Ben aralıkları bayağı uzatıyorum. Birşey olmaz

tüylerine dokunmazsan hiçbir problem çıkmaz.

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur.

Bana geciktirmemeye calis geciktirirsen kil koklerin guclenir demislerdi. Yazin bronzluktan dolayi mecburen geciktiren arkadaslarim vardi onlarin seans sayilari artti.

kıl kökü güçlenebilir. mantıklı yani. yine de olmuyosa zorlamamak lazım. seans artar. sonuçta 10 seans artacak değil ya 1 kere geciktiysen 1 seans hadi 2 seans artsın. buna değer mi gitmen sen karar ver. gitmek zorundaysan yapacak bi şey yok zaten.

orman işletmeleri telefon eder.

Abi bize bi sey birakmamissin.

Dream theater. Pain of salvation(benim en favori gruplarimdan ilk dinlemede pek sarmayabilir ama bir tane daha bir tane daha dinle ve bagimlisi olabilirsin muzik zevklerimiz cok benzedigi icin diyorum). Camel. Iron maiden. Jethro tull. Dire straits. Eric clapton. Queen. Radiohead. Ilk aklima gelenler bunlar.

the doors

bu yazdıkların genel anlamda rock grupları o yüzden cevabı da içinde en iyisi bence pink floyd ve black sabbath'tır. öte yandan floydianın verdiği cevap rocktan ziyade progresive/power metale giriyor seversen tabi. eğer sınırların biraz dışına çıkayım diyorsan black label society derim. biraz ekstrem uçlara kayayım diyorsan da Bathory liste başıdır. gugıllayıp kanma çok güzel melodik parçaları da vardır.

XYZ?

@floydian tam aradığım cevabı verdi. Müzik zevklerimiz de uyuyormuş hakikaten. Sağolasın :)

Herkese teşekkürler.

Pearl jam demişsin, ondan yola çıkarak, stone temple pilots ve alice in chains mutlaka dinle derim, bir grunge cı olarak:) Artı olarak audioslave, foo fighters, green day, rhcp. Bunlar benim için efsanedir.

@peggy alice in chains'i atlamışım,dinlerim kendilerini. Ayrıca grunge akımını da ço severim. Dediklerine bakacağım,teşekkürler :)

(bkz: alter bridge)
bi şans ver.

chevelle güzel şarkıları var bence.

black angels

black keys

royal blood

allah las

dorothy

Creedence Clearwater Revival

bak bunlara.

İmkanın varsa amerikada doğur :) amerikan vatandaşı olsun çocuğun

Amerika'li oldugu icin vergiden de sorumlu oluyor, durup duruken USa'ya vergi borclaniyor. Burada yasayacaksa anlamsiz olabilir.

Ben detay bilmem vergi falan ama amerikan vatandasi olacak kim istemez ki.

burda yaşayan abd vatandaşları yani çifte vatandaşsa şayet vergi vermiyo diye biliyorum ben bi hocam böyle, vergi vermiyo hatta gittiğimde memur ne geldin gibisinden bakıyo demişti.

daha var olmayan çocuklarımız için bu tartışmayı yapıyoruz eşimle (bkz: doğmamış çocuğa don biçmek). ben istiyorum o asla olmaz diyor. vergi konusunu bi kenara bırakıp diğer artılarını düşününce bence çok avantajlı. en basitinden en.wikipedia.org

Sadece dogurtmayin, imkaniniz varsa orda yasayin. Biz kurtulamiyoz buralardan bari imkani olanlar kurtarsin kendini.

teşekkürler herkese, biz de aynen henüz varolmayan çocuğumuz için düşünüyoruz:) konu açıldı, saatlerdi olurdu olmazdı derken resmen tartışma konusu oldu :D

bir de başka soru: askerlik yapmama adına bir avanta sağlar mı tabii 20 küsur sene sonrası için konuşuyoruz değişir mi durum, değişirse nasıl değişir acaba?

Arkadaş eşini yurt dışı doğumu kapsayan sağlık sigortası yaptırmıştı vaktinde. Eşi hamile kalınca Amerika'da bulunan abisinin yanına gidip orada doğum yaptı.

Ben olsam bunu yapmazdım. Yapsam orada yaşamak isterdim. Mirasınız çocuğunuzun yanında Amerika'ya kalacak. Bunu unutmayın. Vergi konusunda affetmiyorlar artık.

amerika'da doğum yapmak istemezdim. her ne kadar vize avantajı var gibi görünse de ordaki sağlık sistemini bilmeyene avantaj gibi geliyor. hem anne hem bebek açısından özellikle burada yaşayacaksa riskli bir süreç.

gerçi benim tuzum kuru, eşim ispanyol olduğundan oğlumun doğrudan hakkı var. 150 ülkeye mi ne vize gerekmiyor, geri kalan yerler de havaalanında alabiliyor vizeyi.

askerlik ve eğitim açısından ise başka ülkenin vatandaşı olmak türkiye'de çok ayrıcalıklı. sınavları daha kolay oluyor en basitinden. kontejanda sıkınıtı yaşayan duymadım (ha belki suriyelilerden sonra olabilir, bilemedim şimdi)

bu yüzden burada doğurup başka ülke vatandaşlığını başka bi şekilde alabiliyor mu diye bakardım. benim için sağlık > vize

Turk vatandasligi da aldiracaksaniz askerlik yapmak zorunda kalir. Cifte vatandaslara o konuda bi fark yok. (O zamana kadar zorunlu askerlikle ilgili her seyin ayni kalacagini varsayarsak) onun disinda illa tr vatandasligi aldiracam derseniz 22 yasindan sonra vatandasliga gecerse askerlik yapmak zorunda kalmaz.

ben olsam amerikada doğurmam.
eşim bulgaristan vatandaşı olduğu için çocuk da avrupa birliği vatandaşı olucak. bizim için ab vatandaşlığı yeter. ben de sizin yerinizde olsam o kadar uzağa gitmem hemen yakındaki bulgaristanı düşünürüm.
ama askerlik konusunda çifte vatandaş olunca dendiği gibi türkiyede yine de askerlik yapıyor. daha doğrusu iki ülkeden birinde askerlik yapıyor yani diğer vatandaşı olduğu ülkenin askerliği türkiyedekinden daha kısaysa türkiyede de yapmak zorunda.

www.loplopculer.com
www.loplopculer.com

Su ikisini bastan sona okumustum, ben epey bilgilendirici bulmustum. Bir goz atin, artilarini eksilerini kendinize gore degerlendirirsiniz.

@sta, anne ya da baba bulgar vatandaşı değilse o çocuk nasıl pasaport alacak? amerika'yı bu sebeple düşünüor insanlar.
(bkz: jus soli)

@sayns doğum belgesiyle?
orda doğunca bulgaristan vatandaşı oluyor işte.

@sta, "Birth within the territory of Bulgaria does not automatically confer citizenship"

doğumla vatandaşlık vermiyor bulgaristan. ebeveynlerden biri bulgar vatandaşı olmalı. değilse 5 yıl ikamet ediyor olmalı, bununla da bitmiyor sonrasında da ikamet şartı isteniyor.

@sayns bulgaristandan vatandaşlık almak şu aralar kolaylaşmış durumda. mesela ben eşimden dolayı 6 sene sonra vatandaş olucam. normalde 1 senenin yarısından fazlasında orda oturmam lazım oturma izniyle ama şu anda sadece oturum iznini alıyorum senede 1 gün kalmam yetiyor. çocukta da benim bildiğim türkiye vatandaşlığı almadan ordan ilk vatandaşlığını alınca oluyor.

kesinlikle doğur abd de. askerlik 20 seneye kalkar :)

@sta ve diğerleri bildiğim kadarı ile abd dışında o ülkede doğmak ile vatandaş oluyorsun bu sadece abd de var.

abd de doğum yapan arkadaşlarım var çocuğu hem abd hem Türkiye vatandaşı türk vatandaşlığından çıkarsa askerlik yapmaz. Ama vatandaşlıktan çıkmazsa askerlik yapacaktır bugünkü kanunlarca.

düşünme git orada doğur.

ben de amerika'da dogum yapacagim, henuz cocuk yok ama o sekilde planliyoruz. aslinda ben cok taraftari degilim ama esim amerika master yapmis, cocugumuz daha kolay yapabilsin, istediginde gidebilsin, daha geniz imkanlari olsun, seyahat ozgurlugu olsun diye o sekilde yapacagiz.

hiç bi şey bulamasa dillerden bulur. tabi iyi biliyorsa. tr de dil biliyorum diyen adamların % 90 ı bi bok bilmiyor senin kardeşin iyiyse mutlaka iş bulur iyi paralar da kazanır. büyük firmaların ithalat ihracat ve satın alma bölümlerine baksın.

baban anneni aldatıyor ve sen hala ona kötü bişi olmasın diye onu mu düşünüyorsun? bırak ne hali varsa görsün. annene de söyle hemen.

Valla aldatırken kalp sorunları bir sorun yaratmıyor demek ki. Annennize neden söylemiyorsunuz? Bütün yazışmaları kaydedin, mahkemede delil olarak kullanırsınız.

erkek milleti amk. allahından bulsun.

anneye falan söyleme, kadıncağız habersiz, bırak bunu kafasına takmasın. babayla konuşun direkt. iki kişinin konuşması daha iyi olur.

hay çılgın zamparalar, cepte dil altı ile hovardalıklar..
fayda maliyet analizini iyi yapın. bu işler çok kaotik, ortaya çıkardığınızda kendiliğinden de düzelebilir, geriden yönetseniz elinizde de patlayabilir.

önceki münasebeti anneniz biliyor mu?

karışmayın adama! 5-6 yıl önce yapmış şimdi yapıyor, siz olayını bozsanız bile ileride yine yapmaya çalışacak. bırakın takılsın annenize de söylemeyin. o da farkındadır zaten, elleşmeyin

Birakin takilsin ne demek ya?

Blof yapin, hareketlerinden suphelenip isyerine kamera yerlestirdik, kadinla gorusmeye devam edersen ikinizi de rezil rusva ederiz butun cevrenize diyin.

kamera yerleştirdik, gizli kaydettik falan demeyin, gaza gelirse ve aranız bozulursa şantajdan şikayetçi olabilr hakkınızda, aynı şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal diye bir suç da var, yazışmalarını gizlice okuduk kopyalarını aldık da demeyin. hem zaten bu kişisel verilerin kaydedilmesi ve ele geçirilmesi suçunu da içerir.

şundan dolayı söylüyorum, bu tür bir konuda evlatlarından gelecek bir tepkiye, tepkisi farklı olabilir, bu bence eşler arasında halledilmesi gereken bir konu.

Evlilik devam etmeliyse anneye kesinlikle söylemeyin. Ciddi bir travma yaratır, yazık günahsız kadına. Babayla konuşun ama sakin ve kararlı bir dil seçin. Tehditvari veya hede hödölü olmasın. Duyduğunuz rahatsızlığı, durumun yanlışlığını söyleyin. Mis gibi ailemize yakışmıyo falan diyin. Ama zaten ipler kopsun, evli durdukları hata diyosanız, anne de böyle düşünecekse, önce anneyle konuşup sonra hep beraber babayla konuşabilirsiniz. Gıcık bi durum, kolay gelsin.

Paranoyak hakli. Cirkinlesmeye devam ederse bu sekilde yaklasim elde patlayabilir. Ama bence de anneye kesinlikle soylemeyin, ilk basta kendiniz konusarak cozmeye calisin. Baktiniz sizi dikkate almiyor, evladini dikkate almayan adam yuvasinin bozulmamasini hic sallamaz. O zaman acarsiniz konuyu anneye. Ama ilk basta ne yapip edip sessizce kendiniz halletmeye calisin. Yoksa sonra toparlamak cok zor. Bizim de basimiza geldi, kardesimle hala babamin yedigi boku temizlemeye calisiyoruz 2,5 yildir.

Bence bunu yap

www.haberself.com

eksisozluk.com)

anneye söylemek olmaz ama bence de farklı bir sosyal medya hesabıyla tehtid mantıklı

kabul etmem. böbrek.avi

öyle her verilen ilacı içme.

böbrek.avi +1

eğer bir şekilde öbür evreni, oradaki beni gösterebilseler anca ondan sonra kabul edebilirim.(ya çok daha kötü olduğum bi evrene götürürlerse?)

Ayrıca doğal dengeyi bozup evreni mahvetmeyelim sonra? Fringe izledin mi Fringe? :D

dolandırıcılık ve hırsızlık yaparım. sistemi kurarım. bizimkilere iyi bi hayat bırakır toz olurum.

düşündüm de bi kaç kişinin de kellesini alırım sanırım. hayvanlara eziyet verenler bi de çocuk ve kadın tecavüzcüleri. sonra arasın dursun pezevenkler.

o evrendeki ben hayatını böyle basit bi yolla düzene sokmamıştır. onun yapabildiğini ben de yapabilirim. o da yaşasın ben de yaşayayım.

kariyeri olan yakışıklı eli ayağı düzgün ağzı laf yapan birisi olduğu için öyle olabilir. zira o tarz durumlarda istesen de oyunun dışına çıkamıyorsun. tam bu sefer bırakıyorum diyosun biri daha çıkıyor. oyun gibi.

kadınlara rahatsızlık vermiyorsa sorun yok bence o da öyle mutlu işte bırak ne yapıyosa yapsın

Bir sorunu yok. Kariyeri olan, yakışıklı bir erkek geçmişin acısını da çıkartabiliyor. Madem kariyer yaptık, tip de yerinde, her şey yolunda, keyfini sürelim kafası. Burada kafayı takması gereken sevgilisi. O da bunun farkında ve kabullenmiştir büyük ihtimalle. Yukarıdaki arkadaşın dediği gibi başkalarını rahatsız etmediği sürece keyifleri bilir.

arkadaşının parası var :) kadınlara para olduktan sonra her şeyi görmezden gelirler. anlattığın derecede olan bi adamı evleneceği kadın anlamıyor mu sanıyon? ya da öbür hatunlar ciddi düşünmediğini bilmiyo mu sanıyon. neyse boşver salla :)

öyle aman aman bi parasıda yok bildiğim kadarıyla 3000 yakın bir maaş alıyor onu biliyorum sadece

o kadar da olmasına gerek yok. ağzı laf yapıyo. arabası vs varsa. kadınların hesabını ödüyorsa. hediye vs alıyorsa ara ara. 10.000 kazanıyomuş gibi davransa da sorun olmaz.

herkes sorun yok demiş de bence bir sorun var. alan razı satan razı olsa da sağlıklı ilişkiler değil bunlar, normalleştirmemek lazım.
muhtemelen kadın konusunda bir açlığı, bir ezikliği var, kapatmaya çalışıyor.

aga tabi ki normal değil yani. ama erkeklerde bi bug var işte. bazıları kendine hakim olamıyor hatta çoğu. kadınlar ise para için ilgi için bu adamlarla gezip tozuyo. 2 haftalık yaz tatili için sevmediği bi adamın koynuna giren hatun daha düşündürücü bence. çünkü kadınlar erkekler gibi değil aslında. çoğu cinsel açlıktan çok maddiyat ve imkanlar için yapıyor. erkekler ise öyle değil. bildiğin tek amacı hatunla yatmak düz adam :) hiç biri normal değil ama toplumda kadınlara büyük iş düşüyor. kadınlar insanlık için çok önemli diyoruz ya bu o işte :) kadınlar da son zamanlar da erkeklere ayak uydurunca enteresan şeyler oluyor işte :)

sevgilisi olmasa tamam diyecektim ama orada bi sorun var. Kimse egosunu tatmin etmeden evlenmemeli diyorum ve haklıyım bence bak bu adam da öyle. Ha sürekli bahsetmesi de çevreye duyurmak "bak bunları yapıyorum" diyip egosunu tatmin etme aracı. Konuşmadan yapsa daha iyi tabii.

ben de ileride işim gücüm param iyi olursa beğenilmeye başlarsam böyle olabilirim ha. Hayatımın bir döneminde birkaç kadın tarafından paylaşılamamak istiyorum ama henüz olmadı :D

yapması değil de başka muhabbeti olmaması sıkıntı. bi de takıldığı karıları hiç gördün mü bilmem ama tahminen hepsini toplasan bir tane düzgün tip çıkmaz. ya kültürsüz, ya zarafet yoksunu, anla işte, kolay tiplerdir. çok kadınla birlikte oldum diyen çok arkadaşım oldu, gösterdikleri sevgililerini bir araya toplasalar huzurevi açılır, o denli.

benim 20 li yaşlardaki halim evlenince düzelir :)

@kargn işin ilginç yanı da bu biliyomusun bir kaç kez barda falan karşılaştık hepside aksine güzel hatunların ve iş güç sahibi
şuan beraber olduğu kız arkdaşının baya iyi bir semtte büyük bir anaokulu olduğunu biliyorum mesela
en son takıldığı kadının 2 tane dershane şubesi vardı, hatta bende dil kursuna gidecektim
öğretmenler vardı anlattıgı kadarıyla , bankacı yani böyle sıfatlamak nekadar doğru oldu bilmiyorum ama adam uni deki hocasıyla bile beraber oldu ya :D

karıya niye gitmiyor diyorum.

Çıkabiliyor, bahtın açıksa.

İşimiz bahta kalirsa sittin sene hayir gelmez bana.

12 senedir çalışıyorum. Hiçbir işime torpille girmedim. Oluyor yani.

Torpilin yoksa ya kendini geliştirmek için çok çalışacaksın ya da düşük maaşa çalışacaksın

İş bulma/işe girme aşamalarını üniversite bazında değerlendirme. O kişi gerçekten farklı özellikleriyle firmanın dikkatini çekmiş, görüşme sırasında etkilemiş olabilir. Düşük bir ihtimal gibi görünebilir ama imkansız değil. Geçenlerde Boğaziçi Ekonomi'yi dereceyle bitirmiş ve iş bulamayan bir arkadaşın başlığı vardı burada, ona baya şaşırmıştık mesela.

Düzen boktan ama bu düzende üniversite mezunu, tecrübesiz ve kalifiye olmayan insandan bol bir şey de yok. Kısacası bu düzende dediğin gibi ya birisinin adamı olacaksın ya da diğerlerinden öne çıkan bir farkın olacak.

ortalama bir taşra üniversitesinde okurken dünyanın en büyük alman firmalarının birinin almanyadaki global merkezinde, kurumsal strateji departmanında staj yapmışlığım var. imkansız diye bir şey yok. denemeyen baştan kaybediyor zaten.

ha şu an orada çalışmıyorum o ayrı.

eğitim, kendini geliştirme vs. boş iş. adamın yoksa ne kadar çabalarsan çabala, adamı olandan hep geri kalacaksın.

adamın olması lazım. öyle ahım şahım bi torpil olmasa bile bi tanıdık şart.

askerden geldim 3 ay iş aradım nereye başvurduysam olmadı. bayramda tezgahtarlık yaptım filan. çevremden başkaları üniversirelere sözleşmeli memur oldular büyük fabrikalara girdiler biri süt peynir üretiyor biri pimapen. marka vermeyim. böyle böyle şeyler polis olan var mesela :) hepsinin ortak noktası bi partiye üye olmaları. şansa bak :) en sonunda y.dışında bi iş buldum. o da eski iş arkadaşım orada yetkili birisiydi. bayramlaşmak içşn görüşürken iş ne yaptın dedi bulamadım deyince dur bize biri lazım dedi öyle anlaştım. firma büyük kurumsal bi firma ilanlarda eleman bile aramamışlar mesela. yani işi buldum ama yine tanıdık sayesinde.

isin sirri basvuruda ve israrci olmakta. biraz da sans isi tabi. ama bastan pes ederseniz hic sansiniz olmaz. siz de yurtdisindaki firmalara basvurun, belki birisi tutar.

Torpille işe girmedim ama lise + uni hep kastım.

baht ne aq, birakin bu kader kismet zirvaliklarini ya,

ben okula hiç önem vermedim, mezun olunca en boktan işleri yapmayı seçtim, silsile şeklinde zincirleme oldu hep. öğrenciyken çalışıyordum zaten ama mezuniyet sonrası hemen bir işte para kazandım. ikincide tecrübe (kağıt üstünde). üçüncüde öncekinin tecrübesinin üstüne elle tutulabilir bir mesleki yazılım bilgisi edindim. dördüncüye o yazılım sayesinde girdim orada da imalatı gördüm. sonraki işe imalatla ilgili bilgili sıfatıyla girdim, şef diye rütbe verdiler hatta, çok göt kaldırıcıydı. oradan da yurt dışında muadil işe geçip komboyu tamamladım. şimdi yapmam gereken eldeki sermayeyi denkleştirip kendi alanımda bir taahhüt işine başlamak. çünkü bu düzenekte çark olarak monte olmadığım tek o kaldı.
hepsi boktan bi şantiyenin isg sorumlusu olmamla başladı hatta. o kadar iş değişikliği de sektörde yaygın tabii, kurumsallık diye bir kavramı kimse bilmez.
velhasılı, kolay lan. arada bir boşanma, birkaç göç falan oldu ama iyi de oldu.

Seni işe alacak adam iş yaptıracak sana.Neden birinin tanıdığı diye işine yaramayacak,yarım yamalak iş yaptığı için başını derde sokacak adam alsın ki.

Demem odur ki bu loser söylemlerini bırakıp mülakatlarda kendimi nasıl daha iyi sunarım diye kafa yor.

mülakata çağrılmak için dahi birinin adamı olmaya gerek olduğunu bilmemek için hep birinin adamı m olmuş olmak lazım acaba? kafamda deli sorular...

yeteneksiz de olsa, kişi kimi zaman "yönetilebilir" ise işe alınır, ve yönetilebilirliği arttıran şeylerden biri de himayecilik-patronaj anlayışlı adam seçme. bunu hepimiz biliyoruz. bunu beceremediği için büyük çok uluslu kurumsal şirketlere bakınıp yutkunup gözleri dolanlara no more drama diyoruz.
son olarak, rızk allahtandır.

Yaşamını sorgulamak yerine onlardan faydayı nasıl sağlarım diye düşünmelisin.

pazardan dönen x teyzenin rastlantısal şekilde öğrendiği yaşamsal deneyimleri dışında sana bana ne faydası olabilir ki?

belki senin boş olarak değerlendirdiğin insanın ileride onun genleri sayesinde doğacak bir çocuk tarihe iz bırakacak bir şey yapacak olabilir. bunu kimse bilemez. ayrıca, her insandan bir çıkar/yarar sağlamayı düşünmek çok doğru değil. insanları insan olduğu için sevmelisin sana fayda olup olmadıklarına bakmadan.

her canlı yaşamayı hak ediyor. kimse kalıcı bir şey bırakmak zorunda değil. hayatını bomboş geçirmek isteyen bir insan bir an önce ölmeli diye düşünmek çok yanlış. isviçre'de herkesin istisnasız bir işlevi oldugunu düşünmek komik bir hayal.

yaşamak o kadar güzel bir şey mi ki haketmek için bir şeyler yapmak, insanlığa yararlı olmak filan gereksin? yaşamayı haketmenin kriteri yarar sağlamak değil zarar vermemektir en fazla... o da ufak tefek zararlar değil, ciddi büyük zararlar...

etmiyor.

Ekolojik sonuçlarının ne olacağını bilmeden benim düz düşüncem insanların büyük bir çoğunluğunun yok olması gerektiğidir. Çoğu anlamda safi zarar veriyoruz ve sayımız gittikçe artıyor.

Bütün bunların dışında ben insanları sırf insan oldukları için sevemem. Hatta zaten sırf insan oldukları için sevmem; rezalet canlılarız en nihayetinde. Senin düşüncenin düşüncede kaldığı sürece yanlış olduğunu da düşünmüyorum. Bunu eyleme çevirirsen (öldürelim, asalım, keselim kısmı) ancak yanlış olur. Henüz dünyada görülmemiş ekstrem bir durum olmadığı sürece hiçbir işe yaramayan insanın bile yaşamaya hakkı var. Tabii bunu bariz bir şekilde kötü olan insanları dışarıda tutarak söylüyorum. Çok sert bir düşünce olarak görülebilir ama bence o tarz insanlar en azından ortadan kaldırılmalı. En azından.

of course, but maybe..
www.youtube.com

Insan irkinin bulundugu konuma gelmesi bence mucize. Hayvanlar alemine bakildiginda en aciz bebek insanlarda. Agliyor, gazi oluyor, kabiz oluyor, acikiyor, annenin sutu yetmiyor falan filan. Gercekten bu noktaya gelmemiz sasirtici boyutlarda benim icin

Yine salt biyolojik acidan baktigimizda her canli yasamayi hak etmiyor. Sadece en iyilerinde bu hak var

Ama sonra "insanligimiz" devreye giriyor. Belki de bu kadar sosyal varlik oldugumuz icin bu noktaya geldik, bilemiyorum. Ama iste o zaman evet hepsi yasamali diyorsun

@evrimini... insana saygım var elbette. içlerindeki enerjiden dolayı hep aktif olacaklar ama bu sevmem gereğini doğurmaz. sevmemek ise hastalıktır orası ayrı. ben aradayım. ayrıca tam olarak bana faydalı olmalarını beklemiyorum, çıkarcı değilim. kendilerine faydalı olmalarını isterdim.

80 yaşına gelmiş babaannemle akranı olan bir ingilizin aynı sağlığa sahip olmasını isterdim. spordan bahsediyorum. ömrün boyunca seni taşıyan kaslarını, kemiklerini güçlü tutmaktan... spor yapmamak da bir tercihtir fakat spor yapmamaktan kaynaklı bir hastalık geçirince üzülmeyeceksin.

@dafuq tembellik hakkı diye bir şey var zaten. inanıyorum buna. kimse çalışmak zorunda ve somut bir şeyler üretmek durumunda da değil. fakat düşünmek de bir eylemdir. birikim yaparsın ve fikir olarak bunu geri yansıtırsın. ama hayatı boyunca emekli olmak için çabalamış ve emekli olunca kahvede oturup akşama kadar okey oynayan birinin neye ne faydası var.

böyle insanların daha aktif şekilde kullanılması gerekebilir.

@spagetti yaşamın güzelliğini sorgulayanların varlığına saygım var ama miktar olarak az oldukları ve tartışmanın çemberini genişletecekleri için onları düşünmedim desem yalan olmaz.

@hayırsız ben bizim gibi toplumlarda demokrasinin yanlış kullanıldığı hatta varmış gibi gösterildiğini düşünüyorum. zaten olduğuna da hiçbir zaman inanmadım. o halde olmasa da olur.

ayrıca bahsettiğin örnekler faşizme varıyor. öyle seçicilik yapmak değil kastım. konu başka yerlere kaymasın.

hakediyor.

hakettiğimiz için gelmişiz bence dünyaya. bence sadece insanlar için değil dünyanın en zehirli yılanından, ahtapotundan tutta en orspu çocuuu insanına kadar her canlı yaşamayı hakediyor.sen ben ve ırkımız o oruspu cocuuu dediğimiz kişiyi düzgün yetiştirseydik öyle olmayacaktı. yada zehirli hayvanı rahatsız etmeseydin, yaşam alanını taciz etmeyeydin götünü ısırmayacaktı.

sonradan haketmediklerini düşünüp onu bunu öldürüyor orası ayrı bir tartışma mevzusu.

öyle bir soru sordun ki, cevap olarak kitap yazsan olacak yani...

içeriğini bilmeden işid'in vahşet dolu videolarından birini açmıştım bi keresinde. sorunu okuyunca ilk aklıma gelen görüntü o oldu.
konuya olumsuz yaklaşmak niyetinde değilim, değinmeden geçmek de istemedim. "bazıları gölge etmesinler başka ihsana gerek yok" diyor ve cevabıma geçiyorum.

insanın çevresine, kendisine yararı olması gerek diyorsun. doğduktan sonra edinilen şeylerin çağı geldiğinde faydalı bir şekilde kullanılması taraftarıyım diyorsun. çok da güzel diyorsun.

ancak bu olguları yaşamak hakkıyla ilintilendirmek yanlış. belki etkili/ anlamlı yaşamakla ilintilendirebilirsin.

iz bırakmak konusu ise uygulamada tam bir kaos. tarihte şöyle üstünkörü bi dolaş. insanlığa yarar sağlayanlardan önce zarar verenleri hatırlayacaksın. fayda sağlayanları hatırlamak için düşünmen gerekecek. oysa adını bile bilmediğimiz nice insan geldi geçti ve geçiyor doğaya/insanlığa ufak veya büyük fark yaratacak faydaları olan.

fen bilimlerine bakalım; doğada var olan ufağından büyüğüne her bir canlının varlığı anlamlı. hani son zamanların güncel konusu," arılar yok olursa insanlık da yok olur" sözü gibi herkesin, her canlının bir işlevi var.

filmlere bakalım; mesela, faşizmin "işe yaramaz bunlar" deyip yaşam haklarını ellerinden alacağı insanların hayatları için bir adamın verdiği mücadelenin anlatıldığı schindler'in listesi'nden başlayalım. işe yaramaz denilen o insanlar açısından bakınca ne düşüneceğimiz belli, bir de başka yönden bakalım. o insanlar var olmasalardı schindler bize o büyük dersi veremeyecekti de diyebiliriz pekala. hatta belki hitler deneyimi olmasaydı almanya şimdiki almanya da olamayacaktı. (darısı başımıza)

"hiç bir insana rastlamadım ki ondan öğrenilecek birşey olmasın" sözü doğru bir söz ama bence eksik, "hiç bir insana rastlamadım ki onun bir faydası olmasın" olmalıydı.

osbir :) başka bilmiyom. sakşnleltirici antidepresan filan olabilir belki ama değmez bence.

spor olmadığı kesin. ağır spor yapıyorum çok uzun zamandır. özellikle spor sonrası erekte olmuş zombi gibi dolaşıyorum ortalıkta testosteron sebebiyle.

@yyyy +1 diyorum, antideprasan ama o da olmaz, hormonlar kıpırdadığı sürece ereksiyon olamasan bile can çeker yine de. masturbasyon tek çözüm ama bazen o da fayda etmiyor.

şap efsane evet

Aradığın cevap değil biliyorum ama en kestirme çözüm düzenli sekste. Ben olsam bir de hayatımdan bir dönem şeker içeren şeyleri çıkartırdım olumlu sonuç alabilirim düşüncesiyle. Ama bu konuda bilimsel bir dayanağım yok.

bi şey olmaz sabah aç ol yeyer ki daha fazla bi şey yeme. zaten öğleye doğru anca biter işin panik yapma :)

maydonoz suyu için.

hemen ol. adam gibi bi doktora git. ne kadarı iyileşir filan bi sor. erteleme yaş geçtikçe zor oluyor.

bence olma beni 18 yaşında edecekti doktor yaş olayı yaş ama göz bu sonuçta çok sıkıntı değilse olma.

ameliyat sonrası gözleri tekrar bozulan insanlar var. mecburen sadece gözlük takmak zorundalar.

göz ameliyatlarının uzun dönemdeki sonuçları şuan için bilinmiyor zira yakın tarih yöntemi. ha süper bişeydir yıllar sonra sorunsuz olduğu kanıtlanır eyw ama şuan için bi bilgi yok. yarın öbür gün tünelin ucu bombok bi yere de çıkabilir.

göz doktorları da niyeyse genelde gözlük takıyorlar. geçen lens için gözlerimi ölçtürmeye gittiğim doktor da (prof) ameliyat düşünmez misin demişti (dünyagöz). sen niye gözlüklüsün hala demedim tabi, düşünmüyorum dedim.

Benim de abim ameliyat oldu otuzundan önce, ameliyattan önce 2.5 falandı gözleri birkaç yıl gözlük kullanmadı fakat sonra 0.75 oldu gözleri. Şu an tekrar gözlük kullanıyor... Bilemiyorum değer mi birkaç yıl gözlük kullanmamak için ameliyat olmak.

goz bozuklugunun ilerlemesinin durmasi lazim. eger numaralarda bir degisiklik olmuyorsa yaptirin, o da 30 yasindan sonra duruyor diyorlar.

göz ameliyetında öncelikle gözlerinizin ilerlemesi durmuş mu ona bakıyorlar (yanlış hatırlamıyorsam 2 sene önceki derecelerle karşılaştırıyorlardı). eğer durmuş ise -ki büyüme süreci 22 yaş gibi bitiyor- ilk aşamayı geçiyorsun. zaten bir sürü testten geçiriyorlar. bunun sonucunda tüm ameliyat yöntemlerine uygun olmadığın da söylenebilir.

tekrar gözlük kullanma riski her zaman vardır çünkü ameliyat olunca gözler görme bozukluğuna bağışıklık kazanmıyor sonuçta.

göz derecen artık ilerlemiyorsa gayet olabilirsin. bu arada doktorların bu ameliyatı olmamalarının sebebi gözün derinlik hassasiyetini azaltmasındandır, ameliyatlarda falan bu önemlidir. milimetrik ölçülerle işiniz yoksa çok önemli değil.

her oluşan şişlik kanser değil merak etme. hassasiyet olması da iyi bir şey. yine doktora gidin bakilir anlasilir hemen. kanser riski acisindan da anne baba kardesler disinda diger akrabalarin cok anlamli bir etkisi yok.

Kadınların memesindeki kitlelerin %85'i iyi huyluymuş. Yani kanser değilmiş. İnşallah seninki de o 85'in içindedir. sırf senin için araştırdım bak. :) mutlaka haber ver sonuçtan buraya.

kanser değildir. basit bi şeydir bence. ikisini de iyice elinle incele bakalım bi şey yoksa panik yapma. kaldı ki öyle bi şey olsa bile erken tanı olur ilaçla hallederler. onun dışında bugüne kadar hiç bi meme kanseri olayında şişmeye denk gelmedim hep elle bi kitle vs hissediyo millet. bence basit bi şey rahat ol sıkma canını :)

yanlış anlamayın ama meme kanseri anne teyze anneanne gibi geçiyor. Bu kişilerde kanser olanlar ailesinde, hormon testi yaptırmalılar, eğer bu hormon kişi de çıkarsa meme kanseri olma ihtimali çom çok yüksek ( sngelina jolie bu sene memelerini bu hormon tespit edilince aldırdı )

Yani diyeceğim ihma etmeyin doktora gidin önleminizi alın!!

iyi bir ustaya motor ve vistesinin durumuna baktirmadan alma.
eger bunlar iyi durumdaysa kesinlikle alinir.

oo alınmaz mı yav. atarım bi 20 lira benzin parası bizim mahallede yanlarız. yalnız şaka maka çok yakar bunlar haberin olsun

çok para yer bu. kullanmaya başlayınca görürsün :)

arkadasim aldi, birkac bin kaporta masrafi ile bitmiyor. direksiyon mili kopuyor, kapi kilidi bozuluyor, elektriksel arizalari cikiyor v.s. 40 yil calismis aksamlar artik kendini salmaya basliyor malesef.

bi tarafini surtunce asil o zaman dert, kaportasi cok kalin, cekicle kendine ha diyince gelmiyor, her usta yapamiyor, yapan usta koleksiyon araci gibi deger bicip isciligi pahali tutuyor.

en onemlisi bozulan veya bi sekilde degismesi gereken parcalar cikmacida bulunuyor, onlar da ederinin cok ustunde fiyat veriyor.

Söylemeyi unutmuşum, lpg olacak elbette :) yine de çok mu yakar?

çirkin.

Seksi degil ama kotu de degil.

gelmiyor.

gelmiyor.

çenesini kırmak istedim, çok çok fena.

ağzına kürekle vurmak istedim

lmgtfy.com

hiç çekici gelmiyor. ama *

itici. ingiltere'de yüzüne bakmazlar bunun

bana bile çirkin geliyor lan.

not: nefesçiyim

güzel değil ama yüzüne bakılmayacak gibi de değil. seksiliğe gelince o başka bi şey 2 maykaj üst baş ile 10 numara seksi yaparım bunu :)

çirkin+itici

biraz kendine baksa olur

itici

gta v oyna madem gta oynamak istiyosun.

ilerlemeli ve hikayeli bisiyler istiyosan life is strange oyna efsane diyorlar ben daha sadece ilk episode'u bitirebildim. (ps4 versiyonu da var xbox one bilmiyorum.)

platform ne ps3 ya da xbox360 sa splatterhouse oyna. dark soulds oyna. blades of time oyna devil my cry oyna. alice oyna çok oyun var :)

ps4 ise until dawn da çok iyiydi.

etkisi var. yani sağlar. ama hangi sporu yapacaksan temelde onu ilgilendiren kasları vs çalıştırman lazım. mesela koşarsan ip atlarsan kondisyonun artar boksla ilgilenirsen daha seri olursun ve daha uzun süre ayakta kalırsın. kondisyonun iyi olursa battery çalarken daha rahat edersin mesela gibi...

Hayır, hepsinin motor hafıza sistemi farklıdır. Mesela dişleriyle tır çeken bir adam 200 kiloluk bir halteri yerinden bile oynatamaz. Hangi alanda kendini geliştirdiysen vücut ona adapte olur, kasların ve nöronların onu yapmaya alışır. Diğer bir alana geldiğinde bunların en ufak bir etkisi bile olmaz.

@angelus birisini yapmanın verdiği dayanıklılık diğerini yaptıktan sonra daha az yorulmamızı sağlamaz mı?

Hayır sağlamaz. Dediğim gibi; bu motor hafıza ile ilgili bir durum. Şöyle anlatayım: Sen 200 kiloyla squat yapan bir güç sporcususun. Bunu rahatlıkla da yapabiliyorsun ve çok da yorulmuyorsun. Bunu kolaylıkla yapabilmenin ve yorulmamanın sebebi çok güçlü olman değil, motor hafızasının bu eylemi yapmayı öğrenmesidir. Yani sen bara yaklaşıp kavradığın an, nöronların senin ne yapacağını anlayıp kaslarını ona göre çalıştırmasıdır. Çoğu kişi buna kas hafızası dese de bu kastan ziyade beyinle alakalı bir durumdur. Yani motor sinir sistemin senin bu işi yapmana alışmıştır ve sen daha eyleme ilk başladığında kendini buna adapte eder ve senin daha az eforla daha ağır olan bu işi kolaylıkla yapmanı sağlar. Fakat sen "Ben 200 kiloyla çok rahat squat yapıyorum, demek ki çok güçlüyüm. O zaman 100 kiloluk çamaşır makinesini de salondan mutfağa taşıyabilirim" dersen fıtık olursun. Zira sinir sistemin buna adapte olmadığı için o eylemi yapmanı zorlaştırır, zorlarsan zarar görürsün. Konu kısaca böyle gelişiyor.

Peki ya eğer sinir sistemimiz çok hızlı adapte olabiliyorsa durum değişir mi?

Sinir sisteminin çok hızlı adapte olması gibi bir şey yok; ancak uzun tekrarlarla/çalışmalarla olacak bir şey bu. Yani bir eyleme başladığında nasıl yapılacağını zihninde planlamadan/düşünmeden vücudunun o eylemi başlatıp gerçekleştirmesi noktasına gelmen lazım. Bu da, başta dediğim gibi, uzun çalışmalarla mümkün. O noktaya gelirsen olabilir.

Bir de şöyle bir örnek vereyim: Ben 140/150 kiloyla çok rahat 5 tekrar squat yapabiliyorum ama kendi ağırlığınla 3 tekrar barfiks yap dersen yapamam. Zira squat işini uzun zamandır yapıyorum, kas gücü de önemli fakat burada asıl nokta sinir sistemi. Zira sinir sistemim daha ben harekete geçerken benim ne yapacağımı bildiği için kaslarımı kontrol edip, ki burada devreye Sempatik sinir sistemi girer, benim bu işi daha rahat yapmamı sağlar. Fakat barfiks çalışması yapmadığım için sinir sistemim benim ne yapacağımı ya da ne yapmaya çalıştığımı bilmez, o nedenle kullanılacak kas gruplarını da hazırlayamaz. O nedenle ben de bu hareketi yapamam. Belirli bir süre barfiks antrenmanları yapıp sinir sistemime bu hareketi öğretirsem, ilerleyen aşamalarda onu da rahatlıkla yapabilirim. Sistem böyle işliyor. Birini rahat yapıyor olman diğerini de aynı rahatlıkla yapabileceğin anlamına gelmiyor. Ancak çalışarak olabiliyor.

ben olsam euro alırım. ama tabi bu para ne kadar kalacak 2 hafta sonra harcayacaksan olmaz. birikime devam edeceksen vadeli euro. sonra dolar düştükçe bi kısmıyla dolar alırım sonra dolar çıkınca euroya çeviririm yine. dolara hiç güvenmiyorum çünkü :) altın artık eskisi değil bence ne olacağı belli olmuyo. son 1 yıldaki euro hareketlerine baktım ne zaman dibi görse düştüğü tavandan daha yükseğe sıçramış. şu anda da dipte.

bu arada ekonomiden filan anlamam sen yine de bana bakma.

dolar al. 3 lira olursa 250 tl gibi bi kazancın olur. bence olma olasılığı yüksek.

Kirlendikçe yıkatıyorum, genelde 4-5 haftada 1 kez. 15-20 TL arası.

Kışın çok nadir yıkatırım. Çünkü geceden sabaha kadar arabanın üstü nemle kaplanıyor. Akşama kadar da toz yapıştığı için tekrar kirleniyor.

Arabam eski, o yüzden şu otomatik yıkamalarda yıkatıyorum. Yazın genelde yağmur çamur olursa yıkatıyorum, onun dışında 2 haftada bire denk geliyordur. Kışın daha çok, haftada 1, yağış çok olursa daha sık. Yılda 2-3 kerede iç dış yıkamaya veriyorum. Otomatik 2 lira, iç dış yıkama 30 lira.

değişiyor en fazla 15 veriyorum. iç dış olmazsa yıkatmam zaten.
genelde arapların çalıştığı yerleri tercih ediyorum. hem hizmet kaliteleri yüksek, hem de onların desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.

Ayda 1 kez oto yıkamacıya götürüyorum ve iç dış temizliğe 15 TL veriyorum. 3-5 lira da teslim eden çocuğa veriyorum ki sonraki gelişlerimde özen göstersin diye.

Onun dışında ise; yakıt aldığım istasyondan 50 TL lik yakıta yıkama ücretsiz oluyor. Ama oradaki elemanlarla da aram iyi olduğu için ne zaman götürsem yakıta bakmaksızın köpüklü fırçasız yıkama yapıyorlar, kurulama kısmını ise ben yapıyorum.

Ay da 2 seferde, yıkamadan sonra cilası var onu da sürüp siliyorum arabayı :)

ayda 3-4 kez. her yıkama bahşiş dahil 18 TL

İç-dış olarak haftada 10 günde bir. 20 tl (sikiyolar mı beni acep?)
Artı olarak da benzin aldıkça dıştan yıkatıyorum.

kirlenince yıkatıyorum, bu ara 2 haftada bir mesela. bazen ayda bir yıkattığım da oluyor. iç-dış 20 tl'ye yıkatıyorum.

2-3 ayda 1 civarı. iç dış 15 tl

arabam yok ama olsa kendim yıkardım içini dışını. muhtemelen h.sonları yıkardım özel bi durum olmazsa. kışın içini daha sık yıkardım sanırım.

bu soru cok mu sorulmaya baslandi?
birisi araba yikama isine mi giriyor? :)

abi neden ev almak zorundasınız anlamıyorum ya.
bir insan neden beylikdüzünde oturmanın hayalini kurar.
an la mı yo rum.

kirada otur .

oturmasan da ev almak iyidir.
ev görmeden alınmaz. boş vakit bulana kadar bekle.

Emlakçı

elinizdeki para ile ev almak mantıklı. özellikle kira bedeli kadar bir borçla max. 4-5 yıl içinde ödemesini tamamlayacaksanız.

işiniz büyükçekmece-bakırköy arasında bir noktada değilse beylikdüzü'nden ev almaktan vazgeçin. ne sosyal hayatınız ne arkadaşlarınız ne de evde huzurunuz olur. yaşam tarzınız haftasonunu avm'de geçirmek, x'te yemek yemekten ibaret değilse asla beylikdüzü tercihiniz olmasın. ibb'den birkaç gün sabah ve akşam iş çıkış saatlerinde trafiği takip ederseniz anlayacaksınız. sabah 6.30'da başlayan yoğunluk 10'a kadar, akşam 17'de başlayan yoğunluk 22'ye kadar sürüyor. merkezde çalışıyorsanız min. 4 saatiniz trafikte geçecektir. insanlar sitelerin havuzları, sosyal mekanları, çocuk oyun alanları, fitness salonlarına tav oluyor ancak bunlardan faydalanabilmek için eve makul bir saatte ulaşmış olmak gerek. 6'da işten çıkıp 8.30-9 arası eve ulaşıp (en iyi ihtimal) yemek yedikten sonra kendinize bile ayıracak vaktiniz kalmayacak. zira erken yatıp 9'daki iş için en geç sabahın 7'sinde yolda olmanız gerekecek. metrobüs kullanacaksanız da aynı. beylikdüzü'nden ev alıp kiraya vermek de çok mantıklı değil. aidatlar bazı sitelerde yüksek olduğu için kira bedelini daha düşük tutuyorlar. ya da daireniz boş kalsa aidat bedelini siz ödemek zorunda kalacaksınız.

en güzel ev işe yakın evdir.

yahu 130 bin para verecen yapamam koşturamam diyon sen parana o kadar önem vermiyosan burdan kimse vermez. araştırma yapmadan ya kazıklanırsın ya da ev alamazsın.

2 3 gun ayıracaksin mecbur. Az para değil, ciddi bir yatirim yapacaksin. Bu kadar is ve mesai bağımlısı olmayin ya.

İnternettekilerle gerçeğin çoğu zaman alakası olmuyor o yüzden mecbur tek tek gezeceksin. Tanıdık emlakçı varsa en azından o senin isteklerine göre seçenekleri 2-3 eve düşürebilir ama her türlü buna ayrı bir zaman ayırmak zorundasın.

Ayrıca bence de iş beylikdüzüne yakın sayılan bir yerde değilse beylikdüzü kararını bir daha gözden geçir derim. İşyerinden arkadaşım oradan mecidiyeköye 2 saatten önce gelemiyor servisle hem de çalışma saatleri 8 ile 16.30 arası olmasına rağmen.

1.Diger firmalardan daha farkli bir somuru yapmiyorlar ayni seviye.

2.Cok da bir kosul aramiyorlar bence.

o alanda mezun çok. sen çalışmasan başkası atlar.

@Krem peynir sekretere ihtiyaciniz var mi?

o işte 2 3 yıl tecrübeyi nabıcaksa iş veren. 2 3 yıl tecrübe gerektiren bir işse istanbulda geçinilemeyecek ücreti niye veriyor orası da mechul.

aranan özelliklerle ekstra kişiyi öne çıkartacak bir şey yok. maaş düşük tabi ama genel olarak böyle işte.

Sacmalamislar. Boyle maas olmaz.

1. zaten bi özellik aramıyorlar. sağa sola koşturacak adam arıyorlar. ingilizce yazdığına bakma gerek yok. maaş da 1300 1400 verir anca. evet piyasa böyle. allaha havale ediyorum.

öğrenmede bi şey yok da. ulaşım aracı olarak çok zahmetli bi araç. ben de araştırdım. zevk için binenler buna katlanıyor ama ulaşım için bineceksen hele ki arabadan sonra giç bulaşma derim. ayrıca araç daha güvenli.

ek olarak zaten güvenlik takıntın varsa trafikte motor işine yaramaz. benim takıntım var şahsen :)

arabayı satıp motor aldım 2 senedir kullanıyorum. inanılmaz keyifli eğlenceli....nerdeyse hiç trafik yok.
ama aşırı dikkatli olmasınız yoksa benim gibi şuan bacağınız kırık yatıyor olursunuz ;)

Alma abi. Tehlikeli geyiği yapmıyorum bak, hem arabası hem motoru olan ve her ikisini de iklime göre kullanan, motosiklet tecrübesi daha fazla olan biri olarak söylüyorum sana. Yapma, araban dursun, arabanla takıl mutlu mesut. Dinle beni.

ufak araba al kardeş.eski kasa corsalar epey küçük.her deliğe giriyor namussuzlar.

İstanbul'da trafik bazen öyle boyutlara geliyor ki motosikletle kurtaramıyosun, işte o zaman motosiklet kullanmak araba kullanmaktan daha sıkıcı önce bunu belirteyim.
Rahatına düşkün ve üşengeç bir insansan motosiklet kullanmak sana göre değil, yazın sıcak rahatsız eder, kışın soğuk.
Bugün de kaskı takmayıvereyim, montu giymeyivereyim deme şansın olmaz.
Motosikletle en fazla iki kişilik yolculuk planı yapabilirsin.

Bence bunları hesaba kat karar verirken, onun dışında öğrenmesine öğrenirsin, motosikletin hatayı affetme olasılığı arabaya göre daha düşük ama dikkatli olmayı da öğrenebilirsin. 10 senedir motosiklet kullanıyorum hiç ölmedim:) Hatta tahtaya vurayım hiç kazaya da karışmadım.

yok.

enerjiyle menerjiyle açıklamaya çalışıyor kimi ama komik oluyor.

psikolojik olduğunu söyleyebilirsin. bununla ilgili güzel bir entry vardı, bir deneyden bahsediyordu da deneyin ismini unuttum, burçlarla ilgiliydi, hatırlarsam atarım ya da bir hayırsever atsın.

zaten inanmakla inanmamakla olmaz öyle şeyler, "bilmek"le olur. biliyorsun bunların gerçek olmadığını, ortada kanıt da yok, hep "söylenceler" var, kanıt olarak da "kaynımın gelininin evinde büyü bulmuşlar allahu ekber vuhuuu" falan deyu deyu dedikodu ediyorlar. ama şu da var ki: bir insan eğer sabit bir şekilde bir şeye inanıyorsa, "evrenin sürekli değişmekte olduğunu bilmek yerine" onun inancını sittin sene değiştiremezsin, değşime açıksa bile "ben bilmek istemiyorum, bilirsem değişirim, inancım yiter." diyen teyze gördüm ben, o yüzden insanlara batıl bir konunun bilimsel olmadığını açıklamakla çok uğraşmıyorum artık, hayatım kısa o kadar kasamıcam.. ama sen psikolojik olduğunu söyleyebilirsin gene de :D beynin fizikokimyasal özelliklerinden bahsedebilirsin, çalışma mekanizmasından bahsedebilirsin, ne bileyim. ben baya uzun ve çağrışımlı konuşup karşımdakini mala bağlıyorum, o sayede insanlara öğretiyorsam bir şeyi öğretiyorum, yoksa ı-ıh! :( kolay gelsin sana da, zor iş seçmişsin.

büyü ve nazar pozitif (doğal ve gözlemlenebilir) olgular olmadığı için bugün anlaşılan anlamıyla bilimin konusu olmuyor.

bilimsel açıklamanın varlığı bilimin nasıl tanımlandığıyla alakalı. bugünkü ana akım bilimin konusu dışında metafizik bir olgu olarak kabul ediliyor.

bunun değişkenliği için çok değil bir 150 sene önce falan her sarayda müneccimbaşı diye bir kadro olduğunu hatırlatırım. orta çağ da değil hani mesela namık kemal'in babası 1. abdülhamid'in müneccimbaşıdır. yıldızlara bakıp gelecekle ilgili yorum yapan hani. mistik değil aksine o zamanın epey prestijli bir bilim adamlığı :))

arama yerine büyü nazar yaz kardeş 50 kere yazdık hep. sonuçları oku. baya biriken cevap var.

Kesinlikle bilimsel bir aciklamasi yok, kesin bilgi.

MAntiksizlihinin bir alternatif bilimsel aciklamasi vardi da bulamadim simdi.

bilim belki daha açıklayamıyor olabilir.

bilim yakın mesafeden telepatiyi ıspatladı sanıyorum bir tek. diğerleri yani burçlar, nazar, büyü vb. inanç.

burçlar değil ama; nazar, beddua, iyi dua ve büyü konusunda öyle şeyler duydum ve bizzat yaşadım ki ben var olabileceğini düşünüyorum ve enerjiyle açıklıyorum.

dün yorgundum inanç kısmını geçiştirivermişim, şimdi buradan devam ediyorum çünkü sorunun cevabı bana göre esas bu kısım.

inanç mantık yoluyla değiştirilmiyor pek.
önce inananın da inanmayanın da "olabilir de olmayabilir de, henüz bilmiyoruz ama bu ileride bilmeyeceğimiz anlamına gelmiyor" düşüncesini edinmesi gerekiyor bana göre. yani kapıyı aralamak lazım, bilim bu şekilde ilerliyor.
mesela sen de "ben inanmıyorum ikisine de" diyorsun, var olup olmadığının bilimsel kanıtıyla gelmiyorsun.
gözlemler var, yaşanmışlıklar var, bunları nasıl inkar edebiliriz. bilimsel değil, çünkü bilimsel olabilmesi için cosmigstring'in de belirttiği gibi aynı koşulları yaratmak gerekiyor.
bana göre -en azından şimdilik- aynı koşulları yaratmak olanaksız gibi bir şey, çünkü işin içinde insan faktörü var. büyü ve naza iki tarafa bağlı olan bir olgu. alıcısı ve vericisi var. alıcı ve vericinin aynı hatta olması lazım, radyo frekansı gibi. alıcı ve vericinin frekansları tutuyor diyelim bu kez de göndericinin iletisine verdiği kuvvet mi desem güc mü desem bilemedim, içten istemek dediğimiz şeyin olması ve alıcının da aynı anda iletiyi almaya açık olması lazım.

yaşadığım dikkat çekici birkaç örneği anlatmak istiyorum. (bu konularda bilimsel araştırma yapmaya karar veren olursa çorbada tuzum bulunsun + arama motorunda çıkmaya katkı)

anlatacaklarım hoş anılar değil, utandığım ve beni üzen deneyimler.

5-6 yıl önce evde büyük bir tadilata kararverdik. mahalle esnafından, temiz yüzlü , efendi birine işi verdk. sözleşmenin yarısını da peşin verdik. meğer bu adam kumara başlamış, bizim paraları aldığı gibi kumara yatırmış.
işe başlar gibi yaptı, aleti edevatı getirip yığdı, bir iki kırdı döktü gerisi yok. işi yapacak adamlarının sülalesi hastaneye yattı, malzemeciler malzemeyi getirmedi... binbir yalan dolan.
baktım bunun işi bitireceği yok başka biriyle anlaşayım diyorum, yarım işe kimse bulaşmak istemiyor. biri açık açık "bir ustanın malzemelerinin durduğu işe biz gelmeyiz abla" dedi. mecbur kaldım mı bu adama. kış geliyor, tepemdeki çatı açık, çoluk çocuk... eziyetin bini bi para.
ben her gün telefon etmece, adamı kovalamaca yapıyorum. işi bitirsin diye uğraşıp duruyorum. 3 ay olmuş tık yok evde.
bir gün bu boyacı yolladı eve. çatı yok, doğramalar takılmamış bana boyacı yolluyor. o sinirle evde söylenmeye başladım ben. öncesinde "karım hamile doktora götürdüm" filan demişti. nerden çıktıysa ağzımdan "karın doğuramasın inşallah" çıktı. ertesi gün karısının düşük tehlikesiyle hastaneye yattığını öğrendim. o an "o sabiden ne istedim" diye kendime çok kızdım. karısı doğurana kadar da adamı bir kez bile aramadım. yaz başında başlayan tadilat kış başında ite kaka, biraz akılla , biraz elime malayı çekici alarak bitti. bu arada yağmura yakalandık eşyalar battı. evde yapılacak şeyler var, tadilat lafı bile tüylerimi diken diken etmeye yetiyor, hala etkisinden kurtulamadım.
yine aynı olayın içinde adamın biri için "kör olasıca" dedim, adam gözünü kaybediyormuş, kaynak mı kaçmış ne olmuştu tam hatırlamıyorum. bu da doğramaları yapacak olan, malzemeyi gidip beraber aldığımız sonrasında da "ara da bul" oluveren kişi. hastanede yattı haftalarca. sonra işi de bırakmış filan. iyi oldu, başkalarına zarar veremez hiç olmazsa.

başka bir olay:
fi tarihinde adamın biri benden etik olarak yanlış bi işe onay vermemi istemişti. ben de hayır olmaz demiştim. aradan az bir zaman geçti biz bunlarla yaz tatilinde aynı tesiste denk geldik. onun da ailesi var benim de. o zaman kızım 5-6 yaşlarında. bir gün kumsaldayız kızım koşturarak yanıma geldi bir yandan da ağlıyor, çocuk gözüme çamur attı diyor.
kızımın oynadığı yere baktım, bu adamın o zaman 10-11 yaşlarındaki oğlu suyun içinden sırıtarak bize bakıyor. ifadesinden bile isteye yaptığını anlamak zor değil. resmen olan biteni gülerek izliyor, bir yandan da benim tepkimi kontrol ediyor. ailesiyle beraberken izleyince adamın böyle şeyler yaptırabilecek tiniyette olduğunu da anlamıştım. sonuçta o olay olduğunla kaldı. tabi çocuğa kızdım konuştum ama bile isteye yapılan bir kötülük için o konuşmanın bir anlamı olmadığını bilerek konuştum. azmettirici babaydı, babaya gidip "oğlun böyle böyle yaptı" desem bir faydası olmayacağı gibi bana zarar verecek, konuşma kendimi hiç bulmak istemeyeceğim yöne akacaktı. hani derler ya "aptallarla tartışma, dinyen aradaki farkı anlayamaz" diye. onun gibi işte. bu aptal da değil bildiğin insanlıktan zerre haberi olmayan biri.
bu olayın üzerinden 2 tam yıl ve birkaç ay geçtikten sonra bir gün evde süpürge yaparken bu olayı hatırladım. her saniyesini tekrar yaşadım, çocuğun o sırıtık ifadesi, kızımın canının acıması, benim bunu engelleyememiş olmam...
hafta geçmedi çocuğun kalp krizi geçirip hastaneye yattığını öğrendim. benim onu düşündüğüm zamanla aynı zamana denk geliyordu hastaneye yattığı tarih.
aradan o kadar zaman geçmiş. olay sürekli hafızamda olup ısıtıp ısıtıp düşündüğüm bişey değil. gündemimde hiç değil. o an olayı çağrıştıracak bir şey olmadı, başka konudan onu düşünmeye geçmedim. küt diye hatırladım ve sonra yine arkaya ittim taa ki hastane haberini duyana kadar.
ekşide kılıç çiçeğiyle olan durumu yazmıştım. 55 yıldır ilk kez bir kılıcın çiçek açtığını gördüm, o da benim onu çiçek açmasını isteyerek sularken gerçekleşti. hadi öncesinde ev almayı düşünerek suluyordum, düşüncem o yönde olduğu için evimi aldım. onda kılıçla ilgili bişey yok, düşünceme yön veren bir malzemeydi benim için. ya ikincisi, çiçek açması bitkinin benim düşünceme uyan tepkisi değilse nedir?

bunlar tesadüf denilebilir. daha çok var yaşadığım bu tür şeyler. hepsi tesadüf olabilir. ancak olmayabilir de.
ben konuyu bilim ele alana dek bu konuda agnostikim. var da demem yok da demem.

kılıç çiçeği hikayesi: eksisozluk.com

ayrıca; madem öyle hadi piyangodan büyük ikramyeyi iste, çıksın da görelim diyeceklere: valla istemek istiyorum, beceremiyorum bi türlü. bi kolon da oynuyorum denk geldikçe amorti bile çıkmıyor. olmuyor anacım niye olmuyor ben de bilmiyorum. içten isteyebilsem bi, olacak gibi... :)
der maister, spor salonunu açarız belki çıkarsa, ne güzel olur demi.

1- Ayarlar> Uygulamalardan chrome'un varsayılanlarını temizleyin.

2- İstediğin olmuyor yüksek ihtimal ama bir ihtimal usb bağlanabilirliğinden bağlatı modunu değiştirmeyi deneyebilirsin.

1-cevabı verilmiş
2-bazı araçlar sadece iphone destekli oluyor. onu da bi araştır bence.

Araba iPhone destekli. Kabloyu takınca iPhone arabayı hoparlör olarak goruyor gibi dusun. Android cihaz bağlayınca ise taşınabilir disk olarak görüyor. Yol bilgisayarından bir yerlerden diskteki şarkılara erişip calabilirsin.

@orient blue

hoparlör gibi değil hocam işte. direksiyondan falan şarkı değiştirebiliyorsun. dijital ekranda parça adı vs. yazıyor. hoparlörden ötesi.

tabii canım, ben basitçe anlatmak açısından şeetmiştim :)

Hepsini okudum. Kotu demek istemem ama en az sevdiklerim Tas Meclisi (fantastik ogeleri sevmiyorum, sirf o yuzden) ve Olu Ruhlar Ormani oldu sanirim. En sevdiklerim ise Kizil Nehirler (ilk onu okudugum icin) ve Leyleklerin Ucusu olmustu. Kaiken'i de ustuste yazdigi kitaplardan farkli diye begenmistim. Sanirim Grange ne yazsa okurum.

Eylul'de yeni kitabi cikti, Lontano, Ingilizce'ye cevrilse de okusam diye bekliyorum.

1-2'si hariç tüm kitaplarını okumuşumdur. en kötüsü taş meclisi bence. en çok siyah kan'ı beğenmiştim herhalde. ama sorunun temeli "grange'a giriş" ise kızıl nehirler'den başlanmalı derim.

@paltar

Yok, öyle bir amacı yok sorunun. Yeni çıkan ve henüz Türkçeye çevrilmeyen hariç hepsini okudum kitaplarının. Aynen de Kızıl Nehirler ile başlamıştım milyon sene önce ve aynı şekilde Taş Meclisi en kötüsü, Siyah Kan en iyisidir gözümde.

Bence de siyah kan en iyisiydi.

açık ara taş meclisi. adamı severdim o kitaptan sonra başka kitabını okumadım.

kaiken hariç hepsini okudum. onu da aldım da bi kısmet olmadı başlamak. hatta başlayayım ben ona dur:)

bence en kötüsü ölü ruhlar ormanıydı. baya hayal kırıklığı olmuştu bende.

ha bi de en iyisini sormuşsun. aslında beni en çok etkileyen kitabı kurtlar imparatorluğu olmuştu. o da sema dan dolayı :) kadın çok güzeldi ve türktü :) kızıl nehirleri okudum sonra onu da beğenince arkası geldi.

bu arada grange ile birlikte maxime chattam da okudum onun kitapları da iyidir. ilk okuduğum kitabı kaosun sırlarıydı. o zamanın olaylarıyla birlikte baya etkisinde kalmıştım. bu yazara da bi bakın derim grange seviyorsanız.

kaiken bok gibiydi.

tas meclisini sevmemistim ben de. 14 yildir duzenli takip ettigim biri arada bi kotu yazmasina goz yumuyorum. okudm tum kitaplarini.

Kaiken'i bugün bitirdim, Taş Meclisi ile kapışıyor en kötülük konusunda esasen. Yine de Taş Meclisi, fantastik ögelerinden dolayı bir adım önde.

Taş meclisi +1

Kızıl nehirleri en çok sevmiştim , sora siyah kan favorim

Kaiken'den gerçekten nefret etmiştim. Diger tum kitaplarini severim, kizil nehirlerin yeri ayridir.

etmez. giderken durduruyor olsaydı fark ederdi ama zaten durmuş aracı durmuş halde tuttuğundan bir şey fark etmeyecektir.

yukarı ya da aşağı doğru oluşu 1. vitese ya da geri vitese takmanı gerektirir... bu farkeder. ama el freni için bir fark yaratmaz sanırım...

@ucan spagetticanavari

bu dediğini bilmiyordum bak. ben hep 1'de ya da 3'te bırakıyorum arabayı. burnu aşağıda ise geri viteste mi bırakmam gerekir?

ucan spagetticanavari haklı; yokuş eğiminin tersi yönündeki vitese geçirip bırakman gerekir. yani burnu aşağıdaysa geri, yukarıdaysa da 1 gibi. hafif viteslere atma (2'den yukarı, onlar çok tutuş yapamaz kayma durumunda).

vites olayı şart değil. normalde boşta bıraksan da olur. yurdum arabalarının bakımları yapılmadığı için adamlar ne olur ne olmaz bi de araba gidip bi yerlere toslamasın diye bunu yapıyor. şanzımanı bu şekilde kullanmak araca zarar verir. siz arabanızın bakımlarını yapın. boşta bırakmak istemezseniz de siz bilirsiniz. millet otomatik vitesleri de böyle kullanıyor yokuşta frene basmayıp 1 de bırakıyor sonra otomatik tü kaka :)

viteste bırakmak araca zarar vermez. ancak el freni bir şekilde boşalırsa vites kutusu aracın hareket etmesini engeller.

(burun aşağı => geri, burun yukarı => 1 + el freni) + 1

artırıyorum. tekerleri de kaldırıma yönlendirmek gerekiyor.

sorunun cevabı. el frenine bişey olmaz. ama çok soğuk havada (-15°C gibi) el frenine abanırsan sabah kampanalar yapışmış şekilde bulabilirsin.

:) viteste bırakmak aracı kaydırmaz ama el freni yerine hep viteste bırak bakalım bi süre sonra ne olacak. el freni çekikken zaten zarar vermez çünkü el freni tutuyor. ha güvenmeyen adam vitese takar ve el freni boşalıp da vites kutusu aracı durdurursa araç bi yere çarpmaktan ya da daha büyük bi felaketten kurrulur ama şanzımanın dişlisine zarar verirsin. mesela eski bakımı yapılmayan araçlarda el freni tutmaz sahipleri viteste bırakır dikkat et belirli periyorlarla hep viteslerinde sorun çıkar. normalde arabayı viteste bırakmak şart değil diyelim 0 km araç aldın el freni çektin ama araç kaydı gece. dava açarsan sana kimse e ama viteste bırakmamışsın viteste olacaktı diyemez. durum bu.

bu arada asıl soruna gelecek olursak evet el freni daha fazla yıpranır ama bakımların düzgün yapılırsa ve doğru yapılırsa sıkıntı çıkmaz kolay kolay.

el frenini cektikten sonra frenden ayagini cek ve el freni arabayi tutsun. sonra arabayi uygun vitese at, zaten el freni arabayi önceden tuttugu icin de vitese yük binmeyecektir. Ne sadece viteste birak ne de el freninde. Bunu cok aci tecrübe ettim. Almanyada ehliyet kurslarinda arabayi her zaman bosta birakin diye ögretirler, istanbulda babamin arabasini bu aliskanliktan dolayi bosta ve sadece el freninde biraktim. arabayi duvarda buldum cünkü türkiyede kontrollerde el freninin durumunu cok ciddi test etmiyorlar ve bozuk el frenleri bile testi gecebiliyor.

başlığa bişey öğreneyim diye girdim, iyice kafamı karıştırdınız.
vitese bırakmak gerekiyor mu, gerekmiyor mu?

teknik bir konunun birden çok cevabı olması nasıl olabiliyor, anlamıyorum...

ben kurabiyelerime döneyim bari en iyisi:)

ben olsam 2.86dan biraz daha dolar alıp ortalama zarari azaltirdim.

yatirim tavsiyesi degildir dolar 2.75i de görebilir 3.10'u da görebilir.

fed muhtemelen faiz arttıracak. ben olsam kalırdım.

2.95'den çok yüklü aldım beklemedeyim.

vay arkadaş ne çok para kazanılıyor bu işlerden.
1 dolar bile alamadım. beklemedeyim. sende bekle.

@titiraprap: sonuçta aynı mebla tersine de olabilir. elini sallamadan 2 günde 500 tl kazanabilirdi.

@stevie
yahu adam para kaybetmiş ya?

Aralikta aciklanacak fed kararlarini bekle.

ben de 50 lira kaybettim, bekliyorum :(

2.90'dan nenemin kefen parasını dolara bastım su an zararım 1.500 lira falan ama asla satmam. bekliyorum, bekleyecegim sen de satma bekle

burda sor, ne çıkarsa tersni yap. tut diyorlarsa sat. sat derlerse tut.

herkesin yaptığının tersini yap ki, para kazanasın :)

doların 2.92 yi görüp geçme durumu diyelim ki 1 ayda olacak o parayı kullanıp 1 ayda 500tl ve üstü kar edebileceksen sat yok ben anlamam o kadar yatırım olayından dersen bekle biraz da dolar alabiliyosan al. bu benim fikrim. yatırım işinden maliyeden hiç anlamam.

android alacaksan min 2 gb ram olsun. hatta 3 ve üstü olsa süper olur. bi de sd kart desteği olsun ve min 32 gb olsun.

walking dead a başlama kesinlikle 4. sezon ortasında bıraktım artık dayanamıyor insan dizideki salaklıklara ve ağır gelişen olay akışına.

six feet under

six feet under +

@huan8 @steverogers six feet under'a bakacağım, teşekkürler.

lumia ların carl zeiss lensi var. ms olmasin demissin ama öyle.

samsung note5 şu an en başarılı fotoğrafı çekiyor yani bizim piyasada satılanlar arasında. ben netten o şekilde sonuç aldım araştırmalarda. s6 edge de aynı kameraya sahip sanırım. onun dışında android kullanan bi kaç telefon daha iphone dan daha iyi foto çekiyordu ama şu an hatırlamıyorum. yani şu an piyasada zaten apple kamera açısından bi tık geride.

kalite olarak neyi baz aldın bilmiyorum ama gsmarena.com üzerinden aynı fotoğrafın kıyaslamalarına bakarsan, iphone'dan keskinlik, renk doygunluğu, çözünürlük olarak çok daha iyi telefonlar var. hatta iphone 6'nın geri kaldığı noktaları çok ciddi görebilirsin dediğim sitede. not: iphone6 kullanıcısıyım.

www.resimekle.net

bu fotoğrafı lg g4 ile tripodsuz çektim. herhangi bir iphone da buna benzer bir fotoğraf çekemezsiniz... tripod ile çeksem bir kat daha net olabilirdi.

cevaplar için hepinize teşekkür ederim demekki benim hüsnü kuruntum imiş :)

bu arada sanırım samsung s6 edge gayet iyi bir alet hem teknik özellikleri hemde kamera açısından. bir gün param olunca alacağım :)

doğru anlamışsınız. oyun promosyonlu 1 oyun bedava 2 oyun bedava gibi paketler olabiliyor. içinden indirme kodu çıkıyor genelde.
promosyon meselesidir amazon linkini görmeden yorum yapamam ama ucuz da olabilir pahalı da olabilir.

kol kutu içinden çıkıyor.

bu arada xbox'cıyım.

bence beleş oyunlu yerine beleş kollulara bak. kutudan bir kol çıkıyor ve kollar pahalı. gerçi oyunlar da pahalı amk.

oyunlar için promosyon yapıyorlar. merak etme açılmış kutu vs değil.

gerçi sen teknosa'dan alacaksan dikkatli ol. ben amazondan alıcan zannettim. teknosa ise kutusu açılmamış olsun. yoksa orda standta milletin oynadığı makineyi itekleyebilirler.

bir de yok mu yurtdışından gelecek tanıdık falan. çok daha ucuza geliyor. ben çıktığı gibi 2 kol 2 oyun bedavalı almıştım italya'dan vergisini de geri alınca 1100 liraya gelmişti.

@ayiadam dayım ctesi abd'ye gidecekmiş, bi şey ister misin deyince ofsaytta kaldım telefonum ve bilgisayarımdan memnun olduğum için. ps isteyeyim diye düşündüm işte ama işin acemisi olduğum için, daha önce ps'im olmadığı için bir sorayım dedim sizlere nedir ne değildir.

eğer bulabilirse ps4+oyun olarak da fifa 16'lı bi paket istemeyi düşünüyorum. sanırım 475 dolar falan tutuyor bu abd'de. türkiyede alet 1500 lira oyun 275 lira falan.O yüzden benim gözüme çok uygun gözüktü oradan istemek. Bir de vergiyi geri almak falan demişsin. Ben hiç taxfree almadım, %10 vergi varsa tamamını geri mi ödüyorlar?

bu arada teşekkür ederim ikinize de.

dostum şöyle bi şey var. amacın ps4 değil de sadece oyun oynamaksa xbox daha mantıklı. neden diyecek olursan 360 oyunlarını da çalıştırıyor. orijinal oyunlar 200tl üzerinde şu anda ama sen 360 oyunu alırsan daha ucuza almış olursun ve yeni xbox da oynarsın. ayrıca xbox un live üyeliği daha ucuz ve her ay beleşe adam gibi oyunlar veriyorlar ps da veriyor ama dandik oyunlar veriyor. mesela xbox bu ay dirt 3 veriyor. cillop gibi oyun. ha ps4 de dil desteği var o da oyunları tr den alırsan. bence önemli türkçe oyun dersen ps4 al.

kaslarını yorabilen her hayvanda olur. bakınız köpek örneği

www.google.com.tr

Olur tabii ki.

Hem de daha hızlı gelişir.

bir isnan gibi disipline bir şekilde yaparsa olur.

ama bu şekilde yapamayacağı için olmaz. eğer doğal ortamlarında atlama zıplama kaldırma vb varsa belki öyle.

eved.

ben siz packli çok görüyorum.

elbette

s-media-cache-ak0.pinimg.com

pes çok yapmacık oyunun bugları oluyo takımı ona göre ayarlayıp taktiği verdin mi hep gol. 2 taraf da oyunu biliyosa hele hemen taktik yapıyolar ve oyun hep aynı oluyo aynı pozisyonlar vs. gol olacak pozisyonu daha bi kaç pas önceden anlıyorum mesela :) fifa sanki öyle değil gibi geliyo bana. ben hep pes oynadım. normalde futbol oynamam da arkadaşlar pes oynadığı için pes oynarım hep ama çok dandik hiç sevmem. her şey ezbere.

Fifa, pes cok dandik

fifa kesinlikle

1. ucak kalkip, kemer ikaz isiklari söndükten sonra degistirebilirsin. Ucak kalkmadan izin vermezler genelde.
2. 100 ml'nin üstünde ise alamazsin.

1. Evet ucak bos ise yer degistirebilirsiniz.
2. Sisenin hacmi 100ml altindaysa alabilirsiniz.

şişenin hacmi 120 ml lakin tamamı dolu değil?

bir de uçakta bu işler mot a mot olduğu için şüpheleniyorum. iki kişiyiz. 15'er kg bagaj hakkımız var, toplam 30 kg. ama bagaja verilecek tek bavulumuz var diyelim, o da 20 kg. oluyor di mi? yok sen tek bavulla 5 kg. geçmişsin falan demiyorlar.

hocam online checkin de eger otomatik yer veriyorsa ve pencere kenari degilse biraz daha bekle kontrol et tekrar sirayla gidiyordu pegasusta en son

yurtiçinde sorun olmaz ya ben traş köpüğü kolonya permatik vs koyuyorum kşmse de bi şey demiyo ama nedendir bilmem herkesin botları vs çıkarttırıyorlar sıra bana geldi mi geç diyolar hep. bi kaç kere oldu. annem binerken tırnak makasını bile almışlar. bana kimse bi şey demiyo tırnak makası vs hep içinde. beni adamdan saymıyo olabilirler. iyi bi şey mi kötü bi şey mi karar veremedim.

120 ml'lik siseyi kesin almazlar.
ikinci sorun kontuar görevlisinin insafina kalmis. ama pegasus ise -ve de soyadiniz farkliysa- kesinlikle kabul etmezler, 15 kg'nin üstünü ödetirler.

Sisenin tamami dolu olup olmamasi onemli degil, o yuzden ilk cevabimda "sisenin hacmi 100ml altinda olmali" diye yazdim. Eger cok sansliysaniz, cok kafa bir gorevliye denk gelirseniz ve sahiden sisenin dibinde anca bir kac damla kalmissa bir ihtimal izin verebilir.

Bavul olmaz oyle kurallara gore, adam basi 15 kg hakkiniz var. Toplam 30 kg diye dusunemezsiniz, adam basi 15. Ama ucak bossa, ikiniz birden gidip gorevliyi kafalarsaniz izin verebilirler.

yani iki kişi tek bavula sığan eşyayı illa iki bavula bölecez öyle mi, saçmalığa gel. uçak da gece yarısı inecek, ya gözlükle gidecez, ya koca bodrum'da nöbetçi bulup solüsyon alacaz.

şimdi diyeceksiniz ki e bavul varmış ya işte solüsyonu ona koy. durum şöyle.

babamla birlikte bodrum'daki yazlığın tadilatını kontrole gidiyoruz. yanımızda da bir bavul dolusu priz, anahtar, kapı kolu vs. eve takılacak zımbırtılar var. zaten 3 gün gittiğimiz için giyim kuşam sırt çantalarımızda kabin bagajı. bavul babamda. içindekiler kırılmasın şangırdamasın diye de gazeteyle falan iyice dolgulamış kapatmış. ben farklı bir evdeyim ve sadece sırt çantam var. havaalanında buluşacağız.

bavul hacmen küçük ama ağır malzeme dolu. 15 kg'dan fazla gelebilir. açıp bölmemiz çok saçma. havaalanında açıp solüsyonu koymam da zor. iki kişi 15'er kg. hak varken, piyasada satılan en küçük şişe solüsyon 120 ml. iken bunlar nasıl saçmalıklar yahu?

tek bavul (iki kişi) 20 kg olabilir. 32'den fazla olunca oversize ücreti alıyorlar.

yalnız biletlerin beraber alınmış olması lazım sanırım

biletler beraber alındı, aynı pnr numarasından ikisi birden çıkıyor.

16+10 lirayı basıp çekin de yaptırdım yan yana, otomatik naaptıysam cam kenarı denk gelmedi. cam kenarını riske atmadım kırk yılda bi biniyoz zaten.

şişe olayı biraz şans ya. yurtiçinde de bana permatiğe, 150 ml deodoranta falan bir şey demediler. yalnız öküz kadar saç spreyi vardı o göze çarptı biraz :D

1. uçak boş değildi, hatta full'dü, iyi ki istediğim koltuğu online check in ile almışım.

2. önümdeki adamın jölesini çöpe attılar, benim lens solüsyonuma "o ne çıkar bakalım" diyen olmadı. çöpe attırırlar diye 60ml'li solüsyon bulup almıştım, ikisi de çantadaydı, sıkıntı olmadı.

3. gidişte bavuk 12 kilo geldi, sorun olmadı. ama dönüşte prizleri bıraktığımız için elimizde bavul boş kaldı. boş bavula 10 kilo kadar mandalina, eve döşenecek seramiklerden eşşek kadar iki örnek ve babamın gelirken kabinde getirdiği çantasını tıktık. bavul 22 kilo geldi, görevli "beraber misiniz" sorusu ile ikimizin bagaj haklarının tek bavulda birleştirileceğini ima ederek hiçbir sıkıntı çıkarmadı. yani beraber iki kişi 15'er kiloluk haklarını birleştirip tek bavulda kullanabiliyormuş.

sony c4
iphone 5

bi kere iphone demek günde 3 kere şarj demek kşm ne derse desin kör değiliz çevremizde kullanıyolar görüyoruz.

sen asusun dandik modelini almışsın mesela zenfone 6 dediklerini tam karşılıyordu. şu amda da zenfone 2 laser var mesela.

onum dışında samsung note serisi var ama note2 den sonra duraklama dönemine girdi ve şu an her ne kadar iyi gibi görünse de kötü bence fiyatına göre.

size tavsiyem eper wp olayına alıştıysanız sizi idare ediyorsa şu yeni çıkan xl modeli var 10 numara cihaz bence.

ama iphone önermem. ben şu anda note2 kullanıyorum. alacağınız telefonda sd kart desteği mutlaka olsun ve androidse 2gb ram olsun en az hatta güncel cihazlarda 3gb var hep.

Adam şarj uzun gitsin diyo siz iphone diyosunuz ya. Şarj aletiyle yapışık gezmek istiyorsan al iphone.

Note serisi iyidir 5 hariç. @ergenpezeveng'in tavsiyelerini araştır.

lenovo p70 kullanıyorum beklediğin özelliklerin tümü var, yalnız kamerası bayağı kötü bir de çok sağlam olduğunu sanmıyorum. çok para gömmek istemiyorum dersen tavsiye edebilirim. bir de android 5.1'e güncellememekte fayda var.

Lumia 640xl lte aliciiz sanirim.

Ben de telefon ariyorum, sarj en onemli kriterim. Android kisa omrunden dolayi f/p icin lumiadan geride.

İos iyi de olsa sarj problem.

Android alacak olsaydim note serisi iyi gorunuyor.

ısırarak

Tam olarak böyle: youtu.be

Isırarak yiyorum ama evlenince hanımın bıçakla kesip ucuyla bana uzatmasını bekliyorum.

Hatır hutur ısırarak, mutlaka kabuklu. Tadı kabuğundaymış gibi geliyor.

Istırarak değil ısırarak.

ısırarak yerim

istirarak tabii ki yav, bicakla dilimlemekle bolmekle kim ugrasacak. hem o hart sesi olmadiktan sonra elma yemenin anlami yok. ustelik disler icin de antrenman oluyor. sen spor salonunda dumbbell'lari kaldiriyor musun yoksa bicakla kesiyor musun? istersen kes. o zaman kolun guclenmez.

iste elma da boyledir degerli dostlarim. istirarak yemezseniz hicbir numarasi yoktur. istirmak hem elmanin tadini almanizi saglar, hem de dislerinizi gecirerek HAYATTA KALMA atesinizi besler.

ısırarak

bıçakla yenir yoksa ön dişler zarar görebilir

bıçakla yiyorum, ben daha zevkli.

çocukken kurtlu çeşitli meyveler ısırdığım için her meyveyi oldukça keserek yerim. incir en sevdiğim meyve olmasına rağmen yiyemem.

ısırarak yemeyi daha çok seviyorum ama o zaman dişlerimin arasına kaçıp çıkmıyor.
önce bir iki ısırık alır sonra keserim.

güzelce yıkadın dimi önce?
ben de ısırarak yiyorum. Nadiren kestiğim zaman bile kabuğunu soymuyorum.

peki ısırarak yerken diş eti kanayan var mı yav? çok sert olursa vs. elmada kan görüyordum :D vampir gibi daha güzel :D

ben bütün kesimleri memnun etmek adına yarısını bıçakla keserek; yarısını da ısırarak yiyorum.

ofisteysem bicakla keserek yerim. cunku obur turlu kuturder ve ofiste olmamali oyle sesler.

yer mekan tanımam ısırırım.

bozulmasın diye bir madde ile kaplama yaptıklarını öğrendikten sonra mecburen kabuğunu bıçakla soyup yiyorum.

eğer yumuşaksa ısırarak, değilse bıçakla keserek devam ediyorum.

bu tür durumları o anda ifade etmedikçe, daha böyle çok, aklınıza takılır, canınız sıkılır. Söyleyin, çekinmeyin.

bunu hiç haksız mıyım diye düşünmeden o an söyleseydiniz keşke. bir hafta önce vermişsin, bilekliğinin bekçisi miyim hep aklımda tutucam, benden bir ricada bulundun ben de koydum çantama, geri istediğibde hatırlamak benim sorumluluğum değil, hatırlatmak senin sorumluluğun, çantamda mı taşıycam ha bugün ha yarın ister diye.

1. not senin notun muydu? yoksa ondaki bi notu mu istedin?

2. bileklik kimin bilekliği? senin mi adamın kendi malı mı?

ikisi arasında çok fark var. adam senin notunu alıp getirmediyse haklısın ama elindeki notu senle paylaşmak zorunda değil. fakat bileklik adamın bilekliği ise adamın malını unutmayıp ver diyosa vermen lazım.

@ergen baskasinin kitabindan cekilmis bi fotokopiydi ben o gun okulda olmadigim icin benimkini arkadasim almisti.
Onun bilekligi, yaninda tasimamak icin vermisti bana. Zaten 1 haftadir bende olan bilekligi 1 gun gec versem nolcak ki acil bisey degil sonucta. En azindan o kadar laf soylenecek bisey degil diye dusunuyorum

şöyleki arkadaş olarak değerlendirirsek tamam sen de bi parça haklısın yani samimi arkadaşsanız.normalde arkadaşlar birbirinin notunu alır notu ulaştırır vs. ama demek ki bu onun için o kadar değerli değil. yani adam kendi notunu bile önemsemiyor belki kaldı ki senin notunu ulaştırsın. burada senin notu başka birinden bulup fotokopi çekmen bi çözüm. o kadar önemliyse bu adamın peşinde koşmana gerek yok. ama sendeki mal direkt adamın malı yani hesap sormaya hakkı var. Fakat not olayında doğrudan böyle bi durum yok. gelseydin de alsaydın diyebilir o notu hiç almamış da olsa bi şey diyemezsin.

diyeceğim o ki yakın arkadaşlar arasında etik olarak böyle şeyler olmaması gerekir o senin notunu sen de onun malını unutmaman lazım. bence o kadar yakın değilsiniz. bu tür şeyler için daha samimi olabileceğin birbirinize daha çok önem vereceğiniz kişilerle arkadaş olun.

haksız degılsın. bence bilekliğini ver ve yol da ver.

Köt bir arkadaşmış, bak öğrenmiş oldun.

cok arkadas degil guzel arkadas iyidir. herkesle gorusmek zorunda degilsiniz. kavga da edilmez tabi bunun icin ama ufaktan arayi acin gitsin.

serious sam

Serious Sam'i oynadım. Akıl yürütme ve sıra dışı senaryo falan dememiş olsam güzel öneri de...

rayman
trine

bu serilere bak.

Monkey Island?

machinarium

portal 2 oynayın iki kişi?

(bkz: hearthstone heroes of warcraft )
Ben genelde en yakın arkadaşımla birlikte oynuyorum bunu,2 kişi oturuyoruz başına bildiğin beyin fırtınası yapıyoruz yeri geldiğinde,biraz uç bir örnek oldu ama belki şans verirsiniz.

3 gb. Evde ve işte WiFi var. Yetiyor hatta artıyor.

256 mb ama sonra kesilmiyo. yetiyo.

1 gb, evde işte internet var yetiyor.

+1 ergen pezevenk

2 gb ve yetmiyor 20 gunde bir hattimi tasiyorum yani 20 gun yetiyor.

evde yoksa 2gb yetmez hergün kullanıyorsan.

6 + 4 + 1 gb ancak yetiyor

turkcell 1gb+sınırsız paketim var, 1 gb'ye kadar hızlı sonradan yavaşlıyor.

pek net bi cevap olmadı :)

1 gb evde wifi var yetiyor.

2 gb. Sonra hız düşüyor. Sınırsız internet için bug yapılıyormuş, bilenler söylese keşkem. Çok iyi sır tutarım, kimseye söylemem litfennn :((((

@mandalina kokusu, öğrenirsen benimle de paylaşır mısın :)

Benim ki 2 artı sınırsız değil ama ona geçerim ben de

2 gb. 500 olsa gene yeter. 250 de yeter sanırım.

2 gb. Evde wifi oldugu icin rahat yetiyo

2gb sinirsiz vardi. 2gb'nin bazen yetmedigini ama 3,5gb'yi de hic gecmedigimi farkettim, 4gb aldim. Paket doldugunda otomatik olarak 100mb arttiracak sekilde ayarladim. 4gb yetiyor. Usendigim icin wifi kullanmiyorum hicbir yerde.

1 gb, yetiyor ve artıyor. Wifi var.

1 gb. 800 mb kadar kalmışken süresi doluyor genelde.

6gb yetiyor.

1 gb yetiyor genelde.
okulda + yurtta eduroam var çoğu yerde.

Geçen ay 6 gb yetmedi, normalde 4 gb civarı. Yolda çok kullanıyorum, ömrüm de yollarda geçtiğinden çok kullanıyorum. Evde wifi, işte çektiği yerde wifi.

eğer devlet vergi düzenlemesi getirmez ise (asgari ücretlinin belli bir sgksını ben ödeyeyim, çalıştırdığın asgari ücretli kadar vergiden % düşeyim şeklinde) herkesin maaşı artar..mühendisinden tut doktoruna avukatından tut çaycısına..

1500 tl ye çalışan bi dünya mühendis var hala..

ben belediyeye bağlı bir taşeronda çalışıyorum. bizi de 300 arttırılırsa iyi olur valla he

bir yanım olmalı diyor. bir yanım olursa her şeye zam gelmesi gerekir diye çok mantıksız olur diyor.

dün sormuştu biri daha evet.

yanlış düşünüyorsun. sadece asgari ücret alanlarda yükseliş olacak. yani zaten 1300 alan çalışan asgari ücretten devam edecek.

şuna da dikkat etmeli.

eksisozluk.com

15 yıldır sektörde olan ve bu işlere hakim ik müdürü diyor ki bir kısmını agi üzerinden arttıracaklar. yani agi alanlara yaklaşık 30-40 liralık bir artış yansıyacak asgari ücret almıyor olsa da.

Arkadaşlar hayal görmeyin bence. Birçok işvereni asgari ücret artışı oldukça etkileyecek. Şahsi fikrim sadece asgari ücretin altında kalanlara zam yapılır. Belki kurumsal yabancı şirketler aynı oranda asgari ücrete yakın olanlara da yapar ama yerli firmalar sadece asgari ücrete zam yapar.

olmaz 1300 alan yine alır. asgari ücret artar. ha bazı şirketler kendi hesaplarına gmre arttırabilir. herkesin kendi şirket politikası ama böyle ufak çaplı iş yerleri patron şirketleri filan aynen devam ettirir. yüksek maaş alanlara ise hiç bi şekilde yansımaz bence.

mesela bi inşaat firması düşün amele 1000 başındaki formen 1300 alıyordu şimdi amele 1300 alırsa formen aynısını alamaz. çünkü adam sorumluluk almaz niye alsın ama onu da 1400 1500 gibi bi şey yaparlar bu şekilde yansır. direkt 1600 şeklinde yine olmaz.

tabi hükümet bu işi nasıl yapacak daha açıklamadı bu tamamen varsayım. fikir yürütüyoruz

ikinci el piyasasını bilmiyorum ama 2004 model bir arabaya 20 bin ödemek çok geliyor...

gerçi fiat bis için 5000 tl isteyen de gördü bu gözler neyse... anlamadığım konularda çok konuşmayayım...

yakıt türü, kaza/boya/değişen durumu, bakım masraf gerektirip gerektirmediği gibi etkenleri bilmeden fiyat yorumu yapmak pek mümkün değil.

fiyat tabi ki normal değil tr olduğu için normal bizim piyasaya göre 2004 model bi arabaya o fiyatlar istenebiliyor. bence sanayiye git toyotaya bakan bi usta ile konuş. gerekirse 20 30 tl ver otur japonlar hakkında aklına ne geliyosa sor. motor ömrünü filan onlar bilir. sana baya bilgi verecektir. onun dışında aracı bilen biri incelesin netten alınır alınmaz demek çok saçma.

araç oturduğum ilçede. internetten değil şans eseri buldum. kazası kayıtlara göre yok. boya sağ kapılarda var, arabayı gördüm, hoşuma gitti. gıcık biri asit ile kapılara çarpı işareti koymuş fotografi gördüm.cuma günü aile dostu tamirciye göstercem. benim esas merak ettiğim motor ömrü ne kadar oluyor? motoru yaptırmadan ortalama kaç km binerim? arabanın kullanımına göre değiştiğini biliyorum ama yaris motoru ortalama ne kadar gider onu öğrenmek istiyorum

2004 model arabaya bu para verilmez deniyor ama ikinci el piyasası böyle. Kaldı ki Toyota tırt bir araba değil.

Japon arabalarının ömrü diğerlerine göre daha uzun oluyor. Toyota, Honda, Mazda gibi araçların motorlarında lpg yoksa 500 bini devirenleri var. Tabi adam bakımını zamanında yaptırıyor, aracı hor kullanmıyor. İkinci el arabada bu iş tam anlamıyla piyango. Adamın nasıl kullandığını bilemezsin. Ancak bakımlarını zamanında yaptırıp yaptırmadığının kaydı varsa biraz bilgi verir.

Bu parayla daha düşük kilometreli araç bulamıyorsan, mecburen yüksek kilometreli araç alacaksan Japon'dan şaşma.

Aracın geçmişi sadece tramer kaydına bakarak anlaşılmıyor. Tramer denen zımbırtı sadece kayıt altına alınmış kazaları gösteriyor. Aracı Toyota/Japon araç konusunda uzman bir ustaya göstereceksin, sana anlaşılabilir sıkıntılarını söyler zaten. Ustayı çek kenara, alacağın rakamı detayları anlat, o sana al alma diye söyler zaten. Ustanın parasını alsan da almasan da ödeyeceksin nasılsa :).

Son olarak aracın kilometresi arttıkça bakım masrafı artar. Japon araçların bakımları biraz tuzlu olabilir. Ağır bakımları yapılmamışsa 1-2 bin lira da bakıma gidebilir. Ayrıca ilk araban olduğu için 700-1000 arasında zorunlu sigorta masrafın çıkar. 200-300 de noter masrafı var. Bunları da hesapla cebindeki paraya göre.

Eşekten inip ata bineceğin kanaatindeyim. Dakka durma.

note baska bir dunya. bahsettiğimiz s5 s6 falan degil, note serisi. fonksiyonelliği başka.

iphone 4s'den sonra note 2 ile note serisine başladım. bir daha da note'dan başka telefon kullanmam. kalemi falan kullanıyorum ben. aynen dediğin gibi hissedersin, insan arar.

en fazla 3 ay veriyorum sana o da fazla fazla :) 3 ayı bulmadan note serisi kampanyalarını ya da 2. ellerini ararken bulacaksın kendini :)

ha bu arada note serisini dibine kadar kullandığını varsayıyorum. aynı anda 2 uygulama açmak bile başlı başına bi olay :)

aslında doğru yapıyorsunuz.

geçenlerde bu uçak biletlerindeki karekodlardan kişisel bilgilerin ele geçirildiğini okumuştum.

ben varım. çöpler karıştırılıyor ve karıştıranlar sadece bu işi yapanlar değil.

hatta ben olayı bir adım öteye taşıyıp, o belgeleri slipleri falan ayrı bir çöpe atıyorum diğer çöpleri normal çöpe :)

livaneli'nin dediği olay:

krebsonsecurity.com

ben çok takmıyorum. iki üç yırtıp atıyorum.

ben de öyle yapıyorum. ne çok ortak noktamız varmış :)

rahatsız.

sikime takmam. kredi kartını bile 2 kere kırmam 1 kere ortadan ikiye.
hiçbir bok olmaz zira.

öyleyim ben de. kağıt öğütücülerin elle çalışanlarından almıştım zamanında. market fişlerini bile öğütüyordum, bozuldu sonra.

www.budasepete.com

Laf sokma babında değil ancak, kredi kartını ortadan kırıp atıyorsanız vay halinize..
Kredi kartlarının tek parça olması çalışması için gerekli değil.
Çip sorunsuzca bir uçta duruyorsa, o kart çalışır..

ben 45 tl 4 gb internet + 750 dk + spotify premium vodafone geçtim

Avea prime

dün anneme 1 yıl taahhütlü avea şu şekilde yaptım. 2000 dakika her yöne+ avea içi ücretsiz+ 2 gb internet. 34 lira.. Fena değil gibi.

benim için pttcell

Turkcell kesinlikle kazık. Aveada heryerde çekmiyor. En iyisi vodafone. Benim tarifem gri akıl küpüydü galiba 500 dk 1000sms 2gb internet 29₺

Avea alacağına telgraf al amk, dumanla haberleş. Nisanı iple çekşyorum, kurtulmak için avea'dan.

aveanın çok tırt olduuna dair milyon tane şey duydum .
vodafone & turkcell arasında kaldım

12 sene civarı turkcell kullandım, 4 ay vodafone. Kesinlikle Turkcell.

kesinlikle turkcell..

Turkcell'in içinden biri olarak vodafone diyorum :) 2 sene önce bunu asla demezdim ama artık diğer operatörlerde turkcell seviyesine gelme evresinde ve çeşitli paketlerle kullanıcının bütçesine göre hitap ediyorlar.Ben red L kullanıyorum 8gb 4000 dk hy - vodafone-sabit hatlar sınırsız- digi yada spotify üyeliğiyle beraber 65 tl.(Ailende vodafone faturalı yoksa 85 tl oluyor:)

Belli belirsiz gulumse goz temasiyla eger tanisma yoksa. Varsa koluna omzuna dokun yani fiziksel temas kur ve gul. Mutluluklar.

internetteyse özelden foto yolla.

normal tanışacaksan git merhaba ben .... de tanış. erkek aha kız benle tanıştı diye heyecanlanıp hemen yürüyecektir zaten.

zaten tanıyorsan kahve içelim mi de. kahve içerken yürüyecektir sana o, senin birşey yapmana gerek kalmaz.

en saçma salak espirisine bile güleceksin. konuşurken koluna dokun +1

başkaları kalabalık ortamda konuşurken konuşana değil, ona bak.

Kaçamak göz temasları ve gülümseme, telefon isteme ve verme, "haberleşelim, görüşelim" deme, 1-2 kere vücut teması. Haydi hayırlı olsun.

mesela bana bi yürü bakalım yapabilecek misin. alıştırma şart. pratik lazım :)

aynen. begendıgınız kızlar kolunuza dokunsa goz teması işe yarar da, ortalama bir kız olsa bence olmaz.

Rüyanda gördüğünü söyle:q ver çoşkuyu:)

çok zorlanmayacan. ilgilen işte. ara sor falan. manalı şeyler söyle. iltifat falan et uygun dille.

Eve çağır.

eve at bi şekilde. neye uğradığımızı şaşırıyoruz.

elemanın yakın arkadaşına onun hakkında bir iki soru sor. senden hoşlandıysa sana doğru koşmaya başlar zaten.

telefonu kapat aç
kartı çıkart tak
ayarları sil yeniden yükle

olmazsa bayiye git.

dyson

youtube da teknoseyir diye bi kanal var o kanalı aç videolarının arasında dyson şarjlı süpürge incelemesi var izle. piyasada daha kalitelisi var mı bilmiyorum.

youtu.be

@ergenpezeveng: ilginiz için çok teşekkür ederim ama bu süpürge benim için çok pahalı.. ama o youtube kanalını incelemeye devam edeyim vardır belki ucuz ve kaliteli birşeyler

Coat hooks favorim.

Bunlar gerçek meme tiplerine benzemiyor bence

grape fruit ve orange göz dolduruyor. :)

limon seviyorum panpa

Bunlarin hicbirini sevmem.

orange
grape
pointers

3ü de güzel.