(bu yazacaklarım, benzer bir yoldan geçmiş bir abinin nasihatlarıdır, dinleyip dinlememek sana kalmıştır tabi. amma ki yabana atmamanı salık veririm)
olmaz. sıradan bir okulun sıradan bir kampüsü yeterli olmaz orayı gördükten sonra.
bak ben ottü'deyken umursamazdım (ki odtü dememe sebebim dahi okulu vaktinde umursamamam). bilirdim oxford nedir, sciences po nasıldır filan, ottü'yü beğenmezdim. sonrasında gidip strazburg üniversitesini, viyana üniversitesini filan görünce bu fikrimde doğru olduğuma inandım.
ama...
türkiye'de "elitlerin" bir tık altı okullarla elit okulları kıyaslama imkanı yok. şunu diyeyim: iü'de ana kütüphanede priz yoktu priz. sene olmuş 2010, herkesin elinde bilgisayar var. priz olmaz mı kütüphanede?
bitmedi. hadi tut ki priz buldun. bu sefer okulun kablolu ağını bulmak bela zira bir çekiyor, iki çekmiyor.
tenis kortunu, kapalı spor salonunu geçtim, bir iki sözde basketbol sahasıyla bir iki halı sahadan (bak stat değil, halı saha) başka bir şey yok.
bu kadar mı? tabi ki değil. 15 kişilik sınıfta 40-50 kişinin ders alması mı dersin, cehli ve "ancak o kadar olan" kapasitesi nedeniyle seni çıldırtacak sınıf arkadaşları mı? tamam, öss dediğin zeka ölçen bir şey değil. ama ottü'de arayacağın kültür dediğim şey tam da burada başlıyor: ottü, insana zorla bir şeyler vermeye çalışıyor. es kaza girmiş olan öküz dahi, eğer öküz oğlu öküz değilse, bir şeyler almak zorunda kalıyor. fethullahçılar bile "olabilecekleri kadar" adam oluyorlardı kapalı, boktan, sikindirik fanuslarından çıktıklarında.
seçmeli olarak caz tarihi dersi almak şu anda çok mühim görünmeyebilir. ama eğer üniversitenin sana bir de hayata bakış ve anlamlandırma katacağını düşünüyorsan (ki düşünmeni öneririm), "boktan okul da olur yea" dememeli olduğunu söyleyebilirim.
-
türkçe eğitim - kaç. vallahi kaç. türkçe bölümlerde hoca olanların kahir ekseriyeti alanında yeni neler olduğunu bilmez, nasıl ders anlatılacağını bilmez, nasıl görüş vereceğini bilmez. tam da şudur aslında mevzu:
karikaturistan.com 
üniversite bir algı verir esasında. ben, temel/bilimsel mantığı ottü'de öğrendim. dünya tarihine ve özelinde iktisat tarihinde ottü'de vakıf olmaya başladım. kaliteli kitabı nasıl seçeceğimi, neyi nasıl okuyacağımı ottü'de öğrenmeye başladım. bunların bir tekini dahi bana doğrudan öğretmediler. ama öğrendim. çok kişi de öğrendi. piyasada ottü/itü/boğaziçi mezunu aranmasının sebebi eğitim değil. eğitim dediğin temel bir mantık verir sadece. bu mezunların aranmasının sebebi bu okullardan çıkabilmiş bebelerin akıllarını nasıl kullanacaklarını, sorunları nasıl yaratıcı şekilde çözebileceklerini bildiklerine dair bir varsayım.
ceu mesela. bana derslerde verdiklerindense derste vermedikleri çok daha faydalı oldu bana. ben, oturup waltzer'ı okuyup öğrenebilirdim. ama bana sorgulama yetisini verdi okul. literatürü açtı önüme, literatürün ilgili parçasını aramayı, bulmayı öğretti. ve dahası kültür verdi. o hesap.
-
ottü'yü bırakabilirsin. bırak, o çok sorun değil. dedim ya, ben de 24 yaşımda bıraktım. 28'de hala ölmemiştim, iü'den mezun oldum, 29'da da memur. bir şekilde aktı gitti hayat. ama şunu unutma:
ottü'de "en kötü memur olurum" diyordum, iü'de "en iyi ihtimalle memur olurum" dedim. buna eğitim olarak değil, kültür ve hayata bakış olarak al. ondan dedim git başka okulların kampüsünde takıl 2-3 saat, sonra devrim'de veya 5. yurdun önünde oturup sağına soluna bak diye. o kültürü bırakma. okul da, bölüm de mühim değil. ama o kültür mühim. o kültürden ayrılınca daha bariz ve açık bir şekilde görürsün o kültürü, ben gibi "yandım anam" deme diye söylüyorum bunları.