akademi düşünmüyorsan ortalamanın önemi yok.

2.00-2.50 arası ortaamayla mezun olanların baya zor iş bulduğunu duydum. gerçekten böyle bişy yok mu peki?

yok

Yuksek lisans falan dusunmuyorsaniz ortalamanin bi onemi yok. Sektorlerimiz farkli ama isveren cogunlukla not ortalamasina degil de tecrubeye falan bakiyor.

Özel sektörde kimse sizin ortalamanıza bakmaz. Hatta diplomayı göster diyen bile azdır.

kilit soru şu: nereyi hedefliyorsun?
eğer akademik bilginin cidden önemli olacağı bir santral bir enerji tesisinde mühendis olarak çalışacaksan başka... vodafone da beyaz yaka çalışacaksan başka.

Ortalama da önemli. Tamam 7 seneyi bulmasın da, daha sonradan akademiye dönüş düşünebilirsin.

Ar-ge gibi bir iş ya da akademisyenlik düşüncesi yoksa ortalama sorulmaz genelde. Şimdiye kadar hiç ortalamamı soran olmadı. İleride fikir değiştirme olasılığına karşı 2.50 üstünde tutman, yüksek lisans başvurusunda faydalı olacaktır.

ne kadar erken mezun olursan o kadar iyi. diplomanda not ortalaması yazmıyorsa (ki benim yazmıyordu) kimse ortalamayla ilgilenmiyor; zaten bir noktadan sonra okulla da ilgilenmiyor. mezun olalı 10 seneyi geçti hala herkesin aklında aynı sorular.

blended scotch, geç.

(bkz: hankey bannister)
ayrıca şişe açılalı 2-3 aydan fazla süre olduysa, tadı iyice bozulmuş olabilir.

1,5/5 = 0.3 beginning to the end

istatistik değil bu baba bu 4 işlem bu ilkokul matematiği bu sayısal mnuhakeme

elimdeki notlarda aritmetik ortalama ile yanlis sonuc ciktigini, geometrik ortalama kullanmamiz gerektigini soylemisler. bir de ratio cinsinden hesaplanmasi gerekli. onu yapmak icin de her yilin verisini bir onceki yila bolmek gerek.

olabilir. bakarsın kız mimar olur. ama bence istanbula yollamayın lisede. bence yani.

şahsen güzel sanatlar lisesi yerine normal lise+kurs ile üniversitede güzel sanatlara devam etmesi daha mantıkı diye düşünüyorum ama sorunuza yanıt olarak ilk aklıma gelenler pera ve mimar sinan. Kaliteleri hakkında yakın zamanlı bilgim yok.

kadıköy'de avni akyol var, pek meşhurdur. bi de cemal reşit rey lisesi açılmış 2-3 sene evvel, kalitesi nedir bilmiyorum ama kötü olacağını sanmıyorum. pera da iyidir evet ama orası özeldir, burs da veriyolar ama sanırım. yani benim zamanımda veriyolardı, şimdiyi bilmiyorum.

Benim düşüncelerime göre ortaöğretim ve yükseköğretim eğitimleri, ülkemizdeki önde gelen bir kaç kurumdan alınmadığı sürece kişilik olarak insanı çok doğru yerlere yönlendirecek kadar iyi değillerdir. Dolayısıyla sıradan bir lise veya lisansta okumak, yapabilecek başka şeyler varsa gelişmek ve aydınlanmak için, elzem değildir.

Herşeyden önce ne kadar yaşı ufak olsa da onun istekleri önemli. Eğer kendisi de o yönde ilerlemeyi çok istiyorsa ve ona imkan tanınmazsa, bu durum onu gerçekten etkilerse ileride belki doktor veya mühendis olabilir fakat belki de hayatı boyunca kişiliği bozuk yaşayacaktır.

Her insan özeldir, biz şu anki çarpık sosyal hayat düzenimiz yüzünden kişiliğimize uymayan fakat ulaşmak zorunda hissettiğimiz sevdaların peşinde koşarak özelliklerimizi köreltiyoruz. Mühendis olacak da ne olacak? Her mühendis icat mı yapıyor? Her doktor hastalıklara çare mi üretiyor? Sıradan bir mühendis olacağıma, en iyi tornacı olmayı tercih ederim.

Ayrıca kendisine şunun bilincini de kazandırmak lazım; insanlar yanlış tercihler yapsa bile istediği yaşa gelirse gelsin, üniversite vesaire gibi şeylerden bağımsız olarak neyi başarmak istiyorsa yine de başarma ihtimali vardır.

avni akyol var ama lisede güzel sanatlar şart değil...

10 aylık cunku

ulan ben de kamera arıyorum odanın içinde. yanlış fotoğraf paylaşmışsın diyecektim tam.

güzelmiş kamaranız. güle güle, batırmadan kullanın.

@ufukcel kamara : gemi odası diye açıklama yapmam gerekirdi :) basligi editleyebilirsem degistireyim bari

kamaranın ne olduğunu ben bile biliyorum :D

pek düzenli, beğendim ben de. umarım orada kalmak da güzeldir.

çok kullanışlıymış, tadını çıkarın :) çalışma masası bile koyma düşünceliliği yalnız :)

Ogrenci odasindan hallice :) kaptan kamarasi diyince ben de gemi maketi radar falan bekliyodum. Tasidiginiz arabalardan birini alip guvertede drift yapma imkani var mi?

hangi firma bu?

İçimdeki kaptan olma hayalim canlandı. Sorular soracağım bende.

1) Bu sene üniversiteye başlıyorum. Bilgisayar Mühendisliği okuyacağım. Bilgisayar Mühendislerinin gemilerde çalışma gibi şansı var mıdır?
2) Bir süre sonra sıkılmaya başlıyor musunuz?
3) Eğer bu konuda bilginiz varsa; Askeri gemide siviller çalışabiliyor mu?

kim neden senin çalıştığın bi gemideki odanı merak etsin ki?

soru başlığı bu değil gerçi ama diğeri baya geride kalmış buraya sorayım. gemide sadece kaptanların silah taşıma yetkisi var diye biliyorum doğru mu bu ve kaptanların silahı oluyo mu yani sizin var mı?

@icim urperiyor malesef yok :) guvenle teslim etmemiz gerekli, sen bir alici olarak sifir araba alirken boyali olmasini kabul eder misin ;)

@sta Türk değil :)

@lastdragornborn
1- hayir yok
2- evet cok sıkılıyorum
3- hayir askeri gemide siviller askerlik hizmeti haric calisamiyorlar

@jangling jack
dun aksamki konumda soran arkadaslar olmustu

@nundu
Türk bayraklı gemilerde 80li yıllarda vardı artık yok, cunku her ulkede deklare etme problemi var ve bir ton evraki isleme tabi..

çok da tırt

Allah kolaylık versin, odanız çok güzel geniş ve ferahmış. odada sigara içebiliyor musunuz peki?

burda yasanır mı amk nesi güzel la bunun kafayı yer insang

@monkey zaten kullanmiyorum ama belirli yerler disinda icmek yasak

@losev bagiscisi aynen bende onu diyorum iste :) cok havali mavali degil yani

@rm aynen :)

@prhn modern hapishane :)

hacı %25 kar getirsin diyorsun..zor o iş bence bir de taksit taksit..yani ihtiyaç 4000tl ise..4000/8 500tl de at kenara..senin istediğin paraya çıkması için altının mesela 25tl artması lazım..dişini sıkıcan biraz hacı o kadar gitmek istiyorsan..en iyi yöntem..maaşta ocak 4100 aralık 3500..azalıyor işte..

hiçbir yatrım risksiz değildri. canlı bahis yap gitsin.

real madrid'in iç saha maçlarına handikaplı oyna

Dolar 2.66 altına düşerse dolar alabilirsin. Ben bekliyorm mesela.

parayı arttırmak için tek garanti yol mevduat ya da tahvil/bono getirisidir. Onun dışında altın, dolar, euro anaparanın artacağına dair hiçbir garanti vermeyeceği için sana uygun olmaz. Sen o parayı enpara gibi yüksek mevduat faizi veren bir yere koy, o da sana yıllık en fazla %11 civarı para verecektir.

Sonuçta risksiz olarak 8 ayda %25 kazandıracak bir yatırım aracı yok. hatta sana bu kadar kısa sürede %25 kazandıracak riskli yatırım aracı bile pek yok, olanlar da daha profesyonel yatırımcılara yönelik. Sen kenara biraz daha fazla atmaya bak kısacası :)

hepinize teşekkürler. evet ben de bi hesap yaptım da dolar ya da euro risk/getiri oranı pek mantıklı gelmiyor. altın da orta vadede pek kazandıracak gibi değil.

enpara hesabım var, evet vadeli ye koysam daha mantıklı olacak gibi.

ya da bi çılgınlık yapıp douchebag neresi diyorsa oraya yatırıcaz paraları :))
1 gün içinde mi %10 artıyor douchebag, ceketime kadar satıp borsaya gireyim en iyisi :)

bence garanti e-vadeli'ye yatir. tazminat falan gerisini de tamamlarsin bir sekilde. msa hakkinda sorman istedigin bir sey olursa da sozlukten mesaj atabilirsin.

takip.

gastronomi üzerine eğlenceli kitaplardan bir set yapabilirsin

(bkz: hasbro intertoy)

Ciddi düşünüyorsa güzel bir bıçak seti alabilirsiniz.

edit: ya da bunu alın, aşçılığın perde arkasını öğrensin. www.idefix.com

ya da şunlardan biri mesela www.biletix.com

bana bu hediye edilse hoşuma giderdi: www.e-makarna.com

gerçi ben 30 yaşında erkeğim ama olsun, ortak nokta mutfak.

ha bi de bu puroğmasyon olsun: www.idefix.com

Selfie cubugu aldim

hiç almasaydın. 10 liralık şey...

varanla gidip gelioruz yıllardır..

4 yıl ankara kocaeli, bu yıl da ankara-istanbul kullanan birisi olarak;

1. tercih hızlı tren
2. tercih pamukkale
3. tercih ulusoy
4. tercih nilüfer

sakın lider, metro, efetur ve küçük firmaları tercih etme derim.

her hafta sonu ist'a gidiyorum ancak gittiğim yer maltepe'ye yakın olunca, tren çok rahat oluyor.
ha, ağlayan zırlayan çocuklarına söz söylemeyen yolcular, sabah 6 treninde yüksek sesle sohbete girişen vırvır kadınlar elbette var.
ev de gara yakınsa, trenle git. ama hız falan bekleme. 4 saat. otobüsle aynı.
paran varsa, businessta git. koltuklar geniş, 15 tllik sandviç, çikolata, su paketi de veriyorlar. tv de seyredebiliyorsun.

bin git yav 5 saatlik yol.

ha bence ulusoy / varan çünkü ulusoy holding iştiraki.

Anadolu Seyahat'i kullanıyorum artık. 5-6 kez uzun yolculukta kullanmışımdır. Sistemleri, düzenleri oturmuş, muavinler, şöförler çok iyi. Ben özellikle dikkat ederim mesela şöförlerin uykusuz/yorgun mu dinç mi göründüklerine. Sonuç olarak güvenilir olduğuna karar verdim. Bir de 2+1 otobüsleri de çok rahat, tekli koltukları tercih ediyorum, kemerimi de takıyorum. Öneririm.

4 gün nyc 1 gün boston. Kafanı karıştırmak istediğimden değil, ciddiyim.

ben ne nyc'ye ne boston'a gittim ama bu nyc dedikleri yer bana çok abartılı geliyor. boston da fena şehir değil yani eğlenceli güzel diyolar. ben olsam 3-2 yapardım, veya vega'nın dediği gibi 4-1. koca 5 gün boyunca napcan nyc'de.

10 dolu gunu nyc'de gecirdim ben, 3 gun nasil yetecek???

Boston nycden cok farkli guzel, gormeden gitme, nycde 1,5 yil yasadim bir avenuesu kadar gezmisimdir toplasan, yani uc bes gun yetmeyecek her turlu

2+3

meydandan yok ama akaretler durağından fulya-eminönü otobüsü geçer evlendirme dairesinin neredeyse önünden geçer. ama yürüyerek zaten 15-20 dk lık bir yol

Kordon kanı saklayan firmalar var. Oradan bir yol bulabilirsiniz gibi

Dipnot: hayat o kadar planlı değil. Bu kadar takılma bence.

i.hizliresim.com

kak sildir git ak

ABDde böyle birşey var olabilir dini inançları sebebiyle kan kabul emteyen insanlar için kendi kanını alıp (ameliyattan belli süre önce) saklıyorlar sonra gerekirse kendi kanını veriyorlar-sanırım %100 emin değilim.
bu tür uygulamalar bizdeolmadığı için kılavuzların o kısımlarını genelde atlıyorum :P
bizde yok diye biliyorum kısacası.

@mrvengeance,, dostum alkol bağımlılığı ile alkol almak farklı şeyler. sen meyve yeyince bile alkol almış oluyorsun neyin kafasındasın?

alyuvarlarda hucre cekırdegı olmadıgından rejeneratif bı olay donmuyor hucrede o nedenle pek mumkun degıl.

o zaman hçikimseden kan almasın kızılay.... onlar depolanmıyor mu?

kızılay kısa surelı depoluyor o nedenle surekli olarak alması gerek zaten. aynı sekılde senın de yaptıgını varsayarsak en ıyı durumda ıkı unıte kanın olur stokta.

kanı da hucrelerıne ayırarak depolar. her hucrenın omru de aynı degıl.

Fringe'de görmüştüm fbi'lar bi miktar kanını hazır bi şekilde bulundurmak zorundalarmış olası bi yaralanmada hemen kan nakli için.

normalde alınan kan, içine konan bir takım maddeler ile +4 derecede 21 gün, 35 gün ve en fazla 42 gün boyunca saklanabiliyor (kanın içine konan maddelere göre değişiyor), bu nedenle kızılay sürekli olarak kan topluyor zaten, bu yöntemin haricinde kırmızı kan hücreleri dondurularak 10 yıldan fazla saklanabiliyor(muş) (wikipedia'ya göre)

ancak kişiye sadece kan gerekmeyebilir, bazen kanın içindeki bazı maddeleri alıp kullanıyorlar (trombosit falan gibi) bu durumda daha önceden alınıp dondurulan kanın (sana ait olsa bile) miktarı yetmeyebilir veya saklamak için bu maddelerin ayrılması gerekebilir (bu durumda da saklanan kanın sana faydası olmaz)

normal şartlarda kızılay veya diğer kan toplayan kurumlar toplanan kan üzerinde hastalık/alkol/uyuşturucu vb. testleri yapıyorlar zaten ancak kimi durumlarda kan nedeni ile bir takım hastalıklar bulaşabiliyor (hiv, hepatit, vs.) sanırım bu durum için devletimiz bir takım düzenlemeler getirdi yada getirecekti ne oldu bilmiyorum araştırmak lazım.

Boca.

Neden? Formaları güzel ve Riquelme ile adı aklıma gelmeyen bir maçta üç penaltı kaçıran, orta sahadan kafayla gol atan efsane oyuncu sebebiyle.

Geldi aklıma; Martin Palermo.

boca'ya gittiğimde semte hayran kalmıştım. buenos aires'in en gezilesi görülesi yeriydi. taraftar kitlesi de az çok beşiktaşı andırdığından boca'ya bir sempatim var. kalkıp da maçlarını falan izlemiyorum tabi

Boca Juniors çünkü Maradona.

vay amg hiç mi rpli yok

Ben river'lıyım. Eskiden bende Nike ve Adidas kıyaslaması vardı. Adisas olan ne varsa tutardım:) Barçaya karşı Rm, Juve'ye karşı Milan falan. River da ordan geliyo.

Dale boca hatrına boca. Renklerden kaybediyorlar ama yine de.

river plate. herkes halkın takımı vsvs diye boca'lı olduğu için gıcık olmuştum zamanında. sonra aralarında zengin kesim - halk takımı gibi keskin bir fark olmadığını öğrenince daha da sevmiştim. ve ortega ve o formaları ve fenerli olmama rağmen sarı lacili takımı tutmamış olmama hala şaşırırım :)

sağlı-sollu girişçeksin rüyadan anca kalkar.

tanısal görüşme yapmak lazım net bir şey söylemek için ama bahsettikleriniz şunu düşündürüyor:

eksisozluk.com

edit: 4-5 yaşında bilgisayar ve oyunlarla tanışmış olmanın problem değil, altta yatan kişilik yapısının sonucu olduğunu düşünüyorum. benzer problemler hiç yaşamayan, ben dahil pek çok tanıdığım var 4-5 yaşında oyunlarla tanışan. (3 yaşında commodore ile tanışmıştım ben mesela)

Öncelikle 4-5 yaşlarında oyunlarla tanışması problem değil. gibicibicis gibi ben de 3 yaşlarında commodore oynuyordum. Daha sonra nes, gameboy, bilgisayar, ps derken gitti öyle.

Şu an yaşadığı şey için psikolojik destek alması lazım bence. Zira durum dediğiniz gibiyse ileride hayatını idame ettiremez. Sırf çekingen diyerek geçiştirmek büyük bir sorumsuzluk olur.

şizoid olabileceği gibi asperger de olabilir.

hiçbişeyi turp gibi çocuk- yeni nesil böyle

şöyle ciddi olabilecek durumlarla alakalı tıbbi eğitimi falan olmaksızın insanları yalan yanlış yönlendiren insanlara bayılıyorum ya.

şizoid, asperger belirtisi değil diyen arkadaşım, şizoid kişilik bozukluğu dsm 5 tanı kriterlerinden haberin var mı bilemiyorum ama ben yazayım hiç üşenmeden, sen seçersin bu çocukta kaç tanesi var.

1. ailenin bir üyesi olmak da içinde olmak üzere, ne yakın ilişkilere girmek ister, ne de yakın ilişkilerden hoşlanır
2. neredeyse her zaman tek başına etkinlikte bulunmayı yeğler
3. bir başkasıyla cinsel yakınlaşmaya, duysa bile, çok az ilgi duyar
4. alsa bile, çok az etkinlikten zevk alır
5. birinci derece akrabaları dışında yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur
6. başkalarının övgülerine ya da yergilerine aldırmaz
7. duygusal olarak soğuktur, kopuktur ya da tekdüze bir duygulanımı vardır

ayrıca bu tip kişilik yapısı şizofreni için predispozandır. psikiyatri servislerinde de psikiyatristler olarak sıkça görürüz, ergenlik gibi başlayan bu sosyal çekilme hali zamanla kendini negatif belirtilere bırakır, duygusal bir stres durumunda da (ki genelde bu 20'li yaşlar ve üniversite olur) pozitif belirtiler olan sanrılar ve halüsinasyonlar ortaya çıkmaya başlar. yani öneriniz olan zorla insan içine çıkarmak, bu çocukta, şayet şizoid kişilik bozukluğu mevcutsa, hayatını çok ciddi bir şekilde etkileyebilir. evet beslenme ve hormonal problemler de eşlik edebilir, ancak bu altta yatan ruhsal durumu açıklamaz.

turp gibi diyen arkadaşa da aynı şeyleri söyleyebilirim. yeni neslin hepsi böyle değil.

özet: psikiyatriste götürün.

takım veya bireysel sporlara yönlendirilmesi şart.

masa tenisi olur kort tenisi olur
basketbol olur futbol bile olabilir.

sevgili acediac,

psikiyatri doktoruyum diyorum, okulda oyun bağımlılığı işlenirken bir yerlerde duyar kasıyordun herhalde diyorsunuz. (ayrıca oyun bağımlılığı derken ne dediğini bildiğinizi de zannetmiyorum. 2013 yılında apa, henüz oyun bağımlılığı diye bir kavramı zihinsel bir rahatsızlık olarak ele alacak kadar yeterli kanıt olmadığını söyledi ve günümüzde psikiyatrik tanılarda referans alınan dsm'de -en son çıkan baskısı olan dsm 5'te- oyun bağımlılığı diye bir madde yok. öte yandan oyun bağımlılığı başlığı altında çeşitli araştırmalarda öne sürülen semptomlar, yukarıda bahsedilen tabloyla uyumlu değil) tıbbi bir problem olabilir ortada, dolayısıyla bu konuda eğitimi olmayan birisinin kesin ifadelerle yalan yanlış yönlendirmeleri hayatını olumsuz etkileyebilir diyorum, bu konuda uzmanım en çok bana soracaksınız tavrından vazgeç diyorsunuz. daha da denilebilecek bir şey yok gerçekten.

doğru veya yanlış, bu sitede yazdıklarınız insanları yönlendiriyor. insanların hayatını etkileyebilecek kadar önemli konularda doğru olmayan yönlendirmelerin zararını da başkaları çekiyor. alınganlıkla klavyeye sarılıp saldırmaktansa aynı olay sizin başınıza gelse ne düşüneceğinizi düşünün, belki ne demek istediğimi anlarsınız.

Ben de 4-5 yaşında tanıştım bilgisayarlarla. Yaşla çok alakası yok, ne yapacaksınız bilgisayarın etrafına tel mi öreceksiniz? Asıl sorun Darkorbit bence. Yıl olmuş 2015 Darkorbit mi kaldı lan?

Şaka maka eleman korumacılığın kurbanı olmuş bence. "Dışarıda oynayacağına bilgisayar oynasın." diye daha da vermişlerdir küsküyü kesin. Hafif hafif özgüveni yerine gelsin. İçten içe o da yanıp bitiyordur kesin o of memelere bak dediğin kadınlara. Ama özgüven olmayınca televizyon karşısından bile arzulayamaz çocuk.

Özgüven diyorum ben.

pardon da gerçekten oyun bağımlılığından kast ettiğiniz nedir? bağımlılık normal gelişim sürecinde olabilir belki ama arkadaşın anlattığı durumda normal gelişime aykırı bir çok öğe var, örneğin 4-5 yaşında çocuklar gibi konuşuyor, beslenmesi tek tip, arkadaş edinemiyor, ötekine ilgi ve merakı yok.
ayrıca aile de ciddi anlamda neglect ya da inkar içinde. belki de ailenin de duygulanımlarında sorun var ev içinde duygu paylaşımı yok vb. o yüzden öncelikle aileye problemin varlığı kabul ettirilmeli daha sonra da psikiyatri ve psikolojiden fayda sağlanmalı. özellikle psikososyal beceriler konusunda yardım alması çok önemli, zaten geç kalınmış durumlar belli ki, daha da geç kalırsa bazı davranışların gelişmesi mümkün olmayacaktır.

zehirlenerek ölürsün

zehirlenerek ölürsün

nah olmaz.

doğalgaz mı soba mı anlamadım

donmazdım.

(bkz: doğalgaz sobası)

Hepiniz mi zenginsiniz len :)) bizim evde de doğalgaz sobası var iyi ısıtıyor fatura 100 lirayı geçmiyor ama çok ses yapıyor tak tuk garip garip genleşme şeysi diyolar. Boru çıkışı bacaya değil de duvardan dışarı verilirse gaz kaçağı yapmıyo diye de duymuştum. Şöyle bi eksisi ya da artısı var tek başınaysan veya çocuksuz evli çiftseniz kışın o oda yeter size ama diğer odaları da kullanan varsa elektrik sobası da gerekecek kombili evden fazla harcama olacak ısınmaya.

çerçeve

(bkz: albüm)

Tamamen kapalı olan fotoğraf albümleri var, fotoğrafı koyduktan sonra her tarafını kapatabiliyorsunuz. Öyle bir şey alın.

Fotoğrafı oraya koymadan önce yedeğini almak için fotoğrafın fotoğrafını çekin, scan de edebilirsiniz hatta.

Arkasina vernik sur

Scan ettir sonra orijinalini de pvc kaplat hiçbir şey olmaz

yönetim sınır koymuştur. küçük takımlarda genellikle yakın coğrafya hariç göndermezler.

nerden görebilirim sınır nereye konmuş nasıl kalkar vs.

Yönetimin izin verdiği gözlemcilik ağı var. Güney Amerika yoktur izin verilenler arasında. Ben en son 13 oynadım gözlemcilik kısmında yazıyordur. Onu öyle kendin ayarlamıyosun yönetim belirliyor.

bulamadım

tamam buldum yönetimden talepte bulun gözlemci ağını genişlet

gerek yok yapmnaa bence

Erasmus staj hareketliligine bakabilirsin. 2-3 tane arkadasim yapti.

Muhendislik. Ilk seneler ciddi anlamda hic calismadim. Sonra toparlamaya calistim, derslerin zorlugu ve hocalarin egosu musaade etmedi. Su an keske uzatmasam diyorum bazen. 1 yil.

matematik öğretmenliği 1 dersten uzattım, hocayla konuştum kaderin beni elimde dedi güldü gitti.
pişman değilim. 1 yıl uzattım

amerikan edebiyatı okuyorum. lisede de uzattım, üniversitede de uzattım. aylaklıktan. pişman değilim ama aylaklık dönemi geçti, artık uzatmayacağım da.

hukuktayım. 6. senem baya dersim var yine. pişmanım tabi tüm arkadaşlarım avukat oldu. ama yaşı benden geçkin çok kişi de var. öyle teselli buluyorum.

iş hayatının boktanlığıı görünce kendimi tanıyacak süreyi bulana kadar uzatıyorumç

İşletme. 1 sene uzattım. Zaten ingilizce bölüm olduğundan göze çarpmadı bile ben ayrıca belirtmediğim sürece. Sebep olarak da ilk 3 sene derslere pek ağırlık vermedim. Kalan 2 senede de hem derslere özen gösterdim hem de çalıştım/staj yaptım dönem dönem ve staj yaptığım yerlerden birinde işe de girdim okul biter bitmez. Zerre pişman değilim. Total itibariyle çok güzel geçmiş oldu 5 sene.

7 sene okudum. 2 senesi tıp sonra bıraktım tekrar kazandım mühendis oldum. acayip pişmanım. sikerim mühendisliği tıp varken onu anladım. ayrıca yaş da geçti. yaş geçtikçe heves ve hırs da azalıyor. piyasada hırsı olmayan adam tutunamaz malesef. kısaca gg. uzatmadan ilk kazandığınız yeri bitirin amk.

fen fakültesi okudum 2.5 yıl uzattım. ben de maldım kabul ama hocalar da gerkesiz derece kasıntı ve gıcıktı. zaten gereksiz yere hazırlık da okudum üniversitede. şimdi bana o 3.5 yılı geri vereceklerdi var ya piyuuuuuuuvv !

kardeşim 4 senedir, 2 yıllık ortez protez teknisyenliği okuyor. pişman değil. 5'e koşuyor.

6-7 senedir hukuk bitirmeyen arkadaşlarım var. çok pişman durmuyorlar.

ben mi? ben 4 yılda hukuk bitirdim. "pişmanım"

iki sene kimya okudum bıraktım. imdi başka bölüm okuyorum.

Kafadan iki sene uzattım, pişman değilim.

Hergün aklıma geliyor ama gelecegi deli gibi merak ediyorum

oluyor, olacak.

tarif ettiğin gibi oluyor bende de. boş durdukça düşünüyorum sanırım. kendimi işe yaramaz hissettiğimde.

düşünüyorum bazen. yani bunalıma girip çözüm olarak gördüğümden değil de işte...

Bir seyler üreterek geçiştiren arkadaslarda var

peki intiharı düşündüğünüz dönemde sizi vazgeçiren ne? ben bu dönem yine geçecek, yine normal insanlar gibi olucam tekrar diye vazgeçiyorum ve hakkaten de bi süre sonra geçiyor. ha yine geliyor sonra orası ayrı tabi.

"intiharda yaşar ara ara hayatı düşünürüm."

oluyor tabi, çok düşündüm intiharı, hala da düşünüyorum. ama buhrana girip de intiharı çıkış yolu olarak görmüyorum. genelde normal zamanlarımda intihar geliyor aklıma.

sonra düşünüyorum intihar edersem nolur diye. annem var, evde-kapı önünde kedilerim var. ben ölürsem onlar napıcak diyorum, sonra biraz daha erteliyorum.

1. Ben. Biraz ekstrem bir durum benimki, neredeyse moralimi bozan ne varsa akabinde hemen intihar düşüncesi. Çocukluktan beri hem de. Bir dizi vardı, çatıdan atlayarak intihar eden bir kadın hakkında. Muhtemelen ondan beri.
2. Sonradan sorduğun vazgeçiren şey faktörü ise....genelde çok basit şeylerde bile "şeytan diyor kendini at camdan" dediğimden az biraz düşününce gerçekten değmeyeceğini görüp vazgeçiyorum. Diğeri ise biraz çevreden. Beni hak etmediğim kadar seven bir aile çevrem var, onları üzmek istemiyorum.

hayır.

hiç düşünmüyorum valla yoğunluktan aklıma gelmiyor bence

her akla geleni yapacak olsaydık ohoo...

(git:www.youtube.com )

Zor dönemlerde sık sık kaçışmış gibi aklımdan çıkmıyor.
Ama ota boka da intihar mı etsem diyeni de anlamıyorum.
Hani her şeyin üstüste geldiği, içinde bir şeylerin biriktiğini hissettiğin ve patlamak istediğin o an işte... kısmen öyle bir dönemdeyim yine ama uygulamaya geçmek düşünmek kadar kolay değil galiba.
Hala tamamlayamadığım içimde ukte olan şeyler geliyor aklıma. Vazgeçiren de bir şans daha ver hayata/kendine diye düşünmem galiba;)

Herkesin dünyada hedefleri vardır. Ben, hedeflerime ulaşmak için yaparım her ne yaparsam. İşler yolunda gitmediğinde, veyahut durduk yerde çok alakasız sorunlar karşıma çıktığında kısacası bunaldığımda, hedefler ulaşılamaz göründüğünde Z planı olarak aklıma gelen şey tamamen "özgürlük"tür.

Düşünsenize, bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz, gerek sizin beceriksizliğiniz, gerekse çevresel faktörlerden dolayı hiç bir şeyi başaramıyorsunuz. Bu sonuçlardan dolayı artık hiç bir şey uğruna koşmayıp, sadece keyif için yaşamaktan güzel ne olabilir? İşten atıldığınız için kendinize kızmazsınız, okulu bitirememeniz umrunuzda olmaz vesaire. Çünkü keyif için yaşıyorsunuz, o an ne isterseniz onu yapabilirsiniz (tabi ki hiç bir zaman başkalarına zarar vermemek koşuluyla), kaybedecek hiç bir şeyiniz yok!

Hedefleri olan insan için 1 saatin bile önemi vardır, bir saat boş insanlarla boş boş çene çalmak o kişiye zararda olduğunu hissettirir, çünkü uğraşması gereken daha verimli şeyler vardır. Diyelim ki hiç bir şeyi başaramıyorsunuz, hedeflerinizden vazgeçtiniz... E daha ne? ister 5 saat çene çalın, ister yarın herhangi bir otobüsle başka bir şehre gidin. Kim size bir şey diyebilir? Canınız ne istiyorsa onu yapabilirsiniz, çünkü 10 gün okula gitmememek size bir şey kaybettirmez, çünkü hedefiniz yok!

Şahsen düşünce yapım buna benzer şekilde oluştuğu için, uçlarda, en olmadık şeyler yaşamama rağmen hiç bir zaman intihar aklıma gelmedi. Üstelik 5 yaşımdan beri sürekli mutsuz olan birisiyim. Her zaman insanlardan farklı bir yerde durdum, çoğu kişiyle iyi anlaşmama rağmen hiç bir ortam tamamen beni kabul etmedi çünkü hep farklıydım, herkes ve her şey doyumsuzdu benim için. Hiç bir tatmin olmadan ve kötü olayların da olduğu bir hayat bana intiharı hiç düşündürtmedi. Çünkü intihar pes ediştir. Bugüne kadar pes etmem gereken bir durum olmadı. Eğer bir gün gerçekten hedeflerimin gerçekleşemeyecekleri sonucuna varırsam pesediş hakkımı hedeflerden yana kullanmayı tercih edeceğimi düşündüm hep. Örneğin; 30 yaşıma geldiğimde hala istediğim hayat düzenini kuramamışsam berduş olarak yaşayacağımı düşünüyorum. Ölmek ne için ki? Korkaklık, kaçıştan başka bir şey değil. Ayrıca intihar etmek de çok verimsiz geliyor bana. Birisini kurtarmak veya bir şeyleri iyileştirmek uğruna ölürüm daha iyi.

İnsanı çıkmazlara sürükleyen geniş resmi görememektir.
Örneğin; son yaşadığım olay, gerçekleşmesi çok düşük olan bir trafik kazasında bulundum ve çok basit bir kaza sonucu motosikletim pert oldu. Suçlu karşı taraf ve suçunu kabul etmedi. Bir şekilde benim zararım karşılanacak, kaskom da var. Ben belki hasarsızlık indirimimi kaybedip 500 lira, 1000 lira gibi uzun vadede bir zararla çıkacağım bu işten. Ve suçlu olmadığım halde 1000 lira gibi bir zararla çıkmak beni çok huzursuz ediyor fakat geniş resme bakıyorum ve diyorum ki, benimkiler gibi hayalleri olan bir insan için 1000 lira nedir ki?..

Aynı şey kişiler ve diğer her şey için de geçerli, örneğin sizi sürekli sinirlendiren, korkutan birisi olabilir. Bir hedeflerinize bakın, bir de sizi çıkmazlara, depresyona, bunalımlara, intihara sürükleyen sorunlara. Sizin hayalleriniz bu ufacık kişilerden, 1000 lira gibi ufacık maliyetlerden, okuldaki bir kaç dersten, işyerinizdeki müdürden daha mı ufak?

Geniş resme bakmak her konuda en iyi çözümü getirir.
Çöpe atacağınız, beğenmediğiniz hayatları bana getirin, onlarla dünyayı değiştireyim.

major depresyon dedikleri olay heralde. düşünmediğim tek günüm yok. ip görsem kendimi asmak, bıçak görsem şah damarımı kesmek geliyor içimden. 30 yaşındayım, 18 yaşımda da böyleydim. hiç değişmiyor. Gençlikde baş etmek çok daha zordu, hatta bi kaç sefer başarıyordum. ama artık alıştım mı desem başa çıkmayı öğrendimm mi desem bilemiyorum. dönem dönem azalıp artıyor sadece... boktan bi durum.

Oluyor, eyleme geçme kafi. Biraz zaman lazım sadece. Bana da hemen hemen her gün geliyor bu duygu. Aman hayatta böyle bir şey dur bakalım ne olacak tadında beklentileri düşürüp, gezip etrafı görmeye gelmiş modunda takılırsanız işler daha hızlı rayına giriyor.

Asosyallikten olduguna katiliyorum. Ölümüne asosyalim her gün düşünüyorum bazen araba kullanirken direk beton duvara son hiz direksiyon kirmak istiyorum o derece ama yemiyor. Arkadaş veya sevgili bulursan gecer

şunu dinliyorum geçiyor

www.youtube.com

aman diyim uzak dur

uzak dur

neyden uzak duruyorum, doğalgaz sobalı evden mi, cumhuriyet mahallesinden mi, yavuzturk mahallesinden mi ve sebebiyle açıklayabilir misiniz?

doğalgaz sobasından uzak dur
cumhuriyet mahalleside kötü aşağılar insene doğancılar selimiye tarafları iyidir üsküdarda.

sobalı evi ısıtmak zor biraz.
ama 1 seneye kadar metro gelicek libadiye caddesine.. ulaşım olarak daha da rahat olucak.
cumhuriyet mahhallesi fena değildir sitelerden filan bakabilirsin. ya da biraz üstünde ki bulgurlu mahallesine de bakabilirsin.

doğalgaz sobasından uzak dur
ölüm risi yüksek

biz geçen şirketten %3 hisse verdik,o derece seviyoruz

ben kedi kanatlı her şeyi anında öldürüyor.

Henüz karşılaşmadık, adını anmak istemiyorum o yüzden. Karşılaşır isek çat!

yıllardır düzenli ilaçlama yapılıyor olmasına rağmen niye yokolmuyor bu rosopu çocukları.

bilim bu hiçbir faydası olmayan yavşakları yok edemeyecek kadar aciz mi?

İki saatir yiyor beni, doymadı bezemenk... Doysa gitse bari :( sinek kovucu var, vücuduna sürdüğün şeylerden var, sinek ilacı var, kapılarda tel var...

Demin havada yakalım, azad ettim ama :)

(bkz: raid)

Kiyamiyorum elle oldurmeye. Ben pike, yorgan, vb.yi kafama cekiyorum. Bacaklari da aciyorum, yiyebildigi kadar yesinler. Bazen sabah kalktigimda bazilari somurmus oluyor, agirliktan zor ucar halde oluyorlar, havada asili kalmakta zorlaniyorlar. Bir iki kere gozumu kapayip oldurdum ama iyi hissetmiyorum o zamanlar. Odayi spreyliyorum ama, o zaman dogrudan sinekle goz goze gelmedigim icin onu yapabiliyorum.

Su anki evde sinek yok ama sinek olan evde kalirsam boyle oluyor.

Beni ısırmıyorlar nedense. O yüzden evde sinek de yok. Buradan bize ekmek çıkmaz mı diyorlar nedir, gelmiyorlar bana (eve)... :)

Amaaan kaşınmıyo zaten yesin yavrucaklar diyorum. Kaşındığı zaman da sivri avına çıkmaya üşeniyorum. Kaşıyorum falan. Zamana bırakıyorum her şeyi asdfhj

Caniler :(

ahahhaha ya kızma ama salak mısın lan. ben çakmakla yakıyorum, en nefret ettiğim şeylerden biridir sivri.

odanın duvarları (tavan dahil) sivrisinek leşleriyle dolu. cesaret edip giren bir sivri ibret alsın diye. ibret almazsa akrabalarına yaptığım gibi usulca ygs biyoloji kitabımı alıp gafasına geçiriyorum. rekorum 1 saatte 7 sivri, arkadaşlarım bana hitman der

Sineği çakmakla yakmak suretiyle öldürme eylemi, "adam öldürme"den farklı olan "canavarca hisle adam öldürme" suçunu anımsattı bana.

Korktum.

Deodorant ve çakmak ikilisi ile pişiriyom hibneleri. Ateş seni çağırıyor küçük sinekçik :(

Odaya girmesini bırak dışarda, iş yerinde bile görsem direk peşine düşüp zımbalıyorum. En sevdiğimde kışın vitrinlerdeki ışığın sıcağına kanıp cama dizilmiş sivrileri tek tek öldürmek. Kışın bir tane yazın 10 taneye bedeldir, üremeden öldürdüm deyip mutlu oluyorum. Sivrilerden nefret ederim.

beni çok ısırıyorlar bunlar. gece yarısı uykumdan uyanıyorum kaşınmak suretiyle ve küfürler ediyorum onlara. şu fişe takılan ekipmanlardan kullanıyorum. gerçekten çok lüzumsuz yaratıklar.

bu işte o kadar uzmanlaştım ki gece karanlıkta yattığım yerden bile yakalayabiliyorum.

gece sivrisinek yüzünden uyuyamayan kızlar, selam ;)

Kenan Sofuoğlunun instagramına bak baba olmaya hazır mısın yoksa çocuk musun daha bir sor kendine

www.facebook.com

Farkındaysan hayallerini sıraladığında sadece şirin şeyleri ve hep ilkokul çağının sonuna kadar olan zamanı düşünüyorsun. Düşüncelerine şunu ekle:

- Uykusuz geceler, bebeğin ağlaması ile uyanmalar.
- Bebek sonradan çocuk hastalanınca üzülmek, stres, doktor masrafları.
- Genel masraflar. Çocuk bakımı iyi olarak yaparsan gerçekten pahalı.
- Eşinle özel hayatın epey bir darbe alacak. Cinsellik için enerjiniz kalmayacak bir süre, öyle "şu odada yapalım" gibi şeyler olamayacak evde çocuk var.
- Okul seçimi, çocuğun derslerine yardım, okul masrafları.
- Çocuğun dertlerini dinlemek, ona yardımcı olmak.
- Uzun seneler soru cevaplamak. Çocuklar her şeyi yeni öğreniyor, sana ve annesine soracak.
- Bir grup ergenle vakit geçir, şu anki hislerin böyle kalmaz.

Yanlış anlaşılmasın çocuk sahibi olunmasına karşı değilim, şirindir çocuklar, ama büyük sorumluluk ve zor. Öyle bir şeyi kaldırabilmek için maddi durumunun yeterli hale gelmesi kadar psikolojik olarak da yeterli hale gelmek lazım. İlişkinin de oturmuş olması en iyisi.

@losev bagiscisi; konuyla ne alakası var ben çözemedim?

bir ara bana da gelmişti öyle bir dürtü. gerçekten ilginç bir biçimde baba olmak için kıvranır bulmuştum kendimi. cinsellikle bağlantılı bir üreme dürtüsü değil yalnız bahsettiğim. bir çocuğum olsun, seveyim, öpeyim, okşayayım, bir şeyleri merak etsin de yanıtlayayım, bir şeyler oynamak istesin de şebeklik yapalım falan gibi şeyler hayal ediyordum hep. yaş 19. (buraya ek: bu hisler geldiğinde 19 yaşındaydım. 21 yaşında, çocuk bakabilecek sorumluluğu almakla uzaktan yakından alakası olmayan bir bireyim şu anda. saygılar.)

geçti sonra. hormonal mıdır nedir diyeceğim de babalık hissi de hormonlarla bağlantılı mı bilemedim. psikolojik açıdan bir şeyler tetiklemiş olabilir belki.

"çok mu garip?" evet, çok garip.

degisik bir durum tabi de 22 asiri erken.

demek ki baba değilsin @domates

@losev bagiscisi; sorumun cevabı bu değil. konu baba olup olmamak da değil. tekrar sorayım; yukarda sorulan soru ile verdiğin linkin ne ilgisi var?

Ben de aynı yaştayım ve aynı duygular içindeyim. Bütün duyuru +1 yani. Gerçi buna ek olarak eşcinselim, bi kat daha zor sanrıım bu benim için.
Baba olmayı bilmiyorum ama şu an kucağımda 8 aylık yeğenim var ve dayı olmak da harika bi duygu. Ablam bizde kaldığında gece çocuk uyanırsa ben kalkıp uyutuyorum (ablam emzirmiyor artık). Bir kaç defa da ablamın işi çıktığında, müsaitsem bütün gün bizde ben baktım falan. Bu kadarı bile biraz zor ama buna rağmen kesinlikle istediğime eminim.

teoridekinin aynısı

future'da bir kişi bir çiftçiden 5 ay sonra 1 ton buğdayı 100 liraya almaya anlaşıyor diyelim. standardized bir contract olmadığı için 5 ay sonra o kişi kar da etse zarar da etse o paradan almak zorunda kalıyor. başkasına devredemiyor.

forward'de mesela 3. ayın ortasında zarar edeceğini düşünüyorsa contracti başkasına satabiliyor.

swap'ı bilmiyorum.

swapta para biriminde geçerli kontrat

Yaptım. Sonuç: Başarısız.

Yapmadım, pişmanım ama işi aldığım işin pişmanlık hissediyorum. İşi pazarlık yüzünden alamasam yine pişman olurdum. Risk budur gibi bişey bu sanırım:)

şimdiye kadar bir kere yaptım, başarılı olmadım çünkü fazla büyük bir firma değildi. ben alacağım kişiye karar vereyim, daha sonra vereceğim ücreti konuşurum diye düşünmesi gerekirken kafasında bir ücret belirlemiş, bu ücrete çalıştırabileceğim en iyi adam kim diye bakan biriydi.

ben adamın teklif ettiği ücretten 500 lira fazla isteyince senden önceki gelen dediğim fiyata kabul etmişti dedi. paşa keyfin bilir, onu al o zaman dedim ben de. tabi kibarca, resmi bir şekilde ifade ettim. çağırmadı sonra tekrardan. zaten bu kafada bir şirkette istediğim ücreti kabul etse de çalışmayacaktım muhtelemen. bana ne benden önceki adayın kabul ettiği fiyatta götüm, piyasayı mı kızıştırmaya çalışıyosun aklınca.

Ben soyle yapmistim. Once ik firmasindan bi kizla gorusup x tl istemistim. Ikinci gorusmede butun agir toplarin oldugu bana aslinda yaptirmak istedikleri isin daha cetrfilli oldugunu gorup daha once x dedim ama simdi 2x istiyorum dedim. Sonra bir daha gorusmedik. Ama o gorusmeden iki ay sonra 2x+500 gibi bir ucretle baska bir yerde anlastim o da guzel oldu.

yaptım başarılı olamadım. bi tanesinde fiyat yükselttim ama firma kurumsal değildi adamlar yine bildiğini yatırdı 2 ay çalışıp çıktım.

sebeplerini ve bu parayı o firmanın verebileceğini akıllıca anlatırsan başarılı olabilirsin. Ancak karşındakiler de sen bu kadar iddiali olduğun için herkesten daha fazla seni denerler işin ilk aşamalarında. Yani iddia ettiğin kadar iyi olduğunu kanıtlaman gerekebilir en başta.

çalışıyorsan yaparsın. çalışmıyorsan yeni mezunsan işe ihtiyacın varsa yapmazsın kabul edersin. benim çalışmaya pek ihtiyacım yoktu. önceki işten istifa ettim 6 ay yattım 7 ayda kafama göre iş bakmaya başladım. hep pazarlık yaptım. çingene pazarlığı denmese de işin durumuna, haftasonu olup olmamasına, yemek yol vs olup olmamasına, seyahat durumlarına göre teklif ettikleri rakamla oynadım kafamdakine yaklaştırdım.

Zaten ilk görüşmede maaş soruyorlar ve genelde o civarda teklif veriyorlar çok daha düşük verecekler 2. görüşmeye bile çağırmıyor. Ancak 2 defa beklediğimden düşük teklif aldım. Birinde aradaki farklı elden almak şartıyla maaş beklediğim seviyeye geldi diğerinde başarısız oldum.

Yaptım. Başarılı Olduğum da oldu tongaya düştüğümde. :)

he amk he 10bin sokmuşsundur ne 1 bini

sikebilirler. burası türkiye.

dağ başında tek başına kalacaksan losev bağışcısı'nın dediği şeyi yapabilirler ama her bölgede kamp alanı var, yılda yüz binlerce kişi bu işi yapıp tek parça halinde evine dönüyor. hiç bir şey olmaz yani merak etmeyin.

Yuzdeyi o soylemediyse yuzde 5 koy gec
Hic sorgulama.

kannunen tüik tüfe den fazla olamaz o d dda 8.45

10 olur bnm bgildigim.gerci tefe tüfeyde bakılabilir.

valla bi bak bakim bu mş

jacques dutronc - opportunist

@losevbagiscisi yok hocam bu da değil maalesef

noir desir - des armes imiş şarkının adı geldi aklıma.

O değil de şu şarkıyı da bir dinle hele güzel bence: boris vian - le déserteur

@feeltheblanks onu ararken gördüm zaten dinledim. ahah.

özellikleri aşırı iyi bir futbol direktörün yoksa isteme. ben becerebildiklerini görmedim şimdiye kadar.

edit: he soruya cevap vermemişim: teklif yap dedikten sonra gelen pencerede sağda yönetimle görüş var. oradan.

www.eksiduyuru.com

öğrenci işlerine sorarsanız söylerler

normal öğrenim süresi ne zaman biterse o zaman kesilir. bölüm ingilizce olsun olmasın sonuçta o hazırlık okundu.

2 yıllık okul okuyan öğrenci için 2, 4 yıllık okuyan için 4 yıl boyunca alınır. başbakanın oğlu olsan alamazsın fazlasını.

Hazırlık + 4 yıl boyunca alır bursu.

Hazırlıkta almaya başladığı için 5 yıl alacaktır. Kendsiyle aynı anda kredi alan arkadaşlara doğrulataiblir durumu. 5 yıllık krediye imza attı arkadaşlarım. Ben de hazırlık okudum ve 5 yıllık kyk bursum.

Temmuz ayında bursu yatmadı bu arada.

Motor forumlarinda basligini oku pulsarin. Motosiklet nette falan. Bi kac kronik problemi vardi diye hatirliyorum. Hepsini oku iste. Baslangic icin 200cc tavsiye edilmez genelde ama Egitim alirsan olur. Kisin cok zorlanirsIn motora binerken. Zeminde kar varken veya herhangi bi yagis esnasinda kullanmak iskence.

www.youtube.com

kesinlikle scooterle başla, maxi olmasa daha bile iyi olur. ufak cclerle başla. bi scooterle piş, motoro binmemiş biri için vitesli, büyük cc motor felaketle sonuçlana bilir.

kış aylarında zorlanabilirsin. karda, yoğun yağmurda mümkünse kullanma ilk etapta.

scooterla başlama. pulsarla da başlama. al bi ybr 125,cbf 150 öğren işi biraz. öğrenme kısmına vakit ve nakit harcaman gerek. çevrenden biraz öğren dur kalk, denge faln.biraz kullan,enazından 150 km. sonra hondanın güvenli sürüş 2 eğitimine git. biraz daha kullan. art akademinin yol eğitimi var. ona da git. kışın zor.

honda eğitmenlerinin yalancısıyım. scooterla başlanmaz, her tarafını kırarsın diyorlar.

scooter la trafiği öğrenirsin motoru deel

amacım şu anda metrobüsten falan kurtulup rahat rahat işe gidip gelmek altımda bir şey olsun.

araba zaten hiçbir işe yaramıyor ayrıca bütçem yok. zaten kız arkadaşımda şirket arabası var :)

bunun yanında
xmax ile hem rahat kullanım hem de trafiği öğrenebilirim
ancak ileride enduro falan istersem sıkıntı yaşar mıyım?

ya da uğraşma ybr125 mi al dersiniz :)

hocam xmax,xcity,gts250 den birini al. bulasma ybr falan, kıvrak adamların ve kuryelerın motoru o. Kurye zannederler, kıvrak zannederler kırarlar ustune.

altın elbiseli adam yeni başlayanlar için skuter öneriyor.
www.youtube.com

#51461325

geçmez, geçtiğini sanarsın ama geçmez.

özele bir yere git fazla para almazlar zaten çıkatrıp tekrar yapıştırsınlar.

taktırmak için fazla beklemişsin yükselmiş dişler. o kaplama olmaz artık çöpe gitmiş, alışma sakın eklem problemi yaşarsın, git söktür yenisini yaptır.

hangi hastane olduğunu söyle de insanlar gitmesin bari oraya bu nedir yaaaa

sahi mi söylüyorsunuz yahu. kaplamayı yeni yaptırıp düşürmedim bu arada 2 sene oluyor yaptıralı 2 sene sonra cumartesi düştü. yine de kullanmaya devam mı etmeliydim o haliyle bile? vay anasını

kapalama düşünce dişler karşılık dişe değmek için uzamaya başlar, yeni diş çıkarken nasıl uzar aynı o şekilde, yapıştırmakta geç kalırsan haliyle yükseklik olur.

istersen yeniden yaptırmadan önce kaplamadan biraz yükseklik aldırmayı dene

doğru duymuşsun beats en iyisi zaten adamlara yetişemiyorsun sürekli yeni ürün çıkarıyorlar.Bence sen beats al

beats neye göre en iyisi?

bence grado en iyisi

dostlar:

beats 400 TL
grado da 600 TL civarlarında yanılmıyorsam.

daha makulu yok mudur bu meretin ?

marley modellerine bakabilirsin. 100-250 tl bandında. görsel olarak da hoşlar.

marshall a bak

en iyisi diyorsan 1500-2000 seviyelerine bile çıkarsın. kaç paran var?

Sennheiser modelleri de var uygun fiyata. CX-300 II iyidir.

Shure SE215-CL

House of Marley EM-FE023-SM

Sony MDRXB60EX

Brainwavz M2

ucuzların arasında en iyilerinden biri urbanears. kransen modelini 4-5 aydır kullanıyorum, memnunum.

Sennheiser +1

CX 3.00 (200 TL)

www.sennheiser.com.tr

Dikkatsizler için edit: Başlıkta "en iyi" demiş ama soruda "en iyi Fiyat/Kalite oranına sahip" demiş.

shure se425 kullanıyorum. hayvan gibi memnunum. ama bütçeni haydi haydi aşar. grado da keza. evet en iyilerinden biri ama para meselesi.

bünyene en uygunu cx-300 II gibi duruyor. ama bulablirsen uygun fiyata shure se215 de uyabilir.

brainwavz bana cazip gelmedi hiçbir zaman.

Sennheiser cx 400-ii vardi bende coook memnundum. O bozuldu baska sennheiser aldim simdi. Ses olarak ciddi kalite ama dayaniklilik konusunda pek memnun degilim.

eksisozluk.com

(bkz: xiaomi piston 2)
(bkz: vsonic gr02 bass edition)

yara bandı kullan. çok açılmasın et ve tırnak dikkat et.

zeytinyağında beklet -mümkünse 1 dk ısıt- gel bana tsk et

biraz acı verir ama tuzlu sıcak suda beklet.

geçmiş olsun

ufle

sosyal medyayi ne kadar etkin kullandigina gore degisir (fb, twitter, instagram) cok etkin kullanmıyorsa takip etmistir o da takibine geri donmustur filan olabilir, ama buralardan takip edip ya da etmeyip dibine kadar stalk yapıyorsa rahatsiz olabilirim.

rehberinde olmasi normal sanirim,

telefonda konusmasi ve mesajlasmasi, reel gorusmesi ve ayni evde kalmasi, bunlar benim icin ayrilik sebebi.

aynı evde kalması ne la? yuh ebesinin amı
bunun bir level ilerisi threesome diyim sana..

Aynı evde kalması huzursuz eder. Diğerlerinde bir problem yok. Eğer flörtleşir bir durum varsa eski sevgilisi olmasa da rahatsız eder tabii. Ama normal arkadaşlarsa ben de ikisini arkadaş olarak görürüm. Hatta ve hatta hiç beraber olmadığı bir kadını kıskanma olasılığım daha yüksek. Sonuçta eski sevgilisi ile ayrılmalarının bir sebebi var, belli ki uyuşmamışlar. Bir merak olmaz yani ortada "onunla olsam nasıl olurdu" tarzı. Zaten sevgili olmuşlar, görmüşler ki olmuyor.

donut noktayı koymus. abartmayın arkadaslar.

s....im öyle sevgiliyi bunlar olamaz


rehber olur, telefonda konusmasi msjlasmasi olur. abartalim reel gorusmesi olur. daha da abartayim mi? ayni evde kalmasi olsun.

biz abartmadık sevgilin biraz abartmış olabilirmi?

modernlik bu değil. bu bildiğin godoşluk.

yıl olmuş 2015 aşın artık bunları arkadaşlar. ben selam gönderiyorum benden de, sonuçta sevgilinin bugüne gelmesinde payı olan birisi. yıldönümlerinde falan hep beraberiz hatta..

not: afc ajax

valla uyuz olurdum ama surdurdu yani cok sagolsun.

ilk seferde terk etmem gerekirdi.

modern bireyler olarak sessiz kalman lazım. ne de olsa modernlik bunu gerektiriyor.

modern değilim. hayatını sikerim.

merhaba. sen çok üzülürsün. asarım keserim diyenleri siktiret insan istiyo ki, ismini bile unutsun benden evvelsini hatırlamasın.

çok seviyorsan dilini ısırırsın, gözün dolar "tamam ya n'olcak ki" dersin ama kendinden yersin. salla abi kendinden verme o kadar. sen kendini yerken biri arkandan "vay mal vay" diye arkadaşlarına anlatıyor olacak.

sanırım erkeksin, kızın hayatından ödün vermediğinden fazlasını vermemeye çalış. sevildiğin kadar sev. bu kimi kırar ki? değil mi? ne ektilerse onu biçsinler.


ama gör bak nasıl kırılıyorlar.

Donut +1

Kabul edilemez seylerden biri bana gore. Kesinlikle istemem. Ne sosyai medya, ne tel vs...

"saygı" diye bir şey vardır dostum. saygı duyarsın yani... insanlara, çevrene ve en önemlisi kendine.

modernlik ise hepimizin edinmesi gereken bir gerekliliktir.

ama modernlik adı altında yapılan şeylere gözardı etmemek lazım.

bunun modern olmakla alakası yok. aç lugata bak yazıyor mu bunlar.

sıradan olmamak adına yapılan şeyler sizleri karaktersizliğe sürüklemesin.

aynı eve kadar sorun yoktu da orada bi dur kardeşim

afedersin sikerim öyle modernliği
modernlik buysa yoluna devam etsin ben mağaramda devam edeyim.

Edit: cevapları okumamıştım diğer herkes +1

götünü keserdim.

bu bağlamda donut+1 hayat memat meselesi önemli bir konu olmadıkça eski bilmem nesiyle ilişkide olasını istemezdim bana göre gereksiz ben de olmam zaten

Madem eski sevgilisiyle, yattığı biriyle görüşmek istiyor o zaman bana saygısı, sevgisi kalmamış deyip olaysız terk ederdim.

"Görüşmene izin vermiyorum, olmaz öyle şey" vb. demezdim kısacası. Kalbim kırılırdı. Direkt ayrılırdım daha fazla zarar görmemek için.

@sour
Sosyal hayatta pek küfür etmem ama böyle konular fazla hassas olduğum konular :)
isim vermeden küfür etmek bazen rahatlatıyor

erkeklerin hepsi genelde aynı tepkiyi veriyor da, ee bu arkadaş kalalımcılar kim? kadın düşüncesi genel olarak zaten bu hani çevremde dursun, arada msj atsın kısvesini "ama o kadar şey yaşadık"a gizliyorlar. sanki biz hiç uzatmalı ilişki oynamadık, ne olduğunu bilmiyoruz.

sen ben akp'ye oy vermiyoruz kim veriyor olm? kim bu kızlarla arkadaş kalanlar?

çok modern ve geniş bir insanımdır. ama eski sevgili en hassas noktalarımdan biri. tepkim çok büyük olur, ayrılığa kadar yolu var.

kadın düşüncesi genel olarak zaten bu hani çevremde dursun, arada msj atsın kısvesini "ama o kadar şey yaşadık"a gizliyorlar.

Bunu ( "ama o kadar şey yaşadık") diyen kişi sevmiyordur, aklı eskisindedir.

Ne bileyim böyle çocukken beraber büyüdüğü, hayatının kötü dönemlerinde ona destek olmuş biri filan olması lazım hakikaten arkadaş kalmak istemesini anlayabilmem için. O zaman derim ki onunla arasında sadakat var, değerli bir şey var (onu aileden biri olarak görüyor gibi); böyle bir şey olmadıkça eski sevgiliyi/yattığı birini hayatında tutmak istemesi benim için kabul edilemez bir şey. Tabi o zaman da deliler gibi kıskanırdım o insanı, aralarındaki "şey"i o da ayrı.

Onun bana yapmasını istemeyeceğim şeyi ben de ona yapmayacağım için hayatımdan çok kafa insanları çıkardım çünkü öyle gerekiyor, yani doğrusu bu.

arkadaş kalalım diyen erkek/kadın,eski sevgilisiyle iletişimi kesmeyen erkek/kadın hala umut besleyen insandır.

Burada şimdi yok ben öyle değilim/eski sevgilim öyle değil hala arkadaşça görüşüyoruz rererö diyecekler ama gerçekler böyle.

ben bu kadar geniş olmaya karşıyım galiba ya. tamam ilişki saygı üzerine kurulu falan filan da ilişkinin sonu genelde o karşı taraftaki eleman yüzünden oluyo teyit edildi. iletişimi koparmaya gönüllü olmayan sevgili empati de kuramıyosa huzur kaçar zaten bi yerden sonra. ne bileyim ya insan sonradan hep pişman oluyo sesini çıkartmadığına böyle şeylere. ben o kadar modern olmayıvereyim ya olmaz öyle iş.

kara murat benim. sevdiğim biriyle daha yeni bu konu yüzünden tartışma yaşadım ve çok üzgünüm ama ben daha da "abartacağım". karşımdaki kişi insan gibi insan olduktan sonra ve bana güven verdikten sonra isterse aynı yatakta yatsın, umurumda olmaz. farazi konuşmuyorum, tecrübe ettiğim hisler bunlar. sadece karşılıklı bu güveni hak edecek iki insanın bir araya gelmesi zor. hak edenlerin ciddi bir kısmı aha buradaki eğilim yüzünden arada kaynıyor. bazıları bunu hak edecek insan olmasına ve bunu bilmesine rağmen karşısındakine o şansı tanımıyor. denk gelmesi çok zor ama imkansız değil. insanları tanıyın yeter.

reelde görüşmesi, evinde kalması dışında bence sorun yok. fb, instagram, twitter filan önemli değil bence.

şubatsonrası +1

ciddi ilişkiyse ya da artık eşse olmaz tüm mecralardan silinmeli tüm ilişki kesilmeli ve görüşülmemeli. doğru olan budur.

Alman mali +1. Bosch camasir makinesi ve utusu kullaniyoruz, cok memnunuz.

paran varsa bosch
olmazsa arçelik

hormonal bir düzensizlik sebebiyle normalden fazla olabilir.
ama öyle bir bozukluk olmasa da evet kadınların kılları var, o yüzden de epilasyon amaçlı büyük bir pazar var, çeşit çeşit yöntem.
bahsettiğiniz "doğal" seksilik size tamamen kültürel olarak dayatılmış seksilik.
bir afrika kabilesinde dünyaya gelseydiniz işler bambaşka olacaktı maalesef.

genetik bişey baba o her kadında o kadar o la maz.
hormonal dengeye aykırı. belki kadın hastadır ilaç kullanıyordur bilemeyiz yadırgamamak lazım.

doğal seksilik dediğin şey 4 yuvarlaktan ibaret baba kılla alakası yok pek.

Midesi kaldırmayan bakmasın!!
www.haberself.com
Midesi kaldırmayan bakmasın!!

Daha önce gördüğüm için gözüm kapalı aldım linki :(

Ergenlikte ilk çıkan kıllar çok zayıf ve belli belirsiz çıkıyor, hatta esmer değilse direkt sarımtırak çıkıyor. Fakat onlar alına alına koyulaşıyor ve sonra lazer, ağda vs devreye giriyor.

Doğada hiç alınmamış olsa öyle bir görüntü oluşmazdı yani, alındıkça kalınlaşıyor kıllar, hiç alınmamış olsaydı belli belirsiz tüyümsü bir şey olurdu herhalde.

Tabi genetik çok önemli bir faktör mesela çoğu slav kadın bacağını hiç almıyor bile çünkü kıl değil şeftali tüyünden hallice, ama onların erkekleri de tüysüz :)

kadınlar da erkeklerle ayni bölgede kıl tüye sahip. sadece yoğunluk miktarı farklı. bunu da testosteron miktarı belirliyo. mesela polikistik over hastalığında kadınlardaki testosteron artar ve yüz, karın gibi bölgelerde kıllanma artışı olur. yani normalde de var ama sadece artar ve kalınlaşır. belirginleşir yani. doğaya gelince bence bu tamamen yaşadığımız dönemin güzellik algısı dayatması. yüzyıllar önce erkekler eşlerini onlardan aldıkları feromonlara, kalçasının geniş olmasına(çünkü bu kadınlar daha kolay doğum yapar erkek soyunu daha rahat devam ettirir) bakarak seçiyorken günümüzde sıfır beden sıfır kıl tüy gibi dayatmalar var. erkek için de aynı şekilde. bana göğsündeki kılı tüyü alan erkekler itici geliyor mesela. doğal görünüme ters/aykırı geliyor.

dipnot: kolunu bacağını alıp erkekleri buna alıştıran o ilk kadının da mk ;_;

Gecen hafta bimde kasiyer bi kiz gordum hic abartmiyorum cene altinda bildigin top sakal vardi. Aslinda baya baya biyigi da vardi ama sakal o kadar coktu ki biyik dikkat bile cekmiyordu. Ve yasi da en fazla 25tir.

Cok sasirmistim. Her gun yuzlerce musteriyle yuzyuze geliyosun ve insanlarin karsisina o sekilde cikiyorsun. Icsellestirmis.

Trasla killar kalinlasmaz/koyulasmaz:
www.evrimagaci.org

Tamamen genetik, kimi kizlarda 1 tane bile bacak kili olmayabiliyor.

onları etkilemiyor diye biliyorum.

kpss devam

13 temmuzda anayasa mahkemesi son sözü söyleyecek

en basit mantıkla bir eve gir..sonra 2 yıl araştırma yap daha ucuz eve geç..sonra 1 yıl daha araştır daha ucuz eve geç şekinde..zaten istanbul'da 5 yldır oturan birine abi kira ne kadar desen şöyle başlar cümleye 'valla çevrede en uygunu bizimki...'

kiralar pahalı evler daha pahalı

o konuyu bende anlayamadım 2500 - 3000 kirayı kim neden nasıl veriyor

arkadaşlar durum çok kötü.

ben merkezi bir yerde 1+1 ev buldum 4 sene önce. o zaman fiyatlar patlamamıştı hayat normaldi. 650 tl idi ev. yalnız istiyorum diye girdim eve. sonra evlendim vs. fiyatlar bir patladı. en son pazarlıkla bizim ev bu sene 870 oldu. ama çıksak en az 1300'den açar evi. biz yerin altında -1. katta, rutubetli göt kadar eve bu parayı veriyoruz. ve daha kötüsü çıkamıyoruz. çıksak 1500'den aşağı bulamayacağız. iki kişi bir de kedi bu eve sığamıyoruz. eşyalar üst üste. kaldık minicik kutuda.

yani yaşayamıyoruz. arkadaşlarıma bakıyorum hepsi en az 3 kişi yaşıyor düzgün bir evde oturmak için. evliler de işte ikisi de iyi bir şirkette çalışıp iyi maaş alıyorsa düzgün bir yere taşınıyorlar. 2000 tl'lik filan bulunuyor. muhite göre 1300-1500 arası da çıkıyor. ama tabii tek kişi imkansız. zaten artık 1+1 mantığı da yok. öyle ev de çıkmıyor.

Merkez bahcelievlerden otesi, tuzladan berisi.

mevzu şudur arkadaşlar, bildiğiniz üzere merkezde kentsel dönüşüm rantı aldı başını gidiyor, evinin inşaatını bekleyenler mahallelerinden uzaklaşmak istemiyorlar, mevcutta devlet 700 TL, mütahhit de bir o kadar kira yardımı veriyor, oldu mu size 30 senelik saçma sapan evlerin kirası 2500-3000 lira. işin kötü tarafı oturdu bu fiyatlar piyasaya daha da inmez kiralar.

senin çevren dışında kalan bir sürü paralı insanlar var, onlar kalıyor. şehirde 15 milyon kişi var bunların bir kısmı bu fiyatları karşılayacak güce sahip, sayıları o kadar azda değil.

demek istediğim, sana pahalı gelen fiyatlar bazılarına gelmiyor, gelmiyor ki arz/talep fiyatları oraya çekmiş.

Evet haklisin da, benim cevremden olan insanlar da vardir yani. Herkes bir ben tek değilim ki. Tek başına yasayan ogretmen yok mu yani bahsettiğimiz yerlerde. Heh iste onlar nerde kaliyor napiyor ne ediyor?

onlar merkezde kalmıyor, daha varoş ya da merkeze uzak yerlerde tek başına yaşıyorlardır. ya da aileden zenginlerdir. ya da biriktirmişlerdir. yani başka nasıl bir ihtimal olacak.

bunun cevabı, evet beşiktaş'ta taksim'de bebek'te gizli kalmış 500 tl'ye 1+1 evler var olmayacak hiçbir zaman.

Ya zaten oyle bise aramiyorum. Kalan adamlar hangi semtte kaliyor, ne veriyor, sitede kalanlar daha uzak yerlerde mi kalıyor? Nedir? Bu yani. Yoksa kardes ben yine 500 veriyim ama sehrin ortasinda sersefil oturayim degil.

avrupa yakasında bağcılar, esenler o taraflarda 500 civarı evler bulunur, ama kötü evler olacağını düşünüyorum.
anadolu yakasında belki eskiden fikirtepe filan derdim artık orası da kentsel dönüşüm.. ucuza anca böyle.

ya da uzak yerler sizin muhtemelen şu an oturduğunuz gibi çekmeköy filan tarafları tuzlaya doğru yerler daha ucuz olabilir.

edit: gkn uyardı bağcılar'a filan da suriyeliler gelmiş ev fiyatları 1700e çıkmış, 500 yok diyor. beylikdüzü ıspartakule tarafına gidilmesi gerekirmiş.

ev arkadaşı veya sevgili/eşle. öğretmen maaşıyla merkezde tek yaşamak imkansız, iki öğretmen maaşıyla olabilir ama:) kadıköy'de moda yine olmaz ama yeldeğirmeni olur mesela.

1- bekarlar
2- yeni evliler
3- aileler

Bekarlar 30-40 yıllık bir dandik ev ile sıfır yapılı yeni bir evde kalabiliyorlar.
Ortalama 3 kişi kaldıklarında kişi başı 300-600tl/ay şeklinde değişen kiraları oluyor. Hele bir de maddi imkanları kuvvetliyse bu aylık 1000tl ye kadar çıkabiliyor.


2- Yeni evliler.

Evlerini aile kredi birikim vs yardımı ile döşedikten sonra kirada oturacak olanlar aylık min 2000 tl yi gözden çıkarıyorlar. Karı koca çalışıyor ve gelirleri iyi derecede ise bu rakam aylık 4000 e kadar çıkıyor.

3- Aileler

İstanbulun kiralarının 2009 öncesi nispeten uçuk olmadığı dönemde ev kiralamış olan bu insanlar yıllık kira artış oranı hatır gönül ilişkisi vs sebepler ile kiralarını düşük tutuyorlar ki İstanbulun en büyük bölümünü bunlar oluşturuyor Bugün kiralasan 1500e tutacağın evi 20 yıllık kiracı 500e kiralamış oturuyor oluyor.


Kafan aydınlanmıştır umarım

Dum tuttuk yegenimle 700 tl kombili ama 2arti1 olsada bir odasi yarim gibi halicioglu piripasa buralar uygun merkezi ama gelismemis metrobuse 5 dakika taksime 10 m.koye 5 dakika ama guzel evler burdada 1000 den basliyor

ssd harddisktir.
yeni teknoloji olduğu için eskilere göre daha hızlı ve sağlam.
yeni olduğu için pahalı.
girer.
bişey değil.

ssd solid state drivedır. hdd değildir.
hdd'den daha hızlıdır. bilgisayar hızlı açılır, programlar hızlı açılır.
hdd'de motor vb. mekanik parçalar var. bunlar disk üzerindeki veriye erişimi geciktiriyor. ssd'de ise bunlar olmadığından veriye erişim daha hızlı.
yeni çıktığı için pahalı.pek yeni de değil ama teknolojileri hddye göre daha karmaşık sanırım
her bilgisayara girebilir.

o değil de m2 pcie ssd çıkmış. saniyede 1gb yazma okuma.

yahu solid state drive yazsan o ne diyecek insanlar. bildiğin harddisk yerine kullanılıyor işte.

ne yenisi dayı 2,5 senedir kullanıyorum
her bilgisayara girer sadece 25" 3,5" farkı var hdd deki gibi
pahalı değil

SSD, katı depolama birimi.
RAM'ler ile aynı mantıkta çalışır.
HDD'lerden kat ve kat daha fazla okuma/yazma performansı sunar.
Ancak asıl olay bu değildir. Asıl olay çok iyi bir "rastgele erişim" performansı sunar.
HDD'lerde oynar başlık, disk üzerinde rastgele verilere erişmekte sınırlayıcı faktör olur.
SSD'lerde hareketli parça olmadığı için hız kısıtlaması olamaz.
HDD'lerde 300-400 rastgele erişim değerine "iyi" derken, ekonomik SSD'lerde bile 80.000 ila 90.000 değerine ulaşmak mümkün.

Peki bu neye yarar?
Programlar, oyunlar, hatta Windows'un kendisi tek parça dosyalarla çalışmaz. İrili ufaklı ve rastgele yerlerde pek çok parça ile çalışır. HDD burada kısıtlanır. Hele bir de ram alanı için swap yapılırsa o diskten hayır gelmez. Siz ise donmuş ya da "yanıt vermiyor" yazan PC karşısında sinirden kafayı yersiniz. SSD için bunlar sorun değildir. Depolama birimi üzerindeki her hücreye anında erişebilir.

Ayrıca sessizdir. Hareketli parça içermez.
HDD gibi düşünce hasar almaz. Hatta kolay kolay hasar almaz. Uçakların kara kutularında uzun yıllardır SSD kulanılır öyle söyleyeyim.
Windows'unuz anında açılır, oyun yükleme ekranları anında dolar. SSD'ye geçtiğimden beri depolama biriminin darboğaz yapıp bir programın donduğunu görmedim.

Niye pahalı? Çünkü içlerindeki NAND flash yongaların üretimi kolay değil. Ayrıca HDD'ye göre pek çok artısı var. Son olarak akıllı telefon ve tabletlerin depolama birimlerine çok talep olmasına rağmen PC pazarında henüz o kadar talep yok. Hâlâ HDD alınıyor. O yüzden üretim kapasitesinin az bir kısmı ayrılıyor SSD'ye.

Her bilgisayara girer mi? Güzel soru. Pek çok çeşit bilgisayar var. Bir SSD her bilgisayara girmez ama her bilgisayara giren bir SSD bulunur. Avuç içi bilgisayarlara HDD bile takılmaz hatta direkt SSD. Bilgisayarınızdaki depolama giriş portuna göre SSD bulabilirsiniz. Muhtemelen SATA 3'tür bu.

Son olarak, Amazon'dan alın. Ülkemizdeki aynı fiyata satılan aynı SSD'nin neredeyse 2 katı kapasitede olanını alabiliyorsunuz aynı paraya.

Ssdlere artık yeni demek doğru değil. Ben de 3 sene önce kullanmaya başladım. O zamanlar yeniydi ama artık pc alırken ssd olmazsa olmazdır.

-para
-fiziksel güzellik/yakışıklılık

----------kalın bir duvar-----------

-diğer şeyler

görgü
para
diger seyler

güzellik
zeka-karakter
inanç/ideoloji

-eğitim/adab/uslup %50
-para/maddi refah %30
-yakışıklılık/güzellik %20

para

erkeksen: özgüven, ağzın laf yapması ve fiziksel olarak boylu poslu olman. kısa boyluysan şansın çok düşük.

duygusal ve romantik tavırları oluyor, şok geçirirsin o derece. Sonra bişeye kızmış oluyor o gün ve ağzına ediyor. Sonra senin öfkenin şiddetini anlamaya çalışıyor. Sırf platonik olduğu için öfkeli aslında sana

@rocknroll, yok ben balık burcu nasıldır diye sormuyorum. sizce gerçekten genelleme yapacak kadar geçerli olabilecek bir şey mi bu burç işleri onu soruyorum. sözlükte ağzımıza sıçmışlar çünkü, gıcık oldum:D ama bazı entryleri okurken oha yuh çüş dedim. kendimi bildim bileli saçmalık olarak gördüm burç işlerini ama şu an bi acaba diyorum resmen.

Milletin ikili ilişkilerdeki başarısızlıklarını koyacak kılıfa ihtiyacı var.

genelleme yapmayalım, arada aklı başında olanları da vardır.

nefret değil yok ya. kimse nefret etmez ama sevmez de galiba. şimdi etrafımda en yakınlarım balık. düşünüyorum, canlarım benim onlar. yerlerini kimse dolduramaz. ama hiç sevmediğim özellikleri de var işte. allah başka dert vermesin diye bir entry vardı, işte aynen öyle.

(bkz: recep tayyip erdoğan)

aslında yazılanlar en masum görünen batıl inancın bile ne kadar zararlı olabildiğini gösteriyor. gülüyoruz da baya vahim durum yahu.

@soso, kesinlikle katılıyorum. bunlara da dedim zaten güya okumuş etmiş bi yere gelmiş insanlarsınız, mağara adamı gibi konuşuyorsunuz dedim. sonra sözlükte yazılanları okuyunca "ulan?" dedim:D tesadüf mü bu kadar doğru olması sence? hani 10 kişi farklı şey yazsa 1i tutar değil durum. 100 entry okuduysam 90ı "aaa evet lan" dedirtti. bi şüpheye düştüm bak...

burç vb. hiç itibar eden biri değilim fakat denk gelirsem bakarım nadiren ne deniyor diye. enteresan şekilde ciddi oranda tuttuğu oluyor. nasıl oluyor, ben de bilmiyorum.

@ack3000, bunun pek eğitimle falan alakası yok. yıllardır devam eden bir gelenekten bahsediyoruz sonuçta. gerçi eğitim de desen ekşi sözlük'ün durumu da ortada. en son geçenlerde türkçü listesi, kürtçü listesi falan yapılıyordu :)

bu arada: tr.wikipedia.org ingilizce sayfasında daha iyi açıklanmış: en.wikipedia.org

zamanında annem burçlarla ilgili bir şeyler diyordu. açtım ona farklı bir burç okudum kendi burcuymuş gibi. "aa hakikaten son günlerde şöyleyim, böyleyim" onaylıyor tabii. "pardon yahu yanlış okumuşum" deyip orjinalini okumuştum, ona da aynı şekilde tepki verdi :) ilginç, ne diyeyim.

www.youtube.com

ben hiç kendini doğru düzgün ifade edebilenine denk gelmedim. hep bi kaçmalar lafı dolandırmalar. romantik filan da değiller. ajitasyonda da 1 numaralar. bkz: rte

burçlar üzerinden ön yargı oluşturulmasını sevmiyorum. herhangi bir sebeple ön yargı oluşturulmasını sevmiyorum aslında.

hayatımda en çok bulunan yengeç burcu erkekler. baktığında ortak bir noktada toplayabilirsin belki ama çok belirsiz bir nokta olur bu. daha çok tavır ve bazı alışkanlıklarda benzerlik gördüm ben. yoksa hepsi birbirinden tamamen farklıydı - babam, eniştem, kardeşim, 2 eski sevgilim, 2 çok yakın arkadaşım ve sevgilim yengeç tesadüfen. yani bir etkisi varsa da ya çok hafif bir etki, ya da biz bir "burca" sahip olduklarını düşündüğümüzden aralarında ortak nokta uyduruyoruz bi' tarafımızdan.

yay ile yengeç anlaşamaz derler, beni sevgilimle görenler tencere kapak gibisiniz nasıl böyle anlaşabiliyorsunuz diyorlar. fantastik bir uyum içindeyiz kısacası. burç soruları başlıyor sonra ilgilenenler tarafından. burçlara gönülden inananlar "ama onun yükseleni aslan seninki akrep, dört burç uyumlu oluyor" falan gibi enteresan uydurmalarla kılıf arıyorlar yorumları doğru çıkarmak adına.

@shotgunwoman, minik donut canavarı

hastasınız siz:/

@pokerface

ya bize de yapıyorlar aynısını. "oha nasıl anlaşıyorsunuz aslan ve balık anlaşamaz, kesin yükseleniniz sayesinde anlaşıyorsunuz yükselenin ne:S". ağızlarına vurasım geliyor, bi yerden tutturana kadar devam...

Burç muhabbeti yapmaktan daha fazla hazzetmediğim bir şey varsa o da balık burcu erkeğidir. Şu ana kadar bana denk gelenler hep olgunlaşamamış, aşırı derecede çocuksu, duygusal, sulugöz, kendini acındırmayı seven, gereksiz yere trip atan, sağı solu belli olmayan, ha bire naz yapan, özetle sanki her daim pms döneminde gibi davranan tiplerdi. Bir yay olarak tabii ki de hiçbiri ile anlaşamadım. Ne kadar balık burcu erkeği ve hatta kadını varsa çıkardım hayatımdan şu an benden mutlusu yok.

balık burcu erkeği hakkında hiç bir önyargım yoktu(bu duyuruyu görene kadar) ama rte'nin burcu olduğunu öğrenince bir soğuma gelmedi değil.

yahu ne balıkmış he. bundan böyle herkes mart'ta doğum yapmayacak şekilde sevişsin o zaman.

@ack3000 yükselen de tutmazsa ay burcuna kadar yolu var bunun :D merak edip okudum da burçlarla ilgili çok şey. evet belki çok genel olarak tutabiliyor ama işte yazılanlar çok genel olduğu için aslan burcuna yazılan şeyin başlığını değiştir yengeç yap yengeç burcu olan biri "aaa bu aynı ben" diyebilir de. öyle genel :D

tümer metin

Cantona da yazdı diye biliyorum ama emin değilim.

sezaryo niye değiştirdin baba

totti'nin var anılarım şeklinde 1-2 tane sanırım, bir de yeni çıktı bir tane roma'da totti ile gezi gibi bir şey.

iniesta

isterse baba fransaya götürüp nufusuna kaydettirebilir diye biliyorum

Esim ispanyol
18 yasina kadar cocugumuz hem tr hem isp vatandasi (pasaportu konsolosluga gelmis, haftaya gidip alicaz)

18 yasinda bi ulkeyi secmek zorunda

Fransa'da da benzer bi durum soz konusudur eger tr-fra arasinda bi anlasma yoksa

bilmiyorum ama şiddetle Rimski-Korsakovu hatırlattı.

youtu.be

senin videodaki 12. sn



ulan ne kulak var bee hıamoına ama harcanıyoz

doğeu mu ?

Teşekkürler ama bu değil.
Geçen gün tv den kayıt yaptım. bende ilk defa duydum.

bogaziçi iktisattan mezun olup da iş hayatında sıkıntı çekenini görmedim. "mesleğin olmayacak" gibi bir saçmalık nedir allasen?

anladıpım kadarıyla ankarada yaşıyorsun. istanbula git. boğaziçinde oku. kendi kendine yaşamayı öğren.

ezbere dayalı olmayan hukuk diye bir şey yok. tabi ki uygulamaları vardır ama hukuk bu sonuçta.

hukuka özl ilgin yoksa ki yok gibi duruyor zorlanabilirsin. çok disiplinli çalışman gerekecek vs. boğazıçi de öyle ama iktisatta o kadar kasman gerekmez.

senin hukuka ilgin var mı, bitirince hangi işi daha severek yapacaksın gibi sorulara cevap vermen gerekiyor önce. bunun dışında biz ne desek boş çünkü ikisi de güzel, gelecek kaygısı yaşatmayacak bölümler.

bu arada boğaziçi ekonomi bitirince iş hayatında sıkıntı çekersin diyenler çok yanılıyor. biraz kafasını çalıştırana, staj vs. ilgilenene güzel imkanlar var işletme, ekonomi gibi bölümlerde. boğaziçi olunca daha da kolaylaşır işler. ha ama nasıl olsa boğaziçine girdim diye mal mal yatan bir arkadaşım vardı mesela ekonomide, şu an işsiz.

illa bir cevap istiyorsan ben boğaziçi ekonomi seçerdim.

edit: boğaziçi işletme olmuyor mu?

müsait bi gününde istanbul'a gel. sana boğaziçi'ni gezdireyim, sonra karar ver. boğaziçi'ne gelip de kafasını kullanabilen insanların güzel paralar kazanamadığını görmedim ben. aptalsa kazanamıyor.

Teşekkür ederim cevaplarınız için. Açıkçası hukuğa karşı özel bir ilgim yok, matematiksel bir bölüm daha çok ilgimi çekebilir. Ama uluslararası avukatlık ve ingilizce hukuk okumak da farklı bir şey sonuçta, bir türlü karar veremiyorum.

edit: @king lizard, işletme çok sınırda yani olmaz yüksek ihtimalle. bir de işletme okuyasım gelmiyor nedense.

Ekonomi pişmanlıktır. Ders içeriklerini iyice incele öyle karar ver ama iş olanağı bakımından 3. Senende bile işini ayarlayabilirsin uzun dönem stajla. İstanbul olmasının avantajı kesinlikle burada çıkıyor mesela.

Bilkent hukuk ise hukuklar arasında belli saygınlığı var özel devlet diye düşünme o yüzden.

İkisi de iyi kağıt üzerinde iş sıkıntısı da olmaz iyi para kazanırsın. Önemli olan hangisi sana daha uygun. Avukat hakim savcı ya da danışman olmak ister misin? Yoksa şu an karar veremem, farklı alanlara da kayabileyim seçeneğim olsun/bilemiyorum diyorsan ekonomi daha iyi bir seçenek olacaktır. Ve dediğim gibi mutlaka ders içeriklerini inceleyip karar vermelisin. Anketle olacak iş değil.

boğaziçi ekonomi.

tesekkurler yorumlar icin.
@patiska, guzel anlatmissiniz ama ekonomi neden pismanliktir onu tam anlayamadim :(

ikisi de çok güzel bölümler öncelikle tebrikler.

acemi'ye cevap olarak yazacağım biraz.

iş düşünmek zorunda kalıyorsun mecburen bu seçimi yaparken, anlıyorum. Ama işleri düşünürken de egonu karıştırma seçimine. orkid, prima satarken ajanslarla, yaratıcı insanlarla çalışan, reklam çekimlerinde ünlülerle takılan, satışları arttırmak için deneyler vs yapan ve çok mutlu olan insanlar da tanıyorum, şampuan mı satıcam ya diyip bir sene dolmadan çıkanlar da. Ama onlar şampuan satıyor, bunlar audit şirketinde skecıl ediyorlar demek, avukat zenginlerin ağız kokusunu çekiyor, milletin evlilik hikayelerini dinliyor, pilot havada şoförlük yapıyor, manken kıyafet askılığı yapıyor vs demekten farklı değil.

Beyaz yakalı işlerin hiç biri diğerinden önemsiz ya da diğerinden üstün değil. Sonuçta kar amaçlı kurulmuş büyük şirketler var, bunların fonksiyonlarını yerine getiriyorsun ve başarılı olursan yükseliyor, iyi bir hayat standardına kavuşuyorsun. Başlangıçta bazı pozisyonlar daha hızlı yükseltse de bir yerden sonra Boğaziçi, Bilkent gibi bir yerden mezunsan çok farketmiyor. Audit şirketine girersin yıllarca deli gibi çalışırsın 10-15 sene sonra auditte partner ya da bi şirkette CFO olursun, avukatlık ofisine girersin orada da deli gibi çalışırsın yıllarca orada da sonra partner olursun ya da bi şirkette hukuk direktörü, p&g ye girersin 10-15 sene sonra direktör olursun ya da daha ufak bir şirkette genel müdür vs örnekleri çoğaltmak mümkün. o yüzden sana ne keyif veriyor, neyi 30-40 sene daha severek yaparım onu bulmaya çalış. tabi bunu 2 ayda bulamayacaksın o yüzden ben a)boğaziçi diyorum, hem daha geniş iş alanından hem de ist vs ank dan.

@acan
dediklerinize katılıyorum ileride yaşam şartları vs. açısından çok büyük farklar oluşacağını düşünmüyorum ben de. matematik kafam ağır bastığı için ekonomiye kayıyorum biraz ama burada okumanın rahatlığı vs. gibi şeylerde de bilkent ağır basıyor. tercih fuarlarına falan gideceğim tabi daha, bir karar vericem mecbur.

Öncelikle ben boun ekonomidenim.

İkisi de çok spesifik alanlar aslında ama hukuk daha can sıkar herhalde uygun olmazsa. Ezber yok diye bir şey yok, ne olursa olsun her bölümde ezber var, hukukta çok daha fazla var. Lise gibi değil artık. Sayısal seviyorsan ekonomi sana sanki daha uygun, hele boğaziçinde bol bol matematik görürsün, sayısal sevgini tekrar gözden geçirirsin bile :) İş bakımından iki okul da sıkıntı yaratmaz, eğer 4 yıl yatmazsan, kafayı çalıştırırsan iş bulmak çok kolay. ben daha 3. sınıfın başında bir yere girdim hala hiç fena sayılmayacak bir maaşla full time çalışıyorum, yazın da 2 stajım var yoğunluktan kafamı kaldıramıyorum. Boğaziçi hakkında hayallerini çok yukarıda tutma, okul gerçekten amele kaynıyor sonuçta tek bölümü ekonomi değil, zibilyon tane saçma sapan bölüm var ve iyi öss kafası çalışan adam demek değil. Ekonomi nispeten iyi.

İyi yanları: Eğitim iyi, ingilizce ciddiye alınıyor, ismi oldukça saygı uyandıran bir bölüm, hocalar iyi, yoklama alınmıyor neredeyse hiç bir derste (bu benim için kötü bir özellik aslında ama çoğunluk seviyor), okul güzel, istanbul güzel, güney kampüs güzel, kütüphane güzel.

Kötü anları: Okul çok kalabalık, devlet okulu olduğu için ilgi alaka minimum seviyede, elinden tutan kimse olmayacak yani; hocalar da öyle ne ödev var ne yoklama ne ilgi, kendin kovalaman lazım; güney kampus diye geleceksin derslerin neredeyse hepsi kuzey kampusde, güneydekiler de natuk birkan'da; ders yükü yine de ağır, işletmeye göre falan çok daha zor; bölüm öğrenciyi iş hayatına değil de akademiye hazırlamaya çalışıyor, staj, kariyer vs hak getire kendin ayarlaman lazım; etiler trafiği, hisarüstünde acayip fiyatlara kalabileceğin dandik evler, yokuş yokuş yokuş :)

Yani gördüğün üzere şikayetim de çok ama ben genel olarak memnunum yaptığım tercihlerden, bölümü de seviyorum. Ben iyi ki işletme seçmemişim diyorum, bana göre değilmiş ama sen bir düşün, seveni çok. Yatarak mezun oluyorsun falan.

Bu da benim yıllar önce senin durumundayken sorduğum soru, nostalji oldu duygulandım :) :

www.eksiduyuru.com


Bu arada bana verilen şu tavsiye doğruymuş, dikakt et: Eğer mutlaka yurtdışında master/doktora yapacağım diyorsan ve deli gibi ders çalışıp 4 e yakın bir ortalama getirecek karakterin yoksa boğaziçine gelme. Koç'taki arkadaşların rahat rahat takılıp mis gibi ortalamalarla kabul alıyorlar, bizim bölümde daha çok çalışıp daha düşük ortalama getiriyorsun; e yurtdışında da boğaziçi öyle çok bilinen bir okul değil, ortalamaya bakıyor millet patlıyorsun.

taze bir avukat olarak hukuk kısmıyla ilgili yorum yapacağım.

istemeden hukuk yazdım, hukuk denildiğinde akla gelen ilk okullardan birinde okudum. okulu ilk dönem bırakmayı düşündüm. össden yeni çıkmış birine tarih, iktisat ve anayasa hukuku ağırlıklı program sudan çıkmış balık etkisi yarattırdı. ikinci dönem roma hukukuyla okulu ve bölümğ sevdim. bilkent hukuk, "hukuk camiasında"(sevilir böyle sözler:)) diğer okullara oranla bilinen ve sayılan bir hukuk. mezunlarının geldiği yerler de gayet iyi yerler. yani bir berkesu üni mezunu gibi olmayacaksın ondan emin ol. ama hukuk zor, onu diyeyim. ezber de çok onu da diyeyim. fakülteye girdiğimde ilk duyduğum laf kanun ezberleyecekseniz gidin buradan olmuştu. gerçekten de kanun ezberlemedim. ama bir noktada bir baktım ki kanun numaralarından tut maddelerine kadar hepsi beynime işlemiş resmen. zevkli bir bölüm, toplumun temel taşlarından birinin nasıl oluştuğundan başlıyor, günlük hayatın her noktasına etki eden her ıncık cıncığı öğreniyorsun. bir de gerçek şu ki, gerçekten istemeden hukuk okursan heder olursun. bunun daha 1 yıllık rezil bir stajı var. avukatlık sınavı desen piyon olmuş, canları sıkılınca öne sürüp geri alıyorlar. sonra gerçekten doktorluk gibi, ömrün boyu okumak zorundasın. her gün yeni bir karar her gün yeni bir mevzuat. alanına göre çok azını da bilmen gerekir, çok büyük kısmını da. şirkette de çalışabilirsin, gece 4 te çıkılan ofislerde de. büro da açabilirsin, hakim savcı olup il il gezebilirsin de.
avukatım demek beni mutlu ediyor, bu ünvan vardı ve ben onu almak için gece gündüz çalıştım. ileride sen de böyle hissedebilirsin, buna eminim.

gel gelelim, yurt dışında/türkiyede çok daha rahat iş bulabileceğin, pek çok pozisyonda çalışabileceğin ve hard core prestijli bir okul boğaziçi. ben olsam kaçırmazdım. hukukta sınırlı bir alandasın, bir yere kadar yükselirsin ama ekonomi bu kadar dar bir alan değil.

bunlar benim düşüncelerim. gerçekten 6 sene sonra stajyer avukat olarak adliyede memura kendini sevdirmeye çalışmak mı, çalışmaya gerçekten başlamış olmak mı? 8 sene sonra işini beğenmediğinde değiştirebilmek mi yoksa "ulan bunca sene ceza yaptım şimdi nasıl m&a'ye geçerim" düşüncesiyle iş değiştirmeye çalışmak mı? benim perspektifimden durum bu.

Ikisi de kendi icinde iyi. Bolum secin, hukuk mu ekonomi mi.

Anketle karar verilecek bir is degil, sizin sahsi ozellikleriniz dikkate alinarak karar verilecek bir secim.

Yazdıklarından yola çıkarak bence okulundan bağımsız olarak Ekonomiyi seçmelisin. Neden dersen, diğerlerinin de yazdığı gibi çok normal olarak ne işle ilgilenirsen mutlu olacağını kestiremiyorsun.

Hukuk baya özel bir bölüm. Hukuk okuyup sonra kariyerini 360 derece döndüren bir insana henüz denk gelmedim. Fakat ekonomi altyapısı ile mühendislik ve tıp hariç istediğin neredeyse her konuya yönlenebilirsin.

Ayrıca İstanbul'a alıştıktan sonra ankaraya dönmek istesen de dönemiyorsun. Ankarada özel sektör baya kısıtlı hem de istanbul koşturmacasına alışmış biri olarak onu arar oluyorsun.

Hukuk okumayın. Bilkent hukuk şahanedir, ama hukuk sırf okumuş olmak için okunacak bölüm değil. Kaldı ki rekabet çok yüksek, mezun çok, maaşlar düşük ve piyasa şu an çok kötü. Kendi işini yapman ayrı zor, bir büroda senelerce günde 10-12 saat çalışıp ancak öyle bir yere gelebilmen ayrı zor. Hukuk okuduktan sonra iş imkanı da çok kısıtlı. Avukatlık yapmak istemezseniz hakimlik savcılık yapacaksınız, onlar zaten sevilmeden yapılmaz. Noterlik sırası emeklilik yaşında gelşyor. Danışmanlıkta da pek para yok. Hukuk okursanız uzmanlaşmanız da lazım. Yani yüksek lisans yapıp daha az rekabet olan daha gelişime açık alanlara yönelirsiniz ama tabi bu arada seneler geçecek. Bir yandan çalışacaksınız da tabi.

Hukuk ezber kesinlikle değildir, son olarak da bunu demiş olayım.

Ekonomiyi tercih edin bana sorarsanız çünkü bir mesleğe yapışıp kalmamış olursunuz yolun sonunda. Dediğim gibi, hukuk sırf adı var diye okunmaz. Sevmek şart.

Ben de ekonomi üzerine bir şeyler söyleyeyim


Türkiye'de Odtü-Boğaziçi yerler de dahil olmak üzere bu bölümde sen kafanı kullandığını mı zannediyorsun? Adam çıkıp portakalın talebe bağlı fiyat elastisitesinin grafiğini çiz dediğinde- mikro 1 dersi - senin analitik beynin onlarca faktör ararken sen hocanın sana ezberlettiği şekilde öğreneceksin. Aynı şey maliye para politikaları için de geçerli -makrekonomi- Matematik geometri dersleri gibi geçmiyor bu bölüm sadece ama sadece ezber yapıyorsun. Bir yerden sonra ekonomi okudğunu bile unutursun. Git istediğin ekonomi öğrencisine sor, AB ekonomisini
Türkiye ekonomisini yorumlamasını iste ne söyleyebilir sana. Keynezyen iktisat ile şikago okulu arasındaki farkları kaçı biliyor? Kaçı adam smith okumuş keynes okumuş*

Abicim bunları sana niye söylüyorum, fizik kitabı vardır değil mi kanunu Newton yazmıştır Serway kitaplaştırmıştır. Ekonomide her ne kadar kanun derecesinde kesinlikler olmasa da referans kitaplar bellidir. Hangi okul referans kitaplar üzerinden ders işliyor veya okumayı zorunlu kılıyor?

Hangi okula gidersen git adamın kadının biri gelecek sana elinde notlarla tahtaya bişeyler yazıp çizip gidecek sen bunları not adı altında toparlayıp ezberliceksin.
Matematik altyapısıymış ekonomi altyapısıymış bırakın bunları.


ps* boun ekonomi

cevaplar için teşekkür ediyorum. bilkent hukuk beni diğer hukuk fakültelerine göre biraz daha ayrıcalıklı yapmaz mı peki?

hangisine göre mesela?

gözlemlediğim kadarıyla iyi denilen okullar istanbul, marmara, ankara, gsü, bilkent, bilgi, koç. akademik kadrolar, yayımlar ve kaliteleri bakımından durum bu.

-şahsi görüşüm tabii ki, vurmayın-

seni, mezunlarına karşı ayrıcalıklı yapmayacağı okullar şunlar olabilir kanımca,

koç, istanbul, gsu, ankara

@whimsical
bana kalırsa boğaziçi ekonomi ismi çok daha havalı. artislik yapmak tek amacım olsa direk boğaziçi ekonomi yazarım zaten. ama hukuk mezunlarının yaptığı işleri çok kısıtlı anlatmışsınız gibi geldi bana.

Neresi geldi ?

küfredicem ama bu kesin ekonomi yazmıştır o kadar anlattık.
kendi bilir.

#52950596

bilkent hukuk olmuş

Paşa paşa çekecek. Başka yolu yok. O olmuyorsa sana çek yazsın sen çeki kırdır. Faizi o değil sen ödemiş olursun ama

adamın nakti yok baba vadeli çek mi yazdırayım çok kolpa dönüyor o işlerde bana dediğim yol lazım finansal açıdan halen 3. dünya ülkesiyiz amk

kredi dediğin adamın cebinde olmayan paradır. üç gün sonra hacizler gelirse kredisi iptal edilince o da hiç olmayacaktır.

çeksin krediyi ödesin. faturalı çekin yoksa kırdıramazsın. kırdırdın diyelim çek ödenmezse sana da icra takibi yaparlar ona da. onun bir şeyi yoksa senden alırlar.

teminat mektubu alabiliyor mu bankadan bir sorsun. ona da günlük bir para ödeniyor ama öyle faiz kadar değil. mektup alabiliyorsa zamanı geldiğinde ödenmezse sen mektubu paraya çevirirsin direkt, o da bankayla uğraşır. ha parası oldu diyelim, o zaman sana öder. sen de bakiyeyi paraya çevirir veya iade edersin.

mektup alabiliyor mu dediğim gibi bir görüşsün bankasıyla.

Yerli tür olduğu için satışı yasak bu hayvanın. Zaten ömürleri de öyle uzun değil.
Ben yerinizde olsam beslerdim. Doğaya salmak ölümüne sebep olabilir şu son zamanlardaki haberlerden sonra.
Kaldı ki bahsedilen paralar sizin bulduklarınız için değil, boynuzu boyunun birkaç katı uzunluğunda olanlar için. (ki o kadar da değil yine de. maksimum 4-5 bin dolar)

@rumble bulup geri almışlar, veterinerlik fakültesine götüreceklermiş.

@sour van ercişte buldular :)