baltık ülkeleri.

top devinimini kaybedene kadar. futbol maçında da topun devinimini durdurma yetkisi sadece kalecide vardır.

oyun çizgilerinin içinde kalmışsa o top durana kadar kalecinin dokunma hakkı vardır. onun dışında seri penaltılra kimse dokunamaz.

e yani topu kaleci tuttu, kucakladı. elinde tutuyor. sonra "tamam kurtardım" diye yere attığında top kaleye girerse nasıl gol oluyor?

ilk anlattığın örneği görmedim ama çok mantıksız geldi. benim bildiğim kadarıyla top durana kadar devam ediyor. bana kalırsa penaltı tamamlandığında da hakemin düdük çalması gerekir ama öyle bi uygulama var mı bilmiyorum.

mesela son saniye penaltısını düşün, penaltı kullanılınca maç bitiyor. değişik bi adı vardı bunun hatırlayamadım. dönen topa vuramıyosun. orada hakem bitiş düdüğü çalıyor mesela. aynı şey penaltılarda da vardır belki ama o kadar heyecanda sesten duyulmaz o düdük muhtemelen. tabi böyle bişey varsa.

hayır kaleci topu kontrol ettikten sonra olay bitmiştir.
isterse kalenin içine atsın o penaltı bitmiştir.

ararken bir sürü video buldum.

dediğim şu: www.59saniye.com

veya şu mesela: www.59saniye.com

bu arada 59 saniye sitesiyle bir alakam yok. videoyu sözlükte gördüğüm için orada aradım. zaten de youtube'da falan türkçe açıklama ile bir şey çıkmadı.

o topları tutup bırakmamış bence. kaleciden sekip gol olmuş onlar.

penaltıyı atan bir kere dokunabilir. yani top direkten de dönse, kaleciden de dönse bir daha dokunamaz. top çılgın bir falso alıp direkten ya da kaleciden döndükten sonra kaleye girerse gol geçerlidir.

@zvonimir: işte soru o zaten. ne zamana kadar geçerlidir? top kaleciden döndü, daha da kalenin önünde yerde zıplıyor. "acep bu zıplarken sekip kaleye girer mi" diye bekliyor muyuz? direğe çarpıp sahayı terk etmeden havalandı. bitiyor mu orada? "ula top yere düşüp kaleye doğru seker de girerse" diye bekliyor muyuz?

bu 2 pozisyon da çok net gol zaten. ilkinde kaleci kontrolü tam sağlamamış. topu kucağına alırken top elinden kayıyo ha dikkatini verse büyük ihtimal tutardı ama adam kaçırdığı için üzülmeye başlayınca sallamadı top da elinden kayıp girmiş.

2.sinde zaten tartışılcak bişey yok. kaleci gerizekalı. top sekmiş insan bi nereye gitti bu top diye bakar. kafasını bile çevirmiyo.

bi de wiki'de temdit penaltısı için şöyle yazmışlar ki burda da geçerlidir.
Top durduktan ya da oyun sahasını terkettikten sonra atış sona ermiş sayılır.

bu 2 videoda da top durmuyor.

kalp damar cerrahı ameliyat yapar. diğer şeyleri kardiyolog.

kimya mühendisliği, iş açısından diğer temel mühendisliklere göre daha kısıtlı. inşaat ya da makineye yönelebilirsiniz (kardeş zora gelemiyorsa inşaat). prestijli bir vakıf üniversitesinde %50 burs kovalayabilirsiniz. hemen hemen aynı masrafı yapacaksınız çünkü.

Sıralama söylemeniz daha mantıklı olur puanın çok önemi yok

daha sınav sonuçları açıklanmadığı için sıralamayı bilmiyoruz tabi ki henüz ama 150-160 bininci falan olur tahminen.

bence anadoluda mühendislik okunmaz. ha dört yıl boyunca sular seller gibi ingilizce yapacaksa, mesleği ile ilgili bilgisayar programlarını öğrenecekse, stajlarını güzel yerlerde yapıp; son sınıftan itibaren çalışmaya başlayacaksa, mezun olunca ikinci bir yabancı dil öğrenmeye başlayacaksa anadoluda muhendislik okunur. bunları yapmayacaksa işi zor.

İnşaat tekelinde konuşacak olursam okuduğun okuldan çok tanıdığının olması önemli Türkiye'de ama odtü itü gibi okullarla anadoludaki okullar arasındaki fark uçurum resmen demem o ki tanıdık varsa kendisini geliştirirse inşaat mühendisliğini her yerde okur meslek için üzücü gerçekler bunlar

abi gözünüzü seveyim okutmayın o puanlarla mühendislik.yüzlerce elemanla birlikte batak oynayarak 4 senesini geçirecek salaklık edip kalmazsa 23 yaşında işe başlayacak hiç ummadığı paralara hiç bir şey bilmeden. onun yerine iki yıllık güzel bir bölüm okusun. çok güzel bölümler var ne bileyim mesela uçak bakım teknikerliği falan var mesela mis gibi iş. herkes mühendis olmak zorunda değil gerçekten. hem kendine yazık hem ailesine.

illa okuyacaksa inşaat okusun

anadoluda tıp hukuk hariç bi şey okunmaz.

Alabiliyorsaniz 70d alin ama yeni baslayan birinin isini 700d de gorur herturlu.

o kadar verme şöyle yarı slr bir şey al bence.
www.mediamarkt.com.tr

ya bana kalsa iphone'un fotoğraf makinesi bile yeterli ama işte profesyonel makine hevesi var biraz sanırım. o yüzden yarı slr'leri düşünmüyorum. şimdi ondan alsam 6 ay sonra yine dslr alalım diyecek bana.

70d'nin sırf gövdesi 2000 lira civarında malesef :(

bence seçtiğin makine başlangıç için iyi. komplike makinaların yeni başlayanlar için ideal olmadığını düşünüyorum, yavaş yavaş keşfeder. hem belki sıkılır, 700d'yle hevesini almış olur. eğer ilerletirse de ileriki yıllarda daha iyisini alırsınız.

yurtdışından 600d al 1000 liradan fazlaya mal olan bir şey alma. eşinizin çabucak soğuması da muhtemel, yazık yani size çok para gelmese bile fuzuli yani. üniversite boyunca yarı prof makinem vardı, çok severdim fotoğraf çekmeyi, hep prof makine hayali kurdum. işe başlar başlamaz üniv.den sonra 600d aldım. şimdi düğün var verseğe, mezuniyet var verseğe. kenarda yatıyo.

650d alsan bile yeter aralarında çok büyük fark yok. olan farkların %99'u da kozmetik.

samsung'un mirrorless aynasız dslr leri var.nx1000 nx3000 gibi. bir bakıver.

orta seviye ile başlayın çünkü bir süre sonra başlangıç seviyesi yetmemeye başlıyor. mesala nikon'un www.nikonusa.com kameraları .

iyi bir kursa gidip fotograf çekmeyi öğrenmesi ve makro çekimler içinde makro lens alması gerekli olacaktır.

not:ben nikon seviyorum hatta d90 ama şu an üretilmiyor. etrafda nikon'cu ve canon'cu birçok kişi var. bunun yanında pentax,sony filanda iyidir. unutmamak gerekir asıl mesele vizör'ün arkasında ki göz'de.

dslr almani tavsiye etmiyorum. cicek bocek icin makro lens gerekecek. alacagin lens ile makina agirligi, ve 700d'nin crop bir makina olusu nedeniyle ( ff (full frame) disinda makro performansini yakalayamazsiniz) compact bir makina bakabilirsin.

Sony HX400V bu tarz dusunebilirsin.

fotografium.com

yanlış. full frame makro konusunda daha sıkıntılı bir formattır alan derinliği çok sıkıntılı olduğu için focus stacking yapıp deli gibi post processe kastırırsınız. aps-c kameralar makro için daha sorunsuzdur. alır bir ters bağlama aparatı 18-55le deli gibi makro çeker

evet yanlis. gidin dslr alin 1-2 kere kullanip kaldirirsiniz. neyse crop faktorunun sadece kus cekimlerinde ise yarayacagini soyleyip birakacagim. tabi is o raddeye gelirse lens cesitliliginizi arttirmaniz gerekecek. ve deli gibi post process kasacaksiniz.

bu arkadasin fotografcilik gecmisi yok. bi okuyun arkadas. compact ile baslayip ilgilenirse devam edecek. neyse ben birsey demiyorum.

fotoğraf bilgimin telefonla fotoğraf çekip facebook'a koymaktan ibaret olduğunu tekrarlamak istiyorum :) aps nedir crop nedir full frame yenen bir şey midir hiçbir fikrim yok. bilal'e anlatır gibi lütfen :(

dslr crop 1.5x 1.6x carpanlari mevcut. ff 1:1 oraninda lens olculeri ne ise orn: 10-24mm ile 10mm genis aciyi kullanirsin. croplu dslr'da 1.5 icin 20x1.5 olur. 1.5 kat daha yakinlastirir yani. lakin crop makinalarda genis acida fotografta carpandan oturu degisiklikler gozlenir. bunun pc ye aktarilinca duzeltimesi gerekir. (cok anlasilir olmasa da bombe yapar diyeyim) .. ff de boyle bir sikinti yok denecek kadar azdir.

kullanim yerleri de, crop makinalar genelde kus fotografciligi, araba yarislari gibi alanlarda basarilidir. sebebi 1,5x 1.6x zoom avantaji ve seriligidir. 100-300mm lens aldiginida 150mmx450mmm olarak kullanirsiniz.

o yuzden compact bir makina ile baslayip, hevese gore dslr'e gecmek mantiklidir. dslr disardan bakildigi gibi body + tek lens ile gecistirilemez. ve zaman ister. itina ister. agirdir ve cantasiz dolasamazsiniz. macro lens ile genis aci cekemezsiniz. en az 2 lens ile dolasmak zorundasinizdir. (simdi biri cikar ters baglama yaparim makroda cekerim genis aci da cekerim der)

umarim anlatabildim.

Ben de kuzey isiklarini gorme pesindeyim ama Almanya'da gorulebilecegini daha once duymamistim. Ben Izlanda'ya gitmeyi planliyorum bunun icin. Kopenhag uzerinden Izlanda.

daha önce berlin ve hamburgda gören arkadaşlarım var da, bayern'e kadar inmesi için epey büyük bir patlama olması gerek sanırım.

utc 21 almanya saatiyle 23 oluyor.

kuzey almanyadan görülebileceği kesin bilgi mi? yayalım mı? borkum'dayım ben, öyleyse boyunluk almaya gidiyorum şuanda?

7 olacaksa benim yaşadığım yerde görülecek gibi sanırım. pek bilgim yok bu ışıklar bütün gece orada mı duruyorlar yoksa yıldız kayması gibi yarım saniye görülüp ortadan kalkıyorlar mı??

Işınlanma icat edilse de gidip görsem dediğim durum. Uf nasıl kıskandım. Fotoğraf atın be :(

fayfim, nordbayern'e görülecekse bence boyunluk satan dükkanları talan etmeye başlayın derim sen kuzeydeysen. bayern baya aşağıda kaldığı halde bizde alarma geçildiyse siz geç bile kalmışınız.

valla daha önce görmedim, bilemeyeceeğm ama verdiğim linklerde gördüğüm kadarıyla yoğunluğu değişmek şartıyla gece boyu sürecek. önemli olan havanın bulutsuz olmasıymış infranken'ın dediğine göre.

edit: borkum nerde diye baktım da sizin oralarda yerleşim yeri var mı? nasıl güzel bir yer orası öyle?!

indescribable, ışınlanacaksan git izlandaya, norveç'e falan ışınlan. bizim buralarda işin ne :D

varmış ben de buraya gelince öğrendim :) güzel yerler gerçekten ama yağmurdan fırtınadan içim şişti artık. hava bulutsuz olması lazım dediğin anda beni kaybettin. burda bulutsuz günler çok nadir malesef. yine de bakacağım gece. biraz araştırdım şimdi, pek öyle fotoğraflardakiler gibi değil de ufukta bir ışık şeklinde görünüyormuş buralarda sanırım.

verdiğin linklerde canlı olarak güncel durumu falan hep yazmışlar. inşallah görme şansımız olur da ölmeden önce yapmak istediklerim listesinde bir maddenin daha üzerini çizerim.

görürsem gece fotoğrafını çekip buraya atarım.

bir de şu siteyi buldum, senin de işine yarar muhtemelen. www.polarlicht-vorhersage.de

allahım sana geliyorum, fayfim verdiğin linkte zamanında avusturyaya kadar görüldüğü yazıyor, hem de baya kuvvetli. sıralamayı parlaklığa göre yapınca tüylerim diken diken oldu. şimdi gecenin bi vakti tek başıma nereye gitsem diye düşünüyorum.

ben bugün hastanede nöbetçiyim, 5 katlı hastane sanırım adanın en büyük yapısı o konuda şanslıyım ama kuzeye bakan tarafta kocaman bir deniz feneri var, yaratacağı ışık kirliliğiyle bütün planları mahvetme riskine sahip :( az kaldı göreceğiz bakalım :) inşallah ikimiz de görebiliriz.

baktım da bayern ne güzel bulutsuz, apaçık hava :(

ben kesin bilgi verebilirim. öncelikle almanya'dan gözükür evet. karşılaşacağınız görüntü kuzey'de ki kadar fantastik olmayacaktır. son 1.5 yıldır düzenli olarak takip ediyorum, bu sene 7 seviyesine 4 kere çıktı. son günlerde güneşte yaşanan büyük bir patlamanın etkisi bu yoksa bu mevsimde zaten hemen hemen hiç gözükmez. sebebi de basit. düşük ve orta seviyelerde ışıklar oluşuyor. kışın olsa bunlar kuzey için yeterli olacakken yazın kuzeydeki nerdeyse 20 küsür saat gündüz yaşanıyor artı kalan saatlerde de yine tam olarak hava kararmıyor. dolayısıyla kuzey ışıklarını görmeniz için şart olan zifiri karanlık ortam oluşmuyor. bu sebepten nereye bakarsanız kuzey ışıkları için ekim-nisan arası kuzeye gitmelisiniz derler. bugünse güneşteki patlamanın sonucu olarak kuvvetli bir dalga geldi ve gündüz süresinin normal seviyelerde olduğu ülkelerde bile görünmesini mümkün kıldı.


bilgi kısmından sonra sorunuza geleyim. bu fırsat ayağınıza bi daha gelmez ama evinizde oturursanız muhtemelen göremezsiniz. bulutlanma durumunu kontrol edip şehirden olabildiğince uzaklaşın. yıldızları görecek kadar karanlığa ulaştığınızda sabah gün ışıyana kadar takılmanız lazım. a noktasında beklersiniz gözükmez 20 km ilerde ki b noktasında müthiş görüntüler ortaya çıkar. yanınıza güzel bir fotoğraf makinesi ve tripod alıp yollara düşün derim.

yazdıklarım kendi tecrübelerim. uygulaması size kalmış.

Ya lanet olsun, ne benimle gelmek isteyen var, ne benim arabam var. gecenin bi vakti de kiz basima her ne kadar guvenli de olsa bisiklete atlayip sehir disina cikamam. Sehirde yine karanlik yerler var, agaclik yerden gecen nehrin ustundeki kopru mesela. Ama dogu ve bati cephesinden ufuga bakiyor. Illa kuzeye mi bakmamiz lazim?

kuzeye bakmanız şart değil ama tek yere odaklanıp sabit kalmak pek iyi bir fikir değil.bir de karanlıktan kasıt bulunduğunuz noktayla sınırlı olan bir şey değil. şehre yakın olduğunuzda şehrin ışıkları siz farketmeseniz de gökyüzünü aydınlatıyor. ay ışığı bile çoğu zaman etki ediyor buna. o yuzden en azından bi 20 30 km uzaklaşmaya çalışın. kimse gelmiyorsa eğer bahsettiğiniz yere gece yarısı gidip 1 saat bekleyin. bakarsınız şanslı gününüzdesinizdir. son olarak ışıkların nerde ortaya çıkacağı belli olmuyor. bazen tepenizde dans ediyorlar bazen ufukta. olur da görürseniz elinizden geldiğince yaklaşmaya bakın

aktarmada valizleri otomatik gönderiyorlar, siz almıyorsunuz. ama rötar olursa sıkıntı olabilir.

Benim bildiim bileti alırken aktarmalı olarak alırsanız valizler otomatik gidiyor ancak siz iki farklı bileti aldım demişsiniz. o halde pegasus sizin aktarma yapacağınızı bilemeyecek. bu nedenle valizlerinizi otomatik göndermeyecektir. ancak pegasusla konuşabilirsiniz bu durumu belki iki uçuşu birbirine bağlayabilirler sistemden.

pegasusta bağlantılı uçuş yok. aynı biletin üstünde dahi olsa aktarmadan siz mesulsünüz. il uçak rötar yaparsa sizi başka bir uçağa da ücretsiz almazlar.

yarım saatte diğer uçağa çek in yapmaya, valizleri yollamaya zamanınız yetmez. 1 saat bile ya rötar yaparsa falan diye sıkıntı.

3 kere sahibi var mı diye sor. Cevap gelmezse çatır çatır ye

sahibini bulma imkanın yoksa (ofis, ev, sınıf, vb. yerde değilsen) senindir. ister ye, ister bağışla.

faturanı öde :/ ben oyle yapmıstım

millet ne beleşçiymiş. sahibini bulma imkanın yoksa ihtiyacı olan birine bağışla.

gidip köpek maması alabilirim, olmadı gözümün tutmadığı site yöneticisine gideceğim.

sahibini bulmak zor ise direk bağışla. fakir olduğundan emin olduğun birine, lösev'e, vesaireye..
iyi hissedeceksin.

edit. köpek maması da iyi fikirmiş.

yöneticiye güvenmiyorsan bulduğunuz paranın miktarını söylemeyin. ilan panosuna asın, bi miktar para bulunmuştur şu numarayı arayın diye.

kızılay'a bağışla.

bağışla bence de.

Bağış

ben de yolda 150tl bulmuştum yanında da alışveriş merkezi fişi vardı. düşündüm ne yapsam acaba diye gitsem markete versem alıcısı gelmezse kendileri kasaya atar dedim, ama yine de gittim verdi markete belki sahibi gelir ve parayı onlara sorar diye umarım da gitmiştir. bence sende böyle bir durum yoksa etrafına bak sor soruştur ama paranın sahibi olmayan ve benim diyenler çıkabilir.bu yüzden o parayı güzel bir işte kullan bir kısmı ie sokak köpeklerine, kedilerine mama kalanı ile çocuklara hediyeler alabilir bir kısmını da kendine ayırabilirsin kardeşim.

yok kendime alamam, panoya ilan asmalarını söyleyeyim, ıssız bir yerde bulsam karma der geçerim de, burada olmaz, çıkar bir şekilde, çıkmasın.

ziçev'e ya da darulacezeye bağışla.

site içinde bulduysan bir sor, 120 lirayı kaybeden farkeder. sadece bir miktar para buldum de, kaybeden gelip söylesin 120 lira kaybettim diye.
bulamazsan bağışla. boştan gelen para ilerde gene senden çıkar diye inanırım ben.

sahibini sor bi, baktın ses yok harca gitsin. 120,00tl ne seni zengin eder ne de kaybedeni fakir. orucu bozar mı bilmiyorum. türgeve bağış yapabilirsin.

olduğu yerde bırakmak bence en doğrusu. adam geri gelip arayacaktır parayı. o olmyorsa polise gidip bir miktar para buldum, soran olursa gelip benden alsın de. gelene de para miktarını sorarsın, doğruysa verirsin. bir iki gün bekle, haber gelmezse o zaman istediğini yap.

not: sitedeymiş. bulunur o para. kapıcıya söyle bir miktar para buldum diye.

Sürekli para bulan ben çocukken çatır çatır yerdim fakat bir iki defa para kaybettikten sonra "ihtiyacı olan biri bulsa keşke" diye geçirdiğim oldu.

Dükkan önünde bulursam genelde dükkanda yardım kutusu oluyor. Adamla anlaşıyorum "biri para kaybettiğini söylerse bu parayı verin 2 gün içersinde öyle bir şey olmazsa parayı kaybeden adına kutuya atın" diyorum. Genelde anlayış gösteriyorlar. Şimdi diyeceksiniz "dükkan cebine atıyordur nerden bilelim" evet o ihtimal var ama vicdanınız rahat olur.

unutmayın bir gün siz de para kaybedebilirsiniz. Hem de en ihtiyacınız olduğu zamanda.

Bim a101 den alisveris karti al. Ihtiyaci olanlara dagit. Amaonce sorustursan iyi olur. Belki bir garibankn son paradidir. Mobilfe duzgun yazamadim

ikisi de normal sonuç.

dermaya gidebilirsiniz ben için

Sifa cok pahali bi hastane. Bi ekg, bi eko(ultrason) cektirceksin, doktor gerekli gorurse bi de efor isticek. Cok buyuk olasilik bisey yoktur. Cogu checkup paketi de bunlari icerir.

çekap diye bir şey yok.

doktora gidin, şikayetlerini anlatın. eğer doktor gerek görürse en yapılması gereken işlem efor testi. diğerleri olmasa da olur.

Tanı koyarken zaten ne olduğunu net bir şekilde ortaya koyacak testler yapılıyor. Siz 8 liraya muayene oldunuz; bu paraya EKG, EKO çekmeyiz, şikayetlerinize göre bir tane teşhis sallarız denmiyor. Amerika gibi olduk yeminle, ben hastane açmaya gidiyorum.

sgk varsa bazı özel hastanelerde sgk anlaşmalı doktorlar var, bayağı ucuza geliyor. kadıköy-acıbadem mesela. (dilersen doktor adı verebilirim). sadece muayeneye 100 lira mı ne veriyorsun, kan tahlili, ekg, efor, eko (hangileri gerekli görülürse) hepsi ücretsiz yapılıyor. standart acıbadem hastanesi hizmeti görüyorsun. bir tek holterden kira parası alıyorlar ama holtere gerek kalmıyor genelde. tek dezavantajı muayene için iki üç hafta sonrasına randevu alabiliyorsun ama acilse bile telefonla sorup şansını denemekte fayda var.

check up'a gerek yok. kardiyolojiden bir şey çıkmazsa doktor başka bir bölüme yönlendirir oraya gidersin.

şifa'dan uzak dur. gereksiz pahalı. ne kadar kardiyoloji testi varsa yapıp soyarlar seni.

çekap kavramını ilk bulanı sopayla dövmek istediğimi belirteyim.

Muhtemelen EKG ve fizik muayene ile rahatsızlığın ortaya konacaktır.

12 değil 10 saat olur ama 6 saat olmaz. 5 gün oruç tutmamanız gerekiyor. keşke doktora söyleseydiniz de günde 1 defa içilen antibiyotiklerden verseydi. zimaks mesela uygun olabilir size belki.

he bu arada ne kadar araştırıldı bilmiyorum ama eğer enfeksiyon kesin değilse ve sadece kan varsa idrarda kan olması araştırılması gereken bir konu. antibiyotiği bitirdikten sonra hala kan olup olmadığının tekrar kontrol edilmesi gerekir.

12 saat kuralı (+/-1)sabittir, düzensiz içersen ilacın etkisi azalır çünkü kanda pik seviyesine ulaşmışken bunu devam ettirecek diğer doz gelmez ve ilaç konstrasyonu tekrar düşer ve her seferinde yeni başlamış gibi grafiğin altında kalır ve istenilen etkiyi göstermez.

Eğer bu dönemde antibiyotiğini düzenli içmezsen şikayetlerin belki geçer ama enfeksiyon kronikleşir ve kronik enfeksiyonları tedavi etmez her zaman daha zordur, özet: sağlığın için 12 saatte bir içmek zorundasın.

14 tablet 7 günde bitecek, tamam oruç tutmayacağım ama doktora soramadığım bazı soruları sizlere sorabilirim sanırım, günde ort. 4 kupa çay-2 kupa kahve içen birisiyim, bunların negatif etkisi olur mu 3 litre ve üzeri su alınmasına rağmen. Ayrıca, bu idrarda kan çıkmasından beri daha önce antrenmanlarım dolayısıyla kullandığım protein tozu ve kreatini bıraktım, bunları tekrar kullanmanın negatif bir etkisi olur mu? haftada bir gün ara vererek kullandığım multivitamin ve balık yağının bir etkisi olacağını sanmıyorum ama diğerleri konusunda sizlerin görüşlerini alabilirim. Doktor ayrıca iki hafta sonra idrar testini tekrarlamamı istedi, o zaman belli olur azalma ya da yok olma, teşekkürler.

numara yapıyor olabilir. psikiyatr değilim.

ben de düşünmedim değil ama bu kadar olmaz süremez yani bi insan günde on kere telefon için bu ne diye sormaz numaradan.

travma sonrası stres bozukluğu olabilir, tanik olmadim

Ben de 5. maddede yazıldığı gibi düşünüyorum.

5. madde diye biliyorum.

5. madde komplo teorisi gibi duruyor.

Ama asla savaşa girmeyecek olan ABD halkını savaşa ikna etmek, savaşa sokmak ve savaş sonunda eski dünyanın güçten düştüğü, almanya, ingiltere, fransa vb, ve ABDn,n süper güç olduğu sonucuna bakarsak, o kadarda komplo teorisi gibi gelmiyor.

yahudiler gibi birbirini acayip tutan bir milletin hangi amaçla olursa olsun bu seviyede kendilerini katledeceğine inanmıyorum. hitler yahudileri kesti, çünkü ırkçıydı. bugün de hitlerin devamı olan partiler fırsat bulsa türkleri keserler. bina yakan, türklere tehdit mesajları atan almanlar var. bir türk başarılı olup zengin olduğu için arabasına saldıran, dükkan camlarını kıran almanlar var. ırkçı işte. temize çıkarmaya çalışmaya gerek yok.

Yahu bırakın şu komplo teorilerini artık. Bulunduğumuz coğrafyada üretilen komplo teorileri dünyanın geri kalanında üretilenden fazla. Vallahi insaf.

Irkçılıktı arkadaşım alıp veremediği. Mein Kempf kitabında anlatıyor zaten. "Ben ırkçıyım!" diye anlatmıyor tabii, de salak değilsen okuyunca anlıyorsun.
- Hitler aşırı ulusalcıydı. Beyaz ırkı üstün görüyordu, Almanları herkesten üstün görüyordu. O dönem Almanya'da Almanlardan sonraki en büyük grup Yahudilerdi. Hangi ülkeye gidersen git, oradaki ırkçılar en çok en büyük belirgin olarak farklı azınlık grubuna gıcık olur. Ulusalcılık yüzünden Yahudilere gıcıktı, ulusalcılık yüzünden Birinci Dünya Savaşı'nın intikamını Batı Avrupa'dan almak istedi.
- Hitler fakir bir aileden geliyor. "Bu azınlık grubu Yahudiler arasında benden çok zenginler, başarılılar var" diye ayrı da gıcık oldu. Aslında Almanya'da Yahudilerin çoğu normal yaşayan insanlardı ama bazıları ülkenin en iyi bilimadamları oldu, iş adamları oldu...vs Hitler bütün o pozisyonlarda "saf Alman" olanları görmek istiyordu.
- Hitler kendisi çok dindar değildi ama ailesi epey muhafazakar Hristiyan. O dönem ve gerisi dönemler öyle insanlar Yahudilere gıcık olur. 1) İsa'yı peygamber olarak bile görmedikleri için. 2) İsa'yı Yahudilerin öldürdüğünü düşünüyorlar. Oysa kendisi de Yahudiydi, onu takip edenler Hristiyandı neyse. Ailesi de Yahudilere karşı ırkçı olabilir söyleyeceğim.

Ve en büyük neden, adam MANYAK. Sadece Yahudileri öldürmedi, Sovyetleri, çingeneleri, eşcinselleri, komünistleri, fiziki ve beyinsel engellileri de öldürttü. Emin ol başarılı olsa sıra Müslümanlara, ateistlere, ve diğer uyruktan olanlara da gelecekti. Kısacası deli sevmediği kim varsa ölsün istedi, herkes Alman olsun ya da en azından Almanların kontrolüne girsin istedi.

su ara ali kuzunun dünyanın derin devleti illuminati kitabını okuyorum ve tam olarak 5.madde olduğu kitapta yazıyor. şahsı fikrim bence de 5.madde

hitler, göç etmek istemeyen yahudileri zorla göç ettirmek için tutulmuş bir askerdir. çünkü kutsal kitaplarına göre vaadedilmiş topraklara sahip olmak istiyorlar. e bunun için de adamların gelip ülke kurmaları gerek. böyle böyle işte. zorla güzellik oldu yani.

5. madde demek kolaya kacmak bence, bunun alt yapisinin arastirilmasi ve sorunun irkcilik olmadigi antitezinin ispatlanmasi lazim. Bence görünürde en büyük etken irkcilik. Bu irkiciligin günümüzde etkileri hala devam ediyor. Alman devleti üzerinde uluslararasi baskilar olmasina ragmen, irkiciliga karsi bircok program uygulanmasina ragmen her yil bircok türk dükkani salidiriya ugruyor, türkler asagilaniyor. Daha gecen yil berlinde sehitlik camisini yakmaya calistilar. Bugün bircok engele ragmen durum böyleyken o yillarda, hele almanyanin en büyük ekonomik krizi yasanirken irkcilik yoktu demek, bu olanlarin nedeni irkcilik degildi demek cok büyük iyimserlik ve hedef saptirma. Birilerini oyununa gelmeyelim derken yine baska birilerinin oyununa gelmemek lazim.

Bu irkciligin nasil yükseldigi konusunu anlamak icin yine ayni harketin baslatildigi Leipzig ve Dresden "Pegida" eylemlerini iyi anlamak lazim. Bu gün bu eylemlerin önüne gecilmezse en kücük alman ekonmik krizinde bu eylem grubundan yine bir lider cikar bu dünya kamu oyunu anti islam , anti türk tezine ikna eder ve türkler en iyi ihtimalle sinirdisi edilir. Günümüzde bu pek olasi degil ama sartlar olgunlasirsa olmamasi icin bir neden yok.

3 bence :{ kompleksli herif işte. koskoca almanya'da almanların ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesini hazmedememiş.

Bu kadar 5. Madde yazan gorunce insanliga olan umudumu kaybettim. Sosyolojik be psikolojik gerekcelere ulasmak yillarca surecek bir arastirma birikimi istediginden, populer kulturde hep bir 'dunyayi yonetme' ve 'her seyi kontrol eden guc' tasavvuru vardir. Dusunmeye usenenler de 'konusabilsinler' diye bu mefhum, tarihin en basindan beri soz konusuydu. Bu sekilde kesip atmak ve yuzlerce yillik bilgi birikimine ulasmaya cabalamadan bir 'fikrimsi' belirtmeye cabalamak kolay yol tabii.

Sordugun sorunun ise cok fazla, farkli noktalardan cikan cevaplari var. Psikolojik olarak, avrupa'daki ulusal birlik benligi kurulumunda, yahudiler 'oteki' olarak secilmislerdir(1800'lerin ozeti icin Marx'in kitabi var, onun disinda dreyfus vakasina bakilabilir). Ayrica savastan sonra yikilmis Almanya'da, sola karsi birlik saglamak amaciyla eski dusmanliklarin su yuzune cikartilmasi var. Yani super egonun, baskinin yansimasi olarak zengin ve acgozlu yahudi fikrinin pompalanmasi. Bu pompalama, yeni yaratilan baski turlerini mesrulastirmak ve gerceklik ilkesinin asil sahibini(naziler ya da uluslararasi sirketler ya da tr acisindan islami elitler) gizlemek icin kullanilir.

Sosyolojik aciklamalar icin kapitalizmin aile kurumu yerine toplumsallastirma islevini kurumlara yikmasinin asirilasmasi, birikim rejiminin radikallesmesi, geleneksel Alman soylu/endustricilerinin(junker) secimleri, orta sinifin ic savastan cikma cabasi vb. Teoriler var.

Sonuc olarak, her sosyal ve psikolojik olgu gibi, icinden kolayca cikilabilecek bir soru degil. Ustune, yuzlerce yillik birikimle, bir suru calisma yapiliyor. Bu calismalardan haberi olmayan birisinin, konuyu kahvede, arkadas ortaminda ogrendigi cop niteliginde bilgilerle cozumlemeye calismasi ve bu soruda 5 deyip gecmesi, insanlik adina utanc verici.

başka bir neden göstereyim. 4e yakın gerçi ama biraz farklı.
6-almanyada yaşanan ekonomik buhranın (ünlü 1929 bunalımı) yahudilerin nedeniyle olduğunu düşünmesi. bir de daha önceden kalan yahudilere karşı avrupanın genelinde olan önyargıya da sahipti. sonuç tarihte yazıyor.

@protector yazmışsın uzun uzun. (daha ispatlanamayan) teorilerden bahsetmişsin. üstüne insanlığa olan umudunu kaybetmişsin.senin bildiğin nedir bu konuda ? üstteki arkadaşın 6. yı sıraladığı gibi sen de bir zahmet 7. yi ekle.
( 5. madde diyen, diğer duyuru kullanıcılarıyla bu konuda kahvede toplantımız da olmadı. dahası hiçbirini tanımıyorum) yakın çevremde bu konularla ilgilenen bir tanıdığım bile yok.

@1adam, teoriler genelgeçer biçimde ispatlanamaz. Özellikle de sosyal bilimlerde. Sadece üzerlerinde bir konsensus olur. Örnek olarak, 20.yy'ın başlarına kadar geçerli olan kütle çekim teorisi verilebilir(daha ispatlanamayan derken neyden bahsettiğini anlayamadım; muhtemelen daha önce görmediğin argümanlara bunu yazıp geçmişsin, bir cevap vermeme gerek yok sanırım). Daha ispatlanamayan dersen, söz konusu paradigmalara karşı düşünceni sunarsın, tartışılır ve sonuca varılır. Tabii üstünde konuşulmaya değer şeyler vardır, ama her şey bu kadar değerli değil. 5 nolu şık en meşhuru, popüler kültür için. Ama tartışmaya değer değil. Çok büyük soru işaretleri var. Bireysel ve toplumsal davranış kalıplarına ilişkin, ekonomik paylaşıma ilişkin vb. bir sürü eksik nokta var. Bu nedenle tartışmaya değer değil. Bu iki sebep de öylesine bir araya getirilmiş sözcüklerden oluşmuyor. Yüzyıllarca birikmiş bir bilgiden bahsediyoruz. Nasıl bir fizikçiye, hareketin sebebi tanrıdan kaynaklı dersen seni küçümserse, bir sosyal bilimciye de bu argümanı sunarsan seni küçümser.

Bu girişten sonra, bolca araştırmayla yapılmış temel varsayımları sıralamıştım sanırım, ona geçebiliriz. Tam tamına 6 tanesini sıralamışım zaten. Yani numaralandırma da yaparsak, 6-11 arası numara verebilirsin onlara. Rastgele sıralanmış sözcükler değillerdi.

Maalesef sadece 1-2 sözcükle geçtiğim varsayımlar, binlerce sayfalık bir literatüre sahip. Üstelik söz konusu literatürün anlaşılması için de belli bir alt yapı gerekiyor. Haklarında, hazırlanmadan hele de burada, uzun bir yorum yapmam imkansız. Sadece anahtar kelimeleri vermiştim ki, araştırmak isteyenler anahtar kelimeler aracılığıyla araştırma yapabilirler.

Diğer 5 numara diyenlerle sohbet etmene gerek yok zaten. Klasik kulaktan dolma, düşünsel değeri olmayan söylemleri kastetmiştim. Sosyal bilimler, pozitif bilimlere oranla günlük dile daha yakın olduğundan, isteyen herkes konuşma cüretini kendinde bulabiliyor. Bu sorunu göstermeye çalıştım. Kimse lise fen bilgisi eğitimi ya da popüler bilim köşeleri okuyarak ya da kendince çıkarımlarda bulunarak atom-altı fiziği üzerine konuşmuyor(çünkü dili günlük hayattan farklı). Maalesef sosyal bilimlerde bunu engelleyecek bir mekanizma yok. Oldukça karışık olan sosyo-psikolojik mekanizmalar hakkında hiçbir şey bilmeden siyaset ve sosyoloji konuşmayı engelleyen hiçbir şey yok.

@protector
açıklaman için teşekkür ederim. bildiğim; siyonist kongresinde alınan kararlar ,ardından 2. abdülhamid'den istenenler, sonrasında hitlerin yaptıkları düşünüldüğünde bu tarihler arasındaki bağ ve yakınlık bu ihtimali kuvvetlendiriyor.
yüzeysel kalmamamız konusunda da haklısın tabii. ama maalesef akademik anlamda derinliğe/yetkinliğe sahip değiliz ki burada nitelikli argümanlar ortaya koyalım. yanlışlanabilir olsa da, çoğunluktan beklenen bir oylama söz konusu burada.

tarih komplo teorileriyle yazılmaz. elinizde bununla ilgili resmi kaynaklar yoksa söylentiden ibarettir. Kavgam'da okuduklarıma göre sebebi 3'tür. Ayrıca antisemitizm hitlerle başlayan bir şey değildir. Daha derin bir mevzudur bu sebeple toplum dinamiğini iyi incelemek lazım. Bunun dışında ruslar gibi bir çok millet yahudileri de dışlamıştır.

hitler'in zulmünden kaçan yahudileri de filistin'de yer alması için finanse eden rotschild'dir. amaç büyük israil'in kurulmasıydı. hala da öyle.
hitler'in silah fabrikasının ismi farben'di. farben'in ortaklarından biri de standart oil company'ydi. bu şirket de siyonist rocefeller'e ait. fakir yahudilerin öldürülüp, filistin'e kaçmasını sağlamak için hitleri'i finanse ettiler.

bir haftada 1 kur a1.1 mesela

sadece a1.1 bitirilir. a1.2 için ikinci kursu almanız gerekir.

teşekkürler.

ilçe seçim kurulu'na gidebilirsiniz ancak yoğun olduğundan giremeyebilirsiniz. yasak olmasa da fiili yasaklar söz konusu oluyor.

bir ilçenin genel merkezine gidip takip edebilirsiniz.

Resmi olarak anayasal hakkınızdır ama takdir edersiniz ki bir sandığa oy atmış 1000 kişinin bir odaya dolup Sayımı izlemesi fiili olarak pek mümkün değil.

oylar sayılmaya sınıflarda başlanıyor bunu kastediyorsanız; evet tabiki vatandaş olarak istediğiniz bir sınıfa girip izleyebilirsiniz. buna hakkınız var yasak değil. sayımlar sınıf kapıları bile kapatılmadan açık yapılmalıdır.

izleyebilirsiniz. buna kimse itiraz edemez. en en kötü sınıfın dışına çıkarma hakkı var, ama kapıyı kapatamıyor. kapıdan izleyebilirsiniz.

Sandık çevresi diye bir kavram var. Sandık çevresine girmeden izleyebilirsiniz. Açık sayım ilkesi bunu gerektiriyor. Odaların kapıları da açık olmalı, kapatılırsa müdahale edin. Oylar sayılırken sandık başkanının herkesin göreceği şekilde saydığı oyları göstermesi gerekiyor. En azından işlerin bu şekilde yürütülmesini sağlayabilirsiniz.

Onun dışında sayımda usülsüz bir durum gördüğünüzde, gayriresmi uyarınızı dikkate almazlarsa resmi itiraz hakkınız var mı bilemiyorum. Onu bilenler cevaplasın.

sayım sırasında seçme yeterliliğine sahip yurttaş olarak sözlü itiraz yapma hakkınız var. sözlü itirazınız için o sırada tutanak tutulmalı itiraz edenin adı soy adı imzası açık adresi istenir yazılır kağıda imza attırılır. nüfus cüzdanınız yanınızda olsun mutlaka.itiraz yapana alındı belgesi verilir. itirazınız sandık kurulu başkanı tarafından üst makama iletilmelidir.

abartı bir örnekle daha vereyim dışarıda çöpte vb. bir hukuksuzluk delili gördünüz o zaman delili dilekçeye ekleyip yazılı itirazınızı nöbetçi savcıya yapabilirsiniz. süre burada çok önemli.


www.basarmevzuat.com

6. kısımdan itibaren okuyun isterseniz.

ayrıca ola ki itirazınızı kabul etmeyen bir sandık kurulu var karşınızda ve siz tamamen kendinizden emin tüm dürüstlüğünüzle orada hukuksuzluk yapıldığına eminsiniz ve deliliniz var(yada şahit olan oradaki diğer gözlemciler) o zaman onlara şunu hatırlatın:

İTİRAZLARI VE ŞİKAYETLERİ KABUL ETMEMEK
Madde 165 - Bu Kanunla kendilerine şikayet ve itiraz yetkisi tanınanların bu yoldaki müracaatlarını tutanağa geçirmeye mecbur oldukları ahvalde tutanağa geçirmeyi reddeden kurul başkan ve üyeleri bir aydan bir yıla kadar hapis ve yüz liradan beşyüz liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılırlar.

trenle.

ek: tren kültürü bambaşka bir şeydir, insana çok büyük derinlik katar, hem de yataklı olanları tercih edilerek hem ulaşım hem konaklama işi de halledilebilir. Hatta tavsiyem 80 günde Devri Alem kitabının rotası takip edilerek oradaki ulaşım seçenekleri tercih edilmesi.

motor

ek: motorla yolculuk yapmak istiyorum çünkü :{ başka bi nedeni yok

sebep de yazarsanız harika olur. Para enerji spor vs...

Tren

trene biner giderdim ben yav. aracı kendim kullanmak istesem tır şoförü olurdum, günde 10 saat direksiyon sallayarak avrupa turu mu yapılır. hiç tarzım değil. tren iyidir.

sınırsız zaman ise en ucuz ve paramın yeteceği zamana uygun bir araç kullanırdım, motorsiklet olabilir ancak yorucu olur ve otel masrafı çıkarır, trende uyuyarak maliyeti düşürebilirdim. sanırım treni seçerdim.

Edit:eğer para daha büyük olsaydı araba derdim ve araba da ford mustang olurdu

otostop, tren, otobüs. tren demek kolay, sanki her yerde tren varmış gibi. balkanlarda mesela otobüs kullanmak çok daha mantıklı. avrupa'da da trenler uçaklarla kapışıyor fiyatta. tek bir yöntem olamaz yani. ama kesinlikle kendi aracımı kullanmazdım. ülkelerin aralç alma/almama politikaları, seyahat sigortaları, aracın bozulması, yolda kalması, benzini, cartı curtu, saçma yani.
bir de avustralyalı bir arkadaşım ingiltere'den başlayıp motorla avrupa turu yapacaktı, iskoçya'da motorunu çaldılar. otobüse binip geri döndü. böyle olaylar da var.

Dünya turu zaten bunların hepsini kullanarak güzel olur ki..

Rusya yı transsibirya expresi ile gezeceksin
Afrika yı pride of africa treni ile.

Uzakdoğuda hindistanda amsterdamda bisikletle

Bazenleyin motor kiralayacaksın
Bazen otomobil kiralayacaksın
Fas'ı deveyle , moğolistanı atla gezeceksin
İskandinavya yı helikopterle gezeceksin


Yürüyerek gezeceksen likya yolunda filan yürü ülke gezme,
Jan-jac russo 16 yaşındayken paristen romaya 3 ayda yürümüş. bi daha yürüyeni siksinler demiş.

Böyle bir soruya para sınırı koyamazsınız. Zaman sınırsız, mesafe 60.000km, bölge sınırlı değil (dünya turu olması açısından). Dolayısıyla parayı sınırsız kabul ederek sormanız gerekir. Zaten 20.000 TL, 40.000 TL'ye 'ye ne dünya turu? :)

Para sınırı koymazsanız cevabım otomobildir. Neden? İstediğiniz her yere gidebilirsiniz. Uçak, tren, gemi gibi sınırlı yollarda hareket etmez. Motosiklet ve bisiklete göre çok daha rahattır. Toplu taşımaya göre çok çok daha rahattır. Geze geze ve göre göre gidersiniz, yani sadece bindiğiniz ve indiğini yeri değil, aradaki yolları ve o yollardaki ilginç manzaraları da görürsünüz. Acil durumlarda içinde uyuyabilirsiniz. Ayrıca uçakla, trenle, otobüsle veya gemiyle dünya turu yapılmaz. Kafanıza göre hareket edemezsiniz bunlarla. Dünya turu bisiklet, motosiklet, otomobil gibi kişisel araçlarla yapılır. Bir de karavan konusu var tabii, o apayrı bir konu. :)

para konusuna gelince, 9 aydır güney amerika'yı geziyorum. bilet hariç (istanbul-sao paolo uçuşu) 2 bin tl fln harcadım. daha fazla değil. yolları otostopla gidiyorum, çok mecbur kalırsam en ucuz otobüse biniyorum, couchsurfing yapıyorum, workaway ile gönüllü projelerde çalışıyorum.

20.000tlye dünyayı gezerim yani. başkasını bilemem, ama ben gezerim. :D

bu arada ilgilenen olursa şöyle bir sayfam var:
www.facebook.com/GoneGirls

tekne ile tüm kıyıları gezmek isterdim.

zeplin

Tren-ucak-gemi karisimi.

motosiklet!!!
20bin yeter zaten yurtdisinda benzin daha ucuz. daguya gittigimi varsayiyorum.
mecbur kalmadikca kamp atarim, misafir olurum, bedava. sehirlerde isim az, daha ziyade ormanli yerlerden giderim, su bedava. az yerim, kendim pisirir yerim, neredeyse bedava.
motosiklet cunku motorla gezmeyi seviyorum.

üşenmeyip acile gidebilirsin. göz çok önemli bir organ kasılmalar kıpraşmalar iyiye alamet değil. alkol aldın mı? bazı kalitesiz vodkalar direk gözde ağrı ve kıpraşma yapabiliyor.

misafir gelecektir
(bkz: göz seğirmesi)

şaka maka bi yana, elektrolit dengesizliği, yorgunluk vs sebep olur. bikaç saate geçer. bu sebeple acile gitme

Lan ne acili amk. Göz seğirmesinden acile gelen Adamı orda güzel bir sikmek Lazım, bir daha seğirmez.
Stres ve uyku eksikliği yapar göz seğirmesi. Kendiliğinden geçer.

Uykusuzluk , yorgunluk gibi durum mevcutsa endişe etmeyin dinlenin. Geçmezse yarın doktora gidin. Acilde ilgilenmiyorlar.

aynen bugün bana da oldu. burda görünce şaşırdım şimdi. öküz oda arkadaşım yüzünden 2-3 saatte bir uyandım, arada yarım saat bi saat uyuyamadım. sabah sol gözümde ağırlık ve seğirme vardı. geçti şimdi. ama korkuttu yani. gözlerini dinlendir. çok ekrana bakma. salatalık fln koy istersen ne bileyim rahatlatır belki. ben soğuk kompres yaptım biraz. çok soğuk olmasın ama kaş yaparken göz çıkarmayalım. :)

Nihayet sonuca ulaştım (bkz: yatağın altından geçen elektrik hattı) başlığında yazdım.

Yazı resmi bir belgeyse olması zor .bu birazda şive ve konusulan kişiye yakınlıkla da ilgili bence .
Son sorunun cevabını bir kaç sene önce aöf kitabının birinde gerekçesiyle okumuştum : tam anlamıyla türkçe, yazıldığı gibi okunan ,okunduğu gibi yazılan bir dil değil .

Yazının değişmesi zor ama globelleşme ya da daha türkçe tabir ile küreselleşme bir gerçek. Özellikle yabancı dildeki bir çok kelimenin birebir cuk diye Türkçe'de karşılığı olmayabiliyor, ya da tam tersi Türkçeden yabancı dile de geçerli. Ancak İngilizce'nin gittikçe yaygın bir ortak dil olarak kullanılması neticesinde birçok kelime günlük hayatta bizim de dilimize giriyor haliyle, tabi konuşma dilinde.

Mesela ''cool'' sözcüğünü direkt karşılayan bir Türkçe kelime yok, sakin filan onların hiçbiri tam anlamıyla vermiyor, konuşma dilinde direkt cool olarak tanımlayanabiliyor bir insan, gibi.

İşte bu değişimin zaten kısa bir zaman içinde olması beklenemez. Normali o hale gelir zaten, biz de yadırgamayız. Sanırım şiveler değişmeyen tek dil oluyor.

Bu tip Değişiklikler normal insanın fark etmeyeceği hızlarda olur. Yüz yıl önceki Türkçe'ye bakın, Bambaşka bir dil görürsünüz, ondan yüz yıl önce de yine başka bir Türkçe vardı. Yüz yıl sonra da daha başka bir dil olacak. Ama insan Ömrü bunun için çok kısa.

eskiden yazılı kayıtlar, yazılı dil daha az olduğundan değişmeler daha çabuk oluyordu. standartlar, dil kurumları yoktu. şu an yazının değişmesi daha zor, ama imkansız da değil. ama arkadaşların da dediği gibi biz görmeyiz.

bir örnek mesela artık "abi" yazınca sözlükler fln düzeltiyor, ama kimse yadırgamıyor. kitapta görsek, yanlış bu demeyizş. ileride farklı bir yazım şekli olarak sözlüklere girebilir.

"yazıldığı gibi okunan bir dil" olduğu bence yanlış. çok örnek var. ancak yapçam etçem, gitçem gelcem, aşaa dooru falan şeklinde yazımların genelleşeceğini sanmam. yanılıyor da olabilirim.

aç karnına git. kan tahlili yapsınlar.

Her test için ayrı bir günde gitmeniz gerekir. Aynı gün iki vitamin birden bakılamıyor malesef. Vücuttan kan alındığı zaman değişen vitamin oranları yanlış negatif sonuçlara neden olabiliyor.
C vitamini ölçümü de biraz özellikli malesef. Diyet Arasında kan almak gerekiyor. Simit falan bişey ALIN gitmeden önce, onu yerken Alınacak kan. Ç vitaminin kanda görülebilmesi için insülin salınımı Şart.

@fayfim, hocam şimdi ben ne yapayım? doktora, kan tahlili istediğimi söylesem yeterli olur mu? o beni tüm tahliller için yönlendirir mi?

hakketen bilen anlatsın
ben dış hatlarından iç hatlarına geçmek için bile yürüdüm -ki yakın da değil- bi tane ulaşımı yoktu ne biçim havaalanı anlamadım
o servisler dışında bi olay yok galiba, varsa da saatleri çok kısıtlı olabilir charter mı uçacaksın, kaçta iniyorsun?

Transferle ugrasma direk taksiye bin.tarifeleri duragin onunde yaziyor.normal kosullarda su an 100 lirayi gecmemesi lazim,tabelaya gore pazarlik et.

O transfer servisleri kim var kim yok toplayip gidiyorlar.adam eve ,sevgili,ask seks derken hayriye teyzelerle minibuste birarada gitmek hos olmaz.vito falan iyidir 200-300 alir taksi 100 tamamdir.

saat 3 falan gibi antalya'ya ineceğim, dönüşte de sabah 8 gibi falan otelden alması lazım. charter ne bilmiyorum :( taksi tek gidiş 100 lira yazar sanırım. linkini attığım transfer siteleri 4 kişiye kadar 55 lira, kişi başı değil, araç başı demiş. bu demek oluyor ki başkasını almaz arabaya? hadi 100 lirayı kabul ettim ama yani yarım saat yola gidiş geliş 200 lira vermek koyuyor açıkçası. taksi gidiş dönüş 100 liraya götürür mü?

eğer transit siteleri minibüs gibi 2 saatte gitmeyecekse ben hayriye teyzeyle beraber gitmeye razıyım açıkçası.

havaalaninda bir gunluk arac kirala.1 gun sonra birakabilecegin kolay bir koordinat al.araçla git gidecegin yere.

Ets turu ara. Piyasaya göre Çok ucuza havaalanı istediğin otel transferini yapıyor.

@intihar etsem de kendime gelsem +1. ets ve jolly tek yön kişi başı 35 tl'ye otelin kapısına kadar götürüyor. daha önce transfer almayıp belek'e giden biri olarak sakın diyorum. antalya'dan belek'e 4 vesaiyetle gidebildik elimizde valizlerle, hem de 35 derece sıcaklıkta.

muhtemelen jolly'den almışsındır zaten transfer eklet hemen.

tansiyon da düşmüş olabilir.

Kan şekeri düşüklüğü olabilir, normal tansiyonun düşük taraftaysa tansiyon düşmesi olabilir, regl zamanın yakınsa hormonel bir durum olabilir, hatta anksiyete bozukluğu bile olabilir.

Internetten kontrol edin. Eğer yurtdışı Seçmen kütüğünde halihazırda kayıtlıysanız problem olmaz.

He ama Uçuş yapmadan, pasaport kontrolünün ötesine geçmeden oy kullanabiliyor musunuz, sandıklar tam olarak nerede duruyor onu bilmiyorum işte.

en fazla kırılmış olabilir, bağ kopmuş olabilir, kas yırtılmış, eklem harap olmuş olabilir. en kötüyü soruyorsanız çok şey var ama olası olan burkulmuş olduğu.

master yapılır ama ilk tercihim ingiltere olmustu benim.
yasanır dili biraz agır bir ingilizce.

1- bölüme ve okula bağlı bunun cevabı. yoksa yapılır, niye yapılmasın?
2- yaşanır ki ne yaşanır.

iklim de çok kötü ya. master yapılır ama yaşanmaz bence. türkiye'deki hayattan her türlü iyidir tabi ondan bahsetmiyorum.

türkiye'de yaşanıyosa irlanda'da ne güzel yaşanır.tabi kuzey-güney farkedebilir.kuzey-güney arasında çok fark var diye biliyorum ama o önemli.

Tek sikintisi havasi. Karadenizli filansaniz o da koymaz herhalde.
Ayrica bu soruya cevap her turlu "master yapilir" ve yasanir" olarak gelir. Sirf ulkenin adi Irlanda diye yapilmaz diyecek halimiz yok.

wenn'li cümle olur ona hocam. türkçeden direk çeviri yapmaya çalışma, türkçe grameri aklından silmeye çalış. sadece almanca ve alman grameri üzerine odaklan, direk almanca cümle kurmaya çalış. türkçeyi işe katmadan yani.

Ayşe war sehr glücklich, während Ahmet kam

103 kilo olmanız lazım en az.

bu stresle 150 de olurum zaten. teşekkürler.

Şimdiden hayırlı tezkereler

Üniversite mezunu olacaksın anladığım, zaten kısa dönem yapacaksın. 7 sene ertelemek, 7 sene onun stresini çekmek yerine gitseydin şimdiye çoktan bitmişti, kafanda onun yükü yoktu artık. Ne erkekler gördüm askere gitmeden önce ve gittikten sonraki ilk ay panik ataklar geçiren, orada hayal ettiğin kadar kötü olmuyor durum. Bir kere yalnız değilsin, senin gibi bir sürü insan olacak orada, en az senin kadar durumdan strese giren insanlar da olacak. Orada yeni arkadaşlar ediniyorsun, izin günlerin var, zaman geçiyor. Kilo alıp sağlığını bozmana değmez.

devam edebilir.

Peki kullansın o zaman. Teşekkür ederim.

seneye katılıyoruz.

akp gidince katılırız tabi:)

ben geri döndüm diyince katılınmıyor diye biliyorum ben. hakkımızı kaybettik diye biliyorum yani

bizden başka bu yarışmayı bu kadar takan yok millet eğlencesine geliyo biz milli mücadele yapıyoruz.

bence hiç katılmayalım.
katılmamakta haklıyız yapılanları netten açın okuyun.

Ben cok gereksiz buluyorum bu yarismayi, Lordiyi birinci yaptilar, sakalli ablayi birinci yaptilar, bunlar sarkiya puan vermiyorlar, sansasyonellige puan veriyorlar. Semiha Yanki o sarkisiyla sonuncu olduysa daha o zaman sizin vizyonunuza sokayim diyip yarismadan cekilirdim.

Prag'da toplu tasimaya ihtiyaciniz olmaz. Kucuk bir sehir.

Ben kaleye cikip sur gibi seylere oturup sigara ve muzik esliginde manzara esliginde kafa dinlemistim ve 10'larca (9 tane) avrupa ulkesinde en iyi anilarimdan birisi... Pierre Loti gibi bir manzarasi var.

Charles bridge tam bir overratedlik harikasi bence. Astronomik saat falan olan meydanda gece gencler muzik yapiyorlardi o guzeldi.

Yazin gidiyosaniz sorun yok tabii ama ben eylul basi gitmistim ve gece soguktan resmen donmustum...

Akil vermek gibi olmasin ama prag yerine bukres'e de gidebilirsiniz, cok cok daha guzel imho...

Iyi yolculuklar :)

saati izlerken cüzdanlara dikkat.

sehir merkezinde bizdvardeki pasaj tarzi yerler var bir avlu icerisinde barlarin olduğu .. ot satiyolar barlarda barmenler. al rahat rahat takil.

aksam uzeri kaleye dogru yürü muhtesem bi deneyim. tim burton filmlerindeki gibi atmosfer var.. resmen ortaçağ film platosu gibi..

freewalking tour a katıl.

metroya otobüse bineceksen kesinlikle bilet al. her 3 binmeye bir kontrol var.

para bozdurmak dert. bence kartı atm'ye sok para çek. hepsi komisyon alıyor çünkü.

berlin.
budapeşte için 5 gün çok.

berlin.

berlin

adam gibi bir ayda budapeşte derdim ama şubat ayında berlin derim. ikisi de hayvan gibi soğuk olacak muhtemelen ama en azından berlin'de daha çok kapalı mekan bulabilirsiniz. budapeşte daha çok yazın gidilmesi gereken bir şehir. bence budapeşte daha güzel bir şehir berlin'den. kışın sıkıcı olabilir işte.

Budapeşte de güzel şehir ama kesinlikle Berlin...hatta ordan Hamburg ! ;)

edit: bir an gaza gelip ayı kaçırmışım :) Şubatta Hamburg'a gelme hatta Berline de Hatta Budapeşteye de gitme :) Ben ocak ayında Budapeştede bulunmuştum çok soğuk oluyor yalnız. Şaka bir yana. İkiside güzel ama Berlini tercih ederim.

budapeşteye ocakta gitmiştim ben gayet keyifliydi. Dışarda kar yağarken türk hamamına gitmiştik ve açıkta havuzu vardı. İçerisi sıcak dışarısı soğuk büyük keyif. Kapalı mekan'da gayet bulabilirsiniz. 5 günün fazla olacağına da katılmıyorum tabi ne aradığınızada bağlı. Müze, tarihi yer, galeri gezcekseniz az bile 5 gün. Bana bir hafta yetmemişti.

ortalama insanın gözünde: ortadoğu ülkesinden hallice bir ülke

biraz eğitimlisinin gözünde: doğu ile batı arasında bocalayan ilginç ve biraz da kaotik bir ülke

hangi yurtdışı?

avrupa'da malum. eğitimli olanlar terörist olmadığınızı bilir, ama önyargıları vardır. gayet de haklı önyargılar. çünkü ne olursa olsun, türkiye ahalisi, en moderni bile olsa avrupalı değildir. kötü ya da iyi anlamda değil. biz avrupa kültürüne ait değiliz. kendi, ünik kültürümüze sahibiz. ve bu kültür de, genel avrupa kültürü altındaki ülkeler için farklıdır.

yani eğitimli olanları öyle türksün diye aşağılamazlar -çok artniyetleri ya da sağ tandaslı politik eğilimleri yoksa- aşağılamazlar ama farklı olduğumuzu da bilirler.

eğitimsizleri için direk arapsın zaten, o kolay. bizim eğitimsizimize göre de avrupalıların hepsi ahlaksız vs insnalar. onun gibi düşün.

amerika'da ise olaylar karışık. zaten çoğu türkiye neresi onu bilmez. ama amerike'ya hep kalifiye insanlar yolladığımız için hani türk bir tanıdığı olan bir amerikalıya rastlasan senin hakkında gayet güzel düşünür. eğer müslüman isen, amerikanın da avrupanın da eğitimsiz kitlesi gayet mesafeli yaklaşır. eğitimli kitlesinin tekrardan politik tandasına bağlı.

diğer bölge insanlarını bilemicem.

daha 20. yüzyılın başlarında avrupa insanının bir hayranlığı vardı osmanlıya. fransa'da türk süslemeciliği, evlerde şark köşeleri prestij göstergesiydi. özellikle türklerin avrupaya işçi göçünden sonra bu algı bozulmaya başladı. ve şimdi bu tip haberlerle iyice boka batmış durumda. türkiye'de türk olmayı asla kabul etmeyenlerim avrupada türk olarak görünüyor olması da büyük handikap.

bir de deve olayı var. pezevenkler deve deve diye kafayı yemiş. ben hayatımda bir kere ankara hayvanat bahçesinde deve gördüm. zannediyorlar ki her yerde deve var.

biri röportajda anatıyordu. zannediyormuş ki türkiye hep güneeeş, her yerde deveeeee...

böyle anlatıyor bi de koduğum.

"almanya'nın kürdü"yüz şu anda. en güzel tanım bu sanırım. gözünüzü seveyim kürtlere ne demek istiyorsun falan demeyin şimdi, anlatmak istediğim o değil.

ya ben lan neyse, abi ona oryantalizm diyorlar. 19. yüzyılın batılısı doğuyu gizemli, ayrı kafaların yaşandığı mistik bir dünya olarak görüyor. onun özentisi o. yoksa hayran olduğundan değil. son tahlilde geri kalmış bir yarı sömürge olarak görüyor. tabii beğendiği sanat eserini alır, kopyalar, kendi kültürüne katar o ayrı ama işin ekonomik ve endüstriyel kısmında kazın ayağı öyle değil.

avrupa - kötü biliyor. bildiğin kötü yani, size karşı davranışları filan değişiyor. ispanyol, italyan filan bi derece yine de fransızı, ingilizi, almanı fena.

amerika - bilmiyor valla. pek fikri yok, nispeten rahat o yüzden.

uzakdoğu - bunlar yine iyi biliyor gibi, orta diyebiliriz. korelisi, pakistanlısı filan sever hatta.

koreliler türk erkeklerini sapık diye biliyolar son iki senede ülkeye gelen koreli turistleri rahatsız ettiğimiz için. adamlar videoya alıp ülkelerinde rezil ettiler bir bir.
linko: www.korezin.com

mr monk

teşekkürler ama öyle değil. daha karizmatik, daha ciddi belki.

Suits öyle, izle.

suits iyidir.

teşekkürler. person of interest hakkında yorum ve sizin de önerilerinizi almak istiyorum arkadaşlar.

sherlock

kimse söylememiş:/

lie to me

luther

sherlock taniki.

person of interest mğkemmeldir dizi olarak

breaking bad beğenmemek ney lan? şaka mısın?

code geass
death note
full metal alchemist
suits
lie to mu

pek ciddi değil ama ingilizcen iyiyse aradığın dizi jonahtan creek. (türkçe altyazısı yoktu en son, ingilizcesi de yarım yamalaktı)

o zaman mutlaka fringe. ayrıca the knick, mad men

white collar(dün bitirdim, neal kalp kalp <3)

da vinci's demons tam o tarz olmasa da...
doctor who yine farklı tarz ama hep zeki karizmatik doktor olayları çözüyor tak diye.

Sherlock

Lie To Me + 1
Bir de Homeland diyeceğim. Ama Breaking Bad'i beğenmemek hoş değil. shshshs.

lie to me! gerçi fox yapımı olduğu için çok kaliteli bir çekimi ve senaryo işleyişi yok. yani bu ne sikko, bayağı bir dizi diyebilirsiniz. ama tim roth'un oyunculuğu, diğer oyuncular ve konunun ilgi çekicili yeter.

bakayalığınızı sildirebilirseniz tecil olur.

su 20 gunluk tecil is gorur mu kanka?

Okula başlangıç tarihin bakaya kaldığın tarihten önceyse tecil olur. Ama senin durumunda sen iş işten geçtikten sonra okula başvurmuşsun ki hatta daha öğrenci bile değilsin, yapacak bir şey yok. Zaten 20 günlük tecili de kullansan sonraki tecil işleminde yine bu tarihe bakılacak, senin bakaya tarihin silinmiyor sonuçta. Gideceğin yere kadar belli olmuş, bu aşamalara gelmeden halletmeliydin maalesef.

ben raporla sildiriyordum. ama o döneme ait elinizde rapor yoksa zaten bu ihtimal ortadan kalkmış oluyor. onun harici nasıl yaparsınız bilemiyorum malesef.

doktora görünmenizde fayda var.

Sabah açtığım başlık sandım.
Ne boktan durum arkadaş foşur foşur, limonlu çay falan içtim de fayda yok.
Bir kaç kişide daha varmış bu aralar sanırım.

nasonex burun spreyi günde 2 defa, aerius antihistaminik hap, günde 1 defa.

Alerjiden oldugunu düşünmüyorum ama alerji ilacimi bir deneyeyim. Alerji oldugumda hapsiririm cunku ve icimde bir sizi olur. O zaman burnum akar mesela. Ve alerji ilacimi kullandigimda burun akintisi gecer. Su an alerjim varmış gibi hissetmiyorum ama yine de deneyecegim sagolun. Denedikten sonra yazayim.

sadece allerji hapı değil, steroidli burun spreyini de kullanmanız lazım. otrivin benzerleri değil, nasonex benzerleri.

içinden geldiği gibi davran. hoşlanmış olabilir.

kurdelası kesilmiş taze bir ilişki başlangıcı sezdim burada.
Eğer, adımlarınızı sağlam atarsanız, bu iş olur.

hayırlı olsun. birbirinizden hoşlanmışsınız işte. olmadığın gibi davranma, kendini kasma.

İçinden geldiği gibi davran ++

Ama uzun süreye yayma. Kaçırırsın kızı.

şuan hoşlanmıyorsa bile zamanla beklemediğin kadar bağlanabilir. hoşlandı diye düşünmeden yakın arkadaş olarak devam edin. mutlu oldum senin adına karşim

Bilimsel çalışma yapmak istiyorsan bence HAYVAN GİBİ ÇALIŞIP yurtdışına gittikten sonra orada takılmak. Yani bi' nevi geçiş için 5-6 yılını veya daha fazlasını heba edeceksin. Öyle ha demeden önemli şeyler yapmak zor :)

bilimsel çalışma yapmak gibi bir isteğim- en azından şu an için öngöremiyorum- yok. genetik okurken düşünüyordum, ve evet bu sebeple bırakmıştım fakat şu an düşünmüyorum.

Gerekirse cüruyerek okunur, doktorayla temel bilimlerden yurtdışına kapak atılır. Klinisyen olacak gibi durmuyorsun, zaten o şekilde sistemden bağımsız da olamazsın. Kalsan 1 sene, bıraksan 2 sene okulu uzatacaksin. Anlamaya çalış, ezber yığma. Nasıl çalıştığını bilmiyorum ama okunmayacak gibi değil. Kimler kimler mezun oluyor.

Edit: Yurtdışında hasta bakma kısmı daha zor dedikleri gibi. Sınavları var. Bilimsel çalışma yapma gibi amacın yoksa son sene Tus'a abanıp mikrobiyoloji, patoloji, parazitoloji vb. branşlar seçebilirsin. Önce ne istediğine karar ver tabi. Eğer bu planlarının hiçbiri tutmazsa 5 sene sonra seni mecburi hizmet bekleyecek.

akademisyenlik cok iyi olabilir sizin icin. calismak istediginiz bolume yogunlasarak, profesorluge kadar gidebilirsiniz. sistem icinde mi disinda mi orasini tartisamayacagim; ama plaza insanlarindan cok daha huzurlu olacaginiz kesin.
bol sans.

bu kadar takmayın kafanıza herşeyi..daha birinci sınıftan türkiye şartlarında bilimsel çalışma yapmanın çok zor olduğunu nereden öğrendin hemen? kimden duydun hemen birinden duyup 'abi bu diyorsa kesin doğrudur' diyip saldın mı kendini?

''mühendislik vb tercih etmeme sebebim bana uygun olmadıgını düşünmemdi. sistemin döngüsünde baş eleman olan " plaza çalışanı" olamam.''
olma kardeşim o zaman..sanki koskoca dünya memuriyetle yönetiliyor hemen bitirip y kısmına veriyorlar seni..ya bu kadar basit olabilir mi herşey sence? bu kadar düz olabilir mi? nasıl hemen bu kanılara 'tamam bu böyledir' diyerek inanabiliyorsunuz? kendinizce hemen karar verip bu budur diyorsunuz..dünyayı yaşamamış görmüş eleman sanki..

bırakma baboli..üniversite bu.. 1 yıl kötü gider diğer yıllar toparlarsın..1 yıl zoraki geçer diğer yıllar rahatlarsın..

1. sınıf ve 20'li yaşlarda olduğunu düşünerek,
öyle hemen herşeye karar vermeyin..öyle ben anladın bu işin döngüsünü bu böyledir diye kendinizce algoritmalar da cizmeyin..kendini yeterli bir yere kadar getireceksin ondan sonra bu tür şeyleri düşüneceksin.. abc diyemeden latince çok rererö demeye kalkıyorsunuz..demeyin..kendinizi geliştirin..bir yola girdiyseniz o yolun sonuna kadar gidin..

Sistemden bagimsiz olacagini dusunup tip okuman komik olmus. Turkiye'nin butun egitim sistemi kendi tip egitimi temelinde yukseliyor. Yani ezber, yaraticiligi yok etme, asosyallik(bu 3-5 kisi bir bara gidip icmek degil), sig bir dunya gorusu. Hayal ettigin seye buradan ulasman zor ya da hayal ettigini dusundugun sey gercek hayalin degil.

ne istediğine karar vermen lazım. anladığım kadarıyla ne istediğini daha bilmiyorsun. ikinci olarak da gerçekçi hedefler koyman lazım.

istediğin bilimsellikse genetik+yüksek lisans+doktora, tıp+doktoradan çok daha kolay ve sancısız olurdu. ayrıca bilimadamı olduğunda sisteme yan cebime geç sen yapamıyorsun, sistemin yine içindesin.

bi kere bırakmak aklına gelmişse tıptan sana hayır gelmez. nerede okuyorsun bilmiyorum ama üç aşağı beş yukarı her fakültede durum aynıdır. gittkçe zorlaşan seneler seni bekliyor. okul bitince de kurtulmuyorsun, mecburisi var tus'u var daha bu işin. yurdışına giderim mecburi yapmadan diyorsan, sevmediğin bi fakültede nasıl yüksek ortalama yapacaksın da hangi yurtdışı seni kabul edecek?

bilmiyorum buraya sordun mu hiç okul değiştircein zaman ama eğer "tıp okuyayım mı?" diye bir soru soruluyorsa onun cevabı "hayır okuma" olur. ittir kaktır okunacak, yapılacak bir şey değil bu.

imza: temel bilimlerde doktora yapan bir doktor.

Tıp bırakılır mı hiç , mantıklı düşün , senin yerinde olmak isteyen binlerce insan varken , yazık etme bölümünü bitir

sistem dediğin ne? doktor olursan geleceğin yerler belli mecburi hizmet sonrasında uzmanlık muhtemelen iyi paralar.. diş hekimi olsan yine memurluk ya da özel. kafan basıyor anladğım kadarıyla sınav işlerine.. iyi bir üniversitede mühendislik okumayı deneyebilirisin.. otomotiv ya da uçak mühendisliğinde plaza çalışanı olmazsın muhtemelen. plazada çalışmayacağın mühendislik dalları var. ben elektrik elektronik mühendisiyim 3 yıl fabrikada çalıştım sıkıldım şimdi mesaimim yüzde 60'ı ofiste %40 ı sahada geçen bir işe girdim. canım sıkılınca atlıyorum arabaya şantiyeleri geziyorum. böyle birşey istiyordum zaten masa başında sıkıldığım için. sözün özü genelleme bence tek tip düşünme tüm meslekleri.

En iyi üniversitelerde genetiğe yatay geçiş yapabilirsiniz. İstanbul üniversitesinde tamamen ingilizce olmaması, yurt dışı ilişkilerinin yeterince iyi olmaması sıkıntı olabilirdi ama bu iyi üniversitelerde istediğiniz bilimsel araştırmaları yurtdışında bile rahatlıkla yapabilirsiniz. Not:Bunlardan birinde genetik okuyorum.

dedim dedim de kime dedim +1500
genetik bölümünü bırakman çok saçma bir bahaneyle olmuş gerçekten. bölümü sevmedim desen daha iyiydi. üstelik onu bırakıp seni daha da sistemin içine çeken bir bölüme geçmişsin. okulu bitirmen yetmeyecek uyuz uyuz sınavlara gireceksin. kendi özel muayenehaneni açıyım diye düşünsen alanında isim yapana kadar o beğenmediğin plaza insanından daha verici davranman gerekecek hastalarına. akademisyen olmaya kassan o finalin bin biteri sınavlara hazırlanacaksın yeterlilik vb.

öncelikle dedim dedim de kime dedim+1
esas bu gidişiniz tam orta seviyeli beyaz yakalı kafasına doğru farkında değilsiniz.
tıp olmadı başka bir bölüm derken bundan 1-2 sene sonra yaş geçiyor bari bir bölüm bitireyim de sonrasına bakarım kafasına gireceksiniz. istemediğin bir okul ve bölümden mezun olup kendini 1500 tl maaşla junior bilmem ne kartvizitiyle maslaktaki sikindirik plazalarda bulursun.
istediklerini gerçekleştirebilmen için zorluk çekmen gerekiyor, oturup varsayım yaparak bir yere varamazsın. dedim dedim de kime dedim'in yazısının çıktısını al cüzdanında taşı hocam.

dedim dedim de kime dedim +1

bilimsel çalışma yapmanın zor olması genetiği bırakman için bahane olmuş. bu tip bölümlerin hiçbiri kolay değil ve devam ettikçe daha da zorlaşır. neyse sistemden kaçmak istiyorsan en son olman gereken şey doktor olmaktı. hevesini kaybetmişsin, tıpta yapabileceğini düşünmüyorum. yatay geçişle genetiğe geri dön, kendini bilime ada. bir tanıdığım bilkent genetikten mezun. british columbia'da master veya doktora yapıyor, daha lisans öğrencisiyken profesörlerle çalışıyor makalelerde adı geçiyordu. yani gördüğün gibi imkansız değil.

çok detaylı düşünme, şu an yapman gereken kendine uygun bir bölüm seçip okuman. idealist bir insan olabilirsin, dünyayı değiştirmek isteyebilirsin, ama önce bölümünü bitirmen lazım. belki sonrasında fikrin değişecek, gelecek 10-20 yılını şu an planlamana gerek yok. adım adım ilerle.

sanki tıp okuyan herkes de kalp nakli yapıyor..Tıp bitirir gider ilaç şirketinde çalışırsın, aile hekimi olur sabahtan akşama kadar reçete yazar gebe takibi yaparsın. Akademide kalırsın uzmanlık payarsan patolojide filan yaparsın hiç hasta görülmeyen başka bi dolu bölüm var.
bu kafayla tıp okuyarak yurtdışına çok zor gidersin. zira ABDye gidecek olsan oranı sınavı var Avrupa kendi dil ve meselk sınavlarını yapıyor 3-4 sene sırf orada mesleğini yapmak için stajer gibi çalışırsın daha 6 sene tıp bitireceksin 4 sene de öyle geçireceksin ve henüz uzman da olmayacaksın. İngilizce okunmayan bir bölümdeysen daha da zor.
Sana demek istediğim şey "illa tıp oku veya okuma" değil. ben her okulda okuyabilecekken, yurtdışında okuyabilecekken okumadım, genetik okudum ama sonra tıptan da bi dolu ders aldım. şimdi de tıp ağırlıklı bir sektörde çalışıyorum. Uzaktan da yakından da bakabiliyorum, okuması zor, farkındayım. Ancak senin sorunun hadi tıbbı da bıraktın. Ne okuyacaksın??? Kafan karışık madem, bitirince en fazla farklı alana yönelebileceğin ve alternatifin olacak alan yine tıp.

tıp bırakılır mı diyenlere bakma. 35 sene o mesleği sen yapacaksın onlar değil.
ne istediğini bulamadıysan devam edeceksin, ha bulduysan da bırak onun için çabala, işkence etme kendine.

eğer daha tıp fakültesini bitiremiyorsanız bilimsel çalışma yapmayı falan düşünmeyin bile. kolay işler değil onlar.

onun haricinde yine eğer daha birinci sınıfta bu kadar su koyverdiyseniz bence de hiç girmeyin tıp olayına. hiç bitmiyor çünkü o iş. ömür boyu okumak gerekiyor geyiği şaka değil. 10 sene önce girdim ben tıp fakültesine, bitirdim, uzmanlığa başladım vs, sonuç olarak önümde yine binlerce sayfalık kitaplar duruyor. birinci sınıftakileri hatırlıyorum da, hiçbir şeylerdi.

göründüğü kadarıyla belli bir potansiyeliniz, zekanız var. istediğiniz bölümü kazanabilecek kapasiteniz de var. o yüzden ne olmak istediğinize adam gibi karar verin, onu olun. ben yurt dışında çalışıyorum şuanda ama tıp okuyup yurtdışında çalışmak çoooooooook zor. zaten bizim dönemdeki yaklaşık 150 kişi içinde benden başka yurtdışında çalışan da yok.

Hocam haftaya hafta içine kadar bekleyin. Geçen ay bende gönderdim Almanya'ya PTT ile ve 1 hafta içinde ulaştı. Gümrüğü geçtikten sonrası 4 günü bulmuştu. Eğer gitmezse o zaman tekrardan UPS ile vs. düşünün ama daha erken bence. Şu an hafta sonu olduğunu da unutmayın güncelleme olmaması ondan kaynaklanıyor olabilir.

sınırdan geçtiyse rahat olun. adres doğruysa deutsche post yamuk yapmaz.

yazin baslanmoyor o ilaca, yuzde lekelenme yapiyor diye. sac dokulmesini bilmiyorum

20 yaş çok geç mi yaş değil sivilce için. ben 27 yaşındayım hala devam ediyorlar. oral antibiyotik tedavisi ve lokal tretin deneyip sonuç alamadıysanız ve dr da roakutan önerdiyse neden olmasın? saç dökülmesi konusunda benim de yorumum yok.

diğer tedavilerden sonuç alamadıysan dermatolog kontrolünde tabi ki kullanmalısın.

120 mg/kg doza ulaşana kadar bırakmaman gerekiyor, bunun bilincinde ol. tabi yine cilt doktorunla görüş.

20 yaş bence de erken ama illa kullanıcam diyorsan başlamadan önce tahlil istemeni tavsiye ederim. yanlış hatırlamıyorsam karaciğeri çok zorlayan bir ilaç.

@cherry blues, deniz güneş olayını ben de yapıyorum. Gerçekten geçiriyor evet ama o ortamdan ayrılınca 2 haftaya geri geliyor sivilceler. Geçici bir çözüm yani.

Roaccutane son çare ama dermatolog önerdiyse diğer yolları denemiştir zaten. Hocam roaccutane dışında her şeyi yaptık mı de, yaptık derse başla. Mevsim meselesini de dermatologunla konuş. Kışın cilt aşırı kuruyor yazın daha iyi diyenler de var. Lekelenme ve yanıklar olmasın diye yüksek faktörlü güneş kremi kullanman gerekir.

roacuttanne biraz sakat, bence kullanma. onun yerine A vitamini kullan.

Roaccutane hiç sakat değil. Ben uzun yıllardır kullanıyorum. Uzun yıllar kullanmamın nedeni dozun düzgün ayarlanamaması. Şuan 80 mg alıyorum günde, benim bünyeye etki eden doz bu. Saç dökülmesi yok, sadece dudak kuruması var, öyle güneşe çıkmıyim ebem skilirlik bi durum yok, 6 senedir güneşe çıkıyorum, hiçbir yerimde yanık izi, nitrik asit erimesi yok, 29 yaşındayım, son 10-11 senedir kimseyle tshirt süz sevişmedim, sırttaki sivilceye örnek olarak yazıyorum bunu. Sırt olayı öyle böyle değil, bence acilen kullanmalısın eğer sırtında varsa..: kimseyle çıplak sevişemediğini düşün, havuza rahat giremediğini vs. Milli sporculuk dönemimde de bu ilacı kullanıyordum, hiçbir dezavantajını görmedim, bütün testler yaşamaya elverişli. Bazı bebeler var intihar ettiriyo adamı skerttiriyo diyen... Evet intihar ettirdiği doğru. Ama kimi ettiriyor? 16 17 yaşında suratı sivilce kaplı ergene dayıyorlar ilacı son çare diye, roaccutane ilk 2 ay deli gibi sivilce yapıyor zaten. Ergenimizde "vay lan son çare dediler buda olmadı kesin ölene kadar sivilceli olucam ben böhü, en iyisi intihar ediyim" falan diyor. 20 li yaşların üstünde bu ilacı kullanıp şizofren olan yok. Her sene dermatoloji kongresi organize ediyorum, alanında uzman yüzlerce binlerce hekimle görüştüm hepsi aynı şeyi söylüyor. Süt kullanımını minimuma düşür; iki sene önce yapılan bir araştırmada süt ve süt ürünlerinin sivilceye neden olduğu tespit edildi ama biraz muallakta... Kabul eden var etmeyen var. Ben aynı şekilde kongrede tanıştığım bir hekimle yürütüyorun tedavimi, o kabul edenlerden. Şuan gayet iyiyim. Saçım yerinde, intihar etmedim, şizofren olmadım, karaciğer sıkıntım yok değerler gayet stabil. Kısacası kullan, ihmal etme.

yer kalmamış olabilir. reanimasyon olabilir.

bence fazla bile yatırmışlar. entube hasta 3 hafta niye dursun cerrahide? fazla bile yatırmışlar. ben olsam stabil hale getirir salardım anesteziye.

3 haftadır reanimasyonda boş yatak yoktur, boş yatak açılınca oraya almışlardır hastayı.

peki soyle bir sey sorsam: reanimasyon yogun bakiminda yatan hastalar, ameliyattan cikmis hastalar mi oluyor? enfeksiyon orani daha yuksektir burada diyebilir miyiz?

gordugu hizmet kalitesinde, ilgilenen personalde dusus yasanir mi?

devlet hastanesi.

hayır. reanimasyon, etimolojisinden anladığım "tekrar hayata döndürmek". koma veya çok ağır travma geçirmiş (ama bitkisel hayatta olmayan) hastaların kaldığı yoğun bakım ünitesi. ege üniversitesi'nde burada yatan hastaların çoğunun yakınları kapıda minibüslerde yaşıyordu (sene 2004), aylarca kalan hastalar oluyor.

kontrat süresi boyunca siz evden çıkmak istemedikten sonra çıkaramaz. o kontrat o yüzden var. haklı sebepler ortaya koymadığı takdirde ev 1 sene boyunca size ait. ama kontrat bittiği zaman çıkmanız gerekir evden. adam 5 ay önce bildirmiş artık.

zaman-online.de

dava açsın kesin kazanırsınız, zaten dava da 1 yıldan aşşağı bitmez.

anlaşın, sen ev bulunca çık? iyi niyete dayalı oluyor genelde bu durumlar.
geçen günlerde de tam senin ev sahibin gibi birisi bi duyuru açmıştı.

çık diyorsa size müsaade edecek ve ev taşıma masrafınıza da yardımcı olacak. o zaman kontratlar neden var?
ya da kontrat sonuna kadar bekleyecek kendisi.

kendi oturduğu ev de kiraymış ev sahibinin ve buradan çıkmaları gerekiyormuş. oturduğum yere tayini çıkmış, kendisi de mecbur kaldığı için böyle bir şey yaptığını söyledi; zira soruda belirttiğim gibi hiçbir problemimiz de yoktu. kadın da zor durumdaymış, vs. iyi niyetinden şüphe etmiyorum. evi tutarken kira indirimi yapmıştı, başka konularda da yardımcı olmuştu. sonuç itibarıyla kendi evi, yapacak bir şey yok. 2 ay süre aldım. olayı mahkemeye taşıyacak zamanım yok. zaten avukata vereceğim para da kaç kira parasına denk gelecek kim bilir.

buna ihtiyac sebebiyle tahliye deniyor. ihtar cekmeden sakin cikmayin, 1 yil dolmadan da cikmayin, siz sozlesmeyi fesh etmis gibi olursunuz.

kadın iki ay süre vermiş zaten, iyi niyetli yaklaştığının göstergesi sanırım. sizinki ikili ilişkiye kalmış artık. ha ille de çıkmam derseniz hakkınız var, evet.

bazen ediyor. aşağı doğru bakarken yattıysan çok sıkıntı, çok büyük bir acıyla uyanabiliyorsun. yukarı bakar şekilde yatmak lazım o zaman sıkıntı yok.

- rahatsız olmuyorum, bacak arasına doğru kaykılıyor zaten.
- sabah ereksiyonu olayında zaten yüzüstü yatamazsın. daha doğrusu sabah ereksiyonu için yan ya da sırtüstü yatman gerekir. sabah ereksiyonunun nedeni idrar torbasında birikmiş idrardır.

erekte olduğunda ediyor tabii. bazen sıkışıyor falan. ama yan tarafa bacak boşluğuna doğru yöneltince rahatlatıyor.

kökü portatif, göbeğe falan dayayabiliyosun ereksiyon halindeyken de, 90 derece durmak zorunda değil. sağa sola yatar, yukarı yatar, aşağı yatmaz ama.

her erkeğin sabah çişi gelir, çoğu erkek erekte bir pozisyonda uyanır. ama ı-ıh rahatsız etmiyor.

bazen ediyor. uykudaysa çok şey değil de böyle "lan erekte mi olsam, yat yat canım sıkıldı aq" dediği zaman rahatsız ediyor bayağı. erekte olmuşken zaten yatılmaz yüzüstü.

hiç rahatsız olmadım aldıracak kadar. sadece alışmak biraz sürdü boy atınca. çünkü gerekli gereksiz kalkış yapıyordu

yüz üstü yatmıyorum. ama meme gibi sıkıntı olmazdı. sağa sola kayabiliyor kendi.

Nadir

Yüz üstü yatarken ediyor.

erkeğin çişi geliyor da ereksiyon oluyor diyen cahillere selam olsun. azıcık okuyun.

www.evrimagaci.org

Beni rahatsız etmiyor

sabahları zor oluyor evet

gösterdiği kaynağını tam olarak okuma zahmetine katlanmayan körcahiller anlayamaz bu mevzuyu.

---------spoiler-----------
Konuyla ilgili ileri sürülen ilgi çekici diğer nedenlerden biri, bu ereksiyonların erkeklerin altlarını ıslatmalarına engel olduğu yönündedir. Çünkü 2 tür erkek ereksiyonu vardır: psikogenik ve refleksif. İlki, cinsel düşünceler ve görüntüler nedeniyle sinirlerin uyarılması sonucu oluşur. Yani "bildiğimiz ereksiyon" diyebiliriz. İkincisi ise seksi düşüncelere sahip olmadan bile, istemsiz olarak oluşabilir ve temel nedeninin dolu bir idrar torbası olduğu düşünülmektedir. Bu tür refleksif ereksiyonları kontrol eden sinirler, omuriliğin sakral sinirler denen bir kısmıdır. Aynı sinirler, idrar torbanız dolduğunda da uyarılmaktadır. Şişkin bir penis ile işemek zor olduğundan, NPT'nin bilimde "istemsiz gece idrarı" olarak bilinen "yatak ıslatması"nın önüne geçtiği düşünülmektedir. Her ne kadar bu kulağa makul gelse de, aslında oldukça düşük ihtimalli bir açıklamadır, çünkü vücudumuzun altımızı ıslatmamızı engelleyen çok fazla mekanizması vardır. Dahası, aynı ereksiyonların dişilerde de bulunmasının bu açıklama açısından hiçbir anlamı yoktur.
-----------spoiler---------------

evet oluyorum aslında bu yüzden hadım olmak istiyorum sayın dişi kişi. hatta tüm erkekler aldırsın penislerini kadınlarla çiftleşemesinler ve böyle beyinler de üremesin arkadaş.

Iste ben de hep kadinlarda meme konusunda ayni seyi merak ederdim:)

Hayir etmiyor da testisler bazen sorun olabiliyor, yatarken degil de oturken, yuruken. Fakat nadir.
Sabahlari hep erekte vaziyette uyaniriz ama kendi adima konusayim, boyle bir sorun yasadigimi hatirlamiyorum. Yuzustu de yatari siklikla ama erekte oldugunda penis vucuduna 90 derece aciyla durmuyor zaten, yukari dogru kalkiyor, yuzustu de yatinca vucuduna paralel oluyor, sagdan ya da soldan bir tarafa firlayip uzaniyor, ustune yatiyorsun.

Asil sorun gunduz is saati ya da disaridayken sebepsiz yere birden erekte olmak. Hani onunde striptiz yapan da yok o sirada ama oluyor iste ereksiyon kafasina gore.

Yooo

ben bu yüzden yüz üstü yatamıyorum ve kendimi sırt üstü yatmaya alıştırdım. asla yüz üstü yatamıyorum. büyük sıkıntıları oluyor.

neredeyse hiç yüzüstü yatmıyorum.
sabah ereksiyonunda da yüz üstü yatmıyorum dolayısıyla.
ama ereksiyon haldeyken yüz üstü yatmam.yan veya sırt üstü yatarım.
bence memeleri aldırma.meme kalsın.meme iyidir.
meme.

rahatsız etmiyor.

Bacak arasına doğru salıyorum kobrayı :)

toplar bazen daha fazla rahatsız edebiliyor düzeltip yüzüstüne devam ediyoruz,erekte halde zaten yüzüstü yatmayı tercih etmiyoruz .

bu güzel soru için teşekkürü borç biliriz erkekler familyası olarak :)

Ozel kılıfı var ona koyuyorum ben

Ben hep sırt üstü yatarım.
Uyanıkken yüz üstü yattığım zamanlarda da genelde solucan gibi yumuşak oluyor, kalkarsa da başı göbek deliğime bakacak şekilde yatırıyorum, sorun olmuyor. :)

Yan yatarken bacak arasına yastık falan koymazsan sıkıntı oluyor asıl.

dağda bir mağarada yaşa

dağda yaşasanız bile alırlar o vergiyi.

ne kadar alışveriş o kadar vergi. ya olabildiğince doğanın içinde tüketimsiz hayat yaşayacaksın ya da bu düşünceni haftasonu bira içerken konuşarak sürdüreceksin.

İşte onu soruyorum. Yurt dışından falan getirsem. Araca vergi vermemek için engelli statüsüyle alsam falan diyorum. Varmış böyle yollar...

akaryakit ve araç vergisi vermemek icin araba almiyorum. iş inada bindi. lazim oldugunda taksiye biniyorum .. bu konuda en fazla odedigim vergi bu. illa araba alacaksam yurtdisindan alip getiririm hatunun üstüne.. ama akaryakıttan kacamayiz bu noktada..

elektronik icin firsat buldugumda yurtdisindan aliyorum yada gelen varsa ordan sipariş veriyorum.

ev arsa vb seyler almiyorum burdan da vergi odemiyorum.

benden alabildigi tek vergi maasimdan yaptigi kesintiler ve standart harcamalardan kestikleri kdv otv..ama bu bile cok fazla..devlet her turlu yakaladigini oper. pek kacis yok..

Bağımsızlığını kazanman lazım. Bir arsa al çevir orayı. Bayrağını dik.

Yasa içi, dışı hiç fark etmez. Yöntem söyleyin bana yeter ki.

Not: iş bu sorular sırf meraktan sorulmaktadır ; )

Sorun diil. Papua Yeni Gine'ye vereyim de bunlara vermeyeyim istiyorum. En azından daha ahlaklıları gelene kadar.

toprak sahibi olmadan otonom hayatı nasıl kuracaksınız? toprağınız, bağ bahçeniz olduğunda onun da vergisi var. kendim yetiştireyim, hiçbir şey satın almayayım deseniz bile olmuyor yani. ya atıyorum hırsızlık yapacaksınız, başkalarının bahçelerinden meyve çalıp, başkalarının topraklarını kullanacaksınız falan ya da bağımsızlık ilan edeceksiniz. üçüncü seçenek yok.

Engelli statüsüyle alırsan KDV ödüyorsun.
Yabancı vatandaşsan buradan hem KDV hem ÖTV ödemeden alırsın. Akaryakıtta vergiden kaçış yok. Elektrikli alınsan anca öyle kaçarsın. Elktriğini kendi üretebilirseniz tabiki

Nothing is certain except for death and taxes.

demiş benjamin franklin, kaçış yok vergiden.

Yapamaz :)

Her sandığın bir numarası var ve görevlilerin önünde de liste. Bir sandığa gittiğinde görevli kontrol eder acaba seçmen doğru sandığa mı gelmiş diye.. doğru sandığa gelmiş ise imza attırrır ve oyunu kullandırır.

Eğer seçmen listesinde ismi yoksa oy kullandırmaz.

muhtemelen online bir kayır sistemi kurmuşlardır. mümkün olduğunu düşünmüyorum. sandık numarası olayları yurt içi için geçerli. yurtdışında seçmen listesi falan yok.

iktidara verecekse yapamaz muhalefete verecekse bence yapabilir.

nurofen

(bkz: umca)

gribe bundan başkası iyi gelmez,

www.ilacpedia.com

thylol hot

bol su, meyve ve sebze.

Ben olsam bir tane Sedergine alıp, bol su içer, meyve-sebze yerdim. Alerji mevsimindeyiz, grip oluyor değil alerjik bir reaksiyon veriyor da olabilirsin.

o kadar kötüyse ilgili yerlere en yüksek faktör güneş kremi sür bikaç kat,
beyaz yerlere sürme,
solaryuma koş, dengelensin diye söyledim.

zeytinyağını ısıtıp içinde beyaz mumu eritin merhem yapıp sürün.

losev bağışçısı, ya komiklik şakalık iyi güzel de ciddi sorulara komik olmak için esprili cevap yazmayın lütfen. gerçekten çok gereksiz, gülelim eğlenelim diyorsan mesaj atabilirsin her zaman beklerim.

@pshasha, yuh onu yapana kadar gider yüz nakli yaparım. eczaneden alabileceğim krem neyin varsa alırım 1 dal.

eczaneye gidebileceksen eczacıya sor arkadaş! dediğim şey de cern de yapılmıyor her evde olan iki malzeme. losev bagiscisi da pek esprili cevap yazmamış zaten. agresif cevaplar duyuruda verilmez arkadaşım, insanlar birbirine yardımcı olmaya çalışıyor burada, yazma gibi bir zorunluluğumuz da yoktu, amaç işin görülsündü işine gelmediyse gözardı edebilirsin. geçmiş olsun.

mikrop kapmasın -> silverdin
acımasın -> anestol
soyulmasın, çabuk iyileşsin vs -> bepanthen

Ne desem boş...

Trolleyemiyorum sori.

number1 falan diyince aklıma bir tek bu geldi. daha önce yollamışsam sorry.
www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

Bence sen de bunu arıyorsun :P

www.eksiduyuru.com

deichkind'in şu parçası sanırım.

www.youtube.com

codeshare yapmış, iyidir iyi united

monkey +1 kesinlikle united. forza united. monkey haklı.

Airfranceye güvenme zaten monkey'e güven! Ben hep oyle yapıyorum!

monkey haklı. +1 de benden aldı.

Monkey'nin her sözünün altına imzamı atarım. Monkey'nün sözünün üstüne söz olmaz. Susacaksınız!!!

bugüne kadar hiç bir şeye monkey'in cevabına katıldığım kadar katılmadım.

iyice bokunu çıkardiniz herşeyin. simdi gelip sileceksiniz bu cevapları bi de. önemli birsey soruyoruz surda.

allanpoe doğru diyor beyler.

@allanpoe +1 kesinlikle katılıyorum.

Allanpoe +1

İlk 3 gün ben de destekledim arkadaşlar ama allanpoe +1

allanpoe nun haklılığının önünde diz çöküp tövbe ediyorum

Kullandım. Fena bir havayolu değil. Bence Air France'a da güvenebilirsiniz. Daha önce biri burada duyuru açmıştı "Air France daha önce kaza yaptığı için yeniden kaza yapmaz" diye ve çok dalga geçilmişti ama konu ile ilgili bir çalışma yaptık, o çalışmada havayollarının uçak kazasının hafızasız dağılımlardan olmadığını gördük. Bunun anlamı da şu, bir havayolu en son ne zaman kaza yapmışsa o zamandan itibaren dikkati daha da yoğunlaştırıyor. Burada Air Asia gibi olasılığı çok az istisnaların da olması çok garip şeyler. Özetle, nedenini bilmiyoruz ama bu duyuruyu açan arkadaşın mantığı doğru imiş.

United Airlines'a gelince Amerika'nın her şeyi dava açmak üzerine olduğu için, en ufak şeyler için anonslar duyuyorsunuz. 3 kere "Türbülansa girecek" uyarısı verdiler, ben de kendimi kenetledim "Bu kadar uyarı verdiklerine göre ne biçim şeyin içine giriyoruz" diye ama daha önce diğer hava yolları ile bunun 10'da biri sallanmadığımız halde kimse başlarına bela olmasın diye uyarma zorunluluğu hissediyorlar. Bu bizim alışkın olmadığımız bir şey diğer hava yollarından. Hostesleri de daha ciddi.

monkey hayatımda gördüğüm en haklı insan.

ama illa bir sıralama yapıyorsak 2'ye de allanpoeu koyardım.

hiç bu kadar haklı olmamıştım

Arabaların kapısı rahat açılsın ve alanı daha efektif kullanalım diye olsa gerek. Ayrıca girmesi çıkması da daha rahat oluyor.

giriş çıkışlar kolay oluyor. dümdüz geri gelip aracı döndermek için daha geniş bir alan gerekiyor.

bankada tutmak daha mantıklı. evde altın tut hırsız mı gelecek başka birşey mi olacak korkusu var. sonra bozdurmak istesen kuyumculara para veriyorsun fln. al altını at bankaya beyin bedava :)

gram altın daha mantıklı bence. çalınma riski olmaz en azından.

Ameliyat ne ameliyatı elinden ne alacaklar falan? Onu söyle ona göre diyelim

tendon kılıgında iyi huylu tümör oluşumu gözlemlenmiş mr sonucu raporda.
ona binaen 16*4 mm boyutunda bir kitle alınacak.

Lokal diyorum ben.

lokal yaparlar.