her yaşta her şey okunur

Hicbir yasta sinema tv okunmaz. Cok merakliysaniz avrupa da amerika da workshop lara katilin.

okulu sadece kitap okumak veya anlamsız dersler olarak görme. orada senin gibi bir çok kişi tanıyıp ortaklaşa işler yapacaksın. öbür türlü kendine nasıl ortak vs bulacaksın? okul bu açıdan oldukça önemli bir konu. mesela bir elemanla tanışacaksın 'benim amcaoğlunun kamera firması var ondan alırız kamerayı' falan diyecek hopp bi masraf gitti işte.

önce planını kur. ekipman almak demişsin. ekipman tutarı ne kadar? çekim masrafı ne kadar? filmi çektin bundan nasıl para kazanıcaksın? bunları bir kağıda otur yaz mutlaka. sonra buraya yaz milletin fikrini al. 24-25 yaşında iş yapan çoğu kimsenin dayısı amcası hep sinema sektöründe iş yapan insanlar. bu elemanlarda onlardan beleş kamera ekipman alıp öyle yapıyorlar işlerini. dışarıdan 'abi adam 23 yaşında 120dk film çekmiş' gibi efsanelere inanma fazla.

okulunu oku ve ayni zamanda festival, yarisma vs. bunlara katil. daha iyisini olabilirsin.

Amerika'da gecen guclu hikayeni cekmek icin amerika'ya gitmek zorunda degilsin. Bak mesela GoT gayet ispanya'da, irlanda'da falan cekiliyor.

Arkadaşım senelerdir Mimar Sinan sinema-tv'de, en son altın koza kısa metraj deneysel film ödülü aldı. Şimdi yine bir yerlerde çekimdeler, daha okulun ilk senelerinde de yarışmalara katılıp ödül aldılar. Bi ara karşılaştığımızda okulu neden bitireyim ki, kullanmamız için çok sağlam ekipmanlar sunuyorlar, bitirsem kendim karşılamam lazım demişti. Yani böyle imkanları da var okulun. Mimar Sinan gerçi en iyisi sanırım sinema-tv'de, baya çalışman lazım sınava

dedim dedim de kime dedim;

7. sanat derneği diye bi yer var orda kursa gidip biraz çevre edinir ve pratik yapma imkanı bulurum ve oradan ekip bulabilirim diye düşünüyorum. ekipman konusunu da düşündüm. düz hesap 10,000tl gibi bi bütçeye kısa film çekmek için iyi bi ekipman toplayabiliyorum. o parayı ve çekim masrafını da çalışarak biriktireceğim.


la noix;

amerikada geçen hikayeyi çekmek için amerikaya gitmek istemiyorum zaten, ben amerikada yaşamak ve orada kariyer yapmak niyetindeyim.

okuma kardeşim. türkiye'de bu bölümü hakkıyla veren üniversite yok. koca bir zaman kaybı olur senin için.

4 sene o şekilde vakit kaybedeceğine bir kaç aylık pratiği bol bir kursla çok daha fazla şey öğrenebilirsin.

şu iki kursu öneririm mesela. hocaları gerçekten iyi.

www.istanbulfilmakademi.com

digitalfilmacademy.com.tr

@kapı gıcırtısına erekte olan adam
ayda 1000tl biriktirsen 10.000tl 10 ay eder neredeyse 1 yıl. istanbul gibi bir yerde yaşadığını düşünürsek eve 1000tl harcasan 500tl yeme-içme olsa 1000tl'de biriktirdin. 2500tl bu zaten ortalama çalışan maaşı. sen diyorsun ki ben bunu okul okuyarak kazanırım. zor bence. tabi giderleri kirayı vs kısmak mümkün. bak mesela ben okurken ayda 2000tl falan kazanıyordum (konser supervisoru idim) 1000tl'ye elektro gitarı anca 3 sene sonunda alabildim.

bu kafa ile yola çıkma hocam işte. çok arkadaşlarım enstitü ayağına birçok okula girdiler hep eli boş döndüler. nereden beleşe kamera nereden beleşe mikrofon bulurum reflekslerini geliştirmen lazım. öbür türlü uzar gider işler.

beleşe derken şöyle 'sana şu sahneyi çekeyim kamerayı 2 gün ver, şurada dublör figüran olayım şunu 1 gün ver' vs şeklinde.

dedim dedim de kime dedim
izmirde ailemle yaşıyorum. burası istanbul gibi pahalı bi yer değil. kaldı ki ben asosyal biriyim pek arkadaşım yok. samimi olduğum bi arkadaşım var o da şehir dışında okuyor. geldikçe görüşüyoruz. yani öyle gezip tozma, para harcama gibi bi durumum yok. işe girersem para biriktirmek için sigarayı bile bırakmak istiyorum. bir yıl alır belki ama o bir yılı üniversiteye hazırlanmak için geçirmekten daha karlı olur gibi geliyor.

aynen hocam. tanitim son derece zayif bu sene. gerci tanitim yapacak yuz mu kaldi memlekette. yarinki etap sultanahmette bitiyor ama gidip izlemeye tirsmiyor degilim.

bu sene yarışı düzenleyen şirketin ilk bisiklet yarışı organizasyonu olacakmış. acemiler yani. hem bisiklet yarışı hem yarı maraton olacakmış. nasıl yapacaklar bilmiyorum. beşiktaş iskeleden başlayıp köprüyü geçecekler anadolu hisarına kadar gidip geri dönecekler. çok zayıf kaldılar. ya da güvenlik nedeniyle kesin rotaları vermek istemediler. bilemiyorum.

@sutlu nescafe, telefondan ben mi bulamadım demiştim ama genel olarka öyle demek ki. evet kesin rota da yok internette bisiklet turu için. acayip bir karambol olacak galiba Avrupa yakasında yarın..

tkmde kapalı yolların bilgisi varmış.
tkm.ibb.gov.tr

ntvspor'da canli yayinda verdiler bugün. Belki yarin da verirler ;)

@chitosan, tv'de her sene canlı yayınlanıyor zaten mesele o değil. her yıl deli gibi reklamı, tanıtımı dönerdi. bütün billboardlarda afişi olurdu vs, dün sitesine bir gireyim dedim sitesi bile açılmıyor şimdi. takip edecek twitter hesabı dahi yok, facebook'ta bir sayfa var ama o da ölü..

bugün debe'ye giren bir entry'de @what makes you think i m not a superhero sorunun sebebini açıklamış.

eksisozluk.com

tur'un internet sitesi, twitter adresi vs. her seyi var ama ne tanitim videosu ne de baska bir sey yapildi. ceoevent adli sirkete verildi ve bu sirket genelde stad acilislari yapan organize isleri yapiyor. hadi bunlar hukumet yanlisi vs falan da bana asil koyan sey bu zamana kadar bisikletle alakali bir sey yapmayan ntvspor, kapanmasina yakin bisiklet sporu yayini yapiyor. is, isten gectikten sonra neye yarar.

almamanı tavsiye ederim.
cidden.
motora türkiye de yalnızca küçük yerlerde binin bence.
kaza yapmamış motorcu yoktur henüz kaza yapmamış motorcu vardır.
ve bu kaza istanbul vb büyük bir şehirdeyseniz genelde kötü bir yaralanma, ya da allah korusun ölümle sonuçlanıyor.
motor çok güzel bişi ama türkiye'deki büyük şehirlerde değil.

msx diz kapağına gelir hocam :) scooter değil ayrıca o. honda dersen pcx150 bak. ikinci el temiz daha uyguna gelir.

resimdeki motor sana çok küçük gelir.

scooter istiyorsan yamaha nmax,yamaha xmax, sym joymax,dealim s3, honda pxc gibi motorlara bakabilirsin.

boy kilo ölçülerinden dolayı xmax, joymax gibi motorlar daha uygun gibi.

motor alacağın vakit kask,eldiven,mont,pantolon dizlik gbi şeyler alacağını ve bunların 2000 civarında tutacağını asla unutma.

ehliyet 1000 ekipman da 1000 desen 2000 lira kafadan masrafın var onun haricinde de çin motorlarına bakma bence japon al en kötü sarmazsa aldığın fiyata satabilirsin. bi de işe gidip gelmek açısından skutır daha mantıklı zira yağmur çamur derdi daha az bi de trafikte debriyaj sıkıntısı yok

Rentts +1
Yok ben dikkatli kullanirim falan diye dusunuyorsan da istatistikleri bir incele sonra bir daha dusun. Ne kadar dikkatli ve disiplinli oldugunun pek onemi yok soz konusu motorsiklet ise.

yahu adamı amma korkutmuşsunuz. öyle bi ülkede yaşıyoruz ki kafamıza tuğla düşüp de ölebiliriz :)

motor diğer araçlardan evet daha tehlikeli ama pratikliği, konforu ve verdiği his tarif edilemez. ekipmanın iyi olsun, ani yerlerde kaçmayı bil ve çok apaçiliğe girmediğin sürece gayet sürersin. çok delireceksin, çok kaza tehlikesi geçireceksin ama zamanla alışacaksın. motorun konforu cidden bambaşka.

ama 1000 liraya seni koruyacak bi ekipman bulman zor, paranı ekipmana yatır. tekrar söylüyorum ekipmana verilen paraya acıma.

Kasksız binersen

diger gorgusuzluere cevap verecegim diye artistlik yaparsan

kurallara uymazsan ...

motosiklet bir kenara araba bile tehlikeli. hangi insan evladi neye guvenip de yola bakmadan, cep telefonu ile oynayip arac kullanabiliyor ? Biri de bunu gelsin aciklasin.

Öncelikle geçen çarşamba kaza yapmış biri olarak yazıyorum, paranı ekipmana ve ileri sürüş eğitimine yatır zira ben bunları yapmasaydım şu an ölmüştüm, köprücük kemiğiyle kurtardım durumu;

ikinci olarak almamanı ve cok tehlikeli oldugunu söyleyen insanlara kulak tıkamayı öğren(salak değiliz tehlikelerin farkındayız), OMM'nin ve Rahmi Barutçu'nun kitabını okuyarak işe başlayabilirsin, ne demiştim eğitim ve ekipman önceliğin olsun,

al-sat yaparım dersen kore-çin motorlarına bakabilirsin öğrenmek, düşmek için ideal olur, hasar aldıgında çok masraf çıkarmaz. uzun süreli bineyim, uzun yola çıkayım dersen japondan şaşma, bütçen nedir bilmiyorum ama senin ölçülere göre maxi scooter bakman daha iyi olur gibi.

bu motor altında bisiklet gibi kalır, kaldı ki scooter da değil. honda pcx ler de sana ufak gelir, ben kullanıyorum. xmax 250, honda forza, sym joymax gibi maxi scooterlara bak.

bütçene hangini uydurabiliyorsan onu al. expertiz yaptır almadan önce. nası olsa motorunu sonra değiştirceksin. belki bir iki yere de düşüreceksin. o yüzden uygun fiyatlı bişeyle başlaman yararına olur. motordan önce ekipman al. ekipmana en kötü 2 bin lira ayır. kalan paranla motor al.

bugünlerde çoğu şeyin pişmanlığını dibine kadar yaşıyorum, elimden geleni yapıyorum bu kötü durumu tersine çevirebilmek için, o nedenle soruna cevabım " çok ama çok çabalıyorum".

ders almaya, ders olarak görmeye çalışıyorum. bu şekilde zarardan çok yarar sağlamasa bile en azından eskisi kadar rahatsız etmiyor. insan hata yapar. sürekli hatalar yapıyoruz. yapmaya da devam edeceğiz. önemli olan ölüçülü olmak, bu hatalardan ders alabilmek, başarı ve beceriklilik konusunda üzerine koymak. çok büyük pişmanlıklar için de zaten yapılacak bir şey yok, geride kalmış olmaları benim için yeterince "rahatlatıcı" oluyor. ben mesela safi gerizekalıyım, aynı şeyi 100 kez yapıp 100 kez pişman oluyorum ama yine de ne bileyim, geçtikten sonra acıtmıyo çok.

emek harcayıp, verimini aldığım işleri düşünüyorum. daha ağır basıyor ve kafa rahatlıyor. sadece yöntemlerden birisi.

son üç gündür, 3.5 yıl öncenin pişmanlığını yaşıyorum saçma bi şekilde. yapabileceğim hiçbir şey olmadığı için de "amaan" diyip geçiyorum.

Düşünmek üzülmek ah vah demek bir işe yaramıyor. Hatta tam tersi demoralize ediyor, depresifleştiriyor. En önemlisi de eylemsizleştiriyor, harekete geçip ileriye gitmeni engelliyor. O yüzden düşünmüyorum.

Olmuşa çare yok. En önemli şey de sağlık. Hem fiziksel hem ruhsal.

Zarari kendimeyse o kadar da umrumda olmuyor. Ama baskasinaysa çabaliyorum, ozur diliyorum vs. Baskasina karsi o kadar büyük pismanligim olmadi açıkcasi. Kendim icinse kolay kabullenebilen biriyim. Bu yaptigimla nelerin oluşmasına firsat verdim acaba diye de gelecegi merakla bekliyorum.

ılık sıvılar ve bal heralde? bir de mümkün olduğu kadar az kullanmak lazım sesi. Düzelme olana kadar hiç konuşmayan arkadaşlarım ooldu.

Ilık ada çayı iyi geliyor bana sesim kısıldığı zamanlarda.

Seve seve dinleneceksin. Başka çaren yok.

öğlen maçında araliksiz iki saat bagiran ve sesi giden bir kisiye yakinlarindan kendisine "Sinirli ot" tavsiye edildi. Yine eve doner donmez ilik suda biraz bekletti ve strech film ile bogazina sarildi. Ertesi gune kadar kimse ile konusmadi. Sabah canavar gibiydi. Hayatimda sayili sasirdigim anlardan biridir.

Kimse ideolojisi çarpık diyemez birisi için. Air in uçurulmasını istiyorum.

Teşekkürler.

1. Verdiğiniz cevaplar duyurunun formatına aykırı ise silinir. Bunu kimin yaptığının bir önemi yoktur.
2. Bahsi geçen duyurudaki hitap tam olarak "saçmalamakta üstüne olmayan arkadaşlardan yardım bekliyorum." şeklinde. Yani burada "bize ... şeklinde bir hitap kullanamaz" denilecek bir şey değil. Kendini saçmalamakta sınır tanımayan biri olarak görenler cevap versin diyor. Üzerine alınmana gerek yok.
3. Duyuruda herhangi bir ideolojiye saldırı da söz konusu değil gördüğüm kadarıyla. Eğer başka bir duyuruyu tiye almak için yazılmış ise o duyuruyu da görmem gerekir. Aksi halde geyik için açılmış saldırı amacı gütmeyen bir duyuru.

kimse benim uçurulmamı teklif dahi edemez, podrostok ve +1'ci roll'un uçulmasını taleb ediyorum :D

o değil de cidden silinmesi değil derdim dememe rağmen her seferinde nasıl ''formata aykırıysa silinir aga'' diyorsunuz hayret ediyorum. ne diyorum ben? o duyurunun varlığını sürdürürken, sadece bizim ayıklanmamız doğru değil diyorum. gerekirse beni o cevabım yüzünden uçursunlar bu siteden ama o duyurunun durmasını kabul etmiyorum. bu kadar basit.

malesef o duyuru o kadar basit bir duyuru değil. konu belli, niyet belli. ''saçmalamakta üstüne olmayan arkadaşlar'' diye tabir edilen arkadaşların kim olduğu da belli. fazla iyimser yaklaşamıyorum.

duyuruda baslik actigim zaman verilen cevaplar icin tesekkur etmistim. adamlar tesekkurun elde tutulur bir degeri yok diye kaldirdilar, garip.

olaya bak :D dijital ofis olayını yeni duyuyorum. hani aktroll kavramına aşinayız da, bağlantı kurmak aklıma gelmemişti. uyuyan hücreler hareketlendi, groove salad dahil oldu olaya, vay be.

yalnız bu arada porostok -1 şahsi hiçbir ithamım yok. o kısım biraz da ''öyledir değildir neyse de'' gibi bir anlamı vardı. hani ''konum o değil benim'' gibi gibi... türkçeyi öğreniyorum hala. neyse çokta önemli değil nasıl anlaşıldığı, çeken istediği yere her türlü çekiyor ama ben yazdım yine de :D

O duyurunun formata aykırı kısmı nedir?

tahrik ve hakaret yeterli mi @piremses?

Kime ve ne gibi bir hakaret ya da tahrik var? Başka bir duyuruya refere ediyorsa bir dereceye kadar anlayabilirim de şu haliyle biraz osuruktan nem kapma oluyor.

Evet ben size katıldım, duyuru anlamsız, vasıfsız ve tbmm tabiriyle sataşma amacıyla açılmış gibi duruyor. cevapları görmedim yorum yapamıyorum, görmek de isterdim böylece duyurucunun derdini anlamış olurdum.
sizin tespit ettiğiniz tarihler vs de şüphe çekici ama birebir duyurunun kendisi yeterince garip. ha, garip diye silinmesi mi gerekir, ona da bir şey diyemem...

Bunun tam tersi durumda da şikayet etsen haklısın da tabi ki öyle bir şey yapmayacaksın ya da yapmayacaksınız. Buranın nasıl bir yer olduğu belli, sözlüğün nasıl bir yer olduğu belli. En nihayetinde kimin neyi desteklediği ya da tamamen karşısında olduğu belli. Özgürlük, objektiflik, saygı diye bir şey yok; bunlar sadece ezbere söylediğimiz şeyler. Senin hatalı olduğun nokta tam da durmakta olduğun nokta. Herhangi bir şekilde eşitlik ve/veya adalet istemiyorsun, ki zaten hiçbirimiz de istemiyoruz. Zamanında kaba kaba taşağını geçtiğimiz atsızcılar.com en dürüst sitelerden biriydi. Çaşıt, aptal, kırma, Kürt vs olduğu için atılmıştır yazıyorlardı. Bizim durduğumuz nokta belli, gerisi siktirsin gitsin "duvarlığındaydı" duruşları. Ekşi duyuru ya da başka herhangi bir site ya böyle olmalı/olabilmeli ya da artık ilkokulda kalması gereken ezberlerden çıkmalıyız; bunun ortası yok.

Birbirimizden tutkulu bir şekilde nefret ediyoruz, "hocam Ahmet elinde döner bıçağıyla bana doğru geliyor" şikayetinde bulunmak gerçeklikten çok uzak. Yoksa burada ya da herhangi bir yerde asayişi sağlamak mümkün değil. Hiçbirimiz asayişi istemiyoruz.

evet üzerinden 2 gün geçti ancak ne @groove salad'tan kendisine gönderdiğim özel mesaja cevap var (sanırım ''görevini'' tamamladıktan sonra kayıplara karıştır tekrar), ne herhangi bir moderatör'ün konuyla ilgili bir geridönüşü var, ne de duyuruyla ilgili herhangi bir işlem.

bu utanç ekşi duyuruya ait.

Dönüş oldu mu bilmiyorum ama ben kendi düşüncemi yazayım, ikidir yazacağım mobil olduğumdan olmuyor:
Bahsi geçen duyuruyu gördüm zamanında, cevapların her biri ispiyon yemişti, silinseler haklı sebeple silinmiş olacaklardı(ki silinmişler). Ama duyuru manasızdan da öte olduğundan şahsen dokunmak istemedim, ispiyonları değerlendirmeden bıraktım; ne reddettim ne onayladım. Çünkü reddetsem saçma zira ispiyon sebebi haklı, cevaplar soruya cevap değil ve soru sahibine laf atan cinsten; onaylasam gönül razı değil, kıçı kırık bir duyuru için cevap veren ve bence haklı şekilde laf sokan düzgün kullanıcının kalbini kırmaya gerek yok.
Ama ''Groove yanlış yapmış.'' diyebilir miyim? Diyemem.

Kullanıcı olarak bizim saçma duyurulara cevap vermemeyi seçme durumumuz var saldırmak ve sorunun saçma olduğunu vurgulamak yerine. Ama diğer yandan bu sitede görmek istemediğim şey (şahsi olarak)bu tarz sorular. Ama moderatör olarak soru bana aptalca geliyor diye soruyu silemem. Ama aptalca gelen soruya cevap vermekten kaçınma hakkım var. Ben de silse idim, evet cevaplarınızı ne yazık ki aynı gerekçe ile siler, siz bana ''Neden duyuru duruyor?'' diye mesaj atsaydınız da ''İçim kan ağlıyor ama duyuruyu silecek geçerli neden bulamadım, bu tarz duyurular tekrarlanırsa hesabın durumunu değerlendiririm kalıcı mı gidici mi.'' yanıtını verirdim.

İkinci olarak duyuruyu okuduğumda ''Saçmalamakta üstüne olmayan arkadaşlardan cevap bekliyorum.'' kısmını aynen şöyle değerlendirdim : ''Duyuru o kadar saçma ki, buna mantıklı bir cevap vermenizi beklemiyorum, buyurun, saçmalayın.'' Dolayısıyla cevap vereceklere bir saldırı olarak nitelendirmedim.

maalsef henüz hiçbir dönüş olmadı. ancak moderasyondan birinin konuyla ilgilenmesi sevindirici bir gelişme. hiç olmazsa gecikmeli de olsa bir cevap alabildim.

ancak şöyle bir durum var; bu arkadaşa genel olarak baktığımız zaman bir aktroll tutumu içerisinde olduğunu görebiliyoruz. tamam bu değerlendirmeyi belki bir moderasyon ekibinin yapması doğru olmaz ancak duyuruda ki genel tutumuna baktığımız zaman bir sataşma içerisinde.

en yakın ''bariz'' örnekte şu duyuru; www.eksiduyuru.com

moderasyon bu duyuru üzerine bir toplantı yapmış ve editleme kararı almış.

ayrıca konuya biraz fazla iyi niyetli yaklaşıyormuşsunuz gibi bir izlenimim oldu. yanlış anlamayın, bir şey demiyorum ancak o cümleden benim çıkarımım biraz daha farklı oldu. şöyle ki duyuru da değinmek istediği konu belli; tübitak'ın başına atanmış olan hayvanat bahçesi müdürü ve bunun eleştirilmesi. bu konuya insanların bu kadar takılmış olmasına bozulmuş durumda ve ondan sonra ''saçmalamakta üstüne olmayan arkadaşlar'' şeklinde bir ifade kullanıyor. yani bu konuyu eleştiren insanlara bir saldırı da bulunuyor. hani sizin dediğiniz gibi kendine dönük bir eleştiriden çok savunmak istediği konu/kişiye eleştiri yöneltenlere karşı değersizleştirerek bir saldırı söz konusu.

durumla ilgili bir güncelleme yapayım;

1.duyuru kaldırılmış sonunda.

2.aychovsky'den kayda değer bir geri dönüş aldım. bu benim açımdan önemliydi; sonuçta bu davranışı, moderasyonun içinde ilgili birilerinin olduğuna işaret ediyor.

bu süreçte bir takım mesajlar aldım, tekrar özetlemem gerekirse; ortada bir troll vardı ve groove'un o hareketi bunların moderasyon tarafından desteklendiği intibası uyandırmıştı bende. hani tamam kimlerle birlikte yazdığımız ortada ancak bunların moderasyonda karşılık bulduğunu görmek hoş olmamıştı. yani durum karşıt görüşlere tahammülsüzlük değildi, trollerin moderasyon tarafından beslenmesi meselesiydi. aychovsky olanın benim düşündüğüm gibi olmadığını anlattı. umarım dediği gibidir..

"Yakışıklılık ortalama diyebilirim, ama boş anlamsız bi suratım yok.
maddi geçim konusu şimdilik ailemin üzerinde ama ömür boyu bakamazlar, maddi konularda evleneceğim adama güvenmiyorum.""

hedef kitlesi zaten ben olmadığım için evlenmezdim ^^

amına bile korum.

edit: pardon ya, yanlış duyuruya yazmışım.

kim için soruyosun cümlelerde bi düşüklük mü var ben mi anlayamadım?

ben evlenmezdim, zaten genel olarak evlenmem de kimsenin sugar mommy'si olamayacağım için ayrıca evlenmem böyle biriyle.

Son cümleden ne çıktığını anlayamadım.

Ancak çalışmayıp ne öneriyor bu erkek ona bağlı. Ben mesela ev hanımı gibi ev işlerini, çocuğumuz olursa onun bakımını üstlenecek bir erkekle, diğer konularda (karşılıklı beğeni, sevgi, hayat görüşü uyumu) anlaşıldığında evlenebilirim. Sorun etmem. Ancak evin iş yükünü büyük oranda üstüne almasını beklerim.

entelektüel, hayvansever, kitap okuyan çalışan adam da olduğu için evlenmezdim. hani bunlar çalışmamanın yerine geçen şeyler değil

Of dream and drama, onlari onerebilir, bir de vakti oldugu icin duzenli spora kavusmus, edeleli bir beden iste.

diger basliga gonderme var. kahkaha attim.

Kadınım, 29

Ben de standart iş hayatına uygun bulmadım kendimi ve ona göre bir para kazanma yolu çizdim kendime. Freelance çalışıyorum.

Dolayısıyla iş hayatına uygunsuzluk para kazanmanın önünde bir engel değil.

Evimin paspası +1
Güldüm

Hahaha guzel gonderme ;)

Kopya duyuru açan erkekle olmaz <_<

Ya biraz sans verseniz, mutfakta aşçı, sokakta beyefendi, yatakta pic filan olsa da mi hic sansi yok bu ozelliklerdeki birisinin.

Bu arada, kahrolsun ataerkil toplum!

hangi duyuruya yönlendirme var link verin bende güleceğim

kiz kardesim gelse, "..boyle biri var evlenmek istiyorum " dese. "mal misin" derim. kusura bakma durum bundan ibaret.

insan, sevmese de kendi gecimini saglamak icin az da olsa calismak zorunda.

adamın hatası mobil girmek olmuş. gönül işleri ana ekranda görülmüyor. espri yalan oldu yani

güzel gönderme :) güldürdün genç!

bu arada yakışıklılık ortalama değil de üst düzey olsaydı eğer belki bir müddet takılabilirdim. evlilik mi? no!

Arkadaslar gulmek icin acmadim.

Toplumdaki erkege/kadina bakis acisini merak ettigimden actim ve ciddi yanitlar bekliyorum. Diger arkadasin duyurusunda birkac kisi evlenebilirim diyordu ama burada ise sadece 1 tane.

Yani duyuru gayet ciddidir, geyik icin acilmadi. Tesekkurler.

yeryüzünde şu saydığın özellikle bir adamla evlenecek hatun oranı %1 i geçmez hocam. ha ilişki yaşamak dersen oran artar. ama evlilik? hayır

edebiyat,sinema ve bilimum entelektüel aktivite sana herhangi bir güç (saygınlık/para/şöhret) kazandırmadığı sürece kadınların gözünde bir hiçtir.

Evlenmezdim. Evleneceğim kişinin kendi ayakları üzerinde durmak için en azından çaba göstermesi gerekiyor, Başkasının eline bakmayı yaşam tarzı haline getirmiş biriyle olmaz.

Klonlanan duyuru da bu: www.eksiduyuru.com

iş konusu önemli bence. ben şahsen çalışmayan birini istemem. çünkü benim maddi bir gelirim var, yapmak istediğim şeyler var. il il ülke ülke dolaşma planlarım var. buna ayak uyduramayacaksa istemem o kişiyi. entelektüellik kısmı zaten bende. film-kitap-dizi olayları hayatımın büyük bir kısmını kapladığından benimle birlikte olan kişi bunlardan mahrum kalmaz, aksine bıkabilir.

şimdi sana bakıyorum. özelliklerin iyi hoş, çalışmak istemeyen tembel bir tip olduğun için evlenmem. ha dersen de para bok keyiften çalışmıyorum. gene istemem.

"çalışmak bana uygun değil yea, entelektüel yönümü geliştiriyom:/" böyle düşünen birine saygı duyamam, epey de alay ederim. maddi yönden ailesine yük olan, ailesi göçüp gidince de bir kadına sırtını yaslama gayesinde bir asalak olduğunu düşünürüm. isterse on iskandinav erkeği gücünde yakışıklı olsun.

edebiyat, sinema, tiyatro goygoyunu geçiniz efendim. eli kalem tutan herkes yazar, herkes okur. bilimle uğraşmayan ya da kafası matematiğe basmayan adama zaten saygı duyamam. üstüne bir de edebiyat, film ayağına boş gezenin boş kalfasıysa ohooo...

kırıcı olduysam affola. azıcık silkelenin. aileden milyonerler bile hiçbir şey yapmamanın verdiği o korkunç duygudan kaçmak için çalışıyor. madem o kadar kitap, tiyatro, sinema üzerine birikiminiz var, değerlendirebilirsiniz... aylak adam sadece bir romandır.

hale luya + 1

Bana da bunlar bahane gibi geliyor. Hasta olur, yatalak olur, çalışamaz hale gelir; başımın üstünde yeri var ama "Ben sevmiyorum yea" deyip çalışmayan birinin bana veya ailesine yaslanmasını kabul etmem.

Bir de üzerine, paradan bağımsız bir boyutu var benim için. Özel sektör karşıtıdır, hayatta her şey mümkün. Para da kazanmayalım, o da dert değil ama çalışmak üretmektir benim gözümde ve üretmeye üşenen, dünyaya katkısı olmayan biri ile de birlikte yaşayamam. Parası olmasa olur, para bugün var yarın yok ama gayreti olmazsa olmaz.

Bir de ben çok çalışırım, evleneceğim insanın da dengim olması gerek. Yoksa birbirimizi anlayamayız. Anlayamayacağımı yukarıda açıklamış bulundum zaten.

efsane replika. aslından güzel olmuş.

www.eksiduyuru.com (aslının mobil olmayanı)

26 erkek

cigerdelen +1
konusma ben konusuyorum daha bitirmedim +1

sen bence dikecek yer arıyorsun. entellektüel olma demiyorum hobi olarak gene ol. erkek ol erkek. teklifini +45 yaş üzerinde deneyimlersen belki başarıya ulaşabilirsin. jigololuktan farksız söylediğin.

entelmiş dantelmiş hikaye bunlar karın doyurmuyor. ha şöyle taş gibi herif olursun bir bakanın bir daha baktığı ha belki o durumda biri çıkar karşına zengin sana iş de kurar vs vs e o da yok..

neyin kafası bu ya ne kadar rahat ağzını yaya yaya yazmış...

Tam bu tanımlara %98 uyan birinden hoşlandım. Entellektüel görünüyor, bir sürü dil biliyor. Tembellikten bitiremediği bir yüksek lisansı var. Evini başkalarına kiralıyor, kendi bir şey ödemiyor, sonra işçinin, memurun hakkını savunup propaganda yapar. Zaman zaman çalışıyor, sonra ben kendi projemi yapacağım yyeaa diyip işi bırakıyor. Sahip olduğu özellikleri geliştirip, daha iyi yerlere gelme imkanı varken şuan şöfor olarak çalışıyor. Çok rahat o yüzden çalışıyorum, arasam aslında başka işte bulurum tarzı konuşuyor. Nereye kadar böyle devam edecek bilmiyorum, evleneceği kız düşünsün artık.

Kadın-erkek rollerini reddettiğini ispat etmeye çalışan feminikler mecburen evet der ama gerçek hayatta seni sallamaz. Es kaza ilişkiye girerse de başka bir şeyi bahane edip seni dehler.

teker de uçabilir yerinden bak :) ama bu bir anda olmaz sana haber verir. oynamaya başlar, ses yapar vs. yani çotank diye bir anda kırılmaz.

3 sene önce cumhurbaşkanlığı turnuvasında gidondan sesler gelmeye başladı. boğaziçi köprüsünün kıvrımında tam hız alınacak noktada 8-9 bisiklet birbirimize girdik. benim piskilet pert oldu, ben de ambulansla finish gördüm.

yani cekilmis qayfenin de dediği gibi böyle bir durum olduğunda bisiklet size haber veriyor

araca guvenmemekle alakali olabilir. kolay gececegini zannetmiyorum. gecmesin de, belki...

kadro yirtilmasi diye bir sey var ve mikro catlaklar olusmus olabilir. bazen kadro icerisinde de olabilir. göz muayenesi olarak iyice bakin hatta buyutec varsa her yerine isikta bakin. icinize sinmeyen yerlerin vidalarini degistirin gerekiyorsa.

30-45 dakika kadar sürer.

yokuşsuz, düz, asfalt yolda rahatça saatte 30-35 km yol yapabilirsiniz.

ikinci el sehir bisikletlerine bakacaksin. o fiyata whistle, salcano, sedona, kron, bianchi vs. olur.

@evimin paspası 600-700 liralık olabilir hocam 200 lira civarı indirim alabilirim çünkü.

Geliş kolay ama dönüşte yokuş var biraz. Ama yol açık ve dik yokuş sayılmaz.
1-2 gün nasıl deneyebilirim acaba? bisiklet kiralasam?

bi 15 gün sıkıntı yaşayabilirsin seleye alışmada sonrasın da sorun yok.
Ben sıfır bisiklet almıştım çaldılar. şimdi 20 yıllık emektarı kullanıyorum gayet memnunum.

İşe gidiş önemli dönerken yavaş yavaş dönersin bence.

her gün sefaköy bakırköy arasını 12 km olarak sahilden gidiyorum. normal tempoda ortalama 30 dakika sürüyor. kondisyona bağlı olarak 20 dakikalara da iner ama istanbul trafiğinde süreyi kısaltmayı unutun. trafiğin yoğunluğunu kastetmiyorum ama güvenliğiniz açısından tedbirli olmakta çok yüksek hızlara çıkmamakta fayda var. 13 km'yi 30-40 dakikada almak mis gibidir, yeterlidir.

30-45 dakika bana çok uygun. dediğim gibi 6 kmsi çok boş yolun pedal bile çevirmeme gerek yok akar gider.
Bir de sıkıntım takım elbise. Yani terlerim, sürerken rahat edemem v.s. diye çekiniyorum.

takım elbise dev sıkıntı
ofisinizde veya ofisinize yakın bir spor salonu varsa orayla anlaşın duş falan alın gitmeden ofise
takımlarınızı da ofiste giyersiniz

Seleyi iyi seç yoksa üreme organlarına zarar verebilirsin. 3.bp.blogspot.com

ben 6 km yi 25-30 dk da gidiyordum ama benim yol tarla yolu asfalt yok. Ben normal kıyafetlerle gidip iş yerinde giyiniyordum. İlk haftalar daha çok terlersin sonra alışırsın ama sırtta bir miktar olur yine 13 km baya mesafe. Bence çalışmadığın birgün deneme yap eksiklerin belli olur.

terleme sorun olmuyor. sabahları serin oluyor zaten ince giyinirseniz çok sıkıntı olmaz. Akşam eve dönüşte terliyorsunuz sadece onu da evde duş alarak çözersiniz. Takım elbise ise sıfır sıkıntı hatta ceketi iş yerinde bırakırsanız daha rahat ama ben ceketli de çok sürdüm.

Deneme yapmadan emin olamıyorum, birkaç kere gidip gelsem ikna edeceğim kendimi.
Ayrıca bir arkadaşım bunu övüyor:urun.n11.com
Sizce nasıldır?

Ghost iyi markadir.

hep asfaltta gidecekseniz amörtisörlü bisiklet almayın. gereksiz hamallık. aynı şekilde dağ bisikleti de öyle. şehir bisikletleri amacınıza daha uygun.

doktora gidip "teşhis şu mu" diye sorarsan o zaman doktora gitme zaten. kendi imkanlarınla iyileş, madem biliyorsun derdini. sağlık sisteminin bir güzelliği, doktoru beğenmedinse, başka bir doktordan randevu alabilmen. öyle yapmanı tavsiye ederim. bi de sadece şikayetini söyle, tıp eğitimin yoksa, doktoruna hastalık adı sıralamanın teşhis sürecine faydası olmaz haliyle.

ya kargn bilmeden konusuyorsun, adam bana şikayetin ne diye sormadı inanır mısın. girdim öküz gibi suratıma bakıyor, dedim böyle böyle hmm ok diyip onundeki kagıda baktı. saglık sisteminin yeni guzelligi e-nabız'tan yorumumu da yazcam merak etme, ama surda zaten sıkıntıda olan bi insana bıdı bıdı yapmak cok mantıksız. tıp eğitimim olmasa da kafam cogundan iyi calısıyor cok sukur, ama karsıma kim gelirsen gelsin yuzde 80'inin yaptıgı gibi köpek muamelesi cekmiyorum karsımdakilere.

sagolun, düzen sizin gibiler sayesinde işliyor. senin gibi saydırmaya niyetliler icin cumleyi aynen doktora sordugum şekilde degiştiricem, panikle kestirme yazmışım.

Zaten bu kargn gibi beceriksiz doktorlar ya da doktor seviciler yüzünden bu halde aq sağlık sistemi. Bi bitin lan artık.

Sana da geçmiş olsun hocam, başhekime de hasta haklarına da şikayet edin bence, kimse uğraşmayınca azıyo oçları çünkü.

devlete gitmekle hata etmişsin, bunu bilir bunu söylerim ben. devletten kime hayır gelmiş ki sana gelsin? en yakın zamanda (imkanların dahilinde tabii, imkanın yoksa öl zaten :/) özelde iyi bir doktora görün.

şurada da az çok anlatmıştım devlet hastanelerinin ne durumda olduğunu; (git: 1060469)

Bence senin sorunun psikolojik. Anksiyete söz konusu olabilir. Sağlık sistemini bitiren şey maalesef internetten hastalıkları araştırıp araştırıp doktorun karşısında bir sürü şey saçmalayan kişiler. Ritm bozukluğu çok ciddi bir olaydır ve çoğu zaman ölümcül olabilir. Normalde kalbin ritmi sinüs ritmidir. Ekoyla bakınca zaten o anda ritm bozukluğu olmadığı belli oluyor. Holter bana bir kez takıldı, sadece çarpıntıların zamanını kaydediyor. Yine de başka bir doktora gidin ama sadece şikayetinizi söyleyin. Gereksiz laf kalabalığı yapıp doktoru yönlendirmeyin.

bakın ben bisikletçiyim. bisiklet tamir ediyorum falan. işimin tanımı bu.
adam geliyor, "ön tekerimin akordu bozuldu" diyor. "peki" diyorum, tekere bakıyorum, hayır, akort bozuk değil. diyorum ki "bu tekerde sorun yok, fren ayarı bozulmuş".
adam ısrar ediyor. "yaa akort bozulmasa birden fren sürtmeye neden başlasın"
"frenin ayarı da bozulur arada öyle" diyorum.
"abi yap akordu işte" diyor.
bu sıra ben frenin vidalarını gerektiği kadar sıkmış ve fren kablosunu yağlamış oluyorum. ön tekeri çeviriyorum. sorunsuz dönüyor. veriyorum bisikleti adama. çeviriyor, lastik dönüyor. adam hala koyduğu teşhisin arkasında. ben deli oluyorum...

biri gelip benim işime karışsa, doğru bildiğimi kendi hayal dünyasında yanlışlasa, ifrit olurum. başka bisikletçiye yollarım. anlatabiliyor muyum? mantık basit. başka bisikletçiye git.

kargn eforların icin cok sagol. bilmişligine baska kapıda devam et, bekleme yapma.

@dissendium, bu kadar acıklamıs olmasam haklısın derim. ben hastalık arastıracaksam internetten ingilizce med makalesi okuyarak arastırıyorum, türklerinki mantıksız geliyor biliyo musun:/ en son crp'yi arastırırken 3 meme, 5 kolon, 6 akciger kanseri vakasıyla kanserle korelasyonunu arastırmaya calıstıkları makaleye geldim sarmadı bıraktım. sonra mesela bas agrısıyla gittigim norolog gunde 3 tam dideral yazıyor olmayan migrenime. senin de saglık sistemindeki bisürü manyaklıgı gormeyip tek sorunu gugılcı hastaya baglaman olaya ne kadar yetkin oldugunun güzel bi göstergesi.

tebrikler kardeşler, size özel tatminli ayrı bi duyuru acıcam.

"sonra bas agrısıyla gittigim norolog gunde 3 tam dideral yazıyor olmayan migrenime."
hacı sen doktor olmalısın yeaaa.. holter, dideral neyin her şeyi biliyorsun sen yeaaa... doktor gibisin vaalla.

Şöyle bir şey yazmıştım dissendium, senin için aydınlatıcı olabilir.
eksisozluk.com

dideral migren için değil yalnız

edit: hatta belki yazdığı diderali kullansan bu şikayetin olmayacak

kargn, öyle bi amacım olsaydı olurdum zaten sen tasalanma. ama ben insanlara istemeden de olsa zarar veririm diye o yolu secmedim, ama akrabalarımdan erzurum tıp'ı bitirip doktor cıkıverenler arabanızı cekin doktor bey geliyor dedirtti. böyle başa böyle tarak. bizim millete böyle sistem. çoook haklısın

@la noix, sen tıpcıydın hatırladıgım kadarıyla. malum eski bi yontem de olsa beta blockerları damarları geniş tutmak suretiyle rahatlattıgı icin migren hastalarına yazıyor bazen doktorlar. benim o donem bi carpıntı şikayetim yoktu, ama norolog sadece bas agrım icin gunde 3 tam dideral verdi. 40 mg olandan. Allah'tan ilaçlara karsı önyargılıyım da bas agrısını cekerim de bu kadar ilacı içmem dedim. sonra bi dönem tasikardi problemi yasayınca beta blockerdan haberdar oldum. doktor kısa bi dönem kullan o da gunde 2 yarım yahut ceyrek dedi. ben o 3 diderali alsam basıma neler gelebilirdi? bu arada su anki problemim tasikardi degil, farklı bi çarpıntı.

dedğin duruma benzer bi durumda bende var ama ben şüphelenmemiştim hiç. ancak bir yakınıma geçen haftalarda aort genişlemesi teşhisi konana kadar. onun başından da teşhiş koyamayan hekimler zinciri geçmiş ta ki özel bir doktordan randevu alana kadar. durumu doktora anlattıktan sonra bu doktorun da gözünden kaçmış ama yine de sonuçlarına tekrar bakmış. ve aort çapının normlin 3 katı kadar olduğunu fark etmiş. Sonuç olarak 2 hafta içinde ameliyata girmek zorunda kaldı.
Bende de aynı sorunlar olduğu için bende yana yana kardiyaloğa gittim ve 1 ay sonrası için holter sırası aldım. bakalım sonuç ne olacak..

bence başka hekimlerin görüşünü de al.

Devlet hastanesi doktorlarından özellikle orta yaşlı olanlarından dolmuscudan çekindiğim gibi cekiniyorum ben de. En son jinekologa gitmistim devlet hastanesinde, bakire misin? Evli misin? sorularının ikisine de olumsuz yanıt alınca surati bi karış, perdenin arkasına gecmemi söyledi. Malum koltukları biliyorsunuz. Bi hemşire gelip "Hemen soyun, çabuk!" falan dedi. Odada perde var ama ben o pozisyondayken dingonun ahırı gibi elini kolunu sallayarak giriyor bi suru insan. Tabii hemşire hanım bir de laf soktu bacaklarimi almadigim için. Çıkışta da bi şeyin yok dediler, yolladılar. Bi hafta kendime gelemedim.

uzun süredir yazmıyordum, şifremi bile unutmuştum vallahhh billah dayanamadım

"bu kadar acıklamıs olmasam haklısın derim. ben hastalık arastıracaksam internetten ingilizce med makalesi okuyarak arastırıyorum, türklerinki mantıksız geliyor biliyo musun:/ en son crp'yi arastırırken 3 meme, 5 kolon, 6 akciger kanseri vakasıyla kanserle korelasyonunu arastırmaya calıstıkları makaleye geldim sarmadı bıraktım"

Bu ne anlama geliyor, çok güldüm yahu. işte bilinçli hasta ve kendini bilinçli zanneden hasta arasındaki fark budur. ama siz ikinci gruptasınız :(

"malum eski bi yontem de olsa beta blockerları damarları geniş tutmak suretiyle rahatlattıgı icin migren hastalarına yazıyor bazen doktorlar"
beta blokajına damar genişletiyor diyeni vururlar, gece yatak odasına girip yastıkla vururlar. hacım sen ne yaptın:)

Şaka bir yana, eko ve ekg temizse, bu durumda kardiyologlar beta bloker önerir, tercihen propranolol (dideral) yazarlar. ama sizin durumda anksiyete bozukluğu gibi de duruyor. üstelik haftada bir kaç defa gelmesi de buna uyuyor. kalp krizi vs. geçiriyor olsanız, zaten şu anda entry yazamıyor olurdunuz.
Bence psikiyatriyle görüşün. Bu süreçte de dideral reçete edildiyse onu kullanın, psikiyatrik de olsa, ritm bozukluğu da olsa yardımcı olur. en azından şikayetlerinizi hafifletir.

kinolonlara dil uzatma sebepsiz,
sen atipik pnömoniden, komplike sistitten gene iyileşirdin ama
sepsis nedir bilemezdin ş.r.fsiz.
Yanetkileri çokmuş gibi gözüküyor, özellikle bir takım idiosinkratik yanetkileri mevcut insanları da haklı olarak korkutuyor ama bunlar genelde çok çok nadir. dirençli bakteri çağında, böyle bir bakteriyosidal ilaç bulmak çok zor. spektrum ve tedavi etme gücü en yüksek, yanetkisi en az olan 5 grup sayılacak olsa, kesinlikle kinolonları bu listede kendine yer bulur.

hahahah la noix cok enteresansın. enteresanlıklarını sıralamak gerekirse
1)klasik tıpcı refleksiyle meslektaslarını korumak niyetindesin. hiç bir zaman anlam veremedigim bi tutumdur. misal biz muhendisler işinde gariplikler yapanla tashak geceriz, geciliriz de kimse gocunmaz. nedense bu kutsal doktorlarda asla ve kat'a yanlış yapan bulunmaz. imeyzing
2)dideral'in etkisi benim umrumda degil, ilacı ben yazmadım. o dönem özel saglık sigortam oldugu icin beni carpacak adı en cok bilinen özel hastanelerden birindeki 45 yaslarındaki uz.dr. NOROLOG yazdı.
3)dideral'in antimigren etkisi var demedim, saglıklı kalp ritmine sahip bi bireyde(benimki normalde 70-80 bandındadır) 1 ay(norologum oyle onermişti) gunde 3x40mg dideral kullanımında olası durumlar nelerdir?
4)eski duyurulardan önyargıları varıp ezmeye calısmıssın tatlım, haklısın bende anksiyete bozuklugu var onun da bilincindeyim ondan kaynaklı sıkıntılarımla basetmeye calısıyorum. kimseye de dilemem. bunu bi üstünlük pozisyonu yapmaya calısman cok hoş<3. düşmez kalkmaz bi Allah derler, hatırlatırım.
5)1-2 yıllık doktor kapıdan girince anlıyorsa, tr'nin en iyi kalp cerrahlarından biri denen adamın eline sapasaglam giden dayım, sırf gerekli öncül tetkikler yapılmadı diye riskleri konusunda dogru duzgun bilgilendirmedigi bi ameliyattan çıkamadı. vuhuuu doktorlar harika

pubmed okuyan kişiyle dalga geçip, yerine doğrusunu söylemzsek olmaz. madem ki bir yanlışı eleştiriyoruz o zaman doğrusunu da yazmamız lazım.
gerçek ve güvenilir tıbbi bilgiye ulaşmak istiyorsanız, makaleler bunun başlangıç adresi değildir malesef. özellikle bir alanı merak ediyorsanız, o alandaki textbookları okumanızı öneririm.

dahili hastalıklar için harrison ve cecil en meşhurlarıdır. harrison biraz daha detaydır.
hastalığın sebepleri, patofizyolojisi hakkında bilgi almak için robbins patoloji iyidir mesela. tüm konuları ilgilendirmese de merak ettiğiniz yerleri açıp okuyabilirsiniz.

@ceycey e, böyle bilgisiyle dövse sıkıntı etmiycem zaten. ben doktora sordugumda cevap almak istiyorum, hatta anksiyeteyse onu da desin. ama şikayetimi sormayan bi doktor var ortada, bak gerçekten adam sormadı. sadece içeri girince suratıma baktı. e benim yasadıgım fiziksel bi durum/his var, bunla ilgili bi yönlendirme beklemek cok mu fantastik? o zaman sağlığımıza dair eforlarımız sabah aksam Allah düşürmesin diye dua etmekten baska bişiy olamaz.

ayrıca güzel türkçemizin elastikiyetine sıgınarak kullandım, kasılmanın azalmasıyla daha gevrek halde durmayı pek cok doktordan da gevşetmek olarak duymuslugum vaki. burda mahkeme salonunda ifade verir gibi kaldım ama son yıllarda pulmoner embolisinden anevrizmasına ailede türlü türlü öykü olunca insan hem panik yapıyor, hem istemeden bilgi sahibi oluyor. susup el pençe duramadıgımız tüm kutsal doktorlarımızdan özür dilerim.

BB damar gevşetiyor diyen adamın diplomasını yakarlar. o yüzden düzeltme gereği hissettim.

eski duyurunuzu okumadım. Şu anki şikayetleriniz anksiyete bozukluğuna uyuyor gibi. eskiden de var olduğunu biliyorsanız, tekrar değerlendirilmenizi öneririm çünkü anksiyete bozukluklarının birkaç alttipi var.

3x40mg dideral sorunuzu hala anlayamıyorum? günlük hayatta ben de belirli durumlarda kulanıyorum? kalp hastalıklarında genelde spesifik betablokerler tercih ediliyor. Kalbi sağlam olup, diğer organlar açısından betabloker özelliğine ihtiyaç duyulunca reçete ediliyor genelde. mesela kalp yetmezliğiniz olsaydı başka bir betabloker tercih edilirdi.

dayınıza Allah rahmet eylesin. komplikasyondan mı öldü?

fiziksel durumunuzla ilgili rahatsız yaşadığınız belli, yalan söylemdiğinizi anlıyoruz elbetti. ama takdir edersin ki, binbir çeşit hastalık, binbir çeşit şikayet var.
ben senin yaşadığın ölüm korkusunu anlayamam, doktor da olsam, azrailde olsam; aynı şekilde sen de benim geçen yaz yaşadığım böbrek taşı düşürme hikayemi anlayamazsın.
en fazla birbirimiz hakkında "uff ne zor iş yavvv" diye düşünürüz.
psikiyatrik hastalıkların küçümsenecek veya önemsenmeyecek bir yanları yoktur. nasıl ki hepimizin kalbi arasıra tekleyebilir, ayağı burkulabilirse, aynı şekilde beynimizdeki bir takım maddelerde bazen artıp azalabilir. Hepimiz için bu risk mevcut.

Tıp pragmatist bir bilimdir. hiçbir şeyinde garantisi olmaz.
mesela kandaz3 kardeşimin sayfalarca olumsuzluğunu bildirdiği kinolonlar milyonlarca insanın milyonlarca defa hayatını kurtarmış. kanser hastası halamın hayatını 3 kez kurtardığına ben şahidim.
öte yandan belki yüzlerce kişiye eklem rahatsızlığı, baş ağrısı gibi sorunlar yaratmış, belki bir kaçının ölümüne sebebiyet vermiştir.
bu durumda yüz veya bin kişi zarar gördü diye kinolondan vazgeçilmez, çünkü yerine bu kadar güçlü, güvenli, ucuz, kolay erişilebilir ilaç yok.

hayır, böbrek atardamarındaki aaa ile opere edildi ama öncesinde 1.5 ay yattıgı hastanede ameliyat edecek doktoru 2 defa gordu. bypass edilecek damar bacaktan alınacaktı ama ameliyatta aa bacak damarları cok kötüymüş dendi. paniklediler, kapl cevresinden almaya calıstılar vs. tabi ki kaderin önüne gecilmez ama riskleri konusunda bilgilendirilmediler, hala bilmiyoruz ameliyatta mı hata yaptılar yoksa aşırı riskli bi operasyonu göze mi aldılar? muamma. sonucta dayımın ameliyata girdigi süreçte ben ondan daha stresliydim, adam durumunun ciddiyetinin farkında bile degildi. görünürde de sapasaglam oldugu icin girip cıkıcam zannediyordu. o yuzden lutfen sorgusuz guvenmemizi kimse beklemesin. siz olsanız siz de guvenmezsiniz eminim. en iyi kalp damar hastanesi/cerrahı kombusu bu.

crp-kanser mevzuna gelirsek, bence gayet acık. alakasız tumorlerden alakasız rakamlarda kombo yapılıp, hiç tumor olmayan bi grupla bile karsılastırmamıslar. yani makaleyi okurken insan oyle hissediyor ki, son 1-2 yılda ellerine geçirdikleri hastalardan hmm ne cıkarırız diye dusunmus dayanagı yeterince olusturamadan sav geliştirmişler.

sözlükte de defalarca yazmısımdır, doktorların calısma sistemi sacma sapan. bu sistem hepimizi mahvediyor. ama insan sevmiyorsan bu meslegi okumasaydın be gülüm? ben niye okumadım. 3 kurusluk statü pesinde kosup, milletin agzına scmaya fırsat kollayanları gordukce sinirlerim hopluyor.

Ceycey çok doğru diyosun, ama oradaki eleştiri bunu gereksiz yazan cahillere. Sen de çok iyi biliyosun ki birçok branşta kapıdan girenin ağzına atıyolar, di mi?

@la noix, neden kendimi ustun goreyim? esas sen o tavrı gosterdigin icin sinirlerim hopladı. bak tekrar ediyorum, yalan mı soyleyecegim. odaya girdigimde sekreterini, yok yok önundeki kagıda bakıyordu. ve kafayı kaldırdı. kucuk bir soru isaretiyle suratıma baktı. bu doktor musveddesinin benle ilgilenmedigini bilmek icin burda sıraladıgım bilgilere ihtiyacım yok. adam beni tatmin edemedi, bi sorunum icin vakt ayırıp gittigim doktordan hmm ok diye cıktım. insan bu hizmeti nerde alsa sıkıntı eder? üstelik saglık bu.

valla senin ne şekilde söyledigin bence gayet aşikar, boşuna dememişler doktorların bilinçli hasta gorunce çıldırması diye. bence degiştirip ego sarsılması anında saldırganlasmaları yapabiliriz de olur. biliçli hasta senden iyi tıp bilecek hasta degil herhalde, analitik dusunebilen sorgulayabilen insan demek.


neyse az daha kasarsak 2. bi sezen aksu turkish music vakası yasancak.

bu arada lütfen kişisel algılama seni duyurudan az cok biliyorum, elinden geldigince insanlara yardımcı olmaya calısıyorsun. ama gerçekten ciddi bir zihniyet hatası oldugunu dusunuyorum, o yuzden bu cevapları tutucam burda. zihniyete musallat babında.

kandaz3
belki kinolondan bir yakınızı kaybettiniz, belki bir akrabanız aşil tendon rüptürü geçirdi sizi anlayabiliyorum. ancak sizce en güçlü Gr- etkisi olan hatta anaerop ve Gr+lere bile etkili bu ilaçtan vazgeçmeli miyiz?
vazgeçersek, bu ilaç yerine neyi koymamız lazım?
kültür beklemeye vaktimiz olmadığı komplike bakteriyel sistitlerde?
klaritromisin veremediğimiz atipik pnömonide?
yoğun bakımda serratia, psödomonas sepsislerinde?
mesela MDR tüberkülozda ne yapabiliriz (bu biraz ilersi için soru oldu)?
->işte bu tartışmada textbooklar ve makaleler çekilebilir.

bacaktan damara güvenmeyip, LIMA-RIMA dan almayı denemişler, sık sık her kalp cerrahının başına gelir zaten. Ne gibi bir telaş yapmış olabilirler ki?
aaa derken abdominal aort anevrizması olduğunu var sayıyorum. bir aşamaya kadar hiç müdahale edilmezken, bir aşamadan sonra saatli bombadır. bomba imha etme denenmiş mantıken. detaylarını uzmanıyla görüşmek lazım.


kanser tarama yöntemleri çok popi, yıllardır uğraşılıyor ama bir şey çıkamıyor. boşuna zaman kaybetmişsiniz makalede. zaten dediğiniz gibiyse kontrol grubu bile yokmuş ki, öyle makalenin yayınlanması bir garip. emin misiniz olmadığına?
gene de, genel tıbbi bilgiye sahip olmadan makaleye geçilmesi kafa karıştırır.

Dideral baş ağrısı sırasında değil ağrıları önlemek için günlük 80-160 mg reçete edilir. Bazı araştırmalarda 240 mg'i çıkıldığını görebilirsiniz. 120 mg ile başına bir iş gelmezdi. Bir de ilaçlar her hastalık için aynı dozda kullanılmaz. Aritmideki dozu farklıdır, hipertansiyona dozu farklıdır, anksiyeteye veya migrene farklıdır.

Buradan teşhis koymam doğru değil ama psikiyatrik bir sorunun varsa tam tersine hastalık bulgularını okumayı bırakman lazım. Farkında olmadan taklit etmeye başlayabilirsin. Doktorlar da böyle gibi hastalara nefesin daraldı mı, gözün karardı mı, göğsün sıkıştı mı falan filan diye sormazlar. Sen anlatacağını anlatırsın.

Son olarak Pubmed küçük resim. Temelini bilmeden, ki bunun yolu textbooklardır, orada okuduklarını sadece ezberlersin.

Ceycey, harbi bi kardeşe benziyosun ama bak şimdi; burada bir çarpıklıktan bahsediyorum, sen kinolonun gerçekten ihtiyaç duyulduğu durumları örnekliyorsun, ben soğuk algınlığına cipro dayayan bir yavşaktan bahsediyorum. Desene abi, evet bu sektörde var böyle orospu çocukları da, diye. Adamlar amerikada black box uyarısı ile kinolon veriyolar, burda 2 sene önceye kadar bu ilaçlar reçetesiz alınıyordu. Muadillerin kaçında yazıyo tendon ruptürü sence?? Ya da kaç meslektaşın bundan haberdar?

evet, devletimiz, doktorlarımız çok güzel, çok özenli, müthişler, muhteşemler. tüm sorun biz hastalarda. devlete kapağı atma tasasında olanda hiç sorun yok çünkü.

doktorlarımız çok güzel demiş miydim?

Bir de özel hastane doktorları iyi transferler diyelim. Orada çalışan hemşirelerin, laborantların, radyoloji teknikerlerinin kalitesini bilseniz adım atmazsınız. Genelde KPSS'yi kazanamayan, sağlık meslek lisesinden zoraki mezun olmuş tipler çalışıyor. Laboratuar mezunu birisi çok ünlü bir özel hastanenin yenidoğanında çalışıyor mesela. O yüzden özel hastanede masada kalmanız daha muhtemel.

@la noix, farkettim ki neyi vurgulamak istedigimi inatla anlamıyorsun. üstelik yazdıgın cevabı da silmişsin atarım boşta kalmış, kabul edelim gayet agır bi uslubu vardı o cevabın.

@lim5 kardeş, evet belirti okumayı bıraktım. anksiyete mevzuunda yeterince bilinçlenince. bişeye cevap verirken digerini unutuyorum. benim sorunum migren falan degilmiş, sonra gittigim doktor gülmustu hatta bu teshise.

@ceycey e evet anevrizma, yazdıgın bilgileri ben de biliyorum maalesef. imha icin gerekli gözlem yapılmadı maalesef, sonrasında ekip basındaki doktorla gorustugumde de ciddi sacmaladı. kendi aradı cagırdı zaten, aslında ailesi dava edecekti ama o gücü bulamadılar.

ben de sana soyle gercek bir ornek vereyim. turkiye'de olunabilecek en iyi yerlerden birine fizyoterapist aliniyor. adam sakatliklara bakiyor ama tani koyamiyor. her zaman soyledigi "Bi MR cektirelim, durumu konusuruz" MR gelmeden de kafasinda dusundugu taniyi da soylemesi lazim adamin ama raporlar vs geldikten sonra kagitta yazanin aynisini adama okuyordu. Yas olarak da yeni baslayan biri degildi ama iste maalesef boyle adamlar da var.

o zaman yazdığınız yazıyı düzeltmek lazım. çünkü o yazıyı okuttuğum tıpdışı biri, kinolon=kaka+ölüm olarak yorumladı.

vardır tabi orospu çocuğu. nerde yoksa söyle oraya gidelim. ama kinolon öyle ilaç sektörünü besleyebilecek bir ilaç değil. çünkü hem çok ucuz hem de patent süresi dolmuş jenerik ilaç
soğuk algınlığına yazılmaz ama atipik pnömoniyse yazılır. mesela ben yakınlarımdan biri atipik pnömoni olursa ilk kinolon tercih ederim. anama babama dediğim budur. atipik pnömoni de çok değişik bir hastalıktır. nezle gibi başlayıp, böğüre böğüre öldürebilir. Ben kendi aileme riske girmem. sana da girmemeni öneriyorum

halkın şunu anlaması lazım. top 2-3 özel hastane haricinde, özel hastanelerin doktor seçtiği falan yok. o en tepedeki özel hastanelerinde muayene, tahlil ücretleri için ev araba satmak gerekiyor.
devlette de doğru düzgün hizmet ve verimlilik yok. hastalara ayrılan süre açısından çok gerideyiz, bu kadar kalabalık, bu kadar yoğun hastanelerde işler nasıl yürüyor bazen ben de şaşıyorum. avrupadan gelen gözlemci hekimler falan şok geçiriyor hasta akınını görünce...

@la noix

hem müdahil edip hem de neden müdahil oldun diye sorgulaman çok garip. biz hastalar sizin tarafta işlerin nasıl olduğunu bilmiyoruz, o kısımla ilgilenmiyoruz da. doktora gittiğimde beni dinleyecek doktor istiyorum ve devlette kimsenin bunu yaptığını görmedim. özele gittiğimde yapıyorlar ama? müşteri gözüyle de baksalar yapıyorlar sonuçta ve sonuç olarak devlette gördüğümden çok daha iyi, özenli tedavi görüyorum.

önce bir tavra dikkat etmek gerekli, gerisi sonraya kalsın.

Ceycey, kötü zamanda hekim olmuşsun, modern tıp öleli çok oldu, artık ilaç şirketleri var. Naaptın, gittiniz mi Kıbrısa :p ?

www.yenisoz.com.tr
ethicalnag.org

Tamam, yardım et beraber düzeltelim entryi, sıkıntılı noktaları editleyelim.

kusura bakmayın duyuruya bir kaynak yapıyorum; ama benim de maalesef yıllardır süregelen bir taşikardi problemim var, en son doktora iki yıl önce gittim, gayet iyi bir doktordu da, dideral yazdı, ben tabii hala yaşıyorum bu taşikardi sorununu ama o kadar dağınık bir dideral kullanımım var ki bazen günlerce çrpıntım olur almam bazen çarpıntıya dayanamayıp yarım içerim. bu durumdan da çok sıkıldım, çarpıntının altında yatan sebep nasıl bulunamıyor anlamıyorum bu kadar çaresiz mi tıp sistemimiz? kuş kanadı gibi kalpten sıkıldım gerçekten dideral içmekten de...

@galandar, senin bana verdiğin bilmişlik kokan ama hiçbir şey bilmediğini ifade eden cevaptan sonra senin sorununun psikolojik olduğuna emin oldum. eğer gerçek bir hasta olsaydın gereksiz muhabbetlerle kafanı bulandırmaz ve gerçekten bir yanıt almayı beklerdin. ama görüyorum ki senin amacın hastalığını tedavi ettirmek değil kendine eğlence aramak. okuduğun makaleleri anlayacak altyapın olduğunu sanmıyorum. bunları okusan bile yorumlayacak tecrüben olduğunu da düşünmüyorum. sen bunu sadece kendini kanıtlama isteğiyle, kendini doktorun karşısında ezik duruma düşmeme isteğiyle yapıyorsun. türk doktorları küçümsemen de ayrı bir garip olay. elin İngilizleri bile tedavi olmak için Türkiye'ye gelirken her doktoru bir tutman çok ilginç. tamam kötü doktorlar var ama benim gözümde yarım yamalak makale okumuş biri, Google'da basit bir arama yapan hastadan daha tehlikeli. kendine dikkat et, sorunun psikolojikse kendine karşı savaş vermen gerekebilir, bu kadar inatçı olma.

@dissendium,

"Holter bana bir kez takıldı, sadece çarpıntıların zamanını kaydediyor"

+

"senin bana verdiğin bilmişlik kokan ama hiçbir şey bilmediğini ifade eden cevaptan sonra senin sorununun psikolojik olduğuna emin oldum"

tişikkirlir sipirmin

Boş konuşuyorsunuz, doktorun iyisi de var kötüsü de, hem özelde hem de devlette. Geçenlerde özele gittim, bana kasık fıtığım olduğunu söyledi. Sonra GATA'ya gittim, hiç de yokmuş öyle bir şey, gidip hastalık uydurdular üzerimde.

ben okula götürürken sandviç yapar alüminyum folyo ile sarar öyle muhafaza ederdim, ayaküstü yenebileceği için de bulduğum ilk açık havada yerdim.

yulaf, meyve, yogurt, kuruyemis.

ufak buzdolabi poseti veya saydam plastik - kap (guvendigim markadan)

kıyafetli falan sefer tasları var, onlardan aldım.

iş yerinde kendi odam var zaten, mikrodalga fırın ve mini buzdolabı da aldım. öğle arasında ısıtıp odada yiyorum, sürüm ya da salata yapmışsam yemekhanede arkadaşlarla da yiyebiliyorum.

çalışılan masa bazen en rahatıdır ;)

çekmecemde süt-yulaf-kuru meyve-kuru yemiş-kase filan var. onlar hep orda, bittikçe takviye yapıyorum :)

evden bir şey götüreceksem de tek kullanımlılk kaplardan kullanıyorum. ( pazarda peynirlerin konduğu plastikler var ya, onlar) sabah kahvaltısına kadar en fazla bir saat onun içinde durduğu için pek sıkıntı olmaz diye düşünüyorum.

benkonusuyorum.blogspot.com.tr

Bunu kullanıyordum. Kaplardan birine ek bilme koyabiliyorsunuz. Içecek taşıma kabi da dahil. Kimi zaman içecek kabına salata sosu koyup yanına salata alıyordum. Kimi zaman zeytinyağlı yemek goturuyordum. Isitilmayacak şeyler taşıdım hep.
Kimi zaman kalkarsan birine domates salatalık diğerine peynir zeytin koyup yanına da simit alıyordum.

home ofis çalıştığım için yiyecek çok şey oluyor ofiste ve nadiren bişey götürüyorum o da kahvaltı için oluyor. tost, sandviç falansa peçeteye sarıp buzdolabı poşetiyle götürüyorum.

küçük kapaklı cam kaplarda götürüyorum. iş yerinde mikrodalgada ısıtıp yiyorum.

Tupperware kaplar kullanıyorum. Kıymalı yumurta lor peyniri domates salatalık falan iki öğün, bi öğünde Börülce pilaki zyağlı yeşillikli falan.

tupperware
şairler parkı yada sahil
iş çoksa ofiste

cam kavonoz ya da plastik kap. ama plastik kapların iyisinden bulup onlara koyup götürüyorum.

ilk başta çok ağırlıkla girme. kilonu bilmiyorum ama gerekirse 5-10 kilo ile ya da boş barla başla durumuna göre.

yeni yapilan hareket once (eger bar hareketi ise) dengeyi ve agirligi tahmin etmek icin bos tekrar ile yapilir. sonra hafif kilo eklenir.

İnceledin mi bilmiyorum ama squat yaparken dikkat etmen gereken en az 10 tane hayati önem taşıyan detay var. Öncelikle onların ne olduğunu araştırıp öğren. Videolar izle inceleme yazılarını oku ağırlıksız yaparak mobiliteni oturtmaya çalış. Sonra boş ağırlıkla yapmayı dene sonra da hafif hafif ağırlık tak. Bunların araştırmasını hep sen yap, salon hocalarının %90'ı squat yapmasını bilmiyor, onlara sorup da kendini sakatlama.

Youtube'da çok güzel açıklayıcı videolar var. Özellikle haltercilerin kanallarında. Sopa ve boş barla doğru squat yapmadan ağırlığa geçme.

youtu.be devam videolarını da izle

Air squat yaparak başla. Video çekerek kendini kontrol edebilirsin. How to squat videosu izlemeyi de unutma bol bol

boş barla girersin 20 kg. onun da altında kalmazsın bence.

final cut'da motion track deniyor. gorsel hareket eden objeye sabitlemek. cogu duzenleme yaziliminda da boyledir.

After effects te motion tracking ile cok kolay yapabilirsiniz. Videolari vardir nette. Tek dikkat edeceginiz sey. Track ettiginiz nesnenin onunden birsey gecmemesi lazim.

bir kişi görüp herkes böyle sanıyor çoğu.
asgari ücret teklif ediyorlar hala yeni başlayanlara.

evet türk lirası son 2 yılda neredeyse yarı yarıya (belki daha çok) değersizleşti.
Ocak ayında asgari ücrete gelen %33 zam ile, iyice değersizleşti.

Asgari ücretle işe başlayan üniversite mezunu da kendi değersiz hayatını soruştursun bu saatten sonra.

çünkü herkes maaşının kat kat fazlasını hak ediyor. en düşük alan da öyle, en yüksek alan da.

hep arş. gör. kapsamında dönmüş muhabbet,
araştırma görevlisi belki mesaiye uymuyor ama:
- hocaların her işini yapıyor. en mantıklı işlerden tut, abuk subuk işlere kadar. makaleleri çevir, hoca yayınlasın gibi. benim başıma direk gelmedi ama duydum. ders notları hazırlamadan tut fotokopi çekmeye kadar geniş bir skalada görev tanımı var.
- ders alıyor bir yandan, veriyor bir yandan. sınav okuyor bir yandan. kendi dersi kadar verdiği derslere çalışıyor, sürekli yeni şeyler öğrenmek, takip etmek zorundasın. sürekli kendini kanıtlaman lazım. 2.000-2.500 veren bir işte de kendini kanıtlamak zorundasındır ama bu kadar mıdır bilmiyorum.
- yeterlik sınavı, jüri, tez, makale, sunum yapmak zorundasın. düşün ki 30 yaşlarına yaklaşmışsın, akademidesin, elinden başka iş gelmiyor. yeterlik sınavından kaldığın an bittin. o stresle aylarca başa çıkmak, mantıklı olmak lazım. tez jürisi için de aynı şey. tüm hayatın iki dudaklarının arasında hocaların.
- hocalarla aranı iyi tutmak zorundasın ki seni dışlamasınlar. bkz. madde 1.
- haftasonu/haftaiçi, gece/gündüz ayrımı yok. pazar sabah 6'da da, cuma gece 11'de de hoca aradığında ulaşılabilir olmalısın. sınavlara, tezlere çalışılan vakti saymıyorum bile.
- öğrencilere danışmanlık yapıyorsun. üsttekiler hoşa gitmeyen karar alsa suçlu yine sensin öğrencilerin gözünde. stres, stres, stres...
- öyp ile atanan belirli bir seviyeyi yakalamış insanlar. evet, torpilli girip de yatan da var. bu maaşın az olduğu kesim kadar bu maaşın çok bile olduğu kesim de var aynı meslek grubu içinde.

neyse, sonuç olarak, 2.00 ortalama ile bitiren ile 4.00 ortalama ile bitiren aynı maaşı almıyor, en azından çoğu bölüm için. bütün üniversite hayatını geçirip, ne iyi not alıp ne yeterli faaliyette bulunmadın mı maaşın düşüyor ileride. maaş ilden ile de değişiyor, istanbul için 4000 azken ankara için sınırda, atıyorum mersin için çok çok iyi para olabilir. bilemiyorum.

işin içine para girince her şeyin tadı kaçıyor. kısa adam maaşları artırdı belki ama eskiden akademide belirli bir kalite vardı, günden güne o da düşüyor. bu işe gönül vermeyen insanlar doluşuyor, derdi para olan. eskiden de aşırı kaliteli değildi ama beklentiler de parasal olarak düşüktü.

adamın neye para harcadığını da bilmiyoruz. belki sağlığa gidiyor çoğu? belki ailesine yardım ediyor? çok enteresan buluyorum sorgulayanları.

ben o 4000 az diyenlerin piyasayı zerre kadar bildiklerini düşünmüyorum. yada tıp felan gibi bir yeri bitirmiştir 6 maaşla işe başlamıştır herkezi aynı sanıyodur. ciddiye bile alınmıycak laflar dönmüş diğer duyuruda 4000 çok az felan diye. türkiye şartlarında çok az kişinin aldığı bir maaşdır 4000tl hiç boşuna kendimizi kandırmayalım. ha gerçerli bi mesleğin vardır deneyimin vardır çok daha fazlasını alırsın o başka ama yeni mezuna felan 4000 mümkün değil.

@passion rules the game
hocam hak etmek konusuna girersek kimse hak ettiğini alamıyor ki okumuş olsun veya olmasın

türkiye'nin iyi sayılabilecek bir üniversitesinin iyi sayılabilecek bir bölümünden yeni mezun oldum.

en en boş dediğimiz arkadaşım 2700tl maaşla işe başladı(ona da koç'ta mba yaptıracak girdiği yer :( negzel. ). 6-7'ye kadar çıkıyor maaşlar. genel çoğunluk 4-5 arasında. (değerler net) giriş seviyesi ücretleri bunlar.

sektöre göre, yapılan işe göre, yetkinliğe göre, mezun olunan yere/bölüme değişiyor maaş skalası. herkes kendi skalasına veya duyduğu-istediği skalalara göre cevap veriyordur eğer durum aksi gibiyse.

Sorun şu ki paranın hiç bir değeri kalmadı.

Ya burada en yüksek maaş alan 5 bin lira alıyor ama sorsan herkes 10 bin 20 bin kazanıyor. 20 bin lira maaş alacam İstanbul'da yaşayabilir miyim bu parayla diyen tipler vardı bir dönem. Tuhaf tuhaf işler.

Arkadaşlar, sadece yeni mezunlar yok, 35+ olan meslekte +10 deneyimi olanlar alıyordur belki. Yeni mezunlar dışında da kişiler var ülkede.

Avukat piyasasinin cok kotu oldugunu ben de duymustum. Kalifiye meslekte avukatliktan sonra kotu olan piyasa da muhendis maaslari. Doktorluk icin konusursak; yeni mezunken alinan maas ile 4-5 senelik tecrubeli doktor arasinda en az 2-3 kat fark ediyor. Doktor piyasasi biraz daha iyi. Onun disinda kalanlar; dedigin gibi geneli 2500 aliyor zaten.

luks lokanta, luks giyim, ulasim yine kendi araci ve gezi vs. yakit... luks kavrami kisiden kisiye degistigi icin yetmeyebilir. biraz da burnu havadalik, bizim insanimiza 10.000 tl'de versen yine yetmez der. memnuniyet derdine girilmemeli. bazen hakikatten ss diyorum yani.

yorum farkı var bu konuda. kimileri realist kimileri idealist düşünüyor. "4000 alıcak tabii bunu hak ediyor" diyen idealist kesim. realist kesim ise "haklısın kardeşim ama bakalım kim hak ettiği parayı alıyor" diyip başlangıç maaşları 2500 altı olan kalifiye insanları örnek gösteriyor.

realist kesimin temsilcisi olarak diyorum ki 4bini hak ediyor olması o parayı alacağı manasına gelmez, çünkü kimse hak ettiği parayı alamıyor. o duyuruda not skalasından dem vuran vardı ama içinde bulunduğumuz piyasa koşulları bağıl ortalamayla değerlendirilmeli, yani çan eğrisi. herkes hak ettiği parayı kazansa 4bin de yeterli gelmeyecek çünkü, ortalama yükselecek, sorun bu. öyle çok ekonomi bilgim yok enflasyon falan ama "olması gereken" ile "olan" arasında bu kadar fark varken "bana ne bana ne bu olsun" demek benim gibi realistlere saçma geliyor.

bireysel bazda düşünürsek; insanın hak ettiğini düşündüğü maaş için çabalamasını ve aza kanaat etmemesini destekliyorum. ama sorun bu zaten, hak ettiğin şey için esktra çabalaman, araman uğraşman, gerekirse uzun süre işsiz kalman gerekiyor. herkesin bunu kaldıracak maddi ve manevi gücü yok, o yüzden "siz böyle 3 kuruşa razı olursanız daha çok ezerler" düşüncesine katılamıyorum.

arkadaşlar hala anlamıyorsunuz. paranın değeri yok. para yarı yarıya değer kaybetmişken siz hala aynı maaşı istiyorsanız sıkıntı sizde.

2 sene önce 750tl ye kurumsal site yaptığımda, iyidir diyordum. şimdi binbir pazarlıkla, vaatlerle vs. en fazla 2000tl ye düşürüyorum kurumsal websitesi parasını. olay bu yani.

Tchuck, iyi de sen öyle düşünüyorsun ama kimse sana çıkarıp 'aaa paranın değeri düştü, al bakalım maaşının iki katini' demiyor. Ki ben 10000 lira adam yok demiyorum, var. Benim çevremde de var ama hepsi işlerinde en az 7-8 yıldır çalışan, dil bilen, kalifiye, kendini yetiştirmiş insanlar.

Ben kalkıp da yeni mezun adama '4000 lira az yeaa' demelerini anlamdiramiyorum.

millet abartıyor hacı.
benim kanaatim bu yönde.
bi tanıdığımız gelmiş benim anneme anlatıyor; "-bizim kıza onbin tl maaş teklif ettiler. kız git çalış dedim dedim ama dinletemedim." benim anamda saf saf dinliyo, üzülmüş bak ona bile şu kadar maaş vermişler sen hala az paraya çalışıyon gibisinden. kız 1 yıldır işsiz hala. şimdi bunların anası-babası böyle olunca onlarda atıp tutmayı bir halt sanıyor. bana çevrende tanıdıkların içerisinde bir yerde maaşlı çalışıp 5000 ve fazlası maaş alan kaç adam var desen. beşi geçmez. ama kendi işinde 5000 den fazla kazanan kaç adam var dersen çok var. çoğu üniversite mezunu değil. ticaretle uğraşıyor. kısaca benim ailemde yani kuzenler falan dahil sadece bir avukat vardı. son bir yıl içerisinde 4 kuzenim ki 3 ü özelde okudu ve stajını tamamlayıp avukat oldu. yani popüler mesleklerden bi tıp kaldı gibi. her ilde üniversite, özel üniversiteler gibi konular tam darbe oldu. herkes üni. mezunu herkes. 4000 tl yi beğenmeyen yeni mezuna gülünür. paranın değeri yok, kimse hakkını alamıyor mevzuları farklı konular. herkes kravatlı köle işte.

burdaki sıkıntı o duyuruda açıklanmıştı. evet herkes düşük maaş alıyor, ama 4000 de düşük. özellikle istanbulda yaşayan ve yine örnek duyurudaki gibi kalifiye insanlar için.

tamam yeni mezunlar para alamıyor, ama almamaları gerektiği için mi? asgari ücret 1300 olmuşken mühendislik mezunu adama 2000 vermek küfür gibi bir şey zaten, bir de onun üzerine ama bak yeni mezun arkadaşların ne kadar düşük alıyor sen 4000 alıp bi de şikayet ediyosun demek baya yanlış bir gidiş yolu.

önceki duyuruda not ortalaması üzerinden açıklanmıştı ben de şöyle büyüteyim örneği, sürekli taciz edilen bir insana ama oo ne tecavüzler var haline şükret bence taciz ne olucak katlanırsın demekle (bir tutamayız tabii) benzetebiliriz. bir şeyin daha kötüsünün var olması o şeyi hak edilen ve doğru olan haline getirmiyor.

yukarıda cevap verenler ayrıca haklı, paranın değeri çok düşük şu an 4000 tl maaş 1400 dolar ediyor, euroyu düşünmek bile istemiyorum. alım gücü düşük, kiralar ev fiyatları uçuk. 4000 tl alan biri düzgün bir evde oturmak için maaşının yarısını zaten eve + ev giderlerine verecek. azıcık borcu harcı olsa yemek yemeye ay sonuna parası kalmayacak. biraz daha çok yönlü düşünmek lazım "ooo birader 4000alıyon iyiymiş" demeden önce.

Burada da 10 bin TL maaş alanlar var.10 bin TL maaşı abartmayın.Benim çalıştığım uluslararası firmada:

-kendine bağlı mavi yaka yönetmeyen yeni mühendisler 5 bin brüt civarı
-mavi yakalı işçi yöneten,henüz müdür olmayan mühendisler tecrübeye bağlı 7-10 brüt arası
-alt seviye müdürler 9-13 brüt arası
-Üst seviye departman yöneticisi müdürler de 16-20 bin brüt civarı alıyor

Bakın üstte üretim yapan bir tesisten söz ediyorum.Direktör,yönetim kurulu üyesi vs. yok.Bildiğin fabrikadaki en alt seviye mühendisten üst seviye müdüre kadarki skala bu.

Bu tip farklı duyurularda hep aynı şeyi söylüyorum:

1) Bahsettiğiniz paraları alanlar var.Herkes abartmıyor
2) Alanlar var ama paranın değeri kalmadı artık.Bir ev almak istese üstte 10 bin brüt alan eleman yıllarını kutu gibi bir apartman dairesini almak için feda etmek zorunda.

Turku az, derdim ne alıp almadıkları değil. Evet, alan var ama almayan çoğunlukta. Sanki herkes bu maaşları alıyormuş da 4000 asgari ücretmiş, yeni mezun burun kivirmaliymis moduna girenleri anlamıyorum ben. Yoksa hakediyor/ haketmiyor, yetiyor/yetmiyor kısmını tartışmiyorum.


8000 lira alan ilkokul mezunu tanıdığım da var, 2 üniversite bitirip 3000 lirayı zor gören de var. Derdim bu değildi yani.

Sora'dan basliyor arka arttirici. Aynakol ise Sram Firmasinin ekipman grubu "Truvativ" Baslangic icin iyiler. Yanliz kollar yeni sora setinin kollari ise alinir. Yenilerin vites dusuruculeri de digerleri gibi ic tarafa konuldu. Bu fiyata sifir baslangic seti scott olur derim.

kollara detayli baktim de bu cikiyor,
f.ptcdn.info

normalde o kulplar pro. modellerininkinde ic tarafta. Ben de baslangic sora kullanmistim o bas parmagi da devreye sokunca sıkıntılı oluyor. yani akici gelmemisti bana ama boyle de kullanilir.

Her ne kadar giriş için desenizde gerek donanımı gerek ağırlığı pek keyif vereceğe benzemiyor. Komponentler eski. Ayrıca o bedende zaman zaman iyi fırsatlar yakalanabilir.
Karşılaştırma amaçlı www.canyon.com

ben bir kere yurtdışında taksiye bindim. internet yoktu, harita açıktı. mavi nokta benle birlikte gelmişti. ben de hayret ettim.
google maps idi program.

maps me gibi programlar bunu yapiyor sanirim ama onu nasil yapiyorlar anlamiyorum.

GPS anteni internetsizken konumunuzu tespit edebilir, aslında internetsizken yardımcı konumlama dahi çalışıyor.

Navigasyon işi ise ayrı, bir navigasyon programı alacaksınız ya da google maps'in şu anda kısmen çevrımdışı çalışma özelliği var, çevrımdışı alanları indirirseniz o alanlarda yol tarifi oluşturacaktır.

telefonun 3 temel sekilde konum belirler
1. GPS (dünyanin cevresinde dönen uydular)
2. WLAN (evdeki isteki internet modemi)
3. CELL (turkcell / vodafone antenleri)

GPS yöntemi icin internet GEREKMEZ, digerleri icin sebeke baglantisi gerekir. Bir map uygulamasi actiginda önce internet var mi diye bakar, var ise 2. ve 3. yöntemleri kulanarak konum belirler. En son asama olarak 1. GPS yöntemini kullanir cünkü hem daha az pil harcasin diye hem de 1.yöntem digerlerine göre yavastir. bulundugun konuma (kapali otopark, binalar vs.) bazen 5 dk konum bulamadigi olur cünkü uzayda dönen 4 uydudan sinyal almali, bazen hic bulamaz kalin duvarlar, yerin birkac kat altindaysan, ya da metrodaysan bulamaz. ama diger yöntemler daha az pil harcar, hizlidir ama sebeke baglantisi gerekir.

arabalardaki navigasyon cihazlari genel olarak daha hizli konum bulur, hesaplarken pil gidecek diye düsünmezler, islemcilerini sonuna kadar kullanirlar, telefonlar özellikle pil tasarruf modunda GPS ile konum belirlerken cimri davranirlar, o nedenle daha yavas hesaplar, eger hareketli isen bulmakta zorluk cekebilirler.

Gps'in nasil calistigini biliyorum. Bu yuzden internet kapali olsa da konumumu bulmasi gerektigini dusunuyorum haliyle. Ama bulmuyor konumumu.

HAritayi icinde barindiran, yani harita yuklenebilen uygulama var mi bildiginiz?

Mesela turkiye haritasini yukleyip tum Turkiye'de internetsiz kullanabilecegim?

Birkac farkli android telefonda denedim, konum bulmuyor yandex ya da google maps ile. Acaba haritayi indirme sansim var mi bu uygulamalarda? Bulamadim oyle bir sey.

çalışması lazım ama pratikte her zaman öyle olmuyor, olacaksa da çook beklemen gerekiyor. ben de yurt dışında roaming götüme girmesin diye telefon gps ile takıldım, işime yaramasını istediğim zamandan bi yarım saat önce açıyordum ki önce bi tespit edebilsin. mesela bazı şehirlerde bi kayboluyordu bekle allah bekle. özellikle google maps daha uzun sürede buluyordu yerimi, citymaps 2go daha çabuk o konuda. şehre göre harita indirme de var, ayrıca önemli noktaları da gösteriyor(hastane, yeme içme, turistik vs.) insanların orayla ilgili yorumları dahil. here maps öneriliyor çok deneyimleyemedim ama onda da indirip offline kullanma var.

xperia z1'di telefon, hani öyle tarih öncesi bişey de değil.

here diye bir app var onda indirebiliyorsun haritayı.

osmand uygulamasını indir. sonra da uygulamadan offline türkiye haritasını indir. telefonun destekliyorsa internet olmadan da her türlü ihtiyacını görür. ben bu sayede geçmiş aylarda gittiğim ülkelerin haritalarını indirerek internetsiz gayet güzel gezebildim.

play.google.com

tuttuğun malzeme değil tutuş şeklinden nasır olur. deriyi sıkıştırırsan neyi tutarsan tut nasır olur.

ikinci olan sert plastik yanilmiyorsam ama silikon gibi hafif yumusaksa alinabilir tabi.

30 liraya deri bir eldiven aliyorsun ve bu tur konulari bir daha kafana takmiyorsun. iyi antrenmanlar.

www.eurohoops.net
www.basketbolig.com
trendbasket.net
www.turknba.com
www.nbagunlukleri.com
www.jwsbasketball.org
www.yazihaneden.com
charityline.tumblr.com
www.cbssports.com
www.basketball-reference.com

eurohoops'da bizim arkadas calisiyor. baya profesyoneller.

Bütün dünya basketbolunu takip edebilirsin. Forumu da çok güzeldir. Dünyanın dört bir yanından oyunu sevenler toplanmıştır. On sene önce çok aktiftim. Sen yazınca aklıma geldi.


www.interbasket.net

www.basketfaul.com

Turkiye'de pahali sanirim. Belli basli markalar yine ucuz oluyor disarida. Bir de sey muhabbeti var tabi onu isin bilenine sormak lazim "Kalicilik" kimisi ucuyor hemen, kimisi de kac saat gecse de kaliyor uzerinizde. Sonucta kimya olayi.

Her erkek icin de belli kriterler oluyor. Kimi saatine ozen gosterir, kimi kravat, kimi de parfume. Boyle bir sey.

Parfümler üretilirken, esans firmasından esans alınıp alkol, su (su her zaman kullanılmaz) ve koruyucu eklenip seyreltilerek hazırlanıyor. Burada önemli olan şey esans. Aynı kokuyu veren 10 tane esans çeşidi olabilir, bunlardan hangisini kullanmak gerektiğini düşünürsen içerisinde alerjen miktarı en az olanı seçmek yaptığın ürünü insan sağlığına en az zarar veren olarak belirler. İçinde hiç alerjen olmayan esanslar da var, onlar da pahalı oluyor haliyle.

Yani dostum dışarıda 30 liraya aldığın -aynı kokuya sahip- parfümler var ya, onların içi alerjen dolu ve parfüm nefesle beraber içine çektiğin bir şey olduğu için 40 sene sonra akciğerlerini eline alıp dolaştırabilirsin.

Nereden biliyorum, bir kozmetik firmasında Arge'de çalışmıştım bir süre.

Ben kendim ne yaptığımı söyleyeyim işin mutfağını bilen biri olarak. İndirimdeyken kaliteli bir parfümü alıyorum ve bundan başka hiçbir ürünü elimde tutmuyorum. Zaten bir tane parfüm de en az 1 sene bazen 1.5 sene götürüyor beni. Bunun dışında da kozmetik ürünlerinden herbirinden 1'er tane var elimde. Zibilyon tane ürünü alıp stok yapmıyorum çünkü max. 2 sene ömürleri var. Dolayısıyla kaliteli ürünleri indirimdeyken alıp uzun soluklu kullanınca, gereksiz masraf olmaktan çıkıyor. Ödediğin paranın karşılığını alıyorsun.

Eyyorlamam bu kadar.

400 lira değil orj. parfüm dediği 150-200 bandında güzel edp parfümler alabilirsin. Bazı parfüm notalarını açık parfüm ile yakalamak mümkün özellikle kışın kullanılan odunsu kokuları fakat yazın kullandığın daha fresh olan kokuların açık parfümleri traş losyonundan farkı yok.

Sanırım bugüne kadar edt yada açık parfüm harici bir parfüm kullanmadın (sanırım diyorum) iyi marka bir edp parfüm kullandığında farkı anlarsın.

@chitosan: teşekkür ederim. oldukça aydınlatıcı oldu. ancak alerji konusunda bir yorum getirmek isterim. oldukça alerjik bir bünyeye sahibim. sıcaktan soğuğa geçince bile hapşırık krizleri geçiririm, kazak giyemem (ve daha bissürü şey) ama bu parfümler konusunda bir sorun yaşamadım (tabi bunu kısa vade için konuşuyorum. uzun vadeyi bilemem).
@yahudi: yanılıyorsun. çok sayıda ve 400-500 TL bandında (gio, armani, tom ford vs..) parfüm kullandım. bir fark göremediğim için bunu yazdım.

çok pahalı parfüm almama konusunda haklısın.
ama o parfüme vermediğin paranın çok daha fazlasını, parfüm kadar değeri olmayan ya da sırf -benim olsun- diye aldığın şeylere harcıyorsan bu zaten üzerinde durulacak bir sorun değildir.

@1adam: sırf benim olsun diye aldığım bir şey yok. "nelere para verdiğimi anlatamam size" derken maksadını aşmış biraz, lüzumsuz para harcamayı sevmem. ama eğer bir şey lazımsa da alırım, düşünmem fazla.

sahtelerde kolonyamsı bir koku kalıyor. burnun çok iyi değildir belki almıyorsundur. giydiklerinde leke yapıyormuş, burada biri yazmıştı. sağlıklı da değil +1

herşeyi geçtim, dolaylı hırsızlık zaten yapılan şey.
Bir firma var, çok büyük firma olması birşey değiştirmiyor.
İlla altta zor şartlarda çalışan insanlar da var çünkü.

neyse oradaki mühendisler, uzmanlar bir koku üzerinde çalışıyorlar
sonra senin bu "ucuz" dediğin parfümcüler aynı kokuyu üzerinde hiç bir çaba harcamadan tekrarlıyorlar. (Hem de merdiven altı, sağlıksız şartlarda hem kullanan hem yapan için sağlıksız şartlar)

Yine komik bir nokta da şu, hem o gerçek parfüm gibi kokmak istiyorsun, onu kullanıyor gibi gözüküp hava atmak istiyorsun, ama gidip onun sahtesini alıyorsun. Buradaki ironi aslında göz yaşartacak kadar acıklı.

Malesef insanların gelirleri artsa da eğitimleri/görgüleri sabit kalıyor
Sen hala seni büyüten çevrenin kafasındasın, sana göre parfüme para vermek kerizlik, ucuz parfüm almak akıllılık.
Sen internetten film de indiriyorsundur, maç izlemek için link de arıyorsundur.

Sana böyle öğretildi çünkü, sen bunun gerçekten "akıllılık" olduğunu düşünüyorsun.

Mesela estonyadaki adam böyle büyümüyor, o adam benim param atıyorum Armani Parfüme yetmiyorsa gidiym adidas parfüm alayım diyor, ne yapsam da armaninin çakmasını bulsam demiyor.

orijinal olmayanların kalıcı olmasını at sidiği ile sağlıdıklarını söyleyen bir bilirkişi ile konuşmuştum.
her şeyden önemlisi sağlık yani ötesi yok bence. ben bir mantıksızlık göremedim açıkçası.
Ama ülkemizde benzin gibi de pahalı orijinali orası ayrı konu.

Sahte parfumde koltukaltim, deriye degdigi noktalar vb irrite oluyor, hapsirmaya basliyorum sikinca filan. (bi ara kullanmistim)

Bi ara tesadufe cidden pahali parfum kullanmistim, 200-300 tl civarinda ama indirimda yakalamistim.

Simdi en sonunda 29€ya aldigim jean paul gaultier - madame ile yasiyorum. Cok para vermiyorum, cok sikmam gerekmiyor ustume basima vb.

200-300u alamayacak olunca 90tl lige gectim. En mantikli olan bu.

neredeyse aynısını? alakası bile olmuyor çoğunun. aynı kokunun orjinali ve taklidini yan yana getirip kokladığınızda mantıksız olmadığını anlarsınız.gerçekten güzel kokması için kalitesi için veriliyor o para.Çok sağlıksız ayrıca
400 vermek fazla geliyorsa 80-100tl civarı daha ucuz bir parfümün yine orjinali alınabilir.400 liralık parfümün 30 liralık berbat versiyonunu kullanacağıma hiç kullanmamayı tercih ederim.

Orijinal olmayan parfüm kendini belli ediyor ki. Tam tarif edemediğim hepsinde ortak olan rahatsız edici, burun yakan ağır, kimyasal bir koku var. Orijinallerde onu hissetmiyorum. Direkt yumuşacık geliyor.

Piyasası burada 300 küsür olan parfüm yurt dışında 160'a gelebiliyor. Ülkemizde pahalı maalesef.

@corc: dostum sakin ol ve o klavyeyi yere bırak dostum. ilk olarak karşındaki insanı tanımadan nelerle itham ettiğinin farkına var. alenen hırsızlıkla suçluyorsun beni. tek tek cevap vereceğim,

2 sene öncesine kadar her maça gider, evde de bütün platformlara sahip biriydim. artık eski hevesim kalmadığı için sadece dmsart kullanıyorum. yani internetten maç izlemiyorum. illa izleyeceksem gidip yiyip için bir barda izliyorum.

internetten film indirmiyorum çünkü film izlemeyi sevmem. illa izleyeceksem gidip blu rayini alır izlerim.

ben parfümü bir hava atma aracı olarak görmüyorum. sadece yanıma gelip benimle diyalog kuran personelime biraz da olsa hoş kokmak için kullanıuyorum. insanların bu tarz şeyleri hava atma amaçlı görmesi kadar saçma bir yanılgı yoktur.

kaldı ki sen kim oluyorsun da beni büyüten çevreyi yargılama hakkını kendinde görüyorsun? beni büyüten çevreyi yargılamak için önce karşındaki ile nasıl konuşacağını öğrenmen gerekir.

haddini bil konuşurken, terbiyesizlik yapma.

@kuehles blondes
O parfümü o fiyata nereden alıyorsunuz?

bana da mantıksız bir durum gibi geliyor.
normalde parfümü çok severim ama aynı sebeplerle saçma buluyorum. eyfel veya bargello'dan alıyorum, tatmin oluyorum işte.

1 milyon 100binlerde takipcisi var gunluk vlog cekiyor takipcileri de izliyor bu videolari.

bunu ve bir çoğunu izleyenlerin %90ı 15 yaşında ergenler. o yüzden izlenebiliyorlar. internet kullanımı çok fazla bu ergenlerde.

ergenler sebebiyle. yorumlara da bakarsan kendisine abi diye hitab ediyorlar. ve bu cocuk 1997'li.

burak oyunda diye bir kanal var, en cok takipcisi ve izlenme sayisi olan o. ergenler arasinda oyle bir fenomen ki, online oynanan oyunlarda "mehmet oyunda", "aykut oyunda", "anan oyunda" gibi gerek kendi isimleriyle, gerek kufurlu olarak baya bir nick secimlerini etkilemis halde ergenlerin.

kisaca: ergenler

Bisey itiraf edeyim mi? 26 yasindayim ve Orkun'u ben de izliyorum. Cok guzel videolar cekiyo bazen. Ozellikle Orkun'a meydan okuyorumlar cok iyi. Asiri cesur bi cocuk :) bi de samimi de geliyo bana ama onun disinda ergenler +1

Burak oyunda adindaki velet ilkokullara konferanslara gidiyor. Tarkan gelmis muamelesi goruyor cocuk.

roxy'de youtuberlarin etkinligi vardi. batesmotelpro haricine gelenlerin hepsi anlattiklari gibi ergen arkadaslardi. siraya girdigimde baya garip gelmisti. o yasta zaten eglence ariyorlar, oyun vs. onlari verince de hayat herkese guzel.

soru mu bu, türkiye'de hiçbir yer yeteri kadar güvenli değil.

Olduğun yeri de metroyu da düşündüm, trafik akışının cok yogun olduğu yerler, ayri bir bisiklet yolu yok bildiğim kadariyla,bence mümkün değil..

avrupanin modern bir kentinde yasayip da ulasim icin diger binlerce kisi gibi bisiklet kullanan biri olarak boyle mesajlar goruyorum arada bir, uzulsem mi, sansli mi saysam kendimi bilemiyorum. dogup buyudugum istanbulda da insanlar ozeniyor, keske ise bisikletle gitsem diyor, gidebilir miyim acaba ya diyor ve soru geliyor: ölür müyüm?

nasıl özendiğinizi görebiliyorum ama hiç heves etmeyin, kendinizi de ateşe atmayın. arabanın içinde bile güvende olunmayan yerde bir delilik yapmayin. biz burada beşiktaş ilçe sınırı kadar olan şehir merkezinde bisiklet sürüyoruz, istanbuldaki iki ilçe arası mesafe burada şehirlerarasına tekabül ediyor.

yapmayin, canınızı tehlikeye atmayın. bazı şeyler bazı coğrafyaya gitmiyor işte, özenmenin anlamı yok.

ben niye tik alamamışım acaba?^^

ölmeyin diye dedim, çünkü trafik canavalarla dolu ve sizi ezmek isticekler....

Trafik cok yogun, yani isterseniz bi gun minibus caddesinden baslayip inonu-ataturk (hangisi hangi yone gidiyor karistiriyorum hep) caddesinden kozyatagina cikin.

Ya da bu caddelerin paralelindeki sokaklardan gidin ki biraz dhaa garantide olun.
Kask, dirseklik vb unutmayin:/
Cok tavsiye etmem ama yapilmayacak gibi degil. Cok uzak gelmedi yani bana mesafe.

Ama dedigim gibi bi kez deneyebilirsiniz bence.

Minibüs yolu için konuşayım. Benim okul ziverbeyde hava güzel olunca kadıköy-ziverbey arası 4 yıldır yürüyerek gidip gelirim. Arada küçük inşaat sürprizleriyle karşılaşıyorum. Şimdi kurbalıdere ıslahı diye evlendirme dairesi civarındaki yol rezil oldu. Minibüs yolunda bir bakıyorsun kaldırım ve yolun yarısı kapanmış çünkü bir ev yıkılıyor ya da inşaata başlanmış her yerde hafriyat kamyonları.

Mesafeye baktim da 6,3 km imis.

(Belediye - kozyatagi metro, minibus cad ustunden)

Ben yasadigim sehirde okuluma 5 km mesafedeyim. Tabi bisiklet yolu olan bolumler cogunlukta bu 5kmde. Isiklarla filan beraber 20 dk suruyor
6,3 km cok yapilabilir mesafe. Ama can guvenligi meselesi bambaska. Lutfen dikkat edin ama daha onceki cevabimda da dedigim gibi, bir kez deneyin.
Ha ama e5 e asla cikilmaz ki yasak da zaten. Aman diyim.

kadıköy - maltepe arasında yaptığım bir yolculuğu çekmiştim. fikir vermesi açısından izleyebilirsin:

tam kadıköy belediyesinin oralar: www.youtube.com

ben aylarca maltepe-kadıköy arasında minibüs caddesinde kullandım. gece yolculuğu da çok yaptım gündüz yolculuğu da. kartal'a da gittiğim oldu. e 5'e çıkmaya cesaret edemediğimden o istikamette metroya soktum.

sahilde ve bağdat caddesinde de çok kullandım. karşıya geçip sirkeciden tramvay yoluna girip dolaşmışlığım da çoktur.

• minibüs yolu için konuşacak olursam tehlike ve taciz anlamında bir problem yaşamadım ama hep temkinliydim. olabildiğince en sağ şeritten gittim, trafik tıkandığında aralara daldım, ışıklarda ve aşırı sıkışıklıklarda kaldırımları kullandım vs. hepsi videoda var.

• en korktuğum şey duran arabaların yanından geçerken kapının açılma korkusu. bir kez taksi kapısına çarpıyordum. o günden sonra hep aramda 1 metre mesafe bırakmaya çalıştım.

• otobüs duraklarına yaklaşınca kaldırıma çıktım çünkü otobüs yanaştığından sıkışıyorsun.

• onun dışında minibüslere dikkat etmek gerek. nerede duracağı ve nerede yolcu indirip bindireceği belli olmadığından önümde minibüs varsa ekstra temkinli davranıyordum.

• bir de en sağ şeritte zırt pırt kanalizasyon demiri çıkıyor ve demir aralıkları yola paralel olduğundan arasına lastiğin girme tehlikesi var. eğer dağ bisikletin varsa bir şey olmaz ancak yol bisikletin varsa o lastik araya girer ve düşürür. o yüzden en sağ şeritten giderken çok hızlanmamak ve kanalizasyon demirlerine dikkat etmek çok önemli.

• eksikliğini hissettiğin en çok şey ayna olacaktır. sonuçta istanbul'dasın ve şerit değiştirirken olsun, başka bir yola saparken olsun sürekli arkanı kontrol etmen gerekiyor. o yüzden gidona ayna takmanı öneririm. ben hoş durmuyor diye takmadım ancak her türlü zırt pırt arkana bakmaktan iyidir. bir de hiç kullanmadım ama kaska takılan küçük aynalar oluyor. o da iş görebilir.

• son değineceğim konu ışıklar. asla "dur şu yeşili kaçırmayayım." diye her ışıkta kontrolsüz hızlanma. ya da kırmızıda durdun diyelim yeşil yanar yanmaz hızlanma. çünkü illa malın biri ışık ihlali yapacaktır.

toparlayacak olursam çok dikkatli olmak şartıyla gidilebilir. evet bisiklet yollarımız yok evet trafikte sorunlu insan dolu evet bisiklet kültürü ve bilinci çok gerilerde evet tehlikeli ama her şeye inat bindim ve biniyorum, pişman değilim.

Yaklaşık maksimum yarim saatlik mesafe, minibüs yolunda kaldırımdan gitme şansın var google street viewda geniş görünüyor. Belki benim baktigim yer öyle daraldığı kısımlar olabilir. Minibüs yoluna paralel caddeler var kendiniz rota çizebilirsiniz. Yarim saat kısa bir süre, pür dikkat olmanız için uzun bir süre değil. Bir avrupadaki kadar rahat olmayacaktır , ama mümkün.

ankara'da bahçeli - kızılay arası 3.5 km yolu 11 dakikada bisikletle gidiyorum sabah-akşam. memurum. bunu da yapmasam sıkıntıdan ölürüm. çılgınlık edip dene bence. 6 km çok değil.

İyi derecede bisiklwt surerim. Sehir falan degiatirecek kadar. Ama ben is yeri konforu ve trafik zaman sorunu yuzunden cesaret edemiyorum. Terlemek sorun degil, sivil calisiyorum diyorsan git tabi. Yol guvenlihini dert etme. Yedek ic camasiri al ama mutlaka. Ve surus sirasinda bacaklarin acik olsun. Anadolu yakasi biraz daha uyhundur bu is icin.

gidis-gelis 120 km yapmis biri olarak. yapilir, neden yapilmasin ?

mis gibi.

Bir haftadır yaptığım şey ama ben Avrupa yakasında oturuyorum. Bildiğin Eski Edirne Asfaltı yolundan hergün 7km gidip geliyorum. Minibüslerin, otobüslerin falan sıkıştıracağını sanıyordum ama şimdiye kadar bir tepkiyle, kornayla karşılaşmadım, hatta arkamda daralan yollarda sabırla bekleyen şoförler bile oldu. Anadolu tarafındaki sürücüler buradakilerden daha naziktir bence. @halitkin de dikkat edilecek hususları ok güzel açıklamış zaten.

Bisiklet kaskını, ekipmanını giyerek yola çık. O zaman sürücüler seni daha fazla dikkate alıyorlar, seni trafikte bir araç olarak görüyorlar.

Azami dikkat edeceksin, fevri hareket etmeyeceksin, en sağdan gidiyorsan ve önüne ufak bir çukur çıktıysa yolunu değiştirmeden çukura gireceksin.

Yoldan gözünü ayırmayacaksın, özellikle sağa parketmiş ya da henüz parkediyor olan araçlara, bayan sürücülere çok dikkat edeceksin. Durur durmaz kapıyı açıyorlar ve en korktuğum şey de bu.

Yol birleşimlerinde ve ayrımlarında daha bir dikkatli olacaksın.

Gerekiyorsa kaskına bir ayna al, sol tarafı kontrol etmek çok önemli.

En güzeli Pazar günü sabah saatlerinde kendini ve yolu denemen, kaç dakikada gidebiliyorsun, nereler tehlikeli, çok yoruluyormusun bunları iyice incele. Bazen ohoo ben bu yolu havada karada giderim diyorsun ama sonra arabayla giderken dikkat etmediğin o sürekli ama ufak yokuş nefesini kesiyor. En son olarak da bir gün işe gidip gelerek deneyebilirsin.

Sahrayicedite kadar ara sokaklardan gidersen sahrayiceditten e-5e kadar bisiklet yolu yapildi inonu caddesi uzerine onu kullanabilirsin. Bence imkansiz degil, hic olmadi inonuye kadar kaldirimdan gidersin

guzergahin guvennligini bilemiyorum ama eger asil amac trafikten kurtulmaksa motosiklet neden olmasin? motosiklet muthis guvenli diye degil ama bisiklete gore biraz daha rahat akarsin trafikte. Istanbul insani alisiyor git gide motosikletlere.

Haftanin 7 gunu calisilir mi?? Hic bulasmazdim.

git bi görüş sonra kabul gene etmezsin.
baktın tatlı bir iş yaparsın.

"ödemeler çalışılan saat baz alınarak hesaplanır" sıkıntılı bi cümle.

ama en azından git bi görüş +1

Bdsm beklentisiyle gelip hayal kırıklığına uğrayan sadece ben miyim?

Yine de görüş +2.

Günlük çalışma miktarın bellidir diyelim 10 saat fakat hangi saatlerde çalışacağın sana kalmış anlamına geliyordur. Neden? Çünkü bazı online işlerde çalışma saatleri esnektir.

okuldan bi öğrenci arkadaşım yapıyodu böyle bi iş. günde 1-2 saat pc başında oyunun haberlerini ve duyurularını ingilizceden türkçeye çevirerek ayda 400 dolar kazanıyodu. ihtiyacın varsa üstüne git bi fiyat al bakalım.

bizim arkadas yapiyordu bu online oynanan kumar oyunlarinda ekstra chip satiyordu ve destek sagliyordu (soru,yardim) gercekten pc basindan kalkamiyordu. para para da yani izin vs. olmazsa kotu is.

Belli olmaz, yabanci bir sirketse saatlik ucret almak avantajli bile olabilir. Maasli calisan olayi her ulkede ayni sekilde islemiyor; ornegin Amerika'da cogu yerde maasli calisanlar gec vakte kadar calissalar bile maasli olduklarindan fazla mesai parasi almiyorlar (yerine gore degisir ama turkiyedeki gibi degil). Ama saatlik calisan her saatinin parasini aliyor. Bir gorus bakalim.

özellikle bilgisayar/tablet ile masa başına bağlı kalmadan çalışabileceğin, saatte bir ticket kontrolü ile götürebileceğin bir iş ise, tatlı bile olabilir.

detaylarını öğrenmeden yorum yapmak çok zor. full masa başı olmayabilir. laptop vs gibi uzaktan erişim ile sorunları çözebilirsin belkide.

Aksam biraz soguk oldu pencereleri kapadim esofman giydim

ankara, usuyor gibiyim.

tshirtümü giydim, pencereyi açtım. ayı gibi yayılıyorum.
keyifler yerinde
istanbuldan bildirdim

bu arada hataydayım. şu an hava sogumaya başladı.

Eryaman aksamları üşüyorduk az önce kaloriferleri yaktılar ısındık.

Sıcak cam açık. Istanbul kadıköy

hava güneşli ve açıktı bugün tüm camları yarı açtım ben de. simdi evin içi soğumuş, camları kapadım, üstüme kalın birşeyler giydim.

ankara, (ben haziran sonuna kadar hep üşüyorum)

Gunlerdir, yagmur yagiyor. Galiba birkac gun daha yagacak. Sokaga cikasim bile gelmiyor, uc gundur cikmadim :(

dışarda rüzgar var ama kombi açacak kadar soğuk değil.

Yağmurlu ama sıcak, tshirtle oturuyorum ve cam açık.

öğlen ve ikindi vakti bayağı güneşliydi, hatta terasta yiyelim yemeği dedik. sonra fena şekilde sağanak yağmur başladı. 1-2 saat sürdü. şimdi de serin. gölcük. kocaeli'deki.

rüzgar var biraz. t-shirt ve şortla takılıyoruz. gece sadece boxer yeterli. izmir.

t-shirt + boxer. gayet iyi.

soğumaya başladı, kapı cam açık değil ama kalorifer kapalı. izmir.

Bugün biraz tatsızlık sinyalleri verdi hava rüzgarlı ve biraz üşütücüydü. Yarın da yağmur yağacakmış zaten.

ışık da bol olacaksa iş görür.

cep telefonuyla film mi çekilir arkadaşlar allah aşkına ya.

zamaninda ipod kullanarak cok film, klip cekmisligim var. o zamanin sartlarina ve goruntu kalitesine gore. yeterli yardimci ekipman varsa olur.

Acik havalarda gun isiginda anca. Ama ben olsam telefonla cekmeye hic kalkismazdim bile.

Maddi durum ekipmana elverişli değilse iş görür tabi. Özgün bi senaryo güzel bi oyunculuk süper olur.

Profesyonel mikrofon ve ışık çok önemli.

Bu arada oyuncu ihtiyacınız varsa seve seve oynarım.

merhaba. sanırım nokianın festivaline gitmiştim yaklaşık 6-7 yıl önce sadece nokia bilmem kaçla çekilen filmler yayınlanmıştı baya aksanattaydı diye hatırlıyorum ilk 3 e ödüller falan. yani o zaman bile olabiliyorsa şimdi hayli hayli çekilir ama oyuncular, ekip ve siz bi ciddiyetsiz davranmaz mısınız ya "nolcak lan alt tarafı telefona kaydediyoruz" diye. sağdan soldan geçen hiç iplemez. kolay gelsin şimdiden başarılar.

not: bahsettiğim buymuş

www.letsgomobile.org

@libertine

hatirladim bunu. ne efsanelerdi. yanilmiyorsam buraya iphonedo'da katilmisti.

Mutlaka michelin olsun. 30.000 km oldu. Hala yeni gibiler. 29 inc 2.10 bendekiler.

hutchinson ve continental bulabilirsen, bunlar da iyidir.

schwalbe marathon plus efsanesi var. fiyatını şu an bilmiyorum ama zamanında dağ bisikletim için almış çok memnun kalmıştım.

2.0'dan 1.5'e düşürmüştüm.

temiz adammissin. ilkinde unuttugum bir an vardi, uc gunden beri icim icimi yiyorrdu. aradim ama fav yapmadigimdan kacmist. nba'de araba uzerinden dunk yapmadan once Marko Milic efsanesi vardi. Hem de beyaz basketbolcu, degisik biriydi,

www.youtube.com

bu da bonusu,

www.youtube.com

www.youtube.com

2013 nba finali 6. Maci sanirim. Miami spurs serisi, spurs 3-2 onde seride.

Macin son dakikasi, spurs 5 sayi farkla onde. Sampiyonluk geldi gelecek. Lebron ucluk atiyor fark 2. Sonra kawhi leonard'a taktik faul yapiyor miami. Leonard 2'de 1 atiyor. Kawhi leonard efsane bir superstar oldu, finaller mvpsi oldu ama ben hala kendisini bu kacirdigi serbest atisla anarim. Fark 3, son top miamide. Sanirim lebron ucluk deniyor ama girmiyor. Bosh hucum ribaundunu ray allen'a celiyor, ray allen sag dibe gidip uclugu salliyor. Ve mac uzatmaya gidiyor, miami kazaniyor.

Nba tarihindeki en dramatik sampiyonluk kayiplarindan biriydi bu. Mobilden yazdigim icin linkle ugrasamadim

Yazinca canim cekti buldum izledim. Efsane gercekten.

youtu.be

stojakovic'in panya arkasi sutu. o zaman baya bahsedilmisti.

www.youtube.com

-Hakemlerin Yugolar karşısında Sabonis'li Litvanyayı kıymaları sonucunda koca dev adam'ın ağlaması

-Gene bir Yugo-Arjantin finalinde hakemlerin Arjantin'i fena kıyması.

-MJ'nin Utah serisinde son saniye basketi

benim icin 2011 finalinde olymipakosun cskya karsi efsane geri donusu ve son saniye basketi.

planinicin son saniye uclugu

2005 avrupa sampiyonasinda hirvatistanin ispanya karisinda bildigin dogranmasi.

adriyatik liginde, dusan kecmanin kendi sahasindan attigi uclukle partizani sampiyon yapmasi, o sirada cibona zagrebliler saha icerisinde sevinmekle mesgulduler.

robert horry'nin son saniye uclugu www.youtube.com

derek fisherin 0,4 saniye kala attigi ucluk. www.youtube.com

tracy mcgradynin efsane son 1 dakikalik performansi www.youtube.com

kobe bryantin 81 sayi atmasi.

rusyanin avrupa sampiyonasi finalinde ispanyayi yenip kupaya uzanmasi.

Çok güzel başlık dostum , tüm cevaplara tek tek baktım; süper... Ben de iki cevap vereyim:

Birincisi son zamanlarda facebook'ta da çok dolaşan malaga real maç sonu

youtu.be

Bir de şöyle bir şey var geyik niyetine asdffh

youtu.be

Ekleme:

İndiana detroit maçındaki efsane kavga. Zibilyon tane video var o olayla ilgili.

Cinsiyetini anlamadim ama oyle bir sey yok. Egitimli kesim (gercek egitim, her diplomali degil) zaten bilincli oldugu icin ilk uzun iliskisinde evlilige dalmiyor. Sen de onlardansan hoc de gec degil. Ama cahil biriysen ve kendin gibi biriyle evleneceksen gec kalmis olabilirsin. Cahiller kendilerini tanimadan aski bilmeden ergenlik duygularini mantikli saniyor. Ortaya carpik aileler, tuhaf cocuklar cikiyor.

@Traveller hocam o konuda haklısın da gençlik de yok olup gidiyor, eski heyecan kalmıyor. 30 yaşından sonra herhalde bir ilişki için çok da istekli hissetmem gibime geliyor. :D

edit: hocam dedim cinsiyet belli oldu herhalde :D

Ben de kimi sevsem ya parmaginds yuzuk ya da bilmediğim sevgilisi çıkıyor,:(

K,24 .

kadınsan kalmış olabiliten fazla.

@Alt4y yok değilim. hocam diyen kadın mı olur ya? :D

29 k, 2 ay sonra 30 yasinda olacagim. 1 yillik iliski. Erkek arkadasim da ayni yasta, hatta aramizda 1 gun var.

aynı dertten müzdaribim ama evde kalmaktan çok hayatımı yaşıyorum diyebilirim.

sevme - sevilme duygularını tekrar hissedip ciddi bir ilişkiye başlayabileceğimi sanmıyorum.

bu yaştan sonra da aklı başında insan bulmak zorlaştığı için, bu hayatlık bana geçmiş olsun, bir daha ki sefere.

Şurada benim cevabımı bul oku. Tüm dertlerin geçecek.

www.eksiduyuru.com

iliski olan insanlar yurutebiliyor mu ? bir de buna bak. herkesin yuzugu bilmem nesi var diye karalari baglama. bak millet buraya gelip neler anlatiyor. bilmiyorum okudun mu?

yok iste kocasi mac izledikten sonra ortaligi kirip dokmus, falan sonra milletten akil istiyor. akil verilince de tersliyorlar falan. yani olay istikrar ve mantikta. bir kez daha soyluyorum, iliski yasamayi bilmiyor insanimiz.

28 E
Bekarim, mutluyum:)

Erkek evde kalmaz, yaşı da geçmez. Ben hiç duymadım bi erkek hakkında "evde kalmış" dendiğini.

İyi güzel kızlardan yaşıtın olanlara bakıyorsun herhalde. Onlar kapıldı evet. Ama yaşı küçüklerden güzel olup da henüz kapılmamış olan çok. Kadın olsaydın işin çok zordu.

29 k

Bekarim, evliliğe sıcak bakıyorum ama olmazsa da çok uzulmem herhalde. Ya da üzülürüm, bilemedim şimdi.

Bu yaştan sonra evlenmemek değil de çevredeki evlenmemiş arkadaşlarla yalnızca evlilik muhabbeti yapmak biraz can sıkıcı oluyor. "Kaç yaşına geldik, düzenli bi ilişkimiz bile yok. Bizden geçti. Zamanında aklımızı kullanacaktik. Artık aşık da olamayız. Eskisi gibi heyecalanamayiz da. Ne zaman çocuğum olacak benim? Kırk yaşında mi? Doğru söyle, ben hafif bi kadın miyim? Erkekler o yüzden mi evlenecek kadın gözüyle bakmiyor bana?" vs vs. Tam bende de karamsar bir hava oluşuyor, sonra yanımıza evli biri gelip "Bütün erkekler öküz" vs diyince amaaaan diyorum.

Fakat yalnızlık kötü. Rüyalarda yüzük, gelinlik görme klişeleri insanın asabini bozuyor. Yani evlenmek bi gelişim ödevi, olmazsa olmaz bir şey mi yoksa tercih mi bilemiyorum.

geç değil; 32'ye kadar yolu var. ben çocuk 20 yaşına geldiğinde elim ayağım tutar olsun diye düşündüğümden 32 diyorum ama kendini dinamik hissettigin sürece daha ileriye de gotürülebilir.

okul biter bitmez evlenip 1 sene sonra bosanan onlarca çift var. boşver geç olsun güç olmasın.

37 k

evlilik fikri ctrl+shift+del

21 yaşında evlenip elinde bebeyle gezsen daha mı iyiydi? kendimi öyle göremiyorum ya korkunç. çok klişe olacak ama yaşla alakası yok, kafa yapın oturacak evlilik için.

Evet, evde kaldın :)

türkiye'de ortalama evlilik yaşı erkekler için 27.
28 olunca evde kalmış sayılırsın belki

24/e.

ben 27-30 yaş aralığında insanın kariyerine odaklanması gerektiğini düşünüyorum. işe vermeli insan kendini.

bir atansam 5-10 sene evlilik falan düşünmem anasını satiyim.

27,e.

tam bir hafta once bu soruyu sorsaydin muhtemelen evet derdim. umut yok derdim. cevabi da bilmiyorum derdim. ama paris'e gittim ve yeni dondum. ve yalnizdim, kafa dinlemeye. az once de sozlukte paris denince akla gelenler basligini okuyup kendi kendime egleniyordum.

ozetle evde kalmak diye bir sey yok dostum. kendine bir haftalik avrupa tatili ismarla. ne demek istedigimi anlayacaksin. anladigin sehirde bana kart at hatta. ciddiyim.

eğer üniversiteyi hakkıyla okumuş biriysen ve hayatını hep bir şeyler yapmaya adamışsan evde kalmamışsın. kendini karıya kıza adayıp da kişisel olarak hiçbir gelişim göstermeseydin evde kalmış olabilirdin.

35 e, ben evde kaldım, sana daha vakit var, raat ol, 33 den önce evde kalmış sayılmıyon.

Kadınım, 32 yaşında evlendim. Süper oldu bence...

Çok bi farkları yok hangisinin tipini beğeniyorsan onu al bence.

Yalnız dağ bayırdan kastın stabilize yoldan öteye gitmeyecekse ve ayda yılda bir o toplara gireceksen şehir bisikletine yönelmeni tavsiye ederim. Şehir içinde dağ bisikletiyle gerçekten rahat edemiyorsun çünkü. He yok ben çamur görür dalarım, çukurun/kütüğün üstünden atlarım dersen tepe tepe kullan bisikletini :)

salcanonun donanımı daha iyi.

aynı zamanda chicha +1 ayda yılda belki girerim bi diye düşünüyosan 28lik bişey al

ikisine de hibrit olan amortisorlu city bike olan bir model oneririm.

salcano alma, parana yazık

whistle al...

alabileceğin diğer markalar: giant, cannondale, trek, cube, merida, scott

bilgisayarcilardan bulursun yine, bilgisayar tamir edenlerde de.

beyaz

Beyaz.

çörekotu derler siyah susama :)
fazla kavrulmuşsa susamlı iyidir.

beyazda fotoğraftaki beyazsa alma. o ne öyle minnacık?

beyaz.

corek otu candir.

beyaz.

oha tabii ki beyaz susamlı.

beyaz

beyaz susamliyi seviyorum ben, corek otlu ikinci sirada

beyaz susamlı midemi kötü yapıyo, siyahı seviyorum ben

atmdeki işletim sistemi sadece kullanıcı arayüzü ve ses efektlerinden falan ibaretmiş. pek bir şey değişmiyormuş yani ne olduğu. o sebeple nasıl geldiyse öyle gitsin mantığı var sanırım. kurcalamak istemiyorlar herhalde

daha once 98 falan vardi. sasirtmasin sizi. yanilmiyorsam sirketler yani atm pazari bunu gomulu sistem olarak sattigi icin ve kendine gore de kar elde etmek icin (lisans hakki vs) en makulunu yapmak zorunda. bunun icin xp oldugunu biliyorum.

güncel sürümler için lisans ücreti vermek koyduğu için güncellemiyorlar. daha yakın zamana kadar windows 98 haricinde çalışmayan eczane altyapısı vardı sağlık bakanlığında.

metrolardaki falan televizyon ekranlarında mavi ekran vermiş bilgisayar gördü bu gözler.

Ben de bir keresinde, görevliler makinaya para koyarken atm içinde bildiğin pc kasasi görmüştüm şaşırmıştim baya

Evet içinde bildiğimiz bilgisayar kasası var ve evet xp ile çalışıyor, içindeki xp tamamıyla atm için düzenlenmiş olmalı.

Yüksek ihtimal lisans parası önemsiz kalacak bir şeydir, daha yeni işletim sistemiyle birlikte kısmen donanım güncellemesi ihtiyacı doğacaktır, daha da önemlisi tekrar düzenlenmesi gerekecektir, yani çalışan şeye neden dokunsunlar ki?

bu özel bir xp sürümü, windows xp embedded. sözlükte gördüğüme göre ocak 2016'ya kadar destek verilmiş.

kirayi odeyemeyen adamin motorlu tasitlar vergisine dert yanmasi gibi bir sey olurdu herhalde bu.

daha oncelikli dertler vardi o zamanlar diye dusunuyorum. bir de nukleerle ilgili halkta bilinc var miydi o da soru isareti.

Dunya duzeninde soz sahibi zaten o zamanlar bu ikisiydi? Dogru mu? Sahneye cikan herkes icin orasi onemli bir yer ve ABD ile SSCB biz daha onemliyiz rolunu iyi oynamis. He tabi rol derken yalan dolan olarak degil, nukleer bir yaris gozleri daha cok oraya ceviriyor.

simdi senin suradan baslayalim,,

"Peki bu olaylar olurken Türkiye'de neler oluyordu? Kurtuluş savaşında bütün halkı savaşa katılmış, 2. Dünya savaşı kıtlıkla, karartmalarla geçmiş bu ülke nükleer savaş korkusu neden yaşamamış?":

Biz zaten Osmanli zamanindan beri Avrupa'ya ve diger ulkelere "Hasta Adam" olarak kazindik. Bu hala daha ayni onlar icin. Biz neden bu korkuyu yasamadik ? Bir bilinc eksikligi. Yani ya boyle olursa ciddi insanlik icin hasar verir ve ulke topraklarini kaybetmeye kadar bilincinin oldugunu sanmiyorum. Ikincisi de Cernobil patladiginda "Radyasyonlu cay" icildi.

Bkz. www.milliyet.com.tr

Karadeniz'de nukleer santral patladi diyelim. Bak oradan yine biri cikip "Bakin ben hamsileri goturuyorum lup lup" diyecek. Biraz da kafa bizim degisik.

Olume yastikla gidiyoruz.

from russia with love filmini öneririm. ilk james bond filmi. ingilizler amerikalilar ruslar istanbulda casusculuk oynarken, türkler calgi cengi peşinde. olayin özeti budur. yalcin kücük'ü günahim kadar sevmem ama soguk savas ve türkiye konusunda yazdıklarını oldukca isabetli bulurum.

yok, aynen anladigin gibi.

Yazılımcı ekipleri de var.

yandex turkiye'de olduguna gore, google turkiye'de hayli hayli vardir.

Tahminlerden değil de somut deliller üzerinden gidebilir miyiz :)

@the coolest dude ve @evimin paspasi, Google tr'de çalışan tanıdığınız/bildiğiniz bir yazılımcı var mı?

100% emin olmamakla birlikte yok diye biliyorum. google'ın sanırım san francisco ve dublin ofisleri dışında yazılım ekibi yok.

Hayir Turkiye ofisinde yazilimci yok. Teknik destek var yazilimciya en yakin. Dublin'de de yazilimci yok. Avrupa'daki yazilimcilar Zurih'te.

@crown teknik destek ekibinde çalışanların iş tanımlarını ve aldıkları ücret aralığını öğrenebilmemin yolu yordamı var mı biliyor musun?

Maasi ogrenemezsiniz. Pozisyon acilirsa is tanimina Jobs'tan bakabilirsiniz:

Linki normal yapistirinca Duyuru bozuyor, kisalttim: goo.gl

www.glassdoor.com dan belki bulabilirsiniz

yazılımcı yok ama "google cloud" müşterilerine destek veren yazılım mimarları var.

bende basketbol oynuyorum ancak çok sık oynamadığım için ve basket ayakkabıları genel olarak yüksek olduğu için koşu ayakkabısı aldım. addidasın güzel running,trainnig ayakkabıları var. sende benim gibi düşünüyorsan tavsiyem bu şekilde olur. fonsiyonel bir ayakkabı benim işime gelmişti.

nike air jordan - future serisi işinizi görebilir bi' bakın derim bulabilirseniz. fiyatı ben aldığımda (geçen sene) 260 tl civarındaydı, belki ucuzlamıştır.

kosu + basketbol,o ayakkabinin omrunu yariya indirir. taban ve esneklik olarak.

basketbolda kısa bilekli giyebiliyorsanız, tabanı sağlam/esnek herhangi bi koşu ayakkabısı olur. ayaklar 44+ ise, olivium nike outlet yazıyorum.

yazıcıoğlundaki kartuş dolumu yapan yerlere satılabilir ama fiyatı baya bi öldürürler herhalde. ya da devlet kurumlarına bağış yapın =))

icindeki boya kuruyor ve kartus agizindaki kanallarda tikanma oluyor. Neredeyse bozulmusa yakin bir kondusyon cikiyor ortaya ama bilgisayarcilara yine de gostermekte fayda var.

Aklıma ilk Friends geldi. Bir de Borat :)

Ha bir de Woody Allen

seinfeld, friends, cheers, frasier, malcolm in the middle, jimmy kimmel, jimmy fallon...

ha ne alaka diyebilirsin ama bir de jack nicholson geliyor.

durum komedisi geliyor bana direk. larry david'in askerleriyiz.

Amerikan mizahı denince ilk aklıma gelen stand-up gösterisi. Orada bu neredeyse bir..ne denir? kültürün daha doğrusu mizahın bir parçası yada temeli hatta. Biliyorsunuz orada stand-up yapılan bar vb yerler var, amatör isimler sahne alıp içinde en sivrilenler bir süre devam ettiriyor, oradan tv ve sinema dünyasına geçiyorlar ve bu tahmini 40-45 yıl öncesine dayanan ve o zamandan beri devam eden birşey.

Örnek olarak Jerry Seinfeld, Steve Martin, Richard Pryor gibi isimleri inceleyebilirsiniz.

Mizaha bu şekilde başlayan komedyenlerin bir kısmı aynı zamanda kendi talk showlarıyla tvde yer almışlardır, gene örneğin Steve Martin, Jay Leno, sanırım Whoopie Goldberg de var.

Talk show yapan diğer komedyenlerden aklıma gelen Conan O'Brien, Jimmy Fallon.

yazılanlara ek olarak politically incorrect stereotip şakaları ya da ırkçı şakalar bir alt başlık olmalı diye düşünüyorum. amerikan komedisinde ciddi yer tutuyor bana göre. kolay gelsin.

Oncelikle not dusmek isterim ki tez konusunda buradan fikir almaya siddetle karsiyim. Buradan tez konunuz hakkinda bir cikarimda bulunmayin.

Kendimce aklima gelenleri bir kategorizasyona sokayim.
Stand-up gosterileri, sit-com diziler, Amerikan komedisi (filmleri), eglence gosterileri mizansenleri, talk-showlar, cizgi filmler, animasyon diziler, internet memeleri, rapci atismalari. Bunlarin hepsinin derin birer alt kulturu var. Ek olarak roast gibi fevkalade bir tur var ama onu bir kategorizasyona koyamadim.

Akademik olarak soruna cevap oluyor mu bilmem ama Louis c.k. candır.

"eski karım..." bilmem ne bilmem ne diye başlayan ve güldürmeyen espriler.

the office (US version)

Yo mama so...

Evin önüne park etmek için iskan alırken zaten işgaliye parası ödüyorsun belediyeye. O yüzden otopark gözüküp gözükmemesi çok sorun değil.
Doğal gazı bahane etmek daha mantıklı. Ya da bu plastik dubalardan çaktırmak en iyisi :)

park ettigi yer apartmanin bahcesine dahil gibi, yani sokagi isgal etmiyor. kafama gore duba da caktiramam, gelir sokturur hakkim yoksa. ben aslinda bir daha kavga ettigimizde elimde onu susturacak kadar arguman olsun istiyorum. gece birakmiyor cunku artik.

resim koyabilsen daha mantıklı izahat yapabilirdik.

dogalgaz kutusu da tam adam kapiyi acmis ya, onun arkasinda kaliyor.

yere çivi at.

benim de motosikletim var, kapimin onune koyuyorum. civi mivi arabasina zarar verirsem o da benim motora zarar verebilir.

eveet, dun is cikisi saatine geldi bu sorum. kaynamasin bi yardimci olun rica edicem.

plastik duba yerine demir buyuk cubuklar var, isternirse kilitle acilanlardan. o daha mantikli. Plastik olunca millet dinlemiyor.

resme link ver bence anlaşılmıyor.

motorbisikletini o oraya giremiycek bir sekilde park et :)

@e bana nick koala olsa affetmem de yok ki hiç :/ adını koala mı koysam?