Uluslararasi sirketlerde calisan vs cok var. Sonucta bugun ingilterede calismayabilir bir insan ama yarin obur gun bir kapi acilir, profile bakildiginda insanlar anlasin istersin. Ben turkiye'de calissam da ingilizce yazardim, oradaki iki kelime ingilizceyi anlamayan adam anlamasa da olur zaten, bir kayip olmaz.

gayet normal. alman şirketlerinde de, isvicre'de de, italya'da da bu böyle, title'lar ingilizce.

iş hayatının resmi dili olmaya başlayan ingilizce sayesinde mesela hem iş yaptığınız bir yabancı firma sizi araştırdığında daha rahat bulabilir, hem de kişi ufkunu yurt dışı ile genişletebilir.

x firmasının insan kaynakları müdürünü arayan, o firmanın misal belçika'da çalıştığı bir başka şirket yetkilisi direkt "x hr manager" şeklinde arar ki ulaşabilsin aradığına.

normal. türkçe yazarsa sıkıntı var asıl. günümüzde bir kaç şirket dışında yurtdışı bağlantısı olmayan şirket küçük şirkettir.

(bkz: the grand budapest hotel)

Kış Uykusu elbette.

Sen Aydınlatırsın Geceyi'de guzel.

ne tarz filmler seversin? Ayrıca criticker kullanmaya başladığımdan beri film tavsiyesi sormuyorum. Tavsiye ederim. www.criticker.com

Divergent
The Fault in Our Stars
Godzilla
Chef
Neighbors

(bkz: itirazım var)

nurofen cold
oksürük şurubu
pastil
ağrı kesici vs rahatlıkla reçetesiz alırsın problem çıkmaz.
derdini güzelce anlat yardımcı olurlar.

tylol hot yok sanırım burda veya kullanmadığımdan benim gözüme hiç denk gelmedi. ama o tip instant grip ilaçları da reçetesiz satılıyor.

Tylol hot tarzi tozlar bazi ulkelerde yasakmis. Mesela bir arkadasim isvicreden bir arkadasindan bulup almanyaya getirince "sana inanilmaz bir mucize ilac verecegim" dedi ve vere vere tylol hot verdi. Ama bu yaptigimiz illegal, biliyorsun degil mi diye de ekledi.

italya'da eczacılar bilgili konu ile ilgili, nöbetçiler de dahil. derdini anlat ona uygun ilaç iste, verirler sana uygun bir sey.

tamamen şirket geneline, nasil giyinildiğine bağlı. öteki kadınlara kıyasla daha gündelik kalacak ise giymeyin.

eğer bu günlükse ofiste giydiklerini görmek isterim. gayet de giyilir bence.

Giyilir gayet şık.

beğenmedim.

Ben giymezdim. Erkek olduğum için bende pek hoş durmazdı ama kadın olsam giyerdim.

devilred +1, transparan falan mi giyiyorlar ofiste yahu. ustelik sitedeki modelin gogusleri poposu falan minnak, belki sizin ustunuzde teshirci gibi durur belli olmaz.

bence şık. bittabi giyilebilir. :)

Mürebbiye elbisesi gibi ya. Giyilir de güzel değil bence.

küçük meme vakası, meme boyutuna göre giyilir ya da giyilmez

havaalanindan merkeze trenler vardi saatte 1-2 kere geceleri.

taksi cok pahaliydi diye hatirliyorum.

taksiye binme de ne yaparsan yap. kuzey ülkelerinde taksi aşırı pahalı.

Kuzeye cikmasan da taksi pahali:) Orta Avrupa da ayni.

Kopenhag metrosu 7/24 çalışır arıza vs olmazsa.
saat 5:00 civarıda otobüsler çalışmaya başlar.
Çok güzel bir şehire gidiyorsunuzkeyfini çıkartın...

gece nerede yaticaksin anlamadim ama eger tercihin dan hostel ise onceden rezervasyon yaptir yoksa baya artiyor fiyat.
københavn H'nin yani central station'ininda ic kismi gece 2-4 arasi kapali mi ne oluyor, sadece peronlar acik.
taksiye binme +1

Almanyadayken benim bi arkadas yasiyordu oyle. Ucretsiz park yeri bulmus kurulmus oraya, muhtemelen 10 gunde bir de banyo yapmak icin couchsurfingden edindigi arkadaslarinin evine gidiyordu. Kiyafetlerini - ki zaten max 3 kazagi vardi - yikadigini hic sanmiyorum. Bir de sokakta gitar calarak para kazaniyordu. Yeme icmeyi de marketten konservelerle falan yapiyordu.

Volkan konak var cok uzun yolculuklara cikan, youtube'da aratin var hakkinda yapilmis karavsn programlari

Tanidigim bir hanim var 50 yasinda. 1 yil yasamis. Bir yerden sonra olmuyor demisti ama. Nedenlerini soyledi ama hatirlamiyorum. Ama bu nedenlerin arasinda camasir, yemek vs. gibi problemler yoktu.

6 sene çalıştım kendileriyle, gayet anlaşılırdı.

hiç bir hintli ile de sorun yaşamadım ama. koreliden koreliye değişecek bir şey, karşındaki yurt dışında okumuş olabilir, uzun süredir konuşuyor olabilir. senin seviyen de çok önemli.

fazla kasma bekle ve gör.

edit: ayrıca aksana aşina olmak istiyorsanız youtube'da random insanların videolaraını da izleyebilirsiniz.

anlarsın bence
bir-iki dakikaya kaparsın en fazla
f-p, b-v, r-l, z-s gibi sesleri karıştırabiliyorlar, l'ler türkçedeki lambanın l'si gibi ince çıkıyor öyle olmaması gereken yerde.
sürekli doğru harf basamıyorlar yani :) buna dikkat edersen daha çabuk alışıyorsun.
youtube'dan video izle +1

Anlarsın asyalılar içinde amerikaya en dönük olan onlar, ingilizce eğitimine önem veriyorlar ki önemli bir pozisyondaysa adam, ingilizcesi iyidir.
"anyo haseyo" diye başlayabilirsin mülakata:)

Bu arada o kadar anlaşılmaz konuşmaz di mi çekik gözlüler derken, çinlilerde çok zorlayıcılar olabiliyor. Ama bir hintli ingilizcesi değil, çünkü hintliler ingilizceyi kendi aralarında konuşa konuşa anasnıağlatmışlar.

Selam, Koreliler ingilizceye değğer verirler. Son on yılda ingilizce eğitimi almaları için çocuklarını özel derslerle beslerler. Ancak iş adamı çevresi ile görüşeceğin için aksanda biraz gariplik söz konusu olacaktır.

korece'de f ve v harfi yoktur. onun için f'ler p, v harfini B olarak duyabilirsin. "Focus on" yerine "Pokus on" gibi şeyler duyacaksın.

hintlilerden biraz daha iyi anlayacağını düşünüyorum.

korelilerin ingilizce aksanını biraz pratik yapman için şu video yu izleyebilriisin.

www.youtube.com

değişik asya aksanlarını taklit eden bir genç kızımız. gayet başarılı yapmış. tabi biraz teenager havasında. Senin iş adamların tayfası da her cümlenin sonuna koreceden geçen "yooo" ve "sa" ekleyebilmesi muhtemel.

korecedeki hiçbir kelime sessiz harfle bitmez. özellikle sert sessizlerin sonuna "o" ya da "u" koyarlar. Ör: Perfect -> paafecto (az buçuk japon aksanı gibidir. ne de olsa altay dil grubudur.)

Tabi ingilizceleri çok iyi olan korelilerle de karşılaşman mümkün.

iyi yolculuklar,

kimchi çorbası içmeden gelmeyin.

:)

Birkac yil once bir koreliyle butun gunumu gecirmistim ve en ufak sorun olmadi gayet anlasilirdi aksan anlamayi zorlastirmiyordu.

halledersin merak etme.
koreliler zaten yavas konusur ingilizceyi. sempatik de insanlar.

genel olarak sıkıntı olmaz. sadece japonlardaki gibi L R sıknıtısı oluyor bazen.

Travel, trouble gibi telaffuz edilir kendileri tarafından. Dudak ünsüzleri (b,m,p,v) kendi aralarında paslaşabilir. Peltek s (th) bizdeki normal s'ye denk gelir: nothing (nasing), bathroom (besrum). Peltek z bizde d ile karşılanırken onlar normal z ile telaffuz edebilirler: that's not problem (zet's nat bırablım).

hepsi böyle midir? değildir.

koreliler iyi ingilizce konuşur. anlarsın her türlü.

Hintli'yi çözmüşsen Kore'li sana vız gelir.
Aksanlar farklı olabilir tabi.
Ama Hintli ve Fransızların üzerine tanımam. Bu ikisini anlarsan Ingilizce konuşurken gerisini çözersin.
Sıkıntı yapma.

140 bin tl kredi çekmek iyi cesaret vallahi, emlak balonu hep bahsedilen bir olay yakın gelecekte bir gün illaki olacak türkiye'de malesef

türkiye çapında bir balon durumu söz konusu fakat istanbul bu konuda biraz farklı işliyor.

1. öncelikle istanbul'un abd gibi bir balon yaşaması pek bir söz konusu değil zira abd'deki balon pek talep olmayan bölgelerde dahi ev alan insanlar ve daha da önemlisi, kredi geçmişi dahi sorgulanmadan bu insanlara verilen krediler nedeni ile gerçekleşti. türkiye'de bankalar bankacılık krizinden sonra sıkı tutuyorlar işi bayağı.

2. istanbul faktörü. bazı ilçelerde boş konut bulmak ble mümkün değil. 2000i masaya koyuyorsunuz ama konut yok, bu sürekli verilen çin'in 2. 3. kategorideki şehirlerinin boş binalarından çok farklı bir durum.

3. olur da bir kriz patlak verirse istanbul'da belirli lokasyonlardaki evlerin çok ciddi etkilenme durumu pek yok. dediğim gibi, anadolu apayrı bir konu.

4. balon durumları her türlü sikiyor milleti işsizlik vb. olarak. tek sen etkilenmezsin.

sonuç olarak, kesinlikle emlak tabanlı bir kriz çıkmaz demek mümkün değil. ama çıkarsa çoğu kişi yan basacak. ekşi sözlük'te diyorlar "oh patlasın da ağaoğlu çöksün" halbuki bilmiyor adam, ilk kendisine patlayacak kriz.

oralardan 260 kaada ev alacağına yazlık yerlerden 2, zorlarsan 3 ev alırsın. yazları da sezonluk falan kiralarsın para bile kazanırsın. üstelik yazlık mekanlarda da ''emlak balonu'' gibi bi olay olacağını sanmıyorum.

geçen senelerde olsa herkese esenyurttan uzak durun her an her şey olabilir diyordum. imar planlarıyla oldukça haşır neşirim iş gereği.

ancak şimdi merak etme hocam. "yedirtmiyorlar". yedirtmeyiz diye aynı dalavereciyi koydular gene belediyenin başına. hiç bişi olmaz.

260.000 2+1 ev için çok yüksek bir rakam değil, balon patlasa dahi az bir miktar düşer, atıyorum 150.000 lira olmaz. balon patlarsa esas sorun yaşayacaklar ise bu balonun oluşmasında en büyük pay sahibi olanlar olur, yani 300.000 liralık evlere 900.000 liralar bayılanlar. işte o evler çok keskin bir düşüş yaşayabilir, alanın elinde patlayabilir.

ek: ayrıca öyle büyük bir kriz durumunda hukuk her zaman yardımcı olur, dava yoluyla kredi ödemelerini yeni duruma uydurma şansı var.

alma.

iyi yapmışsın aferin al

Sen bence gitmek için biraz gaz istiyor gibisin, ne güzel başka diller de biliyorsun, 3-5 yıl sonra hiç gidemeyeceksin, bu günleri pişmanlıkla hatırlayacaksın, git bari de en kötü gittim gördüm dersin, bol şans.

Herhangi bir karakoldan gidip vergi numarası almak diye birşeyi ilk defa duyuyorum. Yani ne söyleyeceğimi şaşırdım açıkçası, yok böyle bir şey.
Amerikada bu şartlarda ancak kaçak çalışabilirsiniz, garsonluk, bahçevanlık, evlere servis falan gibi işler yapabilirsiniz. O da kaçak olarak.
Çalışma izni almak hiç kolay değildir.
Green card ile amerikaya gidenler bile orada tutunmakta zorluk çekerler.
Aynı sizin gibi oraya bir şekilde gidip de perişan olan ve Türkiyeye dönüş bileti için para toplayan insan çok gördüm.
Gene de siz bilirsiniz.

-birikmişte ne kadar paranız var?
-size ordan iş teklifi yapabilecek şirket var mı? (aksi takdirde çalışma vizesi alamazsınız)
-ingilizce konuşulan bi ülkeye daha önce gittiniz mi? (bize okulda öğretilen şey ingilizce değil.)
-Vergi no dediğiniz şey, SSN zannedersem. Karakoldan vs. alınmıyor.
-Amerika kocaman bir kıta, tüm eyaletler aynı değil. Hangi eyalete yerleşmek istediğinizi düşündünüz mü?
-Herkes Amerika'ya taşınmak isterken Amerika sizi neden kabul etsin? Diğer insanlardan donanım olarak hangi konularda fark yaratabilirsiniz. (Rusça bilmeniz gibi)


Benim tavsiyem Türkiye-Amerika-Rusya bağlantılı şirketlere bakmanız ve onlarla iletişime geçmeniz.

oncelikle karakoldan vergi numarasi alamazsiniz. social security number icin basvurmaniz gerekir. ona basvurubailmek icin de vize tipinizin calismaya izin vermesi gerekir. vize tipinize bagli olarak ya dogrudan ssn basvurursunuz ya da once calisma izni icin basvurup 350 dolar yatirip rdan gelecek cevaba gore hareket edersiniz.

abd de zaten bunu dusunerek herkese uygun vize tipi vermez, ya turist ya ogrenci vs vs alirsiniz. yani siz gitmeye karar verdiniz ama bakalim abd sizi almaya karar verecek mi?

Gaz beklemiyorum. Bu konuda son derece kararlıyım.

İşim gereği bir çok ülkeyi gezdim. İngiltere ile çok çalıştım. Dilde problemim yok. Keza Rusça da öyle.

eyalet kısmına gelirsek: sanırım giden arkadaşlar San Fransisco da idi. Bana söylediğine göre (yalan ya da dalga olduğunu hiç sanmıyorum) orada biraz bulunduktan sonra 1-2 ay gibi herhangi bir polis karakoluna gidip sosyal güvenlik no bvari bir şeyle kalıp çalışabiliyormuşssun ki o 2 arkadaş çalıştı ve para kazandı.

çok zorlanırsınız. gidip zengin olup gelen de insanlar tanıyorum, homeless olanlar da. ama şu sıralar orda da ekonomi, iş durumu iyi değil. çok vasıflı bir adam olmadıkça veya tanıdık birileri olmadıkça oraya ayak uydurabilmeniz çok çok zor.

Arkadaşlarınız sizinle dalga geçmiş olabilir mi?
Yani kusura bakmayın ama gerçekten mantık dışı birşey söylemişler. ele tutulur hiçbir yanı yok.
Ayrıca ukalalık gibi olmasın ama san fransisco şehirdir, eyalet değildir.
Üstelik pahalı da bir şehirdir.
amerikada çalışma izni almak bu kadar kolay olsaydı herkes gitmez miydi? Neden insanlar sadece çalışabilmek için göstermelik evleniyor sanıyorsunuz.
Bir hayaliniz varsa yapın, ancak iyice araştırarak yapın. sonra oralarda kuru ekmeğe muhtaç kalabilirsiniz.
Arkadaşlarınız yasadışı çalışmıştır, dediğim gibi garsonluk, bulaşıkçılık, pizza dağıtımı, temizlik gibi.. . Ama hiçbir sosyal güvenceniz olmayacak, uzun vadede bir çözüm değil yani. Eğer kaçak olarak yaşamaya kalkarsanız, ülkeden çıkış yaptığınız zaman tekrar geri dönemezsiniz. Eğer öyle bir hayat istiyosanız yapın.

@innerblis

Teşekkür ederim verdiğin bilgiler için.

Bir şeyi açıklığa kavuşturmam gerek. Tax number alıyormuşsun evet bu yasal bir çalışma izni değil fakat daha az sorun yaşarmışsın. Eyalet ismi de OREGON.

valla karsim, bir arkadasim buraya (new york) yesil karti ile gelmis, garsonluk yaparak 5 bin dolores kazaniyor. YANI NE IMIS, garsonlari kucuk gormek yooookmus, he mi gulum, he mi aslan parcasi.
Cevap: atla gel, biraz cabalarsin, sonra yolunu bulursun, tr yi de zerre aramazsin.

iş bulduktan sonra, veya orada bir eğitim seviyesini tamamladıktan sonra (master, doktora, vb.) alacağınız kısa süreli opt ile (1 sene) ssn alırsınız. ssn, çalışmanızı sağlamaz, çalışma hakkı olanlar ssn alabilir.

iki etkili yol var.

1. orada master vb. yapıp, master sırasında çok sağlam network oluştuurp, kendinizi hakikaten geliştirip opt penceresi sırasında iş aramak, sizin h1-b'nize sponsor olabilecek bir firma bulmak ve bu şekilde devam etmek.

2. direkt türkiye'den iş arayip h1-b vizesine sponsor olabilecek bir firma bulmak. bunun için de üniversite şartı aranır ve son derece kalifiye olmanız ya da bu yükün altına girebilecek bir tanıdığınız olmalı. hali hazırda abd'de iş arayanlar, üniversitesini abd'de tamamlayıp opt döneminde iş bakanlar ile yarışıyor olacaksınız sizi alacak firma, size sponsor olmanın getireceği ekstra yüke rağmen (minimum verilmesi gereken maaş, yasal prosedürler) sizi çalıştırmayı göze alabileek durumda olmalı.

3. kaçak. bu hakikaten en çaresiz, zor durumda olanların işi. 30 yaşındaki adamın kolay kaldırabileceği bir durum değil. master için gidip okurken pizza dağıtanlar, vb. var onlar ayrı nispeten daha rahatlar zira yasal statüleri var ellerinde öğrenci olarak. bu yukarıdaki yazarın verdiği 5 bin dolarlık garson örneği değil, zira green card demek yasal olarak gitmek demek.

ekleyeyim: social security number'ın hiçbir avantajı olmaz. zaten ssn alacak duruma geldiğinizde bir işiniz olmuş oluyor. ya işe başladıktan sonra ya da opt döneminde ssn alıyorsunuz.

arkadaşların dediklerine katılıyorum.
bu şartlarda sana ancak work and travel önerebilirim valla.

alaska'da balık temizleyip ayda 5000 dolar kazanabilirsin belki.

(bkz: amerika/@compadrito)

(bkz: individual taxpayer identification number)

Bahsettiğiniz numara bu olmalı. Benim bi tanıdığım bu ITIN'ı alarak ticaret yapmaya başlamıştı. SSN alamayacak durumda olanlar bu şekilde idare ediliyor olabilir. Emin değilim. Ülkede, 12 milyon kaçak çalışan olduğu tahmin ediliyor. Bu kişiler, ülkelerine para gönderebilecek kadar para kazanıyorlar. Demek istediğim, o paraların bir şekilde vergilendirilmesi için DE kullanılıyor olabilir bu numara. Tabii çok sefil şartlarda yaşıyorlar. Ama karınları iyi doyduğu ve ülkelerine biraz para yollayabildikleri için Amerika'da kalmak avantajlı. Bir de Türkiye'yi görseler, ağızlarının suyu akacak insanlar bunlar. Dolayısıyla, kalmak çok çok avantajlı. Bu ITIN konusunu iyi inceleyin. Oradan bişeyler çıkarabilirsiniz belki. mezunusa.com'a üye olun ve oradaki forumlarda hâlihazırda bu konularda sorulmuş yüzlerce soruyu ve cevâplarını okuyun.

Bu saydığınız özellikleriniz, sizi potansiyel bir göçmen yapmaya yeterli.
Şöyle ki, 10 bin dolarla 10 ay kadar tutunabilirsiniz. Uçak biletini alınca paranız azalırsa bilemem. Ayda 1000 dolarla hayatta kalmayı başarabilirsiniz.
Bir çok ülke gezmiş olmanızın verdiği tecrübe, kendine güven ve sadece o kadar ülkeye gitmiş olmanız bile çok çok önemli bir özellik.
Amerika Birleşik Devletleri sizin gibi cesur ve gözü kara insanlar tarafından kurulmuş. Çok işinize yarayacak bir özelliğinizi yazmışsınız.
İçki, sigara, kumar olmaması da çok geçerli bir özellik. Sigaranın oha! derecede pahalı olduğunu biliyorum. Kendinizi bu üç illetten uzak tutabilmiş olmanızı da göçmenlik açısından çok olumlu bir özellik olarak değerlendiriyorum.
Elektrik ve elektronikten 'biraz' anlamanız ve el becerilerinizin 'öyle çok' yok olması üzerinde önemle durmalısınız.
Ellerinizle bişeyler yapmayı öğrenebilecek bir potansiyelinizin olduğu âşikâr. Bu potansiyel sizin hayatta kalmanıza yol açabilir. Bakın ikidir hayatta kalmak tabirini kullanıyorum. Burası bir kurtlar sofrası. Hayatlarını, bir mektep bitirmeden ve kol gücüyle kazananlar, mektep bitirmiş ve hayatlarını, kafa gücüyle kazananlardan %75 oranında daha az para kazanıyorlar. Mektepli olmak size sınıf atlatıyor. Ama mektepli olsanız bile, çalışma izniniz olmadan geldiğinizde ve hayatta kalmaya çabaladığınızda, bu durumunuz sonuna kadar sömürülüyor. Posanızı çıkarıyorlar. (Hoş mekteplilerin de posası çıkıyo ama, misal birisi bilgisayar faresi iteleyerek hayatını kazanıyo, uç bir örnek verecek olursak, diğeri ise fare ölüsü toplayarak karnını doyuruyor).

Kâatsız küreksiz olduğunuzda, benzin pompacılığı yapmaya kalkarsanız, misal, bildiğim birini söyleyeyim size, haftada 7 gün, günde 12 saatten, 15 sene çalıştı. Sonra izini kaybettim. O maceranın sonu böyle de bitebilir. Ama saydığınız özellikleriniz çok cesaret ve ümit verici.

Kendinize katacağınız en önemli şey, bıçakla kesilebilecek kadar sağlam bir hayat tecrübesi. Diğeri de Amerikanca.
İlk sene nasıl tutunabileceğizi keşifle geçtikten sonra, diğer gelenlerin geçtiği yolu izleyerek, sınıf atlamaya çalışırsınız.

Dış ticaret konusunda, ABS (anasını bile sikerim) derecesine sahipseniz, kuja üstâdımızın söylediği master yolundan yürüyebilirsiniz. Dış ticaret ABS + Amerika'da MBA üzerinden sınıf atlayarak işe başlarsınız.

Çalışmayı ve öğrenmeyi deli gibi sevmiyosanız, mutlu olamazsınız. Onu baştan söyliyim.

deniz olmasa da olursa yuvacık derim.

@meddah, deniz olmasa da olur hocam, gerek yok illa denize.

o zaman kocaeli yuvacık'ta bulunan karaaslan camping'i tavsiye ederim. ormanın içinde harika bir yer. harika yürüyüş parkurları var, dünyayla bağlantınızı kesiyorsunuz. yemekleri de çok güzel kahvaltıları da. tek handikap içki olmaması. içmek isterseniz alıp odanızda tüketebilirsiniz.

Polonezköy. Ama bayramda hiç gitmedim dolayısıyla bayram nedeniyle kalabalık olur mu bilmiyorum, bir araştırın isterseniz

Araba yok bizde hocam, ulaşım var mı peki? Google'da aradım da muhteşem gözüküyor o Karaaslan, tam böyle yerler arıyoruz işte.

yuvacık köyüne kadar rahatça gidebilirsiniz ama oradan sonra sanırım taksi tutmalısınız. izmit'e gidin. izmit otogarından yuvacık otobüslerine binin. yuvacık köyüyle gideceğiniz yer arası 7-8 km gibi bir mesafe. karaaslan'ı bir arayın gitmeden önce belki servisleri de vardır.

selimiye. marmaris.

polonezkoy'e hafta sonlari ve tatil gunleri konvoy olusuyor, herhalde bir kac bin kisi gidiyordur haberiniz olsun.

Polonezköy'ü eledim o zaman. Marmaris de istanbul'a uzak hocam. Yuvacık çok iyi duruyor şu an için, öğleden sonra bir sorayım rezervasyon olayını.

ayvalık sarımsaklı.

balık için de rakı balık ayvalık.

Edirne'yi düşünür müsünüz? ben sabah gidip akşam dönmğüştüm, çok keyif aldım. gidiş yolunda tek araç bizdik dönüşte gayet rahattı. otobüsler de var.

selimiye camisini gezersiniz, kanımca dünyanın en güzel dini yapısı. güzel bir ciğer tava yersiniz, meriç nehri ve köprüsünü gezersniiz, ana caddesinde yürürsünüz.

gayet iyi olur derim. 4 gün edirne için fazla, fakat istanbul yakınındaki ada vb. dışındaki her yer için öyle. hem turist falan da çekmez bu aralar oteli şusu busu rahat olur.

akşamları da balıkçılar çarşısında balık yer, bol bol peynir ile eve dönersiniz.

@kuja, olabilir hocam kalabalık olmayan her yer mümkün bizim için.

steamdeki free to playler

kablevuku +1

aralarından da tf2, dota 2

Oynanır birçok oyun abartmasınlar

niye oynanmasin, football manager oynanir, civilization oynanir, europa universalis oynanir. baldur's gate tarzi eski oyunlar'in yeni surumleri oynanir. age of 3 oynanir, starcraft 2 oynanir, diablo 3 oynanir.

bunlarin hepsi os x native oyunlar. cider tarzi yari port degil.

Macbook'ta neden oyun oynanmasin yahu, App Store'u acip oyun kategorisine bakin binlerce oyun goreceksiniz.

Onun disinda hemen tum oyun firmalari oyunlarinin hem Windows hem Mac versiyonlarini cikartiyorlar. Misal: goo.gl

(bkz: limbo)

kesinlikle.

tf2'yu bilmiyorum ama dota gibi oyunlar tecrübe isteyen oyunlar. beni oynatmazlar orada :)

eski oyunlar mantıklı.. cm indirsem dedim zaten direkt ama torrent bulamadım :(

macbook air'in işlemcisi falan çok düşük ondan öyle dedim pro olsa bi nebze :)

limbo'yu merak ettim. indie galiba. zaten o tarz bir oyun arıyordum. çok kasmaz umarım :)

dostum limbo'yu oynamalısın. kasacağını hiç sanmıyorum, oyun totalde 60 mb zaten.

60 MB !!!! :O

10 dolar da biraz fazlaymış sanki torrentini falan bulabilir miyiz acaba bunun :)

limbo oynanir ben de diyim.

edit: gecenlerde indirime girdiydi itunes'ta. belki yine olur.

adam asmaca

limboyu ben torrentten indirmiştim. site yazınca sıkıntı oluyordu galiba buraya ama torrentz de arat bulursun

uçak biletini ucuza getirmek için aylar öncesinden pusuya yatmak gerek.

pasaport dediğin, 1 sefer para veriyorsun.

vize ücreti, evet işte ona lanet olsun.

orada yapacağın harcamaları da couchsurfing, carpooling falan kullanarak minimuma indirirsen çok da zengin olmaya gerek yok.

Yok ya. Yani gidecegin yere gore, sartlara gire degisir de, 2000 liraya 1 ay gezenler taniyorum :) hem de normal. Yani amele gibi degil.

ağustos'a göre odaklanma. iş için sürekli avrupa - türkiye - avrupa seyahat ediyorum, sürekli uçtuğum şehre genel ortalama türk hava yolları ile 200-220 euro civarında.

ağustos'ta ise neredeyse hiç 450-500 euro'nun altina inmedi.

belgrada git. git gel ye iç 3-4 gün 1500

geçen budapeşte'ye 200 lira'ya git gel uçak bileti aldım, gittim geldim mesela.

bi ay sonra münih'e gittim geldim, 310 lira git-gel uçak bileti.

bu tip kısa seyahatler yapıyorum ben sık sık. skyscanner'dan uçak biletlerini takip edersen çok da zenginlikle alakası yok. pasaport tek seferlik bir masraf. vizeyi de uzun süreli veriyorlar eğer daha önce çok schengen aldıysan, onu da tekrar tekrar alman gerekmiyor.

mezun olup 5 ay önce işe başlayan kız arkadaşım 3 ayda interrail için gerekli parayı biriktirdi. hadi ailesiyle yaşamıyor olsa 6 ayda biriktirirdi diyelim. tabi bunu yapmak için üst baş alışverişini minimumda tuttu, dışarda beraberken paramızı dikkatli harcadık vs.

içinde bulunduğu şartları en iyi değerlendiren ve tasarruf yapabilen insanlar da çıkabiliyor arada. ayrıca artık yurt dışına çıkmak daha kolay. (ucuz uçak bileti kovalayabilirsiniz gibi)

Budapeşte'ye 80 Tl ye gidiş dönüş almıştım bende wizz air'dan. fırsatları kovalamak gerekiyor. pasaport ve vize için bir şey söyleyemem. çünkü onlar sabit gider.

sıradan bir vatandaş için ülkedeki her şey pahalı olduğu için, pek koymuyor.

roma'ya gidiş dönüş tek kişilik uçak biletini aylar öncesinden 500 tlye kapadım. gitmeden önceki gün sadece gidiş 950 tl idi.

www.airbnb.com.tr burdan da oda tuttun mu senden kralı yok. çok ucuza gezip tuttuğun evin mutfağında yemek yaparsan acayip ucuza gezebilirsin.

+rep konu kilit. haklısın hocam.

yannız baya bir zengin de demeyelim o zaman holding sahiplerine ne diyecez ? hali vakti yerinde diyelim biz ona.

Vizesiz gidilebilecek guzel yerlerde var.

Zamanlamayi iyi ayarlarsan yurticinde yapacagin tatillerden daha ucuza bile gelebilir. En onemli is ucak biletini ucuza getirmek. Oradakai harcamalar da kisinin standardina kalmis.

Ben mesela oyle hostelde, guest houselarda falan kalamam. İsinamadim oyle yerlere, fazla ogrenci isi geliyo.

kablelvuku + 1

Balkanlar'daki birçok yer için vize gerekmiyor, fiyatlar da İstanbul fiyatları. Geçen sene Sırbistan'daki iki şehirde 7 günü hostel dahil 900 TL gibi bir şeye çıkardım. Gerçi bunun 3 öğünü bedavaydı, 5-6 gün diyelim. Bunların içinde bir ton irili ufaklı hediye ve reçeller marmelatlar var. Uçak biletini de gidiş-dönüş 300'e aldım.

Keza birçok Kuzey Afrika memleketi de vizesiz ve ucuz.

zenginlikten kastının ne olduğuna göre değişir

ayda 3000-3500 üzeri kazanan herkes biraz tasarruflu yaşarsa rahatlıkla her sene 2 kere 1 haftalık yurtdışı tatiline çıkabilir diye düşünüyorum

www.celebialper.com bu adamı takip et, ucuza nasıl seyahat edilir öğren ;)

yurtiçinde tatil yapmaktan daha bile ucuza geliyor yurtdışı bir çok zaman.

couchsurfingle de kalacak yeri bedavaya getirebiliyorsun ayrica^^

kitap
not defteri ve kalem
usb
anahtar
cep telefonu ve şarj aleti
cüzdan
ıslak mendil
novaljin ağrı kesici
selpak

ben sadece işe giderken çanta taşıyorum. şarj aleti, e-reader, diş fırçası, deodorant ve parfüm oluyor içinde.

benimkinde:

su, deodorant, parfüm, mendil, çakmak, isviçre ordu çakısı, açacak, tablet ya da laptop, telefonun şarj aleti, flash bellek, kitap, mp3 çalar, kulaklık, not defteri, normal kalemler, tahta kalemleri

bir paket mendil olmalı bence çoğu erkek taşımıyor.

bilgisayar çantam varsa eğer yanımda:
-kalem
-kağıt/not defteri
-peçete
-ıslak mendil
-kitap.


bende bunlar oluyor hep.

bıçak

iş:

laptop
ajanda
not defteri
peçete
kalem (ceket cebindeki ilk kalem harici)
sürekli kullandığım parfümün ufak versiyonu
duruma göre e-book/kitap
flash bellek
şarj kabloları

genel: (farkli, casual canta)

kitaplar, e-kitap okuyucu
parfüm
kalem
not defteri
mendil

roll on, parfüm, diş fırçası/macunu, ıslak mendil, yedek çorap, boxer, sarj aleti, tişört, kitap, tablet, kulaklık, kalemler, bazen ayakkabı.

mendil
anahtar
şarj aleti
su
kitap
not defteri
kalem
kulaklık
meyve (muz, elma vs.)

işe giderken bunlar oluyor genelde.

1,5 litrelik su, bir paket kuru mendil, bir paket ıslak mendil, anahtar, cüzdan, deodorant, parfüm, fosforlu ve tükenmez kalem, defter, kitap, şarj aleti, küçük göze 4-5 tane bir liralık bozuk para, kulaklık.

kitap
kalem
starbucks tumbler
selpak
anahtar
spor kıyafetleri
mp3
su

bi kutu ok :)

prezervatif olmalı.
cüzdana hem 1 tane anca sığıyor hem izi çıkıyor, adam gibi çantada taşımak lazım dolu dolu bir paket.

-Nakit para
-Bol limitli kredi kartı (ödeme sıkıntısı olmayacak ama)
-Bol limitli Multinet,Sodexo vs... (Opsiyonel)

pantalon cebinde taşıdıklarım. çanta işin içine girerse sıkıntı var
üç tane telefon( keranede çalışmıyorum)
cüzdan
anahtarlık
minik çakı
selpak
iki sigara iki çakmak
bozuk para
kalem
selpak

aslında bir yandan sarkan bir çantam olsa fena olmayacak.

çanta taşımam.

www.food.com

ben bunu kullanıyorum yalnız şeker yerine büyük marketlerden aldığım kokteyl şuruplarını kullanıyorum. monin şeftali gibi.

memleketinde içip çok beğenmiştim, tadı lipton'lara alışıksanız farklı, belki biraz tatlı gelecektir fakat gayet güzel.

bu vişne likörü : bugusto.blogspot.com.tr

bu da soğuk çay : bugusto.blogspot.com.tr

afiyet olsun

Charles Köprüsü fotoğraftaki yer. Şehrin görülmesi gereken yerlerinden birisi.

(bkz: karluv most)

evet, yalnız bu kasveti yakalamak için hafif parçalı bulutlu bir havayı beklemeniz gerekiyor. yanı batan güneşin kızıl ışığının bulutları boyaması. öteki durumlarda manzara bu denli dramatik görünmeyecektir.

sis de son derece yakışıyor.

yalnız orası o kadar kalabalık oluyor ki sabah 5te gitmedikçe bu tür bir manzarayı yakalamak mümkün değil.

Sabah 5'te de o kadar kalabalık olabiliyor. Çevre civar discolardan çıkanlar, manzara ile sabahlıyorlar.

Evet ama bu kadar ihtisamli gozukmuyor gun ortasi.

gözlerine. sürekli sabit bir yere bakmak seni rahatsız ediyorsa arada sırada gözlerinin arasına veya kaşlarına da bakabilirsin. bu sayede hem karşındaki için göz temasını kesmemiş olur hem de dikizleme psikolojisini üzerinden atmış olursun.

Konustugum kısıye karsı duygusal bır seyler hıssetmıyorsam gozlerıne bakıyorum cok rahat arada da " hıhı evett cok haklısın" manasında uzaklara dalıyomus ve dedıklerını dusunuyormus gıbı yapıyorum asdfgasdfa

davranış bilimleri konusunda önde gelen uzmanlardan biri tam iki gözün ortasına bakmamı tavsiye etmişti.

gözünün içine bakıyorum. hatta o kafasını çevirse bile bakıyorum. bazen uyuzluğuna, bazen de alıskanlıktan. ve ben konusurken birinin gözlerime bakmamasından da hiç hoslanmıyorum.

ne olursa olsun gözlerine.

gözlerine. konuştuğum ve onu dinlediğim sürece hiç ayırmadan, sürekli gözlerine bakıyorum. ne rahatsız ettim, ne de rahatsız oldum. sürekli gözlerine bakıyorum u, "hiç gözlerini kırpmadan, içini düşerek" gibi anlayanları da kutluyorum :)))

surekli gozlere bakilmiyor, ben bakmiyorum, bakamiyorum. arada etrafa bakip kafa falan sallamak ,rahat davranmak gerekiyor bence. yani surekli acaba yuzune bakmazsam kendisini dinlemedigimi mi zannederparanoyasi normal degil.

beyler hepimiz akıllı telefonlara gömülüyoruz yemeyelim birbirimizi kaşı gözü diye :)

gözlerine ama ikisine aynı anda bakamıyorum. bir müddet sol, bir müddet sağ gözüne bakıyorum.

ben genelde vücut süzüyorum, yakın olmadığım insanlarda zor tabi. göze odaklanmaya çalışıyorum ama daha çok ağza odaklanıyorum onda da

Kadinsa memelerine bakiyorum erkekse hic ilgilenmiyorum

göz ağız arası dolaşıyorum, yan dönüksem kulağımın konuşan kişide olduğunu belirtir bi pozisyonda dinliyorum.
gözlere uzun süre odaklanırsam dikkatim dağılabiliyor, konuşulan şeyleri kaçırıyorum.

kesintisiz göz teması gerçekten çok rahatsız edici. ben bakışlarımı bir gözlere bir aramızdaki masaya sonra yine gözlere sonra elimdeki bira şişesine yeniden gözlere sonra konuştuğum kişinin arkasındaki saçma bir ayrıntıya sonra yine yeni yeniden gözlere şeklinde gezdiriyorum.

bu şekilde karşımdaki kişinin de daha rahat ettiğini düşünüyorum.

(işbu yorum karşımdaki kişinin alelade bir arkadaşım olduğu varsayılarak yazılmıştır. gerçi sevgili mevzusunda da durum öyle pek de değişmemektedir.)

gazetecilik ve foto muhabirliği zor. nedeni ise bu işin okulunu okumuş, bu işe adanmış insanlar arasında bile çok ciddi bir işsizlik olması. geçtiğimiz yılların işsizlik ile ilgili en sorunlu sektörlerinden biri diye biliyorum.

profesyonel fotoğraf kolay değil. ama çektiğiniz haber değeri taşıyan fotoğrafları satmayı deneseniz?

Ben de bu durumu anlamıyorum da bizim de bi tanıdığımız vardı adam baya zengindi..Çocuğu için yabancı bir bakıcı tutmuştu.Kadın 6 gün full evde kalıyor, sadece bir gün izni var. 700 tl para veriyordu. Hangi mantıkla bu yapılıyor,aklım almıyor.Ben o kadar zengin olsam, arada fazla fazla bile para veririm.

böyle böyle zengin oluyorlar zaten... genelleme yapmayayım da, çoğunluğu böyle. zengin olma yolunda altın kural pintilik.

aynen bende çok şaşırıyorum bu duruma.
tanıdığım zengin bir kişi var evinde 3 bayan çalışıyor ermeniler türkiyenin yerlisi değiller ermenistandan çalışmaya gelmiş insanlar. 1 yatılı diğerleri ise işleri yapıp gidiyor. çok az para ödüyor. ulan onu memnun etki o da seni memnun etsin dimi. anlamıyorum ben bu zenginleri. 1999 dan sonra depremin milleti altına sıçırttığı dönemde depremde ev yıkılırsa son model mersedesime bi şey olmasın diye evinin altındaki garaja bırakmak yerine açık otoparka götüren zengin biliyom la ben. dingil ev yıkıldı sen öldün arabamı umrunda olur?

böyle böyle zengin olmuyorlar, şerefsiz oldukları için böyleler.

katillerin beyanına inanmamak lazım, basit bir hırsızlık vakası da olabilir.

hırsızlık için aynı evden kişilerin adam öldürmesi çok mümkün değil bence. para katil olacağın kadar yüklüyse yemeklerini de sen yapıyorsun uyut, çal kaç. bence başka bir iş var. azmettirici de olabilir ölsünler de mirasa konayım diye.

örnek verilen olay öyle olmayabilir ama genelde zenginler yanlarında çalışanlara az para verir. zengin adam cimridir. 1 kuruş fazla verse canı yanar.

iki yaşlı insanı katledebilecek noktaya gelen ruh hastalarının beyanına inanıp yok zengindi yok şuydu yok buydu diye öldürülen insanların arkasından konuştuğunuzun farkında mısınız? yok zenginmiş yok pintiymiş yok bunların hepsi böyleymiş, yahu adam belki gizliden gizliye yardım kuruluşlarına yardım yapıyor, illa yanında çalışana para mı akıtması lazım hakettiğinden fazla vererek? ki zaten iyi bakıcı havada kapılıyor, çıkar gider başka yerde iş bulur. ciddi misiniz olm siz öldürmek ne demek.

hayır tekrar altını çizeyim, adamlar iki yaşlı adamı sadece bir kaç saat önce ö-l-d-ü-r-d-ü-l-e-r.

Aynen böyle böyle zengin oluyorlar, kesin katılıyorum. 2 sene önce bilgisayarım kullanılamaz şekilde bozulunca 2 ay sonra amerikadan gelecek bir arkadaşa sipariş vermiştim, o sürede de bilgisayarsız kalmayayım diye ucuz ama iş görecek bir IBM alayım diye sahibinden.com ilanlarına baktım. Bir tane tespit ettim, aradım satıcıyı. Anlaştık, iş yeri adresi verdi buradan alabilirsiniz diye. Gittim adam holding yönetim kurulu başkanı çıktı. Oğlunun bilgisayarıymış, yenisini almışlar, o yüzden satıyormuş. 300 TL'yi gözden çıkarmıyor adam ve satıyor.

Böyle bir durum oluyor. Hani geçenlerde Çolpan İlhan öldüğünde de böyle bir durum olmuştu ya. Biri çıkıp ben hakkımı helal etmiyorum. Maaşımı vermiyordu demişti. Bende anlam veremiyorum senin gibi. Ve bu çok yaşanan bir durum zenginlerde.

@kuja Biz ölürülmesinden bahsetmiyoruz. Onun olumlu karşılanacak bir tarafı yok. Biraz okuduğunuzu anlayın. Zengin insanların nasıl bu kadar cimri olduklarından, para hırslarından, bu kadar servet içinde olup nelere para harcayıp, harcayamamasından konuşuyoruz. Hayır sanki adamlar haklı demişiz gibi davranmışsın da :) Saçma sapan olmuş :)

boğaz manzaralı villada oturup özel okulda okuyan eleman, içinde garibanların da bulunduğu bir topluluğun bir işini x liraya yaparım diyor, meğer x-10 liraya yaptırmış, aradaki 10 lirayla da kendine sigara aldığını gururla etrafına anlatan bi yavşak tanıdım.

hepsi böyledir demek haksızlık olsa da demek millet böyle böyle zengin oluyor dedirtiyor adama

Olacağı diye bir şey yok. Her şey insanın elinde.

evet

Italyanlarin bir sozu vardir, "yasiyorsan, hayat bir sekilde devam eder" diye.

Istedigin sey icin elinden gelenin en iyisini yap, olmazsa hakikaten olmayacakmis demektir. daha iyisi cikar karsina.

ben kadere falan inanmıyorum ama hayat tecrübeme dayalı olarak her işte bir hayır vardır mottosu galiba gerçek :/

her sey olacagina varir bir LOSER dusuncesidir.

bohr'a katılıyorum.

götünüzü de yırtsanız her ama her şey olacağına varır

eğer sen o duruma hazırsan olacağına varır. hani bir laf vardır ya, eğer sen birşeye hazırsan, o da senin için hazırdır diye. çok doğru. sende yeterince donanım varsa, elinden geleni yap, o zaman olacağına varır.
istisnalar kaideyi bozmaz ama şöyle bir durum var;
aslında az çok bir olayın olup olamayacağını içten içe biliriz. olmayacak gibi duruyorsa daha çok isteriz.
Diyelim ki ben bir işi çok istiyorum, bu işi istememin sebebi de o işi aslından zor elde edebileceğimi bilmem. yani bir şeyi çok istiyorsam ve ya olsa süper olur falan diyorsam, anlıyorum ki o iş yaş.
eğer işin olmazsa demek ki buna hazır değilsin, yani olsa bile belki senin için iyi sonuçlanmayacak.
öyle düşün.

Uçamazsın ama uçmuyorum diye sana verilen yürüme yeteneğini görmemezden gelemezsin.

Sanırım anlatamadım

bazen istediğin kadar kıçını yırtarsın olmaz, bazen de aklından düşmüşken kendi kendine işler hallolur. her şey olacağına varır. ayrıca, her şeyin insanın kendi elinde olduğu fikri insanı overrated bir şekilde yücelten bir düşünce bence.

Her şey olacağına varır, her işte bir hayır vardır.
Elinden geleni sonuna kadar yapman gerek ama olmuyorsa olmuyordur. Her şeyin hayirlisini istemek lazım.

söz konusu durumda mevzunun büyük bölümü para. para olmadığı için aracı falan koyuyorsun zaten böyle durumlarda elinden geleni yap saçma oluyor bence. beklemek doğru fakat sevinsen mi ? üzülsen mi? bilemiyorsun...

olmaz.

motorculara bisikletlilere sanki bir bebek kullanıyormuşçasına yaklaşırım.

ama beni de çıldırttıkları anlar oluyor. en basitinden geçen hafta zaten en sağ şeritte iken beni sağlayarak bütün sağ tarafımı kapatan ve sağa dönüş yapmamı engelleyen piç. çok acelem olmasına rağmen bir 20 dakika kaybettim onun yüzünden, toplantıya geciktim, trafikte boşu boşun 150 km yapmış oldum ve bir sonraki gün tekrar gelmek zorunda kaldım.

ben de bir yaya olarak nispeten daha ufak motor kullananların trafikte istedikleri zaman yaya gibi kaldırıma çıkıp ilerlemelerinden istedikleri zaman araç gibi yolu kullanmalarından rahatsızım.

orospu çocuğu çok motorcu var. bunların neredeyse %99'u kurye ve sipariş elemanları.

trafik ışıkları, yolların tek yönlü olması, kaldırımların yayalara ait olması bunları hiç bağlamaz.

kamyonun altında kalsalar zerre üzülmem.

Ben içimden sayıyorum, ben de motorcuyum. Öküz diyebiliyorum en fazla orası ayrı, var öyleler. İnsan farkı o araç değil.

bir bisikletçi ve part time minibüsçü olarak bisletleyken seviyor, münübüste uyuz oluyorum. çoklu kişilik bozukluğu gibi.

bir motor sürücüsü olarak bu tipte insanlara bende ayar oluyorum, özellikle kasksız gezenlere, normalde yolda iki motorcu birbirini gördüğünde mutlaka selam verir ya da bir sorunu olduğunda yardım için dururlar fakat bu arkadaşları ben bile görmezden geliyorum, adımızı da kötüye çıkartıyorlar üstelik, bu kişilere araba versen de trafiği yine karıştırırlar olay kişi de bitiyo

Maalesef motosiklet sürücülerinin çoğu, özellikle ticari olanlar trafik kurallarından bir habermiş gibi davranmayı marifet sayıyorlar. Sanki ışıklar, tek yönlü yollar, yaya kaldırımı sadece arabalar için. Bu yetmezmiş gibi kuryeler sağolsun kaldırımları komple park yeri yapıyorlar. Sayelerinde iyi iş yapan pizzacı, hamburgerci gibi yerlerin çevresinde yayalar için yürüyecek kaldırım kalmıyor. Hususi motor sahiplerininse hız limitlerinden haberleri yok.

Motorlu bir apaçi sinirimi bozunca aşağıdaki videoyu buluyorum yutuptan. Stresimi alıyor.
www.youtube.com

Bir motor kullanıcısı olarak çevremde ulaşabildiğim herkesi motosiklet hakkında bilgilendirmeye çalışıyorum. Nasıl durur, nasıl döner, ne yapabilir, ne yapamaz elimden geldiğince anlatıyorum. Motosiklet kullanan arkadaşlarımı eğitim almaları ve güvenliğe dikkat etmeleri konusunda uyarıyorum. Benim gibi düşünen ve davranan çok motorcu arkadaşım var. Sucunun, paketçinin durumu ayrı kuryelerin durumu ise bambaşka. Bununla beraber kendi canını hiçe sayıp altındaki araca güvenip trafikte cambazlık yapmaya kalkan kişiler sadece motor kullananlar değil. İçinde bulunduğu kafese güvenip Allah ne verdiyse giden, kırmızıda geçen, sarıda kornaya basan, ters yöne giren, dönemeyip kaçırdığı yola geri geri gelerek girmeye çalışan, her yere dörtlülerini yakıp park edebilen ve becerebilse daha nicelerini yapabilecek olan otomobil vb. sürücülerinin binde kaçı ehliyeti aldıktan sonra kendini geliştirmek için eğitim almayı düşündü acaba. Bu durum her iki kesim için de geçerli. Şimdi sınava soksan kaç kişi yeterlilik alır? Yaya geçitlerinde yavaşlamayan sensin, okul ve hastane önünden geçerken kornaya abanan sensin, kaldırıma park eden sensin, camı açıp sigara izmariti, paketi, su şişesi, bira kutusu atan sensin yapmıyorum dersen yalan söyleyen yine sensin. E5'te makas atan arabaların videosunu falan koyalım mı? Keyifli sürüşler.

@postreal ben araba kullananlar yapmıyor demiyorum zaten ama motorcuların daha dikkatli olması gerektiği halde nasıl böyle işlere kalkışıyorlar onu anlamıyorum.

motorcular üstündür. ne yaparsa yapsın ses çıkaramazsınız. herkes haddini bilecek. tek başına arabaya binip yola çıkarak trafik yaratanlara bak önce kaç kişiler, ne yapıyorlar diye. sonra sahibinden.coma gir kaç tane satılık 4 tekerli araca karşılık kaç tane iki tekerli araç geliyor ona bak. sonra öyle 30-40 tane mala saydırma hakkın var mıymış yok muymuş bi gör bakam. ben her türlü aracı kullanan biri olarak derim ki:

bisiklet>motosiklet>toplu taşıma araçları>otomobil

halk otobüslerine saydıran falan da çok oluyor. kimse saydıramaz. istediğini yapar. 100 kişi taşıyor. biz arabamıza binip çıkmazsak ortada hiçbir sorun da kalmaz zaten.

İkiside fen fakültesinde yer alıyor.

www.bath.ac.uk
www.bath.ac.uk

eskiden eczaneler icin chemist kullanılırdı. kimyagere ayni meslek ismi vermekten ziyade dil alışkanlığı ile ilgili.

hocam cevapladık ya o zaman daha ne istiyosun :))

Chemist's ingiliz
Pharmacy amerikan

Eskiden eczanelerde ilac yapilirdi (hala majistral ilaclar yapiliyor ama konumuz o degil) oradan kaynakli.

@cy7 ya bırak allah aşkına açtığım duyuruları ilk seferde kimse sallamıyor ikinci de anca biraz cevap geliyor:) mesela bugün bu sorum bayağı önemliydi benim için, sadece bir tane yes diye cevap geldi eksiduyu.ru

o zaman canın sağolsun, sen de haklısın ne diyeyim :)

Motion Sickness'i tetikler ozellikle fps oyunlari. Nadirdir etkilediklerinin sayisi fakat arkadasim da sizin gibi fps oynayamiyordu.

Psikolojik degil yani, tavsiyem ekrandan olabildigince uzak ve isiklar acikken, iyi aydinlatilmis bir ortamda oynamaniz.

gözleriniz bozuk olabilir bir de belki, baş ağrısı falan yapar

gözlük kullanıyorum zaten :)

Oyunlar korsansa yapımcıların ahı tutmuştur.

Değilse gözlüğünüzü çıkartarak oynayın.

bu kadar kısa süreli oynamayla bu fizyolojik rahatsızlıkların çıkması çok normal gelmedi bana. Bence bi doktora görünün.

Belirttiğiniz oyun süreleri (1 saat) "vakit kaybı" denecek kadar çok değil. Kitap okumak vs elbette daha iyi ama arada eğlence de lazım. Haksızlık etmeyin kendinize.

alışmadığınızdan oluyor bence. ve evet motion sickness.

Bana fizyolojik gibi geldi. Motion sickness olabilir. Oyunlarda eğer koymuşlarsa FOV adlı özelliği bulup artırın. Düşük görüş alanlı oyunlar motion sickness'ı tetikleyebiliyor.

Oyun oynamak bir hobidir. Atıyorum, kimse azıcık genel kültürüm artsın diye kitap okumaz. Kitap okumayı sevdiği, onu mutlu ettiği için okur. 3 saatlik kitap okumakla 3 saat oyun oynamanın ya da 3 saat kaya tırmanışı yapmanın arasında bir fark yoktur. Bir şeyi profesyonel olarak yapmadığın sürece onu hobi olarak yapıyorsundur ve bunu yaparken mutlu olmak yeterlidir. Kitap genel kültürü artırıyor, kaya tırmanışı fiziksel olarak sizi geliştiriyorsa, oyun oynamanın da karar verme mekanizmanısını, konsantrasyon gücünü artırması vs. gibi olumlu etkileri vardır. Birini diğerinden daha düşük, daha değersiz görmenin mantığı yok. Abartılmadığı sürece hobi iyidir. Günde 2 saat hobi için gayet normal bir süredir.

tepelerde benzer bir yer var.

Bunlarla kıyaslanamaz tabii ama görünce benim aklıma direk itü inşaatın ağaçlı yolu geldi. ^_^
www.fotokritik.com

bu kadar degil tabi de ben encok gokova-marmaris arasindaki yolu severim.

bir de yedi gollerden sile-agva taraflarina giderken bir yoldan gectiydik. yerini hatirlamiyorum ama manzara hala aklimda.

aynen arboretum'da böyle güzel bir yol vardı. bir kaç yerde daha denk gelmiştim çift tarafı sık sık ağaçlarla dolmuş yollar ancak şehri bile hatırlamıyorum :/

Beykoz korusuna giden bir yol var aynı 1. Fotoğraftaki gibi.

Arboretum'da da varmış,gidilecekmekanlar.blogspot.com.tr

5 6 sene once gitmistim ama izmir/selcukta selcuktan efes kusadasi yonune giderkenki yuruyus yolu oyle idi. hala oyle mi bilmiyorum agaclar duruyordur heralde.

Yukarda dendigi gibi beykoz korusu.

Ayrica polonezkoy.

@babamasoliimbananickaldirsin

sen söyleyince hatırladım. artemis tapınağının yanındaki yol herhalde dediğin. hatta fotoğrafını çekmişliğim de vardı geçen sene :) ama yanından da otoban gibi olmasa da şehirlerarası yol geçiyor. öyle de bişey var.

scontent-b-ams.xx.fbcdn.net

tepedeki psychedelic adam evet bu olmasi lazim. selcuk merkezden thk nin havaalanina giderken sagda. evet yanindan yol geciyor o kotu.

bu kadar güzel değil belki ama ağva yolu var. şileden gelirken ağva sahil yoluna girmeyip düz devam edeceksiniz.

2. : Runner-up/Second Place
3. : Third place

Daha agdali olsun diyorsan odul kazandigini belirtip parantez icinde kacinci oldugunu yazabilrsin.

ranked second/third gibi şeyler de olur cümlenin gelişine göre.

second place yaz

Runner-up genelde spor müsabakalarında kullanılır. second place daha doğru, spor olmayan durumlarda.

came in third place & came in second eğer cümle içerisinde kullanılacaksa

valla ben telefonu nasıl buzdolabına koyuyorsam onlar da öyle unutuyorlar herhalde.

en.m.wikipedia.org

Contributing factors kismi.

Hemşire değişimi, hastanın riski, stres, çevre, yorgunluk vs. gibi nedenler sıralanmış.

teyzemin içinde makas var kocaman, 20 sene sonra ortaya çıktı. sıkıntı yok diye almadılar içinden, halen duruyor bu arada 2-3 senedir.

daracık alanda onlarca irili ufaklı alet kullanılıyor.
üzerine stres de biniyor.
önlem olarak vücuda giren çıkan aletleri saydıklarını duymuştum.

3-4 kişi, ufffaacık bir alanda, 8 saat süren bir operasyon yapıyorsa çok doğal böyle şeyler.

ameliyatlar çoğunlukla epey kanlı oluyor

açılan ve kullanılan aletlerin sayımı ameliyathane hemşiresinin sorumluluğunda. açtığı her sponge, kullanılan her alet işaretleniyor. ameliyat sonunda hasta kapatılmadan önce hepsi tekrar sayılıyor. eğer eksik varsa hastanın içine bakıyor, masanın altına bakıyorlar, kısacası her yeri arıyorlar.

yani "bırakılma" gibi bir şey söz konusu değil.

kanlı küçük alanda bir şeylerin kalması hiç de az oran değil. ama iyi bir ameliyat hemşiresi sayımı dikkatli yaptığında unutulanlar aranıyor.

la noix +1
hemşire hazırlar, cerrah gelip ameliyata başlar.
ameliyathanenin durumundan sorumlu bir hemşire vardır.
milletin tepkisini şaşırdım doğrusu, insanla herhangi bir makina aynı şey değil. dikkat etmek zorunda. unutuyorsa işini iyi yapmıyor demektir.

plus 50 idi diye hatırlıyorum.

bir aylık için düşünüyorsan ve iş bank maximum varsa kart almana gerek yok.
iş bank anlaşmalı olarak bir aylık kullanıma izin veren bir uygulaması var, kredi kartını okutarak geçebiliyorsun.

aynen öyle diyecekler, hatta türk olduğunu öğrendiklerinde uzak durmaya da çalışacaklar. tabi bu avrupa da biraz kırıldı ama amerika da hiç kırılmadı desek yeridir. avrupa da bu kadar cahil az kaldı.

hayatımda bir kere yurtdışına çıktım. bir tanesinde adam sizi zorla camiye götürüyorlar mı diye sordu. bir başka adam da ramazan'da yemek yiyince polis sizi tutukluyor mu diye sordu. maalesef bunlarla uğraşacaksın.

O dediklerinizi sanan pek yok da yine de cevap vereyim hayir demeyecekler.

en modern zamanlarmızda da farklı değildi bakış açısı. eskiden ben de sinir olurdum ama bir vakit sonra anlıyorsun, bütün dünya cahil dolu.

senin ülken ile ilgili oturup araştırma yapmazlar zaten, önyargıyı da dayayıverirler. sevmemezlik olarak görme, cahil cahildir adam sınır komşusuna da aynı önyargı ile bakıyor. isviçre'li italyan'a sıçan der, alman isviçre'liye köylü der.

biraz da kendimizi eleştirelim, yurt dışındaki imajın sorumlularından önemli bir kısmı da yabancının karşılaştığı türkler. online oyun oynayan adam ana avrat düz giden 13-15 yaşındaki türk ile büyüyor. yurt dışındaki türk imajı da malumunuz.

ha türk insanı da önyargı konusunda hiç az değil batılıdan. batılının önyargısına laf eder bütün asyayı "köpek yiyorlar" diye sınıflandırıverir.

tavsiyem, yurt dışında bunlara takılmayın. siz ayrı, kendi bulunmak isteidğiniz çizgiyi çizin. eğer olur da buna rağmen size ırkçı yaklaşırlarsa "nothing worth of value is lost", batının cahili ile karşılaşmışsınız demektir. nasıl görgülü, akilli, en azından yeni tanıştığı biri ile politika konuşmaya girmeyecek bir çok batılı varsa görgüsüzü de var.

Dün çok yakınlarımdan biri İngiltereden geldi. Orada bir tane eczaneciyle tesadüfen diyaloğa girmişler ve kadın Türkiye'yi bilmiyormuş.

Bu konunun fazla şişirildiğine inanıyorum. 32 milletten insanla muhattap olmuşumdur. Türkiye ve Türk insanına bakış açıları sanılanın aksine gerçekten olumlu. Bu sosyal anlamda da kültürel anlamda da ticari anlamda da böyle. Çoğunluk bizi Avrupa'nın bir parçası olarak görüyor ve doğu-batı sentezinde hassas, dengeli bir noktada olduğumuza inanıyor. Eyyorlamam bu kadar.

Ek: Kendi milletini, devletini, insanını bu kadar itin götüne sokan tek millet oalbiliriz.

1) turkler araplarla komsu. Normal. Ben bile bazen lan biz arap miyiz diyorum.
2) soyleyen basbakan yardimcisi. Basbakan da ayni tiynette. Bu konuda haklilar. O seviyede boyle bir ifade dile getirebiliyorsan firsatini bulunca uygulamak istersin demektir.
3) haklilar. Internetimiz yasak. Guzel bir elestiri yazisi yaz, populer olsun ve olaylari izle.
4) idam var sanmalarindan bir sey cikmaz bence. 4 es konusunda cahillik yapmislar. (Yalniz ulkemizde yok degil)

5) hayir demeyecekler. Cunku eli is tutan biri olarak gidecelsin.

5) Evet. Hayvan gibi hem de. Deli gibi önyargı yıkmak zorunda kalacaksın. Özellikle de bir avrupa ülkesine gidiyorsan. Sürekli 'aa türk gibi değilsin' diyecekler, başta iltifat gibi gelecek sonra hakaret olduğunun farkına varacaksın aslında.

Bunları kafana takmaman lazım yurtdışında yaşayacaksan. Günlük hayatta sürekli karşılaştığım şeyler. Hatta bazıları senin o ülkede, o şartlarda yaşamana bile kafayı takacak. Mesela suriyeliyi q7 jipte görünce nası diyosun 'amına kodum arabı nası takılıyo benim ülkemde benden daha iyi' diye, sana da aynı öyle bakacaklar. Alış bunlara.

Dibimizde olmayan ama aramızda da 4-5 ülke olan bir ülkede "Türk o; sigara-alkol almaz, denize girmez, deveye biner. Bakma sen, o burada soyunmuştur. Evli olmadığına göre kumadır" önyargısı yüzünden 1-1.5 ay kimse benimle konuşmamıştı iş yerinde. Tabii bu Avrupa'daki herkes değil ama bir üniversitede bu önyargı ile karşılaştım. En son "Ford marka deve ile işe gidiyorum; arada çarşafım devenin bacaklarına dolanıyor ama çok da zor değil" diye patladığımı hatırlıyorum.

Hollanda da yaşlı çiftlerle güzel güzel sohbet ediyordu nerelisiniz diye sordular türküz dedik ve yüzlerini asıp sandalyelerini çevirip sırtlarını çevirdiler. Benzer şeyleri belçikada da fransada da ve daha birsürü avrupa ülkesinde yaşadık. Ama amerika da durum biraz daha farklı sanki. Zaten birsürü göçmen olduğu için kimse kimseyi dışlamıyor gibi.

gülhan'ın galaksi rehberini izle hem eğlenceli hem tanıtıcı

olmaz mi

kentler ve golgeler.

eksisozluk.com

hepsi youtube'da var.

Turk tarihi ansiklopedisi var,isminii tam hatirlamiyorum oyle bir seydi. yazarlarindan biri de sanirim ekmeleddin ihsanoglu.

Istanbul modern'in kutuphanesinde vardi alt katinda.

hangi şehir/bölge? şehrine göre çok ciddi bir değişim gösterecektir harcamaların.

@kuja napoli :)

napoli'de para gitmez pek. güney italya ucuzdur. ben palermo'da yaptım, para biriktirdim. o parayı da gezerken falan yedim işte...

forte diye bir market vardı, süper ucuzdu valla.

on not: italyada yasiyorum, ing ita biliyorum.

ingilizce, latinceden kendisine gecmis kelimeler haricinde yakin degil bu saydigin dillere.

hangi yontem iyidir? yari turkce yari ingilizce iyidir. bazen turkcede alakasiz bir isimlendirme ya da kullanim ingilizceden okuyunca kafama yatıyor ya da vice versa.

ha dersen ki ben bir latin dili biliyorum (ita isp fra por rom) o zaman bir baska latin dilini ogrenmek icin o dilde okumak iyidir. ben bazen gaza gelip ispanyolcaya bakıyorum (bakmasan da zaten italyanca bilen adam yuzde 20 isp biliyirdur default olarak diyebiliriz), italyanca ile birebir olduğundan daha iyi anlıyorum.

@no christ requires

sağol. şimdilik sadece türkçe ve ingilizce var. o zaman dediğin gibi yapayım. kursa gitmeden kendim öğrenebilir miyim acep bunu iyi bir seviyeye gelecek şekilde?

ingilizce bilen ve su an italyanca ogrenen biri olarak -gerektiginde- kesinlikle ingilizce kaynaklari kullanmani tavsiye ediyorum. ama sadece gerektiginde, onun disinda sadece italyanca. gramer kitabin salt italyanca olsun (initaliano cok iyidir), gramerden daha onemli olan okuma, vb yine sirf italyanca. okudukca kavrayacaksin. corriere.it, e-kitaplar, vb.

bence bir dil ogrenirken, farkli bir dilden yardim alma oranin en fazla %10 olmali. sadece takildiginda youtube videolari, vb.

yapisal olarak yakin olmadiklari dogru fakat ingilizce kaynaklara internetten cok daha kolay ulasilabiliyor. youtube'da pronomi diretti diye arattiginizda ingilizce, muhtemelen bir hocanin anlattigi o kadar guzel videolar var ki artisi yadirganamaz. bir de latin kokenli kelimeler var ki bunlar sayica cok fazla.

ben de su an bulundugum yere tasindigimdan beri kendim ogreniyorum, ogrenirsin tek basina. bu sire icerisinde sakin listening/speaking'i aksatma. dizi, radyo, tv bunlari mutlaka izle. yapabildigin her an da pratik yap konus insanlarla.

(bkz: yara)

sertab

youtu.be


bence en guzel sarkisi budur fakat six pack cok daha iyi soylemis ve duzenlemis.

ben pek bilmem, ama bildiklerim içinden yalnızlık senfonisini çok severim. peşinden rüya ve lal gelir

-aldırma deli gönlüm - www.youtube.com
-aşk - www.youtube.com
hele 31. saniyesine bir bakın.
-sevdam ağlıyor (remix) - www.youtube.com
-sakin ol - www.youtube.com
-açık adres ve koparılan çiçekler (bunu zaten herkes bilir)

unutursun
hayat beklemez
bu böyle
bir çaresi bulunur

www.youtube.com
www.youtube.com

Vur yüreğim www.youtube.com

Kendisi çocukluk favorimdir. Eurovizyondan sonra ya o çok bozduğu ya da ben heavy metal ile tanıştığım için yollarımızı ayırdık.

yukardakilere ek olarak vurulduk.

pek bilinmez, en sevdiğim kesinlikle (bkz: bahçede)

www.youtube.com

"b" ileymiş. Kendisi söylemişti.

Suçluyum
Rüya
İncelikler Yüzünden
Yara
Yolun Başı
Yağmurdan Sonra Gelen Toprağın Kokusu
Söz Bitti
Bir Varmışım Bir Yokmuşum
The One

Bir caresi bulunur , koparilan cicekler , yalnizlik senfonisi

Yanarımı çok severim.

incelikler yüzünden
sertab olması lazım

milano'da aslında yapılacak epey şey var ancak anladığım kadarıyla siz o "büyük katedral"in önünde selfie çekip instagramda paylaşıp como'ya geçmeyi planlıyorsunuz.
como gölüne sık banliyo trenleri var ancak çok yakın değil bekledin ettin derken en az 2 saatin como yolunda gider zaten. gardan inip gölün önünde "selfie" çekip instagrama yükledikten sonra dönerseniz 17:35'e çok rahat yetişirsiniz :)

13:20-17:35 arasını saat olarak bir daha gözden geçirin bence kızılay'da dolanıp tunalıya geçerim oradan da trene giderim der gibi olmuş programınız. yabancı bir ülkede olduğunuzu ve aradığınız yerleri kolaylıkla bulamama ihtimalinizi de göz önünde bulundurun bence.

Milano'da baska ne var? Aslinda Son aksam yemegi'ni gormek isterdimde oyle direk girilmiyormus, randevu olayi falan varmis heralde.

Soruyu editliyorum.

1. son akşam yemeğine baktım, sadece 27sinde açık bir ziyaret şansı görünüyor onu geçin.

2. como'ya gidecekseniz centrale'den eurocity express trenlerini kullanın. 37 dakika sürüyor yanlış hatırlamıyorsam 2.5-4 gibi tren var, aynı şekilde dönüşte de saat akşam 6-7 civarı ekspress dönüş treni var. hafta sonu olsa ben sizi bırakırdım tren istasyonuna. como'da san giovanni istasyonunda ineceksiniz gol kenari 5 dakika yuruyerek, keza merkez de. mutlaka bu ekspress trenleri yakalayin zira öteki türlü her durakta duran tren 2 katı daha uzun sürüyor. gidis donus EC 26 euro, R 10 Euro). istasyonlar çok kolay yerde como'da, rahat olıun kaçırmazsınız.

3. como'ya gitmeyecekseniz duomo'yu gorup bagatti valsecchi muzesine gecebilirsiniz, tenha ve guzel bir muzedir. bunun dışında kısıtlı zamanda yapılacak en iyi şey sokaklarda kafanıza göre yürümek, akşam saat 6 gibi navigli'de aperativo alip sonrasinda venedik'e gecmek. kısıtlı zamanda size tavsiyem duomo'nun tepesine cikin, ve vaktinizin geri kalanını castello sforsezco'ya uğrayıp, şehri yürüyerek gezip navigli ile tamamlayın. müze seyahatinizi daha rahat bir günde yaparsınız.

4. como'ya gidecekseniz merkezinde bir dolanın, oradan göl kenarına inin ve göl kenarı boyunca yürüyüp funiküler ile brunate dağının tepesine çıkın (5 euro gidis donus, 5 dk suruyor) oradan manzarayi izleyin, tepedeki restoranlar kotudur, yemek yiyecekseniz merkezde piazza volta'da (istasyona 5 dakika mesafede) bir restoranda yiyin. duomo çevresindeki restoranlar da felakettir ama hemen 2 dakika ötedeki Volta iyi. hem daha ucuz.

@kuja
27'sinde oradayim:) Pazar gunu milano'da olacagim.
Milano'da deposito bagaglio denen seylerden var mi Venedik'e donuse gecerken tekrar ugrayabilecegim?

Hemen bilet rezervasyonunu yaptirmaniz lazim o zaman yoksa turların satın aldığı biletlerden almanız lazım, bunlar ekstra ücrete tabidir.

Centrale'de bagaj bırakabileceğiniz yer var alt kattaydı sanırım.

edit: maalesef bilet sabahin 8:45'inde uymuyor yani size.

www.museumticketreservations.com

suradan sanirim ekstra ucret ile bir gruba katilabilirsiniz.

milano centrale'de deposito bagalgi var, venedik treni için de centrale'den binmeniz gerekir zaten.
bergamo havalanından da direk stazione centrale'ye otobüs vardır. bavulu bırakıp dönüşte alabilirsiniz.

ilk olduğu için normal;

sakız çiğneyin, esneyin geçer.

bir de valsava manevrasi var, (bkz: valsalva manevrası) anında açacak ama onu şimdi kullanmanıza gerek bile yok.

Doktor işini bilmem de uçak yüzünden o kadar duyma kaybı yaşanmaz. Birkaç dakika belki ama 6 saat değil.

Büyük bir sorun olmasa bile hakkaten su falan kaçmış olabilir.

abartıyorsun.

ilkle sonla alakası yok. 10 seneden fazla uçakla seyahat ederim. geçen sene bu zamanlar acayip bir tıkanma oldu.2 kulak birden. 4-5 gün geçmedi. sanki %80 işitme kaybıyla yaşıyordum. doktora gittim, muayene etti, kulak temizliği yaptı ve bir burun damlası yazdı (adını hiç hatırlamıyorum) doktorun açıklaması nazal yollar tıkalıyken basınç değişiminde bunun yaşanabileceğiydi.

önerim bir kkb uzmanına görünmen.

kronik orta kulak iltihabım olduğundan, tecrübeli bir hasta olarak cevap vericem, doktor değil.
- orta kultak iltihabını tetikleyecek bir virüs kaptıysan, kulak zarının basıncı ayarlayamamasından kaynaklı sorunlar yaşıyor olabilirsin. bebeklerdeki uçak sendromunu biraz araştır, ona yakın bir şey oluyor.

Türkiye ikiyüzlülüğünün, ahlakının, abazanlığının bi yansıması gerçekten. Şerefsizlikten ve cinsel doyumsuzluktan kırılıyoruz.

Haberleri hazırlayanlar sapık. Ne ilk ne son. Yabancı elle tutulur gazetelere baktım, aynı ajanstan fotoğrafları alıyorlar belli ki fakat bir tanesi bile bırak o görsel ile haberi başlıklandırmayı, o görseli kullanmamışlar bile.

mümkünatı çok zor, mümkün olsa bile bankalar sizi mimliyor birdaha o bankayla iş yapamıyorsunuz, ama bundan sonrası için fatura talimatı vs. yada herhangi bir pazarlık anlaşma yaparsanız belki almazlar

internette şurada burada geri almanın yolları yazıyor ama haksız bir durum yok ise bence girmeyin bunlara, imza attığınız sözleşmenin ardında durun. genelde uğraşınıza değmez, artı düşündüm durdum'un dediği gibi mimlenme durumunuz var. gerçekten ihtiyacınız olduğunda elinizdeki pazarlık şansından olursunuz.

İş Bankası'nda vadesiz tl hesabım var. 6 ayda bir hesap işletim ücreti kesiliyor. Bu hesaba bağlı 2-3 tane otomatik ödeme talimatım var. Her ücret kesildiğinde dilekçe yazıyorum. "Türkiye İş Bankası X Şubesi Müdürlüğü'ne, bankanızın XXX no'lu müşterisiyim. Şubenizde bulunan, 3 tane otomatik ödeme talimatımın bulunduğu vadesiz tl hesabımdan XX tl hesap işletim ücreti kesilmiştir; bu bedelin ivedilikle tarafıma iadesini rica ediyorum. Saygılarımla" gibi bişey.
1 gün içerisinde falan iade ediliyor. Şimdiye kadar hiç sorun yaşamadım. Diğer bankalarda nasıldır bilmiyorum.

telefondan meow ve chatous var.

meow kötü de chatous ona göre iyidir.

ya telefondaki uygulamalar yerini belli ediyor ve türk abazası kaynıyor ondan sonra. öyle bi şey istemiyorum.

omegleyi denedin mi ? vidyolusu degil de vidyosuzu düzgündür diye düsünüyorum

hocam chatous fotoğrafsız , videosuz bildiğin eski chat odaları gibi bir program. ondan yazdım zaten türk abazaları pek yok foto vb olmadığı için. bi dene istersen

interpals vs. de deneyebilirsin

siteden ziyade eğer istanbul'da iseniz kadıköy teachers bar tarzı expat'lerin ve yabancı hocaların takıldığı mekanları öneririm.

bunların dışında forumlar var forumlara yazın. atıyorum football manager 2014 ile ilgileniyorsanız sigames forumlarında muhabbet edin.

bir üst seviyesi yabancı gazetelerin yorum bölümleri.

Ben bazen gece uyumadan once kendi nabzimin sesine takilip sinirleniyorum. Ajsnhdhd muhtemelen dogrudur. Halusinasyonu bilmem ama asap bozar kesin.

atom mühendisi filan değilim ama ses nedir subatomik parçacıkların bile vibrasyonu sonucu yayılan bir dalga sonuçta.

he insan kulağı bunu duyamaz o kısmı ayrı ama oksijen var en basidinden o odada dolasıyla ''sessiz'' diyemeyiz bence.

hiç olmadı kendi karın guruldamasını duyar.

@neferkitty, odanın olayı o zaten. yani kendi kanının akışını falan duyabiliyormuşsun. o derece. düşününce ürperiyor insan. bir de bu odanın olayı sesi emmesi galiba. yani konuşsan falan da duymuyorsun diye düşündüm ben o yüzden. ne bileyim. keşke bilsem böyle şeyleri.

bi an heyecan yapıp ''sessiz oda'' kısmına atlamıştım kusura bakma :D

diğer kısmı bilmiyorum ama hiç bi tarafımdan sallamıyım şimdi.

(bkz: anechoic chamber)

şu video da fikir verebilir: www.youtube.com

Sessiz oda değil orası. Anekoik(anechoic, an-echo-ic).

Yani yansımasız oda. Tabii muhakkak dışarıdan gelen gürültülere karşı da yalıtımlıdır.

Rahatsız ediciliği anekoik olmasından geliyor. Çünkü mekan algımızın bir kısmı, kulakların etraftaki seslerin yansımalarını duymasından geliyor. Eğer etraftan bir yansıma gelmezse, mekan algımız azalıyor. Bir süre sonra bu da rahatsızlık veriyor haliyle. Hatta bu odada gözlerin kapalı da durursan mekan algın sadece yerçekimi olarak kalır.

Gebze'de Tübitak'ta bir tane var. Ama girebilir misin bilmiyorum. Araştırma amaçlı kullanılıyor çünkü.

www.youtube.com

burada canlı testi var 1 saatlik. adam "5 saat bile kalirim" diyor. delirmiyorsun yani.

bazı insanlar arabada giderken 2 satır bile okuyamazken, bazıları kitabı bitirebiliyor. kişiden kişiye değişse de herkese rahatsız edici gelmediği kesin.

Pinokyo meshurdur Milano'da. Olabilir mi?

Pinokyo da vardı ancak o değil başka bir kahramandı googledan bulamadım.

Buldum arkadaşlar, Verona'da Romeo ve juliet'in eviydi.

yok gibi ufak bir fark vardır. teknolojik altyapı upgrade edilir zaten, bütün eski tarz kokpitler glass kokpitlere upgrade edildi geçmişte.

hiç kabus görmenize gerek yok. bir çok ülkenin bütün filosunun yaş ortalaması 15 civarında, hatta daha da fazla. çoğunun son kazaları hatırlanmıyor bile.

işin uzmanı olmamakla birlikte, zannetmiyorum. arabaya ya da otobüse benzemiyor uçaklar, milyon tane prosedürü var. sürekli olarak bakımları yapılıyor, güncellenebilecek her şey güncelleniyor vesaire. zaten böyle olması çok daha mantıklı ve gerekli. bir arabanın maliyeti 10 binse uçağınki 1 milyon falandır herhalde, "modası geçti aq yenisini yapalım" demiyordur firmalar.

Ne eski ucaklar kullaniliyor dunyanin hertarafinda. Bazi teknolojiler zaten yonetmeliklerde sart kosuldugu icin gerekirse upgrade ediyorlardir heralde.

şunu da eklemek isterim, bu upgrade'ler sadece teknolojik degil. mesela 20 senelik uçakları olan southwest, yeni uçak almak yerine filosunun motorlarını değiştirme yoluna gitti.

tüm gerekli upgrade'ler yapılır hatta yukarıdaki gibi yenileme işlemleri dahi yapılabilir.

günde 30,000'den fazla uçuşun yapıldığı abd'de ortalama yaş 15 civarı.

yok,

uçaklar düzenli periyotlarda komple yenilenir. çalışsın veya çalışmasın bazı parçalar saati gelince değişir.

(bkz: overhaul)

eskiyen otomobillerin genelde arızası motordan olur. yani eskidiği için kapısı düşen otomobil çok nadirdir. uçak motorlarında da belirli sürelerde değişmesi gereken parçalar vardır dolayısıyla uçak 15 senelik olsa da motorunun kritik parçaları sıkıntısızdır. elektronikle ilgili yeniliklerin ise aktarılması nispeten kolaydır. yani özetle uçağın sabit parçaları zamandan çok fazla etkilenmez. etkilenecek parçalar da sık sık değiştiğinden sorun olmaz.

Savaş uçakları bile modernize edilerek 30 yıla yakın süre kullanılır.

linkedinde aynı sektörden olduğum, ortak tanıdık olan beni ekleyen insanları genelde kabul ediyorum. çünkü faydasını gördüm. iş teklifleri aldığım oldu. hatta zamanında beni hala çalışıyor zannedip çalıştığım firmaya birşeyler satmaya çalışan toptancılara çalışmadığımı söyleyince, cv nizi yollayın biz çalıştığımız diğer firmalara iletelim diyenler oldu. gerçekten yani laf olsun diye değil.
tabi ki tanışmak isteyenler de oluyor arada ama cevap vermiyorum oluyor bitiyor.

Ayni sektorden, is yaptigim firmalardan yüzyüze görüşmesem bile talep gelirse kabul ediyorum.

Ekleme konusunda sadece yüzyüze tanıştıklarıma talep gönderiyorum.

Genelde sektörden ve master temsilcilerinden geliyor yabancı olarak, hayır demiyorum genelde. Senede 3-4 yabanci talep gonderir ama max.

bu arada eklemem lazım iş hayatında networking denen olayın önemini küçümsememek lazım. bizim ülkemizde yeni yeni farkedilen bir kavram bu bence.

beni ekleyenleri, kendilerini hiç tanımasam da kabul ediyorum. ben nadiren ekleme talebi gönderirim, o da sadece tanıdıklarıma. çok da kullandığım bir site değil açıkçası linkedin.

Beni de tanimadigim halde ekleyen oluyor. Kabul ediyorum

Yalniz bir kez tanimadigim bir kadını ekledim. O da yurtdışında çalıştığım sektor icin hayli onemli bir firmada calisan bir turktu. Ortak arkadaslarimiz var diye ve işim duser diye ekledim. Kabul etti sağolsun

mümkün, ama pek olası değil.

bir retail mağazasında, o mağazaya özel ciddi bir indirim yoksa genelde amazon daha ucuz fiyat verir.

elektronikte eyalet vergisi biniyor o fiyatların üstüne. apple için öyle mesela. sitesindekinin üstüne koyuyorsun bi ortalama yüzde 5.

amazon'dan aldigin zaman eyalet vergisi odemiyorsun.. ki zaten genel olarak daha ucuz olur amazon diger retailerlara gore..

Gitmemek için bahane arıyormuşsunuz gibi geliyor.

Orucu kazaya bırakmanızı tavsiye ederim. Gidin tabi, yeterince hazir gorunuyorsunuz.

Arıyorum sanırım ya. Anneme bahane uretmeye çalışıyorum.

alkislarlayasiyorum.com

(bkz: there is no try)

War of the Rose var Chivalry'den de kötü, sanırım bunların en iyisi yerli malı yurdum malı Mount & Blade serisi...

ben de onu diyecektim mount and blade warband iyidir.

www.bundlestars.com

bundlestars'da indirimde şuan.

Hexen ve Hexen II vardır, en eskilerden ama en güzeli. Tabii 15-20 senelik oyun grafikleri pek tatmin etmeyecektir.

Yine aynı zamanlardan Witchaven vardır. Aksiyon FPS aradığınızı düşünüyorum.

Bunların dışında Elder Scrolls serisi var, fps perspektifi ama RPG elbette. Might and Magic var...biraz ucundan Thief var.

aklima bunlar geliyor.

"baya aşırı eski" ekolünden oyun önereceksek die by the sword'u da atlayamayız, onu da ben ekleyeyim.

chivalry, war of the roses ve m&b işte. bu üçlü sanıyorum bayrağı taşıyorlar ama aralarından en iyisi bence de m&b.

yalnız bir kickstarter projesi olarak başlayan Kingdom Comes: Deliverance var. ne zaman çıkar diye gün saymak lazım cidden. bunu da paylaşmış olalım.
www.kickstarter.com

aralarında en iyisi m&b durmasına rağmen pek sarmadı açıkcası. sanırım ben Kingdom Comes: Deliverance'ı bekleyeceğim eğer dedikleri kadar başarılı iş çıkarırlarsa çok sağlam sallarlar oyun piyasasını izlemeyen varsa mutlaka izlesin

yanılıyorsam düzeltin ama güvence olacak kadar parayı şimdiden koymadığınız sürece vadeli hesapla bu amaca ulaşamazsınız.

bence siz çocuklara özel eğitim sigortası tipi ürünlere bakın.

öndelikle tebrikler, çok mantıklı bir iş yapıyorsunuz.

hedeflerinize göre kendiniz araştırmanız en doğrusu. ne kadar para yatırmayı düşündüğünüze göre değişir. azar azar, yavaş yavaş yükselecek diyorsanız alacağınız azıcık yüksek faiz, aylık/yıllık kesinti/işletim ücretleri tarafından yutulabilir. birçok banka, belirli meblağın üzerinde mevduatlardan bu kesintiyi almıyor.

faizin yanında bunları da araştırın.

Enflasyon etkisinden çocuk büyüdüğünde şu andaki nominal değeri yüksek gözükse de satın alma değeri yine üç aşağı beş yukarı aynı kalır.

Hisse al. Akenr şimdi 1.14, al 10.000 lot, çocuk 18'e geldiğinde 20 den sat. 20 olmazsa bul beni.

borsa-döviz gibi yatırım araçlarına da yönelebilirsiniz vadeli hesap açmak yerine. tabii ki biraz daha seçici olmak, araştırmak, uğraş vermek gerekiyor ancak ortaya çıkan sonuçlar çok daha tatmin edici. grafiklerle ve verilerle sabit olarak buyurunuz: akilligelisim.com

bu iş riskli olur, ben başka seçeneklere bakayım derseniz de iş bankası'nın kumbara hesabı var. çocuğunuz adına açıp, her ay belli bir miktar para yatırıyorsunuz(karttan talimat verince de oluyor, hatta o şekilde daha rat oluyor). 18'ine gelmeden bozdurup bozduramayacağını da belirleyebiliyorsunuz,farkında olmadan ufak ufak büyüyor. babamın 4-5 sene önce, ben 18ime girmeden yaptığı güzel işlerden birisiydi, çok faydasını gördüm.

Herhangi bir bankanin, tercihen is bankasi gibi guvenilirinden, borsa agirlik fonuna koyardim ben olsam.

eklemeyi unutmuşum, eğer başlangıçta elinizde yüklü bir miktarla gider (100k gibi) veya kartınızdan x lira kadar harcama yapacağınız vs. gibi şeyleri taahhüt ederseniz sanırım kesintiler vs. de minimuma inebilir. bazı bankalar çalışanlarına bu konuda daha geniş inisiyatif verebiliyor.

garanti'nin şuradaki ürünlerine bir bak istersen bir kaç seçenek koymuşlar. hangisini beğenirsen kullan. aynı ürünleri diğer bankaların internet sitelerinden de bakabilirsiniz.
www.garanti.com.tr?

abi xasiork yazmış zaten neyine takıldın ki?

lan olm ben niye tanımıyorum bunu. halbuse sözlükteki herkesle kavga etmişliğim vardır.

siz derken?

haaa, bizi mi diyosun, evet hosumuza gidiyor.

bu duyuru bence o entryden cok daha garip, daha marjinal.

doğallığımızın hayat düzlemimize izdüşümü. takdir ettim. aslında hepimiz çıplak değil miyiz, üzerimizde elbise dediğimiz bez parçalarına yüklediğimiz boş anlamları gözardı ettiğimizde...

haahahahahahahahahahahahah tamam cevaplar süper devam böyle

yaklaşan İstanbul depreminin habercisi :P

sözlükde demin gördüm neye kızdığını anlamadım?
boş marjinal tavır derken?

abi marjinalin ne demek olduğunu bildiğinden emin misin? ben de pek anlayamadım neye sinirlendiğini.

@basond, boş marjinal tavır derken

"ya kadın ne güzel bebekliğimiz gibi çıplak dolaşıyor işte yeaaa ne güzel yeaa bi de deli demişler kadına"

cümlesi marjinal tavır değilse eğer. dünyada marjinal tavır diye bişi kalmamış demektir :))

bence arkadaşın kastettiği, sokaktaö bir kaldırımda çırılçıplak eli vajinasında bir kadının normal karşılanmasının pek samimi olmadığı. yani türkiye'de o kadar da doğal bir şey değil, bunu doğal bulmak marjinal bir çizgi gerektiriyor.

gerçek ise...sadece bir entry. kuvvetle muhtemel geyik amaçlı yazılmış.

aynen sana katiliyorum. bazilari bayiliyor her seyi olagan kabul etmeye. kadin normal degil ruhu sakat. colugu cocugu varsa yazik olmus mahvetti atti cocuklarinin gururunu. buyuk ihtimal kliniklik zaten.

normal en iyisi hacı

buradaki görsellere göre fit/güçlü kol.

normal.

3

normal

3 numara. o kıvrım olmalı bence. çok büyük seksilik katıyor.

lost'tan kate abla gelsin sana images4.fanpop.com bu kadını seksi yapan şey %60 yüzü, %40 kolları.

normal be

görsellere göre, fit/güçlü. çekimler profesyonel elbette ötekilere göre.

yine de estetik duruyor.

3-4 çok erkeksi.

5 çok tahtamsı.

1 çok vıcık vıcık.

2 iyidir. 2 tam kıvamında.

buradakilere göre evet güçlü olan. ama yumuşak olsun.

3.

Vücudun kalanına yönelik (kol dışında) daha fit bir imge oluşturuyor zihnimde. Ayrıca formunu daha uzun yıllar korur gibi.

1 zaten pert. 4 ile güreş mi tutucaz? 5 too skinny.

Buradaki normal biraz tombul olmuş. Fotoğraftakilere göre fit kol iyi duruyor; ama ben ince bilekli normal kolu tercih ederim. Hoş, kol tercih etmek de neyse? Sanki hayatıma girecekleri kollarına göre seçiyormuşum gibi oldu böyle deyince. Hiç alakası yok.

ıyy çok ince kol yivreanç. :D

Bence normal kol güzel ya.

@bugunku antremanda goz dolduran futbolcu, 3 numaraya direkt kate ablayı koyacaktım zaten ama şimdi "kısa, kalın" gibi yorumlar yapıp beni üzerler diye vazgeçtim :D Kendisine saygım sonsuz. Yirim.

bu fitness.ramp.com
çünkü iyi :D

sen o kola normal mı diyorsun ?

hepsi kötü. normal kol iyidir. ama oradaki normal değil.

Jessica Alba kolu <3
hatta Jessica Alba'nın bütün uzuvları

ince kol. hatta alexa chung kolu.

normal tüysüz.

2 normal kol

kıllı kol seviyorum.

burdakilere göre normal kol. ama normalde ince kolun kemikleri sayılmayanı.

sabah kadın programına katılmış teyze kolu bıngıldaması olmasın da.
fit olur normal olur sorun değil.

soyle sevgilin olaydi, her aksam doveydi seni, hosuna gider miydi?

3.bp.blogspot.com

6- tavukkol

normal

sırf cevap vermek için giriş yaptım
4 numara kaslı kol seviyorum.

Vay, thunder, seni duyurunun baştacı ilan ediyorum :D

1 ile 2 zaten insanlık suçu; 4'le karşılaşmak zor; 5'in allah belasını versin; 3 iyi.