Convenient bir şeyin elverişli, uygun olması gibi bir anlamda.
Burada bahsedilen it nedir bilmiyoruz tabii ama, cümlenin çevirisi "onsuz yaşamayı hayal etmek zor. İmkansız değil, ama o kadar elverişli/kolay da değil." Burada living with it, living without it ile karşılaştırılıyor; şöyle düşünebilirsiniz yani: Living without it is not AS CONVENIENT as living with it.
Though çok versatile bir kelime, kullanılışına göre bir sürü farklı anlamı olabilir. Cümle sonunda, bir kalıbın sonunda vs kullanıldığında "ama" gibi bir anlamı oluyor.
"Ama şimdi, sorumuzun cevabını alalım" gibi. Burada anekdotu bir bağlama oturtmakta fayda vardır. Herhalde, bir plan programdan bahsediliyor, şu yapılabilir, ondan sonra bu gelebilir, bunun hakkında konuşulabilir, AMA ŞİMDİLİK, sorunun cevabına yoğunlaşalım gibi.
Though kullanabilmeniz için bir karşıtlık gerekir. Mesela diyebilirim ki, Maldivlerde tatildeyim, yediğim önümde yemediğim arkamda, deniz şahane... "I'm not very happy though".
Bazı durumlarda da çok spesifik bir anlamı olmaz da, bizim Türkçe'de söylediğimiz "ya" gibi ancak o cümlenin içindeki fonksiyonundan çıkarabileceğimiz bir anlamı olur.
Üçüncü cümlede de aradan he thinks'i çıkarın. "what has become of his child" yani "çocuğuna ne olduğu". He thinks de sizin de anladığınız gibi babanın düşüncesi. "Birazdan babanın çocuğuna ne olduğunu düşündüğünü öğrenicez" gibi. Bu da şu anda çok rahatlıkla anlayamayacağınız bir grammar konusu olabilir, çok takılmayın.
Edit: baldur2'un dediği "gerçi"ye katılıyorum. Ben türkçede o kelimeyi bulamadım, o kadar düşündüm. Gerçi güzel.
0