www.tcmb.gov.tr

Site yenilenmiş, ana sayfadan gidin

@malheiros dünkü kurları gösteriyor o, 06.01.2021 Günü yazıyor

Geriye gittikçe her gün 15:30'da açıklanmış, bir sorun yok gibi.

EVDS'yi kullanabilirsiniz anlık sanırım o:

evds2.tcmb.gov.tr

TCMB doğası gereği sürekli kur vermez. 1530'da verir kurları. Fatura vs işlemlerde kullanılması için

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yayınladığı Gürültü Yönetmeliği'ne bakabilirsiniz. Özellikle md. 26.

sokak gürültüsünde haklısınız ama ev izolasyonuna da bakmak lazım. bazı evlerde komsular birbirlerinin dediklerini dahi duyabiliyor.

soğutucuyu 24 saat çalıştırması gerekir diye düşünüyorum, yoksa mallar bozulur. adamlarla konuştunuz mu?

soğutucunun bir kapağı açıktır? bir yeri bozuktur. belki anlayışlı adamlardır.

Devlette çalışıp özelde online diyet yazan arkadaşım var. Devlette hastayı ayda 1-2 kere görüyor sadece, özelde whatsapptan istediğin sıklıkla soru sorup hızlıca cevap alabiliyorsun. Devlette 10 hastaya bakınca da 20 hastaya bakınca da aynı parayı alıyor tabi ki her diyetisyen bu kafada olacak diye bir şey yok ama online diyette 1 hastadan minimum 200-300 lira alan biri hastanede 1 hastası ile aynı motivasyonla ilgilenmiyor, bu şahsın ağzından duyulmuş bir durum.

fark olduğunu düşünüyorum. ne kadar para verirseniz, sizinle o kadar ilgileniyorlar. size verdikleri diyetin özel olması evet önemlidir ama motivasyon sağlanması anlamında, sizinle ilgilenmeleri gerekiyor.

İnvesting ve işcep uygulaması ile yapılabiliyordu.

apple'ın kendi stocks uygulamasında da var dövizler, widget'ı da var.

tamamdır hallettim çok teşekkürler:)

APPLE STOCKS
INVESTING
XE

3-4 tane yazıyorum. tam olarak hangisi işinize yarar bakın.

jotform
cognito
zoho forms

site yapmak demek sadece tasarim, kodlama degil.

bunun analyticsi, yonetim paneli, seosu, sosyal medya entegrasyonu, optimizasyonu vs.. bir suru faktoru var.

eger profesyonel hizmet almak istiyorsan isinin ehlinden al. cunku adamlar yillarca bu isi yapiyor ve her disiplin icin ayri ekibi var.

Yillardir wordpress kullaniyorum, oldukca iyi trafik alan sitelerde de wp kullandim. Bahsettiginiz konulara zaten vakifim

Analytics, yonetim panelinde oldukca memnunum. Seo konusunda da gayet basarili sonuclar aldim.

Merak ettigim farkli ekstra ne sunuyorlar? Acickasi wp daha kisisellestirilebilir geliyor. En azindan eklemek istedigim seyler icin kendim istedigim modulu tasarlatwbilirim ya da satin alabilirim tek bir sirketin insiyatifine kalmadan.

ticimax bir saas. yani adam size yazılım satmıyor, hizmet satıyor, bu hizmeti de kendi yazılımıyla sunuyor. peki neden wp değil de ticimax (ya da diğer yerel muadilleri)?

adam önünüze hazır koyuyor herşeyi. kredi kartı entegrasyonu + fatura yazdırma + kargo takip + hepsiburada vs sitelerle entegrasyon

bunları wp'de yapamazsınız. yapsanız bile çok zorlanırsınız. kendi sitenize girdiğiniz ürünü bir kerede hepsiburada vs sitelere de girmiş olmak , bence çok güzel öneri. bu bile wp'ye göre öne çıkartır sizi.

ama tabii görsel anlamda kısıtlıdır. istediğiniz şekli şemali veremezsiniz. bir de wp'den çok pahalıya gelir.

Bu hepsiburada farki iyiymis anladim. Ama arayuzler falan rezalet:)

Keske benim ui tasarimcimin yaptigi tasarima gore customize edebilseler

css'le oynatırlar herhalde. sormak lazım

ben de wp ile eticaret siteleri yapıyorum ancak yüksek adetli ürün kısmı işin içine girdiğinde performans sıkıntıları oluyor. bir de pazaryeri entegrasyonları çok iyi. bu noktalar haricinde wp'ten üstünlükleri yok bana kalırsa.

tasarım olarak da istediğin tasarımı yaptırabilirsin ticimax'te de diğerlerinde de. ama onlar da extra bir 10bin tl (en az) maliyeti olacaktır.

selamlar, kafam rahat olsun diyorsanız Ticimax. Sizin woocommerce'ü e-ticarete hazır hale getirmek için hele hele tr'deki sisteme uygun hale getirmek için harcayacağınız geliştirme bedeli Ticimax'ın bir senelik orta üst paketi ile kabaca aynı maliyete gelir.

Tasarım giydirme hizmeti de veriyorlar. Hazırlattığınız Ticimax wireframe'ine uygun tasarım birebir geçer hiçbir sıkıntı yaşanmıyor. Destek konusunda da oldukça iyiler diyebilirim.

Not: Yaklaşık 10-12 kadar müşterimizin Ticimax altyapılı sitesini yönetmekteyiz.

www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com
www.hepsiburada.com

bunlar bulabildiğim en ucuzy synthler, casio ctk serisi dediğin çocuk orgu, anca ozan orhon olursun.

1000-2000 liralık bir midi controller alıp , yazılım synth'lerle devam etmek de bir opsiyon

@killerbee hahshhaha o kadar mıymış be.. bi hevesim daha götüme kaçtı. teşekkür ederim

@co2s2 yazılım olayı da aklımda ama pek sıcak bakamadım. teşekkür ederim

eğer mac kullanıyorsan, arkadaşın dediği gibi ucuz bi midi klavye alıp(ikinci el ciddi ucuz midi klavyeler oluyor ara sıra) mac de logic içinde takılırsın.

windows kullanıyorsan ses kartı alman lazım, orta seviye bi işlemci, ram ve ssd lazım.

şu iş görmez mi? başlıktaki "giriş seviye org" tanımına uygun, güzel görünüyor.

youtu.be

zuhal'de 1300 civarı.

olum adam giriş seviyesi diyor, siz stüdyo cihazları öneriyorsunuz.

minimoog al abi, analog sintizayzır. 5000 dolar.

www.blmuzik.com

şaka bi yana 1000-1500 liraya temiz ikinci el roland e-70 (piyanist şantör orgu) falan bulursanız onu alın.

ya da midi klavye denmiş ama ona ses kartı mes kartı da lazım, dünya masraf.

@jamiro ben de bu tarz bi seyin yeterli olacagını düsünüyorum aslında. sanırım basta john carpenter dedigim icin beklentilerimin ve yapmak istediklerimin komplike seyler oldugu düsünüldü ama esasında gayet basit melodiler calma pesindeyim. gidip de kraftwerk calmicam. calamam da zaten. amacım hafif gerilim, hafif ağır ve tekinsiz bi ruh hali iceren basit parcalar yapmak. mesela pye corner audio'nun the mirror ball cracked isimli parcası tam benim istedigim ayarda.

@kibritsuyu.+1111111111:D abi iyi güldüm ellerin dert görmesin:))

@isveperver o üstte linkini verdiğim bu org modelini ben çok beğendim tablete falan da bağlanabiliyor, valla aşırı kanım kaynadı. evde midi keyboard falan var ama bu başka bir şeker geldi gözüme:))

mantikli. cok istiyorsan biriksin diye kendin kenara atabilirsin altin vs seklinde

ben de oyle dusundum aslinda, cok tesekkur ederim

biriken paranın değerlendirilmesi kısmında, piyasadaki diğer yatırım araçlarına göre kar ettiğini görmedim kimseden.

zorunlu olan hiçbir şey senin lehine değildir.

bi ton yikama yaglama cektiler zaten aman efendim ayrilmayin neden ayriliyorsunuz vs
iyi oldu boyle bence de

Ben besteyim, o vesileyle ayrı bir birikim yapıyor. neye endeksli olduğunu değiştirebilirsiniz. altın endeksli yaparsınız daha karlı olabilir.

"bes" tek başına bir yatırım aracı değil. portföyünüzdeki fonları değiştirmeniz gerekiyor çok kar etmek istiyorsanız, tabii öyle olunca risk de almaya başlıyorsunuz.

Benimkini (zorunlu) iptal ettim iki defa. (2 ayrıniş vesilesiyle)

Ama eşiminkinin (zorunlu değildi, biz kendimiz başvurduk) taksitlerini ödüyorum.

Eşim çalışmıyor. Sosyal hizmetler hususunda benim sigortamdan faydalanıyor zaten. Moralmen iyi hissetmesi için sürdürüyorum, neticede "emekli" olmak onun da hakkı gibisinden..

Eğer bes'e yatırdığım parayı eşimin adına bir hesapta altın vs. Olarak biriktirseydik, kendisi en az 10 defa bozup harcamıştı. Bu açıdan faydalı bize.

Amerikalı teknoloji şirketlerinin hisselerinden oluşan ALR fonunda tutuyorum. Çok güzel getiri sağladı. Bu fona ulaşmamı sağladığı için bile ayrılmayı düşünmem.

öncelikle iptal ettirdiğimi söyliyim.
ama düşüncem şu,

devlet 30-40 sene sonra emeklilik maaşlarını ödeyemeyecek ve diyecek ki "ben size 2010'lu yıllarda dedim BES diye bir şey söyledim. keşke o zaman bu işi yapsaydınız. geçmiş olsun".

Ben de iptal ettirdim. Kendim birikim yapıp değerlendiriyorum, devleti herhangi bi şekilde birikimlerimle ilgili bi işin içine sokmak istemiyorum.

bes aracısı lisansım var aynı zamanda. bende bes yok. 40 yaşından sonra tekrar düşünürüm. belki girerim. çok kötü, öcü gibi bakmaya gerek yok. aslında güzel bir birikim yolu. devlet desteği de kötü değil. bazı şirketler sen 1 yatırıyorsun o 2 yatırıyor, bu şirketlerde efsane bir durum.

Ev kredisi çektiğim için çıkmak zorunda kaldım. Söylendiği gibi hem paraya dokunmamak, hem de avantajlı fonlardan yararlanmak açısından iyi.

benim bes'im garantideydi, garanti'den de hazetmedigim icin sonlandirdim acikcasi bes'i. belki dediniz gibi banka bazinda dusunuldugunde degerlendirilebilir

Şahsen niyetim vardı Bes'e girmeye ama bir türlü karar verememiştim. 2017 Şubatında şirketim mecburi açınca, dedim kalsın o zaman. Maaşımın yüzde 3'ü Bes'e gidiyor.

4 senede pek bir şey birikmedi ama olsun. 2 kuruş, 3 kuruş bir şekilde kendiliğinden birikiyor.

Jabra elite 65 T

iphone kullanıyorsa en iyisi o. bağlantısı koptu, pili bitti, bu nasıl yeniden bağlanacak vb. anneyi babayı yoracak sıkıntıları yok. piyasada birebir sahteleri de var. telefon gerçek airpods gibi görüyor. isterseniz onlardan alın ama o kulaklıklar telefon görüşmelerinde karşıya sesi çok net iletmiyormuş.

Taotronics liberty 79 bence.

iphone için airpods

Birkaç gün önce haylou t15 aldım, 188 lira idi. İnsan sesi dinlemek için kullanıyorum (ders kaydı, tlf görüşmesi, zoom üzerinden ders), fiyatına göre bence gayet iyi.

Bi yanlışlık var bence

lokasyonları nedir lokasyon farkıdır fiyattaki farklılık. Soldaki Türk lokasyondur örneğin, sağdaki ise amsterdam.

link atarsanız belki başka ayrıntılar vardır bakmak laızm

havaalanına yolcu bırakmaya izin vermediklerine göre, yolcu almaya da izin vermiyorlardır ancak yolcuyu alacak kişinin 21:00 öncesi havaalanına gidip beklemesi durumunda farklı bir şey olabilir.

yasaklı saatlerde yolcu almak bırakmak yasak. sadece bilet sahibinin dışarıda olmasına izin var. yakalanırsanız cezayı yer yani refakatçi. yalnız geçen haftasonu sabiha gökçenden gece 11'de yolcu aldım. bir tek havalimanında durdururlar diye çekiniyordum ama o da olmadı. yol boyunca tek bir polise bile denk gelmedim.

valla sen istersin hocam
ama kabul ederler mi
yani cok onemli bir kurulus kisi degilsen kabul etmezler

sözleşmenin tek taraflı feshinin mümkün olduğu ve bu durumda ne yapılacağı belirtilmiş. sözleşme bedelinin iadesi zaten bir tazminat.

bunun haricinde varsa dolaylı kayıplarınızı (consequential loss) sözleşmeye eklemeniz lazım ancak çoğunlukla bu tarz dolaylı kayıpların ölçülmesi çok mümkün olmadığı için, genel olarak bir limit konur. sözleşmeye taraf olan bir firmanın, ucu açık bir tazminat maddesi ile işe girmek istemeyeceği açık.

Sözleşme yapılı aslında ancak tazminat maddesi bulunmuyor, yalnızca iki taraftan biri tek taraflı olarak feshedebilir, yüklenici feshederse aldığı parayı iade eder; işveren taraf feshederse yüklenicinin şu ana kadar gerçekleştirmiş olduğu işler için ödeme yapar diye belirtiliyor sözleşmede.

Bizim için kritik bir sistem ve durması kötü sonuçlar yaratabilir. Bu durumda yüklenici sözleşmeyi feshederse ve sadece ödeme iadesini gerçekleştirirse bizim taraftaki kritik konuların tazmini için kendilerinden ek olarak tazminat alamaz mıyız hukuksal olarak?

sözleşmede fesih konusunu herhangi bir hukuki yaptırıma bağlamadığınız için talep edemezsiniz. bunun bence makul olabilecek tek istisnası "hakkın kötüye kullanılması" durumudur.

sözleşme ve hukuki süreç detaylı incelenmeden eldeki verilerle bir cevap vermek gerekirse; şu durumda bir şey talep edemezsiniz.

@arma aski +1

adamların kötü niyetle sözleşmeyi feshettiğini kanıtlayabilir misiniz?

@co2s2

Sanıyorum projeyi yetiştiremeyecekler ve bu sebeple tek taraflı fesih haklarını kullanacaklar. Bu haklarını kullanmaları durumunda kötü niyet midir? Sözleşmedeki maddede sadece para iadesi yazıyor ama proje para iadesine ek ceza koşulu oluşturmaz mı?

bir avukata danışmanız çok daha doğru olur ancak şahsi fikrim, sözleşmede adamların sözleşmeyi tek taraflı feshedebileceği ve bu durumda tüm parayı iade edecekleri yazılmış. yani bir cezai şart konmuş. ekstra bir tazminat neye dayanarak isteyeceksiniz?

ehliyetten önce pazar günü sokağa çıkma yasağında nasıl döneceğiniz konusu daha büyük problem bence.

"kim kullanıyor ya bunu" dediğim, turkcell'in kampanya yaptığı bir uygulama var, işinize yarayabilir.

alfred.com.tr

araç kiralama şirketlerinin söförlü araç kiralama hizmetleri oluyor ama şöförün gideri de size yazılıyor sanıyorum.
lokasyonu istanbul varsayıyorum.

istanbul'dan mı gideceksiniz? bu aralar turizm bombok olduğu için transfer firmaları çok ucuz fiyatlarla sağa sola transfer yapıyorlar. mesele ankara-istanbul arası 1000 lira gibi. istanbul-sapanca arasını tahminen 500 lira gibi bir fiyatla yaparlar diye tahmin ediyorum. google'dan arayın 1-2 turizm/transfer firmasına sorun derim.

Yani hobiniz ne bilmiyorum ama siradan bir ozgecmis yerine bir bugune kadar bu alanda yaptiklarinizi, ornegin ortaya cikan bir eser varsa onlari fotograflamak ya da katildiginjz etkinlikleri belgelemek, mesela dergiyi scanleyerek onu da eklemek gibi seylerden olusan bir portfolyo hazirlamak cok daha iyi olabilir. Sizi tanitan, alana dair islerinizi gosteren ve tutkunuzdan bahseden kapsamli bir sey etkileyici olabilir diye dusundum.

Hobiniz devlet sırrı değilse paylaşırsanız ona göre fikirler alabilirsiniz bence ..

hobinizin ne olduğunu merak etmekle birlikte, hobiniz sonucunda ortaya çıkan elle tutulabilir şeyleri içeren, onları içeren bir cv hazırlamanız gerekiyor sonuçta.

hem başvuracağınız işletmeler sizi neden işe alsın? hem de size vize verecek ülke neden vize versin?

elle tutulur, kağıda dökülebilir ne yaptınız?

Devlet sırrı değil tabii 5 senedir tam tahıl ev biracısıyım. Gideceğim ülke İrlanda ve gitme şeklim dil okulu ( bu süreçte part time çalılabiliyorum) sonrası Türkiye Anlaşması. Craft Brewery yapan çok firma var. Bununla birlikte open gate denen yani brewpub bira içerken fermanterleri, kazanları vs görebiliyorsunuz. Ben JWD diye bir alman dergisine çıktım homebrewer olduğum için. Pablo’ nun bir partisinin yapılmasına yardımcı oldum. Garaguzu fabrikasında bir gün geçirip brewerlarla süreci konuştum vs. Yani neden üstü kapalı yazdım çünkü çok bilmiş biri çıkıp ben eşsiz bir brewerım demişim gibi yorum yapıp öfkelendirecek diye. Amatör olarak yıllarca uğraştım kitaplar okudum, denemeler yaptım. Fermantasyon nedir ne değildir öğrendim. Tonlarca bira tattım. Şerbetçi otlarını araştırdım. Hatta yetiştirdim bahçemde. Ama elimde dergi ve fotoğraflarım dışında gösterebileceğim sadece tutkum var. İşe yararsa diye değerlendirmek istiyorum.

Gidince sektorde ilgilendiginiz ve faydali konumdaki kisilere email atip kisa ve acik bir sekilde anlatin. Kafalarina yatarsa sizinle gorusurler. Gorusunce de kulturlerine uyuyorsaniz ve sizin becerilerinize ihtiyaclari varsa ise alabilirler, veya "bir de ac su adamla konus" diyebilirler.
Yani yapacaginiz sey is ilanlarina basvurmak degil (basvurabilirsiniz de tek bu degil), cold call. Dolayisiyla o emaili istediginiz gibi kurgulayip hikayenizi aktarmak sizin elinizde. Kariyer.net usulu dusunmeyin.

Ya işte ben yazınca ortaya çıkan şey çok romantik duruyor bu sıkıntı yaratır mı böyle bir dil mi kullanmalıyım?

Senin de farkında olduğun gibi çok saçma olduğunu ve aklını bunlarla meşgul etmek yerine yapmak istediklerini yapmanın herkes için daha iyi olacağını düşünüyoruz.

Etten, kemikten varlıklarız. Hayatımızın bir sonu olacak. Bundan kaçış yok. Geleceğimiz zaten belirsiz. Olduğu kadar uğraşıyorum ben. 2020 fantezisine de anlam veremiyorum. İnsanlar evdeyken doğa ve canlılar rahat nefes almıştır. İnsanlar sadece yaptıklarının karşılıklarını alıyorlar. Felaket denen şeyler de Dünya'nın oluşumundan beri aralıksız gerçekleşen şeyler. Bunların farkına varırsak bunlardan korkmamıza gerek kalmaz.

Bir şey yapmamak, cabalamamak için bahane arıyorsunuz gibi geldi bana

Hiç bir şey mahvolmuyor. Dili öğrenen öğreniyor yaşayan yaşıyor mutlu olan oluyor. 5 kişi fazla izlesin 20 lira kazanayım kafasında hazırlanmış videoları izlemenin manası yok.

Her şeyin yolunda gideceği varsayılarak yaşanmalı bence. Aksi taktirde görüşü karartan çok fazla ihtimal var.

Toplasan 70-80 senen var. En güzelini nasıl yaparım diye düşünüp yol alınmalı. Yolda kafana taş düşerse zaten yapacak bir şeyin yok.

Kafana taş düştüğünde "nihai hedefime ulaşamadım, her şey boş" demek saçma bence. O hedefe giderken yapılanlar zaten hayatın kendisi. O hedefe, yani varamadan kafaya taş düşerse vakit boşa gitti denen yere, hiç bir zaman ulaşılamayacak devamlı bir sonrası olacak fakat ulaşmak için uğraşmaktır zaten bize haz veren, tatmin yaratan.

Haberler daha çok okunması için her zaman olabilecek en kötü ve en iyi olayları manşete taşır. Hiç bir zaman "seneye de bu seneki gibi aynı olacak" diye bi haber göremezsin. Eğer motivasyonun ıvır zıvır haberlerden etkileniyorsa, haberleri izleme. Felaket senaryoları videolarının hiç kimseye bi faydası yok. Bu "shocking content" dene olaydan uzak durmak mümkün.

spor, iyi beslenme. fırsat buldukça yürüyüş.
haberlere çok bakmamaya çalışıyorum.

O zaman eninde sonunda öleceğiz neden yaşıyoruz?

4 yaşında bir oğlum var. çocuğun daha ne hayali var, ne de gelecek kaygısı ama hayallerinin kaygılarının olacağı yaşlara geldiğinde onun rahat etmesi için benim bir şeyler yapmam gerekiyor.

yoksa giderim memlekete bir şekilde geçinir giderim.

o komplo teorilerine inananlar eğer samimiyse zaten korktukları o dünyada yaşıyorlar. çiple beynimi ele geçireceklerini düşünüyorsam zaten o korku tarafından beynim ele geçirilmiş demektir. bununla meşgulüm, korkuyorum, hareket alanım kısıtlı. esaret korkusu beni esaret altına almış. bugünümle o korkunç gelecek arasında pek fark yok.

bunları düşündükçe ya bi defolun gidin diyorum ve önümdeki iş neyse onu tamamlamak için daha bir motive oluyorum.

Bosch kullanıyoruz, çok memnunuz.

Hotpoint ariston kullanıyoruz, çok uzun sürede kurutuyor, çok da yumuşatarak çıkartmıyor. Annemlerde arçelik in en basic modeli var, onlarınki bizimkinden iyi.

Bosch kullanıyoruz kesinlikle tavsiye ederim

Bugun biraz daha araştırdım, LG çok daha iyi duruyor teknoloji olarak. Var mı acaba LG kullanıcısı?

ben electrolux'ten perfectcare 800 camasir kurutma + camasir makinesi aldim; boyle bir guzellik olamaz...

electrolux de oneririm...

Kurutma makinası tavsiye ederim kesinlikle. Marka model konusunda da herkes kendi kullandığından memnun gördüğün gibi. Ben de önce Siemens, electrolux, Samsung vs bakmıştım ama fiyatlar çok yüksek gelince, biraz da neyin ne olduğunu öğrenince çok farketmedigini anladım. Profilo ile Grundig arasında kalıp Grundig aldım. 1.5 sene oldu bir sorun çıkarmadı.

bizde bosch kurutmalı çamaşır makinesi var. canavar. siemens'in ürünleri de aynı bildiğim kadarıyla.

uzun süren araştırmalarım sonucunda anladım ki konu maalesef markayla bitmiyor. - önce kondansatör ile ısı pompası arasında bence gereksiz bir fiyat farkı var. yazın kullanmayacaksanız boşuna ısı pompalısına para bayılmayın fazladan.
- kurutma kapasitesi, enerji sınıfı, malzeme kalitesi, nem sensörü ve bence en önemlisi çift yönlü kazanın olması öncelikle bakılması gerekenlerdir.
- bir de tabi ki kurulum, arıza ,garanti durumunda servis olanakları bulunduğunuz il açısından ne durumda bunları da araştırın.
- ben bütün markaların f/p oranı en uygun olan modellerini inceledim bir türlü karar veremedim. bir gün şans eseri hayatımda ilk defa miele'nin outlet mağazasına tıkladım. ve şansıma kurutma makinesinde indirim vardı ve hemmen arasdım ürün hakkında tüm teknik soruları sordum müşteri temsilcisi anında hepsini cevapladı -bu konuda maalesef siemens çok kötüydü- o anda hemen almaya karar verdim.
- makineyi kurmaya gelen teknik servisteki çalışan da gerçekten çok önemli bilgiler verdi kullanıma ilişkin. gelen çalışana sordum fiyatı neden bu kadar uygun diye, o da firma bu modeli üretmeyeceğinden dolayı son kalan ürünlerde fiyatın düştüğünü; ama 10 yıl parça garantisi verdiğini belirtti. o açıdan içim de rahat bir şekilde aldım.
- neredeyse 5 yıl oldu, yalnızca kışın kulanıyorum ve ben aşırı memnunum.

siemens üst sınıf bir markadır. kolay kolay bozulmaz, bunu da fiyatta hissedersiniz. bosch siemensin alt markası. o da kalitelidir.
kurutma makinesi biraz gereksiz. özellikle ev küçükse (müteahhitlerimiz bu konuda çok yetenekli) bir çamaşır makinesi kadar daha yer kaplar. üstelik otomatik makinede işiniz bittikten sonnra ayrıca çamaşırı diğer makineye aktarmanız gerekir.
kurutma makinesi değil de kurutmalı makine tavsiye ederim. hayat kalitesine olumlu etki yapar. bende electrolux perfectcare 700 var. kendisi sayesinde son bir yıldır çamaşır yıkamadım. kirli çamaşırı atıp kuru ve temiz olarak alıyorsunuz.
not: tam kuru ile dolap kuruluğu modları ayrı ama ben bir fark hissetmedim.

merhaba tekrardan, siemens wt45410tr modelini aldık. birkaç gündür kullanıyoruz, biz çok memnun kaldık. hiç bir kıyafetimizde negatif bir erkisi olmadı şimdilik. Bilgi olması açısından yazayım dedim, belki ileride faydasını gören olur.

Teşekkürler cevaplar için.

araba otomatik mi? eğer öyleyse zaten frene basmadan çalıştıramazsın. sen bunu yeni fark etmiş olabilirsin muhtemelen. konuyla alakası yok bunun yani.

kaçak konusunda da zaten yeni nesil araçlar tamamen her şeyi kapatır, hangi marka model kaç yıllık araba bilmiyorum ama dörtlüler hariç her şeyi otomatik kapatması lazım çoğu araçta.

sende şöyle bir problem olabilir, örneğin bir ampülde veya farklı bir elektrik tüketen cihazda bozukluk vardır, elektrik çekmeye devam ediyordur. masraf konusunda hiçbir fikrim yok ama dışarıda bir ustaya gidersen hiç anlamadığını belli etme, durduk yere kazık yeme.

araçta start stop var mı?
hava sıcaklığı nasıldı?

yanmayan far vs var mı?

1. Araç çalışmıyorken frene bir kaç kes basılırsa o kadar şişmesi normal, sıkıntı yok.

2. Araçta alarm var mı? Bazen alarmlar bu tür sorun çıkarıyor. Sonradan takılan herhangi bir elektrikli kasesuar var mı?

Belki de bir şeyi açık unuttun, tavan lamnasını kontrol et. Tekrar etmezse tamirciye gitmene de gerek yok.

normalde tüm elektrik sigorta kutusuna gider. ordan dağılır. dolayısıyla sigorta kutusundaki sigortaları çıkarıp araya bi aparat koyduktan sonra tekrar bağlandığında akım ölçümü yapılabilir. bu sayede hangi sigortanın akım çektiği görülebilir. ama usta nasıl bir yöntem seçer bilmiyorum.

Cevaplara teşekkür ederim. Araba 2012 model, alarmsız ve otomatik. Start-stop yok. Yanmayan far veya çalışmayan bir aksam yok (fark ettiğim kadarıyla) Sonradan arka park sensörü takılmıştı. Önceki gün kullanmıştım, hava da soğuk ama 10-15 derece arasıdır. Ya frene basma olayının normalde olduğunu biliyorum da, demek istediğim elektriksel problemin ona sebep olup olmayacağıydı. Aslında bir şeyi açık bırakmadığıma eminim çünkü tek tek hepsini kontrol ettim, araç açıldığında da açılmadı. Daha önce de birkaç kez marş basmama problemi olmuştu ama birkaç dakika sonra denediğimde çalışmıştı. Bu sefer göstergeler tamamen gidecek ve anahtarı algılamayacak şekilde bir bitiklik oldu. Ben sonraki hafta bu işlerden anlayan bir arkadaşla gidicem de çok masraf çıkmasa bari ya

aracı ne kadar sıklıkta, hangi uzunluklarda kullandınız bu marş basmama/çalışmama olayından önce?
akünün şarj olabilmesi için kısa seyahatler pek faydalı değildir, eğer sürekli kısa koşu beş-on dakika kullanıp bıraktıysanız akünün şarjının yeterince dolmamış olma ihtimali de var. (bu bahsettiğim akünün yeniliğiyle pek ilgili değil, standart bir durum.)

şarj dinamosunu da kontrol ettirmekte fayda var. ben 15000km kullandığım arabayı bir gün feribottan inmek için marşa bastığımda çalıştıramadım, vurdurdum ve bir tamirciye kadar akü idare etti.

1- fren şişmiş olabilir, kontak kapalıyken hidrolik pompası çalışmaz ve fren pedalı birkaç kez basınca sertleşir, elektrik aksamıyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum.

2- aracın marka/modeline göre değişmekle birlikte bir çok araçta (hatırladığım kadarıyla özellikle fiat'larda) kontak kapalı ve anahtar takılı değilken akü kullanımını durduran bir sistem var.
aracınızda gps araç takip, veya fabrikasyon olmayan bir multimedya sistemi (bazen kontak anahtarını bypass ediyorlar montaj yaparken) gibi sonradan takılan ve aküden direkt (kontağa bağlı olmaksızın) elektrik çeken bir donanım yoksa aküyü bitiren bir aksam olması zayıf bir ihtimal.
yani akü akşamdan sabaha bitmemiş olabilir. eğer öncesinde yeterince şarj olmuyorduysa zaten zayıflıyordur, dayandığı yere kadar gitmiştir ama bu sefer çalışmamıştır.

3- şarj dinamosunda bir sorun varsa düşük bir ücrete tamiri de mümkün olabilir (ben ne kadara yaptırdığımı hatırlamıyorum ama epey oldu zaten), veya değişmesi de gerekebilir. düşük dediğim de dinamoyu söküp takmanın ne kadar zor olduğuna ve sorunun neyden kaynaklandığına göre değişebilir, herhangi bir parça değişimi gerekmeyecekse belki 100 belki 250 liraya tamir de edilebilir. komple dinamonun değiştirilmesi gerekiyorsa da internetten araştırabilirsiniz aracının marka/model/motor özelliklerine göre. benimki o zamanlar 1800₺ civarıydı.

-fren şişmesi bu konuyla alakalı değil, çalışmayan motorda vakum kaybolduğu için freni ayağınla bir iki defa pompalarsan bu şekle geldiğini ve tutmadığını görürsün.bütün araçlarda böyledir.

- akü konusunda iki sorun olabilir ya yetersiz şarj ediyor, şarj dinamosu-konjektörü vs arızalı olabilir.

ya da dedikleri gibi birşey aküyü deşarj ediyor. bu ikisini de ölçmek ve test etmek gayet kolay.

gecmis olsun, bu durumlarda yaralanma falan yoksa ilk yapılacak şey araç fotograflarinin çekilmesi ve tutanagin iki surucu de oradayken doldurulması. tutanak doldurulduktan sonra kendi aranızda çözmeyi konuşabilirsiniz. park yapılmaz tabelası var mi o yolda? mesela öyle bir tabela varsa kusur bölüştürülecektir. kusur tamamen karşıya yüklenirse sizi bağlayan bir durum yok, butun masraflar karşı tarafın sigortasından karsilanacaktir ama sizin de tramer kaydınıza aracınızla ilgili bu ücret islenir.

Geçmiş olsun. Araç satışları 2020'de aşırı düştüğü için servis geçirmeye çalışmış. Sadece kapağı kırılan aynanın tamamı niye değişsin ki? O kapaklar sonradan takılabilir. Ancak gövde renginde ise aynı renk bulamayabilirsin. Bir kaportacıya gidersen o kapağı gövde rengine boyar aracın renk koduna göre.

Sadece kapak ise 500-600 tl orjinali, ama ayna gövdesinde kırık çatlak olmadığına emin olun.

Nasılsa karşı tarafın sigortası ödeyecek diye de özel serviste hasar kaydının yükselmesine izin vermeyin.

İsraf hem de, sadece kapaksa komple neden değişilsin?

Geçmiş olsun.

Servis fazla der. Geçen yaz, benim aracın depo kilidi bozuldu 1600 tl dedi servis . Sanayiye gidip 250 tl parça, 50 tl işçilikle 300 tl ye hallettim.

çarptığı andaki fotolar olmasına gerek yok. olay sonrasında, trafiği de meşgul etmeden foto çekmek önemli. ileride durmuş geride durmuş fark etmez. sonuçta adam çarparken ilerliyordu ve bir yerde durması gerekiyordu.

servis ne diyorsa o. adamlar pazarlık yapmaz genel olarak. aynanın iç aksamında problem yoksa , yan sanayi bir kapakla (varsa) değişim neden olmasın? internetten 3008 yan ayna dış kapak vs gibisinden aratın biraz, çıkar karşınıza.

Geçmiş olsun.
Aynanın tüm fonksiyonlarını (ısıtma,yönlendirme,kör nokta,varsa açılıp kapanma özelliği) kontrol ettiniz ve sadece kapaksa sıkıntı,İkitelli sanayideki çıkmacılardan aracınızla aynı renk kapak bulup alıp taktırabilirsiniz.
Geçen hafta trafik çekicisi, arkadaşın aracının ayna kapağını ve ayna camını kırdı, bu şekilde halletti arkadaşım kaskosu olmasına rağmen.

Aynen, arenas'ın dediği gibi sadece kapak kırıldı demeden önce tüm fonksiyonlarını bi deneyin derim. İçinde aynayı yönlendiren zımbırtı o kadar basit bi mekanizma ki rüzgar esse kırılabiliyor. Muhtemelen sadece ayna kapağı değildir.

aynayı düğmeden kapatmayı, aşağı yukarı sağa sola ayarlarını denedim. kontağı kapatınca otomatik kapanmayı denedim. hepsi çalışıyor.

öncelikle alışırsın. sonra diğerleri zor gelir ama kaydırma yönünü değiştirebilirsin. sistem tercihlerinden.

İlk olarak iphone kulaklığını takamaman macbook ile ilgili değil. Hiçbir Mac ya da PC'ye takılmıyor. Sadece lightning girişli cihazlara (iphone, ipad) takılabilir.

Ben 6 yıldır Macbook ve PC'yi beraber kullanıyorum. Bence mac OS, Windows'a göre daha pratik değil. Windows bana daha pratik geliyor.
Sebeplerini sıralayayım:
1. Windows'ta pencere kapatma butonu sağ üst köşede. Tam olarak köşede yani. O yüzden fare imlecini hızlı bir şekilde sağ üste çekip tek tıkla ya da sol üste çekip çift tıkla pencereyi anında kapatabiliyoruz. Mac OS'te butonun tam üstüne basmak gerekiyor, o da pratikliği öldürüyor. Ayrıca o butondan kapatsak bile ille ki menüden Çık yapmamız lazım ya da Cmd + Q yapmamız lazım ki çalışan uygulama tamamen kapansın.

2. 'Masaüstünü göster' için illa ki touchpad'den bir jest yapmak gerekiyor. Windows'ta sağ alta hızlıca çek ve tıkla.

3. Pencere boyutlandırmak için Mac OS'te Magnet diye bir uygulamaya para vermek gerekiyor. Ancak o zaman windows gibi oluyor (sağa, sola dayayınca ekranın yarısını, yukarı dayayınca tamamını kaplıyor falan). Para vermek istemezsen daha az işlevli ücretsiz muadili Spectacle yüklemek lazım. O da sadece klavye kombinasyonları ile aynı işlemleri yapıyor.

4. Her programın mac versiyonu yok. Bu da pratikliğe olumsuz anlamda etki edebiliyor.

Görüldüğü gibi ufak tefek şeyler. Ama ben 'Mac OS, Windows'tan daha pratik' demezdim. Eğer illa biri daha pratik diyeceksek Windows daha pratiktir.

Hee, bu nedenle Windows daha mı iyidir? Tabii ki hayır. 6 yıldır macbook kullanıyorum demiştim. 1 kere bile formata ihtiyaç duymadım. Hala çok stabil çalışıyor. Windows olsa şimdiye kadar 3-4 kere format atardım muhtemelen. Çünkü Windows hem çok çabuk şişiyor, hem de dış tehditlere karşı hala çok savunmasız. Mac'te en azından virüs bulaştı derdi yok. Ek olarak program kurmak/kaldırmak mac'te çok basit. Windows'ta da basit ama mac os gibi değil.

Özetle: Klavye kombinasyonlarına alışmaya çalışırsan mac daha pratik gelmeye başlayacak ve bir süre sonra alışacaksın. Örneğin MS Word'de bir cümlenin altını çizmek için yukarı çıkmak yerime cmd + U yaparsan zırt diye altı çizilir. Bu windows'ta da geçerli bu arada (Ctrl + U). Programdan çıkmak için cmd + Q, pencereyi/sekmeyi kapatmak için Cmd + W gibi kombinasyonlara alıştıktan sonra fareye ya da trackpad'e bile ihtiyaç duymuyorsun.

İşte ben de tam da bu yüzden macbooktan vazgeçtim. Pratik değil ve her opsiyon ayrı bir dert. Yaygın teknolojilerle hep bir uyumsuzluk. Windows 10 yüklü hızlı bir bilgisayara geçtim ve huzura erdim

yaygin kaninin aksine, windows'da is ve islem yapma suresi mac'den daha kisadir. hele ofis uygulamalarinda windows office kullaniyorsan mac'de iskence.

Bu pratikliklerin kralini mac’te yapabiliyorsunuz. mesela launchpad diye bir olay var mac’te pek kimsenin kullandigini gormedim. spotlight kullanmayi biraktim neredeyse onun sayesinde.

mac iyidir iyidir. biraz hizli kullanan insan izleyip feyz alsan yeter.

mac windowstan pratik degil bence de. ama alışılıyor merak etmeyin. ben çok sık kullandigimdan bir iki haftada alışmıştım. siz de duzenli kullanirsaniz çok yakinda alisirsiniz. hem sonra iki sistemde de ceylan gibi sekebiliyorsunuz, hoş bi esneklik.

windows'tan mac'e geçmek çok zor. bir dolu alışkanlığınızdan vazgeçmeniz ve yeni bazı şeyler öğrenmeniz gerekiyor.

masaüstünü göstermek için F11 ya da fn + F11 yapmanız gerekiyor.

pencere boyutlandırmak için : yeşilin üstüne biraz basılı tutunca ekranı sol yarıya koy, ekranı sağ yarıya koy gibisinden seçenekler çıkıyor. bana yeterli geliyor. (magnet ya da spectacle yok)

Bence kisisel tercih biraz da. Ben de macbook pro almistim, alisamadim sattim. Benim bilgisayari pat diye kapatip satmaya karar verdigim nokta usb bellek kullanamayacagimi ogrendigim an olmustu. Macos icin formatlanmis usb kullanacakmisim. Onceden icinde verilerim olan usbyi takiyorum, okumuyor milyon dolarlik alet. Yeter dedim sattim ertesi gun. Cunku ugrasmamin bi anlami yok. Windowsta yapamadigim herhangi bisey yok.

Alışmadığınız için öyle geliyor diye düşünüyorum. IT sektöründeyim, mac kadar kullanım kolaylığı sağlayan, elim kolum olan bir işletim sistemi yok. Windows'da düne kadar PDF bile açamıyordunuz ek bi yazılım olmadan, bunda işe yarayacak her şey built-in geliyor.

Sadece alışmak, alışmaya çalışmak ve kurcalamak lazım. Eğer kısayolları kullanmazsan mac gayet yavaş olabilir senin için, ama mesela cmd + space'in ya da spaces'in verdiği konfor ve hızı hiç bir şey vermiyor bana.

mesela icim urperiyor’un dedigi usb meselesinin aynisi windows’ta da var.

windows da mac usb’lerini okumuyor. sen mac’ten sasma hocam. uc bes aya windows’a “bu ne yeaaa” demeye baslarsin.

Çare dell xps, ultrabook aleminin efendisidir. Maci de surface i de havada kara tokatlar.

Bluetooth konusunda bir endişem var, ben Xiaomi stick taktığım TV'ye kulaklıkla bağlanayım diyorum aletin aklı gidiyor. Her şey takılmaya baslıyor. Bluetoothu kaldıramadığına karar verdim. kolay İade edebileceğiniz bi yerden alın bence, Amazondan filan.

ben ne apple tv'me, ne de smart tv'me klavye bağlamıyorum. ikisinin de kendi telefon app'lerini kullanıyorum. daha pratik oluyor. günde 2 kelime yazı yazmak için koca klavyeyi ortalarda tutmak bana mantıklı gelmiyor.

kaldı ki özellikle youtube için videoları telefondan bulup, tv'ye ya da apple tv'ye "cast" etmek daha mantıklı geliyor bana.

Türkiye'de büyükşehir olsun diye zorlamak bence şımarıklık değil.

valla büyükşehirler nerelermiş diye baktım da, kriteri buna göre belirlemek saçma. mesela erzurum büükşehir ama ben orada yaşayamam. çanakkale büyükşehir değil ama bana göre yaşanılası bir yer. o yüzde il bazından düşünmek lazım. ha senin için büyükşehir demek illa istanbul-ankara-izmir ise garntisi olmayan bir durum için bence beklenmez. yaşayabileceğin diğer illere yönelmen gerek. iş bulmak zor cidden. 1 sene beklemek normal şartlarda problem olmayabilir ama 1 sene sonrasının garantisi olmadığı için pek mantığı yok.

büyükşehir neresi? küçük şehir neresi?

bence devam edeceğiniz üniversiteye göre seçseniz daha iyi. hangi üniversitede daha iyi bir ortam var? hangisinde sizin konunuzla ilgili daha başarılı çalışmalar var?

Şehre göre değil üniversiteye göre bakmalısın.
Üniversite büyükse, eskiyse, kokluyse işbirliği, başarı ve fon olanakları daha yüksek olur. Yeniyse, küçükse vs her şey kısıtlı olur.
Yeni başlayan için köklü unibersite daha önemli bence.

Bosch, justified, mandalorian, true detective, mindhunters.

Dexter

The Sopranos

Breaking Bad, cok yavas baslasa da inanilmaz surukleyici bir hal aliyor ilerleyen sezonlarda.

Fringe (son sezon haric), nefis bilim kurgu

The Good Place, surukleyici olmayabilir ama kesinlikle cok kaliteli, dusunmeye iten bir felsefe/komedi dizisi.

benim için "en" dizi the sopranos.

Mindhunter
Escape at Dannemora
Killing (usa - ilk sezon)
Bosch (ilk sezon)
House of Cards (ilk 2 sezon)

lost'tan aldigim tadi hic bir diziden alamadim.

Dexter

Dexter.

breaking bad
dexter
sons of anarchy

dexter manevi olarak ayrı bir yerde ama yine de üçünü ayıramıyorum.

better call saul yazılmamış, olacak şey değil. better call saul dunyanin en iyi dizisi.

konu keyif ise peep show ve curb your enthusiasm. hakikatten keyif icinde izleyip güldüm.

the sopranos
six feet under
the shield

diziler ile ilgili sorduğunuz cevabı lost'tur. ben hiç bir diziyi bu hafta ne olacak diye beklediğimi hatırlamıyorum.

alacağın levhaların ölçüleri ne? ne tarz bir araç gerekli?

Bauhausun kendi hizmeti yoksa da hizmet veren birilerine aracı oluyordur, olmadı o bölgede çalışan bir nakliyeci bulursun.

Yer neresi?

nadir de olsalar, doblo tarzı ya da station taksiler var etrafta. bunlardan birini bulabilirseniz işinizi görecektir.

halihazırda şehirlerarası özel araçla seyahat yasak değil. Sadece sokağa çıkma yasağı saatlerine gelmesin yeter.

Yok, ben de yeni istanbuldan izmire arabayla geldim. yanındaki koltuk muhabbeti ilk zamanlar vardı nedense şu an duymuyoruz, maske taktığınız sürece sorun yok.
zaten şehirlerarasında, şehirden çıktıktan sonra polis görmezsiniz.

@kojonotsuki hocam memleket 14 saat sürüyor. hafta içi gitseler de denk gelirler ister istemez.

sabah 5 te çıksınlar..yasağa takılmazlar..

peki ön koltukta oturma gibi bir yasak var mı?

sürücü yanı yasak değil.

yaşları kaç?

bir de mahkeme yeterince makul bir sebep gibi geldi bana. yanlarında evrakları olursa, problem çıkmaz herhalde

Ceza mahkemesi ise bulundukları yer adliyesinden katılabilirler ek bilgi olarak

Hukuk mahkemesi, yer davaları falan.
gidecekler bakalım göreceğiz ceza yerler mi :D

Mahkeme gününü gösterir belgeyi ibraz ederlerse ceza yemezler. Ceza uygulansa dahi itiraz neticesinde silinir, görevliler hakkında şikayette de bulunulabilir. Sormak istediğiniz bir şey olursa mesaj atabilirsiniz.

görmüşsün beğenmişsin fiyatı uygun gelmiş almışsın. bence sıkıntı yok.

başka bir yerde daha ucuzmuş mantıklı bir açıklama değil.

@duyurukullanicisi durumu anlamadın diye tahmin ediyorum. Ürün kendi üretimleri değil o bilinmeyen markanın ürünüymüş yani. Etiketini söküp kendi markaları gibi satıyorlar. Fiyatı da 80 lira fazla.

ya beymen 80tl fazlaya vakko satabilir. bir sıkıntı yok. sonuçta sana o ürünün fiyatı makul gelmiş almışsın.

Yanlış bir şey göremedim.

motosiklet için korumalı pantolon üreten bir türk firması var. ürünleri avrupalı bir marka için üretiyor. avrupalı firma da kendi etiketini basıp ürünü millete iteliyor. ben tr deki üreticinin mağazasında aynı pantolonu çok daha ucuza alabiliyorum. böyle bir durum mu söz konusu acaba?

Aynı markaya, firmaya fason ürettirip kendi etiketleriyle de satabilirler.

Ben de bir sıkıntı görmedim.

Fason yazacaktım

Fason üretim nedir araştırın isterseniz

aklına gelen ne kadar büyük marka varsa, yerli ya da yabancı, fason üretim yaptırır, bu gayet doğal.

kalite standartları vardır,

fason zinciri daha iplik üretiminden başlar, boyanmasına, dikilmesine hatta paketlenmesine kadar gider.

bu büyük markaların olayı tasarım yapmasında, kreasyon yaratmasında, yoksa düşünsene bir kabanın, düğmesi, fermuarı kumaşı, ipliği, astarı, içindeki dolgusu hangisini kim tek başına üretebilir.

dünyada kaç tane fermuar üreticisi var zaten? benim bildiğim büyük firmalardan sadece 1 tane var.

hatta binlerce lira verdiğin süper lüx markaların kumaş boyama işlerini merdiven altı yerler yapar. adet olarak çok az üretilir çünkü, büyük üreticiler o kadar az parçayla uğraşmak istemez ya da sağlam fiyat çeker. defalarca gördüm annem babam tekstilde çalıştı yıllarca.

şurada bi farklılık var, senin a firması fason olarak kendi modelini ürettiriyor ya, katiyen hiç bir şekilde o üretilen ürün ikinci bir marka altında satılmaz, iş veren firma bunu kabul etmez. sonuçta adamların tasarımı.

belki de tasarımı beğenip parça başı ürettirmişlerdir böyle de olabilir.

Markayı ve fasonu da paylaş da bilelim.

@ghostinthemech aynı durum yurtiçi versiyonu olarak. Hatta direk o markanın etiketlerini söküp kendilerininkini yapıştırıyorlar muhtemelen.

Herkes doğal bir şey olarak gördüğünden dolayı başlık vs açmayacağım. En fazla ürünü iade ederim. Özelden ve buradan marka ismimlerini soranlar var ama maalesef paylaşıyorum. Normal bir olaymış zaten etik açıdan doğru gelmese de.

paylaşmıyorum* olacak.

Konfeksiyon islerinin %90i fason uretim uzerine.

marka algısı böyle bir şey. bir de kaç lira içinde 80 liradan bahsediyoruz?

mesela 1000 liralık ürünü mü 1080'e satıyorlar? yoksa 80 liralık ürün 160 lira mı olmuş? aynı markanın iki mağazasına girdiğinizde bile 80 lira fark edebilir.

projenin ne olduğunu ne alanda olduğunu bilmiyorum ama birtakım danışmanlık şirketleri %5-7 civarı alıyor kimi ab projeleri için.

Onların yerine düşünme. Hak ettiğini düşündüğün rakamı iste. Bu meblağ onlara göre yüksekse bile iste.

sen ne kadar çalıştın?

düZgün

hepsini seçip sağ tıklayıp önizleme ile aç demen gerekiyor

Fotoğrafı seçip space tuşuna basarsanız önizleme olarak açılır, ondan sonra ok tuşlarıyla dosyalar arası gezebilirsiniz.

Önizleme aracıyla resimler arası geçiş ok tuşlarıyla oluyor ama resimlerin klasör içindeki dizilimi önemli. Yani simgeler arasında oklar ile nasıl geziyorsan o şekilde önizleme gösterir. Aşağı ok ile hepsini görebilmek için klasör görünümünü liste haline getirmen gerekir.

macbook'ta o tuş yok. saçma ama gerçek.

space ile açıp ok tuşları ile devam etmek daha pratik.

komple klasörü preview'da açmak çok saçma

Noktalı olan

bilindik Mail sağlayıcıları ortadaki noktayı dikkate almıyor, noktasız almış olacaksın yani

sadece gmail noktayı dikkate almıyor sanırım. onda da alamıyorum zaten.

com.tr olan da sahte gibi duruyor emin olamadım.

yurtdışı yazışmalar özellikle de iş içinse, yurdun hangi dışı olduğuna da bağlı olmakla birlikte Ad.Soyad @bilmemne.com yerine ASoyad ya da iki isim varsa ABSoyad @bilmemne.com gibi bir şey de olabilir.

soyad.ad@ şeklinde de düşünebilirsiniz.

alt çizgi _ yapmayı bilmeyen tonla insan olduğunu düşününce direk ele.
2. si yine en iyisi.

altcizgi asla


nokta iclerinde en duzgun duran ama ben olsam noktasiz bi email kullanirim

[email protected]

işin gereği vergi mergi mevzularında da olacaksın. ben olsam kamu bankasıyla çalışırdım

yapacağınız işle ilgili bizim bilmediğimiz vergiler harçlar vardır. bunlar da sadece bir bankaya yatıyordur. mümkünse o banka.

ya da kısa süreçte kredi alacaksanız krediyi veren banka.

benim çalıştığım şirket teb ile çalışıyor. bu durumda çok düzgün bir banka değildir bence. düzgün olsa biz teb ile çalışmazdık. :)

@silah taciri @ co2s2, vergiler ziraat ve diger kamu bankalarindan yatiyor evet. benim ziraat mobil hesabim var su an ve zaten vergileri ordan odeyebiliyorum. ama hesabimi ziraat veya diger kamu bankalarinda tutmaya hic niyetim yok acikcasi.

sirf yurt disi ile calisiyorum, dovizle odeme aliyorum mumkunse yari veya tumden yabanci sermayeli banka ariyorum.

yarı veya tam yabancı bankalar yine bizim bddk'ya ve bizim ülkenin yasalarına bağlı. işleyiş vb. olaylar diğer bankalara göre hemen hemen aynıdır. Bankalarla görüş, zırt pırt için masraf kesiyor kamu/özel bankalar. kazık konusunda en insaflı hangisiyse o bankayla çalış.

eksiduyu.ru

normalde bu hatayı bir wifi'dan diğerine geçerken falan verir. masaüstü bilgisayarınızda wifi var mı? ara ara ethernet'ten wifi'a geçmeye çalışıyor olabilir mi?

bilgisayar sadece ethernet'le bağlı, wifi yok yani.

Değildir. Almanyada teknik bir üniversite bitiren Türkiyede daha hızlı yükselir

Almanya'da okurdum şahsen

koç'un iş garantisi, çevre garantisi yok ki. belki boğaziçi..

ne mühendisliği olduğuna bağlı olarak, türkiye'de denklik almanız gerekecek mi? denklik almadan meslek odasına girebilecek misiniz? bu önemli.

bunun yanında sadece koç ve sabancı özelinde konuşuyorum. iyi eğitim var. kafası çalışan öğrenciler var ve gelenlerin çoğunluğunun maddi durumu iyi. yani acayip de bir network var.

O zaman anladıgım kadarıyla almanya'da okumak daha sonra almanya'da çalışmak isterseniz daha güzel, türkiye'de çalışmak isteseniz de daha güzel kapılar açabilir.

Eger ekran boyutu sorun degilse yeni M1 macbook air, ekran buyuk olsun dersen M1 macbook pro tabii ki.

m1 macbook air ile m1 macbook pro'nun ekranları aynı boyutta?!?!?!?

ofis işleri için ise yeni m1 macbook air işinizi rahat rahat görür. (ram'ini 16 yapın herhalukarda)

pardon buyuk m1 macbook pro da cikti sanmistim, hic bakmadim. o zaman air daha iyi olur.

70 liralık benzin ibre oynamasi için yeterli olmamıştır belki.

benzini almadan önce depon boşa yakınsa yeni aldığın benzin muhtemelen yedek deponu doldurmuştur. yedek depo göstergeye dahil olmadığından senin ibre fazla yukarı çıkmamış.

bana da aynısı olmuştu.

10 litre benzin yapar, 50-60 litrelik depoda 10 litre benzini manuel ibreyle anlamak çok zor.

Ama sürekli benzer oranda yakıt alıyorsanız ibrenin hareketini bilirsiniz.

Fişinizi almış mıydınız? Bu kadar düşük yakıt alımında çakallık yapacaklarını sanmam, riskli çünkü.

Geçmiş olsun ama böyle bişey olduysa bile yapabileceğiniz bir şey yok maalesef, bir ispatı mümkün değil çünkü.

@tantunisultansuleyman +1 dibe indi ise yedek depoyu da hesaba katmanız lazım. Yedek depoya gideni ibrede göremezsiniz.

depo boşsa , boşa yakınsa, yedek depoyu da hesaba katın. bir de 10 litre benzinle 6 litre benzini ibreden anlamak çok iddialı bir hareket.

Bu arada bir not düşelim, otomobillerde yedek yakıt deposu yoktur. Onun adı genleşme tankıdır. Buharlaşan veya dolumda sıkışan yakıtın aktarıldığı, sonra normal depoya geri akıtılan bir bölmedir.

Normal depodan yüksekte durur genelde, yani yakıt deposu tam doluyken ya da tam dolum yapılırken işe yarar.

Bazı araç modellerinde depo tam dolduktan sonra bi klipse basılarak buraya da yakıt dolması sağlanabilir ama tehlikelidir. Sıkışan ya da buharlaşan yakıt buraya dolamayacağı için tahliyeden araç altına akıtılır.

Bir miktar yakıt kullanıldıktan sona buradaki fazla yakıt normal depoya akacağı için tehlike ortadan kalkar.

Konudan alakasız ama belki birinin işine yarar bir bilgi daha bırakalım;

otomobillerde yoktur ama genelde küçük hacimli ve manuel benzin musluğu olan motosiklerde vardır.

Fakat bu da ayrı bir depo olarak değil de, aynı depoyu iki ayrı seviyeden kullanan musluk ile kullanılır aslında.

Benzin şamandırası bozulmuş olabilir aracın. Benimki bozuk mesela, özellikle az benzin aldığımda ibre bazen değişmiyor ya da bakıyorum bir iki gün sonra kendi kendine olması gereken yere gelmiş.

@John Bloor hocam o zaman asıl düzeltmeyi de yapalım, evet yedek depo yoktur, fiziksel olarak, ancak araçlardaki yakıt ibresinin 0 noktası aslında yakıt tankının sonunu göstermez. Tankın alt kısmı her ihtimale karşı yedek olarak ayrılmıştır bu nedenle halk arasında yedek depo da denir. Ayrıca bir genişleme tankı da vardır anlattığınız gibi.

Firmayı müşteri hizmetlerine şikayet et. 70 liralık yakıt aldım fişiniz var ise fişim elimde diyin. Yok ise fiş almadım. İstasyonu suçlamak için konuşmuyorum. İstasyonun tankındaki Yakıt bitmesine bağlı hava basabiliyor. Ek olarak pompaların yıldan yıla kalibrasyonu yapılıyor. Yapılmamış olabilir kalibrasyon çok etkilemez de.

Sizin şikayetiniz üzerine oraya bir ekip gidiyor kontrol ediliyor plakanızla, hangi pompadan yakıt aldıysanız. Kontrol edip size geri dönüş yaparlar.

imkansız bence.

hayır, suç teşkil etmez

olmaz bence. öyle bir şey olacak olsa tüm şarkıcılar birbirlerini dava etmeye başlardı

pembe veya beyaz tutkal ile doldurabilirsiniz sanırım. deliklerin de fotoğrafı olsaydı keşke.

Kağıt petek dolgulu MDF ve sunta. Bu fiyata sattıkları ürüne bak kağıtla doldurmuşlar. japonu boca et ben mutfak masası ayağını bu şekilde yaptım baya sağlam oldu. patex olursa daha iyi olur hemen soğutma spreyi ile sabitlersin.

mümkünse masayı ters çevir
deliklere karbonat dök
sonra dübeli yerleştir
japonu dök
beton gibi olur

Valla bence kesinlikle böyle bir şey yapma. Bu masaların dışı sert ama içi karton, iki gün sonra çat diye ortadan ikiye ayrılır, modifiyeye gelmiyor bunlar. Ne yaparsan yap düzgün bi şekilde tutmayacaktır.

Malzeme bu: www.youtube.com

@roket adam

evet haklısın içi dandik ama sonuçta o rafa koyacağım hepi topu 2 tane laptop adaptörü bir üçlü priz, hepsini toplasan max 2 kg, o kadar yüke dayanır sanıyorum, zaten bu signum bu masalar için üretilmiş internette araştırdım bu şekilde kullanan bir sürü insan var, kimse düştü diye şikayet etmemiş, belki ben kabloyu yerleştirirken sert çekmesem gene çıkmayacaktı. japonla bir deneyelim bak nasıl olacak.

@kisa
karbonat neden? bir de bu karbonat hani marketlerde gıda reyonunda kabartma tozu vs birlikte satılan karbonat değil mi?

Alçıpan dubeli kullanabilirsin, böylece içi boş da olsa sert olan yüzeyi tutar dubeli.

Kelebek olan tip dubel alacaksın;

cdn.tekzen.com.tr

neden karbonat sorusunun cevabını ufak bir google aramasıyla buldum, çok ilginçmiş.

John bloor+1
Alcioan dubeli demeye geldim.

Alçıpan dübeli aklıma gelmemişti çok mantıklı

üçlü priz çift taraflı bantla masanın altına yapıştırın, daha pratik olabilir. kalan kabloları da , cırtlarla ya da kablo spiralleri ile düzenleyin.

masayı tanıtan vidyoda adamın oturduğu sandalyenin ismi nedir?
mmapi.ikea.com

hür irade kısmını sorgulamak lazım.
akıl sağlığı yerinde miydi? bunu yapmasının amacı miras kaçırmak mıydı? vs vs.
evet tapu iptali mümkün olsa da bu sizin tapuların iptal olacağı anlamına gelmiyor.

Olabilir. Bir benzerini yaşıyoruz.babamin halası basrolde ve 70lerde verdiği feragat yazısına rağmen babasından kalan ve şimdilerde hepsi torunlar veya torun cicuklarindaki tapuyu bozmaya çok yakin

evet gayet sağlıklı sıhhatli bir insandı akıl sağlığı da yerindeydi bu işler olurken ve halalar da razıydı zaen en ufak tepki göstermediler.

dede kaç yaşındaydı tapuları verirken? halalara başka bir şey verilmiş mi?

Muris muvazaasi bakman gereken konu.tapularin iptali sozkonusu olur.yasal haklarini sizden talep ederler.

tapu verileli 10 yıl oldu dede 70 yaşındaydı. en ufak bir hastane kaydı bile yoktur sapasağlam adamdı öldüğünde. ansızın öldü bir akşam bundan 2 yıl önce.

halalara da köyden fındık bahçeleri verildi. bu olay şehirdeki evler üzerine yaşanıyor.

2 taraflı bant olur, 3m güzeldir

çift taraflı bantlar iz bırakır. 3m'in iz bırakmayan cırtcırtlı bantları var. onlardan almalısın.

www.hepsiburada.com

bunların da üzerlerinde yazan 15 kg falan kısmı hikaye. ama poster falan taşır. güzel yanı çıkartırken iz bırakmıyor.

çift taraflı bantlara poster ya da dakota asmak haricinde güvenmiyorum. hele hele çerçeveli şeyler için hiç güvenmiyorum. en pahalısı bile zayıf geliyor.

Brexit yuzunden isin oldukca zor.

Seni ise alirlarsa sana Ingiltere oturma ve calisma vizesi alacaklar. Oteki taraftan Schengen bolgesine gitmelik bir is olursa surekli vize alman gerekecek. Soz konusu isi bir ingiliz vatandasina vermek daha dogru cunku Ingiliz pasaportu ile 90 gun vizesiz Schengen girisi yapabiliyorsun.

ingiltere merkezli şirket ile geçici olarak schengen ülkelerinde çalışmaktan kastınız nedir? 3er 5er gün gidip gelmek mi? yoksa gidip 2-3 ay kalmak mı?

bu arada @cleric'in dediğinden tam emin değilim. ingiltere çalışma vizesi alınca, schengen ülkelerine istediğin gibi girilmiyor mu=?

çalışma izni olsa da vize alacaksanız , normal vize alın devam edin. "geçici" çalışmalar için, ingiltere'deki işyerinizin geçici görevlendirmeleri için gittiğiniz yerde ayrıca bir çalışma izni almanıza gerek yok bence. biz yıllardır farklı ülkelerde "geçici" işler yapıyoruz, vize gerekliyse normal vize alıp devam ediyoruz. çalışma iznine gerek yok bence.

ingiltere'den çalışma izni olan birine daha uzun süreli şengen verirler bence. en kötü ihtimalle bir kere iki kere kısa dönem verirler, sonrasında uzun uzun verirler.

normal.

Hiçbir şey yapmasa da 100 lira alacaktı zaten

Normal evet.

Kilitli olmayan kapıyı 1 saate açamaması hayra alamet değil. Biraz lockpicking lawyer izleyip moralinizi bozabilirsiniz.

aynısı benim başıma geldi kilidi kırmadan sadece kredi kartıyla 15 dakikada falan açmıştım kapıyı.

Evet.

fiyat normal, çilingirin kapıyı açamaması anormal.

Çok iyi fiyat boşver alman malı bi de

@reanarchy daha önce eski evdeki kapıyı defalarca kez bende açmıştım. hatta komşular kapıda kaldığında beni çağırırdı ama bu yeni evin kapısı bayağı güvenlikli

300 TL bence gayet normal.

kapıyı açamaması anormal değil. bazı çok üst düzey kilitler için her çilingir yeterli gelmiyor.

abartı bir ücret değil. için rahat olsun

imla kurallarına ve özne yüklem çekim ekleri gibi kurallara uygun şekilde yazdığınızda aslında bayağı başarılı çeviriyor

cümleler arasında satırbaşı yapmak da etkili.

ayrıca uzun metinlerde, özellikle pdf lerden alınanlarda, cümlenin orta yerinden satırbaşı yapmadıgına dikkat etmek gerekiyor.

Geçen sene "google translate neural network kullanıyor artık" haberleri dolaşırken çeviri cidden inanılmaz iyiydi. Birkaç hafta sonra yine kötü çeviriler yapmaya başladı. Hatta chrome'daki eklenti ile google translate'in kendi sitesi bile aynı metni farklı çeviriyor. ne çeşit bir teknoloji var arkasında bilmiyorum ama muhtemelen iyi çeviri masraflı oluyor.

copy paste yaparken, kopyalanan yerde satır atlamaları translate'te atlıyor. çeviri kutucuğuna yapıştırdıktan sonra cümlelerin birbirinden kopmadığına dikkat etmen lazım. özellikle makale vs çevirirken oluyor bu çokça.

@IncredibleMau : nöral netwörk meselesinde, illa translate.google.com adresine girmeniz gerekiyordu. google ana sayfadan ya da eklentilerden yapılan çeviriler nöral netwörkle çevrilmiyordu. hala öyle mi bilmiyorum.

Bugün özellikle düzgün bir yazıyı hem eklenti hem translate'in sitesinden çevirerek test ettim. eklenti kendince yazıda kırpıp düzeltecek bir şey bulmadıysa eğer bariz şekilde fark var iki çeviri arasında. hala öyle galiba.

bir de merak edenler olmuş onlara da açıklayayım :

translate, yapay zeka olarak kullanıcıların çevirilerini kullanarak kendini geliştiriyor. çevirinin sağ alt kısmında düzenleme öner'den tavsiyede bulununca da yapay zekanın gelişmesine katkı da bulunuyorsunuz. muhtemelen 4-5 sene sonra %95 doğrulukla çevirilere ulaşmış olacak

Metinlerde geçen kelimelerin gerçekte birbiri ile ne kadar bağlantılı olup olmadığına göre değişebilir. Normalde kelimeyi cümledeki anlamına göre yanlış bile çevirse, metin uzadıkça birbirleri ile olan ilişkilerinden dolayı kelimelerin çevirisi de değişiyor ve daha doğru sonuçlar elde ediyoruz. Ama nöral ağ henüz mükemmel çalışmıyor. Onu da bir takım makalelerde geçen cümleler, anksiklopediler, bizim önermelerimiz vs. besliyor. Bunlara birazcık bile aykırı olsa, sistem şaşırıyor olabilir.

Netflix'te diğer hesaplardan giriş yapabilirsin. Youtube premium'da diğer hesapların arama veya video geçmişini göremezsin. Ben tanımadığım insanlarla ortak hesap kurmayı vs mantıklı bulmuyorum.

Edit: Netflix'te giren herkes aynı şifre ile giriyor. Orada herkes için ayrıca kullanıcı hesabı seçiliyor. Laptoptaki kullanıcılar gibi. Youtube'da ise yine kendi hesabını kullanıyorsun. Premium'u satın alan kişi gruba seni ekliyor.

yönetici sizi istediği zaman çat diye atabilir aileden ya da gruptan, tanımıyorsanız ulaşamayabilirsiniz direkt. toplu para verdiyseniz falan öyle durumlar için problem olabilir. onun dışında güvenilirlikle ilgili büyük sıkıntılar yaratacak bir durum yok.

youtube ve spotifyda yukarıda söylendiği gibi tamamen bağımsız bir hesaptan giriyorsunuz dolayısıyla size ait bir şey göremezler. netflixte ise yöneticinin mail adresi ve şifresiyle ana hesaba girip sonra farklı kullanıcılara giriş yapıyorsunuz. kullanıcı kilidi açıksa tüm ortaklar girip ne izlemişsiniz, favorilerinizi, listelerinizi vb. görebilir ya da bir filmi diziyi başlatabilir, devam ettirebilirler. bana göre o da çok büyük bir problem değil bakıyorsa baksın yani. "benim hesabımdan recep ivedik izlenmiş olamaz" benzeri bir takıntınız varsa yapabilecekleri en kötü şey onu açmak olur yani. onun için de isterseniz kendi kullanıcınıza ayrıca bir şifre de koyabiliyorsunuz zaten. o zaman şifreyi bilmeden giremezler.

Ben bir yerden üye oldum neresi bilmiyorum, burası da olabilir. 1 senedir 5 kişi tek bir sorun çıkmadı

gerçekten 15tl ye bu kadar ihtiyacın var mı?

bu işletmeleri böyle dolandırıyorsunuz, sonra ağlıyorsunuz "niye türkiyede şu yok, bu yok" diye. sizin gibi dolandırıcılar yüzünden yok.

kabul ediyorum herkesin bütçesi farklıdır ama 5-10 lira için de yapmayın böyle şeyler.

Çevrimdışı çalışması gibi mi?

ekran kaydı yapın

@Unde bach canim, çevrim dışı da olur ama JPG olarak ya da başka bir fotoğraf biçiminde kaydederse daha iyi olur.

@co2s2, pratik olmuyor.

gelir gider ve borcun tl değil mi? o zaman tabloyu tl olarak yapmak daha mantıklı.

yatırım hesabının tablosunu tamamen ayır derim. ben o şekilde yapıyorum. yatırımın değer artışını gelir olarak kaydetmiyorum yani.

her giriş satırına o günün USD-TL kurunu girebileceğiniz bir hücre bırakın. tüm çıktı hücrelerinde/satırlarında da hem USD , hem TL görünsün. çok da zor değil aslında. dosyayı oluştururken işi uzatır biraz ama kullanım sırasında ekstra bir yük getirmez.

Cevaplar için teşekkürler.
Her girdiye kur eklemek mantıklı, tam olarak oturtamadım bazı şeyleri ama bakalım :)

ben her ikisi açısından da tutmayı tercih ediyorum takip ettiğimde.

daha kolaylaştırmak için; google spreadsheet kullanıyorsan google'dan anlık data çeken =GOOGLEFINANCE("USDTRY") gibi bir formül kullanabilirsin sabit bir hücrede. o anki fiyatı bir yere sabitleyip ona göre güncel durumu görmek istersen de doğrudan oradan bakıp manuel girebilirsin mesela.

o dijital bi giriş olduğu için çevrilemiyor diye okumuştum. Hani analog-to-digital veya tam tersi dönüştürücüler oluyor ya video vs. için, bunda da sadece kabloyla olmuyor normalde dönüştürücü bi aletle yapabilirler sanırım, pazar yeterli olmadığı için yapmıyorlar.(ve çok pahalı olur, gidip kulaklık alsan daha ucuz ve iyi)

mesela usb-c'ye dönüştüren yapmışlar: www.amazon.com

3.5mm dediğin analog jak ama işte, olmuyor.

3.5 jacke dönüştürücü değil de usb'yi lightninge dönüştürücü aramanız lazım diye biliyorum. Yani bilgisayarın usb'sine takıyormuşunuz gibi düşün.

doğrudan bir dönüştürücü bulman zor ama aklıma gelen bir fikir var. çalışır mı emin değilim.

bir adet bundan: urun.n11.com

ve de bir adet bundan: urun.n11.com

alabilrisin.

3.5 to. 3.5 jacki bilgisayara takip, 3.5. to lightinine 3.5 ile giriş yapabilirsin. teknik olarak bağlanır ama pratikte çalışır mı onu bilemedim.

jak dijital görünümlü ama kulaklığa ses verirken analog çalışıyorlar. yani sesi oradaki 3 pinden analog vermiş oluyor bence. 10-20 liralık adaptörlerle dijitalden analoga geçiş mümkün değildir diye tahmin ediyorum, bu yüzden böyle diyorum.

yani aslında bu kulaklığı 3.5" jaka takmak mümkündür ama çok yaygın bir senaryo olmadığı için özel adaptörler yoktur.

deneyimler sonucu, kendime bir limit belirledim. çok candan olduğum dostlarım-akrabam dışında belirli bir miktarın üstünde değeri olan şeyleri ödünç vermiyorum. gerçi şu da var, kimse de istemiyor, o miktarda bir şeyi ödünç isteyip de riske atmak istemiyorlar.
böyle bir kötü tecrübesi olmayan kişiler sanırım daha rahat istiyor. bahsettiğiniz değerdeki bir fotoğraf makinesini de asla vermeyin, derim. bir şey olsa karşıdaki muhtemelen yenisini alamayacak. bir yerini çatlatsa özür dileyip geçecek ama siz her baktığınızda sinir olacaksınız. ne gerek var. 13 bin liralık şeyi vermediniz diye kimse de size cimri demez. buradan en önemli nokta sanırım "vermem banane" değil de, kibarca o makinenin sizin için önemli olduğunu belirtip kusura bakma ama veremem, demek sanırım.

yok valla katiyen vermem bilgisayardır, elektroniktir, enstrumandır, kolay alınmıyor kimse kusura bakmasın. kimseden de bişey istemem.

hele fotoğraf makinası, bi kere güneşe kaldı çek , at çöpe gitsin. sensöre dokun, lense dokun yine bi ton uğraş.

abi o seviyede bi makina istiyorsan kusura bakma da gidip alacaksın yani. alamıyorsan da telefonla çekmeye devam.

ha diğer alternatif gidip kiralasın.

zaten istemiş olayı ters, demek ki üçüncü kişi vasıtasıyla haber göndermiş.

elimde ne vasa veririm.

Annem babam kaedeşim hariç kimseye bir şeyimi vermem. Para istese veririm de eşyamı vermem bu da saçma ama böyle yani

Valla ben genelde veriyorum ama pek isteyemiyorum nedense. Tek avantajı ben verdiğim için benim ihtiyacım olduğunda da herkesin çekinmeden çoğu şeyi vermesi.

Verirken tüm sorumluluk sana ait bak diyerek veriyorum ve arkasında duracak arkadaş veya akrabalara veriyorum. Malım o kadar kıymetli değil anlaşılan. Arabaymış, prof makinaymış, bilgisayarmış, alın kullanın lazımsa arkadaşlar, aile ne güne var. Şu ana kadar da bir pek bir sorun yaşamadım. Tek tük yaşadıklarım da çözüldü.

Ha iş artık insan kullanmaya girerse o zaman vermem tabii ki.

Aslında kabahat bende.. aile arasındaki mevzularda fotoğraf olayını ben makineyle hallediyorum. İsteyen taraf profesyonel fotoğrafçılık konusunda bir şey bilmiyor, deneyim yok, makineyi de bilmiyorlar. Hayır, olmaz desem kötü oluyorum. Cihaza bir şey olsa ne yaparım düşünmek bile istemiyorum..

Bende de var bu huy. millete çok yemek ısmarladım ayıptır söylemesi ama iş malımı paylaşmaya geldi mi değişik bir insana dönüşüyorum.geçen bir arkadaş telefonun şarjını istedi ertesi gün getiresiye kadar gözüme uyku girmedi. Cimri bir insan değilim ama bu insanların menfaatçiliğine, beleşçiliğine ve vurdumduymazlığına ayar oluyorum.

Zerre umursamam, ama tabiki samimiyetime bağlı. Aksine mutlu olurum, geçmişte tam tersiydim zamanla maddelere çok önem vermez bi boyuta evrildim.

Benim değerinden bağımsız olarak eşyam kıymetlidir. Paylaşıp geri gelmeyen oldu en küçük, en basit şey bile olsa sonra sana lazım olduğunda ve elinin altında olmadığında yaşadığın pişmanlık öğretiyor. Ben de mümkün mertebe vermiyorum eşyamı kimseye.

Eğer kuzenin senin kullandığı gibi kullanıyorsa makineyi, örneğin ne bileyim blog için foto çekme, stock foto çekme vb. ver. Ama footoğrafla hiç ilgili olmayıp, arkadaşının doğum gününde, nişanında öylesine fotoğraf çekmek için istiyorsa verme. Benim işim var makineyle de.

eskiden cok kiymetli idi, sonra bir objeye cok deger verirsem objenin mutlaka basina birsey geldigini gordum. arabami arkadasa emanet ettim, pert oldu. Laptop emanet ettim calindi, kitap verdim kayboldu, vs.

Artik beni maddi olarak ciddi sikintiya sokacak seyleri vermiyorum. Verirsem de basina ne gelir diye dusunmuyorum, onemsizmis gibi davraniyorum, bir sekilde geri geliyor :)

O kişinin yetkinliğine ve mali durumuna göre veriyorum ben de. Mesela araba kullanımına güvenmiyorsam arabayı vermem, ya da fotoğraf makinanım yenisini alacak durumu kesinlikle yoksa vermeye imtina ediyorum. ama genelde veriyorum yani, mal ya bu ölüm yok ucunda boşver. ancak geri isteme vs gibi durumlarla hiç karşılaşmadım, işi bitine getiriyorlar genelde

mala çok kıymet verince mutlaka bir şeyleri ıskalıyorsun, ya mala bir şey oluyor hayat sana öyle bi ders veriyor, ya da öyle bi şey oluyor ki lan yemişim malını keşke verseydim diyorsun. bana hep öyle olduğu için biraz da.

yapabileceği maksimum yasal zam oranı %12,04

kaç senedir oturduğunuz gibi bazı detaylar da var yalnız işin içinde. borçlar kanunu madde 344'e göz atabilirsiniz.

son ayın TÜFE'sidir üst limit.

eğer saçma sapan bir artış yapmaya kalkarlarsa kabul etmeyin ve 12.04'ten hesaplayıp yatırın

%12.04

ölçeklenebilir yazılım geliştirmek zahmetli oluyor

işte bunun için aws var. ama devlet kurumları verilerini başka bir şirketin bilgisayarında tutmak istemiyor.

Çok daha güzel 2 yöntem var:

1- cloud
2- doğru düzgün kod yazmak.

İkisini de yapamama sebepleri teknik açıdan çok zayıf olmaları üniversitelerin. Bu sistemleri ya içeriden biraz kendi kendine bir şeyler öğrenmiş birine yaptırıyorlar ya da ihale ile alıyorlar ama ihale de işlemiyor, çünkü spesifikasyonları düzgün hazırlayamıyorlar, ihaleyi hazırlayan elemanlar anlamıyor olaydan.

Bir de bu tarz problemler genelde sorunun üzerine sunucu atarak çözülebilecek problemler değil.

Dümdüz bir site yazmakla, anlık 50 bin kullanıcısı olan bir uygulama geliştirmek epey farklı şeyler, sistem tasarımı farklı olmalı, kullanacağın araçlar farklı olmalı, programcının mentalitesi farklı olmalı vs.

Yani şöyle anlatayım: ders kayıt sistemini anlık 100 kişiye göre yapıyorlar ama kayıt anında anlık 10.000 kişi oluyor. Sunucu sayısını 3'e katlasan, "kapasiten" anlık 300 kişi olacak, yine çözüm değil. Sunucuların önünde load-balancer atarak da çözemiyorsun bunu. Baştan anlık 10.000 kişiye göre tasarlaman gerekiyor her şeyi. İşte uzun session'ları tutacaksın, sorgular birbirlerini engellemeyecek, bottleneck olan yerleri asenkron yapabiliyorsan öyle yapacaksın falan filan.

güvenlik nedeniyle herkes kendi bilgisini kendi içinde tutmak istiyor. bir nevi kvkk durumu

bir de söz konusu sunucuya sürekli olarak "kampüs" içinden erişiyorlar. yani söz konusu sunucu belki sadece 3 gün kampüs dışından kullanılıyor. böyle olunca dışarıda bir sunucu işlerine yaramayacaktır.

haaaa devlet çok güçlü bir altyapı kurar, tüm kurumlara gel bunu kullan der, orası ayrı.

Bunu buldular :( bknz horizontal scaling

On site isteyenler için bile kocaman öpen source cloud yaptılar, bknz openstack

amazon'un belki bir yaptırımı olabilir bu konuda. ayrıca mailinize gelen sipariş onay mailleri ile tüketici mahkemesine de başvurabilirsiniz. hele ki sözleşme vs oluştuysa eliniz güçlü olabilir.

ürünü gönderen yer türkiye sınırları içindeyse sizi şöyle alalım:

(bkz: türk esnafı)

ayrıca telefon açıp sormasaydınız büyük ihtimalle ürün size gelecekti. geçmiş olsun. satıcı stok hatası oldu der geçer. satış sözleşmesinde de yazıyordur zaten.

Fiyatı 1000 euro yerine yanlışlıkla 1000 tl girilmiş ürünü 1000 tl'ye alan arkadaşımızı haklı bulmuştu tüketici hakları mahkemesi.

Ama sürecin nasıl işlediğini bilmiyorum, sanırım sizin durumunuzdaki gibi satıcı satışı iptal etmek istemişti.

kurcalarsanız o fiyattan size vermek zorunlukları var bence. aklıma bir kaç sene önce yaptığım bir alışveriş geldi.

eve dijital bir piyano alacaktım, hangi modeli alacağımdan ise emin değildim. yine de aklımda bir model vardı. o arada yine euro ve dolar kurları ani bir patlama yaptı. daha önceden benzer bir acı tecrübe yaşadığım için dedim ki bu elektronik ürünlere zam gelecek , ben hemen acele alayım. sonra girdim adamların websitesine (amazon hepsiburada vs değil, distribütörün kendi websitesi) ürünü sepete ekliyorum, adres ve kredi kartı bilgilerimi giriyorum ama websitesi benden kaynaklanmayan bir sebeple hata veriyor. başka bilgisayarlarda denedim, limitim olduğuna emin olmama rağmen başka kartlarla denedim. olmadı. ben de bu arada çakal bir ekran görüntüsü alıyorum. sonra adamları aradım, dedim böyle böyle ben bu piyanoyu alamıyorum bir türlü, adamlar da gelin buradan satalım dediler ama mesai saati bitmek üzere olduğu için o gün gidemedim. öbür gün sabah gittim. adamların perakande satışı yine yokmuş, buradan satalım dediğini ben yanlış anlamışım, adam kendi bilgisayarına oturttu, al buradan dedi, tamam dedim. ama bir baktım piyanoya dün akşamdan beri %33 zam gelmiş. ee dedim ama bu iş böyle değildi, adamlar da evet doğru gece güncelledik dediler ama bir gün önce benim alamamın bununla alakalı olmadığını da teyit ettiler. neyse, ben dedim böyle alamam. sonra gittim bunlara bir mail yazdım, dedim böyle böyle bana şu paraya piyano satacaktınız ama kendi hatanız sebebiyle satamadınız vs vs vs.. sonra da bir baktım zam gelmiş. ben eski fiyattan almak istiyorum falan.. 1-2 kere gitti geldi yazışmalar, adamlar da en sonunda eski fiyattan vermeyi kabul ettiler (ama eğer o gün alabilseydim kartla 6 taksit olacaktı ama pazarlıklar sonunda nakit para istediler, fatura kestiler merak etmeyin, hepten türk işi değil yani) buna da şükür dedim, devam ettim.

yani biraz uğraşmakta fayda var. bir de doların euronun saçma sapan uçtuğu kaçtığı günlerde, alacağınız şeyleri acele alın, güncellemeler biniveriyor fiyatların tepesine.

ne yapılabilir bilmiyorum ama aynısı 5 defa üst üste başıma geldi.

n11 den ensturman bakıyordum kendime, haliyle ilk önce mağaza(bildiğim fiziki dükkanı olup da n11 de satış yapan güvenilir mağazalar) ve fiyat olarak seçimimi yapıp sipariş verdim. 5 defa da farklı satıcı olmasına rağmen o ara dolar çok dalgalanıyor diye siparişimi iptal edip göndermedi.

ve düşün işte kredi kartından para çekiliyor, sipariş hazırlanıyor, gelecek diye beklerken çat iptal ediyor, paranın iade edilmesi için geçen süre falan, isyan ettim en sonunda. dehşet bir zaman kaybı yaşadım.

sadece senkop, dore ve zuhal müzikten alışveriş ediyorum artık. bu üçü dışında katiyen bi yerden bi enstruman falan almam.

muhtemelen aynısı çok defa başınıza gelecek haberiniz olsun, yaptırımı var mı yokmu bilmem ama site bazında bir yaptırımı yok bunun. muhtemelen sözleşmede de yazıyordur satıcıları koruyan bir madde. okuyup araştırın.

satıcıyla ters düşerseniz pislik yapar, teşhir ürünü gönderir, ikinci el gönderir, hasarlı ürün gönderir, siz bu sorunu farkedip müdahele edebilmek için hep kargo şubesinde kontrol etmelisiniz, enstrumanları çok iyi tanımalısınız, gitar gibi bişeyse, fenerle perdelere, üzerindeki kılcal çiziklere, sap şablonu ile sapta sorun olup olmadığına bakmalısınız, uğraşılacak bişey değil.

elektronik falan bişeyse daha da zor.

Aynısı Mango'da benim başıma geldi. Şikayette bulundum ama sonuç alamadım. Yapacak bişey yok maalesef bu gibi bir durumda.

Biraz da empati yapmak lazım. Bazen ne kadar dikkat ederseniz edin, teknik hususlarda bu tarz karışıklıklar olabiliyor. Belki o firmadan kaynaklı bile değildir, hizmet alınan yerden kaynaklıdır.

Normalde yapılabilirse, ürünü o fiyattan gönderip, "bundan da zarar edelim" diyerek, müşteri memnuniyeti yapması güzel olur. Ancak herkesin bunu yapabilecek gücü yok.

Ancak firma sizi bilgilendirmeden iptal ederek ayıp etmiş. "Kusura bakmayın, bir sıkıntıdan dolayı bu ürünün fiyatı yanlış listelenmiş. Bu fiyattan gönderemeyiz, siparişini iptal ediyoruz" deseler, daha şık olurdu.


.

@kartallar yuksek ucar : empati yapılacak konu var, yapılmayacak konu var. sen fiyatını yanlış giriyorsan bana ne? tacirin özen yükümlülüğü var.

benzer bir şey , futbol bahislerinde de yaşanıyor. adam bakıyor oynayacağı bir maç için oran çok iyi. hooop oynuyor, maçtan sonra "şu gün şu saatten şu saate olan bu oran geçersizdir" diyorlar, neymiş yanlış oran girilmiş. doğru oran girseydin, bana ne? yanlışlıkla düşük oran girsen ve ben oynayıp kazansam, sonrasında aaa yanlış girmişiz aslında şöyle olacaktı, al sana daha fazla para diyorlar mı? hayır. ya da yanlışlıkla düşük oran girsen, ben de stratejimi buna göre kurup yanlış oynamış olsam , özür dileyip para mı geri verecek misin?

hepsiburada'da amazon'da adamın yanlış fiyat girmesi de aynı şey bence. yüksek girsen , ben alsam, para iadesi yapacak mısın?

Bir yılın boş geçmesi mantıklı değil. Alım az olsa bile sonraki seneler için birikim olur. Ben olsam çalışırdım.

Bölümüne göre değişir. Hangi bölümdünüz?

çalışmak her zaman faydalıdır.

Calismansan pişman olursun. Öğretmenliğin özel sektörü zaten ölü yıllardır. Covidde ekstra öldü.

Alanım Matematik.

ilköğretim matematikse 69la falan atanıyor millet. her türlü yaparsın sıkı bir çalışma ile.

Lise matematik benim. Puanlar yüksek ama üçüncü kez giricem, iyi hazirlanirsam kazanırım. Aklımda soru işareti kalmasın dedim.