Tam altin takan cok olmaz hocam. :))

çıkarır. çıkarması lazım.300-400 kısılık bır dugun yaparsan ve cevren var ise,normal sartlar altında sadece paralarla parasını cıkarman lazım.
ama dedıgım normal bir düğün salonunda standart bir dugun.
ısteklerınıde yazman lazım. dugun nerde olucak yemeklı ıckılımı vs ?

Bu çok göreceli bir soru. Öncelikle düğünü hangi şartlar altında yapacaksın 2 bin lirayada 30 bin lirayada düğün yapabilirsin. Ayrıca hem kız hem de erkek tarafının akrabaları, dost ve tanıdıkları çok mu? Maddi durumları iyi mi? Sorular daha da uzar gider. Ama ortalama bir düğün yapılırsa çıkar bence.

160 liradan alalım çeyrek altını,ortalama her 3 kişiden bir çeyrek çıkarsa adam başı 55 liradan aza gelmesi lazım yaptığın harcamanın pek mümkün sanki

çıkarmaz mı yahu. bunun bileziği var, seti var, küçük altını var, nakit parası var. var da var yani. kat kat çıkarır.

bizim gibi 1000 kişiye yemekli düğün yaparsanız biraz zor.
Ama yapacağınız düğün normal bir salonda, makul harcamalarla alınmış gelinlik vs. var ise çıkarır.
Bir de sadece düğün farz ediyorum yoksa bunun kınası var, davullu zurnalı kız alması, bekarlığa vedası (herkesin meşrebine göre), yöresine göre düğün sonrası eğlencesi, uzar gider bu..

gelenlerden kaçına siz ne kadar altın taktıysanız o kadar altın gelir bir de 50 100 bir şeyler takanlar olur. tabi arkadaş çevresinden de birşeyler gelebilir. genel olarak böyle. mesela düğün takılarıyla ev araba alan oluyor. çünkü onlar da çağjrdıklarına zamanında öyle takmışlar ondan.

dendiği gibi düğünü nasıl yaptığınıza ve kaç kişinin geldiğine hatta gelenlerin yakınlık durumuna göre değişir. Bizim yakınımızın düğünü yemekli ve 320-340 kişilik bir düğün olacak ve sırf düğüne 23-24 bin lira verildi. Bilezik vs onları es geçip herkes çeyrek taksa diye düşünsek bile çıkarıyor parasını.

söylendiği gibi, nasıl bir düğün olduğuna ve sizin daha önce kimlere takı götürdüğünüze bağlı ama o riski almayın bence. takılarla kurtarırız diye düğün için savurup sonrasında kepaze olan insanlar biliyorum, beklediğiniz gibi gelmeyebilir yani takılar.

fotoğrafçılara sorun bir çoğu yapıyor bu işleri(yoksa bana mı öyleleri denk geliyor bilmiyorum) onun dışında tanıdık bir televizyon tamircisi var babamın o kaset başı 5 liraya halledecek onun için.piyasa fiyatı çok daha pahalıdır herhalde

Lacivertle olabilir

koyu mavi laciverte yakın taşlanmış kotla olur bence.

Kremle olur, lacivertle olur, açık renk kotlarla olur.

kahverengi bir de saat alırsan rahatlarsın ikisi uyumlu olur gerisi için şansını artırır

krem, sarı(koyu), hardal, lacivert(en iyi bunla) ve her türlü kot ile.

1 ay kadar önce ortopedi uzmanı arkadaşım sadece antibiyotiğin etkisini azaltır alkol demişti. sana bir şey olursa vebali doktorun başına.

doktor değilim, sanırım cahillikler kitaplarının birinde okumuştum alkolün antibiyotikle tepkime vermesi eskiden olurmuş, bayağı bir süredir 2 tür antibiyotik hariç üretilmiyormuş bu alkolle tepkiyen antibiyotikler.(alkol de antibiyotik de karaciğerde parçalanacağı için karaciğeri yoruyor ayrıca karaciğerin antibiyotiği parçalamasını zorlaştırıyor tabi fakat alkolle sigaradan pek bir farkı yok gibi) sonuç olarak augmentin 1000mglığı birayla yutmuşluğum var o gün bayağı da bir içmiştim ve başım bile ağrımadı.

ben en iyisini elizinde yemiştim.

edit: benim görüşümdür. tunalı elizin bence cheesecake konusunda başarılı.

saka olmali. frambuazlisini denedim ve cheesecakeden nefret ettim bi sure, keza diger pastalari da cok fenaydi. elizin demeyinnn.

geçen gün el paso'da denk geldi bana yediğim en güzel cheesecake ama her zaman aynı standardı tutturabilirler mi şüpheliyim bence o bir seferlikti :) tunalı tadım pizza cheesecake gurmesi olarak sizden geçer not alır mı bilmiyorum fakat çorbadan sonra yediğimiz cheesecake beni ve yavuklumu datmin ediyor her seferinde (bkz: ben tatmin oldum).
(bkz: #6101914) bir de böyle denmiş.
edit: elizinn bana itici geliyor neden bilmem, oldukça iyi aşçılar çalıştırıyorlar ve ürünleri taze ona lafım yok.

melancholia, mal misin?

cafe des cafes-tunalı

bu sabah 3.kez izledim,o kadar güzel

www.imdb.com

now you see me

www.imdb.com

www.eksiduyuru.com

hunger games

2002 öncesinde de sehit vermedigimiz uzun donemlerin oldugunu hatırlatmak isterim.

ben inanmıyorum. terördür; kaza derler, eğitim zayiatı derler. kim nereden bilecek doğrusunu? adamlar askeri, polisi, medyayı bağlamışlar.

asıl soru şu olmalı: daha ne kadar şehit haberi duymamaya devam edeceğiz?

şehit olmadığı ne kadar doğru?
kuzenim askerliğini terör bölgesinde yaptı 8 kişilik tim'diler (tam terminoloji bu olmayabilir) 4 kişi bitirdiler. 1 tanesinin bile şehit oldu diye haberi yapılmadı...
yani eskiden de şehit sayısı tam verilmiyordu şimdi dağın başında biri pusuya düşmüş ölmüş/öldürmüşse nerden bileceğiz? (devlet bildirmek istemiyorsa)
şehit vermeyelim tabi ki de karşılığında ne verdiğimizi bilmeyi hak etmiyor muyuz?

ölümlerin olmasini istemeyenler umarim bir savaş durumunda bolca şehit olacaginin farkindadir(ki can atiyor gibiyiz bunun icin) dogru sehit haberi almiyoruz fakat sehit olup olmadigi konusunda benim de suphelerim var daha dun bir polisin uniformasi tutustu akrepten kendini atip zor kurtuldu yanmaktan(bu gun haberlerdeydi hep) reyhanli da olanlar uludere de olanlarin bile ustu kapanabildiyse insan merak etmeli bence

2002 öncesinde çooook uzun bir süreler @art vandaley'in söylediği gibi şehit haberi almadığımız bir dönem geçirmiştik. neden? terör örgütüne karşı politikamız belliydi. vur - vur - bitirene kadar vur. öyle bir vurulmuştu ki terörden eser kalmamıştı. devletin haklı davasını son 10 senede yerle bir edip soyu bozuk köpeklerle anlaşma noktasına geldiler. sana bir şey söyleyeyim mi? devletin onuru ayaklar altına alınmasaydı da şehit vermeye devam etseydik. çünkü bunca yıldır türkiye toprağını korumamızın bir sebebi vardı. bir daha uluslararası çıkarlara yem olmayacaktık, bir daha o tuzağa düşmeyecektik. bundan sonra diyelim bir hükumet geldi de yeniden 2002 öncesi terör politikasına geri döndü. hiç bir boka yaramayacak. çünkü büyük patronları bugün bu coğrafyanın bu hale geleceğini iyi biliyorlardı. dersler iyi çalışılmıştı. suriye - ırak kuzeyi, türkiye güneyi bugün pkk kontrolünde. değil diyenlere devlet daireleri ve dağ yamaçlarına takılan pkk bayrakları girsin. evet bugün o kişiler özerkliğimizi ilan ettik diye ortada dolaşıyorlar. evet bugün pkk yandaşları el bebek tutulurken, basit bir gösteriye katılan kafasına biber gazı yiyor. bugün 80 yılda oluşturduğumuz değerlerimizi şehit ettik dahası var mı?

otomotiv mühendisliği olabilir

is bulmak bölüm ile cok bagintili degil, size bagli.

ben nice insanlar biliyorum mühendislik okuyup almanyada is bulamayan, insanlar taniyorum emlakcilik okuyup merger & acquisition yapan.

z) Hiçbiri
Ayrıca kalkınma bakanlığımız mı varmış?

adalet bakanlığı ashgdsgfdsadsa
türkiye'de adalet bakanlığı var lan asahgdfsaghd

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı

hiçbiri

düşünün bir ülkede gemi tren ve internet aynı bakanlığına bağlı. amk sonra niye porno yasak niye youtube yasak. demiryolu yapan adamın eline internet verirsen gece gündüz pornoya girer sonra pişman olur yasaklar. bu olur.

kultur ve turizm kotunun iyisi durumunda bence.

tam aranan kriterde bir cevap bulamadim sanki şu bakanlik şu işi yapti iyiki de yapti teşekkürler gibisinden
şahsi oyum 2 milyar 800 milyon ağaç diken orman ve su işleri bakanliğina benim hiç boş durmuyorlar maşallah çok teşekkürler

ilk yüzyüze görüşmedir genelde.

arkadaş ortamında toplu olarak buluşulduktan sonra iletişime geçip de bire bir buluşma yapılmaya da deniyor.

planlı yapılan ilk başbaşa vakit geçirme şeysi

bi ortamda tanışırsın, arkadaşlar, iş yemeği vb, sonra telefonlar msjlar falan filan derken buluşursun olur ilk buluşma.
nette tanışırsın, konuşursun sonra buluşursun yine aynı.

afjkasjfjaksf, tik atmamış benim cevabıma, kesin kadınsındır, yanılıyorsam kafamı keserim şurada.

panthera +1

üniversite kaydına yalnız gitsen daha doğru olur.

götür tabiki adettir,üniversiteye kayıtta çoğu okul hala çocuk olarak gördüğü için ailenin yanında olması ayrıca bir artı olur. bunun yanında annen gurur duyacaktır,sevinsin kadın

götür tabi görsünler. götürmemenin bir anlamı da yok zaten.

pek doğru, pek güzel bir karar

götür, bir sürü insan ailesiyle geliyor çekinmeye gerek yok.

aynen mutlaka götür herkes getiriyor..

neden dogru bi karar olmasin? anneniz istiyorsa yapmalisiniz. belli ki heyecanlanmis ve sizi orada görmek istiyor. eger sirf anneniz kardesiniz yaninizda kayda geldiniz diye dalga gecip sizi " utanc icinde " birakmak isteyenler veya bu tarz düsünenler de olursa, bu onlarin utanci olmali. Cekinceniz nedir bilmiyorum, fakat cekinecek bir sey yok, dogru veya yanlis bi kararlik bi durum da yok. anneniz bir sey istemis, cok gelmez bence üniversitenizde gecirdiginiz 1 saat.

Götür bence de yoksa adam yerine koymuyolar 27 yaşında olsan da. Özellikle yurt meselesinde.

Not: Tecrübeyle sabittir

gotur tabiki dalga gecme filan olmaz filmlerde olur o. Annenin gozundeki gururu hic bir seye degismezsin.

yurt kaydına da okul kaydına tek gitmiştim ben. sorun olmadı tek gitmem ama imkanım olsa ailemden birileriyle giderdim. ki sizin aileniz de görmek istiyormuş o ortamı. kesinlikle birlikte gidin derim ben.

2-3 gün önce annesiyle gitmeye utanan bi bebe vardı, millet ne der falan

götür tabi en güzeli. ne mutlu yanında götürebilecğein bi ailen var

Onemli adimlarda imkanlar elveriyorsa aileden birileri ile olunmasi gerektigini dusunurum hep
Universite kaydi muhim birsey, anneni kesin gotur
Severler, sevinirler, duygulanip aglasildi zamaninda (hep annem agladi valla ben aglamadim)

üniye gelen aileden bağımsızlığını fazla ilan ediyor heralde direk red etmek değil amk bazıları olayı çok yanlış anlamış.
gitmek istiyorlarsa gitsinler bidaha yüksek ihtimal mezuniyetine gelecekler.

Goturun tabii hem mutlu oluyorlar hem de kendileri yerlestirdikleri icin icleri rahat ediyor.Benim de universite kaydima annem,babam,kardesim hep birlikte gelmisti;kayda gelenlerin buyuk cogunlugu da oyleydi.

götür. 6 sene önce babam gelememişti içinde kalmış mezuniyette öğrendim :)

Götürmezseniz, sonradan pişman olursunuz. O heyecanı ve sevinci mutlaka tatsınlar, yaşasınlar.

götür yahu ne olacak, ama sıkılırlar o sırada onu söyleyeyim. babam beni okulda bırakıp arkadaşıyla kadıköy'e inmişti mesela.

www.zaman.com.tr
edit: tabi bana sorarsan nereden tutsan elinde kalıyor, hristiyanlarla birlikte müslümanlara karşı bir savaş gibi görünüyor.demokrasi adına yapılıyorsa suriye'ye gelene kadar ürdün'e sudi arabistan'a dubai'ye falan neden demokrasi götürülmüyor?mısır'daki mükemmel işleyen bir demokrasi miydi ki canla başla savunuyoruz?esad kardeşimken demokrasi var mıydı o zaman neden böyle sıkı bağlar kurduk?mesele tamamen ekonomik dengeler ise amerika, ingiltere, fransa, israil gibi ülkeler varken gerçekten sana çektiğin sıkıntıyı giderecek bir pay düşecek mi?
edit2:türkiye sınırları içinde suriyelilerde sarin gazı bulunmuş mudur? 1 ay kadar önce rusya muhaliflerin sarin ürettiğine ve kullandığına dair kanıtları olduğunu açıklamış mıdır? sarini kullananın esad olduğuna dair kimin elinde kanıt vardır?esad neden bm gözlemcileri oradayken sarin kullandı ve sonra bm gözlemcilerinin araştırma yapmasına izin verdi? biraz objektif bakmak gerekebilir bence de siyasi görüşlerden bağımsız olarak.

konudan ayrı olarak, kimyasal silah kullanmak basit bir şey değil. siyasi görüşünüzden dolayı bu tür konularda saçma sapan konuşmayın bence.

rant, para, neo-osmanlı hayalleri/imaj tazeleme.
ırak savaşı sırasında ve öncesinde de "bize ekonomik getirisi iyi olacak" diyen cemaatçi birkaç kişiyle konuşmuştum, tamamen aynı ideoloji değil ama aynı kafa.
Esadla diplomatik görüşmeyle de çözülebilirdi olaylar, işi bu denli büyüten el kaidecilerin dışarıdan beslenmesi. Kimyasal olayı ise halen muallakta, öyle olmasa bile henüz ortada kesinlik yokken bu denli celallenmeleri de dertlerinin o olmadığını açık ediyor zaten. Ayrıca dışarıdan müdahaleyi desteklemeyen muhalif gruplar da var, olası bir kara harekatında onların işi "vatan savunması" olarak görmesi ve esad'ın tarafına geçici olarak da olsa geçmesi işten bile dğil. Herkes el kaide sapkınları gibi şerefsiz değil ne de olsa.
Bir de hepsi bir yana, "orange agent" yazın bakalım görsel aramasında neler bulacaksınız; "kimyasal silah basit değil..." diyenlerin bunun faillerinin yanında yer almaya can atması ya da desteklemesi zavallıca.

www.youtube.com - aşkın yalanmış
www.youtube.com - bende bir aşk var

son zamanlarda bu ikisi popüler büyük ihtimalle bunlardan biridir deyü düşündüm

en beğendiğin iki tanesiyle ne kadar yakın bilmiyorum ama norveç yapımı çok güzel bir film biliyorum: den brysomme mannen

www.imdb.com

farklı bir tat için izlemediyseniz strawberry fields forever olabilü

öneriler için teşekkürler.
panthera onca, filmin adı, Across the Universe olabilir mi acaba?

headhunters

2 kaşık deneyin, daha çok süt koyun vs. değişiklik olmaz yahu kahvede

süt kesilmiş olabilir yavaşça karıştırarak ekleyin(gerçi normalde de olurdu o zaman) 1 tatlı kaşığı pek az geldi bana göz kararı koyarım ama en az bir tepeleme yemek kaşığı olur benim kahvemde

süt bozuk

Süt yerine süt Kremasi eklemeyi de deneebirsiniz,kıvam ve tat bakımından farkediyor.

aşırı yumuşak içmiyorsan gold kahveye süt veya beyazlatıcı koyulmaz. gold kahve zaten yumuşatılmış kahvedir.

sen nasıl bir tad arıyorsun ? asıl o tek kullanımlık 3'ü bir arada paketler rezil.

Kızılay'a gidip gördüğünden bahsediyorsun, Ankara başkent, kısaca her türden insan var ve her gelen direkt oraya gidiyor neredeyse. Çok normal. Ben de yadırgamıştım kabul ama normal, biraz daha içlere daha sokulunca normale dönüyor. Şaşılacak bir şey yok. Yozgat değil orası büyükşehir, başkent hani?

ankarayı çok yanlış tahmin etmişsin :)

Ben İzmirde yaşıyorum bayramda oradaydım ve gayet normaldi kıyafetleri, yani çok açık falan gelmedi..

ankaradaki bayanlar açık giyinmiyor ki. ben tersine baya usturuplu giyindiklerini bile düşünüyorum.

ankara da doğup burda 25 yılını geçirmiş biri olarak buna ben bile şaşırıyorum.
marmaris'e , antalya'ya vs. yerlere gidiyorum aramızda fark yok denecek kadar az.

ne hava sıcaklığı ne ortam sıcaklığı ne de insan sıcaklığı ile akdeniz ya da ege ile alakası yok ancak mini şort + ince askılı kombininde kafa kafayayız.

yani amacım aaa bak ne kadar açık giyiniolar cayır cayır yanacaksınız hepinizin yeri cehennem değil kesinlikle. herkes canı ne istiyorsa onu giysin. olayı sadece bir davette rükuş giyinen birini eleştirmek gibi algılayın lütfen.

dipnot : bunu derken bile ne açıklamalar yapmak zorunda kalıyor insan.

açıktan kastınız nedir acaba açıklar mısınız?

izmir'deki de insan, ankara'daki de insan. genel olarak insanız biz. evet.

yani? siz bir yere gittiğinizde kadınların giyimini mi tahmin ediyorsunuz? ankarada uzun süre yaşayan biri olarak kapalı giyindiklerini bile düşünüyorum. kadınların giyimine kafa yormayı bi bıraksanız artık diyorum. kaldı ki kızılayda kadınların giyimine takan bazı zihniyetsizler yüzünden açık giymek sıkıntıdır dolayısıyla çoğu kadın kapalı giyinir. nesini açık buldunuz? diyelim ki açık bu üzerinde konuşulmaya değmeyecek bir konu. isteyen istediğini giyer yani sorun ne?

nasıl bir kafa '' aa ankaraya da geldim ama kadınlar hep açık giyiniyor '' diye düşünebilir, anlamak mümkün değil.

buna şaşırdıysanız mümkün mertebe türkiye sınırlarında kalın zira olur da avrupa amerika taraflarına yolunuz düşerse inme falan inebilir, bu insanlar çıplak geziyor nasıl kimse bunlara taciz tecavüzde bulunmuyor deyü

merkezdeki AVM'ler ve daha elit semtlerde kadın kıyafetleri bariz fark ediyor.
kızılay değil de tunalı desen, bahçeli 7. cadde desen belki bi nebze kızılayda şort-askılı çok mümkün değil. belki bu haftasonu yaz bitmeden giyebildiğimizi giyelim kafasında olduğumuz için olabilir zira ankarada yazın son demleri akşam baya baya serin...

Yapmayın. Okuyan da tüm şehir şort, bikini dolaşıyor sanır. Başkentte ve en bilindik yerinde illa ki her çeşit insan olacak. Yalnız genellemek yanlış. İstediğiniz saatte gidelim 100 "çok açık kadın" bulamazsınız.

Kızılay meydanını Ege ile karşılaştırmak nasıl bir kafadır? ve
Kızılay'da mini şortla dolaşılmaz demek nasıl bir kafadır?

(bkz: bridesmaids)

how to lose a guy in ten days
fever pitch

www.eksiduyuru.com

sözlü olarak söylersen bir şey olmaz diye düşünüyorum.veterinere hakaret edersen hakaret davası açabilir ama. insanları ekşi sözlükten entry ile uyarırsan '' ticari itibarı zedelemek '' sayılabilir. gizli gizli uyar yani:)

şöyle bir şey var ama.. www.sikayetvar.com
edit: hatta mutlaka meslek odası tarzı bir şeyleri vardır veterinerlerin de orayı da bilgilendirebilirsiniz.

derdim şu, şu anda ben bir yazı dizisi yazmaya başladım bloguma, kedimin tedavi dönemiyle ilgili. bir veteriner hiç gerek yokken kedime 20 günlük antibiyotik tedavisi uygulamıştı, düzelmeyince başka bir veterinere gidince anlamıştık biz bunu. dolayısıyla benzer durumda kalabilecekleri uyarmak istiyorum. "x veteriner kliniği kedime yanlış tedavi uyguladı, böyle böyle halledilmesi gerekn hastalığa şunu şunu yaptı" demem, hakaret sayılır mı?

delil varsa sadece "benim kedimi yanlis tedavi etti" desen de yeter. gitmeyin demene gerek yok zaten.

sozluge yazman yeterli, tum gun ellerinde mesalelerle linc edilecek insan arayan tayfa gerisini getirir zaten..

böyle bir şey yapacaksanız 2. veterinerden başka kaynaklardan da teyit alın. doktorum, her gün onlarca "doktor hatası" haberi çıkıyor önüme, %95'i yalan dolan, tıp ile azıcık yakından ilgisi olan biri için içler acısı. sonra linçlenen taraf siz olabilirsiniz

veterinerin tedavisi kedimi iyileştirmeyince başka bir hekime gittim, yaptığı testlerden sonra verdiğim ilaçların gereksiz olduğunu söyleyip başka bir tedaviye başladı ve 20 günde iyileşmeyen kedim bir haftada iyileşti. yani kesin olarak hata var.

komplikasyon vs. malpraktis

bu ikisinin ayırdını sade vatandaş kolay kolay yapamıyor. kedinizin durumunu, verilen tedaviyi vs bilmiyorum. belki siz 2. gittiğiniz veterinere ilk gitmiş olsanız, aynı tedaviyi verecekti. demek istediğim bu.

Ben derim valla. Benim kedimin ameliyatından sonra bir veteriner hayvanın içinde ipek iplik bırakmıştı, iltihap kapıp kist olmuştu hayvanın. Eğer böyle bir ihtimal vardıysa adam gibi eriyen iplik kullansaydı, ekstra masrafı vardıysa da öderdik. Hayvanın sağlığından önemli değil sonuçta. Taşındıktan sonra fark ettim, aynı şehirde olsam adama hayatı zindan edecektim de... Ölüyordu hayvan az kalsın.

psikiyatriste giderim ilaç için, (klinik) psikoloğa giderim psikoterapi için.

psikiyatriste hali hazırda gördüğün tedaviyi de anlatma şansın olur, bir teyit ya da alternatif yol sunabilir sana, psikolog derdini dinleyip derman yolu göstermeye çalışabilir ya da psikiyatriste yönlendirir yeniden. sonuuç ben olsam psikiyatriste gider idim.

İlk once Psikiyatriste git, seansla tedavi olman gerekırse, psikologa yonlendırır senı.

psikologa gitmeni tavsiye ederim, psikiyatrist seni ilaca boğup gönderecektir. yalnız klinik psikolog olsun gittiğin.

öyle bi cins olduğunu bile bilmiyodum. standart kedi işte amerikada da oluyo aynı tekirlerden.

saçma bir yerden gireyim panterin bir kedi türü olmadığını bir cins olduğunu ve aslan pars(leopar) jaguar ve kaplandan oluştuğunu biliyor muydunuz yaa yaa ama bu mantıkla demek ki panteri de melanistik jaguar veya leoparlar için kullanıyoruz ve bunda haklıyız

edit: peki ne olur yani panter deyince aklımıza melanistik jaguar geliyorsa? günlük hayatta hiç bir şey olmaz.(en fazla hayvanat bahçesinde önümüzde kocaman aslan dururken burda da panter yokmuş diyebiliriz)fakat bilimsel gelişmeler açısından ekosisteme farklı katkılar veren, sürü hayatı, öldürme avlanma tarzı farklı leopar ve jaguarı karıştırırsak, bu doğayı taklit ederek elde ettiğimiz icatlardan tutunda içinde yaşadığımız dünyayı anlayabilme çabamızın önünde bir engel oluşturur.

tabi ki bizim kısa tüylü anadolu kedisi veya bengal kedisi veya california spangled kedisi arasında bu farklar çok daha azdır ve ekosisteme verdikleri katkı çok daha sıfıra yakın derecede farklıdır yine de bilmek zarar getirmez sanırım geçen bir duyuruya bir veterinerin(ya da öyle tahmin ettim ben) verdiği bir cevap üzerine bunu ukalalık olarak algıladınız, belki benim yazdıklarımı da öyle algılayacaksınız fakat ben tekirin renk olduğunu o gün öğrendikten sonra araştırmıştım kedi türlerini :)

Tek numaralı her cüce, kendisinden bir kısa olan cücenin kafasındaki şapkanın rengini söyler. Çift numaralılar ise, kendisinden bir önce söylenen rengi söyler. Böyle olunca çift numaralıların (yani toplamın yarısı) yaşayacağı kesin olur. Tek numaralılar ise %50 ihtimalle ölür. Böylece %0-50 arası cüce ölür, ortalama %25.

En arkadaki cüce önündeki 9 şapkaya bakıp hangi renk daha fazlaysa onu söyler. En kötü ihtimalle yarısı kurtulur (5 siyah 4 beyaz şapka varsa 5 siyahlı kurtulacak en az)

@yarın bos musun rastgele siyah ve beyaz şapka diyor 5 beyaz 5 siyah şapka demiyor

long live rock n roll + 1, 2, 3, 5, 100 filan

çok haklı kendisi ve de hayran kaldım bu keskin zekaya.

alala anlamadım, neden her cüceye bir numara verip her cüce önündekinin numarasını ve rengini söylemiyor, tek ve çift cüce olmasının anlamı nedir? böyle ilk cüce hariç hepsi yaşar, ilki de yüzde elli yaşar.

cevabı bilmiyorum ama sanki şöyle ki en uzun eleman hepsini görerek cevap vereceği için doğru cevabı verecek(5 siyah 4 beyaz görüyorsa beyaz diyecek) ve yaşayacak e ben 2. en uzun olarak ne cevap verdiğini duyuyorum(diyelim 4 beyaz 4 siyah görüyorum e en uzun olan da beyaz demişti o zaman ben siyahım) ve diğerlerini görüyorum o zaman ben de doğru cevabı vereceğim bu böyle gidecek hepimiz yaşayacağız. o dev akıllı olsun

@douchebag

her cücenin tek bir renk söyleme hakkı olduğunu düşün. bu tür soruların kuralı odur aslında. o hakkı önündeki için harcarsa kendine ne kalacak? ya da kendi için harcarsa zaten önündekini söyleyemez.

@panthera onca

şapka sayısı eşit dememiş?

@yarin bos musun'un mantığı doğru.

5 beyaz 4 siyah olsa beyaz diyecek, 2 beyaz 8 siyah varsa da siyah diyecek. 50% kurtarma oranı var en az, amaç daha iyi oranı yakalamak olmalı.

Toplam şapka ve renk sayısı biliniyorsa daha farklı bir yaklaşım olur bu arada.

@devilred, bu dediğin kural söylenmiyor bilmecede. ve zaten tek renk söylecek birden fazla renk söylemeyecek 9 numaralı cüce mesela 8 beyaz diyecek. 8 numara olduğunu bilen cüce de beyaz olduğunu bilip doğruyu söyleyecek ve bir küçük cücenin rengi ve 7 diyecek.

tamam da toplantı yapıyoruz biz burda en uzun eleman diyemiyor mu ben en uzunum çünkü 9 cüce görüyorum sizde 8 beyaz 1 siyah görüyorum diye sorular sorulmadan önce
edit: özür diliyorum toplantıyı önce yapıyor muşuz

şapkalar 5 siyah 5 beyaz olsaydı bütün cüceleri kurtarabiliyorduk ancak bu durumda en uzun cüceyi %50 feda etmek gerekiyor sanırım

@panthera onca

sırayla soruyor diyor soruda. biraz daha dikkatli okusak .)

@douchebag

yine iki renk söylemiş oluyor bir cüce?

en uzun cüce :)

en uzun olan diğer şapkalara bir bakış atar ve çoğunluktaki ihtimali söyler(her ne kadar kendisi için kötü olan da olsa bu)kahramanca ölür veya yaşar, sonrakiler en uzun olan ne dediyse onu söyler en az 5 cüceyi kurtarmış oluruz. bu da değilse pes ediyorum.
edit: dur dur yahu ilk cevap doğruymuş zaten şimdi okudum beceremedik arkadaş

@yarin bos musun'un mantığı da doğru. Tiklememişsin diye açıklayayım dedim:

En uzun önündeki tüm şapkaları görüyor ve hangi şapkadan daha fazla olduğunu biliyor. Şapka sayılarının rastgele olması önemli değil, en uzun olan, kendi dışındaki bütün şapkaları görüyor neticede. O yüzden en kötü ihtimalle 5 cüceyi kurtarır. Diyelim ki hepsi beyaz, o zaman "beyaz" der (kendi %50 ihtimalle ölür, çünkü en 10 beyaz olabilir ya da 9 beyaz-1 siyah olabilir), sonra hepsi "beyaz" der ve 9'u kurtulur.

Benim yöntemimle @yarin bos musun'un yöntemi, "worst case" senaryo olarak 5 cüce kurtarır. Bende ortalama 7.5 cüce kurtulur. Onunkinde ise duruma göre ortalama değişir; dev, renk sayılarını dengesiz kuruyorsa kurtulma oranı artar. Ama dev renk sayılarını rastgele dağıtırsa (5-5 dağılmış olur ortalama), @yarin bos musun'un yönteminde ortalama 5 cüce kurtulur.

@devilred: Ortalama %25'imiz ölüyor, o kadar da keskin sayılmaz :/

@MuadDib: Tabii ki bu yöntem daha iyi ama, bu tarz zeka sorularında böyle bir cevap "hile" sayılır. Her cüce sıra kendisine geldiğinde "siyah" ya da "beyaz" diyor, en azından soru böyle sorulmalı.

@douchebag: Mantığın yanlış, @devilred haklı, senin mantığında iki cevap vermiş sayılıyoruz. Kelime oyunu aramaya gerek yok, basit düşün; her cüce sıra kendisine geldiğinde "siyah" ya da "beyaz" diyor, o kadar.

@hazel: En uzun cücenin yaşama olasılığı her türlü %50, onu garantiye alamıyoruz. Kalan 9'u da garanti kurtarma yöntemi yok, @MuadDib ve @douchebag'in cevaplarını geçersiz sayarsak (çünkü cevaplar çift/hileli oluyor). Bir de sorudaki son cümledeki "minimum"u "maksimum" yapman gerekiyor mantıklı olması için.

@panthera onca'nın son cevabı @yarin bos musun'un cevabıyla aynı.

Cevap vermişiz, cevabı anlamayınca beğenilmemiş. Çok ilginç. Her iki yolla da en az %50 kurtarılıyor, varsa dana iyisi bundan yüksek bir oranda adam kurtarmalı?

@yarin boş musun trip atmaya gerek yok. 5 beyaz 5 siyah demiyor soruda. senin cevabın ve mantığın o yüzden yanlış

Arkadaşım;
Şapkaların kaçının siyah kaçının beyaz olduğu belli değil di mi?
ihtimaller:
10 tane aynı renk
9'a 1
8'e 2
7'ye 3
6'ya 4
5'e 5

tamam mı? Buraya kadar da anlaşıldı mı?

En arkadaki herifi boşver. Şimdiki 9 kişi için ihtimaller ne?
9'a 0
8'e 1
7'ye 2
6'ya 3
5'e 4

Yani en kötü ihtimalle 5 tane bir renkten 4 tane diğer renkten oluyor mu? Oluyor.

O zaman en kötü ihtimalle 5 tane aynı renk olanı söylerse en arkadaki, bu 5 kişiyi kurtarıyor mu? Kurtarıyor. 5/10 kaç yapıyor? %50, en kötü ihtimalle %50 kurtuluyor.

Neresini anlamadınız da hala "mantığın yanlış" diyebiliyorsunuz arkadaş?

@MuadDib'den gelen son cevap hepimizin cevaplarını sikip attı. Kesinlikle çalışıyor, hile falan da yok. Mantığı açıklayabilirim rağbet olursa.

Edit: Yok yok yanılmışım. Çözmüyor. "Kaç tane" sorusuna cevap olurdu ama sırasıyla ne olduklarını söylemiyor. En birinci ben oldum yine.

Yine edit: Tekrar yan çizdim. @yarin bos musun'un mesajıyla bu da çalıştı yine: "ilk 3 kişi binary olarak "beyaz" şapka sayısını söyler. Sonra 4. eleman öndekilere bakar ve sayısına göre kendi şapkası için doğru rengi söyler, öndekiler anlar ki o renk bir tane eksildi, böyle böyle devam edip hepsi bilir."

Bir edit daha: Aşağıda @douchebag'in cevabı nihai cevap. En az 9, ortalama 9.5 sağ var.

Alın işte kesin cevap, benim değil, araştırdım biraz:

cüceler şöyle anlaşırlar. en arkadaki en uzun olduğu için hepsini görüyor ya. atıyorum beyaz şapka sayısı tekse kendi şapkası için beyaz der, bir öndeki beyaz şapkaları sayar, çift sayıysa kendi şapkası beyazdır.

çare fıstık ezmesi.

4.bp.blogspot.com't+it.gif

fare gelip sizi kemirmez bir kere bunun rahatlığını bilerek yaşamaya çalışın. yatmadan önce de bir kaç tek atarsanız, gevşer mışıl mışıl uyursunuz :)

çok fena. fare yapışkanları var onları deneyebilirsin hemen yakalamıştık dükkandaki fareyi.

@mimilo, bu kesin bilgi mi? gerçekten tek çekincem şu, yoksa o kadar da korkmuyorum cidden ama, mümkün değil uyuyamam yatağıma gelme tehlikesiyle.

Moruk fare kulak memelerini kemirebilir. Bu yüzden eve gittiğin gibi yatak çarşaflarını birleştirip hamak gibi bir şey yap. Bu seni hayatta tutacaktır.
Fare kapanı gibi bir şey dene bence ve unutma yerde uyursan ölürsün!

hayat tecrübesi diyeyim.
köyde ve yaylalarda farelerle yerde çok yattık. daha bugüne kadar kulağı kemirilen bir insan duymadım, görmedim :))

ayrıca belki görmüşsünüzdür ama bir kurtuluş yöntemi de; alçı(bulabilirseniz) ile unu karıştırmak. oldukça kesin çözüm. bir iki güne kurtulabilirsiniz.

İnsanlara zarar veren ve insanları kemiren fare türleri ev faresi, lağım faresi ve çatı faresi gibi türlerdir. Bu türler genellikle insanlar uyurken insana yaklaşır ve bazı uzuvlarını kemirerek yer.

diyorlar yahu belli olmaz. bir an önce kurtulun bence. aç olunca saldırabilirlermiş.

@500 cevap " fare benim kaynımın bağırsaklarını dışarı çıkardı" modunda olmuş.

internetten mesela e bayden rat repeller falan tarzı aratarak bi araç satın alabilirsin

fare ölecek ama en basiti, temizi ve hızlısı bi kartona fareler için olan yapışırıcı sürüp üzerine peynir vb. bişey koyarak yapışmasını beklemek. sabah koy akşam eve gittiğinde fare yapışmış olur. atar kurtulursun.

Fare deligini bulursaniz su mutfakalrda kullanilan telli gri tuhaf sey oluyor ya, onu deligin onune koyun ve nane serpin. Fareler naneden hic hoslanmazmis. Dun bear gryllsten ogrendim:)

farenin neden ölmesi gerekiyor? yani zaten tek basina yolunu sasirip gelen bir hayvan degildir muhtemelen o öldügünde oradaki diger fareler yok olmayacak. hadi öldüreceksin neden can cekistirerek ya da kimyasala bogarak öldürüyorsun hayvani. 3 haftaligina yasanacak bir yerse ve sadece uyudugun zaman kulak kemirme olayindan korkuyorsan ve arkadasinin da kedisi varsa, kediyi ödünc isteyebilirsin belki. korkup baska bi yere falan kacar, kokusu yüzünden gelmez falan. keme falan olsa tedirgin olmakta haklisin da kücük sevimliler kendi cani derdinde oluyolar genelde, kediye falan kafa tutamiyorlar.

Fareden bahsediyoruz değil mi? Öyleyse neden bu kadar duygusallık. Tek başına seni hasta bile edebilir. Belkide tedavisi olmayan bir virüs taşıyordur. Nerden bile bilirsin? Zıplayıp sana kafa bile atabilir bu hayvan dikkatli ol.
Ve öldür onu dostum. Acıma... Bir söz vardır unutma acıma yetime......

kediyi almak iyi fikir bence de. biz de bir gece kalabalık bir grup, fare olan bir evde kalmak zorunda kalmıştık, koltuk, yer, her yerde insan. etrafımıza gazeteler koymuştuk ki yaklaşır, gezinirse ses çıksın diye. ki çıkmıştı da ses.

aynı ama aynı problemi ben de yaşadım. hem de yurtdışında. ben de duyuruya sordum. şimdi öldürme öldürme diyenler tabi ki olacak ama senin için tehlike oluşturduğunu düşündüğünde öldürebilirsin. çünkü yatak yerde ve yatağına dışkılayabilir. mikrop taşıyor olabilir ve hasta olursun. ben de çatı katında kalıyordum. yavrusunu yakaladım iki tane. ve anasının büyüklüğünü görmek bile istemezsin. eğer çatı faresi ise eşşek kadar olabilir.

ben birinden rica ettim peynirli kapan kurdu. sonra fare kapana geldi, kapan tepti ama fare yakalanmadı. fakat hareketleri yavaşlamişti. odadaki çöp kutusunu farenin üstüne kapattım. kapanı kuran kişi attı sonra fareyi.

sen belki biraz daha sakinsindir ama benim günlerimi gecelerimi mahvedecek kadar psikolojimi bozmuştu.

@kırmızıkaşekaban, sizin duyuruları okudum zaten hatta aynı ev miydi yoksa falan diye bile düşündüm :)

umarım birden fazla yoktur. bakalım kapan, yapışkan bişeyler yapıcam artık. işin garibi odada zaten sürekli fare zehri var ve arkadaşım kontrol edip hiç yenmemiş, fare yoktur merak etme demişti :(

Dostum fareyi görüp tedirgin olduysan en azından birini yakalaman lazım. Yoksa uykun piç olur. Ayağın duvara değse, üstün açılsa falan ansızın uyanırsın üstünde bişy var hissiyle. Bir de rüyaların Fear Factor'e dönebilir.
Yapıştırıcı güzel çözüm. Kendin yapışmayacak şekilde yatağın kenarlarına koyabilirsin. :) Bir de açıkta yiyecek bırakma. Köyde alışveriş yapıp tezgaha koyduğum an damlamıştı ibneler. :)
Alkolle aran iyiyse biraz içmek de rahatlatır.

Kemirme durumu öyle yaygın değil. Bir kaç edepsiz fare yüzünden adı çıktı hayvanların. İnsan içinde yaşıyorlarsa daha doğrusu bir şekilde yiyecek buluyorlarsa kemirmezler.
Bir de senden korkacaklar. Öyle kafana gözüne kolay kolay yaklaşmazlar.

Peki ışıkta uyumak gerçekten işe yarar mı? Normalde hayvan gibi uyuduğum için hiç çekinmem yani ışıktır falan. Kendime de viski alayım bari :(

fareden bu kadar korkmaya gerek yok, odani temiz tutman yeterli olacaktir 3 haftalik bir sure icin. www.cdc.gov farelerin hastalik yaymasinin en buyuk nedeni fare boku, cisi ve biti piresi. odayi temiz tutarsan problem cikmaz. koseye sikistirmadigin surece ve odaya dadanip yiyeceksiz kalmadiklari surece de seni isirmazlar.

Bu yazacagima inanmayacaksiniz ama, yakinda o pic kurulariyla dost olacaksiniz.
Bu onlari oldurmeyeceginiz anlamina gelmiyor ama bu korkunuzdan eser kalmayacak. Yurtdisindan kastiniz bati ulkeleri ise, kanun, kural, nizam yerlesik ve iyi uygulanir bir yerse, yasadiginiz yerin belediyesinin saglik departmanina bir gorunun. Ev sahibiyle basim derde girsin istemiyorum, benim burada oldugum bilinsin istemiyorum gibi durumlar haric tabii.

O saglik departmani, ev sahibine yazili ihtarda bulunabilir. (They may degil, they might!) Yasadiginiz ulkenin, sehrin kosullarina, kurallarina bagli bu.

O minik arkadaslar icin satilan minik kapanlar bazen ise yarayabiliyor.

Bir de warfarin iceren zehirler var. Farenin vucudunda kanamaya sebep oluyor.

Yapiskanli kartonlara yem olarak fistik ezmesi koymamiz gerektigini soylemisti bizim eve gelen profesyonel hasarat mucadele herifi...

Ben de severler mi gibi mal bi soru sormustum. Bayilirlar! mealinde cevap vermisti.

Koyduk envai cesit fistik ezmesinden ama yapiskanli kartona yapisan pek olmadi.

Minik kapanlara parmaginizi kaptirmayin, cok kotu kan oturur tirnaginiza.

Peyniri de cok minik koyun. Yoksa fareleri beslediginizle kalirsiniz. Farenin eve girdigi delikleri, bulasik teline benzer celik tellerle tikamak gerekir. Lavabonun altindaki delikler, borularin etrafindaki delikler, kalorifer, su borularinin cevresindeki delikler filan gibi...

Etrafta cocuk ve evcil hayvan yoksa, yerlere serpilen turde toz gibi zehirler de olabilir.

Farenin sevmedigi kokulari bir gugillayin. Vardi oyle bir kac koku. Simdi aklima gelmedi. Mesela cam agaci kokusu filan gibi organik kokulardi ama simdi emin olamadim.

A aaa 3 haftayi simdi gordum!!! Keske daha once gorseydim, bu kadar cene calmazdim. 3 hafta nedir hocam? Goz acip kapayincaya kadar gecer gider.

Haaa, unutmadan ve turlu hikayeler yazan hayali genis arkadaslara aybetmeden sunu diyeyim: O boyutlarda farecikler yani findik farelerinin, sizin burnunuzla, kulaginizla filan bi alip veremedigi yok. Merak etmeyin.

Odaya bir stajiyer kedi getirmek iyi fikir olabilir. Miskin bisiy olmasin, tekir bisiy olsun ama...

Senin gibileri "herhangi bir şey" görmüyorum; ve senin gibilerin de beni "herhangi bir şey" gibi görmemesini diliyorum. Bir tane hayat var. Herkes nasıl istiyor ve hissediyorsa öyle yaşasın ve yaşamalı işte. Kimse kimseye müdehale edip değiştirmeye çalışmadığı sürece hiçbir ön yargı, problem vs yok.

hayatımda bir yudum bile alkol almadım(içki anlamında). Dinen yasak ama başka günahları işliyoruz o yüzden direk dine bağlamıyorum olayı, sağlık(küçükken geçirdiğim karaciğer rahatsızlığım), kötü kokması, içenlerin halini görmem(altına işemeler, duvarlara kusmalar falan) bunlar etken oldu içki içmememe,

İçmeyenleri cahil görmüyorum, içenlerede farklı/kötü bir gözle bakmıyorum tabi ki.

hiç alkol kullanmadım, öğrenciyken ev arkadaşlarım sünger gibi içerlerdi, hatta evde sazlı sözlü alemler de yapılırdı. ben de katılırdım ama alkol içmezdim, mezelerden tırtıklardım.

onca zamanda ne ben onları hakir gördüm ne de onlar bana bir şey dedi. ne ben onları cehennemlik olarak gördüm ne de onlar beni yobaz olarak gördü. mesele karşındakini sınıflandırmadan olduğu gibi görmek. ha içmeyenle yobazlarla işim olmaz diyen "ilerici" vatandaşlar yok mu? var. o da onların teranesi.

ne önyargım olacak. karpuz sevmemek gibi bir şey. ne yapak zorlaylım mı insanları, keyif için yapılan bir şey, keyif almıyorsan içmezsin bu kdr basit. rahadol.

çevremde kullanmayan var, hiç bir ön yargı duymuyorum, umrumda değil. içen kendine, içmeyen kendine.
günah diye alkol kullanmayan ama esrar içen adamları da tanıyorum.

içmeyene hiç bir önyargım yok hatta çok vardır arkadaşlarım yılbaşında bile içmez kendi eğlenebiliyorsa içmeden bana ne, kendiyle çelişiyorsa içki günah diye içmeyip çevresindeki haksızlıklara göz yumuyorsa o zaman da arkadaşlık etmem bu ön yargıdan olmaz kişiliğini sevmemişimdir

önyargım yok, bana karışmadıkları sürece sorun yok.
alkol kullanmıyorum demesi bana yeter bi cevaptır.

Alkol ben de kullanmıyorum arkadaş çevremin %90'ı kullanıyor. Nadiren bazı kişilerde ee ama bi kadeh bari iç gibi şeyler duyuyorum bunu takıntı yapanlar var. Ama genel için konuşursak kimse kimseyi alkole göre değerlendirmiyor. Yobaz olmadığım 3 cümle konuşunca anlaşılır bişey.

sondan başlayayım umarım kazanır, kazanamayacaksa umarım aday olmaz. en son şu şekilde biliyorsunuzdur chp başkanlığı hırsı yüzünden ayrılmak zorunda kalmıştı, şimdi kılıçdaroğlu(ayağı kaydırılmaya en müsait isim olarak) geri gelmesini istiyor fakat hakkında bir ceza var bunun partli meclisince kaldırılması gerek, kılıçdaroğlu koltuğunu kaybetme(en azından uzun vadede) pahasına bunu isterse gerçekten, parti meclisince kabul edilip aday olacaktır diye düşünüyorum.

adaylık süresi diye bir şey yok mu? o aday olmazsa kim olur?

var tabi bir süre fakat ne kadar olduğunu bilmiyorum daha hiç bir parti kesin olarak açıklamadı adaylarını zaten onu halledeceklerdir, sarıgül kadar oy potansiyeline sahip başka bir isim yok gibi şimdilik, gürsel tekin istediğini söylemişti bir kaç isim daha var haberlerde geçen ama sarıgül yüksek ihtimalli

okudum başın sağolsun.

çok duygulu bir hikaye.

yerım babaanneni. ısmını beybın mı koymus?

hepsini okudum, ama cevap verebileceğim bi soru yok ki?

başın sağolsun diyebilirim sadece.

dede, babanne candır.. şükür, ikisi de hayatta. bir de erkek torun olunca, daha değerli oluyorsun onların gözünde..

memlekete gidip sıra istanbul'a dönmeye gelince, içim burkulur.. "ya bir daha onları göremezsem" diye aklımdan kötü senaryolar geçer.. bir gün ben de kaybedicem onları.. acılarına nasıl katlanacağım bilmiyorum...

babannenin hikayesini bilen(artik) bir kişi daha oldum diyebilirim sadece

'bebek kokusuna benzeyen, ekşi temiz ter, fesleğen ve arko kokusu'. güzel tarif etmişsin.

hemen hemen benim babaannem. şunu kimse düşünmüyor, bu kadınlar neden huysuz? eğer bir kadın eşini genç yaşta kaybedip çocuklarını tek başına büyütüp okutmuşsa, ileride çocuklar büyüyüp kendi ayakları üzerinde durmaya başlayınca haliyle hakimiyet elden gidiyor. ama bu kadın ömrünün yarısından fazlasında hakimiyeti tek başına elinde bulundurmuş. onu elinden birden alırsan illaki tezatlar ortaya çıkar. bunu düşünemeyenler içinde o kadın huysuz ihtiyar olarak kalır her zaman. işte bunu anlatamıyorum bizimkilere.

kuzenim başka bir yaşlı kadını örnek gösterdi geçenlerde. hiç bir huysuzluğu yokmuş. ulan götlek, o kadının kocası öleli daha 2-3 sene olmuş. kadın ömrünü kocasının kanatları altında geçirmiş. senin babaannenin kocası öldüğünde, senin sikinden çıktığın baban daha 3 yaşındaymış.

özetle onlarınki büyük başarı ve kolay kolay kimse yapamaz. ayrıca hüzünlendirdin. yakın zamanda benimde yaşayacağım şeyler bunlar. başın saolsun...

gerçekten çok duygulandım. ama ani ölüm her zaman iyidir. acımasız gelecek belki tak diye bunu söylemem ancak yaşlanmak insanın başına gelebilecek en kötü şey. fiziksel acılardan bahsetmiyorum. belki onlar da eklenirse daha çekilmez olur ama yılların yorgunluğuyla artık belli bir yerden sonra yaşama sevinçlerinin sönüşünü görmek çok acı verici. benim babaannem 84 yaşında. o da arko sürer ellerine:) ama artık mutlu değil. kireçlenme, siyatik, bir günde içmesi gereken onlarca hap artık azap geliyor bu kadına farkındayım. geçenlerde arabaya bindiğinde emniyet kemerini takmadı. nedenini sordum ben yaşamışım kızım yaşayacağım kadar dedi. birkaç senedir bu modda. onu hayata bağlayan şeyler biz bikaç torunu ve iki oğlu. başka hiçbirşey yok. biz hayatlarımızı yoğun bir şekilde yaşarken gün içinde kafamızda binlerce şey dolaşırken o sadece oturup torunlarını ve oğullarını düşünüyor. başka hiçbir meşgalesi yok. bu da beni kahrediyor. kulağının kenarına fesleğen takmış babaannen, yüzü gülmüş, güzel zamanlar geçirmişsiniz beraberce, ne mutlu ona, sana:)

yaşlılarımızı hayattayken hatırlamak umidiyle-gocup gittiklerinde cok gec kalınmış oluyor.

başın sağolsun.

anneanne, babanne, dede çok başka oluyor. hakkı ile yaşayan bilir.

geçirdiğiniz güzel zamanlar aklından hiç silinmez umarım ..

Paylaşmak ve bunu hissetmek -verdiğiniz seslerle- güzeldi, teşekkür ederim.

babanne dedin benim de yaramı deştin. ben de anlatayım benzer hikayemi

annesi, babası memur olan bir bebektim ben. küçük bir ilçede yaşadığımızdan annemi öğlen işten eve yemek geldiğinde gören ve babannesi tarafından büyütülen bir çocuk. tüm çocukluğum veya bebeklik demek daha doğru olur babanemle birlikte geçti. şu an oturmuş kişiliğimin mimarı, insanların en kibarı babanem.

hep aklıma o günlerden sahneler geliyor. acıktığımda bir çırpıda hazırladığı dünyanın en lezzetli köfteleri mesela. veya nohut yaptığında nohutu haşlamadan önüme bir tabak koymasını. bak sana tweety yaptım demesini. evet nohut benim için o şirin ve akıllı çizgi film kahramanı tweety idi o zamanlar.

hayatımda 3 kişi oldu hayatıma daha doğrusu kişiliğime yön veren. bunlardan birisi beni büyüten babanem, ikincisi o beni büyütürken benimle ilgilenen, gittiği her yere beni de götüren, grup vitamin kasetleri dinletirken bana dans etmeyi öğreten, rap yapmak diye bir kavramı hayatıma sokan marjinal halam yani babanemin kızı.(sene 90-93 arası bu arada. marjinalliği oradan pay biçin) ve dayım.

95 yılında kötü birşey geldi ailemizin ve benim başına. o benim üzerime düşen, bana modern dünyayı gösteren halamı yine gezmekten geldiğimiz bir akşamüstü şohben zehirlenmesiyle kaybettik. bu aslında babanemi de kaybetmek demekti. henüz 30lu yaşlarının sonunda olan halamın vefatı babanemi bitirdi. 2 yıl boyunca her gün babanemin ağlayışlarıyla bölündü uykular, günler. tabii o kibar kadının sağlığı da bozuldu, yaşama enerjisi gitti. o zamanlar henüz yaşını doldurmamış kardeşimin bakıcılığı ise babanemin yapabileceği bir iş olmaktan çıktı. o yüzden belki de babanemin son eseri olarak ben kaldım.

aynı babanen gibi benim babanem de kusursuz değildi. hatta kibirli bile denilebilir. tabii bunu o yaşlarda farketmek mümkün değil ama sonraları duyduğumuz şeyler. mesela annemi pek kabullenememesi, gelinliğinin ilk yıllarında tam olarak kaynanalık görevini yerine getirmesi. veya o çok sevdiği kızını yani halamı sevdiği adamı aileye veya kızına layık görmediği için evlendirmemesi. tabii bu olay halamı erken yaşta kaybedince bak allah aldı işte kızını baabında komşu dedikodularına neden olması. ama öğrendiğim en acı olay ise halamı defnetmemizden kısa bir süre sonra sevdiği adamın halamın mezarının başında ağlayarak oturmasını görmemiz. işte o da başka birinin iç burkan hikayesi.
işte 95ten sonra babanem yavaş yavaş ağlamalarını azalttı ama tabii eskisi kadar kuvvetli değildi. bu arada çok anlatılacak birşey yok. sonra ben üniversitedeyken bir gün haber geldi. babanem aynı senin babanen gibi beyin kanaması geçirmiş. yıl 2011. tabii hemen apar topar gittim yanına. tam kapıdan girdiğim anda beni yüzünde bir mutluluk belirdi. bu anlatılmaz arkadaşlar ben böyle bir bakış görmedim hiç gözümün içine içine. inanırmısınız hastanedeki iki gün boyunca devlet hastanesinde odasını paylaştığı hastalara hep beni anlatmış. girer girmez onlar da gökhan bu galiba dediler. ama içeri girmemden bir yarım saat sonra bir epilepsi nöbeti başladı. ama nasıl birşey. kadın oturuyor oturtun beni diyor. kendinde değil. elini tutuyorum.buradayım babane diyorum. seviyorum, okşuyorum. bir yandan gözyaşları. durum o kadar kötü ki odadaki diğer hastalar şehadet falan getiriyor gidiyor kadın diye. en son onlara ana avrat sövdüğümü hatırlıyorum, bir de benim ömrümden al, onu bize bağışla diye dua ettiğimi.

babanem o beyin kanamasını atlatıyor. daha ona sevinemeden iki ay sonra hayatımda bana en çok değer veren 3. kişiyi hiç bir şey yokken ortada 5 gün içinde hem de kollarımda kaybediyorum. evet dayımı. sapasağlam adam 5 gün içerisinde göz göre göre, hiç bir şey yapamadan kayıyor gidiyor elimden. işte o günden sonra ben bir daha hiç eskisi gibi olamıyorum. eskisi kadar dindar, eskisi kadar kaderci, eskisi kadar kollektif olamıyorum. her neyse bu başka bir mevzu.
şimdi babanem hala yaşıyor. biraz zor anlıyor şimdilerde, biraz daha temel içgüdüleri ortaya çıkmış durumda. biraz geçinilmesi zor biri. zorla yürüyor ve yeme içme gibi aktiviteler dışında hiç birşey yapamıyor. bense ona zaman zaman kızan babamı annemi dengeleyici unsur olarak ortada bulunuyorum.(burada bir gariplik yok çünkü kızılmayacak gibi değil dedikleri laflar :).
yaklaşık 1,5 yıldır eğitim dolayısıyla yurtdışındayım ve haftaya ülkeme dönüyorum. yine onun yanına, onun muhabbetine, onun pamuk ellerine.

Hepiniz ne güzel anlatmışsınız. Bana da anneannemi hatirlattiniz.

eksisozluk.com


Zaman ne cabuk geciyor... yazının ustunden nerdeyse 10 sene gecicek..

basin sagolsun. ne guzel yazmissin okumaya doyamadim...

Başın sağolsun... O kadar güzel yazmışsın ki kalbime dokundun, çok duygulandım.

eksisozluk.com

Başınız sağolsun. Babaanne sevilmez mi. Onlar gidince anılar kalıyor işte bazende söyleyemiyorsunuz en yakınınız bile. Onu çok sevdiğiniz çok belli yoksa yazmazdınız buralara. Tekrardan başınız sağolsun.

2011 yılına ait olanını bulabildim oidb.ankara.edu.tr
eğer yeni açılmış bir bölüm değilse bu genel bir fikir verecektir.

doğru anladıysam, mesela gazi tıp sıralama yazman lazım.

uni.yandex.com.tr Buyur bu site oldukça kullanışlı.

the mist

cevaplar direk spoiler olur.

(bkz: bruce willis ölüymüş)

he loves me he loves me not

blackswan

chloe var bi de.

Matchstick Men

headhunters

into the wild

(bkz: the usual suspects)

(bkz: Saturday Night Fever)

niye bu film? çünkü kıza yazılıp kızdan olumsuz cevabı alınca "hayhay arkadaş olalım o zaman" tribine girdiği için. bu şekilde bittiği için film, göt oldum..

Yüreğimdeki yangın / içimdeki ateş ( bayağı ilginç bir sondu)

İlk cevap the prestige olmalıydı. Olmamış.

ölüm uykusu www.imdb.com

Righteous Kill

(bkz: the life of david gale)

el cuerpo
(şiddetle tavsiye ederim got olmanın boylesi diyeceksin)

benim için easy rider.. of aklıma geldikçe..

Kesinlikle incendies.

incendies+1. remember me diye bi film de var, herkes çok ilginç lan fln demişti ama ben öyle düşünmedim. belki see düşünebilirsin. romantik bi filmdi.

the game

he loves me he loves me not.

loft.

Exam
El metodo
1408
124 hours

Hepsi tek mekan-az oyuncu filmleridir, seversen.

git wiki'den falan oku etki mekanizmalarını. en güzel öyle ikna olursun

bir de b12 ile antidepresan nasıl aynı kefeye konulur, inanılır değil

öncelikle bir psikyatr antidepresan kullanmanızı tavsiye ediyorsa büyük ihtimalle(edit) kullanmanız gerekiyordur, doktorunuzdan emin değilseniz başka bir doktordan da görüş isteyebilirsiniz, mail yoluyla bir çok doktora ulaşabilirsiniz(türk/yabancı).kişiliğe yönelik etkilerini bilmiyorum ama karaciğer açısından pek hayırlı olmadıklarını okumuştum.

valla wiki de okudum baya da bi okudum en son bu soruyu soruyorum.

sen de oku dedigin kadar okumus olsan b12 türevleriyle neden gecistirmek istedigimi bi nebze anlayabilirdin inanılır gibi degilmis tepkiye gel

siz eksiciler niye boyle saygisizsiniz la

Kesinlikle değiştiriyor insanları, kişilikleri değişiyor direkt. Daha umursamaz bi insan oluyorsun mesela, kullananların çoğunluğu bu moda girer. Sallamaz. Bu etraına da yansır. Kasmazsın yani.

bu tarz yaklaşım yüzünden ve artı olarak "ben deli miyim de psikyatriste gideyim?!" diyen milyonlarca insan var. halbuki beyin de her organımız gibi hastalanmaya ya da işlev bozukluğu yaşamaya müsait. bunu ülke olarak kabullenmemiz zaman alıcak gibi gözüküyor ama sen onlardan olma doktorunu dinle. bişey olmayacak. özellikle senin deyiminle "mal" olmayacaksın korkma:) geçmiş olsun şimdiden.

dengeli öğünler mi arıyorum hayatta kalmak için mi yiyorum, ucuz olsun mu diyorum fiyat/kalite endeksi iyi olsun mu?

Yani mevsime göre değişir tabii ama gerçekten iyi beslenmek istiyorsanız 2 gün sebze, 1 gün tavuk, 1 gün kırmızı et, 1 gün balık, 2 gün bakliyat yapabilirsiniz mesela. Sebza ve bakliyat genelde daha bol olur, ertesi gün de yenir. Yine eğer dikkat etme amacındaysanız pilavları beyaz pirinç yerine bulgurla falan yapabilirsiniz.

edit: Biraz paraya kıyıp ufağından bir düdüklü tencere alırsanız (yaklaşık 80-100 lira civarı) her türlü saçma sapan yiyeceği, bakliyatından pişmeyen sebzesine, etine kadar 15 dakikada pişirebilirsiniz.

araya köfte patates ve makarna da koyardım.

1-bezelye
2-karışık kızartma üstüne yoğurt
3-kuşbaşı et sote
4-fırın da tavuk poşetlı sekılde
5-barbunya
bu kadar aklıma geldi

@panthera onca

mali açıdan sıkıntı yok. yeterli ve dengeli beslenmeyi sağlasın.

(bkz: bekarlar için kolay ve leziz yemek tarifleri)
(bkz: yeni başlayan erkekler için yemek yapma sanatı)
(bkz: tek kişilik yemek tarifleri)

4. sebzeli bulgur pilavı+salata/yoğurt
5. köfte+pilav
6. patlıcan yemeği
7. mantı

annem beni ziyaret ettiğinde çok güzel makarna sosu yapıyor. bunları küçük kaselere koyuyor. kaseyi mikrodalgaya koyuyorum çözülüyor. bu arada makarna da kaynıyor. 10 dakikada süper yemek.

buna benzer, makarna sosu ya da köfte gibi yapıp deep freeze atabilirsiniz.

her akşam için özel yemek zor olur.

balık sezonu açıldı arada balıkta yap:)
sağlıklı beslenmek istiyorsan konserve ve hazır yiyecek alma. mevsim sebzeleri al.
makarnayı da abartma:D

yazılmış zaten pek çok şey bir kaç tane de ben ekleyeyim,
markette satılan lavaşlardan(tortilla deyü de geçiyor) alabilirsin, bunun arasına köfte biber domates veya ton balığı mısır marul koyarak dürebilirsin
iglo donmuş balıklar çok kolay ve benim beklentimin üstünde lezzetli çıktı tercih edilebilir(gerçek balığa zahmet edilmeyecekse)
bonfile alınabilir şundan esinlenerek yapılabilir www.youtube.com
seni bilmem ama ben mantara bayılırım şapkalarının içine peynir koyarak fırınlayabilir veya şundan ilham alarak soteleyebilirsin www.youtube.com
tarhana alıp çorba yapabilirsin veya hazır çorbalar
sevdiğin bir meyveyle komposto yapabilirsin tatlı olarak buz dolabından soğuk soğuk çıkar hem kolay yapılır hem serinletir hem de sağlıklıdır
cacık candır gece acıkmaları için birebir yap dursun derim

the fall, fight club, this is england.

www.imdb.com

(bkz: life is beautiful)
(bkz: fight club)
(bkz: watchmen)
(bkz: hangover) serisi dalında oldukça başarılı bence
(bkz: reservoir dogs)
(bkz: snatch)
(bkz: sin city)
(bkz: men in black) serisini de oldukça başarılı buluyorum ilk 10'a girmez belki ama
(bkz: intouchables)

(bkz: el secreto de sus ojos )

son zamanlarda izlediğim en güzel film

www.imdb.com

Les Choristes

memento, eraserhead

shutter island

Miracle in Cell No.7

çok bilindik ama olsun, madem yazmamışsın: se7en

fight club(+++++1), the game, vanilla sky.

üçü de top 10luk tam sana göre.

(bkz: das leben der anderen )
(bkz: the usual suspects)
(bkz: dead poets society)

in bruges
the fountain

(bkz: twelve monkeys)
(bkz: dark city)

bi çoğunu izledim, bi kısmı da ertelediğim filmlerdi. the fall'ın hayranı çok, ben beğenmedim. fight club efsane tabi ama benim top 10'umda değil, tıpkı shawshank redemption gibi. reservoir dogs, snatch, intouchables hepsi çok kalite filmler ama onlar da zirveye oynayacak filmler değil. memento'yu hiç mi hiç sevmiyorum, overrated'in babası. shutter island eh. se7en, the game, vanilla sky, in bruges, fountain ertelediğim filmlerden. bu arada usual suspects tek kelime ile harika. 5/5

the game izledim. bırak ilk 10'u, ilk 100'e zor girer benim için. kötü film değil kesinlikle ama abartılacak bi yanı da yok.

(bkz: the aviator)
(bkz: schindler's list)
(bkz: gangs of new york)
(bkz: mystic river)
(bkz: gangs of new york)
(bkz: body of lies)
(bkz: hotel rwanda)
(bkz: million dollar baby)
(bkz: a beautiful mind)

yukarıdan itibaren izle, baştakileri beğenirsen listeyi bitirir, kendi listeni de güncellersin zaten, sonra tekrar öneri için gelirsin :)

(bkz: pleasantville )

@bykush, önerdiğin filmlerden sadece mystic river'i izlemedim. puanlarımı yazayım;

the aviator: 8/10
schindler's list: 7/10
gangs of new york: 7/10
body of lies: 6,5/10
hotel rwanda: 8/10
million dollar baby: 6/10
a beautiful mind: 8/10

zaten bana göre schindler's list'in imdb ilk 10'da yer alıp pianist'in almaması inanılır gibi değil.

pizza -> santa lucia
hamburger -> carl's jr.

pizza - little ceasers :(

hamburger - joint burger beşiktaş

pizzanın ağababası napoli'de l'antica pizzeria da michele ve sorbilloda diye biliyorum

Pizza İtalyan: www.mekanist.net burdaki ilk 3 yerde de yedim 3 ü de çok iyiydi.
Fasfood: Papa John's

burger: Virgina Angus, GBK, Komşu Burger, Burger Joint

Edit: piza için, Little Italy güzeldi, uygundu. Mecidiyeköyde sanırım yeri de.

ankara gençlik cd: nypd
trdeki en iyi pizza, bence.

Cihangir'deki Trio'da yedim İstanbul'da en iyi pizzayı.

www.mekanist.net

Burger için de april'e katılıyorum. Virginia Angus.

pizza upper crust beşiktaşta var
hamburger mano burger

Pizza: Don Pietro (Cihangir'de, yemeksepetinde de var)
Hamburger: Virginia Angus, Taraça Cafe (bbq burgeri var baya iyi. Beşiktaş'ta, yemeksepetinde var), Burger Lab.

Bonus: Shake Shack hamburgeri de fena değil ama black&white shake'i için kesin. Canım çekti :(

eskişehir-pino pizza için, eskiden daha iyiydi.
burger house

Bodrum - Sünger Pizza

pizza - upper crust veya miss pizza

Burger;
Biber burger beşiktaş, komşu burger levent, virginia angus eminönü, burger house ortaköy.

ayakkabı al gadınlar ayakkabıyı sever

9gag.com
elbise olabilir, ayakkabıya +1

dijital çerçeve

200 liralık bir ayakkabı yada çanta al beğenmezse değiştirir zaten. Yada zevkini biliyorsan hediyelik eşya dükkanında bir tablo ne bileyim bir dekoratif eşyada alabilirsin ama seveceği bişey olması lazım.

Sevgilinin yaşını bilmemekle beraber bazı hatunlar böyle dev gibi oyuncak ayıları çok seviyorlar. Benim niyetime seversin dersin :)

Ürünlerin fiyatlarının raflarda olmaması veya karışık yazılması beni en çok rahatsız edenlerden.
Kasada fiyat farkının çıkması.
Promosyon ürünlerinin üzerinde "para ile satılmaz" yazmasına rağmen etiketlenip satılması vb.
Çoğaltılabilinir (;

bilmem ne gunleri bilmem ne kadar indirim etkinligi.
eve servis kolayligi veya telefonla siparis getirebilmeleri. bir de meyve sebzenin uzerinde minik sinekler gezinmesin. son olarak son kullanma tarihi yaklasan urunleri raflarda en one koyup yeni urunleri raf dibine koymasinlar.

Market arabasının rahat geçebileceği koridorlar, sırada beklemeyi gerektirmeyecek kadar çok kasanın çalışması. Bunun haricinde zırt pırt "şunu deneyin, bunu deneyin" diye bulaşmayan marka çalışanları (bir de sucuk kızartmasınlar). Yakın otopark ve market arabası-benim arabam- market arabasını geri bırak, bozuk asfalt yolda gitmesin, zangır zangır ses çıkartsın falan... kötü.
Marketten bir etkinlik beklentim olmaz açıkçası.

bir de spam sms atmasinlar

-genelde ya ortada kimse olmaz, bir şey sormak istediğinizde insan bulamazsınız. ya da eleman doludur her yaptığınız hareketi izlerler. ikisi de rahatsız edici.
-ürün etiketlerine dikkat edilmesi lazım. ikide bir şu kaç lira bu kaç lira sormayalım kasaya.
-marketin, raflardaki ürünlerin temiz olması, tozlu olmaması lazım.
-kozmetik ürünleri didiklenmiş paketleri açılmış olmamalı. testerlar olmalı ve temiz tutulmalı.
-sebze bölümü temiz ve düzenli olmalı.
-ekmekler herkesin ellemesine açık olmamalı.

-reyonların önünde yeni dizilmiş ürünlerin karton kutularının durması. o ne arkadaş öyle. kocaman karton duruyor ortada.
- kamera ekranının başına birini oturtup oradan gözetlemek varken, 2-3 genç girdiğinde peşlerinden kravatlı adamın sanki görünmüyormuş gibi dolaşması. dingil.
- reyonlarda bulunan; patlayan cipsler, erimiş dondurmalar, ağzı kenarından açılmış sütler.

uzar bu böyle :)

çakma indirimler olmamalı, mesela 5 liralık bir üründe 5 kuruş indirim yapıp bana indirim yaptım dememeli(belli bir markanın ürününe yönlendirmek için ya da binlerce üründe indirim yapıyorum demek için) veya bir alana bir bedava yazıp 250 gramlığı 12 lira olan ürünün 100 gramlığını 10 liraya satmamalı(sanki 1 alana 1 bedava olmasa 100 gramlığı 10 lira 250 gramlığı 12 lira olacak), hiç yapmasa anlarım ama az biraz 4 işlem yapabilince salak yerine konulmaya çalışıldığımı hissediyorum.

1 çalışıp çıkacaksan hiç girme. çok küfür yersin ayrılırken.

bi şey olmaz işi beğenmedim dersin bırakırsın. çalış al paranı. etik metik diyenlere aldırma.

çalış tabi

çalış

onlar soracaktır sana zaten ne kadar çalışacağını, sormuyorlarsa haketmişlerdir zaten etik falan kalmaz ortada, çalışabiliyorsan çalış.

Çalış.

3 ay deneme suresi gibi bir durum var zaten. ilk 3 ay isveren ya da sen ilisigi neden gostermeden kesebilirsin.

kurumsal bi yerse 15 gün muhabbeti var.ben takıldım.1 buçuk ay sonra maaşını alma ihtimalin de var.aklında olsun yine de.

çalış tabi, paraya ihtiyacın da varmış. öğrenci için iyi para sonuçta

çıkarken işi beğenmedim, beklediğim gibi çıkmadı, zor geldi, uyum sağlayamadım falan dersin.

ilk 3 ay deneme suresidir kurumsal firmalarda. o arada isci ya da is veren tek basina isten cikabilir/cikartabilir.

ilk maasi aldiktan sonra "ben burada verimli olamiyorum" gibi absurd ama karsi tarafi kirmayacak bir neden gostererek cikarsin. onlarda senin yerine baskalarini bulur.

millet marsda kolini kuruyor..

abi ben hala dijital kol saatine şaşırıyorum ne diyorsun sen (a tribute to douglas adams)

(bkz: 3d printer)

ohoo benim koltugun tv sini bozmuslar bile

3d printer ve google glass project'e bak panpa.

evet otobüsler öyle. konforlu ve rahat. koltuk arkasındaki cihazlar sadece tv değil aynı zamanda akıllı bilgisayar. bazı otobüslerdekiler çok kullanışlı gerçekten.

ama helal olmasın! olmasın.

hala şehirler arası yollarda otobüs kullanıyoruz. yaklaşık 60 kişi taşıyabilen o otobüsler iki şehir arasındaki mesafeyi gitmek için atmosfere ne kadar fazla gaz salıyor.

çevreye daha az zararlı demiryolu yerine karayoluna yatırım yaparak trenler yerine otobüslerin gelişmesini sağlayanlara helal değil, haram olsun!

--
lafım size değil, ben de sürekli otobüs kullanmak zorundayım. her seferinde lanet okuyorum demiryolu ağının hiç yok denecek kadar yetersiz olmasına.

sen zenginsin galiba, hep araba veya uçakla seyahat ediyor olmalısın. otobüslerde o teknoloji 5 yıl önce de vardı, eskidi yenisiyle değiştirdiler onlar da eskidi. bu kadar geç kalmışsın düşün artık.

uzun süredir şehirlerarası otobuse binmemişsin galiba

İlk kez biniyorum şehirlerarası otobüse

(bkz: p90x)

evde ne gibi ekipmanların olduğunu da yazarsan daha kolay olabilir hocam yardım edeceklere

fs09n2.sendspace.com

download butonu çalışıyor link geberik gibi görünse de

evde bir alet yok hocam kesin şunları al dediğiniz şeyler varsa da yazabilirsiniz p90x e şöyle bir baktım fena değil aslında

omuz çalıştırmak için 4-6 kilo civarı bir dambıl seti lazım. ya da o ayardi bir ağırlık.

yurttamı kalıyorsun evdemi?
Evden ilk çıkışınmı?
Biraz bilgi ver
terlik falan al yanına.

olabilir, neden olmasın ama nerden nereye gidiyorsun? bu çok yardımcı olabilir.

sarj aleti dis fircasi sevilenlerin fotograflari

bilgisayar ve telefonun şarj aleti. kullandığın ilacın varsa ilacını unutma. gerisi oradan da alınır unutulursa.

iğne iplik al evden. gidince almıycaksın belli. lazım olur olup olmadık zamanda
ağrı kesici, krem gibi şeyler de al bulunsun.

Şarj aleti
Bir iki çatal bıçak, tabak
Mini ütü
Birkaç askı
Kullandığın ilaçların
Sampuan vs banyo malzemesi
Ailenden her birini hatırlatacak özel memento vs.
Terlik
Yağmurluk şemsiye

yurda geçtiğinde terlik, duş jeli vs lazım olur kardeş. terlik bunlar arasından önceliği olandır :)

terlik, havlu.

en çok unutulan şey terliktir.

Para, cüzdan, kredi kartları, kimlik,
Bilet
Kullanıyorsanız ilaçlarınız
Diş fırçası ve macun.
Tıraş köpüğü, jilet ya da tıraş makinesi.Kişisel kullandıgın seyler vs.
Tarak, fırça.
Kıyafet (alt- üst)
Spor ayakkabı.
Eşofman.
İç çamaşırı, çorap.
Klasik ayakkabı ve bir takım elbise.
Kitap, dergi.
Cep telefonu ve şarj aleti.
Laptop ve şarj aleti.
Kirlileri koyacak ayrı bir poset.

allah'ını seversen gereksiz fazla eşya götürme. dönüşü de var bunun

ben de şehir dışında okurken her zaman önem sırasına göre kafamda bir checklist yapardım.

1-giyecekler (yani eksik olan var mı vs. mesela hırka lazım soğuyan hava için. mevsimlik mont vs. belki eldiven bere kulaklık). sonra üst baş olarak alacaklarımdan dışarıda kalan var mı ? (sevdiğim kazak, pantul vs. :D). ilk kategori bitti böylece.

2-iç çamaşırı-çorap-kemer. yani elbette eksikse ordan da alınır ama yeterli mi vs...

3-ıvır-zıvır takımı. burası baya çetrefilli. macunu fırçası deodorantı şampuanı yok efendim banyo lifi tırnak makası, tarak vs daha akla gelebilecek bir sürü şey.

4- teknoloji ve yan elemanlar: telefon, bilgisayar, onların bilumum bok püsür gereçleri, cdleri vs.leri

5-ayakkabı. giydiklerin hariç ihtiyacın olacaklar var mı ?

6- gerekli belgeler. okulla alakalı olandan kimlik vs. ye kadar lazım olanlar.

7-tabisi de para :D

şimdilik bu kadar. ama unutma. her şeyi tek tek gözle görsen bile bavulu bagaja koyana kadr soru işaretleri seni fiştiklemeye devam edecek. korkma yalnız değilsin :D bir tek senin başına gelmediğini düşünerek gereksiz kötü hissiyattan kendini kurtarabilirsin.

bir de bu bonus olsun: (bkz: uzun yola çıkmadan önce hissedilen huzursuzluk)

:D:D

burs başvurularında her türlü evrak işinde lazım olur varsa vesikalık fotograflarını yanına al
ankara serinledi bugün hırka, yağmurluk filan mutlaka al. gelir gelmez hasta olma (erzurumdan vs. geliyorsan bu dediğimi unut)
içiyorsan ağrı kesici koy bi tane yarın pazar açık eczane bulamazsın- yol çarparsa diye.
şampuan macun vs gibi şeyleri yük etme bence ankarada bol bol market var, emin ol

21 güzeldi
www.imdb.com

(bkz: rounders)(bkz: rain man)

felekten bir gece

maverick

yok onlar geçmeyebilir. yine milli kütüphaneden geçen çukurambar dolmuşlarına binin. yada eskişehir yolundan geçen herhangi bir otobüse binin armadada inin indiğiniz duraktan yokuş aşağı yürüyüp köprünün altından çukurambara girin ilk sagdan devam edin okul çıkacak karşınıza. 5 dakika yürürsünüz. armadadan taksiye binin desem taksici bile almaz. o kadar yakın.

armada'nın önünden geçen herhangi bir dolmuşa binip(sanırım milli kütüphanenin ordaki hemen her dolmuş) armadanın önünnde üstgeçitten geçip yürümek bir alternatif gibi görünüyor(burası otobüs kaptanına +1 olmuş) haritadan bakınca, çünkü ticaret odasına çok yakın olmasına karşın üst geçit yok. onun dışında sitesinde şöyle bir şey var
İl ve İlçe Merkezine Uzaklık : İl merkezine uzaklık 7km´dir.
Ulaşım : Kızılay ve Ulus´tan 132 numaralı otobüs, Kızılay Güvenpark´tan Çukurambar dolmuşu.
Yerleşim Yeri Bilgisi : Okulumuz Çukurambar´ın merkezinde olup, Armada´ya 1 km., ATO Congresıum´a 500 m., Bayındır Hastanesi´ne 500 m. uzaklıktadır.

günlük hayat için konuşursak kabartma tozu karbonatın upgraded hali

aynı değil...

aynı değil. kimyasal yapısını bilemem ama kabartma tozu yerine karbonat kullanırsanız kekte pastada vs. tadı acımsı olur.

Hayır, aman diyeyim. Yemekler için karbonatı çok daha az koymanız lazım. Sinüs açıcı sprey falan yapacaksanız sakın kabartma tozu falan kullanmayın (bunu yapmış olan var).

alışveriş şansınız var mı_ var ise a yok ise b
a)bütçeniz ne kadar
b)evde ne var

tavuk sote yapın hacı. bi paket tavuk göğsü alıp kuşbaşı şeklinde doğrayın. 4 domates 5 yeşil biber 5-6 tane de mantarı ufak ufak doğrayın. tavada yağda önce tavukları bi 10 dakika pişirin, sonra biberleri atın. 2-3 dakika sonra da domates ve mantarları atın. domates suyunu verdikten sonra tuz ve kekik atın. afiyet olsun.

makarna, patates, yağ, domates, tuz, baharatlar (kekik, nane, pul biber), şehriye, bulgur, madımak, erişte (denedim ve yapamadım) kesme hamur, süt, peynir, zeytin evde olup aklıma gelenler. dışarı çıkmayacağız. dün şehriye çorbası ondan önceki gün ise makarna yaptık. pilav yapamıyorum (bir türlü tutmuyor) :)

pilavı dene inanırsan tutar, bi kere ne yaparsan yap sıcak suyun hep hazır beklesin
soğanı doğruyorsun küp küp(kökünü en son kesersen ağlamazsın)(soğan yoksa pas geç)
domatesi doğruyorsun küp küp(üşenirsen geç)
patatesleri de doğruyorsun küp küp(bu da opsiyonel)
tencereyi ısıt, yağı biraz kızdır soğanları kavur baharatı ekle hafif renk dönünce domatesleri ekle iyice suyunu verince patatesleri ekle biraz kavurup sıcak su ekle göz kararı 2 parmak kadar
patatesler hafif yumuşayınca bulguru ekle sığ bir deniz gibi olacak şekilde su ekle tuz ekle (kaynar suyla takviye yapabilirsin gerekirse, suyu az koy fazla koymaktansa) bulgur suyu çekince

makarna için fazla su kullanma pilav yaparmış gibi adeta gerektikçe su eklersin arada bir karıştır, suyuna mutlaka tuz kat, makarna tam yumuşamadan süz hemen sosun tenceresine al o tam şişmemiş makarna sosu da su gibi çeksin
sos için bir tencereyi kızdır, baharatları koy baharatların kokusu gelince(yakmadan) yağı ekle soğan kavur varsa sarımsak kavur domatesleri ekle salça ekle varsa biber ekle kaynar su koy

not:tereyağı kolay yanar ama çok lezzetlidir bu yüzden altında bir şey yoksa tereyağı kullanma önce sıvı yağ kullan tereyağını sonradan koyarak eritebilirsin makarna veya pilavın üstünde

(bkz: köfteci doktor)

ayrancı da yaprak köfte yapan bir yer vardı böyle.okuyunca hatırladım tekrar , kapandı. niye hatırlattın ki şimdi hüzünlendim bak.çiftlikte hala güzel köfte yapıyorlar, göksü restoranını önerebilirim nenehatunda. şöyle de bir başlık var ama herkes gittiği yeri tavsiye etmiş gibi (bkz: ankara'da köfte yenmesi gereken yerler)

köfteci doktor+1

oncelikle bilgisayar islerinden cok anlamadigimi belirteyim fakat yakin zamanlarda cizim programlari falan kullanacak bir laptop ihtiyacim olmustu sonra almadim ya neyse oradan arastirdigim kadariyla
aradigin alette i5 veya i7 islemci olmali
en az 4 ve ustu gb ram
oyunlar icin en az 2 gblik bir ekran karti ekran karti meselesi baya bir karisik yanliz, bu arada zincir elektronikcilerdeki satis elemanlari pek bir sey bilmiyor senden benden farkli (bana oyleleri denk geldi 5 6 yer gezdim) marka olarakta en cok dell-lenovo 2. kademe asus toshiba tavsiye ediliyor
hpyi ise yerden yere vurmus herkes yeter artik vurmayin adam öldü demek istiyorum

casper alma, işlemci i5 olmasın, i7 olsun. 2010'da i5 işlemcili bir casper aldım masaüstü ama şu an pişmanım. ulan oyundan çıkıyorum pc 5 dakika kendine gelemiyor.

casper alma +1 i5 alma +1 ama bazı i5'ler i7'lerden kaliteli oluyor araştır. bilindik markalara yönel, sony toshiba falan. hp de alma. genelde insanlar ram'ine falan bakıp alır, yapma öyle bir şey. oku bol bol donanımhaberi falan. bana sorarsan önem sırası işlemci ekran kartı ram şeklinde olmalı. sonuçta ram yenilenebilen bir şey.

i7 zaten o konuda hem fikiriz ekran kartında önemli olan ram değildir nvdia serisini araştırabilirsin casper laptopum var aynı şartlar altında toshiba ile yarışıyor fakat benim aletin fanı ses çıkarırken toshiba sus pus kalıyor o yüzden toshiba alabilirsin call of duty oyunları o kadar ağır değildir uçmana gerek yok tabi 3d çizim olayını bilmiyorum

matematikte 'yere paralel' diye bi' olay yok :)

hocam biliyorum onu yanlış söylediğimi ahahahahahaha ama doğrusunu da söyleyemedim bi türlü. dediğim gibi, heralde böyle şeylerle uğraşmamın üstünden 5 sene geçti. belki daha fazla :)

saçma sapan bir projede bunu öğrenmek zorunda olduğumu yoksa hep göz kararı hatalarla işi bok edeceğimi anladım :D

koordinat düzleminde çizmiştir x eksenine paralel demiştir niye olmasın. ya da açı vermiştir dikdörtgenin yanından. bu arada formülü bilmiyorum amma velakin uğraşsak çıkar sanki.

fark edecekmi bilmiyorum ama çevrece mi alanca mı en büyük dörtgeni elde etmek istiyoruz? türevle yapılacak yamulmuyorsam

2. şekli ekledim arkadaşlar, bunda tüm kenarlar ve açılar isimlendirilmiş.

şimdi lazım olabilecek bilgiler: E ile A kenarı birbirini 66,4 derece açıyla kesiyor. F ile A arasındaki açı da haliyle 23,6 derece. dolayısıyla C ile H arasındaki açı da 23,6 derece oluyor.

ulan arkadaşlar nerde matematik dahilerimiz nerdesiniiiz :)))

eni boyu belli bir dikdörtgeni kapsayacak en küçük paralel kenar hangisidir.

aha sorunun en öz haline indim. (tek sıkıntı paralel kenar'ın açısının tam söylediğim gibi olmak zorunda olması :) )

almayın derim bu tarz aletler(bisiklet ekliptik koşu bandı falan) alındıktan sonra kullanılmamak üzere bir köşeye atılmakla ünlü malum, eğer vücut ağırlığıyla yapılan hareketleri yapabilecekseniz bir mat ile çok daha verimli spor yapabilirsiniz.(spor salonunu düşünmediğinizi düşünerek)

Yapmayın a dostlar, ben de fitness salonunda kullanıyorum bu eliptik şeysinden ama spor salonuna haftada 2 gün gidebiliyorum sadece. Size zor mu geliyor ki? Ben alıp her gün yarım saat kullanmayı düşünüyorum.

edit: manyetik düşünüyorum zaten. model/marka önerisi olan?

alma ya bence. alınıyor sonra kullanılmıyor. aletsiz olarak yapılabilecek bir sürü cardio egzersizi var internette ve eliptikten daha etkililer.

Bir de link yollarsanız, alıp da severek kullanan, faidesini gören hiç mi yok ya :)

Biliyorum birazdan biri çıkıp "insanity" bakınızı verecek :)

insanityi ben de tavsiye üzerine indirip evde uygulanamayacağını gördüm(en azından apartman dairesinde) www.youtube.com body tone egzersizleri(gittiğim spor salonunda grup egzersizi şeklinde yapılıyor düzenli giden bir grup var memnun herkes evde de yapılabilir gayet), ebru şallı ile pilates, kullanılmayan bir bisikletten iyi olacaktır illa alacaksanız söz verin kendinize kullanın :)

açılın, eliptik bisiklet uzmanı geldi:)

"bisiklet/koşu bandı aldım, elbise askısı olarak kullanıyorum"
spor yapmayı alışkanlık haline getirdiyseniz, spor yapmadığınız günlerde pişmanlık duyuyorsanız, alacağınız bisiklet elbise askısı falan olmaz.
spora yeni başlayacaksanız, en azından 1 yıl düzenli olarak spor yapmamışsanız, eliptik bisiklet yerine kondüsyon bisikleti almanızı tavsiye ederim. niçin derseniz, kondüsyon bisikletleri, eliptik bisikletlere nazaran hem daha ucuz hem de daha mobil. mobilden kastım, hafif ve ufak boyutlarda olduğu için, ev içinde bir yerden bir yere taşıması kolay.
dediğim gibi, spora yeni başlayacaksanız, en azından 1 yıl düzenli olarak spor yapmamışsanız, ucuz yollu bir kondüsyon bisikleti alıp kendinizi bir deneyin. bakın bakalım, düzenli spor yapabiliyor musunuz? haftanın kaç günü bisiklete bineceksiniz?
bisiklete binmediğiniz gün, bundan pişmanlık duymaya başlamışsanız, artık sporu alışkanlık haline getirmişsiniz demektir. işte o zaman, eliptik bisiklete geçebilirsiniz.


ama, illa "eliptik bisiklet alacağım" diyorsanız:

2 tip eliptik bisiklet var. biri manyetik, öbürü "gergi bantlı".
manyetik bisikletlerde direnç, büyük mıknatıslar sayesinde sağlanıyor. birbirine sürten parça az olduğu için de, bisiklet çok az ses yapıyor. manyetik bisikletin dezavantajı, diğerlerine nispeten pahalı olması.
gergi bantlı bisiklet dediğim de şu, bisikletin önünde, üzerinde +/- işareti olan bir zımbırtı olur. bunu + yönüne çevirdiğinizde, gergi bandı da gerilir ve bisikletin pedallarında direnç artışı olur. direnç artışı olunca da, pedallar daha zor dönmeye başlar. gergi bantlı bisikletin avantajı, ucuz olmalarıdır. dezavantajı ise, birbirine sürten parça çok olduğu için, ses yapar, ayrıca bu bant sürtünme yüzünden yavaş yavaş eskir ve zamanla kopabilir. bu da sorun değil, yetkili servislerde bu bantlar satılıyor. koparsa, yenisi alınabilir.

insanity şart değil daha basit şeyler de var.

Yani beyni çalıştırıyordur kesin. Bence yapın, hayatta en sevdiğim şeylerden biridir. Yapmayacaksanız hibe edebilirsiniz :)

Çekirdek yemekten daha faydalı oluğu kesin...

ona sabredersen kesin sabır taşı olursun hayatta hiçbir şey seni sinirlendiremez. elbet vardır faydası.

hafta sonu 1500lük puzzle bitirebilirsen maşallah sana :)

hafızayı ve öğrenebilme yeteneğini arttırır, eğer gerçekten beceripte yapabilirseniz özgüveninize katkısı olur, mutlu hissettirir, zihinsel hastalıklara yakalanma ihtimalinizi azaltır yapınız yaptırınız derim fakat haftasonlarınızı buna ayırıp sabahtan akşama bununla uğraşmayın yahu dursun bir kenarda arada bir gidip gelir yaparsınız

alzaimer ı önlüyor diyor doktorlar.
Beyini çalıştırıyor evet güzel bir egzersiz bence.

kızılaydakinde çok sıra oluyor

@tolgan

Hocam kaybettim kimliği acilen yeni kimlik gerekiyor

kimliği sıfırdan mı çıkardığına yoksa değiştirmek mi istediğine göre muhtardan bir belge alman gerekiyor, çankaya kimlik müdürlüğünde çok ekstrem sıralar olsa bile 1 saat içinde işini bitirebilirsin

objektif yazılmamış sanki bir de çalışan kardeşin bakış açısından dinlemek lazım hikayeyi

A kardes hakli. Sonucta zaten yanyanalarmis parasini sinemaya harcamak istememis olabilir, kardesine verdigi degerle alakasi yok. Sonucta issiz ve birikmisini elinde tutmak zorunda. B kardes gereksiz alinganlik yapmasin.

Ayrica evde salak salak oturmuyordur, bi derdi vardir yani. İs hakkinda dusunuyordur karar vermeye calisiyordur kafasini toplamak istiyordur, plan yapiyordur. Yeni telefon alicam diye oylesine soylemistir, is bulunca alacaktir, eskisini satip onun parasiyla alacaktir vs. vs.

a 25, b ise 15 yaşında. zaten beraberler, ne diye bir de sinema vs diyor. adam reddedince alınmasına ise hiçbir şey demiyorum.

öncelikle kardeşe çulsuz, salak demiyoruz. ayrıca kardeşler arasında yemek senden sinema benden hesabı mı olur? ben ablama onu desem beni döver.

iki kardes de haksiz. orta yolda bulusmalilar. biri otekinden para ustune tartisma cikardiklari icin ozur dilemeli oteki de kardesiyle birlikte gelmek icin orta yolu bulmalilar.

Ergen kardeş trip attı diye yüzüne bakmamak ne demek? Hani uyuşturucu bağımlısı ve evdeki eşyaları sattı gizlice deseniz anlayacağım. Kardeş aylak ve faydasızsa abisinden de pek iyi görmemiştir diye düşünürüm. Benim hayatımdaki her ileri adım abime özenmemden ve onun gibi olmaya çalışmamdan dolayı olduğu için böyle düşünüyorum şahsen.

ben de ''köftehor seni yemek de benden la taam la taam kalk gidek'' derdim. kardeş candır ya böyle şeylere takılmamalı. b, a'nın yaptıklarını tasvip etmiyorsa konuşabilir. ''derdin nedir gardaş? niçin böylesin kuzum kendine çeki düzen ver!'' gibisinden. a'da memnun değildir evde oturup hiçbir iş yapmamakan vs. depresyonda belki. öteki ikinci üniversiteyi falan da okuyacak rahat tabii. anlayış göstersin bence b a'ya.

içki yoktu. öğlen vaktinde ton balıklı sandviç patlıcan salata ve tatlı vardı küçük kaplarda. ayrıca meyvesuyu kola vs.

peki bir kez mi veriyorlar? İkincisi için para isterler mi?

valla zaten süre kısa oluyor. konya istanbul arası dağıttı biz yerken geldi toplamaya. uçak kalkıp iniyor çünkü. bir kez veriyor. ikinci olmaz sanırım çünkü sayılı onlar. para ile olur mu bilen birisi varsa yazar simdi.

artarsa vereyim der ya da verir direk para istemez host/hostesinizden isteyebilirsiniz.

yiyeceklerden artarsa ikinci kez verebilirler, iceceklerde sikinti yok, istedigin kadar icebilirsin. ic hatlarda icki kalkti. thy de parali degil hic bir sey.

kızılaydan 112 veya 114 numaralı otobüslere binmeniz lazım(durak güvenpark tarafında odtü dolmuşlarının oradaki üstgeçitin altındadır/başka bir deyişle atatürk bulvarı solunuzda olacak şekilde güvenparktan tunalı yönüne yürürken güvenparkın son durağı çiçekçilerin başladığı yerin orda büfe var bir de şöförlerin beklediği konteynırlardan var)
foursquare.com

bir alternatif daha taksiye binip köroğlu mng derseniz bilir

edit:kızılaya gidişi herkes gösterebilir size zaten hava alanından servislere veya egoya falan bineceksiniz.

taksiyle kızılaydan mng 15 lira civarı tutacaktır hava alanından da 70-100 lira tahminim.

goo.gl
one google a sormayan bizden degildir