sandalyeye otur kendini arkaya doğru bırak :) ya da ranza varsa üst kattan aşağı yuvarlan. burdaysan gerçektir :)

bu konu filozoflarca hep tartışıldı ve tartışılmaya devam ediyor.

(bkz: Simulation hypothesis)

konuya girişi ise (duruma göre çıkışı da olabilir) Baudrillard'ın simulacres et simulation'ı ile yapabilirsin.

yalan söyle söyleyebiliyorsan gerçek hayattasın..

Absürdlüğü değerlendirerek. 5 aylık bir bebeğin yürümesi mümkün değil pek, o rüyadır. Etrafta başka bir absürdlük varsa, onlar kontrol edilir. Örneğin, apartman kapısı kontrol edilir ya da başka saçma bir şey söylenir, ona verilen tepkilere bakılır. Rüyalarda gerçek hayatta kontrol edemedeğimiz şeyleri kontrol edebiliyoruz. Ek olarak, fiziksel bir acı ve iz en iyi kontroldür. Bir yandan da bulunduğun yere ne zaman ve nasıl geldiğinin kontrolü yapılabilir. Tabii, lucid dreaming yapabilmenin devreye girmesi gerekir, becerilebilirse.

Birkaç sene önce rüyamda bir arkadaşımla İzmir'de alışveriş yapıyorduk. Çok saçma bir rüyaydı içerik olarak ama normal normal kazak alışverişi yapıyorduk. Rüyamda durup "Ben İzmir'de değilim, bu bir rüya olmalı" dedim. Arkadaşıma sordum "Rüyada mıyız" diye, arkadaşım "Hayır, kazak alışverişi yapıyoruz" dedi. Ben de "Rüyada isem karşıdaki dağları parmak şıklatarak kaldırabilirim" dedim. 3-5 kere parmak şıklattım, hiçbir şey olmadı. Arkadaşım "Ne yapıyorsun salak salak? Rüyada değilsin" dedi. Ben de "Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. En son giydiğim şey bu değildi" dedim. O zaman, arkadaşımın suratı değişik bir hal aldı. "Biliyordum, rüyada olduğumuzu" deyip uyandım.

Kendini mıncırdığında her seferinde hissediyorsan gerçek. Olaylar arasında dalgınlık nedeni dışında, büyük bir akış kopukluğu varsa o ya rüya ya da nur topu gibi Çoklu Kişilik Bozukluğu.

"Matrix'te miyiz, simülasyon içinde miyiz" diye soruyorsan, sahip olduğumuz her neyse, bu şeyin içinde nefes alıyorum, hissediyorum, bir şeyler oluşturuyorum; dolayısıyla gerçekliğim bu. Akış kopukluğu olmadığı, mantıksal tutarlılık olduğu sürece gerçek olarak kabul ediyorum sahip olduğum şeyi.

herkes kendi gerçekliği içinde yaşıyor. aynı anda kimimiz rüyada kimimiz gerçekte asılı kalıyoruz. birimizin rüyası öbürümüzün kabusu oluyor.

basitçe anlatmak gerekirse; odadaki ışık miktarını değiştirmeye çalışın. örneğin ışıkları açıp kapatmaya çalıştığınızda eğer rüyadaysanız bunu başaramıyorsunuz. etrafınızdaki ışık miktarı hiç değişmiyor.

waking life adlı filmden zamanında görüp denemiştim ve gerçekten de işe yaramıştı.

ilgili kısım şöyle:

-Do you have these dreams all the time?
-Hell, yeah. I'm always gonna make the best of it. But the trick is, you got to realize that you're dreaming in the first place. You got to be able to recognize it. You got to be able to ask yourself, " Hey, man, is this a dream?" Most people never ask themselves that... when they're awake or especially when they're asleep. Seems like everyone's sleepwalking through their waking state... or wake walking through their dreams. Either way they're not gonna get much out of it.
-The thing that snapped me into realizing I was dreaming was, uh-- was my digital clock. I couldn't really read it. It was like the circuitry was all screwed up or something.
-Yeah, that's real common. And small printed material is pretty tough too. Very unstable. Another good tip-off is trying to adjust light levels. You can't really do that. If you see a light switch nearby, turn it on and off and see if it works. That's one of the few things you can't do in a lucid dream. What the hell. I can fly around, have an interesting conversation with Albert Schweitzer. I can explore all these new dimensions of reality, not to mention I can have any kind of sex I want, which is way cool. So I can't adjust light levels. So what?
-But that's one of the things you do to test if you’re dreaming or not, right?
-Yeah, like I said, you can totally train yourself to recognize it. I mean, just hit a light switch every now and then. If the lights are on and you can't turn them off, then most likely you’re dreaming. And then you can get down to business. And believe me, it's unlimited.

(bkz: inception)

Çok ciddi olarak söylüyorum şöyle bir yöntem var;
Rüyalarda elektrik düğmeleri doğru çalışmazmış, yani ışıkları açıp kapatamazmışız doğru dürüst. Böyle emin olabilirsin.

ben de kaynağını hatırlamıyorum ama, bir bardak su iç, rüyada içtiğin su susuzluğunu gidermez, ağzının kuruluğu hissi devam eder gibi bir şey vardı.

benim okuduğum bir yazıda da ellerinize bakmakla ilgiliydi. Lucid dreaming yapılırken ellerinize baktığınızda anlarmışsınız.

Bugün var yarın yok. Yastık altına devam

www.finansbank.com.tr

tasarruf mevduat sigorta fonu (TMSF) tarafından özel cari hesapların,
100 bin TL'ye (yüz bin TL) kadar olan kısmı sigorta kapsamındadır. yani paran uçmaz merak etme. enpara finansbank kuruluşu bir şey olursa ordan hesap sorarsın. enpara şubesiz bankacılık üzerine kurulu maliyerler düşük. hem sana %12 verse bile %13.5 %14 bandında kredi müşterilerine satıyor parayı ayrıca vadesiz mevduatlarda var tabi işin içinde. bir banka asla zarar etmez sen takma kafana bunları :D

100k'ya kadar devlet güvencesinde zaten. karşında muhatap olarak finansbank var işte. finansbank iflas ederse 100k'lık kısmı kurtarsın.

faiz çok uçuk değil ayrıca. cepteteb de %12 veriyor, birçok bankada da %11-11,5 faizleri var. hatta hoşgeldin faizili %12,5 bile veriyorlar. sonuçta şube yok, herhangi bir masrafları yok, adamları gereksiz meşgul etmiyorsun. verdikleri hizmet basit ve sınırlı.

100 k dan sonra neyapacağız peki?

100 k üzerinde paran varsa bırak vadeliye yatırma zaten başka türlü değerlendirelim parayı tl bandında tuta tuta eriteceksin

finansbank satılacak, yeni alanlar da alıp kaçar paraları kesin:)

Finans bank bu işin arkasındaki, tabii ki finans banka soracaksın. Finans bank batmazsa enpara da batmaz.

12% verebiliyor çünkü senden aldığı parayı 15% ile başka yere satabiliyor. kredi faiz oranlarını baz alırsak 1,50% faiz oranı bile yıllık 18%'e geliyor. ee aradaki de spread. diğer bankalar bu aralığı daha yüksek tutuyor sadece.

Var zaten.

Var ya, Emirgan korusunda bile bayağı var.

belgrad'da var. arboretum'da da var. insan içine pek çıkmıyorlar ama ağaçların civarında görebilirsiniz çok rahat.

Arboretumda gördüm ama belgrad da içerilerde bile göremedik. Zoofil falan diilim yanlış anlaşılmasın Çocuklara gösterecektik, numunelik bi tane bile denk gelmedi yaw. Fındık falan vericektik negzel

default olarak böyle olması gerekiyor. en azından ben subjecte göre sıraladığımda en son gelen en üstte görünüyor.

@givemesomesubstance yok hem de subject başlığında gruplamak. teşekkürler ama :)
şimdi yaptım. view settingsten group by'dan oluyomuş. önce received sonra subjecte göre diz dedim.

Cocukken andimizi okumak isteyip mikrofunu alinca heyecandan unutup sacmalamistim 7-8 yaslarindaydim ve asiri utanmistim aglamistim:)

ev arkadaşımın arkasından ana, avrat, bacı, sülale bırakmadan söverken adamın yan odada uyuduğunu ya da uyuyormuş gibi yaptığını farkettiğim o an. ben dışarıda sanıyordum piçi. muhtemelen duydu ama polemiğe giremedi. haklı sebeplerim vardı söverken çünkü.
yine de utanmıştım.

çok ufakken plajda üstsüz gezdirirlerdi beni. utanırdım ben de. birgün dayım aradı, üstsüz fotoğraflarını gazetelere basmışlar dedi dalga geçmek için. O anı hayatım boyunca unutamam herhalde. şimdi komik geliyor ama o zaman yorganın altına girip saklanmıştım zor çıkartmışlardı.

6 yaşında falanken apartmandaki bir kadına aşık olmuştum (leyla teyze). bir gün bahçede tek başıma oynarken yine benim yaşlarımda, çok çok güzel bir kız çocuğu ile bahçeye geldiklerini gördüm uzaktan. uuuv.. heyecandan ve akabinde utançtan ne yapacağımı şaşırdım sanırım, elime ayağıma dolaşmıştı. sonuç olarak ölü taklidi yapmak en uygun şey gibi göründü gözüme o an. yanı başımdaki kütük yığınının üzerinde kıpırdamadan ve gözlerimi kapayarak onlar gidene kadar uzandım. ben onları görmezsem onlar da beni görmezdi herhalde. şimdi düşünüyorum da gözüm açık o şekilde orada yatsaymışım korku filmi gibi olurmuş. işin ilginci ikisi de beni umursamadı, oynadılar ve gittiler, ölü müyüm, uyuya mı kaldım yoksa gerizekalı mıyım bir merak eder insan :(

neyse işte, ölü taklidi yaptırtacak kadar utandığım bir andı.

alerjiden her tarafımda kıpkırmızı yaralar açılıp deli gibi kaşındığım bi yaz günü annem tee 7 göbek öteden bi tanıdığın düğününe hem de etek giymem şartıyla götürmekte ısrar etmesi üzerine sinirlenip "bu yaralı bereli bacaklarla ne eteği ya" demek isterken salonun ortasında babamın amcamların, kuzenlerin olduğu kahvaltı sofrasında "bu bereli beceli yaraklarla ne eteği yaa" diye bağırdığım an.

babamın amcamların ifadesiz suratıyla tezat şekilde gülmemek için kıpkırmızı olan kuzenlerimin suratı hala gitmez gözümün önünden.

Hiç olmaması gereken birinin yanında sümüğüm balon olmuştu. 10 yıl geçti, hala şu an utançtan kendi koltuk altıma gömülüyorum :D

balon sümük +1 ama en utandığım an değil. onun için iyice düşünmem lazım. çok var.

dedemin ölüm yıldönümü vesilesiyle eve doluşan 20 küsur akrabadan hiç de sevmediğim bir ablanın hal hatır sormasına cevap verirken sosyal fobi kaynaklı yüzümün kızarması ve ablanın da "aaa kızardı hahahah" demesi akabinde kırmızıdan bordoya geçiş yapmam :)

küçükken en yakın arkadaşım, kendi evlerinde beni kardeşi ölsün diye önünde dua ettirmişti. ben de o zaman çocuk aklımla etmiştim (8 yaşındaydım). arkadaşımın kardeşi de, annesi eve geldiğinde bizi 'anne ben öleyim diye abimle mermize abi dua etti' demiş ve eklemişti: 'ama mermize abi istemeyerek etti...'

ölmek istedim...

2 gb. yolda dinliyorum, günde maks. 2 saat. rahat yetiyor.

2 gb sinirsiz. Wifi olan yerlerde sik dinledigim albumleri indirdigim icin yetiyor yoksa mumkun degil yetmez.

6gb. yalnızca hafta içleri günde 1 saate yakın. yetiyor.

2 gb, sabah akşam toplam 3 saat dinliyordum yetmiyordu, premium aldım indirerek dinliyorum artık

A1 satırında olduğunu varsayarsak ilk örneğin:

=LEFT(A1,4) marka için
=RIGHT(A1,7) model için

@dunden kalmis yemek bu formul neye yarıyor?

ilk formül ile B sütununa marka, C sütununa ikinci fomül ile modeli yazdırırsın. ardından COUNT ile istediğin marka modeli sayabilirsin. ya da "Sort" işlemi ile markaları sıralarsın.

yani A sütunundaki veriyi iki farklı veriye ayırıyor formüller.

teşekkür ederim cevabınız için fakat tam olarak anlatamadım galiba ben.

count formülünde hangi modeli saymasını istiyorsam onu yazmam gerekiyor. ben yazmadan bulabilmenin, hatta markanın altındaki modele göre saymanın yolunu istiyorum.

not: bu marka model bilgileri zaten ayrı sütunlarda.

abi böyle formul falan ugrasmak yerine Marka Model satırına filtre koyup, markadan ımsı olanları modelden MS5000A olanları sectiğinde sana gerçek sayıyı verecektir böyle yapmış mıydın olmadı mı?

pivot tablo işinizi görecektir.

filtreleyek de çok kolay bulunabilir bu değer +1

eğer tablo dinamik ise COUNTIFS formülü ile yaparsın o zaman.

@givemesomesubstance +1

Soru neredeyse pivot tablo diye bağırıyor. önce excel dosyasında "ctrl" basılıyken "a" harfine basın ve tüm listeyi seçili hale getirin. ardından sırasıyla alt+n+v+t harflerine basın(hepsine aynı anda basmak zorunda değilsiniz) gelen ekrana ok deyip pivot tabloyu açın. gelen tablodan markayı tutup Row Labels alanına (tabloda sol alt köşe), modeli de onun altına sürükleyip bırakın. Böylece o markaya ait tüm modalleri listelemiş olursunuz. eğer modeli, markanın üzerine taşırsanız da model başı hangi markaya ait olduğunu listelemiş olursunuz. ve bunların hepsi tekil olur.

başlıklara grup ekle dropdown listeden sadece IMSI'yi göster de çıkan sonuçlardan shift ile ilk ve sonuncuyu seç sol alttaki satırda yazacaktır adedi.

IMSI'den başka bir ton daha marka ve model olduğu için önce COUNTIFS ile denedim oldu, (Türkçesi ÇOKEĞERSAY) sonra da pivot tabloyu karıştırıp istediğim sonuca ulaştım. Herkese çok teşekkürler.

çıldırdınız mı, "en az" 5 sene götürür sizi!

2011 mid macbook airim var, hala canavar, o bile bi 3 yıl gider. ordan pay çıkarın.

2013 macbook air cayır cayır hiç bir eksiklik hissettirmeden çalışıyor hala.

developer'ım senin gibi. 4-5 yıl rahat götürür.

Bu bebekten bende var, birebir aynı model.

Tam da sizinle aynı şekilde kullanıyorum, web yazılım, program yazılımı, ftp, photoshop, illustrator, indesign vs.

Şöyle söyleyeyim, arkaplanda farklı farklı işlere yarayan 15-16 tane program çalışıyor irili ufaklı, bunların yanında safaride yaklaşık 25 tab açık, spotify çalıyor, photoshop, illustrator vs. hepsi açık, bir onda bir bunda çalışıyorum, henüz herhangi bir lag 'sezmedim' bile.

Yıllarca götürür mü? 2006 da aldığım macbook (pro değil) hala açılıyor ama anca internette gezinmeye yarar. Bu ne kadar gider hiç bilemiyorum.

Mac OS zaten benim gibi gününü bilgisayar başında geçiren birinin kendine verebileceği en iyi hediyelerden biri :) Bu bilgisayar da pro serisinin en küçüğü olmasına rağmen gerçekten beklediğimden fazlasını veriyor performans olarak.

Tek dert hafıza düşüklüğü, onu da bi external ile halledebilirsiniz.

store garantisi var mı bu arkadaşın?

arayıp sormak lazım, direk apple store muhatap almayabilir, bimeks aracılığı ile derdinizi çözmek durumunda kalabilirsiniz.

yeni aldım bende şu ana kadar çok memnunum. Bende yazılım işi yapıyorum + film- dizi izliyorum. şarjı çok iyi gidiyor, sonra nasıl olur bilemem tabi. ssd olması da acayip hızlandırıyo tabi. 2 sn'de bilgisayar açılıyor.

4100'e almıştım ben hemen fiyatı arttırmışlar.

Providing loan to the firms (that) can not be allocated limit to, under the authority of the branch/departmental manager

cümleyi şöyle kursanız raporunuzda? daha anlaşılır olur gibi geldi.

Şube müdürünün yetkisi dışında, firmalara kredi limiti tahsis ederek firmaları kredilendirmesi

"Providing loans to the firms with using unauthorized limit allocation rights by the branch manager" olarak çevirebiliriz sanki.

Ahmed Midhat Efendi'den başlayabilirsin. Türk roman sanatının başlangıcı kendisidir.

yaşar kemal eserleri bu kategoride.

Ince memed.

Kemal tahir
Ahmet hamdi tanpınar
Orhan kemal

Bunlar hep iyidir. Ama avrupanın klasik romanları gibi uçuk şeyler bekleme. Roman bize de oradan girmiş bir tür. Bizdendir bizi anlatır diyerekten okumaya çalışmanı tavsiye ederim.

ahmet hamdi tanpınar - huzur
ahmet hamdi tanpınar - saatleri ayarlama enstitüsü

dostoyevski hepimiz gogol'ün palto'undan çıktık demişti, orhan pamuk'da bir röpörtajında çağdaş yazarlar için hepimiz ahmet hamdi'nin saatleri ayarlama enstitüsü'nden çıktık diye bir güzelleme yapmıştı.

nerden başlamalı ve türk edebiyatı'nın dostoyevski'si kim, bambaşka sorular bir kere. ahmed mithad veya halid ziya'dan başlayabilirsin ama cumhuriyet hatta cumhuriyet sonrası dönemde anca oturuyor roman türü bizim edebiyatta. öncesindeki romanlar teknik ve içerik bakımından çok zayıf, çoğu da uyarlama zaten. yine de okumanda fayda var, temel sağlam olur. ama sıkı romanlar okumak istiyorum dersen, matmazel noraliya'nın koltuğu, dokuzuncu hariciye koğuşu, huzur, saatleri ayarlama enstitüsü, bir kadın düşmanı, eskici ve oğulları, ankara, fahim bey ve biz, kürk mantolu madonna, içimizdeki şeytan, kuyucaklı yusuf, aylak adam, anayurt oteli… gibi çok roman var. ilk aklıma gelenler bunlar. sait faik, yaşar kemal, bilge karasu, oğuz atay, orhan pamuk'u da mutlaka oku tabii.

@angelus +1

hüseyin rahmi gürpınar da okuyabilirsin klasik türk edebiyatında natüralizmin başlıca temsilcisidir.

diğer söylenenlerin hepsi senin daha sonra geleceğim dediğin modern roman örnekleri

küflenen yerini kesip kalanını yiyorum ben.

Bu küflenme olayı 4/5 günde oluyorsa normaldir, en fazla 1 hafta dayanıyor zaten sonra küflenmeye başlıyor. Bir şey yapamazsın onun için.

Küflenmesi iyidir, katkılı süt ürünleri uzun süre küflenmiyor. Zaten kaşar v.b ürünleri 2-3 gün içerisinde tüketmek gerekiyor. Küflenmenin bir sebebi de dolabın içerisindeki sebze ve meyveler.

tamamen sallıyorum, buzdolabı içerisindeki küften kaynaklanıyor olabilir. temizlemeyi deneyin ve soğutucunun düzgün çalıştığından emin olun. yine olmuyorsa küflü kısımları kesip kaşarı gömün :/

aldıktan sonra günlük tüketeceğin miktarlarda böl ve ayır, strecle sar ve buzluğa göm. yemek istediğin zamanlardan 15 dk. önce çıkart, dışarda beklet ilk günkü gibi takıl

ben büyük kalıp kaşar alıp, hafta sonu yenecek ebatlarda kesip dondurucuya atıyorum buzdolabı poşeti ile, hiç bir şey olmuyor.

En güzeli dondurmak da saklama kabının içine nemi alacak havlu kağıt falan da serebilirsiniz. Kabın içi nemlenince çok daha hızlı küfleniyor.

kaşar buzlukta saklanır mı ki? çıkarınca bi tuhaf olmaz mı tadı? sulu peynir sonuçtab

buzdolabınızın sıcaklığını bir kaç kademe daha düşürmeyi denediniz mi? bazen çözüm olabiliyor.

poşete koymadan önce kağıt havluya sar. sonra buzdolabı poşetine koy.

Ben de günlük tüketecğeim şekilde 3-4 parçaya yaırıp buzluğua atıyorum. Yalnız yaşadığım için hbirçok gıdayı bu şekilde tüketiyorum. Buzlukta kalmış gıdanın tadında bir değişiklik olmuyor bence.

ben hep böyle yaparım yıllardır. hatta bazen bir kısmını rendeleyip buzluğa atıyorum, sonra omlete falan istediğim kadarını elimle bastırıp istediğim kadar parçayı alıyorum.

ben de tam tersi durumdayım. muratbey (kaşar ve kaşkaval ayrı ayrı) ve pınar markalı olanlarından almıştık en son. ikisi de hatırlayamayacağım kadar uzun süre dayandı. peyniri kötüleyesim var fakat sadece peynir değil, sebze ve meyveler de eskiden olmadığı kadar çok dayanıyor. sanırım buzdolabımız süper :)

önceden dev gibi bir samsung dolap vardı, memnunduk gerçi ama yeni evde yer sebebiyle a++ ufak bir arçelik aldık. çok hızlı ve verimli soğutuyor. ne bileyim artan yemeği bile koysanız normalde 3 gün dayanacak yemek resmen 15 gün dayanıyor. dolabın alt katı 4-5 derece civarında.

Evet, talimat verip hesabı açtırıyorsunuz ardından arbitraj işlemi yapılacaktır tahminen (Amerikan Dolarından Avustralya Dolarına çevirme işlemi)

Ya da orada USD hesabı açmaları daha mantıklı sanki?

edit: Bazı bankalar yeni hesap açmadan da yapabilir bu işlemi fx oranını swift mesajında belirterek. Bankanızla görüşün bu konuda. Ama yine de kardeşinizin orada USD hesabı açması daha mantıklı.

ben new vegas aldim gecen gun. ben de takipteyim.

Oyunlar birbiriyle bağlantılı değil, istediğinizden başlayabilirsiniz. 1-2 zaten turn based izometrik açıdan oynanan oyunlardı. diyalog ağırlıklı, ben 1'i bitirdim ama bu devirde fazla keyif vermiyor. Oyunlarda ortak olan şeyler nükleer savaş sonrası post-apokaliptik dünyada geçmesi. Vault kavramı var, overlordlar tarafından yönetilen, insanların savaşta sağ kurtulabilmek için sığındığı yerler. Dışarda sağ kalmayı başaranlar var, vaulttan dışarı çıkmaya korkup, tüm hayatını vaultta geçirmiş nesiller var. Dünyada ghoul ve super mutantlar türemiş. devasa böcekler var yaşanan mutasyonlarla vs vs... Öyle bir dünya işte. Bir de dogmeat var ilk oyunda, sizin peşinize takılan bir köpek. Devam oyunlarına da koyabiliyorlar o tarz bir köpek sembolik olarak.

new vegas oynayın. hepsini oynamadım (3'ü biraz başladım, o da iyi gidiyordu ama vegas'ta alıştığım bazı özellikler olmayınca ilerlemedim fazla) ama en iyisidir desem büyük çoğunluk katılacaktır. ana senaryo nükleer felaket ve vault sistemi zaten, 3 - nv arasında devamlık bi durum göremedim ben. belki bilardo. ama yok yok. :) sararsa yüzlerce saat oynarsınız, radio new vegas'ı özler arada açar yine oynarsınız. hem o arada 4'ün fiyat da düşmüş olur

hikaye bağlamında takip edeceğiniz bir durum yok. arkadaşların da bahsettiği gibi her oyun farklı hikaye ile ilerliyor. ancak fallout 1, 2 sonra 3 ve new vegas diye gitmeniz (evet fallout tactics bu listede yok) oyunun gelişimini takip edebilmeniz açısından önemlidir. en iyi oyunun da hangisi olduğuna biz değil siz karar verirsiniz böylece.

ben tactics hariç hepsinden büyük keyif aldım açıkçası. fallout 1 ve 2 bana çok büyük keyif verdi o dönemde. şu an oynasam belki aynı keyfi alamayabilirim. fallout 3 kim ne derse desin bence iyi bir oyundu. çok farklıydı elbette.. fps'ye ilk geçişiydi fallout serisinin. new vegas bu bayrağı bir adım öteye taşıdı ve fps ile de fallout çok eğlenceli olabilir demeye başladı insanlar.

Deniz goren kaliteli mekan Emirgan'da.

pelit'ten falan bi kutu çikolata, uğraşmayın verin 30 tane siparişi. kutusunda da oh mis.

Herkesin memnun olacağı bir şey bulmak zor. En güzeli yukarıdaki arkadaşın dediği gibi ağızları tatlansın. Ama kalitesiz bir şey alıp da ağızlarına sakız olmayın :D. "Elit" bir şey olsun.

çalışan profilini bilemiyoruz tabi ama eğer uygunsa;
taşınabilir telefon şarjı. powerbank mi ne deniyor.

edit: 1 tane de bana gönder ya. 30 tane alınca 1 tane hediye verirler.

usb bellek şirket logolu falan. üstüne powerbank olabilir arkadaşın dediği gibi.

şirket geçen sene zara'dan hediye kartı vermişti. (70 tl'lik) bu sene de aynı hediyeyi bekliyorum. :) iyi oluyor hele indirim başlayınca.

zemzem. en axından farklı olur.

Telden giriyorum fotoyu yükleyememiş olabilirim görüntüleyemiyorum. Foto şu:i.hizliresim.com

tiyatro sahnesi - mezuniyet. aklıma gelen ilk 2si bu

90% tiyatro sahnesi.

kinetix.

jump

çorapla parmak arası terlik giyerek ona küçük sürprizler yapın.

ankara lastiği

esem sport

sikecirs

enes ayakkabıya bakın.

mekap

terlik daha sik durur.

İlerde salacağını düşünerek uzun boylu tercihimdir.
Not: yatırım tavsiyesi değildir.

Türkiye'de kadınlarda o bahsettiğin orta boylu aralığı gayet ideal bir aralık hala. Ama kilo almaya müsait, o belirgin dediğin bölgeler balık eti kıvamındaysa direk uzun boylu olan derim. Yani kısacası zayıf/fit olana evet, popo ve memesi de orantılı büyüklükteyse ekstra puan kazandırdığı için orta boylu olan. Kadında boy, orta/orta-uzun boylu erkekler için önem sırasında aşağılardadır bence.

1.60-70 bence çok uzun olmuş kıyaslama açısından çünkü ülkede bulunan güzel kızların %80'i bu boy aralığında. dolayısıyla erkeğe kısa gelen bir boy değil, haksız rekabet var yani. sanırım uzun ama seksi değil vs. kısa ama seksi karşılaştırması yapmak istedin. kısa kızın ortalamasını 1.50-60 yaparsan daha adil olur bence çünkü bu halde çoğunluk 160-70 arası seksi kızı seçer. ben de öyle seçerim mesela. ama iş 150'lere inerse 70'lik kızı seçerim.

Seksilik karşılaştırması yapmak istemedim, sonuçta hangisini seksi bulacağınız çok öznel bir kavram.

Kıyaslamasını yapmak istediğim şey kısa ve uzun boy arası karşılaştırma da değildi.

"Orta" ve "uzun" fizik arasında düz ya da kıvrımlı olmanın etkisini ya da boy farkının buradaki avantaj/dezavantajının ne kadar fazla olduğunu ölçmek istedim :)

Bu arada orta boylu olanın neden illa şişmanlayacağını düşünüyosunuz olm :D Fit dedik kıza. Balık etli filan değil. Memesi poposu var ama bel, kol vs ince diye düşüneceksiniz :D Uzun olan da şişmanlamıyo. Dallandırıp budaklandırmayın :D

zeki olanı.

en önemli seks organı beyindir.

Bu nasil karsilastirma. Romantikler gittikten sonra okunmasi uzerine cevap veriyorum.

Tabii ki ikincisi.

hee anladım. yani genel olarak türk erkeklerinin de boyu uzun olmadığı için bu durumda boyun pek avantajı yok bence. kız vücuden seksi, e hobbit de değil; daha ne olsun!
bi de uzun kızların vücudu kıvrımsız dolgunsuz olunca hepten fasulye sırığına benziyorlar. en azından biraz götsel biçim lazım.

ikincisi abla..

erkeğin şehvet duygusunu ortaya çıkaran şeyler o dediğin uzuvların belirgin olması.. brazzers, bangbross neden koca memeli koca kalçalı hatunları sürekli oynatıyor ? Ben 2 yi seçerdim.

Kızları pazardan mal seçer gibi seçmiyorum sorry ya :( yine de bir kilo alacaksak 10 dk konuşur hangisi daha aklı başında görünüyorsa ondan isterdim

Ikincisi
Bir kadindan meme ile kalcayi cikarsak geriye ne kaliyo Ki zaten

Minyonseverim, tercihim belli.

ben zaten 1.74'üm fazla uzun olmasına gerek yok :)

meme, popo önemli değil bu arada, kafalar denk olacaksa iki tip de olur.

Orta boylu (1.60-1.69 arası), meme ve poposu daha belirgin olan, ince belli fit kız

çünkü meme ve poposu daha belirgin :)

1.69'da olumlu da 180 cm elbette tercih sebebi. benim kadar oluyor topukluyla oyş ne güzel herkesi döveriz

chubby/balık etli nerde? :)

şaka bir yana, gözlerimi kapadım ve elimden geldiğince karşımda bu iki kızı canlandırdım. bir ona, bir buna baktım. fakat sonra kimi ne için seçeceğimi bilmediğimi farkettim. soru bunu açıklamıyordu.

seks mi yapıcaktık? eğer öyleyse meme+popo. çünkü, işte.. daha ateşli.

yoksa sadece güzel bir muhabbet için mi bir araya gelicez? eğer buysa, zayıf olan. çünkü, zayıf ve uzun kadın "bana" daha zeki ve anlaşılabilir geliyor. öyle kodlamışım nedense. ateşli kadını ise daha sıradan diye kodlamışım.

belki de ciddi bir ilişki içindir? eğer öyleyse yine zayıf ve uzun kadın. çünkü, bir ilişkide seks ne kadar önemli bir faktör de olsa, mental tatminin daha belirleyici olduğunu düşünüyorum. (bkz. bir üst)

balık etliler bambaşka bir konu <3 onları hem sempatik, hem akıllı, hem de egoları ön planda olmayan seksi tavşanlar olarak algılıyorum çoğu zaman.

Orta boylu

evrende kapsamadığın kümeler olduğu için küstüm.

erkek olsaydım ikincisi derdim ama.

1.60-.169
öyle ki 1.69 kız candır.

orta boylu kız tercihimdir, uzun boyluyu ne yapayım tahta gibi hele birde kürdan gibi bacakları varsa. Ayrıca meme ve popo büyümeleri kadınlık hormonu ile direk bağlantılı yani ne kadar meme o kadar dişi :)

Benim için ikincide ideal kadın fiziği anlatıldığı için cevabım çok net.

Bunun üstüne bir de zeki olanı olunca 100 yıl sonra da yanında olsun istiyorsun. İstediğin kadar kazanova ol.

1.70 + zayıf kız, biraz komando eğitimi ile (yanlış anlaşılmasın squat, deadlift vs) poposu çıkar.

ikinci olarak, bu kızı illaki deniz kenarına vs götüreceğimi düşünerek, tatilin olmazsa olmazları birkenstock lar ile şu hale dönüşmemek için ;
i.dailymail.co.uk
(tamam abartmamak lazım bende 184 civarıyım ;)

üçüncüsü poposu yere yakın olandan korkacaksın diye bir atasözümüz var.

ilgi çekici bulmama yetecek ortalama bir güzelliğe sahip olması ön koşuluyla; kafa denkliği, karakter çok daha ön planda olan etkenler benim için; bu sağlandıktan sonra çok fark etmez ama illa birini tercih etmek gerekirse; orta boyluyu tercih ederim.

kısa boylu bir toplumuz zaten, ''orta boy'' rahatsızlık verecek ya da itecek bir şey değil.

2

tabi ki ikincisi :)

NO SS NO GÜVEN AND NO ANKET

benim için bu soru "iskender mi yemek istersiniz yoksa küflenmiş kuru ekmek mi?" kadar anlamsız. hangi insan neden ilkini seçer, anlamıyorum. her yeri dümdüz, incecik, tahta gibi hatunları (aynı şekilde adamları da) çekici bulan insan sayısı çok çok azdır. dangalak şüşkoların uydurması bu hep. "hasta olan biz değiliz sizsiniz, tığ gibi olsun istiyosunuz, o çok sağlıksız bi kere!!!11!!" diye delirip, sanki millet açlıktan kırılan, kemikleri sayılan insanlara bayılıyormuş gibi bir izlenim yaratmaya çalışıyorlar. aq şüşkoları.

o yüzden tabii ki ikincisi. ben normalde uzun boylu, tam olarak "at gibi" dediğimiz hatunlara bayılırım ama 1.60 - 1.69 arası türkiye standartlarında özellikle hiç fena değil. yani 1.65'lik kız minyon veya minnak, efendime söyleyeyim kısa boylu görünmez benim gözüme. ince bel, fit vücut, meme, popo... yahu bu varken başka neyi isteyeceksin zaten?

Beni 1000 lira için 3 sene rahatsız ettiler. 2 avukatlık bürosuna devroldum inat ettim ödemedim. Ay başı maaşımı aldığımda icara/nafaka adı altında maaşımın 4'de biri gitmişti. Geri kalanını da gelecek ay alırlar sanırım :)

yanlıs anlamayin ama abimiz o borcu ödemeyecekse günde 9-10kere aranmayi kabul etmeli bence.

hukuki dayanak yok çünkü borçlusunuz. eğer icralık olursanız nezaretten'in dediği gibi yaparsınız 10 liralık borcu 15 ödersiniz ve süreye göre de üstüne faiz biner. icra dairelerinde ve avukalık bürolarında borçluya aynı köpek gibi davranılır yani iyi niyet vs. beklemeyin. sizin yerinizde olsam çok çok zor durumda değilsem büroyla anlaşıp öderdim çünkü elbet bir gün yasal anlamda da onlar karşınıza çıkar haberiniz olsun.

yasal tefeci sanırım bu firma, ödemekten başka bir çare olacağını sanmıyorum

Eşim avukat. Çalıştığı burolarda onlar da arardı. Çünkü hem size kolay olur, hem onlara. Siz ödemezseniz faizi cezası ve vekalet ücretiyle illa ki ödetirler. Ama bunun için dava açarlarsa da bir iki yıl uğraşırlar. Onlar süreyi uzatmak istemiyor, siz de borç azken ödeyin sonra borç kadar da ceza eklenmesin üstüne diyorlar.

Ceza ve vekalet ücreti eklenip borc iki katına çıkınca haciz gelir, avukat bi de onunla ugraşır. Haciz işi de zor onlara.

Yani yasal masal uğraşmasın sizinkiler, borçları ödeyebileceklerse ödesinler, yoksa desinler bizi mahkemeye verin diye, bir iki yıl geciktirip iki katını ödesinler. Mahkemeye gitmeden ödetmeye çalışıyor banka, hem müsterinin hem kendi iyilikleri için.

oooo süper olmuş :D kredi/kredi kartı borcu olanların arayıpta bulamadığı durum.

örneğin; bankaya borcunuz 10.000 TL olduğunu varsayalım, bu şirketler. borcu 2.000 liraya devralıyor. ve sizden 10.000 lirayı ödemenizi istiyor. kozlar sizin elinize geçmiş oluyor. kardeşim benim param yok diyorsunuz. borcum 10.000 TL ama benim 2.000 liram var diyorsunuz. adamlar diyor olmaz, gel 5.000 öde kapatalım bu işi, ydiyorsun param yok, birinden borç bulup ancak 2.500 ödeyebilirim. "TAMAM" diyorlar.

aynen süreç @janavarorion'un dediği gibi işliyor banka ve varlık yönetim şirketleri arasında. ama oranlar bu kadar düşük değil tabi ki. neredeyse toplam borcun yarısına temlik ediyor bankalar. ama varlık yönetim şirketi ile pazarlığın işe yarayacağından emin değilim. fakat anlaşılan o ki çaresiz durumda dostunuz, o yüzden denemekte sakınca yok!

Yahu birinin sana borcu olsa gidip çatır çatır sürekli istemez misin? Hem borcun olup, hem ödemeyi reddedip, hem de adamlar sürekli arayınca niye laf ediyorsunuz anlam veremiyorum.

Evet bunun hukuki bir dayanağı var. O da borcunuz olması.

Ben 20 kere arardım. Yaptıkları taciz değil, borcu istiyorlar. abinde gidip anlaşsın adamlarla. Yoksa haciz is coming

"Özgürlük" olmalı, haklısın.

haklısın. kesin bilgi, yayabilirsin.

"senin özgürlüğün" diye zorlama bir anlam çıkarılabileceği gibi, genel hatlarıyla sen haklısın.

doğrusu bence de özgürlük.

ama gelecek zaman ve -geniş zaman fazklılığı da var; virgülden önce "olabileceği", virgülden sonra "olmayan" kısmı da rahatsız edici. dolayısıyla;

("özgürlük, ancak diğer bireylerin haklarına saygı duyulduğu sürece geçerli olduğu için, özgürlükle pek de alakası olmayan bir istektir.") veya

("özgürlük, ancak diğer bireylerin haklarına saygı duyulduğu sürece geçerli olabileceği için, özgürlükle pek de alakası olmayacak bir istektir.")

olmalı bence.

"Özgürlüğün, ancak diğer bireylerin haklarına saygı duyduğun sürece geçerli olabileceği için, özgürlükle pek alakası olmayan istektir."

"Özgürlük, ancak diğer bireylerin haklarına saygı duyulduğu sürece geçerli olabileceği için, özgürlükle pek alakası olmayan istektir."

ikisinden biri şeklinde olmalı cümle. ilki de zorlama hatta.

reso'nun açlımı cümleyi daha doğru yapmış ama imla açısından sadece özgürlük olarak değişmesi yeterlidir. fakat kulağı tırmalayan yerleri var tabii. onu da reso düzeltmiş. o tamlama "senin" kelimesi ile tamlanmadığı sürece ve öyle gubidik bırakıldığı sürece "özgürlüğün" sakat.

yorumlar için teşekkürler arkadaşlar.

@piremses
oradaki "özgürlüğün" kelimesini "senin özgürlüğün" gibi algılarsak cümlenin devamında başka değişiklikler yapmak gerekirdi ki, bu kez daha beter bir durumla karşı karşıya kalırdık sanki, yanılıyor muyum? edit: devilred bundan bahsetmiş tam olarak.

@reso aga
o açıdan düşünmemiştim hiç, senin bahsettiğin şekilleriyle daha akıcı oldu cümleler.

senin özgürlüğün olursa "duyulduğu" kısmı "senin" e uymuyor. o zaman onu da duyduğun diye değiştirmen lazım. yani;

"senin özgürlüğün ancak diğer bireylerin haklarına saygı duyduğun sürece geçerli olabileceği için; bu isteğinin özgürlükle pek alakası yoktur. "(olmayan istektir de kötü kaçıyor bu sefer)

bu olabilir.

@bu nick tam yirmi alti karakter

aynen, hemfikiriz.

1- yaşamazsınız, ben yıllar önce bu şekilde almıştım bir sorunum yok. hatta ileride domaininizi blogspot dışında başka bir yerde de kullanabilirsiniz. atıyorum wordpress, tumblr gibi yerlere taşıyın içeriği domaini de oraya yönlendirin, bu kadar.

2- genel bloglar çok fazla var etrafta. siz kitlelerce okunmak mı istiyorsunuz yoksa üç-beş okuyanım olsun hem de ben kendime bir uğraş yaratmış olurum mu diyorsunuz? eğer ikincisiyse devam edin bu fikirle. yok ilkiyse baya sağlam içerik yaratmanız gerekir.

3- önemli olan içerik. domain içeriğe uygun olduğu müddetçe çok da kasmaya gerek yok bence. bir kere siteye girdikten sonra zaten her şey otomatik hatırlanıyor ya da insanlar favorilerinden tıklıyor ve ulaşıyor. o kadar da önemi kalmadı blog adreslerinin. yani hedefiniz çok büyükse bilemiycem tabi.

teşekkür ederim yanıtınız için.

içerik konusunda pek sıkıntım yok, uzun zamandır konularla ilgili birikim yapmıştım artık yayınlamanın vakti geldiğini düşünüyorum. aslında üç-beş kişiden de fazlasını istiyorum ama uzun vadede olabilir bu.

leyla ile mecnun tadında hiç bir şey yok ama mecnun'un hayal kurmaları scrubs'tan esinlenilmiş gibi. bir sans ver jd'ye.

O çok bize özgü ama. Onun yabancısını bulmak pek mümkün değil bence.

O tarz absürd, yeri geldi mi 5 dk önce güldürürken ağlatan bi scrubs bi de the office var.

güldürük dersen the office. us yapımı olan ama.
biraz stereotype şakalarına alışkın olmak gerekiyor.

the office !!!

Leyla ile Mecnun'da nasıl bize özgü espriler varsa yabancı dizide de oraya özgü espriler olacaktır mutlaka o yüzden yanından bile geçemez ama The Office olabilir.

ana
kaygısızlar
tatlı kaçıklar

yerli oldu ama olsun

anket tadında ilerlemiş madem, scrubs diyenler için bi +1 de benden gelsin.

malcolm in the middle
adventures of pete & pete

bunlar da absürd komediler.

spaced
hatta ana karakter bile direkt mecnunun yabancı vrrsiyonu

Leyla ile Mecnun'da Community'den arak 1-2 espri görmüştüm. Absürd komedi olarak benziyorlar.

london

Viyana diyorlar.

amsterdam tabiiki

Edinburgh (Hogmanay Fest : www.edinburghshogmanay.com)

moskova'ya gidelim.

www.google.com.tr

www.themoscowtimes.com

portekiz bana biraz yakın geliyor bu açıdan diğer seçenekler ispanya,italya

Erasmus için Hollanda'dayız, çok sıkıldık :( Londra-Edinburgh gibi şehirleri vizeli olduğu için eliyoruz. Yılbaşı için Almanya diyolla ama bilemedik, Viyana'nın önerildiğini ilk kez duyduk.. Moskova uzak ve ayrıca ben önceden gitmiş olacağım zaten :( Daha öneriniz varsa alırız.

Viyana kesinlikle. Sehrin her tarafina sahneler kuruluyor, her tarafta ayri etkinlik var.
cok guzel oluyor. Club vs bollugunu zaten saymiyorum bile.

During the controls, it has been found out that total thickness is different than expected thickness. This difference has negative impact on our production and quality.

total thickness "is" different than expected kısmında "is" yerine "was" kullanmalıyız aslında, türkçe cümle biraz bozuk olunca ben de atlamışım.

sağlayamazsın.

burası türkiye, adam seni her türlü tek ayak üstünde uyutur. başında durmadığın işin elinde patlamaması mucize.

o iş çok zor. mal sayımı yaptırabilirsin diyecem ama fotokopiden falan geçirir en kötü. aldığın kişinin vicdanına kalmış biraz da aslında. iyi para verirsen tenezzül etmez.

iyi maaş çözüm değil, cumhuriyet baş savcısının tıraş bıçağı çalarken yakalandığını biliyorum ben. adam sana günde 1 tl geçirmekle bile mutlu olabilir. Bence yapacağın en doğru adım çalışacak kişiyi referanslarından sorgulamak, verilecek sorumluluğu anlatıp durumun önemini hatırlatıp tekrardan dürüstlüğünü değerlendirmelerini istemek olabilir. Bu adımdan sonra iyi maaş, destekçisi olur adamın yoldan çıkmaması için.

hic teknolojiyle (kamera, stok denetim sistemi, ileri maliye teknikleri) falan kurtaramaz miyim?

sonucta o kadar restaurant isletmecisi falan var? suruyle restaurantlari var, hepsinin basinda duramazlar. bu adamlar nasil yapiyor?

Elektronik güvenlik + dış denetimlerle çok rahat halledersin. Yeter ki paran olsun, gidip KPMG'den mali denetçi bile istersin yani :) Ama bu tarz konularda zaten ufak bi miktar herkesin yemesine göz yumulur, sıfıra sıfır yürümez işletmeler yani. Sana totalde yeterli kar getirdiği sürece bırak yiyen yesin modu hakimdir türk şirketlerinde.

stok durumunu takip eden programlar ile bir şekilde kontrol sağlanabilir mi? çıkışı yapılan ürünün barkodu okutulur ve siz sistemden ne satıldı, ne getirisi olacak görürsünüz?

çalıştırdığınız adam kendi parasıyla toptancıdan bir koli kalem alıp tezgaha koyup satıp karını yerse, size de "kalem satmıyo abi" derse ne yapacaksınız? kalemlerin yarısını böyle satsa dükkanın ağzına sıçar.

metro ile hacı osman'a kadar gidip oradan koç'a giden otobüslere

ya da

4.levent metro önünden beşiktaş-sarıyer dolmuşuna binip sarıyer merkezde indikten sonra koç üniversitesine giden dolmuşa binebilirsiniz.

edit: süre olarak her ikisi de yaklaşık 40-45 dakika sürecektir.

Hacıosman'a metroyla gelip ordan Koç dolmuşlarına binebilirsiniz. Ya da 154 numaralı otobüse.

Arkadaslara ek olarak, dolmuslar kampusun icine kadar giriyor.

ben de az önce benzer bir soru sordum belediye dil kursları için. sarıyer belediyesinin 60'dan fazla alanda kursu var örneğin. ritm atölyelerinden tiyatroya, dikiş-nakış kursundan dil kurslarına kadar. verdikleri telefon numarasını arayıp bilgi alıyorsunuz. ücretli olsa da cüzi bir ücret oluyor bunlar anladığım kadarıyla. ilgili yere gidip kaydınızı yaptırıyorsunuz, bu kadar.

halk eğitim merkezlerindeki kurslar ücretsizdir. ama tabi araç gereç giderleri için okul aile birliği kapsamında bağış toplanabilir. muhtemelen halk eğitim merkezleri bu ücretleri almak isterler haklı olarak. sonuçta bi değer üretiliyor ve bunun gideri var. girdi ile çıktı arasında fark oluşursa hizmet aksar kalite düşer.

dönemlik 200tl idi benim gittiğim kurs

15 bin + şirket aracı + benzin + en az 500 lira yemek parası

15 bin tl bu tecrübeye ve yetkinliğe az gelir, 8-9 yıllık tecrübeyle müdürler 10 bin tl alıyor zaten.

10 bin dolardan bahsedebilirsiniz sanırım.

mutlaka dolar üzerinden anlaşmaya çalışın. yok olmaz deseler de israr edin. uluslararası firmalarda güzel pozisyonlar için bunlar dogal. anlaşılabiliyor. sağlık sigortasını %100 yaptırın. araç zaten default gelir. benzini de koydurun içine. yurtdışı seyahatleri için harcırah var mı onu da öğrenin. sonra sürpriz olmasın.

Vay anasını. Baya baya "makûl" düşünüyormuşuz biz meğer :)

Key Account Sales Manager diye geçiyor. Özellikle Türkiye ve İran pazarında işlerin genişletilmesi bekleniyor. Uluslararası pazara dair değil beklenti yani. Bu tutarlar hala geçerli mi dersiniz?

evet bence hala geçerli. dev bir firma demişsiniz çünkü. eğitimi, dil bilgisi ve bölgeye özgü bir müdür olduğunu da dikkate alırsak kritik bir personel olduğu bariz.

şöyle bir formül uygulayın.

şu an kazanılan maaş x 2 < istenecek ideal tutar < (veya eşit) kazandığınızda ben hak ettiğimden daha fazla kazanıyorum demeyeceğiniz maksimum tutar.

key account sales manager bu kadar almaz yahu. abartmayın.

tecrübesi pozisyona fazla. pozisyonun gerektirdiğinden fazla vermezler tecrübesi fazla diye.

10.000 tl alırsa öpüp başına koysun.

10 bin usd bana makul göründü, ilave araç..vs , yıl sonu primi tarzı şeyler de olmalı.
İran oldukça iyi bir pazar ayrıca kuzey Afrika'da da bir takın işler yapabilir, Cezayir vs, iyi pazarlar yani bu tutar geçerli bence.

kaç kişilik bir ekip yönetecek ? yöneteceği portföyün mevcut büyüklüğü ve hedeflenen nedir, hangi sektör bunlar da önemli. cam eşya üreten şirketin satış müdürüyle atıyorum enerji şirketinin satış müdürü aynı maaşı almaz.

araç, yakıt, yemek vs zaten konuşulacak konular değil bu tür pozisyonlar için. maaştan ziyade prim ve bonus pazarlığı yapılmalı.

@kint'e katılıyorum. bu tarz pozisyonların olayı aslında bonus&prim. yani atıyorum su kadar milyon dolarlık satışta % bilmem kaç prim verilmesi gibi şeyler.

10k TL - 13K TL arasında bir beklenti söyleyip, yan hakları sormaya karar verdik. Çok teşekkürler herkese. Hak etmediği parayı kazananlara da bin bela okudum. Paralara bak :/

"en az 500 lira yemek parasi" yazan arkadas guldurdu beni sabah sabah. :)

Maas 13000-15000 TL civari olmali ve bunlara ilaveten bonus/incentive kismi uzerine oturup konusulmali.

yemek önemli beyler, gülünecek şey değil
asdfsf

4-5 yıl oldu gideli değişmiş midir bilmiyorum ama ben sadece okuyabiliyordum, öyle öyle çıkardık haritadan. ingilizce bilen birini bulsanız bile-ki yüksek bir ihtimal değil, size rusça cadde sokak adı söyleyecek. kelimeyi aklınızda tutup haritada arayacaksınız. kiril alfabesiyle informatsiya yazısının olduğu yere informeyşın?? dedim de kadın anlamadı, sıkıntı olabilir.

petersde de kirildi bende 4-5 sene önce ordaydım. pulkovo havalimanı yeni yapıldı. o muhitte ingilizceye eklenmiş olabilir.

Geçen sene gittim, metroda, sokak tabelalarında kiril+latin kullanıyorlar. Bunun dışında pek ingilizce kullanımı yok, insanlar da ingilizce bilmiyor. Moskova'da ise hiç yok, metroda bile latin harfleri yoktu.

Ama zorluk çekilecek bir durum yok. Berlitz'in cep rehberini alın, zaten gidilecek yerler belli, metro haritası vs var. Ben 1 hafta Petersburg'da, 1 hafta da Moskova'da kaldım, bir zorluk yaşamadım. Metro, otobüs, hidrofoil, minibüs vs. herşey kullandım.

1 ay once oradaydım. metroda falan iki turlu yazıyor. sokak isimleriyse kiril alfabesi. ingilizce bilen birini bulman baya zor ama bilmeseler de yardımcı olmaya çalışıyorlar. metroyla çoğu yere gidebiliyorsun zaten otobüs olayına sakın bulaşma kafa karıştırıyor. neyse başka sorun varsa da cevaplarım.

2-3 sene olmustur benimde, evet kiril maalesef :) ancak kisa surede goz asinasi olup iyi kotu cozuyorsunuz :) ayrica harita edinin hemen bir yerlerden, cok isine yarayacak:) benim sansima mi oldu bilmiyorum ama ingilizce bilenlerde cokca cikiyor :) turklere de denk gelebilirsiniz, orada tanismistim birileri ile hatta :)

@wasd: Sokak levhalarında da kiril+latin var. En azından geçen sene öyleydi. Sanmıyorum ki latin harflerini kaldırsınlar. Lenin caddesi, Stalin meydanı vs. gibi bina üstündeki levhaların altında latince olarak da yazıyor.

Ayrıca Google Maps'de Petersburg'un street view olarak gezebilirsin, böylece gitmeden yolları, binaları vs. görmüş olursun :)

petersburg card almanızı şiddetle tavsiye ederim, öyle böyle değil. hem elinizde yapılacaklara dair bir rehber oluyor, hem de bu yerlere ya bedava ya da baya bir indirimle giriyorsunuz. ek olarak size metro kartını da veriyorlar bu guide ile birlikte. bir çok restoran ve mekanda da indirim mevcut. bu guide hem ingilizce hem rusça hazırlanmış. o açıdan size baya bir yardımı olacaktır, nasıl gidilir konusunda da. en azından insanlara rusça kısmını gösterip yol yordam sorabilirsiniz.

ayrıca petersburg'da google kullanmayın, dövüyorlar :)

edit: petersburgcard.com faydalanacaklarınızın yanında çok ufak bir ücret.

levha, tükan isimleri hep kiril alfabesi. resturaurantlarda aynı sorunu yaşamadım. ingilizce bilme oranı düşük olduğu doğrudur. gene de gençler arasında oran az biraz daha yüksek. kalakalacak bir durum olmaz, ingilizce bilen birilerini buluyosun. ama sorun yaşarsın evet. rusça bilen arkadaşımla gittiğim için ben az sorun yaşadım. nerdeyse 3-4 gün de tek tabanca dolaştım gün içinde. hiç bişi olmadı.

bu arada dostoyevski'nin evi'nin yanında georgeous diye gürcü restaurant'ı var. mutlaka git oraya. süper bi yer.

Kimse yazmamışcasına tekrar yazayım. Sorun yaşamazsın. Eylül'de ordaydım herhangi bir sorun varsa yardımcı olurum.

Hemen her şey kiril evet ama şahsen bir zorluk yaşamadım. Gittiğim cafelerde, barlarda, müzelerde sürekli ingilizce bilen ruslarla tanıştım, hepsi de benimle takılmaya istekli çıktı (bu açıdan ortalama avrupa deneyiminden epey farklı). Telefona herhangi bir offline harita yükleyip onu da kullanabilirsiniz.

St Petersburg gayet turistik bir şehir olmakla birlikte çok da tourist-friendly sayılmaz.

Bir de özellikle geceleri dikkatli olun. Otele dönerken şehir merkezinde gasp edilip silahlı saldırıya uğradım. Sonradan araştırınca gördüm ki benzeri deneyimler yaşayanlar az değil. Taksi için Uber kullanabilirsiniz. Fiyatlar ucuz, dil bilmenize de gerek yok.

Aylarca bekler, bir sey olmaz.

bu tarz sorulara klasik cevap olarak "gonderin icmeyecekseniz biz iceriz" diyoruz

içerisine dikkatle bakın, açılıp dolapta korunan rakıların bir kısmında kristal yapılar ortaya çıkmaya başlar. sıvıya baktığınızda gözden kaçırmanız pek olası değil. kristallenmiş rakı tadını kaybedeceği için, içim keyfi pek olmayacaktır. bu haliyle içilmesi sağlık açısından bir risk oluşturmaz diye biliyorum. fakat amaç keyifli bir an ise bu rakı ile bu anı yakalamanız zor.

Zamaninda caponlar amarikan urunlerini cakip durduklari ancak su anda daha iyi seyler yaptiklari icin olabilir. Haklilik payi olabilirdi eskiden ancak caponlar pek tabii icat da ediyor.

doğru. II.Dünya Savaş sonrası gelişen bir durum.

elektronik alanında pek geçerli değil. sony'nin dünya kadar patenti var.

eskiden dediğiniz gibiydi. japonlar bir zamanlar çin'i şu an nasıl algılıyorsak öylelerdi. ancak akıllı davranarak amerika'nın parlak yöneticilerini ve geliştiricilerini japonya'ya iyi paralar karşılığında transfer ettiler. bu insanlardan çok güzel faydalandılar. bu desteğin yanında disiplin ve çalışma kültürleri ile de bir adım öteye ilerlediler. kendi ayakları üzerinde durmaya ve büyük devler çıkarmaya başladılar. bir çok tech sektöründe söz sahibi oldular. araçlar da buna dahil.

bir onceki save e don :P

baktım bende ona ama çok eski :/ bi 10 lvl var

yuh, auto savesiz mi oynyorsun :(
surekli save al rpg oyunlarinda.
tink tanka daha girmedim o yuzden bilemicem

auto save'i kendi alıyor zaten, ben her fırsatta f5'le quick save alıyorum ama işte o da birbirinin üstüne kaydettiği için ayrı ayrı save dosyalarım oluşmuyor :/

sneak + run + heal kombosu dışında pek bir seçenek kalmamış sanki?

neden başladın?

icme siktir et. aklina geldikce bi seyler ye ic.

stres falan iste, bi kereden bisi olmaz derken. zaten biraktigimdan beri araliklarla gelen istek vardi.

Kokuyor yakalanırsın zaten. İçme abi allasen. Ne gereği var. Leş gibi bir şey. bildiğin acizlik.

Ben de içiyorum ve bırakamıyorum.

benim bu ayın 20sinde 3 sene olcak bana kötü örnek olma :d

kiz anlar zaten icmeye devam edersen.
icme, igrenc adam olma.

Gun asiri 2 3 den bisi olmaz ya yemek sonrasi o zevki veren baska bi sey olsun ne olursa olsun yaparim ama ikamesi yok.

ikame ney lan?

2-3 olur 1 paket. Sigara bir ihtiyac degil, nikotinde. Sadece damarlarimizda nikotin dolasiyor 1 saate gidiyor sonra nikotin acligi basliyor. O acligi doyurunca mutlu oldum saniyirsun.

2-3 gun dayan ve hayatindan sonsuza kadar cikar.

bende de benzer bir problem başladı. günde 1-2 tane içmeye başladım son 2 aydır. o sigarayı içeceğim anı heyecanla falan bekliyorum, sanki kendime iyilik yapıyormuşum gibi hissetmem de cabası. fakat aslında iyilik falan yaptığım yok, biraz dirensem tekrar bırakıcam. ama bi yandan da içimden şunu diyorum "ulan zaten 2 tane içiyorsun taş çatlasa, bu kadarcık da keyfimiz olsun". fakat keyif değil dostum bu aslına bakarsan, nikotin eksikliğinin tatmini yalnızca.

gizli gizli devam etmeyin, sigaranın sandığınız kadar keyif vermediğini, bunun bir ilüzyon olduğunu anlamaya ve bu bilgiyi unutmamaya bakın.

dürtüler vs mantık. kolay gelsin.

alıyor. bisikleti iade etmiştim geçen sene.

alıyor. hiçbir şey sormuyor hem de.

2 yıldan fazla kullandığım istanbul'dan alınma çadırın direklerinden birisi kırılmıştı ve moskova'daki decathlon'a götürdüm, aynısında kalmadığı için para iadesi yaptılar, üzüldüler falan. fatura falan hiçbir şey sormadan hem de. bizim burdakiler nasıl kırdın abi ya falan dediler ancak.

Aliyolar rahat ol.

Ben yikanip boyasi atmis tisortu bi sene sonra iade ettim.

tayland bin lira daha pahalıya geliyor anladığım kadarıyla. ama yaşam masrafları-ekstra iç uçuşlar abdde daha fazla olacağı ve 3 hafta kalacağınız için bu bin lirayı rahatlıkla katlayacaksınız orada. tayland diyorum o nedenle.

kısa bir tatil olsaydı abd derdim ama 3 hafta 2 kişilik yaşam masrafı belinizi bükebilir biraz.

bir de bu dönemde taylandın mevsimsel olarak daha ucuz olacağını düşünüyorum, yaz bitti sonuçta ama amerikada o avantaj dahi yok kanımca.

iyi tatiller

ikisinde de bulunmadım, tahmin yürütüyorum. sadece seçim yapacak olsam amerikaya gitmek isterdim.

tayland için 3 hafta çok uzun olduğundan amerika diyorum (yani 3 hafta napıcaksınız orada?)

3 hafta olmasaydi tayland derdim, sikilirsin orada o kdar sure -bence-.

gezeyim goreyim tatili icin: amarika
dinleneyim chill out olayim tatili icin: tayland

tayland derim. 3 hafta belli şeyler için ideal ki ben 1 yıl aralıklarla birer aylık seyahatler bile yetmedi. Elbette sıkılırsanız kamboçya e laos'a da geçebilirsiniz. Egzotik ada konusunda kamboçya adalarını tavsiye ederim.

tayland'da 3 haftada sıkılırsın diyenler sanırım tayland'ı pattaya ve phuket'ten ibaret sananlar. o kadar güzel bir ülke ki, 1 ay bile az gelir. ayrıca söylendiği üzere arada mesela kamboçya'ya geçip angkor harabelerini görebilirsiniz. veya 3 haftada tayland-laos-kamboçya da yapabilirsiniz, dünyanın 4 bir yanından binlerce gezginin yaptığı gibi.

abd'de geçen o kadar çok film-dizi izledik ki, zaten neyle karşılaşacağımızı tahmin edebiliyoruz. güneydoğu asya'da yeni çok şey öğrenebilirsiniz, kültürel açıdan daha doyururu olur bence. tayland üzerine yaptığım kendi sitemde şu uzun tayland rotasına bakabilirsiniz mesela, 3 haftada yapılabilir. www.taylandgezi.com

bir de, tayland'ın en iyi sezonu aralık-ocak gibi başlıyor, bu sırada abd'de sanırım hava soğuk olacak.

soyle dusun, amerika'ya hayat boyu gidebilirsin kolayca; ama tayland farkli. bir de amerika'da her sehirde benzer havayi soluyacaksin, kapitalist kafada her yerde ayni mekanlar ayni konseptler, insani desen ciddi ispanyolca populasyonu var; oysa tayland farkli bir kultur, farkli bir zenginlik. hic gitmedim ama cok arkadasim oldu ve subat ayi thy'nin kampanyasi ile gitmeyi planliyorum :) ancak burda en onemlisi sizin tatilden ne beklediginiz. amerikada dil sebebi ile daha rahat olacaksin ve alisveris olanagi disinda cevrende gordugun seyler daha alisik oldugun seyler olacak. oysa taylanda gittiginde buralarda goremeyecegin guzellikte plajlar, tabiat ve deneyimler edineceksin. en basitinden, belki taylandlilar icin cok siradan ama fil bineceksin :)

tayland bence de. civardaki ulkelere ucuza ucup ucup gelme sansi da var hem.

amerikanın filmlerde gördüğümüz 3-5 eyaletten ibaret olduğunu sananlar da ne kadar fazlaymış. milli parklarını toplasanız bir türkiye çıkar içerisinden çok rahat.

gardrops diye bir site var, kardeşim birkaç parça eşya sattı. %20 kadar komisyon alıyor yalnız.

Yani, komisyon alırsa sanırım yazık olur; çünkü dediğim gibi hem çok ucuza satıp hem de geliriyle güzel, işe yarar bir şey yapmak istiyorum. Aynı şekilde kargo ücretiyle de alıcıları hiç yormak istemiyorum. Bi de o konu var dimi, pff. :/

Modacruz var

duyuru'da ikinci bir kullanıcı alıp satabilirsin.

craigslist'te satabilirsin.

facebook'ta "buy sell swap in istanbul" diye bir grup var. gruba katılmak için fb profilinde istanbul görünmesi lazım, yoksa kabul edilmiyor. bir de dili ingilizce. katılımınız onaylanırsa, raptiyeli kuralları mutlaka okuyun.

sıfır veya ikinci el her türlü eşya satılıyor. ticari olmamak kaydıyla tabi ki..

www.facebook.com

instagram'da bir hesap yaratıp fotoğraflarını paylaşarak detay bilgileri de fotoğraf altında verebilirsiniz. bir kaç hesap var böyle garaj satışı yapan.

resmi.

edit: 30 ekim diye atladım ben, 28 ekim resmi..

resmi

30 Ekim İdari İzin olarak geçiyor. 28 Ekim'de muhtemelen idari izindir.

"Sayın Başbakanımız 30 Ekim Cuma günü kamu çalışanlarının idari izinli sayılmaları ile ilgili genelgeyi imzalamıştır. Kurum yöneticileri gerekli asgari personeli görev başında bulunduracaktır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur"

@ hangisi arkadaşlar

Yukarıda yazdığımı salla. 30 Ekim idari tatil fakat 28 Ekim yarım gün resmi tatil.

28 ekim'in yarım gün resmi tatil olduğuna dair resmi açıklama gelmedi ki? siz nereden biliyorsunuz?

28 ekim hep yarım gün resmi tatildi zaten ve resmi tatilleri biri çıkıp da açıklamaz çünkü zaten tatildir. bir google aramasıyla resmi tatiller görülebilir.

resmitatiller.net

ben yürümedim, tahminen 20-25 dk sürer diye atıyorum..

40B ve 29Ş'nin önünden geçtiğini biliyorum. minibüs de geçiyor. ama sorman lazım, bir sürü minibüs geçiyor itü metrodan.

15 dakikada filan yurunur ama minibus iyidir bence.

Yağmurda yürünmez. Vaktin çoksa yürü. 15 dk.

10-15 dk arasi suruyor tempona gore. cok cok hafif yokustur bi de. metrodan avm yonune.

pek sık yürüyorum bu güzergahta. yaklaşık 10-12 dakika sürüyor hızınıza göre. yokuş denmiş ama o aşağı doğru bir eğim, başlangıçtaki kısım ise yokuş denemeyecek kadar ufak bir açı.

özetle yağmur yağmıyorsa çok rahat yürünür. yağmur durumunda altına sığınacak bir şey yok yol üzerinde şemsiye yoksa.

iş görüşmesine gideceksen terleme ihtimalini göz önünde bulundurarak giyin yada yürümeden önce kazağını ceketini çıkar yürü. ama normalde tabiki yürünür.

ortalama 15 dk ama bu havada baya eser heralde oralar.

7-8 dakika felan daha uzun süremez.

20-25dk diyenler çıldırmış mı? :) sallana sallana maksimum 15 dakikada yürürsün. o mesafeden minibüs beklemene değmez, minibüs gelene kadar avmye girersin zaten.

kampüsün içinden yürünür 10-15 dk da.
yol kenarından yürümeni tavsiye etmem çok gürültülü oluyor.

metro kapısından istinye parka doğru yürürken ilk çıkışa kadar kampüs içinden gidin. sonra kapıdan çıkıp dışardan devam edin. en iyi yol sanırım bu :D

Kampüsün içinden 15 dakika kadar bir sürede yürüyorum. Dışından da 10 dakika civarı sürer. Şemsiyeyle yürüyorum ben.

bi de metro çıkışının ordan 20 dakkada bir ring kalkıyor ona binip istinye park çıkışına kadar gidebilirsiniz.

güzel bi çakı iyi olur. sınırlarda sorun cıkarmayacak ama icabında iş görecek bir şey bulabilirseniz bence uygun olur.

her seyahetörün dostudur çakı.

ya da uygun bı canta. içine pasaport vs konanlardan.

araba mi motor mu?

şunun gibi bir şey alıp cdn4.n11.com.tr
içerisine facebook'tan oradan buradan, onun sevdiği özleyebileceği kişilerin birkaç resmini kaliteli çıktı alıp koyabilirsin.
Her zaman internet bulamazsın, sevdiklerin hep yanında olsun. denilerekten.
Boyner'de 15 Tl ye vardı geçen ay.

Tüm o ihtiyaçları halletmiş olabilir, bence ya bir günlük alın notlarını tutabilmesi için ya da hediye için harcayacağınız parayı ona direkt verin, nakde daha çok ihtiyacı olacaktır.

Fotoğraf makinesi varsa usb bellek de olabilir.

bence direkt para verin, benim yerime şu ülkede x ye/iç/yap de. hem bunu yaparken seni hatırlar hem de uzun vadeli seyahatte para harcamaya kıyamayacağı bir iş yapmış olur. (yeme, içme, aktivite aklına ne gelirse olur)

bi arkadas bi arkadasa sd kart muhafaza kilifi almisti. bir de pahada hafif limiti nedir? ulasim araclariyla derken tren, ucak vs seklindeyse yukunu kendi tasiyacak demektir ve yuklendigi her gram iskence olur ona.

ya benim önerilerimi niye tiklemiosun ya???
:////
:((((


cevap: hediye olarak ona sevginizi verin.

kız uçakla falan gidecek sağa sola. çakı çanta falan değil de biraz daha böyle uzak kaldığında özleyeceği için yanında taşımak isteyeceği bir şey kafasındayım. çantası mantası var zaten yani aylardır bu tura hazırlık yapıyor.

kullanım alanı bulması çok zor ama manevi anlamı olur diyorsanız güzel, antika görünümlü bir pusula alabilirsiniz. şahsen benim çok hoşuma giderdi.

urun.gittigidiyor.com
urun.gittigidiyor.com
urun.gittigidiyor.com

Bir kutu sakız al çiğnesin dursun.
Çikolatada olabilir.

Şu tarz bir defter? www.dr.com.tr

Hem hafif oluyor bunlar, hem gezi notlarını tutabilir, hem de memleketini anımsar :)

e harita alsanız ya madem? dünya haritası?

buff olabilir
tshirt bastirabilirsiniz, ortak bir aninizi vs. cagristiran bir deseni olur
kendine bir logo vs hazirladiysa onu sticker yaptirabilirsiniz
cok yuruyecek, ayakkabi yagmurlugu olabilir
zor aninda takmasi icin cakma bir yuzuk olabilir
gunluk tutacaksa o da iyi fikirmis, kalem olabilir
ayakta iseme aparati olabilir

national geographic'in "100 Countries, 5,000 Ideas: Where to Go, When to Go, What to See, What to Do" kitabi olabilir:

www.amazon.ca

bu arada illa internetten al diye yazmadim. kitapcida da bulabilirsin belki ya da buna benzer bir kitap iste.

kendinde yoksa bir e reader, bir kindle falan alınabilir o kadar teknosa d&r var istiklalde. hem kitap yükünden kutulur. ya da aksiyon tipi minik kameralardan. karda kışta su altında falan çekim yapabilenlerden.

edit: oha evet jimicik+1
ayakta işeme aparatı!

en sevdigim topiklerden oldugu icin biraz daha yazayim, kendim cikiyormuscasina
aliexpress e girip traveller yaz, cikan sonuclar ilham versin

sisme yol yastigi
ilac kutusu
bavul etiketligi ( www.aliexpress.com )
pasaport kilifi ( www.aliexpress.com )

samanlıkta iğne? cartier declaration?

rochas mı acaba? tatlı deyince aklıma o geldi.

diesel fuel for life?

profesyonellik. kurum kültürü. yönetmelik ve uygulama talimatlarına tam uyum. görevler ayrılığı. saygı.

kurallara uyulması, sistematik çalışma, sıfır savsaklama, tıkır tıkır işleme demek bana göre.

düzgün iş tanımları, saygılı çalışan ilişkileri, kişilerle değil sistemle yürüyen iş.

sonuçları ne olursa olsun doğruyu yapmak.

şirket için çok kötü sonuçları olacağını bilinmesine rağmen, yaşanan kötü bir olayı kamuoyuyla ve otoritelerle doğru bir şekilde ve zamanında paylaşmak.

rüşvetin adını bile anmamak.

liyakata göre terfilerin gerçekleşmesi

mesela, 3 gün beklese zaman aşımına uğrayacak 3 milyon tl borcu, farkına varıldığı gün ödemek.

mesela, soma'ya tedarik ihalesini kazanmasına rağmen, şirketin güvenlik testlerini geçmeyen işletmeye tedarik yapmamak, rakip firmanın yapması ve bunu bir pazarlama stratejisi olarak kullanmamak. (viral ya da başka bir şekilde kamuya paylaşımla rakibi çökertebilirdiniz.)

her anlamda otonom çalışan sistem, kurumsallık.

Oturmuş süreçler ve sistemler. Adamlar değişse bile tıkır tıkır yürüyebilen altyapı.

@douchhebag, ne güzelmiş o firma öyle.
yalnız kötü olayı paşlaşıp iyi olayı paylaşmamak bence iyi değil. kendine adil olmuyorsun bi kere. hadi bunu geçtim, erdemli bir tutum diyelim.
kamuoyunu güzel haberlerden mahrum bırakmak da oluyor bu. negatif enformasyonların içinde boğulurken bu tür pozitif bilgiler ne kadar iyi oluyor halbuki.

soruya cevabım:
çoğu şey yazılmış zaten, ek olarak; çalışan yönünden bakınca, haklarını alabildiğin güvenilir iş yeri.

Kanunen ve uygulamalı olarak iş odaklı, tanımına uygun hareket eden, ne kurum yapısını ne de çevreyi (müşteri, çalışan, devlet...) olumsuz etkileyecek faaliyetlerden uzak durması.
kurum egosu ya da kurum homeostazisi

şöyle bir şey gibi, ama ne anlama geliyor bilemedim.

çatı (kaplama malzemesi?) üreticileri isimleriyle anıldığında, mimarlar eşdeğer/mukabil ürün kullanılmasına izin veren bir şart eklediler.

çatı malzemesi üreticilerini isimle belirtmeye başladıklarında mimarlar her durumda eşdeğer ürün kullanılmasına izin veren bir madde eklediler.

herhalde bizdeki adrese teslim akademik personel ilanı gibi bir ihale şartnamesi getirmişler, mimarlar da önlem olarak eşdeğer ürün kullanma iznini eklemişler.

(bkz: noktalama işaretleri)

kusura bakma ama berbat bir font ve arka plan rengi kullanmışsın.
okunacak gibi değil.

kırmızı yerine daha açık ve duru bir renk ile yazı karakteri olarak siyah kullanmanı tavsiye ederim.

insanların filmi okumak isteyeceğini nereden çıkardınız? hem de berbat bir türkçe ile.. gidip izlesek ya?

siz de sadece film hakkında görüşlerinizi yazıp, kısaca da filmden bahsetseniz? resmen filmin bütün sahnelerini yazmışsınız..

yazıyı okumadım, fakat bir tavsiye vereceğim, inanın siteye kaç kişi girmiş umrumuzda değil, son kullanıcının sidebardaki live traffic feed dalgasını görmesine hiç gerek yok. hatta niye göreyim bana ne? evinin camına 5 dk önce aslı bizdeydi diye yazı asıyo musun?

bir de memelere özgürlük niye sansürledin.

kırmızı üzerine beyaz yazı okunmuyor. fontlar kalın boyut küçük gelmiş.
filmin bi künyesi olmalı, nedir ne değildir.. dram mı fandastik mi, yılı filan işte
filmi bütünüyle anlatmışsın sanırım, sonunda adam ölmüş ve film bitmiş??? niye?

bilinirlik ve ngo'ya duyulan sempati konusunda greenpeace daha önde gibi geliyor.

daha sicak bakiyorlar.

Hayir

hesap mı satmak gerekiyor yani?

Senin dediğin yapılsaydı kimse sıfır oyun almazdı ki.

steam library'e eklenmiş oyunları başkasına veremezsiniz.

oyun transferi ancak inventory'deki oyunun "gift" statüsünde olmasıyla gerçekleşebilir. Buna ek olarak oyunun arkadaşınızın bulunduğu region için unlocked olması lazım.

yani gift diye ayrı kategori var ve sadece buraya özel oyunlar var ben o oyunlardan istediğimi arkadaşıma verebiliyorum öyle mi?

item falan satılıyor ya..belki oyunda satılıyor dedim..steam parası ne de olsa..gitcez oyun alcaz yine..

oyun bu yöntemle satılıyor, evet.

bir oyunu satın alırken direk library'e ekle yerine, "gift" olarak inventory'de dursunu seçiyorsunuz. bütün oyunlar için bunu yapabilirsiniz.

Gift olan oyunu sen oynayamazsin. Gifti aktiflestieirsen bi daha satamazsin. Aklinda bulunsun. Direkt briine vermek icin almalisin yani. Once ben oyniyim sonra satarim yok.

fabrika'dan alınabilir. indirimdeyken o fiyata düşüyorlar.

kiğılı aldım, gayet güzel. indirimde o fiyatlara bulunabiliyor

Öncelikle %70 den fazla pamuk olmasın yoksa ütü de zor olur. Kiğili bu konuda slim leri iyi. Dediğin fiyata ama çeşit fazla olmuyor. %100 pamukta çeşitleri fazla oluyor

docker's never iron

Beymen business outlet magazalarina bakabilirsiniz fiyatlar oldukca uygun oluyor bazi donemlerde. Yanlis hatirlamiyorsam boynerde de olmasi lazim.

fabrika'nın outletine o fiyatlara düşüyor.

network'ün internet sitesinde de indirimleri yakalayabilirsen, network gömlekleri çok sağlamdır.

evet ortalama 10-25 gb arasında oyunlar.

eğer paran varsa 250-500 gb filan al kafan rahat etsin.

aynı zamanda film atıp tv'nin usb girişnden izlerim diye düşünüyorum. hdd'leri tv okumaz sanırım.

okur, neden okumasın? flash disk gibi direk tak-çıkar özellikli 500gb modeller var piyasada bolca.

gelen ve giden portları elle girmeniz gerekiyordu muhtemelen, elinizde böyle bir bilgi var mı okuldan aldığınız?

@give me
server information sanırım dediğin dimi?
incoming outgoing diye yazmamı istiyor. orayı yazıp test edince fail oluyo zaten :D ben live.xxx.edu.tr yazdım oraya

okuldan almam lazım o zaman o bilgileri?

en temizi daha önce yapan birilerine sor bence okulda.

yeni gelenlerinkine bakayım bari :D
benden öncekiler hep xxx.edu.tr diye almışlar. benim niye live.xxx.edu.tr anlamadım. aslında ben daha erken girişliyim ama bu maili kullanmıyodum

neyse..

banka değiştirmek çok sık rastlanan bir olay değlmiş müfettişlikte. öyle demişlerdi.

Müfettiş esiyim :) 3-4 sene dişini sık hem iyi para yapar hem de ülkeyi gezersin. Haftasonları esinde yanına gelir falan filan. Zor ama iyi yönlerinden bakmaya çalış.
3 sene unvan yardımcılığında kalırsın ama müfettişlikle hızlı kıdem alınır sonra da istediğin bölüme geçersin

+ uzman yardımcılığı dedikleri şey en düşük pozisyon bir bankadaki. hangi bölümde uzman yardımcısı olacaksınız o belli mi? hazine falansa belki kalınabilir de diğerleri ı ıh. ama müfettiş yardımcılığı red edilecek bir şey değil. hem maaşı hem işi zevklidir. saygı da görürsünüz. yapacağınız iş de bellidir.
+ başka bankalar tabi ki alır. önemli olan tecrübe.

genel müdürlükte uluslararası bankacılık uzman yardımcılığı isterim demiştim. birkaç sene dişimi sıksam da sonra istanbulda başka bir bankaya mı geçsem bilemiyorum :/

müfettiş yardımcılığını kaçırma. fakat "yalnız" bir işin olacağını da unutma. şube teftişlerinde genellikle yalnız kalacaksın. biraz soğuk davranman gerekecek iş icabı. ama saygın bir iş ve parası da iyi. kariyer olanakları da fena değil. ama pazarlama tarafında kariyer yapacağım diyorsan müfettişliğe hiç bulaşma.

bence kabul edin müfettiş yardımcılığını. eğer memnun kalmazsanız ve ilerde dilerseniz sizi seve seve uzman yardımcısı da yaparlar.

abi vidaları açıp takacaksın. ben 2010 pro'ya ram ve sandisk ssd taktım, sorun çıkarmadı. ram'in apple'a uygun olan farklıları vardı ama normal notebook ram olur mu bilmiyorum. ingiltere'deyken yapmıştım tornavida falan bulmak sorun olmamıştı.
sorun çıkarsa söküp orijinali geri takarsın :)

trim mrim açmamıştım ben yeni mi çıkmış, gerçi öyle zor bir işlem gibi gözükmüyor.

ben de bi arkadasla evde degistirdim, kapagini acip iki üc vida söktük, ssdyi taktik yerine. 10 dakka sürmedi.

yani hiç bu entry'de bahsi geçen işlemleri yapmadan direk takabiliyor muyuz?

Ram takmak için vidaları söküp rami takıyorsun. Bu kadar.

SSD için, öncelikle kurmak istediğin sistemi (yosemite, el capitan, mavericks her neyse) indirip bootable usb yapacaksın.
Sonra makinendeki diski çıkarıp ssd'yi takacaksın. Sonra makineye o bootable usb ile sistemi yeni taktığın ssd'ye sıfırdan tertemiz şekilde kuracaksın.

Sırasıyla şu iki videoyu izle.
www.youtube.com
www.youtube.com