hayır. iş burda. mecburuz.

izmir - edirne.
bosna.
usa.

hayır, çok kalabalık, çok pahalı.
izmir, iş yok dönemiyorum.
yeni zelanda.

hayır. henüz başka fırsat çıkmadı, iş burada.

balıkesir
polonya.

memnun değilim. çok kalabalık insandan tiksindim artık. gidecek yerim yok.

edinburgh <3

Memnunum ben ama Besiktas sinirlarindan cikmadigim icin olabilir bu memnuniyet. Trafik, toplu tasima derdim yok. Fazlasiyla sevdigim bir yer ve ne arasam burda var zaten, gitmr ihtiyaci duydugum en guzel yerler bile yurume mesafesinde.

eskiden memnundum artık değil. artık neredeyse hiçbir anlam ifade etmiyor bana. şuan bursa'dayım memnunum. burada yaşamak isterdim mesela. yurtdışına hiç çıkmadım ama yine de her zaman hayalim birleşik devletler'de yaşamak.

ben çok memnunum ya. hayır baya baya çilesini de çekiyorum. anlamadım mazoşistmiyim neyim. bi çok şehir gezdim gördüm. ünv yi de dışarda okudum ama hiç bi yerde ist daki kendi huzurumu bulamadım. ama başka şehirde yaşama seçeneğim olsaydı sanırım ankara olurdu. yurtdışı olarak da güney avrupa ülkeleri.

memnun değilim, insan çok, trafik çok. iş bur da mecburiyetten kalıyoruz.

maldivler.

kesinlikle hayır.

Değilim ama okul yüzünden burdayım. Yurtdışına tekrar dönmeyi planlıyorum, diğer evim ve ailem hala isvicre'de olduğu için isviçre.

Türkiye sınırları içinde izmir ya da mersin olabilirdi. (Mersinliyim)

Not: bu soru haftada bir soruluyor, onu da belirteyim.

memnun değilim. ev-iş arası metro kullandığım için trafiğe takılmıyorum ama insan ve bina kalabalığı beni yoruyor.
sevdiğim mekanlarda artık yer bulamıyorum, her yerde sıra var, herkes kıç kıça yaşıyor, her yer bina, çoğu yerde görüş açısı en fazla 50m, ufuk göremiyoruz ya resmen.
kaldı ki istanbul'un nispeten iyi yerlerinde yaşıyorum ve çalışıyorum.

türkiye'de izmir'de yaşardım (ki 5 sene yaşadım, en güzel yıllarımdı).

yurt dışında porto veya lizbon'da yaşamak isterdim.

memnunum da merkezi bir semte geçsem daha memnun olacağım.

türkiyede başka bir yerde yaşamak istemezdim. izmirde ankarada kısa süreler bulundum. daraldım.

dışarıda pariste yaşardım. parası olan adam orada bir ev alır, bütün ömrünü restoranla sinemayla tiyatroyla sanat püsürle geçirir. şehirde her halt mevcut. amerikalara da nispeten yakın, londra desen trenle iki saat. avrupanın geriye kalanına ulaşım kolay. canın sıkıldığında çık gez. yaşamak için şahane bir yer. tabii hayaller güzel çok.

geçende de buna benzer bir soru soruldu.

oldukça memnunum. istanbul olmasaydı izmir'de yaşamak isterdim. yurtdışında da oslo'da yaşamak hayal gibi olurdu.

NYC.

Değilim ama sosyal imkanlar bakımndan ( sinema, tiyatro, festivaller, birbirinden güzel sıcacık cafeler, kültür sanat vakıfları, atölyeler) bana sanki bu imkanları başka yerde bulamayacakmışım gibi gelmiştir hep. Cahil de olabilirim bu konuda. Hatta önerecğiniz yer varsa, ahanda burda hiçbirşeyden eksik kalmazsın derseniz tavsiyelere açığım !!!

Aman bu aksam beylerbeyınde balık yıyeyım, yok cihangire uzayayım, o konser senin bu konser benim akayım, alkole doymayayım falan gibi durumlarım yok. Tabi iş imkanı da daha bol İstanbul'da.

Nerde yaşayabilirdim bilmiyorum :(( ama yurtdışında sanırım bana en uygun yer Amerika :)

İş fırsatlar açısından memnun, yüksek kiralar yüzünden memnun değilim. Genele bakarsak nötürüm.

İl olarak doğup büyüdüğüm sakaryada yaşamak isterdim ama iş potansiyeli yok.

Aslında yurtdışında norveç, isviçre danimarka gibi refah düzeyi yüksek ülkelerde yaşamak isterdim ama ingiltere hep daha samimi gelmiştir bana. Ve bunun için iş ortamı oluşturmaya çalışıyorum.

değilim. nefret ediyorum hatta. şubat'tan itibaren yurda geçeceğim mesela, bugün bayağı yeri aradım fiyat aldım bir sürü. iki kişilik odalar için alabildiğim en düşük fiyat ki o da tek bir yerde zaten 750 lira. kimisi 850 çekiyor, kimisi 1200 diyor. tek bir odada başka bir insanla yaşayacağım, muhtemelen torrentçisi osuydu busuydu derken doğru dürüst internet bağlantım bile olmayacak ama 750 lira vereceğim. bu inanılmaz ve mantık dışı pahalılığından nefret ediyorum istanbul'un.

türkiye'de yaşamayı istemiyorum. illa yaşamak zorunda olsaydım gölcük'te (kocaeli) veya eskişehir'de yaşamak isterdim sanırım.

yurtdışı için "avrupa olsun çamurdan olsun" diyorum. özellikle isteyebileceğim iki yer geliyor aklıma ilk olarak: isveç'te lulea, almanya'da düsseldorf. onun dışında devasa olmayan, insanların kafasının rahat olduğu, terörmüş ırkçılıkmış bu tip tatavaların en son uğrayacağı kendi halinde bir şehir isterdim.

baltık başkentleri, brno, linz, spezia falan mesela. bisikletle veya yürüyerek işe gidebileceğim, kendi halinde şirin bi yer işte. of of. niye burda doğdum, niye bi türlü gidemiyorum amk. sinirden kendimi skicem.

Bu arkadaş güzel takılıyor
www.youtube.com

Story of stuff (serisi var)
www.youtube.com

korkutucu ama izlemesi keyifli,

www.youtube.com

15 dakikalık dedin diye bunu koydum, sağ tarafta full versiyonu var. GENERAL BUTT NAKED FTW

karizmatikliğiyle aklımda kalan pek kişi olmamış ama müzikçi farklıydı diğerlerinden.

edit: sta'nın cevabı görünce aklıma geldi. evet, bedenci de farklıydı.

beden

sosyal

ingiliççe. ortaokuldaki iki ingilizce öğretmenim de efsanevi kadınlardı. hem kendilerini hem de ingilizceyi çok severdim; dolayısıyla hem dersi hem de onları diğer hocaların/derslerin önüne koymuştum. iyi ki öyle yapmışım, sayelerinde şu yaşıma kadar sadece yabancı dil biliyor olmakla idare edebildim. onlar olmasa ingilizceye bu kadar asılmazdım belki, çok daha işe yaramaz biri olurdum.

bir tanesi çok genç ve acayip güzel bir kadındı. diğeri ise 40-50 vardı ama yine bayağı güzeldi ve nasıl desem böyle tam mistress gibi hatundu kızıl saçlıydı falan oyhş. strong independent woman tam. beni tebrik etse, övse falan üzülüyodum "neden kırbaçlamıyo" diye. öyle bi şey.

Ingilizce ogretmenim kesinlikle. Hatta o kadar cok etkilenmisim ki ogretmen oldum hala ders anlatirken gozumun onune geliyor sevgili hocam.

Annem ajhshs resim ortmenimdi kendisi.

Evde her dedigimi yapan o yumusak kalpli kadini muthis bir disiplin içinde ders anlatirken, ogrenciler karsisinda mum olurken gorunce gozumde asmisti. Diger hocalarimin alayi tirtti malesef.

Lise dersen oralardan cok malzeme cikardi ama.

Türkçe

resim ve türkçe öğretmenlerim. hatta resim öğretmeninin adını bile unutmadım: ali güler.

Türkçe

İngilizce

fenci ve sosyalci. türkçeci de iyiydi, minnacık bi kadındı ama merkel gibiydi.

Bunu der meister'e sorsana delikanlı.

Adam o kadar alcak gonullu ki yok abi ya ne alakasi var der asla kabul etmez oyle oldugunu.

sevilen değil de güvenilen diyelim biz ona. sonuçta yıllardır bir falsosu görülmemiş, para kısmı normal yani.

Çümkü yağişuklu

sempatik falan ama dotada 1k rat'ı var o yüzden çok da şaapmamak lazım Kappa

çümkü sexxxsi.

KOBRA MESELESİ MORUK

(git: 1027662) 

adam babadan sempatik bizim gibi kapıcı çocuğu değil.

sana göre sempatik, bana göre antipatik. ekşide yazdığım düzgün bir özel mesaja yanıt vermeyen üyeye sempatik demem.

hepsi amk.

veba?

köpütülizm

seks açlığı

Kaynakların paylaşılma şekli hâlâ yanlış. Yaşadığımız dünyada hâlâ açlar ve savaştan ölenler var. Çağımızda ters giden ne varsa hepsinin tek nedeni paylaşım şeklimiz.

Bence egitim sistemi.

o kadar bariz noktaya geldi ki artık koç bile şikayet eder oldu: kapitalizm.
bir de sonumuzu hızlandıran: küresel ısınma.

insanlık. insanlığın yok olması gerek.

whatsapp'daki mavi tik

Birbirini besleyen bencillik ve maddecilik. Bunlarla alakalı olarak, açgözlülük, hırs, ihtiyaç dışı tüketim, gösteriş, kolayca sahip olma arzusu, kibir ve daha birçok şey dünyayı mahvediyor.

eğlence kavramının içinin boşaltılması.

cahillik.

ama bunun nedeni eğitim sistemi değil. yönetenler tarafından halkların eğitilmesinin istenmemesi. halkaların da bunu göremeyecek kadar mal, görenlerin de sus payı alacak kadar haysiyetsiz ve vatan haini olması.

politik doğruculuk.

dikenli kirpi

nick cave dinlememek.

tik vermeyen kullanıcı.

saç dökülmesi.

şaka bir yana, egodur tabi. medya yüzünden kaybolan insanlar. kişiliksizlik. herkesin başkasına benzemeye çalışması.

sen kandırıkçıymışsın. hepinizi vilyada seviştireceğim deyip kandırıyormuşsun. vermem o sebeple.

Ya sen lan neyse

Vermem. Steame basana kadar paraciklarini biriktirseydin derim.

Veririm 145 liranın hesabı mı olur hangi devirdeyiz

neden 147?

vermem ama şöyle bi şey yapabilirim: biliyosun beni çok seviyolar, daha önce borç almışlığım da var. 300 lira borç isterim duyurudan. 100'ünü ben alırım, 200'ünü sana veririm. sen de elin bollaştığında 300 lirayı bana verirsin, ben de veren kişiye "OOO HOCAM ÇOK SAVOL ÇOK İYİ GELDİ" deyip öderim. sen borç almış olursun, ben yolumu bulurum, üstelik karşı taraf da mağdur olmaz.

nası fikir? ;) ;) ;)

%33 komisyon çok fazla dersen görüşürüz onu. sıkıntı değil. iletişim için pm.

aslında veririm de... sen kimsin amk? :D

baya uzun süredir 147 lirayı bir arada görmedim ben :S

seni tanımıyorum, çok dilim yandı sözlük ve duyuruda yardım etmekten. büyük ihtimal veririm yine de.

Sadece Suriye'de değil dünyanın her yanında her an böyle şeyler oluyor. Çok fazla düşünmemeye çalış. Öteki türlü kendinden ve insanlık nefret eder durursun.

daha dün akşam general butt naked ve liberya'yla ilgili bi belgesel izledim. şöyle ki, herif savaştan önce askerlerine cesaret versin diye küçük çocukların kalbini çıkarıp, dilimleyip askerlerine yediriyomuş. tecavüze uğrayan kadınların oranı %70 ve bunların yarısı 12 yaş altı falan. elektrik yok. her yerde çöp dağları. ne yiyolar hiç bilmiyorum.

yani dünyada bundan kötüsü de var. hep vardı, hep olacak maalesef. aklımızı kaçırmadık. aksine, bunları görmediğimiz için aklımızı kaçırmıyoruz.

Kurtulis savasi zamaninda da biz pek farkli bir yasam surmedik. Hatta aile buyuklerimiz kucuk yaslarda aclikla bogustuklari icin hayatlarinin geri kalanlarinda fazla fazla yemek yemislerdir. @der meister in dedigi gibi bundan kotusu de var ve sadece bu videoya boyle saatlerce aglamak da vicdanini rahatlattigin duygusal masturbasyondur bana gore.

Bir de nerede yasadiginizi merak ettim, ulkedeki asgari ucretten, aclik sinirinin altinda yasayan milyonlarca vatandasimizdan ve ekmek fiyatlarindan haberiniz var mi?


O insanlara ulastirmaya claisilan yardimlar da genelde o videodaki ihtiyaci olanlara degil de baskalarina gidiyor. Google larsan nereye gittigine ulasabilirsin.

Orta doğu ile ilgili gündemi bir kaç yıldır çok yakından takip etmeye çalışıyorum. İstemeden de olsa sizin de bahsettiğiniz gibi bundan çok daha kötü görüntüleri de ne yazık ki gördüm.
Belki de çok duygusal bir şekilde yazdım yeterince iyi ifade edemedim. İki tarafın çatışma içinde olup birbirini hiddetle katletmesini , veya karşılıklı oluşmuş bir nefretin vahşete dönüşmesini bir şekilde doğru veya yanlış bir nenden sonuç ilişkisine bağlayabiliyorum. Ancak gerçekten söylenenler doğruysa bir ülke yöneticisinin insanları açlığa mahkum ederek yavaş yavaş öldürmesini ve bunu isyankar diyerek kendi vatandaşlarına, çocuklara yapmasını gerçekten anlayamıyorum.

@scars dont fade, nerede yaşadığımı sormuşsunuz. Bu ülkedeyim. Ve açlığın, yokluğun ne olduğunu çok iyi bilerek doğu anadoluda büyümüş bir insanım. Ancak yoksulluk ve bu durumu ben aynı tarafa koyamıyorum. Amacım bir tartışmaya girmek değil. Ancak Suriye'deki kriz ile ilgili uzun süredir dünya gündemini takip ediyorum. Elimden geldiğince güvendiğim yardım kuruluşlarına destek olmaya çalışıyorum. Umarım bu görüntü beni etkilediği kadar başka insanları da tetikler. Bir şekilde bu abluka ortadan kalkar. Zira etrafı kuşatılmış insanlara hiç yardım ulaşamadığını görmek çok tahrip edici.

bilmiyorum beni hiç etkilemedi.

esad askerlerinin mi? ohooo.

dünyanın çivisi çıktı evet ve farklı kaynaklara ihtiyaç duymazsanız çıkmaya devam edecek. bu çocuğa üzülmemek için psikopat olmak lazım. ama bu çocuğu neden üzdüklerine dair atıyorum 3 fikir varsa nedenini bilmeden bu 3 fikirden birini seçmek, ona inanmak, inanmakla da yetinmek, yetinişinizin ise başkasının işine yaraması sizin sorumluğunuzdur.

oturup pc başında bu tür şeylere bakıp bakıp ağlamaktansa insan nedir, insan psikolojisi nedir, insan türünün tarihi nedir bunları araştırmakta fayda var.

her bir insanın içerisinde olan potansiyelin, şartların uygunlaşmasıyla birlikte dışa vurumunu izleyip izleyip ağlamak garip, aksine üzerine çalışılması gereken şeyler bunlar.

esad askeriymiş, ösöymüş deloloymuş über kazımmış vs isimlerin sıfatların hiç bir manası yok, oturulup üzerine konuşulması gereken şey tamamiyle ele alınarak 'insan', ağlamak yerine türünü tanımanı tavsiye ederim.

insanlık aynı anda aynı anlayışa eremez. türü tanımak bunu bilmeyi beraberinde getiriyor. bunu bildikten sonra hiçbir şeyin anında olmayacağını, her aşamanın nicelin nitele dönüşecek kadar birikmesiyle atlatıldığını kabul etmek geliyor. bunu kabul ettikten sonra kendi adımıza düşünmemiz ve araştırmamız gerektiği önem kazanıyor. bilsek ki suriye bayrağında 3 yıldız değil 2 yıldız var, gördüğümüz fotoğrafın yalan olduğunu anlarız ve sorular, sorulara cevap arayışı başlar. o zaman kimi desteklediğimizin bir sorumluluk olduğunu anlıyoruz. nerede var olduğumuz gerçeği de nicelden nitele dönüştüğü zaman bir etki oluşacak zira. yanlış yerde duracak bilinçsizliği kendimize reva gördüğümüz nokta umursamadığımızı da anlatan nokta. umursuyor muyuz? ağlayan umursuyordur. başlangıçta ağlamak önemli. diğer şeyler sonra geliyor. kişi ağlamanın işi çözmediğini bir noktada illa ki idrak edecek. kendi vicdanını rahatlatmaya yetecek kadar ağlayansa zaten umursamayan.

özetle, ağlamak da önemli, isimler de önemli. çünkü her olay bir deney, her deneyin doğru analizi bilgi havuzunu ve kavrayışı biraz daha geliştirmek, benzer bir olayı uzaktan tanıyabilecek kadar paternleri beyne asimile etmek demek. bunların hepsinin bir önemi var, bir rolü var.

Yeryüzünde bu tarz acılar çok fazla ve gerçekten de düşünmeye başladığımız zaman sanırım aklımızı kaçıracak noktaya geliriz. Ancak ne "Esad askerleri tarafından kuşatmış masum halk" argümanı, ne de videonun yayınlandığı Facebook sayfası beni ikna etmedi. Esad pirupak temizdir demiyorum ancak şu anda savaştığı kişilerin masun Türkmenler ya da çocuklar olmadığı çok net ortadadır.

Bir propaganda videosu olduğunu düşünüyorum.

Aynı duyguyu sende ne yaratıyor derseniz IŞİD tarafından kaçırılan ve köle olarak, eş olarak "pazarlanmaya" çalışılan Ezidi kadınları aklıma geliyor. Üzülmüyor, öfkeleniyorum. Çaresiz bir öfke işte.

Yemekleri hic fena degil de onun disinda muthis bir seyi yok bence de. Cografi olarak guney taraflari guzel, denizlerimiz var, onun disinda olaganustu bir sey ogremiyorum. Insanimiz berbat mesela.

yemekleri gerçekten güzel bence. benim henüz görme fırsatı bulamadığım çok güzel şehirler var.

insanları ben de sevmiyorum. istanbul'u da sevmiyorum; kalabalığını, trafiğini... şehrin silüetini bozan dandik mimariyi, betonlaşmayı...

imkanım olsa ben de durmazdım.

Burayı seversen, burası Dünya'nın en güzel yeridir. Ama Dünya'nın en güzel yerini sevmezsen, orası Dünya'nın en güzel yeri değildir...

@whimsical hele mimarisinden iğreniyorum:)

Istanbul'un mimarisi falan yok, dolayisiyle mimariden soz edilemez. "Mimarisi olmamasindan nefret ediyorum" diyebilirsiniz anca. Herhangi bir tur mimarisi yok buranin.

tatil için güzel, yaşamak için değil. ben daha edirne'den ötesine geçebilmiş değilim, kaldı ki ben de senin gibi türkiye'yi pek sevmiyorum ama kadıköy-eminönü vapurunu da başka bir ülkede bulabileceğimi hiç sanmıyorum mesela. bilmiyorum, ben istanbul'a yerleşeli 4 sene oldu ama hala etkileniyorum o vapurdan. çok büyüleyici geliyor. düşünsene ya, kadıköy'den eminönü'ne vapurla geçiyosun anasını satiyim. allah allah. süper bi olay bence bu. eminönü'nde indin, ordan kaptır laleli'ye kadar yürü mesela. orada gördüğün rengi dünyada kaç şehirde görebilirsin? azdır sayı.

bunun denizi var, yemeği var, bissürü otantikli egzotikli şey var türkiye'de. dediğim gibi görmek, gezmek için çok eğlenceli bi yer aslında ama yaşamak için berbat. turistin mimariyle, insanla işi ne ki zaten. wow amazing döner so good gehen gehen deyip duruyolar salak salak. benim bi arkadaşım sürekli "omg i missed turkey so much" falan diyo örneğin. efes'i özlemiş. salak mısın sen birader dicem ama demiyorum.

ben de sevmiyorum genel olarak. ama yemeklerini tek gecerim. Fransiz, italyan mutfaklarinin olayi, reklaminin iyi yapilmis olmasi. Yani kotu degiller ama turk mutfagi kesinlikle rekabet edebilecek duzeyde.

Toronto'da yasiyorum, her milletten insan var, ulan bir kisinin de en basitinden kiymali kasarli pideye hayir dedigini gormedim. Korelisinden ukraynalisinia hepsi sildi supurdu. Eyyorlamam bu kadar.

Kadikoy-eminonu vapuru gibi bir seyi (bogaz gibi olmasa da) Avrupa'da bazi sehirlerde buluyorsun:)

yemekleri lezzetli diğer ülkelere kıyasla.

toprakları baya verimli. tüm avrupayı besler.

doğal güzellikleri de çok. yemeyelim hakkını. bu biraz da görece.

insanı sıkıntı.

fakire her yer balon hacıt. turistler boşuna akmıyor. parası olan için mükemmel memleket bence. he sporu yapmak mümkün, ucuz, nispeten temiz, yemekleri güzel.

bokum gibi.

katılıyorum, modern dünya'ya ait değiliz. orta çağ'da kalmalıydık.

bi yemek fena değil başka da bi olayı yok.

S.ktirsin gitsin diyenler de bir garip, sanki İsveç ya da Kanada aldı da duruyoruz.

hiç yurtdısına cıktın mı?

@fasulyek malesef çıkmadım. bir kere kıbrısa gittim. o da sayılmaz bence. gitsem sever miydim sence:)

Balık denizdeyken özgürlüğünün, akvaryumdayken suyun değerini bilmez. Politik durumlar ve sosyal adaletsizlik sinir bozucu elbette, ama bu topraklar her şeye rağmen güzel. Ciddi bir tarihi geçmiş, farklı farklı milletlerin oluşturduğu birikim, doğal güzellikler gırla. Güneyde sahiller, kuzeyde Karadeniz'in güzellikleri, güneydoğu ve İstanbul'un tarihi, boğaz. Ne tarihi mimarinin, ne doğal güzelliklerin ne de çokkültürlü birikimin korunuyor olması zaten ülke insanı olarak değer bilemiyor oluşumuzdan.

Not: 15 sene medeniyetin beşiği denen ülkelerden birinde yaşadım, zorunlu ve uç bir durum olmadıkça ülkeyi terk etmeyi aklımdan bile geçirmiyorum.

özellikle avrupandan gelen turistler için burası çok renkli bir çok dokuyu birlikte yoğurmuş bir ülke. adamların mimarileri, sokakları, insanları monoton bir yerden sonra. İstanbul mesela pek çok şehre göre gayet sokaklarda yaşan bir şehir, farklı geliyor adamlara işte. insanlarımız gerçekten yardımsever. sokaklarda şişko bir sürü iyi beslenmiş aşıları devlet tarafından kontrol edilen hayvanlarımız var. Avrupa sahipsiz kuş dışında hayvan göremezsin sokaklarda. yardım istersen bir konuda sana aval aval bakıp bu benim sonum değil derler. amerika gibi ülkelere göre de büyük bir kültür derinliğimiz var. helenistik dönem hem orada burada şurada olmuş düşünsene :). Kanadalı bir arkadasım küçükken bir mitolojik hikayede nar meyvesini okuduğunu ama yemesinin uzun yıllar sonra gerçekleştiğini söylemişti :)) ben ağlayan kaya niobe yi okuduktan sonra annemler beni oraya götürmüştü. çünkü bir kaç saat uzaklıktaydı.
ben almanya'da şehirler arasında giderken o uzun büyük yemyeşil ormanlara bayılırdım ve istanbul-izmir arası makileri kurak buluyordum. alman bir arkadaşım bana makileri ve zeytin ağaçlarına bakınca sıcak ve güzel bir yere gittiğimi hissediyorum demişti. bakış açısı yani.
kültürel bir derinliği var yaşadığımız toprakların, bir suyu bile nasıl ikram etmemiz hususunda ders verir büyüklerimiz bize, misafirperveriz, sıcakkanlıyız...
Gidersen o soğukluğu hissedersin.
her kültürün tabi olarak güzel ve kötü yanları vardır ama bu yazı bir kültür diğerinden üstündür demek için yazılmamıştır :)

avrupasından, uzak doğusuna, rusya'dan kuzey afrika'ya kadar 25 ülke gezdim, yurtdışında yaşadım, yemek konusunda türklerden iyisi yok. hele italyan mutfağını filan donunda sallar.

mimari olarak ben osmanlı tarzını seviyorum, kubbe yapısı daha hoş geliyor. ama şimdiki şehirlerimiz gerçekten berbat, tekdüze, kimliksiz. hele köyler içler acısı. insanımızda estetik duygusu yok; evinin önünü, sokağını vs. bile temiz tutmuyor.

ayrıca türkiye'de çeşitlilik çok. her bölgesi birbirinden farklı. bu nedenle gezmek için güzel. avrupayı gez gez, aynı mimari, aynı kültür. adamların kökleri bir zaten. halbuki bu coğrafyanın binlerce yıllık geçmişi var, yunan, pers, roma, osmanlı. hepsinden birşeyler bulmak mümkün.

sonuç olarak gezmek için iyi, yaşamak için birkaç şehir dışında çoğu yer kötü. altyapı eksikliği ve plansızlık var.

istanbul yorucu bir şehir bir de çirkin taraflarında yasıyorsan. kadıköy-beşiktas ve boğaz kesmi hariç o kadarda çekici değil. bağcılarda yasasam insanından da her şeyinden de nefret ederdim herhalde.

@nothing in my way gerçekten söylemeden durmayacağım.
Tatlım hayatında başka bir ülke görmemişsin attığın başlığa bak.
O hayal ettiğin ülke yok. kafanın içinde ideal avrupa ülkeleri var sevimli sevimli ama orası sadece ütopya oralarda da başka sorunlar var. ırkçılığın ne olduğunu gidince görüyorsun. inan biz o kadar ırkçı bir millet değiliz. onların kendilerini üstün görüp bize bir bakış açıları var ve sen de kendi ülkene bu bakış açısından bakarsan ne kadar fena bir şey.
Evet türkiye hala gelişmekte olan bir ülke daha çok yolumuz var ama kesinlikle abartılmış balon bir ülke değil aksine kültürümüzü en az italyanlar, fransızlar kadar iyi pazarlamamız gerekli. düşünsene yunanlılar bile bizden çok bizim kültürümüzden yararlanıyorlar.

durmak istemediğin yer hakkari mi, istanbul mu, yozgat mı, izmir mi, bodrum mu, samsun mu?

hangisi, hangi türkiye. doğusuyla batısı, kuzeyi ile güneyi o kadar farklı bir ülkeden bahsediyorsun ki, kafam karışıyor. devletin ilçeyi kapatıp kafasına göre kurşun sıktığı türkiye mi, gece klübüne milyonluk arabayla giden türkiye mi? hangisinden memnun değilsin?

rusya'da doğum oranları neden bu kadar düşük sandın? ;)

Oğlum trol müsün? Ramazan ayında televizyonlarda o garip soruları soran da sen misin?

Bugün açtığın konular:

1. Ezan okununca sevişmeyi bırakır mısınız?

2. Para insanı orospulaştırıyor mu?

3. Dünya cidden ye kürküm ye dünyası mı?

4. Nobel ödülünün fazla abartılıyor olması
Nobel kimdir?

Trol değilim, sadece saat 8 sularından beri içiyorum, içimdeki pislikleri atıyorum demekki.

yüksek oranda alkol tüketimi pek çok sağlık sorununa yol açabilir. bu vodkaya veya penise has bir durum değil. bariz gerçek: fazla alkol tüketirsen sorun yaşarsın, bu kadar basit. "abü rus erkekleri iktidarsızmış" geyiği, bizim kendini bir bok zanneden kekolarımızın uydurması sadece. hayır rus erkeği iktidarsız da kendisi 9 saat aralıksız sevişiyor sanki. antalya'da seks delisi 2-3 aşufteyle düşüp kalkınca kendilerini seks tanrısı, rus erkeklerini üzgün kaslı zannediyor mallar.

özetle ister votka iç ister bira, çok içtin miydi çükün de düşer performansın da zayıflar. ruslarda %20 vodka resistance falan yok yani.

8 sularından beri içince beynin bu hale geliyorsa çükün kim bilir ne hallere geliyordur. takma bu kadar be babuş.

Aşırı alkol tüketimi östrojeni yükseltebiliyor.

Niye durayım yav ?

ahah bi libido düşmesi ve dikkat dağınıklığı yaratıyor evet, ama devam.

ezan değil de, özge var yan komşu, annesi bağırıyor. össgeeeee!

valla sekslik bi durumum olmadı ama olursa da ezan sesinin yüksekliğine ve konsantrasyonuma bağlı. hızımı almışsam sur'a üfleseler de bozmam ama mesela bizim evin hemen yanında cami var. kapının önüne çık, 10-12 adım sonra camidesin yani öyle yakın. şimdi orada sevişecek olsam ezan okunduğunda bi duraksayıp "noluyo lan" diyebilirim. partnerimin tepkisine de bağlı biraz. hiç oralı olmuyosa devam ederim ama ezanı duyunca o da şaşırırsa gülüşürüz, bi vites düşürme olur orda.

hay allah partner kelimesini kullanınca da seksçi gibi hissediyo insan ya. yani seks yapmış kadar oluyo. mesela şimdi "ilişkimde cinsel problemler yaşıyorum" desem direkt olarak iktidarsız ve küçük sikli olduğum düşünülür ama "partnerimle cinsel problemlerim var" dediğim zaman aids olduğum, zikimin aşırı seksten aşındığı falan düşünülüyo. PARTNER sihirli kelime.

abi once sevisecek kiz lazim ezan isi kolay

Tabiki devam yoksa konsantrasyon,orgazm falan hak getire

devam

Din ve beyin iliskisi hakkinda cok guzel bir soru olmus tebrikler

Sadakatsiz +1

Deprem olsa durmam.

yavaşlarım.

Lisede bi hatun vardı, seni günahkâr yapıcam diyordu...

o patateslere fritöz lazım. tavada yapayım dedin mi dağılıyorlar. yada koca tencereye ver ediceksin yağı, patatesler içinde yüzücek ancak o şekilde yaparsın. hani çevireyim öteki tarafı da kızarsın dedin mi dağılıveriyor namussuzlar.

işin sırrı kızgın yağ, tıka basa doldurulmamış geniş tava. beyazdan sarıya geçiş anında almak gerekiyor.

yağı dök iyice kızsın daha sonra patatesi ekle ama kapağı olsun sıçrar etrafa

tavada olmaz abi o iş. bak makarna yaparken tencereyi suyla dolduruyon ya. hah o suyu yağla değiştir. makarna da patates olsun. önce kızdır yağı biraz. sonra at battisleri. ara ara kontrol et, piştiğinde zaten anlıyosun.

yağı tavaya dök.
yağ kızsın.
patatesi içine sokunca çıtır çıtır yansın.
sonra at.
yağ tavanın yüzeyinde 2 cm fazla olsun.
at sonra kızart işte.

Dondurulmus patates yerine patates alip soyup dogramakla baslamalisiniz bence

Ben de yapamıyorum ya aynen. En yapamadığım şey. Bu önerileri denedim ben de ama bi gelişme olursa :) yazarsan, yapamayanlar da öğrensin, he mi

patates kızartmasının püf noktası kızgın yağ. yağ iyice kızsın patatesleri atınca çııtırdasın.
tava kör ise patates kızartması dağılır. o tür tavalarda et güzel oluyor. ince etli, ısıyı çabuk yayan alüminyum ve bakır tavalar pişi, patates kızartması vb. için en iyisidir.

patatesleri tavaya atınca bekle biraz kızarsınlar. kızarmadan maşayla müdahale etme, dağılırlar. gerek görürsen tavayı hafif salla arada. kabuk oluşunca maşayla karıştırırsın, her yanı pembeleşince çıkarırsın.

donmuş patates patates değildir. erinmeyip git normal patates al ve ince uzun doğra. suyun içinde iyice temizle patatesleri. daha sonra o temiz patatesleri yine temiz suda beklet. ondan sonra at tavaya kızgın yağın içine, bak nasıl muazzam oluyor.

teritori'nin tavsiyesine ufak bir ekleme: yağa atmadan patatesleri kurulamayı unutmayın. yoksa üstünüze yağ sıçrar.

benden de ekleme, patatesleri atmadan önce tuzlayın.

ben de bu konuda çok kere çıldırdığımdan konuya daldım kusura bakmayın ama,
donmuş değil, taze yağ, bol yağ,geniş tava/tencere, yıkanıp kurulanacak iyice, yağ beyazdan sarıya dönerken alınacak, çok yanmayacak, ama kızaracak diyorsunuz bu şekil.
bi de bazı tarif seylerinde yarı kızartıp alıp tekrar koymalı filan vardı, ben bi faydasını görmedim ama..
bi de şöyle bişi var, kızdırıyoruz yağı kıvamında, her şey mükemmel, ama pattizleri atınca en azından oda sıcaklığında, bu yağ ile pattiz arasında ısı transferi oluyör sonuçta ve yağ ısı kaybediyor. Az kızmış yağda da pattizler hem yavaş oluyor hem çok yağ çekiyor hem kızarmıyor.
Öf çok zor ya.

en kritik nokta atlanmış: patates türü!

mutlaka kızartmalık patates alın. pazardan alıyorsanız zaten satıcı ayrıştırmıştır. kızartmalık olmayan patateslerden alırsanız ne yaparsanız yapın düzgün kızarmaz. yağı çeker ve burger king'in sünger patatesleri gibi olur.

tavada değil derin bir tencerede kızartın. "kızartma tenceresi" diye internette arayın, görürsünüz.

MUTLAKA AMA MUTLAKA: yağı ısıttıktan sonra patatesleri atın.
yağın altını çok açmayın. ne kadar açacağınız ocağın ateşi & tencerenin kalınlığıyla orantılıdır. birkaç denemede ne kadar açacağınızı öğrenirsiniz zaten.
mutfağa ısınmış yağ kokusu yayılınca bir patates dilimini atın, çevresi kaynar gibi oluyorsa bütün patatesleri atın.

en önemli nokta yağdır, kızartma için en iyisi ve fasfoodcularında kullandığı hurma yağı yada palmiye yağıdır (cok sağlıksız diyorlar). büyük marketlerde frita marka satılıyor. bu aralar bimde de satılıyor (galiba orkide marka).

bayanlar beyler, tavsiyeleriniz üzere patatesleri kızarttım. gayet hoş oldu.
rengi tam döndüğü sırada aldım dışı kıtır, içi yumuşak oldu, çok yağlı değildi.
sağ olun, var olun.
bi de yağa atmadan önce tuz döktüm üstüne, işe yaradı mı bilmiyorum

patatesler yağda yüzmeye başlayınca da alabilirsin. yağda yüzmüyorsa rengi ne olursa olsun tam pişmemiş demektir.

zaytinyağında kısık ateşte de yapabilirsin. çıtır olmaz ama efso lezzetli olur. patatesin lalitesi önemli ama, küçük ödemiş patatesi gibisi yok.

arkadaşım yağla falan alakası yok. emaye bir tencere al yağı dök içine kızart. bak görürsün aradaki farkı.

edit: tencerenin emaye olması şart. çelik tencerede falan deneme.

bim`in pattesini firinda yapiyom, nefis oluyor. üzerine coook az zeytin yagi gezdir, pommes baharati at (varsa) yoksa da tuz, karabiber, kekik...

vay anasını arkadaş herkes patates kızartması uzmanı mı? yahut bu soruyu bekliyordu uzun uzun yazmak için :) ben de madem donmuş olarak aldınız artık onları atacak değilsiniz patatesleri yağlayıp fırına vermenizi öneriyorum. ama bundan sonra napıyoruz? kendi patatesimizi kendimiz soyuyor, doğruyor öyle kızartıyoruz. yine fırında tabi belirtmeye gerek yok sanırım.

1000 liralık evde kiracı olmak isterdim. yanıma da 1 ev arkadaşı tabi ki.

evli - bekar, çocuklu - çocuksuz olma durumuna göre değişir. bekar olsam tutabileceğim en az tutara hangi evi bulabilirsem ona taşınırdım. ankara da kira fiyatlarını bilmiyorum ama. işe yakınsa bekarsam semte filan bakmam yani 500 e bulsam otururum. 600 700 diye gider. amacım en düşük fiyata oturmak. bu arada cinsiyete göre de değişir. kadınlar her semtte oturamaz sonuçta. daha güvenilir yerler ararlar. site güvenlik gibi şeylere bakarlar. erkeklerin böyle bi sorunu yok.

bekarsan maksimum 750.
ya da 1000 liraya ev arkadaşıyla.

şu an evli değilim ama 7 ay sonra evleniyorum. aile evi olacak yani ev. bu arada müstakbel eşim de bir süre çalışmayacak.

Semt?

1750 2000 falan

semt olarak da merkez veya merkeze yakın semtleri düşünüyorum.

O zaman is zor. 1200 lira min. gozden cikarin derim.

Eve toplam giren mi 3500, bir kişininki mi 3500? Bir kişininki 3500 ise ve kira paylaşılacaksa 2000'e doğru gidebilir ama iki kişinin toplam maaşı 3500 ise, o zaman 1000-1250 civarı bir şeyler olabilir. Eve giren paranın üçte biri gibi diyelim.

Hmm araştırma görevlisi maaşı :)
Ben Ankara'da ailemin evinde yaşıyorum, geçinemiyorum. O yüzden 500-750 aralığından yukarı çıkmak istemezdim herhalde kiraya çıkmam gerekseydi.

@aychovski, bir süreliğine sadece ben çalışacağım. dolayısıyla totalde 3500 lira gelir olacak.

@kayranin kedisi, bingo :)

ben de o fiyat aralığındaydım açıkçası, hatta etimesgut hakkında da sorularım olmuştu burada birkaç gün önce. burada sormamın sebebi, kendimi sorgular halde bulmuştum "acaba ben cimri birisi miyim" diye :))

cimrilikle alakası yok denilebilir bilemiyorum ama kendimi biraz cimri hissettim son zamanlarda.

ümitköy.

ben 1500'e kadar çıkardım. ev önemli. geriye 2000 lira kalıyor. eşin ne kadar süre çalışmayacak bilmiyorum ama türkiye'nin herhangi bir yerinde ayda 2000 lirayla geçinilir bence. standart yüksek olmaz belki ama öyle pis pis fakir gibi de yaşamazsınız. nispeten düzgün bi' yerde eli yüzü düzgün bir evde olacaksınız zaten, yani en azından 1500 lirayla bunu halledebilirsiniz diye tahmin ediyor/umuyorum. araba veya kredi durumları varsa biraz sıkıntı olabilir ama yoksa 2000 liranın idare etmesi lazım yav. iki kişisiniz zaten, sen çalışıyorsun. mutfak alışverişiniz, faturanız ne olacak ki sanki?

ha biz baleden operadan çıkmayız, hafta sonları pekin ördekleriyle halay çekeriz diyorsanız o zaman problem olabilir. ben sığır yaşam koçu olarak vasat altı-vasat bir hayat için konuşuyorum. kendimi düşünüyorum, ayda 2000 lirayı harcayacak yer bulamam. ne yapcam ki ya. arpamı alırım suyumu alırım faturamı öderim bi ihtiyacım varsa ona harcarım tamam işte.

@der meister, eşyaları taksitle alacağız, dolayısıyla onları ödemekten her hafta sinemaya tiyatroya falan gidemeyiz üstat :) ki ankarada tiyatro ucuzdur yahu, ben 50 kuruşa(öğrenci için) büyükşehirin tiyatrosuna gidiyordum 2007-2011 arası, hatta bazen tam bilet alıyordum 1 Liraya :D
Devlet tiyatrosu da ucuz, o zaman 5 lira mıydı neydi, tam hatırlamıyorum.

1500 TL çok yani üstat :) tek çalışan ve bir miktar borç ile başlayacağız evlilik hayatımıza. bundan dolayı çok, yoksa borç harç olmasa iyi bir miktar aslında. şimdilik üst limit 1000 tl olacak sanırım.

İstanbul'da hayvan gibi kira fiyatları olunca, insan 1000 TL altının ahır gibi bir şey olduğunu hayal ediyor.

Bir de ben sıfıra sıfırla başlayacağınızı da düşünmüştüm. Eksi ile başlıyorsanız, 700 TL civarı Ankara'da güzel evler vardır belki.

Kolay gelsin. Çalışan bir insanın finansal açıdan kafası rahat bir şekilde evlenememesi, lüks değil de yaşanabilir bir hayat standardını tutturamaması toplumun dertlerinden biri gerçekten.

Maks. 750 kira.
Elektrik, su, aidat, yakit, internet vb. harcamalari da ekleyince 750'lik bir evin gideri en 1250-1300 olur. Daha buna bir de aylik yol parasini da ekleyince en az 1500 oluyor. 500-600 civari da mutfak masrafi. Yani sadece evin masrafi her ay ortalama en az 1800-1900 liraya gelir bu sekilde.

Bir de esyalarin taksitlerini de ustune koyunca belki de yetistiremeyebilirsiniz bile maasi. Ben de ayni durumdayim ve ne kadar zor oldugunu biliyorum. Allah yardimciniz olsun.

haci eğer üşümeden oturmak istiyorum diyorsan çiğdem diyorum sana. evin kalitesine göre kira 700-1200 lira arası. biz 800'e oturuyorduk. apartmanların merkezi ısıtması var. aidatları 200 tl. etti mi sana 1000. su parası apartmana ödeniyor. sıcak soğuk ikisi de apartmandan geliyor. ortalama 50 gelir. kapıcısı var her akşam çöpünü alır sabah saat 7.30'da ekmeğini bırakır kapına. aidata dahil. apartmanlarda süperonline var. biz 50 liraya 25 mbps 100 gb adil kullanımlı kulanıyorduk.

kızılaya dolmuş ile 15-20 dk. ammaa sorun şu ki hafta içi dolmuş 5dkda bir gelir. haftasonu özellikle pazar 15 20dkyı buluyor.

hayat tarzı olarak muhafazakar bir insansan sana gitmez bu semt ama. yok değilim diyorsan fiyat performans olarak en iyi semtlerden biri. ha bir de tüm semt odtü ormanı ile çevrili. o yüzden müthiş temiz bir havası var.

Dikmen taraflarında 800-850 tl civarında, dolmuş ve otobüs hatlarına yakın yerler bulunabiliyor 3+1.

adresi alayım

yaşını yanlış yazmışsın.

beyefendiyi dışarıya alalım

yakıyosun panpa

prntscr.com

(bkz: pics or it didn't happen)

ya ben lan neyse...

soldaki:

9gag.com

15 yas buyuk gosteriyorsun, uzgunum.

güllü - kopamam senden
müslüm gürses - kaç kadeh kırıldı sarhoş gönlümde
adını sen koy

ibo -yalnizim dostlarim ve yorgunum

bir kulunu çok sevdim...

Edit: Tanrı İstemezse...

orhan gencebay - aklım takıldı

yurttayken depresyona giren bi arkadaşım sabah akşam bunu dinliyodu. ki bu çocuk hayvani rammstein koleksiyonu olan, daft punk seven hipstır ve şerefsiz bi çocuk. adam aklım takıldı fikrim takıldı diye geziyodu. öyle öyle ben de dinleyip sevmiştim bayağı ahaha. güzel şarkı harbiden.

yeşil gözleğrineeeğ aklım takıldı

Orhan Gencebay - Sevecekmiş Gibisin

müslüm gürses gitmeseydi onun kulu olurdum

Kavusursak biteriz biz

bergen-aşk kitabı

müslüm gürses - itirazım var/kaç kadeh kırıldı/seni yazdım kalbime
orhan gencebay - hayat kavgası/aklım takıldı

Ebru gundesi kisisel olarak sevmesem de gidiyor gonlumun efendisi ve gel vefasizi severim

Bu aralar Serkan Kaya'nın Aşk Ne Demek Bilen Var Mı şarkısına takmış durumdayım

yapılan değil yapılmayan eft'dir o.

yess

şu ihtimali de düşün. geçen haftalarda yaşadım. iban numarandan sana gönderdi ise iban numarasi ve senin adın yazilmalı (birbirini tutmalı) eft işleminde. harf hatasi yapti ise ya da sen başkasının ibanini vererek kendi adini yazdirdi isen para eft oluyor ama hesaba geçmiyor. gönderilen bankanin para havuzunda kaliyor yani.
o kisinin para gönderdiği kesin ise senin yapacağın bankaya gidip (hesabın sahibi isen) bunun düzeltilmesini istemen. olmuyor ise bu kez bankadan paranin geri gönderen kişiye iadesini talep etmen gerek.
para geri o gönderen kişiye gidecek ve düzeltme yapip sana geri gönderecek. Olay bu
(yapi kredi ve ziraat arasinda oldu.)

@1adam ismimi ve iban numarmı doğru verdim. Hatta kendisi de sordu ismin şu dimi yanlış olmasın diye. İbanıda zaten copy paste yaptım hem adama mesaj atıyorum dönmüyor. Durum senin dediğin ihtimale malesef çok uzak.

Muhtemelen dolandırıldın gibi duruyor. Adam sana dönmüyorsa, eft kontrol numarası elinde yoksa, yapabileceğin pek bir şey yok. Yine de bankanı arayıp havuzda senin adına bekleyen bir eft olup olmadığını sorabilirsin, ama muhtemelen yoktur.

Bir arkadaşından para gelecekse ibani ve ismi senin doğru vermen bişi degistirmio o lanet olası klavyede arkadaşın senin ismini iban numaranı hatalı yazdiysa para onun hesabına geri dönmüştür.

Ama ilgili kişiden adam die bahsetmen ve dolandirildim mi die şüpheye düşmen karşıdaki kişinin senin tanımadığın biri oldugu karşılıklı bir alışveriş yapıldığı hissini uyandırdı ve dostum üzgünüm o adam parayi hiç gondermedi ve göndermeyecek de sanirim

@bysb doğru söylüyorsun, burdan biriyle sözlük hesabı alışverişi sonucu dolandırıldım 20saat oldu bir mesaj yok mail attım büyük ihtimal fake o da.
Bende şikayet ettim ekşi iletişimden.
Yahu dolandırılmak ne kötü bişeymiş be arkadaş, hiç mi vicdan yok bunlarda!

bankanıza gidip sordunuz değil mi? bi iki kere para gönderildiği halde hesabıma düşmemişti, internetten falan göremedim bankaya gittiğimde anladık, ama aramanıza falan dönmüyorsa düşündüğünüz gibi olabilir:(

Şimdi enpara ile konuştum ve tarafıma yönelik Bir transfere dair hiç bir şey olmadığını söylediler.

Bende dolandirildim tel sattım itin birine 50 tl eksik öğrenciyim dedi bende sorun değil sonraki ay ödersin dedim. Kargo ücretini bile ben ödedim ozaman ki aklımı zikiyim. Tabi o 50 tl nin üstüne suç içtim. Para çok büyük değil ama o enayi salak yerine konmak insanı sinir edior

seheryeli'yle alışveriş yapmadın umarım?

Aynen, bu duruma düşmek beni asıl üzen.
İşin sonunda 150tl alıcaktım. tamam büyük para değil ama bugün ihtiyacım var diye sattım zaten lanet olsun o paraya da şuan tek moralimi bozan aldatılmış/kandırılmış olmak, kendime de çok kızıyorum orası ayrı.

Ama dediğim gibi ekşi iletişimden mail gönderdim resimlerle kanıtlarla umarım gerekeni yaparlar.

" santi " diye bir nick.

Aslinda bu gibi durumlar icin en azından alisverise guvenli database i oluşturulsa super olur. Geçmiş olsun :(

Sponsor olsa bile işi / maddi geliri olmayan biri için 3 ay kalış çok iddialı olmuş.
Turistik vizeleri bile 3 ay içinde 30 gün, ya da 6 ay içinde 90 gün kalmalı gibi sürelerle veriyorlar.

Potansiyel bir göçmen başvurusu olarak algılamış olmaları muhtemel.

10-15 gün gibi bir süre için başvursun bence yeniden.

yazdığın koşullarda vize alması sürpriz olurdu. 3 ay alıcak, arkadaşında kalıcak, türkiye'de bi bağı yok/işi yok, gidiş nedeni yok?

3 ay Almanya vizesi alsa çok enteresan olurdu. 20-30 günlük bir süre için deneyin derim.

geçmiş olsun. aynı şeyi ben yaşadım. hatta bu duyuruya da cevap veren cakabo sağolsun vize sürecinde binlerce soruma cevap verdi, çok yardımcı oldu.

bu pezevenk evropalıların dediklerine bakma sen. istersen merkel'i garantör olarak göster, orada 3 ay kalmak için geçici bir sebebin yoksa vize vermiyorlar. ben sevgilimin yanına gidecektim, 29 gün. lise yeni bitmişti işte, lisenin bittiği yaz. dolayısıyla öğrenci de değilim. eniştemin firması sponsorumdu ki o firmanın kasasındaki parayla değil 29 gün, 29 sene geçirebilirim polonya'da. bütün belgelerim, rezervasyonlarım tamdı. yok, vermedi oçlar.

aslında haksız da sayılmazlar. 29 gün ya da 3 ay tatil mi olur amk diyor adamlar. ulan bunu görünce yine tepem attı, moralim bozuldu. kardeşine selamımı söyle, hatta benim için sarıl, omzuna şöyle pıt pıt vuruver. benim için polonya'nın vize başvurumu reddetmesinden daha büyük bi travma olmayacak muhtemelen hayatım boyunca. bütün o agresif ve ıslak ergen hayalleri, avrupa görme ümidi falan suya düştü. üstüne 1000 lira çöpe gitti.

kusura bakma böyle mevzuya dalıp kendi hikayesini anlatan sarhoş dayılar gibi oldum ama görünce dayanamadım. acınızı paylaşıyorum. günü geldiğinde avrupa'yı yakacağım. mna kodumun çocukları. dil bilmeyen, işsiz güçsüz çapulculara vatandaşlık verirler ama biz bu efendi halimizle gidip iki avrupa görelim deyince basarlar reddi.

3 ay, turkiyeyle hicbir bagi yok (o kisinin yanina gidip 3 ay sonra donup donmeyecegini nereden bilebilirler?) isi gucu yok, kacak calisabilir vs.
dil kursuna filan yazilsaydi, gonullu projeye yazilsaydi da 3 ay boyunca ne yapacak? 3 ay kalirsa bir 3 ay zaten giremez.
Kisacasi gidip de 3 ay kaldiktan sonra geri donecegine inanmamislar. Net.
Gecmis olsun.

Onun yerinde olsam gonullu bir ise girerim. Ya da kursa filan yazilirim.

@sir gawain

bunda sasirilacak birsey yok. arkadaslarinin dedigi gibi almanyaya gidis sebebi cok onemli. "gezecem tozacam 3 ay arkadasimda takilacam" gibi seyleri sebepten bile saymiyorlar. onlar icin almanya'ya gelmek icin 3 gecerli neden var :

1-turistik (1 aydan az)
2-is veya calismak icin
3-egitim icin

ben almanya da universite okumak icin kabul almistim, yani gitmek icin cok ciddi nedenim vardi. ben de 90 gunluk vizeye basvurmustum bana bile buna ragmen 2 haftalik vize vermislerdi. "sen simdilkk al su 2 haftalik vizeyi, oraya gidince okula kaydolunca vizeni uzatirsin" demislerdi.. toparlayacak olursam ya 2-3 haftaligina turist olarak gidecek ya da illa 3 ay kalacam diyosa is veya egitim sebebiyle gitmeye calisacak

yorumda bulunan herkese teşekkür ederim. bu yorumlardan anladığım kadarıyla turistik vize için 3 ay istemesi yanlış olmuş. aslında amacı 3 ay kalmak bile değildi, madem başvurucam maksimum süre için başvurayım sıkılırsam dönerim gibi bir düşüncesi vardı. keşke baştan araştırsaydı, bunlar hep tecrübesizlik işte. o halde 3 hafta ya da 1 aylık bir vize için itiraz edecek ya da tekrar başvuruda bulunacak. tekrar sağ olun.

kafası karışık ve kararsız kızdan uzak dur! zamanına yazık etme. bide hoşlanmışsın anlaşılan. ne kadar ilgi gösterse de istediğin gibi olmayacak büyük ihtimal. etkisinden çıkmaya bak.

selamlar. hocam olaya kpss yönünden yaklaşıyorum. ben de kpss'ye hazırlanıyorum. kpss bahane edilebilecek bir şey değil. çünkü insanlarda gelecek kaygısı var. onda da var muhakkak.

ben şu kpss sürecinde bi kıza aşık olsam, olumlu geribildirim de alsam, büyük konuşmayayım ama kendimi geri çekerdim. nasıl olsa kız bulunur ama a grubu bir kariyer memurluğu çalışmadan nah bulunur.

ben nasıl kız nasıl olsa bulunur diyorsam, o da buna benzer düşünüyordur. beklemeni tavsiye ederim. çünkü bu olay hoşlanıp hoşlanmama durumu değil.

akışına bırak kpss için onu desteklediğini söyle ne bağlan nede kop konusmaya devam edin

kpss den de öte uzak ilişkiler zordur her zaman

sen de kpssye hazırlan. o kız memur olursa memura varır.

3 saatlik menzil içinde başka kadın yok sanırım. Kız hem dengesiz, hem uzak. Başka sulara doğru yelken aç.

kpss zor iş hacı. muhtemelen kazanamayacak. ee kpss = devlette iş, rahat maaş. yoksa özel sektöre ruhunu satması gerekecek. ha zengin ve işi iyi bi koca adayı olsan kpss olmasa da kendini güvende hisseder, sende de belli ki o ışığı görememiş: www.youtube.com

mesele kpss değil; seni istemiyor ancak muhabbet hoşuna gittiği için yan cebinde tutuyor.

e arada soru bankalarından başını kaldırdığında hayatındaki bir renksin neticede.

kpss 22 mayısa alındı, madem o kadar ilgili sınavıyla 2 ay oluyor sınavın tarihi değişeli, bilmiyor mu? ayak yapıyor ya.

back-up yapmış.

kızların parmağında oynayan erkeklerden biri olmuşsun geçmiş olsun. mesajlaşırken kpss yokmuymuş.

demek kız görünce beğenmedi. ya da muhabbetin sarmadı. birden pat diye ses kesmeyi de beceremedi. yokuşa sürüyor işi. olmaz o iş.

olamaz olamaz kesinlikle olamaz

hikaye tanidik geldi. ortada yalan var, kafa karisikligi var kizda ve seni de onun icine cekmeye calisiyor.

sen yine de kpssye hazırlan bence, geleceğini düşün.

www.numbeo.com

Yurtdışında çalışmayı düşünürken 1 euro eşittir 1 tl olarak düşünmrk lazım.

kısaca 950 tl gibi asgari ücretten çalışıyormuş gibi olacak. yetmez hiç bir şekilde

Atina icin yeter bence. Ama almanya vb icin yetmez.

ekonomik kriz var tamam da 850eur yine de AB üyesi bir ülke için çok düşük değil mi ya? bizim çöplüğümüzden her şekilde daha güvenlidir diye tahmin ediyorum ama bence maaş çok düşük. oldu da yarın çıktın diyelim, buraya dönüp tekrar iş bulabilir misin veya o işteyken yükselme şansın var mı herhangi bir şekilde?

bi' de çağrı merkezi işi için koskoca yunanistan'da adam bulamamışlar da türkiye'den mi arıyorlar? nasıl buluyosunuz olm böyle işleri ya bana da bulsanıza.

Gönderilen detaylı mailde hemen hemen herşeyin ortalama fiyatı yer alıyor ve yetecek gibi gözüküyor. Yetecekten kastettiğimde ucu ucuna yetecek kadar bu arada. Ama burada o kadar bile kazanmıyorum.

Git gör gel diyeyim sana 815 euro neyine yetecek?

Ulaşım + barınma + giyinme + beslenme
(90€) + (300€) + (20€) + 750€)

Al sana asgari hayat tutarı.

Ne yaptı? Türkiye'deki asgari ücrete denk bile değil.

arkadaşım gitti bu işe, geçen konuştum gayet mutluydu.. 250 euroya
ev tutmuş. yeni mezun olduğu için burdaki bi işinden falan vazgeçmedi.
call center işi kolay olmasa gerek, ama herkes alışmış makine gibi çalışıor dedi..
anladığım kadarıyla atinanın biraz dışında bi yer, o yüzden kiralar daha makul..

Para az falan ama en azından insanca çalışma şartları vardır, ayrıca saatlik bazda düşünürsen Türkiye'den daha iyi bile olabilir, haftalık 40 saatten fazla olduğunu düşünmüyorum, Türkiye'de asgari ücret alan biri 45-72 saat arası kesin çalışıyor, en basitinden avm'lerde günde 12 saatten 6 gün çalışmak hem insani hem de kanuni değil ama işte sosyal devlet anlayışı olmadığı için ülke durumu bu, bence git, sonrasında başka bir Avrupa şehrinde başka bir maaşla iş bulman daha kolay olur.

Aynı işi düşünürken, şunu görünce vazgeçtim:
komsudaneoluyor.net

Yorumlar kısmını oku. En önemlisi çalışma izni yok diyorlar. İş de kendini geliştirmeye açık bir iş değil zaten. Macera veya yurtdışı deneyimi için gidilebilir, onun için de daha iyi alternatifler bulursun.

Çöpçüler Kralı başta olmak üzere bazı K. Sunal ve Ş. Şen filmleri.
Aynı yönetmenin ben de "a clockwork orange" filmini beşten fazla kez izlemişimdir. Diğer aklıma gelen ise "The thin red line"

save the last dance

gora'yı 7 kere filan seyretmişimdir.
yüzüklerin efendisi serisini de 5'ten fazla izlemiş olabilirim.

Idiocracy

kemal sunal, şener şen filmleri
pardon
the big lebowski
pulp fiction
the wall (pink floyd)

Keşke beş kere izlemiş olsaydım ama beşten çok daha fazla benimkiler,
The fall
Titanic
Wristcutter a love story
Closer
Lotr serisi
Neşeli günler
Gülen gözler
Ve başka yeşilçam filmleri daha

Spy Game

matrix serisi ilk filmi çıktığı sene 10 kere izlemişimdir zaten.
idiocracy +1
time of the wolf haneke filmi çok güzel.

the bothersome man şans eseri festivalde izlemiştim çok sevdim.


bir de dizi olarak futurama ve friends var. ne zaman çok sıkılsam futurama izlerken buluyorum kendimi. gerçi şu an aynı duyguları one punch man için de yaşıyorum. ileri de onu da çok izlerim.

Vesikalı yarim.

her şey çok güzel olacak ve vizontele 30+ izlemişimdir.

der untergang. bi arkadaşla, bi annemle falan derken 8-10 olmuştur.

tosun paşa-neşeli günler türevleri 5-10 film
matrix 1 ve 2
harry potter serisi
everything is illuminated
kill bill

interstate 60

kaç kere izlediğimi bilmiyorum.

Bilcümle Kemal Sunal, Şener Şen, Adile Naşit, vb. filmleri + 1
Back to the Future
Groundhog Day
Gattaca
Kitabı ve filmlerinin herbiri en az 5 defa olacak şekilde Monte Kristo Kontu

sen kimsin kardeş

yo

masa penisi nick'ini daha çok gördüm

ilk defa görüyorum nickini

ilk defa görüyorum

ara sıra görüyorum, nick yabancı değil ama kişisel olarak herhangi bir şey yazdığını görmedim. yani herhangi bi fikrim yok. douchebag desen mesela gözümün önüne maraton koşan dolar işareti geliyo ama bobinhoo deyince hiçbi şey yok.

hayır

Gelmedi.

İlk kez gordum.

ilk defa gordum

Bu tarz bir duyuruya uzun zamandır yazarım kimse tanımaz demiştin. Onun dışında hiç görmedim.

Douchebag kadar dolar düşsün kafanıza.

hayır/hoşgeldin.

aa naber yaw? (gelmiyor açıkcası)

yanlış anlama bende çağrıştırdığın
www.altinbobinaj.com
bundan ibaret.

kimsin seen? çık dışarı!

Fonda bu şaheser.

www.youtube.com

Yalnızlık.

4 gundur bu sitedeyim ilk kez gordum.

3 saattir online'ım ilk defa gördüm

ilk defa gördüm

artik bu soruyla yer etcen :)

Haaaa sen şey değil misin ? Şey hani.. Hani orada vardı ya biri hani şey demiştin bi ara.. Haaa yok yok sen değilsin o. Kimdin yav sen ?

Buralar hep illuminati. Adresin, banka hesabin filan hepsini biliyoruz.

gelmedi

ilk defa görenzi

ilk defa gördüm. Kimsin ki sen?

Hayir.

kesinlikle, tartışmasız AYI. konu kilit. ayı kadar sevdiğim şey azdır şu fani dünyada. ayı sevmeyen adamı da kendim sevmem.

bitki olarak da, sınıflandırmasını tam bilmiyorum ama eğer "bitki" sayılıyorsa patates olmak isterim. bayılıyorum çünkü. ben hiç içmem ama vodka yapıyolar mesela. vodkayı seven çok fazla insan var. kızartıp yemesi çok güzel. miden mi bulanıyo? haşlayıp yiyosun. kumpir yapıyosun. fakirler için uygun bi yiyecek. karbonhidratı bol, hareket ediyosan güzel enerji veriyo ki zaten fakir olduğun için muhtemelen it gibi çalışıyosun, zararı da olmuyo o yüzden karbonhidratının.

özetle orta sahanın ve takımın yıldızı gibi bi şey patates. pirlo gibi, melo gibi, gattuso gibi verimli ve mücadeleci. yemeğe katarsın, üç misli büyür yemek. şu hayatta patates kadar takdir edilmiyorum ben. edilmemeliyim de zaten çünkü asla bir patates kadar şanlı olamam.

hayvan olarak insan.

tekrar insan olarak gelmek isterdim -_-

Ev kedisi olabiliyorsak alırım. Tüm gün kalorifer altında yatma keyfi. Mis.

martı lan. çok tasasız hayvanlar. kadıköy-eminönü arası dolanıp dururdum, karnım da doyardı. arada balık da yakalarım zaten. daha ne isterim.

Yahu insan yok arkadaşım. Tamam teknik olarak insanda hayvan cart curt vs. Ya da neyse...

Yırtıcı bir kuş. Kartal gibi

bana kalsa kedi ama reenkarne olacak olsam bu sansla (bkz: bowl of petunias) olarak gelirdim.

Hayvan: Teruzor
Bitki: Kahve ağacı

Mavi balina..

bal porsugu

(bkz: tardigrade) yada koala

kedi. annemin kedisi hatta. benden iyi bakılıyo kıskanıyom.

hayvan olarak kaplan. olmadı kartal da olur. bitkiye gerek yok.

büyük camgöz.

kedi, derdin tasan yok valla bütün gün uyu.

her iki turlu de insandan uzak birsey olmak isterdim.
hayvansam mesela derin deniz baligi olabilirim. kara hayvaniysam da cangil canlisi olabilir. insanin benle isi olmasin yeter ki. parmak maymun olabilirim. ya da amfibik bir canli olsam, hem karada hem denizde yasayabilsem guzel olurdu. hipopotamlari begeniyorum. diger hayvanlarla da cogunlukla bir dusmanliklari yok.
bitki icin de oyle. madagaskarin derinliklerinde bir orman agaci olabilirim.

husky / kartal

hayvanat; tosbağa, bitki; incir (dişi incir, meyvem olsun)

Ev kedisi diyenlere bir +1 de benden - babaannemin evine giren her kedi tombullasip mutlu tüy yumağı tadinda zevk içinde yaşıyor. Ben de öyle bir ev bulsam değme keyfime.

Ev kedisi ya da kara kaplumbağası

Bi YouTube'a "tortoise sex" yazın nolur, link veremicem. geberceksiniz gülmekten.

koala.

alırım okaliptüs yaprağımı aheste aheste çiğnerim, bir de sağlam bir ağaç dalı buldum mu yapışacak benden iyisi yok.

-Bal porsuğu
-Ihlamur ağacı

Kötü/hatalı yazıyorsan değiştirilir. kurallara uyarsan değiştirilmez. login bile olmadan çok değişiklik yaptım.

Sen yapacağın şeyi buraya yaz, bir bakalım. özel mesajla yazarsan sallamam bak.

değiştiren veya silen kişi(ler) gerekçe yazmıyor mu? "wikipedia yazarı" diye bir şey yok ki, gayet sen de değiştirebilirsin. puan tablolarına az mı orospu çocuğu yusuf yazdık...

eğer girdiğin madde vandal saldırılarına maruz kalıyor ise (siyasi yada sanatsal bir karakter diyelim) yöneticilerden maddeyi kilitlemesini isteyebiliyorsun, değişiklikler review yapılmadan konmuyor. belki bu işini çözer (gerçi o zaman da madde sahipli gibi oluyor)

wikipedia yazarı diye bir şey var. ama şikayetini burdan ulaşacağın yazar vasıtasıyla iletmenin faydası olmaz. konuyu helpdeskte yazarsan geri dönerler.

@der meister her başlıkta herkes değişiklik yapamaz. obamanın sayfasına girip "orospu çocuğu yusuf" yazamazsın misal. aynı şey bilimsel başlıklar için de geçerli.

Geçenlerde birisi daha sormuştu bu tarz. Ve evet tam olarak söylediğin şeyi yaşayanlar var ben de onlardanım. Bir simülasyonda hissettiğim oluyor.

Bu his dozunda kaldığı sürece, hayatin geçici olduğuna, çok fazla önemsenmemesi gerektiğine iyi bir örnek olabilir.
Zaten sosyal çevre, maddi imkanlar ne kadar geniş olsa da hep yalnız değil miyiz düşüncelerimizle?

depresyon sonucu değil de bende de dış dünyaya karşı ilgimi kaybetme sonucu böyle bir şey oluştu. etrafımda konuşuluyor ama ciddi manada duymuyorum, bir fanusun içindeyim sanki bazen. konuşulanlar o kadar anlamsız geliyor ki. arada anlamlı şeyler söylüyorlarsa da duymuyorum bir kere kendimi kapatınca.

resmen unagi. asnkdfdfg

Bunlar bir Norveçlinin bir isveçlinin yaşayacağı şeyler, bizlik duygular değil.

(bkz: total perspective vortex)

"... kişinin orantı duygusu diye bir lüksü kaldıramayacağını kesin olarak kanıtlamasıdır."

bu anlattığına yakın olarak derealizasyon var bende, sonrasında bazen panik atak gelişebiliyor. iğrenç bir duygu. o anda sanki dünyaya ilk defa gelmiş, gördüğü şeylere hiçbir anlam veremeyen biri gibiyim, insan formunun şekli bile çok garip geliyor, bir boşluğa düşüyorum ve panik oluyorum haliyle. ama artık alıştım buna. tavsiyem, bunun gibi hislerin geleceğini anladığın vakit hemen kafandaki konuyu değiştir, yanında biri varsa onunla konuş, aç bir komikli video izle vs.
ve cidden rahatsız edici boyuta ulaştıysa profesyonel yardım al.

yaşamıyorum. dünya anlamsız zaten. amacımız falan yok. ya da tek amacımız mutlu olmak.

simülasyon hissi oluyor bende de. zaman ve gerçeklik konusunda net hissetmiyorum ama olay örgüsü mantıklı bir çizgide yürüdüğü için sorun etmiyorum.
6-7 yıl önce depresyondayken boşluk hissi duyuyordum o da acayipti.

yaşıyoruz tabii. sanırım herkes hayatının en azından bir döneminde, ağır veya hafif, yaşar bunu. kendin söylüyorsun "büyük depresyondayım" diye. çiçeklerin ve böceklerin güzelliğini düşünecek değilsin ya! ben bu konuda uzman neyin değilim ama 6 yaşından beri depresyona giren birisi olarak şu düşüncenin çok faydasını gördüm: öncelikle hasta olduğunu ve iyileşebileceğini kabul et. gerçekten, depresyondayken diğer her şey boş. bunu anlamak lazım. iyi düşünmeye çalış, yok efendim spor yap bilmem ne... hikaye. bunlar "iyi" olan insana keyif verir. senin farkına varman gereken şey şu: sen iyi değilsin ve düzelebilirsin.

bunu idrak ettikten sonra gerisi kendiliğinden geliyor. kaybolmuşluk hissini de dozunda yaşadığın zaman iyice hafifliyorsun. çok garip aslında. bence bu hissi dibine kadar yaşayanların en mutlu kişiler olması lazım.

angelus +1 genelde dertler, sorunlar, mali problemler vs. kaybolmamam için baya yardımcı oluyorlar. ilerde zengin olup, dertsiz tasasız bir hayatım olunca bu tür hisler yaşamayı planlıyorum.

Yaşıyoruz. Genellikle depresyonda olanlar bu tarz konuları çok düşünür. Belki de çok düşündükleri için depresyona giriyorlardır.

Düşüncelerinin üstüne gitmek ve hissettiklerim neymiş diye daha çok düşünmek istersen:

1. Sisifos Söyleni'ni oku.
tr.wikipedia.org

2. De ki İşte'yi oku.
"yaşamın ancak boydan boya dolu olmuşsa;
baştan sona anlamlı, önemli olabilmişse,
bir şey olmuş demektir.
öyleyse, yaşamının anlamını
gerçi her bir yaşam anında sınayabilir, ölçebilirsin;
ama en son hesabı,
ancak en sonda çıkarabilirsin.
- yani, çıkaramazsın..

yaşamın ancak ölümünden sonra "belli" olacak.
- yani hiç belli olmayacak.

yaşayacaksın hep - hiçe dek; sonra da,
hiç
olacaksın."

Ya da bunları boşver, çünkü düşünmek bir şeyi değiştirmeyecek. Zaman her türlü geçecek, sen kaybolmuş hissedip kendini düşünce dünyasına hapsetsen de, her gün kendini geliştirip, öğrenip, yeni deneyimler yaşasan da ve eğlensen de. Sonuç ya düşünmek ve bir sonuca varamamak, ya da yaşamak ve neler olduğunu görmek olacak.

bi önceki ve bi sonraki duyuruna bakarsan hayatın sana niye anlamsız geldiğini görürsün.

benim de yaş 30 küsürlerde. ben de seçemedim. eğitim gibi değişim de şart herhalde

24 yaşında yolunuzda ilerliyorum. Yaş geçtikçe çok da şeyin değişmeyeceğini farkına vardırdığınız için teşekkürler.

kesinlikle hayır. biliyor olsaydım çok daha farklı bi yerde olurdum herhalde.

+1

yalnışta olsa bi karar vermek lazım sanki. ben 32 olucam. biraz akıllanıyor gibiyim. ama geçici olabilir. ama her an cayabilirim.

en ufak detayına kadar biliyorum. kısa ve uzun vade planlarım ilerliyor. ölüp mölmediğim sürece bir sıkıntı yok.

Sylvia Plath'ten gelsin o zaman:

“Yaşamımın, öyküdeki yeşil incir ağacı gibi önümde dallanıp budaklandığını görüyordum.

Her dalın ucunda tombul, mor bir incir gibi eşsiz bir gelecek beni çağırıyor, göz kırpıyordu. İncirlerden biri, bir eş, mutlu bir yuva ve çocuklardı. Bir başkası, ünlü bir ozan, öteki parlak bir profesör, biri şaşırtıcı editör Ee Gee, öbürü Avrupa, Afrika ve Güney Amerika, biri Constantin, Socrates, Attila ve garip adları değişik meslekleri olan daha bir yığın aşık, bir başkasıysa Olimpiyat takım şampiyonu bir kadındı. Bu incirlerin üzerinde ve ötesinde, ne olduklarını pek çıkaramadığım bir sürü incir daha vardı.

Kendimi dalların çatallandığı noktada otururken görüyordum. Ve incirlerden hangisini seçeceğime bir türlü karar veremediğim için açlıktan ölüyordum. Hepsini ayrı ayrı istiyordum incirlerin ama birini seçmek ötekilerin hepsini kaybetmek demekti. Ve ben orada karar veremeden otururken incirler buruşup kararmaya başlıyor ve birer birer toprağa, ayaklarımın dibine düşüyorlardı.”

ve hatta: zenpencils.com

iyi benim gibi düşünen başkaları da varmış. yaş otuza dayandı. o rakamsal değişiklik meydana geldiğinde hayatta nasıl bir değişiklik olacak ya da olacak mı bilmiyorum. yalnız şöyle bir şey var ki hayatla ilgili hiçbir beklentim de yok. yani arabayı yenileme, daha çok nasıl para kazanırım çabası gibi maddi şeyleri saymazsak hayatta hiçbir şey yapmıyorum ben de.

çok şey yapmaya çalışırken hiçbir şey yapamıyoruz malesef.

Evet biliyorum, iyi vakit gecirmek istiyorum, cok sey ogrenmek istiyorum.
Evli olmayip da mutlu olmayi anlamamayi anlamiyorum ama.

bende 27'yim. ne istediğimi de biliyorum ne istemediğimi de.

ancak o evli olup mutlu olan herkesin oyun oynadığını düşünüyorum. oyun oynamayanlara helal olsun. evlilik çok çok zor iş çünkü.

"biz bu kurumu batırdık arkadaşlar"
şevket ç

bence evlenme. çocuğunla aranda yaş farkının olacağını düşünüp kaygılanmıyorsan hiç düşünme. daha erken.

her gece bir yerde de sızma. dünyayı gezme imkanın varsa bunu dene. hiçbir şeyler kıyaslanmaz bile.

25 yaşındayım, mesleğim beden eğitimi öğretmeni, ücretli öğretmenlik yaptım 2 ay sonra istifa ettim çünkü beni amacıma ulaştıracak daha kârlı bir iş vardı oraya geçtim, amacım kpss'ye çalışmak atanabilmek sonrasında da evlenmek, he belli mi olur belki bu sene atanamam ama birbirimize çok destek olduğumuz değer veren, değer verdiğim sevdiceğim var çok şükür o yüzden çoğu şey hayatımda şekillendi. istediklerimi biliyorum iyi insan olabilmek gerisi gelir zaten.
hı bu arada, çocukları sevin, onları hor görmeyin, sokakta küçümsemeyin, onlar bizim hor görmemizden, aşağılamamızdan çeşitli yollara kötü durumlara başvuruyorlar, her çocuk özeldir unutmayalım. saygılar.

dota oynarken bir çocuk türkler'i sevmiyorum, siz işid'i destekliyorsunuz diye oyundan çıktı. hani çıkmanın da cezası var. youtube yorumları da pek içaçıcı gözükmüyor.

Almanya icin konusursam;

Halkin %10 luk kismi asiri irkci. Genelde fakir dogu alman sehirlerinde yasadiklari icin bunlarla gercek hayatta karsi karsiya gelmiyor kimse. O yüzden son olaylardan bagimsiz bunlar hep irkciydi, bundan sonra da öyle olacaklar. Ama bu olaylar onlarin elini güclendirip argümanlarini diger insanlara satmalarini kolaylastiriyor.

Halkin %40 lik kismi sag. Bunlar ön yargilari ile hareket eden kesim. Suriyeli mületicilere karsilar, türklere karsilar. Icten ice almanya almanlarindir diyorlar ama bunu dile getiremiyorlar. "yabancilar disari" diyemiyorlar da "kültürel olarak burali degilsiniz, hem kendinize hem bize zorluk cikariyorsunuz" gibi politik cümlelerle irkciligin cevresinden dolanan söylemleri var. Olaylara cok sig gözlemle bakiyorlar ve öfkeleri giderek müslümanlara ve türklere yöneliyor. Parlamaya hazilar, herhangi bir toplumsal irkci harekte katilmaya hazirlar ama arkalarinda yeterli gücü bulamiyorlar genelde. Son olaylardan sonra asiri sag tarafa kayma giderek artti. Buna örnek olarka "Pegida" eylemlerini gösterebiliriz. Iste internette en cok karsilasilan, yorumlar yazan kesim bunlar. Gercek hayatta söyleyemedikleri seyleri internette rahatlikla söylüyorlar. Bu internete yazdiklarini gercek hayata bir yabanciya söyleseler adalet sistemi tepelerine biner.

%30 yabancilara dost. Genelde genc, farkli ülkelerde yasamis, kültürel olarak acik kesim buna giriyor. Türkleri seviyorlar, problemli kisilikleri tüm türklere mal etmiyorlar. Müslümanlik ile terörizmi birbirinden ayirabiliyorlar. Insanlari etnik kimlik ya da din olarak degil de daha cok bireysel olarak degerlendiriyorlar. Irkici bir yürüyüs oldugunda karsi yürüyüs yapiyorlar ve yabancilarin yaninda oluyorlar. Ama son olaylar karsi tarafin eline güclü argumanlar verdigi icin sesleri cilizlasiyor, savunurken zorlaniyorlar. Suriyeden gelenlere ise insanlik adina kucak aciyorlar.

%20 luk kesim ise daha cok genc nesil, ne oldugundan haberleri yok. Magazalarin indirimleri, apple in son ürünleri cok daha önemli onlari icin. Türklerin kahvaltida döner yedigini, tuvalete bile BMW ile gittigini düsünüp, suriyede olanlar hakkinda niye geldikleri hakkinda hic bir fikirleri yok.

Yani özete bakinca olaylar ve gerilim artarsa %50 yi evde zor tutarlar, buna da en cok almanyadaki yabancilar üzülür.

yani tramvayda falan konuşanları duyuyorum sürekli türkiye-rusya gerginliğiyle ilgili. genelde gençler. baya gerzo bi ülke olarak görüyolar şu an bizi. biri türk olduğumu öğrenip konuyu açtığında da hükümetle türkiye halkının, en azından %50'sinin, başka şeyler düşündüğünü açıklamam gerekiyo :P ne hatırlattın ya sinir oldum şimdi. faşizan girişimleri olmuyo direkt ama bi küçümseme var diyebilirim. gerçekten sinir bozucu. türkiye'de karşıt görüşlüyüz diye hayatta zor kalıyoruz, yurtdışında da erdoğan destekçisi islamcı terörist gibi görülüyoruz. ayrıca bu uzak doğululara saldırma olayı da baya düşürmüş prestiji. gerçekten geri zekalı gibi algılanıyoruz. çünkü gerzoların yaptıklarıyla ön plana çıkmışız.

yurtdışında yaşamıyom da bu olaylar olduktan sonra workaway'de mesaj attığım kimse cevap vermedi. bundan önce, 5 yere falan yazmıştım, hepsi olumlu veya olumsuz geri dönüş yapmıştı. şimdi 10 yere yazıyorsam 8'i cevap bile vermiyor, ikisi de profilinde müsait olduğu yazdığı halde "o ara müsait değiliz cnm ya" çekiyor. haklı olarak çekiniyorlar, sevmiyorlar, istemiyorlar.

sokaktaki insanların çoğunun kulaktan dolma bilgiler dışında dünya siyasetinden haberi yok, sıra türkiye'ye gelsin. internetteki aktif kişiler yüzde kaçı oluşturur bilmiorum ama geneli kapsamadıkları kesin ve ayrıca bizim gerçekliğimizle onlarınki aynı değil sabah akşam siyasetle uyanıp kalksınlar.

+konuşup sohbet ettiğim hiçbir yabancı türk olduğumu söyledikten sonra da önce de önyargılı olmadı aksine güleryüzlü sıcakkanlı falanlar hep.

laola1.tv bazi la liga maclarini yayinliyor. yasal. ben hic izlemedim ama oradan. bazi maclar spikersiz oluyor. buz hokeyinde oyle mesela. gerci la liga buyuk lig, muhtemelen alman spiker sunuyordur.

ip Tv denen bir şey var, onu araştırmak lazım

digiturk play belgesel harici işini görür.

taahhüt vs bilmem bok püsür yok. ödemezsen kapanıyor, 12.99 tl premium alacaksın. smart tv'de de izlicem dersen aylık 20 tl.

valencia - barca maçını izledim en son bi sıkıntı yoktu. 25 mbit bağlantım var, gayet hoştu.

Çocukluğumu çok özlüyorum

Hayir. Hic. Sifir. Her gecen gunu ardimda birakiyorum.

Ne pis geyik yaptim be ama hakkaten oyle.

bence ağaçlardan inmemiz hataydı.

Hayır, 2,5 ay önce şehir değiştirdim sonra eşyalarımın bir kısmını almak için geri giderken biraz stresliydim ''acaba içimde bir şeyler beni geri çağırır mı?'' diye.

Geri ayak bastığımda emin oldum, güzel ya da çirkin olan her şey orda kalmış. Artık yerimin orası ya da geçmişe dair herhangi bir yer olmadığını çok net hissedebildim ve çok rahatladım böyle olmasına.

Yepyeni bir hayata başlamak, yeni şeyler yapmak ve yeni insanlar tanımak bana çok daha iyi geldi, eskiye dair hiçbir özlemim yok. Ailemin evi bile bir ''garip'' geldi.

hayır, hiç.

çok.

şu an otobüsteyim. ve deli gibi özlediğimi düşünüyordum tam da.

Bazen, evet. Şu anki hayatımdan memnun olmamamdan kaynaklanmıyor bu. bazen düşünüyorum. Güzel günlerdi be diyorum, o kadar.

geçmişimi iyisiyle, kötüsüyle özlerim her zaman. bunun şimdiki mutluluğumla ya da mutsuzluğumla bir ilişkisi olmaz. nostalji daha çok.

Hayir, ozlemiyorum. Past is past.

bazen. salakca, tabii...

cok ozluyorum, cocuklugum eskiler aklimdan cikmiyor. Ama hayatimda yasadigim kayiplarla boyle oldu,

ömer üründül sesiyle: çoook.

Saate bağlı olarak değişiyor.

2 sene öncesine dönmek için böbreğimi veririm.

büyüdük ve kirlendi dünya.

Eskiden özlerdim üniversite yıllarını falan. Şimdi sadece geçen yazı deli gibi özlüyorum.

Eskiyi sadece vefat edip aramızdan ayrılan büyükbabalar,anneannem açısından özlerim.Gidenlerin yerine koyabileceğimiz birileri gelmiyor mağlesef.

Onun dışında geçmişe özlem duymuyorum.

Masum ve samimi olan her şeyi özlüyorum. Güzel günleri özlüyorum. İnsanların değişmeden önceki hallerini özlüyorum. En çok da insanların değişme sürecini " izlemekten " , " farketmekten " hüzün duyuyorum.

devamlı özlüyorum. film gibi geliyor şu an.

özleyemiyorum bile lan orda kaldım zaman geçmiyor.

özlemiyoruz. ben ve ekibim asla özlemeyiz. evet biz buyuz.

yaşlı da değilim ama sürekli 10'lu yaşlarımı özlüyorum, hem de her gün. sürekli rüyama girmeye başladı.

Çok.

eski sevgilimi... hem de ne...

eskininde yenininde amına koyayım ne tükenmez derdiniz varmış kardeş sizin

kahve ne kahvesi ? belki kafeinsizdir. Sütlü içiyorsan etkisi olmaz zaten ama filteryse illa ki olması lazım. Ben 1 sabah 1 akşama doğru içiyorum 12-1 gibi anca uykum geliyo. ama akşam içmessem 11de yatarım

tl;dr:

içtiğin saate. kahveye bağlı.

Espresso, americano vs. Espresso bazlı kahveler içiyorum kisacasi ama her kahvede aynı durum söz konusu, bir tek kahve üzerinden konuşmuyorum. Senelerdir durum aynı.

bazi insanlara etki yapmiyor. bilimsel olarak test edilmis.

gunde 7-8 fincan (filtre, cozulebilir, espresso) iciyorum. uykuyu etkilemez. türk kahvesi konusunda bir deneyimde bulunmadi o ayri :)

no.
içer sonra da hayvan gibi uyurum.

bana da hiç etki etmiyor. filtre kahve seviyorum, mesela geçen gün saat gece on bir gibi geçtim bir saat sonra uyuyakalmışım.

hayır kaçırmıyor ben çayı, kahveyi sık tükettiğim için etki etmiyor bana. sizinki de psikolojik olabilir çoğu öğrenci aynı şeyi söyler.

litreyle de içsem, çay kahve bana etki etmiyor.

Etkiler beni. Uyumadan bir iki saat önce içersem uyku saatim üç dört saat kayar

Kahve pek etki etmiyo ama disarda buz gibi havada kahve-sigara yapinca uykum aciliyo.

kahve de çay da uyumamı engelliyor. sabah dersim olduğunda ve erken kalktığımda uyumamak için kahve içerdim.

beni gram etkilemez, gün içinde rahat 15 saat uyuduğum oluyor. hiç etkilemedi.

beni de etkilemiyor

beni etkiliyor ama ben su içsem bile uykusu kaçan biriyim, kahvenin ne kadar payı vardır bilemiyorum. nba & nhl play-off dönemlerinde hiç "sabah 6'ya kadar nasıl oturacağım?" derdim olmaz mesela. gece 11-12 gibi yemeğimi yer üzerine kahvemi gömerim, rahat 3-4 saat götürür o. tabii bunu senede sadece 2 ay falan yapıyorum. her akşam böyle yapsam bi' yerden sonra o da etki etmez herhalde. sonra aşırı doz kahveden ölürüm.

aynı şekilde enerji içecekleri de güzel vuruyor bana. hiç unutmuyorum, lisedeyken bir kere "yolda üşümeyelim" diye burn almıştık arkadaşla. halbuki minibüs 75 kuruş mu ne o zaman, burn onun üç katı ajshfasjk. bayağı kar yağıyodu, yolumuz da at temposuyla yarım saat. eldiveni geçtim beremiz bile yok. burn içtik yol boyu. cidden çok daha az üşüdüğümü hissettim. belki plasebo etkisi bilmiyorum ama kahvedir, enerji içeceğidir bana eğer o anlık lazımsa iyi geliyor. normalde hiç tükettiğim şeyler değil, onun etkisi de olabilir sanırım. her sabah "ayılamıyorum ya pff" tribiyle kahve içen biri olsam mesela etkilemezdi bence.

günde 2 tane içtiğinizi söyleyin :).

duyuruda bize anlattığının aynısını orada anlatmalısın bence.

ama bu sigara içmek sayılmaz bence.

ah şu benceler yok mu

Bence detayli soyle?

Sahsi fikrim evet sayiliyorsun. Biraktiktan sonra bir sure o sekilde devam ettim ben de daha sonra onu da kestim ve su an cok baska bir hayat yasiyor gibiyim. En guzeli sicacik sicacik disari cikmadan sigara icin kahvemi yudumlayabiliyor olmam. Dolayisiyla iciyor sayilirsiniz.

ya arkadaşım girmişte. ona hasta bakıcı demiş ki bu kadarını bilmem içiyormusun içmiyormusun onu söyle demişler. ben de bu yüzden kararsız kaldım

O, o hasta bakicinin artistligiymis. Sen soyle eger yine oyle bi tavirda bulunursa cok az iciyorum de tavrini surdururse yine ense kokune vur bayilt.

Belki de cok onemli degildir ama ben ameliyat dolayisiyla narkozla ilgili her seyi cok ciddiye alirim.

ben olsam söylerdim, sonuçta içiyorsun.

Hasta bakıcıya niye söylüyorsun ben onu anlamadım. Hasta bakıcı değil, Anastezist sorar o soruyu. Hastabakıcı sorarsa; "Hayırdır, istatistik mi tutuyorsun?" diye sorabilirsin?

böyle içiyorsan muhtemelen içine de pek çekmiyorsundur onun için içmiyor sayılırsın.

İçiyorsun tabii ki.

zamanında, duyuruyu henüz bırakmamışken, compadrito abi bana "dünya sağlık örgütü'ne göre son 6 ayda tek bir sigara içmiş olsan dahi, sigara içiyor sayılıyorsun" demişti. ben de senin gibi "günde 1-2 tane içiyorum, paket bitince de hiç aramıyorum. öyle 'bu ara güzel sigara içilir be' deyince yeni bir paket alıyorum." diyordum. sonuç: şu an bildiğin fosur fosur içiyorum.

en temizi "günde 1-2 sigara içiyorum" demek bence de, yani içiyorum/içmiyorum'dan daha kompleks bir cümle değil bu, gerizekalı değillerse daha fazla soru sormazlar herhalde. ama tek söyleyeceğim şu, lütfen "sadece 2 tane içiyom ya" gibi bir yanılgıya kapılma. sigarayı ya içiyon ya da içmiyon. bunun ikisi beşi olmaz. böyle böyle "günde sadece bi paket içiyorum"a gidersin. bugün sigara içen yarın vergi kaçırır, adam öldürür.

Asistan

ass tek başına göt anlamında olsa da burada asistanın kısaltması gibi duruyor.

asistan hekim olsa gerek. assistant doctor'ın kısaltması olduğunu sanıyorum. yok eğer ass dr diyorsa göt oğlanı doktor oluyor o zaman.

proktologlar için de ass doctor deniyormuş argoda ama onlar yakalarına gidip göt doktoru yazmıyodur herhalde hehe

yunussanız belki.

Yemişim lambasını. Yanında santral verseler ne olacak.

o tuzlu gözyaşları için bile verilir bence. adamın gözünden yaş getirmiş lan.

neyse ki, o kadar iyi kulaklarım yok.
yoksa bulur buluşturur verirdim:(

O paraya çiftlik alınır.

audiophile ve zenginsen değer... zengin biri için 55k $ çok büyük bir para değil... milyon dolarların(hatta dolar milyarderleri de varken) varken ve ses konusunda takıntılıysan niye almayasın ki?
senin benim için yapılmıyor zaten bunlar, ama dalgaya alınacak ya da anlamsız görünecek şeyler de değil... zengin adamlar bunları alır bir nevi firmaya sponsor olmak gibi arge çalışmalarına destek olmak gibi maddi bir yarar sağlar... tamam üretim maliyeti çok yüksek olmayabilir ama arge maliyeti yüksek bunların.

@ucan spagetticanavari

tamamen katılıyorum. fikir aşamasından tamalanmasına kadar 10 sene harcamışlar ama bir kulaklık için uzun bir süre. işi biraz alttan almışlar sanki:) 10 senede millet uçak üretiyor sıfırdan.

Fiyat açısından bakınca bunu biraz prestij meselesi olarak görmek gerekiyor. 5-10 bin dolardan satılsa her audiophile evine bir tane almak için sıraya girer ve sıradanlaşır. Esas amacın da zaten kar etmek olduğunu sanmıyorum. Kar ikinci plandadır diye düşünüyorum. Sonuçta Sennheiser gibi bir firmadan bahsediyoruz.

Sennheiser'ın CEO'su olsaydım ben herkesin bu müzik zevkine varabilmesi için çok daha ulaşılabilir bir fiyat koyardım. O yüzden CEO olamıyorum zaten:)

çok fazla bir kazancım yok. normal diyelim. buna rağmen ses konusunda takıntılıyım. elimde shure se425 ve fiio e17 amp/dac var. kulaklık müzik dinlemek için 1000 liranın üzerinde para harcadım. evdeki stereo'm için harcadığım parayı telaffuz etmek istemiyorum. üstelik bu 'aldım bitti' olayı da değil. hep bir tık daha iyisini duymaya kasıyorsun.

dolayısıyla gelirim daha iyi olsaydı, kulaklığa 1000 lira değil, 5000 lira da verebilirdim. üstelik hiç ama hiç düşünmeden. bu iş öncelik meselesi. öncelik ve maddiyat.

dolayısıyla evet, o kadar param olsaydı, bu aleti de araştırıp isteklerimi karşılayacak şey olduğunu bilseydim, dakika düşünmez o parayı verirdim.

ya bu elektrostatik kulaklıkların en ucuzu staxta 1000-2000 dolardan başlıyor amfisi hariç.

param olsa alırdım. o yüzden param yok zaten.

param olsa ben de alırdım ya. ayakkabıya 5 bin lira vermem mesela çok zengin olsam bile çünkü anlamsız geliyor ama bu tip üzerinde yıllarca çalışılmış farklı ürünleri almak isterdim. ses takıntım yok, zaten kulağım da iyi sayılmaz sanırım ama sadece o kulaklığa geçince aldığın tat için bile satın alınır bu. hani pazardan aldığın sikko kulaklık bile hoparlörden dinlemeye kıyasla nasıl fark ediyor. o hazzı herkes yaşamıştır. bunda kim bilsin nasıl oluyodur o.

gerçi ben bu kulaklıkla gidip youtube'da şarkı dinlerim en fazla. ferrari'ye lpg taktırmak gibi bi şey olur ama olsun. kaliteli kulaklık iyidir. param olsa alırım. aslında bu "param olsa alırım" da saçma bi laf ya. paran olsa neyi almazsın ki yav. mesele para yokken almak zaten. peh

hemen alıyorum.

dam üstünde un eler şarkısı mukemmel çıkıyor olmalı bundan!

kabloları oda sıcaklığında bile süper iletkense olur.

ya da saf altınsa.

şarkının kaydedildiği ortamdaki ecinninin sesini de veriyorsa normal.

çinliler yakında imitasyonunu yapar 500 liraya alırız.

sağlam kaynaklardan aldıgım bilgiye göre türk insanına bir baskı mevcutmuş şu anda rusyada. önerilmez.

Gözaltına alınabilirsin, hepsi bu.

gidersin ancak rus polisi kimliğini tanımadan çevirme yaparsa sıkıntı olabilir. cebine atarlar 10 gram kokoyu nolduğunu şaşırırsın. abartıyor deme yaşanmış olaylar.

Su ara gitmeseniz bir sey kaybetmezsiniz bence. Ukrayna filan var en kotu.

vizesiz gelenleri almiyolar genelde. yani defacto olarak vizesiz gecis simdiden kalkti gibi bir sey... denemeye deger mi, bence degmez. zira calisma vizesi olan adamlari bile bahaneyle geri gonderdikleri oldu. ki yolda da polis kontrolleri siklasti, ha kontrollerden bir sey cikmaz sonucta turistsin zaman kaybi ve belki biraz da para kaybi ile atlatirsin :)
ama bana kalirsa ocak sonrasi vize ile denemelisin, ha vizeyi verirler mi bilmiyorum zira gidisat kotulesiyor :)

@erbay, turistik vize alınabiliyor mu ki şu an için, o iş nasıl olacak?

@der meister, onu bilmiyorum. sanmiyorum daha basladigini...
ben su an rusya'dayim ve burdaki turk firmalarin yaptigi calisma vizesi basvurularini bile geri ceviriyolarmis, bu aralar hicbir islem yapmiyolarmis.

vize davetiyesi olup, pasaportuna turkiye'de sadece vize basilmasi gereken insanlar bile su an bekliyor, cunku o islem icin bile muamma deniyor.