bence milattan önce 40.000 35.000 civarından, milattan önce 12.000' kadar demek istiyor. başlangıç tarihi net değil 35-40 bin civarı.

ama böyle bir yazım şekli daha önce hiç görmedim. varsa da benim cahilliğim.

Tabi ki Canon. Birbirinden tamamen farklı amaölar için üretilmiş iki kamerayı sormuşsun.

Maksat en iyi video ise hiç düşünmeden Canon.

ne çekeceğinize bağlı.

telefonla hatıra videosu çeker gibi videolar çekecekseniz tabii ki canon.

eken'i kafaya takıp bisiklet sürerken falan kullanırsınız. ne netlik ayarı, ne zoom, ne ışık ayarı, hiçbiri olmaz.

canon sx540 dslr bir makine değil bu arada, aynasız da değil. sabit objektifli kompakt bir cihaz.

Konya Sokak - elektrik/elektronik
Balgat - tekstil

Cantacilar var ulusta

ulus güvercin sokak'ta avizeciler
ulus rüzgarlı sokak ve ara sokaklarında bilumum inşaat tadilat malzemesi (çimento, demir, tuğla gibi ağır inşaat malzemesi değil, daha çok boya, sıva, fayans, vitrifiye vs)

aklıma geldikçe editleyip ekleyeceğim.

çıkrıkçılar yokuşu bilimum ürün
İstanbul yolu halıcılar, mobilya
mamak-saimekadın civarları toptancılar, ev eşyaları
kazan et
kaliteli terzi faaliyetleri Ulus
pavyon kültürü dışkapı ve maltepe
matbaa, baskı işleri kızılay (kök işhanı/çarşısı)
sahaf kızılay olgunlar ya da zafer çarşısı

çok hoşuma gitti ben de editleyeceğim daha sonra.

Gimat gida toptancilari
ivedik - ostim - şaşmaz - iskitler oto tamirhaneleri
haci bayram camii cevresi kitapcilar ve hac malzemeleri
ulus anafartalar kuyumcular, burada is merkezlerinde kuyumcu atolyeleri de var.

Aktim - Ayakkabı
İlkiz Sokak - Kuaför Malzemeleri
Gimat - Gıda Toptancilari
Sanayi Caddesi - Aydınlatma/Elektrik
Medikalciler ve Saatciler Çarşısı - Ulus
Ulucanlar - Gida ve Mutfak Malzemeleri
Hacıbayram - Hac Malzemeleri
Mebusevleri - Sigortacılar
Kızılay - Dershaneler/Kurslar :)

Fikir yürütüyorum, doktor ve eczacıların aldıkları ortak formasyon vardır lisanstan beri o yüzden bu protokollerden ikisi de haberdardır hem okurken hem meslek hayatlarında, böyle bir sistem kurdularsa sorun olmayabilir

aslında olması gereken bu. eczacılık diye 5 yıllık bir fakülte varsa ilaç eczacının işi olmalı. doktorun o hastalığa hangi ilacın iyi geldiğini değil, hastalığın ne olduğunu teşhis etmesi, o hastalığa hangi ilaç hangi dozda verilirse iyi geleceğine ise eczacının bilip ayarlaması çok daha mantıklı.

doktor "aa bunu mu vermiş" demeyecek. doktorun işi o olmayacak.

(git: 1341875) okuyun bunu.

doktor diyecek ki "orta kulak iltihabı". eczacı diyecek ki orta kulak iltihabı için şunu şunu şu dozlarda kullan. prospektüsünde aç verin yazan ilacı tok iç demeyecek. 6 yaşından küçükler kullanmasın denilen, yetişkinlerin bile 3 günden fazla kullanmaması gereken ilacı 4 yaşındaki çocuğa verip 1 hafta kullan demeyecek. bu talimatları doktor bilmeyecek (hobi olarak yine bilebilir), ama mesleki olarak bu eczacının işi olacak.

keşke böyle olsa. eczacılık da reçete okuyup raftan ilaç vermek olmasa. doktorluk da ilaç ezberlemek olmasa. bunun için farklı fakülteler okunuyorsa herkes gerçekten işini yapsa.

Bana pek mantıklı gelmiyor.
Doktorluk sadece teşhise indirgenmiş olur, tedavi kısmı eczacı ya geçer. Adeta davul bende, tokmak başkasında olma durumu. Eczacı dediğin ilaç yapmalı. Bu 5 yıl olabilir. Raftan ilaç indirip veren ise eczacı teknikeri olmalı, 2 yıllık okul mezunu olmalı. Şimdi hiçbir mesleki formasyonu olmayan kalfa ve çıraklar yapıyor bu işi. Esas bu durum tehlikeli.

mantıklı gelmedi bana. hastalığın ne derecede olduğunu ve ne kadar ve ne sıklıkta ilaca ihtiyaç olduğunu eczacı nasıl bilsin ki?

hangi ülkelerde varmış bu sistem?

kulağa çok saçma geliyor. bir kere "tanı x ise ilaç y'dir" diye bir olay yok. öyle olsa iş eczacılara bile kalmadan çözülür zaten. ihtiyaca veya şartlara bağlı olarak aynı tanı için bir çok farklı tedavi planı oluşturulabilir. en basitinden şekeri, tansiyonu vb olan hasta her ilacı kullanamaz. gerekirse tedaviye başlayıp hastanın tepkisine göre yeniden doz ayarı yapılır. daha bunun gibi bir sürü detay sayılabilir. tam anlamıyla planlama yapabilmesi için eczacıların da hastaları doktor gibi sorgulayıp muayene etmesi gerekir bu durumda. o da gereksiz bir durum olur.

ayrıca onlarca farklı branştan doktorun tanı koyup gönderdiği hastaların hangi birine tedavi planlayacak eczacılar? eczaneleri de dal dal ayırmak gerekecek. olacak bir iş değil bence.

Aynı olması gerekiyor.

üstteki sol, alttaki sağ, bence doğru yazmış, hesaplaması farklı.

Ne sferik tutuyor, ne silindirik (astigmat yani) tutuyor, ne de astigmatın aksı tutuyor.

Aynı olması lazım +1. Değişik bir hesaplaması yok.

Reçete ve gözlükle başka bir gözlükçüde gözlüğü ölçtürün.

aks sonradan ayarlanıyor

diğerinde ise cam üretimine göre
artı eksi değerleri toplayıp çıkartıyorsun senin numaraya denk geliyor

cam numarasını okutunca senin değerler çıkar büyük ihtimal ama kontrol ettir
en iyi kontrol saatlerce gözünde kalsa bile ağrı yapmıyorsa tmmmdır

daha detaylı yazayım aklına takılmasın

5.50 0.75= 4.75 0.75
5.00 0.50= 4.50 0.50

Deniz olan yerlerde denize mi gidiyor ki? artık atık imha tesisleri var.

Her sabah saat 04:23 gibi bok perileri gelip topluyor ama sadece kalbi temiz olanlar görebiliyor onları.

ankara'nın kanalizasyonu ankara çayı vasıtasıyla aski'nin atıksu arıtma tesisine gidiyor. evet çoğu yer altında olsa da bir kısmı bildiğiniz dere şeklinde şehrin içinden akıyor. ankamall'ün bulunduğu semtin adı "akköprü". o köprünün altından bok akıyor. atatürk orman çiftliği eski hayvanat bahçesinin orası, etlik eski garajların orası falan hep bok kokar. istanbul yolu'na paralel alttan sincan'a kadar gider. bazı günler a city avm'nin oralardan da alırsınız kokuyu.

oraya gelen boklara ne yaptıkları ise: www.aski.gov.tr

Büyük ihtimal ile tebligat ile birlikte fotoğraf da gelir, fotoğraf varsa itiraz şansın yok. Ama fotoğraf yoksa ve uğraşmak için zamanın varsa dava açılabilir.

peki izninizle bir kaynak yapayım.

kızılay'da kameralı ışıkta sol şeritte en önde beklerken arkamdan gelen ambulans için kırmızı ışıkta geçip sağa yanaştım ve yaya geçidinin üstünde bekledim, geçip de gitmedim, ambulans geçti.

şimdi fotoğraf çektiyse mal gibi kırmızıda geçip yaya geçidinde beklerken çekti beni. eyvallah, belki birine faydam oldu ama yine de ambulansa yol verdim diye kırmızı ışıkta geçme cezası yemek istemem, o kadar zengin değilim. onu da affetsinler, eşşek olduğu için değil, ambulansa yol vermek için geçti, buna ceza yazmayalım desinler. ama video değil ki bu, arkadan gelen ambulansı da görsün. ceza kesen polisin önüne düşen kırmızıda geçen bir araba olacak. ceza falan gelmedi henüz ama ben buna itiraz edebilir miyim ceza gelirse? arkamdan birkaç araba daha geçip yanaştı. onu görüp "haa hepsi birden geçip yanaştığına göre ambulansa yol vermişlerdir falan derler mi?

1-cevap 2'de.
2-tebligat yerine geçer.
3-+1 John Bloor

300 civarı birşey ödediniz sanırım. dilekçe yaz, sulh cezaya git dilekçe ver. geçecek zamanın bu cezaya değer mi? ben istanbul'da bu ceza için uğraşmazdım, kaldı ki emin değilsiniz muhtemelen geçtiniz. ama merak gidermek için cimer'e ceza ve plaka bilgileriyle yazıp fotoğraf isteyin, foto varsa yolluyorlar. (itiraz için bu fotoyu beklemeyin yalnız, itiraz süresine yetişmeyebilir.)

@kibritsuyu, dediğiniz senaryoya kolay kolay polis ceza yazmaz, anca ruh hastası bir fahri trafik müfettişi yazabilir. bu durumda sulh ceza'ya verilen itiraz dilekçesinde durumu izah edip hakim'in takdirine kalır olay.

akü vs değiştiyse hırsızlık olaylarına karşı önlem olarak var bu durum. kitapcıkta yazıyordur veya renault servisine uğrayın onlar söylerler.

edit: buradan öğreniliyormuş. radyokod.renault.com.tr

Arabayı satın alırken verilen belgelerin birinde yazıyor. İkinci el ise önceki sahibine sorun.

E bu normal bir şey mi, aynı şeyi farklı ifade edip farklı oranlar vermek?

İddaa'dan pek anlamam. Arada 10 15 liralık oynarım zevkine.

Yıllardır böyle. Aynı şeye farklı oranlar açıyorlar

çifte şans ve handikap oranları da farklıdır. iddaa'nın halt etmesi yani, göremedğiniz bir şey yok aslında.

örneğin A-B maçında A'nın çifte şansı 1.37'yken bir gol handikapta A galibiyeti 1.44 olabilir... halbuki bir gol handikapta galibiyet çifte şansla aynı şey.

Skor bilmek daha zor diye milleti skor oyununa çekmek. Mantıken aynı.

Ben ilaçlı da ilaçsız da yaptırdım. Bir farkını görmedim. İlaç için çok düşük bir komplikasyon riski var ama o esnada hastanede olduğunuz için sorun olmayacaktır. Sonrasında bol su alımı öneriliyor.

okuyunca hatirladim boyle bir sey yaptirdigimi. altina yapiyormus gibi bi his veriyordu :) zararsiz bi sey

doktor ilaçlı MR'dan önce benden kan testi istemişti. yanlış hatırlamıyorsam kreatinin seviyem çok düşük ya da yüksek (hangisi kötüyse) çıkmıştı. MR'ı iptal ettiler. bir hafta boyunca kendimi zorlayıp günde en az 2 litre su içmemi söylediler ki eziyetti resmen, tuvaletten çıkamıyordum. ondan sonra tekrar test yapıp değerin normale döndüğünü görünce ilaçlı MR çektiler.

ilacın kendisiyle ilgili bir sorun yaşamadım ama hiç. sonrasında bol su içmemi de söylemediler. bildiğim kadarıyla zaten daha net görüntüleme için sıklıkla tercih edilen bir yöntem, öyle çok ağır ve tehlikeli bir madde kullanmıyorlardır diye tahmin ediyorum.

annem çektirdi yeni 65 yaş üstü, bir sıkıntısı olmadı sonrasında veya esnasında. bir sıcaklık geldi dedi sadece

altına yapıyormuş hissi veren tomografinin ilacı. mr'ın ilacında o da yok.

alerjiniz yoksa bir sıkıntı yaratmıyor.

Bir yan etkisini görmedim, zaten prospektüsünde de 24 saat içinde idrar yoluyla vücuttan atılır diyordu. Uzun yıllardır sık kullanılan bir şey zaten.

Yan etkisi olmadı, hafiften bir sıcak basması yaşamıştım sadece. Basit bir işlem.

ben geçende kulak çınlaması için ilaçlı mr çektirdim. size muhtemelen temporal mr çekilcek. size verilen ilaçta hiçbir şey hissetmiyorsunuz.

bir de sıcaklık hissettiğiniz ilaçlı mr var fakat o kalp bt'sinde oluyor. o farklı.

sağ el baş parmağını koyma yeri. bir özelliği yok. manuel vitesli arabada debriyaja bastığın sol ayağını debriyaja basmadığın zamanlarda dayadığın köşe gibi bir konfor detayı.

4.248 TL yıllık. tanıdık bi yer.

3bin lira.

aylık 400 lira

şahıs şirketi tanımı bunun için yeterli değil.

işletme veya serbest meslek defterini 400-500 civarına, bilanço defterini en az 800 liraya tutarım ben. evrak yoğunluğu, personel sayısı, yapılan işin niteliği (hizmet, alım satım, imalat) bu rakamı arttırabilir.

aylık 300 ödüyorum..

cilanın çözündüğünden emin misiniz?
cila çözünmediyse yakmak çözüm olabilir ama tabii görmeden yorum yapıyorum.

emin değilim, fotoğrafını atacağım. cilanın çözünüp çözünmediğini nasıl anlarız? beyaz kalıntılar var gibi, ıslak süngerle silince hicbir sey yokmus gibi gozukuyor, kuruyunca beyazlıklar tekrar cıkıyor.

bence kolonya döküp yakın.
geçerse ancak o şekilde geçer, geçmezse de bir değişiklik olmaz zaten.

önce bir kısmında deneyin tabii.

kolonya döküp yakın +1

ama öyle cayır cayır ateşe vermeyeceksiniz. ince bir tabaka kolonyayla ıslatın. öteki elinizde de ıslak bez olsun. ateşe verip ilk alevi gördüğünüz anda ıslak bezle silerek söndürün.

biz cilalı masalardaki kahve bardağı izlerini böyle çıkarıyorduk.

önce ufak bir köşesinde deneyin, mobilya kül oldu, yapacağınız öneriyi s.. diye gelmeyin.

teşekkürler, bu aklımda.

ama mobilya bizim olmadığı için bir tık da antika olduğu için bu şekilde riske atmış olur muyuz? yakma haricinde bu işin çözümü var mı profesyonel olarak nasıl yapılıyor aslında biraz aklımdaki soru o.

kolonyayla yakınca eskisi gibi parlak cilalı gibi gözükür mü? masa gibi sadece üst tablası olmadığı ve mobilyanın geri kalanı da aynı şekilde parlak cilalı olduğu için kesin çözüm arıyorum. beceremezsek ev sahibine gidip bi halt yedik dediğimde daha kötü duruma sokmuş olmayalım biraz korktuk.

sakın kolonya döküp yakmayın. dandik mobilyalarda işe yarasa da kaliteli mobilyalarda iz yapar ve parlaklığı gider. aslında üzerindeki cila bozulmuş 0 numara zımpara ile üstten biraz alıp tekrar cila yapmak gerekiyor.

çok teşekkürler. riske atamayacağımız için bu daha garanti bir yöntem gibi duruyor.

elinizde zımpara ile üzerinden biraz alıp tekrar cilalamak gibi bir imkan varsa, kolonya yöntemini denememek için bir sebebiniz yok bence. baktınız olmadı, zaten zımpara + cila her türlü eski haline getirecektir.

kolonyayla yakmak aksine, kalitesiz mobilyalara zarar veriyor.
bütün salonum masif mobilya, antika masif yemek masamın lekelerini öyle çıkartıyorum.
zaten kolonyayla yakmak işe yaramazsa zımparalarsınız, direkt zımpara denemek anlamsız bence.
muhtemelen yakınca çıkar.

bu arada kolonya öyle çılgınlarca yanmıyor zaten, döktüğünüz yer yanıyor, kolonya yanıp buharlaşınca alev sönüyor.
yani mobilyayı yakıp kül edemezsiniz merak etmeyin, birkaç saniye süren bir şey.

Zımpara yapmadan, ilk önce oto boyası pastası ile bi pastalayın. Cila değil ama pasta, pasta zaten çok ince zımpara görevi görür bir nevi.

Bu sayede cila yüzeyinden ince bir katı silmiş olursunuz, eğer dezenfektan içeri kadar işlemdiyse ve yüzeyde kaldıysa işe yarar.

Bu yöntem yaramazsa 1000 numara zımpara ile zımparalayıp sonra pasta + cila (vernik değil, pasta sonrası pamukla sürülen cila) uygulayın, zımpara komple matlaştıracak korkmayın.

O da olmazsa ahşap üzerindeki cilayı komple zımparalayacak ve vernik atmak gerekecek.

evet sorun çıkartıyor.

Ön cama film yaptırdım 0.50. Şimdiye kadar sıkıntı yaşamadım ama hiç polis çevirmesine denk gelmedim. O yüzden sıkıntı çıkarmaz diyemem.

Ammavelakin özellikle akşamları görüş konusunda memnun değilim, keşke öne taktırmasaydım dedim. Arabada sevişme vs gibi fantezileriniz yoksa taktırmayın bence.

polise yakalanmazsanız veya polis fark etmezse sıkıntı yaşamazsınız, ama filmli ön camla muayeneden kesinlikle geçemezsiniz, ağır kusur yazarlar, kesin bilgi. en fazla 2 yıllık keyif için boşa masraf etmeyin.

arka ve yan camlarda sıkıntı yok, hafif kusur yazıyorlar.

ön cam ve ön yan camlara film yasak. ne kadar şeffaf olursa olsun yakalanırsa ceza yersin ve orada söktürürler. kısacası ön camlara hiçbir film yaptıramazsın fakat arka tarafta serbestsin.

güncel bilgi: ön yan camlara yasak değil, sadece ön cama yasak. arabamın ön camı hariç bütün camları filmli, hem de epey içerisi görünmeyecek kadar koyu (numarasını bilmiyorum, ben yaptırmadım, aldığımda vardı). çevirmeye de girdim, muayeneden de geçtim. yan camlar (ön arka fark etmez) ve arka camda sorun yok.

Özetle bugün 100.000 lira yatır, 4 sene sonra 434.000 tl kazan diyor. Ben inanmadım, bu kadar büyük kar marjı olsa ilana kadar düşmezdi bence.

Bahsettiği şeylerin gerçeklik payı olabilir, kamulaştırma yatırımı diye bir şey de olabilir, ama böyle bir kar marjı mantıklı değil.

yok onu anladım, mantığını da sorgulamıyorum. merak ettiğim şey, neyin karşılığında 100.000 yatırılacak, sattığı ne? yatırımcıya karşılığında ne verecek?

detayını bir kenara bırakırsak kısaca mevzu şu. bu bizim emlakçımız, bahsettiği arsa da bize ait (125 hissedarı var). bütün halde satamadığını, parça parça satacağını söyledi. satarsa da %25'i kendisini olacak, anlaşmamız öyle. şimdi ne yapmaya çalışıyor? kendi payını nakde mi çevirmeye çalışıyor ne yapıyor onu anlamadım. kendisine sordum, anlattı ama yine anlamadım. bize faydası olan bir işler mi yapıyor nedir?

Hocam eğer sen anlamadıysan (hesap kitap para işlerini bilen biri olarak) biz hiç anlamayız o zaman :)

Ama sanırım bugün hissesini satıp, yarın değerlenecek diye pazarlıyor. Kamu yatırımı filan gibi kelimeleri araştırmak lazım.

Yalnız kesinlikle mantıklı gelmedi bana.

Yanlış anlamadıysam;
Ortada dava var. Davadan beklenen x miktar var, bu miktardan y miktar bekleyen kişi var.

Kişi bu y miktarın yarısını bana verin, dava bittiğinde y miktari siz alin diyor. Yani bana sicak para verin, yatirim olarak düşünün. Dava bitince de yatirimin karşılığını alın diyor.

Sey gibi bu; birinin sana 50 lira borcu var, bunu başkasına devredip bana 20 lira ver bu kisinin 50 liralik borcunu sana vereyim diyor.

Benim anlamam bu kadar.

edit: dolar kurunu yazdığınız hücre A1 ise onu formülde $A$1 olarak yazmalısınız.

kurun yazılı olduğu hücreyi formül içinde @lazpalle nin dediği gibi yazacaksınız. diğerini $ işareti olmadan.

Örneğin : =$A$1*B2

Bu hücreyi de tutup çekerseniz =$A$1*B3, =$A$1*B4 diye gider.

Kur diyelim ki A1 hücresinde

Formulün yazdığı hücrede, mouse imlecini A1'in üstüne getirip tıklayın ve F4 tuşuna basın

formülü yazarken $A$1'i elle yazmamak için A1'i seçtikten sonra F4'e basarsanız o kendi $A$1 şekline dönüşür. sonra formülün devamını normal şekilde ekleyebilirsiniz.

Var uygulaması sebebiyle bir süredir öyle yapılıyor. Dünya kupasına özgü değil. Hakem ofsayt olduğuna kanaat getirse bile kritik pozisyonları kasıtlı olarak bölmüyor ve böylece potansiyel golleri engellememiş oluyor. Dolayısıyla bayrağı pozisyon tamamlandıktan sonra kaldırıyor ve var sistemine göre golün geçerliliğine karar veriliyor.

adam topu alıyor, kaleciyi de geçiyor, kale boş vursa %100 gol, yan hakem bayrak kaldırıyor, orta hakem düdük çalıyor, adam da topa vurmaktan vazgeçip duruyor düdük çaldı diye.

var'a gidiyorlar, hop meğer ofsayt değilmiş. e adam gol atacaktı, düdük çaldı diye vurmadı topa. ne oldu gol? gitti.

o yüzden pozisyonun bitmesini bekliyorlar. adam topa vuruyor, golü atıyor, yan hakem ofsayt olduğunu düşünüyorsa bayrağı o zaman çekiyor. var'a gidiliyor, ofsayt değilse gol veriliyor.

borç ekranının sağ üst köşesinde "refresh" ikonu var, ona bastınız mı?

evet, hala ödenmemiş görünüyor. karıştırdım diyeceğim ama hayır, kuruşuna kadar aynı. ödediğim şey buydu.

Bu normal, borç tahakkuk edince de hemen borç gözükmüyor ki.Mesela kira vergisini beyan ediyorsun borç bir saat sonra çıktıgı oluyordu.

bir süre sonra geleceği ile ilgili bir uyaru bir yerlerde yazıyordu zaten o sayfanın, 1 gün beklemeden panikleme

az bekleyin hocam yahu. her şey elektronik, interaktif falan oldu da o kadar da mükemmel değil. ödediyseniz, alındı da varsa bir şey olmaz, illa ki düşer sisteme.

Selamlar, 16 sene profesyonel yüzmüş, 6 yıl yüzme hocalığı yapmış birinden duymak istersen anlatıyorum; daha bir çok detay var ama kabaca aşağıdaki konulara dikket edersen bu iş zor değil.
Isınma bu işin en temeli. yüzme çok ilginç bir şekilde hemen her kası bir şekilde çalıştırıyor. bu sebeple gündelik hayatta, fitnessda ya da diğer sporlarda kullanmadığın pasif kasların yüzmede birden aktif olması tehlikeli bir durum.
profesyonel yüzücülerin havuza girmeden önce neredeyse 1,5-2 saat ısınmak için spor yaptığını biliyor muydun? en az 45 dk koşu, yarım saat fitness ve diğer ısınma ve gerdirme hareketleri sayesinde kasları yüzmeye elverişli hale getirmelisin. yüzme kasları fitnessda olduğu gibi kısa kaslar değildir. uzun kas yapısı oluşturur bu sebeple ısınma, ısındıkça esneme çok önemlidir.
ısınmayı suda da yapabilirsiniz ancak bu süreyi uzatır.
standart profesyonel bir idmandan önce yüzücüler hem karada yukarıda saydığım idmanları yapar hem de suda ısınmak için yüzerler. bu yüzme seansı daha ağır tempoda ve uzun mesafede genelde karışık stilde gerçekleşir. akabinde branş ve kondisyonu arttırıcı ve zorlayıcı idman başlar. 2 saatlik standart bir antrenmanda 3-5 km yol yapılır.
bu denli kritik bir sporu yaparken mutlaka sporun gerekliliklerini yerine getirmeniz gerekiyor.
Nefes olayına gelince, yeni başlamanız sebebi ile doğru nefes alma tekniğini öğrenmiş olduğunuzdan emin olun. nefes alırken sadece başın dönmesi vücudun sabit kalması fazla eforun önüne geçer ve nefesi daha sağlıklı kullanmanız demektir. gerekli tekniği havuzdaki varsa yüzme hocalarından sorup öğrenebilirsiniz.
Yüzerken nefesinizi ayarlamanın en iyi yolu dururken yaptığınız nefes idmanları ile olur. yüzerken harcadığınız efor sebebi ile aldığınız oksijen yeterli gelmiyor belli ki ve yolda kesiliyorsunuz. bunun için havuz kenarında suda nargile diye tabir edilen nefes egzersizini uzun uzun yapmanız gerekir. bu sizin nefes alıp vermenizi yüzerken bunu uygulamanızı pekiştirir.
ilk etapta 3-4 kulaçta bir sonrasında yorgunluğunuza göre bunu azaltarak 2 kulaçta bire kadar gerileyebilirsiniz. nefes ihtiyacınıza göre bu kulaç sayısını ayarlayın.
ayak vurmak sabit hızda standart enerjide ve vücudu itici güçte olmalıdır. ne eksik ne fazla. saniyenin altında bir sürede ciğerlerinize aldığınız bir havayı tüm bu koordinasyon ve harcadığınız enerjiye sağlamak kolay değil.
Tüm bunlar bir orkestra gibi tam uyum içinde olmadığı sürece hep bir noktada duraksama ve zorluk yaşanacaktır.
çok alıştırma, doğru teknik ve sabırla başarılamayacak bir iş değil. yüzme konusunda sıkıntınız yoksa yüzmeyi ve tekniklerini iyi bilen bir hocadan bunun eğitimini 3-5 derste alabilirsiniz.

verdiğiniz bilgiler çok değerli. acele etmeden düzenli gidip gelmeye bi yandan da kendimi geliştirmek için çalışmaya devam edeceğim o zaman. çok teşekkürler.

uzman degilim ama @erty_ksk verdigi degerli bilgilerden havuz kenarinda nefes egzersizi cok cok yararli olmustu bana. ozellikle bu calismalar sirasinda nefes almakta degil nefes verirken problem yasadigimi anlamistim. yani dogru nefes vermek de cok onemli diye dusunuyorum. bu calismadan sonra ciddi oranda daha uzun mesafeler yuzmeye basladim. ama hala koordinasyon konusunda kendimi gelistirmeye calisiyorum ve koordinasyon da cok yavas gelisiyor

Kaynak için youtube'ta Serkan Özkeskin'in kanalında bütün videoları izle. Hepsi hap bilgi. Serbest stille başla izlemeye, sonra kelebek, kurbağa devam edersin. Videolar arasında kullanıcılardan gelen amatör videolar var, orada neleri doğru-yanlış yaptıklarını gösteriyor onlara da göz at. Drill çalışmaları çok önemli. 1 gününü sadece bacak drill'ine bir gününü sağ kola bir gününü sol kola bir gününü 2 kulaç ir nefese, bir gününü 3 kulaç sağ nefese bir gününü 3 kulaç sol nefese ayır. üstüne koya koya en sonunda ahenk içinde yorulmadan saatlerce yüzecek kıvama gelip kendini şu siteye kayıt olup advanced düzeye geçmeye çalışırken bulursun:

www.facebook.com

yukarıda çok kıymetli bilgiler verilmiş. ben de nacizane amatör bir yüzücü olarak ekleme yapmak isterim.

bence sizin yorulmanızın en büyük sebebi yüzmeyi geç öğrenmiş ve yeteri kadar antrenman yapmamış olmanızdan kaynaklanıyor. burada antrenmandan kast ettiğim drill falan değil, su üzerinde eforsuz durabilme antrenmanı.

yürümek, yüzmek, bisiklete binmek, araba kullanmak gibi beceriler, insanın düşünerek yaptığı işler değil, yani öyle olmaması gerekli. yürürken "sol ayağımdan destek alırken sağ ayağımı kaldırıp ileri atayım, onu yere koyup ondan destek alırken solu ileri atayım" diye düşünmezsiniz, o artık refleks olmuştır, kendiliğinden olur.

araba kullanmak da öyle. ilk ehliyet alanlar hep sorar "kavşakta önce frene mi basayım, sonra debriyaja basıp üçten ikiye mi atayım, debriyajdan çekerken gaza mı basayım". yav ne bileyim otomatik oluyor onlar, reflekse dönüşmüş artık, düşünerek yapmazsın, kendiliğinden olur.

yüzmeyi geç öğrenenlerde fark ettiğim en büyük problem bu. yüzmezken bile suyun üstünde durabilmek için çaba sarf ediyorlar, efor harcıyorlar. oysa hiç el kol oynatmadan, minimum hareketle suyun üstünde durabilmek gerekiyor. bu olmamışsa öncelikle su üstünde durabilme işini beyinden alıp omuriliğe bağlamanız lazım. suyun üzerinde kalabilmek için düşünmemeniz lazım. bu henüz omuriliğe bağlanmamışsa, yani yüzerken şimdi sol kulaç atayım, solu çekerken sağı atayım, sağı çekerken kolum tam şurdayken yandan kafamı çıkarayım falan diye düşüne düşüne yüzüyorsanız sizi en çok o yorar. bunların otomatik olması gerekiyor.

mesela ben kafamı hep sağdan çıkarırım, soldan çıkaramam. sağdan çıkararak yüzerken sorun yok, ama bazen ulan biraz da tersten çıkarmaya çalışayım diyip soldan çıkararak yüzmeye çalışınca düzen bozuluyor. düşünmeye başlayınca olmuyor. oysa havuz aynı, yüzme hızı aynı, yüzen herif aynı.

bence sizi asıl yoran bu. çalışıp omuriliğe bağladığınız zaman bu sıkıntı geçecek. teknik falan sonraki iş.

180 çok uzun.

ortadan esner sunta.

Ortadan ikiye bolup cift kat sunta yapip 90x45 masa olur anca

dostum bir önceki duyuruna gerekli cevaplar verilmişti diye hatırlıyorum. 4 ayak çok az. 1.8 cm kalınlık da az. deneyince göreceksin ki eninde sonunda bel verecek ne yaparsan yap. ya kalınlaştıracaksın ya ayak ekleyecek ya da böleceksin.

sadece bu beş malzeme varsa, başka malzeme ekleyemiyorsak ayakları dört köşeye en uçtan montelemek yerine, uzun kenarın biraz daha ortasına doğru monteleyerek ortadan bel verme ihtimalini azaltabilirsin. ama yine bel verir, ayaklar da yanlara doğru açılır.

ayak sayısını arttırabilirsin.

ayak sayısını arttıramıyorsan suntanın altına ahşap veya sunta profilden bir çerçeve ve yine aralara birkaç tane kısa profilden kayıt yaparak taşıyıcı yapabilirsin.

zaten dört yanı açık olursa ayakta da zor durur bu, devrilmeye meyilli göründü gözüme. duvara yaslayacaksan alttan raf tutucu metal profille duvara monteleyebilirsin. bu şekilde iki ayak bile yeter.

Uzun kenar 45-90-45 olacak şikilde, kısa kenar 11,25-22,5-11,25 olacak şekilde.
Tamamen mesnetsiz bir yorumdur. Kenar uzunliğunu ikiye bölüp ortasına taktım ayağı

Çakır'ın ameliyatı.

Olay da şu; çakır'ın öldüğü doktorlar tarafından polat'a söyleniyor. Polat da bu haber duyulmasın diye ameliyathaneye girip doktorları tehdit ediyor ve erhan'ı başlarına koyuyor çıkmak isteyen doktor olursa da vur diyor. Polat dışında kimse çakır'ın öldüğünü bilmiyor. Bilirlerse ortalık karışabilir, kendi yanlarındaki adamları toparlayamayabilir diye söylemiyor. çakır'ın öldüğü duyulmadan intikamını almak istiyor. alıyor da malum babaları 1 gecede temizlediği bölüm :)

üstündeki kanları temizliyor lavaboda o da çakır'ın kanı işte, hastaneye götürürken oldu hepsi.

@ilgeru

dayının kızın orda ne işi varmış dediği olay ne peki orda?

@nundu, meral'i söylüyor dayı. çünkü çakır meral yüzünden halit'in pususuna düştü. çakır nasıl pusuya düşmüş ne olmuş kimse bilmediğinden meral'le bağlantısını bilmiyorlar.

arabayla Çakır'ı taşırken o kadar ağlıyosa ameliyat anında bu kadar sakin değildir herhalde diye düşünüp Çakır'ın değil sanırım demiştim, demek ki süper kahramanımız hemen sakinliğini kazanmış :d

Bu babaları temizlemesi de Çakır'dan hemen sonra olduğunu bilmiyodum iyi bilgi dshhs

teşekkürler

arka arkaya sahneler değil, mevzuların arasında 1-2 bölüm fark var. burada uç uca eklemişler.

bölüm 43, halit meral'i kullanarak çakır'ı pusuya düşürüp vuruyor.
bölüm 44, polat yetişiyor, çakır'ı ve meral'i alıp hastaneye götürüyor. çakır'ı ameliyata alıyorlar. erhan ablanı bırak, abdülhey üst baş bul falan diyor. sonra helaya gidiyor. elini yüzünü yıkarken polislere karışmayın, gazetecileri yaklaştırmayın falan diyor. abdülhey de üst baş bulmuş bu arada, elinde tutuyor.
bölüm 45, çakır ameliyatta ölüyor. polat o sırada ameliyathanede. kimse çıkmayacak diyor. sonra ekibi toplayıp dayı sen millete hikaye anlat, memati siz çıkıp arabayı hazırlayın, erhan sen de ameliyathaneye gidip milletin başında dur diyor. kendisi de memati ve abdülhey'le birlikte babaları temizlemeye çıkıyor.

Çakırın ölümü 3 bölüm sürüyordu sanırım, vurulması, hastane içi örgü, ve intikam.

Çok kral bölümler be, vakit olsa intikam kısımlarını tekrar izlerim. Başlığı okuyunca zaten pala ve ekibinin

"ağa, bu adam yas tutacak bir kişi değil, son yas tuttuğu gece 6 babayı öldürmüş"

sahnesini açtım :)

Pala gibi bir karaktere spin of yapılmaması büyük kayıp.

Hanımlara bişey demem, ama 90'lı yılları yaşamış, derin devlet - asker - siyaset - mafya haberleri ile büyümüş erkek arkadaşlar arasında ön yargılı olan varsa mutlaka izlesin.

Kurtlar Vadisi sadece bir mafya dizisi değildir, başlangıcında inadına "bu bir mafya dizisidir" yazsalar bile :)

Ben zamanında izlemedim, yaşım kurtarmasına rağmen. Bundan daha bir iki yıl öncesinde izlemişimdir, ben de ön yargılıydım çünkü.

otobüs ben de görmedim ama kendi aracımı götürdüğüm muayenede kamyon ve tır (çekici) gördüm. fakat ben hep aynı yere gidiyorum, tüm istasyonlar için bir şey diyemem. belki sadece belli istasyonlarda vardır büyük araç muayenesi. veyahut size denk gelmemiştir.

Motosikletler için bazı küçük istasyonlar oluyor, mesela kapanmadıysa kadıköy kızıltoprak'da vardı.

Otobüs tır kamyonlar için olan istasyonlar genelde otoyol giriş çıkışına uygun konumda oluyor.

Aynı şekilde otobüs tır ve kamyonlar için servisler ve özel bakım atölyeleri de olur genelde otoyol üstünde dinlenme tesisi gibi yerlerin yakınında.

istanbul anadolu yakası için yazıyorum. istasyonlar tüm araçları alıyor. sadece kanalları farklı

ankara gölbaşı'nda en sağ kulvar otobüsler için. hatta bir gittiğimde sıra sıra ego otobüsü giriyordu.

Gölbaşı için konuşuyorum her gittiğimde tır, kamyon bulunuyor

birkaç gün önce aracımı çatalca'da muayeneye soktum. en sağ bölümde tırlar da muayeneye giriyordu. onların kapısı ayrıydı yani.

1. kapı motosiklet ve binek araçtı
2-3-4 binek araç
5 tır

müşterinin bilgisi dahilinde, samimi olduğun bir firma sahibine rica ederek ve kdv yi ödeyerek fatura kestirebilirsin.

küçük tutarlı freelance işlerim için tpayment.co üzerinden fatura kesip ödeme aldım.

sizin danışmanlık işi sürekli ve saat itibari ile meblağ yüksek olacaksa @durbidakka'nın dediği gibi vergisini ödemek üzere tanıdık bir firmadan rica etmek daha kolay olabilir.

ben bunu firmaların uyanıklığı olarak görüyorum. yani bir firma bu iş için niye danışmandan fatura istiyor? pekala sizi sigortalı olarak işe alıp, haftada 20 saat sigortalı gösterip, hak ettiğiniz parayı ücret olarak gösterip ödeyebilir. ödediği parayı da vergiden düşer. ama sizin adınıza haftada 20 saatlik sgk primi ödemesi gerekir.

firma kurarsanız kendi priminizi kendiniz ödersiniz. bir sürü masraf ve sorumluluk altına girersiniz. haziran'da iş bitse, firmayı kapatsanız bile en az 5 yıl sorumluluğunuz devam eder.

yani niye sizi buna mecbur tutuyor bu firmalar? danışman diye işe alsınlar, iş bitince de işten çıkarsınlar.

rakam yıllık limitin altındaysa gider pusulası üzerinden halledebilirsin. değilse de rimuut gibi servisleri kullanarak yurtdışından faura kesebilirsin. tek sefer 20 saatlik iş için şirket kurulmaz.

arabanın ses sistemine bağlanması üstte gösterdiği fm frekansından oluyor.

radyoda o frekansı açmanız lazım. bu cihaz aslında o radyo frekansını manipule edip ordan kendi aldıgı müziği çalıyor.

telefonu bu cihaza bağladıysanız, araçtan cihazda görünen radyo frekansını açıp telefondan müzik açmayı deneyin.

Daha doğrusu radyoda boş bir frekans bulup cihazda da onu ayarlayın. Cihaz fm bandında ayarlı kanaldan yayın yapıyor. Radyo ile bunu yakalayacaksınız.

Çok fazla kanal var, normal radyo yayını karışabilir.

oto çiftel.

ford ticari kullanan bütün mükelleflerim buraya gidiyor. ivedik'te.

kendim tanımam, bilmem, referans olmam. ama ismini sıkça duyuyorum.

2021 focus'umuzu çiftel'e götürdük, memnun kaldık. Ancak tamir işleri çok şans. Adam arızayı tanıyorsa memnun kalıyorsun, yoksa çok cefa çekiyorsun.
Ama sıradan bakım ise çiftel'e gidebilirsin.

çocuklar için sade süt siparişi vardı diye hatırlıyorum hala da vardır diye düşünüyorum

nasıl ılıtacaklarını bilememişlerdir belki :)

sıcak süt sorup masanda karıştırıp biraz bekleyerek kendi imkanlarınla ılıtırsın :)

neden sasirmislar anlam veremedim ben starbucksta calisirken cok normaldi sadece sut isteyenler oluyordu

kasaya girebilecekleri öyle bir ürün tanımı olmadığı için ne yapacaklarını şaşırmışlardır.

fiyatı problem değilse bir cafe latte isteyip içine kahve koymamalarını söyleyin (kahve sevmeyen arkadaşım yarım shot espresso koyduruyor mesela, hiç koyma desen de yooo illa koyacam demezler). hatta sütü fazla ısıtmamalarını da söyleyebilirsiniz. cafe latte parası verip kahvesiz latte, yani boş sıcak süt içebilirsiniz.

atatürk bulvarı üzerinde olduğunu biliyorum. kızılay meydanıyla sıhhiye arasında bir yerde ama tam yerini hatırlamıyorum.

ankara barosu'nun gölbaşı'nda bir sosyal tesisi var. av. özdemir özok sosyal tesisi. orası olabilir mi acaba aradığınız yer?

Balgatta, otel restoran bir.

Kızılay'daki Ankara barosu ek binası var, en üst katında çatı restoran var

merhabalar, hayır çıkmaz mtv. ocak 2023 mtv'si ödeyeceksiniz. ben de şubat'ta aldım aracı, bir önceki ekim'de gelmişti araç Türkiye'ye.

fatura konusunda maalesef bilgim yok

araç bayiye ocak ayında liste fiyatı 100bin'le giriş yaptı, bayide beklerken 3 ay sonra liste fiyatı 150bin oldu. senden 150bin alıyor ama faturayı 100bin kesiyor bu kadar basit. hatta bazıları kurumlardan çekindiği için aradaki farkı nakit olarak alıyor kayıt kuyut olmasın diye. ne kadar etik, yetkili bayii bunu yapabilir mi, kaçak iş olmuyor mu gibi soruları geçen seneye kadar kendimizce soruyorduk ama artık racon bitti. neden? bayii artık o 100binlik aracı zam gelmesini beklemeden 150bin yapıyor. birkaç ay öncesine kadar aksesuar, ek paket cart curtla 150bin yaptık diyorlardı artık onu da takmıyorlar. kim kime ne tutturursa. maalesef.

6 aylık mtv niye çıkmasın ki, elbette çıkar, vergisiz kullanacak haliniz yok. 31 aralık'ta alsanız bile 2022 2. dönem motorlu taşıt vergisini ödersiniz. araç ülkeye girdiğinde değil, plaka tescilinde motorlu taşıt vergisi doğar. ilk tescil tarihine isabet eden motorlu taşıt vergisini bayi sizin adınıza öder (sonra sizden alır). sizin 2022 2. dönem mtv'nizi bayi öder, ocak 2023'ten itibaren kendiniz ödersiniz.

muhtemelen o fark mtv + ruhsat plaka işlemleri için alınan ücrettir. mtv zaten faturaya eklenecek bir kalem değildir, ayrı bir vergi tahsil alındısı ile size ödendiği bildirilir. plaka ve ruhsat işlemlerinin faturasını da işi yapan muameleci keser. muhtemelen aradaki fark da bunlardır. hepsini toplarsanız ödediğiniz rakamı bulursunuz.

ilk tescilde bildiğim kadarıyla mtv ödemesinin 1 ay süresi var. bayiler tek tek ödeme yapmamak için 1 aylık mtv'yi biriktirip öyle ödüyor olabilirler. yani vergi tahsil alındısının size henüz gelmemiş olmasının sebebi budur. e-devlet'ten takip edin.

MTV 2. taksit ödemelisiniz +1

Ödenmemiş ise cezalı duruma düşersiniz bilginiz olsun, genelde de ödemezler, çünkü araç satışına ve teslimine engel bir şey değildir.

@tok olduğumuz halde aracı şubat ayında teslim aldığı için yılbaşından önceki mtv'yi ödememiş doğal olarak.

MTV aracın imalat ya da ithalat tarihi ile ilgili değil, MTV vergisi araca ruhsat çıkarıp trafiğe çıkardığınız an tahakkuk ediyor.

31 Aralık'ta ruhsat ve plaka çıksa MTV 2. taksit tahakkuk eder +1

ufak bir deprem çantası yapıp attım bagaja ben de, çanta içerisinde zaten kış ayında bozulacaklarını sanmıyorum.

O plastik şişelerin markete gelmeden önce dağıtım deposunda nasıl durduğunu görseniz bu soruyu hiç sormazsınız.

Bagajda hiçbir şey olmaz, 1 yıl bile durur. Hele kışın hiç sıkıntı olmaz. Olsa olsa yazın güneş altındaki arabanın içinde bırakmayın.

Bir de kafaya dikilip yarım bırakılmış şişenin ağzında bakteri üreyip koku yapıyor. Açıp kafaya diktiğiniz suyu birkaç gün içinde tüketmeye bakın.

Cam şişelerden alıp koy bence, kafan rahat etsin.

Evet cam şişe daha mantıklı. Plastik tadı suya geçiyor

cam şişe artı aluminyum folyo gazete poşet ömür boyu sakla

cam şişe +1

Pilini değiştirdiniz mi?

Pili mi var? :o

Ben hep manyetik güçle o ekranın çalıştığını düşünmüştüm :D

Önce alttan kapağını sökün pil tipine bakın, CR2032 veya benzeri de olabilir, ya da ince kalem pil (AAA) de olabilir. İnşallah normal ince kalem pildir, hem ucuz hem her yerde bulunur.

Edit: Ekran soldu dediniz diye hem @kibritsuyu hem ben ekran pillidir diye düşündük. Ama spor salonlarında kullanılan profesyonel makineler kendi enerjisini kendi üretiyor genelde sizin de düşündüğünüz gibi.

Eğer kendi enerjisini üreten bir modelse ve ekran solduysa, ekran güneşe maruz kalmış olabilir.

Pilliymiş valla bu duyuru da utanç abidesi olarak dursun burada.

İki tane aaa pil vardı değiştirdim. Çok sağolun ^^

Virgül için;

Oku baban gibi eşek olma cümlesi var ama hepsinin bir arada olduğu bir cümle duymadım hiç. Duyuruyu takip için yazıyorum.

-Çikolata alıyorum.
+Banada al. (Banada diye bir marka varmış.)
+Bana da al. (Aynısından alıyor.)

Ben bunu görmüştüm.

Odamı yeşile boyamış.
O damı yeşile boyamış.
O da mı yeşile boyamış.

Mobildeyim editleyemedim.

Noktalama işaretli olanı da:

O, damı yeşile boyamış.

Temlik denir.

www.cekpara.com Ciro etmek demekmiş. Tesekkur ederim cevap yazanlara.

Şehir yazmamışsınız, Istanbul varsayıyorum. Acıbadem Maslak'ta Özgüç Takmaz'ı gönülden tavsiye ederim. Normal doğum yaptım. Sigorta büyük kısmını karşıladı, bizden 6000 lira çıktı (eylül ayında). Mutlaka sigortanızın koşullarını ve anlaşmalı kurum ve doktorlarını inceleyin.

Biz Ankara'da olduğumuz için sadece fiyat yazıyorum Haziran ayında 4 bin lira ödedik Güven hastanesi

Edit:sezaryen mobildeyim

Çamlıca medipol
4000 TL normal doğum
Ben memnunum. Normalde doktorumuz Ayşe kavasoglu idi. Doğuma girdiğimiz gün o yoktu. Doğuma giren doktorun adını unuttum. Kapalı bir kadındı. Ama tüm personelden memnunuz.

abiler şaka yapıyor olmalısınız, bu fiyatlar gerçek mi? bence bir şeyleri eksik söylüyorsunuz.

tam 10 yıl önce ankara'da özel hastanede (koru hastanesi) normal doğuma 2500 lira verdim. 10 yıl önce diyorum. öyle paket maket bilmemne de değil. sadece normal doğum ve 1 gece oda. normal olduğu için ameliyathane falan da yok.

güven hastanesi gibi bir hastanede sadece doktorun kapısına gidip muayene olmak 1000 liradan başlıyor. sezaryen doğum, ameliyathane, anestezi, oda hizmeti, doktoru, hemşiresi, tahlili mahlili her şeyi dahil 4000 lira olamaz hocam. tamamlayıcı sağlık sigortasının farkı falandır o.

sıfır aldığın araçta böyle bir durum oluştuysa servisin yolunu tutmanı öneririm öncelikle. mutlaka kaçak vardır. eğer bu kaçak motor ya da şanzımana giderse canın çok sıkılır. servise gidene kadar saf su ekleyebilirsin. istersen %50 su %50 antifriz de yapabilirsin. fakat antifriz ve su oranı antifrize göre değişiklik gösterebilir ama ideali genelde %50 %50'dir. musluk suyu ekleme.

edit: bazı su hazneleri basınçtan dolayı tam ağzına kadar doldurulmaz, maksimum seviyesi kabın tam ortasındadır. eğer o seviyenin altına indiyse mutlaka bir kaçak vardır. ustalar işten kaçmak için buharlaşmadır vs. derler ama genelde kaçak olduğu ortaya çıkar.

motor ve su sıcakken olması gereken seviyenin altındaysa kaçak vardır.

orası genleşme deposu zaten. minimumun altına düşmemişse veya motor soğukken baktığınızda zamanla eksilmiyorsa, bir öncekinden daha düşük seviye ölçmüyorsanız, çizgilerin arasında duran suya bir şey eklemenize gerek yok. bir zararı da yok.

suyun min çizgisi ile max çizgisi arasında olması normal zaten. illa su koyacaksanız marketten kaliteli şaşal suyu alıp ekleme yapın. çeşme suyunda kireç var. max çizgisini geçmesin.

araca asla çeşme suyu ya da içme suyu eklemeyin. eğer içinde yeterince antifiriz varsa saf su eklenebilir. eğer antifiriz eklenecekse de motor bloğuna uygun antifiriz türünde ve yaşadığınız iklime uygun antifiriz eklenmeli. herhangi bir antifiriz eklemek uzun vadede sorunlara yol açabilir. temelde 4 adet tipi var organik, inorganik, Hibrit Organik ve Nitritli Organik. bunlardan uygun olanı aracın kitapçığında yazar. rengine göre bakarak hata yapabilirsiniz.

motor soğukken ve kapalıyken genleşme tankındaki seviye yanıltıcı olabilir. motoru 10 dakika kadar ısırrıktan sonra buradaki su seviyesine bakın.

kibritsuyu +1

hiç bir şey yapmayın, su soğukken o konumda olması gerekiyor zaten. su ısınınca seviye biraz yükselir.

otomotivdeki tam adı genleşme kavanozudur.

pdf'ten excel'e çeviren sitelere (pdf2xls falan diye aratın) beyanname pdf'ini yükleyip doğru düzgün hücrelere bölmesini umacaksınız.

ya da beyannameyi hazırlayan sizseniz hazırladığınız yerde xml formatında kaynağı vardır. onu excel'de açarsanız hücrelere oturmuş bir tablo elde edersiniz. ama bunda da başlıklar yerine kodlar vardır, yine oturup elle her sayının başlığını girmeniz gerekir.

tablo gibi hop hazır alayım diyebileceğiniz bir formül yok.

denesene

ne kadar eski ve ne kadar tuşlu olduğuna göre değişir.

nokia 3310 için alamazsınız. zaten onun içinde alınacak bir veri de yoktur, en fazla telefon rehberi belki. zira bunlarda son kullanıcının bilgisayara bağlayabileceği bir veri soketi yoktur. şarj standları için şarj etme konnektörleri vardır sadece.

ama usb'den bağlantı yapılabilen, altında soket gibi pinler olan ve ona uygun kablo gerektiren 2004 ve sonrası çıkmış modellerde alabilirsiniz. uygun kablo ve ovi miydi neydi bir programı vardı, ondan gerekebilir.

şarj ucu micro usb şeklinde olanlar için micro usb kablo ile bağlanabilirsiniz.

@kibrit suyu, Samsung s3600 için deneyeceğim, uygun kablo ve program ismi önemli yoksa usbden şarj etmenin ötesine geçemem gibi

araba sahneleri dışında amatör bir tarafını göremedim. araba sahnelerinde yeşil perde kullanılması dışında başka hatası yoktu bence. o da sanırım ekipman sıkıntısı.

profesyonel bir video kamera ile değil, canon eos 5d fotoğraf makinesi ile çekiliyordu. muhtemelen araç içi çekimlerde kullanmak üzere buna uygun ekipman yoktu, yeşil perde kullandılar ilk birkaç bölümde.

Outdoor ayakkabı.

beğendiğin bir ayakkabıyla normal çorabın üstüne thermal insulate çorap giymek, bunlara şardonlu çorap da deniyor, fiyatları da bu sene 80-100 civarı vardır

carrefour, migros gibi marketlerin çorap reyonlarında da bulunuyor

aynı mantıkla adidas terrex aldım, acayip konforsuz, ayağımın her tarafı su topladı, sakın ondan almayın.

greyder in modelleri içinde anlattığınız ayakkabılardan vardır.

Hayir

Bana denk geldi. Daha para ödemedim de misal çok belirgin bir şey olursa bakabilirler. Haklari var yani, sadece genel olarak yapmıyorlar.

normal bir sırt çantası ise rynair bile bakmaz.

diğer tarz el bagajları ise bakabilirler ama çok çok nadir.

e mesela tam biniş aşamasında yok kardeşim bu valiz kabine uygun değil dediler, ne oluyor o zaman?

@pamplona

sektörde çalışan varsa güncel bilgileri verebilir ama benim gördüğüm bir olay oldu.

check-in de el bagajından sorun olmadan geçti ama gate önünde ağırlığına bakıldı. çantayı almadılar uçağa. çantasız bindi kişi uçağa.

ama 194109410 sefer uçağa binmişimdir bir sefer böyle bir olay gördüm.

Çok nadir denk gelir. Muhtelemen denetim vs. yapıldığı zamanlarda belli uçuşlarda oluyor. Benim havaalanında çalışan bir arkadaşım var. THY'nin siyah business bantlarından vermişti. Bulabilir de çantanıza geçirirseniz risk ortadan kalkar. Kimse de gelip dokunmaz çantanıza.

Eger kabün bagajını check in sırasında çok gösterirsem tartmayı isteyebiliyorlar. Ben genelde onların görüş açısında olmayan bi yerde tutuyorum.

Check-in esnasında bagaja etiket yapıştırıyorlar. O varken de kimse bakmıyor.
Check-in sırasında girmeden genelde sıra başında havayolu görevlisine el bagajı için sticker alabilir miyim derseniz genelde verirler ve o olduğu için de kapıda sorun yaşanmaz

"tam biniş aşamasında yok kardeşim bu valiz kabine uygun değil dediler, ne oluyor o zaman?"

salona gittiğiniz kapıdaki güvenlikten geçiriyorlarsa uçağa biniş kapısında valizin boyunu ağırlığını sorgulamazlar. sıkıntı varsa salona gidilen güvenlikten çevirirler zaten, bununla kabine giremezsiniz diye. çıkıp bagaja verirsiniz.

Bana surekli denk geliyor nedense. Eger ucak bossa ve canta ufaksa pek umursamazlar. Ama ucak doluysa, herkesin cantasi kabine sigmayacagi icin, kapida el tartisi ile bakip olcuyorlar. Personele gore kibarca kargo bolumune koymalari gerektigini soyleyenleri de gordum, ekstra kabin bagaji ucretini talep edenleri de. Ve cidden her 2-3 ucusta bi denk gelir, gerginlik cikar vs. Türklerin agirlikta oldugu ucuslarda olur genelde bi de bu.

sadece 1-2 kere denk geldim, hepsini tartmıyorlar, gözlerine kestirdikleri büyük bagajları hem ebat hem de ağırlık olarak kontrol ediyorlar.

Büyük valizi olanlara ve kampçı tipi sırt çantası olanlara zorluk çıkardılar. Sanırım ekstrayı ödetip normal bagaj olarak almışlardı. (bebek arabaları gibi direkt olarak uçağın kapısında teslim alıyorlar)

şans.

benim başıma çok geldi çok sık yurtdışı seyahati yaptığım için.

uçakta o gün normalin üzerinde yük varsa kabin hakkına ekstra dikkat ediyorlar sanırım. check in sırasında tarttıkları da oldu sırt çantamı veya kabin ölçülerindeki el valizimi, hatta uçağa binmeden önce kapıda herkesin el valizlerini tarttıkları da oldu.

ama çoğunlukla bakılmaz gibi.

Tekirdagliyim mor sogan alinca ici boyle cikiyor. Topragiyla ilgili olabilir gorsel benim icin mor sogan.

Mobildeyim ediy giremedim anneme sordum kis sogani deniyormus.

dışı dediğin tanıma uyan sarı soğan var.
www.wikijuices.com

ama içine bakınca mor soğan gibi.

sarı soğan da değil, onun içi bembeyaz çıkıyor.

mor soğan olmadığına da kesinlikle eminim.

normal bildiğimiz yemeklik soğan, ama bu linktekiler gibi sarı kabuklu değil. içi de beyaz değil, eflatun gibi, pembe gibi.

hah kışlık soğan diye aratınca çıkan soğan galiba bu dediğim: www.toptanmanav.com

bildigimiz normal sogan degil mi bu? normalde gene sari kabukludur, ici de beyaz degil boyle eflatundur. kis sogani olabilir.pazarcilara sorabilirsiniz bence. normal sogan gibi, ama ici eflatun derseniz bence anlarlar.

evet bildiğimiz soğan. hatta en ucuz soğan da bu galiba. ama pazardan marketten aldığım sarı kabuklu soğanların tamamının içi bembeyaz çıkıyor.

arpacik sogan sanirim bu, cok minik olanlari degil de biraz daha büyüklerinden.

Hocam bence soğan türünden bağımsız sumakla biberle ovuşturunca pembeleşiyor soğan baharatın rengini alıyor.

böyle bir cevap geleceğini bildiğim için sumaklı soğan fotoğrafı koyarken çekinmiştim, ama maalesef doğranmış halinin başka fotoğrafını bulamadım.

hayır sumakla ovulduğu için pembeleşmesinden bahsetmiyorum, maalesef bulabildiğim en yakın fotoğraf sumaklı olduğu için onu koymak zorunda kaldım.

bunu ben internette görüp de aramıyorum, sumaksız hali de zaman zaman elime geçiyor, kendim soyup kendim doğruyorum, bakıyorum içi pembe. ama kendi satın aldığım bir soğan olmadığı için nasıl arayacağımı bilmiyorum, o yüzden bulup satın alamıyorum.

yani internette sumaklının resmini görüp ondan istiyor sanmayasınız. sumaksızı da böyle.

dün masterchef'in arasına giren trendyol market reklamında mehmet şef benim dediğim soğanla soğan dolması yaptı. video olarak paylaşmamın bir yolu var mı bilmiyorum, ama yayını geri sarıp ekran görüntüsü paylaşıyorum.

bütün halde: i.imgur.com
doğranmış: i.imgur.com

bakın bu kırmızı soğan değil, mor soğan değil, bildiğimiz beyaz soğan değil, arpacık soğan değil, sumakla ovulmuş da değil. "x soğanı kullanıyoruz" falan da demedi, sadece "soğan" dedi.

bu normal sogan. bildigimiz sogan yani. muhtemelen de kislik sogan. pazardan aldigimda arada cikiyordu.
pazarcilara sorun, mutlaka bilirler.

bir de cok ozur dilerim merak ettim, neden ozellikle bu sogan?

neden bu soğan? çünkü ara sıra denk geliyorum ve çiğ halinin normal marketten aldığım soğanlardan daha lezzetli, daha tatlı olduğunu düşünüyorum. psikolojik de olabilir. ama aradığımda da bulamıyorum, hep sarı kabuklu ve beyaz renkli soğan çıkıyor karşıma.

konut ise 145,35 lira.
işyeri ise (beyana tabi başka gelir yok ise) beyanname vermezsiniz.

Mart ayında beyanname verince net rakam ortaya çıkar. Farklı gelir, maaş, emeklilik vs. etmenler de hesaba katılıyor.

2023 için istisna sınırı henüz belirlenmedi ama önüzümdeki sene beyan sınırı altında kalır bu rakam. yani hiç bir şey bildirmenize gerek yok.

bu kiralar 2023'te değil, 2022'de elde edildiği için muafiyet sınırı 2022 yılı için 9500 lira. 2023 sınırı şimdilik sizi ilgilendirmiyor.

Bazı araçlarda kronik problemler yaşanabilir. Marka model verirseniz eğer daha önce başına gelmiş bir arkadaş varsa daha detaylı bilgi verebilir.

Aynı sorun 2008 model opel astra aracımda vardı. Elektrik tesisatı kronik problemliymiş. Oto elektrikçinin ufak bir müdahalesi ile çözüldü. Ama ondan önce bir kaç motor ustası dolaştım tabi. Motoru indirelim diyen oldu. Buji diyen oldu. Bu yüzden marka model yazmalısınız bence

hocam bunun onlarca nedeni olabilir. turbodan olur, benzinli ise ateşleme sisteminden olur, dizelse enjektörlerde tıkanma olabilir. daha da sayılır ama bu ciddi bir arızadır. çok fazla kullanmadan en yakın tamirciye/servise gitmenizde yarar var.

Dizelse partikül filtresinden yapabilir

cevaplar için teşekkürler arkadaşlar. model opel insignia 2011

Benzinli ise motordaki ateşleme bobini arızası olabilir. Bizim yaşadığımız sorun ile aynı gibi geldi araç vag grubuydu ama. Bobinler değişiyor rahatlıkla.. oraya da baktırtabilirsiniz. Zaten bilgisayarlı tespit yapabilen herhangi bir yer görebilir büyük ihtimalle sıkıntıyı. Hatta sız de görebilirsiniz de obd 2 çihazı lazım.

@lazpalle +1, benzer bir sıkıntıyı turbo yüzünden yaşıyoruz, Doblo tipi bir araçsa sorununuz bu olabilir.

Servise götürün diye uyarı çıktıysa araç problemi anlayıp kayıtlara geçirmiş demektir. Servise gidip cihaza bağlayınca kabak gibi görünür.

Onun dışında yüzlerce sebebi olabilir. Sadece iki kablonun aşınıp kısa devre yapması da olur, sensör arızası da olur, her şey olabilir.

Benzer sorunu turboda yaşamıştım. Ama benimki bazen normale dönüp bazen sorun oluşturuyordu.

Sorun turbo ise servisten, hatta normal ustadan ziyade referansı iyi bir turbocu bulursanız daha uyguna yaptırırsanız. Ankara'daysanız şaşmazda turbocu sedatta yaptırmıştım. Başka bir ustanın 10.000₺ çıkarttığı mevzuyu 1.500₺'ye yaptırdım

buradan yanıt veremeyiz aracın diagnostik cihazına bağlanıp hata kodundan bakılması gerekir. modern araçlar bir sensor verisi vs. hata algıladığı zaman motoru koruma amaçlı gücü minimumla sınırlıyor. 40-50km hıza kadar çıkabilmesi de yolda kalmayıp servise kadar gitmen için.

başınız sağ olsun deyip geçiyorum. diğerleri neyse de devri daim olsun sözü bana komik geliyor.

başınız sağ olsun, mekanı cennet olsun.

Valla "ışıklar içinde yatsın" bana çok cringe geliyor. Ben başın sağolsun, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun filan diyorum.

son zamanda çıkan "taş değmesin" ifadelerini hiç bir yerde kullanmıyorum.

başınız sağolsun. tek başına yeterli.

Olum haberi alinca beni gulme tutuyor ya ins basima bi sey gelmez bi gun bu yuzden.

Basiniz sag olsun diyorum, digerleri bana uzak.

vefat eden kişi karşımdakinin yakınıysa, başın sağolsun
karşımdakinin çok da yakını değilse ama haberi o veriyorsa, allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

"devri daim olsun" cümle anlamına bakınca güzel bir temenni ama komik be abicim, devridaim pompası gibi. içimden "şarz dinamosu olsun ehe ehe" falan diyorum duyunca, gülesim geliyor ölen kişinin ardından (halbuki motordaki parçanın doğrusu "devirdaim").

yani çok zorlamaya gerek yok.

başınız sağolsun yeterli bence de. devri daim ve ışıklar içinde uyuma olayı aşırı saçma geliyor.

allah rahmet eylesin
başın sağ olsun
mekanı cennet olsun

Klasikten şaşmayacaksın baş sağlığı + rahmet.
Hele bir yattığı yer incitmesin var ki hiç hoşuma gitmiyor. Merhumun yakınına onun fiziksel olarak bulunduğu pozisyonu hatırlatıyor gibime geliyor.

Başınız sağ olsun, sabır dilerim. Rahmeti, cenneti inanmadığım için; "yattığı yer"i, "uyusun"lu şeyleri de sanki ölen orada bilinçli yatıyormuş gibi gelip beni rahatsız ettiği için kullanmıyorum.

Yıllardır işlek caddelerde başka sektörde mağazacılık yapan biriyim. Altın kural vitrinin geniş olsun, dükkan girişi duzayak olsun,cadde yeme içme değil alışveriş ağırlıklı cadde olsun, ürün çizgisi net olsun. Tabi aklı başında kimseye tekstili tavsiye etmem ama illa ki giyim yapacaksanız kiradan dekordan ışıktan kismayin

istanbul'da piyasa nasıl bilmiyorum ama ortalama kalitede, ortalama düşük/orta bütçeli müşteriye satış yapmayı düşünüyorsanız onda biraz zorlanabilirsiniz, avm'lerin açılmasından sonra benzer ayardaki konfeksiyon mağazalarının işleri bozuldu.

kalburüstü, elit bir semtte, nispeten yüksek bütçeli müşteriye, butik tarzda kaliteli, premium ürünler satacaksanız biraz daha şansınız yüksek.

yıllardır (1960'lardan beri) ankara'nın zamanında en bilinen, en çok iş yapan erkek/kadın hazır giyim mağazalarının mali müşavirliğini yapan bir mali müşavirlik ofisiyiz. avm'lerin açılması ile birlikte dükkanların hepsi kapandı. çalıştığımız iki tane kaldı, onlar da zar zor çeviriyorlar dükkanları.

Blu-ray playrt ile izlenir çok daha kaliteli, yüksek bitrateli ses ve görüntü verir.
DVD ile kıyas kabul etmez

Playstation varsa onda izleyebilirsiniz. Görüntü ultra yüksek çözünürlüktür.

DVD kapasitesi 4-8 gb iken Bluray'de 25-50 gb'tır. Bluray'de teorik olarak 4K'ya kadar film izleyebilirsiniz DVD'de ise belki 720p (ama dvd kalitesi biraz farklı oluyor tabi, çözünürlükle limitlememek lazım, üstte dendiği gibi sıkıştırmayla yani bitrate ile de alakalı). Kapasitedeki fark tek taraf mı çift taraf mı yazıldı ona göre değişiyor. Bluray minimum 6 kat daha kaliteli desek daha doğru olur. Kapasitesi daha fazla olan diskler de var ama ticari olarak yaygın değiller.

En yaygın okuma platformu sanırım playstation, bilgisayarlardan cd okuyucu kaldırımadan kısa bir süre önce bluray koyan bazı üreticiler vardı laptoplara ama onun dışında çok yaygın bir teknoloji değil. Bluray okuyucular da çok satmadı bildiğim kadarıyla.

Bluray bir görüntü formatı değil, yüksek boyutlu veri depolayabileceğiniz bir disk çeşididir.

Yüksek kaliteli videoların boyutları da büyük olacağından, bunu depolayacak medya da büyük olmalıdır. Yani 64 gb'lık usb flash bellekten tek farkı disk şeklinde olmasıdır. Disk şekilde paketlenip d&r rafında satılabilmesidir. Flashdisk veya harddiskle böyle satamazsın.

Pek tutmadı, çünkü gidip raftan disk alıp oynatıcıya takarak oynatmak diye bir şey kalmadı. En son ne zaman mağazadan film satın alıp izlediğinizi bir düşünün. Taşımak için ise aynı video dosyasını çekip okuyabilecek çok daha büyük kapasiteli usb diskler, harddiskler varken niye yazmaya da okumaya da özel donanım gereksin?

o barkod okutulunca bilet sistemde kullanılmış sayılıyordur yani tekrar satamaz. Yani satın almış olur zaten.

Ben mantık yürüttüm tabi mantıken böyledir bence.

Kazımadan, arkasındaki barkod okutularak içindeki ödül gözüken bir sistem varsa bu başlı başına skandal zaten.

Benim bildiğim kazıdığı alanda kare barkod var orayı okutuyor yada sizin dediğiniz gibi olsada demekki serverlarda hangi numarada olduğu belli hatta hangi markete tekele verildiğide belli burdan bu konuda bilgi sahibi olsa bu işi düzenleyen nokta atışı yapıp satın alabilir.

Ben bu durumu değilde kazılan alan için çok yüksek lümen değeriyle altındaki sayılar gözükoyor mu onu merak ediyorum. Hep hayalimdir.

İkramiye çıkıp çıkmadığı kazılan bölgede çıkan karekod ile öğreniliyor, kazıyınca çıkan karekodu kendi telefonuz ile uygulamaya okutup ikramiye çıkıp çıkmadığını da öğrenebilirmişiz.

Uğraşmak istemiyorsak bayide okutur öğreniriz.

Kazı kazan arkasında açıkta duran normal ürün barkodunun ikramiye ile ilgisi yok, o ürünün takibi ile ilgili. Hangi bayiye verildi hangi bayiden giriş çıkış yaptı vs sanırım.

orda ufak bir yanlış var.

o barkod ile çıkıp çıkmadığına bakmıyor. o barkod ürünün ne olduğuna dair barkod. 10 liralık oyun barkodu yada 20 liralık bilmemne barkodu.

kazıma alanının altında seri kodu ve karekod var. yani önceden bakma şansı yok.
ama katekulle istiyorsan kendi kazıdığı çıkmamış bir kazıkazanı sürekli okutarak, sana yok boş abi bu der. sonra okutur. ancak bunun için seni ve diğer oynayanları takipte tutarak kontrol etmediğinden emin olması lazım ki pek umurlarında olacağını sanmam.

Adamin ekraninda yaziyordu tebrikler 500 tl kazandiniz gibi o yuzden sordum

Türkçesi için "kasvetli" diyesim geldi.

İlk maasin yattiktan bi 5-10 gun sonrasinda bes sirketini arayip bilgi alabilirsin. Maasin yaticak ki bes hesabin acilacak, sistemde gorunmesi fln 5 gun sonrasi garanti olur. Sonrasinda da iptal fln istiyosan islemini yaparsin. Bordroda da gozukur evet.

@sirkelimon ikinci maas yatti bordroda goremedim

Bordroda kesinti olarak görürsünüz. Yapılan kesintilere bakın. Ya da özel bilgilerinizi kapatıp gönderin, ben bakıp söyleyeyim size.

evinizin yakınındaki pazara gidip pazarcılardan sipariş verin.
halden istediğiniz ya da yakın bir şeyler tedarik ederler. doğrusu bağdan tedarik etmek. ucuz bir el aleti olan refraktometre alarak, alacağınız üzümün olgunluğunu da kontrol edebilirsiniz.

hocam yemeklik üzüm ve şaraplık üzüm farklı cinsler

Şarap yapılacak üzüm, pazarda satılmaz. Onların facebook grupları vardır. Oralardan irtibat kurar, bağa gider, bağcıyla beraber toplar, bağcıya patlattırıp, saplarından ayıklattırıp götürdüğün bidonla alır ve aynı gün masterasyon işlemine başlarsın.

Pazarda satılan üzümler sofralık tabir edilen üzümlerdir. Onların şeker seviyesi ve asiditesi şarap yapımı için yeterli değildir.

İstanbuldaysan Kırklarelinde şaraplık üzüm bağları var. Oradan alabilirsin ama bu sene sezonu yaklasık 1 ay ile kaçırdın. Seneye daha hazırlıklı ol.

Facebook'da evde şarap adlı bir grup var. O gruba üye olup bu bir sene içinde noksan bilgilerini ve noksan donanımlarını tamamlamanı öneririm.

sofralık üzümden şarap yapılır. ancak nitelikli ve kaliteli olmaz.
oradaki temel konu sofralığın az su oranına sahip olması ve haliyle şeker oranıdır...

diğer konuda pazardaki köyünden kasabasından ürün getiren mini seyyar yerlerden güzel üzüm çıkabilmekte.

ama genel kanıya paralel olarak bende dışardan almanın doğru olduğunu belirtmiştim a dostlar

facebook'ta "evde şarap" grubunu takip et. hem istediğin gibi üzüm, hem de nasıl yapılacağı ile ilgili detaylı tarif ve öneriler bulabilirsin.

www.facebook.com

Konuya bir kaç yıl önce merak salmış, iki kere de şarap yapmıştık.

Şaraplık üzümü pazarda vs. bulmanız mümkün değil.
Tekirdağ civarında bir çok üretici var. Diğer arkadaşların yazdıklarına alternatif olarak sahibinden.com'da şaraplık ve pekmezlik üzüm diye satanlar var. Kilo fiyatları da yazıyor.

50-100 kg için İstanbul'a veya eve getirmiyorlar.

Önceden, şu gün geleceğim şu kadar alacağım diye anlaşıyorsun, onlar o sabah kesip hazırlıyorlar veya beraber kesiyorsun.
Sonra biz aynı gün İstanbul'a dönüp, ayıklayıp ezmiştik.

baya küçük, erken giderseniz anca. yakınlarda ücretli otoparklar var ama oraya dönmeden.

Büyük tiyatro yanında da vardı galiba. Karşısındaki cami altında ücretli otopark var.

Büyük tiyatronun arkasında şehri Ahder var. Oraya koy. Caminin altındaki 9da kapanıyor

artık çok geç olmuştur sanıyorum ama, arkada çok küçük bir otopark var. Orası çok çabuk doluyor. zaten görevliler oyuncular için bile yetersiz. yola çekebiliyorsunuz. genel olarak polis dokunmuyor. Yolun karşısına da çekilebiliyor. stadın önünde de çok fazla yer var. bir de gençlik parkının içinde başkent spor salonu (eski) karşısında otopark olması lazım. Heykel'e doğru çıkan yolda da yolun sağında otoparkımsı bir yer var.

Gençlik parkı'nın otoparkı var, gayet yeterli ve müsait. İki adım yürüme mesafesinde.

5 lira.