Ne öğretmenliği abi ya. Adamlar bir günde binlerce memuru görevden aldı. Öğretmen olup 30 yaşına kadar KPSS'ye hazırlanıp sonunda da intihar mı etsin? 47 bin sıralaması olan birinin öğretmenlik yazması ayıp olur. Endüstriyi bilmem ama kafası çalışıyorsa çatır çatır makine, elektrik-elektronik, mimarlık yazabilir. Benim bölümümde (makine müh.) bile taş gibi kızlar var. Kız diye alanı daraltmayın. Şantiyede gece yarısı beton döken kadın inşaat mühendisleri de var. Kocaeli rahatlıkla yazılabilir.

öğretmenliği niye bu kadar hafife alıyorsunuz anlamıyorum.

çevremdeki kimse 30 yaşına kadar kpss kasıp intihar etmedi adam gibi çalışan en kötü 2. girişte atanıyor. hem şimdi malum olaylardan sonra bissürü boş yer olacak. biraz atamalar rahatlar diye düşünüyorum.

yani bunu öğretmenlik yazsın diye demiyorum sadece eğer aklında varsa, nefret ederek girmezse çok da güzel okur diye diyorum.

evet bende öğretmenlik okuyorum ama branşımı sevmediğimden zorlanıyorum net

öğretmenlik yazma.
bilgisayar müh. veya e.elektronik müh. yaz.

endüstri mühendisliğibden yeni mezun oldum. şu andaki aklım olsa anında öğretmenlik yazarım. ayrıca 30 yaşında atanmak nedir yahu. fizik öğretmenliği falan değilse rahatlıkla atanırsın 1.de

osmangazi veya kocaeli endüstri bitirip sağlam torpil bulabilirse yazsın ama kariyer net hesabı açıp iş arayacaksa kesinlikle önermiyorum. öğretmenlik seçip çok rahat bir hayat yaşayarak 2500 civarı maaş alabilir.

öğretmenliğin "hmm tutuyormuş yazayım" diye yazılacak bir bölüm olmadığını düşünüyorum. bu kafayla ya da annemin durumunda olduğu gibi aile zoruyla öğretmenlik tercih edilince mutsuz, bunalmış, çocuklardan hatta öğrettiğin konudan bile sıkılmış bir insan olabiliyorsun. mesela annem ingilizce öğretmeni ve ben televizyonda ingilizce bir program açtığımda çevirttirirdi bıktım diye. gerçekten sabır ve tutku varsa tercih edilmeli.

onun dışında bilgisayar mühendisliğinin endüstri mühendisliğinden daha geniş ve maaşı daha yüksek iş olanaklarına sahip olduğunu düşünüyorum ama bilgisayar mühendisliğinde de kesinlikle ilgi, merak ve hatta tutku olması lazım. yoksa bir şirketin IT departmanından öteye geçmek zor olur.

son olarak cinsiyetin seçilecek bölüm ve meslekle ilgisi olmamalı diye düşünüyorum.

turkiye'deki hangi endustrinin muhendisi olacaksin ayiptir sormasi? odtu endustri mezunlari bile iyi isler bulamiyorlar haberiniz olsun. ha biri cikar benim dunurum, kayincim, arkadasimin arkadasi buldu surada burada der 5. elden bir bilgi paylasir. ben de 2009 odtu mezunu olarak torpiliniz yoksa nah bulursunuz derim.

hayır değil.

tatlı yani şeker yemek tek başına zararlı. yemekten önce ya da sonra.

biraz ara verip yersen daha iyi. seker her türlü zararlı.

tatlı kan şekerini çok hızlı yükseltip düşürüyor. Tatlı yediğin sıralarda kan şekerini dengede tutacak şeylerde yemek gerekiyor şekerin zararlarından daha az etkilenmek için. Meyveyi bile yemekten sonra değil yemek ile beraber yiyin diyorlar aynı nedenden dolayı.

Sonuç yemek ile beraber yemek gerekiyor. yediğin şekerli şeyleri kan şekerini dengeleyecek şeylerle beraber tüketmen lazım.

Tabi bunu söylerken yemek porsiyonlarını adam gibi küçük küçük ayarladığını düşünüyorum

Hayır diyenler açıklasın lütfen de öğrenelim.

Evet. Sebep insülin. İnsülin depo hormonu ve toklukta salgılanır. Tokken artık ne yesen depolamaya çalışacak. Bu da yağ olarak olacak.

Hali hazırda şeker olarak yersen bu besini yani tatlı, daha hızlı sindirilip depo olacak.

Kabaca cevap bu.

Şekerden minimum zararı almak için açken yani insülin hassasiyeti yüksekken yemek daha mantıklı.

çekmece gibi bir şey var ya mavi

bak o tonlar ya da mor çok güzel oluyor.

ben öyle çok seviyorum.

kediyi değiştir siyah beyaz tonlarda olan bi kedi al.
uçuk sarı falan değil de böyle net pastel sarı varya, o renk olabilir diye düşünüyorum.
olmadı çimen yeşili.

makarnacanavari +1

bir de yastığın fon rengi de iş görür de çok çabuk kirlenir sanki. berjer isteseydin o yastığın deseniyle berjerler çok şık olur derdim ama 2li koltukta öyle desen nasıl durur bilemedim açıkçası.

Bu yesilin ilaci turuncu hayir asla olmaz diyincede krem.butun renkleri goZunde canlandir denk gelmeycek.abi ben ne diyorum hala turuncu diyorsun dersen makarna canavarinin dedigi mor,patlican moru.aynisini soylemisler ne sacmaliyorsun abi secenegi fistik yesili,koyu yesil,acik yesil buna muteakip gri olur.

tek renk seçmek zorunda mıyız? bence patchwork ya da yastığınızdaki gibi desenli bir koltuk çok güzel olur.

tek koyu renk istiyorsanız lacivert, bordo, mor olabilir. açık renk istiyorsanız bu tonun birkaç perde açığı olabilir, zeytin yeşili veya daha açık tonları diyorum.

bence almayın, çok sıkışır eşyalarınız.

hardal sarısı olmalı.
kiremit turuncusu da olur.
perdenizdeki pileler çok sıkı olduğu için içeriye ışık girişini engelliyor.

hardal sarısı +1

hardal +1

haki yeşiliyle taba güzel olabilir ama koyu istememişsiniz. onun dışında haki yeşiliyle en uyumlu renkler pudra, krem, vizon, taş rengi tonları.

hacı o soruların temel amacı; -lan bana bah gelip sonra ben buralarda kalacam deme! muhabbetinden ileri gelmektedir.
ikna edeceğin düşünce bu konu üzerinden şekillenmeli.

Sektorumde gelismek icin ingilizce sart, bulundugum is icin ikinci dili olanlar kariyerlerini iletirken ben atlaniyorum. Kariyerim icin ingilizcemi mukemmellestirmek istiyorum.

Yüksek lisans yapmak istiyorum, bunun için iyi İngilizce şart gibi bir şey diyebilirsin. Neden İngiltere derlerse direkt İngilizce İngilizlerden öğrenilmelidir de geç.

Universitede ne yapiyorsun bunu bilemiyorum tabii, arastirma gorevlisi mi hademe mi administratif mi etc. yani bi sekilde ingilizce is imkanimi arttiracak demen lazim

Cevaplar için sağ olun. bu dediğiniz konulardan yürüyeceğim sanırım. (:

sırrı abeye işte.

malum şahısla mı anlaşmış sırrı abe?

akp-hdp dolmabahçe görüşmeleri.

uçak bileti almak için parafly ve adios kullanıyorum. memnunum.

Ben miles and smiles dan memnunum diğer mil programlı kartlara göre çok daha kolay uçak bileti alınabiliyor. Taksit falan da bildiğin bonus kart olduğundan her tarafta taksidi oluyor.
Bir de axess kullanıyorum onun iyi yanı pek yok benim için. Tek iyi yanı yurt dışında harcama yapınca arada indirim yapıyor. Axess kart ücreti almadığından kullanıyorum yoksa olmasa da olur benim için.
Ama bütün büyük bankalaların kartlarının(Bonus-Axess-Maximum-World) taksit konusunda problemleri yok bence her tarafta taksitleri oluyor genelde.

cardfinans nasıl, kullanan var mı?

finasbank ya da yapı kredi bankası
hala yıllık kart ücreti verenler varmış.

Şimdi böyle sordum diye bana da sarlamanizdan korkuyorum açıkçası. :/

kendi kendine kuruldukça kuruluyorsun bence.
gayet normal hayat devam ediyor ben çıktığımda hep aynı boktanlığı görüyorum
15 ağustostan önce nasılsa şimdide öyle insanlar.

Ignorance is bliss diyorsun. Nasıl yok abi? Sırf burayı okuyarak bile anlarsın durumun vehametini. Ama ben görmek istemiyorum dersen, o da senin bilecegin iş.

boşver sende toplu yaşama, ayrıl sürüden iki bira aç kendine buz gibi :) basit ama etkili.

*belki bir tatile falan çıksan hani..

bundan sonra böyle gider,
hatta daha da kötüleşir ama düzelme olmaz.

buradakilerin çoğu pireyi deve yapan goygoy seven insanlar (darbe olayından bağımsız)
o yüzden burası benim için referans değil. Sözlük de değil.
ben hiç dışarıda biri bana ters baksa da dalsam, kafasında şişe kırsam,
yanımdan geçerken nefes alsada tacizci diye cırmalasam falan diye bakmıyor.

Ha bakıyorsa da zaten hep böyleydi olaydan sonra ortaya çıktı diyemiyorum. Görmek istememek farklı görmemek farklı. İnsanlar hep arızalıydı hala aynı arızalıktalar sadece farklı bahane geçti ellerine arızalık için.

Belki benim gözlerim açılmıştır. Insanlar hep böyleydi de ben görmüyordum belki, olabilir. Ama dün aynı otobüste bi saat içinde iki kez yer kavgası oldu mesela. Adamın biri annesi yaşında bi kadına "Kafayı yemişsin, git bi timarhaneye yat!" falan dedi. Normalde böyle şeyler duymuyorum.

Yani yaşadığım yerde(akpil-chpli sayısı birbirine yakındır epey)bir değişiklik gözüme çarpmadı, 10-15 gün önce nasılsa şimdi de öyle. Daha boktanlaşsa söylerdim niye görmezden geleyim ki.

"Hepiniz olan biteni görmezden geliyorsunuz" gibi bi çıkış yapmadım. Öyle de davranilabilir, sonuçta zor zamanlar. Herkes kendine göre bi savunma mekanizması yaratıyor. Hiç görmeyen, görse de umursamayanlara da lafım yok ama ben geçen cumadan beri havada inanılmaz bir gerilim hissediyorum. Kafamı dağıtmak için internete giriyorum, belki abartı belki insanların günlük hayatlarında paylasamadiklari gerçek hisleri, herkes alarm durumunda. Sakin kalabilen çok az insan var.

Benim yaşadığım yerde her gün ayrı bi mevzu oluyor. Akşamları biber gazı solumaktan, kornalardan, konvoylardan, tekbirlerden, bütün bu hengamenin içinde normal hayata donme, işime gücüme bakma çabalarından yorgun düştüm. Şimdiye kadar suların durulması lazımdı sanki. Daha önce hep öyle oluyordu. Insanların ısrarla sakinlesmiyor olması beni huzursuz ediyor, korkutuyor.

Senin yenilmişlik hissi ve kendini karşı tarafa ait hissetme duyguların bunlar.
Karamsarlık içinde olduğun çünkü son umudunda kayıp gitmiş gibi geldi bana.

Kimsenin cinet geçirdiği yok, asıl cinnet geçirenler de şimdi tutklandı zaten.

Akpli ya da cemaatçi değilim yahu. O nerden çıktı? Genel atmosferden bahsediyorum. Her neyse, laf anlatmaya çalışmak boşuna. Herkes anlamak istediğini anlıyor.

O insanlar zaten boyleydi. Firsat bulduklari icin de eyleme dokmeye basladilar.

Sadece kendilerinden olmadığı için diğerlerinin yaşam haklarını hiçe sayan, insanlar canlarının derdine düşmüşken, kişisel zevkleri için kaygılanabilen, şiddeti ancak kendine etki ettiği ölçüde kötüleyebilen, onu sömüren, korkunç şekilde bencil ve ikiyüzlü yaratıklar, düşünceleriyle birlikte geberip gittiği zaman.

"O insanlar" diye bir öcü grup yok maalesef. Benim yorumlamama göre Türkiye'de işler hep böyleydi.

6-7 Eylül 1955 olayları
1978 maraş katliamı
1980 çorum katliamı
1993 sivas katliamı

bunlar, 93 yıllık cumhuriyet tarihimizde ilk aklıma gelen olaylar. elbette, toplu histeri ve vahşet olayları bunlarla sınırlı değil.

bazı arkadaşlar çıkıp, şu an yaşanan olaylarla yukarıda sayılan olayları karşılaştırmanın saçma olduğunu öne sürebilir. elbette hedef kitle, saldıran kitle, saik, bilanço ve benzeri pek çok konularda fark bulunabilir. ancak bütün bu olayları çok rahatlıkla "benden olmayanları öldüreyim/yaralayayım." ortak parantezine alabileceğimizi düşünüyorum. elbette bu kadar basit bir ortak paranteze almak saçma ve basit olacaktır; ama neticede şurada sohbet ediyoruz.

darbe girişimi sonrasında yaşananlar da farklı değil. "bende olmayan" olarak cemaat sempatizanları, solcular, kemalistler filan belirlenmiş durumda.

özetle, şaşıracak çok bir şey yok. neydik ki ne olduk diye bakıyorum ben.

sanırım 3 nesil geçmesi gerekiyor, tahmini 50 sene.

Kontrol edilirse yer ayvayı.

Referans için kontrol ederlerse sıkıntı çıkar mimlenir. Bunun dışında cv'de yalan seminer, sertifika bilmem ne yazan çok.

adam olduğundan daha üst bir pozisyon yazmamış ki. referanslarına da yazmadıysa kimse de tutup aramaz onları.

bir çok kişi yapıyor bu sahteciliği.
en sık olanları;
maaşı fazla yazmak,
bilmediği veya az bildiği programı bildiğini yazmak,
seminer ve konferans abartı abartı,
referansa bi arkadaşını yazanlar,
sallama şirket ismi yazıp müdürlük yapanlar.
işin ilginci bunların hepsine şahidim ve bir tane yakalanan ya da adamlar anladı diyenini görmedim.

ciddi bi is icin gönderiyorsa cv'yi sorun olur. ben şimdi bi görüşme içerisindeyim. CV gönderdim. Aramışlar eski patronlarımı birinden onay almışlar. Digerini bulamayınca direk çelişkili durum var diye mail attılar sonra düzelttik. Diğer müdüre attıkları mail spama duşmuş.

-maaşı sallamayın,çalışma belgesi isterler, sıçarsınız.
-bilmediğiniz yada az bildiğiniz progamları yazmayın, anlayan birini getirirler, sıçarsınız.
-seminer ve konferans konusunda sağlam olanlara katılmadıysanız büyük bir önemi yok, büyüklere katıldım derken destekli sallayın, fiyatını sorarlar söyleyemez sıçarsınız.
-referans kısmı önemli, arkadaşınızı referans olarak arayan ikcının çalıştığı yere zaten girmeyin, iyi bir ikcı kimi arayacağını size sormaz,söylemez. Belki zarf atar.

herşeyi geçin, daha başlamadığınız bir işyerini kandırma niyetinde olmayın, dünya küçük. yalanınız başta değil 3ay sonra çıkarsa daha büyük rezillik yaşayıp istifa etmek zorunda kalırsınız.

şirketine göre değişir. çoğu şirket sadece son çalıştığın yada son iki çalıştığın yerlerden belge istiyorlar. mesela ben trt'de staj yapmıştım ama kimse ne referans istedi ne de belge. biraz da inandırıcılık ile ilgisi var. yani gidip staj yaptığın yere apple yazarsan sorgulanma isteği doğurabilir. bunun gibi şeyler. hemen çoğunluk ufak da olsa yapıyor gerek hobiler kısmı olsun ya da üniversitede üye olduğu kulüp olsun.

valla ben yurt dışında yaşadığımda bir okulun kütüphanesinde çalıştım gibi bi hikaye barındırıyorum cv'mde, işte gönüllü çalışan ve zamanı iyi değerlendiren biri görüntüsü vermek için. halbuki öyle bi şey olmadı hiç. bu tarz ufak yalanlarda sıkıntı yok bence. eğer cv'nizde sizi ön plana çıkaracak fazla bir şey yoksa ya da yeni mezunsanız bu tarz yalanlara girişilebilir. çünkü sıçtığımın ülkesinde iş ilanlarında EN AZ 3 YIL DENEYİM görmekten midem bulanıyor artık. fotoğrafsız cv kabul etmezler, pozisyon için verecekleri maaşı yazmazlar, "esnek çalışma saati" gibi garip imalar yaparlar ama senden "iş ahlakı" beklerler. keriz olan hep iş arayanlar zaten dimi?

Bi halt olmuyo. Olmasi lazim ama bir sey cikmaz. Arasalar kimi arayip bulacaklar zaten, stajer bi de ohooo.

stajyer yazarsa kimse sikine takmaz zaten. bini bir para.

ama kalkıp oraya bölüm yöneticisi yazarsa sıkıntı olur.

maaşta da çıkmaz ki sorun türkiye'de. Çünkü hala maaşın bir kısmını elden veren firmalar mevcut.

migrosta frosch ürünleri var turmepa nın yakınında, yüzey mutfak banyo temizleyiciler ve deterjan olarak

fiyatları biraz yüksek açıkçası 1,5-2 kat kadar

frosh +1

internetten market fiyatından daha ucuza bulabilirsin.
green clean, sodasan, moms green benim duyduklarım.

green clean bulaşık deterjanı kullanıyorum. iyi gibi.

Frosch ekolojik sertifikalı değilmiş.

Moms green'e bakıyordum tam şimdi. Sodasan'ı da tavsiye etmişler evet, ona da bi bakayım.

Bu arada her organik ürün vegan değildir. İçinde hayvan ürünü barındırmıyor olsa bile hyvan deneyi yapılıyor olabilir. Ona dikkat etmek lazım.

anam bu markanın ürünlerini kullanıyor:
www.amway.com.tr

Rossmann'da sirkeli ürünler var. Yerleri onunla siliyoruz.

en son çamaşır için etibor aldım çok memnun kaldım. hem güzel temizledi hem çamaşırlar yumuşacık çıktı. tavsiye ederim. hem de yurdun malı, milli değer.
genel temizlik için loc kullanıyorum amway'in. loc'u tercih etmemin bir çok nedeni var.
öncelikle çok güzel temizliyor. bezi loc olan temizlik suyunda yıkayınca temizlik bezinde kir bırakmıyor , dolayısıyla çok az ürünle çok yer temizleyebiliyorsun. ikide bir su değiştirmek zorunda kalmıyorsun.
ahşap ürünlerde güvenle kullanıyorum, ahşaba zarar vermiyor
ardından durulama gerekmiyor
amway testlerinde hayvan kullanmıyor, doğaya saygılı üretim yapıyor.
(amway distribütörü değilim, olmayı da düşünmüyorum, çok yapışkan tutumları var özellikle netwörk 21 grubunun)

@hayat etibor benim de aklımda ancak etrafımda kullananlardan çok da iyi geribildirim almmadım ya. Kokusunun bi garip olduğunu söylüyorlar, bir de genel kanı günlük temizlik için yeterli ama lekeli çamaşırlarda leke çıkartma konusunda çok yeterli olmadığı yönünde.

Sen kir çıkartmasından memnun musun? Bir de normal derecede mı yıkıyorsun onu kullandığında 40ta falan?

Bir de eskiden burda bir iki markette görüyordum ama tutmadı diye kaldırdılar sanırım, şimdi hiçbir yerde yok. Sen nereden aldın?

valla bizde bu sıra lekeli çamaşır olmadı galiba olduysa da çıkarmıştır. ben daha çok beyazlardaki durumu merak ediyordum. beyazlarda renk dönmesi hiç hoşuma gitmiyor, sarı, gri filan oluyor ya. hiç öyle olmadı, ilk günkü renklerini korudular. beyazlarda sadece ariel toz olanda iyi sonuç almıştım, bu da aynı performansı gösterdi. demek etibor da kumaş gözeneklerinin arasında kalacak bi dolgu maddesi taşımıyor. renk değişimini yapan o dolgu maddeleriymiş çünkü.

kokuda rahatsız olacak bişe yok. normal temiz çamaşır kokusu işte. ben hanidir yumuşatıcı kullanmıyorum belki parfümlü kokuya alışık olmadığımdan eksikliğini hissetmemiş olabilirim. bence deterjan, yumuşatıcı parfümlü olmayınca çamaşırın temizlenip temizlenmediği daha iyi anlaşılıyor.
koku için lavanta alıyorum ben. yarım kilosu hayli yere yetiyor artıyor bile. torbalara koyup dolaplara çekmecelere koyuyorum. bazen de sabun koyuyorum. geçen yaz çok güzel kokulu sabunlar buldmuştum full yasemen filen bi yı oldu hala koku vermeye devam ediyorlar.

bizde ne varsa orada tam zıttı var diyebilirim :)

şehir çok geri kalmış ama insanları kafa olarak 50 yıl ileride (bize göre), bende uğraşıyorum lviv için..

okumak için ideal bir yer, yaşamak belki sonra ki aşama, kiev falan daha yaşanılası.

facebooktaki arkadaslarimdan birisi oraya genclik degisimine gitti ve o da orda kalmaya karar verdi, ugrasiyor simdi. bir digerinin de oradan sevgilisi oldugu icin bi ayagi orda gibi gorunuyor. demek ki var bir sey.

su an ben de dusunmeye basladim bak.

lviv için hep güzel şeyler duydum. sadece ukrayna karışıkken bi arkadaşın arkadaşı lviv'den polonya'ya geçerken sorun yaşamış. güvenli değil falan diyordu onlar. ama değişmiştir işler iki sene geçti üzerinden.

bir de denklik durumuna bakın. denklik de varsa fazla düşünecek bi şey yok türkiye'den kesin iyidir işte.

Bizin arkadaşlardan giden herkes pek memnundu. Ucuz, güzel şehir deyip duruyorlar. Eylülde ben de gitmeyi düşünüyorum birkaç günlüğüne.

Uzun süre yaşamak ve okumak için nasıldır, bilmiyorum. Okulları araştırmak gerek.

buradan çok daha güzel ve huzurlu.

Dostum tek bildiğim buradan daha medeni insanlarla beraber yaşama şansının olduğu. Bende yeni mezun endüstri mühendisiyim. Bitirdiğim okul çok iyi değil ama avrupada geçerli diplomaya sahipmişiz. Normal şartlar altında askere gitmeyi düşünüyordum ki bir an evvel hayata atılayım diye. Ama bu saatten sonra yapılcak en iyi iş yurtdışına bir şekilde kapak atmak.bu bağlamda bende bir soru sor sormak isterim. Ukrayna çrk Cumhuriyeti gibi ülkelerde yüksek lisans yapıp devamında mesleğimi icra ederek oralara yerleşme şansım var mı. Çünkü bu iş için iyi bir para lazım ve bu parayıda riske atmak istemiyorum.

abi şimdi en başta lviv benim olduğu için ben kimseye "gidin/gelin çok güzel şehir" demeyeceğim, imkânım olsa anamı bile sokmam öyle pislik, kıskanç bi herifim. yine de mümkün olduğunca objektif olmaya çalışayım.

lviv eğer türkiye'den para gelecekse okumalık ve yaşamalık olarak oldukça temiz, düzenli, renkli ama buna karşılık sakin bir şehir. ukrayna'da genel olarak gaspçılık, zalımlık falan yaygın ama cebine dikkat edersen sorun olmaz. zaten çok utangaç çocuklar, bi şey yapacak olurlarsa göt cebinden cüzdanı alırlar, kimse bıçağı takmaz. güvenlik açısından istanbul'un veya türkiye'deki herhangi bir büyük şehrin önünde lviv.

okuma konusunu şu an için bilmiyorum, ben açıkçası sadece türkiye'den kurtulmak için gidiyorum oraya. rüşvet hala ciddi bir problem olsa da bildiğim kadarıyla ukrayna'daki okullar, avrupa'da türkiye'dekilere kıyasla daha saygın. yani diploma geçerliliği açısından diyorum. thy'de pilot olan, ukraynalı eşinden oğlu olan bi abi (konsoloslukta tanışmıştım) "eğitimlerinden ne olur onların aq, ver parasını geçirsinler her dersten" demişti ama o ne kadar objektiftir bilmiyorum, çok öfkeliydi ukrayna'ya ve eski eşine karşı.

ukrayna'nın ekonomisi çok berbat şu an. o yüzden yabancı olarak iş bulmak zor olabilir. çok saygın bir firmada müthiş bir işe başlasan maaşın 700-800 lira olacak. ha giderin de ona göre ama ne bileyim anamı özledim deyip gelmek istesen zor olacak işte, ülke içinde bi şekilde yuvarlansan da yurtdışında paran çok değersiz.

benim kabul aldığım okulda (ivan franko national university yazıver hele, bayağı da güzel/saygın bir okula benziyo) bu sene ukraynaca hazırlık 29 bin hrivna. hrivna geçen hafta 8,60'a yakındı, bu hafta darbe falan derken 8'e düştü. oradan hesap et. ukraynaca hazırlıktan sonra 4 yıllık lisans için bu yıl harçlar sabitlendi 1500 dolarda. geçen sene hrivna cinsindendi ve 900 dolara falan geliyodu, sağlam geçirdiler.

lviv'de okumaya ve işlemlerini kendin halletmeye yeltenirsen sana en önemli tavsiyem şu olur: ankara'daki büyükelçilikten uzak dur. istanbul'dan başvur. internette göreceğin hesap bilgileri ankara'ya ait. istanbul'da bizzat konsolosluğa git, oradan hesap numaralarını al, harç parasını oraya yatır. ankara'daki adamlar türkçe konuşamıyor, anlaşamıyorsun. hangi belgeyi istediklerini bile bilmiyorlar. bana vizeyi verdiler, bugün belge getir diye aradılar. öyle adamlar.

bu arada ben gidemiyorum muhtemelen, uçuş 12 ağustos'ta ve bende hala harç parası yok. bu gerizekalılar yüzünden başvuru sürecinde çok fazla ekstra masraf oldu. uzun vadede altından kalkabilirim ama harcı gittiğimde ödemem lazım aq, 20 günde çıkarabileceğim bi miktar değil. ha oldu da gittim diyelim, birlikte eve çıksak mesela, lviv'in en güvenli muhitinde, en güzel apartmanda şöyle mis gibi bi 2+1 daireye vereceğimiz para toplamda taş çatlasa 500 lira olur ki bu ortalama maaşa denk geliyo öyle diyim sana. adam başı faturalarla birlikte 200-250 liraya yardırırsın. gıda masrafın neredeyse yok gibi. pazara gidip babuşkalardan alırsın patatesini soğanını tavuğunu, mis.

harkivli arkadaşım bana 2 bin hrivnaya ev geçindiren adam var, hatta halkın yarısı böyle yaşıyor dedi. 2000 hrivna da 250 lira ediyor ki harkiv, lviv'e kıyasla pahalı bir yer. yani lviv çankırı ise harkiv bursa olsun öyle diyim sana.

dediğim gibi ben gitmedim ve bu gidişle gidemeyeceğim de ama sen gidicem dersen bence kafanın rahat olacağı şahane bir şehir lviv. YALNIZ ukraynaca öğrenmek için hevesli olman lazım. orada rusça konuşmuyolar pek. sovyet muhipleri cemiyeti değilsen bir yerden sonra bunalabilirsin ama benim gibi buz hokeyinin ve marşrutkaların hastasıysan yardırırsın.

imkânın varsa git bence o yüzden, hatta benim yerime de oku. yurtta kalırım dersen barınma+yemek masrafın 100 liraya falan düşüyor, öyle komik rakamlar. üstelik yine bu harkivli arkadaş yurtların en iyi odalarının yabancı öğrencilere verildiğini ve yurt internetinin çok hızlı olduğunu söylüyor. adamın kendi bağlantısı 90mbit ve faturası 15 liraya falan denk geliyor, hesap et işte.

şu an kafam bayağı gidik, canım sıkkın. fazla karman çorman ve dandik olduysa kusura bakma. yardımcı olabileceğim, merak ettiğin bi şey olursa ya buradan ya da özelden yardır, cevaplarız yüce rabbımın izniyle.

%1 dahi gitme imkanım olsa şuan; bavulumu hazırlar akşam uçağına biner biramı içe içe giderdim..

niye kız arkadaşıma laf atmışsın gibi gelsin abi ben sadece çok konuşuyorum, yoksa ukrayna'yı çok bildiğim yok ki. severim ederim ama fanatizmin lüzumu yok, kaldı ki hala kendimi kurtarmış değilim, o yüzden ukrayna'yı henüz o kadar sevmiyorum, yerleşirsem sevcem. sözlükte kaç senedir ukrayna'da yaşayan adamlar var, ben kendi bildiğimi söylerim, kimseyi yargılayacak ya da eleştirecek pozisyonda değilim.

ukrayna'ya gidip kiril alfabesi bilmemek biraz gidenin eşekliği açıkçası, öğrenmesi çok çok kolay, bi günde halledilebilecek bir iş. büyük rahatlık sağlar. onun dışında kiev'de ingilizce konuşan adam kıtlığının olduğunu sanmıyorum o kadar, başkent orası. genel olarak doğu avrupa ingilizce bilgisi olarak kısır bir yer, doğrudur ama başkentte öyle kimse ingilizce bilmeyecek falan sanmıyorum. yazan kişiye öyle denk gelmiştir.

ben lviv'de sadece orta yaş ve üzerindeki kişilerle ingilizcede sorun yaşadım. kiosklardaki ablalar, taksiciler, minibüsçüler vs... yoksa mekânlardaki çoğu çalışan genç oluyor ve çat pat da olsa konuşuyorlar, anlaşılıyor. gençlerden ingilizce anlaşamadığımız sadece iki kişi oldu: birisi aşırı suratsız, gudubet, hayattan bezmiş, resting bitch face'in kitabını yazmış sinir bozucu bi karıydı. yemek yemeye girdik amk sanki ırzına geçicez mal mal bizi izleyip duruyodu. bi tanesi de garibim hiç bilmiyodu ama çok yardımsever biriydi, adam ineğin ingilizcesini bilmediği (diğer yandan, ineğin ukraynacasını bilmediğimiz) için yemeğin inek etinden olduğunu söylemeye çalışırken möölemişti uzun uzun jdhafjskl

hacı, şimdi beni faşist diye damgalamasınlar da,
kürtler açıkta neyi bulsalar kürt damgasını yapıştırıyorlar.
adam çıkıp ben türküm diyor, kürtler -yav bu yalan söylüyor aslında kürt. diyorlar.
nedense her iyi ve güzel denileni kendilerine mal etme çabasındalar.
daha düne kadar dibimizdeki erzincandan, kayseriden kangal almak için sivasa geliyorlardı ki hala da gelenler var türkiyenin ve dünyanın bir çok yerinden ama kürdistan dedikleri topraklara giden yok.
diyarbakır, van, şırnak veya hakkariye gidip kangal köpeği arasak nasıl olur?
adı üstünde kangal köpeği. bi de kuzey kürdistan yazmış, ne içtiyse dokunmuş.
site yönetimine şikayet edilebilir.

e belli ki "kürdistanlı" biri güncellemiş, istiyorsan güncelle kendin en.wikipedia.org neden bize verdin bu görevi?

baklava kimin onu çözemedik daha keşke kangal falan girmese içine :(

@freya, ingilizcem yeterli değil malesef

dikkat cektiginiz icin tesekkurler, ne yazik ki wikipedia'da boyle bilgi kirlilikleri oluyor, en fazla da turkiye ile iligli basliklarda oluyor. en basit bilgiyi bile gizliyorlar, carpitiyorlar. su irkcilik ne kotu sey.

dur ben buna uygun bı vaktımde bakıp gereklı guncellemelerı yapcam.
sıvas'ı güzel gösteren tek şey kangal onu da bunlara yedirmem.

düzelten arkadaşa çok teşekkürler :)

duzelten kisiye ben de tesekkur etmek istiyorum. vatan hizmeti budur.

Yapmaz, verme.

vala benim annem ve babam hasta insanlar, yaşlılar genelde hasta oluyor, onların yerine koyup genelde yer veriyorum; ama vermeyenleri de topa tutan anlayışı hiç mi hiç anlamıyorum..

ayakta duramıcak gibi biri olmadığı sürece ona da kimse yer vermiyorsa belki verebilirim ama onun dışıda vermiyorum vermek zorundada değilim.

Yapmaz. Başkalarının yer verme ihtimaline güvenerek otobüse binmiyorlardır herhalde.

insana saygı duymuyorum, siyasetle falan alakası yok. insan denen organizma, yeryüzündeki tüm parazitlerden daha zararlı. dolayısıyla asla yer vermiyorum. çünkü onlar da bana vermiyor; bir keresinde ayaktayken gözlerim karardı, ellerimle başımı tutup cama dayadım, düştüm düşeceğim, arkamdakilerin hiçbirisi "neyin var" bile demedi. bu tek bir örnek üstelik.

İnsanlara yer verirken onlarin yasam tarzlariyla, benimle uyusup uyusmadiklariyla simdiye kadar ilgilenmedim.

Aksi durumda hepsiyle bir tanisma sureci gecirmem ve sonucunda olumlu dusunmem lazim.

Benim kalemim gozuken adam, cok farkli biri de cikabilir.

Ote yandan kisi secimlerinde serbesttir. Yer vermemenin saygisizlik olup olmadigi degiskenlik gosterir.

@animalman, siyasi görüş değil suç ortaklığı. Katili savunmak görüş değildir. Katil/hırsız olmayan bir siyasal islamcı bulup desteklerseniz siyasi görüş olur.

Ben de yer vermiyorum. Sadece o değil, hiçbir şekilde rahat etmeleri gibi bir amacım yok.

Verme, mecbur değilsin.

@animalman bunun neresi hayvanlaşmak? O insanların konforu için ekstra bir çaba sarfedip, fedakarlık yapmamak hayvanlık mı oluyor?

Gerçekten düşkün/ihtiyaç sahibi gözükmedikçe kimseye yer vermiyorum. Ben de yorgunum, elim kolum ağır çanta/torba dolu. Bazı yaşlılar var süslenmiş geziyor beni cebinden çıkartır, ona niye yer vereyim?

hamile ve çocuklu kadınlara ver. günden çıkmış teyzelere vermesen de olur.

hasta ve hamile olanlar hariç alayına gider yap hacı.
yer vermeye mecbur değilsin.

"türkler de birbirinden nefret ediyor. ben herkese şüpheyle bakıyorum mesela, bu adamları seçip başımıza musallat eden siz misiniz diye.
benim vergilerimi, çocuğumun geleceğini sen mi yiyorsun ulan diye düşünüyorum."
Biraz önce denk geldiğim bu entry hislerimi özetlemiş aslında.

@animalman çomardan gelen yardım iyilik için değil çıkar için olur. Karşılıksız yaralı parmağa elleşmezler.

Kime göre, neye göre çomar? Çift taraflı düşünmek lazım. Onlara göre de sen çomar olabilirsin. Bu ülkenin daha anlayışlı, daha sevgi dolu insanlara ihtiyacı var. Yer vermek zorunda değilsin. Ancak en azından saygını kaybetme. Başkalarına duyduğun saygı senin yansımandır, unutma. Bir de inadına kenetlenmek, inadına anlamak, inadına sarıp sarmalamak gerek. Bunu yer vermediğin için değil "çomarlık" ve "saygı sıfırlanması" ifadelerini baz alarak söylüyorum. Seni kaybedersek, beni kaybedersek, nasıl daha güzel günler göreceğiz?

Ve unutma, iyilik karşılıksız yapılır. Beklenti içine giriyorsan hiç yapma zaten.

Her gün metroya biniyorum ayda bir kez yer veriyorumdur belki o da bi anlik humanist tarafima geldiyse ama sonra boş koltuk olunca yine gidip uçup kapiyorum.

o metrobüs koltuklarinin tekerleklisi de var. sen bence simdiden prova yapiyorsun.
birileri şezlongta, birileri koltukta mutlu rahat. oturmaya devam edin bakalım.

Ne uzattınız ne duyar kastınız ya, isteyen versin istemeyen vermesin bu kadar basit. Size ne anasını satiyim. Burdakiler size neden yer veriyorsun enayi misin diyor mu da şahsına alınıp yok bunun tekerleklisi de var yok hayvansınıaaz diye götünüzü yırtıyorsunuz? Asıl siz insanlıktan çıkmışsınız mk.

yer vermemek için toplu taşıma kullanmıyorum. tabana kuvvet.

Sorunun cevabı saygısız yapmaz. İstemiyorsan yer verme. O çomar dediğin insanların hiç mi sana emeği geçmedi? Uzayda mı yaşıyorsunuz nedir? Sevdiğim, iyiliğini gördüğüm akp'yi destekleyen o kadar çok insan var ki. Böyle düşünenlere ister istemez şaşırıyorum. Hayatta bu kadar kalın çizgileri nasıl çekebiliyosunuz?

üzücü bi bakış açısı. insanları bu kadar öcüleştirmeyin ya. :/

Bence doğru değil.

İnsanın bir duruşu olmalı ve bu duruşu duruma göre değişmemeli. Yaşlı, ayakta gitmekte zorlanan birini görürseniz yer verin...

zaten vermek zorunda değilsiniz.

o teyze dışarı çıkıyorsa ayakta kalmayı göze alarak çıkıyordur. bu aşırı hassas adetler yaşı küçük olanın büyük olandan daha az yorulması gibi genellemeler ne yazık ki yok. ben düşük tansiyondan muzdarip bir insanım. ayakta gitmeye o teyzelerden daha az katlanabilirim ama yaşım 26-27. yani o işler öyle olmuyor. bırakın bu yer verme işlerini.

herzaman vermem.

ama çomar fln olup olmamasından çok insan görünüyorsa veririm. herkesin düşüncesi kendine. bir keresinde 50 yaşında dedikoducu mahhalle teyzesi görünümünde bir kadın başımda dikelirken; bu gençler de çok tuhaf yer vermiyor fln dedi ozmn vermedim işte. adamına bağlı.

istda son günlerimde tramvaydayım, bir teyze demir sürülen bir araba üzerinde yükle bindi tramvaya, malum hava sıcak, ramazan. oruç da tutuyor muhtemelen. çok yaşlı değil ama yorgun belli verdim yer. oruç tutuyor muyum hayır dini görüşümüz uyuyor mu hayır. afedersin de buna göre yer vereceksek ötekileştirenlerden bir farkımız kalmıyor.

onun da çocukları var, evine ekmek götürmesi fln lazım.aslında şu çomar sıfatlarından ayrıldığınızda herkesin aynı telaşe içinde olduğunu göreceksiniz(bazı hıyarlar hariç)
hayat kaygısı. böyle bakınca hepsi bizim insanımız.

biz bari ötekileştirmiyelim, yer verirken bari benimle aynı düşünüyor mu geçmesin içimizden.

mobydick +1

birilerine "çomarlar" diyip bir saf tutuyoruken kendi içimizde de ayrışırız yoksa.

kitlesini politize etmeye çalışıyor bence. yarın referandum tarzı bir şey açıklarsa ona yorabiliriz. başkanlığı desteklemeyen akp seçmenine, "milli irade"yi korumanın tek yolunun bu olduğunu ima etmeye çalışıyor olabilir, tehlikenin geçmediğini söyleyerek.

Niye yapmasin ki. Her şekilde yonlendirebildigi bir kitle var. Sadece kitlesini ' zinde tutuyor' , gaza getiriyor bile olabilir.

ne tehlikesi?
insan kendi kardeşinden neden korksun ki?
kendi sadık kitlesini hem gazlıyor hemde daha da kıvamına getiriyor.
arada derede olan tipleri iyice tavına getiriyor.
yükleme ve pompalamayı yaptı.
bundan sonrasını solcular, aleviler, gayrimüslimler ve gerizekalı avrupa düşünsün.

Kitlesi aksiyonu sevdi. Kendini önemli hissediyor. O da yemliyor.

onlar tank değil zpt

onu paylaşan sığırların çoğu tankları kullananların suriyeden kaçıp gelen askerler olduğunu bilmiyor. adamlar suriye'de olay oldular, röportajlar falan. yeminle çok beleş milletiz. hiç bilmeyenin bisiklet bile kullanamadığı evrende 5 dakikada iman gücüyle tank kullanmayı öğrenebileceğimizi düşünenler var.

ASkerde ogrenmis olanlar olabilir. Sahsen Zpt kullanmayi biliyorum.

yok zpt yok tank bilmem ne, inanma sen bunlara.
16 temmuz sabahı baktım, bizim üst kattaki mevlüt dayı tankı çekmiş bizim apartumanın önüne. teypte müslüm babadan "dünya tersine dönse reyiz senden vazgeçmem" çalıyor,
evin balkonundan sallandırdığı hortumu küçük oğlan tutuyor bu da elinde fırça basmış prili yıkıyor tankı. yandaki apartumanın kapıcısı ibraam emmi mevlüt dayıya " ooo hayırlı olsun mevooo. kaç basıyo la bu? yalnız teskoda sağlammış haaa. sese uyandım piç. " dedi. mevlüt dayı bir yandan oğluna " la kaşmer paletlere de tutsana" diye kızarken bir yandan da ibraam emmiye " bi bomba çakayım la senin apartumana " dedi ve sesli sesli nıhahahaha falan güldüler ikisi birden. sonra askeriyeden tankı almaya bi başçavuş ve 3 asker geldi. mevlüt dayı " bi tur atayım da vererim tankınızı skmedik ya. bi tanka sahip çıkamamışsınız la nasıl askersiniz" diye kızdıktan sonra bir süre askerlik anılarını anlattı, sonra darbecilere küfür etti. tankı teslim etmeden önce teskoyu söktü aldı. tank hareket ederken arkadan bağırdı " o tuğrayı tankın üstünden sökerseniz sizi tek tek skerim la" dedi. bunlar gerçek yalan veya abartma yoktur.

tank dediğin kamyonla iş makinasının karışımı. bu ikisini de kullanmayı biliyorsan beş dakikada çözersin. ntv zor işler programında dilara adlı bir kıza onbeş dakkada atış yaptırdılar, ne kadar zor olabilir sen düşün...

zptler levyeli oluyor, diresiyonlu olanlar gzpt

onlar anca bunu kullanır

3.bp.blogspot.com(3).jpg

askerliği tankçı olarak yapmışlarsa eğer zor olmasa gerek tank mürettabatında bildiğim kadarıyla erlerde oluyor.

tank şöförü uzman onbaşı oluyor, ama genelde kadro yetersizliğinden erleri kullanıyolar

O araclarin arasinda aylar gecirdim. Erler tank, ZPT, ZMA hepsini kullaniyor. Ortalama bir insan icine oturup 5dk icinde nasil kullacagini cozebilir, araci calistirip kullanabilir. Ama duzgun bir kontrol saglamasi mumkun degil.
Sadece obusleri er-erbas kullanamiyor, onlari uzman erbas kullaniyor.

tebligat yapılıyormuş. yazılı yani muhtemelen.

sendika?

yazılı tebligat yapılır.
çağrılı makama ve tebliğ edilir.
gelmez ise gıyabında yapılır.

kaynak yapayım, açığa alınanların isimlerini açıklarlar mı sizce?

sadece öğretmenler değil diğer devlet memurları da açığa alınıyor. bugün benim birimimde 4 kişi açığa alındı. öğretmenler şu an çalışmadıkları için o kadar hızlı olmaz. tebliğleri yoldadır.

ogretmenlerden gonderilecekler var. devlet memurlarindan kendilerine muhalif olanlari aciga aliyorlar. cemaatci tayfaya yine dokunulmuyor haberiniz olsun. esas cemaatin yuvalandigi yer enerji bakanligidir; ama en az kisinin aciga alindigi yer de orasidir.

gülencilerin sendikası varmış, aktif bilmemne sendikası. oraya üye olan öğretmenlerdir deniyor.

@ cilekli krep, peki aığa alınanların fetoyla alakası varmıydı sence ? renklerini belli ettiler mi hiç ?

cemaatin yakınından hiç geçmemiştir diyemem. ancak bu sabah keyifleri yerindeydi bir korkuları yoktu izinleri iptal oldu diye üzülüyorlardı. muhtemelen ünide sohbetlere falan katılan sıradan tiplerdi bence.

ubi dubium ibi libertas emin değilim. dairede bese üye olan toplam dört kişiyiz. bize bir şey gelmedi. ama yarın giriş yaptığımda şifremin bloke olduğu yazısıyla karşılaşmak korkutmuyor değil.

15.000 kişiyi nasıl hemen buldular ya?

aktif-sen diye bir sendika var. cemaatin sendikası büyük ihtimal onları açığa almışlardır.

@geçerkenugradım sendikaları varmış ya ordan bulmuşlar bir kısmını. kalanını nerden buldular benim de fikrim yok. :S şimdi bunlar haklarını ararlar ama mahkemeler de dolar o zaman. tazminat verirler mi bunlara? bir açıklama yapmışlar mıdır şu nedenden dolayı sizi şutladık diye? kafamda milyonca soru? ben bulaşıklarımı yıkamaya gidiyorum.

Nerede karşılaşıyorsun bilmiyorum. Çalıştığın yerde falansa bir açığını yakalayıp kendinizden uzaklaştırmanın yolunu bulun.

O da olmadı elbet bir yakınınıza (fake erkek arkadaş, abi, amcaoğlu vs.) bahsedin.

Hayırdır birader, bi derdin mi var? diye sor. Muhtemelen yüzsüz yüzsüz sırıtarak, sen yine de lafını sakinma. Çüş, oha falan de seni rahatsız ettiğinde ama adamı yanına çağırıp delik deşik etme. Aman diyim.

bir erkek arkadaşın varsa onu çağır bir iki gün bu dallamanın seni göreceği şekilde takıl. veya erkek arkadaşın bunu uyarsın. en olmadı sert bir şekilde sen uyar.
kesici aletle onu öldürmen pek iyi bir fikir değil. çok kanlı ve senin üzerinde delil kalır. mahallede onun darbeyi desteklediğini fetocu olduğunu söyle ve 4. günün şafağını bekle, tuğralı doblosuyla sakallı cübbeli mübarekler gelip onun kafasını keserler.

bi isim bi resim ver halledelim.

Bu yaptigi taciz zaten. Tacizci sizin sessizliginiZden guc alir. Sesinizi yukseltin.

Biraz sert konuşun, küfredin. Muhtemelen bırakır peşinizi.

delik deşik etmek nedir, saçmalamayın... Adam sayıp, hayatınızı yakarlar...

evden çıkmak istemiyorsam abili babalı yolu seçerdim.

öncelikle tüm kiraları bankaya yatırsınlar. sakın elden vermesinler, yatırdıklarına dair ellerinde dekont olsun.

ikincisi ev sahibi aldığı kiranın vergisini vermiyorsa (ki muhtemelen vermiyordur) maliyeye şikayet etsinler veya etmekle tehdit etsinler. ancak bunu sözle belirtsinler. yazılı bir belge olmasın ortada (kısa mesaj gibi).

bu adam bizi tehdit ediyor diye savcılığa versinler. adamın gözünü korkutsunlar. savcı kim tankın önüne yatmış kim tokmakçının önüne yatmış bakmaz. herifin gözünü korkutun.

baba-abi mevzusu yedek güç olarak kalsın. düşünüyorum da, kızım büyüse ve bi yavşak kızımı tehdit etse herife ya kalıcı hasar veririm yada öldürürüm. durduk yere şimdilik ortalığı karıştırmaya gerek yok. yada var bilmiyorum.

"kural tanımazlık, hukuk tanımazlık canımı sıkıyor" demişsiniz, üstte de abi baba bi "konuşma" mı yapsa demişsiniz. ev sahibinin yaptığı ne kadar hukuksuz ise ima ettiğiniz şey de o kadar hukuksuz.
bu arada kontratta %13 yazsa dahi yasal oran üstünde artış talep edemez ev sahibi. şu an o oran daha düşük olması lazım. Siz denildiği gibi kiralarınızı zamanında ve belgeli olarak yatırın, sonraki süreçle hukuk ilgilensin.

öncelikle ses kaydını mahkemeye veremezsin.
savcılığa şikayet ederim diye tehditvari konuşun.
erkek arkadaşlardan yardım isteyin, ben abisiyim ne var lan tarraaam diye çıkışsın adama.
bir kadına o şekil küfür etmek nedir.
önüne yattığın tankın paletlerinin üstünde kaydıra kaydıra skertirim seni diye kallavi bi şekilde döşesinler.

Darbeye veya darbeye(!) karşı durup kendileri darbe yapan insanlar işte. Bu özgüvenleri patlayacktır elbet.

Yasa bildiğim kadarıyla arkadşlardan yana. Yani 1350 yatırmaya devam etseler, adam napabilece k ki. Çıkartamaz, kovamaz. Ben darbeye karşı durdum deyip polis çağırır destek bekler onlardan da o kadar da bir türkiye değil diye umuyorum.

hiç bir şey olmaz, yazmış arkadaşlar kiraları bankaya yatırsınlar, kirayı geciktirmedikleri ve evi harabeye çevirmedikleri sürece biraz zor atar. baban falan da konuşsun isterse de böyle tiplere 10 lira bile fazladan vermeyeceksin, arttırmasınlar kirayı.

işte bu zihniyet. üzüldüm ben de.

103 yaşında ölmeyeceği halde yanlışlıkla ölen bir babanem vardı. her gün et balık yiyip sürekli sağlıklı kalmaya kasıyordu. senin babanenin yaşında amcamı dövüyordu kadın. kimse sevmiyordu. sanırım herkes ölmesini istedikçe ölmüyorlar. cenazede bir tek ben ağladım. herkes mutlu mesut miras kavgasına başlamıştı.

o yaşta bir insan neler düşünüyor istiyor bilemeyiz. bırakın kadını ne istiyorsa yapsın.

özlersin , üzülürsün .. şimdi hep gözünün önünde ya anlamazsın .

Dedem akciğer kanseriydi, rahmetli çok çekti bize de çektirdi tabi. öldüğünde 11 yaşındaydım ve ölüm haberi geldiğinde oh demiştim çok net hatırlarım. bazen o bile dert olur içime keşke öyle demeseydim diye. ahlaksızlıktan ziyade ilerde böyle düşündüğün için pişman olabilirsin

Alzheimer olabilir mi acaba? Bizim ailede de bir adet var, nispeten genç yaşında da cok zor bir insandı tripli, kıskanç vs. Ama alzheimer eklenince hayal ve paranoya da eklendi (eşyalarımı çaldınız, beni öldüreceksiniz, evde birileri var, içeride 5-6 kadın gelmiş oturuyorlar vs vs).
Yaşama konusunda birsey diyemem ama insanın aklına ister istemez geliyor. Alzheimer ilerleme gösteren bir hastalık ne yazik ki, su an bakıma mahkum yatakta, yemeğini destekle yiyor ve altı besleniyor. Zor durumlar...

yapacak pek bir şey yok. bir tür bunama.
ölene kadar böyle devam edecek.

@Sulfoxaflor o dediğin imkansız, ilaçlarını dakika dakikasına alan, her şeyi aklında tutan hiçbir şeyi unutmayan bir kadın. yani imkansız

Allah sabır versin, genel karakteri o şekilde demek ki :( belli bir yaştan sonra yaşamamamız gerektiğini düşünmeye başladim ailede yaşlılar arttıkça.

birini doktor kontrolune gitmek istedigi icin suclayamayiz da, belli bir yastan sonra insanlar giderek daha bencil ve memnuniyetsiz oluyor buna katiliyorum en azindan benim etrafimdaki 70+ yasindakiler biraz boyle.

Oooo daha gençmis eşimin annanesi 90 yaşında bel fıtığindan başka hiç bi hastalığı yok, Tüm gün dedikodu fitne fesatlık peşinde. Kaç Kere eşimin annesiyle dedikodumu yaparken yakaladım.

AKP'nin silahsız teslim olmuş erleri vuran, polis isteyince elinde silahıyla yardıma giden paramiliter kuvvetleri varken ne gerek var ki. Ordu daha da "milli ve yerli" hale getirilir, sorun çözülür.

Ordu sadece zorunlu askerlikten ibaret değil. Aynı zamanda düşünceye şekil verme aracı. Kolay kolay bundan vazgeçmezler. Tek vazgeçtikleri dönem paraya sıkışıp bedelli çıkartmak zorunda kaldıkları zaman olur ki onda bile tam anlamıyla bu rafa kaldırılmaz. Sadece zenginlerden vazgeçilir, kısmen.

osmanlı tuğralı doblolar varken profesyonel orduya gerek yok.
kraldan daha çok kralcıların olduğu memlekette profesyonel orduya asla ihtiyaç duyulmaz.
zamanla evrimleşerek her şey dönüşecek.
sonrası sandal, ege denizi falan filan.

genelde ik sorar beklentiniz nedir diye. sen sorma bence

zaman zaman beklentiniz nedir diye sorulabiliyor. ancak sorulmamışsa konuyu açmak zannetmiyorum ki iyi bir etki yaratsın. eğer sorulmamışsa en son teklif aşamasında karşılıklı müzakere edilebilir.

sen sorma +1 beklentini zaten sorarlar. sormuyorlarsa da pazarlık olayı olacaksa tekliften sonra olur.

teklife kadar bilgi vermezler, isterseniz sorabilirsiniz ama gerçek anlamda kurumsal firmalarda bilgi verdiklerini görmedim.

Benim eski çalıştığım yerde görüşmeden önce bir form doldurtuyorlar. Orada ücret beklentisi de oluyor. Genelde ücret beklentisini sorarlar zaten.

ik sorar,
genelde görüşmenin sonuna doğru maaş olarak ne düşünüyorsunuz falan diye bir şekilde sorar.

ben de tv bozuldu sanıyordum. hayırdır inş

yok hacı.
zira tüm muhalifleri topladılar.
içeri alacak, görevden uzaklaştırılacak kimse kalmadı.
darbe amacına ulaştı.
bundan sonra gayet rahat evimizde oturabiliriz.
tuğralı dobloyla darbecileri ezim ezdik evelallah, sen raat ol.
bi tekbire bakar.
onlarda tank tüfek varsa bizimde imanımız var.
sela okundu mu? atlayalım dobloya.

hemen nakit para çekip eve erzak depolamak lazım..

istanbulda sıkıntı yok.

sen niye milletin lafıyla iş yapıyorsun ki. kendi ihtiyacına göre seçersen arabayı daha rahat edersin. dağ bayır çıkacaksan yol tutuşu olmayandan almayacaksın, satmayı düşünüyorsan ikinci eli ölü olanı almıcaksın sabah akşam sürekli kullanacaksan çok yakanı almıcaksın. önce ihtiyacını belirle kıstasları sonra daraltırsın.

millete çok bakma.
senin için en önemlileri; az yakması ve 2. elinin iyi olması.
örneğin; aracı beğenmedin veya olumsuzlukları fazla ise satmak istersen satman kolay olur başın ağrımaz.

kimseyi dinlemeyeceksin beğendiğini alıp geçeceksin millete tatava yaptırma.
para senin zevk senin sana clio boktan der gider clio alır bu tipler.
Dinleme kimseyi.

Takım elbiseye uyacak klasik bir saat. Güzel.

öncelikle o parayı verip quartz bir saat almak çok çok yanlış bir tercih. görünüş olarak benim tarzım değil o nedenle beğenmedim.

güzel, sadece kordonu yılan derisi gibi değilde düz olsa daha iyi.

butonlar çok çıkıntılı, onun dışında güzel bir saat

güzel saat ama bu para etmez.

h&m'de 4 cift 7 liraydi en son.

ben 365 gün çorap giyen ve en az 50 çift temiz çorabı olmazsa içi rahat etmeyen biri olarak biraz şans ve gözlem işi diyorum. pazardan alıp vazgeçemediğim çoraplar da oldu ama genelde mağazalardan almaya çalışıyorum, çünkü daha çok dayanıyor. (benim çoraplarımla duygusal bağım var erkenden yırtılsa da olur dersen fark etmez yani) bugüne kadar en uzun süre giydiğim en memnun kaldığım 10 çift çorabı marks&spencerdan almıştım.

sokakta satılan çoraplardan almıyorum.
naylon karışımı fazla oluyor.
%100 pamuklu çoraplardan alıyorum.
sararda var, m&s var bi de adidas.
bu markalardan memnunum.

lcw en uygunu, mavide 2 tanesi 15tl, 3 al 2 öde kampanyası var, 30tl ye 6 çift alabiliyorsun.

Alırsam şu bambu muhabbetinden alırım sanırım.

assos.

gökçeada
bozcaada

çanakkale :D

kendi aracınız ile gidecekseniz 5 saat ya da daha az sürer . Amasra diyorum . denizi süper .ince kum ve durgun deniz severseniz bayılırsınız.çok temiz ve sakin bir yer. meşhur salatası ve balıkçıları da var.bütün sahil şeridi otellerle dolu normal zamanda ucuz oluyor ve yer oluyor. bayramlarda bayağı doluydu geçen sene gidemedik.

bozcaada gerçekten şirin bir yerdi.
assos da düşünülebilir.

Cevaplar icin tesekkur ederim kamuda tum izinlerin iptal oldugunu ogrendik tatil yalan oldu:(

ben de acayip ümitsizim. iç savaşın ne zaman çıkacağını düşünmeye başladım

hayır, değişmedi. yıllardır aynı. herhangi bir fark yok.

benim değişmedi, zaten nefret ediyordum ülkeden ama sinirlerim biraz daha oynadı.
Mutluluk verici şekilde eşim biraz değişti, genelde benim gibi düşünse de yurtdışına yerleşmeye mırın kırın ediyordu, şimdi kendi araştırıyor.

hayatım bitti.

Mutsuzduk, ümidimiz azdı, travma üzerine travma yaşadığımız için zaten ülke hakkında iç açıcı düşüncelere ve hislere sahip değildik ancak cuma akşamını unutamıyorum. Sonrasında yaşananları unutamıyorum. Tek yatamıyorum mesela. Ölümden korkmuyorum ama o sesler, o patlamalar, silah sesleri. Doğu'da o çocuklar bu seslerle nasıl yaşamayı başarıyor diye soruyorum kendime. Beyin algılamadığı şeyi garipsiyor. Yanlışlıkla görmek durumunda kaldığım +18'lik görüntüleri silemiyorum aklımdan. Uzun zamandır panik bozukluk tedavimi sonlandırmıştık, artık anksiyete önleyici ilaçlar almıyordum, ruhen inanılmaz dengedeydim ancak cuma akşamı sonrası ruh halinden ziyade beyinde algılar değişti. Dilim çok uyuştu mesela iki günde. Sigara içtim. Ağlama nöbetlerim oldu. Konuşurken toparlayamıyorum mesela ifade etmek istediklerimi. Kopuk kopuk anlattığımı fark ettim. Dün akşam Kadıköy'de alalen tacize uğradım. Yardım çığlığıma kimse tepki vermedi. İnsan olarak nasıl bu kadar kaybettik sorusunu çözümleyemiyor beynim. Kalbim acıyor. Belki bu cevabımı sonrasında silerim. Şu an sadece paylaşmak istedim. Bilmiyorum bu toplumsal travmayı nasıl atlatırız. Zihinlerden o görüntüleri nasıl sileriz.

hemen hemen aynı durumlar.
ülkeyi belirledik şu an gitmek için nasıl bir yol izlenmeli diye düşünüyoruz.
mesele şu ki umudumuzu kaybettik.
pembe tablo çizenlerin bu ülkede kalarak o pembeliği yaşamalarında sakınca görmüyorum.
böyle bozuk bir düzen olamaz.
tarakkürek konuşan kimseye cevap verme hissi ve onların anlattıklarından rahatsız olma hissi artık kayboldu.
şimdi millet; he oralarda sizi bekliyordu diyecekler, ama son yıllarda çevremdeki insanlarda yurtdışına gidenlerin oranı ciddi sayılara geldi. on yıl sonra akrabalarım yurt dışında daha kalabalık olacak bu gidişle.
babam ve annem bile gitmeye hazır.
kimse de ne huzur ne yatırım/çalışma isteği ne de sağlıklı bir psikoloji kalmadı.
bu arada ailece eğitim düzeyi ve geliri iyi, yurtdışını özellikle avrupayı gezmiş görmüş insanlarız. gitmeyi herkes buruk bir şekilde istemekte.
ülkenin şu durumunda fakir olup mutlu olanları anlayamıyorum.

Korkuyorum. Onun dışında olayla ilgili yapılan yorumları okurken kendimi keseck kıvama geldim. Gezide kendimi çok yakın hissettiğim "aydın" kesimin akp'li "çomar" tayfayla beyinsizlikte yarışacak düzeyde olduğunu gördüm. Ülkeyi terk etmeme 2-3 sene var. Bu süre içinde iç savaş çıkmasından korkuyorum.

evimin önünden 3 gün boyunca tekbir getirip silah atarak sabahlara kadar korna çalan tipler tüm yaşam enerjimi sömürdü bitirdi. ek olarak umutsuzluk, korku, karamsarlık ve isteksizlik duyuyorum. bu ülkede gelecek planı yapmalık ortam yok, yurtdışına gitmek için çabalamak ise enerji, umut ve istek gerektiriyor.

Hep bir umudum vardı, kitabı kapatmayalım, hallolacak, düzelecek, güzel günler ileride diyebilecek bir şey bulabiliyordum. Bu iki gün o umut kırıntılarını aldı götürdü. Dipten gelen bir mutsuzluk dahası umutsuzluk içindeyim. Ne yapacağımı bilmiyorum.

keşke değişse, hayatımın değişime o kadar çok ihtiyacı var ki. öyle ki; değişimin nerden nasıl geleceğini bile önemseyesim olmuyor bazen. şaka bir yana bence darbeyi fazla abartıyorlar, biz sıradan insanlara pek bir şey olmaz. bir sosyoloji kitabında okumuştum en büyük dünya savaşlarında bile halkın hayatı rutin devam etmiş, yemiş, içmiş sevişmiş, üremişler. önceden bin türlü zorluklarla baş ederek işten eve evden işe gidiyorduk, yine öyle olacağız.

Benim kafam çok karıştı, hiç güvende hissetmiyorum kendimi.
Belki ben biraz abartıyorum ama ulan sen açıksın, vay bu kıyafet ne diye kuytu bi yere çekilip önce tecavüze uğrayıp sonra öldürüleceğim günler çok uzak değilmiş gibi geliyor.

Ankara'dayım, buradan ayrılmak istiyorum. Kendimi hiç güvende hissetmiyorum. Markete bile giderken tedirginim. Böyle yaşanmaz. Yaşadığım hayatı, yaşadığım yeri, işimi toptan sorgulamaya başladım. Yurt dışına asla gitmek istemeyen biriyim acaba mı demeye başladım.

Onun ötesinde bütün memleketin akıbeti ne olacak endişe içerisindeyim. Dev bir bilinmezlik ortamının içerisindeyiz. Çok korkunç her şey.

Yine de olan bitenden hemen sıyrılıp normal hayatına dönemeyen siz gibi insanların olduğunu görmek beni nedense sevindiriyor.

Şu işidçi tiplerden daha fazla korkmaya başladım. Bu ülkede iyi bir şeyler olabileceğine dair umutlarım tükendi. Daha kötüsünün geleceğini düşünüyorum, bunlar iyi günlerimiz.
Kısa etek giydiğimiz için, sevgilimizin elini tuttuğumuz için, alkol aldığımız için dövüleceğimiz günleri bekliyorum.
Şimdiye kadar 2 kere başka bir ülkede yaşama fırsatım oldu. Cesaret edemedim, buralardan kopamadım. Şimdi çok pişmanım.

bir gecede herşeyin değişebileceğini öğrendik. Cuma gece o uçak ve silah sesleri bomba sesleri çok fenaydı. suriyelilere her zaman karşı olan biriydim ama bir an düşündüm savaş çıksa ne yaparız ? suriye'de herkes dilenci değildi sonuçta işi gücü kariyeri parası eşyaları evi olan insanlardı.
savaş olsa benim işimin paramın eşyalarımın evimin ne kadar anlamsız olacağını düşündüm. neyse ki olmadı herkesin herşeyini kaybetme noktasına yaklaştığı bir gece geçirdik .tanıdığım herkes mutsuz ve bezgin bıkkın. tatil planları konuşmaları yok bugün işyerimde .kolay unutulmaz ve etkisi silinmez gibi geliyor bana .

nefretim ve tepkim bakiydi zaten de kafam çok karıştı. bu kitleye karşı dikbaşlılık yapabiliyordum, düşündüğümü söylüyordum ama artık söyleyemem galiba. askerin kafasını kesen beni keser bir kuytuya atar, nasılsa hiçbir şey olmuyor. adamların cinayet videosu var ya, ötesi yok yani.

bir kez daha akıllara (bkz: türkiye'den siktir olup gitmek) geldi.

biz arkadaşlarım ile dışarıdaydık, darbeler konusunda bilgi sahibi olduğumuzdan saçma gelmişti ilk başta, kısa sürede biteceğini düşündük ama barbar sürüsünü hesaba bile katmamıştık. kolay kolay umudunu kaybeden bir insan değilim, güleçliğimden ödün vermeyeceğim de, ama başta da dediğim gibi sürekli akıllara gelen başıma gelecek galiba, ilk defa bir araştırmaya girdim, ecnebistanda yaşamayı bırak vatandaşı olmak için direkt, önümüzdeki bir kaç yıla aslıma döneceğim gibi duruyor.

kötü görüntülere bakmıyorum, genelde haber okumuyorum, sosyal medya hesabım yok, pervasız bir insan değilim, bu olanlar takmıyor hiç değilim, sadece bana etkilerini minimize ediyorum. (öneririm)

Artık umut olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'de ne oluyorsa "iki ucu bokluk değnek" usulü oluyor her şartta bize kötü oluyor. Bundan sonra İslam Cumhuriyeti mi kurulur, bu şekilde devam ederiz ama yabancı ülkelerden boykot mu yeriz(yayınlanacak wikileaks belgeleri), insanlar daha da kutuplaşır ve iç savaş mı çıkar(Allah korusun) bilemiyorum. Yurtdışındaki arkadaşlarıma bakıyorum zaten pek politikayla ilgileri yok, şu an tek dertleri pokemon go ve kültür aktiviteleri vs vs. Biz çok saçma şeylerle hayatımızı mahvediyoruz/geçiriyoruz. Ha tüm bunlar olmasa bile sırf iş bulmak iş hayatı, aşk hayatı evlilik durumları falan yeterince zor onlarda bile çok geriden geliyoruz. İngiltere'de asgari ücretle çalışan bir baristonun alım gücü burada "başlangıç için iyi para ya" dediğin maaştan daha iyi belki de.

Zaten akademik kariyer gibi bir yola girdim, yurtdışını deneyebilirim ki geçen yıl ingiltere'de master yapıp döndüm. Ortam böyle olsaydı belki dönmemek için deli gibi uğraşırım. Orada da aile faktörü işin içine giriyor. Ailemi de yanımda götüremezsem yine aklım burada kalacak. Yavaş yavaş Suriyeli modunda giriyoruz hazır olun tek farkımız dil bilmemiz biraz daha eğitimli olmamız belki.

benim için değişen bir şey olmadı.

hayır değişmedi.

ülkeden %91 tiksiniyosam, artık %93 tiksiniyorum. ufak bi artış oldu yani sadece. ümidimi kaybedeli yıllar olduğu için artık öyle büyük yıkımlar yaşamıyorum, geyiğe vuruyorum hatta.

@buff +1 ben de giyimimden ötürü korkmaya başladım. kalkıp da bikiniyle çıkmıyorum halbuki sokağa. sırf başım açık diye ötekileştirileceğimi düşünüyorum. en çok ağrıma giden de hayatlarında hiçbir başarısı olmayan, bilimi bırak iki satır takvim yaprağı okumamış adamların kendilerini bir halt zannetmesi. bu insanlara baştakilerden daha çok kızıyorum. ama en büyük küfürleri bizi bu hale sokan, bu din bozuntusunu ortaya atan araplara ediyorum. benim de cumadan beri hayatımda çok şey değişti. artık kendi aileme bile tahammül edemediğimi fark ettim.

Evet bazı konulardaki düşüncelerim ve değer yargılarım değişti.

2002 yılından beri vicdani retçiyim, Türkiye'de o dönemde bunu deklare etmiş çok az sayıdaki kadınlardan biriyim,evliyim, anneyim, ateistim, analitik, seküler düşünce tarzına sahip ve başkalarının siyasi ve dini görüşlerine saygısı olan biriyim.

Çocuklarımı herhangi bir dinin öğretilerine göre yetiştirmiyorum, yarın öbür gün biri anne ben Budist oldum, bir diğeri ben gayim derse asla yadırgamam, hayatlarına müdahale etmeden, desteğimi ve sevgimi olabildiğince hissettiririm.

Gel gelelim ayın 15 inden beri bende nelerin değiştiğine, her tür siyasi düşünceden buna Akp liler de dahil olmak üsere pek çok arkadaşım ve eşim dostum vardı (dostum zannettiklerim) ama bu süreçte gördüm ki, ellerine fırsat geçtiğinde, ben benim gibileri bozuk para gibi harcayacak potansiyele sahipler.

Hepsini hayatımdan çıkardım. Eşimle birlikte bir takım radikal kararlar aldık ve iş yaptığımız Akp liler de dahil olmak üzere ve eş dost akraba tanıdık hepsiyle iletişimimizi kestik. Anladık ki bu karakterdeki insanlar, bizim yaşam tarzımıza tahammül ediyorlarmış sadece.

Ohhh be rahatladım.

hayır.
bugüne kadar nasıldılarsa cuma gününden sonra da aynı. bizim gibi düşünmeyen %52 değişmedi. bugüne kadar onlar nasıldıysa cuma akşamından beri de aynılar.
kendilerini bir yalana inandırıp doyasıya eğleniyorlar ve bize de hayatı zehir ediyorlar.

Bir de konuşasım, paylaşasım var :( Sanırım içimdekileri paylaşmak istiyorum ancak herkesin derdi başından aşkın. Omuzlarına yük bindireceğim diye de anlatamıyorum.

hayata bakış açım, hislerim olumsuz yönde etkilendi. pek olumlu biri olmamama rağmen hem de. aklımdan selalar, tekbirler çıkmıyor. bunları dinlerken bu adamlar istese beni kıtır kıtır keser dedim. buna hayatımda ilk defa inandım. inancı ne olursa olsun bugüne dek inandığım güvendiğim herkese karşı artık temkinliyim. artık akşamları sokağa çıkmam mümkün değil, canım ne isterse onu giyiyordum, artık giymem. ortalıkta fikrimi özgürce ifade edemem. bunlar değişti yani. daha doğrudüzgün bilgi yokken etrafta sokağa çıkın dedi tayyip, çıktılar abi. evlerine girin derse bir gün, girerler. kapımı kapayınca huzurum vardı, artık yok.

hayır. o duruma çok evvel gelmiştim. özel hayatım da iyi gitmediğinden devreleri o zaman yaktıydım. daha yanacak devre var da... hayatla "başladın, bitirdim" noktasında uzlaşınca çok şey olmuyor...


beni durumu yorumlayan insanlar ve yorumları bunalttı hep. kendimi asıl onlardan korumaya çalışıyorum

-falan filan olacak
- ahaha komplocu seni gıdıaa
(oluyor tıs yok)

bu durum x 1 milyon

bu ülke kontrol edilmeyen conjecture'lar diyarı. yüz kere yanlış konuşma hakkı var insanların. olacaklar -onlar her ne ise her karar aşamasında yeni patikalar açılıyor veya olasılıklar değişiyor- yine olacak ve bu gerçek -sonsuz yanlış yapma ve hiç dinlememe, umursamama hakkı- sabit olduğu için olacak.

o adamların zaten farkındaydım, anlıyor musun. mayınlar kaldırıldığından beri farkındaydım. etnikçi iyi polislerle bu kötü polisler o zamandan beri vardı, kuklalar hep vardı. hatta 11 eylülden sonra ismi değişeduran aynı terörist örgütlerin, besleme lejyonerlerin, berserkerların farkına varmamak için kör olmak gerekiyordu. bunları bırakalım gömme olduğu kanıtlanmış kanıtla uluorta ömür çürütüp insanları hasta ettiler cezaevlerinde. umursayan var mı? yok. o askerler 1980'dekiler ya, ondan o zaman umursamadı duyarlı millet. o kadar kolay mı? babamızın çiftliği mi? ulan, onu yapabilen bunu neden yapamasın a be kazkafa, ne engelliyor, orada adam ölmedi mi sanıyorsun? ya da o iki kesimin birbirinden farkı mı var sanıyorsun? dünyanın onca yerind ebunlar olurken masal mı sanıyordu insanlar? libya'da kaddafi'yi kazığa oturtanlar? onları da mı görmediniz? kadınların okuyabildiği falan şeriatla alakası olmayan ülkeye "arap baharı" ile neler oldu? havalı havalı herifler sniperlarına susturucu takarlerken pek yakışıklı, öldürüşleri çok estetik, bu mu fark? onlar bu bokları sıçıyorlar biz de o sıçtıklarının pembe olmasını mı bekliyoruz?

-anti abdci gafa sken komplocu seni.

ulan... ah ulan yemin ederim bıktım. eh dövünsün herkes, hepimiz ne halimiz varsa görelim.

Ben şunu düşünüyorum, evet %52 lik kesim değişmedi, evet perşembenin gelişi çarşambadan belliydi belki ama bu kesim artık şundan iyice emin oldu, biz ve bizim gibileri yarın öbür gün, bir mekanda alkol alırken görünce istediği gibi linç edebilecek bu zaten zındıktı, allahsızdı deyip kesip doğrayabilecek ve karısına kızına bunlar mürted, karısı kızı bize helaldir deyip tacavüz edebilecek o gümbürtüde bizler kim vurduya gideceğiz. Onlara hiç bir şey olamayacak.

Çok mu ütopik ta da distopik mi demeliyim?

Ben yurtdışındayım. Belki fark edenler olmuştur ama şu birkaç gündür daha önce hiç olmadığı kadar sık yazıyorum buraya. Yurtdışında olmak insanı epey etkiliyormuş, onu anladım. İçini dökmek istiyorsun, çevrendekiler haftasonu etkinliklere gitmiş, keyfine bakmış...vs. Acır bir ifadeyle "ne oluyor Türkiye'de" diye sorular geliyor, anlatıyorsun. E çok iyi anlayamıyorlar da ortamı tabii. Hayatlarının hiçbir döneminde Türkiye'deki ortama benzer bir ortamda bulunmamış insanlar bunlar. Bisiklet yolunun geliştirilmesine dair imza toplayan gönüllüler konuşuluyordu düne kadar. Ya da en fazla kira fiyatlarının gün geçtikçe artması gündem oluyor. Böyle bir ortamdasın ama senin içinde ciddi bir öfke var ve bu öfkeni boşaltamıyorsun. Ciddi bir problem bu benim için, daha önce yaşamamıştım. Yani şu anda yurtdışında yaşamamın tek avantajı güvende olmam, onun dışında psikolojik olarak çökmüş durumdayım. Tabii gidişatın varacağı noktayı iki sene önceden görüp bir sene boyunca ülkeden gitmek için çok çabaladım. Bu çabamın boşa olmadığını görmek de üzdü esasında. "Oh iyi ki zamanında gitmişim şu ülkeden" gibi bir tepki veremiyor insan, inan bana. Bundan sonraki süreçte de keşke diyorum tüm sevdiklerim Türkiye'yi terk edebilse. Ha ya da diyorum dönsem mi Türkiye'ye. Çünkü bu şartlarda yurtdışında yaşamanın da pek anlamı yok gibi geliyor bana. Gerçekten bilmiyorum. Yalnızlığı yaşam biçimi olarak görmüş bir insanım ben. Türk insanının Asya soğukluğunu bünyesine almış birisiyim. Ancak bu olanlardan sonra hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim kendimi. Tuhaf duygular.

Lütfen dikkatli olun. Karşı karşıya olduğunuz kitle mantıktan, anlayıştan ve insanlıktan nasibini almamış insanları barındırıyor. Şu kökten dinci, baş belası terör örgütünün bu darbe girişimini önleyen islamcılar sizi baş düşman olarak görüyor ve elbette ki sokağa alışmanın verdiği duyguyla sizin başınızı sık sık ağrıtacak.

beni pek etkilemedi açıkçası
bu kalabalığı biliyordum bunlar vardı hala varlar, biraz gaza geldiler ancak yavaş yavaş normal boktanlığa dönmeye başlar hayat.

öküz oturdu içime, 3 gündür çok huzursuzum. cuma günü öncesinde AKP yi istediğim şekilde eleştiriyordum, artık eleştiremem herhalde. Çünkü beni kıtır kıtır kesecek potansiyeli gördüm çok yakın çevremde, daha kötüsü onlarda kendilerini engelleyecek birşey olmadığını gördüler, bugün beni Tayyibe küfür etti bu diye linç etseler hiç bir yaptırımla karşılaşmazlar ve bunu da çok ii biliyorlar artık.

İş dışında şort-tişört-terlikle dolaşırım genelde, hem hava sıcak hem de çok rahatlık.
2 gündür hiç olmadığı şekilde bir sürü laf yedim şakayla karışık, üstelik erkeğim :(

Acayip tırsmış durumdayım ben.
Şu "karıları ganimetimizdir " düşüncesi, askere "kızın var mı" diyen polis, bebekliğini bildiğim akrabamın oğlunun facebook yazıları ( facebook arkadaşlarına ana avrat düz gitmesi, reis emretsin kardeşimi keserim demesi, edepsiz, saygısız lafları...), emniyetin "darbeci" ihbarı yapana prim vereceği söylentisi (gerçek mi bilmiyorum, gerçektir zannımca), silahlanmanın serbest bırakılacak olması...
Kendim için değil, kızlarım için endişeliyim. Bu adamların akılları fikirleri pipilerinde. Kafasının üzerinde helikopter uçuyor adamın ilk aklına gelen pilotun karısına hallenmek.

önleminizi alın notu:
emniyetin darbeci ihbarı için prim şeysi doğruysa kötüye kullanımları olacaktır. 80'de aynı şeyi yapıldı, komşusuna kızan, işyerindeki arkadaşını devre dışı bırakmak isteyen, tarlasında gözü olan vs " bu koministir" diye ihbar etti, adamlar içerde bişey kanıtlayamadı. zira içersi çok kalabalıktı kimsenin de gerçekleri araştırma gibi bi niyeti yoktu, ne kadar çok suçlu o kadar başarı...

dekatlondaki güzel hacı reyiz.

forclaz için konuşuyorum: sadece laptop koyarsan buna süner kalır çünkü içerisi boş bir tüp gibi diyebilirim, senin aradığın çanta bu değil.

seni 30 litre paklar bana kalırsa.

Modern tefecilik, başka bir şey değil.

hiç bir şey bilmiyor olsam bile şu site tasarımıyla iş yapan birileriyle para işlerine girmezdim.

nrmnm +100
Bildigin tefeci ayrica.

milletçe söğüşlenmekten bıkmadığımız için bunun gibi bir sürü site, firma vs mevcut.

kesinlikle güvenme.

Antalya. parantez içerisindeki sayı kontenjan falansa ihtimali de arttırıyor hem de güzel şehir.

ben olsam muğla'yı tercih ederdim. bu size göre değişir. neye ihtiyacınız var aile yakınlığına mı, deniz kum güneşi mi, sessizliğe mi, para biriktirmeye mi. iç anadolu'da güzel birikim yapılıyor harcama pek olmuyor. odunsu bir hayatınız da oluyor tabi.

izmir-antalya-muğla-

Çanakkale çıkarsa hayatına muhteşem bir hayat daha katarsın, bilgin olsun. ben de yakında memleketim olan oraya taşınacağım inşallh.

edirne ve çanakkaleyi düşünüyorum ben de. antalya olmaz sıcakta duramam ben.
edirne'den de yunana bulgara giderim diye tercih sebebim.

sırasıyla,

izmir
muğla
antalya
çanakkale
aydın
manisa
edirne
kocaeli

izmir ya da manisa

egeden şaşma..

bence gitme nedenine göre değişir.

@sarlatan, memuriyet için gitme durumu var.

bartın, çanakkale, giresun, muğla, sinop, zonguldak.

bunların her biri şahane.

gittiğin şehre göre maaşın değişiyor mu yoksa sabit mi?

kira durumlarına bak derim öncelikle. kendi sosyal hayatına uygun semtleri araştır bunun için. sonrasında yeme içme durumları ve sosyal hayatını nasıl geçirebileceğine bak. sonuçta izmir ile kars'ı kıyaslayamazsın.

sanmam maaşın değişeceğini. izmir'i de sevmiyorum. 3. tercih istanbul olur. en azından havayolu ile ulaşım seçeneği bol.

listedeki çoğu şehri gezmişliğim var.bence;
Çanakkale
Antalya
Hatay
Muğla
Kocaeli

nüfus müdürlüğü

Tamini bilmemde vukuatli nufus kayit ornegini nufus mudurlugu veriyor 2 dk da

kaymakamlıkta, nüfus müdürlüğünden alıyorsun.

inanmayın millet yalan, iç savaş çıkarma hayalinde olanların yalanları..

Şunu bir dinleyin millet.

twitter.com

Darbe plani basarili olmadigi icin bir sonraki asamaya geciliyor. Azınlıkları kullanıp, SIDDETI ARTTIRIP IC SAVAS CIKARMAK isteyebilirler.

Armutlu, Tuzluçayır, Okmeydanı, Gazi, Nurtepe'ye polis destekli saldırılar oldu. Halkın örgütlü olması sonucunda püskürtüldü.

Örgütsüz bölgelerde ileride yaşanması daha muhtemel. Buraları kıramayacaklarını anlayınca diğer taraflara gidecekler.

ben de dun gazi mahallesine gittiler diye okudum, bugun de bir iki video izledim. az once de kizilay'da zikir cekenlerin videosunu gordukten sonra aldiklari cesaretle her seyi yapabilirler diyorum. korkuyor insan.

eksisozluk.com

Bunlar yalan diyen arkadaş şunun ilk girdisini okusun başından sonuna.

eskiden beri aynı senaryo.
asker bizim bölge değil yetki alanımız değil der, polis önce göz yumar, millet gelir sağı solu taşlar, dışarıda gördüklerine saldırır, eğer ortam müsait ise bir ev basar/yakar/taşlar. (örnekleri çoktur.)
sonrasında polis gelir kahraman şekilde olası bir çatışma, iki grup arasında gerilim çıkma durumunu engeller. göstericileri sakinleştirip pışpışlar hatta utanmasa ekip otoları ile evlerine bırakacak.
ileri düzeyde provokasyon, kin, nefret var.
bu ülkede aleviler sevilmiyor.
ilk fırsatta alevilere yönelik korkutma, sindirme, kovma, öldürme politikaları gelişecek/geliştirilecektir.
şimdi uzun uzadıya dile getirsek; alevilerin anlayıp, alevi olmayanların
abartma mınagoyyim diyeceği şekillere gelecek mevzulardır.

evet tahrik var maalesef antakya armutlu

google'a first time on a plane yazdım.

www.wikihow.com

www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com

bence kimse yönlendirmiyor orada. ilk girişten gir içeri öyle kalırsın. kontrolden geçince direkt nerelere gideceksin onu öğren.

yahu kanlı canlı birilerinden duymak istemiştir belki. ya da duyuru'yu seviyordur buradakilerden dinlemek istemiştir. bazen çok mu fazla duyar kasılıyor nedir? google nasıl kullanılır linkleri falan hiç komik değil yani, tam tersi sinsi bir troll tadı veriyor bilesiniz. duyan da buraya sorulan tüm soruların google'da asla bir cevabı yok falan :)

neyse uçmak güzel bu arada. ben de epey bir geç binmiştim ama ilk kalkış anı çok zevkli. her zaman olmasa da bazı uçuşlarda havadayken bir süre sonra kulakları, başı falan rahatsız oluyor insanın. yine de o ilk kalkış anı zevkine değer. lunapark hissi veriyor.

hazır işim yok şuan gel sana anlatayım aslan parçası. iç hatlar dış hatlar nereyeyse gideceksin. ilk girişte xray var donuna kadar çıkaracaksın kemer vs. çantanla pc ya da tablet varsa çıkarıcan

ordan geçtin mi? bence geçersin. direkt pasaport kontrolüne gidiyosun. ordan da geçtin. bi daha aranıyosun xray de. ordan da geçince uçağının kalkacağı gate e gitmekte özgürsün. bu anlattığım dış hatlar tabii.

oldu mu??????

her şeyin bir ilki var hacı.
havaalanına girişi yaptıktan sonra gerisi kolay.
sorarsın orada hemen yönlendirirler.
kısaca;
havaalanına giriş.
ilgili uçuş firmasının bankosuna gidip biniş kartını alır bagajı verirsin.
sonrada biniş yapacağın kapıya gidersin.
iyi uçuşlar hacı.

Yapmanız gerekenleri söylemişler, bende yapmamanız gereken bi şey söyleyeyim;

Terminalde veya ucak icinde, bomba cart curt gibi kelimeleri kullanırsanız ve bu duyulursa (neui kastettiğimi anladınız) ciddi bi sıkıntı yaşar ve çevrenizdekilerede yaşatırsınız. Bilginiz olsun.

Bir de eğer uçmaktan vazgeçecekseniz, uçağa adım atmadan vazgeçin. Uçağa girdikten sonra vazgeçerseniz uçak karşı meydana inene kadar polis gözetiminde beklersiniz güvenlik sebebiyle.

Mevsimsel olarak işe yaramaz ama genel olarak işe yarar bilgi; Harley Davidson gibi botlarla kontrolden geçerken ayakkabıyı çıkartırlar demiri yüzünden, uçağa bineceğin gün o tarz metalli ayakkabılar giyme.

çok sevdiğim bir isveç çakısı vardı, uçuşa giderken yanımda unuttuğum için çöpe atmak zorunda kalmıştım. :(

google linki verenler dahil kimse kabine alabileceği sıvı miktarından, kabine alabileceği/alamayacağı edevattan bahsetmemiş. verilen linklerin de birinde bunların yazdığı bir link daha var. yani doğru arama cümlesini arattıktan sonra doğru linki bulacaksın, orada yazmayan şey için ek linklere tıklayacaksın, yine de istediğin bilgiye ulaşamayacaksın. o ki ekşi duyuru bu işler için indirildi. kimseyi aşağılamanıza, küçük görmenize gerek yok.

yazılmayanı ben yazayım. kabinde yanınıza maksimum 100 ml. sıvı alabilirsiniz. daha doğrusu salona giden kapıdan bu kadarını geçirebilirsiniz. bu sıvıya su, bebek maması, ilaç, kozmetik, her şey dahil. ayrıca yanıcı, parlayıcı şeyleri ve kesici, delici aletleri de kabine alamazsınız. örneğin çantamdaki şerit metreyi girişteki kontrole uyarıp bavuluma koydurttular. bavulum olmasa çöpe atacaktım.

bir düzeltme/ekleme de ben yapayım o zaman. kabine alabileceğin sıvı limiti 1 litredir ancak bu sıvılar her biri 100 ml'yi geçmeyen kaplar içerisinde bulunmak zorunda. ayrıca kurala göre tüm bu sıvılar şeffaf ve kilitli poşet içinde olmalı fakat türkiye'de ve ab ülkelerinde bu kurallara bakan eden yok, cayır cayır geçti şimdiye kadar lens solusyonum, diş macunum, şampuanım falan. bir tek ingiltere'de heathrow'da bu konuda ciddi bir kontrol gördüm. onu da eklemiş olayım. ilaç ve bebek maması da bu sıvı limitinin istisnaları. reçeteli ilaçlar ve bebeğin yolculuk boyunca kullanacağı miktarda mama 100 ml'yi geçebilir..

Hayatımda her şey olmasını istediğim gibi gitmiyor. Üstelik çok uykusuzum ama mutlu bir şekilde uyandım. Bakış açını değiştirmeye çalış. Mutluluk bir sonuç değil süreçtir.

Planlı bir şeyler yaparsam mutlu olabiliyorum ben. Bir işim yoksa dana gibi yatıyorum çok afedersin ama "arkadaşlarla piknik" gibi bir şey ya da bir randevulaşma varsa hem heyecanlı hem de mutlu uyanıyorum.

Gecenin nasıl bittiğine bağlı.

Yaz okulu bitecek, iş derdin başlayacak. Kimsenin tıkırında giden bir şeyi yok (portakal sulu kahvaltıya uyanan ve çalışmadan geçinebilen bir zenginsen o ayrı). Kendini zorlayıp motive edip mutlu olmaya çalışan insanlar var sadece. Mutlu kalkan yok, "mutluyum" diye kendine telkin edip çaba gösterenler var kısacası.

çok uzun zamandır uyuyamıyorum kalkarken de yorgun ve mutsuzum

hayat çok yolunda değil, yaklaşık 2 haftadır biri afyonda biri izmirde olmak üzere 2 kına 2 düğün geçirdim, ayaklarım topuklulardan yara oldu, imansızlara altın almaktan imanım gevredi,borç batağındayım . Ama bi sevgilim var ki tam bir eşşek sıpası sayesinde her güne güzel uyanıyorum. kendine mutluluk sebepleri yarat :)

o yazdığın şeyler de hayatında olmadığında, bu sefer başka nedenlerden dolayı mutlu olmayacaksın.

mutsuz olmak için sayısız sebep buluyor insan her daim.

sabah kalkarken mutlu olan biri mi? gerçekten hayal bile edemiyorum böylesi var mı...

2-3 saniyeliğine mutlu uyanıyorum ama sonra aklıma boşu boşuna patlamadan çatlamadan terörden öldürülmüş insanlar geliyor. Bencilce düşünürsek mutluyum bi sıkıntı yok ama düşünemiyorum. Ya da fazla düşünüyorum. Bilemedim.

son birkaç yıldır çok mutsuz uyuyorum. gün içinde çok mutsuzum.
ama sabahları hep mutlu uyanırım. saatler geçtikçe bok olur günüm.

Değiştirmek istediğim, keşke başka türlü olsaydı dediğim birkaç şey olsa da genel olarak hayatımdan memnunum ve mutlu uyanıyorum. Hayatta geçirdiğim çok zor dönemler oldu ama modum kendimi bildim bileli hep yüksekti benim. Yapı meselesi bu sanırım.

Bir arkadaşım var benim, ailesi inanılmaz zengin, aklın hayalin almaz o derece. Kız 28 yaşına geldi hala daldan dala konuyor, bir üniversiteye giriyor bitirmeden diğerine geçiyor, yediği önünde yemediği ardında ama gel gör ki ondan mutsuzu ondan bedbahtı yok. Kendisini tanıdığım andan beri depresyonda, rahat batıyor zahir.

Ben ise ruhsal durum olarak bu kızın tam tersiyim. Çok basit şeyler bile keyfimi çabucak yerine getirebiliyor benim. Bir de hayatta değiştiremeyeceğim şeyler ve mecburiyetler yüzünden üzülmem. Bir şeyi yapmak zorundaysam yaparım, "uufff ne salak bir şey yaa neden uğraşıyorum bunlarla neden yaa neden! :(" moduna girmem. Hatta tam tersi bu tip meşakkatli evrelerden geçerken moralimi her zamankinden yüksek tutarım zira o zaman bu tip sıkıntılı dönemler çok daha çabuk geçiyor.

Hayat baya bok gibi ben de yaz okulundan beter bir bute kaldım ve muhtemelen okulum 7. Yıla uzayacak ama garip bir şekilde bugün mutlu ve enerjigim. Arada oluyor böyle.

Yorgun ama mutlu kalkiyorum. Sikiyosa mutsuz kalk max 5 dk suruyor sebek sagolsun

@köstebek kurabiye
Pozitif düşünemiyorum. Ortada kötü bir durum varsa kötüdür, istedeğim kadar olumlu düşüneyim sadece kendimi kadırmış olucam. 11 gün sonra Muse geliyor mesela, hem okuldan hem de fahiş bilet fiyatlarından gidemiyorum. Hoşlandığım kızın ne yapmaya çalıştığını çözemiyorum ki ciddi anlamda hoşlanıyorum rüyalarıma falan giriyor, olmayacak bu iş de. Ailede aldatılma olayı yaşadıktan sonra kimseye en ufak güvenim zaten kalmadı. Başkası için çok sıradan olup benim çok isteyip yapamadığım şeyleri görünce umut falan kalmıyor.

uzun zaman oldu.
birdenbire üzüldüm la kendime.

Ben. Çarşamba hayvan gibi bacak çalışmışım, yataktan zor çıktım, yeni uyanınca ağrı çok oluyor. O bi mutlu ediyor insanı. Sonra soğuk duşa girince yaşadığımı hatırlıyorum. Mutlu olmak için alengirli şeylere ihtiyaç duymuyorum. Dövme yaptırmak dışında. Ha bide huzur kampta.

dolar al
hatta birazına da sterlin al unut.

Ben 2.84 u bekliyorum.

Bütün paranla alma. Biraz daha aşağı da salabilir.

ben bu dövizden para kazanma işinden anlamam ama bence sterlin düşük gibi, ben olsam illa alacaksam sterlin alırdım

sterlin al.

gece darbe oldu dediler aklıma ilk sen geldin, aldın mı dolar? bir gecede fakirleştirdin mi ülkeyi

almıştım valla :)

:D:D hayırlı olsun.

:'(

valla en azından min 3 bekliyodum, kötü oldu bayaa

abi senin halinden sayısalda 5 tutturan adam anlar.
edit: gerçi yine 2,98 olmuş, ağlıyorsan da şöyle ağla
gifsec.com

bu ülkede yapılan her tahmin izafi arkadaşlar, özellikle de bu yıl. neyin ne olacağını kimse bilemez. o yüzden, tamamen şansınıza kalmış bir mesele bu.

mesela: www.mahfiegilmez.com

Bunun kapasite değeri çok düşükmüş. 20 tl altına kaliteli bir şey bulamazsın gibi geldi.

powerbank şakaya gelmez. cebini patlatır, evini yakarsın.

asus ya da xiaomi gibi firmalardan al. 40tl hayatını bile kurtarabilir.

kısa zamanda bozulur onlar.
asus al ve yüksek güçlü al.
www.chip.com.tr

urun.n11.com


ben de bu var. çok çok memnunum. binlerce kez dolum yapıyorum.

maalesef kardesin, gercek kardesin degil. annenle baban bu gercegi senden yillarca gizlemisler sanki.

Kardeşin cylon

baban ve annen sana artık durumu itiraf etsin.
şaka la şaka, kardeşleri dahil etmeden verebiliyorlar.

Yok oyle oluyo. Bende bi kac degisik kayit ornegi var. Bazisinda annem bile yok da babamin ikinci karisi cikiyo ahah.

Yaşını bilmiyorum, ama evliyse ya da dulsa çıkmaz.

Ben de ilk gördüğüm zaman neden demiştim kaymakamlıkta "kardeşlerin birbirlerine bakma yükümlülüğü yok" diye cevap vermişlerdi.

işte kurumsal firmalar bu yüzden işe başlamadan senden bütün belgelerini istiyor, eksik belge var ise işe başlatmıyor..

Baska bir yerden aylik aliyor olabilir. Ölüm ayligi vs gibi. İş hukuka yansir ise ben e butun kusur size kalir. Cunku sigorta tamamen isveren sorumlulugunda. Bahane gostermek ise yaramaz. Sizin yarariniza yorum yapilacagini sanmiyorum. Oyle ise calistirmayacaktin a gider iş.

o kişi kahvede memet dayıdan aldığı sikimsonik akılla hareket eden bir gerzek.
böyle bir iş yaparak ilk başta kendini yakıyor.
salağa söyleyin ne biliyorsan onu yap.
dava ederse ona girecek olan sizinkinden çok çok fazla.
siz sigortasız çalıştırarak devleti vergi yönünden zarar uğratıyorsunuz ama iyi niyetlisiniz oysa karşınızdaki olayın farkında ve bilinçli.
sizin iyi niyetli olmanız vergi ziyanından ceza almanıza engel değil onu da söylim ama karşı tarafa rücu hakkınız olabilir. tabi başka bir dava ile. o saf ne yaptığını bilmiyor. zaman sonra ayağınıza gelip ben ettim siz etmeyin der.
aklınızda olsun hemen sigorta yapmayacaksanız bile, en azından adamın kimlik fotokopisini almadan imalata veya işyerine sokmayın. bu devirde kimliksiz gezmek nedir.

Adamın çomarlığı, gerzekliği, ne yapmak istediği hiç önemli değil.

Sigortası yapılmamış kişiyi çalıştıramazsınız. Bu çok net. Bu olayın tek sorumlusu işverendir.

çok güzelmiş, bakınca saniyelik mutlu oldum.

güzel bence de

valla hacı ben beğenmedim.
insanın dahil olduğu fotolar bana huzur vermiyor.

çocuklar bu kadar merkezde olmasa iyiymiş çocuklara değil de suya bakmak zevkli

beğendim

bodrum'a gidin, farklı farklı bir sürü bölgesi var.

alternatif olarak dalaman'a inin, çevredeki yerlere bakın. kişibaşı günlük 300 lira gibi bir bütçeyle kral olursunuz kral :)

Antalya, Kemer.

kemer'de gecenin 2'sinde 34 derecede beyin kavurmayı tatilden değerlendirirsen kemer. o kadar sıcaklara alışık değilsen bodrum, en azından esiyor.

Gecen sene bodrumda alkoclar la boutique'e gitmistik. Havasi cok guzeldi. Hic bunaltici ve nemli degildi. Esiyordu hatta. Denizi de guzeldi. Otelin kendisi de cok guzeldi. Yemekleri ozellikle sahaneydi. Fazlaca da sakin bir otel.

Bu yukarida yazdiklarimdan sonra antalya'yi dusunuyorum da :sick:

Bu sene denizli tatil yapamadim ya, icimde kaldi, uzdu bu soru beni :(

her şeyi bırak bu zamanlarda antalyanın sıcağı çekilmez kesinlikle bodrum antalya ancak ekim gibi düşünülebilir bence, sıcağın yanında nem çok fazla ve rahatsız edici. Bodrumda gitmediğiniz bir yere gidin

geçtiğimiz hafta bugün bodrum'da son günümü geçirip antalya'ya geçmiştim.

bodrum bodrum bodrum ve tekrar bodrum.

Dochebag, dün bakarken orayı ben de çok beğendim de arkadasin bütçesini aşıyor işte. Bir de orda da tek erkek almıyorlar sanırım.

bodrum +1

dalaman :)

Dalaman tarafı değil; gidildi oraya da daha önce. Suyunu çıkarttık sayılır. Sadece bu iki yere bakıyoruz.

her şey dahil konseptinde her zaman antalya daha iyidir, ama sıkılıp da otelden çıkarsanız genelde bir şey olmaz yakınlarda.
Bodrum da ise şehir gayet güzel, oteller pek iyi değil, aynı kaliteyi almak için daha fazla ödemek gerekiyor bodrum'da

panpa bodrum eser, antalya esmiyor. bodruma gittik biz 2 sene önce bu otele gitmeyin.

eksisozluk.com

geçen sene antalyaya gittim bu otele gerçekten iyiydi bu oteli öneririm sana

www.etstur.com

xu, antalya'daki o otel 2 erkek oda alimini kabul ediyor mu? hayatimda bu kadar sacma bir sey gormedim ben. 4 kisiyiz. 1 cift kisilik yatakli oda, bir de tek oda iki yatak olan bir oda rezervasyonu yaptirmak istiyoruz. kabul edilmiyor cogu yerde. deli olacagim.

iyi de 4 erkek degiliz. ben kadinim. erkek arkadasim ve 2 arkadasimizla daha gidiyoruz. totalde 3 erkek 1 kadin oluyoruz.

@fraise haa pardon o zaman ya bu tavsiye ettiğim otel alabilir bence sizi arayıp sorun bi.

aynı evden 2 birincinin çıktığı sınavın nesini bekliyon hacı.
yarın saat 8' den önce açıklanmaz.

son zamanlarda mesai bitimine doğru açıklanıyor sınavlar. en azından benim girdiklerim öyle denk geldi en son ales baya bekletmişti akşama doğru açıklanmıştı. 17.00-17.30 gibi bekliyorum ben o yüzden.

2014 kpss 18.30da açıklanmış

Memurlar net'in haberine gore 16.30'mus.

16 30 kesinleşti beyler

fiyat olarak pek bilgim yok.
ama araç olarak alınır bir araç.

Kız kardeşi vitese tesbih koymuş sanırım :D. Şaka bir yana bu aracın otomatiğini iyi araştırın, Opel'in kullanıcı forumları falan vardır mutlaka. Otomatik şanzımanların hala masraf riski var. Bu aracı kullanmadığım için ben yorum yapmayım.

fiyat olarak pahalı

Şanzımana dikkat+1 demeye geldim.

Bu modellerde şansıman arızası sıklığı nedir, ne kadara mal olur, sizden önce kullanan kişi ne kadar km yapmış hepsine bir göz atmak gerek.

şanzıman +1

çok yakın arkadaşımda var 1.4 benzinli manueli. 8 litre falan yakıyor. onun haricinde mükemmel bir araba. en önemli özelliği de müthiş konforu. bak aynı sınıftan 1 serisi kullanmama rağmen bunları diyorum.

beyler şanzıman diyorsunuz da şanzımanın nesine dikkat edeceğim? şanzıman şans işi yahu

Bu aracı kullanan insanların karşılaştığı sorunlar, bakım masrafları, arıza durumundaki tamir masrafları dikkat edeceğiniz konular. Şans işi diye bir şey yok, kronik sorunları olan şanzımanlar var ve ciddi masraf çıkartma olasılıkları yüksek. Riski minimuma indirmek mantıklı olan. Aldığınız aracın fiyatına bakarsak zengin görünmüyorsunuz, bunlara dikkat etmeniz sizin yararınıza.

2. El 52 binde otomatik degiseni olan boyalı bir araba. Masraf çıkarmaz diyenlere bakma çıkarır. Otomatik alman şart mı? İkinci elde otomatik arabaları bir kez daha düşün derim.

İsveç / Göteborg bu dünyada bir cennet köşesi

izlanda
norveç

İzlanda. Şehre gerek yok ama hadi yazalım Reykjavik.

Ayrıca: sd.keepcalm-o-matic.co.uk

edit: Bazı yararlı linkler:
www.oecdbetterlifeindex.org
icelandmonitor.mbl.is
www.bbc.com
wowair.us

bu konuda küba'yı çok methedeni duymuştum. bu da örnek bir yazı

www.birikimdergisi.com

Norveçte feci güvende hissetmiştim kendimi. İsveç Danimarka gibi diğer İskandinavya ülkelerinde de bulundum. Onlar da çok güvenli ama hiçbiri Norveç kadar güven vermedi.

İsveç'te de problem çıkaran çok sayıda göçmen var.
Benim aklıma Avustralya geliyor aslında. Avrupa'da güvenli yer bilemedim. Biraz İsviçre olabilir. Eh İzlanda da denmiş, güvenlidir herhalde. Keza Finlandiya da olabilir. Ancak İsveç'i saymam ben. Ha gerçi yaşamadım bak Göteborg'da sonuçta, okuduklarımdan yola çıkarak konuşuyorum. Belki de abartıdır.

Lihtenştayn.

linz

(şehir anlamışım)

avustralya'dan güvenlisi yoktur diye tahmin ediyorum. sınır güvenliği konusunda tam bir paranoyak adamlar. kıtayı izole etmişler resmen, insanları geçtim ülkeye giren çere çöpe bile karışıyorlar. vikiden hızlıca şöyle bir baktım da 2000'den bugüne kadar yaşanan terör olayları (en.wikipedia.org) bizim sadece 2016'da yaşadığımızdan daha az. ondan öncesi de yine çok fazla değil (en.wikipedia.org).

adana.

@soso Ülke o kadar olaysız ki kırk yılın başı bir şey olunca tüm medya "aoooov"luyor. Onun dışında anahaber bültenleri komple diğer ülkelerin olaylarıyla dolu. Evet göçmen çok ama, ne göçmenler ne mülteciler bizdeki hırbolar gibi elini kolunu sallaya sallaya kayıtsız kuyutsuz geziniyor. Hepsi kayıtlı ve nizam içinde, ülke kendi bakabilme kapasitesini bilip ona göre mülteci aldı, onları da seçe seçe aldı. Ve topluma adapte olup karışabilmeleri, uyum sağlamaları için tüm gerekenler yapıldı.

Küba'nın güvenli olmadığını Kübalılar söylüyor. O yüzden oluk okul buralara geliyorlar.

@hakim soruyu yanlış anlamadın di mi en güvensiz değil en güvenli diye sordum

Benim aklıma Norveç/ izlanda ve biraz da isviçre geliyor.

www.numbeo.com

seç dersen kuzey Avrupa diyorum ben.

İsviçre.

kodiak

İzlanda.

Norveç'in o kadar güvenli olduğunu düşünmüyorum. Gerçi kaç sene oldu ama orada bile toplu katliam olmuştu. Koyu katolik biri gençlik kampını basıp 92 kişiyi öldürmüştü. Arkadaşımın kuzeni orada öldü.
www.milliyet.com.tr
Gerçi yeniden olur mu, bilmiyorum ama İskandinavya bununla uğraşırmış gibi geliyor. Ama küçük şehirlerine güveniyorum.

İsviçre'yi de güvenli görmüyorum, çünkü tarafsız bölge. IŞİD oraya 'Sen misin tarafsız? Al, biz tarafız ama' diye bilerek dalabilirmiş gibi geliyor. Buranın da küçük şehirleri ile pek uğraşan olmazmış gibi geliyor. Tabii karşılaştırmam Türkiye ile değil, kıyas kabul etmez.

Çok huzurlu yerlere IŞİD uyuz olup dalacakmış gibi geliyor. Yani ben IŞİD parçası olsam insanlar güvende hissetmesin, 'Burada bile güvende değilsek nerede güvende olalım' diye sürekli tedirgin olsunlar diye en huzurlu görünen yere dalardım. İzlanda pek göz dışındaymış, oraya kadar uğraşmazlarmış gibi geliyor. Daha yakında benzer huzurlu yerler var. Bir yandan da mülteci sorunu ile ortalıkta birtakım olaylar olabilir. Tabii bunlar benim popomdan uydurmalarım.

Lihtenştayn, Andorra falan pek kimsenin ciddiye almadığı yerler, buralara güveniyorum. İŞID tutup da Vaduz'a saldırı düzenlerse değişik olur.

Slovenya güvenli geliyor. Turistik bölgeleri değil de, atıyorum Kranj şehri gibi çok turistik olmayan ama gelişmiş denebilecek şehirler.

isvicre'ye biraz demem tamamen aychovsky'nin belirttigi tarafsizlik konusu yuzunden. tarihi boyunca hic boyle bir olayla karsilasmamis ama bomba, silahli saldiri gibi bir teror olayi yakin zamanda zurih, cenevre gibi yerlerde yasanirsa sasirmam. zaten onlar da bundan supheleniyor olacaklar ki guvenlik duzeyleri ust safhada su asamada. ha tabii isid'in paralari da isvicre bankalarinda varsa, bilemiyorum. yine de tarafsizliklari bir gun baslarina is acabilirmis gibi geliyor. bunlar disinda guvenli ulke.

kimse kanada yazmamis ama kanada da iyi bence bu konuda.

türkiye

@prince legolas sen de soruyu yanlış anlamadın değil mi güvenli diyorum güvensiz değil

izlanda. nüfusu az ve izole çünkü.

afiyet olsun.
biraz erken olmuş. bari o şişe bittikten sonra başka içme.

www.turkishairlines.com
thy nin kendi gönderdiği kartlar ise onlar sadece kart yani kredi kartı falan değil ama bankalar gönderiyorsa onlar kredi kartıdır.
bonus yerine mil kazanıyorsun o mille uçak bileti alabiliyorsun.

Garanti miles&smiles kredi kartını başvurusuz göndermezler. Amex'le birlikte gönderip ikisinden de kart ücreti alıyorlar, prosedürleri var fln filan. Sizinki, thy'nin yolcu programı miles kartıdır. Mavi kart, beymen kart nebiliyim d&r kart gibi bişi, sorun yok, nema problema.

o normal puan biriken kartındır.

kredi kartı olan garanti bankasıyla anlaşmalı olan. ona başvurman lazım ayrı.

hacı organik tarım işinde muhasebeci olarak çalıştım.
sertifika alman çok kolay.
sertifika veren firmalardan fiyat alırsın sana en uygun fiyatı verenle anlaşırsın.
tarım deyince çed raporu falan şart oluyor.
yine bir firma ile anlaşıp faturalarını ibraz ediyorsun.
bürokrasisi zor değil ama masrafı çok.
kısacası sen bir sertifika verecek şirketle anlaştığın zaman onlar sana yolu gösterir.
danışmanlık ayağına senden para isterlerse direkt onlardan kaç, piyasada bu işi yapan ve fiyatı düşük tutan firmalar var. onlar genelde senle beraber çalışıyor yani seni kolluyor zira parayı sen veriyorsun.
düzen bu yani. bizim şirket fiyat teklifi aldığında aynı arazi için 15000tl isteyen vardı 3000 tl isteyen firma da vardı.