın amacı sadece ağızdaki yemek artıklarını temizlemek mi sanıyordun?
geceden sabaha kadar ağızda bir çok bakteri ürer, diş fırçalamanın en önemli öğünü sabah kalkıncadır.
yani sabah uyanınca dişini fırçalamayan adam dişlerimi fırçalıyorum demesin, kendini kandırır.

edit: üstümdeki yorumu okumadan yazmıştım.

sabaha kadar bakteri yuvası olsa ne oluyor peki? kahvaltıyla birlikte mideye inip sindirim sistemine mi karışıyor/zarar veriyor yoksa daha çok besin bulup daha çok mu ürüyorlar? Kahvaltı öncesinde fırçalayınca ölen bakteriler kahvaltı sonrasında güçlenip ölmüyor mu? neden yani...kafamda deli sorular :D

bir de, sabaha kadar üreyenler gece fırçalamadan sağ kalanlar mı o zaman? dişimizi çürütüyor şerefsizler.

@zebragibi +1

sabaha kadar ağızda üreyen bakterileri kahvaltıyla birlikte mideye göndermemek için uyanır uyanmaz diş fırçalanır.

sigara içiyorsa sabah ağzında leş bir tat ile uyanır ve benim gibi sabah dişini fırçalamadan asla kahvaltıya oturamaz.

herkes cevap vermiş ben de kendi adıma söyliyim.

ağızdaki bakterileri yememek için. kahvaltıdan tat almak için.

yemeklerden hemen sonra diş fırçalayamıyorum ben esas. yemek artıkları biraz uzaklaşsın ağızdan.

benim hoşuma gidiyor. kendimi duş almış gibi hissediyorum.

Uyanınca oluşan o çirkin his sebebiyle fircaliyorum. Mikroorganizmaları falan hiç dusunmemistim. Ve de kahvaltıda yediğim şeylerin tadını daha iyi alabilmek için ^^

eğer yataktan kalkar kalkmaz kahvaltıya oturmayacaksam fırçalıyorum ben. diğer türlü rahat edemiyorum. bir de erkek arkadaşıma karşı ağzımın kokması en korktuğum şeylerden biri. bunun da etkisi var.

Sevgiliyi rahatca uzun uzun opebilmek icin. Yoksa dismacunu tadiyla kahve icmeye calismak bir eziyet. Bir de yarim saat sonra evden cikmadan bir daha fircaliyorsun. Bana kalsa 2 fircalama fazla.

Tıpta her şey olasılık ya şuraya bak. Millet özene bezene yapar engelli doğar, bu kadar hormona rağmen ve muhtemelen alkol vitamin a, antibiyotik vs de almıştır bu kadın. Çocuk sapasağlam.

Yalan mı acaba haber? Yani kadın öyle demiş olmasın?

modern tıp her konuya o kadar da vakıf değil, bakma sen kesin kesin konuştuklarına
hayatında hiç adet görmediği halde 5 tane çocuk doğuranı da var, senede 2-3 kere adet görüp tedavisiz çocuğun olmaz denildiği halde ilk aydan hemen kalan 10. ayda tekrar kalan da.
yahut herşeyini normal buluyor ama kadın gebe kalamıyor, adı sebebi bilinmeyen kısırlık.
bu kızın sanırım enteresan bir yumurtlama mekanizması varmış gebe olmasına rağmen etkilenmemiş aynen yumurtlamış. zaten hiç aşermemiş, öğürmemiş, hiç kilo almamış, gebelik ödemleri, kramplar filan hiç olmamış. bu daha enterasan.
...bu bana sanki kızın gebelikle ilişkili hormonları tümden uyuyormuş gibi bişey düşündürdü- ki zaten gebelikte yaşanan şeylerin bir kısmı için açıklamalar : işte gebelikte yaşanan hormonal değişiklikler bunlara yol açıyor tadında. nedir ne değildir tam bilinmiyor. demek kızda 0 soruna yol açmış, doğruysa. Gebelikte çok aşeren çok şişen de illa çok sağlıklı/sağlıksız bebek doğurmuyor neticede.Bünye meselesi hepsi.
...hamileyken yumurtlamanın hala olması hiç görülmedik bişey değil zaten, istisna ama bazı kadınlarda oluyor; bebeğe ultrasonda bakarken bunu gözlemleyen hekimler var. ama bu kız hakketen 9 ay düzenli regl olduysa helal diyorum -doğum kontrol hapları hiç ilgi alanımda olmadı ama belki hap içmesi tüm bu döngünün düzenlenmesine katkı bile sağlamış olabilir halk tabiriyle yumurtalıklar hapa alışıyor. yine de ne yumurtlamakmış ne rahimmiş ki oradaki bebeğe rağmen (o kan nereden yol bulmuş, koca bebek varken? rahim duvarı hamile hamile nasıl soyulmuş, her ay her ay?) olan olmuş. belki kız oldu bitti kısa süreli ve az adet görüyordur farkı fark etmemiştir.

bazı makalelerde aslında bu hapların hiç aralıksız içilmesi, kadınların hiç regl görmemesi şeklinde tasarlandığını (ki böyle kullanan kullanıcılar da varmış) sonra erkek hegomanyasının bugünkü düzende kullanılmasına sebep olduğunu filan okumuştum.

@niye ama o zaman da kirilma kanamalari oluyor. Okudugun makaleler onu atlamis herhalde

Simdi aynen hayatim devam ediyor. Banyoya girip dus almaya basliyorum. Ve aniden kasilmalarim baslayip vajinamdan bir bebek cikmaya çalışiyor. Dusunemiyorum ki, cildirirsin. Hayir fiziksel olarak nasıl farkedilmez, onu kavrayamdim.

Aklima gelen bir kac ihtimal ilacalari yanlis kullandigi yönünde. Ilaci etkileyen baska bir ilac aliyor olabilir, iki uc gun ard arda kusma ya da ishal duzeni bozmus olabilir, hemen regl sonrasi degil de ortalarda bir yerde ilaca baslamis olabilir, aklima bunlar geldi.

Hamile kaldiktan sonra da Turkceleri aklima gelmiyor da "Decidual bleeding" ya da "implantation bleeding" gibi seyler var. Onlari regl yerine dusunmus olabilir :( Ha, evet, yazmissin. Implantasyon kanamasi da degil. Bilemedim.

@ la noix
okuduğum makaleler, olayın tarihi gelişimini filan anlatıyordu, biraz daha sosyal içerekli bir bakış açısı vardı yani hep içen kadınlarda ne oluyor tıbben o kısmının da ayrıntısı yoktu zaten düz okuyucu içindi denebilir (illa vardır da benim dersim o kısımla alakalı değildi ben araştırmadım). Yalnız hakketen böyle içen var mı ya diye ben bakındığımda bunu, günümüzde yaptığını söyleyen kadınların röportajı vardı, biri gençti epey arada (kırılma) kanaması yaşadığını söylememişti, kadın mı yaşamıyordu, bunu haberleştiren kişi mi atlamış onu bilmiyorum.

ektopik gebelik?
hiç okumadım ama ektopikler sorunsuz 9 ayı bulur mu emin değilim.

götünü dönmüş bir gergedan görüyorum.

edit: su aygırı evet tamam.

BENCE abartmışsın
ben sadece yaratıcı düşünce görüyorum.
estetik hiç değil.

@zgrydn ahahah ama su aygırı olmasin.

Sehpa zanaattır, sanat değildir, sanat olsa duramazsın.

Maden görüyorum sehpaya bakınca, pantolonda bozuk paralar birikmiş hışır hışır ediyo diye madeni paraları sehpanın üzerine koymuşum da.

Bildigin sehpa da bir nebze sanattir zaten. Olagan ustu bir sey gormuyorum. Sanatsal olup olmamasindan once estetik olup olmamasina bakarim ben. Estetikse benim icin ayni zamanda sanatsaldir.

@wilhelmwasmuss bence işlevine göre değişir. Böyle bir şeyi sadece sehpa işlevi için evine alır koyarsan zanaattir bence. Kimsenin sadece misafiri çayını koysun diye bunu tercih edeceğini sanmıyorum.

Suaygiri suyun icinde ve cam suyun yuzeyi gibi olmus ya, ben de bayagi begendim. Sehpa camlarinin su yuzeyi gibi oldugunu ben de cok dusunmusumdur ama icinden bir suaygiri sirti ve basi cikarmak sahide yaratıcılık isteyen bir sey. Sanatci dedigimiz boyle bir sey iste.

yaratıcı bir fikir olmuş

haa ben o fotoğrafı görmemiştim ya telefondan girdiğim için heralde. genel olarak ''sehpa'' ya bakınca ne görüyorsunuz diye anladım haliyle.

bence gene de bu bir sanat eseri değil, sadece estetiklik var, sanat estetiktir ama estetik görünen her şey sanat eseri değildir. sanat eseri bir mesaj içerir, özgündür, yaratcıdır ve aynı zamanda estetiktir.

bence bu, ''sehpa'' olsun diye üretilmiş, işlevi ön planda olan ama estetik de bir görüntüsü olan zanaat ürünü.

Sanat eseri, ama işlevsel değil. İşlevsel olmayan bir şeyi evime sokmam.

Sanat mıdır bilmem ama benim hoşuma gitti konsepti.

Yalnızca kullanılan fotoğraf, daha doğrusu fotoğrafın çekildiği açı kötü.

Ben çok beğendim, oldukça yaratıcı.

güzel.
ama evime alırmıyım? - hayır.

Bence çok hoş, evime de alırdım açıkçası eğer fiyatı uçuk değil ve evin normal haline uyumluysa alır kullanırım, gayet güzel.

başıma bir iş gelmeyecekse beğenmedim ben bu sehpayı. hem de hiç. inanılmaz kaba duruyor. tamam, fikir yaratıcı. sehpanın yüzeyinin su olarak düşünülmesi gerçekten çok güzel ama daha zarif bir tasarım ile bu güzel fikri yansıtabilirlerdi.

yaratıcı sayılmaz bana göre, sehpalarda çeşitli objelerin ayak yerine kullanılması yeni değil çünkü.
suda yüzüyor gibi olması güzel olmuş +1
ama ben kullanmam +1

ben göte haddinden fazla konsantre oldum. evime almam.

şimdi sözlük anlamlarından yola çıkacak olursak; bu bir eser ve bunu yapan kişinin hayal gücünü kullanıp görsel şekilde ortaya sunması amacı da sanat oluyor. dolayısıyla bu bir sanat eseri. sanat sanat için olmuş.

günlük hayat anlamlarından yola çıkacak olursak; bu nedir ya. evin içine oturmuş su aygırı neresi estetik. rengi tipi iğrenç. çok kaba. üstüne tepsi koysan durmaz. çocuk görse korkar. şimdi bu 50-100 lira da değildir(sanat eseri ya...). bunun ne sanatla ne de eserle alakası yok. bedava versen eve almam o derece. hatta 50 lira versen yine eve koymam. sehpaya bakınca ne görüyorsunuz sorusunun cevabı ise boşa harcanmış zaman ve emek görüyorum.
umarım ağır olmamıştır?

Lisede yurtta kaldığım yıllarda bi çocuk ile keçi yavrusuna ne denir? Tartışması olmuştu.Eleman İç anadolulu köyde büyümüş.. Ben ise memlekete ömrüm boyunca 1-2 defa gitmiştim, ama köyde kecinin yavrusuna ne dendiginden adım gibi eminim.Tartisma uzadı sinirler gerildi, evet gerildi :D Ben ısrarla sizin ne dediginizi bilmem ama bizim köyde şöyle şöyle derler dedikçe eleman "sen köy mu gordun hayatinda" argumani ile sürekli bana karşı çıkıyor. En son ben yine bizim köy deyince seni de fikeyim, köyüde fikeyim deyince suratinin ortasına yumruğu parlatmistim. Velhasil kelam @cahs ciğim ne düşünürsem düşün köyüme küfür etmedigin sürece mesele yok :))

zannetmem et,tavuk vs. olsa bozulur da sarma falan bozulmaz. Millet memleketten otobüsle vs. neler getiriyor bir günlük yoldan 8.5 saat çok bişi değil bence. Tabii ki uzman yorumu değil bence bişi olmaz sonra yiyip zehirlenip beni kovalamayın.

Ama onlar otobuste otobusun dolabina falan veriyordur. Sarmayi kabine alirlar mi ki?

Alirlar kabine bir sey olmaz bozulmazda zeytinyagli sarma gider gitmez dolaba koyun ama

bagajlar ısıtmalı gitmiyor zaten öyle bakarsan bagajda olması daha iyi daha soğuk olur kabinden. yanlışım yoksa +8 derece falan oluyor

Arkadasim Turkiyeden Amerikaya getirdi 13 saatlik ucak yolculugu ile. Daha dolaptan cikartilip havaalanina getiris surelerini falan yazmiyorum. Gayette lezzetliydi. :)

Kabine alinca dolaba koydururum diye duusnmustum ama pegasus ondan bile para alabilir simdi dusnunce..

Aman diyim kabin filan ne diyorsun!!! Bagaja ver hic bir sey olmaz o surede guzelce paketlersen akip kokmasi da olmaz

Guzel paketle streçle sar, varsa hava muhafazalı kaba koy ama şart değil. Bagaja ver. Bir şey olmaz. Rahat ol.

Cig götürüp gidecegin yerde de pisirebilirsin.

Psirme gibi bi durum olmayacak maalesef. Bagajda bisey olmaz herhalde ya bence de.

bagaja koyunca oradan oraya savrulacağı için hırpalanabilir. ben 4lü teneke bira koydum, naylon paketinde. ondan çıkıp dağılmıştı içerdi. senin dolmalar da pilava dönebilir. bence kabine al.

Hicbir sey olmaz.

Daha yeni 13 saati askin yolculukta lor peyniri goturdum. Sapasaglam.


@cekilmis gayfe

Saklama kaplarinin agzi filan kilitli zaten, hicbisey olmaz. Kabine de alinmasina gerek yok.

@regina
Kabindeki dolaba
Sadece soguk zinciri kirilmamasi gereken ilaclar aliniyor, goz onunde olsun nolur nolmaz diye. (Bildigim kadariyla)
Bagaj kismi zaten soguk, havalimani deseniz 30
Derece degil ki pofur pofur klimayi basiyorlar zaten. Hicbir sey olmaz. Merak etmeyin.

@kuehles, bişi olur demedim bavulda hırpalanabilir dedim :)

Bazen donuyor bagaja verince ürünler soğukta, uçakta. Kabine alma, ötekine ver donar, bozulmaz

Çok sıcağa maruz kalırsa içindeki soğan da kokabilir , sanmıyorum ama garanti olsun derseniz , 2 tane 500 ml pet şişe atın buzluğa, çıkarken sarmanın yanına koyun soğuk tutar. içiniz rahat olur. Yalnız şişe ve sarmaları sofra örtüsü gibi bişeye sarmanız gerekir, yoksa poşet terler, kabin içinde ya da valizdeyse başka eşyaları ıslatabilir.

Sarma yolda mi suanda ya, gidiyor mu, ne oldu son durum? Gitmis mi saglam, sarma cunku bu. Onemli. Sarma :( Yediniz mi? Hirpalanmamis di mi :D Hirpalanmamasi onemli çünkü :(

1- kapalı garaj var, yoksa yakın otopark olurdu herhalde
2-her zevkin belli bir riski oluyor, şehir içi yerine şehirler arası daha keyif alıyorum ve daha az riskli oluyor.
3-yağmur geçirmeyen ekipmanlar mevcut.(fiyatı normal ekipmana göre daha pahalı), tulum şeklinde yağmurluklar mevcut. ne olursa olsun yağmurda motora binmek eziyet olabiliyor.
4-yazın çaresi yok, ben elimden geldiğince yazın sıcakta motora binmiyorum.
5-genelde büfe market ya da insanların kalabalık olduğu yere koyup disk kilidi ile çözüyorum.
6-daha 10-12 yaşındayken kuzende vardı ver bi tur diyerek öğrendim, bisiklet bildikten sonra ilk kullanım zor değil. ama teknik olarak öğrenmek gerekiyor o yüzden en azından güvenli sürüş eğitimi almakta fayda var.
7-zevk tamamiyle zevk benim ki. geçen ay 10000 km süren istanbul-porto turu yaptım.
8-hem araba hem motorsiklet
9-1 kez yaptım. bi araç sağ şeritte sıkıştırdı emniyet şeridine geçip onunla münakaşa yaparken önde yardım için duran motora çarptım. bu sayede trafikte kimse ile münakaşaya girmemeyi öğrendim.(ayak bileğim incelmesi dışında bi sıkıntı olmadı)
10- kendime ait motor olarak, 125 cc scooterla başladım 10k yaptıktan sonra sattım 250cc scooter aldım 6 ay içinde 9k yapıp onuda sattım, 14 aydır nc750x kullanıyorum 24k oldu.

29-e

Aha yine biri kufredecek diye actim ama neyseki durum oyle degilmis.
1.Evime cok yakin otopark var. Ayda 90 lira veriyorum. Ama genelde otoparka gitmeye usendigimden -250metre- evin onune birakiyorum.disk kilidi var ön ve arkada. Ayrica yakinda gps taktiricam.
2. Fazla bi korkum yok ama tehlikeli olduğunun farkindayim.
Dikkatli sürmeye çalışıyorum.
3. Cok az yağışlı havada sürdüm cok ciddi bi konfor kaybı oluyor. O yuzden sadece iyi havalarda sürmeye calisiyorum.
4. Kask sicakta sorun olmuyor ama mont büyük sorun. O yuzden mont giymiyorum yazın.
5. Tedirginlik illa oluyor ama hep gözümün önüne koymaya calisiyorum. Yarim saat bi yemek yiyecek olsam bile 1 2 kere motora bakasim geliyor. On-arka disk kilidi takiyorum genelde. Dediğim gibi motosikletin anlik konum bilgisini paylasan gps sistemi de yaptirmayi dusunuyorum.
6.kendi motorumda ogrendim. Surucu kursunda temel bilgileri aldim. Surus ile ilgili pratik dersler.
7.oyle aman aman tutkun oldugum soylenemez. Iyi bir arabaya param yetse 100bin civari araba alirdim mesela.ama sehir ici ulasimda epey avantajli oldugu dogrudur.
8. Sadece motosiklet
9. 1 aya yaklasti motor alali. Bir ciddi kazam var diyebilirim. Motorumun takozu eğildi. Beni e-5 yanyolda kenara sikistiran arabanin ise on tamponu dustu. Bende bisi olmadi Allaha sukur.
10.250 cc naked motor kullaniyorum.

25,e

Guvenlik konusunda kasko konusu d önemli

1-Evin altında kapalı otopark var.
2-Baya defansif sürüyorum.
3-Yağışta çok acil değilse kullanmıyorum.
4-Yazlık kıyafetler var, kask pişiriyor ama kasksız olmaz.
5-Uygun bir yere bırakıp kilitliyorum.
6-Kendi motorumla.
7-Seviyorum merkez.
8-İkisi de.
9-2 yıldır kaza yapmadım (henüz)
10-Chopper

27 E

yarın geniş geniş yazıcam kaybolmasın deyü yazdım
edit:

1- İzmir de yaşadığım dönem 3 ev değiştirdim iki tanesi sırf motorum olduğundan site içerisinde tutmak zorunda kaldım, diğerinde ise sokakta duruyordu.Disk kilidi, halat, alarm ne varsa her gün üşenmeden taktım, şimdi Ankara'dayım buradaki evin garajı neyse ki. İş yerinde de balkondan görebileceğim bir yere koyuyorum, alarmı var kulağım sürekli orada

2-2008 den beri neredeyse hiç motor üzerinden inmedim, son iki senedir de sürekli ileri sürüş dersleri ve eğitim aldım. Haftasonları gruplarla eğitim sürüşüne çıktık vs. Fakat nisan ayında ben ne kadar dikkat etsem de önümdeki araç yasak yerden sola u dönüşü yapmaya çalışınca sol kapıdan girdim, motor pert oldu, tek kırıkla atlattım neyse ki. Adam beni görmemiş dediğine göre. Motosikletler trafikte sayıca az olduğu için insanlar motosikletin gelebileceğini beklemiyorlar eğitim alan arkadaşlar bunu bilir zaten, "bakar kör" durumu oluyor. Geçen ay tekrar motor aldım vazgeçebileceğim bir zevk değil belli riskleri göze alarak biniyorum, eğitim + tecrübe zamanla daha dikkatli olmanı sağlıyor.

3- Yağmur için ekipmanlar mevcut ben yağmur yağdığında özellikle sürüşe çıkarım sevdiğimden dolayı.

4- Yazın mümkün olduğunca hareket etmeye çalışıyorum, sıkışık trafiğe girmemeye dikkat ediyorum, asfalt+motor+güneş ebemi belliyor zira, kısa kollu ya da file mont giysen yanıyorsun bu sefer de.

5- Gözümün önünde olmadığı hiçbir yere park etmem.

6- Yaşadığım yer bayaa büyük bir site trafik olmuyor, kendi kendime öğrendim. Tavsiyem eğitim alınarak öğrenilmesi, sonradan öğrenilen yanlışlar zor düzeltiliyor.

7- Tutku ve pratiklik, ekonomi belli bir cc'den sonra olmuyor :)

8- Arabam da var ama ay da 1 belki 2 kere kullanıyorum

9- 2. soruda yazmışım

10- cruiser ile başladım enduro ya geçtim şimdi de sport-touring var ama muhtemelen enduro ya dönücem

E 29

1- Ücretli otopark. 150TL / ay.
2- Motosiklet değil eğitimsizlik tehlikeli. Sokağa çıktığımda ne kadar korkuyorsam motora bindiğimde de o kadar korkuyorum. Ayrıca motosiklette tırsaklık iyidir.
3- Yağmurluk giyiyorum. Yağmurlukları temizlemek çok kolay. Kötü hava yoktur, kötü ekipman vardır. Ayrıca yağmurda motora binmek çok keyiflidir.
4- Durma yoksa pişersin :) Onun dışında cool down vest kullanıyorum.
5- Gitmeden önce nereye park edeceğimi belirliyorum. Otopark varsa ne ala. Yoksa gözümün önünde kalacak yeri tercih ediyorum. Mutlaka alarmlı sağlam bir disk kilidi takıyorum.
6- Honda Motosiklet Eğitim Merkezi.
7- Hobi. Ulaşım amaçlı kullanmıyorum.
8- İkiside. Zorda kalmadıkça motosiklet.
9- Evet. 1 kere. 3 yıl. Trafikten bağımsız, benim acemiliğim + eğitimsizliğim sebepli.
10- Adventure bike.

29-E

Ben de bir yamaha alacagim. Kaskim eldivenim hazir. Kurs Eylül'de başlıyor. En cok yagmur sorusuyla ilgileniyorum cunku cok yagmur alan bir yere goc edecegiz gibi duruyor. Yagmurda sürüş zorsa nasıl olacak, canım sıkılıyor. Yazın yazın uzun uzun. Takipteyim.

29/k :)

*motorsiklet degil motosiklet

*35K - A2 since 2008

1-kapimin onune kilitiyorum. kaskom var. motoru biraz daha pahali olanlar otoparkla anlasiyor.

2-kimse beni gormuyormus gibi kullaniyorum. sakin surerim. dikkatliyim. yolda arada aklima gelir, su tirin altina girsem parcalanirim, kafam su bariyere girse kopar fln diye. korku guzel, dursun cepte. istatistigin sonu gelmez. dikkatli ol, sakin ol, iyi giyin. icinden geliyorsa surersin, gelmiyorsa da arabaya bin. bu kadar.

3-yerler buz tutmadikca binerim. yagmurda yagmurluk var. islaniyorum tabi bazen gene de, islak oturmak guzel olmuyor. gene de o bile trafikten, otobusten vs. iyi. ayrica teknoloji gelisti, telefondan yagmur durumunu kontrol edebilir, yola cikisini ayarlarsin.

4-pisiriyor. yazlik mont var, bir tik daha makul.

5-%90 motorumu gorecek sekilde otururum. goremeyeceksem islek bir noktaya birakirim, bir de kilitlerim. zincir kilidi yaninda tasiyabilirsin.

6-ilk motorumu aldigim arkadas satarken bu gaz bu fren diye gostermisti.

7-hepsi. seviyorum. egleniyorum. Pratik.

8-araba ehliyetim var ama simdi binsem suremem. kesin carparim. koskoca araba.

9-uc kere hastaneli-polisli kaza, sayisiz asfalta topraga yapisma. 8 seneyi gecti.

10-kros Yamaha wr250r

Herkes kilit takiyorum demis ama diyorum ki adamlar motosikleti alip direkt kamyonete atip goturuyor. Disk kilidi taksaniz ne olacak, disk kilidi tekerleri kitlyen sey degil mi?

zincir kilit var, tekerden agaca vs. zincirliyorsun motoru. zinciri veya agaci/diregi kesmesi gerekir.

Alarmli disk kilidi direk ötüyor hafif de olsa caydiriciligi var

Sevinirdim. Değişmeyen tek şey değişimdir.

hemen iş başvurularına girişirdim, öncelikle en çok çalışmak isteyeceğim firmalardan başlardım. firmaların dönmesi zaten zaman alıyor, beğeneceğim bir yer olana kadar da kafamı dinlerdim.

ayağa kalkıp solo halaya girişirim, net. keşke olsa öyle bi' şey çünkü, iki ay kafa dinlerim.

Yarın değil de 1 ay öncesinden biliyor olsaydım. Kredi kartı işsizlik sigortası yaptırırdım.
İşten çıkarılınca aslında maddi olarak 1,5 ay gibi bir süre zaten ihbar + tazminat ile karşılanıyor. Buna ek olarak işsizlik maaşı da alıyorsun.

Para işini bir kenara atarsak. Yaz dönemindeyiz giderdim 2-3 hafta - 1 ay (maddi durumun nasılsa artık) güzel bir tatil yapardım. Ardından tekrar iş arardım. Boş oturarak zaman geçmez.

İş başvurusu yapmam. Kafamda elimin altındaki konforu bırakmaya cesaret edemediğim için gerçekleştiremediğim alternatif fikirler var, onları değerlendirmeye çalışırdım. Artık kaybedebileceğim bir iş de olmayacağı için daha rahat olurdum hatta. Keşkem atılsam.

Eve gider yatarım. İş başvurusu yapmam.

Önce şortumu giyip ağlaya ağlaya uzun bir koşuya çıkarım :(
Kendime geldikten sonra açık pozisyonlara bakarım. Para kazanmam gerekiyor, bu konuda alternatif yok.

Bir süre idare edebileceğin paran varsa zaten vicdan azabı çekmeden tatile falan da gidemezsin. Evet.

tatile gidip birikimimi yerim, sonra yana yakıla iş bakarım.

işkura başvurup işsizlik maaşı alırdım.

*soyle bi tazminat hesabi yaparim
*issizlik sigortasi vs. ile ugrasirim
*masami toplar favori diye kaydettigim sayfalari kendime yollarim
*cekmeceleri temizler, yarim isleri varsa toparlar, eve gider uyurum.
*bi memleket ziyareti ardindan tatilll

altıma sıçardım.

buff +1

şu an yapmak isteyip de iş dolayısıyla yapamadığım pek çok şey var. farklı meslek seçeneklerini denemek veyahut başka bir alan üzerine bambaşka bir çevrede (tercihen yurtdışında) eğitim almak gibi. şu garantici yapım yüzünden sapasağlam işimden ayrılamıyorum, hayallerimin peşinde koşamıyorum. işten çıkarılsaydım istifa etmiş olmanın verdiği ağırlıkla içim sızlamadan istediğim hayatı yaşamak için uğraşırdım. ve hayır, kafa mafa dinlemezdim, direkt atılırdım. zaten yıllardır yaptığım seçimlerin pişmanlığını yaşıyorum, daha fazla ertelemezdim.

Mümkün olduğunca uzak ve sessiz bir yere gider, 2-3 günü kendime gelmek için harcardım. Sonra cebimdeki para ölçüsünde şehirden şehire gezer, çalışırken yapma şansım olmayan şeyleri yapar, en azından birkaç yeni insan tanımaya çalışırdım. Kısa bir süreliğine de olsa normal ve sağlıklı bir hayat yaşardım.

müthiş bi rota çizip tüm eşyalarımı toparlayıp motoruma atlar giderdim. güzel bi avrupa turu hiç fena olmaz.

vizeye başvururdum, tazminatın bir kısmını avrupa'da yerdim

Suda ilk defa ters takla atabildiğimde mutlu olmuştum.

seyahat ederken bir de rüyamda uçarken.

Lan düşündüm de ciddi ciddi bulamadım, öyle "en mutlu olduğum şey şuydu" diyebileceğim bir şey yok heralde.

bilgisayar oyunu oynarken

Bir tanesi çocukluğuma ait. Ablamla karşılıklı oturup resim defterlerimizi de önümüze koyup, neler çizdiğimizin de hikayesini anlata anlata resim çizerdik. Sahiden çok mutluydum. Hep yer altında yaşayan, ya da ağaçta yaşayan bir aileyi çizerdim. Yeryüzüyle ilgili bri problemim varmış :D

Daha sonrayı düşündüğümdeyse bir an geliyor aklıma. Aşık olduğum adamla uyurken sabaha doğru uyanıyorum. Kış günü ve odada koyu mavi, lacivert, çok güzel perdeler vardı. Yorganın altından hzılıca çıkıp camı açıyorum ve sıcak yorganın altına geri giriyorum. Soğuk, tertemiz bir hava geliyor içeriye, ve lacivert perdeye vuran ışıkla mavi, puslu bir ışıkla doluyor oda. Elimi dışarı çıkarıp elimin rengine bakmıştım. Masmaviydi. Sonra da sırtı dönük uyuyan sevgilime sarılmıştır. Kuş seseleri de vardı. Uyumuştum yeniden. O hani yeniden uykuya daldım ya o mavi ışıkta ve serinlikte, işte o huzurlu his benim için mutluluğun tanımı.

geceleyin sadece yoldaki lambaların aydınlattığı geniş bir otoyolda müzik eşliğinde araba kullanırken.

1) uyurken,
2) resim çizerken,
3) yemek yaparken (ve yerken)

seyahat ederken +1

Brno'da sehir merkezinde yururken hickimse olmusken mutluydum.

Vänern gölü kıyısında bir ormanın içinde yağmurun altında sevgilimle otururken.

sahneye çıktığımda.
oyun sırası büyük bi heyecan, ama sonrasında o alkışlar özellikle sevdiğim insanların gururla bakan gözleri ve daha da önemlisi başarmanın verdiği mutluluk paha biçilemez benim için.

Bişeyle uğraşmak zorunda hissetmediğim kendime ayırabildiğim anlarda mutlu oluyorum.

doğum yaparken

askerlikte işe yaradığımı, verilen emri yerine getirdiğimi farkettiğim zaman. mesela tüm kazan dairelerinin basınç testlerini sırf kendi baştan sona planlamamla gömdüm geçirdim, dağ ve komando tugayı'nın 2015'ten beri ısınmasına destek oldum iyi tecrübeydi.

bir de stajımda keyfim yerindeydi.

güzel bir dondurma yediğim her an çok mutlu oluyorum.

gezerken ve ucu bucagı olmayan bı manzaraya bakarken.bodrumda hamakta sallanırken rüzgarın saclarımı ucurdugu bır an vardı.bırde kahve ıcerken.

Galatasary'ın iddialı olduğu şampiyonlar ligi maçları. O hissi yaşamayan bilmez.

la noix +11111

dondurma beni de aşırı mutlu yapıyor. külahta uzun uzun yemek ama.

Şarküterideki amca beyaz peynirim sana gelmez, mis gibi Kars kaşarı geldi ondan vereyim dese, seviliyorsun Harun abi diyebilirim mesela.

Böyle bir şey hic duymamistim ben, seviyorum yerine seviliyorsun demek. Allah allah. Kendi ne yaptigindan degil sana ne oldugundan bahsediyor ve karşılık beklemeyen bir sey galiba. Ben de demen gerkemiyor. Sana olay olarak durumu ozetliyor, sorumluluk almiyor. Evet.

bu tarz seylere daha önce de sahit olunmustur tarih arenasinda.

bakmadan geçip gidiyorum. seviliyorsun ne olum. ne kadar salak salak söylemler bunlar ya. seviliyorsun bilmem ne. bi' dakka. normali bunun nedir biliyor musun? bigbadabum iyi akşamlar, seni seviyorum. kaç yaşındasın sen. bi' dakka. kaç yaşındasın sen. dalyarak böyle mi söylenir bu.
:(

biraz üstünden bakma gibi gibi
+seviliyorsun!
-teşekkürler sahip.

başıma bir iş gelmeyecekse beni rahatsız etmedi. kafayı takacak başka şey mi bulamadınız ya hu?

yalnız şu var, biraz arabesk bir söz gibi gibi. öyle bir tınısı var. duymayı tercih etmem ama dediğim gibi duyarsam da rahatsız olmam, üzerinde durmam.

Bu sosyal medyada birbirlerine fotoğraf altı yorumlarda söylüyorlar, onu kastetmiştim. Cici kızların söylediği tarzda.
Yoksa kalp dolusu seni seviyorum demek zor değil.
Daha bulamadık, belki önümüzdeki maçlarda.

Çocuğu odadan kovardım. Kıza sakin olmasını söyleyip gerekeni yapacağımı söyleyip yatıştırırdım ki kız bir müdahalede bulunmasın herhangi bir yol ile. Sonra genç eleman hakkında uyarılması adına üstlerine bir uyarı gönderirdim.

böyle bi' moda mı var ya? iyice saçmalık akdşkaşkdl. neyse bence bura ameriga değil, ben sizin yerinizde olsam hunharca güler; insanlar bu tarz giyime çok alışkın olmayabilir diye toparlamaya çalışırdım.

Güldüm. Yavaş la yavaş, terbiyesiz diyebilirdin.

Genç elemanla kızı evlendirir nikah şahitleri olurdum.

Saygılar.

ps: hangi universiteymiş o bizde gidek :/

Hocalığımı kullanıp kıza kalk git üstüne bir şeyler giy de gel diye haykırırdım. Çocuğu da git bana çift kaşarlı tost yaptır getir diye gönderirdim. Orada çok rahat giyinilmesi hocanın yanına da o rahatlıkta gelinmesini meşru kılmaz. Ayıp yani saygı diye bişey var, hocanın yanına gelirken kaşınılmaz.

heralde böyle bir durumda ortalığı sakinleştirmeye çalışmak en iyisi. "şş tamam o ne demek öyle, X (temizlik için içeri giren çocuk) hadi sen de sonra gel, görüşmedeyiz şimdi." gibisinden savuştururdum.

üniversite yaşına gelmiş normal bir insan nerede nasıl giyinmesi gerektiğini az çok kavrayabilecek bir insandır bence. öğüt vermek ters teperdi büyük ihtimal ya da içten içe uyuz olacaktı vs. hak vermek de gereksiz bence böyle bir durumda.



not: bu arada itiraf ediyorum; başlıkta sütyenli öğrenci diye okuyunca sütyen giyen bir erkek öğrenciyle alakalı garip bir durum diye düşünüp girdim soruya, pek de öyle tahmin ettiğim gibi enterean bişey çıkmadı :D

Kadın olduğun için kızı uyarabilirdin, temizlikçi de saygısızmış ama

temizlikçi çocuk napsın gariban. sebebi de bu.

www.reddit.com

öyle mal kızlara prim verenler de utansın.

anasının babasının parası olmasa veya etrafındaki erkeklerin mallığı olmasa bir hafta hayatta kalamayacak kızın işinde gücünde çalışan birine bir anlık mallığı yüzünden öyle hakaretler etmesi(ki temizlikçide sözlü taciz amacı olmadığı ortada aslında) vs...

sonuç: kızın adı ne? *(insert sarcasm here)

arkadasım, hic bir personel, o ne lan diyemez.
senin yanında laf atmıs resmen.
ve orasi okul. sokak degil.
kız sikayet ederse eleman atılabilir.
senden de ifade alacaklardır.

ortamı orta yolcu bir tavırla sakinleştirirdim.

temizlik yapan elemanı, temzliği sonra yap diye alelacele ortamdan sepetlerdim.

kızı da tamam sakin ol diye bir şekilde susturur, marx'a sonra başka bir zaman bakarık gibisinden üsluba uygun konuşur onu da çıkartırdım.

sebep: mekan benim mekanım (ofis) kim haklı kim haksız olayına girmem, tek önemsediğim şey; acilen huzur, güven, asayiş ortamını tesis etmek olurdu odamda.

kızı da uyarmam daha az şekşiii giyin lütfen aaa falan diye. binim kılık kıyıfitim sizi ni ilgilindirirrr der filan, çocuğu da şikayet falan etmem, ediyorsa sütyenli kız etsin derdim, benlik bi şey yok diye düşünürüm.

elamana da ayrı bir vakitte, odamda laflarına sözlerine dikkat et böyle şeyler yaşansın istemiyorum mıntıkamda gibisinden uyarırdım sözlü olarak, bir dha benzer rezaletler çıkmaması için.

ne yaptin peki?

benim ilk tepkim kıza kızmak oldu açıkçası. gerizekalı/sapık. oh ne rahat ya,şımarıklığa bak. gülü seven dikenine katlansın. adam o ne lan demiş, evet kabaca olabilir ama bu sapıklık değil.

o nedenle aynen liyakat kalmamış'ın dediğini yapardım ve istemeden bayağı ama bayağı hunharca gülerdim. çünkü olay evde liyakat kalmamış'ın dediğinden ibaret. gayet insiyaki bir tepki o.

kıza da hak ettiği salak muamelesini yapardım. yani blank surat, soruya asgari gerekli cevap, posta-paket çabası.


ya şimdi düşünelim. ekstrem düşünelim. kız çırılçıplak gelseydi, çocuk o ne lan deseydi bu garip olmayacaktı. bu o çocuk için farksız bir durum. bana kalsa herkes çıplak gezsin, kimse kimseyi yadırgamasın, bu başka bir şey. ancak, allah aşkına, üzerinden bir şey eksilt bu kız gibi görünecekken, bu kız bir şey eksiltse çırılçıplak kalacak. prensipte bunların birbirinden farkı ne ki? ama nedense bu kız çırılçıplak birini streak ederken görse "o ne lan" pardon, "o ne yığaaa" dieyecek, değil mi.

yani "evril sapık şey, ama sadece benim kadar evril"in benim beynimde çelişkisiz herhangi bir karşılığı yok.

makul olmak kavramını devreye sokacaklarsa o zaman o makulluğun göreceli olduğunu da kabul edecekler. kızın tepkisi gök gürlemesinden sonra yağmurun yağdığını görünce buluta pislik şey demeye benziyor. perşembenin gelmesine, hem de çarşambadan sonra gelmesine kızmaya benziyor.

çocuğu da sonra uyarırdım, tepkilerine hakim olmaya çalışmasını söylerdim ki, bir şikayet gelirse durumun çaresine bakıldığı anlaşılsın.

sonuçta üniversite otel değil. kamu alanı bir yerde. güvenlik görevlisi, zart zurt ve arabadan inip sınıfa girmeye güvenerek bu şekilde giyiniyor insanlar amenna.

bu kızın o kıyafetle metrobüse bindiğini ve her o ne lan diyene "ay sapık şey gerizekağğlı" dediğini görürsem tutarlılığa inanırım ama muhtemelen metrobüse binmek zorunda kalsa o kıyafeti asla giymeyecek veya 3. bir parçayl akamufle edecek.

yani öyle bağırabildiği için bağırıyor, kendisi haklı olduğuna inandığı için değil.

yiyecekmiş gibi baktı, demediğinizden, "o ne lan?" demesi dışında bir şey yaptığını düşünmedim. yapmış olsaydı başka olurdu.

bir tek bana mı garip geliyor?
benim mekanımda kim olursa olsun boyle bir kelime kullanamaz.
kız ne giyiyorsa giyiyor abi kime ne.
sen konuyu anlat gec.
o temizlikci kamile de gecmis olsun kız sikayet ederse buyuk ihtimalle atarlar.

not : erkegim

Kıza yüklenilmiş ama burada terbiyesizlik yapan direkt erkek bence. Ben de erkeğim ama bir hocanın odasına girip içerideki kıza o ne lan demem yani. Senin kızı eleştirmeye hakkın yok. Kız o şekilde giyindi diye herkes laf atsın o zaman.

Ya bu kadar büyütmenin ne alemi var. Adamın tepkisini sayfalarca yorumlamanıza, kızın giysisini günlerce düşünmenize gerek yok arkadaşlar. Kız ne istiyorsa giymiş, adam ilk kez o tarz bir şey gördüğü için büyük ihtimalle istemsiz sesli bir tepki vermiş. Hiç mi biriniz uygunsuz bir ortamda uygunsuz bir şey söylemediniz reaksiyon olarak? Bu olaylarda art niyet aramıyorum.

Ben o gelen çocuğa "x çık sen dışarı, sonra gel" der, kızın da uzatmasına müsade etmez, işime gücüme bakardım.


edit: skjdfjhdsfjsyugsndf UMARIM İŞİNDEN OLUR diyenler var ya. Siz gerçekten şaşırmışsınız.

"benim mekanım" ne ya? kullanıyorum işte burada, o ne lan, sen kimsin lan?

yani kimse böyle bir şey yapamaz diyorsunuz ya, hayır. yapar, isterse de sonucuna katlanır belki de aksine siz katlanırsınız. kimse kimsenin uşağı değil.

bir personel böyle konuşamaz ama patron mu konuşur. "bir personel". ne sanıyorsunuz kendinizi, bana kalsa sizin gibi insanlar ortalık yerde böyle konuşamazdı mesela çünkü verdiğiniz içerik "o ne lan" gibi bir tepkiden daha beter ama bana kalmadığını biliyorum. densiz değilim.

polemik yaratmak derdinde değilim ama bir tek ben mi böyleyim diye şaşırmanız ilginçmiş. bir şeyi tasvip etmediğinizde her ne koşulda olursa olsun, kimden gelirse gelsin tasvip etmemeniz gerekir.

ha makamsa olay, sizin makamınızı bir tek siz umursuyorsunuzdur, lafı verir geçerler ne olacak. bununla kimseye bir şey öğretemezsiniz çünkü "bu yanlış" demiyorsunuz, "bunu yapan sen olamazsın" diyorsunuz. evet, resmen bunu dediniz.

edit: mekanı makam okumuşum ama "benim mekanım" denince anlamca pek bir fark kalmıyor sanırsam, o nedenle diğer "makam"ları editlemeden bıraktım. özünde varmak istediğim yere yine varıyor.

abazanların üniversitede yeri yok!
bazı insanlara da nasıl giyinmeli dersi verilmeli tamam istediğin gibi giyin fakat her şeyin bir adabı var. umarım işinden olur. kıza da allah akıl fikir versin.

Boyle bir moda var. Daha sik ve daha modelli sutyenler uretiliyor artik. Yakasi ve sirti cok acik t shortler icine giymek icin ya da tamamen onunla dolasmak icin.

Bana cok abartili geldi durum. Kizin giydigi seyler goz alici. Tamamen refleksif bir sekilde dediyse cocuk bir sey demek sacma. Birden bire gercekten sasirmis olabilir. Boyle bir sey gormek ilginc gelmis olabilir.

Hemen kotu muamele yapmak bence yanlis.

Ben olsam kizla isim bittiyse cocuga kizdan ozur dilemesibi soyler kizi odadan cikartir cocuga ogut veriri biraz gozunu korkuturdm ama adam sanki bir hayvanmis gibi muamele yapmak da yanlis. Neden karsidakini hemen asar insan anlamiyorum.

Refleksif bi sey degilse ciddi bi saskinliktan degilse durum, sirf laf atmak icin yaptiysa kiz odadayken kizar azarlar ve ozur dilemesini isterdim.

@kingcyrax, çok saf, refleks gibi bir tepkiydi. Ofisimde o anda bir ayı görse de aynı tepkiyi verecek gibi düşün.

@jimicik, durum o kadar çok boyutlu ki. Bir kere burjuva-işçi ilişkisi yani ekonomik durumlar var, bunun getirdiği kültürel ve dilsel farklar var, benim iktidarda olduğum bir güç alanı var, "burası benim ofisim, kimse lan diyemez!" nasıl bir iktidar yargısı mesela, "hocalık" iktidarı politik bir şey, cinsiyetler üzerinden giden temel bir durum var, özgürlük sorunu var, liberal mi olacağız?, bir erkek hocanın tavrı ne olurdu?, bir erkek öğrenci teşhirci olsaydı ne olurdu? kamu alanı- özel alan farkı var, benim hislerim ve kişisel görüşlerim var, özenllik-nesnellik sorunu var yani, kültür-doğa çelişkisi var, büyük bir dilsel ve davranışsal ağ var. Herşeye gönderen 3 kişilik bir durum oldu aniden, çok şaşkınım.

Siz fikirlerinizi yazdıkça daha da ortaya çıkıyor. Yazın lütfen, ben en son ne yaptığımı anlatacağım.

@shadow

haydaa niye en son yazıyorsun ne yaptığını?

@supermatik, sen ne yapardın? Merak ediyorum. Fikirleri merak ediyorum.

arkadaslar.
kız ne giyerse giysin isterse ciplak gezsin, bu kimseye "o ne lan" diye bagirma hakkını vermez.
evet vermez.
bakılır mı evet bakılır.cunku dikkat ceker.
benim mekanım derken bu adam bir devlet memuru ya da universitenin memuru her neyse.
personel boyle bir laf kullanamaz. patron da kullanamaz. hoca da kullanamaz.
kullanırsa da sonucuna katlanır. adamı skerler.

burada hocanın huzurunda dedigi icin eleman hocaya da saygısızlık etmis.

burada konusmamızın sebebi de belki bir insana mantıklı dusunmesini ogretiriz yoksa sigir aynı sigir. ceza almazsa ya da gozu korkmazsa yarın kız kardesine, kızına yapacak aynı muameleyi.

çocuk kendince haklı, yaş farkı az, cahil çocuk, dışından olmasa içinden neler geçeceği belli.
kız da özgür giyinmek de haklı.

ben olsam babacan tavırla çocuğa yaptığının yanlış olduğunu anlatmaya çalışırdım.

elemanın yaptığı şey kesinlikle çok sapıkça.

iki tane kadının olduğu ortamda bunu söylemesi
üstelik kadınlardan biri hoca


dürüst, çalışkan ama çomarmış kusura bakmasın.

ben olsam "işin bittiyse çıkar mısın?" ya da "ne biçim konuşuyosun sen?" filan derdim. duruma göre değişir bilemiyorum.
azcık kanka olunca da saygı çizgisi aşılıyor maalesef.

hangi üni orası ya merak ettim. kadınım yanlış anlaşılmasın.

@yue :) Yazamıyorum. Bir kadın olarak nasıl tepki verirdin ?

cevabım tartışma başlatıcı bulunduğu için silinmiş. demek ki bu sebepten silinebiliyormuş. peki.

tekrar yazıyorum:

"o ne lan?" şaşkınlık durumlarında kullanılan doğal bir tepkidir, argo içerir.

-sütyenli kız içeri girer-

çalışan çocuk:

+ o ne lan?
- sapık, gerikağğlı şey
>öğrencicim, evet bu sapık sana lan dedi, buna göz yumarsak sana tecavüz edilmesine de göz yumduk demektir, hadi hemen şikayet ettirip işinden attıralım.

odadaki dördüncü kişi (ben ekledim) memelere sırıtarak kısaca ancak yılışıkça bakar ve :

* ne hoş giyinmişsiniz genç kız der.

> kızım bu seni oracıkta şeetmek istedi ama napıcaz işte lan demediğinden işinden attıramıyoruz, diye fısıldar hoca.

neyse ki shadowcat bu hoca değil. ama türkiye'de epey böyle tip olduğunu anlamış bulunuyoruz.


kıssadan hisse kimse kimseye bu tarz argo bir söz söylediğinde tecavüzü aklından geçirmiyor, daha doğrusu biz bunu varsayarak isnat ederek insanları işten attıramayız. neden, çünkü ayıp. çünkü bu çamur atmak. insanca bir davranış değil.

biz insanlar başkalarının hayatlarıyla oynamayı sevmediğimizden böyle şeyler yapmıyoruz, shadowcat. o nedenle bence bu çalışanı ayrıca uyarmalısın ve uyarın kendisini çalıştığı ortama adapte etmesi ve diline dikkat etmesi yönünde olmalı ve bunun çalışanın kendi hayrına olduğunu da eklemelisin.

ya da bilmiyorum, istersen sosyal deney yap, metrobüste gezsin bu kız ve "o ne lan" diyen herkesi proaktif bir şekilde, minority report'taki gibi tecavüzden içeri attırıp sonra da yamulmayın diye delil gömün.

bu ülke bu kadar sürreal bir hale geldi, evet. belki de asıl benim buna şaşırmamam gerekiyor. ortalık, sözüm duyurudan "dışarı", ahahah, majestelerinden, ekselanslarından da geçilmii. aklıma çıkar çıkmaz dönüp de kabuğuna söven fındıkçıklar geliiiyii.

sanırım bu cevabım gayet cici. umuyorum.



moderasyona not: ben dikkat ettiyseniz çocuğa müdahale etmemenin tecavüzcüleri aklayan bir kafa yapısında olduğunu söyleyen birinin bu yazdığına tepki verdim.

yani tartışmayı sürdürdüm, başlatmadım. illa bana hitap etmesi gerekmiyor, kaldı ki ben de ona adres etmeden yazdım. özel olarak yazıp ekstra rahatsız etmek istemiyorum, kazara görürseniz food for thought. kolay gelsin.

ben godosu beklerken'e %100 katiliyorum.

tarifinden gozumde kizin profili de canlaniyor. simarik, ilgi budalasi, kaba bir ergen. kustah. dunya kendi etrafinda donuyor. sen kimsin de kagidina dusuk not verdin bir kere. zaten gergin. kiyafet secimi bir noktada sana gosteris amaci tasiyor olabilir. seni gencligiyle, 'guzelligiyle' kiskandirmaya ezmeye calisiyor belki.

ama kizin antipatisini bir kenara koyalim, muhtemelen ben bi kalakalirdim, olaylar kendi halinde gelisirdi. cocuk naïf biriyse utanir cikardi. biraz daha rahat bir tipse sen once bir aynaya bak fln derdi, kiz iyice delirir, kapiyi carpar cikardi direkt yonetime.

verilmesi gereken tepki; once bir ssssst diye kizin sesini alcaltmasini saglamak. cocuktan cikmasini rica etmek. olayin buyumesini engellemek, kiza da tatli sert verilen tepkinin cok anormal olmadigini anlatmak.

ben olsaydım çık dışarı saçma sapan konuşma der çocuğu gönderirdim. kızı da sakinleştirip cahil çocuk işte boşver ben hallederim, bir kere ikaz ederim gerekirse de resmi şikayette bulunurum, insanlara saygı duyması gerektiğini öğretirim derdim. sonra çocuğu çağırıp bir daha böyle saçma sapan bir şey görürsem veya duyarsam sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsın edepli ol derdim. resmi yazı falan da yazmazdım yazık.
bakın cinsiyetçilik yapmıyorum ve çocuğun ahlaksızlığını da savunmuyorum ama aynısı erkek için de geçerli fakat, o çocuğun yerine aynı tepkiyi, yakışıklı ve şık giyimli bir çocuk verseydi kız başını önüne eğip kıs kıs gülerdi. kimse de kusura bakmasın.
not: kadın ve erkek için de aynı şey geçerlidir. iltifat eden yakışıklı/güzel olursa yüzde 80 ihtimalle olumlu karşılanır. ama yakışıklılık veya güzellik yoksa taciz denir.

Bir sürü ikiyüzlülük barındırıyor bu durum
Sosyal statüsü düşük birisi tepki verdiğinde sapık
Sosyal statüsü yüksek biri tepki verdiğinde kız kendini tatmin etmiş olabiliyor.
Çocuğun yaptığını asla savunmuyorum. Ben de kadınım ilk yapacağım iş o çocuğu uyarmak olurdu.

şimdi iki taraf da haksız

insanların laf atmaya hakkı yok laf atanların bin türlü Allah belasını versin ama böyle bir kıyafet giyip tepki görmemeyi beklemek de tam bir aptallık.(tepki iyi kötü şaşırma her türlü duyguyu içerir). Kimisinden iyi tepki görür kimisinden kötü.

Bebe ani tepki vermiş yanlış haksız.

Ben olsam
özür dile hemen kızdan der elemanı çıkartırım sonra kıza sakin olmasını söyler gönderirim.

Olaydan bağımsız senin duyurudaki tavrında garip geldi "en son söyleyeceğim ben" falan değişik geldi. Arkası yarın az sonra gibi ne ayak?

o ne lan komik ama çok insani bir tepki, öncelikle bence bunu görmeye çalışın. içeriye giren temizlikçi eleman değil kızla "eşit" şartlara sahip bir velet de olabilirdi, benzer bi' cümle de kurabilirdi. o zaman tepkiniz nasıl olacaktı? kızın tepkisi ne olacaktı mesela? mesele makamsa yani ben de kadınım, ama bahsedilen yer okul. sahilde dolaşmıyoruz, gece dışarı çıkmıyoruz. evimiz sınırları içerisinde değiliz. okul sınırları içerisindeyiz, hocamızın karşısına çıkıyoruz. demiyorum ki döpiyes giyip gelsin, ama kusura bakmayın ben kimsenin iç çamaşırını görmeye tahammül etmek zorunda değilim. gönül ister ki dal taşak dolaşalım, ben bayılmıyorum misal yaz sıcağında sütyenle dolaşmaya. ama dışarıya çıkarken iç çamaşırlarımızla çıkmıyorsak bir sebebi var ya. elmayla armutu karıştırmayın, biraz reel olun.

burada yok işten çıkaralım, yok benim makamım, yok tecavüzcüyle aynı kafa yapısı filan. siz çok değişiksiniz ya, gerçekten şaşkınlık içerisinde okudum. insanlığa, insani tepkilere en ufak tahammülünüz yok. o ne lan insani bi' tepkidir, shadowcat de yazdıklarında başka türlüsüne işaret eden bir şey söylememiş. yazık ya, şaşkınlığını içinde tutamamış çocukcağız sokakta sütyenle dolaşmadığımızdan. ne yapsaydı bu kadar absürd bi' durumda? siz ne yapardınız mesela aşırı merak ediyorum bu kadar absürd bi' durumda, buraya yazmak kolay. yazdıklarınızın yüzde ellisini yapamayacağınıza da bahse girerim. dekoltesi biraz fazla bir kız gördüğünüzde de gözünüzün kaymaması dileğiyle bitiriyorum bu yazımı, madem öyle.

@lithu

Kızın giyimini hâlâ çok yanlış buluyorum. Evet o çalışanın ikaz edilmesi şart ama o bunu durduk yere ve gayet normal bir durum karşısında şımarıklığından yapmadı. Yani kızın giyimi o an için bile olsa tahrik etti o çalışanı. Kimse kusura bakmasın, hem son derece güvenliksiz bir ülkede yaşayacak, hem temizlik vs çalışanları ciddi statü farkı bulunan insanlardan oluşan bir kampüste dolaşacak, hem kötü ödev verip notu beğenmeyerek hocayı çağıracak, hem de bildiğin sütyenle gezip tepki gösterilince sapık diye suçlayacak. Hoca da bu konuda arada kalacak... hiç adil değil. Kibir ve şımarıklıktan başka bir şey değil bu.

benim anlama sorunum yok sour, sizin anlatma sorununuz var. münferiden mi, genel olarak mı bilemiyorum.

"senin çocuğa müdahale etmen gerekirdi, aksi halde "o da açık giyinmiş tecevüzü haketti" diyenleri destekler bir durum ortaya çıkıyor."

bu kadar basit. bunun 10 tane anlamı yok. bu anlatıma göre çocuğa müdahale etmemek, tecavüzü hak etti diyenlerin mantalitesine uygun, onları destekliyor.

bakın bakalım burada yazdığınız şey var mı?

ayrıca bunun refleks olduğunu ben anladım, "ohş" olduğunu siz düşündünüz. olabilir. aklınızda ilk başta böyle bir resim canlanabilir.

ama öyle laf atma şeklinde olsaydı shadowcat bocalamazdı. ne yapacağı belli olurdu. demek ki shadowcat bu soruyu çocuk aslında laf atmak niyetinde olmadığı, bunu zart diye diyeverdiği yani çenesine hakim olamadığı için soruyor.

burada hem okuma, hem anlama sorunu var bana kalırsa. bu da olabilir. insan acele eder vs. benim de hızlı okuyup yanlış anladığım şeyler oluyor.

ama bu öss'de bir paragraf sorusu olsa anlaşılması gereken benim yorumum olurdu, sizin ek yorumunuz yanlış cevap olurdu çünkü ilk yazdığınız şey editinizdeki bilgiyi içermiyor. yazdığınız "şunu yapmayan x'tir"den ibaret. şunu yapmayan, şu şu şartlar altında, x'tir gibi bir formatı yok.

her neyse. bu soruya verdiğimiz cevaplar bizim insanlara, hayata genel anlamdaki yaklaşımımızı da kapsıyor ve o nedenle ne derken neyi kastettiğimizi tartışarak da olsa irdelememiz hiç iredelememekten daha iyi bana kalırsa. yani muğlak anlamları ortadan kaldırmak soruyu soranın da işine yarıyordur. çünkü buradaki ikilem bu. soruyu soran iki yerde de hata görüyor ve az önce kendisi muhtemelen heteroseksüel bir kadın olmasına rağmen bakmamak için "özel" çaba harcadığı bir sütyenden muzdarip olmuş. ek olarak, "o ne lan?" diyen bir kadın çalışan da olabilirdi.

önemli olan bu çalışan arkadaşın bir başkasının giyimi, kuşamı hakkında yorum yapmamayı, bunların kişisel alana girdiğini öğrenmesi. bu arkadaşın çiğnediği zımni kural bu.

ancak diğer arkadaş insan onurunu aşağılayan bir suçlama yapıyor ve işin gerçeği o sıyıracak. o hep yakayı sıyıran şanslılardan olacak. işin bu boyutu da ikilem yaratıyor (ona diyeceğim ama bunu es mi geçeceğim, ikilemi). yani asıl sorduğu "çocuğa ne demeli"den ziyade, bu da var ama, "bu kıza bir şey desem abes olur mu?". benim sorudan algıladığım bu.

ben diyeceklerimi sorunun bu yanını da hep gözeterek söyledim. öte yandan değerler ezberlenmiş ve içi boşaltılmış saçmalıklar halini almaya başladı. bir insanın geleceğini ilgilendirebilecek bir durumda böylesine düz mantık bence iyi değil. hepsi bu.


ek: bu arada cevabım zaten "kız hak etti" varsayımını da kapsıyor. mübalağayı bir tek siz yapmıyorsunuz. yani "kız hak etti" demiş gibi gözükmemek için, sapık olmayan birine sapık denmesi, gerizekalı denmesi ve hakikaten taciz amaçlı tepki vermiş gibi muamele etmek doğal olacak. oha. saçlarını 2 metre uzatıp yukarıya garip bir destekle dikmiş bir insanın saçına bakıp o ne lan demek nasıl doğalsa hiç giyildiğini görmediği/alışık olmadığı bir görüntüye o ne lan demek o kadar doğal. bu kişiyi haklı çıkarmıyor. doğal kılıyor. ama burada kişiye hakaret yok, sadece yontulmamışlık var. kız ise bildiğin hakaret ediyor. orantısızlık var. anlaşmamak başka şey, anlaşılmadığını iddia etmek başka.

Seyyarlıktan ötürü düzeltiyorum:

@lithu+1

Ayrıca

"""şimdi iki taraf da haksız

insanların laf atmaya hakkı yok laf atanların bin türlü Allah belasını versin ama böyle bir kıyafet giyip tepki görmemeyi beklemek de tam bir aptallık.(tepki iyi kötü şaşırma her türlü duyguyu içerir). Kimisinden iyi tepki görür kimisinden kötü."""

Kesinlikle katılıyorum.

(bkz: olaya bir de su acidan bakmaya ne dersiniz)
- "oha lan"i hanimefendinin goguslerine dedigini nereden cikariyoruz?
- eger "oha lan" cinsel bir tepki degil de ornegin "oha lan das yagacak basimiza" gibi baska bir sebeple verilmisse, hanim efendinin "sapik" ithami suc mudur?
- lezbiyen olsaydiniz, ogrencinin yaklasimi not yukseltmeye yonelik yorumlanabilir miydi? olmadiginizi hanimefendi nereden biliyor?
- erkek olsaydiniz yorumlanabilir miydi? erkek olsaydiniz nasil bir pozisyona dusecektiniz?

bu arada calisan arkadasa resmi ya da degil, bir uyari verilebilir saniyorum.

Bugün kıza yüklenenler kendi "normallerini" bir sorgulasınlar.

Bugün çok dekolte, sütyen ayıp ve tahrik edici, yarın mini şort, ertesi gün bilmemne... Bu nedenle işte bugün Türkiye'de hatta İstanbul'da yolda pantolon (evet evet pantolon) giyerken dönüp götüme bakan adamlar oluyor. Çünkü ona göre de benim giydiğim "o ne lan?!"

Safça vs. bulmadım, bir kere herkes haddini bilecek. Ben iş yerimde gidip, müdürümün odasındaki misafire "o ne lan?" diyemiyorsam, o eleman da çenesini kapalı tutmayı öğrenecek. İyi/kötü niyet peşinde değilim.


Ben bu durumda, ortalığı sakinleştirirdim. Arkadaşı dışarı alır, seninle sonra konuşacağız der ve ona bu yaptığının hoş olmadığını söylerdim. Kıza da, elemanla konuşacağımı ve art niyetli olmadığına emin olmasını söylerdim.

@basond, bneimle aynı pozisyonda olun istedim biraz da ondan. Bu noktaya kadar benimle aynı pozisyondasınız, başka bilgi olmadan, böylece, olay karşısında nasıl davranılır diye merak ediyorum. Sonrasını yazsam, benim ne yaptığımı, kişilerin sonraki tepkileriyle fikirler yön alabilir diye yazmak istemedim. İşkillenecek bir durum yok. Farklı bir şey yapmadım zaten, aşağı yukarı yazılanlar gibi işte.

çocuğa "haddini bil arkadaşlarınla kahvede oturmuyosun" der yollardım o çıkınca da kıza "sen de haddini bil hocanın karşısındasın" derdim. kıyafetiyle ilgili yorum yapmazdım. kağıdını göstermez kısaca kendini daha edepli hissettiği bi gün gelmesini söylerdim.

milletin her yerde götünü başını açıp gezdiği ve kimsenin birbirini umursamadığı birleşik devletlerde bile lise ve üniversitelerde bir dress code vardır. öyle "ben çok özgürlükçüyümmmmhhh" diye sütyenle bikiniyle hocanın karşısına çıkamazsın.

edit: dar kotla mini etekle sütyeni aynı kefeye koyan arkadaşlara çok gülüyorum. arkadaşlar durum türkiye'nin bağnaz insanlarıyla ilgili bi durum değil. dünyanın neresinde olursanız olun iç çamaşırıyla insan içine çıkarsanız garipsenirsiniz. kaldı ki bir eğitim kurumunda hocayla görüşmeye gidiyorsunuz, bir zahmet saygılı olun. bu çok özgürlükçü kadın arkadaşların bu özgürlükçülüğü boxer'la kendi iş yerlerinde görüşmeye gelen bir erkek gördüklerinde göstermelerini isterim. ama pardon, erkek yaparsa tacizci olur dimi.

Herhangi bir dress code belirlenmemiş bir ortamda, herkes istediği gibi gezebilir bu nedenle kadın öğrencide haksız bir yan göremiyorum. Kampusteki hallerimi düşündüm de, evet bikiniyle gezmedim ama gezebilirdim, kimse de dönüp bakmazdı (o zamanlar tabii, oldu biraz)

Amerika’yı örnek verirsek mesela, özgürlükler ülkesi muhabbeti tamamen kendi reklamlarıdır. TV programlarında filmlerinde görüldüğü gibi bir dünya yok, aksine hele ki Avrupa’ya kıyasla bakarsak oldukça muhafazakar olduklarını da eklemem gerekir. Bu nedenle Amerika'da "bile" nasıl gezildiğiyle çok ilgilenmemek gerekir.

Edit: Mesela, bir erkek iş başvurusuna gelirken donla gelse, eğer iş yerinde bir dress code yoksa, gayet de hakkı vardır. Kendimi taciz edilmiş gibi görmem, kimseye de gülmem. Kuralları yaratıp kendimizi içine hapsetmenin bir anlamı yok. Bir kadın ya da erkek açık giyindi diye kimseye bir zarar vermiyor.

Gençler, eve geldim, hemen uyuyacağım, uyumadan yazayım.

Hayatımın çoğu yurt dışında geçti, burada da çoğu kampüste geçiyor, hayattan biraz kopuğum, bazen tepkilerim çok idealist kalıyor ya da tam tersi, olan şeyler bana çok absürt geliyor, olmam gerekenden fazla realist olup sağduyuyu kaçırıyorum. Fakültede galiba en genç yardımcı doçent de benim, kendimin davranışlarını da sorguluyorum yani anlayacağınız. Genelde de elinin körü gibi bilgelik isteyen net tepkiler vermem gerekiyor. O yüzden buraya yazdığınız, tartıştığınız şeyler benim olayı kavramama bayağı yardımcı oluyor, herkese teşekkür.

Bugün yaşça yakın bir başka yardımcı doçente, erkek, "Sütyenli bir öğrenci gelse, not sorgulaması için, karşısında ne yaparsın dedim?" Bana çok net bir şey söyledi. Bizim de kıyafet kodumuz o kadar sıkı değil, erkek hocaların yazın fix giydiği t-shirt, shorts, sandalettir. Aramızda tuhaf tuhaf giyinen insanlar da var. Ama ben çocukların dikkati dağılmasın diye bir kere bile dekolte, mini, dar, ya da işte teşhirci bir şey giymedim. Dikkat ediyorum buna. Ben bunu yaparken neden o kızdan da böyle bir şey beklemediğimi, dikkatimin dağılıp bir şeyler anlatamayacağımın açık olması gerektiğini söyledi. Hatta eğer kendisine not için böyle gelseydi, erkek olduğu için, iyi not için etkilemeye çalıştığını bile düşünebileceğini söyledi. Yani benim öğrenciden işimi yapmamı engelleyecek koşulu ortadan kaldırmasını isteme hakkım var. Bu bir iş ilişkisi. Ben dikkat ediyorsam , o da edecek. Şimdi bu kızı uyarmam için bana net ve geçerli bir sebep gibi geldi. Etikten öte, ve cinsiyetten bağımsız, hangi cinisyetten olursa olsun ve olursam olayım, benim fonksiyonumu yerime getirmem için şart. Bir daha böyle bir şey olursa, gönül rahatlığıyla uyarabileceğim, nasıl ki o da beni uyarabilirse.

Benim ne yaptığıma gelirsek. Herkes Nihat'la kızı ayırdı gördüğüm kadarıyla. Sorunu ayırarak çözdünüz. Şimdi düşününce ben iktidarımı barışmak ve anlaşmak için kullanmışım. Birini yollayıp birinin kalması hiç aklıma gelmedi mesela, dağılınacaksa hepimiz dağılırız. Yani o anda aynı ortamda bulunamayacak iki kişi vardı ve ben onların aynı ortamda birbirlerinin varlıklarını tanıyıp, birbirleriyle konuşmasını istedim muhtemelen, en azından bir umuttu :D Önce kıza "Bir saniye" dedikten sonra, "O ne lan?" diyen Nihat'a "Ne ne lan, Nihat?" dedim. Çocuk benim ağzımdan hiç çıkmayacak olan "lan"ı duyunca bir kendine geldi, ne dediğini fark etti ama o kadar tuhaf ki, onun için çok acayip bir durumu acayip karşılamayan, ki sanki benim için acayip değildi, bal gibi garipsedim, iki insan var ve çocuk başka tanık da var mı diye alık alık odada etrafa baktıktan sonra başını öne eğip "Kusura bakmayın hocam," dedi. Ben susunca anladı, biraz kıza doğru dönerek ama bakmadan, yere bakarak, ona da kusura bakmayın dedi. Sonra ben "gel otur bakayım, neye kusura bakmayalım?" dedim. Kız böyle bir homurdandı ama galiba benim sakinliğimden ve çocuğun da çekingen tavırlarından konuşmadı, hiç beklemediği bir şey yaptım bence. Azarlayıp göndermeliydim. Nihat, "Alışık değiliz hocam, kusura bakmayın." dedi. Ben de "İç çamaşırıyla olmasına mı" dedim.

Hayır ne yapayım ya, birisinin bunu dile getirmesi gerekiyor, bazı şeylerin dile getirilmesi gerekiyor. Benim de anlamam için bazı şeyleri duymam gerekiyor mesela. Kız yine şokta ama hidettlendi "benim ne giydiğimi kim karışabilir, istediğimi giyerim," gibi bir şeyler dedi. Ben de "ben de Nihat gibi ilk defa görüyorum, böyle bir giyim tarzı var muhtemelen ve bilmiyoruz. Muhtemelen bizden daha iyi takip ediyorsun modayı." falan deyip Nihat'ın şaşkınlığının onun özgürlüğüyle, kimliğiyle, cinsiyetiyle bir ilgisinin olmadığını söyledim." Yeni ve beklenmedik bir şey giyiyor sonuçta. Giymiyor bir şey ya da. "Kim olmak istiyorsan o oluyorsun. Seninle ben de "lan" demiyoruz muhtemelen, ama onu da Nihat diyor. Nihat da farkında olmadan kimse o oluyor" dedim. Ama teker teker, tane tane söyledim. Ben bunları böyle diyorum ama bir taraftan da kız daha da hiddetlenirse ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yok bu arada. Yine de eşitliği koruyup ikisini de aynı anda çıkardım ofisten. Kıza problem yaratmasına çok fırsat tanımadım, alalacele. Bir de bilgi birikimime ve aklıma saygı duyuyordu, o iyi bir şey, galiba o yüzden de bir şey söylemedi. En son " Yalnız bu arada sen görüntünü sen de dilini biraz kısarak kendiniz olmaya devam ederseniz ben bayağı mutlu olucam." dedim. Nihat'a yarın sabah temizlik yapmasını kıza da başka bir randevu tarihi mail atacağımı söyleyip, hadi görüşmek üzere deyip toparladım :D Çıktılar. Nihat olayı patlatmadan kızı uyarabilseymişim iyiymiş, uyarılabilirmiş, bu da burda dursun. Uyarmak istiyor muyum, ondan emin değilim. Ama ona da eşit uyarma hakkını tanıyorsam uyarabilirim. Hakkım. Yine liberalizmin doruklarında bir gündü yani, ne yapalım artık.

@shadowcat, iyice merak ettim şu kızı.

hocam bence durumu hiç iyi kurtaramamışsınız. öğrenci ile öğretmenin ilişkisi özeldir. siz öğrencinizle bir aradayken dışarıdan gelen bir olaya karşı öğrencinizi pozitif ayrımcılıkla korumalısınız. sanki orada çalışan biri de sizin öğrencinizmiş gibi davranmışsınız. kıza "o ne lan" diyen kişi, sizin eğitmekten sorumlu olduğunuz bir insan değil. sizin o çalışanla hiçbir ilişkiniz yok. ama öğrencinizle olan ilişkiniz akademik ve öğrenciniz sizi koruyucu olarak görüyor. siz eşitlikten yana davranmışsınız ama çocuğun yaptığı açıklamalar da kafa yapısının saçmalığını gösteriyor. kızı tabi ki uyarabilirsiniz ama şu durumda olayı tatlıya bağlamak doğru değil. o kız kendine laf atan biriyle bu şekilde yüz yüze iletişime girmemeli.

@dissendium, Nihat'la niye hiç ilişkim olmasın ya, temizliğimi yapıyor diye ilişkim olmamalı mı, konuşuyoruz, laflıyoruz, hayat hikayesini biliyorum. Hiçbir saygızıslığı olmadı. Kötü niyetle söylemediğini, ve kıza laf atmadığını düşünüyorum. Öyle bir şey olacak olsa tepkim asla böyle olmazdı. Kim korunması gerekiyorsa korurdum elbette. Bence Nihat çok net anlaması gereken dersi aldı. Yüzüme bakamadı sonra bölümden ben çıkarken karşılaştığımızda.

Kız da bence hiç karşılaşmadığı bir tavırla karşılaştı. Laf atması değil de, bir temizlik işçisinin fikrinin alınması bile eminim bir tuhaf gelmiştir.

Ya da beceremedim. Ne yapalım artık.

bence böyle durumlar kişisel fikrin savunulacağı/dile getirileceği veya ona göre tavır alınacak konular değil. her şeyden önce sen birebir muhatap değilsin ve konumun gereği taraf da olmaman gerekirdi... herkesin selameti için "liboşluk" yapıp, suya sabuna dokunmadan durumu idare etmek yapılabilecek en doğru şeydi. onlar meseleyi tırmandırmak isterse kendi aralarında hallederlerdi, senin başının böyle bir şeyden yanma ihtimali sıfıra inerdi.
bu bakımdan ben tepkini gayet soğukkanlı ve olması gerektiği gibi buldum...

saygı önemli. her istediğimi giyerim ne demek. bizim nesil gerçekten çok şımarık. bir hoca nın karşısına öyle çıkılmaz. bunu kendisinin bilmesi gerekli. küçükken öğretmenlerimizin saygımızdan elini öperdik belirli günlerde. büyüdük, yaşıtımız olan öğretmenlerimize bile siz dedik. beraber içmeye gittiğimiz, tatile gittiğimiz öğretmenimizle dahil sınırı koruduk. saygı da kusur etmedik. ben sizin yerinizde olsam uyarırdım kızı uyarır üstünü değiş gel der, oğlanı da terbiyesiz azarlardım, korkuturdum.

bence neredeyse like a boss denecek şekilde ele almışsınız. bence çıkış noktalarınız çok sağlam. bir akademisyen zaten bu şekilde örnek de olmalı. tabii ki ikisiyle de ilişkiniz olacak. öğrenciyi ne olursa olsun korumak gibi bir göreviniz yok.

kızın anlamadığı şey onun giyimine birkarışanın zaten olmadığı, sadece duruma şaşıldığı ve refleksten ibaret bir tepki olduğu.

ayrıca aynen öyle, sizin bile dikkatinizi çeken bir giyim tarzı. marx hakkında konuşurken bir de kafa toparlamak zorunda kalmışsınız. her yerde aşağı yukarı bir giyim kuşam kuralı vardır aslında ve bu tip şeylere ek olarak kim yoksul kim fakir, kim müslüman kim hristiyan vs bunların ayrımı oluşamasın diye eskiden bu kurallar daha sıkıydı. insanlar kuralları ihtiyaç duydukları için yarattıkları sürece kurallar işlevsel olur. o açıdan ben icha'ya katılmıyorum mesela. her ortam birincil görevini optimum şekilde ifa etmek üzere kural düzenliyor. kuralın kabulu de geçersizleşmesi de bireysel kafa esmelerinden muaf bir kitlesel uzlaşı üzerinden olur. hayır ne yapayım, demişsiniz ya. orada da haklısınız. yani giymesi sorun değil, söylemesi neden sorun? kediye kedi demişsiniz yani. benim düşündüğümden daha güzel toplamışsınız, aklıma böyle bir şey yapılabileceği hiç gelmemişti açıkçası. gerçi ben kızın bunu anladığından yine şüpheliyim ama umalım ki anlayabilmiş olsun. neyse yani, tebrik etmek istedim ben. çok daha yapıcı birşey bu. yani çocuk durumun tersliğini anlamış gibi geldi ve kız da anlayacaksa ancak böyle anlar herhalde. (ben bu şımarığa hak ettiği salak muamelesini yapardım ve minimum ilgi gösterirdim dedim ya, onun üzerini çizelim, insani olarak da akademik ortamda olmak açısından da doğrusu sizin yaptığınız)

shadowcat'in tepkisini dogru buldum ben.

guzel oldu bu duyuru. herkeste nasil farkli kafalar var yahu.

ama en rahatsiz edici olan, ozgurlugu savunurkenki ikiyuzluluk ve siglik. kadin arkadasimiz istedigini giyer, isterse ciplak gelir, kimse donup bakmamali, bu onun hakki bir kere. onu asla rahatsiz edemezsiniz.

ama nihat sasiramaz, sasirmasini ifade edemez.

ozgurlugu tanimlarken bile kendi begenilerine gore tanimliyorlar. o ozgurluk, bu degil. niye? nerde nihatin tepkilerini dile getirme hakki? kufur mu ediyor? yoo. sadece sizin alisik olmadiginiz bir sekilde dusuncesini ifade ediyor. buna neden ifade ozgurlugu diyemiyorsunuz? bu da ozgurluk degil mi? onlara gore degil cunku nihat temizlikci. bunu asla Kabul etmezler ama ozgurlugun sinirlarini cizerkenki ikiyuzlululuk, tepkilerdeki burnu havadalik, kendini bir bok sanmalik akiyor her taraftan. ogrenciyle calisani bir tutmayi beceremezken ozgurlukten bahsetmek salakca oluyor afedersiniz.

O kıyafete nasıl bi tepki bekliyordun, diye kıza sorardım. Bikiniyle dolaşsın oldu olacak.

Mesajlarn hepsini okuyamadım.

Öncelikle herkes istediğini giyer, kimse bakmamalı diye bir şey yok. Eğer dekolte giyerseniz insanlar da bakar. Ancak bu yüzden rahatsız edilmemeli.

Burada erkeği tanımadan veya olayı görmeden cevap vermek çok zor. Acaba ibneliğine mi öyle bağırdı yoksa her gün görmediği, abartı bulduğu bir kıyafet olduğu için boş mu bulundu kestirmek güç.

Anlaşılan siz adamın böyle bir terbiyesizlik yapacağına ihtimal vermiyorsunuz. Şaka yollu kovmak en güzeli olurdu. Kıza da yok kızım öyle bir durum deyip, sakinleştirmek lazımdı. Ancak böyle bir durumda siz de şaşırabilirsiniz gayet normal.


.

yeni okudum shadowcat'in yazdığını. bence gayet yerinde olmuş, sonradan düşününce bile tam da bu şekilde kotarılamayacak bir şekilde halletmişsiniz, tebrikler.

bir sürü vardır ama su an aklıma cem karaca- nöbetçinin türküsü geldi. hoş buna rock diyebileceğimiz konusunda şüpheliyim.
90lardan da sebnem ferah' ın ' kadın' albümünü severim.

Kramp- Lan N'oldu
Mavi sakal- iki yol.

Edit: Resmen Mavi Sakal gecesi yaptim kendime. Bu nasıl bu kadar başarılı bir grup, bunlar nasıl bu kadar başarılı işler ya, bütün parcalari da ezberimde. Hey gidi.

Iki yol - mavi sakal
Ozlem tekin - yol

mavi sakal - bilir olsam
athena - macera
pentagram - sonsuz, dark is the sunlight, give me something to kill the pain - Hatta direkt anatolia albümünün tamamı süpersonik şarkılarla dolu
kurban - yalan
ogün sanlısoy - kaybettik severken

ilk anda bunlar geldi aklıma ama kurcalasam çıkar daha bir sürü

edit: bilir olsam 90lar değil ya yeni. pardon

Ogun sanlisoy - bilmece

unlu - tum sarkilari (sarkilarin adini hatirlayamadi)

dr Skull Elim Cebimde
www.youtube.com

tüzmen - son rüya www.youtube.com
mavi sakal - günler www.youtube.com
kargo - kalamış parkı www.youtube.com
ünlü - bir sana bin bir bana www.youtube.com
athena - yanımda değil kanımda www.youtube.com
mor ve beriki - yalnız şarkı www.youtube.com

ya bir de garip gelecek ama, öküz gibi taş bir şarkısı olması dolayısıyla;
burak kut - yaşandı bitti www.youtube.com

Dün ben de bunu düşünüyordum aylaklıktan. Kargo-Renklerin içinden şeklinde kendi kendime karar vermiştim.

Yavuz Çetin - Benimle Uçmak Ister Misin?

tabii.

Ben sürekli taşıyorum; hiç sorunla karşılaşmadım.

Neden taşınamayacağını düşündün ben onu merak ettim.
Taşınıyor.

@shadow

ya nebliyim su niye taşınmıyor abi :D içine sudan daha rahat patlayıcı konabilir diye yasak olabilir dedim belki :))

ankara'dan istanbul'a dönerken; x-ray'de beni ayırdılar, "bavulunuzu açın" dediler. yüzümü ekşitince "çantanızda dörtgen bir alet var mı?" dediler, "powerbank var" dedim, "ne?.." dedi, "pil var, pil..." dedim, "ha tamam, geçin" dediler.

(bkz: bu da böyle bir anımdır)

Benim el bagajimda power bank vardi cikarttirdilar ama ben Cin den koreye ucarken oldu bu :)

Koca laptop ve pili taşınıyor :)

powerbank ten birşey olmaz

Sabah havalimanindan gidip yeniden bastirirsin biletini. Erken git biraz. Merak etme birsey olmaz. Isim soyisim hersey kayitli. Kimligini goster, bastirirlar yeniden sorun yok.

Bilet internet üzerinden alınmadı, tur şirketinden alındı. Tekrar bastırabilir miyiz?Nasıl yapacağız bu işi? Şu an bayağı panik halindeyiz kusura bakmayın, tam olarak emin olmaya çalışıyorum.

Tur sirketi uzerinden alinsa dahi onlar da kendi sistemleri uzerinden ilgili havayolu firmasinin sistemine isliyorlar. Elbette tekrar bastirabilirsin. Iyice emin olmak istiyorsan havayolu sirketini ara. Ayni seyi soyleyeceklerdir.

3 kez interrail yaptım. kendimi kaybetmeyi göze aldım ama interrail biletimin başına bir şey gelmemesine özen gösterdim. çünkü (birini almanyadan birini tcdd den birini de tur şirketinden almıştım) üçünde de biletinizi kaybetmeyiniz, elektronik sistem yok denmişti bana. siz kesin bilgi için facebooktaki interrail türkiye grubuna sorun. umarım bir şekilde bulur veya bastırırsınız

Maalesef ki çıktı vs olmuyor, kaybettiysen kötü.

yapmayın ya! biletin seri numarası vs. gibi bir şeyden de mi hallolmaz acaba?

kareem said uçak biletiyle karıştırıyor. Interrail bileti öyle bir şey değil, tur şirketine acil ulaşın ulaşabilirseniz, tekrar basabilseler bile oraya gidip elden almanız gerekecek çok büyük ihtimalle, diğer türlü zaten iptal. Uçağa binip gidilen ülkede tekrar bilet alabilirsiniz belki ya da uçağa binmeyip iptal edeceksiniz (en kötü olasılıklar)

www.interrail.eu

If you lose your Interrail pass or if it gets stolen, you cannot get a new copy. This means you need to buy replacement train tickets to continue your travel. If you buy Pass Loss & Theft Cover at the time of ordering your pass with Interrail.eu, these extra travel costs are covered up to the remaining value of your pass.

Sakince, panik yapmadan bir kere daha koyabileceğin ve koymaya ihtimal vermediğin her yeri ara. Diğer belgelerini teker teker elden geçir. Yapışabileceği, karışabileceği kağıtları ekstra ihtimamla tara. Sen bitirdikten sonra başka biri arasın.

ciddi kuşak farkı olacak ama keyifli olur bence:) onlar için yeni olan çok heyecan duydukları bir çok şeyi sen olgun abi tadında karşılayacaksın. bir nevi tiyatro seyreder gibi.

amca olmasa da abi irisi olduğun kesin, öyle bakan olacaktır:) ama karizmatik bulan, akıl danışan da olur.

takıl işte.

ne okuycan?

bizim okulda afla sonradan gelenlere teyze falan diyoduk :/

dışlamak değil de sürekli beraber takılamayacağınız kesin :)

çoluk çocuğun içinde inci gibi parlayacaksın. ben o yaşta olsam seninle takılırdım.

cabiday okul bölüm neydi?

Öğrencilerden daha çok hocalarla ilişkini düşünmen daha doğru sanki. Herkes derse gelip zeka durumuna ve potansiyeline göre alacağını alıp gidiyor en nihayetinde.
28-29 yaşında hocaların olacak :)

Hocalarla daha iyi bir iletişimin olacak ama üzerinde daha fazla bir baskı olacak. 18 yaşında bir çocuk aptalca bir soru sorduğunda anlayışla karşılaşıyorum ama 30 yaşında, hatta 39 yaşında bir öğrencim vardı, birisi saçmasapan bir soru sorduğunda biraz tuhaf oluyorum. Sizden beklentimiz daha fazla :) Bazen anlatılanı daha iyi ve öabuk kavrayacaksın ve soruların da ya da tartışma katılmaların da ona göre olacak. Çocukların öğrenmelerinin önünü kesecek kadar söz alıp da zaman çalma, çıkışta hocayla konuş :)

Sana onlardan biriymiş gibi davranan bir kaç kişi ya da bir grup olacak, yaş farkını hissettirmeyen, onlarla arkadaş olacaksın. Onlar da dersi tekrar alan kişiler olacak. Kolay gelsin.

Kuşak farkı falan olmayacak. Sosyal medya sayesinde şu anda sadece tek bir kuşak var. Kimseye artistlik yapma. Yaşın büyük diye kimse sana saygı duymak zorunda değil. Sınıfında olan herkesle eşit seviyedesin. Ne geride kal, ne de önde ol. Senden daha genç olanların enerjisinden faydalanmaya bak. Zaten makine, inşaat gibi bölümlerde yaşça büyük insanlar hep olur. Hayırlı olsun.

Polislikten emekli olup hukuk okuyup avukat olan birini tanıyorum. Abi zor olmadı mı ya deyince yok lan süperdi demişti. Tabii bu adam tabiat olarak rahattı biraz sen de asgari düzeyde rahatlık sergilersen keyifli olabilir senin için. Tabii bir de ekonomik durumlar önemli bu noktada en nihayetinde kendi kendini okutacaksın.

@shadowcat
orada öğrenci olarak bulunan her bir kişinin (yaşı büyük de olsa) eşit (saçma da olsa) soru sorma hakkı olduğunu düşünüyorum. kaldı ki yaş büyüdükçe öğrenmek güçleşir.
yani yaşı büyük olanların daha çok soru sorma hakkı var bence.
saygılar.hörmetler.

@supermatik, soru sorma hakkı tabii ki var canım, herkes eşit. Ama en azından, Humanities, sosyal bilimler ve de siyaset bilimler alanlarında hayatla biraz daha içli dışlı olmuş, daha fazla şey öğrenmeye, hem pratik hem teorik, fırsatı olmuş insanların biraz daha bağlam dışına çıkmadan, daha iyi soru sorması gerektiğini düşünüyorum.

hiç öyle bir arkadaşım olmadı. keşke olsaydı. ( erkeğim )

hayat presentation üzerine kurulu.
kendini süsleyip püsleyip paketleyecek.
egosu yükselecek vs vs

bende de var, kızın profilleri barbara palvin, gerçekte ailton.

@rentts ama iste gercekleri kendisi de biliyor e goren insanlar da biliyor ? Hani orda oyle begenen adam gorusunce kor mu ? Anlayacak oyle olmadigini ve amacina ulasamayacak

İşte onlar genelde iş görüşmeye gelince yan çiziyor zaten.

valla baya var :D

siz en pis, en salaş hallerinizi mi paylaşıyorsunuz sosyal medyada. ya da oof ya bu fotoğrafta çok yakışıklı çıkmışım daha gerçekçi olmalı daha boktan bir poz olmalı ki millet gerçek beni görsün mü diyorsunuz.

eminim sen de herkes gibi, onlar gibi kendini paralıyorsundur iyi görünmek için. çünkü görüntünün getirisi her zaman yüksek oluyor. e bu kızcaazlarda ellerinde olan tüm imkanları seferber ediyorlar görüntüyü iyi verebilmek için. sonuçta başarıyorlarmış da tepkilerinizden anladığım kadarıyla. barbara palvin gibi görünmeyi bile başarabilmiş baksanıza. kimbilir belki barbarının ev hali de ailton gibidir.

Filtre ben de çok kullanıyorum. Olduğumdan çok değişik duruyor muyum. Sanırım hayır. Leş fotoğraflarımı da yüklüyorum çünkü

Salak olup kanmayın sizde arkadaş.

Hem erkeklerden de var böyle mükemmel paket, afralı tafralı fotoğraflar paylaşıp gerçekte sadece balon olan.

lisedeyken böyle bir arkadaşım vardı. sivilce tedavisi görüyordu. yüzünün her yeri kabarık sivilce izleri ve yaralarıyla doluydu. ama facebook'a yüklediği fotoğraflarda cildi pürüzsüz bir şekilde parlıyordu. internetten görüşüp, sevgili olduğu çocuklarla gerçek hayatta buluşmazdı. en sonunda çocuklar tarafından terk edilirdi. şimdi bakıyorum hala aynı pürüzsüz cilt sahtekarlığında erkek kovalıyor. bunun dışında hiç öyle birini tanımadım.

@for day to break burada bahsedilen paspal halleri paylasmak degil olmayan seyleri var gibi gostermek, meselea poposu yok ama bi sekilde var gibi cikartiyor photoshopla vs dudagi yok ama ruju kalin ciziyor dudagi var gibi yapiyor. Hic paralamiyorum kendimi onlar gibi gostermek icin cunku ne oldugumu gayet iyi biliyorum. Olmadigim seylere de ozenmiyorum.

esinsin, süslenmek adettendir. bunlar süslenmenin dozajını arttırıyorlar hepsi bu. az makyaj bile kişiyi bambaşka biri yapıyor, giyilen bir kıyafet fiziği olduğundan farklı gösterebiliyor. o zaman onlarda sahtekar oluyor. o zaman çıkacağınız kişiyi iyi bir soyup büyüteçle inceleyin kandırılmamak için, böyle bir şey olabilir mi?

Gerçek hayatta görmesem "vay anasını" diyeceklerim var. Sadece instagram filtresi yok, yüz inceltme, rötuş, göz büyütme vs dünya kadar uğraşıp koyan kişi sayısı çok fazla.

fotoğrafını bir kaç yüz kişi beğendikten, altına dünya kadar yorum gelip egon şiştikten sonra gerçeklerin önemi pek kalmıyor.

çevremde yok ama aşırı makyaj yapan ya da makyajsız çıkmayan ya da estetik yaptıran kızlar için de aynı şeyi düşünüyorum ben. @for day to break'e katılıyorum bu bağlamda.

bi farkı yok. bırakınız eğlensinler.

@kimlanbu yaa ne tuhaf bir psikoloji olmadigin birini begeniyorlar ve egon sisiyor aslinda o sen degilsin ki egonun sismesi de cok yersiz. Evet goz buyutme kas kaldirma hersey var yaa saka gibi

@piremses estetikle o seye sahip oluyorsun ama artik bi sekilde guzel olmus oluyorsun. Photoshopla yapilan popo sana ait degil. Makyaj da var olani biraz daha one cikartiyor iste.

Arkadaşım yok. Ben dün kantinde oturup tostumu yerken yan masada iki öğrenci kızın tablet üzerinden foroğrafalar göstererek konuşmlarına maruz kaldım. Bir yaz düğününde fotoğraf çekmişler. Aynı duruş ve bakışla yüzlerce fotoğraf. Kolunu ve basenini fotoshop'la inceltmeden ve teninin rengini açmadan neden facebook'a yükledin diye kavga ediyorlardı. Bir an beynimde bir boşluk oldu. Sanırım bu gerçeğin ve kendiliğin inkarı ve sorunlarla hakiki yoldan yüzleşmemeyle ilgili bir problem. Bir de insanların sanal ortamlarda kurduğu ilişkilerin gerçek ilişkilerin yerini alması, yüzeydeki görüntüyle oynayarak ilişkileri devam ettirme. Duyurunun da bana kattığı mottoyla "Gençler spor yapın, spor" diyerek ayrıldım yanlarından. Kolunun tombulluğunu fotoshop yapmak :(

Ama benim asıl şok geçirdiğim Çin'li bir arkadaşımın telefonuna entegre gelen foto çekim filtresiydi. Gözlerimizi japon animelerdeki gözler gibi büyütüyordu. Fotoğrafı çekiyor, normal fotoğraf gibi ve hayatına devam ediyor: Gölzer üç katı büyük. Bu alanlar beynimde görünüş-hakikat etrafında kişinin kendini nasıl konumlandırdığı bilgisinde boşluk olarak duruyor.

Oyle arkadasim yok. Instagramda gorundugunden daha guzel olan arkadasim var ama:)

o fotoğrafa bakıp sonra kendisini de öyle algılıyor. ayna yerine o geçiyor.

@dafaisss bu cok ciddi bi problem yalniz ya

yok artık. "makyaj olanı öne çıkarıyor" demek, makyajı hiç bilmemektir.

hele estetikle yapılanın da gene sana ait olduğunu iddia etmek ise ciddi bir rahatsızlık.

eylemler üzerinden değil, amaçlar ve temeller üzerinden gitmek lazım. sorduğun soru saçmalaşıyor o zaman. hayır ben ille de instagram daki ikiyüzlülüğü merak ediyorum diyorsan, o da senin ikiyüzlülüğün.

aklıma direkt southpark'ın the hobbit bölümü geldi. o bölümde okuldaki herkes birbirini tanımasına, bilmesine rağmen okuldaki kızların çekicilik seviyesi gerçek hayattaki haline göre değil, fotoğraflardaki photoshoplu hallerine göre belirleniyordu.
www.youtube.com

gerçekte de insanları kendileri değil fotoğrafları sanan var. bariz şişman olan birinin fotoğraflarını gösterip zayıf olduğunu savunan, birini gerçekte hayatta görüp beğenmeyen ama fotoğrafını görüp fikir değiştiren insanları kendi gözümle gördüm. bazı insanlar olmadıkları gibi fotoğrafları koyuyorlar, çünkü hem kendileri hem de başkaları kendilerinden çok kendilerini nasıl lanse ettiklerine önem veriyor. @for day to break'in dediği gibi ünlüler de bunu yapıyor. böyle yapmaları da gerek çünkü onların kendini nasıl lanse ettiği, kendisinden önemli bence.

fotosop, estetik, makyaj.

yani resmen yalan uzerine insa edilmis insanlar var, cok cok tuhaf ama gercek. yani karsi cinsi aldatmak icin yapilabilecek ne varsa yapilmis, helal olsun bu tip insanlara.

kandırılmak istemiyorsanız kapitalizmin bir kaç estetikli ünlüyü piyasaya sürüp size dayattığı nanelere fazla önem vermeyeceksiniz.

yalniz hava gercekten sicak, yatak odanizda klima yoksa bence uzerine gitmeyin.

Su ara biz gece sicaktan ve nemden uyuyamiyoruz mesela. Is stresi vs bunlar onemli faktorler biraz zamqn tani

Jinekolojik/ Ürolojik bir problem da olabilir.

Herkes her ihtimali yazmış ben de başka bir ihtimali yazayım. İlişkinize dair artık heyacan hissetmiyordur. Veya aklında başka birisi vardır. Sıkılıyordur yanında onun için kendini keyifsiz hissedip bahaneler öne sürüyordur. Hava sıcak, hava soguk iş yoğun penguenler çok yalnız gibi bahaneler

sana soylemiyor ama kafasinda bitirmis işi. yakin zamanda we need to talk bulusmasi öngörüyorum.

buraya kafasında işi bitirmiş başkasını düşünüyodur yazan insanlar siz gerçek misiniz, gerçekseniz nasıl ilişkiler yaşıyosunuz merak ediyorum. havanın çok sıcak olması, 3 haftadır bu ülkede tüm bu olan biteni yaşamak zorunda kalması ve bunun travması, iş stresi gelecek kaygısı vs.. hepsi yeterli sebepler bence. ayrıca depresyonumsu bi dönem geçiriyo olabilir vücut ağrısı falan önemli bi belirti.

morali bozuktur, stresi vardır, seninle alakası olmayabilir. sakın üstüne alınıp, gereksiz gerilim çıkarma. normalde olduğundan daha tatlı, daha anlayışlı ol. bence seninle alakalı değil. düzelir. çok normal şeyler. heyecanımız iniş çıkışlıdır. normaldir.

ek olarak: iş stresi gerçekten çok etkiliyor. yardımcı olmaya çalış. elinden gelmeyeceğini söylerse ona inan üsteleme.

Ben de bir süredir böyleyim; seninkinden daha fazla hatta. Hicbir şey yapasım gelmiyor, eve gelip sadece uyuyayım istiyorum. Görünürde bir derdim ya da aklımda başkası yok maalesef, üsttekileri haksız çıkardığım için üzgünüm.

Sinir, stres, yorgunluk, sıcaklar, o kadar çok şey olabilir ki sana gelene kadar.

hava çok sıcak evet ama seks yapamayacak kadar değil

Sana kötü örnek olmak istemem ama eski erkek arkadaşım tam aynı şekilde davranıyordu,aynı bahaneleri ileri sürüyordu,ben de sıcaklar işinin stresi vs diyordum, konuşmamız gerek buluşması ile ayrıldı benden. Umarım sende sadece sıcaklar ve iş stresidir.

Bu sıcakta uyurken sarılalım falan diyecek hatunu tekmeyle yataktan atardım.

heheh bi an mesajı benim sevgilim yazdı sandım :)
çocuklar hava gerçekten sıcak ve benim de pek sevişesim yok. iş değişikliği, ev taşınması falan çok şey birikti. sıcak olduğunu söyemiş miydim?
sonuç olarak biraz zamana bırakın, bir şey yoktur öyle ayrılıcaz falan gibi düşünceleri de atın kafanızdan. çok sevdiğim sevgilim de şu an burayı okuyorsa bi süredir sevişmememizin sebebi gerçekten sıcaklar vs. bunu bilsin isterim.
nem var nem.

bu ne ya, herkes sicak diye sevisilmez filan demis :) kisin soguk diye sevisme, yazin sicak diye sevisme, is stresi de sevisme, yorgunluk de sevisme, suram agriyor de sevisme, geriye bi yilda 1-2 gun kalir herhalde :)))

sicaksa ve kliman vb. yoksa dus alir sevisirsin, sonra bi daha dus alir, pamuk patates gibi uyursun :) ne stres kalir, ne de agri filan :)

senden ayrılacak.

Bir değişiklik yok. Ama geçen pazar öğlen vakti salon çok sıcak olduğu için yarıda bırakıp çıkmak zorunda kaldım. Salonu yeterince soğutmazlarsa sıkıntı oluyor sadece.

Bizim salonun yeterince soğutulamıyor olması dert. Onun dışında kışın spor yazdan daha zor geliyor bana.

salonun havalandırması yetersiz bayağı bunaltıcı hava var ve bu bana acayip motivasyon sağlıyor. alnımdan aşağı ter damlaları düştükçe mutlu oluyorum keşke hep böyle olsa:)

sıcakda değil ayrıca sıcakta olacak.

Sabahın köründe koşarken bile geri dönüşte yerde emekleyip timsah dansi yapasim geliyor. Eriyorum. Cok sicak yahu. Bir de sıcaktan bir sey yiyemiyorum. Yine kilo verdim, yazdan nefret ediyorum. Nerde kisin kosarken ruzgardan kizaran yanaklar, icine cektigin buz gibi hava, agzindan dagilan buhar :(

klima sağolsun yoksa çekilcek dert değil

her türlü yaparım acımam. acı yoksa zafer de yok.

aynen motivasyonda dusukluk , kilo verme bendede oldu . yalnız degilmişim en azından

yepisyeni salonda havalandırma yetersiz kaldı sıcaklar ilk çöktüğünde. aksatmadan gittim yine ama insanın gözleri kararıyor sıcaktan. performnas düşmedi ama çalışmak çok zorlaştı. bi hafta önce ek havalandırma sistemi yaptılar. buzdağı gibi içerisi şimdi. performans arttı direkt.
ek olarak iş çıkışı çok uykulu falan oluyorum. eve gelip soğuk duşa girince ayılıyor insan. sonra sporda yardırması gayet kolay. bide 2 saat önce yemek lazım. aç çalışılmıyor bu havalarda. enerji lazım.

Akşam serinini beklemektense sabah hava ısınmadan yapmak daha iyi olabilir. Ben en geç 7 gibi çıkıp koşuyorum, yine de hava ufaktan ısınmaya başlamış oluyor ama ormanda koştuğumdan çok etkilemiyor.

Malesef ben resimdekini anlayamadım hani camda mı duruyor ?

tam anlayamadım fotoğraftan ama kelebeğe benzeyen (ama kelebek olmayan) bir şeyse bir kaç gündür bizde de var ve ben de bilmiyorum ne olduklarını :(

Daha fazla yaklasamadim. Perdenin uzerinde uc tane bir sey. Larva, kabuk gibi, perdeye tutunmuslar gibi. Canlı olabilir mi ici acaba? :( Böcek gibi de degil ya, baska bir hayvan gibi bunlar.

onların iclerinden kelebek cıkacak ya da mutant başka yaraktıklar.

Perde siyah olan mı? Burdan bakınca kabak cekirdeği ne biliyim badem gibi bir boyutu var bir kelebek larvası o kadar buyuk olmuyor diye denk geldim ben daha önce. Eger hareket eden birsey değilse görebileceğin bi kap ile onlara zarar vermeden alıp balkondan atabilirsin

Perde siyah olan. Ay bir tane daha fotograf cektim, ekliyorum yukariya. Kelebek mi, emin miyiz? Kelebekse sorun yok. Ama baska yartiklarsa :( buyuk bunlar bayagi, kucuk parmak kadar.

Kusucam galiba.
Bir kapla mi alayim? Of.

pupa onlar. içinde dönüşüme hazırlanan tırtıllar vardır. nocturnal (gece aktif) bi güvenin pupasıdır ondan siyah perdeyi tercih etmiştir. merak ediyorsanız bekleyin dönüşsünler (ortalama 7-10 gün), bu aşamadan sonra içinden çıkacak güve (gece kelebeği) perdenize yada size zarar veremez. yine de hoş değil tabi, fıytfıyt +1, yukarıdan aşağı kazıyıp bi kabın içine düşürme şeklinde alabilirsiniz b'şeycik olmaz.

Olmaz mı bir seycik? Bir tane tencere aldım elime, hemen uzerine kapatiyim bunlarin, kapagini da fiyt diye kapatayim diye. Bekliyorum simdi bakarak. Canlanmazlar di mi? Bu nasil büyük bir kelebekmis, bu tombulluk ne, uc tane bir de!

Zarar da vermem herhalde ya, hadi shadow yapabilrisin!

olmaz olmaz. dönüşmeye çalışıyo onlar, başparmak ağızda mışıl mışıl uyuyan bebekler gibi düşünün. zaten pupanın içinde kalacaklar siz fiti fiti kazıyıp atın camdan gerisini kuşlar halleder.

Aglayacagim, semsert tutunmuslar, cikacak gibi degiller, yapamadim :( Baska odada uyayacagim. Buyusunler ozaman. Kazimak istemedim. Ne bileyim :(

Kulak cubugu ile hafifçe tencere olmayan birseye düşürebilirsiniz. :)

Sonuç: Orada karanlıkta büyüyen 3 şey olduğu hissiyle uyuyamama ve sabah erkek arkadaşa atılan mesajla gelen arı olabilir uyarısı ve sunulan çözüm: Çiçekleri suladığımız sprey şişenin içine bulaşık deterjanı koyma, çalkalama ve perdenin arkasından yapışık oldukları alanı spreyleme. Bir dakika içinde düştüler, içlerinden yine zar gibi bir şeyler çıktı, kat kat, yuvayı çoktan boşaltmışlar kimseler artık. Umarım iyi kişilerdir. Evin bir yerlerinde olabilirler. Tencereyle terminator olma arzuma sabah çok güldüm, gece benimle bu uğurda omuz omuza olanlara teşkkür :D

Bir yerde varsa başka yerde de olabilir, sizi korkutmak gibi olmasın.
Güçlü bir elektrik süpürgesi ucu ile de çekebilirsiniz.
Evinizi huzurlu görmüş annesi babası, oraya koza bırakmışlar.
Bu arada, eşek arılarınınki bal peteği şeklinde oluyor ama siyaha yakın. gözenekli gözenekli kutuları evinize sürpriz bırakabiliyorlar.
Az ellenen yerleri tespit ediyorlar, biz beykozda tepelik bir yerdeyiz ve avize ile tavanın birleştiği gizli yerler, tabloların arkaları, gardropta az kullanılan askılar, kitaplar (ah nasıl seviyorlar), kapı kasalarında az biraz açıklık varsa içleri, nereyi bulsalar yerleşiyorlar, kendimizde görmesek komşuda çıkıyor; biraz kuytu köşede kalan şeyler varsa, çok ellemeden yavaş bakın, arkasından böyle sürpriz yumurta çıkabilir.

Gardrop mu, allahım! İçinde yani? Söylediğiniz her yere bakacağım. Erkek arkadaşım da yumurtalar vardır demişti.

Bu perde ışık geçirmeyen, karartıcı perdelerden. Oda da uyumak için çok kullanmadığımız bir odaydı, perde çok çekilmiyordu, perdenin ışıksız derinliklerini seçmişler demek ki. Böcekten falan da korkan bir tip değilim ancak bunlar bayağı profesyonelce inşa edilmiş kozalar gibiydi, bir de büyüklerdi yani, sımsıkı tutunmuşlar, çok çok tuhaftı. Kıtır kıtır bir iki ay uğraşımışlardır yapmak için, haberimiz yok, of. Kitaplara falan da bakayım. Kütühane büyük ve uzun süredir dokunulmamış dev kaynak kitaplar var :(

Uyarı için çok teşekkür ediyorum @cedilla.

Ben mesela memeli hayvandan (ve ifrazatlarından) o kadar tiksinmiyorum, bizde de köpek var, yeri geliyor istifra ediyor, yeri geliyor çiş-kaka kaçırıyor, ama sonuçta bizde de olan şeyler, bilmediğimiz bir sıvı değil. Ama kuştu, böcekti, kanatlıydı pek iğrenç geliyor, tükürüğü mükürüğü dönüşüyor, yapış yapışken kimininki böyle katıya dönüyor, kimininki iplik oluyor örümcek ağı çıkıyor, ay, söylerken/yazarken bile kaşınır insan, aman diyeyim, kolay gelsin :)

@cedilla, gece ben de az daha kusuyordum. Çok fena.

@kakao, bu perdeler yıkanmıyor kuru temizlemeye veriliyor. Vermedik bir iki aydır :(
Evde temizlik yapıyoruz. Zaten çok kullanılmayan yerlere gelip yerleşiyorlarmış. +18 mi koysam acaba ya :D

Bunlar da doğanın bir parçası olan canlılar, çok da şeyapmamak lazım:)

Tabii örümcek olmadığı sürece sorun yok, fobim var:D Ama bunlar örümcek değil merak etmeyin. Örümcek kozasının içinden birsürü küçük örümcek çıkıyor ya çok fena, başıma geldi:(

Çok kullanılmayan bir oda ise buraya yerleşmişlerdir, bu odada dip köşe bir temizlik yapın derim.

Olur niye olmasın. Fular falan takmasından iyidir.

Enistemiz kiro mu?

Değil. Hiç değil. 100 tane dövmesi olan, dev gibi, gizli İron Maiden fan'ı adam. Neden böyle yapıyor :(

Ya bence kötü değil niye bu kadar büyüttübüz. O resimdeki adama yakışmış.


Siz gelinlik seçmişsiniz o damatlık seçemeyecek mi?

Dovmesi olmayan,dev gibi bir iron maiden fani olarak cevaplayayim o zaman ,evlilik isleri zordur,ne yapacagini sasirmistir.normal insanlar gibi evlenin iste giysin smokinini sende git fatihden bir gelinlik al.

Bence gayet güzel

@kurnaz. beraber karar veriyoruz aslında. Kötü değil mi sahiden? Aslında saçlarını da böyle yapıyor wax'le falan, güzel olabilir mi ki acaba?

Yine de şunu gönderdim, normal smokin: static.massimodutti.net

Cevap: "Yelek nerede?"

Yelek istiyor. Ceket giymeyi düşünmüyormuş. Sonra şunu gönderdim:
static.massimodutti.net

Bunu da beğenmezse, Hannibal Lecter'la evleniyorum demektir.

kıyafetler italyan gayet şık. senin gönderdiklerin sıradan.

@godoşu beklerken, cep saati de var, onun için seçti kesin. Cem kasıntı değildir hiç ya.

@sonbaharadam, benimkiler sıradan, bence de. Birimiz sıradan olsun istedim birden, ben hippi gibi olacağım çünkü. Bir de ayakkabı aldım ki, çılgınlık. Allahım beni de bir telaş aldı galiba gece gece. Bu evlenme fikri.
Hala cevap yok.

cep saatine ihtiyaç duymada estetik kaynaklı bir kasıntılık var bence. kişisel fikrim. bu cep saatinin güzel olmadığı, kullanan kişinin de bundan keyif alma hakkının olmadığı anlamına gelmiyor. yani benim gibi düşünen biri için de bu anlama gelmiyor :)

ama sen telaş edip doru sormuşsun, ben de "hay allah niye böyle yaptı ki şincik bu" moduna girmene gerek yok, diyorum. o muhtemelen senin elbiseni sallmaıyor. keyfinizi çatın.

@sonbaharadam +5

Güzel.

Sevgilin o kadar güzel bir takım seçmiş ki anlatamam. Ama şöyle, o kadar güzel ki biraz riskli. Yani adamı rezil de eder vezir de. Kendisi de resimdeki abi gibi adeta bir yunan heykeli vücuduna sahipse hiç durmasın alsın, yok 1.80 boya 85 kilo bira göbekli bi adamsa ya da dar omuzlu bir sıskaysa vs vs hiç o topa girmesin.

Bi de ikinizin de kıyafetinin yanyana durduğunuzda biraz uyumlu olmasına dikkat edin bence. Yüzbin tane fotoğrafınız çekilecek, gelin-damat yerine gelinin lise arkadaşı-damadın kuzeni gibi kel alaka olmayın kıyafetler yüzünden :)

@ambrosia, bedeni iyi gayet.

Benim elbisem de bu:

www.davetcokelbisemyok.com

Yandık ki, ne yandık!

bana göre damatlık değil de iş kıyafeti gibi ne biliyim lüks bi restaurantta akşam yemeği kıyafeti gibi geldi.damatlık...cıks.

Biraz uğraştım. Olduk gibi aslında. Şunu kendisine göndererek geceyi kapatıyorum. Karar versin artık bu birlikteliğe göre:

i.hizliresim.com

@shadow senin kiyafetin de cok sikmis, ben hippi diyince daha salas bi seyler beklemistim. cok begendim.

instagram.com bak su linkteki adamın takımı cok guzel. hem italyan kesim jilet gibi duruyor, hem de senin istediğin renklerde. sevgilin boyle bi seyler bakabilir. sen biraz bohem olacaksın galiba, sevgilinin sectigi takimi cok begensem de yelek, çizgili kumaş vs senin bohem elbisenle biraz ağır/ uyumsuz kaçabilirmiş gibi geldi.

mutluluklar dileyip kaçayım :)

damat gelin arasinda bir uyum olmasi bakiminda sen de dantel var onda cizgi var cok ortaya karisik olmus.
bence senin gosterdigin gibi duz renk ama isterse navy renginde yelek takim secsin, sadece torende ceketi giysin, sonra yelekle kalsin, fakat ya gomlegi dantelli olsun, ya da dantelli bir mendil detayi kullansin, belki dantel desenli bir kravat bile olabilir. senin gelinligine de bir navy renkte bir kemek olabilir veya sac bandi, yani ikiniz de birbiriniz de bir parca tasiyin.
tabi dugun sizin, bunlar sadece oneriler. umarim en fazla boyle basit ayrintilari dert ettiginiz, tatli mi tatli bir hayatiniz olur, mutluluklar.

kusura bakma ama bence adam senden zevkli :/

sen bu gelinliği seçmeden önce bir tane daha vardı ve adam sana onu seç demişti diye hatırlıyorum. ve senin gelinliğine masa örtüsü yorumları yapılmıştı :/

moralini bozmayayım ama bundan sonra onu dinle bence.

@ambrosia, teşekkür ettim.
Önerdiğin da gayet güzel bana göre. Ancak yeleği ne yapacağız, yelek giymek istiyor :D
Yarın bir deneme kabininden at bir kaç foto dedim. Belki başka yelekli bir şeyler bulur.

@j r r tolkien hayrani, değil di mi? Yorumları gördükçe sabaha doğru ben yalvarırmışım ne olur bunu al diye :D

@mavicorap teşekkür ediyorum. Ben de biraz kendi elbisemden dolayı normal bir şey giysin istedim. Kemer elbiseye olmaz gibi geldi şimdi, saç bandı yerine de bir başka aksesuar ya da duvak takarım muhtemelen. Renkler çok uymasa da olur da, bu çizgilerden kurtulmak gerekiyor olabilir. Biraz ceket sonra yelek gayet mantıklı.

@kupigometa, seçimleri iyi evet, niye kusura bakayım. Beğenisi iyi ama Hannibal :D

Ben de bilmiyorum elbise nasıl gelecek. Hatırlarsan ben biraz da kendi elbisemi fonksiyonellik açısından da seçmiştim, onunkisi de güzeldi, ama ağır ve uzun. Onun seçtiği elbise de çok taşlıydı. Yine taşlı ve çizgili olacaktı :( Nikah bitse de gitsek.

O düzen karmaşası elbisenin yanına paralel çizgili lacivert parlak takım baya b*k gibi duracak, kırçıllı mırçıllı bişeyler bulamamış mı?

@hic sikilmadan seks yaparim
Kırcıllı mı? :( Bilemiyorum. Aklina Kırcıl getirmesek daha iyi su anda. Siyaha falan yogunlasalim.

Almadı takımı,magazadakilerle kavga etmiş. Cok ciddi anlatti ama suanda okadar sesli güldüm ki, yazsam sahiden cok komik olay."Fuck'a kadar çıktı mi gerilim" diyorum, "en az 15 fuck" diyor ya. Vallahi bu sekilde alinamayacagini hic dusunmemistim, Italyan şıklığına büyük darbe :D Bu iki elbise de dursun burda da belki biri damat ve Hannibal kelimelerini aynı anda aratir, temsil olur. Smokinli gunler bizi bekliyor :) macera devam ediyor.

Bize sordugun ilk soru neydi de bu 2 oldu?
Grant Justin kim?
Tekme atabilirim :D

İsmi gugillamak zorunda kaldım. Ama sori beybi,tipim diilsin derdim.

Grant Justin kim diye baktım. Bunun yaşı tutuyor mu boş eve kız getirmeye? Bu ne be.

ben de gugıllamak zorunda kaldım. normalde sarışın & açık kumral beybi feys erkeklere bayılırım ama bunu pek beğenmedim nedense. bir şeyler eksik. yüz hatları fazla keskin geldi bana. kaşı gözü bayağı sert. tercih etmem bu kadar erkeksiliği, kız gibi olsun mümkünse bana gelecek adam.

edit: la bunun neresi bebe? adam 26 yaşında höh. ne meraklıymışsınız moruklara.

bizim bakkaIın cıragı daha hoj, bu ne?

gugılladım +1
bi düşüneyim derdim. kendisini süzerken kalbimi çalacak hamleler yapmasını beklerdim ^^

Gugillamaya ve suicides' a kocaman bi +1. Elin bebesiyle tovbe estagfurullah.. Sud ic derdim muhtemelen.

Güneşi beklerkende ki cocuga benzemiyo mu ya? Tabi ki gugılladım :)

Bir gün sonra gelen edit: "kamışa su yürüdü mü la" derdim bir de.

şarkı söyletirdim sesi çok güzel<3

Belki de Mayalilarin dedigi cikti; 12.12.12 'de koptu coktan ve su an Cehennem'deyiz o_O

Yalniz super senaryo uydurdum yapimcilar goreve!

yıldızlar dünyaya patır patır dökülünce. (nasıl sığacaksa) ben değil kuran iddia ediyor.

Uzaylılara bağlı. Neyi bekliyorlar bilmiyorum.

Uzaylilar bizim gibiyse nukleer silahlardan korkuyor olabilirler. Yani bir manyak cikip uzayli istilasi altinda yasamaktansa tum dunyayi patlatmayi tercih ederim diyebilir.

yarın

kucuk ve buyuk kiyamet alametleri var hadisi serifte. Kucuk alametlerin bir kaci oldu ama daha buyuk kiyamet alametleri olmadigi icin daha var kiyametin kopmasina. Bazi alimlerin gorusune gore bu asirda kiyamet kopmayacak.

@shadowcat +1

uzaylılara ve doğal bir felakete bağlı. doğal felaketten kastım sel veya yangın değil. daha çok, dünyaya isabet etmesi çok düşük bir ihtimal olan herhangi bir gama ray ışını gibi şeyler. 1 saniye içinde toz oluyoruz.

veya daha ileri bir yaşam formunun 'bu gezegen ne la' diye düşünüp bize dıkşın!! diye ateş etmesi olabilir.

(bkz: entropi)

Tabi kiyametten kastın evrenin sonu ise.

Entropi düzensizliktir ve herşey düzensizlik eğilimindedir. Entropi azalmaz sürekli artar ve tersinmezliklerin olmadığı varsayılarak ve kağıt üstünde özel ortamlarda sabit kalır.

Nedir bu düzensizlikten kasıt? Bardak kırılır, Ferhat güzel yaşanır ve yıldızlar patlar, gördüğün üzere bir gün aşklar biter aynı evren gibi, gün gelecek evrenin de sonu gelecek ama bu belki de milyarlarca yıl sonra olacak, bunun bilinebilmesi için bigbang'i başlatan o ilk enerjiyi bilmemiz gerek.

öldüğünde +1

tek şehirse
roma>paris>amsterdam>prag

ha hangisi güzel dersen sıralamam değişir.

roma - dolu dolu tarih

Bunlardan birini sececeksen Roma. Nedeni etna -1
Ama ne istedigini, geziden ne bekledigini bilmiyoruz, verecegimiz cevap da yerinde olmayabilir.

Siralama dersen
Roma>Amsterdam>Paris>Prag seklinde siralarim.

amsterdam = eğlence

@stavro, deneyimlenmiş farklı bir şehir de duymak isterim tabii ki.
sırt çantanı al ve çık prensibiyle tek başına farklı hissetmeyi planlıyorum.
bu hissi verebilecek bir yer olabilir. bir de fotoğraf çekiyorum kendimce. sanat bağımlısıyım vs.

Renkli bir 5 gun gecireyim, her seyden biraz dersen Amsterdam derim ama.

Edit: O zaman Roma'ya gidip bol bol fotograf cekebilirsin. Amsteradam'da da bol fotograf malzemesi var ama 5 gun cok oraya bana sorarsan. Hatta 5 gunde Roma-Floransa yapabilirsin. AMsterdam'a baska bir zaman 2-3 gunlugune gidersin.

Roma.

Bu şehirlerin hepsine de gittim, 5 gün tek şehire çok fazla be. İlla bir şehirde 5 gün geçiricem diyorsam Paris veya Amsterdam derim Yerinde olsam Barcellonaya giderdim. Orda 5 gün geçer ama, çünkü şehir çok güzel turistik gezi yaparsın 2-3 gün kalan 2 günde de yüzersin. Tabi yazın gideceğini varsayıyorum.
Edit: roma diyenler olmuş. Tarihe aşırı bi ilgin yoksa sakın. 5 gün romada napcan la ben 2 gün zor dayandım. Sokakları sidik kokan şişirilmiş bir şehir bence

prag bence çok güzel şehir, de çıtır çerez şehir yani her şey birbirine yakın haliyle 5 gün çok çok fazla.
paris, bilemiyorum altan. bir türlü beğenemedim. fransada paristen güzel yerler bence var.

o yüzden roma. totti reyiz yeter.

@goodyes, Eylül ortası düşünüyorum.
Paris - Amsterdam peki?

Şimdi taraf tutmam gerekirse gönlümde yatan şehir Paris'ti. Bir kadeh de olsa değişik bir şarap deneyeyim, moulin rogue'da bi kabare izleyeyim, sanat galerilerinden özellikle Louvre'dan 1 gün çıkmayayım mesela gibi düşüncelerim vardı. Çekebileceğim fotoğraflar da üzerine caba olurdu falan. Ancak bahsedildiği gibi 5 gün tek şehir için sanırım biraz fazla. Belki tek başına çok daha fazla tat alabileceğim destinasyonlar, aktiviteler vardır diyerek sizlere danışmak istedim.