evet, ben ayrılmıştım. dilekçe de vermemiştim üstelik, sadece ayrılacağımı söylemiştim.

ihbar, sözleşme feshinin bitimini sözleşmenin diğer tarafına duyurmak için yapılır. belirli süreli sözleşmelerin sonlanacağı, sözleşme tarihinde taraflarca belirlendiğinden herhangi bir ihbara gerek yoktur. sözleşme zaten ilgili tarihte sonlanacaktır.

yaşamadan, içinde bulunmadan böyle durumlar hakkında yorum yapmak çok güç. kadına suçlu demek doğru olmayabilir belki. ama yaptığı da pek hoş olmamış açıkçası. çocuğu olmayan onca çift var, sorun bazen bir tarafta oluyor ama bu yüzden ayrılmıyorlar. çocuğu olan çiftlerden daha büyük bir sevgiyle bağlılar gibi birbirlerine.

Aynı sorun kadında da olabilirdi, kadının yaptığı suç falan değil net şerefsizlik. Çocuk isteğin varsa milyon çeşit yol var elbet denersin birisi sonuç verir. Demekki adam sakat falan da kalsa bırakıp gidecek adam için hayırlısı olmuş.

Tüp bebek denilen bir yöntem var ve oldukça da başarılı artık. Üreme illa ki doğal yollarla olmak zorunda değil ki. Ki kadının da bu bilinçte olduğunu düşünüyorum, yani bu bahane gibi geldi bana. İlişki içerisinde muhakkak başka bir şeyler vardır. Dolayısıyla kimse suçlu değil, ilişki içerisinde suçlu/suçsuz aramamak gerekiyor.

edit: zorlu bir süreç tüp bebek evet, krem peynir'e katılıyorum. ancak ilişki içerisinde karşılıklı sevgi falan varsa bu zorluğa göğüs gerilebilir diye düşünüyorum ki benim kendi görüşüm bu. ha kadın bunu istememişse kendi tercihidir elbette.

suclu filan değil gayet normal.

Adam kurtulmuş yol yakınken.

kadın baktırmış mı bilmiyorum ama inşallah onda da infertilite vardır, sorunsuz bi adamla tam evlenecekken adam bunu öğrenip siktiri çeker buna.

evlilik çocuk için bir araya gelmek demek değildir. bunu bilmek gerekiyor. tıptaki çözümler bittiğinde evlat edinme seçeneği de var. hadi o olmadı, kıbrısta sperm bankası vardı sanırım. ne bileyim, gerekirse çocukları olmaz. çocuk yapmak hobi olmuş zaten, çocuğu olmayan ve uzun yıllar evli olan kişiler bana daha gerçekçi bir aşk yaşıyormuş gibi geliyor zaten.

Kadının yaptığı yanlış. En başta, sırf çocuk yapmak için evlenmek yanlış.

Kadin suclu degil cahil

Sadece çocuk için evleniyor adama karşı bir duygusu yoksa çok normal, suçlu falan değil.

Şimdi kendimi onun yerine koyuyorum; evliliği sadece çocuk sahibi olmak için kabullenirim herhalde, eğer böyle bir sorunla karşılaşırsam devam etmemin tek sebebi adamı sevmem olur. Seviyorsam kalırım, sevmiyorsam giderim net.

bir insanı sevmek bir insanla bir yola çıkmak bir proje değil.
hımm tıkandık burada projeyi iptal edelim gibi.
Allahım yine büyük konuşuyorum sen sınama Allah'ım.
bu denildiği gibi kadının da başına gelebilirdi. hayat bu, herşey insanlar için. bence yarı yolda bırakmak olmuş. bişiler denenebilirdi, evlatlık düşünülebilirdi hiç olmadı. üzücü olmuş.

Kadın suçlu değil, adam şanslı.

kadın suçlu diyemeyiz bence. bunun kadın veya erkek olmaklada alakası yok. herkes her şeyi göze alabilir, almak zorundadır gibi bir dayatmada bulunamayız. anlaşılabilir bir şey kadının davranışı ama elbette ideal olan sevdiği insanın yanında kalması ve birlikte çözüm üretmeleri. ama diğer taraftan böyle bir teşhisi olan ve bunu komplekse dönüştürüp kendisine destek olan eşine, sen beni kesin aldatacaksın diye psikolojik şiddet uygulamış adamda tanıyorum eski işyerimden. ilişkilerin iç dinamiklerini hiç bilemeyiz dışarıdan, genellemek çok doğru gelmiyor bana.

kadın suçlu değil.
kadına güvenen erkek mal.
ciddiyim bak öylesine yazmıyorum.
bir çok erkekten şunu duydum; her şey güzelken sorun yok ama bir hata yap karın bile sana düşman oluyor.
bir çok erkek bu cümleyi kuruyorsa bir durup düşüneceksin.
tüm kalbimle söylüyorum kadının suçu yok ve bence doğru olanı yapmış.

Yazık. Aşk bu değil. İsabet olmuş, adam kurtulmuş.

kadın ya da adam fark etmez, sevdiği için değil de çocuk yapayım diye evlenme niyetiyle bu işe girdiğinden, ayrılmaları isabet olmuş. işin içinde duygu olmayınca "o dişiyi dölleyecek çok fazla erkek var doğada" desek abes olmaz.

kadın haksız.

yani kadın üremeye programlıysa demek, onunda kontrolü dışında gelişmiştir. suçlu yok.

İlişkinin en başında böyle bir sorun açık açık söylenseydi, ayrılınabilir bir şeydi ama nişanlılık bu. Bunun benim için anlamı 'Ben bu adamla hastalıkta sağlıkta bir arada olmayı kabullendim, bu niyetle bir adım attım' demek. Yargılamak olmasın, yaşamadan bilemeyiz ama empati kurmakta çok çok zorlanıyorum. Nişanlı demek, canından çok sevdiğin adam demek. 'Seni on yıl beklerim' ya da 'İstersen, on hastalık yakana yapışsın, ben yanındayım' demek gibi geliyor bana. Varsın, çocuk olmasın. Tabii, çocuk için evleniyorsa haksız değil.

Adamın yerine kendimi koydum ve 'Çocuğumuz olmayacak' diye ayrılındığını düşündüm. 'Bu adam beni hiç sevmemiş' derdim içimden herhalde. Zaten adam kendini eksik ve suçlu hissediyordur, üstüne nişan da atılınca iyice yıkılmıştır. Bana ayıp geldi ama haklı olabilir.

Sevgilimin çocuğu olmayacak olsa 'Woohoo! Korunmasız sevişeceğiz bundan sonra!' diye zil takarak göbek atarım, dilencilere para dağıtırım. Çok çocuk istersek evlat ediniriz, hem de doğum yapmamış, o süreci geçirmemiş olurum; bir taşla iki kuş. Ama doğum yapmak istemesini de anlıyorum.

Oda arkadaşıma 6 yıl önce benzer bir şey söylemişlerdi. Yumurtası tutunmuyordu, kalitesizdi, vb. Art arda ameliyatlar geçirdi birkaç yıl boyunca. 'Çocuk olma ihtimali çok çok az' demişlerdi ama bu Mart'ta doğum yaptı. Hem de tüpsüz müpsüz. Tabii, erkek için belki biraz zordur. Tıp hızlı gelişiyor, hemen çocuk sahibi olmazlar veya en az üç çocuk yapmazlar ama bir zaman çocukları olabilir bir şekilde.

O kadının dünya görüşüdür, suçlu diyemem ama ben öyle biriyle olmak istemezdim.

7 milyon sperm ile tip bebek deneyip olmayıp kendiliğinden çocuk sahibi olan arkadaşım var.

İlerlemiş tıp ile sperm sayısı aşırı büyük sorun dahi sayılmıyor.

mahkeme değil ki birisi suçlu olsun.

suç muç bilmem de adam buz gibi doğal seçilime uğramış.

tam aksi bir durum icin:

www.eksiduyuru.com

eğer kadın "bu adamla" hayatı paylaşmak isteseymiş ilişkiyi bitirmezmiş; ama kadının amacı "bu adamla hayat arkadaşı olmak" değil adamın biriyle evlenip çocuk doğurmakmış, kiminle evlendiği mühim değilmiş.

kadın suçlu değil ama bencil ve ikiyüzlü. adam evlendikten sonra da bu durumu nişanlısıyla paylaşabilecekken dürüst davranıp öncesinde söylemiş, yani adam kadının aksine bencil ve ikiyüzlü değil. o yüzden de hayırlısı olmuş.

Nolor troll um de :/

bence görüşmemesinin başka bir sebebi olabilir. uzak mesafe ilişkisi yaşayan ben bile daha sık görüşüyorum.
bir de ilişkinin başında görüşmeler daha az olur genelde sonradan sıklaşır. sizde saçma bir durum oluşmuş.

Haftada ucken bir mi oldu? Bir buçuk ayda bir mi?

hafta 3 iken haftada 1 e düştü ilişki başlayalı 2 buçuk ay oldu.ilk 1 ay haftada 3 gün görüşüyorduk. sonra hafta 1 e düştü

Benim bildiğim de, ilk birkaç ay çok yoğun gorusulur sonra adayı acarsin yavaş yavaş. Haftada bire duser, iki haftada bire duser. Paran olmaz, vaktin olmaz falan. İlk zamanlar tabii yeni ilişki gazıyla insan surekli yan yana olmak istiyor. Başka bi sıkıntın yoksa ayrılma tabii. Bunun için ayrılır mı insan? :)

yav neleri dert etmişsiniz, kurban olayım insan bundan ayrılmaya kalkar mı. gidin alttaki duyurumu okuyun ibret alın :(

ayrıl

Ayril, adamin hayatini kurtarmis olursun enazindan.

Hesaplar biraz kafa karıştırıcı olmuş ama sanırım üçün birini almışsınız. Ayrılın.

Sen calisiyor musun?

Nasil haftada bire duser ya, sevse 24 saat yaninda olurdu. Sevse isten ayrilip seni daha cok gorebilecegi ise girerdi. Kesinlikle ayril, durulmaz o adanla. Seni kullaniyor

Calisiyosan onu anlaman, calismiyosan da işten vakit bulamamasini sorun etmemen lazim.ayni evde yasamiyorsaniz evleriniz cok yakin degilse haftada 1 normal.

Evet iliskinin basinda bunu sorun ediyosan sonunda kim bilir ne yaparsin. Ayril bence de.

Ayrıl yazık adama.

dön dön sen. o adama yazıktır. hem çalışıyo eşşek gibi hem de senin tribini çekiyo. yazık. daha fazla çektirme adama.

ilişki bitmiş. ayrıl.

adama yazık diyenler olmuş, insan gerçekten hayret ediyor. insan sevdiğini haftada bir gün görerek yaşayabiliyorsa yeterince sevmiyordur bence. long distance olmayan bi ilişkide çok uç durumlar olmadıkça düzenli haftada bir görüşmek iki taraf tarafından garip bir şekilde onaylanmıyorsa kabul edilecek bir tarafı yok. çok çok seviyorsan zamanla alışmaya çalış ama öyle bir durum yoksa anca üzülürsün. özel gününde, hastayken, mutsuzken vs yanında olmayacak insanla sevgili olmanın ne gibi bir manası olabilir?

O iş yaş. İsteyen adam görüşme sıklığını düşürmez.

sizin durum gayet normal. anormal olan hiç birşey göremiyorum.
ilk tanıştığımızdan beri aynı şehirde olmamıza rağmen 15 günde bir buluşuyoruz. benim eski duyurularımı görsen, bu durumdan devamlı şikayet eder dururdum.
sevip seviliyorsanız, çok dert etmeyin..

Ayrıl da adam rahat etsin.

hahahah normal bence.Haftada 1 idealdir.Her gün dipdibe lise zamanlarında olur.İki tarafta işsiz güçsüz olacak anca öylee.

Her hafta bu konuyu konusmanin mantiksiz oldugunu soylerek mantikli bir sey soylemis. Mimarmis zaten, fazla yuklenmeyin adama. Ben olsam ayrilirdim ama. Yani adamin yerinde olsam.

dur bi aynı sektördeyiz. mesleğe ilk girişte çok yükleniyorlar, bitmiyor projeler ve her iş acil. az sabır rahata erecektir.

vakit kaybetmeden ayrıl, bul bi liseli. istediğin zaman istediğin yere gelir. hesaplar senden ama.

Evet bende çalışıyorum. Ogretmenim ayni sehirde yaşıyoruz. Bu görüşme sayisinin az olduğunu düşünüyorum. Birbirimizi tanimamiz açısından

yol yakınken dön

kafanızdaki ideal ilişkinin olmazsa olmazlarından biri demek ki haftada birkaç kere görüşmek. görüşemiyor olmaktan rahatsızlık duyuyor olmanızı bir noktaya kadar anlıyorum ama hak vermiyorum. belki biraz ideal ilişki tanımınızı değiştirmeye ihtiyacınız vardır, çünkü bir ilişkide en önemli şeylerden biri gerçekten görüşme sıklığı değil.

çözümü şu an için mümkün olmayan -çünkü erkek arkadaşınız çok yoğun, yine de size haftada bir vakit ayırıyor- bu rahatsızlığınızı defalarca dile getirmeniz karşınızdaki kişiyi bunaltacaktır. kumar oynuyorsunuz, karşınızdaki insanı seviyor; ona güveniyor, gerçekten değer veriyorsanız bu kumarı oynamayın. biraz sabredin.

Çalışan çiftler zaten en sık haftada 1 görüşebilir. Evleriniz birbirinize yakın değilse, işyerleriniz gene aynı şekilde yakın değilse görüşemezsiniz. Telefonda konuşarak, mesajlaşarak özleminizi gidermeyi deneyin.

Adam haklıymış.

sen şu an ikinci rolündesin, hayırlı olsun bacım.

Siz hala öğrenciyseniz, buna alışmak zor olabilir ama çalışanlar için haftada bir normal. Hatta, eğer çok yoğunda ona göre sık bile sayılabilir. Akşam eve işle geliyordur. İllişkinin ilk başlarında görüşe görüşe yığıldı tabii işleri, şimdi de paşa paşa eritmesi gerek o işleri tabii ki. Bundan daha doğal bir şey yok. Siz de kendinizi oyalayacak bir şeyler bulabilmelisiniz.

Edit: Çalışıyormuşsunuz. Davranışlarından bir soğukluk olup olmadığını anlayabilirsiniz. Doyamadığınız için mi kızgınsıznız, yoksa onun size davranışları değişti mi?

Edit2: evde liyakat kalmamis + 1

Ikinci olduğumun nasil anlayabilirim. Evlerimiz yakın . ayni sehirde yaşıyoruz ayni ilçe. Doguda bir sehirde yaşıyorum. Yürüme mesafesinde evlerimiz. Yakin yani. Ne zaman sorsam ofiste çalışıyor. Musterilerle uğraşıyor. Ne ara ikincisini yapar bilemedim :/ davranislari degismedi. Tanimak icin vakit gecirmemiz gerektigini düşünüyorum.

Her hafta, yaptigin hareketlerin sayisini vs. not et ve surekli o sayilari gecmeye/ artirmaya calis. kisacasi kendi performansina odaklanip kendinle yarisirsan, her ilerlemende acayip gaza gelir ve mutlu olursun.

Ben 1.5 yildir duzenli yapiyorum bu isi ve gunumden 1.5 saat ayiriyorum her gun.Cok acayip bayiyor beni ilk basladigim gunden beri.1.5 saat agirlik kaldir indir ne alaka yani ne bu simdi? Sonuclari icin katlaniyorum sirf yoksa tas tasi amelelik yap ayni sey benim kafada bu fitness olayi.

stüdyo (grup) dersleri yok mu?

ben de sadece onlara giriyorum.
bosu, zumba, tae-bo, pilates, bootcamp, step, hiit, bokwa, oryantal vs..

tüm hafta bunların hepsine girince, salonun ağırlık ve makine kısmına hiç ihtiyaç kalmıyor zaten (bence)... üstelik daha eğlenceli.. (haftaiçi her gün iki derse giriyorum)

salonun alet kısmını neredeyse bir yıldır hiç kullanmıyorum, kullandığım zamanlarda da sıra beklemekten çok sıkılıyor, sinir, stres sahibi oluyordum.

Vücut ağırlığınla dışarıda çalış. Calisthenics

Eğer uzun süredir spor yapıyorsanız ara vermeden bi sıkılma olduğu doğru 1-2 hafta ara verin tekrar spor yapmayı özleyeceksiniz muhtemelen.

Onun dışında spora motive olmak için olmak istediğiniz vucut tipindeki insanların fotoğraflarına bakabilirsiniz o da baya bi motive ediyor.

Spor yaparken müzik dinlemiyorsanız güzel bir playlist hazırlayıp müzik eşliğinde spor yapabilirsiniz.

Ya da yaptığınız hareketlere alternatif hareketler bulup antrenman programınızı değiştirebilirsiniz.

Ben de çok sıkılarak yapiyordum biriyle beraber çalış ya da kendine meydan oku şu kadar sürede bitirecem diye

ben her ne kadar istediğim gibi sonuç alamıyor gibi hissetsem de 6 aydır motivasyonumu kaybetmedim hiç. onun etkisiyle gidiyorum spora. yani evde oturup hiçbir şey yapmamanın, gerçekten hiçbir güzel şeye neden olamayacağını bildiğim için gidiyorum. yazın plajda güzel vücutlu insanların arasında utanmak istemiyorum. bu motivasyonu canlı tutup, bir de spor yaparken güzel müzikler dinliyorum, pek sıkıcı olmuyor. bazı günler canım hiç istemiyor, o günlerde de kendimi zorlamıyorum, her zaman modu yüksek olmuyor insanın.

(bkz: fit in time) 'a bak. sıkılacak kadar zamanın olmaz.

Yüzmeye donebilirsin, bir sorun yok. Ya da dag, bayir, cadde kenari ucarak gecmeceli koşu :)

Koşu bandı ve bisiklet bana da çok sıkıcı geliyor. Aletlerin üstünde tıkır tıkır yürüyüp koşturuyorken kendimi laboratuvar faresi ya da hamster gibi hissediyorum. O yüzden bir playlist hazırladım, müziği kökleyince o kısım iki üç dakikaymış gibi geliyor bana. Müziği diğer aletlerde de köklüyorum. Fitness salonunun kendi müziğini her zaman sevmeyebiliyorum, tamamen sevdiğim ve spora uygun şarkılardan bir liste hazırladım. Şarkıyla ilgilenirken, tempoda yüksek olduğu için hareketlerin de temposu düşmüyor.

Zumba, oryantal gibi sınıf kursları daha zevkli oluyor, göbek ata ata kardiyo yaptırıyorlar, bayağı yerletiyor. 40 yılda bir cross fit sınıfına giriyorum; popomdan soluduğum için sıkılmak aklıma gelmiyor.

Eliptikte kindle okuyorum sıkıcı olmuyor.

Neyi seviyorsan onu yap. Önemli olan devamlılık.

Dalga geçmemişler. Yağlı müşteri arıyorlar. Soyacak, yolacak adam arıyorlar muhtemelen.

dalga geçildiğini sanmıyorum. reklam ve pazarlama konusunda özel üniversiteler devletten çok daha iyi durumda. mesela bilgi adschool, pazarlama iletişimi gibi Türkiye'de bir benzeri daha olmayan bölümler var. yine pazarlama konusunda, koç, sabancı, bilkent, baheşehir gibi çok iyi üniversiteler var. bu yüzden merakla okuyor olabilirler cv'leri. şahsen reklam ve pazarlama alanında personel arıyor olsam devlet üniversitelerine bakmazdım bile.

bu ilandan bağımsız olarak, uluslarası çok prestijli iki şirketten olan iki arkadaşımda özel üniversite mezunları alıyoruz genelde, sonradan 3-5 kuruş maaş farkına gitmiyorlar, sevdikleri, istedikleri için bizde kalıyorlar demişti.

oktan 95'ine 97 sine çok takılmamak lazım, çünkü burada 98 diye satılanla ingilterede 98 diye satılanın da çok farklı olduğunu birkaç testte okumuştum. Bunun dışında sıkıştırma oranı yüksek olan motorlarda ve yüksek devirli kullanımlarda yüksek oktan kullanmak gerekir.
Motor ısınmadan rölantisinin düzgün olmasını çok beklememek gerekir. Motor çalışıp hareket ettikten 5 dakika sonra da durup rölantide beklerken aynı dalgalanmayı yapıyorsa bujiler kontrol edilebilir, değiştirmek gerekebilir (gayet ucuz bir çözüm).

Sonradan fark ettim, araç daha çok tazeymiş, ilk bakıma girsin çıksın, o leş gibi yağ bir değişsin, arabadaki çoğu şey düzelir.

çok teşekkür ederim tekrardan.

ikinci el yazdığını şimdi gördüm yalnız, o halde ilk yağ değişimi sonrası düzelir muhabbeti yattı, haberiniz olsun.

benim bildiğim tır ve kamyonlar diesel motor'a sahip olduğundan, yakıt olarak benzin değil motorin kullanıyor.

oktan mevzusuna gelecek olursak, bende de 1.4 tsi vw mevcut. Türkiye'de 98 oktan benzin satılmıyor. hepsi 95 oktan. sadece akaryakıt firmaları kullandıkları katkı türüne göre 95 oktanı farklı isimlerle pazarlıyor. örneğin shell'de fullsave 95 ve nitro+ 97 isimli iki benzin türü satışta. Dikkatli bakarsan pompa'da ikisinin de 95 oktan olduğunu görürsün. sadece kullanılan katkı oranına türüne yanma seviyesinde biraz farklılık var.

değişen birşey yok aslında, shell'den alacaksan fullsave 95 olanı kullanabilirsin. yanma noktasını yükseltmek için kullanılan katkı malzemesi daha az kullanıldığı ve bunun motorda kurum vb. kalıntıları daha az oluşturacağını düşündüğüm için onu kullanıyorum. senede 1-2 depo belki nitro+ 97 alıyorum.

ayrıca devir dengesizliğinin bir çok sebebi olabilir. ilk akılma gelen ateşleme ve hava benzin karışımının düzgün gelip gelmediği. bunları kontrol ettirebilirsin. bujiler tekliyor olabilir mesela. ya da hava filtresinde tıkanma vs. olabilir.

Tek tavsiyem bootcamp'e dönmen. Zira ne kadar kastırsan da yine de tam performans vermiyor VM ile.

valla 6 yıldır windows'u paralles ile kullanıyorum mac üzerinde hem de eş zamanlı 2 sanal makine çalışıyor, hiç bir performans sorunu yaşamadım. Oyun falan oynamayacaksan hiç gerek yok. (onu da oynatıyor ya neyse) vmware fusion'dan daha başarılı paralles. hem de benim makine 2008 late versiyonu. (2.0 ghz core2duo 8 gb ram ve 512 7200rpm disk) bootcamp gibi ameleliklere gerk yok.

hangi shell türünü öğrenmek istiyorsun bilmiyorum ama zaten yaygın olanı bash. video olarak bir çok konuda eğitim içeren (ücretli) linuxacademy.com'a bakabilirsin. beginner'dan advance'e bir çok eğitim var.

unix shell scripting ile ilgili tutoriallar ise, tutorials point'de mevcut. link aşağıda.

(git: www.tutorialspoint.com)

evet yazmamisim shell turunu pardon. bash ile baslamak istiyorum. hemen bakiyorum siteye

Facebook kullanmıyor musun? Genelde orada gorup hatırlıyorlar.

doğum günü denen şey=facebook artık. insanlar oradan görüyor sadece. artık doğum günlerini hatırlama diye bir şey kalmadı ne yazık ki. veya kendi doğum gününü kendin pazarlayacaksın başka çaresi yok ki o da hoş bir şey değil bence. facebook'umu kapattıktan sonra ilk fark ettiğim şey bu olmuştu benim de hiç de yalnız bir insan olmamama rağmen. doğum günümü kutlayan insan sayısındaki düşüş çok fenaydı. aman sitret o kadar da önemli bir şey değil boşver.

feysbuk kullanıyorum, acı verici olan da bu. :/

o zaman ciddi sıkıntı var :(

Ben de Facebook'tan kaldırdım doğum günümü. 4-5 kişi dışında arayan soran olmadı. Herkes yalnız, kendi kendine eğlenmeyi öğrenmek lazım.

Mutlu yıllar. Facebook u kapattım aylar önce. Benim de başıma aynısı gelecek önümüzdeki ay

Yıllardır bulamadığım huzuru erken yaşta bulmuşsun ne güzel işte. Sevmiyorum dememe rağmen elbet malın biri hatırlayıp herkese yayıyor ayar ediyorlar beni.

geçmiş de olsa doğum günün kutlu olsun.herkesin doğum günü kalabalık partilerle geçmiyor sonuçta,o tarihi aklında tutup arayan sayısı az oluyor yani.

ama senin olayına gelirsek ,o iki arkadaşından bahsettiğin yere kadar yalnızlığın senin tercihin olduğunu düşünmüştüm.ama buradan sonra sende bir sorun olabileceğini düşündüm.insanlara nasıl davrandığını genel olarak gözlemle bence.benzer bir şey yaşamıştım 3 kişi çok çok samimiydik , arada bariz bir olay geçmemesine rağmen içimizden biri için güzel şeyler yapmak ikimizin içinden gelmiyordu.bunun sebepleri vardı.senin için de olabilir.

Sakin ol şampiyon.

Doğum günü bu kadar ciddiye alınacak bir şey değil bir kere. Benimkini de annem babam kutluyor, kardeşim unutuyor mesela. Arkadaşlarımdan da birkaç fil hafızalı olan belki hatırlar kalanı bilmez, tıpkı benim de birçoğununkini bilmediğim gibi.

Birlikteyken eğlenebiliyor, muhabbet edebiliyorsanız siktir et doğum gününü kutlamasınlar ne olacak.

takılma böyle şeylere. ben de facebook'un ilk yıllarından sonra (ergenliği atlatmama denk geliyor) doğumgünümü kaldırmıştım. sırf bildirim gitti diye kutlamaları beni aşırı irrite ediyordu. hatta her doğumgünümde kutlamayan oldukça aşırı manyakça ve anlamsız bir keyif alıyorum "hepinizin ağzına sıçayım pis samimiyetsizler" diye.

onu bunu siktr et hacı, doğum günün kutlu olsun. nice mutlu, sağlık dolu yaşlara..!

lan çevrende doğum gününü kutlayan ama arkandan da bir sürü iş çevren gereksiz tip olmasından daha iyidir yine de. Doğum günlerine zerre önem vermem ama doğum günün kutlu olsun.

facebooktan kaldırdığımdan beri benimde bir iki arkadaşım hariç hatırlayanım pek olmuyor. Bunu kişisel algılama bence.

nice mutlu yıllara dostum.

öncelikle doğum günün kutlu mutlu olsun, nice güzel senelerin olsun.
facebook olmasa bir tek hatırlayanım ablam ve kız arkadaşım. facebook ile beraber kutlayan sayısı 6-7..

çok önemli bir durum değil bu boşverin, ben doğum günü bile kutlamıyorum.

en son ilkokul 4. sınıfta doğum günü kutlamıştım. bu tarz durumlardan pek hazzetmiyorum, önem vermiyorum açıkçası. sana da aynısını tavsiye ederim, boşu boşuna gerilmezsin o gün. 3-5 sevdiğinle mutlu bir gün geçirirsin olur biter.

son olarak, doğum günün kutlu olsun.

proletar +1, dogum gunun bir meta, satmasi icin facebook'ta reklamini yapman lazim. artik boyle.

vodafone, iş bankası ve ziraat bankası müşteri temsilcilerini arayarak "doğumgünlerimizi neden kutlamıyorsunuz, bu kadar mı hatrımız yok, adiler, ayıp değil mi?" diye çemkirelim :)
doğumgünün kutlu olsun. hepimiz yalnızız, bir şey değil.

hepsi dolaylı yoldan senin arattıkların ile bulunabilir ama bu olmasa bile bulunur bunların hepsi. tabi sen yapamayabilirsin bunu ama atıyorum google chrome kullanıcılarının bilgilerini topluyordur kesin. ama senin bilgisayarının adını ne yapsınlar onu şeyapamadım ben. gerekli şeyleri alırlar bence. alıyorlardır da

sen gözünü açık tutmazsan götündeki donu bile alabilirler.

tarayıcı üzerinde çalışan script teknolojileri (ön yüzü javascript ile geliştirilmiş bir web sitesini açtığında mesela) ile aşağıdaki bilgiler alınabilir;

"navigator.appVersion" veya "navigator.userAgent" metodu: web tarayıcı adı, versiyonu ve işletim sistemi ailesi bilgisinini geri döndürür.

Ayrıca 3. parti web sitelerine arka tarafta istek göndererek IP adresi, Ülke, zaman dilimi bilgisi gibi bilgilere erişebilir. Ancak bu yöntemle modemin aldığı dış IP bilgisini elde edebilir, local network IP ve MAC adresi gibi bilgileri elde edemez. Bunun dışında sunucu tarafında kod ile yine kendisine gelen isteklerin hangi IP adresinden geldiğini öğrenebilir.

HTTP ve HTTPS protokolleri üzerinde MAC adresi gibi bilgiler taşınmaz, dolayısıyla sunucu tarafında, yaptığınız isteklerden bunu öğrenmesi mümkün değil. Script tarafında ise zaten tarayıcılar sistem seviyesi bilgilere (donanım seviyesinde özellikle) erişime izin vermezler. Bunu aşmanın yolu yok mu? elbette var, site içerisinde çalışan JavaApplet uygulamaları ile yapılabilir ancak bunlar da sizin onayınızla aktifleşen bileşenlerdir. Birde HTML5 teknolojisi bir takım donanım bileşenlerine erişilebilmesine imkan sağlayan ancak onda da izine tabi bu durumlar.

pardus'da docker calistirabilirseniz .asp.net'in docker container'i var.

O olmazsa www.mono-project.com ile mono kurup, yazilimin bir versionunu mono icin derleyebilirsiniz. (mesela windows servis yerine linux daemon falan olur).

Sorumu şöyle genişletmem gerekiyor sanıyorum; bu yukarıda bahsettiğim servis client makinalara kurulacak ve kaç makina var bilemiyoruz. Şu anda bir grup bütün client makinaları bir tür domain'e almaya çalışıyorlar ve bu domain üzerinden bu servis tüm client'lara kurulacak. Dolayısıyla her makinaya docker ya da mono-project'i kuramayız gibi.

Dolayısıyla en mantıklı yol herhangi bir bağımlılık olmadan bir şekilde bir servis hazırlamak ve bunu da Java'da yapmak en mantıklısı gibi. Ama örneğin şöyle sorularım var;
1. NetBeans ve Java SE yeterli midir böyle bir servisi yazmak için?
2. Windows'da olduğu gibi servisin startup type'ını automatic belirleyebiliyor muyuz tüm kullanıcılar için?

(Buraya sorular gelecek.)

Teşekkür ediyorum fikirleriniz için.

uygulamanız mono kütüphanesinde yer almayan spesifik kütüphaneleri içermiyorsa kodunuzu mono ile derleyip hizmet verir hale getirebilirsiniz. bildiğim kadarıyla mono-runtime bileşeni bir çok distro'da bundled olarak geliyor. pardustaki durumu bilemem ama debian dağıtımının süslenmiş hali olduğunu düşünürsek aşağıdaki link[1]'de kurulum anlatılıyor, bunu bir bash script ile tüm clientlarda yaygınlaştıabilirsiniz. Ayrıca mono tarafında sef-host çalışan bir servisi nasıl geliştireceğinize dair örnek de şu linkte [2]

java uygulaması kısmına gelirsek, uygulamanızı sıfırdan yazmanız gerekecek. bunun için spring boot ve spring web paketlerini kullanarak windows'da yaptığınız self-host mantığına benzer bir yapıda, http isteklerini karşılayacak rest servisleri yazabilirsiniz. [3] [4]



[1] (git: www.mono-project.com)

[2] (git: github.com)

[3] (git: spring.io)

[4] (git: stackoverflow.com)

Merhaba,

Yapmaniz gereken sadece bir java web uygulamasi yazmak ve bunu linux basladiginda calisacak sekilde ayarlamak.

Ornegin, spring boot ile standalone bir java web app yazarsiniz (.jar), baslangicta java -jar webapp.jar ile calisacak sekilde ayarlarsiniz, tamamdir.

uygulamayi caslangicta calistirmanin bircok yolu var, kullandiginiz init system'e bagli olarak (upstart, sysvinit, systemd) init script yazip uygulamaniz belli runlevel'larda baslayacak sekilde ayarlayabilirsiniz. veya crontab'a baslangicta calisacak sekilde ekleyebilirsiniz.

Çocuğunuz olduktan sonra hep gelecek, gelmek isteyecek, birden değişecek tavrı hepiniz şaşırcaksınız.
Yaşlı teyzeler gibi konuştm ama kendi çevremde gördüğüm örneklerden yola çıktım :) Dert etmeyin şimdilik bence.

ne güzel işte gelmiyor evine ya. asıl eşim sürekli beni ailesine sürüklese sorun olurdu. eşiniz evli olduğunu unutmuş galiba. :D

Bazı erkekler biraz öküz oluyor afedersin. Açık açık bir şeyler söylemiyorsa, laf çarpmıyorsa, o şekilde kabul edeceksiniz onu da...

her hafta aile ziyareti çok değil mi ya. böyle saçmalıklar yüzünden insan evlilikten korkuyor.

eşine bu durumu açıkça söylemezsen suratını çeker durursun adamın.

Davet ettiniz de mi gelmedi?

hacı, sen de gitme. görmek istiyorsa eşin gitsin. o nasıl yapmak zorunda hissetmiyor, istemediği bir şeyi yapmıyorsa sen de yapma. bırak eşin annesi ile rahat rahat zaman geçirsin. sen de kafanı dinle. seninle muhabbet etmeyen biri ile sen de etmek zorunda değilsin. evine gelmeyen birinin sen de evine gitmek zorunda değilsin. ama bunu eşine mantıklı bir şekilde kırmadan anlatman lazım.

RAM'e gerek yok bence. 8GB 1600 MHz DDR3 bellek var. Benim Mid-2014 pro retina'da da aynı ram var. Yeterli bence.

Photosop ve benzeri programlarla calismyiorsan 8 GB ram bence iyidir. Cünkü MBP nin 2 solotu var senin onu artirman icin elindekileri kenera birakip iki adet 8 alman gerekecek yada elindekilerden birini kullanip 12 ye terfi ettireceksinki pek fark görmezsin.

O yüzden bücceni SSD icin kullan. Hangisini aldigin pek fark etmez, sadece üretim olarak 2015, 2016 olsun.

Ben 8 GB tek ram bir 8 daha takabilirim diye düşünmüştüm ama sanırım 4 4 iki tane varmış ozaman çok gerek yok gerçekten

ssd için samsung evolar iyidir sanırım

ben iki tane macbook'ta (2010) sandisk ssd kullanıyorum. eğer bütçe kısıtlıysa bakabilirsiniz. slotlar da tek 8gb'ı desteklemiyor olabilir, ileride upgrade yapacak olursanız bir kontrol edin derim.

ssd yeter makineye, imkan varsa samsung evo alın piyasada alabileceğiniz en iyi ssd'lerdendir. son kullanıcı olarak ssd'ler arasında pek fark hissetmeyeceksiniz zaten, bütcenize uyanı da alabilirsiniz.

öncelikle ram'e gerek yok, 8 oldukça yeterli. hatta günlük kullanımlar için 4 bile yeterli, osx işletim sistemi bellek ve diğer kaynakların kullanımında oldukça verimli çünkü.

ssd ise can verecektir. ocz vector 180 veya samsung evo 850'den birini tercih edin derim. ikisi de oldukça başarılı.

(git: www.vatanbilgisayar.com)

(git: www.vatanbilgisayar.com)

Kaput ve arka bagaj kapağı değişmiş. Bu araba arka ve önden sağlam darbe yemiş bu durumda. Diğer değişenler ve yağ kaçakları bu yaştaki bir araba için göz ardı edilebilir belki ama araba bence 20.000tl etmez ve sana ileride masraf çıkarabilir.

25 yaşındaki arabaya ben hayatta vermem 20.000

ederi 13-15 arası ama milletin malı kıymetli 25'de ister, veren olur mu bilmem.

edit: tavan, direkler falan da boyalıymış. bir sürü de değişen var. arabanın başına ne gelmiş merak ettim ama 15 bile verilmez buna.

verilmez bu para...kliması bozuk koltuklar deforma önden arkadan vuruğu var... bir de araç komple boyalı...

hiç bulaşma derim. ısıtma sistemi ısıtmıyor sadece bunu çömen için ön göğüs sökülmesi söz konusu sökülünce geri toplayacak ustan iyi değil ise her yerinden ses alır araba onun haricinde direksiyon yağ kaçağı vs en iyisi bu kasada bakıyor isen 200 serisi veya biras daha toplu bir 190 bak derim

Şimdi şöyle birşeyde var arabayı 2 gün önce bende sürdüm arabanın kaloriferi çalışıyordu iç döşemeleri eski değildi. Araba 2 gündür aynı yerde bekliyordu altına yatıp baktım yerde ve arabada yağ yoktu... Eksperi aradım arabayı çalıştırmamışlsr benzini yok diye... Bu bilgiyide vereyim.

aracı almaya niyetlisin ama bence yine de biras daha araştır (eksper motoru çalıştırmadan rulman sesi var diyemez sadece tecrübeye çıkmamıştır.)

Hocam sanırım sen bu arabayı almak icin kendince hafifletici sebep arıyorsun ama adam belgelemiş sana işte. Bu verilere göre bu araç bu fiyata alınmaz. Yarın bir yerini yaptırayım desen orijinal parçasını bulamayacaksın, sağdan soldan buldukları parçaları monteleyecekler falan. Dertsiz başına dert alma. 20 000 tl bu araca verilmez. Net.

Bu arabaya özel verilmez bu para. Sürpriz yapar. Ayrıca sıralı sistem lpg takılamıyor. Patlama sorunları var. Sonradan elektronik enjeksiyon takılıp güzel verim alınabilir. 190 iyi arabadır. Yaşının önemi yok. Temizlerinin piyasası bu civarda. Ama bu araba etmez.

Öncelikle şunu belirteyim raporu gördüğüm gibi kaporamı aldım gittim. 2.sorduğum soru eksperler gerçekten derinlemesine bakıyor mu ile alakalıydı çünkü eksperi arayıp kaloriferi çalışıyor dediğimde biz arabayı çalıştırmadık şeklinde cevap verdi başlarında değildim çünkü
...başka bi aranaya yine eksper tutacağız sonuçta adam gibi birini tutalım diye tam izah edememişim yoğunluktan... Ayrıca

@hep mutlu olmak... Soruya cevap vermeyeceksen ne diye yazıyorsun, kısaca size ne? Kendi işinize bakın...

Galeriden satılık değil mi? Experden ziyade ustasına göstermek lazım. Hele ki galeri arabasıysa...
Zira bu eksper raporu -eğer doğruysa- motor, şanzıman ve direksiyon kutusundaki yağ kaçakları hayra alamet değil. Arabayı çalıştırmadan bilya sesi olduğunu nasıl anlamışlar, ön takımların durumunu nasıl belirlemişler bilmiyorum ama bunlara da dikkatli baktırmak lazım.
Araç, 5 ay önce el değiştirmiş. Sigortacı vasıtasıyla sürekli el değiştirmiş mi bu öğrenilebilir.

Benim şahsi fikrim sen bu arabadan vazgeç. Aklına yatan başka araba olursa da, o markanın ustasına göster. BMW'ciyse bmw, mazdacıysa mazda, subarucuysa subaru. Bu çok önemli. Her arabaya bakan yerlerden uzak dur.
Hatta sadece ustasına göstermekle kalma, yetkili servisine de göster.

Eklemeyi unuttum. Eski model mercedes alacaksan mutlaka iyi bir mercedes ustasına göster. Boya makinesi tutup, altına üstüne bakmakla olmaz. Motor ve yürürde masraf çıkartan ve parça fiyatından ziyade, işçilik yönünden -ki istanbul ateş pahası o konularda - seni zor durumda bırakabilir bu sürprizler. Benim 190d 2.5 vardı. 4 sene bindim ve bebi bir gün üzmedi, yolda bırakmadı.
İkincisi istanbuldan almamanı öneririm. Kaza yapma riski yüksek, nem ve deniz havası 3-4 yaşındaki araçlarda bile çürüme yapıyor. Bu paralara çıktıktan sonra 2.5 dizel alternatifini de düşünmeni öneririm. 2500 motoru duyunca ouu çok yakar diyen arkadaşlara bilgi: şehir içi 8lt, şehirler arası 6lt yakıtı var. 140km ortalamayla 7.5 lt yakıyordu benim araba şehirler arası.

eh işte. yuvarlanıp gidiyoruz.

Ortodonti muayenesine gidiyorum :(

Genel olarak işimi değiştirdim, geçiş süreci 2 ay sürecek, sonrası harika.

Çalışıyom kanka senden naber?

Cupcakeçideyim, ilk kez yedim, güzelmiş.

Eve yeni geldim, Akşama Euroleague maçları var öncesinde takılıyom öyle...

İntihar neden bu kadar zor diye dusunmemeye calisamiyorum...

maaşıma zam gelmedi ise iş aramaya başlama planındayım nereden başlayayım nereye gideyim

olm bok gibi lan herşey

bombok. şöyle köye yerleşeyim iki koyun tavuk alıp bağ bahçe işlerine dalayım olayı çok mu gerçek dışı lan?

bu hafta çok tırt geçti ya. iş babında hiçbişi yapamadım. hanım rahatsız akşam eve gidip ona bakıyorum. spor salonuna da gidemedim hiç. arabaya ufak bir bakım lazım ona da gidemedim. yarın bir şehirden üst düzey birileri geliyor hanımlara şehir turu yaptırıcam işe bak aq.

almak istedğim tüm arabalar ben yapınana kadar satılıyor. daha ne olsun aq :D

uyumamaya çalışıyorum, çok uykum var. bir hastayı ziyarete gideceğiz.

ya su almam lazım bakkala gidip. aha şorda hemen köşede. ona rağmen üşeniyorum. pijamayla çıksam şimdi işlek yer, efsanevi der meister böyle görülsün istemem. kalkıp üzerime bi şey alsam ohoo kim uğraşacak onunla şimdi. halkı selamlaması var, pos cihazına şifre girmesi var. çok üşeniyom açıkçası. mümkünse şu an düşüp öleyim ama önümüzdeki hafta falan dirileyim istiyom.

fener'in maçı var aslında onu izlerim diyodum, güzel olur ama burda her maç spoiler yiyorum her yer kahve olduğu için. digiturkplay'den izlemek varken kalkıp kahveye falan gidemem trt'de yayınlanan maç için heç gusura bakmayın.

oooh çok güzel.

8'de trt1'de

Yeni uyandim. Sabah kursa gitmistim. Gelince yemek yerken aklıma çılgın bedis geldi onu actim. Sonra hızımi alamadim ustune ruhsar actim eskiyi yad ettim. Uyuyakalmisim.

bütün gün curb your enthusiasm izledim. arada pilates ve yemek yaptım.

sıkıntı ya yine insanlardan ümidimi kestim. bari tek çocuk olmasaydım.

gecenin bir yarısı yol kenarında bijon anahtarı ve el krikosu ile lastik değiştirmek paha biçilemez.

sen 4 lastiği de değiştir. maceraya girme.

@babil para yettiremiyorum arabaya. yoksa 8 senelik lastiklerle allaha emanet zaten her bir yol.

@duyulmasi gk conti fabrikasyon geldi. memnundum. iyi bi frenleme mesafesi var ve 8 sene parçalanmadan götürdü beni.
ford da çalışırken, yeni mondeolarda 3 farklı lastik kullandım. Conti, goodyear ve michelin. Araçlar test aracı olduğu için limitleri deli gibi zorluyordum, 20.000 de lastik değiştirttim hatta. Continin frenlemesinden aşırı memnundum, goodyear bildiğin çöp, michelin de yumuşak ama frenlemede ve virajda bana conti nin verdiği güveni vermedi. Bridgestone hiç kullanmadım, pzero ların iyi olduğunu biliyorum ama normal lastiklerinin nasıl olduğunu hiç bilmiyorum.

Conti iyidir ama nokian'da ondan aşağı kalmaz. kuru zeminde çok yakın tepkiler veriyorlar. nokian özellikle ıslak zeminde çok daha iyi.

(git: www.hepsiburada.com)

bridgestone isim yapmış türkiye piyasasında, hala onun ekmeğini yiyor.

continental daha iyi.

EKAP özelinde bilmiyorum ancak bu tür kurumların genelde bir servisi (SAOP veya REST) olmuyor. Genelde programatik olarak ilgili EKAP url'ine requestte bulunup, dönen response ile gelen veri üzerinde HTML elementleri içersinde gezerek gerekli verileri parse edip gösteriyorlar. Bildiğin amele bir yöntem. Mesela EKAP sayfasının tasarımı değiştiğinde yazdığı tüm parser'ı ona göre güncellemesi falan gerekiyor.

farenjit o yüksek ihtimal, aynısını ben yaşadım. günde 1 taneden 3 günlük bi antibiyotik var, onu bitirip bi de bepanthen pastil kullandım geçti. tabii antibiyotik işi ezbere olmaz, bi doktora görün.

üşenmeyin, doktora gidin. bilinçsizce ilaç kullanmayın.

yeni bir yere taşındım o yuzden aile hekimine gidemiyorum, hastaneye gitmeyede uşeniyorum.
kendiliginden geçmez mi, ilerler mi?

aile hekimine gittiğinizde misafir olarak o şehirde bulunduğunuzu söyleyebilirsiniz. ya da durumu anlatsanız yardımcı olurlar

akp'nin dialoğu tamamen kesmesi. bir nevi atarı. pkk yetkililerine ''sikimde değilsiniz, bundan sonra müzakere dialog yok ne bok yerseniz yiyin'' tadında bir atar yapmışsa ki (medyada demeçler de bu yöndeydi) öyle göte böyle başak şeklinde olaylar gelişmiştir. ikinci tahmin de ülkenin iyiden iyiye pkk ile iç içe geçmiş olması olabilir. hdp sempatisini azaltmak için mit kontrolündeki pkk tekrar aktif duruma geçmiş olabilir. ikincisi biraz komplo teorisi ama bilemiyorum altan.

çünkü yeterince hazırlıklarını yaptılar, tarihinin en güçlü dönemini yaşıyorlar. pkk'nın kürt hareketinin siyaseti ile ilgili olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. hdp, pkk'nın bir kolu sadece. kendilerini legalize etmekte, örgüt propagandası yapmakta kullandıkları bir araç. müzakere vs. ile silahlı terör örgütünü bitirme şansı yok. oo anadilde eğitim verildi o zaman silahları kandilde bırakıp türkiye'ye dönelim demeyecek o teröristler. türkiye devleti tamamen doğudan çekilene kadar da çekildikten sonra da varlıklarını sürdürecekler.

genel istekse en basit manada doğu benim olsun, batı bizim. adam senden güçlüyse dediklerini sana yaptırır. sen güçlüysen başını ezersin. bu kadar basit aslında. güçlü devlet olacaksın. gerisi laf.

hedef önce öz yönetim, sonra (muhtemelen 10-15 yıl sonra) tam bağımsız kürdistan.

hdp'nin barajı geçmesi ve bu işi demokratik yolla çözmek istemesi akp ve pkk'nın işine gelmedi. pkk'nın pasifize olma korkusu var. akp ise iktidar olamadım o zaman kaos çıkartırım derdinde. açıklamalardan bunları anlıyoruz.

pkk'nın varlık sebebinin ortadan kalkması pkk içinde de güç sahibi olan kişilerin işine gelmiyor tabi. kaçakçılıktan milyonlar kazanıyorlar. ayrıca seçim süreci boyunca çeşitli zamanlarda hdp ve kürtlere yönelik gerçekleşen saldırılar, suruç, akp'nin ışid'in destekleyen icraatleri, köpekle (ışid) dalaşmak yerine tasmayı tutan (türkiye) ile çatışma eğilimi, şimdiye kadar kürtlerle ilgili kazanılmış hakların silah ile elde edildiğini düşünmeleri, daha fazlasını istemeleri vs. vs. gibi durumlar da örgüt tabanı üzerinde etkili sebepler.

kacakcilik, uysuturucu, bolge kontrolunu saglamak, kurt hareketini turk siyasetinde soz sahibi etmek vs. bunlarin hepsi talî amaclar.
asil maksat her daim dillendirdikleri gibi 4 kürt topragini birlestirip buyuk kurdistani kurmak. bu dort neresi derseniz: irak kurdistani, suriye kurdistani, iran kurdistani, turkiye kurdistani. irak tamam, suriye tamamlanma asamasinda. iran icin biraz zor diyebiliriz.
turkiyede isse durum biraz karisik. aslinda fiili olarak o bolgelere turkiye diyemeyebiliriz. gidip gorurseniz eger turkce, turkluk gibi kavramlar ozellikle hdp li belediyelerin oldugu yerlesim yerlerinde yoktur. resmiyette turkiye cumhuriyeti oraya kaymakamini valisini iste devlet hizmetlilerini memurlarini yollar, onlar da devleti iste okul, hastane, lojman vs duzeyinde orada temsil ederler.
bu orgut istedigini elde etmedigi surece, cozum, baris, hdp, su, bu hikayedir. istedikleri taviz ise bellidir. akp nin bile vermeye cesaret edemeyecegi tavizlerdir.

Şu an beta ama denemeni öneririm: opera BETA www.opera.com

sorun browser'da değil, flash player denen ucubede.. o yüzden bir adet flash player blocker eklentisi yüklemeni, ihticayın olanın üzerine tıklayıp kullanmanı tavsiye ederim.

Dediklerinden başka tarayıcı kalmadı zaten piyasada. Söyleneceklerin çoğu benzer. Flash uygulamalarında sapıtmayan pek yok çünkü flash denen zımbırtı problemli.

Ben Comodo Dragon kullanıyorum, pek problem yaşamıyorum. Ama sonuçta bu da Chrome tabanlı.

opera iyidir. çok browser denedim ama eninde sonunda opera'ya döndüm yine.

firefox 20.0 portable. 512mb ram ile sorunsuz çalışıyor.

Kızılay'dan Gölbaşı -Toki dolmuşuna ya da Sıhhiye'den Gölbaşı dolmuşuna binip, Makromarket'e gelmeden haymana yolu ayrımında dolmuştan inip, taksiye binerek gidebilirsiniz. Dolmuşculara söyleyin onlar sizi yönlendirir.

üniversitede hoca olmak senin ilacın gibi geldi bana. hem muhabbetli iş, hem bildiğin işi anlatcan. ha akademik kariyer filan uzun bi yolculuk ama napcan ömür geçiyo be bi bakmışsın kürsüdesin. hem bilmediğin -iyi midir kötü müdür, zor mudur kolay mıdır ya da değer mi değmez mi- yabancı bir sektöre atılıp yılların emeğini de silip atmamış olursun. uzun bi yol ama daha gerçekçi vesselam.

Eğitimcilik için yaklaşık bir 8 sene lazım bana, orta okul mezunuyum, lise, üniversite vs. derken ohoo, hele birde akedemisyenlik? çok yol var oraya, ömrüm biter.

biter yine de. bu sırada bilgeadam tarzı kurslarda hocalık da yapabilirsin. işinde epey iyisin gibi bi izlenim verdin, biyer bulursun muhakkak?

eğitimin ücretsiz, özgür ve erişilebilir olması gerektiğini düşünüyorum daha önce ücretsiz eğitim vermek istedim ama insanların çekinceleri olduğu için başlayamadan bitti, ama dediğin gibi bu bir yol olabilir, dursun aklımda.

IT de deneyiminide kullanabileceğin başka bi ton bölüm var , git Pm ol başka yazılımcıya 2 sayfalık değil 200 sayfalık bilgi ver hem yazılımcıyı kurtar hem müşteriyle muhabbet et

Bulabilirsen bana da haber ver, e ticaret sirketindeyim bende

hocam bence sizin ilacınız belli.. kendi girişiminiz. mesleki olgunluğun yanında yaş olarak da yerli olgunluğunuz mevcut. sevdiğiniz işi, sıkıcı unsurlardan soyutlayarak yapabilmenin yolu bu. hem daha fazla insanla muhatap olacaksınız, insan yöneteceksiniz, hem de mevcut bilgilerinizi kullanarak, sevdiğiniz işi yapmaya en önemlisi kendi işinizi yapmaya başlayacaksınız.

ben de sizin gibiyim. yaş 30. 20 yaşından beri yazılım sektöründe çalışıyorum. geliştirici, test uzmanı, teknik lider, yazılım mimarı ve proje yöneticisi olarak çalıştım.

artık başkasının yanında çalışmaktan sıkıldım. en kurumsal, en büyük şirketlerde bile temiz iş yapılmıyor. öngörüleriniz, fikirleriniz, uygulamak istedikleriniz bir yerde birilerinin egosuna takılıyor. ve bunun gibi bir sürü parametre nedeniyle daralmış durumdayım. mali olarak kendimi hazırladığımda aklımdaki projeleri hayata geçirmek için çabalayacağım... kurtuluş yolu bu gibi..

sen 30 yaşını deviren ve başkasının yanında çalışan insan sendromuna yakalanmışsın. kendi işini kurma devrin gelmiş. 16 yaşından beri çalışıyorsun, yani 17 sene yapar. hislerin gayet normal. yorulmuşsun bir nevi.

Cevaplarınız için teşekkür ederim.

@marcus, sanırım insanların aradıkları zaman içinde değişiyor, benim ilk işim sistem yönetimi idi bir ISP de, bildiğin rack kasanın arkasında yaklaşık 1m kare de çalışıyordum ve insanlar sadece sabah ve akşam görüyorlardı, öğle yemeklerini de tek başıma yiyordum ve o zaman hayatımdan memnundum, şimdi ise durum farklı, koşullar ve buna bağlı yorumlar değişkendir.

macbook air'e ssd takılıyormuymuş sonradan? ben onboard diye biliyordum.

edit: ha evet takılıyormuşta o şekilde ssd satıldığını hiç görmedim ben. ince uzun bişi bu?

www.youtube.com

onboard olan ram'ler (anakarta lehimli) ssd takabilin.

senin işini şu görür sanırım..

(git: www.vatanbilgisayar.com)

nasıl değiştireceğine ise; (git: www.everymac.com)

adresinden erişebilirisin. videoları var 11 ve 13 inch için.

Normal bildiğimiz sevdiğimiz 2,5 ssd olmaz senin makineye bu arada.
İnce uzunlardan dakacaksın (jetdrive ssd diye geçer.).

Cuma günü muhtemelen

1 haftaya mı yani? 2,3 hafta sürüyordu sanki.

aralık 2. hafta muhtemelen.

Arrays.sort metodunu kullanabilirisin. şöyle ki;

(git: stackoverflow.com)

teşekkürler o komutu biliyordum ancak nota dair isim bilgileri nasıl bastırılacak onu bulamadım, yani notları sıralayabiliyorum ancak o nota dair isim bilgisi nasıl çekilecek

Array yerine bu tür kompleks yapılarda Collections kullanman daha mantıklı olabilir.

bi sort metodu kullan. not[i] gecen yerlerde adi[i], soyadi[i] da kullan ayni indexte kalsinlar hep. en basiti bu duruyor.

vaktim vardi yaptim :) bunu son fordan oncesine yapistir.

for (int j = 0; j<not.length; j++) {
for (int k = 0; k < not.length; k++){
if (not[j] < not[k]) {
int buffer = not[j];
not[j] = not[k];
not[k] = buffer;


String buffer1 = adi[j];
adi[j] = adi[k];
adi[k] = buffer1;

buffer1 = soyadi[j];
soyadi[j] = soyadi[k];
soyadi[k] = buffer1;

}
}
}

www.anadolu.edu.tr

açık öğretimden istanbul üniversitesi tarih geldi ne demek?

istanbul üniversitesinin de var açık ve uzaktan eğitim fakültesi.
auzef.istanbul.edu.tr

hızdan ziyade devirdir önemli olan.
ben genel olarak vites geçişlerini 2500-3000 devir aralığında yapıyorum.

vites geçişleri hızdan çok devirle alakalı ama düz yolda renault scenic marka araç ile 80'den itibaren 6'ya geçiyorum ben.

6. vites benim bildiğim rahatlatma vitesi olarak kullanılır. 5. viteste yüksek devirdeyken aracı daha düşük devirde çalıştırmak için geçilir. yanlışsam vurmadan düzeltin.

ferrari ile clio farklı tabi bu durumlarda o yüzden çok anlamlı bir soru değil. 6. vites şehirler arası yollarda yakıt tüketimini düşürmek için düşünülüyor. o yüzden 90 100 civarı diyebilirim normal araçlarda

soruna cevabım yok. diğer yandan ben devire bakardım eskiden ancak şimdi araç bilgisayarının anlık paylaştığı yakıt tüketim verisine göre vites değiştiriyorum. motor 2000-3000 devir arasında bağırmaya başlayınca, yakıt tüketimini fabrika ortalamasının üzerinde seyrediyorsa vites yükseltiyorum.

kullandığınız aracın maksimum tork ve beygir gücünü elde ettiği devirle alakalı. dizel araçlar'da 3000-3500rpm'i geçmemekte fayda var. 2800- 3000 arası ideal.

benzinli turbosuz araçlarda ise 3500 civarı ideal olabilir. aracınıza göre değişir dediğim gibi. zaten aracınızı dinlediğinizde hissediyorsunuz bir süre sonra.

Arac motor cinsine, vites sayisina ve yakit turune gore degisir. Ben de 125 beygir tsi motor 6 ileri arac var. sehir icinde 1750-2000 devir arasi vites yukseltirim, otobanda veya duble yolda 2000 -2500 devir arasi vites yukseltirim. 6. Vites performanstan ziyade yakit tasarrufu icin kullanilan vitestir. Audi-wv-seat grubu dsg sanzimanli araclarda vites gecisi 1600-1750 devir civari vites yukseltiyor ekonomik olmasi icin. Fabrika ayari oyle yapilmis.

haklısınız pardon, marka model vermemişim. dizel astra 1.6 içindi sorum aslında.
daha önce hiç 6 vitesli araba kullanmamıştım. sadece 4-5 dk 100-120 km yapabileceğim bir yolum var, 5 ile gidiyorum hızlı gittiğimde, acaba burada 6'ya geçecek miyim diye merak etmiştim.

motor yiyorsa geç hocam 100km'de 1-2 litre kazancın olur o hızlarda muhtemelen

dobloda 100 km yaparken devir 2500 civarı oluyor. rahatlatmak için 6 ya atıyorum.

jailbreak uygulaması sonucu bu tür sorunlar olması normal. temiz bir şekilde 7.1.2'yi kurun. efendi gibi kullanın.

3 yıl doldu ise, okuldan atılınmıyor ama öğrencilik hakları ortadan kalkıyor. (6111 no'lu torba yasa gereği) 3 yılı doldurmadıysanız, sistemle ilgili bir karışıklık olmuştur.

Yuksek 3yil mi oldu, ayyy nasi mutlu olduuum , gelin bi cay ismarliym size .
Ayca sagol bebisim :))

nasıl 3 yıl oldu? bununla ilgli resmi gazetede birşey mi yayınlandı?

Evet ve 1,5 yıl önce yayınlandı üstelik. Buyrun, Resmi Gazete'de ilgili yayın: www.resmigazete.gov.tr

@aychovsky: 3 yıl dolmadı işte problem orada. Enstitünün de net bilgisi yok. Daha 3. yılımız bu başlayacak olan dönemler olacak fakat hepimizde 129tl harç borcu görünüyor. Harçlar falan mı geri geldi, ne oldu?

5000 x 3000 piksellik bir fotoğrafın baskısını almak istiyorsunuz anladığım kadarıyla. standart fotoğraf derken boyut olarak kaç santim istiyorsunuz? 10x15, 15x21, 20x26, 30x40, 75x100 gibi.

gidin bir fotoğrafçıya istediğiniz boyutu söyleyin bassınlar. kiosk falan varsa baskı yapılacak boyutu ve krop oranını kendiniz ayarlayabilirsiniz. çoğu kioslar bunu destekliyor. örneğin bir fuji image plaza'ya giderseniz fuji kiosklarda bulabilirsiniz.

çözünürlüğü ile oynanmamış o boyutlardaki ham bir fotoğraf için bir şey yapmanıza gerek yok. boyutları örnek olarak verdiğinizi düşünüyorum aksi halde kağıt oranlarını tutturmak için, öncesinde size uygun yerlerden biraz croplamak gerekecek.

aynen fotoğraf ham. boyutlar örnek değil aslıdna böyle boyutları croplama vs'den ziyade, normal en boy oranında mesela bir cd kapağı boyutunda bastırırsak bozulma olur mu? normalde eşek gibi fotoğraf çünkü.

Istanbuldaysaniz, reis dijitali onerebilirim. Deneyimliler ve konu hakkinda size yardimci olabilirler. Topkapi 2.matbaacilar sitesinde yerleri.

hayır bozulma olmaz.

konuyla ne kadar ilgilisiniz bilmiyorum ama boyutlarla beraber çözünürlük değeri de önemlidir. yani kaç dpi olduğu. bir duvar resminde küçük dpi değerleri yeterli iken dergi boyutundaki baskılarda yüksek dpi değerleri gerekir.

çok teşekkür ederim

uniquelik sağlamak için internet sitesinin ismi tersten kullanılıyor. başka bir şey kullanılsa da olur aslında. bir de standartları falan öyledir.

windows app, system service vs yazarken de benzer durum sözkonusu. yani sadece web uygulamaları değil bunu yapan. belirli bir anlamı vardır muhakkak.

internet siteleriyle doğrudan alakası yok aslında..

ticari işletmelerin geliştiridiği yazılımlarda "com" ön eki kullanılıyor. gönüllü geliştiriciler ya da vakıf bünyesinde geliştirilmiş açık kaynak ürünler genelde "org" ön ekini kullanıyorlar. bu kaynak kodun kime, hangi topluluğa ya da bir şirket'e ait olup olmadığını ilk bakışta görmek, projeleri hiyararşik olarak ayrıştırabilmek için kullanılıyor.

örnek - 1:
----------------------
"com.oracle.xxx";

com: bunun ticari bir ürün olduğunu ya da ticari bir işletmenin ürünü olduğunu,
oracle: firma adını
xxx: proje ya da bileşen adını..

örnek - 2 :
---------------
"org.eclipse.persistence.xxx"
org: bunun bir vakıf ya da organizasyon olduğunu
eclipse: vakfın ya da organizasyonun adı
persistence: proje ya da ürün grubu adı
xxx: proje ya da alt bileşen ismi

şeklinde örneklenebilir. bu arada bunun ticari bir iş mi açık kaynaklı bir projemi olduğunu detaylı olarak lisanslama türünden anlayabilirsiniz. ticari lisans, gpl, lgpl, mozilla gibi lisanslar olabilir.

bir ürün düşünün, hem ticari sürümü var hem de açık kaynaklı community versiyonu. bu durumda ticari ürünlerinde "com" ön ekini kullanırken, bir vakıfa bağlı olmaksızın kendi topluluklarını oluşturarak kamu lisans türlerinden birisi ile lisansladıkları topluluk projelerini "org" ön eki ile başlatıyorlar. katı bir kural yok bunda ancak genel kabul görmüş bir uygulama olarak düşünebilirsin. java kültürü bu şekilde.


umarım açıklayıcı olmuştur.

teşekkürler gayet açıklayıcı oldu.

Neden yüksek lisans yapmak istiyorsun?

iş deneyimin var anladığım kadarıyla. o yüzden,işletme, pazarlama vs. gibi konularda şu nedir? bu nedir? gibi teorik şeyler soracaklarını pek sanmıyorum.

neden mba yapmak istiyorsun? beklentin ne? iş konusunda hedeflerin ne? mba bu konuda sana neler katacak? bu konudaki düşüncelerini paylaş. mba'in ne olduğunun ve sana ne katacağının farkında olman, ne istediğini biliyor olman yeterli olacaktır.

mba ingilizce ise mülakatı amerikalı bi amca yapıyordu eskiden. bilgin olsun.

sorular genelde arkadaşların dediği gibi.

ddr2 bulmak zor olabilir. bilgisayarcılara girip sorun. esnaflarda illa vardır atıl durumda bekleyen. ucuz olur zaten.

hiç bulma imkanı yoksa donanımhaberin 2. el kısmına bir bakın. kesin denk gelirsiniz.

pm

2x1 gb ddr-2 1066 ram mevcut elimde. ilgilenirsen pm at.

www.sahibinden.com

2gb tek cubuk lazim. Sagolun.

maltepe pazarı garnati çözüm olacaktır.

tezli-tezsiz farkı olabilir sadece..

ikinci öğretim ve uzaktan eğitim tezli yl yok bildiğim kadarıyla. buradan yola çıkaraz tezsiz yapmayı düşündüğünü varsayıyorum.

özellikle MBA düşünüyorsan ikinci öğretimi tercih etmen mantıklı olur. Network oluşturma adına ve sınıf içi sunumlar, ekip çalışmaları vs. fazlasıyla interaktif hale getiriyor. Uzaktan eğitim yöntemi ile MBA biraz kısır kalıyor, haliyle prestij açısından da etkili.

Eğiğim kalitesi açısından örgün öğretim ile ikinci öğretim arasında bir fark yok ama uzaktan eğitim için malesef aynı şey geçerli değil.

hiçbir polaroid filmi -fuji instax dışında- kolay ve ucuza bulunamaz. masraflı bir heves seçmişsiniz kendinize. size önerim fuji instaj almanız yönünde olacaktır. ebayden daha ucuza getirebilirsiniz bu makineyi. ve aldırsanız wide boyutlusundan alın.

ben kullanıyorum, fuji 20 li film 40 tl makineler zaten ucuz.

fujifilm instax gayet başarılı neo classic modelinin boyutları falan da iyi, taşınabilir kıvamda. tavsiye ederim.

polaroid makinayı sakın vintage cart curt mekanlardan alma.varsa git eskici bit pazarı varsa oradan al.çok güzel bi tane görmüştüm adam 5 dedi almadıydım.pişmanım evet.

Gitti gidiyor da gördüm ben.. Şuan giremediğim için link atamıyorum ama eskicide sorduğumdan daha uygundu fiyatı 50TL

2- tebliğ süresi ile ilgli yapacak bir şey yok. isterseniz trafik ya da bölge idare mahkemelerine(yanlış hatırlamıyorsam) başvurabilirsiniz ama oradan döner. tamamen hakimin inisiyatifinde. geçtiğimiz yıldan bir çok kişiye gecikmeli iletildi. aban 9 ay sonra gelmişti mesela. ama mahkeme ödeneksizlik gerekçesini kabul etti emniyetin. reddediyor davayı. kabul edip sizi haklı bulsa bile geçtiğimiz aylarda üst mahkemeden döndü. isterseniz yine de şansınızı deneyin.

o tebliğ edildi dedikleri ceza da ulaşmadı aslında zaten, üstüne faiz bile eklemişler yahu 50 lira da. O zaman X sene sonra peşimden gelen dünya kadar ceza olsa bir şey diyemeyecek miyim? :/ Bana hiç adalet gibi gelmedi bu.

Şansımı bir deneyeceğim sanırım.

max 1'er kova

1 tavan 1 duvar etti 2.

kova kaç kg'lık oluyor?

5 ve 10kg kovalar mevcut. renk tüpü alıp biraz da sulandırıyosun mis gibi çıkar. 5kg yeter bence, iki odaya iki kat atarsın yeter bence.

çok az. büyük ihtimalle birer kova bile alsanız artacaktır. kovalar 20 kg. duvarın şu anki rengine göre astar da almanız gerekir belki.

toyota yaris gorus acisi olarak idealdir temizini bulursan atla (değerde kaybetmez).
ikinci onerim micra

corsa olabilir. o fiyatlara 2002 sonrası bulabilirsin diye düşünüyorum.

verebileceğim tavsiye otomatik viteste peugeot 206 - 307 falan uzak dur. çok başın ağrır. kronik problemli o araçlar.

zaten fransiz arabasi almayin lafini cok duyuyorum, neden bilmiyorum. ustam da ayni seyi demisti hatta.

citroen c2 bakarken vazgectim o yüzden.

baska oneri?

yaris, corsa.

polo

Geçenlerde teyzeme aldık.

Megan II

çok memnun kendisi.

unuttum eklemeyi

hatchback olacakti bir de.

yaris, micra, jazz üçlüsünden birisi

2012 model Corsa otomatik vites kullanıyorum, çok memnunum. Bu kasa olmasa bile daha eski kasalardan Corsa alabilirsiniz. Mümkün olduğunca km.si az bir araç bulmaya çalışın, temiz olsun yeter bence. Opel Corsa, Peugeot 207, VW Polo, Nissan Micra hepsi olabilir gibi... Kolay gelsin.

palio speedgear

klavyeden kastın debug esnasında müdahale etmek ise immediate window işini görür visual studio'da.
www.blackwasp.co.uk

(git: www.dotnetperls.com)

kendi kanaatime göre mhp nin başka bir partiye karşı diğer partiyi desteklemesi çok büyük bir hataydı,bunun bedeli tabiki olacaktır.Birde bu desteklere rağmen sonuc alamamış olması bu ittifakın taraflarının sorgulanması gerekliliğini ortaya çıkaracaktır.

ben mhp'nin diğer bir partiyi desteklediğini düşünmüyorum. 2009'da mansur'un %27 lik oyunu saymazsak mhp hep %5 - %8 bandında takılıyordu ankara. yine öyle oldu. keza istanbulda'da %4-5 civarında oy alıyor. mesela mhp bu dönem pasif bir aday belirlemiş ve chp adayını desteklemiş olsaydı %8 yerine %4-5 alır, mansur şu an başkan olurdu.

sanmam. o zaten ülkücülüğü manipüle edip etliye sütlüye pek karışmayacak biçimde yönlendirebilmek adına orada.

temel olarak;
2-3 koşullu update.
2 pozitif bir negatif join'li select
tabloya alan ekleme, türünü değiştirme, tablo taşıma vs gibi şeyleri sorabilirsiniz.

Mülakat tecrübem falan yok ama; JOIN'ler sorulabilir sanırım.

subquery

ben sql eğitimi veriyorum. en ileri öğrettiğim şeyler;

row_number() over (partition by ... order by ....) kalıbını kullanmak,

select'te alt sorgu, (subquery)

biz sadece select yapabiliyoruz gerçi. update, insert, create ile ilgili çok karışık ne sorulabilir bir şey söyleyemeceğim. ama trigger'lı falan create, farklı tablolara göre koşullu update güzel olabilir.

aklıma gelen orta düzey bilgi;

having count/sum,

group by. genelde group by çok karıştırılıyor.

left join, normal join farkı.
where'de eşitlik kurarak tablo birleştirme.

from'da ve where'de subquery yapmak, farkları, avantaj ve dezavantajları.

vs vs. bunları biliyorsa daha ne zaten.

kapasite ve potansiyel ölçme işini bence sadece pratik soruları ile değil, teorik sorular ile de ölçmelisin.

örneğin, 2 teorik soru, 3 tane de pratik uygulama sorusu olabilir. eğer db admin aramıyorsan teorik sorularda oracle, mysql vs. gibi platformların yönetimine ilişkin spesifik sorulardan ziyade rdms kavramına ilişkin soruları seçmen daha mantıklı olacaktır.

şu linkler belki fikir verebilir.

[1] (git: www.programmerinterview.com)

[2] (git: www.udemy.com)

"kapasite/potansiyel var mı belirlemek istiyorum" dediğiniz için, işe alacağım analistlere sorduğum bazı soruları ekleyeceğim. ben sql bilen değil, sql kullanabilen insanlara ihtiyacım olduğu için böyle sorular soruyorum:

1- Son 3 ayda, tutarsal olarak en yüksek satış yaptığım kanalın müşteri dağılımını nasıl hesaplarım?
2- Satış kanallarının ödeme yöntemi dağılımını nasıl hesaplarım?
3- Sözleşmesini iptal eden müşterilerin çağrı merkezi başvuru kategorilerinin işlem adedi bazında dizilimini nasıl hesaplarım?
4- Son 1 ayda, Call Center başvurusu başarılı olarak kapatan ilk 3 agent'i nasıl bulurum?
5- Son 1 yıldaki çağrı merkezi başvurularının ortalama kapatılma süresi
6- En çok kazandıran %10 müşterimi nasıl hesaplarım?

Tüm bu sorulara "son 2 yıllık veri", "ilk üç çeyrek" gibi zaman vb. kısıtlamalar getirerek türetebilirsiniz.

Sigortanın yatmadığı bir dönem mi var acaba?

1 ocak 2012'den itibaren bir kaç günlük de olsa işsiz kalmışsanız, otomatik olarak en üst dilimden gss'li yapıyorlar. sonra itiraz etmeyince devam ediyor. işe giriş bildirimi ya da iş yerinden alacağın çalışma belgesiyle sgk müdürlüğüne gidip iptal ettiriyorsun. bana da 2 bin lira kadar çıkarmışlardı. kaldırttım. 3-5 günün bedelini ödedim. 30-40 lira bir şeydi o da.

benim de çalıştığım dönem için borcum gözüküyordu, sgk'ya gidip söyleyince düzeltiyorlar.

çalıştığını da bildirmen gerekiyor. muazzam işleyen bir sistem var sgk'da. açık buldukları anda döşüyorlar; bulamazlarsa kendileri yaratıyorlar.

Aynı olay bende de oldu. Yalnız ben hep özel sandık mensubuydum. Yani SSK, BağKur ya da Emekli Sandığı değildi. Olay çözmeye SGK İl Müdürlüğüne gittiğimde 2008-2012 dönemi içinde fazladan borç çıkarmaya çalıştı. Üstelik bu dönemler "isteğe bağlı" kapsamda olmasına rağmen. Yetmedi, çalıştığıma dair resmi imzalı mühürlü belgeler elimde olmasına rağmen, beni kaymakamlığa yönlendirip gelir testi istedi.
@nodrap'ın dediği doğru ne yazık ki!
1 Ocak 2012'den sonra çalışmadığın bir gün var mı? Onları tespit et. Bu tarihten sonra sürekli çalıştıysan, sana borç çıkaramazlar...

sigorta acenteleri yapıyor. kaç günlük olduğuna göre değişir fiyatı.

bir sigorta acentesi ile görüş, yukarıda söyledi şartlarda seyahat sigortası yaptırmak istediğini söyle, 80-100 lira bir şey tutuyor. 6 ay - 1 yıl falan geçerli oluyor falan. başına bir şey gelirse (hastalık, kaza vb.) ab ülkelerine yük olma diye masrafları min. 30.000€ kadar sigorta ettir kendini diyor. ben yaptırmıştım 2011 yılında axa oyak'a.

aylığı 15-20€ civarı oluyor. bankalar veya sigortacılar yapar.

Şuradan alabilirsiniz: purchase.travelguardworldwide.com

Ben öyle yapıyorum

Axa'da 15 günlüğü 7.5 Euro'ya yaptırdım ben Ekim'de. Uzun uzun anlatmanıza gerek yok, Schengen için sigorta yaptırmak istiyorum deseniz onlar anlayıp yapıyorlar zaten.

ocak'ta hdi'dan 1 aylık 30 tl'ye yaptırdım. bütün şirketleri gezdim, en ucuzu hdi.

tamamiyle kariyer hedefine bağlı, çalışacağın pozisyon, şirket vs.. 1000tl de olabilir 3000 de. belki daha fazlası.

iş tecrübesi daha önemli bir çok sektörde.
ama bu arkadaşın kısa zamanda maaşını katlayarak ilerleyeceğini düşünüyorum.
1500 le başlasa bile 3-4 sene içinde 5000i görecektir

Ek bilgi: Neredeyse hiç bir işveren not ortalamana bakmaz.

Şirketler yeni mezunlara keklik gözüyle bakıp , tecrübe ve yetenekler ne olursa olsun elinden geldiğinin en az maaşı verir.
Hangi okulu okuduğun veya hangi bölümden mezun olduğun önemli değil eğer insanlara empoze edilen köle zihniyetini fark eder ve oyunun bir parçası olmayı rededersen kazanacağın para iyi miktarlar olur. Hayatta en kötü şey aldığın maaşın sabit olması. Eğer maaşın bin lira ise , bin liralık insan olursun fazlası değil.
4 yıl üniversite okuduktan sonra tarlasını satıp istanbulda şirket kuran bir ilkokul mezunu adamın altına girip 2 bin lira için 30 gün göt yalamaktansa , okula yapacağın 4 yıllık harcamanın tümünü bir ticaret alanına yatırıp önünü açmak daha sağlıklı.Kendini yaşıyor gibi hissedersin en azından.Kazandığın para belli olmasın . bin liralık , 2 bin liralık adam olma .
Ha elimde diploma olsun diyorsan , açıköğretim fakultelerinden birine kayıt ol.Zaten üniversite diplomaları 2005 yılından sonra sadece etiket oldu.İş verenler açısından hiçbir değeri olmayan kağıt parçaları.

başkasının kurduğu şirkette ÇALIŞTIRILMA , kendi işini kur ÇALIŞ !

@1tam1ayran

yav he hee. sektör tecrübesi olmadan, ticareti bilmeden ne şirketi kurduruyorsun adama?

iş bulması en fazla 1-2 ay sürer. 2000 üzeri başlar ve yükselmesi diğer üniversite mezunlarına nazaran daha hızlı olur.

madem bu kadar kolay biz de tarlayı satıp şirket kuralım amk.

3-5'e bakmayacaksın biraz iş hayatında vakit geçireceksin, tamam belki teoride 10 numara adamsın ama pratikte? zaten kumaş varsa sen de ve sen de eşek değilsen iyi yerlere gelirsin.

kendi mesleğimden örnek vermek gerekirse üniversitede öğretilenlerle yaptığım işin pratiğinin alakası yok.

boğaziçinden mezun olana direk yöneticilik veriyorlar bilkent'ten mezun olana da amerika'da master beleş.

çok boğaziçi ve bilkent mezunuyla çalıştım. ilk işinde 1200 lirayla amelelilk benzeri bir iş yapan da vardı, direkt amerikaya gidip senede 50k ile iş bulanlar da. tamamen sektörüne bağlı. big 4'a girer 1400 tl maaşla senelerce sürünürsün veya pg-unilevere bir şekilde kapak atar 3000 üzerinde maaşla işe başlarsın. başvurduğun yerde işe alım sırasında tercih edilmene sebep olabilir (olacaktır) ama sonrası kısmet ve performansa bağlı. yükselmenin diğer üni mezunlara oranla yüksek olacağına kesinlikle katılmıyorum. adam sütçü imam fakültesi mezunu olsun bilkent boğaziçiliden daha "performanslı" çalışıyorsa amınakor.net

en ucuz bulduğun an al bence, beklersen daha da yükselebilir. en azından böylece daha az kaybın olur fiyatlar düşse ya da kampanya çıksa bile.

işte en ucuzu bu mudur bilemiyorum ki. fiyat sabitleme var mesela onu kullansam mantıklı mıdır sizce? yani sonra fiyat düşerse mesela o fiyattan almama izin veriyor mu?

web tarayıcının (explorer, firefox vs.) cookie lerini temizlemeyi ihmal etme. girip fiyata bakıyorsun. lan almayayım diyip vazgeçip kapatıyorsun. sonra tekrar girdiğinde atıyorum 89tl olan bilet 109tl olmuş. başka bir tarayıcıdan tekrar giriyorsun (ya da çerezleri silip aynı tarayıcı ile girebilirsin.) hoop sana ilk gösterdiği fiyat geliyor. çakallıkta sınır yok. sana fiyat yükseliyor diye gösterip kilitleme peşindeler. pegasus'ta çok yaşadım bunu. küçük bir bilgi notu olsun istedim.

fiyat sabitleme kısıtlı bir zaman için. 24-72 saat arasıydı en son sanırım, belki değişmiştir.

15 güne kadar sabitlenebiliyor ama fiyatı sabitlediğim için bilet ucuzlarsa daha fazla vermek istemiyorum.

sunexpress ile alın. müşteri hizmetleri ile pazarlık yapabiliyorsunuz. çok enteresan bir firma.

Ne fikir sunabileceğinizi bilmiyorum ama sizden tüm fonksiyonalitesi çalışan, crud işlemleri yapabilen akıcı bir uygulama bekleyecekler. hocanız size bir konu verir zaten, sadece ios mu android mi olacağını düşünmeniz lazım.

işe yarar, bir soruna çözüm getiren uygulama/sistem geliştirmen ve bunları tez kadar detaylı olmasa da teorik bilgiyi veren bir doküman oluşturman gerek. geliştireceğin sistemin tasarım detayları, çalışma prensibi, hangi probleme çözüm olduğu ve projenin bunu nasıl başaracağını içeren bir doküman olmalı.

mobil uygulama yapmak diye bir bitirme ödevi olmaz. oturur bir problemi teşhis eder ona göre çözüm üretirsin. bu çözüm mobil uygulama, masaüstü ya da web uygulaması gibi bir ya da bir kaçını içerebilir.

önce sorun tespitine git. hayatımız aşılmayı bekleyen sorunlarla dolu. mutlaka günlük hayatında ya da çevrendeki insanların hayatında "keşke şu da şöyle olsaydı" diyebileceği bir şey vardır. sadece "mobil olacak" diyerek kendini kısıtlama, ufkunu daraltma yeter.

çözüm yolu ya da yöntemleri bir şekilde belirecektir zaten.

evet bırakabiliyor. hatta tam olarak "mazeretsiz görüşmeye gelmedi" diye bir seçenek var.

bıraksa be olur bırakmasa ne olur arkadaşım!
bir sor bakalım başvuru yaptığın kaç firma sana en azından "olumsuz" diye adam gibi bir teşekkür mesajı atıyor.
Ya da mesaj atanlara bak bakalım % kaçı en erken bilmem kaç gün sonra mesaj atmış mesela. başvurunuza olumsuz bakıp aylar sonra teşekkür mesajı atan ve kurumsalız diye geçinen koca koca şirketler var!
Onun için takma kafana bunu, insan bir iş görüşmesine gitmeyebilir de!
Hatta mazeretsiz bile gitmeyebilir duruma göre.
Olaylara sadece onların açısından bakmamak lazım, bence.
Not:Kariyer'de muhtemelen en son 7-8 sene önce başvuru yapmıştım. Bu bahsettiklerim eski zamanlardan tabi.
Ama durumun değiştiğini düşünmüyorum şahsen.

mersinli arkadaşlar alınmasın ama, kazandıklarınızın bir kısmını aşağıda sıralıyorum;

daha fazla samimiyet, daha güzel kebap, kazım büfe, hamburgerci mükerrem, daha sıcak ve delikanlı insanlar vb.

kaybettiğiniz tek şey: mersin ciğeri

tantuni denen sacma sapan seyi kaybetmedin onu soyleyebilirim bir istanbullu olarak.

adana = 3. safya haberleri.. ha unutmadan, bir de adliye önü kavgaları var. mersin biraz daha yaşanabilir sanırım.

mersin'deki işyerin daha iyiymiş. adana'da da nerde kaldığına bağlı. ziyapaşa veya turgut özal olsa güzel olur.

mersin marina'sını ve tantunisini kaybettin. bir de mersin'de deniz daha güzel (şehir merkezinde değil, ilerlerde)

adana daha gelişmiş bir şehir. daha çok insan. daha çok fırsat. kebap güzel oh.

Mersinli olarak adanali deyince beş parmagin besi de bir olmasa da kaba insanlar aklima geliyor.Mersin daha nezih bir yerdir bana gore. Son zamanlardaki durumunu bilemiyorum ama.

Adana sehir olarak güzeldir, ona bir lafim yok.mersin daha bir sahil sehri gibidir.

benim için en önemli farkı adana'nın neresinde takılacağını neresinde takılmayacağını bilmen. yıllar önce mersin ve adana'da yaşadım o zamanlar öyleydi yani kesin çizgilerle ayrılmış bir şehirdi adana tabii ki belası tehlikesi de mersine göre daha çok. onun dışında bir fark yok adana insanı da mersin insanı da aynıdır hemen hemen tabii yerlisinden bahsediyorum mersin çok fazla merkezine göç aldığı için yerlisi kalmadı gibi bir şey ama kültürleri, insan yapıları hemen hemen aynıdır. zaten mersin = adana dır pek çoğu için hemşeri olarak görürler birbirlerini.

Bak şimdi şöyle söyliyim; babam mersinli annem adanalı.
Mersinin insanları daha aydındır. Ayrıca canın sıkıldığı zaman deniz kenarına gitme şansın var.Fakat ben adana/ kozanı daha çok seviyorum.Adana bana biraz karışık geliyor, kozan daha iyi.İnsanları iyidir, bir şeye ihtiyacın olduğu zaman sonuna kadar yardımcı olurlar.Adana ili içinde gitmemen gereken sokaklar, mahalleler vardır onlara dikkat edersen sorun yaşamazsın.İnşallah kozana düşmüşsündür :)

Biz adanalılar burada adanayı sadece televızyondan gorüp sallayanların söylediklerinin aksine hergün kavga dövüş içerisinde değiliz,adam yemiyoruz. Allah aşkına şu kavga olayı sankı tek adanada mı var ? Turkıyede yaşıyorsunuz ha !!!

Mersinli ye Adanayı sordugunda, Adanalıya da Mersını sordugunda ıyı seyler duymazsın. Bu nedenle gel ve yaşamının tadını çıkar. Tarıhı kazancılara gıt fasıl dınle eğlen. Kebabı demıyorum bıle. Kazımda ıstedıgın saatte muzlu süt çak !..

İş dolayısıyla gelıyorsun yuksek ıhtımal çok fazla zamanın olmayacak ama fırsat buldugun zamanlarda kendin keşfet bu şehiri..

Mersin daha huzurludur, deniz filan daha güzeldir; hele bi de marinadaymışsın o yüzden şimdi muhtemelen Adana daha karmaşık ve hareketli gelecek. Ama dert etme. Baharda hafta sonları yine kaçarsın Mersin'e kafa dinlemeye.

Adana şehir olarak daha fazla gelişmiştir. Sosyal imkanların daha fazla olur. Turgut Özal ya da Ziyapaşa'da tutabilirsen evi, daha düzgün insanlarla karşılaşırsın.

Havaalanı yakınlarında özellikle devamlı bi kebap kokusuna maruz kalacaksın. Bu biraz zorlayabilir :D:D:D

stansted ve heatrow havalimanlarından kalkan national express otobüsleri victoria coach station'a gidiyor. oradan da zaten yine bilet alır gidersin eastbourne'e national express ile.

national express'in sitesinden bilet alabilirsin. tek bilet alırsan pahalıya gelir. saatleri ayarla iki ayrı bilet al.

en kolay diyorsan gatwick'ten direkt trenle ulaşırsın. onun dışındaki yollar epey uzun sürüyor.

Heatrow'dan Londra Victoria Tran Station'a, oradan da trenle eastbourne'a gecersiniz. cok uzun degil, sadece bir bucuk saat suruyor.

her ikisi de

yazilim cunku mac os x / ios vs.
donanim cunku iphone/ipad/imac falan filan

adamlar sana anahtar teslim cozum sunuyorlar. cihazi aliyorsun icine genel ihtiyacin olan yazilimi da koyuyorlar

30 yasindalarmis bu arada www.apple.com

donanım diyemeyiz. son tüketiciye yönelik tasarımcı bir şirket bence. tasarlıyor, parçaları farklı firmalar üretiyor ve onları en uyumlu şekilde bir araya getiriyor. bence yazılım daha ağır basar. donanım diyebileceğimiz ürün, iphone, ipad ve mac'ler işlemcileri, ana kartları, ekranları hep farklı donanım firmaları tarafından üretiliyor. tek ortak noktaları sadece bu sistemlerde kullanılabilen yazılımları :)

cevaplar jobs filminde.

apple abartılmış balon bir şirket.

Bal gibi de donanım şirketi yazılım şirketi olmasının yanı sıra.

Aldığın ürünün üzerinde elma var mı yok mu? Mac pro'yu alan adam intel işlemcili diye almıyor, mac diye alıyor.

Parçaları başkaları yapıyor olması bunu değiştirmez. O zaman Mercedes, BMW, Audi falan da otomotiv firması değil, onlar yapmıyor bütün parçaları.

Adamlar ünlü bir yazılımcının dediği "donanımını kendi yapmayan, iyi bir yazılımcı olamaz" tadında bir laf vardı, onu felsefe edinmişler. Bir yerde izlediydim.

apple komple bir ürün ortaya koyan bir şirket. donanım şirketi değil demek ayıp olur. çünkü donanıma tasarımla hayat veren bir şirket.

sağdan soldan parça alıyor üretiyor demek, komik olur. küreselleşmeyi ve herkesin uzman olduğu konuda üretim yaptığı bir sanayileşme gerçeğini kabul etmemek olur.

intel, amd, qualcomm,arm gibi şirketlerin ulaştığı kaliteli ve üst düzey ürünler mevcutken apple, htc, dell gibi firmaların cpu, gpu gibi ürünleri üretmesini beklemek ahmaklık olur.

apple bir fikirle çıkar ortaya, "ben telefon üreteceğim ama insanlar dokunarak kullanacak, uygulama geliştiriciler bu telefon için 3. parti uygulamalar geliştirerek bir çok ihtiyaca cevap verecek yetenekleri kazandıracak."

oturur nasıl bir yazılım geliştireceğini, bu yazılımın koşacağı donanım ve yan bileşenlerini belirler. gider donanımları(lcd ekran, cpu, storage vb.) sağlayacağı üreticilerle görüşür ve bir kaç tanesini bir araya getirirek ürün tasarımını gerçekleştirir.

seri üretim için gider foxconn gibi şirketlere "al bak benim ürün tasarımım(iç donanım diziliminden, kasa yapısına kadar) bu, malzemeler bu üretim standartlarım bu. şu kadar zamanda bunu üretebilir misin?" onunda işine gelir, yapabileceğine ve kar edeceğine inanırsa yapar. apple ürününü pazarlar, kar elde eder montaj yapan şirket'de parasını alır.

bu sebeple, hem donanım hem yazılım şirketi olduğu için; bütünleşik ürün şirketi diyebiliriz.

hem donanım şirketi hem de yazılım şirketi.

"parçaları başkaları yapıyor o zaman donanım şirketi değil" demek de saçmalığın daniskası. her şeyini sıfırdan kendisi yaratması gerekmiyor donanım şirketi olabilmesi için.

Bu konu ile alakalı Steve Jobs'un hem otobiyagorafi kitabında hem de bir çok röportajında referans gösterdiği bir söylem vardır. Bu sözü söyleyen kişi bütün bu personal computer furyasının başlamasına neden olanların başında gelen Alan Kay diye birisidir. Bu Alan Kay abimiz yıllar yıllar önce şöyle buyurmuş;

"People who are really serious about software should make their own hardware."

Iphone lansmanının yapıldığı keynote videosunun da 34:05 'e gidersen sen de kendin duyabilirsin.
youtu.be

Son tahvil de ise apple kendini hardware firması olarak konumlamıştır çünkü hem mobil cihazlar için hem de personal computer'lar için yazılımlar artık tamamen ücretsiz hale gelmiştir. Yazılımdan para kazanmıyorsa o zaman bir yazılım firmasıdır demek doğru olmaz.

Gel gör ki apple tam bir kam emici olduğu için aslında yazılımlarını ücretsiz vererek kullanıcıların hardware'lerini uzun dönemde kullanılmaz hale getirip bu ürünleri yenilemeye zorluyor.

Iphone'da denenen ve büyük başarıya ulaşan bu strateji artık tüm apple ürünlerinde uygulanıyor.

Şöyle eskiden sen bir imac alırdın ve bunun içinde yazılımı da gelirdi. sen bu yazılıma uygun 3rd party yazılımlarını da kurar buna göre kendine bir sistem yaratırdır. Bu sistemi hardware'in başına bir şey gelmediği sürece yıllarca kullanabilirdin. Çünkü operating sistemin belli buna bağlı olarak çalışan 3rd parti yazılımların belli, major bir değişiklik olmadığı için sistem sağlıklı çalışırdı.

Şimdi ise durum şöyle, sen bilgisayarın alırsın içinde OS ile birlikte gelir sonra sen de buna uyfgun 3rd party yazılımlarını kurarsın ve işini görürsün. Sonra birden bire apple der lki buyrun size yeni OS hemde ücretsiz. Sen ilk başlarda dersin ki ya ne gerek var benim ki çatur çutur çalışıyor bana ne kurmam ben. Sonra bir bakarsın ki senin işini yaptığın 3rd party'ler birer birer update'ler yayınlarlar ve seni de bu update'leri yapmaya zorlarlar. Sen 3rd party yazılımları update edebilmek için OS'ini update etmek zorunda kalırsın sonra 3rd party'leri update edersin sonra bir bakarsın ki senin o çatur çutur çalışan bilgisayarın bir kağnıya dönüşmüş. İş yapamaz hale gelirsin ve gider paşa paşa bilgisayarını yenilersin.

Iphone'larda bugüne kadar olan buydu şimdi diğer hardware'lerde de bu stratejiyi uyguluyorlar. Eskiden 5 yılda bir bilgisayarını yenilerken artık 2 yıl sonunda küfür eder hale gelmenin nedeni bu.

biraz uzun oldu ama durumu açıklamıştır.