cs:go oyna gitsin benim de ekran kartı yamuldu maalesef ilkokullu bebelere kaldım. ama oyun kötü değil.

metal gear solid 5 oyna diyecem de serinin eski oyunlarını oynamadıysan oynama.

saint row oyna eğlenceli oyun.

@ false pretension

metal gear solid 5 benim de dikkatimi çekmiştin. neden eskileri oynamadıysan başlama dedin? hikayeyi mi anlamam?

@ tuzumkuru

cs'e hiçbir zaman alışamadım, benlik değil. cs:go'yu satın almıştım ama bir daha dokunmayalı yıllar oldu.

eski serileri oynadıktan sonra hikayeyi daha iyi anlarsın son oyunda. daha iyi hissedersin hikayeyi.

Witcher 3, Dark Sousl 3 değil de ilk oyunlarını denesen olma mı? Gayet güzel oyundur birincileri de.

(bkz: blood)

Korkunç oyun istiyorsan Amnesia'yı denemeni tavsiye ederim

The Secret World. Fazlasıyla karanlık, çok güzel işlenmiş bir dünya. Şahane diyaloglar, bulmacalar, gizler. Eh oynanış.

Vampire the Masquerade: Bloodlines benim favori oyunumdur. Defalarca oynamış olsam bile hala oynarken içimin daraldığı, çok rahatsız eden mekanları var.

(bkz: slenderman)

Outlast ve Dying Light tavsiye ederim. Karanlık bölümler. Korkunç sahneler bol bol mevcut.

mental hospital

Geçenlerde debe olan bir entry de anlatıldı. Her köşede bir 31ci varmış, milletin yüzüne baka baka, cinsel mastürbasyon yapıyorlarmış, aman suratıma attırmasınlar, ağzıma meni kaçmasın diye maske takıyormuş herkes. Evet.

Hava kirliliği değil yahu. Hafif hasta olur gibi hissettiklerinde, hasta olduklarında başkalarına bulaştırmamak için ya da grip salgını falan varken kullanıyorlar. En yaygın sebebi hastalık. O kadar yaygın ki hiçbir şekilde garipsenmiyor da. Havalar biraz soğuduğunda palto giyer gibi maske takmaya başlıyor insanlar.

Hastalar takıyor hocam.

Ne hava kirliliği ne de bulaştırma korkusu. Tamamen hastalık kapma korkusundan takılıyorlar

Placebo z +1

Japonyada bir metroda agzini tamamen kapatip oksurseniz bile insanlar resmen oldurecek gibi bakiyor, hemen etrafindan gotum gotum uzaklasiyorlar.

Ben de hasta ilk metro deneyimimden sonra direkt maske alip dolasmaya baslamistim. Insanlar benden kacmamaya baslamislardi.

artik olay sadece hastalik degil biraz da moda halini almaya baslamis durumda Japonya'da. Kulaklari kepce olanlara ozel, burnu kapatacak-gizleyecek sekilde, pembeli islemeli ve dahi saca tokali tutturmali vs maskeler var. Japon arkadaslarimin cogu hijyenik gorunmek istedikleri icin ve (kizlar icin ) makyaj yapmadan disari cikmayi saglayan koruyucu bir aparat olarak gorunuyor. Daha yasli olanlarin soylediklerine gore 2000li yillarin basinda su an Cin'de gorulen hava kirliligi kadar olmasa da gunluk hayatta cok da hissedilemeyeck sekilde havada endustriyel kirlilik bas gostermis ( Shizuoka dedikleri cevrede) ve haberlerde maske kullanimi onerilmis. Ondan sonra gunluk yasamin bir parcasi haline gelmis bu maskeler ve sars, domuz gribi vs gibi hastaliklarin cikmasi ile cilgin sekilde gunluk hayatin parcasi oluyor. Bu konu herkesin merak ettigi bir sey oldugu icin benim de ilgimi cezbetmisti :) (japonya'dan bildiriyorum)

(bkz: World of Warcraft) oynuyoruz biz.

arpg severseniz path of exile.

solfej+1

don't starve multi oynaniyordu sanirim.

Online değil gerçi ama Terraria, Don't Starve Together craft içeren çok başarılı co-op oyunlarıdır.

Adblock kullandığını varsayıyorum.

Sağ üstteki Adblock simgesi > Süzgeç tercihleri > Süzgeç Abonelikleri > Malware Domains > Bul > s.ytimg.com'u devre dışı bırak

adblock değil. önbelleği temizle.

adblock çözdü. plusta başka bir ayar gerekti ama sorun adblockmuş

Mail hesabınızdan onaylamak gerekiyor olabilir.

ikimizin de mailler onaylı ya.

Yok yani sizin gönderdiğinize dair onay istiyor olabilir. Değiş tokuş yaparken hesap üzerinden işlem tamamlandığında gönderen tarafın mail'den fazladan onay vermesi gerekiyor. Öyle bir şey olma ihtimali fazla gibi. Yoksa yanlış birine göndermiş de olabilirsiniz. Belki de yoğunluktan henüz gözükmemiştir.

o onay maili de gelmemiş.

Bir süre sonra da gelmemiş olursa Steam Support'a mesaj yollayın. Başka bir çaresi yok gibi görünüyor.

Dirt rally indirimdeyse guzel.

store.steampowered.com
Mortal Kombat Komplete Edition, 7,75 TL

Dövüşlerden King of Fighters oyunları iyi düştü. Sonuncusu şahane oyun zaten ama online pek adam bulunamayabiliyor. Onun dışında Blazblue'nun bilgisayara çıkanı 12,25 TL. Yenisi çıkacak ama iki ay sonra. Mortal Kombat X 36 TL. Yeni Street Fighter çıkacağı için 4.yü almaya gerek yok sanırım. Skullgirls iyidir. Xrd düşmedi maalesef ama sağlam oyundur. Injustice var bir de ama onun da online'ı ölü.

Çeviri dilinin İngilizce olduğunu varsayıyorum.

Evet.
Hayır.
Hayır. Bence hukuk çevirileri normalden yüksek olmalı.

Piyasa standardı klasik bir çeviri için 10 lira civarıdır. 8'e yapanlar da var. Teknikse 15'e kadar çıkabilir. Şahsi kanaatimce ne olursa olsun 8'den aşağı kesinlikle düşülmemelidir.

Çok acele istenen her işten ekstra ücret isterim. Sert bir tavır gibi görülebilir ama çevirmeni insan olarak görmeyen birçok işverene az bile.

Akademik çevirilerde 20 lira falan oluyor sanırım genelde.

Önemli olan karakteri değil işlevi demeye gelmiştim ama on lira gibi bi ciddili cevap da vereyim ki çıkardığım komikli tespit boşa gitmesin.

Gözlemlerim:
1000 karakter 10 lira
teknik ve uzmanlık gerektiren alanlar daha yüksek.
10 bin veya 50 bin karakterlik metinler de yüklü miktarda metinler değiller.

bence anlatım bozukluğu yapmış.

Alkol alınca beğeni çıtası baya düşüyor, o yüzden de olabilir.

Ortamdaki insanlardan farklı bir şey yaptığın içindir. Dans edip eğlenmişsin de. Bunu iyi anlamda da söylemiş olabilir kendince dalga geçmiş de. Öyle çok çok ilginç bir anlamı olduğunu zannetmiyorum. Bir daha gördüğünde öğrenirsin istiyorsan.

kız özgüvenini beğenmiş işte.

eğlenmişin işte abi her insan senin gibi rahat olamıyor ondan demiştir.

benden kaç de, yoksa üzerim, kırarım, öküzüm de. hala kaçmadıysa senindir.

la zaten tüm güzel indirimlileri almışsın. onlar dışında dün gece steam başlığına yazılan ilk entryye bak.

metal gear rising revengence iyi bir indirim almıştı. dmc sevdin ya ondan önerdim, yoksa oynadıgımdan değil

edit: tomb raider 2013 de alabilirsin. çok güzel oyun. hem yenisi çıkıyor bikaç ay sonra pcye, xboxa çıktı bile.

indirimi bilmem de

suffering 1 2 vardı beğendiğim.

ets ve scania truck lar var.

tomb raider anniversary

dirt serisi.

bunları alırdım ben :) dmc almışsın zaten. dark souls a da bak.

dishonored!

hemen portal'ları oynamaya başla benim favorim :) bioshock da çok seviyorum.

bioshock 2: minerva's den, bioshock infinite: burial at sea part 1 - part 2 'leri alabilirsin. Ben bu indirimde geçen gün aldım daha oynayacağım bakalım. Sen olmadı yılbaşı indirimiyle alırsın.

benim listemde:
- Tomb Raider 2013
- Life is Strange (dizi gibi galiba episode'ları satıyorlar ama çok iyi denmiş)
- Mass Effect (belki seri olarak ya da sadece ilki)
- Brothers - A tale of two sons

Wolfenstein, Age of Wonders, Endless Legend, Castlevania, Dishonored

Dismal endeavor.

ets2 ful paket 40.50 tl olanı al eğer seviyorsan. bi de direksiyon alırsan adam gibi ikinci el filan. scania truck smilator truck & trailers ve ets2 kur dlc lerle birlikte seni 1 2 sene götürür :)

Günlük indirim olayını kaldırdılar. Yani şu an gördüğün fiyatlar sabit. Oyun ya da fiyat değişimi olmayacak.

hayır bu sene günlük indirimler ve flash indirimler olmayacak. şimdi gördüğün fiyatlar 1 aralıka kadar hep aynı kalacak

yılbaşı olur büyük ihtimal.

Yılbaşında da olmayacak. Geçen sene bu indirimde de günlük indirimler vardı. Komple kaldırıyor Gabe.

www.eurogamer.net

Shadowrun Dragonfall 4.80 lira. İnanılmaz güzel bir oyun.

Yaşamını sorgulamak yerine onlardan faydayı nasıl sağlarım diye düşünmelisin.

pazardan dönen x teyzenin rastlantısal şekilde öğrendiği yaşamsal deneyimleri dışında sana bana ne faydası olabilir ki?

belki senin boş olarak değerlendirdiğin insanın ileride onun genleri sayesinde doğacak bir çocuk tarihe iz bırakacak bir şey yapacak olabilir. bunu kimse bilemez. ayrıca, her insandan bir çıkar/yarar sağlamayı düşünmek çok doğru değil. insanları insan olduğu için sevmelisin sana fayda olup olmadıklarına bakmadan.

her canlı yaşamayı hak ediyor. kimse kalıcı bir şey bırakmak zorunda değil. hayatını bomboş geçirmek isteyen bir insan bir an önce ölmeli diye düşünmek çok yanlış. isviçre'de herkesin istisnasız bir işlevi oldugunu düşünmek komik bir hayal.

yaşamak o kadar güzel bir şey mi ki haketmek için bir şeyler yapmak, insanlığa yararlı olmak filan gereksin? yaşamayı haketmenin kriteri yarar sağlamak değil zarar vermemektir en fazla... o da ufak tefek zararlar değil, ciddi büyük zararlar...

etmiyor.

Ekolojik sonuçlarının ne olacağını bilmeden benim düz düşüncem insanların büyük bir çoğunluğunun yok olması gerektiğidir. Çoğu anlamda safi zarar veriyoruz ve sayımız gittikçe artıyor.

Bütün bunların dışında ben insanları sırf insan oldukları için sevemem. Hatta zaten sırf insan oldukları için sevmem; rezalet canlılarız en nihayetinde. Senin düşüncenin düşüncede kaldığı sürece yanlış olduğunu da düşünmüyorum. Bunu eyleme çevirirsen (öldürelim, asalım, keselim kısmı) ancak yanlış olur. Henüz dünyada görülmemiş ekstrem bir durum olmadığı sürece hiçbir işe yaramayan insanın bile yaşamaya hakkı var. Tabii bunu bariz bir şekilde kötü olan insanları dışarıda tutarak söylüyorum. Çok sert bir düşünce olarak görülebilir ama bence o tarz insanlar en azından ortadan kaldırılmalı. En azından.

of course, but maybe..
www.youtube.com

Insan irkinin bulundugu konuma gelmesi bence mucize. Hayvanlar alemine bakildiginda en aciz bebek insanlarda. Agliyor, gazi oluyor, kabiz oluyor, acikiyor, annenin sutu yetmiyor falan filan. Gercekten bu noktaya gelmemiz sasirtici boyutlarda benim icin

Yine salt biyolojik acidan baktigimizda her canli yasamayi hak etmiyor. Sadece en iyilerinde bu hak var

Ama sonra "insanligimiz" devreye giriyor. Belki de bu kadar sosyal varlik oldugumuz icin bu noktaya geldik, bilemiyorum. Ama iste o zaman evet hepsi yasamali diyorsun

@evrimini... insana saygım var elbette. içlerindeki enerjiden dolayı hep aktif olacaklar ama bu sevmem gereğini doğurmaz. sevmemek ise hastalıktır orası ayrı. ben aradayım. ayrıca tam olarak bana faydalı olmalarını beklemiyorum, çıkarcı değilim. kendilerine faydalı olmalarını isterdim.

80 yaşına gelmiş babaannemle akranı olan bir ingilizin aynı sağlığa sahip olmasını isterdim. spordan bahsediyorum. ömrün boyunca seni taşıyan kaslarını, kemiklerini güçlü tutmaktan... spor yapmamak da bir tercihtir fakat spor yapmamaktan kaynaklı bir hastalık geçirince üzülmeyeceksin.

@dafuq tembellik hakkı diye bir şey var zaten. inanıyorum buna. kimse çalışmak zorunda ve somut bir şeyler üretmek durumunda da değil. fakat düşünmek de bir eylemdir. birikim yaparsın ve fikir olarak bunu geri yansıtırsın. ama hayatı boyunca emekli olmak için çabalamış ve emekli olunca kahvede oturup akşama kadar okey oynayan birinin neye ne faydası var.

böyle insanların daha aktif şekilde kullanılması gerekebilir.

@spagetti yaşamın güzelliğini sorgulayanların varlığına saygım var ama miktar olarak az oldukları ve tartışmanın çemberini genişletecekleri için onları düşünmedim desem yalan olmaz.

@hayırsız ben bizim gibi toplumlarda demokrasinin yanlış kullanıldığı hatta varmış gibi gösterildiğini düşünüyorum. zaten olduğuna da hiçbir zaman inanmadım. o halde olmasa da olur.

ayrıca bahsettiğin örnekler faşizme varıyor. öyle seçicilik yapmak değil kastım. konu başka yerlere kaymasın.

hakediyor.

hakettiğimiz için gelmişiz bence dünyaya. bence sadece insanlar için değil dünyanın en zehirli yılanından, ahtapotundan tutta en orspu çocuuu insanına kadar her canlı yaşamayı hakediyor.sen ben ve ırkımız o oruspu cocuuu dediğimiz kişiyi düzgün yetiştirseydik öyle olmayacaktı. yada zehirli hayvanı rahatsız etmeseydin, yaşam alanını taciz etmeyeydin götünü ısırmayacaktı.

sonradan haketmediklerini düşünüp onu bunu öldürüyor orası ayrı bir tartışma mevzusu.

öyle bir soru sordun ki, cevap olarak kitap yazsan olacak yani...

içeriğini bilmeden işid'in vahşet dolu videolarından birini açmıştım bi keresinde. sorunu okuyunca ilk aklıma gelen görüntü o oldu.
konuya olumsuz yaklaşmak niyetinde değilim, değinmeden geçmek de istemedim. "bazıları gölge etmesinler başka ihsana gerek yok" diyor ve cevabıma geçiyorum.

insanın çevresine, kendisine yararı olması gerek diyorsun. doğduktan sonra edinilen şeylerin çağı geldiğinde faydalı bir şekilde kullanılması taraftarıyım diyorsun. çok da güzel diyorsun.

ancak bu olguları yaşamak hakkıyla ilintilendirmek yanlış. belki etkili/ anlamlı yaşamakla ilintilendirebilirsin.

iz bırakmak konusu ise uygulamada tam bir kaos. tarihte şöyle üstünkörü bi dolaş. insanlığa yarar sağlayanlardan önce zarar verenleri hatırlayacaksın. fayda sağlayanları hatırlamak için düşünmen gerekecek. oysa adını bile bilmediğimiz nice insan geldi geçti ve geçiyor doğaya/insanlığa ufak veya büyük fark yaratacak faydaları olan.

fen bilimlerine bakalım; doğada var olan ufağından büyüğüne her bir canlının varlığı anlamlı. hani son zamanların güncel konusu," arılar yok olursa insanlık da yok olur" sözü gibi herkesin, her canlının bir işlevi var.

filmlere bakalım; mesela, faşizmin "işe yaramaz bunlar" deyip yaşam haklarını ellerinden alacağı insanların hayatları için bir adamın verdiği mücadelenin anlatıldığı schindler'in listesi'nden başlayalım. işe yaramaz denilen o insanlar açısından bakınca ne düşüneceğimiz belli, bir de başka yönden bakalım. o insanlar var olmasalardı schindler bize o büyük dersi veremeyecekti de diyebiliriz pekala. hatta belki hitler deneyimi olmasaydı almanya şimdiki almanya da olamayacaktı. (darısı başımıza)

"hiç bir insana rastlamadım ki ondan öğrenilecek birşey olmasın" sözü doğru bir söz ama bence eksik, "hiç bir insana rastlamadım ki onun bir faydası olmasın" olmalıydı.

kadın ve erkeklere yönelik sikimsonik yorumlar ve genellemeler içeren bütün başlıklar, futbol başlıkları

"Bilmemne tarihli zart ile zurt takimi maci"

Öğretmenlerle ilgili başlıklar.

"bilmemnenin, bilmemne olduğu gerçeği" modundaki başlıklara illet oluyorum. tamamen provokasyon amaçlılar.

Kadinlari erkekleri tek tiplestiren liseli ergenlerin sehir efsaneleri... yok kadinlar suna dayanamiyormus, erkekler hep soyle kadinlari begenirmis...

Sanırım beni de en çok rahatsız eden x'in İngilizcesi geyiği. Zaten çok çok büyük bir ihtimalle sormak için değil de sözlüğün gerçekten komik olmayan komedyenlerini ortaya çıkarmak için yazılıyor.

Diğerleri de anket başlıklar ve "x tarihli y rezaleti" geyiği.

x'te y liraya satilan sey

Bir de baslik degil de, basliga yazilanan bir entryden sonra, pesi sira yapilan iki uc kelime degistirilerek girilen ve zerre komik olmayan entryler.

x rezaleti.

burda yazılanları çıkarsan başlık kalmaz sözlükte.

Turkiyedeki feministler kafayı yemişler.

Bu videoyu izlemedim, entry'i de şimdi gördüm..
Önceki Akdeniz Üniversitesi'ndeki olay için yorum yapayım.

İntihar eden gencin yaptığı şey direkt mağduriyete oynamak. 4 bıçak darbesi ile hastaneden yürüyerek çıkmak demek az biraz şov yapayım, mağdur olayım, üzerimdeki yaftayı kaldırayım çabasıdır. Önceki videoda pişkin, pişkin kabul ediyordu.
Kadın kısmısının da sadece dersi basmasını doğru bulmuyorum. Taciz konusunda "eminlerse" teşhir çok da sıkıntı değil.


Bu videoda da okuduklarımdan anladığım kadarıyla, kitap standındaki erkekler kadınları taciz ediyorlar ve kadınlar da onları kovuyor (izlemicem, gerginlik içeren videolar pek rahatsız ediyor). Kitap standında duran erkekleri de biliyorum, öğrenciyken çalışmıştım kitap satışı işinde.. Nasıl tipler olduğunu söylememe gerek yok.


Sorun şu ki, kadınların taciz konusunda hemcinslerini bile ikna edememeleri.. O başlıkta kadınlara sayıp döken bir sürü de kadın vardır eminim.. Sizin şu an yaptığınız gibi..
Eril dilin ifşa edilmesi, tacizin - tecavüzün ortaya çıkarılması bu ve bunun gibi eylemlerle mümkün.

Erkek olarak kadın kısmısının yanında duruyorum. Kadınların daha çok durması gerek. Feministlerin, özellikle core feministlerin işi bazen abarttığı kesin, ama bu kadınların haksız olduğu anlamına gelmez.

utandırmayıp sinirlendiriyor, ruh hastası ve aptal bunlar. utanmam için iyi kötü empati yapabilmem lazım. bu kadar gerzekliği bünyem kaldırmıyor, anlayamıyorum. sadece sinirlenebiliyorum.

taciz/tecavüz olaylarında ifşanın ve lincin doğru olduğunu düşünen varsa, yarın bir halt yediğinde karşı taraf gelip ağzını burnunu kırdığı zaman ağlamasın.

@hayal bilgisi

bu video haricinde bir olaydan haberim yok, birileri link verirse ona da bakarım ama bu videoyu izlemeden, yazılanlardan bir şeyler çıkarıp da yorum yapmak, üstüne bir de beni halden anlamaz konumuna düşürmeye çalışmak hiç yakışmadı.

Belki de haklıyken haksız duruma düşmek, salaklık.

Cezayı kendileri vermeye kalkıyor.

Oradaki adamlar suçsuz değil demiyorum ama umarım, özellikle o sesi çok çıkan kız haksız yere bir suçla itham edilir ya da günün birinde bir suç işler ve o an orada karşı taraf tarafından cezalandırılır. Başına gelmeden anlamayacak gibi duruyor.

kendi yaptiklari taciz degil mi? biri bunlara kadin beyani esas falan demis bunlar da cete kurmus.

aslında feminizm iyi bir şey de millet radikalleşince saçmalıyor böyle. bi de cahiller. ana baba eğitmeden salmış. türkiyede normal. şaşırmadım.

feminizmi böyle tiplerle ilişkilendirmeyin. feminizm kadının ezilmesine, erkeğin insafına bırakılmasına karşı olmaktır, kendi ayakları üzerinde durabilmesini, özgürlüğünü savunmaktır.

izlediğiniz şey feminizm falan değildir.

ayrıca otonom +1

türkiye'de toplumun her kesimi gibi orgutlu-orgutsuz, bilincli-bilincsiz herkes, istisnasiz herkes kalitesiz.

bu da onun gostergesi. yani bu olaya taraf olan tipler kadar bunu yorumlayanlar da kalitesiz.

@devilred

Özür dilerim. Seni halden anlamaz konuma düşürmek gibi bir derdim yok.
Sadece belli bir olgudan bahsetmeye çalışıyorum. Kadınların bu gibi şeyleri ortaya dökmesine engel olan en büyük etkenlerden birisi de yine kadınlar. Yapma, etme, adın çıkar, çok ayıp vs. şeylerle bir sürü şeyin gizli kalmasına neden oluyorlar aslında.

Her gün bir taciz olayının ifşa edilmesiyle karşılaşsa erkekler, sizce kolayca bu işi yapabilirler mi? Ve tabi bunun da doğru düzgün bir hukuk ile desteklenmesi gerekiyor.

"Kadın beyanı esastır" bizim gibi ülkelerde üzerinde en az tartışılması gereken şey..

Her şeyi geçtim, örneğin, Kemal Ördek vakasını düşünün.. Eşcinsel olması bile tacizi, tecavüzü hak etmesine neden oluyor. Bunu ortaya çıkardığında başına neler geldiğini küçük bir araştırma ile bulabilirsiniz.

Feministler kafayı yemediler henüz, ama bu kadar engel varken yememiş olmaları bir başarı.
(Ha kafayı yiyen küçük bir kısmı da onlara dahil etmeyiverin.)

insanların içinde bulundukları yerin, anın, eylemin getirdiği davranışlarını, cinsiyetleri üzerine çeken insanların geri zekalı olduğunu düşünüyorum şahsen. hele ki "sizden bir öncekilere kinimiz vardı, bari şimdi sizden çıkaralım" diyenler duble geri zekalıdır nazarımda.

dincilerden ve faşistlerden zaten nefret ediyorum, ama bu ülkedeki feministlerin, hayvanseverlerin, devrimcilerin falan yaptıkları angutluklar beni iyice çileden çıkarıyor, bu ülkeye dair ümidimi sıfırlıyor. hadi ilk bahsettiğim grup eğitimsiz ve cahil, ama üniversite okumuş eğitimli kesimin bile bu kadar agresif, yargılayıcı, önyargılı falan olması hakikaten delirtiyor. Türkiye'den siktir olup gitmeli diyen kitleye artık sonuna kadar hak veriyorum, bu ülkeden bi bok olmaz.

bence tacizcinin ifşa edilmesi ve linç edilmesi "bu ülkede" normal. maalesef yargı ve adalet tecavüzcülerin yanında.
kadınlar da madem öyle, cezasını biz verelim diyorlar.

tamam antipatik görünüyor ama gerçekçi olalım, anneniz, kız kardeşiniz, eşiniz bir adam tarafından tacize/tecavüze uğrasa "ben bu ülkenin adaletine güveniyorum, adam cezasını çekecektir, hem kanıtlanmadığı için adam masum olabilir, dur bakalım" deyip polise mi şikayet edersiniz, yoksa cezasını kendiniz mi vermek istersiniz?

bunun dışında ekşi sözlükte zaten eskiden beri süregelen bir kadın düşmanlığı ve homofobi var. yani hiç tanımadıkları insanlara söyledikleri laflara bakar mısınız? ayıp her şeyden önce ya. ortadoğu zihniyeti işte.

@peggy

kadınım ben. soruyu da söz konusu video ve devamı özelinde sorduğum ortada, oraya buraya çekmeye gerek yok boş yere.

@ devilred, bir yere çekmeye çalışmıyorum. ekşi sözlükteki erkeklerin o video üzerinden kadın düşmanlığı yaptıklarını ve bu konuda ikiyüzlü davrandıklarını düşünüyorum, bunu belirtmek istedim.

Sözlükteki kadın düşmanlarının ifşa edilmesi çok güzel bir hareket olmuş. Daha geniş biçimde yapılması gerekir zannımca. Taciz olduğunu sanmıyorum. Bu meseleyi daha açığa çıkarmak için çeşitli örnekler verelim(radikalden normale gidelim ki ne demeye çalıştığımız daha açık olsun): Işid ifade özgürlüğü kapsamına giriyor mu; pegida toplantıları gösteri hürriyeti kapsamında mı; tecavüz zanlısı iyi hal indiriminden yararlanabilir mi; bir kavgada karşı tarafı hastanelik eden kişinin kaşı yarıldıysa vücut bütünlüğü zarar görmüş olur mu vb... Yukarıda ifade özgürlüğü, gösteri hürriyeti, iyi hal indirimi, vücut bütünlüğü gibi tamamen insan haklarını ilgilendiren kavramları saydık. Buna rağmen bu sorulara olumlu yanıt vermek neredeyse imkansız.

Demek ki sözcüklerden, kavramlardan ziyade; bu sözcük ile kavramların dahil oldukları ilişki önemli. Yukarıda verdiğin iki örneği ele alırsak; ilki taciz olarak kodlanabilirken, ikincisi kodlanamaz. Yani kadın olmaları yaptıkları bir hareketin taciz olmayacağı anlamına gelmiyor(ilk olay). İkincisinde ise, kadına olan nefretini kusmak için hazırda bekleyen bir kitle var. Bir şey olsa da, biraz daha kadın ezip kendimizi tatmin etsek diye bekliyorlar. İşte onları utandıra utandıra, kullandıkları söylemi hiç kullanamaz hale getirmek için; bu tip ifşalar kullanılmalıdır.

Toparlarsak kadının bir erkeği ifşa etmesi kesinlikle taciz olamaz demiyorum. Elbette kadının da taciz etme ihtimali var. Ancak aşağılamalar ve 'kadına' hak ettiği konumu alttan alta hatırlatmalar bu kadar açıksa ifşa edilmeli. Bu tiplerin aşırı islamcılardan bir farkları yok. Bunlar da kadının haddini bilmesi gerektiğini söylüyorlar metin altında.

@peggy kimsenin kadın düşmanlığı yaptıgı falan yok. "çirkef kadın" düşmalığı yapmaya ise herkesin hakkı var. kafasına göre adamın tezgahını dağıtırsa herkes ona düşman olur. olayı çarpıtıp senin anana bacına yapsalar lafına getirip feminizm savunmak da komik.

Bu Türkiye'ye özgü bir şey değil ki bu feministlik de değil. Feminazi dediğimiz insan tipleri her yerde mevcut. Mesela video oyunu dünyasının başına gelmiş en kötü şey feminaziler ve onların "white knight" destekçileridir. Her bir köşesinden rezillik akıyor.

www.youtube.com

Dünyanın en akıllı adamlarından biri ve grubu devrim niteliğindeki bir teknoloji geliştiriyor; gerizekalının sorduğu soru "grubunuzda niye kadın yok?" Adamların diyecek bir şey bulamamaları ve yüz ifadeleri her şeyi anlatıyor.

@dafuq, feminist değilim ve antipatik göründüğünü söyledim, diğer yandan hak verdiğim noktalar da var.

ama tamam sustum, sakin:)

size iyi tartışmalar.

hayal bilgisi, kestir kurtul kanka.

protector, senin de kestirmen için özel istek geldi.

abartmak istemiyorum ama nevin yıldırım diye bir kadın var ve bence boşuna hapis yatıyor.
nazlıgül daştanoğlu diye bir kadın vardı ve artık yaşamıyor çünkü ölmeyi seçti.
daha detaya girmek istemiyorum ama ahmet yıldız diye bir adamcağız vardı ama artık o da yok.
ben bunlar için zamanında utandım yeterince. lam mim eklemeden rahatça söyleyebiliyorum, mazlum kadın, gay, translardansa baskıcı bütün piçlerin öldüğünü, öldürüldüğünü, intihara teşebbüs ettiğini ve teşebbüslerinde başarılı olduklarını görmeyi tercih ederim.

komikmiş

ortaçağda elinde tırpan ve meşalelerle insan öldürmeye giden halktan farkları yok. yani verdikleri tepki kesinlikle ilkelliğin dik alası.

feminist olmak tabi ki kötü bir şey değil ama bu şekildeki toplu psikozlar fanatizm ile ilgili kanımca.

hayal bilgisi ve kargn benim de katilacagim seyleri söylemisler zaten. ben söyle bir noktaya dikkat cekmek istiyorum.

bu tur eylemler birbirini tetikliyor, iyi hoş oluyor, bence erkek terörü esecegine, biraz da kadin terörü essin. erkekler biraz "noluyo lan" desinler. ben isin orasinda degilim. ama o kamera ve facebook olmasa bu eylem olur muydu, yani kameraya alınamasa bir eylem, eylem olur muydu? bunu düsünmek lazim. bu işin sonu suraya gider. eline bir cep telefonu kamerasi alan bir arkadas ve 10 kisilik bir kalabalik eylem yapiyoruz diye giderler, eylemlerini görüntüye alir ve sosyal medya üzerinden paylasirlar. o eylemin amaci nedir, hedefi nedir, tam olarak nasil bir sonuc ve etki bekleniyor, eylem "televised" olduktan sonra bunlar giderek önemini kaybediyor. kameranin gücü, kamerayi kullananın faşizmi giderek eylemin hakikiliğinin önüne gecer. bu sebeple, bence bu eylem ve akdeniz de ve diger yerlerde olanlar da bir tiyatoradir, bir spectacle olarak medyanın dayattigi diger "gercek görüntülerden" farki yoktur. hanım kizimiz önce "buradan bayanlar geciyor" diyor sonra "kadınlar" diye düzeltiyor. henüz olgunlaşmamiş eylemcilerin eylemi ancak bir "gösteri" olabiliyor.

belki bin kere söyledim böyle davranışlar, sözler, yazılar ne bilim basit, aptalca ama bu ülkede kadın olmak sana hakaret edebilirler, dayak yiyebilirsin, davranışlarınla hem karşı cins hem hemcinslerin istediği gibi dalga geçebilirler, yolda, otobüste atm kuyruğunda heryerde sizi sıkıştırabilirler, taciz edebilirler şikayet etmek için gittiğiniz polis gülüp kıçınızı rahatça elleyebilir demek. bu ülkede yaşayıp, tacize uğramamış kadın varsa hala anlamayabilir ama ben duyduğum her lafta, her tacizde o kişiyi öldürmek istiyorum. bişey yapamamak beni delirtiyo. sonuç olarak yaşananlar kadınları delirtiyo olabilir, karşılığında böyle anlamsız haraketler çıkabilir belki ama taciz etmekten daha utanılası değil yapmayın.

Sanırım en bilineni Gentagut ama hiç kullanmadığım için hakkında bir şey diyemiyorum. Ben Azro adındaki damlayı kullanmıştım. Bir gözü için çok geçti ama diğerini kurtarmıştım veteriner desteğiyle.

Bizimkilerin gözüne veteriner gentagut damla vermişti. Beşeri ilaç eczaneden reçetesiz alınabiliyor.

fotoğraftaki durum iltihaplanmadan bşka bir şey sanırım. beyaz olanlar akıntı değil gibi geldi. kedileri bilmiyorum ama köpeklerde 3. göz kapağı denilen bir şey varmış. yüksek ateş, çok havlama vs ile dışarı çıkıyor ve görüntü buna benzer oluyor. operasyonla düzeltiliyor. düzeltilmezse göz sürekli akıyor ki sokakta oluduğu için iltihaplanır.

gentagut kullanabilirsiniz, benim kedim de daha yeni geçirdi göz iltihabı, bunun gibi görünüyordu ayrıca matlaşma da vardı gözünde. 1 hafta boyunca sabah akşam 2şer damla kullandık geçti. sokak kedisi olduğu için her seferinde denk gelip düzenli olarak sabah akşam damlatamayabilirsiniz, o yüzden ilacı alırken eczaneye bi sorun başka nasıl kullanabilirim diye onlar alternatifleri söylerler.

çok ağrı da yapıyormuş göz iltihabı. umarım çabucak iyileşir tosuncuk.

Kopukluktan başka bir şey yaşamazsın. O kadar oyunu oynayamam diyorsan bile youtube'dan özet videolarını izle. Bir fikrin olur genel anlamda.

Haftaici 30 saniye, haftasonu 15-20 dakika.

15-20 haberlere göz atıyorum sonra kalkıyorum yataktan

10 saniye kadar.

10 dakika kadar. Uyanır uyanmaz birden yataktan fırlayınca başım dönüyor.

Hafta ici 1 dakika hafta sonu 1 saat (45 dakikadir yataktayim)

Haftaiçi en fazla yarım dakika, bugün 1 saati geçti, 2'yi bulacağını sanmam.

debe'yi okuyup kalkıyorum.

20-30 saniye
yatak keyfi yapamayanlardanım :/

1.5-2 saat

ders(veya işim) varsa 4.26 saniye. ders yoksa 1 saati bile bulabilir.

10 sn ile 3 saat arası değişir.

4.30 da filan kendiliğimden uyanıyorum, afedersiniz çişim gelene kadar kalkmam

hafta içi 30 sn hafta sonu 10-15 dk

şöyle bir şey gibi geldi bana

türkçeden ingilizceye çeviren birisi yanlış çevirmiş gibi. hani direk kelime kelime çevirmiş ortaya bu çıkmış gibi. happen başka bi anlamı yada kullanımı varsa bilmiyorum.

vurgulamak için.

forum.wordreference.com

happen to be şans eseri olan şeylerde kullanılıyor. ya da tesadüfen olan şeylerde. yani öyle bi amacı olmadığı halde bi anda politikacı oluvermiş kocası.

hayir, kocasi oyle tesadufen politikaci olmamis.

burada olmusu var gibi.

yani oncesinde politikacilara yakin olan birisini ariyorlar gibi bir konusma geciyor. o da diyor ki, bak, burada ben varim. ya da sen politikadan ne anlarsin gibisinden bir laf ediyorlar. o da diyor ki, icindeyim ben.

yani sunun gibi

"e benim esim politikaci, ve ben de politik mevzular uzerine calisiyorum"

kalipta da herhangi bir hata yok.

"Böyle de bir durum mevcut" anlamı katmak için kullanılıyor. Vurgu yani.

-What do you know about buildings anyway?
-Well, I happen to be an architect.

Diyaloğun içeriğine göre değişir tabii ama hafif ironi kullanarak karşı tarafı alçaltma durumu var.

alcaltma olmasi sart degil, bir politikacinin yardimina ihtiyacimiz var denildiginde verilmis bir cevap da olabilir.

ama dedigin de olabilir, yukarida da yazdigim gibi, "sen politikadan ne anlarsin?" diye soruldugunda da verilmis bir cevap olabilir.

Diyaloğun içeriğine göre değişir demiştim zaten. Önü arkası bilinmeden tam olarak ne anlam verdiğini en fazla tahmin edebiliriz. Gerçi benim tahminim yine de karşı tarafı alçalttığı yönünde olurdu. Cümle öyle bir hava veriyor.

'Görünüşe göre' anlamı katıyor.

overlap kullanabilirsin.

To prevent a clash of dates, please let us know before your arrival.
To prevent the dates from clashing with each other...

İyi anlamda olmayan çakışmak için clash kullanılır.

overlap +1

coincidence veya overlap kullanılabilir

conflict. ya da overlap de olur. ama clash, coincidence filan olmaz. bence.

To prevent conflicting dates...

tamamen günlük konuşmalardaki kulak dolgunluğuma dayanarak söylüyorum, o sebeple yanlış olabilir.
coincidence olumlu durumlarda kullanılır
clash buradaki çakışma yerine daha fiziksel bi çakışma gibi hatta çarpışma
conflict çıkar çatışmasındaki çatışma gibi ama olabilir de.
overlap'i ise iş programı vs hazırlarken tarihleri üst üste çakıştırmak anlamında direkt kullanıyoruz. yani doğru olarak düşünebilirsin.

Olur yahu. Overlap üst üste gelmektir. Clash de tam anlamıyla çakışmak. Üst üste gelen her zaman ya da olay illaki kötü olacak anlamına gelmez ama bir şey çakışırsa kelimenin sertliğinden dolayı olumsuz bir anlam katar. Overlap ve clash için de aynı durum geçerli.

www.oxforddictionaries.com
3 numaranın daha ilk örneğinde aynı ifade var.
"it is hoped that clashes of dates will be avoided"

Ha conflict de olur, coincide da olur. Seç beğen al.

amma uğraştık ha, bi de duyuru sahibi resmi belgede yazacağım falan dememiş, belki msn'den kıza yazacak.

sesee'nin de dedigi gibi

ortusmesini soyluyorsan overlap

negatif anlamda kullanarak caksimasini soyluyorsan clash

Enerjisini atmanız lazım. Olta oyuncaklardan alın. Önce önünde havada çevirin sonra yavaş yavaş yaklaştırın. Yakalamaya çalışınca çekin. Zamanla en sevdiği yakalama sitilini, oyuncağın en fazla hangi hareketiyle tahrik olduğunu anlarsınız. Böylece hem yorulacak hem avlanma dürtülerini tatmin edecektir. Yoruldukça da gelip size kendisini sevdirecektir.

Anlayamazsınız. Yaparlar, kendi keyfidir. İsterse liğme liğme doğrar da, anlam veremezsin, o neydi gız dersin anca. 67 yıllık kedi gözlemcisiyim, hiç bi hareketlerine anlam verebilmiş değilim.

Oyun ve avlanma içgüdüsü içeren bir olay. Kediler kuytu köşeye girip gelen geçene pati atmayı sever. Senin yaptığın herhangi bir şeyle alakası yok yani.

canımın acıdığını anlatmanın bir yolu yok mu yani?

Yani acıtmayacak şekilde kafasına hafifçe vurma ya da su fışkırtmadan falan bahsedilir ama kediler ne kadar anlıyordur bilmem. Kedinin karakteriyle gelir çizikler. Arkadaşımın kedisinin bir kere agresif bir şey yaptığını görmemişken benim elim kolum çizikten geçilmezdi. Ben de dert etmezdim o ayrı ama abartmadığı sürece bir çiziğe bu kadar anlam yüklemeye gerek yok bence.

anlatmanın bir çok yolu var ancak önemsemiyorlar. kafalarına estiğinde o pençeyi geçirmekten asla geri durmuyorlar. hatta benimki önce pençeyi saplıyor sonra tam gaz içeri kaçıyor :D

Havadaki azotun oksijenle reaksiyona sokularak en sonunda niyrik aside dönüştürülebileceğini biliyordu

Amacı havada bulunan ve oksijen ve karbondioksit olmayan her şeyin nitrik aside dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğini öğrenmekti.

Havadaki nitrojeni oksijenle reaksiyona sokup en sonunda nitröz asit oluşturabileceğini biliyordu. Oksijen ya da karbon dioksit olmayan havanın tamamının nitröz aside dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğini bulmayı amaçlıyordu.

Yani diğer zımbırtıları da nitröz aside dönüştürmeye çalışıyormuş.

GTA5

far cry 4, the witcher 3

shadow of mordor.

gta v, witcher 3, shadow of mordorun grafikler iyi de oyun sikko, hep aynı şeyleri yapıyosun.

farcry 4, witcher 3, shadow of mordor, gta 5 +1
ac unity, tomb raider belki, modlarla skyrim de efsane oluyor.

İste hem iyi grafik hem de guzel ariyorum:)

batman arkham city oyna bakalım. bilgisayarın yeterince high mı görelim.

Sanırım bilgisayarını en çok zorlayacak oyun modlanmış Skyrim'dir. Yukarıda yazılanlar dışında Dying Light'ı ekleyebilirim.

Cs go falan al ultra ayarlarda oyna bence.

crysis 3 hepsini ultrada son ayarlarda açıyorsa o pc olmuş demektir,çözünürlük de full hd tabi.
battlefield 4-hardline
Skyrim'in modları +1

Witcher 3

Modlanmış Skyrim +1 Cidden çok iyi oyun evet ama beklentini aşırı da yükseltme. Sağlamdır ama. Grafikleri de modlarla çözüyorsun. Arkadaşımın Skyrim dosyası 120 gb mı neydi. Ne yüklediyse artık ibne.

GTA V +1 Ama en ağır sahnelerde bile 60 fps altına düşmeyecek şekilde ayarla. Uzun süredir uzak kalmış birisi için (mesela ben) efsane.

Shadow of Mordor güzel de atmosfer yüzünden tam anlamıyorsun grafikleri. Ama fiziği cidden çok iyi.

Dying Light sağlamdır evet de istediğini vermez, felaket optimizasyon özürlüsü bir oyun. Güncelleme çıktıysa bilemem ama 780le sürünmüştü bende.

Crossfire amd r9 2xx (tam model aklımda değil) cayır cayır dying light oynuyorum fps 50-70 aralığında. Bi dene bakalım.

Tam olarak Fakir Edebiyatı. Varoşluktan gurur duymak gibi bir şey sanırım.

beşiktaşlıyım, angelus+1

besiktasliyim oyle bisi duymadim ama demek istediginizi anladim, bu durumda angelus amca +1 diyorum.

3-4 sene öncesine kadar yoktu bunlar piyasada. beşiktaş taraftarı takımına sadıktır, iyidirler filan ama duygusal dallamalık bunların yaptığı. her şey gezi sonrasında başladı. beşiktaş taraftar grubunun sorumlu davranışı ve gezi de aktif rol oynaması üzerine beşiktaşlılık şöyledir böyledir diye beşiktaşlılık güzellemeleri yapılıyor.

Beşiktaşlılık adamlıktır temalı, diğer tüm fanatiklikler gibi içi boş ve kimlik arayışının gelebileceği yeri çok güzel bir şekilde özetleyen bir olay işte.

"beşiktaş halktır" geyiğinden geliyor. ilk kim ortaya atmışsa birbirlerini gazlaya gazlaya buna inanmışlar zaman içinde. diğer takım taraftarlarını burjuva görüyorlar. bir işçi şehrinin takımı falan olsalar neyse de bizim ülkede üç büyük de aynı şehrin takımı, aynı sosyo ekonomik sınıfa aitler. türkiye için komik duruyor. hep ingiliz özentiliği işte.

hayır şimdi ben bildiğin düz taraftarım, günlük başarıya bakarım. takım kazandıysa sevinirim, kaybettiyse üzülür, gerekirse topçulara hocaya başkana söverim.

bir galatasaraylı olarak emre b.'nin sahadaki hareketlerini severim takımına sahip çıktığı için ama en çokda ben söverim (lajksghdjkagsdjka).

ne bilim taraftarlığın (şiddete kaçmadığı sürece) bu şekli güzel. bu duygusallık siksiği hep ali ece ve çarşının kendini pazarlaması sonrası ortaya çıktı. bu arada çarşı demişken ultraslan'nın da allah tez vakitte belasını verir umarım.

Ben artık ha beşiktaşlıymış zaten deyip es geçiyorum o tarz dallamaları. Babam da beşiktaşlı ama neyse ki ondan böyle yavşak duygusallıklar görmedim hiç.

Gerçi bence daha kötüsü her entry'nin altında not: şusporluyum yazıp prim yapmaya çalışanlar. Rezillik resmen.

beşiktaşlı olsaydın anlardın. olmadığın için anlamana gerek yok.
(bkz: sadece beşiktaşlıların anladığı beşiktaşlılık olayı)

geyigi geçecek olursak sadece gezide değil toplumun tepki göstermesi gereken hemen hemen her olayda en doğru duruşu sergileyen bir kesimden bahsediyorsun.Şerefli ikincilikler diyebilen, her hareketiyle örnek bir başkandan bahsediyorsun.
Bunlar bu yozlaşmış durumda fakir edebiyatı gibi gelebilir,deger görmeyebilir ya da goygoya konu olabilir.Lakin öyle değildir :)

Not: kimseye yozlaşmış deme amacı güdülmemiştir.

Annem ve babam ih ve zwanzig i sondaki g yi yutar konuşurken.

resmi olarak "ih" doğru. diğeri şive farkından ileri geliyor.

doğrudan "iş" olmasa da ona yakın bir kullanım özellikle Kuzey Ren Vestfalya bölgesinde mevcut, en azından benim bildiğim yerlerde. Hannover Almancasında -İstanbul Türkçesi muadili- ise "ih" gibi bir şey.

@candanag yani hoch deutsch diye tabir ettiğimiz "istanbul türkçesi" misali "ih" doğru diyebiliriz?

"iş" degil "ih" daha dogru. Ama buradaki "ş" harfi gayet net ise almanyada yasayan türkler veya türklere özenen genc almanlar tarafindan söyleniyor. belki almanyanin bazi bölgelerinde yerel agizda da söylendigi olur ama genel olarak büyük sehirlerde bunu duyarsaniz genellikle türklerdir. "ih" ama burada "h" cok net degil, bazi almanlardan duyulabilir ama genelde almanlar hisirtili bir h harfi cikartirlar. Eger kelimde "sch" var ise daha net "ş" harfi cikartirlar.

Bunun disinda almanlar bircok kelimenin son harfini (hatta son heceyi) belli belirsiz söylerler, özellikle son harf "r" ise. Örnegin "wir" kelimesinde "r" harfi nerdeyse duyulmaz. "zwanzig" de buna benzerdir bunda da "g" harfini beli belirsiz söylüyorlar. "zwanziş" diyorsa büyük ihtimal türktür.

nedem tam "iş" değil diyorumu açıklamak için Duden'dan bakalım www.duden.de (Betonung kısmı)

Diğer örnek ise meşhur Rammstein parçası ich will olabilir www.youtube.com

Bence ne tam "iş" ne de "ih", ama ikisinde de bir Alman ne dendiğini anlar elbet. Bahsettiğim Kuzey Ren Vestfalya bölgesinde alışık olduğum "ş" nin daha vurgulu çıkması.

Bu arada "z" de daha çok "ts" diye okunuyor. Zwanzig de "tsvantsi(h)" gibi bir şey oluyor. Belki biliyorsundur ama yazayım yine de.

Yukarıda yazanlar doğru. Buna ek olarak almancada sonda yer alan ig de ichteki h gibi okunur. Hatta reklamlarda falan kön-ich (könig yerine ;))) yazıldığı oluyordu. Tabii güneyde ich iş diye okuyanlar sondaki igi de iş diye okuyorlar.
Sonuç olarak zwanzig -> zwanzich

biraz tayfur havutçu biraz sezen aksu gibi söylemek gerek aslında

Buyuk bir curukse dis hekimim bana sormadan uyusturuyor, kucuk bir dolguysa bana soruyor, bana gore karar veriyor. 3-4 kez uyusturmadan yaptirmistim.

Yuzır'ınki gibi benim durumum da. Fakat ben artık hep uyuşturtuyorum. Bir keresinde nokta şeklinde küçücük gözüken bir çürüğüm vardı. Kısa sürer herhal diye uyuşturmaya gerek görmedim ama meğersem o çürük karaciğerime kadar iniyormuş. Bir saat acı çektim. Uyuştur yani.

Ben bu konuya soyle bir aciklama getireyim; normalde dis curugunun temizlenmesi agri olan tabakada sonlanir bu neden uyusturmadan yapilabilir ancak toplumdaki insanlarin cogunda dis minesinde ve dentinde cesitli gelisimsel hucrelerin uzantilari varyasyon olarak bulunur ki bunlar canli dokudur, dolasiyla basinc ve sicaklik gibi degisiklikleri algilar sonrasinda ise agri hissedilir. Dolasiyla kimisi hic uyusturmadan yaptirabilirken kimisi daha ilk dokunulunca agri hisseder. Curuk derinse hic riske atmaya gerek yok hekim soyler derim uyusturalim diye yuzeyelse yuzir'in dedigi gibi hastanin tercihine bagli.

Ben ise yapan kisiye bagli olaraktan bu kararimi veririm curuk temizlemeyi gercekten bilen birisinde uyusturtmam acikcasi zaten bahsettigim hassasiyet olusturan durum bende yok, ama derinse ya da eline guvenemiyosam uyusturulmasini isterim.

ben uyuşturmadan dişime dokundurtmuyorum bile, önce uyuştur sonra kontrol et diyorum o derece. hatta normal iğneyi de kabul etmiyorum, benim "tabanca" diye tabir ettiğim özel bir aletleri var direkt kemiğe işleyip daha kuvvetli uyuşturuyor, onu kullanmasını rica ediyorum.

dişçi korkusunu geç yenmiş biri olarak yazıyorum bunları. doğru mu yanlış mı bilemem artık.

Minik bir çürük diye başlayıp dişimin yarısını aldıkları bir günü gördüğüm için, uyuşturulmasını istiyorum ben.

Benim iki dişimde dolgu var. Birinde uyuşturma yapıldı, diğerinde yapılmadı. Kararı diş hekimi verdi.

deli gibi... korkumdan...

kararı hekim veriyor, hep uyusturuldu ama su ana kadar. zaten ağrı değil de asıl sıkıntı, çıkan mineral kokusu. yolda kaya kirsalar aynı koku cikiyor, felaketim olup ağlıyorum

18 yaşıma kadar orço bir dişçim vardı. sayesinde canlı canlı olduk hep dolguları. o yüzden tavsiye etmiyorum. dişçi korkusu oluşur kafayı yersiniz. makul miktarda uyuştursun hatta etkisi geçerse bir daha vursun.

Öğrenirsin

birbirine karışır. lehçede önce b1i bitir öyle.

Lehçe dünyanın en zor dillerinden biri zaten. Tam da ortamına girmişken Almancayı karıştırma hiç.

Kolay gelsin.

kendi büyüttüğün, baktığın kediden korkmazsın ki. Benim köpeğim var, büyük ırk bir köpek kocaman bişey. Ben küçücük kalıyorum yanında ama hiç korkmuyorum. Tanımadığım bir köpek olsa korkabilirim.

korkuyorum dedin, şimdi radikal (onları böyle tanımlayabiliyorum ancak), itici, aksi hayvanseverler toplanıp linç etmeye kalkarlar seni.

Ne alakasi var ama ya? His bu sonuçta.

@evc evet, alakası yok da işte öyle manyak tipler var duyuruda, sözlükte. sanki bir tek kendileri hayvanlara değer veriyorlarmış gibi davranıp başkalarını eleştirmeye meraklılar. o yüzden dedim.

elinde buyurse, alisirsan korkmazsin bence :)

Senin korkun kedilerin ani sayılabilecek hareketleri olabilir mi? Benim bir arkadaşım tam o sebepten kedilerden korkardı. Sonra kapısının önüne gelen yavru bir kediyi evine aldı. Şu an bir sorunu yok.
Alışılıyor yani.

Kediye alışınca, hareketlerini anlamlandırınca büyüklerinden de korkmamaya başlayabilirsin. Sokaktaki tekirlerden korkman aslında anlaşılabilir bir şey, çünkü onlar birer "survivor", hepsi ayrı ayrı birer çetin ceviz (tabi büyüyebilmiş olanlar). Haliyle saldırılara hazırlıklılar. Sen iyi niyetle bri şey yaparsın ama kedileri tanımadığın için pek de hoşlarına gitmeyecek bir şey yaparsın, o durumda yersin tırmığı, korkmakta da haklı çıkarsın.

Halbuki kedinin neye kızıp neye kızmadığını, neyi nasıl yorumladığını öğrenince sokaktakilere de zaten farklı bakmaya başlayacaksın bence.

Korkacak bir şey yok, ama bir canlının sorumluluğunu üstlenmeden önce iyice düşün taşın derim. Geleceği de düşünmen lazım. Şöyle bir yazılar karalamıştım bakmak istersen: kedinmivar.blogspot.com.tr

whimsical +1 bir kediyle beraber yaşadığınız zaman kedi denen canlının genel anlamda dertlerini, hani bir insanın anlayabileceği kadar da düşünüş şeklini anlıyorsunuz. dolayısıyla korkacak tek durum bir kediye baktıktan sonra birden iki kediye sonra üç kediye... falan baktığınızı fark etmek :D

tekirler özel bir tür değil denilerek reddedildiği için*** çoğu "street smart" diyeceğiniz feleğin çemberinden geçmiş ve ayakta kalmayı öğrenmiş hayvanlar.

ancak hangi yavru kediyi alırsanız alın büyüdüğünde korkmanız neredeyse imkansız. kedinin aslında kendisi korku kaynaklı ve savunmadan ibaret olan korkutma hedefli davranışları elinizde büyüyen bir kedide -en azından size karşı- olmuyor, çünkü bu kedi sizi tanıyor. zaten kediler ancak yabancı bir tehdit olarak algıladığı durumlarda bu davranışları sergiler.

inanın tamamen gerçekçiyim şu anda ve korkmanız için hiçbir sebep görmüyorum. ayrıca bir kediniz olunca göreceksiniz ki her kedi güzel, hepsi ayrı.

sokaktan aldığın bir yavruyu büyüttüğünde onun sana olan sevgisinden sonra korkmanın imkanı bile yok. özellikle sokaktan diyorum; çünkü cins olanlar biraz artiz olur. kaç minik tekir yavruyu yuvalandırmadan koynumda uyuttum bilemezsin. eğer gerçekten niyetliysen iyi düşün çünkü oyuncak değiller, bakımı çok zor değil ancak sorumluluğu büyük.

hayvanların kendi karakterleri var ama sizin ona davranışınız daha etkili. siz ona sakin yaklaşıp sevgi dolu olursanız büyüyünce hırçın bir kedinizin olma ihtimali çok düşük. bir de yavru kedi sahiplenecekseniz oynadığınız oyunlar davranışını şekillendirecek. mesela atlamalı zıplamalı, bir şey kapmalı oyunlar atik bir kedi olmasını sağlıyor. evde bir avcınız olabilir. kıl, tüy takıntınız yoksa bir yavruyla çok rahat uyumlu ev arkadaşı olabilirsiniz. yalnız ömürlerinin 10 yıldan uzun olduğunu unutmayın.

@bir fincan kahve ile film izlemek kimse kediden, köpekten korkuyorum diyene saldırmıyor. kediden köpekten korkuyorum, sokaktakileri toplasınlar, öldürsünler diyene tepki gösteriyor. aradaki farkı anlayabildiğinizi umuyorum.

1 Bakıyorum
2 Olmuyorum, bir işim yoksa uzun uzun mesajlaşmaktan sıkılıyorum. Uğraşmayalım Watsapa geçelim diyorum. ama çok eski kankalarım var.
3 O noktaya varamadık daha. Kezban mıyım ben

1-Evet
1.a-Evet
2-Hayır
3-Evet

-bazen
-hayır
-karşı tarafın ne düşüneceğini bilemediğimden kanka olma denemelerim olmadı hiç
-bunu yaşamadım. yine de olabilir

mesajlardan değilde zirveyle falan kanka olduğum oldu.

yalnız şöyle de bir eleştirim olacak burada mesajla falan sizden yardım isteyen insanlar siz cevap verdikten sonra bir teşekkür dahi etmiyor. yani 10 mesaja cevap verdiysem 8i teşekkür etmemiştir. sanki yardım etmek zorundayız.

Sorularin sahibine bakiyorum. Onceki gun benimle bos bos tartismis olsa bile, duyuruda en cok nefret ettigim irkcilardan biri olsa bile duzgunce yanit veriyorum.

Sosyallesmeye calisiyorum. Birkac kisiden tanisma mesaji geldi ben de gonderdim.

Kimseyle kusmeye gerek yok. Dusuncelerimiz farkli olabilir eger yalnizca kendini ilgilendiriyorsa tartismam.

1) Evet her zaman. Hatta kullanici ayiriyorum.
1a) Genelde evet aklimda kaliyor istemsiz.
2) Evet, buradan gerek yuz yuze gerek sanal cok insanla tanistim.
3) Hayir, pek sayilmaz.

1-bazen dikkatimi çekerse özellikle bakıyorum
a.tutmuyorum
2-oluyorum, kız whatsapp grubumuz var
3-neden küstüğümüze bağlı ama hiç öyle bir şey gelmedi başıma ne gerçek hayatta ne de burada, demek ki barışmıyorum O_o

1. eskiden bakmazdım bir süredir bakıyorum
2. çok soranları bir süre sonra insan tanıyor
3. hayır
4. işimin düşebileceği kimseye küsmem

1-Şans. Ama süper ilgi çekici bişi sorduysa bakıyorum. Veya "Bu kesin x'tir ak." diyorsam.
1a-Az baktığım için evet.
2-Hayır. Tanıyanlar/duyularımın farkında olanlar genelde sevmiyor zaten beni.
3-Buradan mı? Kimseye küsmedim o kadar yakın değiliz.

1. bazen
2. bazen
3. hayır
4. "küsmek-barışmak" diye bir şeyim yok ama bugün birisinin doğru bulmadığım bir düşüncesini/davranışını eleştirip yarın aynı kişiye yardım da ederim (o kişi benden özellikle yardım "etmememi", duyurularına cevap "vermememi" istemediği sürece tabi)

1.hayır
2.evet,kız arkadaşımı burda buldum (daha doğrusu o beni burda buldu)
3.küsmek ne ulan?

Hepsi de hayır benim için.

Bana kalırsa burada haddinden fazla zaman geçirip lüzumsuz muhabbetlere giren bir kitle var. Bana aptalca geliyor ya. Ne bileyim...

1. bakarım.
1a. bir iki kullanıcı hariç "ben bu nicki bir yerden hatırlıyorum ama..."lık tutabiliyorum ancak.
2. cık, ben doğrudan görüşüyorum insanlarla agadsf ^^
3. bilgiye ihtiyacı varsa ve ben o bilgiye sahipsem saklamam, bildiğimi paylaşırım ama çok da cevap vermeyi tercih etmiyorum bir iki kullanıcıya.

1.bakmazdım hiç, tartışsak bile bu yüzden tekrar cevap verdiğim insanlar olurdu ancak artık bakıyorum kim yazmış.
1.a geçen tak etti artık liste tutmaya başladım. isim listesi. kimi neden o listeye yazdığımı not ediyorum
2. 1 kişiyle oldum.
3. bu soru gerçek hayatla mı ilgili yoksa duyuru için mi?

gerçek hayatta; insanlarla çok muhattap olmuyorum, o yüzden gerçek anlamda bozuştuğum insan pek olmuyor. olursa da onun hareketlerine göre davranıyorum. adım atarsa atarım, yardıma ihtiyacı olursa olurum.

burada ise listeme girdiyse biri bir daha muhattap olmamaya özen gösteriyorum. buranın dallaması da tam dallama. listeye gerçekten sağlam nedenlerle yazıyorum.

1- cevap verdiğim soru sahiplerine öylesine bakıyorum.
1a- aklımda tutmuyorum nickleri.
2- mesajla iletişimde olduğum kişiler var.
3- öyle bir şey yaşamadım.

1. Evet. Tanımadığım biriyse eski sorularından üslubunu da kontrol ederim.
1a. Tutabildiğim kadarını.
2. Hayır.
3. O tarz bir sosyalleşmem olmadı.

1. Bakıyorum
--- Genelde hayır
2. Pek sayılmaz.
3. Hayır.

1-evet
a-evet
2-evet
3-şimdiye dek böyle bir durum olmadı.

1. bazen bakmadan cevap veriyorum ama genelde bakarim.
1a. garip bir soru degilse tutmam.
2. evet. houuua kanka olayim, yeni insanlar taniyayim amaci ile yazmiyorum ama cok iyi anlastigim kisiler cikti buradan.
3. hayir.

1. Evet.
1.a. Evet.
2. Sosyallesme veya kanka olma durumuyla mesajlasmiyorum ama cok mesajlasirim buradan. Guzel arkadasliklar edindim. Maksat hos bir ani/muhabbet. Fazlasi degil.
3. Kimseye kusmem. Size gore kusulecek kisiyi ben kaale almam. Kusmeyecegim icin de dogal olarak barisamam. Ama nickini mimlediysem -ki bu mimleme genelde kisinin karakteri yuzunden oluyor- sorularina asla cevap vermem. Sadece ortada cok onemli bir durum varsa ve kimseden yardim alamamissa o zaman bahsi gecen kisiye ozel mesajla bilgi sunarim. Basliginda yorumum gozuksun istemem.

hepsi hayır

hayır (Bu duyuru hariç)
hayır
hayır

1 .bazen bakıyorum görmeye aşina olduklarım dikkatimi çekiyor.
1a. dikkatimi çekiyor sadece.
2. bir kere denedim onu, o da kayboldu sonra görüyorsa selamlar kendisine.
3. kimseyle küsmemeye çalışıyorum, en son üniversitede ev arkadaşımla tartışıp küstük. okul bittikten birkaç sene sonra hayatını kaybetti, hala pişmanlığını yaşarım.

1-hayır
2-olmaya çalışıyorum.
3-küsme yok. küsme yok.

1. Ara ara bakarım.
1a. 10 saniye sonra unuturum çok çarpıcı bir şey söylememişse.
2. Var birkaç kişi.
3. Hayatımda bir kişiye küstüm. O bile gelip merhaba dese unuturum.

1- tanıdık biri mi değil mi diye bakıyorum.
2- hayır
3- hayır

Evet, Evet, Hayır, --.

uzun yıllar sonucunda vardığım sonuç , tek başınadır.

tek

4 kisi evde kaldik. Erasmus sirasinda iki kisi tek odada kaliyorduk. Hos bir durum degil, bir ozeliniz kalmiyor ozellikle oda arkadasiniz ciplak gezmeyi seven bir Fransizsa.

Ya tek basina ya da 3 kişi. Iki kisi olunca birbirine sarmaya basliyor evde insanlar, yani oyle gozlemledim.

yurtta iki ve üç kişi kaldım, iki senedir tekim evde. tek başına olmak gibisi yok. kalabalık istersen istediğini istediğin zaman çağır yine takıl. özgürsün.

2 kişi gerçekten ideal.

cevabıma geçmeden önce şu ana kadar nasıl yaşadım onu yazayım,

ilk 4-5 ay yurtta kaldım. oda dört kişilikti. biri liseden sınıf arkadaşım, diğeri internet üzerinden 8-9 yıldır tanıdığım başka bir arkadaşımdı. dördüncüyle de orada tanıştık.

sonraki 4-5 ay, liseden dostumun yanına çıktım. iki kişi kaldık.

bir sonraki sene, duyuru'da ilan verdim, kadıköy'deki bir eve üçüncü olarak çıktım. iki dönem (okul dönemi) kaldım orda.

en son geçen sene, yine duyuru ilanıyla bu sefer acıbadem'deki bir eve üçüncü olarak çıktım. sağlık sorunlarım ve kişisel itliklerim nedeniyle okula gitmediğim için 4-5 ay sonunda anamın yanına döndüm bahar ve yazı geçirmek için. ingilizce bilmektedir, evli ve üç çocuk babasıdır.

şu an, yurtdışındaki arkadaşımın evinde, normalin yarısı kiraya (tanrı yusuf bey'i korusun) tek başıma kalıyorum. tüm yazları ve tatilleri ailemin yanında geçirdim, onları saymıyoruz.

***

evet, tüm bu ahval ve şerait dahilinde söyleyeceğim şudur,

* yalnız yaşamak büyük nimet ama benim gibi aşırı asosyal bir adam bile zaman zaman sıkılabiliyor. yine de en iyisi yalnız yaşamak. süper bi olay. her şeyi sen yapmak zorunda kalıyosun o sıkıcı biraz, millete kitleyemiyosun.

* çok yakın arkadaşla (tabii bu arkadaşla aranızda belli bir mesafe de olabilecek, evde kural mural koyabileceksiniz) yaşamak da aynı şekilde süper bi şey. beylikdüzü'nde karı koca gibiydik amk çok komik geliyodu bana bazen. masa tenisi oynuyoduk aşağıda, yukarı çıkınca birimiz duş alırken diğeri makarna yapıyodu. dönüşümlü olarak takılıyoduk bu şekilde. bazen uyanıyorum bakıyorum adam mutfakta üzerinde bornozla şarap falan içiyo aq. alışverişe çıkıyosunuz birlikte, liste yapıyosunuz. çok keyifli, çok güzel oluyo ama uzun vadede zararlı.....

* üç kişi ve daha fazlası eğer rahat adamsan güzel. ben 100 kişiyle tanışsam bunların sadece bir tanesiyle samimi olabilen soğuk, sıkıntılı, asosyal, eve sinek girmesinden dahi hoşlanmayan bir adamım. o yüzden ev arkadaşlarım çok düzgün insanlar olduğu ve aramızda hiç sorun yaşanmadığı halde kendimi hiç rahat hissetmedim. bundan sonra da birileriyle eve çıkmayı zinhar düşünmüyorum, sokakta mokakta yatarım bana ne.

Tek. Paran azsa kendine en uyumlusunu seç iki kişi kal. Ya da evi kendin döşe kirayı erasmuslara ödet bu da güzel bir yol : D

Tekten başka bir cevap düşünemiyorum.

4 kişi varsa hep bi sorun çıkar. ama ideali gerçekten iki kişi yav. ya hep ya hiç mantığı. restleşme yok gibi. düz mantıkla daha çok karar veriyorsun ee öğrenci evinde de düz mantıkla hareket et zaten. nerde çokluk orda bokluk yerinde bi söz.

Tek hacı tek. Git boklu dereyi gören evde otur ama tek yaşa.

steamcharts.com

Oynanma istatistikleri bunlar. Neredeyse hepsinde 1000'e yakın oyuncu var en azından. Call of Duty'nin multisi değişmez pek. En son jetpack gibi şeyler eklenmişti Advanced Warfare'e, ama Black Ops 2'de de zombi modu var. Sana kalmış.

1- gözlerin bozuk olabilir.
2- gözlerini yoruyor olabilirsin
3- stresli olabilirsin
4- komple yorgun olabilirsin
5- nörologa görünebilirsin.

:)

Göz seğirmesinden mi bahsediyorsun? Ara ara gelip geçer o. Stresli bir dönemdeyken baş gösterebiliyor özellikle.

Göz atması bana da oluyor bazen. Stresli sinirli olunca falan. Çok üzgün olduğum çok ağladığım bi dönemde olur olmaz her yerim seyiriyordu. Böyle kaslar işte kendi kendine şaapıyo.

Aynısı bende de var. Dönem dönem oluyor. Stresten ve yorgunluktan kaynaklanıyor çoğu zaman. B vitamini hapı kullanarak üstesinden gelmiştim bir dönem. Ancak dediğim gibi yoğun zamanlarda uykusuz kaldığım dönemlerde yine oluyor.

geçen sınava göre çok daha kolaydı, 40 dakika kala bitirdim. şanssızlık olup emin olmadığım her soru yanlış gelir de 90 altı alırsam kendimi şey edecem sinirden.

her sınavda past perfect ve present perfect şeçimi yaptırıyorlar.

bir soru vardı. "has redesigned" ve "had redesigned" şıkları vardı onu naptınız?

İlk defa girdiğimden eskilerine göre nasıldı bilmiyorum ama kendi halinde fazlaca kolaydı. 1-2 soru muallakta geldi gibi bana.

@peace.on

Has. Cümle zaten recently ile başlıyordu. Recently has ile birlikte kullanılır.

çok kolaydı kesinlikle.

bence kolaydı, 2014 te girmiştim en son.

benim puanlar 90 üstü oluyor genelde, bunda da 3 tane soru zor geldi, emin olamadım.

kolaydı ama bir önceki sınava göre bir tık daha zordu bence.
bir önceki sınavda kelimelerin olduğu ilk 10 soruluk kısım zorken, paragraflar nispeten kolaydı. Bu sınavda paragraflar biraz daha karışıktı, kelimeler kolaydı

kolaydı. bu yüzden boğaziçi, odtü vs gibi okullar başvurularında yds puanını kabul etmiyorlar.

ben bilkent'te almıştım. hiragana öğrendik birinci dönem, ikinci dönem hiraganayı iyice öğrendik ve katakanaya hafif bir giriş yaptık. az biraz da kanji öğrendik. japonca zevklidir, tavsiye ederim.

japonca kursuna da gittim japon kültür'de, üniversitede çok daha yavaş gittiğimizi söyleyebilirim. 2 senede hiragana + katakana biter, kanji'yi de bir parça öğretiler diye düşünüyorum.

japonca öğrenmeye baya bir hevesim var, filmlerden falan dile aşinalığım da var fakat tek tereddüt ettiğim nokta hafızam baya zayıftır ve o onlarca harfi nasıl ezberlicem onu düşünüyorum. japonca'yı seçip bir de ortalamayı düşürmeyim :) gerçi haftada 3 saat olan derste de ne kadar zorlayabilirler, ileriye gidebilirler o da ayrı konu.

hacettepe'de kanji öğretmiyorlar. dersler daha çok konuşma odaklı.

valla hiragana'yı öğrenmek baya kolay, katakana biraz zor, kanji zor ötesi. biz en başta latin alfabesiyle yazıp girebiliyorduk sınavlara, hirgana tablosu da yanımızdaydı. daha sonra tablo kalktı, hiragana alfabesiyle yazana ekstra puan geldi, isteyen latin alfabesiyle yazdı. 2.dönemin sonuna doğru hiragana zorunlu oldu :)

dediğim gibi hiragana öğrenmenin kolay olduğunu düşünüyorum ama katakana ve kanji biraz sıkıntı :) üniversitede yine ne derece zorlarlar soru işareti. aslında katakana da çok zor değil de semboller birbirine benziyor bence :)

okul hangisi bu arada? belki daha deneyimli birileri çıkar.

milletin okulunda japonca felan var bizim okulda türkçe öğretiyorlar lan. türkçe hazırlık sınıfları var mk.

Hiragana ve katakana ezberletilir ki gayet kolay zaten. Korkacak bir şey yok. Kanji da azar azar öğretilir belki. Güneş, ay falan gibi şeylerden başlanır. Benim bölümüm Japoncaydı o yüzden seçmeli nasıldır kesin bir şey söyleyemiyorum ama çok zorlanacağın bir seviyede olmaz sanırım.

(bkz: bazı şeylerin öyle olması)

farklı bir anlamı yok, karac'oğlan gibi düşün. kullanım amacı aynı değil, karacaoğlan hece sayısı için o şekilde kullanıyor, bunlar -muhtemelen- söylenim kolaylığı için. mantık aynı

diye düşünüyorum.

-ing'deki g zaten pek vurgulanmaz normalde. Yazılırken kullanım şekli de daha bir havalı gözüktüğünün düşünülmesinden geliyor. Gençler çok kullanır. RnB, rap gibi müzik türlerinde özellikle görülür.

Pqi qnqa tmm yhaa yazmak gibi bir şey işte

sen de konuşurken mesela "kardeşin geliyor mu" derken "geliyo' mu" diyosun. ama farkında mısın? hayır. bunu da öyle düşün.

ilaçlı mamayı yemez, kokusunu alıyor yerse büyük başarı.

@neferkitty ama sağlıkları açısından sıkıntı yaratmaz değil mi yerlerse? kaş yapayım derken göz çıkarmıyım bi de

Ben geçenlerde yaş mamanın içine 1cc kadar Azro (üst-alt solunum yolu enfeksiyonu için antibiyotik) karıştırıp yedirdim. Yalnız bir yemek kaşığından fazlaydı benim verdiğim mama. 100 gramlık poşedin yarısı kadarını kullanıyordum. İlacın kokusunu da fazlasıyla bastırıyordu. Bir kaşık mama ilacın kokusunu bastırmayabilir.

İlacı verdiğim kedi de şu an çok iyi durumda.

Yemeğe karıştırınca bir sıkıntı, etkisinde azalma, dokunma vb bir şey olmaz. Ben sosisin içine gömüyorum hap olarak alıp.

Babam ağzını açıp boğazına kadar parmakla itiyor. o.O

i5 kaçıncı nesil bilmiyorum ama baya fark var

Kapanmaz, muazzam fark var.

İyi bir i3'ün bile core 2 duo ile arasında gözle görülür bir fark var. i5, duodan çok daha gelişmiş bir teknoloji.

aynı nesil arasında i3 ile i5 arasındaki fark modelden modele göre değişir ama şunu kesin olarak söyleyebilirim ki eğer high-end bir eski nesil işlemci almayacaksan her zaman yeni nesil tercih et.(tabii aşırı derecede performans farkı yoksa)

Fenerliysen takimin ici iyi tercih

firefox

Firefox tabii ki.

tabii ki chrome. tarayıcıdan sıkılmak da ilk kez duydum.

edit: chrome beta kullanmayacaksan hiç kullanma tabii.

Usta cok açık ve şiddetle Opera'yi öneriyorum. Daha şık daha temiz bir arayüz var. Ve bence daha da kullanışlı. Öte yandan chrome eklentileri çalışıyor.
Yıllardır kullanırım. Sürekli chrome kullananların 'abi chromeda xxxxx olayı var yeni geldi'dediklerinde o özelliği kaç yıldır operada kullandığımı düşünürüm :)

kesinlikle firefox.

Firefox cok kastigi icin hic kullanmadim ama chrome de cok kasmaya basladigi icin sikildim. Chromium tabanli browserlar pek cok avantaj sagliyor ama ramin de anasini belliyorlar.
Son zamanlarda, eger debug falan yapmayacaksam duz internet explorer kullaniyorum. Tamam eklenti opsiyonu yok ama yag gibi akiyor.

yıkayarak temizlenmez, veterinerden enseye damlatılan pire ilaçlarından alacaksın 2-3 saat sonra pırıl pırıl bir kedin olacak.

Pire için tozlar var onlardan almanız lazım veterinerden. Gerçi onu kullanmak için kedinin belli bir yaşa gelmesi gerekiyordu ama onu veteriner söyler zaten size.
Size geçmez çünkü kedideki periler sizin üzerinizde yaşayamaz ama eve yayılma ihtimali var pirelerin.

Geniş bir kap (leğen, kum kabı vs) içine gazete parçaları koyarsanız tuvaletini içgüdüsel olarak oraya yapabilir. Siz kediyi gazete parçalarının üzerinde gezdirip patileriyle eşeletin.

kopeklerinki geciyor ama kedileri bilmiyorum.
kedimde pire sorunu yasamadim cunku.
yikayarak gecmez onu biliyorum sadece.
asagida bahce varsa biraz toprak alin isemesin saga sola :)

kediyi yeni aldıysanız bir veterinere götürmeniz lazım zaten. dış paraziti, keneyi pireyi görebilirsiniz, ancak iç paraziti fark edemezsiniz ve insanlar için tehlikeli olan iç parazittir. onun piresi insana geçmez, insanı ısırmaz, yıkamakla da geçmez ve yavru kediyi yıkamak risklidir.
kum konusunda en mantıklısı bir ayakkabı kutusu/kutu/vs. çevresine poşet geçirip içine gazete kağıtlarını ince ince şeritler halinde parçalayıp koymak. zira ancak çok sıkıştığında yapar aksi halde, ve banyoya bir kere işedi mi, lan ben buraya işeyebiliyorum demek ki der.
lütfen ilk veteriner ziyaretini ihmal etmeyin, ilk karma aşısı çok önemli, fiv, fip gibi hastalıklar gelişip yavru kediniz aniden ölebiliyor. karma aşısı 2 kez yapılıyor onu ve iç dış paraziti yaptırın. iç parazit de hayvanın tüy köklerinde parazit tutunuyor, bu tüyleri döküldükçe ağzınıza burnunuza girdiğinde, bu parazitler insanda da iç organlara tutunabiliyor. o yüzden ilk parazit ilaçları yapılana kadar kediyi öpmeyin yastığınıza koymayın mümkünse.

en.wikipedia.org

bulaşmaz diyenler okursa özellikle.

okmadım kardeş,

bulaşmaz!!!!

Üzgünüm ama kedi piresi insanı ısırmaz diyen arkadaşlar yanlış biliyor. Sizin gibi sokaktan aldığım kedi yavrusunun pireleri birkaç gün içinde bütün eve yerleşmişti, ev tamamen pireden temizlenene kadar üç kere evi ilaçlatmak zorunda kaldık. Ve evet, kedi piresi insanı ısırır, halıya yerleşen pireler insanın ayağına bacağına atlayıp çatır çatır ısırıyorlardı. En kısa zamanda önleminizi alın.

yıllarca kedilerin her türlüsüne bakmış biri olarak, içlerinde pire torbası sokak kedileri de dahil olarak pireler hiç bir şekilde kedi dışın yaşamıyor. kısa sürede ölüyorlar kendi kendilerine. öyle hassas bi olayları var, sadece kedilerin yüksek sıcaklıklarında yaşayabiliyorlar.

üstelik öğrenci evi zamanlarında tozlu leş gibi evlerde bile bulaşmamış bi durumdan bahsediyoruz. için rahat olsun.

+üstteki evine bulaştığını söyleyen arkadaş büyük olasılıkla gözden kaçırdığı bir şeyler vardır. ya evde başka tür pirelerin yaşamasına olanak verecek bi ortam oluşmuştur, ya da gözden kaçırdığı farklı koşullar vardır.
çözümü de çok kolay, ararsan bulabilirsin zaten.

1. kum yoksa acil olarak sesee'nin dediği gibi gazete olayını deneyin. kendiniz elinizle eşeleme hareketi yapın. sonra kediye de yaptırın.
2. bu saatte şansınıza açık pet shop bulursanız kalın taneli bentonit alın bir torba, bir hayli uzun süre gider.
3. pire olayı için kedinin belli bir olgunluğa gemesi gerekiyor. yanlış hatırlamıyorsam bu süre 3 ay olmalı. o yüzden pire olayını çözmeniz için veterinerinize danışın ki o da ilaç vermeyecektir şimdiden (3 aylıktan küçük olduğunu varsayıyorum)

düzeltme: alice in practise için +1

kedilerdeki pireler insanlara geçer. insanları ısırabilir, rahatsız eder

ANCAK

bu pireler insan üzerinde yaşayamazlar. anatomileri kedilere göre olduğu için insan vücudunda yaşayamazlar. zararı 1-2 ısırıkla kalır. sonra kaçar gider.

oysa misal başka birisinden size bit gelse o bit gayet güzel sizin vücudunuza yerleşir, sizin kanınızla beslenir, semirir ve mutlu mesut yaşar.

varis gunu saat ogleden sonra 6'ya kadar ucretsiz iptal mumkun. sonrasinda, otel ilk gece ucretini vergileriyle birlikte hesaba isler.

Varış günü oranın saatiyle akşam 6'ya kadar iptal edebiliyorsun. Daha sonra iptal edersen de ilk günün parasını alıyorlar şeklinde anladım ben.

kimse cevap vermediği için ben yazayım bi şeyler amma hiç emin değilim akdfjalkjdf

1-b çünkü several months geçmiş falan annncak ondan sonra değişikliğe razı olmuşlar. burda anlamdan çıkıyor direk.

2-a cümleye ikisini koyup da okudum extra bi garip geldi. strenghten olduğu için galiba alkdfjalkj o yüzden a. sonra kız demiş ki ne kadar bilimsel bir çocuk. strength olsa extra da koyulabilirdi belki.

3-b değil ondan eminim. ya a ya c :(( büyük ihtimal a'dır ama.

b-a-a

sağol çok iyi niyetlisin de,

ilkine ben de aynı cevabı verdim cevap c imiş

ikincisi further, o tamam

sonuncu ise delivery imiş:)

ben daha çok nedenlerini pek anlamadım ilk cevabın ve sonuncusunun

Birincisi C çünkü consent fiil halindeyken to ile kullanılır. Consent to the need for changes dersin yani.

İkincisi A çünkü o bir kalıp. Further explained falan diye kullanılır çokça.

Üçüncüsü A çünkü Supplier yani tedarikçinin yaptığı deliver yani teslimattır. Kelime kullanımından çıkarıyorsun.

Edit: Biraz bakınca şöyle bir bilgi de edindim. Consent'in fiil halinin izin vermek ve kabul etmek/razı olmak şeklinde iki anlamı var. İzin vermek şeklinde kullanınca consent to "isim" şeklinde kullanılsa da kabul etmek/razı olmak şeklinde kullanınca consent to "fiil" yapısına uymak gerekiyor. Yani yukarıdaki cümle "consent to the need for changes" şeklinde yazılsa bile anlam olarak garip oluyor.

namaz uykudan hayırlıdır

Biyolojik saat. Vücudunu o saate alıştırdıysan kendi kendine uyanır.

kötü bir şey değil bence.

Ben de donem donem bir sure bu saatlerde otomatik uyaniyorum, tekrar yatiyorum.

alkol filan alıyorsanız o da yapar.

bence Almanca seç. Ekonomi=Almanya über alles. İspanyolca evet çok konuşulan bir dil ve bunu öğrendin mi portekizce, italyanca, fransızca gerisi gelir ama yine de ben olsam Almanca öğrenirdim.

Tabii ilerde BBVA'da çalışmak istersen İspanyolca +

Bölümün için yararlı olup olmayacağından bağımsız Almanca diyorum. Almanca güzel bir dil.

Beklenti. Underground 1-2, Most Wanted sonrasında ortalama bulunan bir Carbon çıktı. Üzerine de daha kötü olan Prostreet çıkınca ezmiş bulundu insanlar. NFS etiketiyle çıkmasaydı daha fazla tutardı.

steam eski dota'yı aldı kendi server'ları üzerinden oynatmaya başladı daha iyi grafiklerle. eskisi gibi çile değil yani oyuna girmek matchmaking var güzel serverlar var. ister rastgele kişilerle ister arkadaşlarınla oyna yani.

Dota 2 için konuşursak milyonlarca Rus yanı başında öyle diyeyim. İstersen arkadaşlarınla oyna, istersen tek başına yabancılarla.

Kalorisinin yanında çok fazla şeker içeren ürünler onlar. Hiçbir yararı da yok. Önerim maden suyu içmen. Mesela ben tek başına içerim ama içine biraz limon damlatıp içenler de var.

İçilmemeli. Limonata haftada bir sıkıntı yapmaz diye düşünüyorum.

İce Tea ve limonatada şeker, Zero'da ise aspartam var.

diyet yapan adamın hayatında yer almaması gerektiğini söyler, geçerim.

hazır içeceklerin hemen hepsini hayatından çıkaracaksın. meyve suyu, cola, ice tea ne varsa içmeyeceksin. bi tek sade maden suyu olabilir.

no pain no gain, hayatindan cikarmalisin onlari dostum.
kalori olmasa seker var, aspartam var...

Olay sadece kaloride bitmiyor, kalori dediğin kavram sadece bir enerji birimidir. Vücuda besinler yoluyla ne kadar enerji girdiğini gösterir fakat kilo kontrolündeki tek kriter değildir. Hatta birçok kriterin yanında oldukça basit kalan bir anlamı vardır. Bir ürünün 0 kalori olması, onu içtiğinde sana kilo aldırmayacağı anlamına gelmez. Zira ne dedik? Kalori sadece bir enerji birimi. Şeker kullanmayıp aspartam kullanırsın, kaloriyi sıfırlarsın fakat normalde şekerin verdiği 1 birimlik etkiyi 200 katına çıkarırsın. Yani normal/rafine şeker (Sakkaroz) insülini 1 birim yükseltiyorsa aspartam 200 birim yükseltir. Bu da normal şekerin 200 katı daha hızlı kilo alımı demektir, 1 birimlik şekerin vücutta yaptığı tahribatın 200 katı tahribat demektir. Tabii bunların yanı sıra içeriğindeki metil alkol gibi nörotoksinler konusu var ama o bölüme hiç girmiyorum konu sadece kiloyla ilgili olduğu için.

Geçenlerde yazdığım yazıyı yapıştırıyorum buraya:

En iyi senaryo annenin kabul edip bakmaya başlaması. Kısa bir süre daha gözlemleyin. Siz mümkünse ellemeyin. En son kabul etmediğinden ve başka bir kedinin de bakmadığından emin olduğunuzda iş başa düşecek. Bu kadar küçük kedilerin devamlı beslenmeleri gerekir. Bulabiliyorsanız yavru kediler için süt tozu formülü alın. Petshoplarda ya da veterinerlerde bulunur. O kedi anne sütüne en yakın şey. Bulamazsanız "seyreltilmiş" inek/keçi sütü de oluyor sanırım ama çok da kesin konuşmayayım. Beslerken ya yavru kediler için biberon ya da şırınga kullanın. Yemekten sonra karın ve popo bölgesine masaj yapmanız lazım. Hem gazını çıkartacaksınz hem de kakasını yaptıracaksınız böylece. Eğer bunu yapmazsanız kakasını yapamaz. Bir de sıcak tutun. Tüyleri çok az ve ince. Bu yüzden üşüyüp hasta oluyorlar hemen.

Bir an önce süt anne ve ya tecrübeli yavru kediden anlayan birinin alabilmesi için ilan verebilirsiniz. Anne bu yavruyu reddetmiş gibi gözüküyor.

2 saatte bir şırınga ve ya kedi biberonu ile beslenmeli, besleme yapıldıktan sonra karnından aşağıya doğru masajla çişinin yaptırılması gerekli.

Ayrıca daha çok küçük pet şişeye sıcak su koyup havluya sarıp yanına bırakabilirsiniz. Ancak dediğim gibi 2 saatte bir bakılması beslenmesi gerekli bebeğin.

mümkünse 2 en geç 3-4 saatte bir biberonla (ilk 1 ay) sulandırılmış süt verilmesi gerekiyor. bu aşamada anne sütü içemediği için vitamin takviyesi de gerekir. bunu bir veterinere danışın.

1 kez sulandırılmış süt
1 kez milupa devam sütünü sulandırarak

besleyin. devam sütü de birçok vitaminini karşılar.

bu arada karnına masaj falan yapmayın. bir pamuk yardımıyla kakasını ve çişini yaptıracaksın. bir miktar pamuğu hafif ılık suyla nemlendirerek popo kısmına hafif hafif dokunduracaksın. annesi yalayarak yaptırıyor bu işi. annesinin dili senin elindeki pamuk olacak...

bu arada süte kalsiyum takviyesi de ilave edebilirsin günde 2-3 kez. veterinere danışın. ama kesin vermeniz lazım bunu da.

annesi çok net reddetmiş bu yavruyu. bunları yaparsan yaşar.....

Dostum, nedir kedinin durumu? Bakamayacaksan lütfen haber ver, okuduktan sonra bana dert oldu yeminle.

En temel Japonca gramer kitabı Minna no Nihongo'dur. Onun yanına bir de Basic Kanji kitabı alırsan temeli atarsın. Sadece Rosetta'yla dil öğrenemezsin ama iyi bir yardımcı kaynak olur.

banada oluyor ama 30 dk yı geçmiyorum malum su faturası :D

en az 30 dk, genelde 45 dk :)
suyun altinda, hicbir sey dusunmeden duruyorum.
zaman akip gidiyor ama farkina varmiyorum ben de :)

Ne kadar gerekiyorsa o kadar. Fazladan durmam hiç.

www.eksiduyuru.com

15 dk civarı. Her sabah. Keselenme dahil.

en fazla 15 dk da çıkarım da. su faturasını hatırlamasam 1 saat unutabilirim kendimi.

sabah hizli dus 10 dk
normal dus 20-25 dk
keyf-i banyo 30-35-40-45 diye gidiyo valla. dalmak degil de suyun altinda olmayi seviyorum. soguk olmazsa havuz, deniz, jakuzi, kuvet yuzgecim cikana kadar kalirim suyun icinde.

yabancılar için de geçerli, kırma yolu var ama zor ve tehlikeli olduğu söyleniyor. bildiklerim bu kadar.

Çin'in internetini kullanan herkes için geçerli. VPN işe yarıyor evet. Zaten bir sürü Çinli de VPN kullanır.

ben 3 günlük deneme vpn ile gayet girmiştim her şeye. Ha polis yakalasa ne yapar yasalar nedir bilmiyorum. Herkese suçtur herhalde.