Tam oturmuyor mu? Boşta tam kapasite bi müddet çalıştırın bakalım nolcak

tam oturuyor aslında.
çalıştırdım birkaç saniye, hafif sallanarak çalışıyor mikser uçları. hani tamam, hafif normalde olağan durduğunda hafiften sağa sola oynatabilirsiniz de çalışırken de olur mu hafif sallantı?
bi kontrol eden olur mu fikir vermek için, zora sokmuyorsam tabii? <3

çok komik gelecek ama video çektim, bi bakabilir misiniz? :)

www.dropbox.com

izledim. o kadarı normal hatta benim mikser de dandik bi marka aynı böyle hafif sallanıyor.

çalıştığı zamanda benimkindeki gibi sallanıyor mu ovalimsi? çok belli olmayabilir karanlıkta ama acccık belli ediyor ne demek istediğimi.

e çalışırken de hafif sallapati tabii. sen çekince gelmiyorsa sıkıntı yok ki videoda gelmediği görünüyor. tabii gördüğüm kadarıyla konuşuyorum ama sen çekmediğin sürece çıkmıyorsa çalışırken de çıkması zor.

normal hocam, bir sikinti yok

Bendeki baya eski tip, sallanmıyor valla kazık gibi

ben de sallanmamalı bu kadar çok diye düşünmüştüm.


çoğunluk normal diyor ama :(

aslında içindeki parçalar biraz adi plastik gibi görünüyor, ondan belki de taktım. gerçi 4 sene garantili. hala karar veremedim iade etsem mi diye.

boxer

sıkı boxerlardan giyiyorum valla kışın. taşaklar sağa sola gitmiyo hava giriş çıkışı az olduğu için sıcak oluyor. yazın bol boxerlardan giyiyorum.
slip kalmadı pek, ama kesin sevişmeyeceğini düşündüğün zamanlarda giy, bu da senin küçük sırrın olur.

bi de beyaz olmaz ya, o sarı çiş lekesi..:( ilkokula geri döndüm.

boxer, slipi ana okulundan sonra bıraktım heralde ama benim 30 yaşındaki mühendis ev arkadaşı hala giyiyor tabi tercih meselesi de elemanın bakir olduğunu düşündürmedi değil.

Günlük değiştirdiğim içim sıkıntı olmuyo beyaz. Siyah olup renk göstermemesi o donun temiz olduğunu mu gösteriyor :D

evetxD
beyaz giyme çiş olur

Trunk olarak da geçen streç boxer'lardan giyiyorsun, sorun çözülüyor.

Sen slibe geç kanka boşver gosterişi. Ama beyaz giyme :(

Yaz kis trunk.

Belki sevişirim iç çamaşırın varsa ve o beyaz slip değilse, nasıl rahat ediyorsan onu giy :)

likralı boxer ayrıca trunk ne amk. öle diyince daha mı havalı oluyor

Poplin kumaş Boxer. Bazen kastırınca yırtılıyor ama başka giymem.

genelde boxer fakat haftanın iki günü hayvan gibi koşturmam gerekeceği için mecburen slip don giyiyorum aga :D

donumuza kadar sordular :) boxer +1

Trunk değil breif olsun.

bu devirde hala iç çamaşırı mı giyiyorsunuz?

dar-sıkı-stretch-streç boxer, trunk nasıl adlandırmak istiyorsanız ondan.

boxer

pamuklu boxer, skrotal torbaların hava alması iyidir.

Slip daha rahat geliyo bana .demek boxer çoğunlukta. Bi kaç tane stretch boxer alıp deneyim bari.

slip don+boxer giyiyorum ben kışın :D çok mu abes lan bu ahahah.

Tabi ki boxer

davulda 4/4

herif davul calmadigina gore?

4/4 lük ama metronomu yasaklamışlar arkadaşa heralde.

4/4 iste, her enstrumanda 4/4, farketmez ki entrumana gore ritm ya da metronom hizi.

4/4 oldugunu biliyorum da bana vuruşlar lazım. yani mesela ayyayyay gibi bir sey ama arada bi vurus geciyor sanki.

ne için istediğini söylersen daha çok yardımcı olabilirim. metronomsuz söylemiş yani vuruş aralıkları sabit değil, kafasına göre esnetmiş.

gitar icin. arpeje gerek yok yalnizca ritimi anlamadim.

Gitar icinse ritim 4/4luk ama son ikiyi kapatiyo vururken.

bu şarkı için vuruş vuruş çalışmana gerek yok, çünkü ortada 4/4lük dışında bi ritm yok. bu beste mi birinin şarkısı mı bilmiyorum ama bol bol dinle,(birinin şarkısıysa orjinalini dinle) akorlarını çıkar, çalmaya çalış. herhangi bir 4/4lük ritm uyacaktır. birebir yapamazsın, uğraştığın emeğe de değmez. bunu dikte ettirmeye kalksan yazılmaz, yazılsa videoya uymaz. 0:47 civarı başlayan ritmle bütün şarkıyı götürebilirsin. kolay gelsin.

A ykyky

A. Asagi
y. Yukari
k. Kapama
bosluk. Es

Yataktan kaldirdin gitari aldirdin ya elime helal olsun.

Ama acliktan sonra mide bulandirmasin pasta?

muz... kolay yeniyor, enejisi yuksek, kana cabuk karisiyor.

ton balıklı salata

ben iştahsızken brokoli haşlayıp yoğurtla onu yiyorum.

tatlı iştahsızken, normal yemek yememişken yememk lazım. kan şekerini yükseltir, ama acıktırır da aynı zamanda. tabi tatlının üzerine makarna, pilav vb. karbonhidrat yerseniz yine doymazsınız onlar da nişasta olduğu için. tatlı ile iştah açıp, et yenebilir biraz sebzeyle.

meyve

peynir!!!
:)

ceviz de olur.

Kuruyemiş.

çorba la çorba. yayla olur, tavuk suyu olur mis. domates olmaz.

yoğurt da yenir.

tarhana çorbası tabii ki.

Bol limonlu yeşillikli patates salatası off canım çekti

güzel bir çorba yanında kızarmış ekmek. genelde mercimek.

hepsi böyle ölecek diye bir şey yok netiecede biyolojik bir olay, iç organların bir ya da bir kaçında yetmezlik olabilir, kriz geçirebilir bunun sonucunda ölebilir

en son hala nefes alıyor gibi. bence ölmüyor. nöbet geçiriyor gibi bilmiyorum, veterinerler göreve.

hayır. söz konusu video için bi inceleme yapılmıştı. okumuştum bi yerde. sonrasında ölüm gerçekleşti mi bilmiyorum fakat bu ölme durumu değil.

2010da almıştım sanırım değişmediyse normal schengen prosedürü. 3günde çıkmıştı diye hatırlıyorum. İlk schengen ise ankaraya gidip bireysel başvuru yapman daha hızlı ve olumlu sonuç verir. Aracı firmalar toplu aldıkları için süre uzayabilir.

Yok klasik prosedür, sorun yaşamazsın. ankara'dan halletmiştim ben 10 gün içinde.

Iki ay önce İstanbul'da halledemedim çünkü minimum 3 hafta sonrasına randevu veriyorlardı. Sonra Ankara sağolsun hemen ertesi güne randevu verdi. Gitmeme 1 hafta kala başvurdum, 2 gün sonra evime gönderdiler vizeyi. Klasik prosedürler dışında ekstra başka bir şey yok.

Oo süper. Çok teşekkür ederim.

Bilmediğim derken çok abuk subuk yerlere gitmiyorum zaten. Gittiğim merkezi yerlerdeki otoparklarda da bırakmakta sakınca görmüyorum. Zaten göz aşinalığımın olduğu otoparklar oluyor bunlar.

Bildiğim yerlerde bile mümkün olduğunca bırakmam. Araba çalınsa, sigortadan zırnık alamazsın.

Ben bırakmıyorum anahtar kesinlikle. Öyle bi otoparksa da soruyorum enaktarı bırakmadan park edebileceğim bi yer varsa gireyim diye

3-4 hafta önce taksimde sırf gideceğim yere yakın diye bilmediğim ufak bir otoparka girecektim adam ilk olarak anahtarı istedi "tamam o zaman ben çıkayım" deyince müşteri kaybetmemek için bi yer gösterdi deniz otobüsü gibi sıkışıkça park ettirmeye çalıştı. gel abi gel abi diye diye ufacık bi yer kalmış meğerse hala gel diyo taak diye arabanın önünü vurdum allahtan yavaştımda hiçbir şey olmadı. o gün bu gündür bilinmedik otoparklara kolay kolay bırakamıyorum arabayı biraz yürürüm trafik vakfına park ederim kafam rahat olsun hiç olmazsa.

asla bırakmam. bir kere bi arkadaşla biyere gittiğimizde arkadaş ya bişey olmaz ya diyerek bıraktı, döndüğümüzde arabayı aynı yerde ama koltuklar geri çekilmiş, radyonun kanallarıyla oynanmış olarak bulduk. herifler girip arabaya açıp radyoyu takılmışlar kafalarına göre. illa bırakıyorsanız da ruhsatı ve değerli eşyalarınızı yanınıza alın.

Ayıptır söylemesi pazartesiye kadar bomboşum.

Ekleme: İki gündür de işe gitmiyorum, onu da şeedeyim dedim.

Hava karardıktan sonra kimse çalışmıyor valla. Duyuruya bakar 6'da eve giderim.

makine arıyorum, meşgulüm. hayal, hedef, proce kuruyorum <3 böyle mi yapıyo la gençler bunu 3> 3< >3 <3

o masadaki ne? supaplex haritasına benziyor :DDD

gece 3 de apar topar çağırdılar gittim sabah 7 de çıktım yarın sabah 8:30 a kadar boşum

Cok isim var ama hicbirini yapmiyorum. Fena patlayacak da nys.

okula gıtmedım cok mutluyum

senelerdir hiç işim yok bomboş takılıyorum

çok yoğunum ama ben asıl işlerimi halledeceğim yere mal gibi boş işlerle uğraşıyorum.

edit: bi de utanmadan arkadaşlara artislik yapıyorum çok çalışıyorum ben diye.

evet benim de. ama benim masam daha renkli ve şu an kurabiye yiyor, çay içiyorum :)

işim yok. dizi izliyorum.

ben 15.30'ta çıktım. şimdi yatışlardayım.

bugun bütün gün işyerinde mal mal birbirimizin suratına baktık. allahtan 15 dk sonra çıkıyorum.

İnanmazsın g.tümde ayıcıklar bağırıyor (capsli) <a href="hizliresim.com"><img src="i.hizliresim.com " /></a>

işim yok, okulum yok yani var da gitmiyorum, herhangi bir sorumluluğum da yok. son 7 aydır böyleyim.
kolay gelsin.

@Depth sen eşittir ben demek :)

Dünyayı kurtarıyomuşum gibi çektim pampa: imgur.com :p asdfghjklhaha şaka bi yana, beynim yaniiiy :D

iş arıyorum valla.

masalarınızı gördüm, dünya batmayacağı için sevindim ve arttırıyorum

imgur.com

Ohoo bakında amele görün, hem dağınığım, hem yoğunum, firmayı değil dünyayı kurtaracam az kaldı.
i.hizliresim.com

mobilyalar bürotimedan galiba :) saat 17 oldu mu dükkan kapanıyor bizde :)

ya o degil de o masadaki suyu kaldir ya elim ayagim titredi bak. tez yaziyom ben kutuphanedeyim masam bombos cekmeye deger gormedim.

bi tane barış manço apartmanı görmüştüm. çok hoşuma gitmişti.

Aparman ismine gerek var ki? Numarası kasa x numara apartmanı koyun hoş olur.

çınar koyun
ya da kaynak bişey olsun albeni, hoşgörü, kardeşlik falan gibi geçen gülümsesin :)

ballı kedi apartmanı (ben uydurdum :p)

cigdem

aile apartmani

zeytin dalı veya zeytindağ

direkt apartman ismi değil ama, bi yerde bi manav görmüştüm. adam mor bi tente yaptırmış. bi manavdan beklemeyeceğin bi dış görüntüsü var. ismini de "rastlantı" koymuş. rastlantı manavı. bi manavdan beklemezsin, ama hoş. apartman ismi için de çok hoş olabilir. "rastlantı apartmanı"

aparkat apartmanı.

Unutma Beni Apartmanı.

cevap botu güzel demiş raslantı yı. benden de mutluluk geliyor. mutluluk apartmanı. negzel.

adı huzur olan bütün apartmanları çok seviyorum ve genellikle eski binalar olduğu için çok beğeniyorum. aklıma geldi öyle. huzurlu olsun içindekiler inşalla.

samanyolu.

bende peace's house görmustum. barısın eviymiş. pü allah cezanızı vermesın dedim:)

numaraya uysun dersek yedi tepe(istanbul çağrışımı yapar eğer il uyuyorsa), onun dışında çiçek isimleri benim hep hoşuma gider bina isimlerinde manolya da güzel bir bina ismidir bence

ne olursa olsun kolay anlaşılır ve yanlış anlaşılmalara gebe olmayan bir isim olsun.

huzur apartmanı+1
masumiyet müzesi'ndeki gibi.

allahınızı seviyorsanız kısa bir şey koyun.

Emanet Apartmanı

Mal mülk yalan ne de olsa...

hayal apt.

Bizimki mehtap, karşı apartmanın ismi rüşvetsiz

"17 aralık apartmanı" koysanıza, mahalledeki akpliler binanızı ateşe versin fdsjkhlfsdjkhldshjlk

osman koyun malum bu aralar popüler

Şenyuva

Asude

menekşe bizim apartmanın adı. bence çiçek isimleri hoş.

yedi verenlerde geldi aklıma

"seyyar satıcılar giremez" apartmanı olsun, bir taşla iki kuş, tabii güzel dilek belirten bir isim de olabilir. gider yapabilir misalen "akıllı olun". niye değiştiriyonuz ki ?

berkin.

binanın şu anki ismi inşaat firmasının ismi ve çok yakın mesafede aynı isimde bi tane daha bina var. Ve bu firma kendisi ile iş yapmış hiç kimsenin memnun olmadığı bir firma. bu sebeple ismini değiştireceğiz.

güzel gidiyoruz bu arada böyle devam.

gezi, avm de olur

Bizimkiler.

Celik Ap.

Tesla Ap

ağaoğlu rezidans

eger numara 7yse sans apartmani olsun :)

Seven apt

Kastelli blokları

neverland

Evren sonsuz degilse, evrendeki sonsuz olan seyler de evren son buldugunda yitecektir. KONU KILIT

@yuzır Bu yüzden sonsuzluk kavramının var olması başlı başına Evren'in sonsuz olduğunun kanıtı değil mi?

sonsuzluk kavramı insan icadı, ön kabullere dayanarak varsayım yapıyoruz.

@ilkot insan icadı ama sonsuzluk bir matematik gerçeğidir, teori değil ki?

sozluzluğun tanımında sıkıntı var bence.

Dogru cevabini asla ogrenemeyecegim sorular uzerine tartismaya girmeyi sevmem.

evren sonsuz değil zaten. sadece biraz büyük.

Popüler bilim bu. Roket bilimi değil. Ve gzel evt.

Ya hepimiz aslında atomun icindeysek bütün evren dahil.

Sonsuzluk zaten tanımı itibari ile belirlenebilecek, gözlenebilecek, ulaşılabilecek bir nokta değil ancak, çok büyüğe veya çok küçüğe giden iterasyon ve diğer işlemler ile sonsuza yaklaştığımızı kabul edebiliriz.

Matematiksel sonsuzluğun, fiziksel olarak da belirlenmesi durumu söz konusu değil, zaten belirlediğiniz ya da ölçtüğünüzde bir son'a ulaşmış olursunuz. Ancak yapısal kolaylıklar açısından bulunduğu ortam dahilinde anlamsızlaşacak kadar büyük olguları işlem kolaylığı açısından sonsuz olarak da kabul edebiliriz. örnek olarak mc^2 'nin ışıktan çok düşük hızlarda (1/2)mv^2'ye dönüşmesi dahilindeki işlemler gibi.

Matematiksel yöntemler ile fiziksel dünya'yı modelleyebiliriz ancak tam tersi her zaman geçerli olmak zorunda değildir. Her formül ve olgu bulunduğu ortamda anlam bulur, bu nedenle matematik evreninin, fiziksel evrenden daha geniş ve kapsayıcı durumu olduğu görülebilir.

Bazen tanımsız veya boyutsuz olan ölçüm daha doğrusu ölçüm çabaları için de popüler kültürde sonsuz tanımı yapılabilir, ancak bunların da doğruluğu tartışılabilecek düzeydedir.

Peki uzay boşluğunda ışık ve evrenin genişleme hızından daha hızlı seyahat edebilen bir maddenin, evreni baştan sona katebilecek mesafede ilerledikten sonra akıbeti ne olur? Bir döngü gibi uzay boşluğunda herhangi bir zara, duvara çarpmadan aynı güzergahlara geri mi döner?

sizi r/askscience'a gönderelim.

www.reddit.com

matematik gerçeği olarak sonsuzluk var, evet. ama matematik gerçek değil ki? sanal bi bilim. yani 1 veya 15 diye bi şey yok, onları biz uydurduk. sonsuzluğu da uydurduğumuz gibi.

evrende iki şey sonsuzdur, winrar'ın deneme süresi ve muhafazakarların mağduriyeti

Bilinen ve görünüşe göre bilinmeye devam edecek fizik dahilinde böyle bir madde yok. Ve ya olsaydı gibi yaklaşımlar ile de bir görüş getirmek üfürükten teyyareden daha anlamlı bir olay olmaz.

Bilgi transfer hızının ışık hızını aşabileceği durumlar, hatırı sayılır bir süredir araştırılıyor ancak bu madde hareketinden çok ayrı birşey.

Yormayın o güzel kafanızı ya da gidin biraz daha fizik öğrenin, emin olun o izlediğiniz belgesellerde dahi kolay anlaşılması ve daha izlenebilir kılınması için pek çok şey bilimsel olmayacak şekillerde yansıtılıyor.

@cursor benim varsayımım tıpatıp şöyle:

Işık hızında seyahat edebilecek bir uzay aracımız olsaydı ve dünyadan güneşe gitmeye kalksaydık ne kadar sürerdi?

Cevap: 8 dakika

Senin verdiğin cevap: Bir kere ışık hızını yakalayacak bir uzay aracı yapmak imkansız. Ayrıca güneşe vardığında yanar kül olursun saçmalama.

-------------------------------------------------------------------

Biraz hıyarca bir davranış değil mi bu?

Matematikten girerseniz s*carsiniz afedersin. Icinden cikamazsiniz, sorulara da cevap bulmazsiniz. Ne matematik kendinden odun verir, ne de sizin tartistiginiz olgu.
"Kursun gittigi mesafeyi daima ikiye boler" olayi gibi seylere doner olay. Matematikten ibaret degil hersey. Ya da matematigi tam randimanli uyarlayabildigimiz cagda degiliz.

Hıyarca mı :D

Senin her hangi bir bilim konusundaki bilgi düzeyini merak ettim. Hoş en son uçaktan neden herkesi atamayacağımızı anlatmıştım sana diye hatırlıyorum.

Bir kere her zaman etkinin bir tepkisi olduğunu unutuyorsunuz. ikincisi ışık hızına ulaşabilirsen enerjiye dönüşmüş olman gerekir ki evet bunun başka bir yolu yok.

Ayrıca buradaki bir diğer nokta hız ve sürat arasındaki farklar. Işıktan daha hızlı gidemeyebilirsin ama bir kestirme bulursan ışıktan daha önce bir yere varabilirsin. ışık her zaman düz yolu(hoş düz ne, onu da anlatmaya başlamayalım.) takip edecek diye bir durum yok.

Ben olmaz demiyorum, bilimi yok sayma diyorum, bana ama bak bu da şöyle demiştiler ile gelme lütfen, hesaplanabilen gerçeklikler dahilinde olasılıklar mevcuttur ama elma ile armutu da karıştırmamak gerekir.

Muhtesem bi belgesel var sirf sonsuzluk uzerine; infinity and beyond izleyin derim

@cursor Bunu hakaret olsun diye söylemiyorum: sende algı problemi var. O uçak konusunda da yaklaşımın bu tarzdaydı senin.
Ben şunu sormuyorum: Işık hızında hareket eden bir madde var mı? ve ya Işık hızıyla seyahat edebilecek bir uzay aracı yapılabilir mi?

Sen bu sorulara cevap veriyorsun.

Halbuki ben: "Bir döngü gibi uzay boşluğunda herhangi bir zara, duvara çarpmadan aynı güzergahlara geri mi döner?" diye sorarken aslında şunun cevabını arıyorum:
"Evren sonsuz değilse onu çevreleyen bir zar ve ya madde mi vardır; yoksa döngüsel bir boşluk mu vardır?"

Bu soruyu da daha anlaşılır kılmak için:
"uzay boşluğunda ışık ve evrenin genişleme hızından daha hızlı seyahat edebilen bir maddenin, evreni baştan sona katebilecek mesafede ilerledikten sonra"
gibi varsayımlar üretiyorum.

Ama maalesef büyük ihtimalle sende bir algı sorunu var. Ve hayal gücün "0"

hayal gücü sıfır dediğin adamın bugün itibari ile 16 patenti var, ve şuan için uluslararası 4 projenin de yürütücüsü, ve de vakti zamanında bu (bkz: #46236583) ve benzeri bir sürü ödül almış senden de haylice büyük birisi neyse olayımız bu değil.

sen anlatmak istediğini yanlış argümanlarla anlatıyorsun ve nedense doğrudan sormayı tercih etmiyorsun, soruyu böyle afilli yapmaya kalkmanın pek bir anlamı yok. Şunu görmezden gelelim bunu görmezden gelelim şeklinde de soru sorulmaz.

benim algımın sıfır olmasından öte senin bakış açın dar. istediğin bir noktadan soru sorup belirli bir cevap istiyorsun ama verdiğin argümanlar ile doğru cevabın verilmesi veya belirgin olan fizik seviyen nedeni ile cevap verilse de anlaman pek mümkün değil.

bunları sana laf atmak, ego vs. için söylemiyorum. demek istediğim sen aradaki hiç bir şeyi önemsemeden, öğrenmeden, doğrudan sonucu öğrenmek istiyorsun ki böyle bir dünya yok.

soruları afillendirmek yerine aklındaki doğrudan sorarsan ve dinlersen, elimden geldiğince merak ettiklerini anlatmaya çalışırım. Her şeye belgesel efekti katmaya çalışmayın :)

Tamam benim bakış açım dar olsun, kabul ediyorum. Ben soruları "yanlış argümanlara" dayanardırarak soruyorum, ona da tamam. Peki son cevabımda öğrenmek istediğimi detaylarıyla açıkladım, hani cevap nerede?

Evrenin sonsuz olup, olmadığı tartışması henüz kesinliğe kavuşturulmuş değil. Senin 16 patentin bu sorunun cevabını bir şekilde ortaya çıkarıyor mu? Bu net bilgiye nasıl eriştin? Ayrıca evrenin sınırlarını oluşturan madde ve ya her ne haltsa, onun bilgisini de biz zavallı ölümlülerle paylaşır mısın?

birincisi paylaşamam zira bunun bir cevabı şuan için yok.

bir diğer nokta herşey bigbang ile başladıysa ( ki hala tam bir modele sahip değilsek de çok büyük bir olasılıkla bunun olduğunu biliyoruz.) evrenin sınırı diyebileceğimiz yerler maddenin yeni yeni oluştuğu yerler. yani patlamanın uç sınırı bu nedenle patlamanın içindeki bir maddenin patlamanın sınırına ulaşabilmesi mümkün değil. hadi diyelim vardı, bu durumda da yok olman gerekir veya vardığın yerde hiç birşey yoktur, zaman, kütlesel boyutlar hiç birşey yoktur. zira bunların tamamı big bang ile oluşmaya başladı. Yani sekebileceğin veya dönebileceğin bir duvar yok, yavaş yavaş yok olan bir gerçeklik var. tabi bunlar standard model hakkında şuana kadar bildiklerimizin kozmolojiye yansımasından ibaret. Ki bilim dünyasında pek çok farklı ama benzer yaklaşımla karşılaşabilirsin ama bu farklılıklar büyük oranda sınır noktası ile ilgili olur, yani zamanın ve diğer boyutların kaybolup muhtemel tekliğe veya yokluğa ulaşıldığı noktada.

herşeyi üç boyutlu olarak düşünüyorsun ama oraya varmanın zaman kavramı nedeni ile de imkansız olduğunu düşünmüyorsun. Evrenin sonsuz olup olmadığı konusunda sana bir cevap vermemi bekleme sonuçta bizim evren değdiğimiz oluşum başka bir evrenin içinde oluşmuş olabilir veya döngü içerisinde genişleyip çöken ve genişleyen bir yapıya sahip olabilir.

sonsuzluk olgusu ölçülemeyecek veye bilinemeyecek kadar büyük olan tekrarlamalar ve büyüklükler için kullanılır ve gidebiliyorsak, ölçebiliyorsak sonsuz değildir. Bu nedenle "bilinen" evrende sonsuz olan bir şey yoktur. Matematik dünyasında ise vardır. Olguları birbirine karıştırmamak lazım.

son olarak yine aynı noktaya geliyoruz, önce boyutları, enerjiyi, evreni öğrenmeye çalış sonra sınırına gelirsin. senin detay dediğin sorular bilen kişiler için ilk okul seviyesinde ve ne yazık ki herşeyin doğrudan bu seviyede açıklanması mümkün değil. Sadece buna benzer sorularda yıllarca çalışan insanlar var.

Ve çok daha basit olan sözde kuvvet olgusunu açıklamak yerine kolaya kaçıp, olmayan bir merkezkaç kuvvetini eğitim müfredatına katmış bir nesil olarak, o seviyeye gelmemiz de açıkçası çok kolay değil.

Bak isteyince oluyormuş demek ki:

"herşey bigbang ile başladıysa ( ki hala tam bir modele sahip değilsek de çok büyük bir olasılıkla bunun olduğunu biliyoruz.) evrenin sınırı diyebileceğimiz yerler maddenin yeni yeni oluştuğu yerler. yani patlamanın uç sınırı bu nedenle patlamanın içindeki bir maddenin patlamanın sınırına ulaşabilmesi mümkün değil. hadi diyelim vardı, bu durumda da yok olman gerekir veya vardığın yerde hiç birşey yoktur, zaman, kütlesel boyutlar hiç birşey yoktur. zira bunların tamamı big bang ile oluşmaya başladı. Yani sekebileceğin veya dönebileceğin bir duvar yok, yavaş yavaş yok olan bir gerçeklik var"

Gereksiz bir "Hiçbir madde ışık hızıyla hareket edemez" "Bunlar öyle basit, ilkokul seviyesinde açıklanacak şeyler değil" diye didişeceğine, böyle cevap verseydin, sayfalarca uzamayacaktı muhabbet. Bence bu konuyu zannettiğin kadar kompleks hale getirmenin anlamı yok; her ne kadar evren olabildiğince karmaşık olsa da. Ne de olsa Nasa'da araştırma yapmıyoruz, basit cevaplar arıyoruz.

phys.org

evet
evet

ama ben ayrıca seslerin nasıl çıkartıldığını anlatan videolar izledim. bbc'de ingilizce öğretme kısmında bi abla var, o anlatıyo çok güzel

anlıyorum ama konuşamıyorum ingilizcesi oluyor işte.

1-Hayır.
2-Hayır.

Gelişmekten kasıt günlük hayatta kendini ifade edebilmek ise elbette faydalı olur. Ama ciddi anlamda hiç bir faydası olmaz.

1. ingiliz aksanından kasıt british accent ise öyle konuşan oyuncuların olduğu bir dizi izlemen lazım. amerika yapımı diziler izleyeceksen zor olabilir çünkü oyuncu ingiliz olsa bile canlandırdığı karakter amerikalı olduğu için american accent yapabiliyor bazen.

aksandan kasıt düzgün bir telaffuz ise kesinlikle yardımcı olur. en azından hangi kelime nasıl telaffuz ediliyor onu öğreniyorsun, tabi dizideki karakterlerin ana dili ingilizceyse. ama senin de konuşman gerek, ''dil dönmesi'' mevzusu, konuştukça o kelimenin telaffuzuna alışıyorsun.

2. ne kadar çok ve nasıl izlediğine bağlı. ben seçme şansım olduğunda ingilizce dizi ve filmleri eskiden türkçe altyazılı izliyordum, sonra ingilizce altyazı ile izlemeye başladım, şu an altyazı kullanmıyorum. bu yöntem ile ilerleyebilirsin. ne ölçüde demişsin, günlük konuşmamı iyi ölçüde geliştirdi diyebilirim. fakat sadece izleyerek zor, aynı anda okumak ve mümkünse konuşmak yardımcı olacaktır. (ekleme: bu cevabı gramer bilgisi olduğunu varsayarak yazdım)

aksan kapmazsın da taklit edersin, aradan yine türk aksanlı sözcükler kaçar. o zaman çok abes oluyor işte.
üniversitedeki bazı hocalar böyleydi. kadın gayet türk aksanlı mesela ama arada öf kööğğs falan diyor, o çok fena.

sözcükleri telaffuzun düzgün, konuşman akıcı ve anlaşılır olduğu sürece aksanının olması sorun değil. sonradan edinilmiş yarım yamalak aksanla kastırmaktansa türk aksanıyla konuşup kendini çok düzgün ifade etmek yeğdir. her türk aksanı konuşan burhan altıntop gibi olmuyor yani. british / american taklit edeceğine nötr bir aksana doğru ilerlemeye çalışmak daha iyi.

dilbilim dersinde bize hangi sesler nasıl çıkıyor, ses çıkarken gırtlak, ağız, diş hangi pozisyonda oluyor vs onlar öğretilmişti ve bu şekilde öğrenince olayın mantığını çok daha iyi anlıyorsun. o yüzden @mesgul ve huzursuz'un dediği gibi ses çıkarmayı öğreten videolar işe yarayabilir. bu sadece aksan için değil, dil öğrenen herkesin aslında yapması gereken bir şey.

onun haricinde dil öğrenmek bence bir bütün, 'immersion' lazım, her gün dinleyecek konuşacak yazacaksın, o dilde düşünmeye çalışacaksın.

1. Aksan değiştirme kişiye bağlı. "Yabancı dil tavanı" diye bir şey var kişiye göre değişen. O tavan senin aksan kaydırmana izin veriyorsa yapabilirsin, değilse yapamazsın. Aksan değiştirme çok çok zor bir iş, kalıntısı kalmayan bir kişi biliyorum.

2. Evet, çok sayıda dizi ile kesinlikle gelişir.

1- sana bağlı, duyduğunu konuşmaya aktarabilme, sesleri taklit yetine bağlı. eğer böyle bir yetin yoksa, kulak aşinalığı kazanırsın o aksan için, dizinin-filmin konseptine göre "slang" kelimeler de öğrenirsin, yahut sadece belli yörelerde kullanılan tabirler (simite izmirlilerin gevrek demesinin ingilizcedeki tezahürünü düşün)

2- geliştirme değil de pekiştirme denebilir ona. bir de seyrederken duyduklarını ingilizce içinde mi yoksa tercüme ederek mi anlamaya çalışıyorsun? ingilizce düşünmen ingilizceyi o dil içinde anlamaya çalışman lazım. yoksa "bu kelimenin türkçedeki çevirisi neymiş" diyerek öğrenemezsin, o kelime(ler)in tarifini yakalaman lazım konuşmaların içinde.

podcast dinle.

Geliştirirsin. Bu böyle sonucunu bir ayda alabileceğin bir şey değil belki ama uzun vadede çok faydası olur. Dile maruz kalıyorsun bir kere. Dinleyip taklit etmeye çalış öyle öyle kapacaksın sesleri.

ha bir de, eğer seviyorsan dizi film izlemek yerine oyun oynamanın tesiri kanımca daha fazla olur; zamanında sadece the elder scrolls oblivion oynayarak bayağı bir taşımıştım kendimi, ama tabi oyunun bütün içeriğini, oyunda eşya olarak bulunan alakasız kitapları vs. her şeyini anlamaya çalışıyodum. nasıl diyor ingilizler, böyle bir şey daha "interactive" olduğu için diziden daha fazla tesiri.

Toefla house of cards ile hazırlandım. %100 çalışıyor.

öncelikle üst düzey ingilizcemin olmadığını, bu konuda benden çook daha iyi bin tane duyurucu olduğunu söyleyeyim. onlar daha iyi yorumlarlar doğal olarak, yorumlamışlar da zaten. ama ben de bir iki cümle kurayım istedim. şimdi dizi izleyerek ingilizce öğrenmek zor ama imkansız değil. ama daha dile tam anlamıyla hakim değilken aksan kasmaya çalışmak yanlış bence. önce dile hakim olalım, sonra aksan öğreniriz ya da öğrenmeye çalışırız. burda ne kadar gayretli olduğun önemli. bir de hangi dilde altyazı ile izlediğin. benim intermediate seviyesinde ingilizcem var, yıllardır dizi izliyorum ama bu sayede pek bi yol katettiğimi söyleyemem. sebebi benim aslında. neden? çünkü türkçe alyazılı izliyorum. bu da "geliştirmeme" değil "unutmamama" sebep oluyor sadece. sıkılıyorum ingilizce altyazılı izlerken. aslında zevkli ama diziyi türkçe izleyip tat almak varken ingilizce izlemek ağır geliyor bana biraz. halbuki ingilizce izlersem geliştirebileceğimin farkındayım -ki izlediğim zamanlarda üzerine koymuştum- ama tembellik edip türkçe izliyorum. dediğim gibi sadece unutmuyorum bu şekilde. o yüzden benim tavsiyem şimdilik aksanı bir kenara bırakıp ingilizce altyazılı izlemen yönünde. ağır dili olan dizileri izlemek yerine daha anlaşılır ingilizcesi olan dizileri izlemen gerek. duyuru halkı ne der bilmiyorum ama friends'te oldukça anlaşılır bi ingilizce var mesela. ya da lost'ta. örnekler çoğaltılabilir. gerçi bunlar amerikan dizileri. sen ingiliz aksanı istiyorsun, black mirror olabilir. buna ek olarak listening yapabilirsin. günde 20 dakikanı listening'e ayır mesela. youtube'a "english listening" yaz bi dünya şey çıkıyor karşına. ya da şu abiyi www.youtube.com takip edebilirsin. amerikan aksanı ile konuşuyor ama hızlı konuşsa bile söylediklerinin %90'ını anlıyorum ben. tabi eğer gramer bilgin yoksa bütün bu yazdıklarım çöp.

ex'i özlüyorum :/

ne anlatayım gardaş? bi of çeksem karşıki dağlar (ufak olanları) yıkılır, öyle diyeyim.

anlatayım mı. canım acayip işkembe çekiyor öyle böyle değil çıldırıyorum gidip sarımsak yemeyi düşünüyorum azıcık keser belki o isteği diye.

hastalağım depreşti. yapma denilen her şeyi yapıyorum. bi de aşk meşk:)

1 ay kadar önce sevgilim terk etti. yüksek lisans yaptığım okulda hiç arkadaşım yok. evden bazen 2 hafta kadar hiç çıkmıyorum. (sigara, yemek ihtiyaçları hariç), kpss'ye hazırlanıyorum aynı zamanda ama müthiş bir karamsarlık var içimde. hiçbir zaman baltaya sap olamayacakmış gibi hissediyorum. hiçbir zaman güzel bir işim olmayacak gibi, beni karşılıksız sevecek, aşık olacak bir kadın hayatımda olmayacak gibi. çok yakın zamanlarda ölecekmiş gibi hissediyorum. yaşam sevincim pek yok. öyle.

görüstüğüm yerlerden birisi umutlandırdı. 3 kez yüz yüze, 4., 5.'si telefonda görüstük. esek sıpalarıyla çarsamba günü görüselim son kez diye sözlestik. adamlar aramadıkları gibi sitedeki ilanlarını da güncellemisler. insan kaynaklarındaki kaltağı gecenin 1'inde arayıp "ya bu ufukcel size naaptı gardasım?!?" deyip kapatmak istiyorum.

metrobüse binen kişileri görünce çok üzülüyorum :'(

yok la. karaktersiz insanların hayatlarını nasıl batırdığını izliyorum. onlara da biraz üzülüyorum ama bana yaptıklarını hatırlayınca geçiyor. duyarsız olmaktan korkmuyo değilim.

alt komşunun torunu geldi bugün. minik lastik tokalardan almış 'bana bileklik yapar mısın 89 abla ben yapamadım' dedi. yorgundum ama 'tabi la gel içeri' dedim. youtubedan videoları bulduk yaptık bişeyler. yarın da sınavı varmış ünlü ve ünsüz harflere çalıştık bi yandan. çok mutlu oldu doyamadı teşekkür etmeye. bana da küpe yapmak istedi ama 'evde yap süpriz olsun' dedim. ders çalışamadım ama olsun. annesi bırakıp gitmiş zaten kızı. annesi olsa annesiyle yapardı tabi. babaannesi de seviyom diye brokoli getirmiş. 3 tane de limon koymuş sağolsun. limon çok güzel bişey çünkü. ona sevindim işte.

Aklıma şu geldi asdsdd i.imgur.com

Cuma engürüye gitcem ne götürsem yanımda diye düşünüyom

net olarak sevindiğim hiçbir şey yok şu ara. afedersin bok gibi her şey. sanırım almanca ya da fransızca kursuna başlıycam, bi o biraz mutlu ediyor sahi. aklımdan şu an hangi renk oje süreceğim geçiyor, sonra da projeme çalışmaya başlıycam. inşallah.

Yakında işitme engelliler okulunda turkce öğretmenliği yapmaya başlicam. ( insallah) her şey yolunda giderse ideal iş tanımımı karşılayan şartlarda çalışıcam ve mesleki yuzum ilk kez gülecek. İyiyim yani.

baska insanlarin hayallerini yasiyorum. hicbir hayalimin pesinden gidemedim, onumdeki 10 sene boyunca da gidemiycem.. kendime zaman ayirabildigimde is isten gecmis olacak biliyorum, ne yapacagim bilmiyorum , biriyle arkadas olmustum, uzun suredir haber alamiyorum ne evi ne telefonu bilmiyorum, bana kotu oldugunu kendini asmak icin halat aldigini soylemisti ve ben cok endiseleniyorum onun icin.. sirtimda tasiyamatacagim kadar agir yukler oldugunu hissediyorum bazen. sevinclerim cok anlik oluyor..

karman çorman herşey

gün içinde bi duyuru görüp kendimi ayda 1000 €'ya yunanistan'a itelemeye karar vermiştim; duyuru silinmiş, kendimi boşlukta hissediyorum. önümüzdeki duyurularda görüşmek üzere. ha bir de, bugün arsenal maçındaki hakem biraz kötüydü.

İş arıyorum bulamıyorum. benim moralim sifursifursifursifur. Her gün bugün arayacaklar diye kalkıyorum, saat öğlen 12yi geçti mi bi hüzün çöküyor. Diyorum bugün de tutturamadık. Sapık gibi linkedinden arkadaşlarımın işlerine bakıyorum, benim ne eksiğim var lan diye isyan ediyorum.

Hiçbir şey yapasım yok. Hiçbir şey umrumda değil (ya da çok şey umrumda). Sadece aylaklık edesim var. Bu zamana kadar Ruşen amcanın oğlu Sedat oldum da ne oldu? Kendi amaçlarımı edinene kadar başkalarının benden beklentilerini amaç edinmeye son verdim.

Isten ayrildim, kendi isimi actim 3 ortak, sonra ortakliktan midem bulandi kapattim. Zararim oldu tabi. Alacagim da var, alacagimi almazsam zararim daha da buyuk olur ama o dusuk bir ihtimal. Bunlarin hepsi 1 ay icinde oldu:) Sonra ayrildigim eski isyeri geri cagirdi o olayda da su oldu: (git: 871580)
Bugun de baska bir firma ile gorustum sahibini tanidigim, planladiklari bir isten bahsetti bana firma sahibi, bu ise benim uygun oldugumu dusundugunu soyledi. Kararsizim o konuda cunku ucret konusunda anlasak miyiz bilmiyor bir de lokasyon kotu, hafta ici sosyal hayat yok falan.

Herneyse suan canini sikan sey ne dersen, bu is mevzusu hafiften siksa da kayda deger bir sikinti degil, iyiyim yani keyfim yerinde:) Anlatacak birsey sordun diye anlattim:)
Bir de asik suratli insanlari sevmiyorum:)

bu kadar yalnız olmayı nasıl başarıyorum onu düşünüyorum.

bi tek tom cruise. yanlış anlaşılma olmasın ha öyle hoşuma gittiğinden falan değil hayranlık diyelim başarılı biri, oyunculukta kendine has bir tarzı var falan.

Kadınım, evet kadınlarda en azından benim çevremdekilerde böyle bir şey var, ama cinsel bir istek söz konusu olarak değil, sadece güzelse hoşuma gider. Yorumları çok merak ediyorum bu arada patlamış mısırımı aldım izliyorum. Bu arada ben yazarken cigerdelen arkadaş aynı yorumu yazmış çok iyi cidden

var böyle bişey. ben bir erkek olarak yakışıklı adama hakkın veririm. bunu açıkça ifade ederimde herhangi bir ortamda.

Hayır, bilakis kıskanıp gıcık olma var.

Seksüel kısmını bi tarafa bırakırsak da başrolde çok yakışıklı/güzel oyuncular olunca bende adeta bi yabancılaştırma efekti etkisi yapıyor (efekt etkisi biraz şey oldu ama başka nasıl ifade ederim bilemedim).

yok valla, hatta erkek şarkıcı bile dinlemem.

"keşke vücudum böyle olsa" diyorum. adamın yüzü bir şey ifade etmiyor benim için. kendi çapımda vücudumu şekle sokmak ve güçlendirmek için uğraşıyorum zaten.

Ben erkek arkadaşlarımla öpüşmeyip kafa tokuştuyorum ki bozmayalım, sen gelmiş ne diyorsun asdfgsfa

Öyle bir şey yok.

Çünkü bir şey izlerken oyuncunun yakışıklı olduğunun farkına varmıyorsun. Gördüğün şey ortada, ama beyin ona yakışıklı sıfatını yüklemiyor, aktörün tipinin neye tekabül ettiği tanımlanmıyor.

Korkmayın hacı bu kadar, kimse ibne demez.

Estetik birini gördüğüm zaman izlemek keyif verir. Ancak bu sadece tipiyle sınırlı değil. Duruşu, jest ve mimikleri, konuşması bir bütün halinde olmalı. Örneğin Muhteşem Yüzyılı Mehmet Günsur'un parladığı bölümlerden sonra sırf o adam için izlemeye başlamıştım. Öldü ve takibi bıraktım.

adam yakışıklıysa bakıyorum. alış veriş sitesinde bi manken var adama giydiği şeyler inanılmaz yakışıyor. onun yüzünden bi ton kıyafet aldım.

mickey rourke'ın gençlik yıllarını beğenirim mesela.

hayır, hiçbir erkeği yakışıklı bulmuyorum..

bir tek christian bale var. ama zevk alma gibi değil de saygı gibi daha çok.

Evet, John Mayer'ı gitar çalarken izlerken içim gidiyor ama yüzde yüz heteroseksüel bir erkeğim.

Şu güzel kadınları izlemekten hoşlanan kadınlar nerede tam olarak bir görmek istiyorum. İzlerken sürekli bok atanlarına bir ben rastladım herhalde.

Hoslaniyorum tabi. Bildigin heteroyum ama yakisikli adamlara hayranlik duyuyorum, sempati duyuyorum, izlemekten hoslaniyorum filmdeki yakisikli adami. Ya da bir filmde bizim @animal gibi vucut gordugum zaman da hosuma gidiyor, "ne estetik vucut be!" diyorum, hosuma gidiyor.

Bu adama hastayim mesela, yakisiklilikta son nokta bu adam: www.google.com.tr

Kivanc'a hastayim mesela turklerden. Bir kadin cikip "kivanc yakiskli felan diil yaa, babyface iste bee" dedimiydi yumrugu suratina indiresim geliyor:)
James hetfield'i da seviyorum, sesi bir tarafa yakiskli, karizmatik adam. Hosuma gidiyor mesela o da.

@hiko'ya katilmiyorum, ben baya farkediyorum.

çağatay ulusoy baya yakışıklı lan. keyif alıyor musunuz diye sormuşsun, hayır almıyorum tabi. ama yakışıklı şimdi piç, hakkını vermek lazım. vücut, duruş falan 10 numara. kıskanmıyorum değil hani.

Bakarım, beğenirim de yani. Estetik sonuçta. Obje gibi düşünülebilir biraz.

Ya niye beğenmeyelim?Hayır beğenmiyorum diyen de "ben ibne miyim lan?" diye kendine sormaktan korkuyordur.

Bayağı heteroyum ama şu adamı görünce 2 kez bakıyorum ;

bit.ly

Oh öpsem yalasam diye gelmiyor içimden. Ama diyorum ki ulan ne güzel göz & kaş var adamda, vücut çalışmış süper fiziği var benimde imkanım olsa keşke, bu boy bende de olsa diyorum.

erkek yakışıklı ise yakışıklı olduğu kabul edilir. homofobik ya da ergen değiliz hepimiz sonuçta. fakat bunun dışında kalanlar için sorduğun soruya cevabım hayır.

hayir. ne kiskanmak, ne hayranlik, ne sempati, ne izlerken ekstra keyif almak, ne gicik olmak, hic bir etkisi olmuyor bir erkegin "gorselliginin". aynen hiko seijuro'nun dedigi gibi, oyle bir tanimlama yapmiyor beynim, oyle bir yorum getiremiyor, dolayisiyla duygusal herhangi bir etki de yaratmiyor.

edit: bu arada bunun hemen hemen tum heteroseksuel erkekler icin ortak bir durum oldugunu dusunuyordum acikcasi. mehmet gunsur icin muhtesem yuzyil izleyen adamlar oldugunu ogrenmek beni biraz sasirtti.

Homofobik değilimdir. Ama erkekler midemi bulandırıyor. Her tür yakışıklı, sevimli görünüşün, tavrın altındaki duyguları bildiğimden yaptıkları/göründükleri herşey ya aptalca ya da sahte geliyor.

Ama kadınlar öyle mi? Kedi canını onların.

gayet "adam taş gibiymiş" dediğim adamlar var. bunun kadın/erkek muhabbeti olamaz.

kıskanma azcık olur, bakıp "bu erkekse biz neyiz amk ya" diye iç çektiğim oluyor arada. onun dışında vücut falan yapmışsa ona kesin dikkat ederim, bu da sporun yan etkileri.

izleyip örnek alıyorum.

çok düşündüm bu konuyu, yakışıklı diye seyrettğim takip ettiğim erkekler var mı diye. Yok. Genellikle başka bir erkeği seyretme nedenim, hal ve hareketleri bilgisi, konuşması vs vs oluyor.

yaw millet adı ibneye çıkacak diye amma tırsıyor. estetik böyle bir şey değil ki mk. yakışıklı olan adam izlenir. ama mesela bende yakışıklı olmak bir kriter değil izlemem için. mesela murat boz türkiye'deki en yakışıklı adamlardan biri bence ama gerizekalının teki ne şarkıları güzel, ne programları güzel, hiçbir şey yok adamda. o yüzden izlemem. izlediklerimi de bu herifle sevişmek istiyorum gözüyle izlemiyorum :D zaten soruyu heteroseksüel olarak cevaplıyorum.

Edit: air ile benzer şeyler yazmışız sonradan gördüm. millet ibne demesinler diye kafa tokuşturuyor lan olaya gel :D Bu arada egoistlik var o ayrı bir şey, mesela kenan imirzalıoğlu, kıvanç tatlıtuğ gibi isimleri yakışıklı bulmuyorum.

1-2 tanesine saygı duyarım ama genel olarak kıl olurum ben.

güzel her şeye bakarım keyif de alırım, bu seni bir kategoriye sokmamalı bence.

gençler, hepimiz ortalama türk erkeğiyiz. sağlık için spor yapan sayımız gerçekten az. geri kalanlardan da vücut yapanların büyük çoğunluğu "kız tavlamak/düşürmek/kaldırmak" amaçlı olarak yapıyor. buna zaman harcamayan ve harcayamayanlar ya da harcasa da muvaffak olamayanlar olarak tabii six-packli, adonisli birini görünce keşke ben de böyle kaslı olsaydım demek farklı bir şey. "oyhş x ne kadar yakışıklı. televizyona çıkınca ekrana kitleniyorum. izlemeye doyamıyorum, ağzımın suları akıyor" moduna giriyor (ya da bunu ultra üstü kapalı şekilde belirtiyorsanız) ve heteroseksüel olduğunuzu düşünüyorsanız size bir haberim var, değilsiniz.

gerçi güzel/seksi/hoş vs. bulduğum birkaç kadın oyuncu var ama milla jovovich hariç hiçbirinin filmlerini veya dizilerini izlemeye kasmıyorum. öyle olsa tricia helfer'in oynadığı garip dizileri vs. de izlerdim :)

ayrıca millet ne der deyip de kafa tokuşturuyorsanız, yakışıklı/kaslı şu bu vücut görünce şekilden şekile giriyorsanız homofobiksiniz arkadaşım.

valla bende var galba o dediğinden. mesela hugh laurie'siz house olmazdı benim için. jason statham'ı da izlemeyi seviyorum. brad pitt de var sonracıma. daha uzar gider bu. sokakta yürürken yakışıklı birini görürsem vay eleman da sağlammış da diyebiliyorum. homofobik olmadığım için beğendiğim birinin gelip beni düzeceği korkusuna sahip değilim.

coni depp severim. tipi iyi yani. onun dışında filmleri hep aktörlerine göre seçerim ama tiple alakasız. edward norton'un tüm filmlerini izlerim gibi şeyler. ama coninin istisnası var nedense. o dandik filmlerini bile seyrediyorum adam için

terbiyesize bak, birde "ultra üstü kapalı bir şekilde" belirtiyormuşuz. yazık lan nasıl bir zihin yapısı varsa.. size bir haberim var diyor birde..

@nawar
hacı evet en erkeğimiz sensin ve biz de ara ara gidip vurduruyoruz. valla helal olsun nasılda çıkardın bizi pes doğrusu! senin gibi beyinlere bu ülkenin çok ihtiyacı var, harcanıyorsun.

valla hangi erkek yakışıklı hangisi çirkin farkında değilim. ama brad pitt gibi karizmatik ve kendimi yerine koyacağım erkekleri seyretmekten keyif oluyorum, yani ben de bu durumda böyle yapardım ya da yapmalıyım diye düşündüğüm kişileri seyrediyorum.

sırf yakışıklı yada güzel kadın var diye izleyemiyorum ama gideri var bir filmde olunca izlerim.

Heteroseksüel erkek yoktur, biseksüelliğini inkar eden kişi vardır.

guzel kadinlari "cok guzel" diyerek takdir ediyor ve izliyorum. seyir zevki. kadinlarin sanirim daha cok aksesuari, susu pusu ve sairesi de var dikkat celbedecek, dolayisiyla izlerken hemcinslerin hosuna gidiyor.
erkeklerde de gordum "cok yakisikli adam" diyerek seyredenleri. son derece heteroseksuel erkeklerdi.

desperate housewives izlerken de durum böyleydi, ilk zamanlarındaki vampire dairies'i de. ara ara da böyle oluyor. oradaki erkekler 'güzellik skalasında' kadınlardan daha iyi olabiliyor.

kısacası yakışıklı erkekleri izlemekten ben keyif alıyorum, yalan yok. buna ibnelik diyecek adam varsa da desin, ne diyeyim. heteroseksüelim. ama böyle de bir şey var.

desperate housewives'taki mike'ı, the originals'taki klaus'u da beğenmeyeceksem vay bana...

frank zane denen badici abiyi anatomi atlası niyetine izlerim arada.

Ben de ara sira bu adami izliyorum zevkine: Galeride guzel bir tabloya bakmakla ayni sey gibi.
sincanperformans.com
lifetv.vn

ya bırak git düşünme bile. senin maaşın yarısına adam bulsa kıçına tekmeyi basarlar.

Yarın uygun dille işten ayrılacağını söyleyip hemen istediğin işe koş. Bazı fırsatlar kaçtı mı gelmiyor. Şimdiden hayırlı olsun

Sakin gitmemezlik yapma. Uzgun oldugunu, reddedemeyecegin bir teklif aldigini soyle. Kendi iyiligini dusunmek zorundasin.

git valla, gitmezsen ne kadar pişman olacaksın biliyorsun.

sen rasyonel bir bireysin, tabii ki 2 katı maaş veren yere gideceksin.

iş hayatında nezaketmiş, bağlılıkmış düşünme bunları. onlara para kazandıramadığın gün senin gözünün yaşına bakmayacak "nohut bey üzgünüz" diyip postalayacaklar çünkü. hazırla dilekçeni bas istifayı :)

gitmezsen en şerefsiz topsun olm! saygını nezaketini tiktirtme şindi bana!!!!

hayatının seyrini değiştirecek bir karar neden nezaketsizlik olsun.

çalışmanın felsefesi kazanmak değil midir. babanın hayrına çalışmıyorsun bunu unutma. hayır yapacaksan paranı kazan öyle yaparsın. yıkın atın artık şu mahçup olmak istemiyorum, ayıp olmasın şimdi, el-alem ne der tırıvırılarını..

hayat senin hayatın.

durum ne ise aynen onu söyleyeceksin tabii, yalana dolana, ezilip büzülmeye gerek yok.

Ben düşünecek bir şey göremedim. Tabi ki git.

abi hıyarlık etme gözünü seveyim. git ver istifanı. bizim şirkette de oldu aynısı kimse bozulmadı kırılmadı. iş hayatı bu olur. insanların ve genelde bayanların düştüğü en tehlikeli hata bu. hiç bir iş arkadaşınla gönül bağı kurmayacaksın. hiç bir müdürünün veya üstünün 'gel bi bira içelim' ya da 'halı saha var gel' lafına uymayacaksın içli dışlı olmayacaksın. git ver istifanı da ilk maaşını beraber ıslatalım :)

daha iyi bir is buldum deyip, ceketini alip cikiyorsun. kasmaya gerek yok.

Dümdüz söyle, kimse bir şey diyemez.

onlar da sana aynısını hatta daha beterini yapar unutma bunu. bas git.

dota. yıllardır oynuyorum. hiçbir faydası olduğunu sanmıyorum. belki de vardır bilemiyorum ama sanmam.

bu tip oyunlar çoğunlukla anlık karar vermeyi geliştiriyor sanırım. ben de uzun yıllar dota oynadım, arada bir oynamaya devam ediyorum. 10 yıldır hala noob olduğuma göre galiba bir bok geliştirmiyor.

counter strike. mesela tünelde kaç kişi var, ateş ederlerse silahları neler, hangisi ne yöne gidiyor, hangisi nerede durdu kestirebiliyorum. sonra 3-4 kişinin olduğu tünele girip tek başıma canlı çıkıyorum mesela. asdasdas.

sanmıyorum oyunla zeka gelişeceğini. doğuştan geliyor bence zeka.

direkt zekayı geliştirir diyemem ama, bu gibi oyunlarla zekanın paslanmasını engelleyip yoğun şekilde işlemiş oluyor insan. bıçağı keskinleştiriyoruz bi nevi yani. gündelik hayatta yapmak durumunda olduğumuz rutin işlere kıyas epey faydalıdır diye düşünüyorum.

oyunlar zeka geliştirmez. olsa olsa baskı altında karar verebilmeye katkıda bulunur.
oturup üzerine kafa yorulacak, stratejiler geliştirilecek bir oyunsa eğer, yaratıcılık olsun ne bileyim olaylara farklı bir açıdan yaklaşmak olsun bu tarz şeylere katkısı olur.
zaten zeka varsa oyunun mantığını anlayıp oyunda daha iyi olabiliyorsun ki bu da alınan faydayı arttırıyordur mutlaka.
herkes de dota oynuyormuş. ben de oynuyorum lan.

Var bununla ilgili araştırmalar. Oyunların dikkati arttırma, tepki süresini hızlandırma gibi etkileri var. Tabi her oyun değil. Aslında hep düşünmüşümdür bol bol oyun oynamak trafikte epey etkili olur bence.

starcraft 2 oynuyorum hem hızlı düşünme hem strateji gerektiriyor. bir de eve online var ona zaten yüksek lisans bölümü açsan okunur

edit:cs ve dotadan bahsedilmiş bence onlar beyin bulandırmaktan başka bir işe yaramıyor çocuk işi hepsi

counter strike kesinlikle. tabiki özellikle bot'lara karşı değil, gerçek insanlara karşı oynarsan. tabi böyle düşününce, multiplayer şeklinde oynanan neredeyse her oyun zekayı da stratejik düşünmeyi de geliştirecektir diye düşünüyorum.

Klasik fps oyunları bence vakit öldürmek dışında çok da bir işe yaramıyor.
he diğer oyunlar geliştiryor mu diye sorarsan, geliştiren bi oyun varsa o da strateji oyunlarıdır. İnsana karşı oynadığında satranç gibi oluyor zaten.

Oyun oyna, zekanı geliştirnese de ingilizce öğretir, genel kültürü geliştirir, tadında oynarsan sosyallik katar. Her şey zeka değil.

kimse de dememiş ki; portal 2.

korsan alıp single'ını bitirip bi köşeye atmak yerine para verip alın. haritaların sonu yok.

Benim de arkadaşım var, iyi para kazanıyor. Altında şu an binler var dallanmış kolları sayarsak. Her şey hukuka uygun. Uçak bilgisayar mühwendislieri bile var işlerini bırakan, böyle kazanmak için. iKNA KAbiliyieti ve çevre genişliğine bakıyor biraz.

Benim altımda 30 kişi var ve hepsinin şu an altında araba var. Eğer sen de katılmak istersen şu hesaba önce nakit sdfghjkjl

hiç bulaşma. o arkadaşın da eğer yakın bi arkadaşınsa bir an önce kurtarmaya bak. yakın değilse ilişkini kes.

dediğin gibi altında 2 kol oluyor, bu kolların ikisinin de simetrik şekilde aşağı doğru dallanması gerekiyor. böyle böyle her 3 kişide bir miydi neydi sisteme kattığın paradan belli bir miktar pay alıyorsun. kollardan biri ilerlemez diğeri ilerlerse yine para kazanamıyorsun kollar eşlenene kadar. bu iş için de eşin, dostun, kardeşin kim varsa bu işe katmaya çalışıyorsun. bir yerden sonra en yakın dostlarını, akrabalarını bile yalan söyleyerek sisteme dahil etmeye çalışan insanlar haline geliyor bunlar.

kısaca uzak durun..

Boyle anlatirken iste sene olmus neredeyse 2015.ordan say 16,17,18.

Hala inananda var ,soranda,acaba diyende.

tüketiciyi koruma hakkındaki 6502 sayılı kanuna göre NETWORK MARKETİNG yani QN, MEGAHOLDİNGS VS. YASADIŞIDIR.

hiçbir şey yapamıyorsanız gidin bir avukata sorun.

ben zaten girmeyeceğim. bende 5 bin tl olsa bile girmem orası ayrı. adam parayı da yatırmış. ''naptın lan kazık yemişsin?'' de diyemedım çünkü parayı vermiş çoktan.

bir asker bunu ikna etmiş. adam 7 aydır sivilim vs diyor. bana kalırsa belkı de asker bile değil. :D

ben işin detayını öğrenmek istedim. ne yani bizim elemana para kazandığı söylenen herkes yalan mı? :D bana bu işin içeriğini bilen anlatabilir mi?

dikkat ederseniz bu işi kötüleyenler hep dışarıdaki insanlar. buraya yazan sizler de öylesiniz. lütfen bu işe giren ya da tanıdığı olan birisi anlatsın :)

@kupigometa eksisozluk.com
olay kısaca kazıklama üzerine. o 5000tl'yi verirken kazınlanmış oluyosun. sonra o parayı çıkarabilmek için sen de başkalarını kazıklıyosun. böyle böyle tren oluyo.

işten para kazanılabilir, ama 100 kişi giriyorsa 5 kişi kazanır, işe girip bırakanlar mağdur olur.

Şöyle düşün, 1 kişinin para kazanması için 2 kişi işe girmeli. bu böyle aşağı doğru artarak devam edecek, senin cebine giren para alttan işe yeni giren insanların parası yani.

ticaret böyle olmaz. mal veya hizmet karşılığı para kazanırsın. burada üretim yok, hizmet vs. yok. alttan girenlerin parası üstlere "denge" varsa paylaştırılıyor. yani alttan yeni insanlar eklenmedikçe üsttekiler para kazanamayacağı için gittikçe daha fazla insan mağdur olmak zorunda.

üniversite 1. ve 2. sınıflarda bu işi yaptım bu arada, dışarıdan konuşmuyorum, mehdi'yi, sasan'ı, sasan'ın ablası sara'yı yakından tanırım. işin içine girince (ve 1. sınıftaki küçüklüğü üzerinden atınca) anlıyorsun ancak.

offf yine başladı bu "bir arkadaşım çok iyi kazanıyor", "arkadaşımın arkadaşı altına araba çekmiş bu işten" ler.

yahu arkadaş, bak hiç bir şey düşünemiyorsan şunu düşün; bu kadar kolay ve bu kadar çok para kazanma yöntemi gerçekten olsa, insanlar enayi mi sabahtan akşama kadar it gibi çalışıyorlar? bir bu sisteme girenler mi akıllı koca ülkede?

hukuken yasaktır, dolandırıcılıktır. inanmayın böyle şeylere.

Evet yaklaşık 6 aydır uğraştığım bu sıkıntım konusunda hemen aydınlatayım seni.

Bir arkadaşım girdi buna. Girerken "abi ben bi gireyim seni de alacam yanıma" falan diyerek girdi.
Neyse girdi işte. Aradan 1 ay falan geçti. Sürekli arıyor beni "gel, sende katıl" diye.
Yok diyorum, işim var diyorum, bi şekilde atıyorum başımdan.
Alıp karşıma konuştum. Dedim nedir bu işin aslı?
Senin anlattığın yanına iki kişi alma durumunu falan anlattı işte. Ama ayrıntı vermedi "benden dinleme, ofise gel orda xx abiden dinle daha iyi olur" dedi sürekli.
Gitmedim tabi.
Bir gün yine bunla randevulaştık, oturup sohbet edelim dedik.
Buluştuk, baktım aldı götürüyor beni. O an anladım ofise götürdüğünü ama bi şey de diyemedim kırmamak için, iyi madem hadi gidelim dedim gittim.
Ofise gittik, xx abi geldi, tanıştık. Sonra oturduk bu xx abi bana işi tanıtmaya başladı. Yaklaşık yarım saat ağzımı açmadan dinledim. Anlattığına göre işin mantığı şu:
A firması üreticidir.
B, C, ve D firması aracılardır (kargolamadır, paketlemedir, carttır curttur.
E ise tüketicidir.
Qnet sisteminde, B, C ve D yok sayılır ve ürün direkt A'dan E'ye; yani direkt üreticiden tüketiciye ulaştırılır.
Bu durumda da maliyet düşer. Ve düşen bu maliyet ise, saadet zinciri denilen bu zincirdeki üyelere verilir.
Burda ürün dediğim, senin o 5000TL ile giriliyormuş dediğin şey işte. Bana en az 1500'le girebilirsin demişlerdi, sana 5000 demişler bak.
Yani girerken bu adamlara yüksek bir miktar para bayılıyorsun. Tabi buna kılıf geçirmek için sana ürün iteliyorlar.
Verdikleri ürün hiçbir boka benzemiyor zaten. Bana verecekleri ürünlerin görsellerini gösterdiler. Siktiriboktan markalar, ne idüğü belirsiz saatler vs.
Satsan 10 liraya anca satarsın yani, o derece.

Neyse o gece ofisten çıktık dağıldık. Tamam ben bi düşüneyim deyip attım kendimi dışarı.
Sonra birkaç ay daha bu arkadaş yakamı bırakmadı. Sürekli mesaj atmalar, iş yerime gelmeler falan.
Üstelik tek başına da gelmiyor iş yerime, yanına zincirden birini alıp geliyor. Biliyor ki bana derdini anlatamayacak, yanına adam alıp geliyor. Tabi her seferinde ben bunları paket edip gönderdim, orası ayrı.

Mesela arkadaşla en az 5 kez geçmiştir şu konuşma:
- Hadi abi bak ben güzel paralar kazanmaya başladım sen de gel artık.
+ Ne kadar alıyorsun?
- Ben sana bunu şimdi söylemem olmaz ama istersen banka dekontunu gösteririm.
+ Ya abi diyorsun, madem bu kadar samimiyiz söyle, madem beni ikna etmeye çalışıyorsun söyle aldığın parayı.
- Yok abi olmaz, sen ofise tekrar bi gel, tekrar konuşalım.
+ Tamam o zaman en son aldığın parayı söyle? (bunlar parayı haftalık alıyor bu arada, o yüzden en son aldığı parayı soruyorum).
- Abi söylemem olmaz, ben sana istersen banka dekontunu gösteririm.
+ Tamam getir o zaman banka dekontunu yoksa inanmam.
- Ama abi niye böyle yapıyon.
+ Lan getir işte dekontu.
- ...

Yine iş yerime geldikleri bir gün, yanında getirdiği adam ağzından "bir kere bu işe girdin mi zaten geri çıkamıyorsun" dedi, azğından kaçırdı.
Üstüne gittim nasıl yani girdik mi çıkamıyor muyuz dedim.
"Hıh...h" dedi kaldı önce.
Tekrar sordum, "yaaa niye çıkamayasın, çıkarsın tabi, ama kendin çıkmak istemeyeceksin o yüzden dedim onu" diye kıvırmaya başladı.

Adamlara soruyorum: tamam bu işe girdim diyelim, tamam hadi para kazanmaya da başladım, ama nereye kadar? bu işin sonu ne, ölene kadar bu işi mi yapacağım ben?
Cevap: yaparsın niye yapamayasın. bu işi yapınca başka işe ihtiyacın kalmayacak, gidp kendine özel sigorta bile yaptırabilirsin.
Siktir lan derler adama.

Kısacası, boşver, bulaşma. Bu iş dipsiz bir kuyu.

teşekkür ederim herkese uzun uzun yanıtlar için.

bu arada ben zaten bu işe girmeyeceğim. giren arkadaşın durumunu, akıbetini ve neyin içinde olduğunu öğrenmek istedim.

Özet: neşeli hayat filmini izle. Anlarsan ne alâ. Yoksa geçmiş olsun.

bi arkadaşım-ki kendisi şu an çıktı- da beni zorla, biraz da macera hevesimden dolayı tuttu kolumdan daha rütbeli bi ablayla görüştürdü.
işte baya bi anlattı, en son dedim saadet zincirinden farkınız ne, onu da anlattı ama bana pek bir fark varmış gibi gelmedi. sürekli işin legal olduğundan ıvırından zıvırından bahsetti. en son da ee hadi bakalım el sıkışalım muhabbetine döndü. paran yoksa ben sana borç veririm-1 saat önce görüşmüşüz bana borç veriyo- bu sayede kendisi de kazancakmış vs.
yani işi özü zor kaçtım ellerinden. bence büyük saçmalık.
her şeyi geçtim şu zamana kadar ellerimle büyüttüğüm solar iken dirilttiğim güzel bi çevrem var, onları da abi gel seni qnet'e sokalım iticiliğimle kaybetmek istemem.

Banim moroli sifir sifir sifir videosundaki adam bile sös mi diyor. Ataerkil bir davranış.

şu yüzyılda keşfedilen bir deyiş olduğunu sanmıyorum o yüzden geçmiş -daha ataerkil- yapımızı da düşünürsek çok aykırı/olmayacak bir söz değil.
bazı deyimler dilimizde yer etmiştir yani bunu her hecesine kadar mana yüklemek saçma bir eylem.

"erkek sözü" diyince benim aklıma "ben bu sözü tutarım" manası dışında bir şey gelmiyor.

Erkek sözü lan, yarın getirecem parayı. (Getirmedi)
Gibi. Yalan söylemek ve karşıdakini kandırmak için ideal.

Bu yuzyilda (daha dogrusu gecen yuzyilda) kesfedildigini ben de sanmiyorum. Ote yandan mana yuklemenin sacma oldugu konusunda hakli olabilirsiniz.

la her boka tespit kasmayın, gözünün içine baka baka yalan söyleyip saç baş kavga edip sonra caaaanım cicim olan hiç mi kız görmedin. işte böyle yapma demek istiyor o sözde.
kızlar verdiği sözleri tutmaz hatta tutmamak için kendini bile kandırır.

''karakter olarak o kadar güvenilmezim ki erkek olmamı öne sürerek bunu kapatabileceğimi sanıyorum, çünkü erkekler en mükemmeldirler'' anlamına geliyor bende. sözlüklerimizden çıkarmayalım komik oluyor böylelerini görmek.

bugüne kadar kaç tane kadına güvenebildin? diye sor kendine.. anne ve abla dışında hiçbir kadına güven duyamıyor insan. belki 5-10 sene sonrada eşine duymaya başlarsın bu güveni. ama 5-10 sene sonra..
şöyle bir düşününce güvendiğim o kadar çok erkek var ki.. arkadaşlarım, dostlarım hepsi erkek. teleefon açayım bugün 10 tanesi sorgusuz sualsiz gelir. belki yurtdışından bile gelen olur. ama şuan telefon rehberimdeki tüm kadınları arasam yalnızca annem ve ablam gelir. diğerleri de gelir belki, yarın diğerlerine anlatacak hikayem olsun diye gelir ama..

o yüzden gerekli bir söz işte.

- "Kadinin sozu soz degil" anlamina geliyor

zaten oyle. ataturk olmasa bu kafalarla yobazlikta coktan iran'i, isid'i falan gecmistik.

baksana herife cumhurbaskani olmus hala kadinla erkek esit degil diyecek kadar zir cahil. imam osurursa cemaat sicar iste.

bir erkek şahit ile 4 kadın şahit olayı var ya hani, işte onun etkisi.

@selam mantikli geldi:)

Evet, saçma ve çağ dışı.

"Adam gibi yap şu işi" diye de bir şey var dilimizde. Kadını evde, tarlada it gibi çalıştıran, birey olduğunu unutturan bir toplumun sözü bu. Böyle ataerkil ve vadesi dolmuş bir çok sözümüz var. Kullanmıyorum bunları. Zaten söz verdiysem, bunun bir anlamı var demektir. "Erkek sözü" demek de bana göre "Aslında kuru kuru söz verdiğimde ona bir güven olmaz, tutmayabilirim. Yani, söz verdiğimde sadece onu tutmaya niyetleniyorum ama o konuda da beceriksizim. Ancak, erkek sözü verince tutmaya biraz biraz başlıyorum". Söz verip de tutabilen bir insanın, "erkek sözü" ile sözünü tasdiklemeye veya güçlendirmeye ihtiyacı olmaz.

Selam'ın söylediğini söylemeye gelmiştim. Aaaynen o hesap. 1 kadın sözü = 1/4 erkek sözü olduğu için 1 tam erkek sözü çok daha değerli oluyor. Pahada ağır, yükte hafif bu durum elbette ataerkil coğrafyalarda mükemmel şekilde benimsenir; hatta bizzat kadınlar tarafından da uygulanır. Çünkü kadınlar için de bir erkeğe benzemek iltifattır. Bunun altında da yine erkeğin bu toplumlarda gördüğü ekstra saygı yatıyor derken bu konuyu ben bitiremem :) Velhasıl, çok haklısın, teşekkür ederiz.

İste benim asil kizdigim nokta su ki kadinlar da ataerkil yapiya sahip cikiyor! Manyak misiniz yahu? Niye destekliyorsunuz?
Kadinlar ogullarina, erkek kardeşlerine " erkek adamsin", "erkek ol biraz", "adam gibi adam ol" gibi seyler soyleyip duruyor. Egitimsiz insanlar da degiller bi de...

"Adam gibi yap" olayi zaten tam felaket. "İnsan gibi yap" diyebilirdik bunun yerine.

Kadinlar ataerkil toplumun eserlerini ayakta tutmak icin canla basla calisiyor olmasaydi bircok erkek de duyarli davranma ihtiyaci hissederdi bu konularda. Ama "alan razi satan razi" durumu gibi birsey var ortada. Olan razi olmayan kisma oluyor arada. Tamam hirsizi suclamiyor degilim.

duyarlı olcaz diye yakında türçeyi unutucaz. poltik doğruculuktan gına geldi, eminim anaerkil toplum olsak da o söz öyle olacaktı.

erkek sözü derken bir erkeğin özelliğini belirtiyorsun herhangi bir insanın sözü değil o. kedi gibi sadık mı diyorsun yoksa köpek gibi sadık mı diyorsun, ona da hayvan gibi sadık mı diyelim. kız arabası gibi dediğinde ne anlarsın mesela?

tamam bilim adamı demek saçmaydı bilim insanı dedik iyi oldu ama her boku da değiştirmeyelim.

Ataerkil bilinçaltımızın yansımaları işte.

bu sözü ortadan kaldırırsak bu ülkede kadını hiçe sayan her şeyden sıyrılırız.

bu arada "adam"ın birinci anlamı insan demektir.

www.tdk.gov.tr

bilim adamı falan öyle felaket bir kullanım değil yani.

Adam'in insan anlamina geldigi dogru, biz "adam" diyince erkek anladigimiz icin "bilim adami" kulaga ataerkil yansimasi bir tabir gibi geliyordu. Yine de "bilim insani" daha iyi. Cunku gercekte anlami ne olursa olsun kimse bir kadindan "adam" diye bahsetmez bu saatten sonra.

deli,

yannız o, 'Adam gibi yap' bağlamındaki 'adam'da cinsiyetsiz bir gönderme hissediyorum ben.
orada kastedilen, 'Yapacağın işi, erkekmişsin gibi yap!' değil benim anladığım. 'Yaptığın iş, sonunda adama benzesin, eli yüzü düzgün olsun!'u anlıyorum. Benzer şekilde, 'Gelirken şort tişört gelme, adam gibi bi gömlek giy sırtına!' cümlesindeki adamdan kasıt, sen değilsin, giyeceğin giysinin niteliği. Benzer şekilde, 'Okuyup büyü de adam ol'dan kasıt, 'ekmeğini eline al, ekönömik özgüllüğünü ilan et'. Yoksa qız öğrenciye, 'Oku da büyük adam ol' dediğimizde, 'mezun olunca cinsiyet değiştir' demiyoz yani. Misal, biraz hoppa bi qız var ve anası da bu durumdan çok şikayetçi. Kızgınlıkla, 'Ben seni adam etmesini bilirim!' dese, gene cinsiyet değişikliğini kastetmiş olmuyo. Bu bağlamlarda erkeklik - dişilik sözkonusu değil. Kaliteye, düzgünlüğe bir gönderme var. 'Adam gibi adam' sözündeki ilk adam'da da bir cinsiyet yok. 'Errrrrrrkekim benim, mucho macho Machito!!!' denmiyo orda. 'Ulan helâl ossun bu herife bea!' deniyo.

@compadrito Ben de aynisini diyorum ya iste:)

erkek olduğunu vurgulamaya "ihtiyacı olmak".

fringe. 5 sezonla sonu yapmışlar sanırım, spoiler yememek için doğrulayamadım bi türlü.

fringe i de izledim, ama son 3 bölümünü izlemedim, sıktı :)

hbo dizilerine saldır bence.

oz,
sopranos,
six feet under,
the wire

hepsi on numaradır.

Luther.

six feet under

the blacklist

@zxcv; house of cards a başlayacaktım ama, imdb de bozdu diyorlar, bitecekmiş zaten ?

eskilerden six feet under, sopranos, oz, deadwood

güncellerden hannibal, luther, sherlock, house of cards

3. sezonu başlayacak hoc'ın.

kızlar teklif mi etmeye başladı? bizim mi haberimiz yok?

Cunku senin gidip soylemeni bekliyor. Bazi kizlar boyle malesef.

(bkz: inanma vermeyecek)

Arkadaşlar ben asosyal, içine kapanık biriyim kızlarla konuşamıyorum. kusura bakmasın da kendi gelmezse olmaz o iş. :(

selam ver kiza.

utangaçsan facebook'tan ekle ve konuş.

al sana fırsat işte, nereye kadar içine kapanık olacaksın, kızdan teklif beklemek çok saçma. aynı ortamdaysanız git otur yanına sanki tanışıyormuş gibi muhabbet et.
facebook da olabilir ama biraz lame o iş.

Ben fantastik adamım, fantastik hayvan olur, Anka olurdum.

Panda <3

hayvanım zaten, ekstra bir şey olmama gerek yok.

şimdi de hayvandan pek eksiğim yok, sahibim eksik bi' tek. yani hayvanların normalde sahibi olmaz ama ben evcil olduğum için diyorum. ben penguenleri, ayıları ve koalaları çok severim. ama kendim hayvan olacak olsaydım, sanırım kuş olmak isterdim. "yav skerler" deyip fıtı fıtı uçup başka bi' yere gitmek muazzam olsa gerek.

kedi,

kedimin de öz anası olmak isterdim çok özledim kedimi :((

büyük camgöz köpekbalığı. adı yanıltmasın, avcı değildir, nazik devdir.
bi de galapagosun deniz iguanaları olsa iyi olur.
kutup ayısı olmak da eğlenceli gibi.

Martı. Hem her zaman suya yakınsın, hem de uçuyorsun. Bildiğim kadarıyla martı avlayan hayvan da yok. Daha ne isterim dünyadan.

Sualtı hayvanı kesinlikle. Büyük balıklardan olabilir. Okyanus memelisi de olur.
Küçük olsam hemen yem olurum:( büyük olmalıyım.

hamambocegi

www.google.com.tr
www.youtube.com
koalalar günün 16 saatini uyuyarak geçirirler.ayrıca çok sevimli ve inanılmaz keyifci ve cool hayvanlardır.

köpeğim olmak isterdim.

tembel hayvan

katil balina

kedi :D

Kaplumbağa. 150 yıl yaşıyor. Biraz sıkıcı olabilirdi ama kaplumbağaların da eğlendiği bir şeyler vardır elbet.

öküz, kedi, her hangi bir tembel hayvan.

bal borsugu.

sincap

kartal ya da kurt. belki bi ihtimal ren geyiği.

jaguar

6 senede GM yardımcısı olmak yabana atılacak bir başarı değil. Hayatında iyi giden şeylere odaklan biraz da.

mavi yakanın yanına gitme. mümkün olduğunca mavi yakanın yanında kal. beyaz yakadan uzak dur. mavi yakaya saygını göster ve onların saygılarını kazan. şu an eminim kaygılarının en yoğun olduğu yer budur. abi, gözünü seveyim sen o yarrak gibi adamlardan biri olma. lütfen. git demli şekersiz çay iç. katran gibi böyle. ve erkek olduğunu ispatla. iş çevrende kendi yaşam alanını kurduğunda uzmanı olduğun konularda her türlü ahkam kesecek hale geldiğinde sorunun bir ayağı çözülmüş olacak.

sizinki evhamdan başka bir şey değil. ben 20li yaşlarımın başında benzer şeyler yaşamıştım, aile ve sülale tarafından oldukça kullanılma ve aşağılanma mevzusu vardı. normalde kendime güvenim vardır höt höt cevap veririm fakat okulumun uzadığı bir döneme gelmişti ve sürekli bu yanımdan vurulduğum için ruhen çok ama çok zayıf düşmüştüm. çok severek okuduğum okula gitmek bile gelmiyordu içimden, eve tıkılmıştım. sizin gibi ileriki yaşlara doğru ilerlemesinden korkup psikiyatra gitmiştim. Devlete, o zamanki adatepe kızılaya gitmiştim. 1 saate yakın konuşmuştu benimle psikiyatr, okuduğum okulun iyi bir okul olduğunu ve başarısız bir insanın bunları yapamayacağını söylemişti ama öyle iyi ifade etmişti ki şu an ben kuramıyorum o cümleleri. aynı şeyi annem de diyordu ama doktor bu işin püf noktalarını bildiği için tam canalıcı kelimelerle konuşmuştu bana. ilaç vermiyodu yalvar yakar cipralex yazdırdıydım o da placebo gibi bişi zaten. o konuşmayı genel hatlarıyla hiç bir zaman unutmadım nerdeyse 10 sene olcak her ihtiyacım olduğunda oturup hatırlarım. beni o gün o konuşma kurtardı o girdaptan.

uzun oldu affedin. yaşayıp aşabilen var mı aranızda dediğiniz için uzun anlattım. işin özü iyi bir psikiyatre gitmenizi tavsiye edeceğim. iyi telkinlere ve yaptığınız başardığınız iyi şeylerin doğru kelimelerle telkin edilmesine ihtiyacınız var. psikolog da belki olur ona hiç gitmedim.

mükemmeliyetçi ebeveynlerin çocuklarına mirasıdır bu hastalık. elbette yaşayan çok ve tedavisi de var. hiç yardım almayı düşündünüz mü?

Özgüven sorunu olan biri ne evlenebilir ne de genel mud yardimcisi olabilir. Basarilariniz size yetmiyor gibi. Bence buna odaklanın.

hmm


hayatında bir kadın var, evlenecek kadar güvenmiş,

bir şirkette genel müdür yardımcısı olacak kadar yükselmişsin,

kafa mı buluyon insanlarla arkadaş. anksiyete olabilir ama herkese olur o arada sırada. insan olmanın getirdiği bir şey, kafaya takılacak bir şey değil.

Yan yatır.

panik atak yaşamıyorsun. panik atak çok ciddi bir olay. nefes alamazsın, öleceğini sanırsın, kalp krizi geçirir gibi olursun, ter dökersin.

anksiyete yaşıyor olabilirsin ama kim yaşamıyor ki? hepimizin zor dönemleri oluyor.

bir süre tatile çıkma imkanın varsa tatile çık. huzurlu bir yere git, sadece dinlen. gezme, dolaşma, sadece temiz hava alıp dinlen. iyi geleceğine eminim.

geçmişten bugüne taşıdığınız hissettiğiniz her şey normal. belki minik dozda ilaç bu kaygınızı giderebilir. kulağa çok zor gibi görünse de bence bir psikiyatra uğrayın. çalışma performansınızı etkilemeyecek bir düzenleyici yazacaktır size.

Yapabiliyorsanız kendinize bi asistan bulup onu eğitin. Yüzdeyüz çalışıyor.

-Öncelikle mavi yaka ile her işi yaptım, katran gibi çay da içtim, sabahlara kadar da çalıştım. Hatta onların yapmadığı iş olarak atıkları karıştırıp fazladan harcanan malzemeleri tespit ettiğim de olmuştur. Genelde aram iyidir ama galiba aramız kötü olursa bana zarar vereceklerinden korkuyorum :)
-yardım almayı düşünüyorum ama psikiyatr mı yoksa psikolog mu tam karar veremedim. Bir de 1 saat konuşup gaza gelip iki gün sonra aynı şeyleri yine hissetmekten korkuyorum. Özellikle tekrar başarısız olmaktan ölesiye korkuyorum.
-İyi şeylere odaklanabilmeyi çok isterdim, beceremiyorum. Şöyle örnek vereyim, babam ilkokulda 4 alınca neden 5 almadın derdi, annem de 5 aldığımda neden yıldızlı olmadığını sorardı.

katrandan zevk aldığın gün iş bitmiştir aslında ya sorun ne anlamadım. ait olduğun sınıf mavi yakanınkiyle aynı. onlardan biriysen onlardan korkmana gerek kalmaz. bi üretim ilişkisinde anlamlı bir rolün varsa zaten hayatın anlamlı demektir. yani ne bilem yakında olsam gel iki bira alıp otanob kenarına gidelim diycem. seni o paklar. senin kendi kafanda olan ve hayatı umursamayı bırakmış hafif entel hafif fırlama adamlarla arkadaş olma gibi bir ihtiyacın olabilir. çok fazla olmak fiilini kullandım idare et.

Evliysen sorumlulugun vardir, dolayisiyla oyle kolay is degistiremezsin istifa edemezsin vs

Sirket icin evli adam daha guvenilir calisan oluyor.

evli olmak sosyo-ekonomik bi gösterge bence o yüzden soruluyor hatta sorulması da gerekir.
yani mesaiye kalınabilecek bir pozisyon mu, seyahat gerektirecek mi, maaş durumu, kadınlar için doğum vs bunlar değerlendirilirken bence göz önüne alınıyodur.

crown +1

evli adam şehir değiştiremez, istifa edemez, boş gezemez.

evli adam, evde bir çalışan daha olduğu için eli daha kuvvetli olur.

bekar adam iki ay kirasını ödeyemezse zora düşeceği için daha güvenilir olmalı :)

Erkek için bekar adam "mesaiye bırakınca, zırt pırt uzun süreli iş gezisine yollayınca mırın kırın etme şansı olmayan adam" demek çoğu işyerinde. crown'un dediği gibi düzenli aynı yerde bir işte de evli adam "o kadar iş öğrettikten sonra hemen basıp gitmeyecek adam" demek.

kendi irademizle.
herkes artik uremiyecegiz desin sakin sakin sonumuzu bekleyelim

ikinci big bang.

kesinlikle zombili olsun isterdim. ara ara hayalini kuruyorum, o bile harika geliyor.

Ani ölümlerle gelsin isterdim. Zombi ya da başka türlü bir çatışma ortamı direk rahatça gözünü kapatıp uyuyacağın günün bile hayalini kurdurur. Ama bir hastalıktan dolayı toplu ölümler görünse, hastalık evresi geçince dünya bir avuç insanın, doğa yeniden özgür vs. Hoş olurdu.

nuh tufanı tarzı, retro bişiler.

nasılını bilmiyorum ama hemen gelsin, bi an önce gelsin çok bekletmesin.

binlerce kez zombi. bunu o kadar çok düşündüm ki, ilk alacağım eşyadan nereye gideceğime dair hepsini planladım. nolur olacaksa zombi olsun.

ikinci (bkz: gang bang)

Bulaşıcı bir testesteron salgını başlasın. Millet acayip azıp; birbirini sikerek öldürsün derim ben.

uzaylı istilası olsun la. yalnız şu amerikadaki kıyameti bekleyenlere ayar oluyorum. onlara daha bi değişik uzaklı saldırsın. direk bonba falan atsınlar.

uzaylı istilası olursa onda bile türkiye bölünür , uzaylılarla birlik olup karşıt görüşlüleri yok etmeye çalışırlar kesin, o yüzden o iş sakat bence.

@ground asddffsasgfjfjddsh

zombi istilası diyenler ilk kendilerinin öleceğinin farkında değil galiba :) hangimiz silah kullanabiliyoruz, spor yapıyoruz atik veya kuvvetliyiz? hepimizde şehirde yaşıyoruz aşağı yukarı.

bence güneş sönsün ve karadeliğe dönüşüp dünyayı yutsun.

Çoğalmayarak tükenelim.

ben evdeyken gelsin. işteyken zor olur diye düşünüyorum.

Herkesin götüne demir çubuk sokularak öldürüldüğü bir senaryo olsun.

Zombiler.

güneş sönsün.

sürekli enerji yaymaya senet mi verdi amk?

forum.memurlar.net

bak şurada 'rüya dile' kişisi bi otel yazmış. orayı bi araştırın isterseniz.

bi de şu siteye bakabilirsiniz.

www.airbnb.com.tr

bence hostel bakın.

(bkz: deeps hostel)

yer varsa zonguldak amele birliği misafirhanesi olabilir.

Ak Saray var daha niye düşünüyosunuz alemsiniz :))

Android'de var mı bilmem ama Godus ve Minecraft söylediklerine hafiften uyan oyunlar..

minecraft android'de var.

ayrıca android'de yok ama ise don't starve isimli oyunu tarif etmişsin aynen. bir bak bence ona da.

futbol seviyosan, NSS senin işi çözer.

exreme landing uçak indirme oyunu güzel gerçekçi görevli falan bağımlılık yapıyor.

terraria

2048 küfür etme bak sonra... çok tehlikeli. azıcık takıntılı ve hırslıysan fena..

Godus guzelmis, sevdim.
Minecraft'i denemistim, bilgisayardaki gibi guzel degil.
Digerleri de pek sarmadi acikcasi. Sagolun oneriler icin.

Kesinlikle hormonlar ile ilgisni olduğunu söylebilirim ama tam açıklayamam. Şöyleki her ay adet dönemlerinde veya öncesinde bambaşka oluyorum, sürekli platoniği hatırlamalar, içimden gelen sevgi patlamaları,aramak istemek, şefkat duymak ama bu isteklerin temelinde de tamamen cinsellik yatmıyor tabi. Saçma bi özlem hali.. Kendime şaşırıyorum. Bu dönem geçince pek fazla hatırlamıyorum o insanı. Salgılanan hormonlarla ilgili bişi sanırım, çok garip.

bu söylediğini de kapsayan bir şeyler okudum yakın zamanlarda. insan bir şeye karşı bir duygu hissediyor ya hani, bunu belirli bir süre sürekli olarak hissederse beyin o şekilde hissetmeyi ezberliyor ve aslında hissetmemiş olsan bile beynin seni, beni kandırıp öyle hissediyor-muşsun gibi hissetmene neden olabiliyor.

bu yüzden diyelim testesteron hormonununu kestin, bir süre sonra daha öyle hissetmeye devam edersin. o bir sürenin ne kadar olacağı ise bir çok değişkene bağlı. özet olarak evet öyle bir şey yapılabilir ama kimse eski sevgilisini unutmak için hormonlarla oynamak gibi tehlikeli bir işe girmez diye düşünüyorum. onun yerine mutluluk hormonu salgılatacak şeylere girişiyor herkes.

beyin bilinç altında üremeye en yatkın karşı cinsi onaylıyor ve aşık oluyorsun. dersen hormonları bastıran ilaçlar ki aşk acısı çekene doktorun antidepresan yazmasının bir sebebide budur, o zamanda çok sağlıklı birisi olunamıyor.

Aslında güzel olur evet tecavüzcü şakirtlerin kökünü kuruturduk kızına tecavüz eden adam var bu ülkede.
Diğer yandan da soyunun devam etmesi için gereken hormon bunlar içgüdüsel olarak tüm canlılar üreme isteği ile yaşarlar.

Olaya biraz nasıl olurdu diye bakarsak, yani dünyada cinselliğin yok olduğunu varsayarsak bence şu an yaşadığımız düzen baya bi değişirdi.
Düşünün ki sevişme diye bi aktivite yok, kimse bunu aklına dahi getirmiyor, istemiyor.
Ne erkek kadınla, ne de kadın erkekle uğraşırdı. Evlilik müessesi biterdi. Ortama kız girince değişen muhabbet değişmezdi. Habitatlarımız değişirdi. Tecavüz, taciz diye bişey tanımlanmazdı. Kimse kendini birine beğendirme isteği olmadığı için moda falan da biterdi. Daha az kişi gitar çalardı falan vs.. Hatta bunu ilk çağlarda düşünürsek yani fiziksel kuvvetin en önemli şey olduğu zamanlarda, kadınların nesli bile tükenenilirdi, ya da köleleştirilebilirdi.
Cinsellik üreme içgüdümüzün sonucu hatta ta kendisi, iyi ki var tabi. Duygular bence sonradan öğrenilen şeyler, özlem, sevgi. Hepsinin başında yani bir erkeğin akranı bir kadını özlemesinde, sevmesinde, istemesinde hep bu var.
Erich fromm un sevme sanatı adlı bi kitabı var. Bilimsel olmasa da olaya farklı bir bakış açısı kazandırabilir.

Çoğu hormonun tek bir görevi yok. Kaş yaparken göz çıkarma şansı daha fazla. Oynamasan daha iyi:)

yapmadım, yapmam heralde. yapan bi arkadaşım olursa da kınarım.
25 e

canımı sokakta bulmadım, neferkitty +1

ancak birlikte olmayacağım biriyse hakkında bir şey düşünmem. beni ilgilendiren tek şey hastalık kapma ihtimali olur o da yakınımsa. -k

Yapmadim. Arada duygusal bir bag olursa yaparim. Parayla falan olmayaz.

25 e

hiç hoş bakmıyorum ya. deli gibi aşık olsam dahi böyle bişey yaptığını bildiğim biriyle birlikte olmam sanırım.

yalnızca hastalık açısından değil bu arada, hastalığı herhangi başka partnerden de kapmış olabilir ama parayla seks öğk yani.

Lisedeyken bir arkadaş yapmıştı, gelip bize de anlatmıştı ne oldu ne bitti diye. Hadi onu aklım alıyor da... Koca koca adamlar yapıyor lan, pardon adam dedim. Neyin bağımlılığı bu? Çok düşük seviyeli bir hareket gibi geliyor bana.

erkek

sevgilim olamaz. bu arada çok üzülüyorum o kadınlara

bunu da görmek/bilmek lazım diyerekten yaptım, pişman değilim, her erkeğin şu hayatta en az bir kez görmesi lazım o ortamı ve insanları görüşündeyim (erkek).

yapmam, normal karşılıyorum.

kadın da erkek de dünyanın en rezil insanlarıdır. 20 yıl sevişmesem yine de parayla yapmam, düşününce bile midem kalktı ya. seksi parayla yapacak kadar kafaya takmak rahatsızlık, hastalık belirtisidir.

merak ettiğim bir şey, isteyerek öpüşüyorlar mı acaba? yoksa sadece mekanik bişey mi?

edit: askerde eskorta giden evli elemanlar vardı. çok normal karşılıyorlardı. gidip karına hastalık bulaştırmaya çocuğuna bulaştırmaya korkmuyor musun desem de umurlarında olmuyordu.

dünyanın en eski mesleğini eleştirmek bizemi kaldı.
ha ben üste para alırım.

Kadınım. Kafam karışık bakıyorum. İlk olarak Demirel'in "Kerhaneleri kapatalım da bizi mi ..." sözü aklıma geliyor. Bir yandan da ilk deneyim için ülkemizde önemi de çok büyük. Hatta bir kısmının da tek cinsel hayatı. Olmasalar ortalık tecavüzden kırılır herhalde.

Bir yandan da senin önüne dünyayı yığsalar yapmayacağın şeyi üç kuruşa yapmak zorunda olmak ne zor.

Geçmişinde böyle bir şey olan adama, sıklığına ve ne kadar geçmiş olduğuna göre değişir bakışım. İlk bir iki deneyimini o şekilde yaşadı ise sorun değil.

31k

Bir adet kuru kukuya tek posta için o kadar para verilmez.
E

hiç yapmadım yapmam da. normal karşılıyorum. en azından ülke şartlarında normal sanırım.

29 E

asla! / erkek

duygusal bağ olmadan yapılan sekse karşıyım.

Erkeğim. Parayla seksi ancak bir porno yıldızı ile yaparım.

Tek mantıklı yorum aychovsky den gelmiş.
Olm insanların tavukla ilişkiye girdiği bir ülkedesin.neyin kafadındasınız da iğrenç böyk diyorsunuz.
İsteyen istediğiyle yapar.ha hastalık konusunu savunanlar son derece haklı.hpv , hiv in kuluçka süresi vs bakılınca çok riskli olay !

Erkegim.

Yaparim. Yapmadim ama yaparim..

Ama kerhanede filan yapmam. Cok pisler.. Cok cok param olsa cok parali eskort(sirtindan kokain icilebilir turlerinden)

ya da mutlu sonlu masaj isterdim.


Barda bilmemnerde tanistigi insanlarla tek gecelik bir suru birliktelik yasiyor kizlar. Hani sadece tipine bakip iliskiye giriyoruz. Test mi istedik? Soru mu sorduk daha once ucretli biriyle iliskiye girdin mi diye?


Hani isin isine ucret girince mi bu kadar igrenc bakiliyor bilmiyorum. Ayni sey. para kazaniyor hic yoktan.

Kadınım, böyle bir tecrübem olmadı. Yapamam da. Yani ilk olarak para karşılığında biriyle birlikte olmanın insanı küçülttüğünü düşünüyorum, sanki kimse seninle normal şartlar altında yatmazmış da para verip vücut kiralıyorsun gibi, bunu kendime yediremem.
İkinci olarak da sağlık kısmı var. Korunmak falan geçiniz, sağlık bu riske atılmaz.

Erkeklerin %80i falan gidiyor sizde onlarla cikip beraber oluyorsunuz. Sonra ben asla beraber olmam falan hehe oluyorsunuz haberiniz yok :) milyar dolarlik sirketi olan adam bile parali sekse gidiyor hatta tek yurtdisi gezisinde 20'ye yakin kizla seks yapiyor taniyorum adami.

unutmadan divit +1 :) Türkiye'de yaşıyoruz kardeşim..

Erkek.

Yapmadım. Para karşılığı cinsel ilişkiyi "kendi açımdan" doğru bulmuyorum ancak topluma adapte olma sürecinde buna ihtiyacı olan insanların olduğunu biliyorum ve onların yapmaları gerektiğini düşünüyorum.

Ayrıca Süleyman Demirel'in sözünü hatırlarsınız; "kerhaneleri kapatalım da vatandaş bizi mi siksin?"

Olm cakalsiniz alayiniz,minik yalancilar sizi:)))

Kizlar birakin prenses rollerini,sevgililerinizde minik yalancilar.kendinizi kandirmayin.

kadinim. bi insanin baska bi insani sirf parasi var diye, cok afedersiniz, sikebilme hakkini kendinde gormesinden tiksiniyorum. o adamin cebinde isterse milyon dolar olsun acizi gerizeka, egosunu parasiyla tatmin eden hatta iktidarsiz bi tip oldugunu dusunurum. ekseriyetle de yanilmam.

lise 2 e gidiyordum, ilk deneyimimi eve escort çağırarak yaptım, sonrasında baya sağlam bir kız ortamı yaptım, takılacak birini buldum istediğim zaman ama para ile yapmanın keyfi de başka, 50-100 lira verip genel ev tarzı yerlerde seks yapmaya karşıyım çünkü sağlık açısından çok tehlikeli fakat param var ise 200-300 euroya 30 minute, tek seans çalışan bir sürü rus model var türkiye de, onları tercih ederim, hiç bir türk kızı onlara yaklaşamaz bile.

www.vodkaescort.com gibi sitelerden gelen kadınlar sağlık kontrolünden geçiyor sürekli ve kondom ile ilişkiye girdiğin için zaten bir şey olmaz.

aldıkları parayı düşününce, kimin kime sapladığı konusunda ikileme düşebilrisiniz :)

bırakın hayat kadınını, cinsel tecrübem fazla çok kadınla birlikte oldum erkeklerine bile şüpheli yaklaşırım. cinsel yolla bulaşılan hastalıklar önemli.

ikinci olarak; orada çalışan çaresiz kadınlar gibi, pornolardaki gibi ağır kişilik bozukluğu nedeniyle bunu isteyerek yapan kadınlar da var. o kadınlarla para karşılığı birlikte olmayı insanların sağlıksız ruh hallerinin sömürülmesi olarak görüyorum. tr de sıkça yaşanan, mental retarde insanların tecavüze uğraması gibi geliyor bana. çünkü bu kadınlarınki de bir çeşit ruh hastalığı ve tedaviye ihtiyaçları var.

edit; cinsiyet kadın.

şakirt değilim, hayat kadınına gitmedim gitmem.

sümsükler hayat kadınına gider. erkekler sevişeceği kadın bulur (kadın nasıl sevişecek erkek buluyorsa) ve sevişir.

u mad bro?

Bi adama asiktim sonra bunu yaptigini ogrendim ve o saniye tum hislerim bitti ne kisiligine duydugum saygi kaldi ne hayranlik kaldi ne cinsel istek. Bir saniyede bitti. Sirf yatmis olmak icin cok kadinla yatmis erkeklerden de soguyorum. Cinsiyet kadin.

hoş karşılamıyorum.kadın

Yorumlar çok abartılı gelmiş ya.

1) Türkiye'de yaşıyoruz. Çıkıp dürüstçe bunu sevgilisine söyleyecek erkeklerin oranı %1'se şanslıyız.
2) One night stand, hijyen açısından bana aynı leşlikte geliyor.
A) Sarhoş insanla yapılan seks kalitesizdir.
B) O insanın senden önce nasıl tiplerle ne şekilde birlikte olduğunu bilemezsin. Korunup korunamadığını da bilemezsin. Ücretli insanların en azından korunduğuna ve rutin testlerini yaptırdığına emin olabilirsin.
C) Ücretli insanla sıvı alışverişinde bulunmazsın ama ons'de buna kimsenin dikkat edeceğini sanmıyorum.
So, tek gecelik iliskiye sıcak bakan insanların, ücretli seksi yerden yere vurmasını birazcık ikiyüzlü buluyorum.
3) Hayatında daha önce denemek/bilmek/merak/arkadaş gazı/tecrübesizlik vb bi gerekçeyle ve mümkünse çok uzun zaman önce yaşamışsa sorun olmaz. Bu bir rutinse bence mental bir problemdir, boaay.

Yaptım, tahminen 8-10 kere falan olmuştur. Sonrasında beraber olduğum sevgililerimle yani sevdiğim değer verdiğim kişilerle bunu yaşayınca aradaki farkı gördüm ve yıllar oldu yapmayalı. Herkes ülke şartları falan demiş ama arkadaşlar escortlar hala dünyanın en çok kazanan kadınları, cinsel özgürlüğün dibine kadar yaşandığı ülkelerde bile. Karşı değilim, pratikte tek gecelik ilişkiyle arasında bir fark görmüyorum. Sadece tek gecelik muhabbetinde belki karşı tarafından da seni istemesinin verdiği ego tatmini var. Ayrıca, öyle ucuz genelev çalışanları için değil bu söyleyeceğim ama birçok escort kız, normal kızların alayından daha temiz ve bakımlıdır.

Yapmadım ama parayı ver seksi al ilişkisinin çok daha net ve sorunsuz olduğu da aşikar.

zamanında yaptım, ama bizim ergenlikte tek şansın buydu başka şansın yoktu, o zamanlar gayette normaldi.