flamel yaş kaç?

oğuz atay - korkuyu beklerken
vüs'at o. bener (kapan, siyah-beyaz, bay muannit sahtegi'nin notları, dost-yaşamasız)
roberto bolano (özellikle katil orospular çok güzel)
sait faik (özellikle alemdağ'da var bir yılan efsanedir)
ferit edgü (en son bütün öyküleri leş adıyla tek kitapta toplandı)
hakan günday (zargana, piç, ziyan)
ihsan oktay anar - puslu kıtalar atlası
raymond carver - katedral

bunlar gecenin bu vakti oturduğum yerden kütüphanemden görebildiğim birkaç tanesi. bir de çizgiroman adı vereyim: persepolis - marjane satrapi tarafından yazılıp çizilme. iran devrimini anlatıyor.

@microfiction: söylediklerinin içinde çok severek okuduklarım var. (oğuz atay, ihsan oktay anar, vüsat bener, hakan günday) bu sebeple diğerlerini kesinlikle dikkate alacağım. :) teşekkürler.

eyvallah. :) raymond carver'ın iletişimden çıkma ama piyasada yalnızca idefix gibi sitelerde bulunan kitapları var. onları da öneririm. ayrıca murat gülsoy'un oğuz atay, borges, orhan pamuk, tanpınar gibi yazarları çözümlediği ufuk açıcı bir kitabı var. adı 602. gece. onu da okumak hatta tartışmak gerek. veya tartışmalarda, kitap çözümlemelerinde yol gösterici bir rol oynayabilir, öyle diyeyim. bu arada cemil kavukçu'yu da unutmamak gerek. sıkı öykü yazarıdır. uzak noktalara doğru, mimoza'da elli gram, güvercin tasması gibi kitapları başta olmak üzere öneririm. klasiklerden dostoyevski amcanın yeraltından notlar'ı bir kitap kulübü için fena kitap değildir. çabucak okunduğu için sık toplanan kitap kulüpleri için idealdir. üstüne konuşması, çözümleme yapması da keyifli ve düşündürücü olur. ha tabii yusuf atılgan'ı da ekleyeyim bir de. yalnızca romanları değil, öyküleri de güzeldir. sait faik için alemdağ'da var bir yılan dedim ama bütün kitapları şahanedir. sait faik'le bizdeki eğitim sisteminin insanı soğutması yüzünden çok geç tanışan kişiler var. alemdağ'da var bir yılan'ın özelliği 1950 kuşağını etkilemiş olmasındandır. sait faik'in bütün kitapları gibi baştacıdır.

tabii bu söylediğim adların hepsini okumuş olmanın da şiddetle olası olduğunu görüyorum. :)

baba bu nasıl liste. bunalima girer insan.

yarım sayfa

okul bahcesehirse hiç ugrasmayın

neden?

max 5!

başka ne var ki? laf olsun diye edebiyat sayfası yapcaksanız hiç yapmayın zaten...

o derginin çıkmasi zor haci ben sana diim

4 düşündük. yazıları yazan arkadaş 6 diyor. tartışıyoruz. : )

@all girls dream

Yazılar tamam. 2 aylık içerik hazır.
Okul maliyetleri üstleniyor.
Tasarımı VCD öğrencileri aracılığıyla hallediyoruz.
Önerilerin varsa alalım : )


Aynı okuldayız sanırım.

Üzmeyin, üzülmeyin, beşte anlaşın.

bende vcd okuyorum.atatürkcü düsünde derneginde de dergi cikarmak istemiştik hatta cok ugrastık ama okul maliyete yanasmamıstı hiç.

üniversite dergisinde edebiyat sayfası koymayın bence. sebebi de şu, üniversite/lise/okul vb. dergilerinde hazırlanan edebiyat bölümleri çok eğreti ve dahası kıytırık durur. sanki bir iki öğrencinin kendini tatmin için hazırladığı bölümlermiş gibi görünür. eğer çıkarılacak bir dergide adam gibi bir şeyler yapmak istiyorsanız o zaman üniversite içinde ayrı bir edebiyat dergisi çıkarın. yazıları yazan arkadaşı bu konuda ikna edin. bu sayede onun yazdıkları da daha kıymete binecektir. öbür türlü yazdıkları şeyler ya okunmaz ya da küçümsenir. ha eğer söz konusu olan şey kitap tanıtımları, edebiyat dünyasından haberler ise o zaman iş değişir. ama sakın ola öykü hele hele şiir koymaya kalkışmayın. derginizin bütünlüğünü bozduğu için değerini düşürür.

öfkeli yıllar-altan öymen daha tam okumadım ama güzel bir siyasi anı...bu tip kitaplar favorimdir

yky ve iş bankası yayınlarının anı kitaplarına bakın. idefix'ten baksanız hemen şıp diye bulursunuz zaten. bu iki yayınevi tam dediğiniz türden anı kitapları yayımlıyor.

@microfiction arkadaşın dediği iş bank yayınlarından "türk prometheler" güzel bir kitap.cumhuriyet dönemi avrupaya gönderilen öğrencler.ve onların anıları 2. dünya savaşı avrupada yaşanan bazı olaylar, türkiyenin o öğrencilere ilgisi....kitapta gurur duyduğum bir olayda kitaptada geçen bir kimya mühendisi kadının bizzat ""madam curie"" den üniversitede kalması için teklif gelmesi.

kitap alın direk.

he valla,

189 dolara ne kitaplar alinir var ya uuufff

kindle, olabilir tabiki. kitap okumaya ipad ile baslayan cocuklar bunun zorlugunu cekmiyor. Siz de bunu kendinizde denedikten sonra alabilirsiniz. ama kendi formati disinda dosyalari acip acmadigina kontrol ediniz, yoksa pdf, doc filan okuyamayip sadece amazon'un verdigi kitaplari okumak zorunda kalabilirsiniz.

kindle almak şu an için türkiye'de pek mantıklı değil gibi. abd'de olsanız durmayın derim, alın. bir arkadaşım kindle kullanıyor, maliyetini bir yıl doldurmadan çıkarıyor diyor. ipad'e falan e-kitap için kafanızı çevirip de bakmayın çünkü o da sonuçta bir bilgisayar ekranı. yarım saatten sonra gözlerinizi helak edersiniz. ipad, bir e-kitap okuyucusu değildir.

yalnız türkiye'de iseniz kindle sizin iin uygun değil. kindle'da e-pub formatı yok. dolayısıyla idefix'in türkçe e-kitaplarını okuyamayacaksınız. türkçe okumadan da ne anlamı olur bilemiyorum. yok eğer ben yalnızca ingilizce kitap okuyacağım diyorsanız, amazon'un sayfasın bir göz atın. bildiğim kadarıyla türkiye, kindle'ın desteklerinden yararlanamıyor. bu da ciddi bir sorun.

özetle yurtdışındaysanız ve yalnızca ingilizce okuyacaksanız durmayın alın. türkiye'de iseniz ve türkçe de okumak istiyorsanız kindle iyi bir seçenek değil.

bu arada bir istatiksel veri: abd'de e-kitap satışları basılı kitap satışlarını bu yıl geçmiş durumda. duyurulur. bizde hâlâ e-kitap okunur mu, kitabın kokusu vb. tartışılmakta.

turkiye'deyim, peki ingilizce kitap okumak istesem gene de kindle formatli kitaplari turkiye'den satin alamiyor muyum?

türkçe e-kitapların fiyatları makul değil amazon ile karşılaştırırsak

türkiye'deyseniz kindle formatlı kitapları yine satın alabiliyorsunuz. ancak bildiğim kadarıyla kindle özel bir ağ sistemi kullanıyor. dolayısıyla abd'dekinin aksine, istediğiniz an kitap yüklemeniz olanaklı değil. kindle'ınıza kitap yükleyebilmek için mutlaka bilgisayarınızın yanında olması gerek. en azından benim bilgim bu yönde.

not: ekşi duyuru'da iken işinize yarayan yanıtlara tik koymayı unutmayın.

idefix'in sattıkları e-pub oldukları için kindle'da okunmuyor. kindle'ın kendi formatı var. pdf'yi desteklediği ise doğrudur.

ikisinin de ingilizce çevirileri yok maalesef. puslu kıtalar atlası'nın almanca ve fransızca çevirileri var. ingilizce çevirisi de hazırmış galiba ama henüz bir yayınevine satmamışlar. şu sıralarda iyi ingilizce çevirisi olan türk yazarları orhan pamuk ve ahmet hamdi tanpınar.

sultahmette bookshop var oraya da bak derim....

ikisinin de çevirisi yapılmadı diyorum hâlâ bookshop'a bir bak istersen diyor. :) olmayan kitabı nasıl bulacak bookshop'ta?!

(bkz: rosetta stone)

Fono'nun ispanyolca evde öğrenme seti var. Latincesi var mı bilmiyorum. ayrıca, (bkz: tell me more)

(bkz: inci kut)

Öncelikle Bernard Lewis'in kitapları. Sözgelimi,
www.idefix.com

www.idefix.com

Ezber bozmak için şu,

www.bilgiyay.com

Ve bunlar,

www.idefix.com
www.idefix.com
www.idefix.com

erkin koray, baba zula (rock değil ama gönder sen yine), replikas.

çok üzülüyorum bazen.

yavuz çetin'i de gönder ayrıca evet.

baba zula dinletirsen arkadasligi kesebilirler, benden soylemesi.
rock diyemeyiz belki ama, yeni turku bakarsin hoslarina gider.
dunyanin rock anlayisina en benzer muzik yapmis insan da kanimca yavuz cetin'dir.

yavuz çetin'i gönder seviyorlar gerçekten.

kurban ve nekropsi dinlet. pentagram da gider tabii.

Hardal

mavi sakal
ünlü'nün bazı şarkıları (derule, rüya, estarabim)
athena'nın gaz şarkılarını seviyor gavurlar.
bu arada mutlaka mor ve ötesi gavurlar bunu da hayret ve hayranlıkla dinliyor. özellikle son dönem işleri.
kesinlikle malt'ı dinlet.
80/90'lardan kramp'ı öneririm.
pentagram'ı katiyetle unutmamak gerek.

eğer gerçekten şaşırtmak istiyorsan 60-70'l yıllardan barış manço'nun kaygısızlarla falan birlikte yaptığı işleri, mavi ışıklar'ı ve bunalımlar'ı dinlet.

bu saydıklarımın hepsinin şarkılarına youtube'dan ulaşabilirsin, oradan dinleyip fikir edinirsin.

(bkz: the office)

coupling

(bkz: black books)

bin kere sorulsa bu soru, bin kere coupling derim.

ingiliz mi bilmiyorum ama it crowd u öneririm ^ ^

(bkz: little britain)

extras vardı bi de..

Dizi değil film, ama tavsiye ederim bir bakın:
(bkz: shaun of the dead)

ingiliz mizahı, ingiliz toplumuna yönelik eleştiri falan filan...

tabi ki ilk sirada coupling,
extras superdir
father ted
inbetweeners

(bkz: BIG TRAIN)
(bkz: The IT Crowd)

black books +1

Teşekkür ederim. The IT Crowd'ı izlediğim için sorumda da onu örnek vermiştim. Tüm yazılanları dikkate alacağım.

bir kişi bile spaced dememiş, yazık...

şahsen güney amerikalıların futbol kıvraklığı gibi birşey düşünüyorm. iklimsel gen vs.

ilginçtir mesela bizdeki önemli basketçilerin pek çoğunun ya kendisi ya ataları balkanlardan göçen rumeli çocuklarından oluşmakta.

bence hep böyleydi. o saydığın ülkelerin bir kısmı buz hokeyi ile ilgilenir. italya, ingiltere de futbolla ilgilidir. hollanda da keza öyle.

boy ortalamasıyla da alakası yok.. hollanda isveç felan gayet izbandut bireyler barındırıyordur..

kuzey avrupa'da litvanya'yı sayabilirsiniz..

aslında bahsettiğin balkan ülkesi yugoslavya ve yunanistan.bu iki ülkenin 1. sporu basketbol.aynı amerikadaki gibi.yugoslavya zamanında birçok dünya kupası kazanmış avrupa şampiyonu olmuş bi ülke.bölündükten sonrada ortaya çıkan ülkelerin hepside de ilk spor basketbol oldu ve doğal olarak başarı burdan geliyor.italya ve almanyada başarılı ülkeler arasında her zaman sayabiliriz. ingilterede basketbol çok gerilerde.hatta nba sırf özendirmek için bir maçı orda oynamak istemişti.norveç isveçte ise daha çok kış sporları yapılıyor.hollanda ve belçikada baya küçük ülkeler ve genelde futbola yatırım var.

selahattin eyyüpoğlu çeviri - iş bankası yayınları ile istediğiniz anlam hazzına ulaşabilirsiniz. ne bu ya şarap mı tattırıyorsun deme. :p

selahattin eyyüpoğlu değil, sabahattin eyüboğlu o :) evet, sabahattin eyüboğlu çevirisi iyidir, güzeldir ancak denemelerin tamamı yer almaz o çeviride. sadece içlerinden bir seçme yapılmıştır. cem yayınları denemelerin tamamını yayımladı. tamamını okumak istiyorsanız onu öneririm. yok bana içinde bir seçme yeter diyorsanız iş bankası da iyidir.

alkımdan okuma da naparsan yap reyiz..

Vallahi samimi tavsiyem bence mecbur değilseniz okumayın. Vaktinizi çok daha güzel geçirebileceğiniz bi'sürü şey var.

dizi var californication

secret window vardı bi de.

hayalet yazar diye çevrilmiş bir film var. bir başbakan'ın hayat hikayesinin sipariş edildiği yazarın hikayesini anlatıyor.
bir de , mehmet eroğlu'nun zamanın manzarası isimli eserini öneririm. bir yazarın, sipariş üzerine biyografi yazmasıyla ilgili gelişen olayları anlatıyor.
sizi mutlu eder mi bilmem ama güzeldir bu iki ürün.

şu film vardır, tam aradığınız filmdir:
www.imdb.com

bu filmin yalnızca baş karakteri yazar değil, aynı zamanda konusu da genç yazarın ilk romanını yazması ve yaşlı bir yazarla olan ilişkisi hakkındadır.

ayrıca yazarlarla ilgili filmlere dair internette listeler var, onlar da şöyle:

www.geekweek.com
www.amazon.com
www.ew.com
www.onlineuniversities.com
worldfilm.about.com

Johnny Depp'den 2 tane yazarlı film, izlemediyseniz tabi.

www.imdb.com (Bu daha uygun)
www.imdb.com

paper man diye sıkıcı ötesi bir film var bir de.. tavsiye eden olursa sakın kanmayın =)

seksenlerden bir de happy together diye bir film vardır. yaratıcı yazarlık okuyan bir üniversite öğrencisi ile yanlışlıkla yurt odasına oda arkadaşı olarak yerleştirilen kızın eğlenceli hikâyesidir.

dostoyevski kitaplarını iletişim yayınları iyi çeviriyor bildiğim kadarıyla. ben ordan almaya çalışıyorum.

ben iletişim'den okumuştum. iş bankası'ndan nihal yalaza taluy çevirisinin de başına göz atmıştım. iki yayınevi de iyidir. klasikler okunacaksa iletişim başı çeker. iş bankası çevirisi de güvenilirdir. ama adı sanı bilinmedik yayınevlerinden sakın klasikleri okumayın. korsan çeviri yapıyorlar. bu şu demek, başkalarının yazdıkları çevirileri alıp kesip biçip sözcükleri ve tümceleri eşanlamlılarıyla değiştiriyorlar sonra bu çeviriyi biz yaptık diyorlar. olan da abuk sabuk ve kırpılmış klasiklerle karşılaşan okura oluyor. velhasılkelam iletişim de iş bankası da iyidir.

(bkz: ergin altay)

tabi ki öteki. www.netkitap.com

Adamlar yayınevinin ismini öteki koymuşlar üstada saygı sevgiden ve çok titizlerdir Dostoyevski konusunda.

İletişim'deki geniş zaman çeviri hatalarını bulamazsınız kolay kolay.

Tabi ''klasikler okunacaksa iletişim başı çeker'' demek için tüm klasiklerin yazıldığı dillere hakim olmak da gerekir aslında malum.

bulursan meb cevirisi, 1940 kusur basımını oku.

ergin altay'ın yeraltından notlar çevirisi mi var yahu?

mehmet özgül çevirisi var iletişim'de, o iyidir gayet. öteki'den -serpil demirci'den uzak durmanızı öneririm.

Her okulun, her bölümün eksileri artıları var, kıyaslamak oldukça zor. Verilecek cevaplar çok kişisel olur. Biraz daha spesifik sorsanız, mesela ne okumak istiyorsunuz? Kompozisyon? Enstruman eğitimi? Çalgı yapım?

eskiden bilgi üniversitesinin özellikle caz müzik üzerine yoğunlaşmış şahane bir müzik bölümü vardı. türkiye'de tekti diyebilirim. sonradan o kadroyu ve bölümü dağıttılar sanırım. şu anki müzik bölümünün hali nedir, ne değildir bilmiyorum.

(bkz: hacettepe üniversitesi devlet konservatuvarı)

kadıköy anadolu, istanbul erkek, galatasaray gibi okullar beş sene. ki bunlar önceden de iki sene hazırlığa sahipti. böyle bir okuldan mezun olacaksa hazırlık okumak kesinlikle dezavantaj değildir. tam aksine avantajdır. adam gibi dil öğrenmesini bir kenara bıraktım galatasaray gibi bir okuldan mezun olunca ömür boyu o okul kendisini bir adım öne çıkartacakrır. eğer bu okullardan birini kazandıysa hiç düşünmeyin derim. bir yıl fazladan hazırlık okuyup adam gibi dil öğrenmesi onu ilerde bir değil birçok yıl öne geçirecektir.

Bence iyilik sırasıyla,

1. Galatasaray, Robert
2. İstanbul Erkek
3. Kadıköy Anadolu

liselerinde okuması ona hem çok sağlam bilgi temeli, hem sosyallik, hem de çevre kazandırır. Bu kazanımların etkisini hayatı boyunca hisseder.

(bkz: inanç lisesi)

Bir de yenibosna da mümtaz tarhan sosyal bilimler lisesi var. sosyal bilimler alanında gerçekten iyi eğitim veren bir lise fakat çevre ve öğrencilerine empoze ettiği fikirler açısından berbat bir okul. aklınızda bulunsun. belki tavsiye eden falan olur, tercih etmeyin.

millet eyv. zaman ayırdığınız için. tamam, iyi liseler fakat hayata diğerlerine göre bi sene geç atılmak biraz sinir bozucu. ben bile millet 3 sene okurken neden 4 sene okudum diye hayıflanırdım. birader bunlardan birine girse 19 yaşında mezun olacak. bana geç gibi geliyor sanki. iyi bi fen lisesi de aynı işi görmez mi hem bi senesi de yanına kar kalır. buna ne diyosunuz?
edit: benim yaş konusuna takılma sebebim senelerin ilerde önem kazanması. ben bu sene 3. sınıftan okul bıraktım,bölüm değiştirmek için ve keşke bi kaç sene daha az kaybetseydim diye sık sık düşünüyorum. sözün özü sene kaybetmenin acısını çeken biriyim ve bu yüzden haklı olarak endişeliyim.

çocuk cosmicstring'in saydığı okulları kazanıyorsa ve hala 4-5 sene muhabbeti yapıyorsa zaten okumasın oralarda.

iyi bir lise de 3 sene 4 sene bile az geliyor bence. hayatımın en zevkli dönemini geçirmiştim ben lisede.

bu liselerden mezun bir cengaver bana ulaşabilr mi?

kabataş, vefa ve cağaloğlu da 5 yıllık.

üni okuyorsan yabancı uyruklu öğrenciler gelir her sene kırgız falan onlar da çekik gözlü. olma mı ?

kendine ufak boylu tatar bul?

unideyim zaten de yabanci yok bizde hic

ayrica tatar kesmez japon ya da koreli ister bu gonul

1- japon konsolosluğunun etkinliklerini takip et.
2- facebook'ta japon ve koreli grupları var. hatta türk-japon, türk-kore dostluk grupları var. bunun yanı sıra japonca, korece öğrenmek isteyenler diye gruplar da vardır. onlara üye ol.
3- skype'ın yoksa skype programını yükle ve orada japon, koreli gibi ülke seçeneklerinin yanında yaş, cinsiyet seçeneklerini de sçeip arama yap. şansına ne çıkarsa.
4- türk-japon, türk-kore dostluk derneklerine git. onları araştır, üye ol.
5- sultanahmet'e git, çekik gözlü turistlerle kaynaş.

okuyorsan eğer aisecle japonyaya git

Oncelikle, bu is maliyetlidir. Eger ailenden ya da sana sponsor olabilecek birinden maddi destek alabiliyorsan Kanada, Amerika veya Ingiltere'de Ingilizce ya da sertifika/diploma programina katil. Ingilizcen iyi olsa bile seviye belirleme sinavinda bilerek sicip batir. Cunku ilk seviye siniflarinin buyuk cogunlugunu Japonya'dan, Guney Kore'den, Taiwan'dan gelen ogrenciler olusturur. Cinliler ve Hong Kong'lular ise Ingilizce'ye Koreli, Japon ve Taiwan'lilardan daha yatkin oldugu icin daha cok universite ya da lisansustu egitimine gelirler. Bir alternatifin de bu ulkelerden birinde yuksek lisans ya da degisim programci ogrencisi olmak. Etrafin bunlarla kusatilacagi icin begendigine yakinlasmaya calisirsin iste. Acik renk sacli ve renkli gozlu biri olmak, onlarla sevgili olma sansini artirir. Bu tiptekilerin sansi, kumrallara ya da koyu renk kil sahibi olanlara oranla her zaman daha fazla. Japonlar tipe pek onem vermezler; cok guzel Japonarin igrenc tiplerle dolastigina sahidim. Koreli, Cinli ve Hong Konglular icinse hem dis gorunumun hem de maddi durumun onemli kriterdir. Taiwanlilar (Cinli ve Hong Kong'lularla ayni bokun laciverti olmalarina ragmen) ise caucasianlarla evlilik ya da uzun sureli birliktelik sonucu gocmenlik, vatandaslik kazanma gibi menfaatler haricinde, iliski konusunda cok sicak degiller. Bol sans.

Kaliteli değildir. Rolling Stone vardı bir zamanlar kaliteliydi ama satılmadığından kalktı piyasadan. N.Geographic'i önerebilirim. Ama müzik dergilerinden önerebileceğim birşey yok.

Boğaziçi Üniversitesinin çıkarmış olduğu sinema üzerine bir dergi var."Altyazı" Tavsiye ederim.
Bir de "Bütün Dünya" var Başkent Üniversitesinin çıkardığı.

bilim ve teknik tempo

Para ve ingilizce mevcutsa şu anda en doyurucu dergilerden biri Monocle. Her şey var içinde.

1- Teşekkürler.

2- Teşekkürler. Ben de Boğaziçi'nde okuyorum, Altyazı gerçekten çok kaliteli.

3- Teşekkürler. Tempo'nun içeriği nedir acaba?

4- Çok mu pahalı ki?

Aktüel nasıl arkadaşlar?

Billboard'ı sevemedim. National Geographic ve Atlas güzel. NTV Bilim bittiğinde biraz daha olsaydı diyorsanız Bilim Teknik de güzel. Haftalık olarak da Uykusuz var tabii ki.

tempo haber dergisi

Roll dergisi tam size göre..

Notos (bkz: notos öykü)
(bkz: bir+bir)

- Bilim Teknik daha mı iyidir NTV Bilim'den? Boş yere para vermeyelim de. :)

- Roll artık yok sanırım?

- Notos Öykü ve bir+bir hakkında çok olumlu yorumlar var. İlk işim bu dergileri almak olacak. Çok teşekkürler.

NTV Bilim daha magazin ama bence Bilim Teknik'ten daha okunabilir bir dergi. Bilim Teknik'in bazı makaleleri bayabiliyor. Ama ikisi de iyi dergiler, boşuna para vermiş olmazsınız.

Roll'u ben de bitti diye biliyorum ve okuduğum kadarıyla biraz taraflıydı.

@esreföldü

Aynı konularda yazan hangi dergiler alınmalı sence? Ayrıca yukarıdakilerden farklı bir dergi tavsiyen var mı acaba?

billboard bu ay itibariyle kapandı diye biliyorum. (bkz: billboard)

ayrıca haftalık haber-aktüel: newsweek(tr) var. fena değil, iş yapar. Her hafta değil de iki haftada bir alınabilir.

sinema alanında: sinema dergisi fena değil. ancak bence her hafta çıkan arkapencere e-dergisi çok iyi.

mizah alanında: penguen iyidir. uykusuz ilk iki sayfası iticidir. leman uçtur.

tarih alanında: ntv tarih fena değil. güzel cdler ekler vs. veriyorlar.

tv: cnbc-e'ninki güzel.

ntv tarih alacağınıza toplumsal tarih dergisini alın. hatta sizin okulunuzun tarihçileri yazarlar burda. çogzel bir tarih dergisidir, kesinlikle takip edilesi.

Savunma & Havacılık var. 24 yıllık dergidir. Konusu önemli değil deyince atladım gerçi :)
4-5 yıldır aynı alanda MSI dergisi var bir de.

anonymous stance'ın verdiği güven ile görülme korkusu gibime geldi birnevi savunma mekanizması. belki de çok pis sallıyorum gören de zannedicek psikoloji okudum

freudyen bir açıklaması var bunun. ego, başka bir egoyla karşılaştığında ondan iğrenir. yani sokakta öpüşen bir çift gördüğünüzde başkalarının egolarını, başkalarının cinsellik güdülerini vb. görüyorsunuz. pornodaysa kendi cinsel tatmininize yönelik bir canlandırma, bir nevi tasvir var. bu biraz okuduğumu romanlardaki kahramanlara da benziyor. normalde başkasının düşünceleri, iç dökmeleri, hayalleri bize aynı egosal sebepten ötürü rahatsız edici gelebilir veya bunları küçük görebilir, egosal anlamda iğrenebiliriz. oysaki bir romanı, öyküyü okuduğumuzda da başka bir egonun hayelleriyle, gündüz düşleriyle karşı karşıyayızdır. burada da pornoyla koşut bir şey var. roman karakterini başka bir ego olarak görmeyip kendimizi yanıstabiliyoruz. çok da açıklanabilir bir şey değil gerçi.

aslına bakılırsa asıl sorulması gerek şey şu: niçin başkalarının cinsellikleri bizi ilgilendirmezken veya rahatsız ederken porno rahatsız etmez? neden başka bir egonun fantezilerinden rahatsızlık duyarken bir yazarın fantezilerinden, bir omrandan veya öyküden keyif alırız?

pornoyu tek başına izleyebilirsin ve buna göre hareket edebilirsin. ayrıca seçicilik vardır. ebony imiş yok animal imiş, sana kalmış bu işler. ayrıca etrafta seni baskılayacak bir durum söz konusu değil.

ama public olayı, öpüşürken eki eki durumu, baskılı bir toplumda yaşaman ve bunun ayıp olarak algılanmasıdır. bir çift bankta öpüşürken seni azarlayabilir ama evde tek başına porno izlerken o amca senin yanına gelemez.

kısacası, küçükken ağızdan öpmeli filmleri izlerken kanal değiştirilen nesil 56k modem geldiğinde internetten bir nude pic alana kadar nasıl eli uçkurunda gezdiyse, aynı mesele işte. sadece evde tek başına kalıyorsan pornoyu daha rahat açabiliyorsun artık. bi de bağlantı daha hızlı.

Aynı şey değil ki. Mesela o çifti gizlice izleme imkanın olsa ve izlesen bu senin yine hoşuna gider. Ordaki utanma duygusu senin görünürde olmandan ve alakasız bir 3. kişi olmandan kaynaklanıyor.

@trinitrotoluen: bilmiyorum emin değilim ama şunu da düşününce doğru gibi, komşudan gelen sevişme sesi de gayet tahrik edici. ama tekrar şu da var, beni görmediklerini bilsem de asla sevişmelerini görmek istemem.
şu freudyen açıklama aklıma yattı aslında.

senın algın ıkıyuzlu sadece.

kardeş sen kesin muhafazakar bir aile büyüdün.

voyeur olmakla ilgili sanırsam rahatsızlık hissetmenizin sebebi. şimdi ikinci bir öttürmem ise macera filmlerinde yüzlerce insanın ölümünü izlerken, elinizin kesilmesi bile kimisinin kusmasına neden olur. böyle şeyler.

normal ve altı güzellikte olan insanların cinselliklerini bırak gerçek hayatta, dizilerde falan bile izlemeyiz.

behlül ile bihter öpüşür, estetiktir. ama bahçıvan ve hizmetçi eşinin öpüşmesini rüyamızda görsek kekeme kalırız.

tahrik olmakla, muhafazakar yetişmekle falan alakası yok bence, günlük hayatımız sandığımız kadar seyirlik bir estetiğe sahip değil, o kadar.

ha bi de tabi birinin özel hayatına karışıyormuş gibi hissetmek de o rahatsızlık hissini verir. bakmamak en iyisidir.

tarihvemedeniyet.org
www.ekrembugraekinci.com

www.altzine.net
www.altkitap.com
www.hayaletgemi.com
www.mavimelek.com

teşekkürler gerçekten çok güzel siteler

kesin kazanarım hatta iyi bir yer kazanırım diyorsan kesinlikle değer. kimse kusura bakmasın öğretmenlerimize saygım büyük ama öğretmen olmak bu ülkede en boktan iş.

sınıfta benim tanıdıklarımdan ikisi sınıf öğretmenliği biri felsefe bırakıp gelmiş kişiler vardı, hepside 4 sene sonunda iyi ki de bırakıp geldik dediler. artık kim daha fazla kazanıyor muhabbetini kesin. yatarak kazandıklarını.. neyse..
sen boş ver şimdi hukuk fakültesine girmek çok kolay. eğer öğretmenliği seviyorsan birşey demem, ama sevmeyeceksen koyver gitsin.

belki uzun bir süreç olur ama 4 yılda sınıf öğretmenliğini bitirmeni, ondan sonra hukuk fakültesine girmeni tavsiye ederim. bölümünü beğenmiyorsan yılları problem etme lütfen. öyle çabuk geçiyor ki. 2 yıl dediğin nedir.
bunları yazan kişi şimdi kazandığı 3. üniversitede ve 3. senesinde. yaşanan her şey insana farklı güzellikler katıyor.
ayrıca hukuk fakültesi zorlu bir süreç. bölüm olarak babanın desteğine ihtiyacın var bence. öğretmenliği de bitirerek sonrasında sen de hala istiyorsan sana destek olmasını isteyebilirsin. biraz karışık oldu kusura bakma.

onun haram demesindeki amaç zaten beni caydırmak sanırm ilk defa söylediğinde bende şaşırmıştım ama ben burayı okuduğumda selçuk 2. öğretim bi de kırıkkale 2. öğretim tutuodu keşke yazsaydım dedim.ben tercihlerden önce memurlar nete girmiştm orda herkes dert yanıodu dedim kendi kendime aç açık dolaşacağına yaz sınıf öğrt sonra çalışırsan gidersin iyi bi hukuk fakültesine dedm.pişman olmaya başladım değil.

avukatlıktan kazanılan para niçin haram para olacakmış anlayamadım. insan namusuyla çalışıp kazanıyorsa bunun nesi haram? psikiyatristle hastası nasıl aynı şey değilse avukatla müvekkili de aynı şey değildir. bir de insanlar avukatlardan kendi işleri düşünce "iş bitirmesini", her şeyi yapmasını beklerler, yapmayınca iyi avukat değil olur. başka zaman da böyle konuşurlar. kınadım babanızı. hatta cık cık diyeyim tam olsun.

istanbul barosunda staj yaptığını varsayarak cevap veriyorum;
hemen hemen tüm arkadaşlarım geç verdi tezini, herhangi bir sorunla karşılaşmadılar..
ama sen gene de fazla geciktirme:)

geç teslim eden arkadaşlar size sesleniyorum, kaç gün geç teslim ettiniz?

aylarca sonra teslim edebilirsin, bir sorun çıkmaz. sem'deki derslerin verildi göründüğüne göre bir tek tezin verilmemiş sayılır. inan bana bir yıl sonra bile verebilirsin. :) (tecrübeyle sabittir)

Yeni Türkü klasik kemençe kullanmıyor muydu? Ne zamandır kendilerini takip etmiyorum, sallamış olabilirim.

yeni türkü klasik kemençe kullanıyor daha çok. aradığınız şeyin kabak kemane olduğuna emin misiniz? her halükarda yansımalar grubu pek çok parçasında klasik kemençeyi de bildiğim kadarıyla kabak kemaneyi de kullanmakta.

sanırım kabak kemaneye ait olduğunu sandığım sesin kaynağı klasik kemençeymiş dediğiniz gibi. ancak aradığım grup enstrümental ancak yansımalar gibi bir grup değil aradığım :(

çok teşekkür ederim müthiş isimler!! oradan buradan dinlemeye başladım şimdilik bulabildiğim kadarı ile :)

yanlış hatırlamıyorsam airbag ve roketlerin uzaya çıkarken kıçını başını dağıtarak düşürmesi türk bir bilimadamının eseriydi ama buişi amerikada yapmıştı

bildiğim kadarıyla arabalı vapurlar. 1871de ilk tasarlanan örnekleri bir mühendislik şaheseri olarak nitelenmiş. bir de haliçteki atatürk köprüsü var. çok iyi tasarlandığından inşaat fakültelerinde ders olarak okutuluyor.

arçelik vestelin falan zırt pırt iddia ettikleri mühendislik başarıları var ama sikko olabilir çoğu. biri dayrek dırayv teknolojisi.

(bkz: devrim arabaları)

krank-biyel mekanizması türk icadı galba

ayrıca sahil güvenliğin kullandığı kaan sınıfı botlar.

arsiv.sabah.com.tr

(bkz: necmettin erbakan)

dalga geçmiyorum. alman ordusuna tank tasarlamışlığı var.

aynı zamanda eski planör rekortmeni de olan ali yıldız diye bir amca var. bu amca dikine havalanabilen ilk uçakların tasarlayıcısıymış.

not: işinize yarayan yanıtların yanına tik atınız.

Borg-Warner'a aktarma organi tasarlamis [diferansiyel] bi' amca vardi ama yamuluyor da olabilirim...

başlıca önerebileceğim kitaplar şunlar:

www.idefix.com
www.idefix.com

yapı kredi yayınlarından çıkan iki ciltlik müthiş bir kitaptır. yalnız baskısı tükenmiştir. bulabilmek için araştırman lazım. bir de çok güzel belgeseller satıyorlar. idefix'te ararsan bulursun. sözgelimi:

www.idefix.com

Siyasi Tarih 2- Imge yayinlari.

dario moreno olabilir mi?

www.youtube.com
okuyunca bu aklıma geldi direkt, belki yanlıştır, ama bu da güzeldir...

malesef ikiside değil / daha slow bir şarkı

buldum. şarkıyı ilk okuduğumda anlamıştım. marc aryan'ınmış. şurada:

www.dailymotion.com

evet, ta kendisi bende 5 dk once gördüm, saol yinede :)

Türk yazarlar konusunda ısrarcı değilseniz, Gümüş Patenler okuyabilir. Çeviri hikaye ve romanların dili nispeten hafif oluyor. Siyah İnci, Moby-Dick, Yaşlı Adam ve Deniz gibi kitaplar da gayet uygun sanırım. Ayrıca Jules Verne'in tüm kitapları

ilkokul 1-2-3. sınıflar için okuma kitapları veya çocuk klasikleri (özet geçilmiş ince olanlar) olabilir.

türk yazarlar seçecekseniz, günümüze yakın tarihlerde yaşamış olanlar dil bakımından onu zorlamaz (gidip peyami safa okutmayın çocuğa).

muzaffer izgü, gülten dayıoğlu, behrengi falan benim küçükken çok sevdiğim yazarlardı. daha küçükken okuyodum o yüzden dilleri çok ağır değildir diye tahmin ediyorum.

küçük vampir serisini tek geçerim.

kesinlikle moby-dick değil. tabii söz konusu olan eserin gerçek çevirisi değil de incecik hale getirilmiş çakma çevirileri değilse. Türkçesi iyi olmayan bir çocuk için ağır bir kitaptır.

ortaokul çağında bir çocuk için can yayınlarının gençlik dizisinden çıkan kitapları şiddetle öneririm. www.canyayinlari.com adresinden bakabilirsiniz. ortaokuldaki bir çocuk en nihayetinde o kadar da küçük değildir. dolayısıyla murat gülsoy, yekta kopan okuyabilir diye düşünüyorum. okuması keyifli ve kolaydır ayrıca. bu arada, türkçesini geliştirmek isteyen bir çocuğa çok fazla çeviri kitaplar tavsiye etmesem de (çeviri kitaplar bizim kullandığımız türkçeyi çok fazla yansıtamazlar) fahrenheit 451, dr moreau'nun adası gibi bilimkurgu kitapları veya şeker portakalı, yaban muzu, pıtırcık serisi gibi kitaplar olabilir. jean christophe grangé'nin polisiye kitapları da kolay okunur cinstendir. ayrıca rıfat ılgaz'ın bacaksız serisi, kaan sezyum'un "oh yes!" adlı can gençlik'ten çıkan kitabını önerebilirim. bir de mutlaka çocuğa türkçe çizgi roman bulun. penguen, uykusuz, leman dergilerini okusun, doğan kardeş çizgiroman dergisine baksın.

ayrıca yapı kredi yayınlarının gençlere yönelik çok güzel kitapları var. özellikle doğan kardeş dizisinden yayımlanmış olan kitapları arayın. en son doğan kardeş dizisinden türk öykücülüğünden çeşitli öykücülere ait seçme öykü kitapları yayımladılar. hatta diyebilirim ki en başta bunları okusun, mutlaka bunları okusun. doğan kardeş dizisinden şaşmayın.

sakın ola klasiklerin çocuklar için inceltilmiş, sözde sadeleştirilmiş rezil çevirililerini almayın. çocuğu hem soğutursunuz, soğutmasanız bil türkçeyi yanlış öğretmiş olursunuz. jules verne'in kitapları konusunda mentuhotep'e katılıyorum. ithaki yayınları bütün kitaplarını yayımladı.

Aziz Nesin, Muzaffer İzgu ktaplari.
Seker portakali.

ekran parlaklığını kıs bluetooth kapat, mümkünse wireless yerine kablolu baqğlantı kullan, güç profillerinde değişiklik yap

tabi bir de yapılan işlemin süreye etkisi var. yani, oyun oynamak yerine internette gezinmek kazanc saglayacaktır.

internette işin yokken internet bağlantısını kapatabilirsin. bu arada klavyenin ışıklarını kapamayı söylemiyorum bile. :)

üstte yazılanlar acayip etkili olur.

bunun da yanında kullanmadığın programları cmd+q klavye kombinasyonuyla veya normal şekilde tamamen kapat. dock üzerindeki programlarda altta beyaz ışık da olmasın yani. arkaplanda ram tüketiyor çünkü hepsi.

bütün bunlara ek olarak, arada bir bataryayı kalibre et.

kalibre etmek nedir?

şu adreste kalibre etmenin nasıl yapıldığı anlatılıyor. iki ayda bir, ayda bir kalibre etmek mac'in pil ömrünü uzatır. support.apple.com

ingilizcem yok malesef. türkçe kısaca anlatacak arkadaşım yok mudur?

1- kabloyu takın ve yeşil yanana ve ekran köşesinde bataryanın tamamen şarj edildiği gösterilene kadar batarya dolsun.
2- tamamen dolmuş bu durumda bilgisayarınız iki saat kalsın. adaptörü çıkarmayın. bu sürede bilgisayarı kullanabilirsiniz.
3- bilgisayar çalışırken durumdayken güç adaptörünü çıkartın. batarya boşalana kadar bilgisayarı kullanabilirsiniz.
4- batarya bitmeye yakın çalışmalarınızı kaydedin. batarya tamamen bitince bilgisayarınız kendiliğinden uyku moduna geçecektir.
5- bilgisayarı kapalı veya uyur durumda beş saat veya daha fazla bekletin.
6- adaptörü takın ve tamamen bilgisayarınız şarj olana kadar takılı kalsın.

budur.

merhaba, bu konuda değişik seçenekler var. sizin konunuzdaki bir tezi metis yayınları veya mitos boyut yayımlayabilir. agora kitaplığını da unutmamak gerek. zaten mitos boyut tiyatro üzerine yayın yapan bir yayıevi. bir de libra yayınları diyue bir yayınevi var. bu yayınevi, nitelikli buldukları yüksek lisans tezlerini basıyor. her halükarda yapacağınız şey öncelikle tezinizin tümcelerini tezin soğuk havasından kurtarıp bir kitap yazıyor gibi tekrar gözden geçirmek ve o formatta hazırlamak. sonrasında kitap dosyanızı yayınevine götürüyorsunuz, ne kadar sürede yanıt verebileceklerini söyleyip bırakıyorsunuz tezinizi. metis yayınları duyduğuma göre bırakılan dosyayı iade de ediyormuş. yerine göre düzeltisini yaparken yayınevi şurasını şöyle yeniden ele alın şöyle yapın gibisinden de yönlendirmede bulunabiliyor.

www.metiskitap.com
www.mitosboyut.net
www.librakitap.com.tr
www.agorakitapligi.com

www.bildirgec.org
bu adreste tüm işletim sistemleri için anlatılmış.

Burada denildiği gibi güncel youtube iplerini kullanın host dosyanızda.

dns işler işler ;)

203.138.71.154
200.12.229.1

önemli not : sadece bu ikisi olmalı orda , öncekileri siliniz efem ^ ^

iyi seyirler

evet, dns işledi. bildirgeç'teki yazı güzel, ben de onu uygulamaya çalışıyordum lakin beceriksizliğimden terminalde eklediğim ip'leri nasıl kaydedeceğimi bulamadım.

twitpic.com
twitpic.com

16 kere değiştirildi. toplam 83 maddesi değişikliğe uğradı.

millet anayasayı bir toplum sözleşmesi içinde sonsuza dek yapıyor biz zırt pırt anayasa değiştiriyoruz. bunda ot boku anayasada düzenleme gereksinimi dolayısıyla kazuistik metinler ortaya çıkmasının da etkisi var.

20 yy monarşisi tipinde bir anayasayı istedigin kadar değiştir sonuc degısmeyecek zira. yapı farklı, yapı demokrat değil.

3/4'ü değişmiş bu konuda çalışan hocamızın söylediği kadarıyla.

içinde biraz da olsa var aşk ama kesinlikle okunmalı ; hayatın kaynağı - ayn rand.

bukowski tüm eserleri:)

ölümün kimyası

tom robbins - dur bir mola ver

bulantı

(bkz: when nietzsche wept) kesinlikle okumalısın.

veba - a. camus
anayurt oteli - y. atılgan
öyküler - y. atılgan
vüs'at o. bener, sait faik, ferit edgü'den ne bulursan (okudukların göz önünde bulundurulduğunda güven bana)
tutunamayanlar - oğuz atay
cafe esperanza - ali teoman
özgürlüğün yolları üçlemesi - j.p. sartre
sineklerin tanrısı - william golding
1984 - g. orwell
fahrenheit 451 - ray bradbury

ya allah aşkına bir goodbyecruelworld'ün yazdıkları kitaplara bakın bir tanesinin dijital kale'yle ilgisi var mı?

edit: silinmiş söz konusu yanıt. :)

yüzyıllık yalnızlık
bilumum ihsan oktay anar kitapları

(bkz: beyaz zambaklar ülkesinde)

samuel beckett - tümü
emil michel cioran - çürümenin kitabı başta, çevrilen ne varsa
robert musil - niteliksiz adam
oğuz atay - korkuyu beklerken haricindekilerin tümü
dostoyevski - tümü
kafka - dava, şato, dönüşüm
vüs'at o. bener - bay muannit sahtegi’nin notları, buzul çağı virüsü
m.ş. esendal - mendil altında
a. h. tanpınar - saatleri ayarlama enstitüsü, huzur
füruzan - parasız yatılı
bilge karasu - hemen hemen tümü
ayla kutlu - sen de gitme triyandafilis

yoruldum... inceleyip karar verirsiniz. ilginizi çekenler olursa daha da önerebilirim.

güncel dersen steig larsson - ejderha dövmeli kız , ateşle oynayan kız.

www.teknosa.com

yapabiliyorsanız o paraya yurtdışından macbook (pro) getirtin derim ben. şahane olur.

www.bimeks.com.tr
Ben aldım bu paraya özellikleri süper!

bunlardan daha kaliteli bi işlemci istiyorum

cahilliğimi mazur gör ama bu işlemcilerden daha iyi bi işlemci sana en fazla 1-2 dakika kazandırır ve 400-500 tl kaybettirir.

O paraya yurtdışından macbook pro da gelmez, i5'den iyi işlemci de bulunmaz gibime geliyor.

www.vatanbilgisayar.com şu nası

@uurcnyldrm hocam senin attığın linkteki aynı samsung u geçen hafta aldım ben.. araştırdım piyasanın en iyilerinden, bence al derim.. bununla bir asus kapışır ama aynı özellikte asus 2 milyar falan.. sen bence al samsung u..

o paraya 13" macbook pro gelir.. hatta geldi de..

asus F50 modellerine bakabilirsin. ben geçen sene 1,800 gibi bir rakama aldım. çok memnunum. tek sorunu servisleri çokk kötü.

mühim olan internet kafecinin aldığı caps mi yoksa 2 kızın adam öldürmekten bahsetmesi mi?
adam internet kafecidir ve kafesiyle ilgili önlem olarak log programı koymuştur, kilit kelimeler arasında seks,öldürmek vs vardır ve öldürme kelimesi geçtiği için de program bana uyarı verdi bende caps aldım, başım derde girmesin diye yanıt verebilir.
ama adamın tabi bu mevzuyu neden yayımladığı da ayrı konu...

evet bilişim sucudur. iletişimin gizliliği diye temel bir insan hakkı var.

lan öyle adam öldürmek derken. yani tam degil lan capslere bakip siz karar verin dicem.

bir şey çıkmaz bundan. adamın inkarına kalmadan ispat edilemez derler. olay dava aşamasına bile gelmez. bu arada internet kafeci niye kızın müşterisi?

ya adam incide nickiyle bunları paylaşmış . bilgisayarında o loginler görülmez mi ?

bence ispat edilebilir


i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com
i1008.hizliresim.com

@8 easy steps hahahaahha:)

lan trolling için değil di mi bunlar?

vay vay vay neler dönüyormuş be

olm valla trolling degil lan . malın teki paylaştı bunu incide amacımız onun cafeyi kapattırmak

öncelikle her bilgisayar vasıtasıyla işlenen suç bilişim suçu değildir. yineliyorum: bir suçun bilgisayar üzerinden işlenmesi onu bilişim suçu yapmaz. neredeyse çocuk pornografisini bile bilişim suçu sanıyor insanlar. ota boka bilişim suçu diyor millet. öte yandan, bilişim suçu olmasa da evet bu bir suçtur. haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturur. (tck m. 132) yanda tikimi isterim ama.

yazismalarin yapildigi makine de deep freeze yuklu o nedenle yazismalarin kendi yapildigi makinede depolanmasi mumkun degil. bununla beraber, admin makine muhtemelen vnc ya da benzeri bir programla capslemis konusmalari. iletilerde tarih-saat damgasi yok ama o kayitlara da msn uzerinden ulasilabilir. capslerin nereden ve hangi makinede yuklendigi bilgisine de ulasilabilir.

gelelim hukuki duruma; burada bilisim sucundan cok, microfiction'in belirtigi gibi haberlesme gizliligi ve ozel hayatin ihlali gibi durumlar soz konusu bu konuda bir avukat danismaniz daha faydali olacaktir.

kürdoloji enstitüleri yeni yeni kurulma aşamasında. bu konuda danışacağınız biricik adres, türkçeden kürtçeye sıklıkla çeviri yapan lis yayınevidir. internette biraz araştırırsanız hakkında mutlaka bilgiye ulaşırsınız. onlarla bağlantıya geçerseniz size yardımcı olurlar. zira kürtçe sözlük de yayımlamışlardı.

evet, var böyle bir ilişki. her ne kadar "bunun kilo alma yan etkisi o kadar yok" falan deseler de vardır yine de. sadece diğer antidepresanlara nazaran daha az bir oranda etkisi olabilir. kilo almaya başladıysanız dikkat edin. doktorunuzla konuşun.

ben de merak ettim soracam;
bu kilo aldırma etkisi metabolizmayı yavaşlattığı için falan mı yoksa iştahı mı açıyor?

benim bildiğim kadarıyla her iki yönde de etkisi var.

Bence benim iştahım açılmadı, zaten hep açıktı. Hep abur cubura, çikolata, kola, cips gibi zarar ziyan şeylere ilgim çoktu ve dikkatsizce tüketirdim. Şimdi kola dışındakileri azalttım, sıfırladım, kolayı bile bazen şekersiz içer oldum.

Su içsem yarıyor; ama ilaçtan, ama başka şeyden, bilemedim.

@redlinetheturk
iştahı açıyor ama dikkat edip eskisiyle aynı miktarda yerseniz de kilo artışı oluyor. bende öyle oldu.


@fadetoreality
aynı sorun bende de var, migrenden dolayı basit bir ilaç kullanıyorum, gerçi düzenli kullandığım başka bir ilaç daha var, sanırım ikisi de bu yönde etkiliyor. beslenme düzenimde bir değişiklik olmadı ve kilo aldım, dikkat ettim ilaç döneminde oldu. oluyor.

Antidepresanlar sizin psikolojik bariyerlerinizi zayıflatır. Yani hiçbir setiniz, kapattığınız kapı, korkunuz, fobiniz, derdiniz, düşünceniz eskisi kadar güçlü değildir. Antidepresan tedavisine devam ederseniz (ki genelde uzun olur bu süre) uygun psikolojik yardımla yeme ve spor alışkanlıklarınızı düzenlerseniz zerre kilo almazsınız.
Diyemem...
Çünki vücut iç dünyasını düzene sokayım derken metabolizmayı sapıttırabilir, evet. Ama bu da psikolojik olarak aşılması gereken bir engeldir.
Özet: Varsa psikyatrınıza sorun. Yoksa psikyatr bulun.

ben de bu paxil denen zilleti kullanmıştım bi dönem.ve evet tecrübeyle sabit ne yazık ki ama iki ay gibi bi sürede 10 kilo kadar almıştım.hatta okulda epey bi geyik olmuştu "he he ergenliğe yeni girmiş gibisin" diye.birden kilo yaptı benim bünyede.ama ilacı bıraktıktan sonra tekrar verebildim kiloları.bana kalırsa doktorunla özellikle konuş bu kilo mevzusunu.mümkünse paxil yerine aynı paralelde farklı bi ilaç yazsın.

ben nisan ayından beri kullanıyorum ama kilo falan almadım..

gerek kadında olsun gerekse erkekte, bazen çok kıro durabiliyor. mesela duruma göre pazunun, kolun üst kısmının üserindeki herhangi bir simge kötü durabiliyor.

nerede olduğunun çok önemi var. kolda molda resmen kıroluk artık.

bi de tabi çekici olsun diye dövme yaptırmak... umarım bu değildir amaç. = /

erkekte, kolda boydan boya ya da yarim kol, kursun kalem lekesi gibi durmayan, ozellikle tribal desenleri begeniyorum. buyuk dovmede uzaktan karalti gibi durmamasi kanimca onemli. kucuk dovmeler ise bacagin dis yuzunde guzel oluyor, yan tarafta orta boy bir sey.
hatunda da malum iste daha zarif desenle falan filan.
kararsizsan gecici bir sey yaptir ilk etapta bence. arkadaslarinin ve kendi begeninin bir fikrini al, sonra yaptir derim.

bu aralar miami ink ve kardes programlarina sardim, sen de bir goz at istersen.
google'da 'tattoo patterns / designs' seklinde aratirsan sayisiz kaynak bulursun.
ankara kismini bilmiyorum, burasi istanbul :P

itici buluyorum.ozellikle kadınlarda hatta ying yang ozenti gibi gelir bana.

severim, özellikle özel bi anlamı varsa çok çekici bulurum ama ying yang pek sevdiğim bi desen değil.
ankarada art tattoo ve madline tattoo'yu tavsiye ederim. art tattoo cemal diye de biliniyo, tunalıda ertuğ pasajında.
madline tattoo da onur'un yeri ve cinnah no:35te. ben madline'da 3 dövme yatırdım 2sinden memunum 1ini pek beğenmiyorum ama suç bende. ayrıca hijyen açısından çok güvenilir olduğunu söyleyebilirim. bi de onur gayet tatlı, sevimli bi insandır (:
ikisini de google'da aratırsan bulabilirsin.

kendi fikrim... dövme herkese yakışmıyor. cılız erkeklerde ve hanım hanımcık kızlarda komik durduğunu düşünüyorum.

bi de ying yang olayı... ı ıh, çok dandik durur. o simgeyi de oldum olası sevmem zaten.

cılkını çıkarmamak lazım

ilk soruya cevabım: çok yapay, çok itici...

istediğin yere yaptır yahu çekici veyahut değil sen taşıyacaksın onu. ayrıca kolda olan dövme de kıroluk oldu ya artık bu saatten sonra ne kıroluktan sayılmaz bilemedim

mesela arkadaşınız 43.000 inci olup istediği yer 30.000'lerde olsa biraz zordu şansı.
en başlarda (full ve full'e yakın yapanlardan bahsediyorum) yığılma oluyor. yığılmalar sadece en başlar için geçerli değil tabii ama en baştan ne kadar çok uzaklaşırsak sıralamalarda bir önceki seneye göre daha rahat değişim gösterebiliyor.

örneğin 2010'da 10.000'den kapatan bölüm bir sene sonra 11.000'den kapatır. ama 200.000'deki bir bölüm 10.000 sıra atlayıpta 210.000 dan kapatabilir. arz talep olayı.

tabii bu değişme negatif yöndede geçerli, onuda unutmamak lazım.

ama olma ihtimali var.

Ya madem özele gidebilme imkanın var, neden bilgi? bu sene ODTÜ'den mezun oldum, bir eğitim için şiu an hergün bilgi'ye gidip geliyorum, bence hiç bir numarası yok. Okul zaten bahçeli final dershanesi gibi, hocalrdan da öyle ahım şahım kimse yok kısacası üni havası bile yok. Ha mühim olan diploma diyorsan, taksim meydanında bir sürü yeni okul çadır kurmuş, hepsi yoldan öğrenci topluyor (ciddiyim). Kesin daha ucuzlardır, bence bir bakın.

suriel, santral istanbul'a gitmediniz herhalde. hocalardan da "öyle ahım şahım" bir dolu adam var. halkla ilişkiler söz konusu olduğunda yalnızca betül mardin'i saymak yeterli ki türkiye'ye halkla ilişkiler kavramını getiren kişidir. şu anda söz konusu olmadığı için diğer bölümlerin hocalarına vs. hiç girmiyorum.

walla her hafta sonu santralistanbulda kaşarlı tavuk döner yiyorum, bak o çok güzrl SO cafe' de.. ben de olsam kesin bilgi'yi tercih ederdm. tavuk döner candır:)

hayır, osym bursunu kaybetmiyosun
yaz okulu burs kapsamında degil artık, degiştirdiler
devamsızlık 1.sınıfta cok dikkat ediyolar genelde, sonra hocasına dersıne gore ( Bilgi uni için konusuorum )
bence iktisadi idari bilimler fak. gayet iyi, ben farklı bolumdeyım ama tavsiye ederim, bolumlerin hocaları falan muthiş

koçta burs kaybetme ihtimalin yok. ama 5inci seneye bırakırsan 5inci seneyi ödersin. hazırlık+4 seneyi karşılıyorlar. 350 lira da burs veriyor.

haftada 10 saat yani günde 2 saat kütüphanede çalışmak koşuluyla 2 kişilik odalarda da ücretsiz kalıyorsun.

"haftada 10 saat yani günde 2 saat kütüphanede çalışmak koşuluyla 2 kişilik odalarda da ücretsiz kalıyorsun."

Tam burslu olmayanlar için de geçerli mi?

o konuda emin değilim ama geçerli değil diye biliyorum.

koçta burs yaz okulu için de geçerli.

kampüsün nerde olacagını iyi ögren. kustepe veya dolapdere'de okuma ihtimalin olabilir.dolapdere yine bir nebze daha iyi. devam zorunluluğu yoktur bilgi'de. ama vize ve final dışında notunu etkileyen ve derse gelmeni gerektirecek durumlar olabilir.(grup projesi, quiz vs.) ki bu aktiviteler bilgi'de çoktur. Özellikle işletme bölümü için. burs kaybı bilgi'de olmaz, istersen 7 senede bitir. kantinleri pahalıdır, bilgin olsun ama koç'ta da bir fark yoktur heralde. ekonomiyi tercih edeceksen mutlaka yandal veya çift anadal düşünerek yaz. çünkü bence ekonomi bölümü bilgi'de çok iyi degil. LSE imkanın var tabi, aklında bulunsun. bu arada bilgi'de dersler her ne kadar dershane havasında geçmese de öyle 300-400 kişilk koca salonlar yok. koç'ta durum nasıl bilmiyorum.istedgin bolumu yazarsan daha ayrıntılı cevaplar veerbilirim.

koçta işletme yahut ekonomi
Bilgi de "işletme-ekonomi" ya da "ekonomi politik ve toplum felsefesi"

Ya da herhangi birinde sosyoloji

İki okulla da görüştüm, okulu tanıtan insanların söyleyebileceklerinden fazlasını söyleyebilecek olan varsa çok memnun olurum.

diğer ilgili sorulara verdiğim cevapları aynen kopyalıyorum.

"yahu bu özeller artık devletten daha iyi oldu yalanlarnı kim söylüyor bilmiyorum ancak sabancı ve koçu saymaz isek özellerin daha iyi olduğu falan yalandır. bir çok soruya aynı cevabı kopy paste yaptım ancak gene ufaktan özet geçeyim. devlette iyi sayılabilecek bir üniversiteye girebilecekken asla ve asla özele gitmek gibi bir salaklık (bakın bastıra basstıra söylüyorum SALAKLIK) yapmayın. gittiğiniz vakıf üniversitelerinden tek mezun olan siz olmayacaksınız bunu unutmayın, vakıf üniversiteleri düzgün tiplerin yanı sıra bol bol da salak ve ukala tip mezun eder, bu tipler ile aynı kefene konacaksınız gene unutmayın. ankarada iyi sayılabilecek bir devlet üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalışyorum, ankaradaki özel üniversitelerin fakülte birincileri bile kabul edilmilyorlar bizim okulun yüksek lisansınaa, özel mesaj atın size isim isim başvuranları ve hangi özel okullarda birinci olduklarını ve nasıl mülakat puanları kırılaraak yedeğe atıldıklarını tek tek gösteririm.

belki içlerinde çok düzgün adamlar vardır ancak unutmayın özel okullara karşı her zaman bir önyargı mevcuttur çünkü çalışmayan ukala ve sadece baba parası sayesinde mezunlarda bu okullardan çıkar belli bir süre sonra bu tipler ile aynı kefeye konmaya başlarsınız.biliyorum gene bana kızan olacak ancak bizim üniversitenin bir çok hocası aynı zamanda part time özel okullarda ders veriyorlar, üzgünüm ama özel okul öğrencileri hakkındaki konuşmalarını duyunca ben bile üzülüyorum (ki belli bir süre vakıf üniversitesinde de çalıştım ve gördüklerimden tiksindim diyebilirim).

Neyse konuyu uzatmayayım; sonuç itibari ile iyi sayılabilecek bir devlet üniversitesinde okumak varken giidip bir vakıf üniversitesinde okursanız puanınıza, alın terinize ve en önemlisi kendinize yazık edersiniz."

"bir süre vakıf üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştım, şimdi iyi sayılabilecek bir devlet üniversitesindeyim. size söyleyebileceğim tek bir şey var; vakıf üniversitesine burslu girebilecek puanınız varsa yazık etmeyin kendinize.

ailenizin maddi durumu belli bir seviyenin üstünde değilse ve insanlığınızı biraz koruyabilmişseniz memleketten tiksinecek vaziyete gelirsiniz. vakıf üniversitesindeki öğrenci kalitesi çok düşüktür, eğer giderseniz bunu iki günde farkedersiniz, bunun dışında kimilerinin babaları ve sülaleri sağlam adamlar oldukları için siz eşşek gibi çalışırken yatan heriflerin sizinle aynı notları aldığıını bile göreceğiniz anlar olacaktır. tüm bunların dışında öküz bile diyemeyeceğiniz tipler buradan mezun olup sizinle aynı üniversitenin diplomasına sahip olup ben yaşar üniversitesi mezunuyum diyebilecekler, özel sektörde bu tipler ile aynı kefeye konacaksınız unutmayın.

tabii tüm bu dediklerim bazı devlet ünileri içinde geçerli olacak şeyler, ancak bir vakıf üniversitesine burslu girebilecek puanınız var ise en kötü eskişehiri tutar puanlarınız diye düşünüyorum. emin olun pişman olmassınız. benim şu an çalıştığım ankaradaki devlet üniversitesine vakıf ünlerinde yüksek lisans v.b hiç bir şekilde öğrenci kabul etmiyoruz (bakın fakülte birincileri bile kabul edilmiyor) çünkü daha önbceki gelen öğrenci kalitesinden hocaların ağzı bir kere yandı, artık öyle bir duruma geldilerki düzgün biri başvuruda bile bulunsa önyargılarını aşamıyorlar vakıf üniversitelerine karşı.

neyse çok uzatmayayım ama kend,mden ve yaşadıklarımdan emin olarak diyorumki; yazık etmeyin kendinize. "

koç içinde şöyle bir şey yazmışım.

"nomalde entrylerimden de görüleceği üzere vakıf üniversitesi kavramına bir çok konuda karşıtımdır; ancak koç ve sabancı bu konuda iyidirler, önünü ve ufkunu açabilecek potansiyele sahiptirler, ayrıca puan bazında burssuz olanlar da kaliteli adamlar olduklarından; en azından seviyesi biraz yüksektir. ancak iş özel sektöre döndüğünde emin olun boğaziçi v.b ünileirn isimleri daha çok iş yapar. tabi koç'dan burslu okuyup çıkan adam (ki lisans eğitimi boyunca da adam gibi çalıştıysa) ya yurtdışına gönderilir ya da daha mezun olmadan havada kapılır."

ben bilgideyim. adamın yazdıkları dogru angut bir ortam var. ben burslu girdim kolayca yüzdeyüz . ama pişman degilim. iletişim bölümü devlet ünilerinde siktir edilmiş.

ha senin bölümün hakkında pek fikrim yok ama bilgiyi en son seçenege bırakırdım.

konu ile alakasız olacak ama bir arkadaşa kısa birşey yazmak istedim.
Üç kuruş paraya özel ünivlerde çalışın sonra da ordakiler aptal angut vs.
sen hiç angut aptal değildin de özel sektörde çok iyi yerlere geldin değil mi?

bir zamanlar çocuktum'un dediklerine bakma derim. çünkü derdi nedir bilmiyorum ama sözlük'te sırf vakıf üniversitelerini kötülemek için zilyon tane entry girmiş. ben bilgi'de lisans, istanbul üniversitesi'nde yüksek lisans yaptım. devlet üniversitelerinin bittiği maalesef bir şehir efsanesinden ibaret değil, bilakis hakikatin kendisi. orada vakıfa giden hocalardan arta kalan tortu düzeydeki hocaların ve devletten lisans eğitimi almış öğrencilerin durumunu gördüm. bir de tek vakıf üniversitesinde çalışıp da bütün vakıf üniversiteleri hakkında genelleme yapabilmek nasıl oluyor onu da bilmiyorum. neyse... bilgi'nin iktisadi idari bilimler fakültesi iyidir. uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi bölümleri oldukça başarılıdır. ancak işletme, ekonomi bölümlerinde salak tipler yoğunlukta olabilir. kesin de konuşmayayım. uluslararası finans bölümü de çok iyidir. ekonomi-politik ve toplum felsefesi daha yeni bir bölüm ama çok iyi hocalar var. gelen öğrencinin işletmeye göre daha düzgün olacağını tahmin ediyorum.

işletme-ekonominin, ekonomi bölümünden fazla bir farkı yok aslında. derslere bakarsan bunu rahatlıkla görürsün. İşletmede alman gereken asıl dersleri bünyesinde bulundurmaz.(muhasebe hariç). uluslararası finansı ben bilgili olarak sana öneririm. ders içerigiyle,hocalarıyla ve ilginç bir şekilde ögrencileriyle faklıdır. ama koç işletme veya ekonomiye burslu puanın yetiyorsa işletme-ekonomiyi araya alma bence. olur da uluslararası finans aklına yatarsa koç'u unut derim bu sefer.her okulun iyi oldugu birkaç bölüm vardır. bu açıdan konuşuyorum.
bir de yukarıda vakıf üniversitesine saydıran arkadaşı fazla önemseme bence. çünkü artık özel sektörde ögrenimin ingilizce olması aranıyor. bunu yapan çok fazla anadolu üniversitesi yok. eğer puanın odtü veya bogaziçine yetiryorsa git tabi. ama olmuyorsa özellikle iktisadi idari bilimler için iyi vakıf ünileri şart. bir de galatasaray'ı da araştır biraz istersen. sosyal açıdan ve dil konusunda sana çok şey katar.

açıkcası kimseyle polemiğe girmek için bir şey yazmaadım ama genelde böyle oluyor insanlar kendi bulundukları ve sahiplendikleri yerlere birileri kötü şeyler söyleyince kabullenemiyor, normaldir, kendileri açısından haklıdırlar da.

ancak benim amacım vakıf ünilerini kötülemek değil belirteyim koç üniversite de bir vakıf üniversitesi olmasına rağmen yazdıklarım ortada, kendi gördüklerime ve yaşadıklarıma göre sadece insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum. sonuç itibari ile karar gene sizin. arkadaşın söylediği gibi tek bir vakıf üniversitesinde çalışmak sonucu sahip olduğum yargılar değildir bunlar, genel itibari ile bütün vakıf üniversitelerinin ortamı anlattığım biçimde. bunu en iyi kendiniz gidip görebilirsiniz. buyrun bir vakıf ünversitesinin kampüsüne bir de devlet üniversitesinin kampüsüne gidin. kantinlerinde dolaşın öğrencilerin ettikleri muhabbetlere kulak misafiri olun ve kararı kendiniz verin.

sonuç itibari ile bu karar hayatınızda önemli bir dönemeç, benim amacım burada taraf tutmak değil gördüklerimi söylemek, tecrübelerimi aktarmaya çalışmak. ufakda olsa yardımım olabilirse ne mutlu bana.

thehole, ben her iki tip üniversitenin ortamında bulundum. allahtan vakıf üniversitesinde okumuşum veyta allahtan devlet üniversitesinde okumuşum denilemez. çünkü neye göre bu genelleme? sütçü imam'la boğaziçi bir mi? veya bilgi ile okan bir mi? ama şunu rahatlıkla denilebilir, allahtan bilgi'de okumuşum diyorum. bu belki okuduğum bölümün niteliği ile de ilgilidir. velhasılkelam, boş genellemelere bakmayın. ben lisans döneminde arkadaşlarımla yaptığım entelektüel-mesleki tartışmaları y.lisansta hocalarla bile yapamadım. devletten mezun asistanların dolu bilgi eksikliği vardı söz konusu devlet üniversitesinde. bunlar şans ve denk gelme işidir. her yerde boş adam da vardır, dolu da. bakmayın böyle sığ genellemelere.

sorduğunuz sorudan konu sapmasın ve duyurunun altı dolmasın diye daha yazmamayı düşünüyorum. başarılar dilerim.

bir zamanlar çocuktum'un sanırım gpa denen kavramdan haberi yok. hatta onun üniverstesindeki hocaların da sanırım yok ki bütün vakıf öğrencilerini aynı kefeye koymuşlar.

gpa denilen kavramdan emin olun ki sizden fazla bilgim var, ancak unutmayın ki bir ufukdan 3.50 ile mezun olmuş adamla hacettepeden 3.50 ile mezun olmuş adam arasında dağlar kadar fark vardır.

ramses serisi vardı lisede okumuştum idare eder. ben çok mısır tarihi ile alakalı olmadığımdan belki de.

şunları önereyim:

www.idefix.com

www.idefix.com

www.idefix.com

www.idefix.com

içlerinde en iyisi kuşkusuz dost'unki olsa gerek. kabalcı da iyidir ama dost sıkı yayınevidir. bir de aşağıda linkte über bir şey var. bende vardır. her ne kadar idefix'te tükendi diyorsa da iletişim'in kendi kitabevinde falan vardır. uygarlıklar tarihi serisinin mısır'la ilgili cildi. kocaman, şahane resimleri, haritaları olan ciltli, atlas boyutunda bir kitaptır. serinin diğer kitapları gibi. bulabilirseniz ve arkadaşın için para ayırmaya değer diyorsanız güzel bir armağan olur.

www.idefix.com

not: sanılanın aksine piyasada mısır tarihiyle ilgili fazla kitap yok. dolayısıyla mısır tarihiyle ilgisi üst düzeyde olan birisi bu kitapları çoktan okumuş olabilir. bunu da göz önünde bulundurun.

(bkz: faks)

@microfiction başlığı incelemiştim zaten ama sorum cevap bulamadım direkt entryi söylermisin?

faks ile değilde normal telefonla denediğim birşey vardı paylaşayım belki yeni fikirler edinmenize neden olur. telefon ahizesini kaldırıp cep telefonunuzun ses kaydını açarak ve telefonu ahizeye yakın tutarak kendi cep numaranızı çevirin ve bittikten sonra da ses kaydını kaydedip kapatın… tekrar telefonu kapatıp açın çevir sesi geldiğinde kaydettiğiniz sesi ahizeye dinlettirin… işe yarayacağını görürsünüz.. ben her tuşa basıp farklı ses tonu aldığım ve bu yüzden şüphe duyduğum için bunu denemiştim ve işe yaramıştı… kolay gelsin

@.aylin. denedim de hiçbirşey olmadı kaydı dinletmesemde makina aynı tepkiyi veriyor.

handshaking esnasında senkron tutması lazım, çok çok düşük bir ihtimalle becerilebilir.

ne demek gitmelimiyim usta yürü hadi gidiyosun

hemen koş koş koş. çok ciddi mesele. dalga geçmiyorum. çok önemli olabilir. doktora görünmek yüzde yüz gerekli.

bi mr çektirin mutlaka. ne olur ne olmaz.

20 gün sonra olmaz o iş.
Çarpmadan hemen sonra bir doktora gözükmek lazım.

Yaa yok yaa, korkmayın. Ağır bir travma geçirenleri bile her ihtimale karşı bir gün hastanede tutarlar, sonra gönderirler. Abartılacak bir durum yoktur bence.

Üç gün önce ben de kafamı çok sağlam çarptım pimapene, bu yorum bana girerse şimdiden hakkınız helal edin :)

beyin kanaması olmasa bile toplanan pıhtılar ileride tümör gelişimine neden olabilir ya da çok pis sallıyorum. bence mr çektirmenizde fayda var.

çok sevgili hükümetimiz sağ olsun, aldığımız hangi ürünlerin gdo'lu olduğunu bilmiyoruz. zira çıkardıkları yasaya göre ürünlerin üzerinde gdo'suzdur veya gdo içermektedirgibi bir ibare konamıyor. her konuda olduğu gibi bu konu da bir süre tartışıldı sonra unutuldu. ama şunu söyleyeyim, geçen gün gazetede bir prof.un (prof.tu sanırım) röportajında yediğimiz etlerde bile bulunduğunu söylüyordu. sebebi de yapılan hayvancılıkta hayvanların özgürce meralarda yemlemesi yerine (ki merada otlanmaları daha iyiymiş) kapalı alanda yurtdışından getirilen gdo'lu ürünlerin küspesi, kabuğu vs. ilebesleniyorlarmış. zaten bu yüzden diyor "babam zamanında adana kebap yemekte bir sakınca yoktu. zaten babam kuşağından adamlar ha bire et, kebap vs. yemelerine rağmen sağlık sorunları olmadı. bir kuşak sonra sürekli kalp, tansiyon bilmem ne rahatsızlığı falan."

kısaca soruyla bağlantılı olarak, söz konusu gazete röportajında yazılı olan diğer şeylerden de gördüm ki gdo'lu veya gdo'suz yediğimiz her nane kanser vb. hastalıklara davetiye maalesef. sevgili hükümetlerimiz ve milletvekillerimiz de kişisel yatırımları değerlensin diye bunlara davetiye çıkarıyor. (bkz: çok doluyum be sözlük)

yediğimiz hemen hemen her şey gdo'lu, sebzeler hariç. çikolata, kola, bira, marketten ambalaj içinde satın aldığınız her şey öyle. microfiction'un dediği gibi evet etler de malesef sayılır.

evet türkiye'ye giriyor, tüm dünyayı fethetti. avrupa ülkeleri üretmiyor fakat dışarıdan inanılmaz derecede ithal ediyor, serbest bırakması yakın. çin, abd, güney amerika ülkeleri çılgınlar gibi üretim yaparak tüm dünyayı doyuruyorlar. sadece soya ve mısır üretmeleri yeterli zaten.

çok fazla korkmamak gerek, ne kadar organik beslenmeye çalışırsak çalışalım bir yerden bulacak :) hem zararlı oldukları konusunda da hiç bir sonuç yok, bir kaç nesil geçmesi lazım görebilmek için neler olacağını.

peki organik diye yiyeceğimiz sebzeler ve meyveler ne kadar sağlıklı türkiye'de? tahmin edebilirsiniz, yıllardır süren iğrenç tarım politikasından haberiniz varsa. çin malı çakma tarım ilaçlarıyla bizi zehirlemeye teşvik ediyorlar çiftçiyi :)

beyoğlu'nda bir mekan.

www.mojomusic.org

Voodoo ile alakalı bir şey ama nedir açıkçası tam bimiyorum. Bir türü olabilir, salladım.

Bar olanının dışında aslen büyü, işte ne bileyim iyi şans için kullanılan muskamsı şeyler, incik boncuk, iyi şans getirdiğine inanılan bir totem falan gibi bir şey demek. Ancak zaman içerisinde anlamı evrilmiş İngilizce'de. İnsanlardaki cazibeyi, alımlılığı anlatan bir tabir haline gelmiş. Seksapeli, özgüveni, hatta kelimenin evrildiği anlamından hareketle, karşı cinsin üzerinde etki yaratmasını sağlayan büyüyü anlatır. Mojo kelimesi genelde -özellikle insanın alkollü falan olduğu zamanlarda :)- insanın kendini ileri derecede öz güvenli ve seksi hissetmesi durumunu anlatır. Örneklendirmek gerekirse:

I got my mojo working tonight but it doesn't seem to work on you.

Meali: Bu akşam mojom iş başında ama sana işlemiyor sanki :p

Bol mojo'lu günler :-)

buraya bir melek mi düşmüş?

mojo, vudu (veya gavurların yazışıyla voodoo)ya benzeyen bir büyü olan bir hudu (hoodoo diye yazıyor bu gavurlar bunu da) büyüsü türü. mojo temelde bir aşk büyüsü. ancak vudunun aksine hudular kara büyü olmadığı için mojo da bir kara büyü değil.

bunun dışında mojonun aşk büyüsü anlamından ötürü karizma, şeytan tüyü, cinsel çekicilik anlamında deyim olarak da kullanıyorlar.

world of warcraft'larda trollerin kullandığı iksir gibi bir şeyin adı aynı zamanda

ikinci öğretimin o saydıkların dışında hiçbir farkı yok örgünden.

valalhi bu konuda çok bilgili değilim. ama bir arkadaşın kardeşi girmiş bu sene hukuk istiyor. marmara ve istanbul hukuk muhabbeti döndü. millet baya bir aşşağıladı marmarayı. neden bilmiyorum :/ ama mesela çocuğund ediği şey şuydu; eğer olursa esas tercihi burslu özel olurmuş. özellikle de koç mu ne.

ikinci öğretimin bu arada hiç bir farkı yok. hatta şöyle bir avantajı var; mesela bizim okulda 1. öğretimler önce sınava girerdi, sonra da biz girerdik. hep alırdık onlardan soruları ne sorduysa deişiğine çalışırdık falan. sonra ben 7 senede mezun oldum...

istanbul hukuk 1300 civarında adam aldı geçen sene, eğer bunlardan biri olsam da ben kendi farkımı yaratırım diyorsan istanbul yaz, marmara'nın üstüne. marmara, şimdiye kadar hep istanbul'un altında olmuştur.

ist. hukuk öğrencisiyim. ikinci öğretimlerin bir farkı yok, elbette. hatta geçen yıl ilk ikinci öğretim sınıfı ile aynı amfiyi kullanıyorduk. baya normal insan onlar da. ama ikinci öğretime her zaman şüpheyle bakmışımdır. ders veren hocalar açısından, bu şüphe. böyle bir fark görmedim açıkçası geçen sene, örgünden eksik bir yanlarını görmedim ama ilerleyen sınıflarda öğretim üyeleri açısından bir fark oluşabilir. o saatte derse girmeyi her kürsü başkanı, ana bilim dalı başkanı kabul etmeyebilir. ama örgüne ders veriyorlar zaten ona göre vakıf üniversiteleriyle anlaştıkları için, belki. bundan emin değilim. ama olabilir. şaşırma ilerde. ikinci öğretimiz, ikinci sınıf muamele mi göreceğiz, diye.

aslında çok şey yazdım önce ama sonra konunun dışına çıkmışım diye sildim. ist. hukuk 3. sınıf öğrencisi olacağım önümüzdeki dönem. herhangi bir konuda sorun olursa, mesaj atabilirsin. yardımcı olmaya çalışırım.

Marmara'nın neden bu kadar aşağılandığını ben de bilmiyorum işin açıkçası. Şu anda sadece İstanbul ve İstanbul İkinci öğretim yazacağım gibi gözüküyor tercih listesine. Zaten orası haricinde istediğim bir bölüm de yok. İkinci öğretimin de -anladığım kadarıyla- eksisi değil artısı varmış. Bu da güzel. E o zaman gideyim bari. :))

marmaranin asagilanma sebebi hakimlik sinavlarinda bsari gosterememesi olabilir ve bir de sinavlari ders gecmesi o kadar zor degil.

örgün olursa iü hukuk' u yaz. 2.öğretim olarak iü hukuk yazılır mı emin değilim ama 2.öğretimlerin sınavları örgünlere kolay çok daha kolay oluyor ve rahatça geçiyorlar. sonuçta aynı diplomayı alacağız 2.öğretimlerle. bu açıdan bakılırsa 2.öğretime girmek de mantıklı gibi gözüküyor. marmara' da da sınavlar kolay deniyor bence iü hukuk son geldiği noktada bile marmara' yı ikiye katlar.

dipnot: iü' de kahvaltı ve öğle yemeği 50 krş, akşam 75 krş. etkili olur belki bunu da belirtelim.

Marmara hukuk yazmayın. sosyal hayat sıfıra yakın seyreder , çok takıntılı hocalara sahiptir. istanbul ile marmara'ı karşılaştırmak bile abestir.

yazacaksan ve puanın tutuyorsa gs veya vakıflar içinden iyi olan bir tanesinden bursluyu tercih etsen çok çok daha iyi olur. istanbul'da falan milletin bir kısmı derslere girmeden fotokopicilerden not alıp geçiyor. girenler o kadar kişinin arasında bir halt anlamıyor. eski istanbul hukuk kalmadı artık. bütün babakelle hocalar vakıflara gitti.

istanbul hukuk bitmiş vaziyette. marmara'nın da çok farklı olmadığını duydum. bütün iyi hocalar gidince hocalar dımdızlak kaldı. hatta yakın zamana kadar ankara bozulmamış zannediyordum ama bana birkaç kişi ankara'daki sağlam hocaların bilkent'e gitmesi sebebiyle oranın da kolunun kanadının kırıldığını söylediler. galatasaray iyidir. bilgi, yeditepe iyidir. özellikle başka üniversitelerden haldır haldır bilgi'nin hukuk yüksek lisans programına akın ediyor millet. lisansta da aynı hocalar var. ders programına falan da bakınca çok farklı şeyler var diğer hukuk fakültelerinde hiç duymadığımız. koç'un adı çok geçiyor ama şöyle bir şey var. geçenlerde bir forumda şöyle bir şey gördüm. legal writing diye abd'de falan çok önemli bir ders vardır. koç da bu dersi verdirmeye başlamış. adamın tekini tutmuşlar (muhtemelen yabancı bir dil hocası falan, kesinlikle hukukçu değil) bu dersi vereceksin demişler. adam da ciddi ciddi legal writing üzerine hukuk hocalarının olduğu bu yabancı forumda nereden kaynak bulabilirim ne anlatacağım ben diye soruyordu. bu olaydan sonra koç'la ilgili de düşünmeye başladım. ha bir de bilkent için de oldukça iyi diyorlar. burslu yazabiliorsan bunları, yoksa gs'yi yaz. ama ne yap et istanbul yazma. aman diyeyim.

ha bir de şunu ekleyeyim, istanbul hukuk için sıkça iyi hocalar gitti, bitti okul yorumu yapılır. çok yanlış bir yorum değildir bu. alemdaroğlu zamanında okul boşaltılmıştır neredeyse. ve abuk sabuk adamlar o zamanda sonra dolmaya başlamıştır. fakat her şeye rağmen çok kaliteli hocalar eğitime devam etmektedir.

istanbul hukuk köklü bir geleneğe sahiptir. kolay kolay bırakılamadığı gibi çok kısa vadelerde de değişim göstermektedir.

üstelik okul nüfusu kalabalık olduğu için dersler çift ve tek numaralı olmak üzere iki ayrı sınıf oluşturularak götürülmekte. yani 2 tane birinci sınıf örgün oluyor. ikinci öğretimde böyle bir uygulama yok. farklı hocalar giriyor derslere doğal olarak. ben çift numaralıyım ve bundan çok mutluyum, çünkü hocalarımız her dönem oldukça iyiydi. bu demek değildir tek numaralıların hocaları kötü. onların da iyi hocaları oluyor, kıskandığımız.

örneklerle anlatayım biraz; ben anayasa hukuku dersini ilk dönem tek numaralılarla, ikinci dönem ayrı olarak korkut kanadoğlu'ndan aldım. tek numaralılar bu sırada, azerbaycan darbesiyle meşhur ferman demirkol'dan anayasa dersi almaya çalışıyorlardı. ama geçen sene korkut hoca okuldan ayrıldı. anayasa kürsüsünde doğru düzgün biri kalmadı. dersleri idare ve kamu hukukçuları aydın gülan ve semih gemalmaz vermeye başladı. onların dersleriyse farklı geçmektedir. farklı ekoller çünkü. farklı yerlere vurgu yaparak anlatıyorlar. korkut hoca daha önce de okuldan ayrılmıştı ve geri dönmüştü. duyduğuma göre profesör olmuş, belki de kadro verilmediği için ayrılmıştır, profesör olunca geri dönecektir yorumları dolaşıyor ortalıkta, bilmiyorum doğruluğunu.

inkılap tarihi derslerini bülent tanör'ün öğrencisi kamu hukukçusu oktay uygun'dan alıyorduk. o da maltepe üni. hukuk fakültesine dekan olunca o derse girecek hoca kalmamıştı. en son ilber ortaylı'yı getirdiler, iki üç ders verdi. sonra gözükmedi, geçen yıl.

medeni hukuk derslerini rona serozan ve ekolünden aldım. tek numaralılar hocalarından bizim kadar memnun değillerdi diye hatırlıyorum. ama ikinci sınıfta biz borçlar hukuku derslerini rona serozan emekli olduğu için kürsünün diğer hocalarından alırken, tek numaralılara galatasaray üni.'den gelen nami barlas ders veriyordu. zorlansalar da memnundular adamdan.

ceza hukuku derslerini füsun sokullu akıncı, adem sözüer (dekan oluyor kendisi) ve uçuk bir vakıf üniversitesi öğretim üyesinden alıyorduk, tek numaralılar fatih selim mahmutoğlu'ndan alıyordu dersleri. hiç dersine girmedim ama hakkında çok iyi şeyler duydum.

idare hukuku dersini biz zehreddin aslan ve kahraman berk'ten alırken, tek numaralılar aydın gülan'dan alıyordu. ve her üçü de kaliteli hocalar olsalar da zehreddin hoca'nın ekolü farklıdır. değişmem onu.

evet çok kaliteli hocalar emekli olmuş, ayrılmış olabilir ancak bir o kadar kaliteli hoca da okulda kalmaya devam ediyor. zaten yarım zamanlı çalışıyor hemen hepsi. farklı okullarda hocalık ve dışarıda avukatlık hizmeti veriyorlar. ama tam gün yasası bildiğim kadarıyla hukuk öğretim üyelerini de etkiliyor. yani tam zamanlı çalışmaları gerekecek. bunun anlamı avukatlığı aynı anda yürütemeyecekleri oluyor. tabi bunu da başkaları üzerinden yapmaya devam edecekler, o paradan vazgeçmek kolay değil. ancak bilmediğim acaba vakıf üni. ile devlet üni. aynı anda yürütüp yürütemeyecekleri, eğer olmuyorsa böyle devlet okulları muhtelemen boşalacaktır, kaçınılmaz olarak. bir profesör 3-5 bin lira maaş alıyor. yarı zamanlı ise bu para da yarıya iniyor. o paradan vazgeçmek daha kolay olacaktır, vakıf üni. ücretleri karşısında.

ha bir de şunu okula gelirsen anlarsın ki hocanın her zaman yaşlısı makbul değildir. daha genç öğretim üyelerinden daha iyi ders dinleyebilirsin, bu sana ve o kişiye bağlı. kimisinin dersine 1 kişi girmiyordu, kimisinin dersinde de oturacak yer olmuyordu. bu iş böyledir.

özetle bunları fikir vermesi için yazıyorum. umarım yardımcı olur. ama yerinde olsam örgün eğitimi tercih ederdim. marmara'da da olsa, örgünü tercih et. ikinci öğretim okumak zordur genelde. ama illa ist. diyorsan gel, gör, yen.

Türkiye'de bir kitabın yasaklı olması demek, o kitabın daha önce Türkiye'de yayımlanmış ve yazarı, yayıncısı vb.nin hüküm giymiş olması demek. Sözgelimi Yengeç Dönencesi, Oğlak Döncesi gibi kitaplar müstehcenlik gerekçesiyle hüküm giymişlerdi. Ama bu yayıncıları durdurdu mu, hayır! Mahkeme kararları herkese aleni olduğu için kitapların başına mahkeme kararıyla müstehcen bulunan kısımları koyup kitabın içinde ilgili kısımları bantladılar. Bir bakıma kitabın başına bkz. vermiş oldular ki bu Türk Sansürkırıcılık tarihinde en bildik yöntemdir. Müstehcenlik dışında da dolu suç var TCK'da ifade özgürlüğüne dokunan ama hangi birini sayayım.

bu kitapta müstehcen olabilecek herhangi bir şey yok. dini sebeplerle yasaklanmış olabilir. ama o yasak listesine nereden ulaşacağım ya da o eleman bana nasıl hemencecik bu kitap türkiye'de satılamaz dedi anlamıyorum.

Öyle bir liste maalesef yok. Olsa tez yazarken işim daha kolaylaşırdı. Ama Yayıncılar Birliği'nin her yıl yayımladığı İfade Özgürlüğüyle ilgili listeler var. O da yasaklanan veya hüküm giymiş kitaplar yerine o yıl yargılanmış bütün kitaplarla ilgili.

Durumu tam anlayamamış olsam da şöyle bir olasılık da var. Bazen Amazon gibi sitelerden kimi ürünlerin Türkiye'ye (veya başka bir ülkeye) kargosu mümkün olmuyor. Söz gelimi Amazon, Türkiye'ye Kindle ve e-kitap satmıyor. Belki yasak değil de bunun gibi bir şeyi kastetmiş olabilir.

sen aradığın tarzı söyle, ona göre yazalım.. yüzlerce yayınevi var.

NTV Yayınları da Doğan Kitap da zilyon tane kitap yayımlıyorlar. Onlar gibi zilyon tane kitap yayımlayan bir sürü yayınevi var. Hadi Dost Yayınları veya Bilgi Üniversitesi Yayınları desek genelde sosyal bilimlere dair kitaplar yayımladıkları için öne çıkabiliyorlar. Ama İletişim Yayıneevinin adını zikrederken bile hangi dizisinden bahsedildiğini belirtmek gerek.

Siren Yayınları iyidir.

sanırım popüler, okuması zevkli ve kaliteli kitaplar arıyorsunuz. gerçi bu da oldukça geniş oldu ama benim benzer olarak aklıma gelen yayınevi domingo
adresi de şu: www.domingo.com.tr

NTV yasyınları tarzı diyince, bazı yayınları babında aklıma BOYUT geldi.

Referans kitaplar yayımlayanlar diye revize edeyim bari sorumu..

evet.

ihsan oktay anar'in butun kitaplarini al oku, adam fawer halt etmis yaninda.

"aşk romanlarından nefret ederim" gibi bir cümleyle başlandığına ve adam fawer tarzı roman önerisi istendiğine göre adam fawer okuduğun ilk roman sanırım.

(bkz: liseli detected)

Açlık Oyunları - Suzanne Collins
Ejderha Dövmeli Kız - Stieg Larsson

@yasakani ve microfiction

burada sorulanlara kasıtlı olarak adam gibi cevap vermemeye veya duyuruyu açan kişiyi rencide etmeye gerek yok. ha bazen çok saçma sapan sorular soruluyor, açan kişi de zaten muhtemelen eğlenmek için açıyor o duyuruyu, gidin dalganızı orada geçin.

kitap önerisi olarak;

deniz, sualtı falan bu konulara da az çok ilgi duyuyorsan clive cussler ismine bir bak.
dean r koontz'un hız da son derece sürükleyici bir kitap
Scott B. Smith'in basit bir plan diye bir kitabı vardı çok eskiden, o da güzeldir.

Öyleyse bunu siz istediniz @oldtimer, benden günah gitti,

Jean-Christophe Grangé'nin bütün kitaplarını önerebilirim. Sürükleyicidir. Ayrıca İthaki'nin Karanlıkta 33 Yazar seçkisi güzeldir.

P.S. Kimseyi rencide etmek gibi bir niyetim yoktu. Daha yeni yeni okumayı keşfeden kuzenlerim var, ben de herkes gibi bir zamanlar taze okurdum. Bütün bunlara dayanarak duyuruyu yazanın yaşına, kitaplarla ilişkisine değgin bir tahminde bulundum. İnsanları rencide etmek en son isteyeceğim şeydir. Burayı da zaten dalga geçmek değil insanlara iki kelam yardımım dokunabilir mi veya birileri bana iki kelam yardımcı olabilir mi idye kullanıyorum. Kusura bakma @waroom.

Sartre, Bertrand Russell filan oku bence.


adam fewer tarzı kitap = seda sayan show.

paulo coelho forever

le clezio oku: printemps et autres saisons, le desert

amelie nothomb oku: cosmetique de l'ennemi

kafka oku, rus edebiyatının önde gelenlerinden kitaplar oku, böyle best seller olup da aslında varoş tiplere hitap eden saçma sapan şeyleri boşver. ileride yararını göreceksin, cidden.

microfiction: çok kitap okuma denemem oldu fakat adam fewer kadarını sevmedim, belkide hayata daniel steel ile başlamaya çalıştığım içindir. Adam fewer benim bir numaram, onun tarzında bir yazar varsa seve seve her kitabını okurum.
Jean Christophe Grangein ise 2 kitabını okudum ne yazık ki beğenmedim. (sanırım seninle zevklerimiz benzemiyor :) )

Paulo Coello şeytan ve genç kadını okudum, hoş bir kitap. evet tarzı azıcık benziyor, hatta ona devam edebilirim de!

bunun dışında bazen gerçekten birşey yazmaya korkuyor insan... bu sebepten bu konuyu dile getiren 'oldtimer'a teşekkürler. ama gücenen yok, kırılan yok... herkese teşekkürler...

oldtimer
clive cussler'ın dirk pitt'inden tut son kitabı yılan'a kadar bir çok serüven var. sence nerden başlamalı?

clive cussler kitap yazmaya dirk pitt ile başladı. bana sorarsan en iyi kitapları dirk pitt kitaplarıdır. romanlar arasında birbirlerine küçük referanslar olsa da bu konuyu bütünüyle bozmayacak şekilde oluyor. sırayla takip edersen yakalarsın.
yazıldıkları sırayla;

Pacific Vortex - Girdap
Mediterranean Caper - Mavi Vurgun
Iceberg - Buzdağı
Raise the Titanic - Titanik
Vixen 03 - Enkaz
Night Probe - Kör Dalış
Deep Six - Batık
Cyclops - Şeytan Denizi
Treasure - Hazine
Dragon - Kıskaç
Sahara - Sahra'da Ayak Sesleri
Inca Gold - İnka Altını
Shockwave - Şok Dalgası
Sea Hunters - Deniz Avcıları (Bu Cussler'ın kendi araştırmalarıyla ilgili kurgu olmayan bir kitap, ayrıca National Geographic'te belgesel serisi olarak yayınlandı)
Flood Tide - Kükreyen Deniz
Serpent - Yılan(Dirk Pitt yerine Kurt Austin isimli bir karakter çıkıyor burda da karşımıza)
Atlantis Found - Atlantis Bulundu
Blue Gold - Mavi Altın (Bu da 2. Kurt Austin Macerası)
Valhalla Rising - Valhalla'nın Yükselişi

www.numa.net
burada da kitaplarını yazıldığı sırayla bulabilirsin.

kişisel favorilerim; kör dalış, hazine, şeytan denizi, şok dalgası, atlantis bulundu

durum şu,
kendime bir 'bucket list' yaptım
burada bir satırda (senede 3 kitap okuyan biri olarak) 6 kitap okumak var. ama bu kitapların gerçekten beni etkilemesi de gerekiyor.
şimdiye kadar yorum yapan arkadaşlar, bir çoğunu almak için bugun gidiyorum.

peki sizi etkileyen kitaplar gerçekten nelerdi? 'bunu okumayan çok şey kaybeder' cinsinden olanlar??? tarzları bıraktım.... yorumları bekliyorum...

suskunlar - ihsan oktay anar
puslu kitalar atlasi - ihsan oktay anar

bir de biraz farkli olarak, senin istedigin turden degil ama herkesin defalarca okumasi gerektigini dusundugum;
bu ulke - cemil meric

(bkz: yansımalar) bütün albümlerine bakın. şahanedir.

farid farjad dınlemekteyım suan :) daha farklı seyler arıyorum.tesekkurler :)

Taksim trio denemelisin kesinlikle.Saz,kanun,klarnet.
Edit:Laço tayfayıda deneyebilirsin.

Nicos - Secret Love
omer Faruk tekbilek - I love you
Omar Faruk tekbilek - Last moments of love
Omer faruk tekbilek - hasret ("kolay mi" da olabilir ismi.)
goksel Baktagir - yagmurla gelen (Istanbul Sazendeleri adli albumunden galiba)

(bkz: apocalyptica)

astor piazzola - oblivion

jane birkin - she left home

alakasız enstrumantal önereceğim belki sardırırsınız bu şeyler belli olmuyor:
jamiroquai - journey to arnhemland böyle didgeridoo falan var acayip.

eskiden taekwondo yapmış biri olarak tavsiye edebilirim. temel kısmı uzun sürüyor vücudu forma sokuyor. refleksleri hızlandırıyor. bize mavi kuşaktan sonra yakış dövüş teknikleri de göstermişti hocamız ama her salonda aynı mıdır bu durum bilmiyorum. onun dışında şuanda bir uzak doğu sporlarına başlayacak olsam juijitsu seçerdim. çok hoşuma gidiyor. :D

krav maga'ya da bakmanı tavsiye ederim (: onun dışında wing chun'u öneririm yumruk yumruğa savunma için =) ya da hem vuruş hem tutuşlar içeren bi dal olarak jiu jitsu iyi olabilir =)

jiujitsu yu bilmiyorum. aikido ve wing chun diyicem ama yaş epey ilerlemiş.. boks un llah ne verdiyse dalınan versiyonuna kickboks la tekvando deniyor.. yani siz bilirsiniz ama tekvando ile kickboks olabilir..

Merhaba,
Şimdi birileri muhakkak ayar verecektir ama ben doğru bildiğimi yazayım:

Uzakdoğu savunma sporlarının hiç biri doğrudan sokak döğüşü için değildir, böyle bir amaçları da yok zaten. İddiaları "sağlıklı bir ruh ve vücut" şeklinde özetlenebilir. Sydıklarınız içinde Kick box haricinde hepsi savunma sanatıdır, kick box'un ne olduğunu ben anlamadım zaten bunca yıldır.

Eğer sabrınız varsa ve sahih bir şey istiyorsanız iyi bir salonda iyi bir eğitmenle kick box haricindeki hepsi sizi forma sokar, kendinize güveninizi arttırır, iyi hissettirir. Yok eğer "sabrım yok ve ben kafa göz dalacağım" diyorsanız en kısa yol krav maga'dır. Krav Maga savunma sprou filan değildir, bence spor da değildir. Ancak en kısa zamanda en etkili döğüş tekniklerini öğretebilir.

Bir de Jet Kune Do var, ben krav sonrasında bir müddet iyi bir hocadan çalışma imkanı buldum. JKD krav kadar sert değil, ve diğerlerinden daha fazla döğüşe odaklı. JKD Bruce Lee'nin tekniği ve Bruce Lee kesinlikle bir sadece sinema oyuncusu değildir.

Biraz karışık oldu ama:
1. JKD, hem vücudunuza hem ruhunuza iyi gelir.
2. Krav Maga: Sadece vücudunuza iyi gelir. Biraz gerer adamı, öyle "iç huzuru" iddiası yoktur. Ama sokakta çok etkilidir.
3. Diğerleri (bence) birbirinden çok da farklı değil sokak döğüşü dediğiniz şey için. Sabır gerektirir.

Not: Sokak döğüşü nedir tam bilmiyorum, son on yılda sadece bir sokak kavgasına karışıp temiz bir dayak yemiştim. 10 yılda bir işime yarayacak bir şey için haftada 2-3 gün bir dojoya zaman/para yatırımı yapmak çok anlamlı değilmiş. Şimdi böyle düşünüyorum. Bir dayak daha yeyip 10 sene bekleyebilirim. Ama vücüt sağlığı çok önemli. O yüzden sizi döğüşte değil de hayatın genelinde zamanın etkilerinden koruyacak disiplinlere yönelin bence. O da sizin ruhunuza hitap edecek olandır. İzleyin, hangisi hoşunuza giderse onunla başlayın. Daha da önemliisi bırakmayın, bırakmayın, bırakmayın. Yarım bıraktığınız her şey kendinize güveninizi azaltır. Yurdumda iki ay minderde zıplayıp sokağa "Bruce Lee" pozlarında çıkan ve temiz dayak yeyip oturan tiplerle dolu.
Dayak atmak yemek mesele değil bence, 50 yaşında sağlıklı bir kalp ve vücutla girebilmek önemli, ki herhangi bir uzakdoğu disiplininde sabretmeniz bunu %90 garantiler.

Bu konuda ahkam doğrayacak kadar vakit geçirdim minderde. Zamanın etkilerini hissedecek kadar da yaşım var. Hakkaten, bir noktadan sonra kavga döğüş anlamını yitiriyor, ama bu vücut hep sizinle kalıyor. Ona iyi bakmak lazım.

kraw maga yı gördük mavi marmara baskınında=) traş maga o salla onu bence=) wing chun rulez=) ip man styla

ving çun derim. güce dayanmaz, seri yumruklara dayalıdır. aikido'daki gibi zilyon tane eklem bükme hareketini ezberlemeye gerek yoktur. aikido bunlar içinde kesinlikle sokak dövüşüne en az uygun olanı. felsefesi var, estetik, güzel spor vs. tamam ama amaçsal açıdan uzmanlaşması çok uzun sürüyor ve aikido'daki bir hareketi yapana kadar ving çuncu onu yere sermiş oluyor zaten. bir de ving çun öğretilen yerlerde bıçağa karşı ve bıçaklı (eskrima) dövüş de öğretilir. ving çun'da belli bir seviyeye gelmek 1-1,5 gibi kısa bir zaman alır. hadi işin doğrusu, kik boks ve boks bilen adamlar da karşısındakini hemen yere serebilirler, kabul. ama ving çun'daki keyif, sportif açıdan faydaları vs.? üstelik kik boks'taki gibi ekstrem tekmelere vs. gerek yok. hem ving çun'da diğer dövüş sporlarının aksine 5 farklı konumda birden dövüşmeyi öğretiyorlar. yani bu şu demek: diyelim kimi sporda sadece ayakta dövüşü öğretir (boks), kimi ayaktan alıp yere sermeyi öğretir (jiu jitsu) vs. ving çun yere düştüğün anda bile savunmayı öğretiyor. ama dediğim gibi boks ve kik boks da adamı donanımlı kılar. yine de ben ving çun derim.

muay thai ve k1 kick boks maçlarına çıkan bir sporcu olarak naçiz önerim:

öncelikle wing tsun denilen saçmalıktan uzak dur. (bkz: wing tsun/@tekosin) havalara sokarlar adamı sonra kepaze olursun sokakta.

jiu jitsu ve judo iyidir, ancak sokakta işine yaramaz. asıl güçlü tarafı yer dövüşüdür ve sokakta birden fazla kişiyle kavga ederken yere yattığın anda iptal olursun.

aikidoyu öğrenmen çoooook uzun yıllar alır.

kick boks fena değildir ama diz ve dirsek vuruşu olmadan eksik bu bir, ikincisi de boksu zayıf öğretiyorlar çoğu klüpte, o yüzden sıkıntıya girersin. camiası da çakal çukala doludur.

tekvando iyidir ama bizim milli tekvandocu arkadaşlar kavga ederken komik duruma düşüyorlar, daracaık yerde birbirlerine tolyo falan çıkarmaya kalkıyorlar, rezillik. yanlış anlaşılmasın, ben tekvando idmanlarına hala seve seve katılırım boş vaktimde ama salt tekmeye dayalı bir spor profesyonelleşmedikçe çok işini görmez.

krav maga'yı öğren diyen arkadaşlar iyi diyor hoş diyor da, türkiye'de krav maga öğrettiğini iddia edenlerin hepsi balon ve inanamayacağın kadar pahalı veriyorlar dersleri sanki çok büyük ustalarmış gibi. üstelik spor değil, o da aklının bir köşesinde olsun. keza ninjutsu da öyle japonya'daki gibi falan öğretilmiyor türkiye'de, üstelik iyi ustaları da hiç duymadım türkiye'de.

muay thai ayakta yapılan dövüşler için en iyisidir, ancak bu yaştan sonra ciddi olarak yapacaksan bol hasar alabilirsin. ne seçersen seç, en azından muay thai'nin diz ve dirsek tekniklerini öğren, dar yerlerde yapabileceğin en düzgün teknikler bunlardır.

savate da temizdir ama türkiye'de öğreten aktif olarak tek spor klübü bartın'da.

özet geç lan dersen: tavsiyem boks. en kralıdır, öğrenmesi daha kısa sürer ve sokakta öyle saçma salak wing tsun hayalleriyle, kafaya atamayacağın tekmelerle, adamı yatırmayacak kaval vuruşlarıyla uğraşmadan tertemiz sopalarsın. üstelik vücudu ciddi olarak en forma sokan spor da budur ki ben de ilk boksla başladım, hala o idmanlardaki zorluğu hiç birinde görmedim. son olarak da boks camiası genelde çok temizdir.

disiplin kuruluna.

ahaha, ne de olsa sozlukte degiliz; kotuleyemezsiniz de bu yazdigimi. nihaha

Her şeye rağmen aikido derim, tam manasıyla öğrenmek uzun zaman alır.
aikido da yaş, boy, cinsiyet gibi etkenler sorun olmaz

galatasaray siyaset bilimine girebiliyorsan, diğer şıkları ele gitsin. ama fransızca eğitime hazırsan bunu yap. o kapıdan çıkınca da iş imkanların geniş olacaktır.

istanbul hukuk 3. sınıf öğrencisiyim. ben de boğaziçi sosyoloji yazabiliyordum ama ist. hukuk tercih ettim. eminim boğaziçi sosyoloji mezunlarının da iş imkanları geniştir, sırf sosyoloji alanında çalışacak diye bir şey yok. alanı dışında da mezunlara iş imkanı çoktur da ben direk mezun olunca ne iş yapacağımı düşünmemek için hukuk yazdım. bununla ilgili sorun olursa, yanıtlayabilirim.

kolay gelsin.

yerinizde olsam hukuk yazardım. kendi yerimde olduğum zaman, yıllar evvel yazmıştım zaten:)

kamu yönetimi, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler diplomasının açacağı her kapıdan hukuk mezunları da giriyor. ayrıca fazladan avukat olma hakkınız da var ki eskilerin deyimi ile avukatlık hakkı ile fazladan bir altın bileziğiniz oluyor elinizde. diğer alanlarda iş bulmanız da kendinizi ne kadar geliştireceğinizle ilgili. odtü, gs her zaman artı puandır isimleri nedeniyle ama yüksek getirili iş garantiniz de yoktur.

sosyolojiyi unutun. o henüz türkiye için geçerli bir meslek alanı değil. sadece üniversite ismi ile iyi bir iş bulamazsınız.

istanbul hukuk' ta okuyorum 2.sınıfa geçtim bu sene. bence bütün ünivleri gez öyle karar ver. bilkent siyaset bilimi' ni yazmayı ben de düşünmüştüm ama yazmadık işte. tercihlerin arasında yok ama boğaziçi pdr de olabilir aslında sosyolojiden daha iyi gözüküyor(geçen sene pdryi de düşünmüştüm:) esasında sana kalmış birşey iyi düşün, doğru karar ver. bugün ve yarın istanbul üniversitesinin tanıtım günleri var bence okulu git gör, hocalarla konuş. amfi 1 de şöyle bir volta at belki kanın ısınır:)

Kesinlikle GSÜ Siyaset Bilimi derdim ben.

hukuk yazacaksan istanbul hukuk yazma. adam gibi hukuk eğitimi almak istiyorsan yazabiliyorsan galatasaray, bilkent, bilgi burslu, koç burslu, yeditepe burslu falan yaz ama istanbul yazma. aman diyeyim. maalesef istanbul hukuk'un istanbul hukuk olduğu günler geride kaldı. bütün iyi hocalar gitti. 300 kişilik sınıflarda 800 kişilik mevcut. çoğu adam zaten derse bile girmez. ders derste öğrenilmez, fotokopilerle geçilmeye çalışılır vs. aman diyeyim.

eğer hukuk tercih edecekseniz istanbul hukuk yazmayın. galatasaray, bilgi burslu veya bilkent burslu olabilir.

istanbul hukuk yazma. hukuk okuyacaksan galatasaray da oku. puanın galatasaray hukuğa yetmiyorsa siyaset oku ama ea tercihlerinde gs dan şaşma derim.

kesinlikle gs.