Gürcistan'ın neresi? Soru net değil. Sonuçta Ağrı da Türkiye, İstanbul da.

Doğru, belirtmeyi unutmuşum, teşekür ederim.
Tiflis düşünüyoruz.

tiflisde baya sinema,tiyatro alışkanlığı var + opera binası bile var + sürekli düzenlenen sanat sergileri vs. baya hareketli yani.yolda gezerken gördüğünüz çok random bir kafede aksam sanat filmi etkinliği olabiliyor.film gösterilen mekanda ertesi gün dj çıkıyor vs.vs.kumar fuhus işi batumda daha yaygın ama tiflisde de var.ingilizde olarak ne aradığınıza bağlı.yani bir cafede sipariş vermekte zorluk yaşamassınız ama günlük hayatta nasıl olur sizin için bilemem.üni öğrencilerinin çoğu ingilizce konuşabiliyor.

anlayıp konusamiyorsan anadilin gürcüce değildir, gürcüce olsaydı duramazdın.

ekleyip kaçıyorum.

Sülale büyüklerinin konuştuğu dil Gürcüce Teknik olarak ana dili kavramının karşılığını vermiyor evet ama o dilde konuşulan ortamda büyüdüğümden dile yatkınlığımı belirtmek için yazdım. Zaten duramıyorum kaçmaya çalışıyorum ya :)

bildiğim kadarıyla ingilizce yaygın değil, bu seni zora sokar. buradaki gürcüce ile oradaki benziyor ama pek aynı değil, hani azeri ile türkiyeli arasındakinden biraz daha kopuk. başlarda sorun yaşasan da gün geçtikçe alışırsın bana kalırsa, çünkü başka bir yere gitsen yine alışacaksın öyle düşün, senin durumunda biri için daha hızlı olur bu sadece.

bu arada "raycebi co?" ^^

the night manager

The Missing, The Fall, Jekyll ilk aklıma gelenler. Başka da gelirse eklerim.

Şunu da şuraya koyalım, seç beğen yapılır:

en.m.wikipedia.org

London Spy
Criminal Justice
Jonathan Strange & Mr Norrell
Ripper Street

Değişiklik olarak komik bir şeyler de izlemek isteyenler için;
Misfits

kısa dizi olarak 5 bölümlük thirteen var.

Belki canım kelimesinden hoşlanmiyordur? Benim de takik olduğum birkaç kelime var mesela; erkek arkadaşım sadece sinirlendirmek için kullanır onları.

Öyle görmüyordur seni? Buluşurkenki işaretleri ne şekilde, onlara bakmak lazım.

2-3 hafta olmus hele bir de canim lafina takiyorsa yol ver gitsin. Canim bebegim tarzi sozler arkadasa bile kullanilir bunu bile buyutuyorsa agir kezbanmis.

en ayar olduğum hareket. bırak yardırma moruk. hatta yazma sen değerli olursun o gelir. ciddiyim. yazmıyosa da zaten cacık olmazmış. sakın yazma.

friendzoned..

Of nasi bi kekoluk bu ya. Canım arkadasına filan da dersin yani sanki kısrağım demişsin haspama bak ya. Cok ayar oluyom bu tiplere kusura bakma. Cek ilgini, alakanı.Kısa cevaplarla takıl.

Seninle şu anki halinizden ileriye gitmek istemiyor. Bunun sonu seni arkadaş olarak görüyorduma çıkar ki muhtemelen öyle de görüyor. Aranizda senin düşündüğün gibi bir şey yok belki de. Hoşlanıyor ve seninle flört ediyor olsaydi henüz samimi degiliz şeklinde sınır çizme gereği duymazdi. Ayrıca bunu kaba bir şekilde yapmış. Yazma.

Gördüğüm kadarıyla hatunun gözünde tam bir Meriç'sin. Ama piç olanından değil.

Zaman kaybetme bence. Yol ver.

Hiiiç yazma. Ben bi arkadaşım vardı sadece arkadaş ama yani. Bir keresinde ağzımdan canım kelimesi çıktı yani tuzu uzatırmışım canım gibi. Demediğini bırakmadı. Sonra tüm ilişkimi kestim bir daha bana ulaşamadı kafam rahat

Ahah ne komik insanlar var. Benim için bazı kalıplar vardır içinde canım kelimesini kullanırım. Sanki bitanem, hayatim demişsin. Şaka gibi.

vaktini harcama

"hoov hovv, bürrrst" der gibi hiç sevimli değil ilk bakışta ancak gençlikte tecrübesizlikten de olabiliyor böyle şeyler. telefon görüşmelerinin dezavantajı bu işte. mimikleri, inceden parlayan gözleri filan göremediğinizden yanlış yorumluyor da olabilirsiniz. kelimelere değil genel durum hakkındaki sezgilerinize güvenin bence. misal, bi daha yaparsa da "ürperdin mi güvercinim ehehe" diye yılışın.

edit: öyle yılışmayın referansı farklı onun :) söz gelimi yani.

saçma sapan bir şey.
bence de insanın hevesi kırılır.
şahsiyetli olmakla iticiliği karıştırmak çok kötü.

kimse kimseye canım dediği için ertesi gün evlenme teklif etmiyor.
şu abuk hassasiyetler insanı çileden çıkarıyor.
sırf bu yüzden mesafe koyun, o koşsun peşinizde.

sinirlendim.

bu sefer kasten yap aynı hareketten sonra kes at. şimdi olay geçmiştir kesersen suçlu sen olursun.

3% bayağı güzel, beni aşırı sardı, beş bölümü ardışık çaktım.

How to get away with murder.

The preacher var 1.sezonu izledim iyi gibiydi. Vampir de var

www.imdb.com

bol entrika istiyorsan: nip/tuck
işlenilen konuların listesi: tr.wikipedia.org

the vampire diaries ilk 3 veya 4 sezon
onu izlemeden originals çok keyif vermez

kızıl artık demode olmadı mı :/

Moda ile ilgilenmiyorum.

ikinci birinciden daha güzel, ama biraz bankada çalışıyorum bari saçım renkli olsun rengi gibi ya. belki de annem senelerce bu renk saçla dolaştı ondan böyle diyorum, bilemiyorum.

1'deki renk çok kötü. Çok afedersin orospu kızılı. Peruk rengi gibi.

2'deki rengi de beğenmedim. Ama illa ikisinden biri diyorsan 2.

Kızılın bunlara benzer hafif mora çalan tonları benim hiç hoşuma gitmiyor. Biraz daha bakırlı bi şeyler düşünsen?
Misal
www.saclarimveben.com

@buff

Ben de bakırdan tiksiniyorum, gerçek anlamda mide bulantısı yaratıyor kendimde düşününce. İkinci rengi bulamadığım için ilk rengi kullanacağım :(

Bence 1 güzel

O zaman bi de koleston kızıl viyole'ye ve şuna da bak, sanki 2.ye biraz benziyolar.

www.garnier.com.tr

Böyle internetten tam anlaşılmıyor gerçi ama

Baktım onlara hep, benzer değiller :(

Kızıl yapma lütfen, kızıl mı kaldı artık +1
İllaki yapacağım diyorsan kahvemsi canlı bir kızıl yapsan keşke, bu linktekiler çok kötüymüş.

2

gecenlerde de bir boya sormuştunuz, resimdeki kadının sacı kac numara diye, o soruyu hatırlıyorum da oradan hareketle cevap vereyim.

ben de sizin anlattığınız gibi kuaförüme anlatmıştım, karanlıkta soyle olsun guneste boyle olsun falan diye. 3-4 farklı tupten gramlarını olcerek boya sıktı ve tam da istedigim rengi tutturdu. piyasadaki hazır kutu boyalarla bence istediğiniz rengi yakalayamayacaksınız.o yüzden bir karışım yapmak icin sağlam bir kuaforden öneri almak en iyisi sanki.

Ben normalde kızıl rengi beğenirim ama 1. cidden peruk gibi, 2. de cok güzel değil. İlla bunlar olacaksa 2. olsun.

Yoksa kostebek'in bahsettiği kızıl tonları daha hoş bence.

3- Bence kesinlikle 1. Diğeri çok "kızıl yapmaya cesaret edemedim kahve- kızıl arası birşeyler olsun bari dedim" rengi gibi geldi bana.

Erkekler kulübündenim.

@devilred, rengin bende uyandırdığı düşünceyi aktarmıştım, sizin cesaretinize lafım yok. Bir gün ben de sıkılırım umarım. :)

@md11

Valla cesaretle ilgili sorunum yok, uzun süre ateş kızılı saç kullandım ama sıkıldım artık o kadar kızıldan. Belli belirsiz bir renk katılması daha çok hoşuma gidiyor şimdi.

Sıradan.

kulağa hoş geliyor, leyla-layla yurt dışına çıkarsa da zorluk çekmez, isminin geçtiği şarkılar da var, eric clapton'ın layla sı www.youtube.com

bence güzel. marjinal isim koyacağım diye siksok bir isim seçmekten (jerfi) çok daha iyi.

Çok güzel bir isim. Murat Dalkılıç'ın Leyla adında bir şarkısı var.

Şarkıdaki "Kendi eşrafından duyduk ki adın Leyla." cümlesi çok karizmatik.

severim ben.
bu arada esmerim, muhtemelen esmer bir kızım olurdu (olmayacak da, yani olsaydı) düşünebilirdim. anlamına uyardı :)

bence eski. daha doğrusu çok kullanılmış/yıpratılmış bir isim gibi geliyor bana.

Ben severim Leyla ismimi. Eski denilemez bence, nostaljik diyebiliriz.

Güzel.

severim, güzel isim. zannimca eskiden ziyade zamansiz bir isim.

superb

En sevdiğim kadin ismi, öyle hoşuma gidiyor ki.

ben fonetik olarak beğenmiyorum, kişilik olarak da kasıntı bir imajı var kafamda. Doğum vs süper geçer bu arada inşallah.

Çok güzel bi isim <3 Füsun da güzel isim eğer bu tarz isimlerden hoşlanıyorsanız.
Sağlıkla büyütün.

Leyla Bir Özge candır
Kara gözlü ceylandır
Dillerde söylenen o
Yollarda gözlenen o
Yürekten özlenen o
Her gönülde o arzu
Leyla, Leyla ah Leyla


güzel olmaz mı hiç ya. Çok güzel isim bence.

www.youtube.com

ben çok severim, kızım olursa adını leyla koymayı düşünecek kadar çok severim hem de.
bu kadar müzisyen yanılıyor olamaz ayrıca <3

bence çok güzel bir isim, yine de leylalar biraz piremses olur önyargısı bende de mevcut. kuzenim daha yeni leyla koydu kızının ismini bence eskiden çok retro gibi :')

En sevdiğim kadın isimlerinden. Tınısı çok hoş ama eski bir isim çocuğunuz genç olunca daha da eski olup şuanki atıyorum Dilruba gibi bir şey olur mu bilemiyorum onu.

en sevdiğim kadın isimlerinden. bir diğeri de zeynep mesela.

bana bir sürü güzel şey çağrıştırdı. öncelikle tanıdığım leyla isimli iki kadın var, ikisi de çok güçlü karakterler.

"leyladan geçme faslındayım, mevlayı bulma yollarında.." çok sevdiğim bir mfö şarkısının dizeleri.

"leyla ile mecnun" var en sevdiğim türk dizisi, kaldı ki başlı başına büyük bir aşk hikayesi.

oasis'in "lyla" diye şarkısı var, sözleri i-na-nıl-maz güzel.

ve tabiki eric clapton'un "layla" adlı şarkısı..

bence çok güzel isim. bazen "saftirik" anlamında kullanılıyor tabi "leyla mısın kızım" gibisinden. ama aldırmasın :) güle güle sağlıkla büyüsün.

Evde liyakat kalmamis +1
Hem çok güzel isim, hem kolay anlaşılır, hem de bu kadar müzisyenin bir bildiği olmalı.

Rafet El Roman'ın Leyla'sı da unutulmasın.

leylaaaa ela gözlü bir çöl ahusu.

bence hoş.

Leyla acep neden ses vermiyor veryadıma ile bi şarkı da ben ekleyeyim. Çok güzel isim annemin adı ayrıca

Çok tatlı isim

Güzel bir isim. Kulağa gayet hoş geliyor.

bence leyla kötü bir isim.
40 yaşındaki kadınları hatırlatıyor bana

Hepinize cok tesekkurler:) guzel bir anket oldu, cogunluk begeniyor anlasilan sikinti cekmez gibi :)

eh işte fena değil.
çok fazla da yok zaten leyla isminden.

çok güzel. kızım olursa leyla koymak isterim ben de.

ben hakaret olarak kullanıyorum kâmil gibi. ör: olur mu öle şey, leyla.

babaannemin ismi. tabii ki eski. eski olmamalı diye bir şey yok, puduhepa bile olabilir yani. hem otantik hem de çok dişi bir isim. çocuğun etrafına bağlı kendisinin sıkıntı çekip çekmemesi. bizce güzel ama ortamlar hep naz su tuana gibi tiplerden oluşuyorsa aralarında cok aykırı durur. ha bence isim koyarken bunu dusunmemek lazım ama siz biraz bundan kaygı duymuş gibisiniz

sonuçta bu bir insan ismi bence kıyafet veya başka bir şey seçmiyorsunuz bu yüzden sıradan, eski kalıpları bana saçma ve popüler kültürün dayatmasıymış gibi geliyor.
ne yani eski bir isim diye, çok insan kullanıyor diye illa pelinsu damlasu maya vs. mi koyalım? tayanç olsun bari.
leyla çok güzel bir isim.

leyla ile mecnun'dan sonra gözümde daha da güzelleşmiş bir isim.
(kitabından)

Aşırı güzel, bi insan neden kızına leyla ismini koymaz hatta.

bence çok güzel bi isim. kızım olursa koymayı düşündüklerimden

ay böyle saçmalık görmedim koşarak kaç bence. ben olsam çiçek falan alırdım. öğrencim getirmiş diye facebook'a koyup hava atar işte.

Böyle kursların sonunda çeyrek altın hediye ediliyor öğretmene normal yani.
Zorla da değil istemiyorsan durumun yoksa katılmazsın olur biter.

Valla altın fikri ne kadar saçmaysa ajanda ve dolma kalem fikri de o kadar saçma. Fazladan bir değer katmadıysa o kişi size, içinizden gelmiyorsa hiçbir şey almanız gerekmez.

Yuh çeyrek altın nedir yahu. bkz. avrupakonseyi.myenocta.com

Kurslara sadece üniversite mezunları gitmiyor. Bazen lise ya da ilkokul mezunu kişiler de katılıyor. Bu kişiler üniversite okumadıklarından kafalarındaki öğretmen figürü "melek" şeklinde oluyor ve bu sebeple sınıf annesi görevi üstlenen biri kafasına göre plan yapabiliyor. Yarım altın biraz fazla. Biz sınıfça çanta almıştık hazırlıktaki bir hocamıza.

hayatımda duydugum en sacma şey, neden kimsenin fikri sorulmuyor, böyle emrivaki olur mu ? cok istiyosa kendi alsın altını taksın, ben olsam direk çemkirir söylerdim senin evli çifte

hiç birşey almasanız da olur. hediye almak zorunda mı herkes.

ne kursuymuş bu ya, manyak mı la bunlar? yarım altın nedir?

çemkir o çifte olsun bitsin, zaten bi daha hayatında ne zmn göreceksin ki.

öğretmene de söyle, benim derdim siz değilsiniz diye.

Hic gitmedim ama ucretli bir kurs sonunda ogretmene altin gibi bir hediye almak gelenek gibi normal bir sey mi?

Ogretmen de tip sistemiyle calissin kendi de icsellestirdiyse.

Direk hediye sacma, icinden geliyorsa cicek al. Zuccaciye ne la?

Ne kursu ki bu ? Yani cidden bir bu ogretmen mi var bu kadar elzem bilgileri sizinle paylasiyor hayrina ?

Yoksa bunu zaten belli bir ucret dahilinde mi yapiyor ?

Ucret dahilinde yapiyorsa zaten bu isi yarim altin almak nedir yahu guldum.

Ha ogretmendir iyidir hostur guzeldir bir jest yapilir kucukten ekstra olarak guzel bir sey de bu yarim altin vay be.

bence katılmayarak sınıfın en mantıklı insanı olduğunu göstermiş oluyorsun. uyuz olurum böyle işlere. yapan yapar katılmak isteyen kendi gelir. alıyoruz şu kadar da veriyorsunuz nedir. hiçbir şey almazdım ben. kendini kötü hissetme bence.

Kurs ücretsiz, emlak danışmanlığı; yani katılanlar ödeme yapmıyor ama tabii ki öğretmen ücretini alıyor kurumdan. Öyle aman aman bir şey katmadı, az biraz pratikte ne oluyor onu öğrenmeme yardımcı oldu, tapusu kadastrosu falan filandı beni ilgilendiren zaten.

Katılmayacağım bu noktadan sonra zaten de, ben mi bakamıyorum olaya doğru yerden diye danışmak istedim.

Hayatımda duyduğum en saçma işmiş öğretmene altın almak. Çok istiyorsa iki kişi kendi arasında para toplayıp gram altın alsaymış, sizi niye zorunlu bırakıyorlar.

Çok özür dileyerek s.ktir et diyorum. Böyle diğerlerine sormadan etmeden hemen plan yapan işgüzar insanlar da dünyada en çok nefret ettiklerim sıralamasında ilk 3'ü zorlar. Gitsin kendileri taksın altını çok meraklılarsa.

Bence hiçbir hediyeye gerek yok, çiçek dahil olmak üzere. Niye hediye alasın yani bi bağ mı kuruldu kurs hocasıyla aranda? Hayır. Adamın işi bu, sen de öğrencisin. Bitti gitti.

Ses çıkarmayanlar altın lobisiyle hemfikir değil, sadece ölü taklidi yapıyorlar.

bence son derece haklısınız. böyle saçmalık olur mu yahu. değil altın, herhangi bir şey almak da gayet saçma fikrimce.

tezliyse aynı anda iki program olmuyor.

geçen yıla kadar mümkündü ama kaldırıldı.

www.akademikadro.net

Benim arkadaşım hem odtu hem ankara unide doktora yapıyor. Nasil oluyor bilmiyorum.

Kaldırılmış pampa. O da bırakmış birini.

@karaciğerim, karardan önce başlayanlar devam edebiliyor. benim de o durumda bir arkadaşım var.

Tezsizlerde geçerli sadece

peki ben birine kayıt yaptırıp diğeri açılana kadar devam edip diğeri açıldıkran sonra ordaki kaydımı sildirip diğerine kayıt olabilir miyim

@qazedcsrfvtyhngujmkol evet sildirip kayıt olabilirsin

Son soruya cevap, evet. Tarihleri kaçırmamak şartıyla tabii.

Hastalıksa, adı üzerinde, doktor koyar teşhisi. Psikiyatri yani.

hastalık dediğim kişilik bozukluğu.

psikiyatri. DSM V e bakarak söyleyecek.

kişilik bozukluğu teşhisi biraz zaman alır. psikiyatristin ilk görüşme sonrası psikologların uygulayacağı çeşitli kişilik testleri ile (mmpi, rorschach gibi) psikiyatristin bir süre yaptığı gözlemin bir bütünü olması çok daha doğru.

İki üç senedir öyle.

youtube'da google hesabı kullanma olayı mayıs 2009'da başlamış

youtube.googleblog.com

google plus zaten hep gmail hesabı ile ilişkiliydi.

bu bence yere göre değişir. biz 30-60 dk arası geliyor. ama bazen adamın elinde su olmuyor bikaç saat daha bekliyoruz. arayop su sipariş ettiğinde getireceği saati sor, gecikirse uyarırsın.

Suyu şişeye veya sürahiye koysan 1 saat sonra soğuk olmaz aslında.

istanbulda erikli sabahtan arıyorsun akşam 6da gelirse geliyor gelmezse yarına, farklı sular hemen getiriyor ya da 1 saat içinde kesin geliyor ama erikli tam bir facia

Azarlama.
Ruhen mücadele verdiği onlarca unsurun yükünün altında göğe bakmayı umut ediyordur belki.
Bir yük de sen ekleme boynuna.

İlçeyi dolaşsan iki buçuk saat sürmez. İkinci kez aradım, yirmi dakikaya geldi. Ya sallamıyorlar ya da şans eseri dağıtım zamanına denk geldim ama söylendim biraz.

Yarım saatte geliyor. Hatta bazen 10 dakikada. Dünyanın en tontiş sucusu getiriyor <3

20 dk

Gelen su daha soğuk oluyor cesmedekinden.

26 yaşındayken süper parasız altı ay geçirdim. sonra toparladım.

20-21 yaşında hayatımın olabilecek en dip zamanlarını (maddi-manevi) yaşamaya başladım.
25'e kadar öyle devam etti.
25-29 yine oldukça mücadeleli, ama nispeten iyiydi.
29-31 arası toparlandım.
35'e doğru çok daha iyi olmasını umuyorum, planlarım o yönde.

umut her zaman var.

Yaşadım. 22 iken yüksek lisansı bıraktım, üzücü bir süreç oldu benim için. İstediğim özellikte bir iş bulamadım sonrasında. Derken derken 26'da yeniden yüksek lisansa başladım, bitirdim. Şu an 31'im, sağlık problemleri hariç (ki ciddi etkileri var üzerimde ama atlatacağım) hayatımdan memnunum.

27 yaşında 5 parasız, işsiz, doktora mezunu, ülkeye dönmek istemeyen, avrupada da tutunacak bir iş bulamayan biriydim. o zamanlar 2000lerin başı yeni yeni web sitesi tasarım işleri vardı onlardan biraz ekmek çıkardım kendime ama ayın min. 6-7 günü sabah ilk iş olarak o gün içeceğim suların parasını ayırıyordum geri kalan para olursa yemek yiyordum. ay sonuna param yetmiyordu.

6-7 ay sonra her şey düzeldi. akademiden özel sektöre geçtim. sonra tekrar akademi, sonra tekrar özel sektör derken hayatımı değiştirdim.

ama ay sonunu aç geçirdiğim günler daha kötüydü de diyemem. yani açtım ama enerjim ve vaktim vardı. bir parka oturup bir bira satın alabilmek inanılmaz lükstü. ogün bira alırsam 2 gün her yere yürümem gerekiyordu. ama o ayda bir tane bira hakkımı kullanırken inanılmaz keyif alıyordum. sorumluluk yok, saçma sapan düşünceler, hayallerle saatler harcayabiliyorsun. cep telefonu falan yok. rahatsız eden yok, karışan yok. hesap vermen gereken kimse yok. seni bekleyen yok, senin beklediğin kimse yok. bir ayda bir tane bira alabilince dünyanın en mutlu insanı oluyorsun.

şimdi yeniden dön desen o hayata dönemem. imkanı yok. ama hayatımda yaşadığımı en çok farkettiğim dönemdi. ertesi gün e olacağını, karnım doyacak mı açmı kalacam diye bilmeden geçirdiğim bir dönemdi. yaşarken tabii çok büyük keyif alamıyorsun stresten ama şimdi dönüp bakınca bayağı güzel günlermiş diyor insan.

20'lerin başında askerlikte bi noluyoruz lan dedim. Ama öncesi ve sonrasında hep çalıştığımdan düşüş yaşadım diyemem. ama çok zorlandım, öğrenci hayatından iş (pardon köle) hayatına geçiş, beraberinde geitrdiklerini kabullenme, sorumluluk alma, aile bireylerine yardım vb derken kişilik bu dönemde tam gaz oturmaya devam ediyor aslında.

sigaraya 25'ten sonra başlamak en bile bile yaptığım hatalardan sanırım.

23 yaşına kadar öğrenciydim normal seyrindeydi hersey
24 de askerdim baya sıkıntılıydı askerliğim
25-28 arası işsiz kaldım baya dibi gördüğüm zamanlar oldu
28 inden sonra istediğim işe girdim ,bilmediğim bir şehir ve hiç arkadaşım yoktu onun sıkıntısını çektim
29-30+ İstediğim sehirdeyim en azından iş ve maddi anlamda kafam rahat.

bence sıkıntı marka değil. çok dudak mı yalıyorsunuz? Ayrıca peeling falan da çok yapmayın, başka bir sorun var belli ki. Gece burnunuz tıkanıyorsa ve ağızdan nefes alıyorsanız ondan bile olur.

@whoosie hayır ağızdan nefes almıyorum. Dudağımı da hiç yalamam :(

Aklıma gelmeyen bioderma bu arada şimdi hatırladım. Ayrıca vazelin vs de sürdüm.

benzer dertten muzdarip ve tüm piyasayı elden geçirmiş biri olarak nuxe'un dudak nemlendiricisinin üstüne tanımam.

nuxeurunleri.blogspot.com.tr

Kullandiginiz rujlardan da olabilir. Blistex oldukca yeterli ben digerlerini de kullandim en iyisi blistex idi. Yalniz kullanilan rujlarda silikon ve alkol turevleri varsa ger turlu dudak bakimina ragmen kurutabilir. Bu nedenle ruj iceriginin temiz olmasi lazim.

@neferkitty dudaklarım kuru olduğu için ruju sadece özel günlerde sürüyorum senede 3-4 filan

@manuel mandalina denicem hemen

bana da blistex yeterli oluyor, ama çok sık kullanmak gerek.
bir de, ruj seçiminizi de nemlendirici içerenlerden yapabilirsiniz.
mesela -şimdi tam adını hatırlayamadım- clinique böyle bir seri çıkartmıştı son haftalarda.

yani markaların "nemlendirici" içeren ya da hem renk, hem nem verir falan diye tanıttıkları rujlara yönelebilirsiniz.

çünkü bazı rujlar da bu durumu yapabiliyor.

edit: saf shea yağı bence de iyi fikir, aklıma gelmemişti.

Saf shea yağı alıp onu mu kullansanız acaba?

Saydıklarının içinde bepanthol'den çok memnun kalmıştım.
Neutrogena fazla yağlı gelmişti bana, belki sana iyi gelir. Sürekli sür dudağın boş kalmasın özellikle gece uyurken sürebildiğin kadar fazla sür, uyurken sağa sola sürülüp boşa gitmesini engellemeye çalış düzgün uyu.
Ruj konusunda da, mat rujlardan uzak dur yeterince nemli olamıyorlar genelde.
Yves Rocher markasının rujları çok nemli güvenle alabilirsin.

@megalomaniac neutrogena da kullanmıştım. Ruj sürmüyorum dediğim gibi

@krem, denemek için daha dün avene cold cream aldım ben de. dün ruj sürdüğüm için belki bugün dudaklarım berbat ve avene yetmedi gibi geldi. iyi diyorsan, sevindim.

@esinsin, önerdiğim krem cidden efsane, memnun kalacağına eminim. tek kötü yanı, kavanozu minik olsa da yanında taşımak bakımından ağır geliyor bana. stick versiyonları da var, aynı derecede iyiler mi bilmiyorum ama aklında bulunsun.

yazdiklarinizdan burt's bees de iyi, avene de...

blistex cop; watsons hikaye...

dudaklarinizi yaliyorsunuz muhtemelen. onu degistirmek lazim.

Decubal +1 Roaccutane kullanan insanlara göre

Benim de dudaklarım sürekli öyledir, aynı şekilde arayıştayım. Şu anda yves rocher marka dudak nemlendiricisi deniyorum, fena değil gibi. Doktor roaccutane kullanan kardeşime hametan vermiş, bir kere denedim, gerçekten ferahlattı.

Bir nemlendirici bağımlısı olarak uzunca bir süredir şundan kullanıyorum
www.kircocuklari.org

Tamamen doğal olması sebebiyle denemek için almıştım bırakamadım. Başarılı bir ürün.

kimse eos dememiş galiba. kesinlikle denemelisin.

soldaki

sol

sağ

sağ

Bu konular ten rengine ve saç bakım alışkanlıklarına göre değişir. Sadece hangi renk güzel diye soruyorsan; sağdaki.

sol

Sol

sol

sağ her türlü

sag

Sağ. Soldakinin ışıltılarını sevmedim.

Soldaki.

sağ

düzgün yapacak yer bulursan ve mısır koçanı gibi saçlarla dolaşmayacaksan sağdaki.

Sol.

Sağdaki çok yapay duruyor, ben boyayım diye bağırıyor.

galiba ikisinin arasında bi şey yaptırmaya karar verdim. başa baş gitti çünkü
saç rengim koyu; biraz değişiklik olsun istiyorum.

ispatlayabiliyorsan dava falan kovala, hirsiz o**spu evlatlarina bak gece gece ben bile sinirlendim.

versin. kim, hak etmeyenleri hak edenlerin önüne bir milim bile geçirirse, allah belalarını versin.

hukuki yönünü bilemem ama.

hocaya keşke yazsaydın daha evvel. aslında şimdi de yazabilirsin hocam böyle böyle niye öyle yapdın diye. sonra da kovalanabiliyorsa kovala gerçekten, çok yazarlı yayın işlerinden anlamıyorum ama, var mı öyle bi şey? varsa kovala tabii. versin. ayrıca camiada yakın olan herkese de anlat bu durumu. kamuoyu yarat.

Versin. 4 oldu artık biraz soğumuş tür bence. Ohoo, daha ne taklalar var hayatta Alışmak lazım bu tür şeylere.

Akademimizde sıradan bir gün. Mide lazım böyle insanlara tahammül için.

www.youtube.com

Yayın hazırlandığı zamanlar hoca olacak şey "X'in makalaesi" diye başlayan bir mail atmıştı. O zaman o X'e demiştim "nasıl senin makalen oluyor" diye, "aa olur mu öyle şey, kesinlikle senin hakkın" demişti. Şimdi X ve hocası çok mutludur. İki yakaları bir araya gelmesin.

sinirlendim ya. hocaya ciddi bir mail döşemelisin bence. ve hocayla aynı statüdeki diğer hocalara falan çıtlat dertlen bi şey yap. terbiyesizler.

belki ilk kez senin başına gelmediğini düşünerek içini soğutabilirsin bu arada. şöyle bişi buldum:

www.elsevier.com
www.rightsofwriters.com
www.ncbi.nlm.nih.gov

düşününce eğer bir mail grubu varsa yazım etiğiyle ilgili bir şeylere referans vererek herkesin göreceği kamusal bir laf sokma yapabilirsin, şunlara dikkat edilmiyor gibi.

@devilred: e-postalarla "bunun seni yazmadığını, senin neredeyse hiçbir katkın olmadağını biliyoruz. pis oyuncu!" diye rahatsız etsek başımıza bir iş gelir mi? :)

@m e b

Yazım sürecinde katkısı olmuştur ama o kadarcık katkı yetecekse işimiz var. Kendi tezinin sunumunda bile benden doğrudan slayt çalan bir insandan bahsediyoruz burada.

Ha öyle bi şey yapmıyoruz bi de, işe yaramayacağı ortada.

Binbir türlü versin hem de. Gece gündüz sabahlayıp yazdığım makalede, hiçbir şey yapmayıp hatta ben yardım istediğimde bana da izginim ama kindi işlirim var diye kestirip atan, bir gıdım yardım etmeyen orospu çocuğunun adı sırf supervizor hocamın üstündeki bölüm başkanının oğlu diye yazıldı ve o makale türkiyede derece aldı.
Aylar geçti hala sinirim bir gıdım geçmiş değil, cvsine türkiye derecesini yazmıştır haysiyetsiz.
Diyeceğim o ki keşke rahatlasan ama olmuyor

@kakao

Olayları kendime göre eğip bükecek değilim, olan bu kadarsa bu kadardır.

allah yok, din yalan. allah'a falan havale etme, ne şekilde verilebiliyorsa cezalarını bu dünyada kes. okudum, sinirden kendimi öpücem şimdi.

bu oyunlar hosuna gitmiyorsa ve akademik kariyer yapmak istiyorsan simdi gelecegini dusunme zamani. sanma ki dunyanin baska yerlerinde isler farkli isliyor. her universitenin her bolumunun kendi bir ic dinamigi ve ayak oyunlari vardir. herkes birbirini kaydirmaya en kisa zamanda en cok "prestij" elde etmeye calisirlar. akademik kariyerin sonuna kadar var olan bir problem bu. bu konuda hakkini arasan gelecekte baska bir yerden acisi cikardi senden yani hep bir savas soz konusu. aci ama boyle olaylar.

ben olsam
1. yayının çıktığı derginin yayın ilkelerini incelerim, yayınlanmış bir makaleyi hangi şartlarda geri çekiyorlar diye bakarım.
2. derginin editörüyle temasa geçer, üç sene üzerinde çalıştığım araştırmanın başka birinin adıyla yayınlandığını söyler ve bu konuda nasıl bir yol izlenebileceğini sorarım. editörle diyaloğu kurmak çok önemli, sonuçta intihal en büyük akademik suç, onlar da aynı fikirde olacaktır.
3. ilgili çalışmanın bütün araştırma notlarının elimde olduğunu ve ispat için sunabileceğimi belirtirim. draft'ler haricinde bu konuda başka yayınım, tezim, konferans sunumum varsa hepsini dosya haline getirip yollarım.
4. hocayla temasa geçeceklerdir, hoca tanıdıksa forsu varsa ve beni atlatmaya çalışırlarsa telif işlerinde uzmanlaşan bir avukata danışma ve gerekli diğer ücreti verip ilk aşamada bir kere temasa geçmesini sağlarım. işi ciddiye bindirmeye hazırım mesajı vermek için.

üç seneni verdiğin işten intihal yapılması (adın geçse bile işin çoğunu sahiplenmeleri direkt intihaldir) çok çok ciddi bir durum. yarın o konuda tek bir sunum bile yapamazsın, hep o kişinin adıyla kalır o araştırma.

çok mu safım böyle yollarla bir yere varılacağını düşünmekle bilmiyorum, doktora yapıyorum ama tr'de değilim. buralarda böyle bir şey yapanın kariyeri biter ama tr'de bu iş dönüp senin kariyerini vurabilir. kolay gelsin ne diyeyim. ama yanlarına bırakmamaya çalış...

Versin tabii ki! X belki ses çıkarmayan bir tiptir, X bugün ilk yazar olması içi ses çıkarmamıştır, belki yarın kendi çalışmasında son yazar olmasa ses çıkarmayabilir. X de haksız tabii de, olay ve inisiyatif hocanın burada, isim verirsen biz de belamızı okuyalım.

lily briscoe çok güzel söylemiş de, burası Türkiye. Bu tarz şeylerde hak aradığında haklı olsan bile adın çıktığında kimse sana iş vermeye yanaşmıyor. Bu yüzden vazgeçmeni söylemiyorum ama Türkiye'de akademisyenlik aradığın anda kendini savunmaya hazır ol.

Benim bu konularda en çok içimi soğutan şey şu: Çalışmayı sen yaptın, dolayısıyla konunun hakimi sensin. Ayrıntıları da bilem sensin. Onlar bu çalışmanın devamını ıkına ıkına getirebilirler, sen çok daha kolay getirebilirsin. Bilginin sahibi ve efendisi sensin. Onu nakış gibi işleyebilecek olan usta da sensin.

Başvuruları görüntüleyemez ama özgeçmişin aktif olduğunu görebilir. Ben olsam ambargolulara koyardım şu anki firmamı.

Ekledim, teşekkürler :)

7.43 diyorum. Hem daha koyu olduğu için tutması daha kolay hem de çok daha güzel diğerinden.

bence biraz daha koyu bir kestaneye boyamalısınız.
altı bakırımsı ve açık olduğu için zaten bir akma payı olacaktır zamanla.

Çok açık tenliyseniz açık olan renk.

Ancak saç rengi açıldıkça saçlar daha çok yıpranır. Unutmayın.

Ve bakır gibi renkleri tutturabilmek için bir iki kez boya yapmak gerekebilir, direkt geçme ve aylarca boyamama hayalini unutun. Realist olmakta fayda var ki hayal kırıklığı yaşamayasın :)

Saç renginizde sıkıntı göremedim, daha çok bakımsız gibi duruyor. Hangi renge geçerseniz geçin saç bakım alışkanlıklarınızda değişiklik yapmazsanız yine aynı sonuçla karşılaşırsınız.

boyanın rengi kadar markası da önemli ben palette kullanıyorum boyanınca çok canlı parlak oluyor arada bakım yağları da kullanıyorum tabi .
her ay uğraşamam diyorsunuz ya dipler illaki çıkacak 1 ay sonra kaçış yok

şu anki saçlarınız güzel geldi bana.
7.43 diye yazılı ilk renk bence kötü.
8.34 güzel olur açık tenliyseniz ama onda da boyamayayım 2-3 ay dursun durumu olmaz ,çabuk akar,sık boya ister gibi duran bir renk.

illa bakır,kızıl alt tonlu mu olsun istiyorsunuz?
şu tarz kahveler de güzel,hem de boya derdi daha az.sadece sizin kızıllıkları kapatana kadar 2. boyama daha erken olabilir diğer boyamalara göre.

vignette1.wikia.nocookie.net
s-media-cache-ak0.pinimg.com

geçici dövme ve piercing yapmayı da eklersen hedef kitlen, hitap ettiğin popülasyon genişleyebilir. ucuzdan başlamak iyidir lakin tam ters etki de yapabilir o sebeble normal fiyatın çok az altında yapabilirsin. bir kaç iyi işini de vitrinlemen iyi olur tabi. kaliteli afili kartvizitler yaptırıp güzellik salonlarına, cafelere, kırtasiyelere gittiğin her yere, konuştuğun herkese vs bırakabilirsin.
en önemlisi çalıştığın yer 'öğrenci işi' gayrı ciddi savsak bir yer olursa işte metalci grupların resimleri, saçma afişler fotolar, kirli ortam vs en yakın akrabam-arkadaşım olsa kapısından geçmem, gidecekleri de engellerim. hijyen her şeydir

mimar sinan ikinci üniversitem. mühendislik mezunuyum, yaşım da ortalarda :) o yüzden hijyen vs. konularında bilgi sahibiyim, dövme eğitimi de aldım. Ustalık belgesi de alacağım sınavını bekliyorum.

başka fikri olanlar da lütfen yazsın, tik koysam da bütün cevaplar benim için önemli. Sağolun şimdiden.

Arkadsşlardan başlayacaksın, öyle yapıyorlar. Heykeltraş bir arkadaşım ısrarla bana yapmak istiyor mesela ama deneyimi olmadığı için kobay olmak istemiyorum.

Ha bu arada, metalci grupların posterlerinin olması kime zarar acaba da eş dostun gitmesi engelleniyor? Buradan fikir almak her zaman kaliteli sonuçlar vermiyor işte.

En güzeli işyerinde müsait bir köşesi olan büyük bir takı mağazasıyla anlaşıp oraya afişlerini astırmak ve orada geçici ve kalıcı dövme yapmak.geliri mekan sahibiyle bölüşürsün ikinize de yarar.kartvizit bastırırsın ve evlere işyerlerine de gidildiğini belirtirsin. Ciddi kalıcı dövme müşterileri rahat ortama ve hijyene önem verir.yaz aylarında da yazlık bir beldeye haziran başında gidip belediyeden 2 metrelik bir stand kiralarsın veya halihazırda kiralamış biriyle yine kar ortağı olursun.geçici dövmeyi hafife alma.yazlık beldede üç dk da 5 tlye çocuklara çiçek böcek çizerek günde yüz tl toplarsın yetişkinlerden de geçiciden 250 tl yi öldürmezsin.haftada iki tane de sağlam kalıcı düşse gurbetçi tatilcilerden kralsın. Makineyi 80 den aşağı açmanı tavsiye etmem.

Özel bir huzursuzluk hissetmezdim, her yerde olabilir bu. Taşınmayı da düşünmezdim.

.... olmazdı.

tv8 de o ses türkiyeyi izlemeye devam ederdim ne yapacğaım

niye ki?

parayı bastıran her yerden ev alır sokar içine istediği adamı. bunu geçtim yan komşunuzun kapalı kapılar ardında ne yaptığı meçhul.

mesela evinde 10 yıl birini alıkoymuş birinin komşusu, yapan adam için "aslında çok tatlı biriydi, şaşırdık" diyebiliyor.

ben huzursuz olmazdım açıkçası.

ona komşu bir sitede oturuyorum.

şu an elma yiyorum, bende bir sorun yok.

merkezindeki barda 39 kişiyi öldürüp garsona bahşiş bırakarak çıkıp gittiği şehirde yaşayan herkes ne hissediyor, ne yapıyorsa onu yaparlar sanırım.

Esenyurt'ta oturan insanın böyle sıkıntıları pek olmaz zaten.

Kardeşim burda da insanlar ne çok korkuyormuş götünden ya. Hiç bişey yapmazdım keyfime bakardım tırsmanıza gerek yok.

Aynı sitede değilim ama düne kadar ona 1.5-2 km uzaklıktaydım. Beylikdüzü'nün bazı kesimleri 4-5 yıl önce oy için koparılıp Esenyurt'a verildi. Yürüyerek Beylikdüzü Belediyesi'ne 7 dakikada, Esenyurt Belediyesi'ne 1.5 saatte gidebiliyorum. Oradaki işyerleri bile Esenyurt (Beylikdüzü) diye geçer. Bu sitelerin olduğu yerler de Beylikdüzü'nün dibi, Esenyurt'un göbeğinde bir yerde değil. Aynı şekilde Bahçeşehir'in de bir kısmı oy adına Esenyurt'a verildi o dönem.

Şu savunmayı yapmamın nedeni memleketimizin cennet olması değil, adamın yakalandığı yerin insan profili apartmanda sadece birtakım yöneticilerin olduğu siteler de var, azıcık uzağında orta gelirli kişiler de. Hatta aynı apartmanın birinci katında bir cemaat evi, beşinci katında fuhuşla hayatını sürdüren bir trevesti, yedinci katında tüm kazancı ile o evi almış bir emekli öğretmen, onun üst katında bir garsoniyer, birkaç kat üstünde Afrika'dan gelmiş ve Fatih Üniversitesi'ne kayıtlı birkaç öğrenci kalıyordur, onların üstünde Maslak'ya çalışan bir yönetici de olabilir. Açıkçası özellikle Innovia tarafına yapılan apartmanların yapısı bu şekilde. Dolayısıyla her telden insan var. Apartmanda 30 kat, zaten kimse kimseyi tanımaz. Apartmanın bir yerinde bu adamı geçtim, tüm IŞİD kalsa haberimiz bile olmayabilir. Bizim apartmanımız onların yarısı büyüklüğünde, apartmanda biri öldüğünde 'Toprağı bol olsun da, o kimdi ki' diyoruz.

Ne hissedebilirim, açıkçası yakın bir yerden çıkması 'Aaaaa, dibimizdeymiş' izlenimi verdi. Daha önce Kasımpaşa Canavarı bizimle aynı İETT otobüsünde yakalanmıştı. İnsan bir ürperiyor doğrusu ama çok da şaşırtıcı bir şey değil. Her gün bindiğimiz metrobüsten Müge Anlı'ya çıkan katiller, sapıklar çıkıyor. Binlerce suçlunun veya suçlu yetiştiren zihniyetin yüzüne bakıp 'Günaydın', 'İyi akşamlar' diyoruz. Bir garip olurdum ama taşınmamı gerektirecek kadar değil.

hissederdim tabii ki "sözde güvenlik var" diye tonla aidat alınsın, sonra çoluğumla çocuğumla aynı binada günlerce ne olduğu belirsiz tipler yaşasın. yol geçen hanı mı bu site?

Diziyi yazanlar bile mantıklı bulmamıştır o sahneleri ama Watson'ı bir şekilde Sherlock'a döndürmeleri lazımdı.

ingiliz polisinin silah taşımamasıyla amerikalılar çok dalga geçer. sahadaki sıradan memurlar silah taşımıyor sanırım.
ajanlar dediğin de mycroft, o mu silah taşısın? oradaki herkesin silahsız olması ve mary'nin sherlock için merminin önüne atlaması saçma evet, ama polis mevzuu yukarıda dediğim gibidir muhtemelen.

bana da saçma geldi. söylediklerinize artı olarak kadın elini silahına bildiğin göstere göstere götürüyor. bizim dizilerde bile böyle olmaz herhalde. kadın elini öyle göstere göstere silahına dogru götürürken insan normal olarak bir şeyler yapmasını bekliyor sherlock'un.

@gkhncnzdgn hocam Mary de ajan değil mi? o İran'daki otelde agar ajanıyla karşılaştıklarında herkes silahlarını çekti yani, John'a bile verdiler falan.

xanax ile başla cipralex hafif kaçar

Ota boka ilaç kullanılmaz. Bunlara gıcık oluyosun içinden şiddet yükseliyor diye ilaçlık olmuşun anlamına gelmez. Demek ki bunlarda seni rahatsız eden ve buna tepki göstermeni şiddet duygularını tetikleyecek derecede engelleyen bişey var. Herkesin sevdiği şeyleri sevmek zorunda değilsin. Herkes değilsin, senin kendine mahsus, nevi şahsına münhasır, bir ve tek birey olmaya hakkın var. Sen olma hakkına sahipsin.

Bu laflara kızabilirsin, buna da hakkın var. Fakat bu duygu seni daha ciddi durumlara karşı güçsüz hale getirecek bir şey. Çünkü elbette en az benim kadar bilirsin, dünyada öylesine ciddi sorunlar var ki, düşününce bu laflar sorun olmaktan çıkıyor, sinek vızıltısı kadar bile anlamı kalmıyor. Hayatın ne zaman ne getireceği hiç belli olmadığı için, her zaman güçlü olmak adına bu laflara kızmayı bırakmak, bu lafların sana hiçbir şey ifade etmemesini tercih etmek çok faydalı olacaktır. Yoksa bundan ötürü sinir hastası falan denmez sana. O kadar da değil.

Ben de

X kim lan

Biri de demiyor ki x nedir

Gibi yazılara sinirleniyorum. 2. Kattaki evimin camindan atliyorum. Sakinlesiyorum.

bıkkınlıktır o hastalık olsa duramazsın. diyerek kamikaze yapıyorum.

şimdi sakin ol ve o klavyeyi yavaşça yere bırak.

@sansli pipi +1

çiçek koklar gibi 10 kez burundan derin nefes al ağızdan ver.

bi süre sonra kafa olacak zaten. hadi iyisin bu gecelik de yırttın.

ilaç kısmını bilemem ama bu yaşadığınız şey zaten hepimizde ya da çoğunluğumuzda yok mu? aradaki tek fark, yukarıda saydığınız ifadelerin içeriği.

*"ali okula gel la", "ona öyle mi denir la?", "newton'ın evresnel kütle çekim yasasına aykırı la"
*hocam bence bu yanlış", "hocam, geçen başımdan şöyle bir şey geçti", "hocam ot, hocam bok"
*"canımız sıkıldıysa demek", "canımız çektiyse demek", "sevdiceğimi özlediysem demek"
"efendi beşiktaş/8taş", "adam fenerbahçe/şikecibahçe", "adamın dibi galatasaray/cincon" vs. aynen, hepiniz süpersiniz, hiç boktan olanınız yok. hepiniz başarılısınız, karakterlisiniz, mükemmelsiniz ama müsabaklar boş yere, öylesine devam ettiriliyor zaten. sizin takımın haricindekiler de bok.
"breaking bad izlemeyen ağıl maldır", "game of thrones izlemedin mi yoksa seni ezik?", "evet, hep, daima, mütemadiyen, her koşulda, her ortamda queen, pink floyd dinlerim. bunlar süper, şimdiki eserlerin hepsi bok, aksini iddia eden kesinlikle zevksizdir, yavşaktır, bir boktan anlamıyordur."

"bizim peder de kıztı işte bana", "bizim peder ağzıma s...", "senin peder ne iş yapıyordu?"


tamam, biz de nefret ediyoruz bunlardan ama şimdi bu boktan ifadeleri kullanan popülist, klişe tipler yüzünden neden vücuduma kimyasal madde sokayım ki?

Lütfen başla. Zaten doktor denen şeyler de acayip gereksiz.

Şu özgüvene hasta oldum yemin ediyorum.

Açıkçası "ortaya çıkarmış durumdur" diyenleri tebrik ediyorum ben, hala sözlük formatını düşündüklerini gösteriyor ve bence bazı başlıklarda yazılması elzem. "Demek ki bu kişi sözşük pespayeliğine geçti veröeöeye ve hala doormata uygun yazmaya çalılıyor, helal olsun" derim. Ben de foröata uymadığı haşde silinmeyen şeyler görünce delleniyorum mesela. İki nefes al ver, geçer.

encrypted-tbn0.gstatic.com
encrypted-tbn0.gstatic.com

Bunlar gibi değil istediğim. Bunlar açık kızıl kalıyor, ben daha şarap kızılı istiyorum.

isminizle ne güzel uymuş soru :)
saçınızı hiç açmadan, geçici renkli boyaların (su bazlı) kırmızısı ile boyayın bence.

Ha yok, zaten açmayı aklımdan geçirmiyorum. Yaza doğru rengi oturmuş olsun istiyorum, o yüzden şimdiden başlayayım boyamaya. Geçici renkli boyadan kasıt ne, anlamadım ama.

Su bazlı boya. Pembe mavi filan oluyor ya, onun ateş kırmızısı.

renk azıcık daha koyu olsa güzel gibi. gerisini bilmiyorum.

@proleter midnight blue rengiymiş bu. Daha da koyu olsa mavi siyah gibi olmaz mı ya? İbrahim Tatlıses'e dönmeyelim.

Ben aralarını birer kere mor ve mavi boyattim. Saçım koyu renk, ikisinde de açtılar. (Ki koyu mor ve koyu maviydi) ilk yaptirdiginda çok güzel evet ama 2 hafta sonra mor pembeye, mavi yeşile dönüyor. 3. Haftada iğrenç bir renk oluyor ikisi de. Sürekli boyatman gerekiyor kısacası.

İlk banyolarda kopuk, havlu; uyurken yastık vs hep boya oluyor ama 3. banyoda filan geçiyor o durum.

Ben saçımı bunlar haricinde hiç boyatmadim ama açtıkları için o bölgeleri tararken bile zorlanıyordum. Demek ki zarar veriyor diye düşündüm.

Kısacası güzel hoş ama o güzellik 2 hafta. Sürekli uğraşırım, bakımını da eksik etmem diyorsan (ben kuaföre gitmekten bikmistim) yaptır. Yoksa bir de tüm saçı boyatacagin için zor olabilir senin açından.

Bunu açmadan, birkaç ayda, kendin boyayarak tuttutursun.

Yaptir, hayirli olsun. Ben direk boyle gordugume asik oluyorum

Yaptır ya içinde kalır yoksa. BEn saçımı uzatmak istiyordum uzatamadım şimdi saçlar döküldü uzatamıyorum içimde kaldı.

Yaptır buff, yakışır sana.

yaptir icinde kalacagina hevesini al.
sari ve kizil disindaki renkler candir...

You go girl!

Yaptır.

belki de çok aydınlık bi yerde çekildiği için bana öyle geliyordur günlük hayatta bu kadar parlak görünmeyecekse yabıştır.

canın istiyorsa yaptır tabii ama madem sormuşsun ben yaptırma diyorum. bu tarz renkler, yani mavi, yeşil vs. gibi renkler, çok ama çok açık tenli kızlara yakışıyor yalnızca. yanlış hatırlamıyorsam sen hafif buğday tenliydin. o yüzden kafamda çok yakıştıramadım sana.

renk cok güzel, yaptir. icinde kalmasin.
retro ile de güzel duracagini tahmin ediyorum.
keske ben de yaptirabilsem.

Ben saçımı pembeye boyadım boya aktı ama saçımda lanet kızıllık kaldı aylar oldu akmadı o boya ve saçlarımı tararken artık koyun yünü açıyormuşum gibi hissediyorum. Ama ben defalarca boyadım. Pembe yaptım mor yaptım turuncumsu bir şey yaptım o yüzden bu kadar zarar görmüş olabilir.

Çok istiyorsan dene tabi. Zaten bir kaç hafta sonra akıyor olmadı boyatırsın kendi rengine

Ben jeans color ve manic panic kullandım
Hayır duş alırken akıyor

renge bayildim ancak cok akacagini dusunuyorum. cok sik kuafore gitmeniz gerekir muhtemelen.

sana çok yakışır. o yüzden yaptırma. *my barzo senses are tingling*

@jazzabel
Manic panic'in renklerini beğenmedim.
Directions diye bir marka varmış, onunla ilgili bir fikrin var mı?
Bir de jeans color dediğinin Acaica diye bir markanın sanırım değil mi? Jamaican Jeans falan diye de bir şeyler çıktı da.

Yalnız benim yaptırdığım mavi de bundan en fazla 1 2 ton açık maviydi, açtılar.

Açmadan birkaç kere boyayınca rengi tutturursun diye bir sey yok yani. İlla ki açıyorlar.

hayır, yaptırma bence :/

Directions ile manic panic arasında çok fark yok diye biliyorum ama kullanmadım ben onu. Jeans color daki farklılık ne anlamadım ama bendeki acaicamış kuaför malzemeleri satan bir yerden almıştım ve çok fazla ara renk yoktu. İstediğiniz rengi tutturabilir misiniz bilemedim. Benim aldıklarım hep kutusundan çok çok daha açık renkte çıkıyordu boyayınca.

Siyah boyalı saçlarımı (bilen bilir, siyah boyayı açmak bile zordur) birkaç ayda açmadan kıpkızıl yaptım. Tutmaz diye bir şey yok, tutmayacak kadar açık bir renk değil bu görseldeki. Sadece zaman alır tutması. Ben o zamanı saçımın açılarak mahvolmasına, yanmasına tercih ettim.

@devilred ben de zamanında turuncu yapmıştım aynen senin gibi açtırmadan boyaya boyaya. O yüzden ısrarla boyamaya devam edildiğinde renk tutuyor evet. Fraise ilk boyamada direkt tutmaz anlamında söyledi muhtemelen.

3: full maviya boyatmak yerine, neden sadece uçlarını maviye boyatmıyorsun?
geçenlerde bir kızda görmüştüm ve beğenmiştim.
üstelik, risk faktörü de az.

@pangea kısmi boyadan hiç haz etmem. Bir de benim saçım gibi kısa küt saça daha da yakışmadığını düşünüyorum, o yüzden ya hep ya hiç.

Çok koyu bir renk istiyorsunuz, o yüzden saçınızı platine kadar açmanız gerekmeyecek. O yüzden çok yıpranmayacak. Ben kesinlikle açmanızı (hatta kuaförde açtırmanızı) öneririm çünkü bu mavi yeşil vs renk boyalar su bazlı oluyor. Kimyasal işlem geçirmemiş, gözenekleşmemiş saçta hiç tutunamıyor. Bir de boyayı seçerken dikkat edin, mavi boya yeşil değil mor alt tonlu olsun. Böylece saçınızı açtırınca çıkan sarı ton nötralize olur ve boya yıkana yıkana aktığında pis bir yeşil ton çıkmaz, morumsu grimsi lilamsı renklere doğru solar.
Benim önerim ilk uygulamayı kuaförde yaptırıp sonrakilerde üstüne kendiniz boyamanız.

Fotoğraftaki tonu tam verecek boya Special Effects markanın Blue Velvet rengi, hem açmadan hem açarak boyadım ben bu boyayla saçımı. Açmadan boyadığımda kalıcı olmadı ve her tarafımda iz bıraktı, akana kadar şirinlere döndüm. Açtığımda çok çok güzel oldu ama yine de çok iz bırakıcı bir boya. Türkiye'de bulunmuyor, haircrazy.com'da var, Türkiye'ye girişinde sorun çıkmıyor.

Daha kolay bir alternatif Directions - Midnight Blue. Sachane.com'da var. Son 4-5 senedir bu boyanın başka renkleriyle boyuyorum, Midnight Blue kullanan arkadaşım çok memnundu. Diğer boya gibi bulaşmıyor, kıyafeti yastığı boyamıyor. Terleyince falan hiç çıkmıyor.

Manic Panic markayı önermem. İlk boyamada renkler müthiş canlı çıksa da çok çabuk akıyor saçtan :(

@metalic süpersin sağol, bu alt ton falan meselesi hayatta aklıma gelmezdi.

Cevapları okumadan cevap veriyorum.
Öncelikle YAPTIR YAPTIR YAPTIR! Ben tamamına cesaret edemediğim için ense bölgesinden bir şeridin rengini platine kadar açtırdım, mavi, mor, aklıma esen rengi alıp kutu bitene kadar 4-5 kere boyuyorum, şu anda lilac-gri arası kullanıyorum.

1. Bence çok yakışır o giyim tarzına.

2. Koyu renkler saçı açtırmadan da tutabilir ama saçının kendi rengine bağlı. Benim saçımın doğal rengi açık kahve, çilek kırmızı yaptığımda tutmuştu. Birkaç kez boyadıkça daha iyi tutar. Fakat platine kadar açtırman kesinlikle gerekmez, belki 1-2 ton açmak ister kuaförün.

3. O fotoğrafta tek renk yok sanki, maviler ve morlar var. Güzel ama :)

4. Ben en son La Riche Directions aldım, beklediğimden iyi çıktı. Manic Panic iyi. Manic Panic'te renk seçeneğin daha fazla, bir de daha kalıcı diyorlar. Ama bu iki markadan beğendiğin rengi al, ikisi de iyi.

5. Evet. Ondan kaçışın yok. Koyu renkli havlular al, hazırda dursun :)

Bunlara ek olarak, bu boyalar kalıcı değil, hızla rengi değişmeye başlayacak, en fazla 3 haftada bir tekrar boyaman gerekecek. Özellikle saçının tamamını boyatırsan rengi korumak istersin diye tahmin ediyorum, sık sık boyaman gerekir. Saçın çok kalın değilse bir kutuyla en az 2 kere boyayabilirsin sanırım. Bütün saçını sürekli boyamak istemezsen benim gibi kısmen renklendir :)

Edit: sırasıyla önerilerim:
www.manicpanicturkiye.com
www.directionsturkiye.com
www.manicpanicturkiye.com

Boyat severim.
Sonucu paylaşmak zorundasın bu arada.
İfşanı kaçırdım çünkü evet.

@kobuzchu hakikaten benim sana sormak niye aklıma gelmedi yav, iyi ki cevap yazdın <3 Sanırım adam gibi gidip açtıracağım evet. En azından ilk seferde boyayı da onlar yapar, sonra ben evde kendim hallederim. Saçımın doğal rengi açık kumral ama yıllardır boyalı, ben bile unuttum neredeyse. Şu anda koyu kahve boya var, minicik de olsa açtırmak daha iyi olacak gibi geliyor bana da. Kuaförün beynini yiyerek olabilecek mümkün olan en minimum işlemi yaptırabilirim sanırım.

Daha net karar veremedim gerçi, bikaç gün daha düşüneyim bakalım. Hala vazgeçmemiş olursam boyatacağım :)

Sorun olursa gönder gelsin. :)
Saçında boya varsa en azından onu akıtacak kadar açtırmak iyi olur bence de.
Bir de sonradan hatırladım. İlk boyadan sonra saçı yıkayınca sirkeyle durulamak (yarı yarıya beyaz sirke + su karışımı) rengin daha kalıcı olmasını sağlıyormuş. Sonrasında da arada bir şampuan, durulama, sirke, durulama yapmak iyidir.

Kısmi boya sevmiyorum desen de bir de şu var: www.mirror.co.uk :))

ben bir parçayı yaptırdım, epey açık bir sarıya kadar açtılar.
spor yaparken havlu, uyurken yastık, duş sonrası havlular mavi oluyor.amonyayksız boyalar yıpratmıyor. jeans color var, birkaç marka daha var böyle. yaptırabiliyorsan ombre gibi yaptır bence, yoksa her ay dipleri açtırıp boyatman gerekecek.

hayır sevmiyorum.

rutinlik, monoton, düzen, tertip, istikrar ve simetri manyağıyım. taktım otomatiğe gidiyorum, sürprizleri sevmiyorum.

Aklıma mantığıma ve gönlüme uyduğu sürece evvett!!! :)

çok severim

Birlikte degismeyi seviyorum. Tek basina degisince olmuyor.

Hayır. Gelişim belki

Hayır.
Değişiklik ve yenilikten hiç hoşlanmam.
Teknolojinin gelişmesi bile beni rahatsız eder.
Eski eşyaları kullamayı tercih ederim.
Sürekli bir şeylerin moda olmasından ve çevrenin ona göre şekillenmesinden nefret ederim.

haşmet güzel demiş... değişimi değil de gelişimi severim. ağacın büyümesini severim ama başka bir yerde başka bir ağaç görmeyi sevmem mesela. daha doğrusu sevmem değil de huzursuz hissederim biraz. değişimi pek sevmiyorum.

Evet

olumluysa evet olumsuzsa hayır.

aslında içgüdüsel olarak çoğu insan değişim sevmez, alışkın olunanı, bilineni sever; çünkü değişim bilinmezlik ve risk içerir, bu da bilinçaltı için tehlike demektir. önceden çok daha fazla dirençliydim değişime karşı şimdi daha rahatım
rutin bilindik olanı da severim
bu arada değişimden ziyade gelişim benim de favorim

değişimin ne konuda olduğu önemli tabii ki. Bazen değişim "yeni" demek oluyor ve ayrı bir motivasyon umut heyecan demek oluyor. bazen değişim hali hazırdaki güzel şeyin / alışılan durumun gitmesi oluyor üzüyor ya da en azından geriyor.

Ancak genel anlamda değişim her zaman lineer bir çizgi de ilerlemiyor ve değiştiği durumuda içine katarak başka bir şeye dönüşüyor her zaman kaldırması kolay bir şey değil. Her zaman hoş gelen bir şey değil benim için.

Zamanını bilen değişimler en güzeli.

Hiç sevmem. Hatta birçok konuda değişimden nefret ediyor bile olabilirim. Hayatımdaki hemen hemen her şeye aşırı bağlanma huyum var sanırım. Bir şeylerin değişme ihtimali bile beni huzursuz ediyor.

evet ama basta aci veriyor.

Hiperadaptasyon sorunu olan biriyim. Her konuda önce değişim yaşamamak için kırk dereden su getiririm; değişim olduktan sonra sanki tüm hayatımı o şekilde yaşamışım gibi devam ederim.

Sanırım bu durumda değişimi sevmiyor ama kolay adapte oluyorum.

Değişimi sevmek ya da sevmemek arasındaki noktadayım: kabul ediyorum.
Çünkü değişim tek bir doğrultuda ilerlemiyor yukarıdaki arkadaşların belirttiği üzere. İstediğimiz, beklediğimiz yönde olduğu gibi onaylamadığımız yöndeki değişimle de karşılaşabiliyoruz. Bu yüzden değişim hakkında yekten bir karar verilecekse onu kabul etmek en doğrusu diye düşünüyorum.

sevip sevmediğimi anlayacak ya da bununla ilgili seçim yapacak fırsatım olmadı ama çabuk adapte olduğumu söyleyebilirim.

Seviyorum.

sevmiyorum

Kendi kontrolüm dahilinde değilse sevmiyorum. Kendi kontrolüm dahilinde, şevkle yaptıysam bayılıyorum.

elbette. sürekli bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorum, uzun süre bir en ufak bir değişim olmazsa daralıyorum. değişim olmazsa, hep aynı kalsak ne anlamı kalır yaşamanın.

Benim istediğim, planladığım bir değişimse elbette severim. Zaten değiştirebileceğimiz pek az şey var, o şeylerden birinde ciddi bir değişim yaşamak heyecan verici, iyi hissettiren bir durum. Ama benim dahil olmadığım bir değişim varsa bundan pek hoşlanmam ve hatta rahatsız olurum.

hasmetizm +1

hiç sevmiyorum. stabil hayattan inanılmaz keyif alıyorum. elimden gelse kıpırdamıcam bile.

seviyorum

fiziksel evet ruhsal hayır. dış görünüşümle sürekli oynarım ama fikirlerim düşüncelerim genellikle stabildir.

öncesinde çok korkuyorum sonrasında ise umarım hep böyle kalır diyorum yani zor alışıyorum kolay vazgeçemiyorum.

Bayılırım.

severim.

elimde dovmesi var kocum

15-17bin falan bi kyk var. başka da borcum yok, kartın ekstresini geçen hafta ödemiştim misss.

0 tl. olabildigince pesin alis veris yaparim.

kyk kredisini saymazsak (mezun olduktan sonra ödemeye başlayacağım onu galiba, haliyle daha 4 senem var - evet 3 sene kredi aldım hala okula başlayacağım jsfks) 2 bin kadar. haziran'da allah'ın belası yurttan ayrılıp da eve dönünce kapatacağım.

11000 TL. 7500 KYK + 3500 dondurulmuş kredi kartı. Artık sadece nakit kullanıyorum.

sıfır + 64.000 tl alacak ama bu gidişle de nah alacak.

35.000 kredi kartı
8.000 kyk
12.000 devlet alacağı
95.000 banka
120 bin diğer

6944.89 TL Geçen gün hesaplamıştım. Ocak ay sonunda 4000 TL gibi bir ödeme yapmayı düşünüyorum kalanı da 2 ay içinde kapatırım.

16 bin küsür kyk borcum var.

65.000 tl. :/

Sifir. Hatta alacagim var bir kac arkadastan.

Hic borclu olmadim hayatimda, borc yigidin kamcisidir ve yigitler kamcilanmayi sevmezler :)

1100 gss borc 1450 arkadaştan alacak.. Artıdayım.

Borcum yok ama aylık taksitlerim var. Yaza kadar da devam edecek böyle.

20bin borcum, 8bin alacağım var.

12bin kyk :(

Kyk ve bankalar olmak uzere 8000 - 13000 arası

0

0 borç 0 alacak
öğrencilik rulz
kyk yok.

henüz kyk'yı ödemeye başlamadım. herke yazınca aklıma geldi. 15binden aşağı.
130 lira yoklama kaçaklığı cezası var askeriyeden.

henüz vadesi gelmemiş taksitleri sayarsam 2500 daha oluyor.

14 küsur kyk
210 trafik cezası

sıfır.

ev kredisi 160 bin 42x3800
araba bakım arıza vs 5bin
kasko sigorta mtv 6bin
devlete vergi 4500
kredi kartı 2500
üstüne dolar kurundan aylık duzenli kayıp 1200 dolar tadı vazgeçilmez:)

ben yine iphone alirim. her gittigim yere powerbank goturuyorum zaten. batarya her turlu bitiyor.

para sıkıntısı yoksa direk iphone alırım.

iPhone SE. Canavar gibi bataryası var.

Para sorunu yoksa CAT s60 alırdım.

Ama benim de elim varmıyor o paraları vermeye.

iphone 7 plus iyiymiş o konuda.

ama ben kendim naptım biliyor musun, daha iyi batarya ömrü istediğim için daha kötü telefon aldım. Arkadaşımda Samsung galaxy s6 var(o zamanın en üst androidlerindendi), ben galaxy a5 2016 aldım. Benimkinin ekran çözünürlüğü düşük, işlemcisi daha yavaş, ama pili daha fazla. (s6 2500 olması lazım, benimki 2900mah)

Noluyor? Arkadaşımla aynı anda şarjdan çıkarıp benzer şekilde kullandık bir süre, onunki %60 iken benimki 80lerdeydi. Artık orta düzey telefonlar da öyle takılan bilmemne olan telefonlar değil gayet güzel aletler. Sadece uygulamalar azıcık geç açılıyor, mesela ekran çözünürlüğü düşük dedim qhd olmuyor da fullhd oluyor :D düşük dediğim fullhd yani. Ben böyle bir çözüm ürettim bana mantıklı geldi.

batarya ömrü kısmı dışında, lenovo moto z (daha doğrusu motorola üretti de türkiye'de lenovo markası altında sunuldu) çok iyi cihaz. onu alırdım herhalde.

bataryayı çok bilmiyorum ama google pixel almaya çalışırdım amerika'dan

Samsung Galaxy edge 7 alırdım heralde

xiaomi mi 5 32gb kullanıyorum, memnunum özelliklerinden de bataryasından da. pek kullanmazsam iki güne yaklaşıyor, çok kullanırsam bile bir 24 saati geçiyor.

iphone se+1 hem bataryası iyi hem de uzun süre kullanılabilir.

teknoloji cok sevsem ve kullansam da fiyat konusunda katiliyorum: inanilmaz pahalilar. 2000-3000+ liralar nedir oyle ya? yani ne kadar kullansam da ve param olsa da telefona 1000 liradan fazla vermek koyuyor bana. ikinci el temiz yeni alinmis garantili falan bir 5s veya iphone se geliyor aklima, 800-900 liraya 5s duserse iyi 1200'e kadar bir temiz se bulunursa o da olumlu.

Fantastik olsun istiyorsam xiaomi mi mix alırdım (bunda da düşme problemi var iyi korumak lazım), dayansın iyi gitsin istiyorsam iphone 7 plus alırdım. Valla yurt dışından alıyorum ben, arkadaşım 7 plus'a 4200 lira verdi ağzım açık kaldı, hayatta veremem heralde. Bi telefona verebileceğim max fiyat 2500 ötesi zoruma gidiyor.

Iphone 7
Bütün gün kullanıyorum yine de bitmiyor. Canavar gibi telefon.

Note 3 alır custom rom atardım. Eclipse ROM. Cillop gibi olurdu. Batarya hiç sıkınıtı değil. Custom rom zaten halihazırdaki note 2'nin batarya ömrünü yarım günden 1,5 güne çıkardı. Kadı ki telefon ikinci el telefon.

se kullaniyorum. se alirim.

Se kullaniyorum bozulursa gider yine se alirim. Kisacasi apple, 4 inch ekranli yeni bir iphone cikarana kadar se kullanirim.

xperia z2 kullanıyorum gene aynı serinin üst modelinden alırım.

iphone 7 plus. 2 günü "rahatlıkla" deviriyor, 3 gün gittiği dahi oluyor.

iphone 7

Hayir yapmiyorum.

Yani yapan yapar bir sey dusunmuyorum pek. Gerci duvarkagidini kendi fotografi yapmis bir kiz falan gorunce icten ice eziyorum kafamda bir yere koyuyorum sanirim o kisiyi. Belki de aslinda oyle yapilinca mutlu olunuyordur, ben yapmiyorum da noluyor basim goge mi eriyor sanki, ne bileyim yaa. Asamadik be kardesim su onyargilari

Bunu yapan bir insanla ilgili sırf bu yüzden bir şey düşünmem ama bana da çok saçma geliyor kendi fotoğrafını duvar kağıdı yapmak.

Ben zaten doğru düzgün fotoğrafı olmayan bir insanım. Sevmiyorum fotoğraf çekilmeyi. Duvar kağıdı olarak kendi fotoğrafımı kullanmak hayatta yapacağım son şey falan olurdu sanırım.

Kendi fotoğrafımı duvar kağıdı olarak kullanmıyorum. Kullananları da hep garipsemişimdir.

Bana saçma ve sıkıcı gelse de birçok insanın kullandığını gözlemledim.

ben kendimi açık görüşlü, insanları kolay yargılamayan biri olarak görsem de benim gözümde bu insanlar maldır.

bunu yapana bunu yapmamasi gerektigini soyler ve telefonunu kirardim

proletarier aller lander vereinigt euch +1

Bunu yapan insanları, isminin veya isim-soyisminin baş harflerinin dövmesini yaptıranlarla aynı kefeye koyarım.

eskiden çok gıcığıma giderdi şimdi alıştım yapanlara tepki vermiyorum çünkü çok yapan var.bizim ülke böyle narsist insan kaynıyor alışmak lazım.

Açıkçası şu peşin ve önyargılı yorumlar tuhaf bence. Sevdiğim her türlü fotoğrafı her yere duvar kağıdı yapabilirim. Kaldı ki fazla gezen biri iseniz veyahut içinde oldugunuz o fotoğrafın anısı varsa, seviyorsam koyarım. Kimseyi de iplemem.

şöyle söyleyeyim, bende narsist kişilik bozukluğu var, ben bile yapmıyorum bunu. bu benim gibi bir insan için bile fazlasıyla malca bir hareket. düşün artık.

bu arada "ben bile" ifadesini, "benim psikolojime sahip biri bile" anlamında kullandım, yanlış anlaşılmasın.

Oldum olasi merak etmisimdir hakikaten ne dusunerek koyuyorlar kendi resimlerini. Bilmiyorum belki kendini unutmamaya calisiyordur.

Birleşseler tek başlarına iktidarlar

seviyorlar kendilerini herhalde garip tabii. iki sene önce bi arkadaşımın arkadaşının evine gitmiştik, kız duvarlara kendi fotoğrafını asmıştı, tek başına olduğu poster gibi bir sürü fotoğraf, hayatımın şokunu orda yaşamıştım ondan beri garipsemiyorum.

Telefonu kişiselleştirme olarak görüyorum ve buradakilerin çoğunun aksine hiç yadırgamıyorum. Telefon onların, keyif onların.

Eskiden kapaklı küçük bir telefonum vardı, çok da sevdiğim bir fotoğrafım vardı, duvar kağıdı yapmıştım. Telefonu açınca mutlu oluyordum.

Eski kiz arkadasimin dallama kocasinin facebook kapagi daha kendi fotosu muhtemelen telefonunun duvar kagidi da kendi fotosudur. Bence cok net sacmalik

Narsist mal olduklarıni düşünüyorum

Benim ailemle beraber çekildiğim bir fotoğraf duruyor yaklaşık 6 aydır, kardeşimin mezuniyetinden. Narsist miyim bilmiyorum ama baktikca o günü hatırlıyorum; mutlu oluyorum. Hepimiz için guzel geçmişti. O yüzden kaldırmayı da şimdilik düşünmüyorum.


Öncesinde de uzun süre erkek arkadaşımla çekildiğimiz fotografinı duvar kağıdı olarak kullanmisligim var.

Tuhaf gelebilir ama saygı duyarım. Mal vs nitelemem. Nedenini onu yapana da sormak lazım. Her insanın bakış açısı farklıdır.

@fraise burada sordugum sadece kendi fotosunu koymak. Ailesiyle veya sevgilisiyle.. vs koyanlar bana normal geliyor.

Saçmalık.
Bunu yapan birkaç insan tanıyorum çok yakınlarım dahil ve mal olduklarını düşünüyorum evet.

Herkese de soramıyorsun nedenini, halama sordum birkaç kez yanıt vermedi. Konuştuğu gün aydınlanacağım ama dur bakalım.

benden çok kendini seven, önemseyen, narsist biri daha yoktur diye düşünürdüm ama bunu ben bile yapamam.

(bkz: gece melek ve bizim çocuklar)

ilk akla gelenler:

(bkz: dönersen ıslık çal)
(bkz: mysterious skin)

(bkz: les amours imaginaires)
(bkz: when night is falling)

milk
danish girl

fucking amal
beautiful thing
tangerine
bir de almadovarın ya todo sobre mi madre, ya da volver filmlerinden biriydi.

Weekend

C.R.A.Z.Y.
Dallas Buyers Club

en meşhuru sanırsam brokeback mountains

(bkz: cheun gwong tsa sit)

Priscilla The desert Queen
John's(1996)

Güneşi Gördüm yazılmamış. İlginç ama bence çok güzel anlatmış. Boş duygu sömürüsü değil.

Milk (biyografik)
Carol (son yılların iyilerinden)
Weekend (izlenilebilir)
Happy together (izlerken sıkılmıştım yer yer)
İki genç kız (açıkça lgbt filmi değil ama behiye'ye dikkat)
Gece, melek ve bizim çocuklar (en taşaklı türk filmlerinden)
Zenne (gerçek hikayeden aktarılmış)
Brokeback mountain (kesinlikle izlenmeli, ağlamıştım)
Dallas buyers club (izlenmeli)
Yaşamın kıyısında (güzeldi ya)
Pembe flamingolar (zaten kült film)
Annem hakkında her şey (afişi benim için bi klasiktir)
Transamerica (bence izlenmesi gereken bir film, performans da şahane hikaye de)

Mavi en sıcak renk filmi bana biraz şişirilmiş gibime geldi. Oldukca sıradan bir film. Carol, Danish girl, annem hakkında hersey, brokeback dağı benim için top olmus filmler. Birde ilk izlediğim lezbiyen filmi vardı genclik ile cocukluk arası bi zamanda, Roma'da bir oda filmi. O zaman Oha falan demiştim ama şimdi demiyorum :)

Bir de şuraya bakmanı öneririm best lgbt filmleri mevcut:
www.icheckmovies.com

(bkz: holding the man)
(bkz: contracorriente)

the weekend (bugüne kadar en sevdiğim bu oldu)
free fall (izlemedim henüz)

bir de "benim çocuğum" var hayat öyküleri tadında, güzeldir.

Crying game

Karşı taraf acele cevap beklemiyorsa tümden yazarım. Taksit taksit yazanlara sinir oluyorum.

Lim5 bana sinir oluyor mesela :D

tümden yazıp yollamışlığım çok nadirdir.

ben de coyoteden örnek vereyim.

ben de bu şekilde
yazıyorum
ama genellikle heyecanlı
bir şey anlattığımda
böyle yazıyorum
bazen de
cümle cümle gönderiyorum
belli olmuyor.

Misal, bir cumlede 7 kelime varsa 7 kere telefonun ötmesi sahiden abes ve rahatsiz edici. Hatta uzun bir sey yazacaksa bu kişi ohoo. Ben bildiğin noktali, virgullu uzun uzun blok yazıyorum istedigimi.

Konuşma şeklinde yolluyorum. Nasıl konuşacaksam, vurguyu nasıl yapacaksam öyle. Cümleyi bir çırpıda kurmak istiyorsam öyle yazıp yollarım, sonra başka cümleler filan.

Ben de geliyorum
Beni beklemeyin ama siz yine de

Gibi mesela.

Blok halinde gönderiyorum.

kelime kelime yazanlardan hiç hoşlanmıyorum, o telefon titreyip ses çıkardıkça kanım çekiliyor, gözlerim kararıyor. bi keresinde 15 defa ötmüştü art arda ON BEŞ

tek parça halinde yazmayanları gördükçe sinirlenip kafalarını duvara sürtüp kıvılcım çıkartmak istiyorum. eminim çoğu şu 5 bin sms dönemine denk gelmiş;

slm
aşkım
naber

yazan tiplerdir.

ben de allahtan o tipler yok. bir yazsa cevap falan vermem.

taksit taksit yollarım 5 saniyede 15 bildirime neden olan herkesi kınıyorum. göndere basarken telefonunuz ekranı kırılır umarım.

ben blok halinde yazıyorum. kelime kelime yazana da uyuz olmam ama otobüste falan tek tek yazanlar yüzünden saniyede bir o mesaj sesi geldi mi birilerinden kafayı yiyecek gibi oluyorum. lan zaten telefon elinde, anlık yazışıyorsun. telefonu sessize ya da titreşime al gitsin.

tümcüyüz biz abi

normal bir insan gibi yazıyorum. blok halinde.

cümle cümle yolluyorum.

Paragraf paragraf yazmam, cümle cümle olur ama asla kelime kelime olmaz.

Özellikle bişe anlatıyorsam konuşuyormuş gibi yazarım, her mesaj bi nefese denk gelir.

Eskiden tek tek yazardım nedense değişmiş. Cümle cümle yolluyorum. Ama emin olamadım şimdi.

ya tek tek değil ama tümden olayı da yazmıyorum yani.
ama bazen karşımdaki kişiye göre değişiyor yazım şeklim. bir keresinde kelime kelime yazmıştım 3 kez telefon ötünce karşıdaki de çok şey yazdım sanmış.
ben
de
bir
şey
yaz
dın
san
dım
yazmıştı ayrı ayrı, o günden beri kendisine tek seferde yazıyorum.
ama genelde
şu şekilde
yazıyorum yani
parça parça.
hatta bu aralar yazmaya çok üşenip ses kaydı atıyorum.

Eğer tek bir cevap yazıcaksam ve o kişiyle konuşma devam etmicekse tek seferde yollarım ama uzun bir muhabbet söz konusuysa ayrı ayrı yolladığımda oluyor ama kelimeleri tek tek olarak değil cümleleri bölerek yolluyorum.

eğer bir şey anlatıyorsam destan yazarım. normalde de cümle cümle.
şimdi çıktım
geliyorum
gibi

Kelime kelime hiç yazmadım hayatımda. Uzun bir şey anlatacaksam falan paragraflar halinde yazıyorum genellikle. Bir olay anlatmayıp karşılıklı konuşma halindeysem de cümle cümle yazıyorum.

2-3 cümlelik parçalar halinde yolluyorum. Gece geç vakitte aklıma bir şey gelir de yazarsam, ya karşıdaki uyuyorsa diye her şeyi tek bir blok halinde yazıp yolluyorum.

Kelime kelime yollayanlar bende şöylekonuşanlar gibi bir etki bırakıyor: Yani dedim, sen dedim, neden dedim, her kelimeyi dedim, ayrı ayrı dedim yazıp dedim yolluyorsun ki dedim. Tam olarak böyle evet :) Hele telefon hemen elimin altında değilse ve bir anda peş peşe yüz tane bildirim sesi gelirse deliriyorum, karşımdaki yeterince samimi olduğum biriyse çemkirdiğim de oluyor.

ben paragraf şeklinde yazıyorum uzun bişeyse, ama acele bişeyse de parçalı yazıyorum.

sürekli parçalı yazanlara biraz ayar oluyorum ben de...

Kelime kelime yazanlara gicik oluyorum +1

Uzun paragraf yazdigim da cok nadirdir, cumle cumle yaziyorum ben çoğunlukla.

kelime kelime yazmak ne ya

iletişim denen kavrama bakış açısını öğrenmek istemezdim bu tiplerin

Hepsini bir yazarım. Kelime kelime yazanlara sinir olurum+1

Sürekli uyarı geliyor deli oluyorum.

Kelime kelime yazana gıcık oluyorum, bir kerede Gılgamış destanı yazanlara da gıcık oluyorum.

Başkalarını da gıcık etmekten zevk almadığımdan cümle cümle yazıyorum.

cümle cümle yazıyorum. +1

fakat ne kadar da "müthiş" şeyler için deli oluyormuş insanlar yahu. yok çıldırmalar, yok şiddet eğilimini içinde hissetmeler falan. enteresan.

Söylemek istediğim neyse yazar öyle yollarım. Cevap bekleyen karşı taraf bazen sinir olabiliyor ben yazarken karşıdan gelen mesajları görüyorum "hadi", "çabuk ol", "yazdığın kadarını yolla gerisini sonra yaz" gibi şeyler.
Paragraf paragraf yollarım öyle seviyorum.
Tek tek yollayanlar da yakınlarımsa uyarır (genelde takmıyorlar), yakınım değilse sık mesajlaşmam.

İzlenme sayısına göre kazanılmıyor mu bu paralar? İngilizce içerik üreten birinin Türkçe üretenden daha fazla kazanması çok normal dolayısıyla.

Öyle değil.
Türkiyede 1m izkenen bir videoya verilen parayla amerikada 1m izlenmeye verilen para aynı değil.
Sebebini ben de bilmiyorum.

Parayi YouTube degil, reklamveren veriyor (YouTube komisyon aliyor). Ingilizce video izleyen ulkelerin alim gucu daha yuksek, dolayisiyla reklamverenler arasindaki rekabet de daha yuksek. Bu da YouTube kanali sahibine yariyor.

evet az kazanıyorlar hatta parayı ödemediklerini vermemek için de hesapları sildiklerini okumuştum nette.

Reklamveren muhabbeti mantıklıymış peki. ABD yaşayan türk youtuberlar var onlar hangi ödeme sisteminden para kazanıyor?

aylin

2-3-1 olurdu sıralamam.

hem fonetik olarak, hem her devrin ismi olarak 2 ağır basıyor bende.

Aylin hariç hiçbirini tercih etmem. Özellikle Elif'i.

aylin iyidir
elif arap ismi
feraya ne ismi belli değil söylemesi de yoruyo adamı

Feraye'yi Feray yaparsanız olabilir. Olmaz diyorsanız Aylin.