canın sıkılıyor diye sana şizofren ilacı mı vermiş asdasdsa o da iyiymiş. sen bence o ilacı bırak ama yine de o doktora bi git de ki hocam bu nedir böyle cnaım sıkılıyor diye bana şizofren ilacı verdiniz de. sana bi test mi yaptılar da senin sizofren olduğun kanaatine vardı a çok aacip

hacı yaş kaç nedir bu kadar sorun ettiklerin de hele?

Şimdi şöyle bir durum var:
Adam ne niyetle onu sana verdi bilmiyoruz. Belki bir planı vardır.
Pazartesi anlarsın zaten altında zekice bir neden olup olmadığını diyecektim ama 2 aydır neden devam ettin o zaman beğenmediysen?
Bir şekilde sana hitap etmiş ki 2 aydır gidiyorsun.

Onun için seni 2 aydır dinleyen ve senin de yüzyüze konuştuğun bir insan bizden daha iyi biliyordur, konuya daha hakimdir.
Pzt.'ye kadar doktorunun dediğini yapman bu anlamda önemli.
Ama Pazartesi kesinlikle çekinmeden bu kaygılarını, ilacın ağır geldiğini, kendisine de güven sorunları yaşadığını belirt.

Bir insana bir şeyi söylemezsen anlamasını bekleyemezsin. İlaç kullanıyorsun, tabii ki de ilaçla etkileşiminin nasıl olduğunu anlatacaksın doktora. Tamam mı? Bunu lütfen yap.

+ edit

Bir de şizofreni ilacı diye düşünme. Birçok insan psikolojik bir problemi olmamasına rağmen belli hastalıklarından dolayı antidepresan takviyesi alabiliyor. Bunun nedeni ilacın yan etkilerinden birinin ya da ilacın bileşenlerinden birinin o hastalığa iyi gelmesi olabiliyor. Psikiatri alanıyla uzaktan yakından alakası olmayan bir hastalığa sahip olan kişi yine de o ilacı almak zorunda kalıyor.
Kaldı ki seninkisi psikiatri alanının içinden bir rahatsızlık, bir ilaç üzerinde "şizofreni tedavisinde kullanılır" yazıyor diye, sadece onda kullanılmaz.

yalnızca bu şikayetler varsa bu ilacı vermesi çok ilginç,daha önce ilaç falan kullanmadınız dimi ?

2 aydır değil,2 gündür kullanıyomuş,2 aydır aynı doktora gidiyomuş.

bir çok ilacın üzerinde farklı hastalık türleri yazar. psikoaktif ilaçların çoğunluğu böyledir.o ilacı şizofren ilacı olarak görme. yine bir çok antidepresan ilk 1-2 hafta yoğun uyku ve yan etki yapar. anormal bir durum yok.

"atipik psikoz" teşsihi koymuştu daha önce. yazmayı unutmuşum.

yaş 21

Başka bi doktora daha git, bakalım o ne diyecek. Bu tıpta 2+2=4 diye bir şey yok valla, kimseye güvenesim de yok ayrıca işin içyüzüne biraz vakıf olunca.

önceden teşhis varsa doktor ona göre tedavi planı uyguluyordur,pazartesiyi bekleyin derim ben

diğerleri çok ilginç yorumlarda bulunmuşlar; doktorun meydan savaşındaki bir general edası ile hastalığına karşı zekice stratejiler geliştiriyor vs.
doktor sadece ilacı verip yollamış.

Du Levande filminden şu sahneyi bir izle
www.youtube.com

sen şimdi doktoru vs bırak da kendin için ne istediğine karar ver. Tamam sıkılıyorsun ama kendine iyi gelecek başka şeyler geliştirdin mi? Kızmaca yok arkadaş her şey doktorla ilaçla mümkün değil, bak sıkılmış olduğunu bilmek bile sana şu mesajı veriyor, hey arkadaş kendime yeni şeyler bulmam lazım, sinemaya git, uzakta ki akrabayı, bol bol gülümse, tavla oyna, hayatı kaldığın yerden yakala :)

aıle hekimine gidip genel durumun hakkında bilgi edinmek istediğin için tam bir kan taraması iste.

bahsettiğim kkişi aile hekimim zaten
senin bir şeyin yok diyip yolladı beni oçe

senin açından bakınca haklı gibisin. ama şöyle bir şey var, üniversite hastanelerinde bir hastaya belli bir süre içinde belli tutarda test yapılabiliyor. atıyorum sen ortada belli bi neden yokken kan testi yaptırdın, 1-2 hafta sonra da bariz bi şikayetle doktora gittin ve bazı tetkiklerin yapılması gerekiyor. o tetkikleri o doktor yapamayacak ve seni devlet hastanesine ya da özel hastaneye göndermek zorunda kalacak. o yüzden de gerekli olmayan tetkikleri yapmak istemiyordur.
ama eğer devlet hastanesi ise gittiğin yer ya da sağlık ocağı filansa orda da doktor "her isteyene kan testi yaparsak ohoo" diye düşünüyor olabilir biraz da haklı olarak. belli bir şikayetin ya da takip edilmesi gereken bir durumun yoksa hastaların çok fazla olmadığı, doktorların günde 1500 hastaya bakmadığı bir yerlerde anca yaptırabilirsin o testi. kedili madam doğru demiş, aile hekimi yapar.

@mingu, adama bende hipotiroidi var ve 1 senedir kontrol ettirmedim, spor hocam öğrenmemi istedi çabuk tansiyonumun düştüğünü söyledi dedim. evet aynen bu şekilde dedim ve adam da bana bir şeyin yok sanin hadi kış kış yaptı.
belki bende vitamin eksikliği var bunu hastalanmadan öğrenmem mümkün olmayacak mı yani?
özele de yaptırmaya kalksam 100 lira tutacak ne gerek var devlet yeterince sömürüyo bizi

O aile hekimi tripliymiş bence. Benimki benim aklıma gelmeyen tahlilleri bile olsun bi bakalım diye yaptırmıştı.

hekim degisikligi hakkiniz varsa, bir bakin arastirin o zaman derim ben..

3-4 ay önce ben de, hadi gelmisken bir baktirayim; nasolsa beles diyerek istemistim genel kan testi; lönk diye yaptilar valla.

evime en yakın hekimlik burasıydı ztn yeni almıştım :/
ama bugün de polikliniğe gittim kan şekerime baktırmak için adam yine azarladım beni bana rahatsızlığını söyleyeceksin öyle kafana göre test isteyemezsin die

parayi bastirirsan hakkin tabii ki var. ama aile hekimini de, senin istedigin tetkiklerin yapilmasi icin gerekli bir katip durumuna dusurme.

makul ve mantikli bir arka plan ile onlari yonlendirmeye calis. doktorun, "bosuna mi okuduk lan biz o kadar sene? hasta mi bilecek ben mi bilecem, ne tetkik istenecegini?" psikolojisine girmesin.

bu sekilde dusunuyorsa da, yapabilecegin fazla bir sey yok. yazmak istemiyorsa, yazmaz.

aslinda gereksiz yere yapilan testler sonucu milyonlarca dolar doviz havaya gidiyor. o testlerin hepsi ithal. bu konuda da hassasiyetleri ya da saglik bakanligindan almis olduklari talimatlar olabilir.

Eger tasima ihtiyaciniz yoksa desktop. Hem esnekligi yuksek, hem dayanikliligi daha yuksek. Mobil olarak da bir akilli telefon ya da tablet isinizi gorur email, Facebook, sozluk vs internet ihtiyaclari icin.

açıkcası "grafik, video montaj/efekt, bayağı bir müzik kayıt" bu işleri hakkıyla yapabilecek bi laptopu yanımda taşımak istemezdim. ağır olur çünkü.

kesinlikle desktop. işin gereği laptopta asla rahat edemezsin.

DEsktop almalısın bence, laptop alacaksamn da macbook pro falan al bari madem video montaj zart zurt yapıyorsun. Ama çok tuzlu olur tabii.

@saiko ağır olmazsa da pahalı olur...

www.bestbuy.com
(yaklaşık 2kg olması lazım)

abi o dediğin alet o işleri yapmaz ki o alette mobilite önemli şarjı da baya gider onun. o işlemcilerin atası olan u serisi bi işlemcili laptopum var ondan biliyorum.

Laptop sahibi olmam ile bilgisayar bagimlisi ayni zamana denk geldi, ne tesaduf. bi de tembel oldum.

donanim olarak zaten diger arkadaslar soylemisler desktop.u. dizustunun tasinabilir olmasi ise ister istemez durtuyor surekli bak bana diye.

yorucu biraz ama güzel

odanda hakim olan genel renk nedir ? mobilyalar , duvar vs ? dekoratif amaçla alacaksan bunlara dikkat et.

çocuksu ve güzel değil

luzumsuz bir şey.
"Dvir Lahar Great idea for israel :) hhhh" diye yorum var zaten
yıl olmuş 2012 :P

Sanırım üstteki 1 lt'lik tanka su dolduruyor.
Sen "musluğu açtığın zaman" o 1 lt'lik tanktaki su akıyor sadece.
Bitince yeniden dolmasını beklemen gerekir heralde.

Böylece musluk sürekli açık durumda 30 sn'de 6 lt akıtacakken, sadece tanktaki 1 lt'yi akıtmış oluyor.

64.2

e, bakın herkesinkine "info"larından.

o da olmadı;

internet kullanıcıları için www.eksiduyuru.com
ekşi sözlük kullanıcıları için www.eksiduyuru.com

burada merak ettiğiniz nick'i yazın adres sonuna.

genel ortalama: www.eksiduyuru.com

Sorularin cevaplanma orani: %99.5
Cevap bu/toplam cevap orani: %75.5

65.8

62.4
fader hile yapıyor gibi

%79

en cok cevap bu sayisi verip en yuksek orana sahip olan kim acaba?

%71.4

%80.2

(bkz: o kadar strong bir presence var ki)

%90.9

Tik atmayanlara cevap yazmıyorum çünkü. Hatta bazen önemli bir konu oluyor, kimse cevap vermiyor ve ben cevabı biliyor oluyorum. Yine de cevap vermiyorum. ''Sürünsün ibne'' diyorum ve içten içe keyifleniyorum.

Düdüt: Bkz. ı yanlış vermişim.

sağlam olduğundan eminsen iyi tabi

sanırım 2.el eğer temizse alınır diye düşünüyorum.

ben bundan 2 yıl önce koçtaştan masa sandalye kitaplık ve gardırobu almıştım o fiyata.

almayacaksan yukardaki arkadaşa pasla. benzer duyuru var, ihtiyacı görülsün.

kan duyuruları dışında adını yazdırabiliyorsun hastaneye, ihtiyaç oldukça arıyorlar.

ben üç ayda bir veriyorum. ortalama 1 hafta içerisinde ihtiyaç sahibine verildi diye telefonuma mesaj da geliyor. bahsettiğin şekilde bir durumla hiç karşılaşmadım.

buraya kaydoluyorsunuz. ihtiyacı olan size ulaşıyor. bizim bi yakınımıza ihiyacımız varken arayıp gönüllü bulmuş ve sonra biz de kaydolmuştuk. arıyorlar beni hâlâ..

kanbankasi.gen.tr

Kızılay'ın şöyle bi durumu var galiba. bilmem kaç defa verince ailenden birine kan ihtiyacı oluşması sonucu kan buluyor sana. soyadı aynı olacak filan...

türk kızılayı'nda düzenli kan bağışçılarına kendilerine ya da yakınlarına kan ihtiyacı olduğunda herhangi bir ayrıcalık gösterilerek kan verilmesi gibi bir uygulama bulunmamaktadır.

diğer detaylar ile ilgili olarak ise;

türk kızılayı'nın kan faaliyetleri tamamen "kan ve kan ürünleri kanunu" ile "kan ve kan ürünleri yönetmeliği" ne uygun olarak yürütülmektedir.

ülkemizde kan konusundaki faaliyetlerin anılan mevzuat hükümleri çerçevesinin dışına çıkarılarak yürütülmesi mümkün değildir.

bu sebeple türk kızılayı'nda içinize sinmeyen herşey bu ülkenin standardıdır.

siz siz olun türk kızılayı'nın düzenli kan bağışçısı olmaktan vazgeçmeyin.

türk kızılayı'na bağışlayacağınız bir ünite kan vererek kurtaracağınız üç ihtiyaç sahibinin haklı gururunu kendi içinizde yaşayabilir ya da göğsünüze takacağınız madalyanız ile topluma örnek olabilirsiniz.

şu anda altta lol açık, müzik açık bir de tarayıcıda burasıyla 9gag açık.

firefox, foobar2000, km player (altyazı kontrolü için), utorrent

4 tane ultima online client ı, 1 tane transformice clientı açık onun dısında msn, winamp, firefox falan işte
hiç kasmıyor harbi ben niye bilgisayarımı değistirmeyi düsünüyorum ki :p

hemen kontrol ettm, her zamankinden cok daha rahat bilgisayarım. 6 sayfa en azında 7 sekme acık.

2x windows explorer
2x chrome (1 inde 18 sekme açık, 2. de bir pop-up)
2x steam penceresi
gom player
itunes
vuze
genelde hemen hemen bu durumda oluyor.

en fazla üç, daha fazlası rahatsız ediyor, kapatıyorum.

türkiye gibi embesillerin çoğunlukta olduğu bir ülkede doğru mesleği seçmiş kadın.

paranıza yazık. ben de sölerim öle laflar, herkesin duymak istediği benzer...

sazan avı baska bısey degıl.. bazılarına para bol gelıyo , bu arkadaslarda bu fazlalıgı bu kıslerden alıyolar o kadar. aradakı rıtuelı esgectım bu ıkı tarafından bıseyler oluyomus beklentısını tatmın edıyor o kadar..

birine söylediğinin hiçbiri çıkmaz diğerine söylediği her şey çıkar. ama o söyledikleri çıkan kişi bunun öyle bir propagandasını yapar ki söylediği her şey çıkıyormuşcasına ilgi görür.

iyi de kadın sana kısmet var dememiş ki
balıkesire gidip gelen arabalarla işi olan birisi sana birini ayarlayacak demis
yani öleceksin falan demiyor :)

söyle acikliyim basitce.eger fal da görebilen birisi olsa 35 liraya millete fal bakmaz.sen ben duymayiz , bilmeyiz böyle seyler gercek olsa.

birde bi geyik vardir, bi bölgede nufuzlu birinin adi gecerek, o da baktiriyomus, sunun da falcisiymis gibi.mesela "aaa serabetan inanmiyorum demee, obamanin falcisiymis, obama gizli gizli bagcilara gelip bu kadina fal baktiriyomus yaaa" seklinde seyler derler.

bunun yaninda annemden bi örnek veriyim, 3 sene önce bi falciyla tanismis, aynen una benzer seyleri demisti, ki annem inanmaz pek böyle seylere, neyse ama tanistigi falciyi baya bi övüyodu bende ailesinden birini taniyodum bu falcinin, neyse bu tanidigim kisi hayatinda büyük bi sacmalik yapmisti, bende anneme, "madem o kadar iyi falci neden bu yakinin basina geleni görememis " diye sordum cevap "yok yok serabetancigim, o dolandirici cikti zaten" idi:))

ayrica cok zor bir sey degil falci olmak:))

ama benim dediğim seyden alakasız bu yazdıklarınız
ben diyorum ki bu falcı kuzenimin balıkesirde arabayla ilgili işi olan bi arkadaşı olduğunu nereden biliyor? yani evleneceksin 2 çocuğun olacak gibi bir sey demiyor ki
baska seyler de vardı da unuttum simdi :P

laf arasinda aliyor agzindan ya da soruyor basitce, ama size bunu anlatan kisi anlatmiyor ya da etkilendiginden bunu önemsemiyor bile.

hatta bazen kendisi söylese de inandiriciligini yitirmemesi icin cevresindeki insanlara bunu söylemiyor, cünkü o zaman inandirici olmaz.

örnek
falci: bir yere yolculuk var yakinda anadoluya, bursa yakinlari mi desem antalya mi desem,adana mi

kuzen: aaa evet bursaya yakin balikesir, biz oraliyiz(farazi orali olmak)

falci: evet balikesir, oraya biri gitcek arabayla

kuzen: evet evet gidicek yakinlarda,

falci: siz de bekarsiniz, yanlizsiniz sanirim

kuzen: evet...

falci: size birini ayarliicak bu balikesire giden

kuzen de size olayin basini anlatmadan, aksettirmisir. yada lafi agzindan alirken farketmemistir bile. prestige filminden,

"Now you're looking for the secret... but you won't find it, because of course you're not really looking. You don't really want to know. You want to be fooled. "

özeti ise kandirilmak istiyoruz.

seçmece yok her şeyi yaptırıyorlar.

girdiğinizde genelde depo kısmından başlarsınız ve nereye derlerse oralara gidersiniz (buna raflar da dahil), bir de kasa için belli bir tecrübe isterler ve sanmıyorum ki part-time elemanı kasiyer olarak almak istesinler..

@mchslmdnc benim kuzenim girdi part time direk kasa olarak girdi hem de tecrübesi falan yoktu. benim bildiğim soruyorlarmış öyle demişti rotasyon yok migrosta kasadaysan hep kasadasın.

yıllardan beri kasada çalışan tanıdığım var başka iş yapmıyor. aynı mağazada hem kasa hem raf hemde müşteri hizmetlerine çeşitli aralıklarla bakan var. yani değişiyor

İhtiyacı göre şekillenir sen ne istediğini belirt başta.

Yatatın! Nihayet.

aslında çokta gerekli değildi gibi. yani seviye olarak ekşideki troller olmadığı için güzeldi bence. sadece arada troll çıkıyor burada :) bi de bazen o kadar absürt sorular geliyor ki ti ye almasak olmaz yani :))

diger en buyuk sikayet silinen duyurularin, cevaplarin sonsuza dek silinmesi. duyuruda bi yamukluk varsa ve silinmesi gerekiyorsa ona verilmis cevaplar da siliniyor. ugras vererek yazilan cevabin hic hesapta yokken silinmesi pek hos degil. silinenler mesaj/mail atilabilir ya da belki cop kutusu olabilir. kaldi ki gecenki duyuruda silinen duyurularin aslinda silinmedigini belirtmistiniz.

kanatlanip ucmaya calisan elemanlara istegini vermek hos olabilir. bazi elemanlar bayagi istekli bu konuda. "Cevap demişken tartışmaya, küçük düşürmeye, hakarete yönelik; sorulan konudan uzaklaşan her türlü cevap silinir, aynı kullanıcı benzer hareketler yaparsa uçar, istatistiklerdeki 'kuş' uçan kullanıcılara aittir."

biz i kullanicilari nicin spam olarak isaretleyemiyoruz? kotu kullanim falan diye mi? mumkunse i kullanicilari da ispiyonlama yetisi kazansin. belli bi duyuru/cevap sayisi ya da cevap bu orani ya da belli bi suredir uye olmak sartlari engelleyebilir yanlis kullanimi. gerci flag nasil kotu ya da yanlis kullanilir o da ayri konu.

dahinnotha,

ispiyon sistemini internet kullanicilarina da acmayi dusunuyoruz (en azindan ben dusunuyorum). yakin zamanda olabilir o da.
cop kutusu benzeri bir sistemi dusunmuyoruz. (bu konuda compumaster da benimle ayni fikirdeydi en son)

@ fader
kisiye cevap verirken ismi kalin puntolu mu oluyor, ben mi yanlis gordum:)

Yeni uye olan elemanlar gercekten bu kurallari okuyor mu? kurallarda ve kullanim talimatinda her sey acikca belirtildigi halde bu kadar yamuk kullanicinin olmasini kurallarin okunmamis olmasina baglarim ben. ilk duyuru veya cevaptan once kurallar ekrana gelebilir belki. altina da okudum anladim der tiklenir.

:)
zaten sorunlarin cogu kurallari okumamak yuzunden, evet. daha birkac saat once konustuk compumaster ile bahsettigin seyi. yeni hesap olusturan kisilere artik ilk girislerinde getirecegiz kurallari ve okudum checkbox'i olacak.

• İş/eleman arama.
• Para karşılığı ödev, proje veya çeviri.

bu yukarıdaki iki maddeye muhatap herhangi bir duyuru eklediğimizde duyuru siliniyor öyle mi? ben mi yanlış anlıyorum yoksa?

hayır illegal-anormal ne var bunlarda? yorgunum biraz inşallah yanlış anlıyorumdur.

duyuru ekleme sayfasinda kategori aciklamalari normal bir sekilde calisiyor bende. farkli tarayicilar ile de test ettim, sikinti yok.
duyuru duzenleme sayfasinda hic eklememistik sanirim, ekleyebilirim.
butonlar daha once de hizali degildi ama madem bu kadar problem oldu, hizalayayim.

good room beautiful,

(git: 392420)

şahane olmuş. bu aralar bir yenilikler bir yenilikler...
çok çalışıyosunuz efem :)

wide,

onu yaparsak yine "sorum niye silindi"ler artacak. o yuzden istemedim ve eklemeyi dusunmuyorum sahsen.

fader

merak ettim de, o test başlıklı duyuru da yazan latince(tahminim) metin nedir?

bu şey de çok iyi güzel olmuş taam mı

ben niye kalın yazamadım lan?! :(

lipsum.com

eskiden sözlüğe mesaj geliyordu duyurumuza biri cevap verdiği zaman. "mesaj almak istiyorum" kutucuğu hâlâ işaretli olmasına rağmen gelmiyor. bu neden kaynaklanıyor ve sadece benden kaynaklanan bir şey mi yoksa kaldırdınız mı bunu? =/

elinize sağlık. uzun süredir istenen bir özellikti.

bu arada yardım/hakkında kısmının da biraz güncellemeye ihtiyacı var. mesela şu aşağıda yazdığım maddede "git" link'i boş. doldurulsa güzel olurdu:

- Sağlık sorunları ile ilgili sorulara biz hassasiyet gösteriyoruz, burada yazılan her şeye inanmayın: (git: 25523)

Değişiklik iyi hoş da moderatörler kendini bir şey sanmasa bir de. Adam intihar etmemek için cevap verin başlığına yazdığım seni cinsel açıdan en mutlu kadın yaparım yazımı silmiş cevap değil diye. Mesaj atıyorum açıkla da ona göre bileyim diye cevap yok. Sizin bu değişikliğiniz her zamanki gibi hava cıva.

Ooo valla bu çok iyi olmuş. Geç oldu ama oldu :) Bir de hep şikayet edilen "uzun uzun araştırıp cevap verip de soru sahibinin soruyu silmesine" çare bulsak? Ardından da tiklenmeyen cevaplar sıkıntına bir bakalım :)

bence bu kurallarla birlikte duyuru adı altında ki bütün duyurular legal olmaktan çıkmış. hayırlısı olsun

tanım zorunluluğu için çalışmalar başlatılmalı.

amannn cevap alakasız olmasın editi: çok gerekli olmuş, teşekkürler.

eksi duyuru basligini okuyup duyuruda karar alan yonetimin hastasiyim.

ülkede bunca sorun varken gerçekten bunu dert edip çözüm mü ürettin yani. bravo sana. şaka bir yana her gün birilerinin duyuruyu daha iyi yapmaya çalıştığını görmek güzel. bu gidişle ekşi sözlüğü sık kullanılarda sileceğiz galiba.

ben hiç sevmedim simdi sürekli mesaj gelecek silindi silindi diye

coca--cola, duyuru içerisinde herkese açık şekilde birine cinsel teklifte veya cinsel bir vaatte bulunursan, "Bir kişiye, ırka, dine, cemaate, topluluğa ve yasalarla korunan değerlere hakaret" gerekçesiyle sileriz.

biz moderatörüz. "burada iyi niyetli mi demiş yoksa art niyetle mi demiş" gibi bir niyet okumak zorunda değiliz. illa şansını denemek istiyorsan özel mesaj atarsın.

şimdi biraz önce gelen mesajla öğrendim ki bir cevabım silinmiş, gerekçe ise soruya cevap değil. bırakın da duyuruyu açan insan soruya cevap olup olmadığna kanaat getirsin. hem ne zamandan beri x + 1 kalıbı cevap olmuyor? saçma duyurulara esprili cevaplar verip inceden eğleniyorduk. demek ki artık mekanik bir yer olacak burası. e varsın olsun. yolu açık olsun.

@fader @wide'ın bahsettiği mesaj gelmemesi muhabbetini default olarak gelecek şekilde ayarlasanız, istemeyenler gelmesini işaretlese olur gibi sanki. ben de istemiyorum her silinende mesaj gelmesini aslında.

x +1 kalıbı, x cevabını sildiği anda cevap olmaktan çıkıyor. neye +1 dediğiniz havada kalıyor. o yüzden x'in yazdığını +1'lemek istiyorsanız bir zahmet aynısını yazıp "x +1, bence de o ayakkabıyı almalısın" falan demelisiniz ki x cevabını sildiğinde de cevabınız geçerli olabilsin.

boş insanlar yönetiyor bu dalgayı.

Düşünce güzel, maddeler esnetilmemeli. Bir maddeyi kafasına göre esnetip uyguladı mesela bir moderator az once. Napican şimdi? İtiraz mesajı da attım ama cevap yok. Verdigim cevapla alakası olmayan bir nedeni isaretleyerek silecekse moderatorler, hic yapmayın, millet istediği şeyi yazsın buraya daha iyi.

uyari sisteminin gelmesi daha kati bir modere sureci demek degil ki?
geyik yeri geldiginde biz de yapiyoruz, bunda bir sey yok. silinme nedeni, kimin sildigi vs. gorunsun isteniyordu uzun zamandir, onu eklemis olduk sadece.

kurallar da, yukarida yazdigim gibi zaten var olan seyler. sadece ispiyon/silme gerekcelerini daha acik hale getirdik kurallara paralel olarak.

yeri burası değil belki ama hazır yetkili abiler takip ediyorken favorilere eklediğimiz sorulara gelen cevaplarda da aynen mesajlarımdaki gibi bir yeşillenme olsa, ya da bildirimler kısmında çıksa en azından negzel olur.

"Soruya cevap değil." seçeneğinin yanına eskisi gibi "(teşekkür, karşılıklı diyalog vb.)" gibi bir ifade gelse daha açıklayıcı olmaz mıydı?

condum kurşunu.na katılıyorum ben de.
favori sayısı arttıkça bunları takip etmek de zor oluyor.

bu arada, cevapları oylama düşüncesi vardı. compumaster da sıcak baktığını söylemişti. yapıalcak mı öyle bir şey? ayrıca, duyuruların etiketlenme düşüncesinden de bahsedilmişti. bu konuda düşünceleriniz neler?

yardim/hakkinda sayfasindaki kurallara seneler sonra tekrar baktım da aklıma şu takıldı;

şimdi orada diyor;
"Başlıklarda ilk harfleri büyük, duyuru metninde normal büyük harf kullanımı dışına çıkan ve okunmada zorluk teşkil edebileceğini düşündüğümüz tüm duyurular vs.."

dikkat ettim özellikle, sadece küçük harf kullanarak yazım hakkında birşey denmemiş. yanlışmı oluyor şimdi başlık dahil tüm harfleri küçük yazmak? yoksa sözlükteki gibi burada da en güzeli herşeyi küçük harfle yazmak mı?

daglien,

Başlığın tamamı büyük harf (TAMAMI BUYUK)
Bazı harfler büyük bazı harfler küçük (BuNuN GiBi)
Eksesif yanlış harf kullanımı (1337 5p34k)

@daglien;

O KURAL DUYURULARI BU ŞEKİLDE AÇANLAR YA da ceVAplARI bU şekİLDe vErEnLEr için oluşturuldu. çoq qaerizmetiq bOyle yAzmAq diyenler de düşünüldü tabii.

yalnızca küçük harf kullanmak gibi bir zorunluluk/tercih yok, dilbilgisine uygun bir şekilde (ya da yazılanın okunmasında zorluk çıkartmayan) büyük harf kullanımı bir sorun teşkil etmiyor. ancak tamamını küçük harfle yazmak duyuru/cevap silme nedeni de değil.

burs istedik diye ispiyonlandık ya. tonlarca param var diyo. ayda 50 lira burs istedik. cemaatciler gibi fişlendik.

Cok güzel tebrikler buyuk eksiklikti bu. Sadece soruya cevap degilde silerken 2 kere dusunun derim, dusundum de aslında bu hepsi icin gecerli. Beim gordugum cok keyfi veya nasıl diyeyim acemice mesaj ve duyuru siliniyor. (karsılastirma noktam sozluk) Bir de duyurumu fader sildi bana gıcık bu zaten böyledir bu benim kankam bunu tanıyor borcunu vermemiş duyuruları açılacak herhalde öngörmüşsünüzdür.

@fader

www.capsverlan.com

diyorum sadece, emeğinize sağlık

iş işçi arama kısmı özellikle genç ve öğrenci kesimden insanların işine yarayan, insanları gereken zamanlarda zor durumdan kurtaran faydalı bir başlıktı.

silinmesi oldukça yazık olmuş, boş beleş muhabbet ve sorulara yönelik bir ekşi duyuru olma yolunda ilerliyoruz sanırım.

enedwaith, yukarida yazdim, tekrar yaziyorum. keyfimizden degil, (git: 392420)

iş ve işçi arama duyurularını silmeyi ve yasaklamayı biz de istemiyoruz. şahsen silerken de elim titriyor. ama bu konudaki eleştirilerinizi bize değil, "iş ve işçi aramaya aracılık yapmak için yıllık 1800 lira izin ücreti ve 25.000 lira teminat yatırmanız gerekiyor, yoksa ceza keserim" diyen devletimize yapmanız gerekiyor. ekşi duyuru'nun iş ve işçi aramaya aracılık yapmak için bu derece bir yatırım yapabilmesi sözkonusu değil maalesef.

iş ve işçi arama ilanı yayınlayan bütün internet sitelerinin ve hatta günlük gazetelerin bu izinlerinin olduğunu belirtmek isterim. bakın mesela kariyer.net'in dipnotunda yazıyor: "Kariyer.net Elektronik Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri A.Ş. Türkiye İş Kurumu'nun 31.08.2009 tarih ve 170 numaralı izin belgesi ile faaliyet göstermektedir." adamlar bu yatırımı yapmış ve bu izni almış.

edit: fader ikincidir linkini veriyor, ben geç kalmışım. bu da link tıklamaya üşenenlere gelsin o zaman.

"Aynı duyuru sürekli girilmiş, veya tek amacı reklam/spam veya üstte kalmak."
kuralına ufak bir itirazım olacaktı.
( gerçi bunun yeri burası mı onu da bilmiyorum. )

başıma gelen bir örnekten yola çıkacak olursak ;
dhmi kurumunda çalışan birine bir soru sormam gerekiyordu. bu da işe başlangıçta izleyeceğim yol açısından önemli bir yere sahipti.
her neyse " dhmi de çalışan biri aranıyor bir adet sorum var kendisine" şeklinde bir duyuru açtım ancak aradan 2 gün geçmesine rağmen herhangi bir dönüş olmadı.
ben de 2 gün sonra duyuruyu yeniledim sonuçta 2 gün öncesinin cevaplanmayan bir duyurusuna kim bakar ki ?
" dur bi bakayım 2 gün önce beni çağıran biri olmuş mu ? " şeklinde potansiyel bir dhmi çalışanının gireceğini zannetmiyorum.
ancak duyurum belirttiğim kural nedeniyle silindi. peki ben ne yapmalıyım bu durumda?
" duyurumu herkes okumuştur cevap gelmediğine göre kesin böyle birisi yoktur." diye mi düşünmeliyim ?

Hayvan alıp satmak ne alaka yahu? O niye yasak?

evcil hayvan satışı tabii ki yasak değil ama evcil hayvan satmak için bazı izinleri almak, bazı yükümlülükleri yerine getirmek gerekiyor. burada satış yapmak isteyen kullanıcıların bu izinleri aldığını doğrulayamayız. bu yüzden burada hayvan satışı yasak.

hayvanları koruma kanununun 10. maddesinde hayvan satışı ile ilgili düzenlemeler yazıyor.

"Aynı duyuru sürekli girilmiş, veya tek amacı reklam/spam veya üstte kalmak."

burada belirsizlik var.

aynı duyurunun sürekli girilmesinden kastınız - sınırınız nedir?

kesin belirlenmeyince, tatsızlık oluyor.

ayda bir? on günde bir? haftada bir? asla?

nedir?

yardım/hakkında sayfasından:

Duyuru ve cevap kaldırılma sebepleri

Aynı içerikli bir sorunun/duyurunun herhangi bir sebeple yinelenmesi gerekiyorsa önceki duyurunun üzerinden en az 3 gün geçmiş olmalıdır. Daha kısa sürede tekrarlanan soru/duyurular silinir, sık tekrarlanması durumunda ise kullanıcı hesabı kapatılır.

benim durumu silen moderatöre mesaj atmama rağmen cevap gelmedi. kendisi galadnikov olur.
bari cevap verebilen biri silsin de tavsiye alabilelim!

fader

sevgilim senin kadar mesaj atmıyordu. KAvram kargaşası yaşıyorum artık hangisi duyuru hangisi sevgili diye bi enterasan oldu sdjfhsjdfh

skywalkeremre, cok komikmis yazar kardes.

ters takmış olabilir misin?

Sorun lenste değil gözde olabilir. Makyaj malzemesi, çapak, kuruluk vs gibi. Önceki gün çok dumanaltı ortamdaysanız olabilir mesela.

@baldur +1 lens ters takılmış olabilir.
aylık lens ise eskiyince yapıyor arada böyle,
bu aralar göz nezlesi yaygın ondan da olmuş olabilir.

iyice yıkyamamışsındır toz olmuştur belki üstü ya da lensin ömrü bitmiştir

ters değildi, hatta emin olmak için tersini de denedim. Daha paketi açalı 2-3 hafta oldu(2 aylık olandan). göz makyajı yapıyorum, geceleri temizliyorum ama belki onun etkisidir.

havalar sıcak, göz kuruluğu olabiliyor. devam ederse bir doktora görun, damla filan verir, rahat edersin.

buyuk ihtimal (bkz: konjonktivit) baslangici

lensi takmadan önce lens suyuna bak. eğer kontaminasyon fazlaysa demek ki bir önceki gün sirkülasyonun olduğu bir yerde bulundun. lensi takmadan önce solüsyon ile yıka. takarken içine 2-3 damla solüsyon damlat. o şekilde tak.

lensi bazen istemeden de olsa hor kullanırsın. gözle görmediğin deformasyonlar oluşur. mesela bizim arkadaş lensini yırtık takmaya çalıştı. lokal bir yırtık vardı ve 3 günlük lens diye kullandı da.

bir de acuvue'nün tanıtımlarında "makyajı temizlemeden önce lensi çıkarın" diyor.

3 kuruşluk lens gözünden kıymetli değil. olmuyorsa lensi hemen at. zorlamaya gerek yok.

Eğer ellerini tam olarak durulamayıp lensi alıp gözüne taktıysan o da yakabiliyor.

1 hafta gözlük takıp gözünü dinlendir.

solüsyonu değiştirdim, bugün durum yine aynı. pazartesi doktora gidicem.

o girdiğin sayfa kendini habire yeniliyor o yüzden olur ama gözle görülmeyen bi mikrop kadar ufaktır :P en güzel anlattım

yukarıda söylenenler harici okunan sayfa ile kota dolduramazsında, text veya biraz resimli binlerce sayfa belki biraz kota doldurur. download, müzik dinleme ve video izleme dışındaki şeylerle kota dolduran adama ödül veririm ben :)

bakkaldan fln alsan?

çikolata tozu ne ya git üşenme al ucunda süper bi lezzet var

hatunlara göster çok iyi anlarlar ahuha

www.istanbulfilateli.com anahtar kelimen filateli

yok artık... aştın kendini... eski yöntemlere dönüş mü var...

şişli nişantaşı'nda hak pasajı vardır. onun alt katında pulcular vardı. oraya gösterebilirsin.

damgalı olanların hiçbir değeri yok, onlardan sakın bir şey bekleme. damgasız olanları da yıllarına, serilerine, ülkelerine göre internet üzerinden arat istersen, belki bulursun bir şeyler. bu işlerle ilgili kitaplar oluyor, her pulun ve değerinin içinde yazdığı albümler filan ama çok da pahalı oluyor. tünel'de de var bikaç tane pulcu, onlara sor istersen...

madem kadıköydesin ve yazıcıoğluna bakacaksın o zaman 10 puanlık cevabım veriyorum
yazıcıoğlunda kesin vardır.

media markt

O kabloyu bulursun bulmasına da VGA'dan SCART'a doğrudan görüntü aktarabileceğinden şüpheliyim...

japonca sana manyak gibi para kazandırır evet ama öğrenmesi öyle kolay bir sey değil yani

aman diyim burası birazdan fena tartışmalarla dolacak.

en baştan söyleyeyim, seçmeli dersle falan japonca gibi bir dili şirket yazışması yapacak düzeyde öğrenemezsin ama tabii ki diyalog kuracak kadar falan öğrenirsen hem cv'ye yazarsın güzel durur, hem de ne bileyim toyota'da işe başvururken sevimlilik yaparsın japonca konuşup falan.

bir türkün japonca öğrenmesi, bir fransızın japonca öğrenmesinden çok daha kolaydır (gramer, altayik diller vb.). bu arada söz konusu üniversite bilgi ise, bir arkadaşım bayağı japonca öğrenmişti o seçmeli dersten.

üniversitede japonca öğrenemeyeceğini düşünüyorum ben kolay kolay. seçmeli dil dersi alan tüm tanıdıklarım dersi sadece ortalamalarını yükseltmek için alıyorlar. rusça'nın ve uzak doğu dillerinin alfabelerini öğrenmek dahi bir dönem tuttuğundan genelde onlar tercih ediliyor.. genel kanı yatış dersleri oldukları yönünde yani. böyle bir ortam mevcutken sen ne kadar istekli olursan ol layığıyla öğrenemeyeceksindir dili. gidip japonya'da iki üç sene yaşama imkanın varsa tabii ki al ama yoksa alternatif bir dil bul bence kendine.

tartışacak bir şey yok.

1. seçmeli dersten doğru "abi adam hayvanevladı gibi japonca konuşuyor ortamın anasını ağlatıyor" diyeni duydun mu?

bu gezegende 1 tane olmuş mu?

azıcık öğrenmiş 2 kelime öğrenmiş ehh öğrenmiş demiyorum.

olmuşsa da kaç tane olmuş?

2. ne işine yarayacak allah aşkına?

ha dilforum.com'a sor, korece dünya dili, portekizce çok önemli, rusça olmazsa olmaz.

adamlara ekmek kapısı lazım tabi.

hangi mühendis hangi kitabı okuyacak da hangi makaleye bakacak da "ahhh be sade ve sadece japoncası var bunun tüh japoncam yok ya ilerleyemiyorum bu meslekte!!" demiş ?

rusça japonca çince korece portekizca ispanyolca : çoluk çocuk fantezisi.

bir tanıdığım 3 sene fransa'da kaldı, gitmeden önce geldikten sonra özellikle de oturdu fransızca ders çalıştı ucundan kpds'yi geçti, başka bir tanıdık yıllarca rusça çalıştı ehh kpds'den 60 alamıyor bile.

ilkokuldan beri her an hayatımızda olan her yerde kulağımıza giren ingilizce'de bile durum ortadayken ohoo...

ve sonuç: akademik hayat: yüzde 99.99 ingilizcedir.

3.

toyota'da: 30bin kişi varsa çalışan, japonca bilmesi gereken 2-3tür. o da japonya türkiye arası temas kuracak tercüman.

toyota ne yapsın japonca bilen mühendisi.

araba yaparken japonca bilmek gerekmiyor ki.

zaten de, çok üst düzey japon yöneticilerle her saniye temasta olması gereken 1 mühendis varsa da, sen, seçmeli dersten doğru o adam olamayacaksın.

yine mesela dilforum.com adl ilginç sitede "sinop'a nükleer santrali koreliler yapacak, korece'nin önemi artacak" demişlerdi. komediye bak.


japonca'ya vereceğin emekle git 3-5 makale ingilizce oku daha iyi olur.

son:

ben dili ve dil öğrenmeyi ciddiye alan birisi olduğum için bunları söylüyorum.

üniversitede seçmeli ders alan 10 trilyon insan gibi 1 sene sonra "yaa ders aldım ama 1 kelime kalmadı aklımda..." diyeceksin.

ben (ve sınıf arkadaşım milyon insan) ortaokulda haftada 2-4 saat 3 sene almanca gördük, şimdi bire kadar sayamam.

görüntü kalitesi çok düşük bence hiç yüklemeyelim
ama iyiymiş kıvrak erkek candır

www.youtube.com

@neira

01:47'de girdikleri seri harika, o kısmı özellikle öneriyorum. hmm videonun çözünürlüğünü göz önünde bulundurmamıştım. teşekkür ederim.

olmuyorum da haftada bir ayni sorunun sorulmasindan gina geldi artik.

Tik atılmadığı zaman cevabımı silerim.

arkadas nedir bu tik sevdasi.

allahini seven bana tik atmasin!

tik in amaci dogru cevap bu demek degil mi ? ama herkes nerdeyse her cevabina tik atilmasini istiyor. bende bunu anlamiyorum.

ayrica nawres +1

gercekten tikin amacı ne ? okudum seni tamam mı? doğru cvp seninki mi? nee

umrumda değil, nawres + bp10 +1

tik, verilen cevap dogruysa ya da dogru olmasa da yakinsa, gidis yolu icin veriliyor.

bu kullanimi bilmeyen kullanicilar olabiliyor, kasti olarak vermeyenler de vardir heralde, tik almak icin cevap yazanlar oldugu icin.

mesela ben de bundan sonra kimseyi tiklemiyicem.

tik atmayanlara sinir oluyorum ama soru sormadan önce arama yapmayanlara daha da sinir oluyorum.

3-4 gündür bu konuyu tartışmıyorduk, bazı sorular oluyor, soran illa kafasındaki cevabı istiyor, başka cevaplar gelince de sadece onu pohpohlayana tik atıyor, o zaman "eahh" diyorum ama tik peşinde koşacak enerjim yok. kaç senedir buradayım, tilk atılmaması da duyurunun bir gerçeği, kafaya takılacak bişey değil.

not: 312. kez sorulan bu soruya yine her zamanki ciddiyetimi koruyarak cevap vermenin dayanılmaz hazzıyla doluyum.

açıkçası zerre umrumda değil. benim cevabım orada yazıyor, banane adam beğendi mi beğenmedi mi.

öyle olsaydı tik olmayan yüzlerce cevabı silmem lazımdı. en çok tiki olanı admin mi yapıyomuş compu?

sikimde bile değil tik olsa ne olacak olmasa ne olacak

tik bir insanın kendine yakışanı giymesidir

bu soru 4565464565464 defa soruldu yeter artık kaldırıcam tik denen şeyi komple o olacak

önceden belki takıyodum ama artık bakmıyorum bile, bildiğimi yazıyom

(git: 405963)

eğer cevapsa gerçekten biraz gıcık oluyorum. ama alıştık artık. aynı şekilde 100 kere de +1 sistemi gelsin dedik ama neyse...

tikin amacı cevabın işime yaradı demek. her sorunun bir doğru cevabı yoktur çünkü. tik atmayanları bir bilgiyi alıp teşekkür etmeyen insanalra benzetiyorum.

en azından işaretle de biz de bilelim. işe yaradı mı yaramadı mı?!

benim cevabıma atılmayan tik neyse de benle alakası olmayan sorularda adamın işine yarayan cevabı merak ediyorum bazen. orası rahatsız ediyor beni.

Şimdiye kadar hiç reddedilmedim.
True story.

lise zamanlarında okuldan kaçmıştık bir gün caddebostan sahilinde içmeye, neyse ardından okula girip taş gibi bir hocanın dersine girmiştik tabi bizim kafalar 1500 :)
hocaya evlenme teklifi etmiştik o da bizi disipline göndermişti cevap bile vermeden..
ah düşününce hala koyuyor :)

hiç hamle yapmadığım için hiç reddedilmedim. cinsiyetimle bağdaştırılmasın bu durum, erkek de olsam durum değişmezdi. hamle yapabilecek kadar özgüvenim hiç olmadı.

ben hic reddedildigimi hatirlamiyorum ama bunda cinsiyetimin etkili oldugu yadsinamaz bir gercek.

ben değil ama arkadaşım çok ustaca reddedilmişti.

çocuk öss döneminin sonlarına doğru senenin başından beri aynı sınıfta olan kıza gecenin bir yarısı mesaj atar; "sabaha sevgilim olarak uyanmaya ne dersin"(büyük ihtimalle daha nazik bir dille yazmıştır.) çocuk cevap için sabahı nasıl edeceğini düşünürken birden telefonuna bir mesaj gelir. "uyumadım, uyumayacağım, doğal olarak da uyanmayacağım." bence oldukça epik bir reddediliştir.


bir de yazmazsam ölürüm, rocco'nun internette oylayıp sınadığı ilk tanışma cümleleri vardı. çocuk kıza gider ve "benimle bir elmanın iki yarısı olmaya ne dersin" diye sorar. cevap bence şahane; "ben elma sevmem"

sadece ilişki anlamında mı soruyorsun?

ben sadece yol sormak için iki kızın yanına yanaştım çünkü ortalıkta kimse yoktu (saat baya geçti) son derece kibar bir şekilde "pardon, bir şey sorabilir miyim?" dedim. kızlardan biri baktı, elinin tersini göstererek "yürü git" der gibi salladı. ulan ne sinirlenmiştim bak yine aklıma geldi yine sinirlendim.

neyse işte, bu sayılır mı?

Bir keresinde marmariste bara girmeye calisiyoruz 3 erkek ama damsiz almiyorlar. Sokakta 6-7 kisilik rus kiz grubu bulduk. Arkadas okuzce bara gidelim mi dedi halbuki biz sadece bizi iceri sokmalarini istiyorduk. Bunlar arkadaslik sandi. Neyse birbirlerine baktilar bana dusen kiz bir bana bakti bir de arkadasina sonra iyy der gibi kafa salladi. Kimse bizi begenmedi ama en aci ben reddedildim. Neyse sonradan kizi siktim de intikamimi aldim

Gercektir.

reddediliş değil ama çok koyduğu için anlatayım:

ortaokuldayım. okulda bir kız var dünyalar güzeli. yok böyle bir güzellik ama. hani resmen çarpılmışım. ergenliğin başları tabi, ne zaman onu görsem kelebekler uçuşuyor gözümün önünde. en yakın arkadaşıma söyledim böyle böyle bu kıza aşık oldum ben diye. haydaa demez mi ulan ona ben aşığım diye. baya bi kavga ettik hatta. sonra itiş kakış bizim sınıfa girdik. sınıf bomboş teneffüs tabi. oha bi baktık bu kız, bizim iki üst sınıftan gayet hödük bir elemanla yiyişiyor panoların önünde. biz iki sünepe girdik içeri dumur olduk. eleman bi anda korkarak bize baktı, sonrasında "sktirin gidin lan burdan mına kodumun sünepeleri" dedi. hiç unutmam bu cümleyi. adam iki üst sınıf abi gel de posta koy. ortaokulda öyleydi işte. biz de götüm götüm dışarı çıktık. ne kelebek kaldı sonra, ne kızın kaşarlığı. beh beh beh..

kızın biri vardı, arkadaşın arkadaşı. msn'de eklemiştim. arada konuşuyoruz. bi gece açıldım ince ince. hiç bişey demedi. "atla gel, öyle konuşalım" dedi. yurtta kalıyor. yurdu da buradan var bi 20 km. gece yarısı atladım, gittim, aldım. tek kelime konuşmadık. o gece el ele, kol kola bütün sahil boyu yürüdük. öpüştük, yiyiştik, çimenlere uzanıp yıldızları izledik. sonra yurduna bıraktım. sanki cepheye gidecekmişim gibi sarıldı, neredeyse ağlaşacaktık, öyle bi yoğunluk. basıp eve gittim, 20 dk içinde nete girmiştim yani. "orada mısın?" yazmış. "geldim canım" dedim. "bence çok hızlı gidiyoruz, düşünmem gerek" dedi. "peki" dedim. 5 dakika sonra bi mesaj daha "bence bi daha görüşmemeliyiz"

:D

HanGisini anlatayim lunedor? Asdads

istediğim her erkeği elde ettim nihaha (nası cevap ama)

@neira yalan bir cevap bence :P

uff snn be slk

anlatırsam burada tüm ekşi duyuru halkı çöker

@wessago
anlat çökelim, zaten yeterince çöküğüz gibi duyurulara bakarsak :)

ahahah madem herkes yazmış ben de yazayım.

orta2 nin yazında başlıyor olaylar; çınarcıktayız, yaz flörtleri gibin bişi, o yaşta ne flörtü oluyorsa artık. bir kıza acayip tutulmuşum, kuzenim de var yanımda kız da ona tutulmuş. üzüntümden yemek yiyemiyorum, evden adımımı atmıyorum tam depresyon yani. neyse sonra çok çok iyi anlaştığım, 4 yıllık bir kız arkadaşım bana açıldı. kendal ben seni seviyorum dedi. zamanlama ofsayt yani. kıza ben seni hiç öyle göremem dedim. (bak bak, tipe bak hele!!!)

yaz biter, kuzen türlü baskılarla hoşlanılan kızdan uzaklaştırılır vs vs.

asıl bomba ertesi sene patlar. hoşlanılan kızın yüzünde milyon sivilce, suratına bakılmaz. bana ilan-ı aşk eden kız ise selvi boylu, on numara güzellikte bir kız olur çıkar. hemen yavşanır, kızdan ben 1 sene senin için ağladım sıra sende !!! cevabı alınır. o sene de böyle heba olur.

lise sona kadar kız ile arada denk gelindikçe laflanır ama bir muhabbet olmaz.
lise sonda kızdan birgün bir mesaj; naber kendal istanbuldayım görüşelim mi?
hadi görüşelim bakalım denir, kızın muhabbeti evliliğe !!! gelir, senden başka kimseyle olmamaya yemin ettim lafları işitilir, kafa yenir tekrar kızla görüşmek istenince deeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee


senden intikamımı almaya doyamıyorum lafı sokulur bir taraflarıma.

bundan daha acı, epic, ne bileyim gaddarca bir reddetme olabilir mi ha? olabilir mi free bird, olabilir mi devilred, olabilir mi fraise? söyleyin bana? :D

neyse ergendik, atlattık travmayı. :D

@kendal

işi reddetme kısmına getirmemek gerekli bence, çünkü kadınlar olarak çok süper fikirlerimiz olabilir bu konuda :)

@devil; valla iyi ki o yaşta öğrendim psikopatlığınızı da yaş tahtaya basmadım daha. :)

o kadar yazdim yazdim tel kilitlendi. Uzun eldi herhalde. Anlaticam ama tel izin vermiyor. Bu iyi mi kotu mu anlamadim. Asdasd

ya kadın reddedeceği zaman belli ediyor bence.


ben tabii reddedilme sayılmaz ama @lunedor'unkine benzer bir dershane ve etütte başlayan olaylar sonucu önce adeta reddetmiş, sonra apaçık ortada kalmıştım.
etütte yanımda oturan, basçı süpersonik çocuğun "Seviyorum ulennnnnn" diye bana dönmesini, heyecandan bembeyaz olmuş suratıyla bana bakışını, benim gerzekliğimden tepki veremeyişimi ve hemen kafayı çevirip "bu soruyu çözdün mü" gibi bir tepki verişimi bugün gibi hatırlıyormuşum, şimdi fark ettim.

olayı takip eden haftalar boyunca basçının bana haftalarca küsmesi, trip atması, her lafıma mızırdanması... sonra yumuşayıp, aynı dersanenin kantininde üşenmeden gelip gözlük yakışmış bikbiklemesi ve nihayetinde tekrar konuştuğumuzda ben o niyetle dememiştim "seviyorum ulen" demesi.

hoş değil beyler, hoş değil.

lisede.

uzun bir takipten sonra hamburegcide kıstırmıştım kızı ama takip ettigimi anlayınca arka kapıdan kaçmış.

yarım saat sonra çiçek alıp kapısına bırakmaya karar verdik arkadaşla süpriz olsun diye, karşımıza çıktı kankasıyla. elimizde çiçekle daracık bir sokakta yan yana geldik. rezaletti.

Teklif etmediğim için reddedilmedim
En epik reddedişim yağmurlu bir sonbahar günü arkamdan ağlayarak beni Paris'ten uğurlayan yeşil gözlü bir yakışıklıydı yazık ettim, biliyorum (ama olmaz ben hala yaşadığım travmayı atlatmış değilim, sana yazık ederim vıdı vıdı vıdı vıdı) neredeydi ki o zaman şimdiki aklım benim...

6 yıldır reddedilmedim.

şimdi bu kadar özgüven patlaması bir giriş yaptığıma bakma, bu 6 yılın öncesi bir lise hazırlık-lise 1-2 dönemi var ki... düşmeden kalkamazsın felsefesiyle, düşe düşe yerlerde sürüne sürüne kalkmayı yürümeyi şimdi de koşmayı -bir iki seneye uçarım ben- öğrendim.

aslında birçok var ancak biri çok fena. hepsi birbirinden epik, belki yazarım birazdan bir iki tane daha. uzatmayayım:

şimdii yıllar yıllar önce şöyle bi 8 yıl önce lisedeyim. bizim lisenin kızlarının hepsi fabrikasyon çıkıştı. 1.50-55 kara saçlı karagözlü ve esmer. çoğunluğu aynıdır yani şangay'daki üretim fabrikasından çıkmıştı hepsi (evet çin, kalitesiz)

bir gün evrak teslimi için müdür yardımcısının oraya indim öğretmenler odasının önüne, lan bir kız gördüm, laaaaaaaaan diye baktım böyle. ancak forması yok eşofmanlarıyla takılıyor. içimden "lan öylesine gelmiş arkadaşına zaten bizim okulda böyle hatun mu olur.." dedim. vay anasını dedim bir iki bakış daha attım. kestane saçlı ela gözlü beyaz tenli bir kızdı. parlıyordu ya. benim hafıza çok iyidir her detayı hatırlarım her konuda.

neyse.

günler günleri kovaladı ve ben bu hatunu sabah sırada gördüm yan sıralardan birinde. "ananski?!?!?" efektiyle birlikte bizim çocukları dürttüm "oğlum bu hangi sınıfın sırası lan alo hişt" diye. bilmiyorlardı. ertesi sabah aynı sıraya gittim baboş siz hangi sınıfsınız maç atalım dedim (biz dil sınıfıyız halbuki çıkaracak 7 erkeğimiz yok) 10 sosyaliz biz dedi. ben 9. sınıfım, ancak hazırlık okudum süper lise kısmı girişli, o düz lise. aynı yaştayız yani. ancak sosyal kısmı sıkıntı...

...sıkıntı çünkü bizim okulda haftada iki gün geleneksel döner bıçağı şenlikleri olurdu. sosyal de en berbatı. zaten süper ve düz lise sınıfları birbirini çekemiyor. oradan kız almak amiyane tabirle sıkıntı. neyse. stalkerlık yapmıyorum ama tenefüste falan görmeye başladım. onun benden haberi yok.

en son kafayı kırdım. bizim okul tehlikeli olduğu kadar çok çok disiplinli ve müdüründen müdür yardımcısından acaip korkulan kimsenin odasının karşısından geçmediği dayağın binpara olduğu bir okul. bir beden dersi arasında ortam müsaitken ben bizim müdür yardımcısının yanına girdim. insan ilişkilerim iyidir. kafayı da kırmışım zaten. gittim milletin normal sorunlarını söyleyemediği -adamın adı da ahmet kaya ve trakyalı bu da ayrı- müdür yardımcısına, "hocam benim bir maruzatım var" dedim. ulan 15 yaşındasın pezevenk ne maruzatı? kelimeyi söyleyince korktu adam zaten. n'oldu beya dedi.

ben aşık oldum hocam, dedim. adamın bakışları değişti herhalde emekli olmasına çok yakın günler kalmış kel ahmet hoca ilk defa böyle bir şey duymuştu. otur bakiym beya, dedi. oturdum. ben napiym beya? dedi. hocam... diye lafa girdim ve bir şey istedim. fakat bunu neden istediğimi ben de bilmiyorum. ya hocam ben bu kızı görünce derslerim düzeliyo yaaa dedim. yalan anasını satayım. ders mers düşünen yok kızı arıyorum her tenefüste görürüm belki diye. gidip konuşacak göt de yok özgüven falan yok diyorum ya bırak düşmeyi yerlerde yuvarlanıyorum o sıra.

e ben napim dedi adam haklı olarak. hocam bu kızın öğrenci dosyasından bana el altından bir tane vesikalık verir misin yaaa dedim. adam başladı yok ben mahkeme kararıyla açarım o dosyayı öyle şey mi olur allem kullem yok erol başka şey iste cart curt. netekim 20 dakika sonunda biz arşive inip dosyayı açtık. ismini sordu. burçin k. numarası ne dedi 3663 hocam dedim. kızın dosyayı aldı ve bana verdi suratı düştü adamın. bi kere dosyanın üzerinde hatunun beklenmedik şekilde benden bir yaş büyük olduğunu gördüm ki başımdan aşağı kaynar sular çılgınateşler döküldü. sonra da dosyanın üzerindeki tükenmez kalemle yazılmış notu gördüm: "kayıt esnasında belge eksikliği".

hanım kızımız kayıtta fotoğraf getirmemiş. yaa hocam böyle usülsüzlük mü olur istetin yani lazım falan olur dememe rağmen tüm çabalarım boşa çıktı tabi ve götüm götüm sınıfa döndüm.

günler günleri çok kovalamamıştı daha... bizim son sınıflardan bir elemanla gezerken göt kadar okulumuzun koridorlarından birinde yine bu kızla karşılaştık. yanımdaki son sınıf "lan bunun yanındaki burçin değil mi?" dedi. nasıl ya yok bu burçin olm dedim. yok lan yanındaki burçin dedi. bir an sevinmiştim kızı tanıyor diye. meğer kızın en yakın arkadaşının adı da burçinmiş. burçin burçin takılıyormuş bunlar. en yakın arkadaşı burçin ile kantinde bir görüşme ayarladı bana arkadaş sağolsun.

aracı burçin geldi. oturduk. ben burçin'e tüm hikayeyi anlattım. kız şoka girdi. ulan keşke biri de beni böyle sevse lan diye naralar attı. zaten yaşı bizden 3 yaş büyüktü biraz sorunlu hayatı okula yansımıştı. oğlum ben sana görüşme ayarlarım ama arkadaşımı da en iyi ben tanırım, git bir tane şiir yaz güzel bul ya da, şiir getir buluşmaya dedi.

lan? ne alaka? liseye geldik olmadı mani falan da yazayım manyak mısın? dedim. oğlum en yakınımı ben tanırım sen değil neden güvenmiyorsun, dedi. ertesi gün de erol yarın konuşacaksınız beden dersinizde (bizim beden dersi olduğunda onlar okuldan çıkıyor süper liseler 2 saat fazla ders görüyor çünkü) konuşacaksınız, çok etkilendi anlattıklarımdan hatta sana kendi bir fotoğrafını getirecek;) dedi.

işler o kadar kaymak gidiyordu ki o gün mutluluk ne ki polyanna kim ki... kız fotoğraf getirecek lan etkilenmiş lan. neyse şiir buldum. el yazım güzel değildir türkçe yazarken (o ne lan deme, kiril alfabesini çok güzel yazıyorum ama latinde sıkıntı var) o yüzden bi kıza yazdırdım şiiri. e tabi zarf gerek. ulan biz de ağır abiyiz. kurtlar sofrasında ayakta kalmak için böyle içindeki şeyi gösteremiyorsun yani şimdiye kadar kimse de benim işlerimi bilmemiştir sınıfta falan.

ben kırtasiyeye girdim.
kırtasiyeciyle göz göze geldim.
zarf var mı? dedim. maaş zarflarından uzattı.
yok böyle şekilli olsun, dedim. adam bir tane mor bir şey verdi.
sanki prezervatif alıyormuş gibi parayı uzattım ve kaçtım. ki prezervatif alırken bile hayatımda böyle utanmadım hatta utanmadım. ama zarf çok fenaydı. resmen parayı verdim kaçtım kırtasiyeci de ne olduğunu şaşırdı.

dersler bitmek bilmiyor beden dersi gelmiyordu. neyse zil çaldı ve düz liseler çıkmaya başladı. tenefüs bizim için de tabi bu zil. ben çıktım. hatunu bekliyorum. gelecek konuşacağız falan. ulan bi sıkıntı var. namussuz güllü dallı zarf ceketimin sol iç cebine sığmıyor ki uzun boylu yapılıyım. hamster beslerim yani o cepte. fakat zarf sığmıyor aga. sinirden kendimi sikmek üzereyim. battı balık yan gider diyip üzerine "burçin'e" yazılmış zarfı ceketimin içine sol koltuk altıma sıkıştırdım. hatun gelecek konuşacağız vereceğim zaten sorun yok yani.

düz liseler çıkıyor birer birer. merdivenler boşalıyor. okulun da tek cephesi var ve bahçenin tek çıkışı. insanlar çıkıyor. merdivenler boşalıyor. hatun geliyor. vallahi geliyor. yanıma geliyor. yanımdan geçiyor. dümdüz gidiyor.

"erol... oğlum bugüne kadar çekingen utangaç heriftin. ya herro ya merro. git şu kızı çek kolundan. çek kolundan ve gel konuşacağız de. lan gidiyor kız hadi çabul ol" dedim kendime. tabi bunları farklı yaptım gittim kızın sırtına kapıyı çalışıyormuş gibi iki kere tık tık yaptım. merhaba biz konuşacaktık sanırım dedim gülücük attım. kız arkadaşlarının yanında yürürken durdu.

"heaaaa sen şu çocuksun" dedi. şu çocuk ne lan? biz puşt muyuz?
"geel, geel, tabii konuşalım. gel oturalım" dedi. oturalım dediği yer okulun tek cephesi ve tek bahçesinin gittiği tek kapının yanındaki bank. tüm okul yanımızdan fışkırırken biz oraya oturacağız yani!

oturduk.

"burçin bana biraz anlattı..." diye lafa girdi. o an fotoğraf falan bekliyorum. ama bir yandan da puşt muamelesi yedik onu da unutmuyorum, görmezden geliyorum. zaten kıza öyle bir zaaf yaratmışım ki michelangelo heykeli gibi duruyorum.
"o'nun anlattıklarından anladığıma göre sen takıntılı bir insansın erol. saplantıların var. istersen doktor tavsiyesi verebilirim sana" dedi.

hacıbaba ben bi yumruk yedim şöyle. ama nasıl yani. muhammed ali yumruğu. heykel'in bir kısmı koptu yani şekilsiz duruyorum. sonra kız baktı şöyle yukarıya. tek cephe var ya.. bizim sınıf da en üstte sağda...kız kafasını yukarı kaldırdı... baktı baktı... "şu... (sustu) sizin sınıf mı?" dedi. abi bizim sınıf erol muradına eriyor diye (2 yıldır da ağır abiyiz) tüm camı parsellemiş bizi izliyor yukarıdan. 80li yılların kerhane önleri gibi birbirlerini eziyorlar görmek için. ben yerin dibine girmiştim orada kulaç atmaya başladım. "bunlar tiyatroyu çok seviyor galiba" dedi şirret bir ses tonuyla.

sol kroşeyi de yedim. kıvama geldim. duruşum yine bi değişti, yumruk yemekten kafayı yemiş artık yememek için rakibine belden sarılan gariban boksör misali duruyorum.

"sana benim öğrenci dosyamı açmışlar. nasıl yaparlar böyle bir şeyi? onun içerisinde benim tüm özel şeylerim yazıyor. ben bu adamları dava edeceğim, ya sapık çıksaydın sapıklık yapsaydın???" dedi.

aparkatı da yedim. cevap veremiyorum zaten. bitirin bitirin diye sayıklıyorum nakavtız artık.

"gel içeri geçelim kantine" dedi. bi rahatlık geldi bana. ama zaten yukarıdan kerhanecibaşları izliyor bir yandan, diğer yandan tüm okul yanımızdan boşalıyor düz lise herkes bakıyor hala gelen geçenin ortasına oturmuşuz. sıkıntılar sıkıntılar.

kalktık. binaya doğru yürüyoruz insanlar yanımızdan geçerken çıkışta.

ancak...

tabii yediğim yumruklar ile unuttuğum bir şey var. hiç hatırlamadığım.

pat diye bir ses geldi. arkamı dönmeden bir kız sesi "bakar mısın bu senin sanırım" dedi ve koltuk altımda unuttuğum mektubu yerden alarak pis pis sırıtmaya başladı. kızı tanıdım, burçin'in yakın arkadaşlarından biri. burçin kükreyerek kızın elinden mektubu aldı ve "ben bugün geç geleceğim" diyip onları yolladı.

biz kantine geçtik. kız 180 derece döndü. iyi davrandı. rahatlattı. baktı çünkü artık vursa da bir şey olmuyor herhalde merhamet gösterdi.

1 hafta sonra ilişki başladı.

bayağı olaylar oldu ki hakikaten uzun. 2 hafta sonra bitti neticesinde. kendisi biraz(!) dengesizdi. bense bir ilişkinin nasıl yapılması gerektiğini bilmiyordum.

beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. hikaye bol. belki bir gün..

Lisedeyiz.
Okul takımının maçı, bizim okulun (ki aynı zamanda tüm ilçedeki en iyi hentbol stadıdır. duşları, sporcu ve hakem soyunma odaları, tribünleri ile) spor salonundaydı. Takımın en sempatik, en sevilen aynı zamanda en ateşli oyuncusu olan ben, tüm hazırlıklarımı yapmışım, takımın sahaya çıkmasını beklerken tribünde oturan takım arkadaşımın annesiyle konuşuyorum. Derken tribünün yukarıdaki kapısından içeri 3 adet kız giriyor.
Biri yaklaşık bir aydır peşinden koştuğum, yan sınıftaki müthiş zeki ve başarılı fakat bir türlü "evet" dedirtemediğim, aynı zamanda güzel kız. İsminden tutun da yürüyüşüne, gözlerine, saçlarına her şeyine hayranım. Bir tanecik bile kusuru yok kızın benim gözümde.
İki arkadaşıyla tribün girişinden geçtiler. Beni gördüler, birisi eliyle "yanımıza gel" manasında bir işaret yaptı ve geri çıktılar. Hemen koştum peşlerinden. Çıkınca ne göreyim! Benim hayranı olduğum o mükemmel insan ağlıyor. Yanında da bana dik dik bakan iki arkadaşı.
Kızlardan birisi:
"A*** seninle bir daha konuşmak istemiyor. Peşini bırak artık kızın. Zorla güzellik olmaz!" diyor.
Mal gibi kalıyorum. --south park sessizliği--
Üçünün de yüzüne ayrı ayrı bakıyorum. Hayır üçü de aynı şekilde bakıyor bana.
Bir müddet şu şekilde: o.O baktıktan sonra daha ben ağzımı açamadan üçü de arkasını dönüp uzaklaşıyor.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ne yapmış olabilirim?
Sonradan öğreniyorum ki, önceden de problemlerimiz olan ingilizce hocası... Namussuz herif ahlak bekçiliğine soyunmuş, tüm sınıfın önünde kızı tehdit etmiş. Tabi bu şekilde rezil olan kız da bi daha yüzüme bakmadı.
Yıllar sonra gördüm alakasız bi yerde. Yolda yürürken... Gülümsedi, selam verdi ben de gülümsedim, aldım selamını. Gitti. Bakakaldım arkasından. Kendi kendime "güzelliğinden, kibarlığından hiç bişey kaybetmemiş" dedim.
Ben çok şey kaybetmiştim, o ayrı.

Okulun ilk günü okuldan kaçmak adettendi. Önceden sözleşmiştik. 9. sınıfa gidiyordum. Babamın verdiği bir tomar bileti bozdurup Jagler marka parfümle saç spreyi aldım. Sabahtan ikisini de güzelce sıktım. Lacivert okul ceketi yerine gül kurusu ceketimi giydim. Saçımı geriye doğru iyice yatırıp saç fırçamı her zamanki gibi sol iç cebime koydum.
Okula şöyle bir uğrayıp kız lisesinin önüne biriktik. Okulun duvarına sağ elimi yaslayıp sol elimi de pantolonumun cebine soktum. Gözlerimi hafiften kısarak etkili bakislar olusturmaya çalışıyordum. Az sonra yanımdaki haydutlardan biri “oğlum şu kız sana bakıyor sabahtan beri” dedi. Saçları Sezen Aksu tarzında küt kesilmiş sarışın bir kız. Ufak tefek bir şey. Diğeri “bitik oğlum bu kız sana” dedi. “Git konuş çabuk” dediler. Kızların yanına doğru yaklaştım. Orta Anadolu aksanımı hafifçe düzelterek “bişey söyleyecektim” dedim. Kız bana doğru dönüp “ne var beee!” dedi. “Bişey diyecem” dedim. “Ne diyeceksin salak?” dedi kız. Ne söyleyeceğimi unuttum. Daha dogrusu planlamamistim. Ne demem gerektigini keşke arkadaşlara sorsaydım diye sonradan çok pişman oldum. İki adım geri geldim şaşkınlıkla. Arkama hiç bakmadım. Geri zekalı belediyeciler mazgalin altını temizledikten sonra yerine takmamışlar. Mazgal çukurundaki çamuru da çıkarıp yanına koymuşlar. Delik açıkmış. Çukura öyle bir düştüm ki bacağımın biri tamamen çukura girdi. Cebimdeki saç fırçam fırlayıp kızların önüne yuvarlandı. Çıkacam derken elim ayağım yanındaki pisliğe bulandı. Kalktığım gibi koşup hiç kimseye bakmadan gördüğüm ilk otobüse atladim.
Bahçeden geçerken bisikletimin tekerine iki tekme salladim. Walkman’ime Ferdi Tayfur’un Yuvasız Kuşlar kasetini koydum. Babamın Maltepe paketinden bir tek çekip sobanın üstünde tıpkı babam gibi yuvarlaya yuvarlaya kuruttum. Sonra çatıya çıkıp tandırın arkasına iyice saklandım. Pilim bitinceye kadar Ferdi Tayfur’u hiç kapatmadım. Aksini iddia eden bütün erkekler gibi höyküre höyküre salya sümük ağladım.
Ertesi gün sordular “ne dedi len kız?” diye. “Şu anda düşünmüyormuş, derslerine çalışcakmış” dedim. Okul çıkışı Bahattin'e uğrayıp saçımı 3'e vurdurdum.ıbrahim alan

Ben yürümediğim kız tarafından bile reddedildim yahu, ne epik reddedilmesi...

bunun inançla inançsızlıkla alakası yok. Kimsenin cenazelere gitmekten hoşlandığını da sanmıyorum, bir saygı ifadesi o. Gitmezsen ayıp olur tabi ki. İster git ister gitme.

Saygı.

İnsanlar cenazeye geride kalanlara destek olmak, onların yanında durmak için gider, bir şeylere inandığı için değil. Ölen kişi ve ailesinin sizin için bir anlamı varsa, onlara saygınız sevginiz varsa gitmeniz gerek.

çocuğun babasıyla yakınlaşmışsan evet gözü yokluğunu farkeder. yani cenazede farketmese de seni ilk gördüğünde cenazeye neden gelmediğini sorabilir ya da bozulabilir. ama bir de şöyle bi olay var, erkekler paso dua ediyor ve sens genç olduğun için cesedi kudusundan çıkarıp mezara bile koyabilirsin o tip görevler verebilirler. ateist olup bir de nefret ediyorsan tavsiye etmem.

tabii sen bilirsin ama gitsen daha doğru olur, toplum düğünden, cenazeden kaçanı mimliyor, kendimden biliyorum. senin de insanlara ihtiyacın olacak, iyi ve kötü günlerde...

Cenazeye gitmek İnsanlık'la ilgilidir. Geride kalanlara destek olmak için. Kimseninde cenazeye gitmekten hoşlandığını zannetmiyorum, İnsanlık görevi. "Bu gün bana yarın sana" derler.

toprakaltını besleyecek bir et parçasına

son kez "insandı ve şimdi yok" diyebileceğin yer.

daha açık olamam herhalde.

bunun inançla alakası yok. ha insanlara/insan olmaya inanmıyorum dersin onu ayrı tartışırız.

adam evladini kaybetmis. senin yoklugunu nereden farkedecek? bunun hesabini mi tutacak o aci icindeyken?

@compadrito; insan, öyle zor günlerde, üzüntü ve şaşkınlıktan böyle şeylere sarıyor. farkeder bence.

O kozalağa benzer şey nurtopu gibi bir yuva olacak, tebrikler :) Geçenlerde haberi çıkmıştı, bu arkadaşlar duvar boşluklarına bile yaparmış yuva :) Bence en iyisi belediyenin ilgili servisini arayıp durumdan bahsedin, onlar düzgün şekilde çıkarır. www.kadikoy.bel.tr

ibretlik paylasim.
pek anlamam ama bu ari evin icine kovan mi kurmaya kalkti acaba? ben sahsen evin icinde ari kolonisi beslemeye pek sicak bakmazdim. belki o kozalak gibi sey tek gidip gelen o ariysa (belki de her seferinde baska ari/lar geliyor) elle alinip dogada bir yere konabilir. ya da daha gaddarca güzelce bir ilacladiktan sonra kozalagi alip atabilirsiniz.
edit: belediyeye telefon acin iyi fikir...

belediye olayı aklıma geldi de 3,5cm lik şey için belediyeyi aramaya da çekinmedim değil. bi de pazar pazar kime ulaşıcaz oradan şimdi..
avizeyi kullanmıyorum zaten. ben yaradana sığınıp girişiyorum beyler. sürü gelirse de evi yakarım. pazar günü uykumu bölen hiç bir canlı benden şefkat beklemesin. öfkeliyim ben.

yuva yapıyor
avizeyi kapının önünde koy :P

Kardeş o eşşek arısı ve yuvası oluyor. Acilen sinek teli taktır. İçinde bir sürü Eşek arısı yavrusu olan o yuvayıda dışarı at, yoksa evden biri için ölümcül sonuçları olabilir.

belediyeyi ara, gelip yuvayı alsınlar oradan, camına da bir sineklik tak, kurtul. yoksa saldırıya uğrarsın, hiç hoş şeyler de olmaz.

ozellikle esek arilari girdikleri evlerde bulduklari en ufak araliga bile hemen yuva yapmaya calisabiliyorlar. o yuzden bir ari surekli odaniza girmeye basladiysa dolastigi ve kondugu yerlere bakin, yuva yapmaya calisir cunku.

abi o eşek arısı. bal yapmıyor. boşuna bekleme.

kapansa daha güzel olur.

bu gidişle kapanacak zaten. ya da önce net kullanıcılarına kapatılır.

açılması hataydı.

compumaster gelecek hafta ilgileneceğini söyledi eksikliklerle. bu şekilde devam etmeyecek yani, daha çok eksiği var şu anda. ondan sonraki duruma göre kapanır ya da kapanmaz.

sistemi hackleyip hepinizi kendi odama alıcam ve kickban atıcam paso euhu

kapanacak

3. şık herkese olur ya bazen ben de ilacıma gazoz mu attın diyorum :P
bence sen bi diksiyon kursuna git
istanbulda yaşıyorsan özel ankara bilmemne diksiyon kursu diye bir yer var oradaki hocalar ünlü oyuncu/seslendirmen zaten sana yardımı olurlar. sıkıtntının ne olduğunu çözerler ve gerekirse orada ders alırsın
benim bi arkadasım var onun da ne dediği belli olmuyo fişek gibi konuşuyo hiçbir dediğini anlamıyorum ve eminim bir çok insan da anlamıyordur ama kendisi herkesin onu anladığını düsünüyor bence büyük eksiklik

3. seçenek için disleksi diyebilirim, ben de maalesef çok sık yaşıyorum.

1. durumda 609'u sizin 609 olarak mı yoksa 630 olarak mı algıladığınız da önemli, bu da disleksi'nin etkisi olabilir. bazen 538 diyeceğime (yani bunu dediğime inanırken) 583 diyebiliyor ya da yazabiliyorum.

artikülasyon çalışcan.

herkes bazlamalandı bi biz bazlamalanamadık de bakim.

erkek adamsın çıplak dolaşabilirsin

Çıkarma imkanın varsa çıkar güneşte iki dk da kurur.

hacı rüzgar yeme yeter..üstünde kurusa dahi bir şey olmaz.

Sizin sayenizde soyundum ve saglikliyim! Tesekkurler

kendi bilmiyorsa yapamaz o işi. o macunu gider çimento gibi sürer falan olmaz o iş sakın kendin deneme.

www.youtube.com

fanıda önce elektrikli süpürge sonra kulak pamuğu ardından diş fırçasıyla girdin mi cillop gibi olur

laptop açmaya yabancıysan denneme derim, geri toplayamayabilirsin. bilgisayarının parçalarının modellerini, özelliklerini falan not al vermeden önce, her ne kadar orada bırakmayacak olsanda nolacağı belli olmaz.

eger laptopsa ve fanin kendi ayri kapagi yoksa bence de deneme. cunku arkasinda yaklasik 20-25 tane vida var, bazi modellerde klavyeye varana kadar sokmek durumunda kaliyorsun. bazi vidalar digerlerinden farkli, ayni vidayla acmaya kalkisirsan basini siyirirsin. bunlar hep tecrübe :)

adam yerleşik toplum kurallarını bozuyor adamdaki cesarete bak derdim. benim kuzenim(dişi) de okul öncesi eğitimin eğitimini alıyordu mezun oldu mezuniyetteki herkes kızdı. kadınların erkeklerden daha şefkatli ve sabırlı olduğunu düşünüyorum ben ( neira hariç ). bir erkek bu işi yapamaz diye birşey yok tabi ki yapar ama ben hiç görmedim.

neirayla tanıştım hiç de öyle biri değil, normal bi kız işte

şakasına.

atanması kolay bir bölüm tercih etmek istiyorsun anlaşılan. bunun yerine rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümlerinş tercih edebilirsin.

wessago sana ne yaptım? benden daha şevkatli ve sabırlı birini bulamazsın. kırıldım.

benim tanidigim bir erkek var. calisiyordu gul gibi en son. hos kac sene oldu gormeyeli ama bi sikintisi yoktu yani

@elif gorse mertek sanan ordinaryus
işim gereği ikinci öğretim okumak zorundayım, ayrıca okul öncesi biraz daha sözele dayalı, biz üniyi bitireli çok oldu. pdr 2.bölüm kazanamam yani, oysa çok isterdim pdr okumak. nickine kurban senin

@kakoy tabi ya neden olmasın, bence daha çok erkek teşvik edilmeli bu bölüme, ben çocukları çok severim mesela, ve kız çocukları erkek öğretmenleri daha çok seviyorlar. vee her zaman sıradanlıktan uzak b iyaşantım olduğuna göre bal gibi de okurum. zaten hepsi kız olsa da ne olur ki, babam küçükken onu kızdırdığım için ablamla bir olup etek giydirmişti.hem de üst katta ki komşunun kızını çağırmışlardı. ben kıza aşıktım bi de ya

sınıf öğretmeni ol bari, okul öncesi çok zor olur velilerle sürekli iletişim halinde olmak zorundasın, sadece çocuk zırıltısı dinlemiycen yani.

ama kırmızı saç yaşlı göstermez mi ya .s.s

Üzerine git biraz :) , en büyük aşklar, kavgayla başlar.

veya bekle siyaha boyasın :)

montla sıç

hakkında bilgi edinmek için türlü türlü yollar bul. ne duyuru açmış, ne cevap yazmış hepsini takip et. inanıyorum, yapabilirsin.

Kızıl olmasın lan o? Asdgdj...mesaj atsana olm. Bak muhtemelen şu an online.

Burdan anladığımız kadarı ile biraz egosunu gökyüzüne çıkar gerisi gelecektir.

Bu arada kızıl yaşlı mı gösteriyo ne he ?

annem gelip istesinler dedi.

bence sözlük duyurusu açmalıydın.

buradan mesaj at sana aşığım diye.

sadece saçını görerek mi aşık oldun?

abi seviyosan git konus bence.

farenin imleciyle nickini sev, ateşin diner biraz en azından

3 gün diye biliyorum

benim de kulağıma öyle bir şey çalınmıştı çok eskiden ama net bir bilgi arıyorum, bulamadım

bende geçen gün bakmıştım da bulamamıştım :\

zamundada buldum tesekkürler

yüzde veremeyeceğim fakat büyük ihtimal hoşlanıyor.
seviyorsan git konuş.

öehhh. kesin hoşlanmıyor, makarasına takılıyor.

doğal seleksiyona olan inancım sebebiyle cevap vermeme hakkımı kullanmak istiyorum ama yahu bu kadar bariz bir şeyi görmeme çabası nasıl bir mantık onu merak etmeden de duramıyorum :S

gerizekalı olduğumu belirttim, daha net ifadeler kullanırsanız benim açımdan iyi olur. :D

gel evde çizim yapalım de.

e yuh be kardeşim. kız artık daha ne yapsın ?

üstüme gelmeyin tamam. :(

@d'arc daha zeki nesiller için "evet kız senden hoşlanıyor" diyemiyorum. ha doğanın işine karışmaktan korkmasam derdim ama :)

@lunedor tavrınızı gayet sağlıklı ve mantıklı buluyorum. teşekkürler. :D

kıza acıdım,başka bişi diil ya

açık açık yazılıyor sana işte yap hamleni

olmussunuz siz.

teşhis koymak istiyorum: malsın.

@silvio dante

bana bilmediğim bir şey söyle. :D

fazla serotonin ve dopamin böyle düşünmene sebep oluyordur,hoşlanıyor merak etme :)

aynı şekilde başlamıştık. kendini çok kaptırma kıza. kaybetme korkusunu yaşat yani. her dediğini falan yapma onu mutlu etmek için. ben yaptım. başıma neler geldi artık biliniyor.

iki bira için rahatlayın. sonra da parka gidin, parka kadar sabredemem dersen rahatlıkla öp kardeşim. yolun açık ola.

[onaylandı] hoşlanıyor [onaylandı]

senden hoşlanıyor belli ama 1 ayda hoşlanan kızdan da ne hayır gelir be kardeş.. (ince elemeci sık dokumacı bir bakış)

Arkadaş ben burda, "Bir de sizden duymak istiyorum" arzusu sezdim.

Döverler lan böyle soru soranı. Git konuş kızla hadi bakim.

hoşlanmıyormuş.

allah belasını versin

nasıl hoşlanmıyormuş ? yalanlarını yesinler.

yalan söylemiyorum yahu ciddiyim, "aynı şeyleri hissetmiyoruz sanırım, inan canını sıkmak istemezdim." dedi.

fayton turu, yürüyüş, mangalımsı piknik.

sen lunadoru dinleme yanlış biliyo
faytona binilebilir, yüşürüş yapılabilir, piknik zor tüp falan taşınmaz sonracıııma lokantada balık yiyebilirsiniz ee bis he o yok o zaman hmm e o zaman niye gidiyorsunuz ki :P

çok güzel yürüyüş yapılıp aya yorgi klisesine çıkılır, muhteşem manzarada şarap içilir.

Hala oradalar mı bilmiyorum ama iskelenin tam karşısındaki dondurmacıdan koca bi külah dondurma yenir arkadaş. Bir öğün yemiş gibi doyuruyor insanı.

o aya yorgi yokuşu adamın iflahını kesen cinstendir. tavsiye etmem.

ama çok güzel faytona binebilirsiniz.

mangal için tüp vs götürmeye hiç gerek yok orada vapurdan inince sağ tarafta kalıyor galiba bir alan var bunun için, kasap vs de mevcut ama bu sıcakta bilemedim çekilir mi :S
uzuuuun zaman oldu gideli de aya yorgin'nin orada ata da biniliyordur galiba veya ben küçükken bindirmişler miydi tam çıkaramıyorum şimdi.
faytona binilir evet.

Faytona binmeyin lütfen. a6.sphotos.ak.fbcdn.net

biz ata biniyoruz diye mi ölmüş de bunu paylaşıyorsunuz?

paylasmasi gayet normal bence..hayvan siz egleneceksiniz diye o kadar yuk tasiyor sonunda da ne oldugu resimde gayet acik bir sekilde anlatilmis..

piknik gayet hos olur aslinda..illa mangal olmasina da gerek yok ki.

resimde fayet açık bir sekilde ölmüş ya da öldürülmüş olabilir diyor yani biz faytona biniyoruz diye öldüğünü kimse iddia etmiyor.

faytona bindiginiz icin oldugu gayet net sekilde goruluyor,zaten farkli yerlerde arastirmasini yaparsaniz boyle oldugunu anlarsiniz.tabii insana deger verilmeyen ulkede hayvana deger verilmesini beklemek biraz tuhaf oluyor.ayrica direkt sizin icin de soylememis duyuru ahalisi icin konusmus arkadas.biraz daha duyarli olmak adina piknikle yetinin derim ben.

neyse ki hayvan seviyorum yoksa farklı şeyler söylerdim. sadece her gördüğüme inanmayacak bir yaştayım.
ayrıca piknik de ağaçlara çimenlere zarar veriyor. çevremize saygılı olalım.

her gordugunuze inanmanizi soylemedim zaten,arastirin anlayin dedim...piknik icin de ozel alanlar var dikkatli oldugunuz takdirde bir sorun olmuyor.

ayy yabancı olsan kafa atmıştım çoktan ama şimdilik sadece dişimi sıkıyorum. tamam kardeşim öyle yaparım

zaten tanistigimizi hatirlamiyorum,ve bence de dogrusunu yaparsiniz :)

Adadaki atların sahipleri tarafından işkenceye maruz kaldığı defalarca çıkan haberlerle bir gerçek. Bu sıcaklarda kapasitelerinin üzerinde yük taşıtılarak ölümlerine neden olunduğu da öyle. Ada halkının, basının ve hayvan hakları federasyonlarının durumla ilgili tepkilerinden haberdar olmayanlara küçük bir link göndermiştim. Bunun kafa atma isteği oluşturabileceği aklımın ucundan geçmemişti, pardon:))

o kafa haber için ya da senin için değildi ipek :)

haberin dogrulugunu ve senin bunu paylasmakla gayet mantikli bir sey yaptigini anlatmaya calistigim icin banaydi o kafa ipekcim :) boyle saygisizlik edenler oluyor arada burada,alismak gerekiyor :)

Olsun kafa atmayalım insanlara da hayvanlara da. Şiddete gerek yok insanlara da hayvanlara da.. Sevgiler.:)

@neira kafayı yavaş atsak hani saçımız filan dağılır sonra olmaz di mi? :)))

atlara yapılan şey haksız olsa bile binek hayvanlarının kullanılmadığı bir adada soylarının tükeneceğinin farkında mısınız? faytona binmeme tepkisinden ziyade daha temel yaptırımlar daha mantıklı olacaktır bence.

binek hayvanının kullanılmadığı bir adada soyları tükenecek olayına çok güldüm. atlara binmezsek soyları tükeniyor demek. neyse bisiklete binmiyorsan denize girmiyorsan, kendi ayaklarınla kiliseye tırmanamıyorsan ne işin var adada... pinik güzel işte, piknik yapın.

@zuppa
gülmek güzel bir şey ama yılkı ne demek bir bak ve ayrıca gelir getirmeyen atlara şu halde bunları yapanların o durumda ne yapacağını da bir düşün. örnekleri olan bir durum bu ama yine de gül tabi hayat size güzel :)

İnsanlar fayton kullanmayınca atın soyu tükenmez merak etmeyin.
"Adalar’da 1000′in üzerinde at ve 226 fayton var. 140 fayton kapasiteli İSPARK tarafından yaptırılan modern at ahırlarına sığmayan faytoncular ve atlar, çöplük gibi bir yerdeki derme çatma ahırlarda yaşıyor."

Tabi faytoncunun da atın da yaşam seviyesinin yükseltilmesi asıl yapılması gereken ama şu an atı kapan geliyor. Sıcak, yokuş, ağır demeden günübirlik gelmiş turistin peşinde koşuyor. Adalılar fayton mu kullanıyor sanıyorsunuz?

@lunedor'cum sen de gül.. yılkı ne demek bilirim, hürdürler, güzeldirler, mutludurlar yani fayton süren atlarla hiç alakaları yoktur. Tabii ki çözüm getirilmesi gereken bir konu ama "zaten olan olmuş hayvana, biz de binelim." gibi bir yaklaşım da hoş değil. Yani o beni taşırken gittikçe yıprandığını bile bile ağzımı açıp "aaa harika, fayton ne güzel" diyemem. tabii bu benim fikrim.

gidelim binelim demiyorum, çözüm olarak gidip binmeyelimden daha temel bir çözüm gerekir, bu kültürü öldürmektense adam gibi yapalım diyorum.
yılkılar hürdür vs de yıllarca evcil olmuş hayvanları vahşi doğa ortamına bırakınca bu kadar romantik bir hür, hoş profili olmuyor kış sonlarında. ayrıca soyları tükenmez kısmı bugün fayton kalksın yarın tükenir olarak değil elbet ama adanın kış koşullarını bilmeden, ekonomik bir getirisi olmadığı için bakımı yapılmayacak atların güle oynaya polyanna jeneriği haline geleceğini düşünmek fazla iyimser kaçar.

buradan anlasiliyor ki lunedor'la neira bu konuda benzer dusunuyorlar.yine de siz eglenirken hayvanlarin eziyet cektigini unutmayin derim.ne olursa olsun azicik duyarli olmanizdan kimseye bir zarar gelmez degil mi ? :)

@lunedor salsınlar bayıra çayıra demiyor kimse zaten, haklısın hayvan şaşkına döner bu ayrı bir konu. neyse daha kesin çözümler gerektiği bir gerçek.
@in vino veritas spontane takılın kardeşim adada.. rahat edin, keyfinize bakın.

@fraise katılıyorum.

@fraise ben şu an gidip faytona binelim demiyorum yalnız veya banane ben binince mi ölüyorlar hıh gibi bir tepkim de yok.
bilmem hatırlayan olur mu ama bir dönem ışıkları açıp kapatıyorduk protesto amaçlı e sonuç? olmadı bir şey yani hani ben binmesem, sen binmesen birileri binecek illa ve bu işleyiş devam edecek, bu yüzden sonuca varmak için binmeyin demek yeterli değil(ben gitsem binmem mesela hayatımda bir kere bindim sadece zaten o zamanda 5 yaşındaydım) sonuç için barınak sayısının arttırılması, bakım için eğitim vs gibi şeyler şart ve bu birazda belediyenin görevi, belki sivil toplum örgütleri ile baskı yapılabilir o kadar.

yazdıklarımdan tersi çıkarımı yapabilenleri de kutluyorum ayrıca zor bir iş çünkü :)

lunedor,eee 'banane ben binince mi öldü' diye dusunen insanlar var bizim aramizda farkindaysan,daha bunu anlamaktan acizlerken, daha buyuk bir olusuma ortak olmalarini nasil beklecegiz?en ufaktan baslayin en azindan siz binmeyin.bizim anlatmaya calistigimiz bu.

karakterlerin iyi oturtulması.

caps atarsan söylerim

ince detaylar.

ayrıntılara önem verilmesi, bazı noktaları izleyicinin keşfine bırakması, hikayeyi sakince anlatması falan...

insanı sıkmaması.
kastettiğim hızlı tempo vs. değil. the killing, boardwalk empire, hell on wheeles gibi "yavaş" diziler izliyorum ve bir dakikasında bile sıkıldığımı hatırlamıyorum. ama mesela (bkz: continuum) konu itibariyle heyecanlı falan ancak yer yer baya sıkıyor.

kısacası dizi anlattığını -yavaş ya da hızlı fark etmez- "güzel anlatmalı" ki sıkılmayasın. yani bir diziyi sıkılmadan izlenebilir kılan her unsur o diziyi "iyi" yapan unsurdur aynı zamanda. bu unsurun içine diziyle alakalı her şey girebilir.

mantık hatası barındırmaması
bölümlerin birbirleriyle ilintili yerlerinin bir düzen içinde olması
görüntü ve oyuncu kalitesi
kendini tekrardan uzak olması
ve en önemlisi, ilgi alanlarıma hitap eden yanlarının bulunması

zekice espirilerin olmasi

siğil dediğin şey gittikçe büyüyüp top halini alan bir şey yalnız. bu nasır bildiğin. bende de oluyor ve hala bi çözüm bulamadım. pedikür yaptırıyorum o zaman birazcık yuvarlaklasmıs olanları kesiyor ama böyle topuk altındakiler ayağın hassaslığıyla alakalı yürüyünce hemen oluyor. bi çözüm bulursan ben de isterim :)

benim tam ayağımın altında vardı yaklaşık üç yıldır, acımasına rağmen hiç doktora gitmedim, ne salaklıksa. kasam esti geçenlerde bi eczaneye gidip ayağı gösterdim. altında nokta gibi bir şey var ve etrafında kabartı. sonra bişey verdi yuvarlak, ayağıma yapıştırdım. 2 haftada o nokta çıktı gitti, deri soyuldu, şimdi iyileşiyor. bence senin olayı krem vs çözer. en iyisi paraya kıyıp bi cildiye uzmanına gözükmek. muhtemelen özel bi krem verecektir

plastik mi ne plastiği plastik ne anlar la ayaktan

onu ben de anlamadim zaten doktor yok bu var bunu verelim dediler heralde. neyse bir daha gidilecek muhtemelen doktora da ayak sakat bu aralar eczane ile hallolur mu diye dusunuyordum.acayip sinir ediyor zira.

bugün bi arıza var

1. bilmiyorum
2. devlek hastanesinde 15 dakika sürersen, özelde 1.5 saat sürüyor
3. boğazına diş taşı kaçması seni öldürmez
4. bilmiorum

1-3 için endişelerin yersiz. Diğer sorularına arkadaşlar cevap versin..

boğaza diş taşı kaçması neden öldürmesin? nefes borusuna falan kaçarsa?

4.diş taşı ve diş lekeleri temizliğinde eskişehir'de "özlem ersöz baytekin"i tek geçerim. özeldir, ücreti sanırım 125 tl (her iki işlem için toplam) ama taksit de yapıyor. (dişlerin ve dişetinin durumuna göre 2-3 seansta temizler. toplamda bu kadar ödersiniz. her gidişiniz para değil yani)

1. bildiğim kadarıyla yok.
2. hastaneden ziyade doktorun maharetine kalmış. daha önce yine eskişehir'de özel bir hekimde diştaşı temizliği yaptırmış, lekeler için işlem uygulanmadığı halde 4. numarada ödediğim kadar para ödemiş, üstelik memnun da kalmamıştım. özlem hn. süper bir doktor.
3. taş dediğiniz şeyler temizlenirken en büyük parçası yarım susam tanesi gibi olur. bu kadar yıldır hiç başıma boğazıma kaçması v.b. bir durum gelmedi.

isterseniz özlem hn. iletişim bilgilerini mesajla verebilirim.

o kadar haberlerde her gün görürdük diş taşından öldü diye
yok öyle bir şey
minnacık minnacık kum tanesi onlar sen hissetmiyorsun bile

Eskişehirde doktor tavsiye edemem. Ama 1. ve 3. sorular için gereksiz evham yaptığınızı düşünüyorum. Senede bir yaptırırım kendinizi boş yere korkutuyorsunuz.

3- hahuha. taş dediğimiz şey nohut büyüklüğündeki bildiğimiz taş değil.

Biraz dis eti kanamasi oluyor temizlerken, onun disinda hicbir problem olmaz. Bittikten sonraki ferahligi sahsen hicbir seye degismem. Tedavi sonrasinda dis fircanizi degistirmenizi doktor soyler ama yine de yazmis olayim. Taslar da oyle bildigimiz tas degil =)

bir daha asla yürümek istemezsin hiç çıkma

bence akşamüstünü bekle. çok sıcak.

çok acil değildir heralde. gerek yok bu havada. serinlesin de çık.

hatta bence serinleyince de çıkma.

bu saydıkların avrupa yalnız

En kolay Yenibosna'dakine gidersiniz.
Metrobüs sağolsun..

@neira
5m migros anadolu yakasında yok malesef

en kolay yenibosnadaki. metrobüsle çabucak gidilir pitcheuse nin dediği gibi

Yenibosna durağında indikten sonra minibüse binmeniz gerekiyor, Starcity derseniz yönlendirirler..

belki çevrenizdekilerin sevdiği bir meslek yoktur bir de böyle düşünün.
ben sevdiğim bir meslek yapıyorum ama işin zorluk derecesine göre sevmediğim bir şeyi de yapabilirdim. para en önemli ihtiyaç sonuçta.

En azından ortalama(süründürmeyecek;ama lüks içinde de yaşatmayacak) bir gelirim olacaksa eğer, elbette sevdiğim meslek.

tabii ki sevdiğin bir meslek. sonuçta 2-3 sene bi işte parası için çalışabilirsin ama ondan sonra ne olacak ? hayatının sonuna kadar sevmediğin bir iş için sabahları erken kalkıp, her sabah lanet mi edeceksin? Yaptığın iş seni mutsuz ederse, ofiste vs durmak istemezsin. Sonuçta Türkiye şartlarında sürekli iş değiştiremezsin. şartlar zor.

Okuduğum bölüm hakkında bilgi sahibi olmadan, ilk seneden üniye gireyim derdi ile nasılsa severim deyip ekonomi okudum. 4 yıl geçti ama pişmanlıklarla geçti. Aynı hatayı iş hayatında da yapmak istemiyorum. BÜtün bir ömür sırf parası iyi diye sevmediğin bir iş kolunda çalışamazsın.

paralı mesleği zamanla sevmek.

iş, hayatımızda çok büyük bir alan kapsıyor doğru. ama benim kendimde ve çevremde gördüğüme göre, ilk işe başlandığında böyle bir azim, bir istek oluyor. sonra zamanla iş ortamının, dönen dolapların, yenilen kazıkların, türlü türlü garip insanla uğraşmanın neticesinde ele geçen tek şeyin aybaşındaki para olduğu keşfediliyor.

türkiye temelinde ve kendi gözlemlediğim iş çevresinde sevdiği işi bile yapsa, yaptığı işten tatmin olan bir tane adam yok.

yani işi sevmek dışında iş hayatındaki mutluluğu etkileyen daha tonlarca şey var. çalışma saatleri, patronlar, müşteriler, iş arkadaşları, iş yoğunluğu, vs. vs.

fazlaca idealist bir cevap olacak ama çoluk çocuk geçindirme derdin yoksa sevdiğin meslek. sevdiğin meslekte kendini uzman konumuna getirirsen para da bir şekilde akar diye düşünüyorum.

şartlara göre değişir bu. prensip olarak öğrenimini gördüğün meslek derim.

eğer iki kat daha fazla kazanıyorsam sevmediğm işi yapabilirim ama işkence seviyesinde olmayacak tabii. çünkü birinde 10 yılda kazanacağım parayı diğerinde 5 yılda kazanıcam. 5 yıl sonra işi bırakıp 1 yıl gezer tozarım.

bi de ne kadar sevdiğin iş olursa olsun zamanla rutine bağlıyor her iş. yönetmen, yazar falan değilsen tabi..

ben genelde para kazandıran meslekleri seviyorum :)
şaka bir yana insan sevmediği bir işi uzun süre zaten yapmak istemez ama hayatında bir gerçeği var seviyorum diye beş parasız bir iştede çalışılmaz tam arasını bulmak gerekli biraz nasip biraz kısmet.

ben sevdiğim işi yapıyorum.

gecinebilecek kadar kazaniliyorsa sevilen meslek.
cok sukur sevdigim iste iyi para var sdfjgksd.

sevdiğim meslekte iş bulamadım.
gözlerimi kapatıp zevk almaya baktığım bir başka meslekteyim.

istediğim mesleği seçtim parada kazandırıyor

şöyle düşün sevdiğin işi yapıp 20 sene çalışmak mı sevmediğin işi yapıp 10 sene çalışıp aynı parayı kazanmak mı? Ben bu ikilem arasında yıllarca kaldım para kazandığım mesleği seçtim ve çok para kazandım gerçektende.. Bi noktada tatminsizlik başladı ve sevdiğim mesleği yapmak için başvurdum herşeyi göze alıp. Yaşın geçti olmaz dediler :) Pişman mıyım? Değilim... Çok şükür herşeyim var...

hiç uğraşma...

Evet polise gidilir,çalıntı başvurusunda bulunulur.Varsa IMEI verilir,yoksa sanırım hattan buluyorlardı.Ama o kadar çabuk olmuyor,bir arkadaşım iphone'unu çaldırdı tam 12 ay sonra bulundu.

karakola gidip tutanak tutturacaksın
imei numarasını biliyorsan ve telefon senin adına kayıtlıysa bulunduğunda (bir kaç ay sonra) sana haber verirler.

ben her ikisini de koyuyorum

köri zaten birkaç baharatın karışımından oluşan bir baharattır.
içinde zerdeçal da vardır.
bunun dışında zencefil, kimyon, karanfil, kişniş, demirhindi falan da bulunur.
eğer evde bunlardan varsa, köri tadına yaklaşmak için kullanabilirsiniz.

mesela zerdeçal, kimyon, zencefil karışımı falan gibi bir şey yapabilirsiniz.

kimyon buldum dolapta onla karıştırıp kullanayım o zaman.

"shift+del" tabirinden windows kullandigini ve dosyalari silmedigini varsayip yardiriyorum:

command prompt'u acip chkdsk X: /F /X komutunu yaziyorsun. (X: -> disk hangi harfse artik)
windows, taramanin sonunda buldugu dosyalari diskte gizli bir found klasorune atacaktir. found.000 gibi bir klasor olusur. daha sonra ordan olmasi gerektigi yere tasirsin dosyalari.

bir şeyler yaptı ama :/
ne olacak simdi?
ya bir de ben dün avg pc tuneup diye bir sey kurup tarama yaptım ama o silmez dimi durduk yere benim dosyalarımı?

xyplorer

Bence LORDS çok müthiş birisi.

Bana oy verene kahve + nargile hediye :P
Şaka la şaka oy veren bana ısmarlasın madem dikkatini çekiyorum ama yani di mi? :))