koyduğunuz tava-tencere indüksiyon ocağa uygun mu acaba? induction hub yazıyor da ondan sordum. ondan görmüyor olabilir. indüksiyona uygun tencerelerin altı daha kalın değişik oluyor biraz. indüksiyon ocaklar güvenli oluyor epey bildiğim kadarıyla, üstünden bir şeyi alınca söner falan, üstünde bir şey olmadığında yakamazsınız yani.

şöyle bir altları oluyor indüksiyona uygunların, hepsi böyle mi oluyor hatırlamıyorum ama örnek olsun diye koyuyorum:
store.donanimhaber.com

hocam haklısınız sanırım. buna benzer bir tencere koyunca çalıştı. ama altı çember şeklinde çelik tava koyunca çalışmıyor. tavayı da yeni almıştım ya. bu özelliği iptal etmenin bildiğiniz bir yolu var mıdır? evet bu bir indüksiyon ocak.

valla aynısı benim başıma yurtdışında yurt mutfağında gelmişti. bilmeden tavalar almıştım ben de, gidip iade etmiştim mecbur :) o özellik iptal edilebilir bir şey değil, ocağın türü öyle. baya tencereyi tavayı ona göre almak gerekiyor mecburen. kalın tabanlı ya da mıknatısımsı bir özelliği olan tava-tencereler çalışıyor. indüksiyona uygun işaretli bir şeyler alınca daha garanti tabii.

aslında mıknatıs tabanlı bir taban olsa, onun üstüne benim düz tavayı tencereyi koyarım galiba. ısıyı doğrudan ileten bir mekanizma galiba bu. yahu normal doğalgazlı ocak haricinde ocak kullanmam derken ne hallere düştük. sağol hocam sayende yeni bir şey öğrendik.

Tek eşlilik insan doğasına pek uygun değil, bence ondan.

Erkek doğası gereği biriyle beraberken de farklı kadınlarla birlikte olmak istiyor.

Kadın da, birr erkekle beraberken, daha iyi birisi karşısına çıktığında onunla olmak istiyor.

Sadakat, sevgi vs önemli. Ama ne yazıkki her insan aynı seviyede değil. Her insan iç güdülerini kontrol edip mantıklı davranamıyor.

Yani özetle, olay bence tamamen cinsellik.

bence hiçbirinin tek bir doğru cevabı yok. biyolojik, tarihsel ve türlü ideolojik bağlamlardan beslenerek farklı cevaplar verebilirsiniz. bu sorulara verilecek basit yanıtların sadece avuntulardan öteye geçemeyeceğini düşünüyorum.

belki insanlar toplumsal olarak belli ilişki biçimlerinin içerisine sıkışmış olduklarından aldatmaya daha meyilli oluyor olabilirler. sonuçta insanlık 100 yıl önce doğmadı, her zaman bu toplumsal kurallarla belirlenmş ilişki biçimlerini yaşamadı. belki insan denen varlık biyolojik açıdan doğal olarak farklı yaşam biçimlerine meyilli olabilir.

sevmek-beğenmek, seçimler-dürtüler arasındaki benzerlikler-farklar üzerine düşünebilirsiniz.

ilişkilerin yozlaşması dediğiniz bambaşka bir şey, zaten toplumsal anlamda dünyanın insan olan her yerinde birçok alanda yozlaşma (ya da bozunma) denebilecek şeyler var, doğal olarak ilişkilerde de var. hakim kabul edilen ilişki biçimlerinin kaybı üzerine bir yozlaşmadan bahsedeceksek, ilişki yaşama, eş seçimi ya da aile kurulumu zaten ideolojik bir şey ve sadece sevgi bağıyla yapılmıyor. içine maddi kaygıların, tüketim kültürü baskılarının, kapitalizmin getirdiği düşünme/yaşama biçimlerinin ve gelenek göreneklerin girdiği bir şeyin yozlaşmamasını beklemek hayalperestlik olur diye düşünüyorum.

Aşksız beraberlikler yüzünden. Aşık olmadığı halde yıllardır beraber olan insanlar var iş akdi gibi.

her zaman daha iyisini daha fazla isteme iç güdüsü bizi marsa da götüyor işte böyle aldatmalara da neden oluyor.

Cinsellik +1 temelde fakat yalan, sadakatsizlik neden? diye sormak daha doğru olurdu..insan doğası tek eşliliğe karşı lakin bunların farkında degilsen ve öz farkındalığın yoksa yalan söylüyorsun veya aldatılıyorsun

Gercek adinla yorum yaparsan seni bulup itibar zedelemekten dava acabilirler teorik olarak.

Ama dava acarlarsa x Ekim 2020 y rezaleti diye baslik acarsin sosyal medya uzerinden linc yerler. Ben de rezalet puani olarak 8 veririm.

yorum platformları iyi-kötü yorum yapılsın diye var ki? soruyu anlayamadım ben.

yani yemeksepeti'nden tripadvisor'a, google yorumlarından hepsiburada ürün yorumlarına, aklınıza ne geliyorsa hepsinde iyi ve kötü yorumlar var. zaten yorumların hepsi de göreceli. yani kiminin beğendiğini kimi beğenmiyor. kiminin işini iyi yapıyor dediğine kimi kötü yapıyor diyor.

bazen işletme sahipleri kötü yorumlara orada cevap olarak dönüş yapıp durumu kendi gözlerinden açıklayabiliyorlar, bazen kötü bir durum oluşmuşsa özür diliyorlar, bazen trip atabiliyorlar, maksimum bunları gördüm. belki dellenip hukuksal arayışa giden vardır ama hepten itibar kaybı olabileceği için bunu yapmıyor olabilirler, altı üstü yorum yani, en kötü sildirirler ne bileyim.

ama yani yorum yeri varsa iyi-kötü, olumlu-olumsuz yorum gelebileceği evrensel olarak kabul edilmiş bişidir artık. hakaret-küfür gibi şeyler zaten yorum yapılan yerlerde filtreden geçtiği için hiç yayınlanmıyor.

dediğim gibi yorum yapılan yerin doğası bu olduğundan ben soruyu anlamadım.

@nimberjack

Büyük bir şirket gibi düşünme, mesela mahalledeki sigortacı ya da emlakçı gibi düşün. sigortacıyla tartıştın diyelim, sen de google yorumlardan buna yorumda bulunuyorsun. Adam gidip ben seni savcılığa vereceğim diyebilir mi mesela?

Büyük kurumlar dediğin gibi tek müşteri ile uğraşmayacak, memnuniyete bakacaklardır dediğin gibi.

yazdığınızı görmemişim. küçük işletmeler kişisel husumet de varsa belki uğraşırlar ama çok da uğraşan görülmüş müdür bilmem. ben yorumlara ters cevap yazan ya da şikayet eden tarafı suçlayarak yorumun altına cevap yazan gördüm. ama uzmanlık alanım değil, o kadarını bilemiyorum. çok dava açmak isteyen açar ya da savcılığa verecekse verir herhalde. cleric'in dediği gibi teorik olarak açamaz denilemez oluyor sanırım bu durumda.

kişisel bir önerim yok bu tür mekan pek bilmediğimden. ama google'a "istanbul michelin yıldızlı restoranlar" yazıp aratırsanız sanki bir şeylere ulaşabilirsiniz istediğiniz türden, yanısıra fine dining gibi yerler de çıkıyor gibi.

Türkiye'de michelin yıldızlı restoran hiç olmamış, kobuzchu kiz'a teşekkürler. bilip bilmeden yazdığım bu öneriyi yine de ibretlik olarak burada bırakıyorum :)

büyük londra oteli ismi havalı olmasına rağmen o kadar da fine dining bir yer değildir. Boğaz kıyısındaki otellerin restoranlarına bakabilirsiniz.

Saatleri konusunda emin değilim ama Turk Fatih Tutak'a bir bakın, çok övüldüğünü duydum geçenlerde. Bir de Ortaköy'de Ruby var.

TOI Kuruçeşme

neolokal (18 civari aciyor.) ve mikla olabilir aradiginiz sey. mikla´da standart sampanyalar vardi, neolokal`in listeni hic hatirlamiyorum.

kopuklu saraptan bahsediyor olabilir misiniz? Solera vb. mekanlarda kopuklu sarap bulabilirsiniz.

sampanya sunumu sikintili bir icecek. genelde yeterince soguk gelmiyor, sinir bozuyor. ben tercih etmiyorum sarap merkezli bir yer degilse ozellikle. bardak sampanya da, cok tercih edilmedigi icin, okside gelebiliyor masaya. dikkat etmek lazim.

istediginiz sarap yoksa, siseyi kendiniz goturun ve "tipa parasi"? verin. bu da bir alternatif.

foxy olabilir. maksut askar ve levon bagis istiraki

Bebek Hotel veya Feriye olabileceği gibi Divan Restaurant'ları da olabilir.

Clear contents vardı bir yerde, onu kullanıyorum ben.

excel ve word'de tam olarak ne yapmak istiyorsun anlamadım ben. backspace = delete zaten. sorun nedir?

sütundaki yazıları tek tek silmek değilde çift tıklayıp komple silmek istiyorum

yani tabloda yazılanları tek tek backspace ile silmek değil istediğim satırın hepsini seçil silmek. satırı seçip sil dediğimde silmiyor seçenek veriyor satırı sil vs gibi eşimin bilgisayarında caps alabilirsem paylaşayım

edit:prntscr.com

fn + backspace kombosu del tuşu olarak çalışıyordu. bir de onu deneyin.

elma backspace yap.

@pluton denedik çalışmıyor

@alper elma yı anlayamadım?

command tuşu yani. bizim gibi dedeler elma diyo o tuşa hala eskiden elma simgesi vardı orada.

shift + backspace ile deneyin. cmd + backspace satırı komple siler.

istiyorsanız video çekip atayım ben mi yanlış yapıyorum acaba yada istediğimi anlatamıyorum da olabilirim.

shift +backspace ile silemedi ise video çek :)



not: backspace'in sildiği yönün tersine silmek için fn + backspace olacak.

ya murphy devreye girdi video çekerken shift backspace işime yaramadı fn+backspace oldu
ya bilgisayar benle dalga geçti yada atladığımız bir şey var ama sonuç olarak çözüldü.
Yardımcı olan herkese çok teşekkürler.

fn+backspace'le yapabildim ben dediğinizi.

yani bir tablo yaptım wordde, üç sütunlu 3 satırlı. ortadaki satırdaki sütunlara bişeyler yazdım. sadece orta sıradaki üç sutunu seçtim sonra, fn+backspace yapınca içerikleri temizledi, satırı ve sütunları bıraktı, uçurayım mı bu satırı komple diye sormadı.

edit: meğer ben cevabı yazarken yapabilmişsiniz :)

Şirince meyve şaraplarının içimi kolay, vincent marka olanı çoğu markette bulunuyor, böğürtleninden kavununa. kırmızı şarap hele bu sıcaklarda içilmez ağır gelir

Olmadı tatlı beyaz bir şarap seçin dolapta soğutun için, onu da içemezse sprite, çamlıca, uludağ gibi gazozla karıştırıp şargoz şeklinde tüketin

rose tabi ki

Blush > rose > beyaz > kırmızı..


Edit: böyle sıralamamın nedeni bence soğuk içki sıcağa göre daha kolay içilir. İlk defa deneyeceksen alkol olayını tavsiyem bu yönde.

blush ya da rose+1
leona blush olabilir.

Leona blush iyidir.
Lamberti Blush olur, cielo olur.

Leyla

Echo falls white zinfandel
Casal mendes

Bu ikisinden şaşma.

madımak.

Madımak
Alevilik
Abartılmış memleket sevgisi

ibrahim toraman

Benim aklıma da direkt madimak katliami geliyor. Bir de sevdiğim, yakın arkadaşlarımdan biri Sivaslı, o geliyor.

Sivas(film olan yani)
Bir de görüştüğüm ve son anda kurtulduğum psikopat bir Sivaslı çocuk geliyor aklıma.

zara devlet hastanesi. oraya da bi hastane cakmisligim var ;)

sivas kongresi'nin yapıldığı bina, gök medrese, satır köftesi ve bilimum löm löm et yemekleri. biri gezdirince böyle oluyor.

Temmuzda bile üşümek
Heybetli kızıl dağların verdiği güç hissi
Sosyal yaşantısında mutsuz gençler
Genelde sıcakkanlı insanlar(yobazlar hariç, onlar zaten istanbulda da izmirde de yobaz)
Sızır şelaleleri

nasıl kangal diyen olmaz ya, sivas kangal geliyor benim aklıma

Erkeklerin üst üste bindiği halayları ve kangal köpekleri geliyor benim aklıma.

Madımak ve babamın ve arkadaşımın annesinin yaklaşık aynı yıllarda Sivas'ta bulunup tesadüfen aynı hocadan keman dersi almaları, o zamanlar ne kadar modern bir yer olduğundan bahsetmeleri , ikisinin de ayrı ayrı orayı seviyor olmaları ve haliyle yaşadığım şaşkınlık.

suvas
madımak
kangal
şarkışla
şarkışlaya düşürmesin (türkü)
deniz gezmiş
imranlı
imranlı alışkan dinlenme tesisleri
imranlı gece soğuğu
taksi şoförü

Ünal Turan

Sivasspor

Üçüncü mühimmat bölge komutanlığı. Askerlik günleri.

güne sakal tıraşıyla başlayan kızlar

Kangal

Sivasspor

selçuk aydemir'in zorlama sivas esprileri

ve şu video:
youtu.be

son günlerde ilgilendiğim sıfır bir binanın müteahhiti geliyor aklıma.

ilgilendiğim 4+1 daire için bana yüz yüze 480.000 tl dedi. ciddi alıcı olduğumu anlayınca 460.000 e kadar düştü. değerlendirmek için vakit istedim.

sarı sitede emlakçıda 435.000 yazmışlar. emlakçıyı aradım yüzyüze 420.000 ye kadar düşecektir dedi. bunların hepsi 3 günde yaşandı. ilk fiyat ile son fiyat arasında 60.000 tl fark var. 60.000 lan az para mı .

o yüzden nispeten sivaslılara gıcık oldum.

binası dışında söyleyen olmamış, hayret.
sivas kongresi.

Inanmıyorum ölsün İSTİYORUM

Eden bulur.

Kalp kırdıysanız eğer sizin de aynı yerden kalbiniz kırılacaktır.

9 senedir heba oldum diyorum, lanetlenmiş miyim acaba?

O kalbini kırdığınız kişilere ulaşma imkanınız yok mu? Özür dileme değil de böyle bir gönül alma durumu olursa iyi olur. Din açısından bakarsak da olumlu. diğer açıdan bakarsak evrene yaydığınız negatif elektriği alırısnız.

8 sene önce ah aldım, burnumdan geldi, bir daha iflah olmadım. Dini inancım yok, pozitif bilim insanıyım, buna rağmen inanıyorum. Ben de birine ah ettim, umarım ona da aynısı olur :)

yaptıklarınızdan aslında bilinçaltıda kendinizi suçluyor ve mutlu olmayı baltalıyor olabilir misiniz? bence oradan hissettiğiniz suçlulukla alakası yoktur, daha temel bir yerdedir de, ama yine de düşünülebilir.

"lanetlendim mi" gibi düşünceler bence çok anlamsız, onun yerine sorulması gereken sorular "bana bunları hangi kararlarım yaşatıyor, neleri yanlış yapıyor olabilirim, mesela beni bu mutsuz ilişkide tutan ne, kararlarımın sonuçlarının kötüye çıkmasının sebebi ne" gibi şeyler olmalı. yoksa "lanetlendim mi, karma mı" gibi soruların metafizik cevapları var, bunların da gerçek hayatta karşılığı yok. ama psikolojik bariyerlerinizi araştırırsanız onları yıkmanın yolları var.

bir de kendini gerçekleştiren kehanet mevzusu var, ona da bakabilirsiniz. bu durumla tam alakası yok gibi görünse de başka birtakım şeyler için açıklayıcı olabilir.

ek: ah almanın bir karşılığı olsaydı hiç birimizin iş yerlerinde kötü yöneticiler aldıkları onlarca yüzlerce aha rağmen mis gibi yaşıyor, yükseliyor, istediklerini yapıyor olmazdı. örnekleri çoğaltabilirsiniz. örneği çoğaltınca mevzunun saçmalığı ortaya çıkıyor bence.

Tamamen züürt tesellisi, eden bulmuş olsaydı bu hiyerarşik düzen doğa tarafından çoktan yıkılmış olurdu. He insanlığından ödün vermemek öz saygı meselesi.

"Eden bulur." diye bir şey var ama bunu doğaüstü bir güç, ilahi adalet ya da karma olarak görmemek lazım. Sen çevrendeki insanlara kötü davranırsan, iyilik yapmaktan kaçınırsan vs. sen de benzer muamele görürsün. 10 yıl önce tamamen alakasız birine yaptığın bir davranış nedeniyle 'lanetlenmiş' olman ve karmanın seni bulması bence saçma bir inanış. Ancak o 10 yıl önceki davranışı yaptığın tutumun devam ediyorsa bu nedenle mutlu olamıyor olabilirsin. Bunu 'spesifik bir olay yüzünden' diye düşünmek yerine genel tutuma yormak daha doğru olur.

hiçbir şey etmedim ama kız arkadaşımdan ayrılırken benim kadar sevenini nah bulursun dedi. 3,5 senedir bulamadım.

karma diye bir şey var ama her zaman her yerde işleyen bir mekanizma değil.

bazı karma örnekleri:

(bkz: karma felsefesi/@tabudeviren)

yaşattığın bir şeyi yaşıyor olabilirsin ama olmayabilir de..

Ben karmaya inanmıyorum. @tolkien +1 @nimberjack +1

insan istediği gibi yorumluyor olayları, hemen ilişkilendirmek istiyor.
9 sene önce gençtiniz muhtemelen. gençken hata yapılıyor. Herkes ilişkilerinde problem yaşıyor, mutlu olmuyor. bunu 9 sene önceki yaptığınız kötülükle bağdaştırmanın hiç bir elle tutulur tarafı yok.

@tabudeviren'in verdiği örneklerde belediye başkanı otobüs çarpması sonucu öldü yazılmış haberde, bende adam yaya iken çarptı sandım. araçta iken otobüs ile çarpmışmışlar.

2. örnek, futbol bu, gol yersin de atarsın da . 8-0'lık maçlar olmuyor mu oluyor hangi takımlar ne goller yedi, üstelik adam dediği zamanki takımında da değil.

3. örnek iyiymiş hakkaten ona bir şey demiyorum. ama bence tesadüf. zaten her zaman her yerde işlemiyorsa tesadüf değil midir ?

genelde kötü örnekler veriliyor hep karmada. niye iyi örnekler yok ? ya da zaten iyi insanlar iyi oldukları için hayatları da iyi mi gidiyor ? gerçekten her iyi insan hayatta mutlu mu ?

Evet, hatta telefon ondayken başka bir yere giderim/tuvalete giderim, hiç umrumda olmaz

Kontrol amaçlı bakıyorsa o iş olmaz.
Al bak diye ya da ver bakayım diye olmaz yani.
Ama telefonunu versen fotoğraf çekicem vs. Olabilir

soru geniş olmuş ama

kisa +1

karşılıklı olarak birbirimizin sınırlarını bildiğimizden telefonlarımıza bakabiliyoruz, ama telefonda bakmayacağımız yerler olduğunu ikimiz de biliriz. bunu da özellikle konuşup üzerinde karar verdiğimizden değil, insanın özeli nedir, birbirimizn rahatsız olacağı şeyler nedir bildiğimizden.

birbirimizde şifrelerimiz var. bir acil durum bile olsa gerekebilir sonuçta. ortamda onun telefonu yoksa benimkini alır internetten bişi bakacaksa bakar, aynısı benim için de geçerli. bir oyun oynayacaksa oynar, x bir app'te bir şey bakacaksa bakar. ama ben "mailime girip şuna bakar mısın" ya da "mesajlardan şunu söyler misin" demeden bu tür şeyleri açmaz. ben de onunkileri açmam.

karşılıklı rıza ve güven meselesi. bişeyleri kontrol etmek için almak istese hayatta vermezdim, saklayacak bir şeyim olmadığı halde vermezdim yani.

Vermezdim. Genel olarak da telefonum herhangi bir baska kisinin elinde oldugunda, bir an once geri alma istegiyle doluyor icim, kisisel alanim ihlal edilmis gibi hissediyorum.

Veririm bakmaz
Verir bakmam.

istemeye utanmıyorsa veririm. ben hiçbir zaman birinin telefonunu isteyip kontrol ettiğimi hatırlamıyorum ama benim telefonumu isteyip mesajlarıma falan bakmak isteyenler oldu. bir şey demeyip verdim çoğunlukla. kendileri düşünsün. ben zaten aldatsam bile başkasının mesajını telefonda tutacak kadar denyo değilim. hele ki birlikte olduğum kişi telefonumu isteyip mesajlara bakacak kadar düşebilecek potansiyeldeyse.

telefonlar evde hep ortalikta duruyor bunca yildir birlikteyiz bi kere ben onun/o benim telefonlarimizi dur bakim sunu bi kurcaliyim diye elimize almamisizdir. benim eski telefonun hafizasi cok doldugu icin gittigimiz tatillerde onun telefonundan cekeriz mesela fotograflari. sonra alir fotograflarimiza bakarim ara ara ama bir kez olsun baska bir seyi kurcalamadim. arada benim telefonda oyun oynarken uyuyakaldigim zamanlarda da o telefonumu alip kaldigim yerden oyunu oynar bazen ya da alarmimi kurar filan ama o da bir kez olsun bir seyleri karistirmamistir. bu tarz sinirlari bilmeyen ya da bunlara saygi gostermeyen insanlarin iliskileri iki taraf icin de cok yorucu ve yipratici oluyor.

alsin baksin sorun degil, guvnemedigim kisiyle neden evlenim. kontrol amacli bakmasi hosum gitmez tabi.

Baksın, seffafim ben. Şifre bile koymam.

Yuzır +1
Telefon çok özel bir alan, ben de kimsenin kurcalamasını istemem.

Bunun sebebi sevgiliden bir şeyler saklamak değil ayrıca. Benim sevgilimden ayrı da bir hayatım var ve oraya ait bilgiler de telefonda. Mesela arkadaş grubunda birinin attığı, gruba özel fotolar olabiliyor. Empati yaptığımda, benim oraya attığım bir fotonun gruptan birinin kız arkadaşı tarafından görülmesini istemeyebilirim. Bu kadar basit aslında sevgiliye telefon paylaşmak istememe noktası.

Telefonumu bi işi için eline aldığında panik olmamı hissettirecek kadar özel hayata saygısız biriyle sevgili olacağımı sanmıyorum. Daha önceki ilişkilerimde bu yönde bir sıkıntı yaşamayacağımı bildiğim için telefonumu özellikle sakınmadım. Zaten telefonu eline alınca panik olma hali ilişkideki diğer kişi için kırıcı bir tavır bence, onu yapmam. Burnunu sokmaya meraklıysa genel tavır olarak da sürdüremem ben o ilişkiyi. Meraklı değilse en baştan sınırımı çizer, bu konudaki düşüncemi belirtirim, sonra da bunu anlayacağı için panik olmama gerek kalmaz.

Vermem.
Fotograflar, mesajlar, notlar, arama motorunda gecmisler vs benim icin cok ozel ve baskasini asla ilgilendirmeyen seylerle dolu.
Bunu sorun gormeyip paylasanlara da ayri sinir olurum ama kendi ozellerini acik ettikleri icin degil, benim saklayacak bir seyim yok diyerek arkadaslarinin ve aile uyelerinin ozelini de onlarin rizasi disinda ucuncu bir kisiyle paylastiklari icin.

Veririm tabi neden vermeyeyim.

İnsanın eşinin bakmasindan daha doğal ne var ki. Bakar tabi

eşim haricinde kimseye vermem çünkü gizlim, saklım, sırrım olmayan tek insan o.

eşimle birbirimiz arasında telefonlarımız hiç dert olmadı. Ergenliğini atlatan, kişiliği ve karakteri oturmuş, kendine ve karşısındakine güveni tam olan insanlar için telefon alma verme gibi bir durum olmuyor.

Bazen kısadan google'lamak gerekiyor ve o an kimin telefonu yakınsa o kullanılıyor. Ya da market alışverişi gibi uygulamalar karttan dolayı benim telefonumda yüklü, eşim alıp içerde kafasına göre takılır sonra getirir telefonumu. Tam tersi bazen ben de onun telefonundan oyun vs oynarım, ya da takıldığı bölümü geçmeye çalışırım.

Ama harici bir insana asla telefonumu vermem, çok acil bir arama yapacak olsa bile bir an önce alma moduna geçerim.

Ekleme: Bu arada eş veya sevgiliye karşı özel alan nasıl oluyor onu da anlamıyorum. Yani takılmalık ve yeteri kadar özel olmayan insanlar zaten sevgili kategorisine de girmez; fuckbuddy gibi bir durum olsa anlarım. neyimi bilmesine gerek var vs moduna girerim de.. Çok enteresan kafalar.

Bakan (ya da baktigini fark ettigim) biri olmadi simdiye kadar. Bakmak ya da bakmak icin istemek benim icin ayrilik nedeni. Ben de bakmadim kimsenin telefonuna simdiye kadar.
Tabi telefonu bozulmus da benimkini kullanmak icin isterse veririm. O da bi kere iki kere. Telefon ozel bi sey bence.

Veriyorum ben de. Bir şey yok zaten telefonumda kafa rahat. Ha ama telefonumu benden kontrol etmek amaçlı istese canımı sıkardı. Neyse ki böyle boş işlerle uğraşmıyoruz.

sevgiliye ve ilişkiye göre değişir, her ilişkinin dinamiği ayrı oluyor sonuçta.
10 yıllık insanla, iki aylık insan aynı olmaz tabii.

bir kere beraber "kimler var telefonunda?" diye tek tek bakıp, "o kim? bu kim?" diye soran, geyik yapıp gülüp eğlenen olmuştu ama zaten kaç yıllık ilişkiydi.

büyük bir ciddiyetle incelemek falan isterse, "n'oluyoruz?" diyebilirim.
ben rahat insanımdır, telefonum falan ortalıktadır zaten genelde.
o yüzden öyle özel ve ciddi incelemeler beni gerebilir.
bakmak istiyorsa alıp bakabilir, merak ettiğini de sorabilir tabii ki.
ama eski sevgilinin telefonunu görünce gerilen, her şeyden nem kapan insanla olmaz zaten.
çünkü eski sevgililerle aktif olarak görüşmeyi onaylamasam da, ayrıldığım insanın telefonunu silmek aklıma gelmez mesela.
ya da facebook'ta 20'li yaşlarımdayken çıktığım 2-3 kişi ekli duruyor.
ne bileyim, inbox'ımda gerilere gidilse kim bilir ne mailler vardır.
sonuçta benim de yaşanmışlıklarım var, o yüzden çok steril bir şey bekleyen hayal kırıklığına uğrar.
bunu normal karşılamayan zaten paranoyak olur.

ama bir şeyden şüphelenip de baktığını ya da yokladığını, kontrol ettiğini hissedersem olayımız büyük ihtimalle biter.
neyse ki bugüne kadar hiç teftiş edilmedim, başıma gelmedi.

ama yani gelen mesajı gördü ya da telefon çalınca arayana normal refleks olarak baktı diye olay çıkartılmasını da mantıklı bulmuyorum.
yani bunun bir dengesi olmalı.
evet, şifre paylaşmak falan saçma ama insanların arasında "özel alanım" diye gizledikleri bir şey de olmamalı.
yani ortak bir rahatlık düzeyinde olunmalı.

kontrol amaçlı telefon karıştırma meselesi insanın aklına normalde gelmez bence.
muhakkak huylandığı bir şey olmuştur da bakmak ister.
o yüzden ortada bir şey yokken bu şekilde kontrol etmek istemesi başka bir sorun var demektir zaten.
yani huylanmakta haklı değilse, paranoyak ve ayak uyduramayacağım kıskançlıkta biri demektir, o yüzden yürümez.
o tip insanlar da zaten aradıklarında muhakkak aslında önemi olmayan ama kendileri için kafaya takılacak ya da sorun olacak bir şey bulurlar.

veririm de alırım da sevgilim adı üstünde.

karşılıklı güven olmadıktan sonra ne yapsan boş. Arkadaşım yedek telefon kullanıyor ve onu başka yerde tutuyor. Elinden bir uçan bir kaçan kurtuluyor. Ben vermem

Kontrol amaçlı bakmak istiyorsa, o iş o dk biter.

Ama diyelim chrome a girecek, çekilmiş videolara fotoğraflara bakacak;
Eskiden umrumda olmazdı, tuvalet vs giderdim takılırdım.

Ama malesef insanlar beni çok yıprattı. Adam bir kavgada sinirli iken 6 ay öncesinin konuşmasına o sinirle atıfta bulununca böyle bir dank ediyorsun. İnsanlar düşündüğümüz kadar saf, iyi niyetli, kendimiz gibi hiç değiller. O sebeble hayatta eskisi gibi relax olmam. Mümkünse de başka seçenek sunmaya çalışırdım ama bunu sinsice yapmak yerine, sempatik ve dürüstçe ya ne yapacaksın telefonumu, seninkinin şarjı bitmiş diye böyle de olmaz ki, itira et kurcalamak için istiyorsun fln der gülerim. O da güler. Tatlıya bağlarız.

Bu sohbetin döndüğü bir ilişki bana ters.

bence fakir, diğerinin geniş hazne olan kısmı bana mutfağa alınıp kullanılmadan bir kenarda duracak mutfak aletlerindenmiş hissi veriyor hep. temizliği vesairesi de daha alengirli. bende yok örneğin, eksikliğini hissetmiyorum. o alt bölmeye özellikle ihtiyacınız yoksa bence gerek yok. fakir daha kompakt ve yeterli durdu gözüme.

Elektronik alacaksanız, elektronikçiden alın. Emsan zaten yan sanayi bir firmaya ürettiriyordur. Fakir de migros'ta ucuz ürün satan bir firma. Braun, Arçelik falan bakın.

Hayır babus. 21de mi ne bitiyor. Üsküdar motorları çalışıyor.

eskiden 21.00 gibi bitiyordu artık uzattılar. beşiktaş son kalkış 23.45 görünüyor.

www.sehirhatlari.istanbul

naif beddua severim,
memelik

"hay sıçam"

"ekran başındaki beleşçi"

"......beni tanı"

Tut şunu diyip konukla kavga edecekmiş gibi mikrofonu seyirciye uzattığı bi an var. Meme olsa en çok buna gülerdim.

Kolları serbest salıp çiçeğim beb, ağacım ben diyor ya.

baal'ın dediği şeyleri yaptığında ben de pek gülüyorum.

ama böyle bayrak gibi bir şey için daha signature olarak "beni tanı" olabilir. "böyle diyemezsin, şöyle yapamazsın" gibi lafları oluyor bazı durumlara karşılık ama onlardan böyle bayrak olmaz. "beni tanı aslanım" gibi de olur.

lh3.googleusercontent.com

şunu yapcam galiba.

en güzeli yiyecek-içecek türünden kaliteli bir şeyler.

şarap olabilir, eğer tüketiyorsa tabii.

klasik hediye işine gir. karşındaki özel günlere önem veriyorsa senden bir şey bekleyecektir. onu tanıdığını, neyi sevip sevmediğini anlamış olduğunu gösterecek bir hediye almak yerine onun adına fidan dikersen çok abes olur bence.

bu hediyenin farklı bir yanı kalmadı son 2-3 senedir o kadar çok denk geliyorum ki ofiste herkesin masasında tema sertifikası kaynıyor.

kisiye gore degisir. eger doga, saglik, hayvan vs.. seven biriyse olur. ama aksama kadar elde tel instada surten biriyse wtf olur.

Ya bunlar iyi hoş hediyeler de ilk hediye için çok üzerine dusunulmemiş bir hediye gibi olur bence. Değişik, farklı olmaz aksine çoğu kişinin üstüne düşünmek istemediği ama da hoş bir hediye de vermek istediği durumlarda başvurduğu yöntem bu oluyor.

Ha aşırı aktivisttir, derneğe uyedir vs onu bilemem de bu sefer de daha önceden kesin böyle bir hediye almış olma ihtimali ortaya çıkar.

açık konuşayım, hoşuma gitmez. ayrıca bunun çok bir anlamı, büyük bir değeri de kalmadı artık. kahvehaneci muharrem abi bile hayranı olduğu tuba büyüküstün adına fidan dikip facebook'ta belge falan yayınlıyor. bunun yerine hediye olarak değil de hoş bir aktivite olarak fidan alıp onu bir yere birlikte dikmek daha hoş olur bana göre.

ek olarak, üzerine hiç düşünülmemiş geçiştirme hediyesi +1.

Benim çok hoşuma gider ama yanına ekstra minik, daha özel bir şey de isterim çünkü bu çok genel bir hediye. Ekstra hediyeden kastım da pahalı bir kolye v.s. değil, sevdiğim bir yazarın kitabı olur, üstünde sevdiğim bir karakterin çizimi olan bir bez çanta olur, sevdiğim tür bir çikolata olur, böyle minik şeyler. Yani yeni de olsanız onu az çok tanıdığını ve üzerine düşündüğünü ifade eden bir şey. Ama asıl hediye olarak fidan çok hoş bence. <3

Hediye al, hediyenin içine de Tema şeysini koy.

Ben böyle şeyleri sevmiyorum çok havada kalıyor. Hediyeme dokunmayı severim.

az biraz daha bunun farklısı ve hediye de içereni olarak wwf'ten nesli tükenmekte olan hayvan evlat edinebilirsiniz. hem isme özel sertifika, hem yanına çanta, tohum topu gibi şeyler gönderiyorlar bağış miktarına göre.

yani wwf ile ilgili çok bir bilgim yok, oraya destek vermek isteyip istemeyeceğinizi bilemedim. bir sponsored post'ta görmüştüm instagram'da, sevimli gelmişti. bu tür şeylere ilgili olanlar için iyi bir seçenek olabilir.

destek.wwf.org.tr

ya da doğrudan wwf market varmış bunu ararken buldum orayı da şimdi, çanta falan gibi bişiler de alabilirsiniz oradan.

ben kedileri ve kedigilleri çok seviyorum, hep anlatıyordum keşke kaplan besleyebilsem, kaplan sevebilsem diye. erkek arkadaşım bana wwf'den kaplan evlat edindi. Belli bir miktar bağış yaptığınızda sertifika + peluş geliyor. ben çok mutlu olmuştum. hayvanlara hassas ise böyle bir hediye daha güzel olabilir, hem de peluş somut bir hediye işi de görüyor.

WWF önerileri gerçekten çok iyiymiş, bakacağım. kendisi de zaten kedi besliyor.

ayrıca alternatif olarak kolye, küpe vs alıp yanına da fidan bağışı düşündüm.

herkese çok teşekkürler arkadaşlar, bu siteyi seviyorum :)

Senelerden bu yana (temaya değil) tüm kız arkadaşlarıma bu minvalde hediyeler veriyorum, hepsi benim gibi insanlar oldukları için çok mutlu olmuşlardı sonuncu hariç :)

Sonuncusu benden daha iyi bir hediye beklediğini öne sürdürdüğü bir tartışma sonucu ayrılmıştı benden, bende ulan ne güzel hediyeymişsin kadının iç yüzünü gördük diye başımın gözümün sadakası olsun diye gittim aynı kuruma bidaha bağış yaptım

Kesinlikle bozulurum özel bi hediye seç , askerlik arkadaşın değil o

Ben bozulurdum. 10 sene cikarsiniz, rutine biner bazi seyler böyle bir seyi kabul ederim ama ilk hediyesi. Bence biraz daha özen!

open.spotify.com

Maggot brain çekti canım

youtu.be

şu an bu çalıyor: www.youtube.com

youtu.be

birdenbire şu düştü yine aklıma, konser coşkusuyla birleşen olanca hüznüyle, şuradan:
www.youtube.com

çünkü eylül ve çünkü summer moved on.

Sema Moritz- Altın Hızma
youtu.be

DJ Shadow - Nobody Speak feat. Run The Jewels

www.youtube.com

open.spotify.com

Abdal - eğin türküsü

youtu.be

(bkz: detektivbyran )

şu aralar kafam iyiyken şunu dinleyesim geliyor
www.youtube.com

normalde de şunlara taktım
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

Bu aralar favorim Deniz'imin en hoşlarından bir tane,

youtu.be

az önce Deftones diye bir grup buldum fena değiller.
www.youtube.com

send me an angel

tefalin standart tost makinesini kullanıyorum. normal bir tostçu işte.
bir dahaki sefere bastırma kolu ortadan destkli olan modellerden alacağım.
annem seneler önce esse'den almıştı, muhteşem bir makine.
www.morhipo.com

biz hep arzum kullandık, ailemin evinde de benim evimde de var, çok uzun yıllardır kullanılıyor iki evde de. sanırım ailemin evindeki 2005ten beri falan var. bendeki de 2013ten beri. içindeki bir tutukluktan dolayı bir kere servise verdim geçen yıl, onu da arzum'a gönderip çözdüler ucuz bir fiyata.

sanırım bizdekinden artık yok, çok eski olduklarından, yeni modeller gelmiş artık. yenilere kefil olamam, ama bizdekilerden çok memnunuz. bizdekinin tipi şu linktekine benziyor:
www.arzum.com.tr

www.hepsiburada.com

cok memnunum

www.hepsiburada.com

şu var bizde de. henüz tavuk falan pişirmeyi denemedik ama buzluktan çıkarıp ısıtıyoruz bir şeyler, tost falan zaten sıkıntı olmuyor. bir de ızgara kısımları çıkıyor, makinaya atıp yıkıyoruz kolay oluyor.

www.google.com

Bundan var, canavar canavar.

dokumix veya korkmaz en fp ürünlerdir. dh ölücüsü arkadaşların fikir birliği var bu 2 üründe.

Kettle
Mikrodalga

kurutma makinesi, dikey süpürge, robot süpürge, cırtlı mop, tüy toplayıcı, yemek pişirici, manuel ipli doğrayıcı

kurutma makinesi
dikey süpürge
düdüklü tencere
media player

yeni gözdem: otomatik mama kabı

olmasa yapamazdım denemez ama şu var mesela, rossmandaki flink&sauber mop seti, benim yerdeki tozu makine falan çalıştırmadan şöyle bi hızlıca almama çok yarıyor:
www.rossmann.com.tr

kettle büyük kolaylık, yani olmadan da yaşayabiliyormuşum yakın zamanda deneyimlediğim kadarıyla ama, güzel şey yani.

robot süpürge de kullandıkça büyük kolaylık sağladığını kanıtlıyor.

bulaşık fırçası, bazı şeyler onsuz yıkanmıyormuş, süngerle çile çekiyormuşum, çok basit gelebilir kulağa ama benim için önemli bir keşifti.

çamaşırda renk ayırıcı mendiller, bazen çok işe yarıyor, aman hangi renkleri bir arada attım derdinden kurtarıyor.

bazı belli başlı yemeklerde olmazsa olmaz, düdüklü tencere.

fırfır dönen salata yıkama kapları var, adını bilmiyorum, onlar acaip faydalı, onlarsız salata yıkayıp suyunu süzmek beni yoruyor.

yine mutfaktan ama küçük manuel sebze meyve doğrayıcıları var. soğandır domatestir onla doğruyorum, onsuz nasıl yemek yapmak için uğraşıyomuşum demiştim kullanmaya başlayınca. hem elektrikli değil, hem küçücük ve yer kaplamıyor hem de kolay temizleniyor.

şu çorba yaparken özellikle kullandığımız şey, el blendırı oluyo sanırım, bazı şeyler onsuz da imkansız gibi hafiften.

amma çok mutfak saydım. bir de çok temel bir şey o yüzden sayılır mı bilmiyorum ama üçlü-beşli-altılı neyse kaçlı olursa olsun uzatma kablolu ya da kablosuz priz. her yer priz evde, onlarsız yaşayamazdım :D

ek: tost makinesi, olmasa baya sıkıntı olur bana.

Kettle, mikrodalga, düdüklü tencere +1
Ikea'nın küçük mutfaklar için olan her şeyi
Derin dondurucu
Tavan vantilatörü (sıcak yerde yaşıyorsan ve klima sevmiyorsan, yatak odasında olmalı)
Tabi ki bulaşık makinesi
Yumurta haşlama makinesi
Mutfak robotu

Kettle +1

Yönetmen koltuğuna benzeyen piknik koltuğu.

Geçen hafta odamda değişikler yaptım. Çalışma masamı attım çöpe. Yenisi geliyor, sehpayı kullanıyorum bu süreçte. Piknik koltuğu, rahatmış. Normal olanı kullansam, sehpa ile olmaz.

klima, mikrodalga, sebze soyucu (traşlayan alet)

Akıllı çay makinamızı çok seviyorduk. demlemeyi her şeyi kendisi hallediyordu. Ancak bozulduktan sonra baktık yenileri astronomik rakamlara çıkmış. Olmazsa olmaz diyeceğim bir üründü ama olamadı maalesef.

şu sıcak günlerde vantilatör ve klima.

kurutma makinesi, bence asrın icadi, tüm saçı, tüyü, lifleri vs topluyor, geçende kıyafetime karbon lif bulaştı -işimin aşırı güvenliği (!) sağolsun, basit maske ve eldiven verdiler sadece- ben bunu kıyafetten nasıl atıcam diye kaşına kaşına ağlıyordum, bugün giydim, tık yok.

beyaz eşyaları saymıyorum, hepsi birer nimet.

netflixli smart tv, ama şart değil.

kesinlikle rondo. doğrayıcı daha doğrusu, ama annelerin dilinde rondo diye kalmış XD

mikrodalganın çözücü kısmıyla aşk yaşıyorum.

tost makinesi ve kettle tabi.

saçma gelebilir ama patates soyucu. ve neredeyse her kapının arkasına astığım askılıklar. özellikle şu korona dönemi dışarıda giydiğimiz kıyafetlerde hayat kurtardı.

yine ultra saçma olacak ama sehpa. valla da billa da sehpa.

şifonyer, komodin ve baza. ben istemiyordum evde fazla eşya ama cidden iki kişi bir araya gelince baya kıyafet çıkıyormuş O_O

saklama kutuları ve hurçları, sepetler. yine pek çok ıvır zıvırı alıyor.

kavanoz abi ya, baya bildiğin kavanoz. süzgeç ve tepsi.

vileda, mop artık hangisi tercih edilirse.

dikey şarjlı süpürge. günlük temizlik için ideal.

bir de robot süpürge düşünüyorum ama param yok, biri alsa keşke :(

bir de konuyla alakasız gelebilir ama, hem korona yüzünden, hem de herşeyin pahalılaşması yüzünden, nargile setini eve almak çok işime geldi, çünkü roma imparatoru gibi yatarak bile içebiliyorsun süper olay. tabi sevenleri için.

Elzemlik derecesine göre
Kettle - düdüklü tencere -ipli doğrayıcı - mikrodalga fırın -robot süpürge
Bir de bazasız ev düşünemiyorum

Daha önce alsaymisim dediğim aklıma gelen birkaç ürün: kurutma makinesi, şarjlı dikey Süpürge, Bluetooth kulaklık... Bazılarina elde yıkama ve bakım sebebiyle kolaylaştırıcı bir ürün olarak gelmese de bana göre döküm sahan-tava-tencere mutfak ekipmanı olarak olmazsa olmazimdir.

olmaması lazım. 2 yıldır kullanıyoruz koçtaştan farklı bir modeli tık demedi. ürün kusuru sanırım. götürüp sorun. iade alabilirler ya da değişim yaparlar.

Bİr kaç seneden önce paslanmaması lazım, kaplama problemi vardır. Söküp faturayla birlikte götürün, mutlaka yardımcı olurlar.

eğer aşındırıcı bir nesne kullanarak (bulaşık teli gibi) veya dış yüzeyindeki kaplamaya zarar verecek başka bir şekilde temizlediyseniz bu sebeple paslanma olabilir.. normalde dışındaki kaplama en az iki-üç sene paslanma olmadan kullanabilmenize olanak verir.. ama o kaplama bir şekilde zedelenirse altındaki esas demir parçalar korozyona karşı çok dayanıksızdır.. devamlı da su yiyince pas her yerini sarar..

eğer kaplamaya anlattığım şekilde zarar vermediğinizden eminseniz götürüp değiştirin.. iki ayda paslanacak şey değil bunlar çünkü..

Bunlar 20 lirayken ben de almıştım geçen sene. Bir iki ay sonra paslanmıştı. Kullanılmaz hâle gelince atacağız, o güne kadar devam. Başka başka vukuatı sebebiyle de Koçtaş’ın bende 1 milyoncu kadar itibarı yok.

bu ucuz olanlar maalesef çok çabuk bozulup paslanmaya müsait oluyor galiba.

çelik (ya da krom diye de geçiyor olabilir) olanlar var çok pahalı, onların pahalı olmasının bir sebebi var, onların başına bu dediğiniz şey gelmiyor. epey yıllar hiçbir şey olmuyor çelik olanlara.

kısaca ucuz etin yahnisi durumu var bu gibi ürünlerde, ona göre değerlendirin ürünü diyebilirim.

@sahlanankoc: herhangi bir şekilde temizlemedik açıkçası.

@nimberjack: ama yani "hemen paslanıyor ama ucuz ürün isteyenler alsın" diye bir pazarlama stratejisi olamaz ki. ürün paslanıyorsa üretilmemesi lazım yani.

bence de haklısınız ama o mantıkla bir sürü şeyin üretilmemesi ya da satılmaması gerekiyor :) yani serbest piyasa, her şeyin daha çürüğü dandiği mutlaka satılıyor işte naparsınız. sonuçta mesela bir kulaklığın bile 10 liraya satılanı var, 2000 liraya satılanı var, ve o 10 lira olan gerçekten iki ayda bozulabiliyor. onun gibi bişey bu da bence.

@nimberjack: hayır yani sokakta satılan bir ürün değil ki bu. cookie&lewis, güzel de bir markaya benziyor aslında. 1 ayda paslanan ürün yapıyor olmaları saçma geldi bana. yoksa tabii ki binbir türlü dandik ürünler var. çocukken marketten aldığımız uhunun yarısından hava çıkardı :)

isimden güzel bir markaya benzetmişsiniz sanırım sadece. google'ladım, kendi sitesi bile yok örneğin, ingiliz bir üretici şirketin aşırı aşırı budget olarak tanımlanan yani düşük gelirli gruba hitap eden bir ürün grubuymuş.

sokakta satılması şart değil, bu tür yerlerde her keseye hitap edilmeye çalışılır, ama fiyat maalesef çoğu zaman performansta çok etkilidir. tabii ki fiyat performans ürünleri de oluyor bir sürü ama bazı şeylerde kaçınılmaz bir durum.

koçtaştan geçenlerde duş başlığı aldım örneğin, 20 liraya satılanı da vardı ama gittim gröhe aldım 100 lira verip. çünkü biliyorum ki o 20 liralık olan ilk düşmede kırılabilir, sağı solu patlayabilir, malzeme kalitesi farklıdır sonuçta.

piyasa böyle bir şey biraz da maalesef. yoksa ideal dünyada bence siz haklısınız. böyle ürünlerin üretilip satılmaması gerekiyor.

Bence koyulmaz. Tek bir şey için makine çalıştırmak çok iyi bir fikir olmasa da bana banyo paspasıyla başka bir şey yıkamak iğrenç geliyor bu sebeple tek yıkıyorum.

paspasın yanına bu söylediklerinizden belki anca çorap. ama böyle bir durum olduğunda ben en en en kısa programda tek başına paspası yıkıyorum. varsa 15-20 dakikalık bir programda mesela.

paspasın yanına iç çamaşırı falan atmayın makineye bence.
başka bir paspas ya da ayak havlusu falan gibi bir şey olabilir en fazla.
ben tek başına kısa programda yıkarım.

tshirt al geç gayet ucuz.

hayvanat bahçesi, lunapark bileti, (pandemi süresince ne derece mantıklı kararı siz verin)
yaratıcılığını veya el becerisini geliştirebilecek oyuncak
herhangi bir çocuk giyim/oyuncak mağazasından hediye kartı, miktarı bütçeye göre belirleyin. 100-150 tl falan bence gayet makul.

bence kitap. iş bankası yayınları güzeldir. okul öncesi, çok bebek işi olmayanlardan bir şeyler seçebilirsiniz. pahalı da değiller.

www.iskultur.com.tr

Neler seviyor ki? O yastakiler puzzle yapmaya bayiliyor cogunlukla, yasina uygun puzzle’lar alabilirsiniz.

Beceri gelistiren kutulu oyunlar var, asiri pahali olmayanlari da var, bakabilirsiniz.

Isbankasi +1

Ufak oyuncak araba, ucak tarzi seyler bakabilirsiniz.

Boyama seviyorsa bissuru boyama kitabi+renkli renkli kalemler <3

Ilk aklima gelenler bunlar. Saydiklarimin icinde isbankasinin fiyatlari sabit ve uygun, digerlei ise her butceye gore(manyak gibi pahalilari da var normal fiyatlilari da var.) bulunabilir seyler.

lego, her yaştan çocuğa (ve hatta yetişkine) alınabilecek hediye bence. sadece çocuğun yaşına uygun ebatta olmasına dikkat edin, yutma riski olmasın.

Kitap al, ben öyle yaptım gayet sevdiler zamanında. Halen kitap alırım.

Kılıç, ışın kılıcı vs.

Kamyon olabilir, cinsiyetten bağımsız çocuklar çok seviyor.

Ben kullanıyorum. Singapurdan almıştım, memnunum.

Uzak dogu mekanlarinda bununla cay getiriyorlar. Bence sunum amacli guzel ama eve alinacak bir ozelligi yok.

ben de ev için alır mıydım bilemedim. sanırım içindekini epey süre sıcak tutuyor malzemesinden dolayı, özelliği o galiba yani. bende cam demlik var, çok istersem onu kullanıyorum bitki çayında. içini görmek ve malzemenin kolay temizlenmesi, ince olduğu için hafif olması falan daha güzel geliyor.

evet gereksiz bir alisveris olacak gibi alsam vazgectim oyleyse cok tesekkurler :)

kendisi gördüğüm kadarıyla bir kumru. ona göre googlelayıp bakabilirsiniz, gerisine bir cevabım yok. bu arada kendi haline bırakmak en iyisi de olabilir, ama bilemiyorum.

bulgur, buğday vs. bayılıyorlar. :)

Aman abi bulgur olmaz.çatlar ölür hayvan,

Hiç bir şey yoksa ekmeği nemlendir koy.mümkünse buğday olur,darı olur,muhabbet kuşu yemide olur.

pencere önüne gelen kumru ve serçelere buğday veriyoruz biz. serçeler biraz zor yiyor boyutundan dolayı ama kumrular bayılıyor.

el falan sürersen katiyen gelmez yumurtalarının yanına haberin olsun. yumurtalarını ellersen de kokudan gelmez.


bizim cam önüne gelenler bulgur yemiyor ama buğdaya bayılıyor. su da önemli. kare yoğurt kabına su da koy.

Bir kaba ufalanmış ekmek koyabilirsiniz.

Kursaginda biriktirmistir yeteri kadar yiyecek dert etmeyiniz, kuluckadayken acliktan olen kus duymadim. Hic ucma sansi yoksa sadece bulgur vermeyin taslik icin kum ya da kucuk tas ihtiyaci olur. Ama basta dedigim gibi cok mudahale etmeyn rahat birakin bence

Hiç sorun olmaz. Benim var öyle bebeğim. Hep gelir yumurtlar gider. Ama eşi gelir mutlaka. Görmüyor olabilir misin?

Yer değiştiriyorlar eşiyle. Ben de bir ara üzülmüştüm. Çok sonradan fark ettim. Belki öyle bir şey de oluyordur.

eminönünde, toptan satış yapan bijutericiler var.

bahsedilen toptancıların toplu mekanı eminönü marpuççular çarşısı

Asla. Istediklerinde de is arkadaslarimla sosyal medya hesaplarimi paylasmıyorum size ozel degil alinmayin diyorum. Bunun uzerine hirs yapip hesaplarimi bulmaya calisanlar oldu ama allahtan mahlas kullaniyorum. Yoksa cunku isin cilki cikiyor. Hmm haftasonu da buraya gitmissin, sunu yemissin, masallah para da cok galiba hic yerinde durmuyorsun vs vs gibi sacma muhabbetler donuyor ortamda hic hoslanmiyorum.

Müdür/Yönetici ise eklemem.

İş arkadaşlarından bazılarını ekliyorum/bazıları da beni ekliyor. İzin günümde ne yaptığım beni bağlar, izin gününde geziyorsun diye iş mi kilitleyecekler, izin günü ne içindir? :) Biraz hatalı bir düşünce tarzı bana göre.

"Başa çıkmalık" bir durum yok, ofisteki insanlar da okuldan, mahallenden insanlar gibi, samimiyetin varsa ekle, yoksa ekleme olsun bitsin. Çalıştığımız yerlerde sirkülasyon fazla olduğundan öyle uzun yıllar bir arada olamıyoruz zaten.

Instagram hesabım zaten ozel hayatima dair bir sey vaad etmedigi icin hic problem etmiyorum. Proje yoneticimi takip etmiyorum mesela ama arge mudurumuz ile takip ediyoruz birbirimizi. Sevimli bir insan zaten. Bir sorun olmadi olmuyor. Bu biraz kisinin nasil kullandigi ile de ilgili. Kimseyi eklemem, sorarsa soylemem gibi kurallarim yok. Ilgi cekici buluyorsam takip ederim. O etmek istiyorsa etsin. Sorun yok yani. Sosyal medya hesaplarimi bu kadar buyutmuyorum yani.

Birebir tanıdığım arkadaşlarımı ekliyorum. Çok fazla gönderi paylaşmıyorum, hikaye paylaştığım için şirkettekileri hikayeden engelledim. Özel hayatımı, günlük yaptıklarımı bilmeseler de olur.

Yöneticimin instagramı yok ama olsa eklerim. İzin günümde eğlenip fotoğraf atsam telefonu kapat da daha fazla eğlen diyecek biri çekinmem bu yüzden.

Müdürüm eklemeseydi istek atmazdım ama ekleyince kabul ettim. Onun dışındakileri siliyorum veya görmemiş gibi yapıyorum.

yerine göre değişebilir olmakla birlikte "dedim ben sana"+1 diyorum. çünkü tam olarak onun yazdıklarını düşünebilecek insan çok fazla var. hemen bir oo oraya gitmişsin, oo şunu yapmışsın deme yönelimli çok insan var. insanlar birbirini ezmeye bayılıyor, kendilerinde olmayan bir şeyi ezkaza sizin hayatınızda görürlerse haset edebiliyorlar, bu hasetin sonunda da size saçma sapan şeyler yansıtabiliyorlar. sanki neyiniz var ki haset edecekler diyenler olabilir, ama öyle küçük ve anlamsız bir şeylere bile edebiliyorlar ki.

bu arada bunlar çok küçük şeyler tabii, kimi insan hiç takmaz, aman ne derlerse desinler der. ama ben sevmiyorum bu tarz muhabbetlerin içinde olmayı. benim özelim bana modundayım.

ben sosyal medya kullanmıyorum diyorum insanlara, hakikaten de kullanmıyorum. yani sadece takip etmek için kullandığım hesaplarım var, bir dünya değişik şey takip ediyorum ama hiç paylaşım yapmıyorum, tanıdığım kimseyi de eklemiyorum. buna bile hırslanan, nasıl olur yani diye gıcık olan oluyor gayet, o da bir ilginç.

Eklerim tabii. Gerçi genelde onlar ekliyor ama samimiysem hemen kabul ederim. Yönetici/müdür ya da as/üst ilişkisini bozabilecek kişileri eklemem de kabul etmem de .

Linkedin harici sosyal medyada isyerinden kimseyi tutmamaya calisiyorum. Isten ayrildiktan sonra iletisimde kalmak icin eklediklerim oluyor.

Benim müdürle spor ve motosiklet muhabbetinden ortak payda var. Ondan Instagram’dan ekledi adam, ben de geri ekledim.

Olmaz, mini serileri de izlemen lazım

Önce miydi mini seri peki? Peşine miydi?

önce

ben ilk izlediğimde miniseries'siz izlemiştim, seyir zevkimden yememişti. ama tabii biraz açıklayıcı oluyor önce miniseries'i izlemek. tekrar başlayıp izleyip yeni bitirdik daha geçen gün. bu sefer miniseries'inden aradaki webisode'lara filmlere kadar izledik. bu şekilde izleyecekseniz spoiler yemeden doğru sırayla izlemek için şu guide iyi bence:

thunderpeel2001.blogspot.com

arada bir ton başka ıvır zıvır da olduğundan liste bu kadar kalabalık.

ama yani bu kadar hepsini izlemek de şart değil, yeniden izliyormuşsunuz, ekleriyle olsun diye belki izleyebilirsiniz, biz öyle yaptık.

bu arada beraber izlediğimiz kişi resistance'ı izlesin diyor. the razor ve the plan'in çok bir numarası yok.

obsesif kompülsif bozukluk nedeniyle psikoterapiye gidiyorum. psikolog arkadaşlar daha iyi bilir ama ilk gittiğim psikolog sadece beni konuşturuyordu. sadece anlatıyordum. kafamdaki soru işaretleri için bir karşılık bile alamıyordum. bu mevzu, terapi yöntemlerinden biriymiş ama bende işe yaramadı. bu senenin başında psikiyatra gittim. teşhis koydu. ilaç tedavisi istemedim çünkü şu anda nörolojik bir rahatsızlık nedeniyle(epilepsi) zaten ilaç kullanıyorum ve bu ilaç başka bir psikolojik rahatsızlık için kullanılıyormuş. psikiyatr beni psikoloğa yönlendirdi. ilk başlarda kafamdaki soru işaretlerini, sıkıntı ve korkularımı anlattım. düzgün, basit ama etkili cevaplar verdi bana. takıntılarımı aşmam için bana yöntem önerdi. çok şükür şu anda daha iyiyim. güvenebileceğin bir psikolog bulursan bence işe yarar. psikolog sana yol gösteriyor. aslında sen kendini düzelteceksin.

terapide 3 haftadan hiç bir değişiklik hissedememeniz çok normal, zira hissedilmesi mümkün değil. terapi çok uzun soluklu bir süreç. siz anlatacaksınız, karşınızdaki dinledikçe sizi anlamaya yorumlamaya, size kendinizi yorumlatmaya başlayacak. anlatırken farklı farklı yerlere gidecek zihniniz, sizi terapiye götüren duyguların-düşüncelerin-olayların kaynaklarını yavaş yavaş bulacaksınız. tabii terapistiniz iyiyse ve siz de ona güvenebilirseniz. uyum da önemli sanırım. ama uzun süreceği kesin.

kendi deneyimimde yapamadığım şeyleri biraz yapabilir, katlanamadığım şeyleri biraz katlanılabilir kılabilmem için 2-3 ay falan geçmişti sanırım. bu dediğim de çözümü ürettim bitti oh rahatladım değil, bir şeyleri yapabilir olmaya atılan belki adımlar gibi. ama ilk birkaç seanstan sonra içine düştüğüm umutsuzluk halinden çıkmıştım, o daha hızlı oluyor.

terapi paket program gibi bitebilecek bir süreç de değil aslında, ya da şu kadardan sonra şunu hissedersiniz demek de mümkün olmayabilir, insanın tabiatından da ötürü. ama esas sizi oraya götüren problemler yolda yavaş yavaş da olsa çözümleniyor illa ki.

Moralini bozmak istemiyorum ama bir arpa boyu yol almak için yıllarca terapi görenler var (ben değil bir arkadaşım). Yine de Allah'tan umut kesilmez tabii.

Caykur varsa Goran Mevlana da vardir orda. Avrupa'da Turk pazarinin lideri o. Tavsiye ederim

Çaykur çay çiçeği
Ahmaad, mahmood falan uzak dur.

eğer bahsettiğiniz ahmad tea ise, ingiltere menşeli bir markadır, muhtemelen çeşit çeşit çayı vardır bulunduğunuz yerde. baya kaliteli bir marka, alıp deneyin bence.

ben ceylon çayları ile türk çayı karıştırmayı seviyorum, çaykurları tek başına tüketmektense iri yapraklılarla karıştırmak daha iyi geliyor. en son 100 gr champion pekoe ceylon ile 200 gr altınbaş klasik karıştırdım güzel oldu baya.

benzer bir karışımı iri yapraklı bir uzakdoğu çayını çaykur filizle karıştırarak da deneyebilirsiniz. iri yapraklı çayın oranını çaykurun yarısı olarak tutmakta fayda var, yoksa ben ayarlayamıyorum mesela, çok buruklaşıyor tadı. ama tabi deneme yanılma meselesi biraz, çeşit alıp deneyebilirsiniz.

edit: neverletyougodown'ın dediği mevlana bulursanız o baya güzeldir, ona da bakın mutlaka.

dogusun siyah paketi fena degildir. ya da caykur kirmizi.oaket tiryaki.

Fransa'da biz Çaykur altınbaş bulabiliyoruz. Denk gelirseniz deneyin.

Turknet varsa düşünme. Taahhütte gireceğim diyorsan superonline olabilir.

Kablonet?

superonline fiber varsa yillarca kullandim hic sorun yasamadim.

eger fiber yoksa kablonet kullaniyorum su anda f/p olarak daha uygun.

millenicom, turknet gibi taahutsuz olan seyler kullanan arkadaslarim sorun ciktiginda muhatap bulamamaktan sikayetci.

kablonet iyidir, hızı da desteği de sıkıntısız.

Turk.net den memnunuz. Arkadaşını getir ile bir ay bedava kampanyası da cabası. Kod lazımsa mesaj atın.

75 tl civarıydı zamlarla 85 civarı oldu. 100 mbit 95 tl.

kablo net. 69 - TL kampanyasından almıştım

kablonet f/p olarak iyi ama binada olmasi gerekiyor.

az önce başka bir soruya da yazdım. kablonet iyi, üzmez, arayınca ulaşılır, doğru düzgün yardımcı olurlar bir sıkıntıda. belki benim şansıma. tanıdıklarda farklı yerlerde de kullanan oldu, onlar da sıkıntı yaşamadı pek.

kesinlikle kaputaş plajına gidin.

Kekova’dan tekne turu.

kaputas plaji.

Patara plaji ve antik kenti.

Saklikent kanyonu.

Hepsi kalkan’a gorece yakin yerler/seyler. Iyi tatiller :)

@invictae +1

özeti bu tam olarak. Ancak kaputaja sadece yukarıdan bakmanı tavsiye ederim görmen yeterli.. inmesi dert çıkması dert ve çok büyük bir ütopya değil. bin tane güzel koy var başka.

kaputaş eskiden güzeldi, kalabalıkta çekilmiyor, çok çok erken gidip belki bir girip çıkabilirsiniz, sabah erken bile dolu olduğunu gördüm geçen sene. o eski kaputaş yok artık denecek kadar bozuldu. bozulmuşu bile güzeldir yine ama, beni üzdüğünden gidemiyorum.

Saklıkent yapılabilir ama kanyonda yürümeyecekseniz biraz overrated, düzenlemesi etrafı falan çirkin geliyor bana, bir tuhaf yaptılar oraları. Gizlikent var, orası daha güzel, yürüdüğünüz yolun sonunda şelale oluyor, altına girmek falan eğlenceli. daha yeşillik bir kanyon.

Patara güzel, antik kenti de, upuzun kumsalı da. su kenarında uzun uzun yürümesi keyiflidir. bu arada patara'da kum tepelerine gidip gün batımı izleyebilirsiniz, çok güzel oluyor kalabalık olsa da. o görüntüyü görmeye değer. google'da patara kum tepeleri diye aratabilirsiniz, o tarafa arabayla gitmek gerekiyor, yolu biraz taşlık ağaçlık içi yoldur.

Kekova turu iyidir ama esas kalkan'dan tekne turu yapın, koylar inanılmaz, deniz harika, kekova turuna yeğlerim her zaman. kesinlikle kalkan'dan tekne turu, fırnaz ve yılan adası civarı denizi görmelisiniz, oradaysanız bunları kaçırmayın derim.

Sahildeki Fener kafede dondurma yiyin. başka yerde yemeyin hatta öyle diyeyim. 20 senedir kalite bozmadılar.

Denize girmeye Kalamar koyuna gidebilirsiniz, Kalkan'ın hemen arka koyu. arabayla gidersiniz kolay, kalkan'ın içinde yani, uzak değil. gün batımı vakti güzeldir oralar, çok da deli kalabalık olmaz.

Kaş tarafında ben Hidayet koyunu seviyorum, orayı tavsiye edebilirim ama çok kalabalık oluyor, çekilmeyebiliyor, arabaya yer bulmak bile dert olabiliyor.

Bunların arasında en yapılasılar Patara, Kalkan tekne turu, Kalamar Koyu ve Fener'de dondurma. Benim için böyle en azından :)

Mesut kaynana gibi araya girip sorular soruyor beni çok sarmadı

cinsel hayat yok. ben çok eğleniyorum gerçekten çok komik geliyor bana. izleyecek daha komik bir şey yok şu an.

Bazı manyak çiftler programı kendi başına götürüyor. Mesut süre'nin soruları da nokta atışı. Komik adam bence. Ben çok gülüyorum.

Muhafazakar birileri katılıp sonra da sildirmişler de, o nedenle cinsellikten bahsettiklerini düşündüm. Baya da uzunmuş videolar.

biz katılmıştık eşimle konuklardan biriydi. valla değişik bi duygu. bi sürü insanın karşısında ilişkini anlatmak. maksat geyik olsun işte. gülmeli eğlenmeli bir şey. illa çok mantıklı olması gerekmiyor her şeyin.
nasıl popüler oldu ben de anlamıyorum. çoğu çift sıkıcı.

banacevaplazım: programdan önce ham halini gönderip nereleri istiyorsanız çıkartalım diyorlar.
biz bir yeri çıkarttırmamıştık mesela ama istesek çıkartabiliyoruz yani programın tamamında cinsellik konuşmadılarsa başka bir sebebi vardır.

Bir bölüm izlersen içeriğe hakim olursun, mesut süre aşağı yukarı her çifte benzer soruları soruyor çiftlerin tarzı cevapları şovu yürütüyor

Bana çok orta sınıf eğlencesi muhabbeti geldi sevmedim

Pandemi öncesi bedaya davet gelmişti bana burdan izlemek için ( izlemek paralı mı bilmiyorum bedava dememin nedeni bu) millet üstüme atladı ofiste bana ver davetiyeyi bana ver diye. Ulan dedim neymiş bu sonra izledim yutuptan millet neler izliyor yarabbim diyip kendimi takdir etmiştim :D

Boş bi adam. Popüler olmasının iki sebebi var bir PR çalışması iki takipçilerinin koyun olması.. Konukların söylediği bir kalıbı gülerek tekrar ederek (ör: konuk "karnım açtı o yüzden yedim" diye bir anısını anlatır Mesut da "karnım açtı yahu ahahaha" der ve herkes güler) espri yaptığını zanneden bir showmen. Dikkatli izleyin çoğu esprisi böyle..

Çıkıp özelini milyonlarca izleyici ile paylaşmak da ne bileyim.. İnstagramda karımın takipçi kasmak için çatalı açık elbise ile video çekmesi gibi birşey bu. Ben bu kadar geniş olamam sanırım.

@plastic_angel Ne alakası var ya :D Millet yataktaki seks pozisyonlarını anlatıyor sanki. Mesut Süre ve program ile ilgili dediklerine bir şey demiyorum ama çiftlere ve izleyenler için dediklerin komik. Siz geniş olmayın. Aman.

Kime ne benim evimde bulaşığı kimin yıkadığından, kimin daha çok kazandığından, eşimin dominant mı submissive mi olduğundan.. salak salak sorular bunlar.. ne orjinal ne de merak uyandırıcı..

ben sosyolojik araştırma verisi gibi izliyorum valla. tuhaf tuhaf her çeşit insanın yaşam pratiklerini anlatmaları ilginç geliyor. ne garip şeylere takılıyorlar, bazısı ne kadar sosyal baskı ve zorunluluklar içinde yaşıyor, neler kanıksanmış, nelerin dışına çıkılabiliyor falan gibi. normalde görüp tanıyamacağım değişik değişik insanların hayatlarından ufak kesitlerle durum gösteriyor bana.

yani bu kadar ciddili izlemiyorum tabi, gülüyorum da ben ya baya :D mesut süre'nin tepkilerinde komik bulduğum şeyler oluyor. bilinç akışı komiklikleri oluyor. durumların kendisi üzerine saçma espriler çıkıyor, saçmalığına güldürüyor, ani tepkilere güldürüyor falan. gülmece için güzel içerik bence. youtube içeriği olarak bence iyi ama öyle seyircili koca bir etkinliğe dönüşmüş olması biraz garip tabi.

@nimberjack +1

benim de çok hoşuma gidiyor. farklı insanların hayat hikayelerini dinlemek mesut süre'nin yorumlamasını dinlemek vs. hatta bazı esprileri artık kalıplasmıs olmasına rağmen güldürüyor. mesut süre'nin geyiğini sevdiğim için ara ara rabarba podcastlerini de dinlerim zaten. o da çok hoştur. iyi muhabbet çeviriyorlar konuklarıyla.

o sildirme mevzusu da sundan olabilir;
nasıl tanıstınız, ilk kim öptü, kim evlenme teklifi etti, flörtöz bulusma ne zaman oldu, birbirinize söylediğiniz en kırıcı sözler neler, kimseye söylemediğiniz sadece ikinizin bildiği sırlar var mı türevleri sorular var. muhafazakar çiftler de aşağı yukarı bunları kamera karsısında konusmustur ama daha sonra -biraz da toplum ve aile baskısıyla- ulan cok ileri gitmişiz demişler ve ondan sildirmişlerdir.

cinsel hayat "öpüşme" üzerinden gidiyor, pek detaya girmiyorlar
mesut süre'yi rock fm'den bilen bilir
Bir de çiftleri birbirine tatlı sert düşürecek minik komik sorular soruyor çok eğlenceli sonuçlar çıkıyor arada sırada.
İlk başta ben de çok izledim ama sonra çok "average joe" gelmeye başladı, o zaman bi değeri kalmadı.

Bir örnek vereyim
Nasıl tanıştınız sorusuna mesela, bunlar bi arkadaş grubuydu, başkasına yazacaktım ama, sonra buna yazdık, diye başlayan adam oluyor mesela, karısının tepkisi falan komik oluyor.

Ben sevemedim bunu. Bana hitap etmiyor.

çok konuşuluyor diye bir kee baktım bence inanılmaz sıkıcı elalemin ilişkisini dinlemek. arkdaşım anlatsa dinlemem bunları mı dinleyeceğim hiç anlamadım :D

okulu izin verirse evet.

erasmus öğrencilik bağlantılı bir şey olduğundan teknik olarak öğrenci değilseniz erasmus yapamazsınız sanki. öğretim görevlisi değilseniz onun hareketliliğine de katılamayabilirsiniz.

araştırma görevliliğiyle aynı zamanda yüksek lisans ya da doktora öğrencisiyseniz (ki genelde öyle olunuyor zaten) o zaman öğrencilik statünüzle gidebilirsiniz.

ama tabii sizi ücretsiz izne falan çıkarmaları gerekebilir, oraları karışık biraz. okulun izin vermesi önemli halanne'nin dediği gibi.

Maaş alarak max 89 gün görevlendirme olabilir, yapabilirsiniz.

öğretim elemanlarının da katıldığı değişim programları var yine erasmus kapsamında. kontenjanlar, anlaşmalar üniversiteden üniversiteye değişebiliyor. uluslararası ilişkiler bürosu varsa orayla görüşün bi.

nimberjack'in uyardığı iyi olmuş. ben direkt sizin yls veya phd öğrencisi olduğunuz varsayımıyla evet dedim.
öğrenci değilseniz de farklı alternatifler var ama sizin okulunuzun uygulamasını bilemk lazım, benim bir okulum her sene birimin erasmus işleriyle ilgilenen akademik ve idari personelden birer kişiyi başlarında yönetim kadrosundan biriyle birlikte erasmus eğitimine gönderiyordu (erasmus programının kendisi hakkında eğitim).
şimdiki okulum öğretim üyesi hareketliliği kapsamında sınav puanı en yüksek olan başvurulardan 2-3 kişiyi gönderiyor ve araştırma görevlileri de başvuru yapabiliyor. ama max 3 günlüğüne+2 gün yol izni, haftasonuyla 9 güne denk geliyor işte.

Bende de alerji var ve dediğiniz gibi hala bitmedi, tam gaz devam ediyor. Alerji ilacını kesmeye çalıştım ama olmadı, mecbur devam. geniz eti kısmını bilmiyorum, ama benim alerjide durum böyle.

benimki de geçmedi, solunum sıkıntıları ve göz kaşınmaları yaşıyorum.

Toz alerjisi gibi geldi bana.

Odanizda yeni objeler, yani hali, yeni yastik vs seyler var mi?
Temizlik rutininizde bir degisim oldu mu?

@kuehles blondes
Aslinda tam tersi haliyi kaldirdim odadan, bir suru ivir ziviri yok ettim. Ama daha cok toz almaya basladim:D deterjan alerjisi gibi bir sey mi ki acaba :/

bu sene benimki de gecmedi, niye bilmiyorum.

Kimsenin gecmemis demek ki bu sene :D

Tesekkurler cevaplayan herkese!:)

www.gittigidiyor.com

soslu fıstık ama bu hayvan gibi turuncu olanlardan bahsetmiyorum. baharatlı olanlardan bahsediyorum. tabii bu geçiş süreci, sonra normal tuzlu fıstık leblebiye filan geçersin.

lavaş cips, patlican cipsi

antep fıstığı, ayçiçeği çekirdeği.

Patlamış mısır. Cipse göre daha sağlıklı. Evde az yağ ve az tuzla yaparsanız çok daha iyi.

bilumum kuruyemiş kurtarabilir. size hangisi hitap ederse.

ben de cips manyağıyım, kontrollü hareket etmeye çalışıyorum, bi paketi açarsam 5 günde bitirmeye çalışıyorum falan. önceden almıyodum bile ama şu karantina dönemlerinde ve sonrasında bastım yine eve cipsi.

beni bu ara beyaz leblebi-sarı leblebi kombosu kurtarıyor. Sarı tuzlu leblebiler var o da fena olmuyor beyaz leblebi ile. tuzsuz çekirdek seviyorum mesela hem tuz manyağı olmuyorsunuz o da iyi.

soyalı fıstık diye bişi var, zararlı mıdır değil midir bilmiyorum ama o da iyi oluyor bazen, ondan da ufak ufak yenebilir.

www.cimri.com

Yagsiz ve tuzsuz...

fırınlanmış patlıcan ve kabak dilimleri
kuruyana kadar ve baharatla fırınlayın.

karışık kuruyemiş

YouTube’da mercimek cipsi diye bir şey gördüm, yapımı kolay ve sağlıklı duruyor.

En kolayi yer fistigi.
En sagliklisi firinlanmis nohut.

eti gong pops

sadece yeni filmlerden mi istiyorsunuz öneri bilemedim. bende önerilebilecek pek yeni film yok, ama şunlar var, izlemiş olabilirsiniz hepsini ama sıralıyorum:

- marie antoinette (kişisel favorilerimden ama imdb 6.4, hiç anlamıyorum, güzeldir de halbuki, sırf tablo gibi sahneleri için bile izlenir)

- yürüyen şato (howl's moving castle) (8.2 imiş)

- ruhların kaçışı (spirited away) (çook güzel bu) (8.6 bu da)

- The Guernsey Literary and Potato Peel Pie Society (7.4, bu yenilerden) (türkçesiyle duruyor netflix'te "edebiyat ve patates turtası derneği")

- The Age of Adaline (7.2) (ölümsüz aşk demişler buna da)

- Lykke Per (7.2, bu da yenilerden, şaslı per bunun da adı)

- Big Fish (8.0 bu ama eskilerden, Büyük Balık)

- Dark Shadows (puanı 6.2 ama eğlenceliydi bence bunu izlemek, korku-komedi. gotikli, johnny deppli tim burton, klasik)

bir sürü klasik denebilecek film de var ama onları yazmıyorum, herhalde aradığınız onlar değildir (godfatherlar falan gibi yani).

2- (bkz: dovme bakimi) buna dikkat et. sikilip sikilmamak kisiye bagli. annenin portresini yaptirirsan sikilmazsin herhalde:)

3- yaslanmayla beraber maalesef. deri burusuyor bir kere. renkler solacak dogal olarak. istedigin kadar bak, istedigin kadar gunesten uzak dur. doganin kanunu bunlar kanks.

dövmeden sonra pişman olan var, olmayan var. bu durum genellemez bence, tamamen kişisel bir durum.

simetrik dövmeleri herkes hakkını vererek yapamıyor, yaptıracağınız kişiyi iyi araştırmanız gerek. renk solabilir - dövmecinin kullandığı boyayla ve dövme bakımınızla alakalı bir şey. yaşlanmayla da dövme bozulabilir, deriniz değişiyor / yenileniyor sonuçta. illa böyle mi olacak derseniz eh uzun vadeli düşününce (10-20-30 sene!) dövmede mutlaka az/çok bir miktar bozulma olacaktır.

yalnız anlamadığım şey şu; bu soruları sorduğunuza göre henüz hiç dövmeniz yok ve ilk dövme olarak tüm gövdenizi kaplayacak bir şey mi istiyorsunuz? bence tekrar düşünün :)

hiç dövmesi olmayan biri olarak bir cevap vereceğim 3. soruya. dövmeler solar çünkü vücudumuz kendi içerisine enjekte edilen mürekkebi yabancı bir madde olarak görür ve ona sürekli saldırarak ondan kurtulmaya çalışır. zamanında izlediğim dövme sildirme belgeselinde görmüştüm, internette aratırsanız benzer bilgileri bulabilirsiniz. sonuçta vücudun içine ona ait olmayan birtakım partiküller bırakıyorsunuz, o da hücresel boyutta onları yok etmeye çalışıyor. bir de hücre ve deri yenilenmesi durumumuz var, o sebeple de bir kısım solma yaşanıyormuş.

dövme sildirme işlemi yaparken lazer kullanıldığında olan şeyi detaylı olarak göstermişlerdi belgeselde, dövmenin mürekkebini daha küçük parçalara indirgiyorlar. zaten işlem sırasında tamamen silinmiyor, iz olarak görünür şekilde kalıyor. yalnız daha küçük parçalara indirgenmiş mürekkebi bu savaşan hücreler gelip daha kolay yok edebiliyorlar gibi bir şeydi galiba mantık. böylece zamanla dövmeden kalan iz de yok oluyor. tamamen de geçmeyebiliyor sanırım.

Bu durumda dövmeler insan vücudu doğası gereği solmaya mahkumlar, yani illa böyle olacak evet.

ek: şu videoda gösteriliyor anlattığım şey, ekstra açıklama olarak görmek isterseniz www.youtube.com

2- dövmeden sonra pişman olan ya da belli sorunlar yaşayan var mı?

7 tane var bende şimdilik. Hepsi de en görünen yerlerimde büyük dövmeler. bir gün bile pişman olmadım on yıl oldu. Her dövme bir hikayesi olsun ister. Senin için bir şeyler ifade eden bir dövme yaptırırsan pişman olmaz sıkılmazsın.

Belli sorunlar nasıl sorunlar? Kafana takılan neyse sor ona göre cevap verelim. Benim biri boynumda diğer ikisi kollarımda falan ne sosyal hayatta ne iş konusunda problem yaşamadım. İşime bile yaradığı yerler oldu çoğu zaman.

3- simetrik ve belli desenlere sahip düz siyah dövme istiyorum. bazı insanlarda rengin solduğunu ya da yaşlanmayla dövmenin bozulduğunu görüyorum. illa böyle olacak mı?

Bütün dövmeler solar. Yaşlanmaya, derinin gerilmesine yani kilo alıp vermeye bağlı olarak bozulur. Sende de böyle olacak bunun kaçarı yok. Dikkat edersin tabi. 50 faktörü sürmeden çıkmazsın falan ama geciktirir yani. O yüzden belli aralıklarla düzelttirin derler hangimiz yapıyoruz o ayrı tabi ama. Siyah dövmeler diğer renklere göre daha geç soluyor. Dövmenin biraz solmuş olması da çok güzel bir şey bu arada neden dert ettin ki bu kadar? Ben istemezdim mesela öyle yeni yapılmış gibi ışıl ışıl dövme.

İlk dövme için o kadar büyük bir şey yaptırmak çok mantıklı değil bu arada. Yine de sen bilirsin tabi.

Merak ettiğin aklımıza gelmeyen bir şey olursa şey et burdan en kötü dövmecimi arar sorarız.

Lavanta da sakinleştirir uykuya dalmayı kolaylaştırıyor..

Lipton-Time to Relax

www.hepsiburada.com

Güzel çay, ben seviyorum, yumuşak bir içimi var, gece içmelik bir çay gerçekten. hem lavanta hem papatya var, ikisi de sakinlik. migroslarda var ben kolayca bulabiliyorum yani.

Bu arada bunun Bedtime Bliss olanı da var ama ben çok sevmedim. Daha çok sindirime yarayacak çay gibi bir tadı ve içeriği var, naneli portakallı falan. bence Time to Relax bundan daha fazla uyku öncesi çayı :)

Ek: Herby'nin de Sleep çayı var, ama ben tadını sevmedim, çok ot ot bir tadı var, Lipton'unki gibi yumuşak değil tadı. şu: www.hepsiburada.com

bitki çayı manyağıyım. öyle ki bitki çayı ve su dışında bir içecek tüketmiyorum. ağır baharat tonlu kış bitkileri yazın gitmeyebilir. zerdeçallı, portakal kabuklu, zencefilli turic çayı çıkmış liptonun onu içiyorum şu sıralar çok güzel uyutuyor. onun dışında papatya yaz bitkisidir hafiftir.

yarın bir veterinere telefon edip sormak bence en iyisi.

Üstünü örtseydiniz keşke yolculukta.hiç elleşmeyin dinlensin kendisine gelsin,loş bir yerde bırakın.serin oluyorsa örtün.strese girmiştir o.insan yıpranıyor orada 50 gr kuş ne yapsın.

kuşun durumu ile ilgili bir şey bilemedim ama en azından şunu söylemek için geldim. bizim de bir muhabbet kuşumuz vardı, uzun tatile yazlığa giderken yanımızda çok getirdik götürdük. arabada bi tetikte olurdu ama iyiydi yani hep. 11 yaşına kadar falan yaşadı. "arabayla götürdük hata mı yaptık" gibi dertlenmeyin diye yazmak istedim sadece.

siz bilen bir veteriner bulmaya çalışın isterseniz, bir şeyler ona yaramamış olabilir, gerçekten üşütmüş olabilir, ortamını da yadırgamış olabilir beraberinde. yanında uzun zamanlar yaşayan sevdiğiniz bir canlı tabii ki yazacaksınız, derteneceksiniz, normal.

Seyahat sırasında strese giriyorlar. İster istemez araba ve kafes sallanıyor. Suyuna vitamin katabilirsiniz. Ortama, havaya alışınca kendine gelecektir. Telefondan kuş sesi açarak daha hızlı adapte olmasını sağlayabilirsiniz. (kuş sesi açma işi her zaman yapmayınız çünkü zavallı kuş arkadaş var diye umutlanıyor)

adamını bulursan ertesi gün bağlarlar, sıraya girersen o sıra gelmez.

bunun adamı nasıl bulunur peki :)

telekom müdürlüklerinde çalışan bir tanıdık. eşe dosta sorun belki vardır birileri.

kısa sürede geçirmek için antibiyotik kullanımı gerekiyor maalesef. kısa dediğim de 6-10 ay arası. onun dışında yaklaşık 1,5 yıllık süreçte butafly, exoderil vb. kremler kullanılabilir ama emziren kadınlar için kullanılabilme durumunu bilmiyorum.

kreminizi doktor mu verdi acaba? bazen eczaneden de soruyor böyle şeyleri insan da ondan sordum. danışmadıysanız mutlaka bir dermatoloğa danışın. ayak mantarı çok genel karşılaşılan bir durum, bu durum için emziren annelere de önerilebilecek başka başka kremler olmalı mutlaka. emzirme dönemi boyunca bunla yaşayın dememiştir ilaç sektörü bulmuştur ona bir çare, çok insanda oluyor çünkü. doğal tavsiyeleri uyguladım diyorsanız ve doktora gitmediyseniz dermatolog mutlaka, ya da kadın doğum doktorunuz varsa irtibatta olduğunuz, ona da danışabilirsiniz, bebeği kontrole götürdüğünüz bir doktoru varsa ona da sorabilirsiniz.

Emzirenler için de çeşitli formaları mevcut. Doğal yollarla iyileşmesi zor olur.

Kına kullanabilirsiniz, ayaklarınıza kına yakın. Faydası oluyor diyorlar.


.

Yukardaki aynı sorunsala ait duyuruda karbonat demişler. Ben de öyle diyorum.

Ve dut suyu. Aynı şekilde ayaklarına süreceksin.

Benim tirnagimda minik mantar vardi, rahatsizlik vermiyordu. Aylarca antibiyotik kullanmayayim diye cay agaci yagi ile kekil yagi surmustum bunlarin anti-fungal ozellikleri oldugunu ogrenip. Hic buyumedi mantarli alani, tirnak yeterince uzayinca da kayboldu. Belki deneyebilirsiniz, ancak yakici yaglar ikisi de, tasiyici bir yag eklemeyi dusunebilirsiniz surerken, zeytinyagi, hindistancevizi yagi vs gibi.

Bundan farkli olarak sarimsakli merhem yapabilirsiniz, sarimsak antibiyotik malum. 1 kasik hindistancevizi yagini eritin, 1 kasik zeytinyagi, 1 kasik da kiyilmis sarimsagi icine karistirin, tercihen hepsini ogutucen gecirin. Hindiztancevizi yaginin donmasiyla koyu kivamli bir merhem elde edeceksiniz. Bunu ayak altina mantarli yerlere surebilirsiniz. Kokuyor evet ama dogal olup sorununuza cozum olabilecek bir yontem. Ben denemedim ama kendi mantarim icin arastirirken okumustum.

Benim de hamileyken geldi başıma pedikür sonrası.
Her akşam karbonatlı suda bekletiyordum ayaklarımı. On günde geçmişti.

Gümüşcük yazıp bi bakin sanırım ona benziyor tarifiniz. Biz yıllardır beraber yaşarız kendisi ile

muhtemelen gümüşçün. ailemin evinde de var. çok çok az çıkıyorlar biz bir şey yapmıyoruz. ev de tertemiz tutulan bir ev, öyle pasaklı bir ev de değil. arada bir banyoda özellikle bir görünür kaybolurlar. Eskiden böyle yığılı kağıt kitap falan bir yerde kalmışsa onların altlarından falan da çıktığını görürdüm. bi numarası olmayan bir böcek, ev onlarla dolup taşmıyorsa pek bir sıkıntı yaratmayabilir. yani bizde yaratmamıştı.

benzettim ama resimlerde gumuscun daha sert kabuklu bir hayvan gibi.. bizimki kimil kimil:) daha yumusak ve solucan gibi.

Kabuklu değildir çok yumuşaktır. Dokununca ezersin o derece. Çok hareketlidir. Zor yakalarsın.

o zaman gumuscun evet. ayni soylediginiz gibi.

ben de tariflerde gördüğüm şekerin yarısını koyuyorum

Evet evet hep aynı şeyi düşünmekteyim ben de. Tariften bakarak çok şey öğrenmişimdir. Ama yani şekeri ben de hep az tutarım. Bizim milletin elinin ayarı yok şeker konusunda. Delice çok söylüyorlar tüm tariflerde şekeri. Yurtdışı tarifiyle genelde yemek yaptığım, pek tatlı yapmadığım için o kısmı çok bilemiyorum.

Hele reçel tarifi bakmayın, bir kilo meyveye bir kilo şeker koyuyorlar tövbeler olsun, yenmez ki o yahu. ben yarı yarıya orandan az koyuyorum da o bile bayıyor.

@nimberjack

Hah evet yaa, özellikle aklımda bi örnek var, neydi o diyodum. Kesinlikle reçel. İnanılmaz fazla şeker koyuyorlar çıldırıyorum tarifleri izlerken. Bizim evdeki çilek şekerine şekeri koklatıyoruz biz ve hiç baymayan, çilek tadını çok güzel veren baya lezzetli bi reçel oluyor. Hani ben normalde çilek sevmem, ama annemin yaptığı çilek reçelini çok seviyorum bu yüzden.

youtube'tan bir çikolatalı sos tarifi buldum. bir su bardağı şeker koydu kadın. ben yarısını koydum ve gayet iyi oldu. bir sonrakine belki daha da azaltırım.

yav bırak onlar koşsun peşinde sen işini yapmış durumu bildirmişsin bu kadar düşünceli olunacak bir ticari ahlak yok bu ülkede. isterlerse parayı yollarsın.

3 haftadir bana gelmeyen urunun iadesini almaya calisiyorum ben :) hepsiburada konusunda birak onlar pesinden kossun derim.

Benzer bir duyuruya da cevap vermiştim, bana da benzer bir şey oldu, kargodan teslimn aldım ama bir şekilde son gün teslim alabildim. Ben teslim almama rağmen ürün kargodan iadeye dönmüş gibi olmuş, ben de bana iade parası yatınca hepsiburada'yı arayıp öğrendim.

Aradığımda baktılar duruma, ürün sizde kalsın, iade edilen para da sizde kalsın dediler. Ben de iptal edin, parayı geri yollayayım demiştim ama almadılar. Satıcıyla olan zarar kısmını biz hallediyoruz dediler.

Sizden de yatırdıkları iade parasını geri almayabilirler. Ürünü iade etmenizi bekleyemezler zaten. Parasını da almıyolarsa kendi sorumlulukları.

Geneli degil kendini degerlendir. Baska insanlarin baska firmalarla yasadigi sorunlarin intikamini bu alisverisinden cikarma. 1 lira da olsa hakkin olmayan bir kazanc elde etmişsin. Senin yerinde olsam mağazaya ya da hepsiburada'ya yazarım konuyu. Gerekirse mağazadan IBAN alıp gönderirdim ben olsam. Evet sistemdeki açıklardan dolayı bir seye bedavaya sahip olmak tatlı gelebilir ama bunun etik ve vicdani yonu beni hayatim boyunca rahatsız ederdi.

@pass dostum duyuruyu okuduğuna emin misin? Cevabın çok ilgisiz başlamış o yüzden soruyorum.

Kuzenimin de başına geldi hem de aynı siparişi 3 kere geldi falan ilginç bir olaydı.

Ürün de kalsın para da kalsın diyorlarsa çok şey etmeyin, böyle bir soruna ayıracakları vakitte zaten daha fazlasını kazandıkları için bunu diyorlar, böyle bir soruna iş gücü ayırmak pek mantıklı değil onlar nezdinde.

pass +1 diyorum.
ticari ahlak zaten yok, aman ben ne koşayım peşlerinde, derseniz kendinize küsersiniz zamanla.

zaten siz de böyle davranmışsınız, arayıp bildirmişsiniz. bundan sonrasından onlar sorumlu. hiçbir şey yapmanıza gerek yok.

@Lovemyself, pass in cevabi ve verdiğin cevabın ikinci paragrafında ne alaka var anlamadım.

@Topalordek itham etmedim yanlış anlaşılmış olabilirim. Kusura bakma.

Benim arkadaşımın başına benzer bir durum geldi. 40 liralık bir ürün aldı. Aynı gün teslimat seçeneği için de ekstra 9 lira verdi. Ürün 3 gün gelmeyince durumu hb'ye bildirdi. hb ürünün bedeli kadar hesaba hediye çeki tanımladı tekrar alabilsin diye. ancak ürün 4. günde eline ulaştı. hediye çekini de iptal etmediler.

Pass ve lovemyself sizin duyurunuza değil, cevaben siz peşinde koşmayın diyenlere hitaben yazmış.
Yani peşinde siz koşmayın para sizde kalırsa da kalır yapmayın. Olması gereken neyse onun için uğraşın.

@Kediyi uzdun, Evet tam olarak bu aslında :)

geç gördüm, ama @kediyi üzdün beni anlamış.

bence okurken tonlamayı yanlış yaptınız. ne sizi bir suçla itham ettik, ne de terledik yahu. yaptığınız şeyi, bu soruyu sormanızı takdir edip, işin üstüne gitmenizin etik olduğunu söyledik. size "aman, salla gitsin, az parayı" mealli, yahut "onlar peşinde koşsun" anlamındaki sözleri dikkate almamanızı söyledik. ne sıkıntı olabilir ki yazdığımda? nasıl anlamamış olabilirsiniz?

Neredeyse hiçbir şey bilmiyorlar. Eve is muhabbeti getirmeyi sevmiyorum.

Yaptigim isin sadece pozisyon adini biliyor. Bi de hangi semtte oldugunu. Adini bile bilmiyor sirketin. Bazen isyerindeki insanlardan bahsediyorum, kisi ismi duymus oluyor sadece ama o da iste o anlik aklinda kaliyordur

Ben evden çalışıp ailemle birlikte yaşadığım için olayın içindeler diyebilirim, terimlere hakimler :))

(bkz: quantitative finance)

bilmiyorlar, hic bilmediler. ilgilenmelerini isterim ne yalan soyleyeyim.

okulda hangi bolum okudugumu da bilmzlerdi. babam kacinci sinifa gittigimi bile bilmezdi.

benimkiler biliyorlar, yani iş dertlerini ya da hikayelerini de paylaştığım için biliyorlar, birlikte çalıştığım kişileri falan da biliyorlar anlattığım kadarıyla. birlikte de yaşamıyorum ailemle ama bilirler yani, gündelik konuşmada anlattığım şeyler oluyor iş hayatından.

hiç bilmiyorlar. bi bok başardığım zamanlarda anneme babama şu şu oldu çok şükür işim iyi gitti diyorum, hmm iyi sevindim diyorlar.

Farkli sehirlerde olmamıza ragmen, calistigim projeleri genel olarak bilirler. Babam gelişmeleri bile sorar hatta. Daha onceden hiç asina olduklari bi sektör olmamasina ragmen sora sora baya ogrendi.
Gerci ben biraz fazla sikayetleniyorum ama genelde insanlar, davranislari, isleyis hakkinda soyleniyorum/elestiride bulunuyorum. Onlar konuya kendileri merak ettikleri seyleri sora sora baya ogrendiler.

akademisyenim, üniversite'de bilgisayar başında çalıştığımı biliyorlar. bilgisayarda hesap yapıyoruz falan diyorum.

bu saatten sonra kuantum kimyasıyla uğraştırmayayım diye çok detaya girmiyorum. :D

ik'cıyım hemen hemen 10 yıldır, babam iş görüşmeleri yaptığımı düşünüyor. mülakata girmeyeli 3 yıl olmuştur..

10 yıldır İstanbul'da çalışıyorum, korona muhabbetinden dolayı memlekete döndüm babam dün sen hangi semt te çalışıyorsun dedi :D düşün o kadar ilgililer :D

anam da plaza çalışanı, birebir aynıydı ortamımız. hatta onunki benimkinden iyiydi. sonra ben remote çalışmaya başladım, ardından o da remote'a geçti. şimdi de kod yazmayı öğrettim, sıkıldıkça küçük programlar yazıyor. baya hakim yani ne yaptığıma.

Lisans ve Master alanlarimi babam hala bilmez. Hangi üniversitelerde okudugumu bilmez. Calistigim bakanligi biliyor, ama ne is yaptigimi bilmiyor. Babam hangi sehirde yasadigimi da bilmiyor! (Son dört senede üc sehir degistirdim, o da hakli.)

Annem de masteri nerede ve hangi alanda yaptigimi tam olarak bilmiyor. Ama calistigim is alanini biri sorsa anlatabilir genel basliklariyla.

Genel olarak benim nasil oldugumla ilgililer, nerede ne yaptigimla degil.

Tüm detaylarını biliyolar sayemde çünkü anlatmadan rahat edemiyorum :) Kazandığımın da kuruşuna kadar biliyorlkar,onlar sormuyor da çekinip, ben söylüyorum.

Anneme Her gün telefonda anlatırım iş yerinde ne yaptım nasil geçti filan. Anlatmadan rahat edemiyorum :) babama da ekstrem bir durum olunca anlatırım.

Kimya doktorası yaptığımı biliyorlar o kadar. Detaylara hakim değiller.

makale özetinden tam kasıt nedir anlamadım ama eğer elinizde bu kadar uzun birkaç makale varsa, sizden istenen muhtemelen onları okuyup anladığınız şekilde yazarak bütünleştirmenizdir. yani zaten mesela tabloları neden kullanasınız? özet çıkarmaksa konu, muhtemelen sizden beklenen makaleleri okuyup özetlemeniz, kendi anladığınız şekilde sentezlemenizdir.

tam olarak ne beklediğini, nasıl hazırlamanız gerektiğini açıklamamış hoca sanırım, o yüzden kesin konuşmak zor. muhtemelen de karşısına koca bir metin çıkmasın, ne yapacağınızı anlayın diye 5 sayfayı geçmesin demiştir. yoksa özet olmaz zaten sanıyorum, özet dediğiniz kısa bişidir neticede.

aslında bende sizin anladığınızı anladım ama standart metinden cümleleri eksilterek yapacağız diyor arkadaş. olur mu öyle şey de diyemiyorum siyaset bilime girişl dersinde aynısını yaşadım cümle eksişlterek(önemli olmayanları atarak) özet getirmem istenmişti. fakat o makalede tablo vs yoktu.

valla işte akademinin hali derim o zaman ben bu duruma. yani hocalarda da kabahat, bu yöntemi uygulatıp kabul ediyorlarsa. çünkü cümle eksiltmeyle özet olmuyor sonuçta, öğrenci makaleleri biçip hocaya iletmiş oluyor sadece. herhalde hocalar tüm makaleyi okumamak için bahaneyle öğrencilere kısalttırıyorlar.

eğer genel beklenti bu yöndeyse bir şey diyemedim tabii, dediğim gibi hocanın açıklamasına göre çok değişir. kolay gelsin, ne denir :)

Word'de dosyayı hazırlarken sayfaların kenarlıklarını daraltın.

genel olarak, özetlerde tabloya pek rastlamadım. özet yazarken cümle eksilterek yapılmaz yaparsanıda değiştirerek (paraphrase yaparak) yazmanız lazım. O makaleden ne anladığınız önemlidir. Zaten makalenin özet ve sonuç kısmı fikir verir.

ben uyardım böyle özet olmaz diye artık kendısıne kalmıs

youtube statik görüntü ise youtube ama onu kontrol edemezsin youtube'da. otomatik arkadan bi şarkı açılır statik görüntü yerine videoludur o zaman daha çok yiyebilir(ihtimal tabii bu ama daha fazla yese bile fark edilebilir derecede olmaz, belki aşağı yukarı aynı olur)

edit: youtube'da statik görüntü tekrar etmez.

144p görüntüyü anlatır. Ama video sesi ne türde kodlanmış onu da bilmek lazım. Yine Spotifyde sesin de özelliklerini bilmek lazım

(Görüntü statikte olsa snyede o hiç değişmeyen kare, ortalama 20-25 kere tekrar eder videoda )

Teşekkürler,
Sonuç olarak bunu anlamak o kadar kolay değil anladığım kadarıyla.

Spotify sadece ses düşünüp onu kullanmayı düşünmek çok dogru mantık değil yani.

spotify dinleyen önceden dinlediği her şeyi herhangi bir yerde wifi üzerinden "offline" yaptıysa hiç mobil internet tüketmez. mesela yani :)

@nimberjack, Spotify ücretsiz uygulamasında da şarkıları indirip mobil internetsiz dinleyebiliyor muyum?

yok tabi ücretsizde olmuyor o, ben ücretli kullanım seçeneği üzerinden düşündüm. ücretli kullanıp bu dediğim yöntemi uyguluyorum zira, mobil internet paketini yükseltmekten daha uyguna geliyor gibi.

fav sanırım instagram'daki like falan gibi bir şey oldu. ben de başka açıklama bulamıyorum.

favı daha çok çaylaklar kullanıyor. çoğu entrynin %70i çaylaklar tarafından favlanıyor. adamlar önüne gelene basıyor.

Şuku vermek yerine fav basıyor insanlar gördüğüm kadarıyla. Bu yüzden entry oylarken fav'lamamakla ayıp mı ettim diye düşünmeye bile başladım. Başlığı açıp ilk gördükleri entry'ler (ki çoğu başlıkta ilk 10 entry'nin çoğu amaçsız, bayat espri kasanlar oluyor) onları güldürdüğü için like'lar gibi fav'lıyorlar. Geri dönüp okumayı bırakın, o başlığın devamını bile okuduklarını düşünmüyorum.

not: Ben öeehh butonunu özlüyorum.

şükelaya sayı koysalar kimse favlamaz. insanlar eskiden beri istiyor kaç - kaç + var görelim diye bir türlü yapmadılar. yakında kesin yaparlar ama.

Siparişiniz sist3md3n otamatik iad3 olmuştur büyük ihtimal. Stoksuz satış yapılmış olabilir.

ps: e harfi y3rine 3 kullanınca 3liniz3 n3 g3ç3yor?

Baslikta yazdigi gibi urunu kullaniyorum. Stok ne alaka.

bende de bir kere benzer bir durum oldu, tam olarak aynısı olmayabilir ama.

aldığım ürünü kargo şirketi dağıtıma çıkardı, ben evde yokken geldi ürün, şubeye geri gitti. ben şubeye son gün gidebildim, ürünü aldım. ama sanırım onlar ürünü bana vermelerine rağmen iade girmişler. ben de aynı şekilde "kartınıza iade yapıldı" bilgisiyle öğrendim durumu.

hepsiburada'ydı alışveriş yaptığım yer, aradım, kargo şirketi iade gösterdiği için ürün bende olmasına rağmen satıcıya dönmüş gibi olmuş. ürün sizde kalsın aradaki para konusunu biz halledicez demişlerdi, benim param yatmıştı günün sonunda, onu geri almadılar. belki benzer bir durumdur.

e ile 3 birbirinin dibinde. fevri şekilde yargılamayalım insanları. aceleyle yazılmış belli.

Yapmışsınızdır bunu diye tahmin ediyorum ama yine de sorayım, lgili kargo şubesini aradınız mı? MNG'nin genel müşteri hizmetlerini, olmadı kargonun beklediği şubeyi, o da olmadı kargonun geleceği şubeyi bir aramak iyi olabilir. Transfer yapılmıyor mu, yapılamıyor mu, kargoyla ilgili başka sorun mu var, bunları bir öğrenmiş olursunuz. Bir de satıcı hepsiburada değilse, doğrudan satıcıya ulaşmaya çalışabilirsiniz.

lafı koyacak kadar almanca öğrenmediğin sürece bu böyle gider. dil bilip iki kere ters yaparsan üçüncü her şey normale döner.

alıngalık mı yapıyorum'a cevap hayır.

Burada olsaydın XXX grubuna dahil olmadığın için bu tavrı görürdün (kürtlerin yaşadıkları gibi). Poster'ı sen alsaydın ve büyük ödülü XXX ulusundan biri alsaydı ve yer Türkiye olsaydı seni yerlere göklere sığdıramazlar, Reis bile yanına davet ederdi.
Kişiselleştirme bence olayı, milliyetçilik dünyanın her yerinde aynı.

ne alınganlık yapıyorsun ne de hayır.
yani tüm bu olaylar; olaylar sırasında gelen "etkiler" avrupai bir ortamda oluyor. verdiğin "tepkiler" daha akdenizli/orta doğulu olursa sonuca yanlış yoldan gideriz.
yani yerinde bir fransız olsa ve aynı muameleyi görse kafasına beki takmaz bile zaten sallar gider.

ayrıca dil+1500 diyorum. hele de almanyada.
partide de almanca konuşuluyorduysa naapsınlar yani? bir de grup başkanı belki kızı daha iyi tanıyor senle olandan daha fazla kankalığı var falan?

moralini bozma,
ama algı konusunda da onları değiştiremezsin, kendini değiştirebilirsin sadece.

alınganlık yapmıyorsunuz bence. ortamlar çok rekabetçi ve her ne kadar çok aydın görüşlü insanların olduğu akademik bir camiada olduğunuzu düşünseniz de ırkçılık maalesef var. helenart'ın dediği gibi dili geliştirip (olmadı ingilizce ile) iki ters yapmak gerekir bu tür insanlara. bu insanlar ırkçılık mevzusuna ilişkin yüzlerine dolaylı da olsa bir şey vuruldu mu da korkarlar çünkü biraz.

başarınız çok güzel, arkasında durun, sizi sindirmesinler böyle yaparak ya da size kendinizi başarısız hissettirmesinler. çok büyük bir şey değil belki tabii ki ama bu gerçek bir şey ve size doğal olarak kendinizi kötü hissettiriyor ve benim fikrimce sorun siz değilsiniz.

ek: benzer deneyimleri yurtdışında master/doktora yapmış arkadaşlardan da zamanında duyduğum için anthemisnobilis +1 demeden geçemeyeceğim.