Açıkçası o kısmı ben de merak ettim ve hala merak ediyorum, ama o kısmı ile ilgili kesin bilgiye rastlamadım henüz.
İki kısmı azıcık açıklığa kavuşturabilirim.
1. Bir elektrik kaçağı bir rüya gibi düşünülebilir. Tam böyle değil de, bu bir yaklaşım.
2. Bilinç uyurken açık ve bir şeyler almaya çok yatkın.
Bu ikisini birleştirdiğimizde ne oluyor; örneğin, dışarıda yanımızda biri otursun ve konuşsun biz uyurken, onun dediğini rüyamızda görebiliyoruz. Ya da üşüdüğümüzde rüyada da üşüdüğümüzü, susadığımızda rüyada susadığımızı da görebiliyoruz. Bu kurgular o anlık oluşuyor.
Aynı şekilde, lucid dreaming yapabilmek de zaten bilincin tamamen kaskapalı olmadığını gösteriyor. Bilinçle müdahale edebiliyorsun rüyaya.
Elektrik kaçakları rüyaların saçma kısmını oluşturuyor, bu doğru. Örneğin, rüyamda Indiana Jones gibi oradan oraya atladığımı görürüm. Hollywood filmi gibi olur, onlar hep kaçak.
Ancak insanların rüyasında görebildikleri şeyin bir sınırı var, insan bildiği kadarını rüyada görebiliyor, bilmediği kadarını göremiyor.
Bu elektrik kaçaklarının rüyayı oluşturduğu birçok bilimsel gözlem ve yöntem (MR'lar, vb) ile kanıtlanmış bir şey, kurgu da o an oluşuyor. Bunu film gibi düşünelim. Bir senaryo var ama senaryo öncesinde bir anafikir olabiliyor. Örneğin, çok kafana taktığın bir şeyi gece rüyanda görebiliyorsun. Çözemediğin bir problemi rüyada çözebiliyorsun.
Bir gecede ortalama 5-7 rüya görülüyor, rüyaların süreleri hakkında yoğun tartışmalar var ama ortalama birkaç saniye sürdüğü biliniyor. Milisaniye gibi şeyler yalan ama dakikalar da bir o kadar yalan. Yapılan araştırmalara göre ne zaman kalktığın (rüyayı görüp görmez kalkmak gibi) rüyayı hatırlamada en etkili şeylerden biri. Diğer bir sonuç da insanın gördüğünü gerçek sanması. Evrimsel olarak duyularımızla veri alarak bunları hayatta kalmak için kullanıyoruz. Örneğin, bir korku filmi izlediğinde bilincin bunun ne kadar kurgu olduğunu bilse de, bilinçaltı böyle bir tehlikenin varlığını öğreniyor ve ona karşı savunmaya geçiyor. Bu nedenle, normalde korkmayacağın bir şeyden korkmuyorsun ama o şey seni rahatsız edebilyor. Buradan rüyalara gelirsek, beyin bu gördüğünün kurgu olduğunu biliyor ama bir yandan da geri besleme mekanizması "Böyle şeyler de mümkün dünyada"yı alıyor. Eğer bu alınan bilgi eşik değeri geçerse sinirler geriliyor, hormonlar salgılanıyor ve uyanabiliyoruz, böylece hemen uyandığımız için rüyayı hatırlayabiliyoruz. Örneğin, bir yakının öldüğünü gören bir kişi gözyaşları içinde kalkabiliyor ve bir süre uyumayaibiliyor. Tırt rüyaların ise bizi dürtme etkisi az, o nedenle uyuyup geçiyoruz ve hatırlamayabiliyoruz.
Tek faktör kalkma zamanı değildi ama üstünde az çok uzlaşılmış bir faktördü. Bir ortak nokta da erkeklerin kadınlardan çok daha az rüya hatırladığı. Bunun biyolojik, toplumsal birçok nedenini sıralıyorlardı. Ayrıca her rüya da herkes için aynı yataktan zıplatma kapasitesine sahip değil. Tırt kaçaklı rüyalarda kalkmıyor olmamız da dile getirilmiş bir şey ama üstünde uzlaşılmış değil.
Buna ek olarak, Jung'dan sonra onu takip edenlerin daha sonra oluşturduğu bir kol da rüyaları kaçaklar, günlük hayatın etkileri ve bilinçaltı kombinasyonları olarak yorumluyor. Yani bir kısmını önceden kurguluyorsun ama kalanı sürpriz gibi. Ancak birçok bilişçi akademisyen de bunu reddediyor. Dolayısıyla pek bir kesinlik yok zaten o konuda. Herkes birbirine çamur atma peşinde. Kalanı için takipteyim.
0