Neden Ahz-u kabz veiyorsunuz ki? Vermeyin, hem gerek yok hem de riskli.

paranın tahslatı için gereklidir diye düşünmüştüm. teşekkürler cevap için.

kediler içgüdüsel olarak yemegin yanındaki suları içmiyor. çünkü eger dogada su kaynagının yanında yemek varsa su zehirlenmiştir! Su başka bir yerde olmalı yemin yanında içmez hele ki dogadaki kedi azda olsa vahşidir hiç içmez.

köpek editi: şu an köpek kediye göre daha fazla evcilleşti arada 8000 yıl var yani köpek(gri kurtlar) içgüdülerini yenmede kedilerden 8000 yıl öndeler eger senin kediler sürekli insan yanında yaşamış cins kedilerden olsalardı onlarda köpekler gibi içerlerdi.

bir de kediler hakikaten az su içiyorlar, özellikle kuru mama yiyenlerde böbrek problemlerinin görülme sıklığının nedeni bu.
bir de tabi ortalama bir sokak kedisi 1-2 kilo, bir sokak köpeği 15-20 kilo. yani 10 tane kedi anca 1 köpek kadar su içer. dilleri de minicik iki lıplıp su içiyorlar :)
yeterince sıvı tüketmemelerinden endişe ediyorsanız evde kalan yoğurt kabının dibinde kalan yoğurtla çok çok sıvı, az yoğurtlu bir ayran yapın, yoğurdun kabıyla koyun, aha yoğurt var burda diye lıp lıp içiyorlar.

kediye su icirmek, deveye takla attirmaktan zordur. kedi hayvani az su icer, akan suyu icer, duran suyu icmez. sik sik degistirmezsen icmez. velhasil icmez oglu icmez. onun icin gunde bi porsiyon yas mama onerirler:)

not: iki gunde bir tazeleme, iki saatte bi tazele suyu:) tamam abarttim, ama gunde bir tazele en asagi.

Kediler esasen çöl hayvanidir bu yuzden su içmeye cok ihtiyac duymazlar

ulaşamadıkları çok hayvan var. onlar zaten doğruyor bari bunlar doğurmasın mantığı olabilir.

sokaktaki hayvanlar eski ev hayvanlarının yavrularının yavruları. bir kedi senede bir ürese 4 yavru yapıyor. bunların belki biri anca yaşıyordur. böyle ölüp gitmeleri yerine hiç doğmamaları evla.

sokaklarımız avrupa gibi temiz ve güvenli olmadığından öncelikle hayvan sağlığı hem de insan sağlığı tehdit altında kalıyor.
bunu bir nebze olsun önleyebilmek için.

Sokakta yaşayan dişi bir kedinin erkek kediler tarafından sürekli gebe bırakıldığını düşünün. Can dayanır mı buna?

daha fazla işkence çekmemelerini sağlamak.

hem doğuran hayvan işkence çekiyor, hem de doğurduğu yavrular her geçen gün kendisi için daha uygunsuz ortamda büyüdüğü için işkence çekiyor.

üzücü, ama yapılmak zorunda. onların iyiliği için

dişi hayvanlara yazık ondan. bizim sokakta dişi kedi var kediyi ya hamile görüyorum ya yeni doğurmuş yavrularıyla geziyor. yılda 2 veya 3 kez doğuruyor her seferinde de ya 5 ya da 6 yavrusu oluyor. hamile olmadığı bir zaman yakalasam götüreceğim kısırlaştırmaya buna can mı dayanır.

soylenmis aslinda ama "sokak hayvani" diye bir cins olmadigi icin. namus ninjasi'nin dedigi gibi su anda sokakta olan kedi kopekler, petshoplardan alinip sokaga atilmis hayvanlarin torunlari, cocuklari, kendileri. cunku bu hayvan satin alip sokaga atma sureci maalesef hala son hiz devam ediyor. ve o hayvanlar sokakta yasamiyorlar, surunerek hayatta kalmaya calisiyolar sadece, o da dogal veya evdeki omurlerinden cok daha kisa bir sure icin. evsiz insanlar gibi dusunebilirsin.

ama belediyenin amaci buyuk ihtimalle nufusu insanlarin rahatsiz olmayacagi bi seviyede tutmaktir.

nüfus kontrolü amacıyla.
kedi bir kerede 4 tane doğruyor, köpek 6 tane doğuruyor... sonra da aç kalıyor canlarım. çöplerde yemek aradıklarını görünce çok üzülüyorum. çok az insan besliyor sokak hayvanlarını. sayı arttıkça tek başına hepsine yetemiyorsun da...

kısırlaştırma gerekli. sokaktan hayvan sahiplenmeyenlerin ve sokak hayvanlarını beslemeyenlerin de bu konuda olumsuz konuşmaya hakları olmadığını düşünüyorum.

Cunku sokaklarda sefil olmasınlar diye!
O annelerin doğurduğu kedilerin cogu acliktan hastalıktan ölüp gidiyor.
Ortalama bir kedi 10 15 sene yasarken sokak kedileri 5 yaşını goremiyor. Daha fazla kedi daha fazla ölüm demek anladın mi?

"Uğraşmak istemiyormuşmuşuz."

Çünkü halihazırda yeterince ölüm gördük. Gücünüz varsa buyrun alın evinize 5er tane. Ya da oturun anlatın insanlara tek tek eziyet etmemeleri için.
Bu hayvanlar yılda 3 defa doğuruyorlar. Peki nereye? Bodrumlara. Orda kapalı kalıyorlar. Açlıktan ölüyorlar kendileri de yavruları da.
Nereye? Milletin evinde kuytu köşeye. Noluyor sonra? Sokağa atılıyorlar yavrularıyla. Köpekler parçalıyor. Ya da çöpe atılıyorlar.

Öyle kıçımızın üstünde bikbik etmek kolay. Destek olmuyorsunuz, köstek de olmayın, insanların sinirini bozmayın ve kimseyi yanlış bilgilendirmeyin.

ahahah uğraşmak istemeyenler komple salar geçer ya bu kadar mı mantıksızlık olur :)

uğraşmak istemeyen evine aldığına bakar etliye stlüye karışmaz ya da uraşana b*k atar anca :)

cevap: çünkü türkiye'de hala ot/bayır var da kediler köpekler mutlu mesut yaşayıp, yemek bulup, avlanıp da sağlıklı uzun yaşıyor sananlardan yavruları korumak için.

çöplerden beslenmek zorunda kalan kedi en fazla 2-3 hadi bilemedin 5 sene filan yaşar. sonra hastalanır ölür zaten.

yurtdışında iç parazit aşısı bile bizimki kadar sık yapılmaz çünkü yollardaki sürkülasyon bizimki kadar pis değil.
elini pipisine elleyip de yıkamadan lokantada salata doğrayan adamların yaşadığı bir ülkeyiz biz danimarka filan değil, komik olmayın.

"yavrularla uğraşmak istemiyorlar, kısırlaştırma eziyet" diyenlerle çok fena kavga ederim.

nişanlımla benim 3 kedimiz var. apartmanda 90 daire var. birkaç dairede daha kedi var ama kimsede bizdeki kadar yok. apartmana bağlı olan bahçe -o bahçede de ayrıca 6 tane yetişkin 4 tane de yavru kedi bakıyoruz- yavru doluyken yan komşu gitti scottish fold aldı. yetişkin kedileri de yavru kedileri de seven yaşlılar var ama kimse de evine alıp bakmıyor.

güzelim yavrulara yuva arıyoruz, hatta burada da durdu ilanım 1 ay kadar, bine yakın kişi görüntüledi ama kimseden teklif gelmedi.

biz kuru mama koymasak milletin senede 2 defa verdiği yemek artıklarına talim ediyorlar.

araba motorlarında kalıp ölüyorlar.

köpek saldırıyor ölüyorlar.

psikopatlar zehirliyor, işkence ediyor, tecavüz ediyor ölüyorlar.

daha ne diyeyim bilmiyorum.

bik bik bik konuşacağınıza sahiplenin, besleyin.

defalarca doğum yapan kediyle 1 kere yapanın ya da yapmayanın hali de bir değil. bağışıklık sistemi çöküyor. eskisi kadar iyi savaşamıyor yaşamı için.

kısırlaştırmak mı eziyet, kısırlaştırmamak mı eziyet acaba?

sen bir insan olarak nasıl ki her seks yaptığında korunmasız yapmıyorsan, hamilelik riskini eliyorsan bunu da öyle düşün. bakamayacağın kadar çocuk yapmak nasıl çocuğa da topluma da kötülükse işte bu da aynen öyle.

sokakta yaşamaya çalış bakayım, ne kadar dayanabileceksin.

isterse 500 tane kediniz köpeğiniz olsun umrumda bile değil. doğada hiç bir hayvanın kısırlaştırıldığını gördünüz mü ? hem de çok doğuruyor eziyet oluyor diye! evlerinizi zindan edin, sonra sözde iyilik yapın.

çohhhh güzel düşünmüşsünüz.

tabi bizim yukarıda saydıklarımızın hiçbir önemi yok zaten.

ilkel insan mağarada yaşıyordu. belli ki sen de oraya aitsin.

doğal yaşama ortamı olsa zaten besin zinciri vs derken doğal seleksiyona uğrayacaklar sorun orda zaten???

bi açıp biraz oku istersen.

Şu cevap Duyuru tarihinde gördüğüm en cahilce yorum oldu:

"isterse 500 tane kediniz köpeğiniz olsun umrumda bile değil. doğada hiç bir hayvanın kısırlaştırıldığını gördünüz mü ? hem de çok doğuruyor eziyet oluyor diye! evlerinizi zindan edin, sonra sözde iyilik yapın.

çohhhh güzel düşünmüşsünüz.
emiterekşi sözlük yazarı (24.10.14 21:54:42 ~ 21:55:08)"

Umarım silmez de ibret vesikası olarak kalır burada.

hiçbir halttan haberi olmayıp kıçının üstünden konuşmaya bayılan insanlardan sadece bir tanesi işte... hayatımız bunlara laf anlatmakla, eğitmeye öğretmeye çalışmakla geçiyor ama mümkün değil. o yüzden kendimizi yormamıza gerek yok.

duyuruyu açan arkadaşa derdimizi anlatabildiysek ne mutlu...

doğada ''natural balance'' denilen predator ve yemleri arasında sağlanan bir denge vardır.

kedilerin doğal predatorları ise çakal,tilki, şahin, kartal,rakun gibi hayvanlardır.

etrafta bunlar olmayınca otomatikman kedi nufüsü artar, tıpkı aslanın olmadığı bir yerde ceylan nüfusunun artacağı gibi, bakın çok basit beyin bedava. kedi de bir predatordur ve otomatikman kendi yemini tüketeceğinden dolaylı yoldan ekolojik denge de bozulur.

Tıpkı keneleri yiyen kuşların azalması ile kenelerin artması gibi.

DOĞAL YAŞAMA ORTAMI YOK (BİLAL'E ANLATIR GİBİ)

dolasıyla nufüs normale oranla artıyor,

hayvana işkence diyen cahiller için ödevler

natural balance,

over animal population and predators

konuları okunacak.

answers.yahoo.com

insanoğlu olarak doğayı bozuyorsan sonuçlarına da göğüs gerip düzeltmeye çalışacaksınız ;

bu arada bu hayvansever ama bazılarına göre işkenceci zihniyetteki insanlar aynı zamanda nesli insanlar yüzünden tükenen hayvanları kurtarıp (yetimleri) büyütüp tekrar doğaya çiftleşmeleri üzere salıyorlar.
bkz yetim orangutan ve filler.
ve ''işkenceci '' diyenler de oturdukları yerden palmitik yağları yiyip yağmur ormanlarının tüketilmesine katkıda bulunup , ''ühühü işkence etmeyin'' diyorlardır. bakın vegan olsunlar demiyorum, insan da bir predator niyetinde ama doğal olmayan br yolla doğal yaşama ortamını katletmekten bahsediyorum ben.
ezbere olmayın bilgilerle konuşmayın bence.

konu kilit.

Sen Cideli misin? Tatarlıkla alakası olduğunu sanmıyorum.

ineboluluyuz biz. işte merak etti bünye :)

Ben Cide'liyim ondan sordum. Bizim taraflarda herkes bir yerlerden. Biz Trabzon'dan gelmeyiz mesela. Serdar Ortaç kim bilir nereden gelmedir.

serdar benim Cideli arkadaşımla akrabaymış, tatarlık hiç yok ama arkadaşımda

Ben cideliyim gençler noldu :d

Tosya mı :d

B-12 eksikliği nedeniyle insanları aptallaştırıyor. Ayrıca bakliyat kaynaklı aminoasitler eksik aminoasitlerdir, günlük makroda yeri yoktur.

zor ve zahmetli bi olay bence. hele türkiye gibi bir yerde. ayrıca angelus +1

bi ara sertab erener girmişti bu olaylara sonra regl düzenim değişti filan diyordu.

vegan olup her gün sadece patates yiyorsan tabi değil fakat beslenmene dikkat edersen sağlıklı, bu tam tersi durum için de geçerli, dışarıdan vitamin hapı b12 takviyesi alabiliyorsun. etrafa baktığımda da çok zeki insanlar görmüyorum, sorun b12 eksikliği olmayabilir :)

bireysel örnekler yerine bilimsel araştırma varsa paylaşılmalıdır, örneğin benim dedem günde 2 paket sigara içiyor ama 90 yaşında dersem bu sigaranın sağlıklı olduğunu göstermez

muhteşem beslenenler arasında mı görmüyorsun @frebird yoksa etin kilo fiyatı hayvani düzeylerde olduğu için et yiyemeyenlerde mi görmüyorsun? bu önemli bir fark

ortalama iq seviyeleri insanların beslenmesi iyileştikçe artmıştır. ve bu iyileşmeden kasıt "et"e ulaşımdır.

dışarıdan takviye alman gerekiyorsa bir şeyi, o zaman diyetin eksiktir. vücut (gebelikteki folik asit dışında) eğer bir bozukluk yoksa aldığın tüm besinleri güzelce emilmesini sağlamak için vardır.

bir not: b12 vitamin eksikliğinin semptom vermesi çok uzun sürer. en az 6 ay sonra hafif hafıza problemleri baş gösterir, bundan sonra gittikçe kötüleşir. b12 depoları uzun bir süre yeter yani kişiye.

bir de bikisel beslenmede tek problem b12 de değil, başka makromoleküller de var

vegan olup dikkat etmezsen besinlere yeterince ulaşamazsan sağlıksız, vegan olmayıp yine besinlere yeterince ulaşamazsan o da sağlıksız anlamında dedim, orada bir ironi var, nasıl ki veganlar aptal oluyor demek tutarlı değilse onun gibi

vücudun sentezleyemediği b12yi zaten dışarıdan alman gerekiyor, burada bir tercih yapıyorsun etin içinde mi almak istersin yoksa vitamin hapı olarak mı

rastgele beslenmediğiniz ve yiyip içtiklerinize özen gösterdiğiniz sürece sağlıklı.

veganlık bir avuç hippinin iş olsun diye yaptığı bir şey değil. gelişmiş ülkelerde pek çok aklı başında, entelektüel ve birikimli insanın vicdani ve/veya akılcı sebeplerle bilinçli olarak yaptığı bir tercih. bunlar arasında da ünlü profesörlerden tut girişimcilere, sanatçılardan siyasetçilere kadar her türlü akıllı ve başarılı insan var. bunca insanın hepsi aptal ve cahilmiş, kendileri ise her boku biliyormuş gibi "yeaa b12 yok aptallaştırıyor" deyip geçenlere itibar etmeyin.

Yosun ve soya gibi bitkisel besinlerde b12 oldugu biliniyor, ne diye etten b12 almakta ısrar edip damar tıkanıklıgı vs gibi daha buyuk problemlerle karsılaşalım ki?

Damar tıkanıklığına et kaynaklı kolesterol neden olmaz; aşırı karbonhidrat/şeker tüketimi, alkol alımı, sigara kullanımı, trans yağ tüketimi ve tembellik/hareketsizlik nedeniyle artan trigliserid neden olur. Evvela bunu bilmekte de fayda var.

sağlıksız. bahsettiğiniz biilimsel argümanları söyleyin, cevabını verelim.

Dogada hangi etcil hayvanin cok sayida bireyi herhangi bi hayvani yatirip bogazlayamaz? Kac tane et yiyen insan, yedigi hayvani kesme dusuncesine girebiliyor? Demek ki icgudusel bi problem var et konusunda?

Vegan beslenme, dengeli olduktan ve dikkat edildikten sonra evet sağlıklı. Kaldı ki beslenmeden kaynaklı bir sağlık sorunu yaşanmak istenmiyorsa bu şekilde bir dengenin ve dikkatin her türlü beslenmede sağlanması gerekir.

Özellikle B12 konusuna değinilmiş. B12 eksikliği, hayvansal gıda tüketen insanlarda da sıklıkla rastlanan bir durum. Bunu sadece vegan beslenenlerle bağdaştırmak anlamsız. Kaldı ki hayvansal gıdalardan da B12'nin yeterince karşılanıp karşılanmadığını tespit etmek zor çünkü bu vitamin bazı bitkilerin üzerinde yaşayan birtakım bakteriler tarafından üretiliyor. Hayvanlar da bu bitkileri ve bu bakterileri taşıyan toprağı yiyerek B12 alıyorlar. Günümüzdeki endüstrileşmiş hayvansal ürün sektörü ve bu endüstrideki hayvanlara verilen yemler düşünüldüğünde, onların da bir B12 kaynağı olduğu şüpheli bir hal alıyor.

Kendimden örnek vermem gerekirse sağlık açısından; 2008'de vejetaryen olarak başladım ve 2011'den beri de vegan besleniyorum. Düzenli kan tahlillerimi yaptırıyorum ve şimdiye kadar B12 dahil tüm değerlerim normal seviyede. B12'yi bazı zenginleştirilmiş gıdalar (bitkisel sütler, kahvaltılık gevrekler v.b.) vasıtasıyla alıyorum. Herhangi bir sağlık sorunum da yok. Tam aksine bu beslenme türüne geçtiğimden beri enerjim arttı, uykum daha düzenli bir hale geldi ve daha az soğuk algınlığı sorunu yaşamaya başladım.

Daha az soguk alginligina yakalaniyorsun daha enerjik ve canlisin.

Cunku dogana uygun besleniyorsun. Parcalamaya icinin elvermedigi hayvanin etini lopur lupur yutmuyorsun.

Otcullugun geregini yapiyorsun.

@varoluscusanri hocam hic hatirlamiyorum.

@kosun lan mevzu var hocam insan otcul bir hayvansa nasil sindiriyor eti? gecmiste de avlanmisiz senelerce. parcalamaya icimiz el vermis binlerce sene. markette bulamasak elimizle oldurmemiz gerekse gene oldurur bir cok insan bence. ramazanda kesiliyor gozumuzun onunde iste, hayvanlar aci cektigi icin mutlu olmasam da etini yemeye degiyor ki yapmaya devam ediyoruz.

Ozellikle kirmizi etin kalin bagirsak kanseri yaptigina ne diycez? Cidden iyi sindiriyoruz galiba

15 milyonluk insanlık tarihi boyunca insanlar daha 10 bin yıldır tarım ürünleriyle besleniyor, ondan önce, 14 küsur milyon yıl boyunca ağırlıklı olarak avladıkları hayvanlardan gelen protein ve yağlar ile arada bir ağaçlardan düşen meyveleri yiyip sağdan soldan topladıkları yeşil yapraklı otlarla beslenirdi. Bu insanların fosillerinde yapılan araştırmalarda görülüyor ki ne kanserden ölen var ne de kalp damar hastalıklarından. Ki bu ölümler tarımın icadıyla ve tahıl ürünlerine/karbonhidrata ulaşımın kolaylaşmasıyla artmıştır. Yani insanın doğası gereği etle değil de tahıl ve otla beslenmesi son 10 bin yıldaki evrimde olamayacağına göre, insanın doğası gereği et yediği bilinen bir gerçektir. Ha şimdi siz bana o zaman insan ömrü zaten 25 seneydi, sonradan uzadı derseniz ben de size o uzama antibiyotiğin bulunmasıyla oldu derim. Dediğim gibi, insanın doğasında otla beslenmek yoktur; ot, ete ulaşılamadığında yenilen yan bir üründür. Bu konuda romantiklik yapmaya gerek yok, insan etcil bir canlıdır. Son 10 bin yılı saymazsak eğer, ki bu tarih tarımın icadıyla birlikte insanların gitgide salaklaşmasına tembelleşmesine şişmanlamasına kalp krizi geçirmesine ve kanser olmasına denk gelir, insanoğlu 15 milyon yıl boyunca etle beslenmiştir.

hocam her seyin fazlasi zarar, ingilizce biliyorsaniz bir okuyun.

www.health.harvard.edu

Bazi kaplanlar kan gorunce bayiliyor :(

Uzun vadede veganlık kesinlikle yıkıcı. Vicdani sebeplerle uygulanması tabii ki saygı duyulacak bir şey ama fiziksel ve zihinsel performans olarak bir veganın, hayvansal protein ve yağ yoğunluklu beslenen biriyle yarışması zor. Sadece protein alımını denkleştirebilmek için protein kaynaklarının beraberinde bir dolu karbonhidrat alımı yapması gerek, ki bu bile eksik aminoasitleri tamamlamıyor. Bu kadar karb tüketiminin insan vücudunda uzun vadede etkileri ise dramatik olacaktır.

veganlık sağlıklı bir şey.
vegan, vejeteryan, pesketaryan, ...
ne olduğunuz önemli değil.
dengeli ve yeterli beslenme tek kuraldır.
bu tarz yeme tercihlerini sadece beslenme amacıyla değerlendirmeyin. hepsinin felsefesi farklıdır. insanların tek ihtiyacı da beslenme değildir. bu şekilde değerlendirmeli!

vegan olmayabilirsiniz. diğer yandan vegan arkadaşlarınız varsa, özellikle rica edip kendinize vegan yemekleri pişirtebilirsiniz. arada yemenizde fayda bile var hatta...

@angelus gerekli açıklamayı yaptı, insan genetiğine uygun olan beslenme vegan beslenme değildir. Genetik olarak, avcı-toplayıcı atalarımızdan çok farklı değ*iliz. Ki onlar, büyük ölçüde, taze sebze-meyve ile beslenirlerdi. @Arnold'un söylediklerine de sonuna kadar katılıyorum, gerekli aminoasitleri almak için sebze kombinasyonları yaratmak yetersiz kalabilir, tahıllara yönelmek ise uzun vadede korkunçtur.

ya cidden birazcık salak oluyorlar ne yazık ki :( bi de hemen yoruluyorlar falan. ilginç.

ama bence veganlık o gıdadan tiksinmek olmalı. ayy tavuktan yumurtasını alıyorlar o üzülüyo hayvanı kullanıyorlar diye üzülüp yaptığım keki görünce yiyemediği için neredeyse ağlamayacak mesela.

ımmhh mis gibi kokutmuşsunuz yine mutfağı yaa balııık kalamaar diye de ağlamayacak.

çok doluyum oğlum ben veganlara :( b12 alsınlar rica ediyorum. özentilikten değil de içten geldiği için yapsınlar.

Doğada aslan kaplan hayvan etini pişirmeden yiyor. Bazen günlerce açıkta kalmış eti bile yiyor.

Sen eti pişirmeden yemeyi dene bakalım. Ya da sütü kaynatmadan içmeyi.

İnsnın doğasında varmış... Görelim bakalım doğada ateş ve teknoloji olmadan "etçil" dediğin hayvanlar gibi beslenebiliyor musun.

İnsan etçil değildir. Başka hayvanın sütünü bile içemez.

Harzem +1

İnek veya benzeri bir hayvanin sutu insana yarardan cok zarar verir.

Avci toplayiciymis da insan bilmem ne..

Yok oyle bi dalga. Yanlis bir beslenme aliskanligi edinilmis yuzyillar evvel ve devam ediyor. Bu yanlislik hangi asamada basladi tespit etmek zor fakat gercek olan insanin otcullugur. Cene yapisi bile etcil degilken hangi avciliktan soz ediyorsunuz?

Köpek dişleri olan bir türün otçul olduğunu söyleyemeyiz. Omnivore denebilir belki ama bu bile tahıl bazlı beslenmenin sağlıksızlığını yanlışlamaz.

Pişirilmemiş sütü ve eti tüketemeyen, eti sütü dolapta bekletmezse bir gün sonra bile yiyemeyen canlıya da etçil denemez.

Eti, sütü, yumurtayı tüketmek için işlemlerden geçirmemiz gerekiyor. Nasıl "doğamızda var" bunu anlatın bu durumda bana.

Otçul hayvanların beslendiği formatta beslenebiliyor musun? Çamura batmış otu yiyebiliyor musun? Verdiğin örnekler anlamsız.

insan etçildir demedik, insan hepçildir, bu hepçilliğin içine de , tahıl değil,hayvansal ağırlıklı gıdalar + taze sebze meyve girer. Milyonlarca yıl boyunca, insanoğlunun temel diyeti bu şekilde olagelmiştir.

Size insanlar 15 milyon yıldır et yiyor diyoruz, siz ateşten bahsediyorsunuz. Ateş bulunalı 700 bin sene olmuş, 15 milyon yılda nerede 700 bin sene nerede. Ateş bulunmadan önce de insanlar et yiyordu ve ateş olmadığı için bilmem inanır mısınız ama eti çiğ olarak yiyorlardı. Çiğ et yeniliyordu yani sorun yok o konuda. Bizim şu an yemiyor oluşumuz, yenilmez olduğu anlamına gelmiyor. Biz daha lezzetli olduğu için pişirerek yiyoruz diye bu insanın etçil olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İnsanlar sadece, o dönemde ete ulaşmak bugünkü kadar kolay olmadığı için -Bir avın peşinden 40 kilometre koşmak kolay değildir her gün- zaman zaman da meyve ve otlarla beslenirdi sadece. O nedenle rica ediyorum argüman sunacaksanız anlamlı bir şeyler sunun, ateşin bulunmasıyla et yemeye başladık gibi saçmalıklarla gelmeyin cidden gerizekalı gibi görünüyorsunuz. Zira 15 milyon yıl > 700 bin yıl.

veganlık out, low carb in.

en sağlıklısı low carb tipi beslenme bana göre.

Atesin bulunmasiyla etcil olduk gibi bir ifade kullanan oldu mu burada?

Milyonlarca yildan bahsediyoruz evet. Eger ki o donemde cig et yiyen bir insan turu vardi ise su an cig etten hastalik kapma durumu bile o anki durumdan evrilmis oldugumuzun acik gostergesidir.

15 milyon yıl önce insan mı vardı te allam yaa. 150,000 yıl önce "homo erectus" vardı, biz yoktuk. Bana ateşin bulunmasından önce et yediğimizi ve ölmediğimizi açıklayan bi kaynak göster gözünü seveyim.

çok sağlıklı. ama bu sağlıklı sağlıksız bakış açısı tamamen yanlış. sana insan eti çok sağlıklı desek insanları öldürüp yiyecek misin?

Homo Erectus'lar 2 milyon yıl önce de dünyada varlardı, soyları da 250 bin yıl önce tükendi. Bunun neresinde ne gibi bir çelişki var anlamadım ama isterseniz Bilal'e anlatır gibi anlatayım: Homo Erectus'ların soyu 250 bin yıl önce tükendi, o 250 bin yıldan 2 milyon yıl öncesine kadar dünya üzerinde yaşadılar. Yani sizin dediğiniz gibi 150 bin yıl önce yaşamadılar. 150 bin yıl önce soyları çoktan yok olmuştu. Yoklardı yani dünya üzerinde. Ateşin bulunmasına gelirsek, 700 bin yıl önce bulundu ateş. Homo Erectus'ların da 2 milyon yıl önce hayatta olduklarını düşünürsek, arada ateşin olmadığı muazzam bir süreç vardı, o arada eti normal olarak çiğ yiyorlardı. Tabii onlardan çok önce yaşayan İnsansılar konusuna falan girmiyorum devreleriniz yanmasın diye, 36 milyon yıl önce de onlar vardı dünyada. Onlar da eti çiğ yiyorlardı haliyle. Ayrıca bu klasik insanlık tarihindeki süreçler için benden belge beklemeniz de çok tuhaf oldu doğrusu. Bunca zaman nerde nasıl araştırma yaptınız bilmiyorum ama ya yanlış yerlerde araştırmışsınız ya da araştırdığınız şeyleri anlamamışsınız. Bakın yineleyeyim de kafanız karışmasın: 2 milyon yıl önce hayat bulup 250 bin yıl önce yok olanlar Homo Erectus'lar. Homo Erectus konusu açıldığı için ve onlarla ilgili yanlış bilgi verdiğiniz için düzelttim ben, yani ben söylediklerimin arkasında duruyorum, bir şey değiştirmedim.

Ayrıca "150 bin yıl önce Homo Erectus'lar vardı" sonucuna ulaştığınız araştırmayı nasıl yaptınız çok merak ediyorum. 200 bin yıl önce Homo Sapiens'ler vardı zaten dünyada :)

Homo erectus: 1.9 milyon yıl önce ile 143,000 yıl önce arasında yaşadığını gösteren fosil kanıtları var:
en.wikipedia.org

Ateşten önce et yiyemediklerine dair açıklama:
en.wikipedia.org

İngilizcen yetmezse yardım edeyim.

Kimlerle uğraşıyorum ya...

Tartışmaya devam etmek istiyorsan gel özele. Buraya yazmıyorum artık. Bir yerinden sayı ve bilgi uyduranlara cevap yetiştirmeyeceğim.

"Because of the indigestible components of plants such as raw cellulose and starch, some parts of the plant such as stems, mature leaves, enlarged roots, and tubers would not have been part of the hominid diet prior to the advent of fire"

ilk cümle bozdu @harzem

Homo Erectus'lar et yemezlerdi dediğinize göre sizinle tartışacak bir şey kalmamış demektir. Homo Erectus'lar ateşin bulunmasından önce de sonra da hayvanların beyni dahil her yerlerini yerdi, sırf ateş yok diye et yemeyeceklerini düşünecek kadar saf değilsinizdir diye umuyordum ama hayalkırıklığına uğradım doğrusu. Bir de Wiki'den link veriyor ya, araştırma yaptığınız yer ora mıydı :) Of ya, ateşten önce et yemezlerdi ne demek allah aşkına, son yıllarda duyduğum en komik iddia bu oldu et yemezlerdi de ne yerlerdi, karnabahar mı yiyorlardı, zeytinyağlı pırasa mı yiyorlardı :) Valla ben de sıkıldım sizden, daha zekice şeyler sunacaksanız tartışalım yok eğer ateşten önce et yemezlerdi gibi garip açıklamalar yapacaksanız bırakalım bu işi. Et yemiyorlardı dedi ya :)

Al, hemen bulunabilen kaynaklar vereyim sana:

Et yiyemiyorlardı değil sindiremiyorlardı, vücutları elverişli değildi:
www.ibtimes.com

"A key problem that researchers have encountered with Homo erectus anatomy was the small size of their teeth and jaws which were ill-fitted for eating the tough raw meat of game animals."

www.slate.com

"Access to cooked food means a hominid no longer needs enormous teeth to break down all that raw meat and roughage into swallowable hunks, nor does it need as robust a digestive system to process it all."

Çiğ et yemek insanın doğasında yok. Pişmiş et de kendi icadımız. Doğadaki diğer et yiyen hayvanlarda pişirmek gibi bi dert yok.

Kaynak gösteren hep ben oluyorum, hiç gösteremeyip kendini salak durumuna düşüren sen oluyorsun. Bi de benimle dalga geçmeye çalışıyorsun, komik adam seni :)

Ayrıca bu dakikadan sonra bu konu altında Jeniffer Lawrence'ın yeni fotoğraflarını göstersen bile cevap yazmıyorum. Az önceki sözümü bozdum zaten kendime kızdım.

"Köpek dişleri olan bir türün otçul olduğu söylenemez" denilmiş. İnsanların ağzındaki köpek dişleri öğütmek ve çiğnemek için vardır; gerçek et oburlar gibi söküp parçalamak için değil. Ölü bir hayvan gördüğünüzde ağzınızın suyu akarak onu yemek istemiyorsanız, bu sizin doğanızın otobur olduğunu gösterir.

İnsan ırkının otçul olan diğer canlılarla gösterdiği fiziksel benzerlikler ve aslında doğanızın ne olduğunu karşılaştırmalarla görmek için şuraya bir bakıverin et yediğiniz için ışıldayan, zeka küpü beyinlerinizle (git: 1.bp.blogspot.com )

Vegan olmakla ilgili şunu da anlamanız lazım. Veganizm sadece bir beslenme şekli değildir. Bir felsefedir, yaşam biçimidir ve vicdani bir durumdur. Vegan olmayı seçen kişilerin, bu seçimi yapmadan önce düşündükleri son şey sağlıklı ve/veya insan doğasına uygun bir beslenme şekli olup olmadığıdır. Çünkü etik nedenlerden dolayı vegan olmayı seçen kişiyi sağlığından ve doğasından önce o nedenler ilgilendirir ve yönlendirir. Eğer sağlık başka canlıları katletmeyi ve sömürmeyi gerektiriyorsa, o sağlığın vegan kişi için hiç bir anlamı yoktur.

Ey siz mahalle baskıcıları, "et yiyorum o zaman süper zekalıyım ve aşırı derecede sağlıklıyım"cılar, "insanoğlu 15 milyon yıl etle beslenmiştir"ciler. Bu işin felsefesini ve vicdani sebeplerini anlamıyor veya anlamak istemiyorsanız yorum yapmayın. Veganların sağlığını sıhhatini düşünmeyin. Neyin doğa gereği olduğunu veya olmadığını tartışmayın. Her doğa gereği olan şey doğru olacaktır veya kişi doğasını hiç reddetmeyecektir diye bir kaide yok! Binbir çeşit işkenceyle hayatına son verdiğiniz canlıların hücrelerini vücudunuza alarak, bağırsaklarınızda çürüyen ceset artıklarıyla, kanla ve gözleriniz endüstrinin vahşetine tamamen kapalı bir şekilde sözüm ona mutlu mesut, sağlıklı bir şekilde yaşayın. Bırakın veganlar sağlıksız olsun. Siz bir susun yeter.

Bakın size daha çok şaşıracağınız bir bilgi vereyim. Yirmilik dişler var ya, onlar sırf çiğ eti daha kolay parçalamak için vardı atalarımızın ağzında. Yani sırf eti yiyebilelim diye ağızlarında bu diş vardı inanabiliyor musunuz? Sonra ateşi bulunca etler yumuşayınca o dişe de gerek kalmadı, kullanılmayınca da yirmilik dişler bugünkü halini aldı. Yani doğamız bile eti yeme biçimimize göre evrimleştirmiş bizi. Hala diyorsunuz ki yok hazmedemiyordu yok bilmem ne :) Kaynak sunmuyorum ben gerek yok zira, sizin için yeni olabilir ama bunlar milyonlarca yıllık insanlık tarihiyle ilgili sıradan bilgiler :)

Edit: Veganlığı desteklememekle birlikte bunun temelde felsefi ve vicdani bir beslenme şekli olduğuna katılıyorum. Ama bu veganlığın sağlıksız bir beslenme şekli olduğu gerçeğini değiştirmiyor yine de.

insanların sindirim sistemi et yemek için çok elverişli değildir.

insanlar hayvansal protein olarak ne yer biliyor musunuz?

böcek. evet böcek. insanın yemesi gereken şeyler böcek, yemiş, sebze ve meyve. tahıl tüketimi de sanıldığından çok daha uzun süredir var.

www.sciencedaily.com
www.alternet.org

1)tahıl tüketimi sanıldığından uzun süredir var olsa bile, ne kadar uzun olabilir ki,insanlığın tarihine kıyasla. TAhılda problem, kan şekerinin fazla yükselmesidir. Hayvansal ürün kullanmayan bir kişi, gerekli aminoasitleri kombine etmek için tahıla yüklendiğinde, çok fazla karbonhidrat bağımlısı olmuş olacaktır. Bu da kişiyi, metabolik hastalıklara eğilimli, uyuşuk bir hâle getirebilir. Vegan değil de vejateryan olan bir kişi, bu sorunları pek de yaşamayacaktır, yumurta, süt ürnleri vs. tüketerek.

edit : böcek de yenebilir tabii, sağlıklıdır :)


2) İnsanoğlunun 700bin yıldır et yediğini düşünmek komiktir, insanın et-hayvansal ürünleri temel besin maddeleri hâline getirmeleriyle, beyin hcimlerinde pik yaşanma devirlerinin paralel olduğu artık neredeyse kesin oalrak bilinmektdir. Ateşin etle buluşması, sabun ve antibiyotikten önceki, mikroroganizmalarla savaşımız sürceindeki, ilk büyük silahımızdı; faydaları bir kez yerleşince, vazgeçilmezimiz oldu. Sindirim süresini kısaltması da çok büüykk bir avantajdı. Kaldı ki, 700bin sene de, evrimsel açıdan, anlamlı bir süredir.

3) Veganlık vicdani bir tercih olabilir, fakat doğanın gerçekleri, vicdani gerekçeleri umursamaz. Ki bana göre, ve birçok kişinin de böyle düşündüğünü sanıyorum, asıl vahşet, etinden-sütünden yararlanmak üzere mutualist ilişki getliştirdiğimiz hayvanları -bu anlamda varlıkları da bise bağımlı hale gelmiş olan- kullanmak değil; onları 'modern tesis' adı altındaki işkencehanelerde, eziyet içinde, hareket bile etmelerine fırsat vermeden, kelimenin tam anlamıyla 'meta' olarak işleyip kullanmaktır. Asıl sorgulanması gereken budur. Erdemli, geleneksel bir hayvancılıkta (Atlas dergisinin rengeyiği türkleri konu başlıığını okuyunuz, sütlerinden beslendikleri geyiklerine nasıl da can yoldaşları gibi davrandıklarını göreceksiniz), vicdanî rahatsızlıklardan sözetmek, 'snobluktur'.

takip
bir ara okiyim ben.

şekerden kasıt tatlandırıcılı ise izahı vardır.
ama normal şekeri bilmiyorum.

Normal şeker hatta meyve bile

fruktoz ya da glukoz intoleransı olabilir.

Bende de sabah saatleri sigara dumani yapar. 9 sene sigara ictim. Ilk sigara oglen 12 ye kadar ben ya da baskasi yanimda icsin. Ilk cektigim dumanda midem kayniyor..

Ogleden sonra uyandiysam bir sey olmuyordu.

Neden bilmiyorum hala. Ama oluyor boyle seyler.

bize lisedeyken götünüz şekillenir deyip yaptırdıkları bi hareket vardı.

sırtüstü yatıyosun. ayakları birleştirip 10-15 cm yukarı kaldırıp orda tutabildiğin kadar tutmaya çalışıyosun. elinle belini ne kadar desteklemezsen o kadar etkili oluyor. ama işe yarıyor mu o konuda bir fikrim yok.

göt kası yapınca göt kolay kolay şekillenmez bence. zayıflarsın üst vücudunu iyi geliştirirsin götün küçük durur.
benim göt kasım bu aralar bayağı gelişti ama pek bi şekil değişikliği olmadı.
ayrıca gerçekten spor yapıyosan pornodan uzaklaşamazsın bence yakınlaşırsın daha kötü oluyosun :)

haftada 2 gün koş en az. koşulardan sonra squat komando fln yaparsın.

deadlift
lunge
squat
hip thrust

bu hareketlere bak

göt kası için: gluteus maximus

squat denen şey harbi işe yarıyor sanırım. ne zaman instagramda bi karı için oha amk karının göte bak desem squatlı bişeyleri muhakkak paylaşmış oluyo o kişi. youtube'a ingilizce adını yaz direk çıkar zaten. bu hareketlerin pek türkçe karşılığı yok, varsa da kullanılmıyo.

hayatimda gordugum en komik vidyo, ama karsima cikan ilk turkce vidyo buydu.

www.youtube.com

bu hareket baya ise yariyor. ama yukari kaldirdiginda iyice sikman lazim poponu. boyle sanki poponun arasinda minnacik bir demir parayi tutman gerekiyormus gibi sikman lazim ki ise yarasin. bunlardan hic durmadan 3-5 dakika boyunca yapican cilgin gibi. hatta biraz guclendirince bacaklarinin ustune/kasigina agirliklar ekle oyle yap hareketi.

kendi adıma konuşacak olursam squat pişmanlıktır. ha kadınlardan güzel götününün olmasını kaldırabileceksen yardırabilirsin. ben kaldıramadım açıkçası. resmen kadınlarda beni en çok tahrik eden göt şekli bende var. kim bilir amcalar dayılar ne hayaller kuruyor mına koyim arkamızdan.

clementine + "good morning".

acuvue oasis kullanıyorum. 2 ay götürüyor bir lens en az. ama benim gözlerde var bir genişlik, rahatlık, bana mısın demiyor.

kaç numara astigmat var?

ben torik ile pc hiç kullanamadım. 2-3 sene lens kullandım. başlarım dedim bıraktım gözlüğe döndüm temelli

acuvue oasis kullanıyorum, gayet memnunum, tüm gün iş yerinde bilgisayar başındayım, sorun olmuyor.

@ykyt ya bende şimdi reçete yok, kabının da fotosunu çekemedim şimdi :\ baya bişeyler yazıyor

astigmat 2,75in üzerindeyse epey bir kalın oluyor hiç rahat ettirmiyor. o yüzden sordum. karanlığa girince görüntü gidiyor. araba kullanılmıyor.

Ben ilk kez lens alacam deneme için veriyorlar mı nasıl okuyor??

Biofinity kullanıyorum ben, epey iyi. Tavsiye ederim. Ama bilgisayar başında her halükarda gözlerini mahvediyor insanın, her lens böyle maalesef. O yüzden bilgisayara bakarken takmamaya çalışıyorum

@orhan tv, normalde her yer vermiyor diye biliyorum. ben özel olarak getirtmiştim numuneleri.

Tao hakkında oku, dinle, izle, öğren, anla ve tüm bunlara anlam vermekten vazgeç.

Ben de senin gibiyim, insanlar bok, ben de insanım, ben de bokumdur heralde:) Zor vazgeçersin diyorum. Ben de mesela arkadaşlıklarımda bana yapılan bir hareketi olmasa bile o insanın sevgililik olaylarında kendine saygısı olmayan işler yapmasına bile bozuluyorum, arkadaşlığı bitiriyorum. Adam mesela dövmüş etmiş, sana dert yanıyor, anlatıyor, ayrılıyor, sonra 2 hafta sonra barışmış. İşte bu insan benim arkadaşım olamaz diyorum mesela

herhangu bi sey yapmana gerek yok. insanin genelinin kotu oldugunu bilmeyen yoktur. istisna dostlar bulabilirsen ne ala e karsina oyle arkadaslar cikmiyor diye curuk elmalarla dostluk edeceksin diye bi sey yok. bosver.

onların bana faydası ne ki ben onlara faydalı olayım kardeş?

ya da bak tam tersini yapayım, saf ve temiz insanlardan faydalanayım?

@Lola90 aşağı yukarı ben de böyleyim. bu insan benim arkadaşım olamaz demek için bin tane sebep bulabiliyorum.

bu vasıfları bir günde kazanmadın, bir günde de kopamazsın. su akar, yolunu bulur. yarın öbür gün ağzın yana yana, cefasını çeke çeke değişeceksin.

tek farkımız ben olduğu gibi kabul ediyorum, bana uyuyorsa konuşmaya devam ediyorum uymuyosa yol veriyorum.

evet nefret duygusu geçmez..geçmedi ben de.

ha yaş kaç senin?

26. özel olarak birine nefret beslemiyorum zaten de insanların genelinden nefret ediyorum.

uzman değilim ama sindirim ağızda başlar dişleri fırçalamazsan ağızda kalan partiküller midede hcl pepsinojen üretimine kandaki değerlerin değişmesine ve karaciğerin gereksiz insülin salgılamasına dolayısla kolay hasta olunmasına yol açacağını düşündüm.

Bu bilgileri lise 2 den kalma bilgilerimle uydurdum.

boyle bir korelasyon olduğunu zannetmiyorum.

açılışı basond hocamız, sonnn derece yüksek bir kendine güven düzeyi ve bilim insanı açık fikirliliğiyle yapmış bulunuyor. tebrikler basond bey!

insülin pankreastan salgılanıyo diye hatırlıyorum ama olsun. gene de bi mekanizma anlatmışsın. düşünmeye böyle böyle başlicaz.

ama ağızda kalan partiküllerden mideye ne?

clementine hocam, soruyu yannış sordum belki de.

www.diabetes.org

bi daha bibip: eğer zerre kadar dalga geçtiysem, top oliyim basond hocam. bilâkis, kendine güven düzeyine ve o bilgilerle bile akıl yürütmene hayran oldum. lütfen ne yazıyosam, öyle anna. dalga, kinaye, laf sokma yok! en nefret ettiğim insan türüdür ayrıca. böyle bi konuda seninle yani uçuş mürettebatından biri ile dalga geçmeyecek kadar da açık fikirli olduğum için, konuya ilgi duyan kim varsa, akıl yürütelim istedim. açılışı sen yapınca da sevindirik olup öyle bi tepki verdim. dalga, iğne, ima, kinaye, laf sokma filan yok! ben onnarın adamı diilim.

teşekkürler neferkitty! muhteşem yazmışın ama benim onu annamam için önce çiğnemem, sonra da sindirmem lâzım. şindi işe yetişcem. sonra okuycam tekrar tekrar ve düşüncem.

valla doktor yada sağlıkçı değilim araştırıp da yazmadım bunları aklımda kalan bilgilerden uydurdum,

tükrük bezlerinin mideyi tetiklemesi olabilir(böyle birşey varsa) Ben hep sakız çiğnediğimde çabuk acıkırım ağızdaki hareketlerin mideyi tetiklediğini düşünüyorum.

Edit: Yanlış anlaşılma olmuş o zaman..

zum beispiel: annem hiç dişlerini fırçalamaz. 97den beri diabet fakat sebebini babama ve babaanneme bağlıyor hep.(çok sinir etmişler kadıncağızı)(sonra babamı boşadı zaten)

gerekli minerallerin emilimi diyabetle zorlaşıyor olabilir.

insülin direnci de neden oluyor olabilir.

diyabetin yarattığı bir enflamasyon diş kayıplarına neden oluyor olabilir.

mikroorganizmalar ağızda diş eti hastalığı yaparken , minimal kanama alanlarından ve diş eti sulkusundan vs sürekli sirkülasyona katılırken , aynı zamanda yıkım ürünleri de katılıyor sirkülasyona.(direkt kan dolaşımına katılıyor yani)bu yıkım rünleri de glikokaliks ağırlıklı ve karbonhidrat popülasyonu daha fazla olan içerikler.-burası ile alakalı aslında-
bunun anjiopatiyi %50 oranda artırma riski var. damarlarda sürekli bir immunkompleks birikimi gibi düşün bu kısmı.
diyabet üzerinden ''sıfırdan diyabeti oluşturma riski'' kesin açığa kavuşmuş olmasa da var olan diyabeti aynı anjiopati mekanizması ile artırıyor,aynı zamanda diyabet de konak savunmasını olumsuz etkileyerek diş eti hastalığını derecesini artıyor. diabetlilerde nötrofil defekti artmış görülüyor bu da diş eti hastalığının kolay görülmesine sebep oluyor.
bir de sindirim yönü var.
artı; diş çürüğü popülasyonu fazla olan kişiler otomatikman diyetine de dikkat etmeyen bireylerden oluşuyor, dolasıyla ikisi bir arada da görülüyor olabilir.

edit: bonus bilgi diş çürüğü etkeni s.mutansa karşı vücutta geliştirilen antikorlar kalp krizini tetikleyen antijenik maddelerle ciddi benzerlik gösterdiğinden diş çürüğü fazla olanlarda ''kesin'' olarak kalp krizi , kalp hasarı olmasa da görülebiliyor ve bu riski artırıyor.
bu yüzden zamanında s.mutans'a karşı aşı geliştirilmesine rağmen uygulamaya geçilememiş.
ağızda fazla bakteri= fazla antikor=kalp krizi

bir de diabetin diş eti hastalığı üzerinde kesin etkisi var, o 2.linki görmedim.

nötrofil defektinden bahsetmiştim, konak savunmasını zayıflatıyor daha önce dediğim gibi,çene kemiğinde yıkım daha fazla oluyor, diabete bağlı periodontitis görülüyor genellikle.

Arkadaşım bak bu dediğimi kulağına küpe yap: IKEA'dan her şeyi al ama yatak asla ama asla

bazi tipleri iyidir tabi sizin uyuma aliskanlik ve tercihinize gore baskasinin hosuna gideni siz begenmeyebilirsiniz. zamaninda bir modelini almistim ve cok memnun kalmistim ama ismini hatirlamiyorum ki; ikea model isimlerini hatirlamamak baya normal :)

4 yıldır şunu kullanıyorum, gayet güzel.

www.ikea.com

fakat tekrar yatak alacak alsam kuvvetle muhtemel bazalı alırım eşya saklama özellikleri sebebiyle.

Başka marka tavsiyeleri de alabilirim arkadaşlar.

abi mobilya alınır da yatak alınmaz bence.

pahalı modelleri rahat diyebilirim. 100 liralıklarla olmaz.

mağazaya git ve dene. bence ikeanın yatakları iyi.

hacım ne kasıyorsun bu kadar. git yabancı bir kız bul öyle git yurtdışına. ötekisiyle yurtdışına açılamazsın.

cesario, zaten lisans mezunu olduğum için sınavsız 2. üniversite olarak okuyorum. o yüzden ygs, öss, lys, yds, höögeeseeye gerek yok.

Hacı durumun acı. Senden bi cacık olmaz. Saydığın bölümleri bitirsen tr'de bile işine yatamaz ki yurt dışında nasıl yarasın. İngilizce akıcı konuşup anlayabiliyorsan, erkeksen benzincide pompacı, kızsan sekreter olup o şekilde denklik falan uğraşcan. Aksi halde zrrt

nick the chopper, hedeflediğim yer batı avrupa ülkeleriydi, şimdiyse tek hedefim, almanya/bayern. spesifik olmaktaki sebebim, hangi yolu izleyeceğimi tam olarak henüz bilemesem de ne istediğimi bilmem. ama orda zaten denklik bile vermiyorlar türk öğretmen diplomalarına.

türkiyede öğretmen olmak istesem sorun yok. neyse ki öğretmenlik için daha şimdiden çok güzel deneyimlerim var ve iş aramadığım halde bana teklifler geliyor. bunu kendimi övmek için değil, aslında türkiyede öğretmenliğin, hele ki ingilizce öğretmenliğinin çok da zor olmadığını göstermek için yazıyorum. özel eğitim kurumlarında yabancı hoca çalıştırma furyası yavaş yavaş sona eriyor. çünkü bugüne kadar gelip de native diye öğretmenlik yapanların çoğunun aslında amerikada üniversite bile okumamış olanlar olduğu gerçeği iyice su yüzüne çıktı. ha böyle olmayanlar yok mu, tabii ki var. ama insanlarda hep bir önyargı oluştu - özellikle de işi bilen kesimde.

ancak ben öğretmen olarak devam etmeyi hiçbir şekilde istemiyorum. bu işi yaparken mutsuzum. mutsuz birisi de verimli çalışamaz. ben de verimli olduğumu düşünmüyorum. daha canla başla çalışacağım o kadar çok pozisyon-şirket var ki, bir şekilde oralara girebilsem, her ay ayın çalışanı olmayı garantileyebilirim :))

ama işte sorun, o mutlu olacağım pozisyonlara adım atmakta. sertifika aldım, ikinci bölüm okuyorum, tamam belki ikisinin de geçerliliği yok kayda değer. ama başka nasıl yapabilirim ki?

yurtdışı işi de okuldan başka şekilde olmayacak.

vpn ile girdiğin için öyle görünüyor. şüpheli giriş sensin yani. :)

hadi ya. gerçi giriş kanada'dan yapıldı diyor ama?

e vpn kanada üzerinden olabilir, uk demişsin ama. sanmıyorum yani. şöyle diyeyim, uk üzerinden ayrıca bir "mailinize şurdan giriş yapıldı" diye mesaj gelmediyse boş yere telaşlanıyorsun. :)

hehe sağol :P boş yere panik yaptık

giriş yapılan bilgisayarın adı ve browser(mozilla, explorer, chrome) bilgisi de vardır muhtemelen mailde, iyice rahatlamak için ona bakabilirsin. ;)

bu ara her vpn kullanan gelip burada bunu soruyor :) vpn kullanmak demek başka bi ülkeden bağlanmak demek. başka bir ülkeden bağlanınca da şüpheli hareket oluyor işte onu söylüyorlar.

uk tabanlı olabilir ama farklı farklı ülkelerde serverları vardır.

asıl cevabı verilmiş, yan cevap olarak, bir de her ücretsiz vpn 'e atlamamakta fayda var, ne olduğu belli bir firma değilse güvenmeyin.

Merhaba,

Benim de başıma gelmişti böyle bir şey. Fakat ben vpn'e romanya üzerinden bağlanıyordum, uyarı mesajı ÇİN'den bir giriş denemesi olduğunu söylemişti. Üstelik verilen saatte -greenwich'e ve ya senin kayıt olurken seçtiğin saate göre- online değildim.

Kısaca, dediğin gibi de olabilir. Şüphelerinde haklısın. Ama kendi bağlandığın server ise ve o saatte online isen sensindir belki. Benimki acayip bir olaydı.

Bir de, CIA, MI6 gibi istihbarat teşkilatları bilimum ülkede ücretsiz/ücretli vpn'ler kurdu diyorlar; insanların bilgilerini toplamak ve profillerini çıkarmak için. Sonuçta yakalanmak istemeyen vpn'e başvuruyor, mantıklı bir hamle. Bunu da belirtmiş olayım, fakat kesin bir şey değil bu, söylenti.

Meyvelerdeki şeker seni acıktırır. Salatada da havuç ve domates çoksa onların da şeker oranı yüksek.

brokoli filan da aynı. yani şekerli şekersiz pek fark etmiyor.

üstat bilenler daha iyi cevap verecektir ama 40 derece bildiğim kadarıyla gayet normal bir ısı.

25 civarı olmalı diyor arkadaş ısrarla. bilemedim :(

sicakligi iyi la, 72.72°C'ye kadar sorun yok. ark.intel.com

idle da 40 civarı. oyun kurup öyle deneyeyim bakalım diyorum.

25 olmalı diyen arkadaş büyük sallıyor. 40 dolayları gayet normaldir.

buz gibi olsun diyosan su ile calisan sogutuculardan al :)

lan arkadasina de calismayan alet oda sicakliginda degil calisan nasil olsun?

tamam vurmayın ahahaha
çok sağolun arkadaşlar, su serptiniz valla cpu'ma :P

25 nasıl olsun. oda sıcaklığın zaten 20-25 derecedir ve o ısıyı ölçen sensör direkt cpu'nun içindeki silikonun sıcaklığını ölçüyor.

cpu sıcaklığının 25 olabilmesi için dışarıdaki soğutma sisteminin 5-10 derecelere inmesi lazım.

25-40 derece arası gayet normal hatta 25 süper bi değer. zaten task managerdan bakarsan cpu kullanımının %3-5 lerde gezdiğini görürsün yoksa 25 olamaz.

anakartta sorun var.

bana da anakart gibi geliyor. yeni anakart 200 dolar, fakat sorun anakartta değilse 200 dolar da boşa gider gibi. tam olarak nasıl anlayabilirim anakartın bozuk olduğunu?

kanki bana getir ben bakiiim. olmadı yazıcıoglunda arif abiye götürürüz. o söyler ucuza da halleder.

yurtdışından sana getirmem zor be abim :(

yoktur orda arif abiler :( memleketin kıymetini bil lan

madafaka, evet. sıralamada da bi sorun yok. zaten en çok bios'u kurcaladım. her türlü ayarıyla oynadım. hep böyle hata veriyor. çok acaip ya.

cd rom olmadan sadece hdd bağladığında da bunu mu yapıyor ?

ayni sorun bende de olmustu yillar once ustelik ayni ozellikleri gosteriyordu, bir sure sonra fanlar asiri calisiyor vs. harddisk'i degistirdim duzeldi. elinde varsa degistirip dene. harddisk zaten asiri pahali birsey degil, ulasimi da kolay.

teker teker denemedim. ikisi de birlikte takılıyken denedim. cd rom u önceliğe aldım az önce, onu da tanımadı bios. laptop ısınınca tanıdı.

don mike, benim diğer laptopun hdd'ini denedim ona da aynı tepkiyi veriyor :(

az sonra hdd'i çıkarıp cd romu hemen görecek mi diye bir deneyeceğim bakalım.

o zaman sorun buyuk ihtimalle anakartta. yakinda tanidigin bir yer varsa laptopu gotur sadece sorunu ogren genelde profesyonel calisan yerler sorunu teshis etmek icin ucret istemiyorlar. en azindan anakart degilse problem ne oldugunu soylerler bir sekilde halledersin. gecmis olsun.

cd-romu da görmedi bios ilk açılışta. bi arkadaş bios pili zayıf olabilir diye bi teori attı. denemeyi düşünüyorum en azından bi kaybım olmaz.

ethernet ve wireless ı disable yaparak açamayı bir deneyebilir misiniz. biostan kapatabilirsiniz.

(bkz: gündüz vassaf)
www.radikal.com.tr

sevgilimle benim de emin olduğumuz tek şey çocuk çok büyük yük. hele günümüzde parasını çalışarak kazanan bir insansan.

ilk zamanları çok sevimli tatlı, sonra süper yaramaz bir şey oluyorlar, ilkokula gidince duruluyorlar evde biraz, o zamanları da az yorucu değil tabii, sonra bir ergenlik ki sorma gitsin hele lise yılları falan kazandığın paranın yarısı ona bile gidebilir tabii kazandığın paraya göre de değişir.

gereksiz yani bütün gelirle hayatı yaşamak bana çok daha cazip geliyor.

hayir, bu kararinizda yalniz da degilsiniz:

www.huffingtonpost.com

sizin gibi güzel insanlar çocuk sahibi olmuyor.

elalemin götünün kılı, götündeki kıl sayısı kadar çocuk yapıyor.

adam boşuna 2023'ü hedef göstermiyor. o tarihte siz hala ikiyken, adamın göt kılları orman oluyor.

hayattaki amaç sevdiğin insanla mutlu olmak olmalıdır bence. çocuk şart dğeil, neden şart olsun. bibribirinze, hayatlarınıza, yapmak istediklerinize daha rahat vakit harcarsınız işte. zaten sevgiline olan anlayışlı yaklaşımına bakılırsa siz beraber mutlu olursunuz gibi geldi bana.

sistem enkazı, kendi kendine çok ağır çıkarımlar yapmışsın. yalnız kalmak sadece yaşlılara mahsus bir şey değildir. ayrıca yaşlansam ve çocuğum olsa onun bana bakmasını istemem. ne kadar gelişigüzel tespitler yapmışsın.

bana göre değil, başkasına göre öyle. sizin ne düşündüğünüz önemli.

millet sorabilir kaç yıllık evliler çocukları yok bla bla.
siz çocuk istiyorsanız da başta şimdi kısır olduğunu öğrenince vazgeçiyorsanız ileride belki bu durum kafanızı kurcalayabilir, sizi üzebilir.
dramatikleştirirseniz ortak bir varlığınız olmaz, sizden dünyaya kalacak bir miras olmaz, aşkınızın meyvesi olmaz vs.

bana kalırsa çocuk zorunlu değil tabi.

Kesinlikle zaruret değildir. Geçti artık "dünyaya bir iz bırakayım, soyum sopum devam etsin" dönemleri. Bence kesinlikle doğru düşünüyorsunuz.

ikinizin düşünüp karar vereceği bir şey sonuçta. bir de çocuk sahibi olmak için başka yöntemler de var. illa hormon tedavileriyle olmasına gerek yok. bu yöntemleri de konuşabilirsiniz.

edit: ikiniz de istemiyorsunuz demişsiniz. hormon tedavisi neden oluyor o zaman? başka durumlar da mı var?

ermanen, bizim için tek yol tüp bebek veya evlat edinmek. tüp bebeğin olmama ihtimali de çok yüksek. evlat edinmeye pek sıcak bakmıyoruz çocuğun karşılaşabileceği sorunlar yüzünden. böyle yani durum.

Çocuk sahibi olmak isteyenlere saygı duyuyorum elbette ama ben de gereksiz görüyorum. Ben de 26 yaşındayım. 9 aylık bir yeğenim var onun dışında çocuklara son derece ilgisizim, bir çocuğu dünyaya getirip iyi bir insan olmasını amaçlayıp büyütmeye, ona güzel şartlar sağlamaya çalışacağım peki sonra? Sonrasının cevabını bulamadıkça da çocuk yapmanın anlamsız olduğuna inanmaya devam edeceğim. İstemek de istememek de kendi içinde bencillik barındıran şeyler ama sanırım anne olmadan daha mutlu bir insan olabilirim.

yapma volkan, beni annem 30 yaşında doğurmuş hiçbir şekilde anneanne falan olmadı, şaka mısın?

Katılmadığım nokta şu; elbette ki ikiniz bir ömür boyu mutlu olabilirsiniz, bunun için bir arada olmanız yeterli. ama freebird'un paylastigi yazida da olduğu gibi çocuk istemenin sebepleri hoşuma gitmeyen. Çok çok bencilce geliyor eksiklik hissetmemek, yalniz kalmamak için bir nevi insanin kendini tatmin etmesi için su dünyaya bir çocuk getirmek.. Tepkim buna ve hak verirsiniz saniyorum bu şekilde aciklayinca.

Onun dişinda elbette bir zaruret değildir..

zaruret değildir. ama çocuklar da yatırım aracı vs. değildir.

bence değil. yalnız olmayalım diye çocuk yapıyor herkes. hatta yüzlerce kez duymuşuzdur, "keşke bir çocuk daha olsaydı büyüdü bunlar." diye.

benim şahsi fikrim, kız çocukları çok tatlı laaaağn ! böyle gelcek minicik elini babasının göğsüne koyup yatcak "bapa bapa!" diye bağıra bağıra koşcak bana falan. parçalarım olum ben onu. affetmem. erkek çocuklarının amına koyim. kendimden biliyorum çok boktan oluyorlar.

şükür ki hiçbir zaman çocuğu yatırım aracı olarak görmedim. hayattaki boşluğu tamamlayıcı olarak gördüm sadece. bencilce çocuk sahibi olmak istemem. yalnızlıktan kastım ele ayağa düşme korkusu değil sadece maneviyat eksikliği. sadece bu.

freebird'un paylastigi yazi hayati iyi anlayan bir perspektiften yazilmis.

cocuk sahibi olmamak/olamamak da senin kisisel bir sorunun. bunu yasayacaksin, sonra asmanin bir yontemini bulup geride birakacaksin. cocuk sahibi olmak senin icin neyi ifade ediyor?

cocuk sahibi olmak cok mantiklidir, insan(hayvan) olmanin getirdigi ilk iki durtuden biridir iste. hayatta kal ve cogal..

bu adama da yeterince asiksan ve seviyorsan, onun icin irrasyonel olmayi goze aliyorsan baska kimselerin fikrine ihtiyacin yok.

insan her zaman yapmadiklarindan pisman olur, fakat bence dogrusu secimine guvenmek, arkaya donup bakmamaktir. bunu su yuzden soyluyorum; gecmis icin yapabilecegin bir sey yok bu bir tarafa, secimlerinin de biri otekinden daha "iyi" degil. gorece bir durum yani. kendine guvendigin surece verdigin kararlar sende pismanlik uyandirmayacak.

''Çocuk sahibi olmak zaruret midir?''

Yani öyle bi soru ki. Bana göre hayatın başka bir işlevi yok. Bak bi etrafına... Yegane süregelen şey doğum-ölüm döngüsü. Arada kaç kere üzüldüğün, kaç kişiyle çıktığın, okulun bilmemneyin ne kadar önemsiz... Ben sevdiğin insanı bu yüzden bırak vs demiyorum, bırakmayacaksın da büyük ihtimalle ama ilerde düşüncelerin değişecek.

Ben 27 yaşındayım çoğu arkadaşım bebek severken ben gözlerim dolu dolu izliyorum. Bu içgüdüsel bir şey. Seks gibi, açlık gibi. Engellenemez bir şey. Muhtemelen erkekler böyle hissetmiyordur. Ben sana samimiyetimle yazıyorum bunları. İlerde o, bu eksikliğinden dolayı hep bir eziklik yaşayacak. Yürütmesi zaten zor olan evlilik iyice çıkmaza girecek. Sadece onun sorunu değil senin de sorunun olmuş olacak. Ve hep içini rahatlatacak şeyler duymak isteyeceksin. Hep teselli arayacaksın. Tıpkı bu soruyu sorduğun gibi.

çocuk sahibi olmak gençken bir zaruret değildir ama sonradan olmaya başlayabilir. fakat bu kişiye göre de değişir. çocuk sahibi olan insanlarda gördüğüm şey artık yaşam amaçlarının çocukları olması. her şeyi onlar için yapıyorlar sanki onlar için yaşıyorlar. çocukları,bebekleri söz konusuysa bitmek bilmeyen bir enerjiyle hareket ediyorlar. siz eğer bunun yerini ömrünüz boyu dolduracak yaşam amacını ve enerjisini başka türlü de bulabileceğinize inanıyorsanız elbette zaruret değildir.
ama şunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. yaş aldıkça özellikle kadın olarak daha duygusal düşünecek ve hareket edeceksiniz. o zaman da şansımız varken keşke deneseydik diyebilirsiniz.

yalnız olmaktan korkmamalısın çünkü çocuk senin yalnız olmayacağının garantisi değil. çocuğun sen yaşlandığında yanında olacağının garantisi yok. senin yaşlanacağının bile garantisi yok. şu an yanındaki insanla mutluysan, şu an onunla mutlu ol.

hayatınızı yaşayın boşverin çocuğu falan ya. çocuk kadar gereksiz bir şey mi var şu dünyada? boşa yük, dert, sıkıntı, masraf başka bir şey değil.

comptrol'un paylaştığı yazının yorum yapanları beni hayrete düşürdü.kimisi dünyanın nüfusu çok fazla olduğu için kimisi ekosisteme daha fazla zarar vermemek için çocuk yapmıycaz/yapmıyoruz yazmışlar.
bunlar hangi dünyada yaşıyor??? etraflarında hiç mi kötü insan yok da insan bu kadar da iyi niyetli olabiliyor???(saf demedim) gerçi yanlış söylemiyorlar ama bu dünyada yaşıyor olduklarına üzüldüm:((

o yorumları ben de okudum. değişik bakış açıları var. bence herkes gidip okusun.

bence gereklilik değil. hele ki o çocuğa çok iyi bir hayat sağlayamayacaksan.

Ne guzel dusunuyorsunuz, sirf cocuk sahibi olacaksiniz diye esinizin hormonlarla falan ugrasmasini istemiyorsunuz cogunluk gibi... tebrik ederim sizi oncelikle...

Bence de zaruret degil, kedi alin hatta iki kedi alin kopek alin. Onlar da evlat emin olun. Ya da iki kisi gul gibi yasayip gidersiniz ne olacak...

yaklaşık 7 yıllık evliyim.

çocuk sahibi olmak zorunda değiliz. hiçbir şey için büyük konuşmamalı ama eşim de ben de çocuk sahibi olmayı düşünmüyoruz. hele ki bomboş evde ne yapacaksın falan diyenler olmuş, eşinle vakit geçirmekten bu kadar sıkılıyorsan hiç evlenmemek daha iyidir kanımca.

döngü, içgüdüsel vb. yaklaşımlarda da gözden kaçan önemli bir ayrıntı var. bireysel tercih. her içgüdüne bu kadar kayıtsız şartsız teslim oluyor musun?

ayrıca doğum-ölüm döngüsü var da, aradaki hayatı nereye koyalım? işte bu kısmı senin ve eşinin tercihidir.

çocuk sahibi olmak isteyen insanlar da, istemeyen insanlar da vardır. önemli tek nokta bu istektir. bu isteğin de kişilere göre değişken bedelleri vardır. bunları tartıp karar vermelisiniz.

uzun oldu da, neticede şunu diyorum çocuk taraftarı olanlar size çocuk olsun diyecekler; çocuk istemeyenler de olmasın diyecekler.

bunları boşverin, çocuk siz istiyor musunuz buna karar verin.

Testosteron ile ilgili bir problem varsa yine de tedavi olmalı. Olay sadece kısırlık değil. Düşük testosteron erkek sağlığını bir çok açıdan etkiler.

verecegin karari duygusal eksende degil mantik ekseninde ver.

gelip burada sana `"tabiki zaruret degil caaaaanim" diyenler evlenir evlenmez cocuk yaparlar. toplumun yuzdesine baktigin zaman egitimli/egitimsiz fark etmez bunu rahatlikla gorebilirsin. o kadar basit geliyor ki insanlara bazi seyler, huzurevini bile gayet guzel bir yermis gibi gosteriyorlar insana.

ustune basarak soyluyorum, yalniz kalmamak ve ilerde sana ses seda olacak, sorunlarina hemhal olacak, ducal oldugun dertlerde sana omuz verecek insan istiyorsan evlat sahibi olacaksin. evlenen insanlara bak. neden evleniyorlar sence? ustelik senin kanini canini tasimadigin bir insanla bir omur gecirmeyi vaad ederek evleniyorsun da cocuk sahibi olmak neden zaruret olmasin ki?

cevremde en az 3 tane ornek var 60 yasina kadar cocuk sahibi olmamis insan. hepsi hayatinda bunun eksikligini hissediyor. oyle piyasada delikanli gibi gezip "yalnizim lan ben, yalnizlik kralliktir" demekle olmuyor. hormonlar degisip metabolizma yavaslamaya basladiginda insan maneviyata daha fazla onem veriyor. hayattan giderken arkanda bir seyler biraktigini gormek istiyor. herkes dunyada sanatsal ya da bilimsel urunler birakarak gidemiyor malesef. kimisi icin en buyuk dayanak "evlat"dir. bunlari bilerek hareket ediniz.

kalbinizden geçen doğrudur. ben asla çocuk istemiyorum. sevmiyorum, tahammül de edemiyorum. sevene eyvallah. benim kararım ve yapmayacağım. erkek arkadaşım da ok bu konuda.

Sevgilimle bir yıllık birlikteliğimiz varken kazara hamile kaldım ve evlendik. Zaten düşünüyorduk evlenmeyi ama o kadar apar topar oldu ki.

Şu an iki çocuğumuz var biri 2006 diğeri 2008 doğumlu. Evliliğin o cicim aylarını yaşayamadık pek, hamilelik, aşermeler, doktor muayenehanelerinde geçti o aylar. Ama yine de pişman değiliz.

Yalnız evet çok büyük emek ve özveri istiyor. Çok yorulduğum, bırakıp kaçmak istediğim anlar oldu. Ama şu an güzel herşey.
Kesinlikle ve kesinlikle yalnız kalmayalım, aman yaşlanınca bize baksın mantığıyla yapmadık çocuklarımızı. Zaruret de değil. Evliliğin amacı çocuk değildir ve olmamalıdır da. Önemli olan sizin ne istediğiniz. Toplumun evli çiftlere biçtiği " evli, mutlu, çocuklu" klişesini gerçekleştirmek zorunda değilsiniz.

Gerçek sevgi ve paylaşımı yakalamak zordur ve mutlu bir evlilik de illaki çocuk sahibi olmaktan geçmez. Karşınızdaki insan sizin için doğruysa önemli olan budur. Gerisi teferruat.

insanoğlu hırslıdır ve duygusaldır.Henüz duygularını bastırıp mantığını konuşturacak kadar gelişmedi.Hayat kısa olsaydı çocuksuz hayat düşünülebilir ama hayat uzun.

herhangi bir engeli olmayan insanların, içinde yaşadığımız şu dünyaya bir çocuk getirmeleri bile çoğu zaman mantıksız-bencilce geliyor bana. çocuğa yapılmış bir haksızlık gibi geliyor. (beklenmeyen planlanmayan gebeliklerde kürtaj olunsun vs demek değil bu dediğim)

keşke evlat edinmeyi bir kez daha gözden geçirseniz.

sunu da dusun: cocuga, cocuk yapmali miyim sence? diye soruyorsun. burdakilerin yas ortalamasi 18-25 agirliginda. bence git bi huzur evine ya da dedelerina, amcalarina sor.

arnold, zaten 17 yasindan beri hormon tedavisi goruyor. testislerindeki yetersizlik yeteri kadar hormon urettiremiyor. 3 ayda bir testosteron ignesi vuruluyor. fakat disaridan testosteron almak sperm uretimini direkt sifirliyor. cocuk sahibi olmak icin baska bir tedavi sekli var. ama onun ise yaramama ihtimali de cok buyuk. biyopsi olmasi lazim.

volkan, farkindasin degil mi o cocuklar buyuyecek? cocuk kedi gibi sevilecek varliklar degil. cocuga o gozle bakacagima hic cocuk yapmam daha iyi. bence sirf sevmek icin cocuk yapan varsa hic yapmasin daha iyi.

ya sonucta oyuncak bebek degil ki bu. hayattaki manevi boslugu doldursun diye yaparim cocuk yapacaksam. sonucta nereden baksan en az 20 yil agir sorumluluk biniyor uzerine. herkesin yapabilecegi bir sey degil ki. kendi annemin uzerimdeki basarisizligini gorunce kendi yapacagim cocugun hayatini sorguluyorum ister istemez. mutsuz bir cocuk yapmak istemez kimse.

çocuk sesinden nefret eden arkadaşlarımın bile çocukları olduğunda "hayatta yaptığım en güzel şey" diyorlar. benim yok o yüzden bilemiyorum. Ama senden yaşça ileri olan insanların kesinlikle fikrini almalısın.

size ters gelebilir. benim fikirlerim...

şimdi bence bi insanın "sadece çocuğunun olmadığı" bi durum yoktur. yani bi insanın çocuğu olmuyorsa başka şeyleri de eksiktir. ruhsal biyolojik evrimsel hormonsal davranışsal. ben eşimi seçerken buna dikkat ederdim kız olsam. erkek olsam da mesela düzenli adet görmeyen bi kadın bile bana üçüncü bir cinsiyet gibi, "kadın değil" gibi gelir... burdan çocuğu olmak, üremek falan bunları övüyorum anlaşılmasın. yapmayanlara saygım var. ama yapamayan bence görünürde ve görünmezde sağlıklı değildir. ha sağlıklı olmayan insanları küçümsüyor muyum? hayır ama eş seçiminde ben buna dikkat ederim. kaza sonucu bir kolunu bacağını kaybetmek dediğim eksikliği oluşturmaz ya da evlendiğim kişi felç geçirirse de bu dediğim olmaz. ama evleneceğim insanın sağlıklı olmasını isterim. yani güzellik makyaj ev araba benim için önemli değil. sağlam genler, sağlam vücut demektir, sağlam bir beyin ise sağlam bir ruh demektir. ssağlıklı her insan çocuk ister o da ayrı bi mevzu... ama "sadece çocuk yapabildiği" için çocuk yapmak, bu işi (çocuk yetiştirmeyi) ciddiye almamak, bu işi planlamamak bana da hayvansal bir davranış kalıbı olarak geliyor. "ula bu iş nasıl planlanır?" diyen hayvan arkadaşım, mesela kadın kişisi, doğum kontrol hapı kullanıyorsa, ilacı bıraktıktan bir iki ay sonra hamile kalsın, o aylarda da yumurtlama döneminde seks yapılmasın ya da geri çekmeyle korunulsun. not: ben prezervatife de çok eşliliğe de karşıyım.

çocuk konusuna dönersek, ben ölümlü bir insanın bu hayatta bir çocuğu, bir ailesi olmadan, yani o ölüp gittikten sonra devam edecek bir yaşam bırakmadığı sürece gerçekten mutlu olabileceğine inanmıyorum. not: alkole uyuşturucuya karşıyım, bunlar sahte mutluluk kaynakları. bunları kullanan biri zaten "gerçekten mutluluk" dediğim şeyi anlayamaz. yani anlık neşelenme gibi değil. doğru olanı yapma duygusu. sürekli bir kendini rahat ve huzurlu hissetme hali. işte kendi yüksek değer yargılarınızı sevgi dolu bir aile içerisinde bir sonraki kuşaklara aktarmak, mutlu ölmenin tek yoludur. çocuklarım bana yaşlanınca bakarlar diye düşünen ya da biraz büyüsünde işlerimde yardımcı olur şeklinde düşünen insanlar gerçek çocuk sevgisini ne yazık ki hiç tatmamış insanlardır.

kendisi başarılı mutlu olan biri için geriye tek bir amaç kalır hayatta, çocuklarının başarılı olduğunu görmek. bu hem çok zor hem de çok kolay bir şeydir. yani çocuğun beynini organlarını siz oluşturmuyorsunuz, bunlar işin mucize kısmı. çoğu şey zaten kendiliğinden oluyor. işin zor olan kısmı, anne baba olarak iradenize hakim olmak. erkek, çocuğu yapacakları zaman 1-2 ay öncesinden sigarayı bırakıp iyi beslenip spor yapacak. kadın da hamiliği boyunca çok dikkat edecek. öyle hemen midem bulanıyor diye bulantı hapını 3er 4er yutmayacak. ay ben doğum sancısı çekemem deyip kendini bayılttıranlar, bel bölgesinden aşağısını uyuşturtanlar da bence yanlış yapıyor. her şey olması gerektiği gibi olacak. kimse sıkıntı çekmeden kucağına verilmiş bir bebeği hayatı pahasına savunmaz. sıkıntısız bi şekilde sahip olunan bebek korkarım ki büyüme döneminde fazla ciddiye alınamıyor. eğitimi önemsenmiyor. kendi halinelie terkediliyor. siz mesela hiç 9 ay boyunca bir şeye uğraştınız mı? diyelimki üniversitede 3. sınıfı final dahil 85 ortalama ile bitirdiniz. sonra size deseler ki, olamdı bir daha yine 3. sınıfı okuyacaksın... ne yaparsınız? ortalığı dağıtmaz mısın dava açmaz mısın? işte bebek ölümleri bundan 10bin kat daha acı bir durumdur, hastalıklar, sakatlar... damak dudak yarıkları.. ameliyatlar enfeksiyonlar, hiperaktif çocuklar, zihinsel engelliler vs vs.. işte sağlıklı bir çocuk mucizedir... ay çok uzadı yazının sonunu bağlayamayacam...

yapabiliyorken yapmazsanız, 55 yaşınıza geldiğinizde pişman olacağınıza yemin ederim.

ateşinin yükselmemesine bak.

patlıtırsan o kabarcıkları iz kalır patlatma sakın.

Gecmis olsun, su kiz da sizin gibi. evrelerini de fotograflamis :

imgur.com

O kasinan tenine dokundugu icin de, bir iki tane is kalmis, aman dikkat

uyurken kabarcıkları patlatma ihtimaliniz çok daha yüksek. ona bi çare bulmanız lazım. eldivennen filan mı yatsanız acaba?

Bu yaşta da bayağı zor oluyordur herhalde. HAfif şeyler ye, sıvılar iç. Bu yaştan sonra suçiçeği ilaçları biraz organları kurutucu olabilir, o yüzden bol su. Kaşıntılar için calamine losyonu zararsızdır ve iyi de gelebilir.

simdilik yuzumde 3-4 tane var. umarim yayilmazlar. sans eseri yuzum pek kasinmiyoe ama vucudumdaki kabartilar daha cok kasiniyor. gerci yarin ne olacagi bilinmez cogalabilirler.

geçmiş olsun arkadaşlar söylemiş patlatma onları aman.

et süt yumurta yeme.

fena kaşınır sakın kaşıma, patlatma. ben çocukken geçirdim, kaşıma demekten anlar mı çocuk, doktor kaşımamalıydın demişti.

kaşıdıkça yayılır ve iz kalır sakın kaşıma+ 1

ben çocukken ayağımın altında bile çıkmıştı ve üstüne bastıkça bile kaşınıyordu halinden anlıyorum geçmiş olsun.

kızamık, kızıl gibi şeyler olmasın sakın?

kizildan korktum valla. dilim beyaz degil ama bu kirmizi seyler yayilmaya basladi.

freekara hayir

alerjiye benzemiyor değil.

Doktora git tabi ama fikren hormon dengenle ilgisi olabilir derim . Ben cikolataya abandigimda direkt boynumda kizarikliklar cikiyor

dr gittim arkadaslar su cicegi cikariyomusum sagolun hepiniz

Öncelikle nowadays people want everything to happen quickly'den
nowadays people want everything to happen rapidly'ye geçiş yaptım
Burada happen benim kafamı kurcalıyor, biraz ısırdı ama cümlede her şeyin çabucak olmasından kastedileni de pek aldılayamadım. Belki
nowadays people want to live hastily
gibi genel bir şey söyleyebilirim.

to be done desek?

oradaki be gerekli mi? edilgen durum var mı?

to be happened
onun dışında düzgün. (yalnız gerçekten be'ye gerek var mı emin olamadım.)
immediately daha uygun olur sanırım.

done olmaz.

nowadays people want everything to happen immediately.
sanırım bu iyi.

Happen kullanıldığında be'lik edilgen bir durum yok. Happen zaten olayın olması, olayın oldurulması olamayacağından to be happened olmaması gerek.

"everything to be done immediately" de denir. "to be done" da olur yani. İnsanların neye karşı sabırsız olduklarına göre değişir; geneli kastedeceksen, "to be done and happen" diyebilirsin. Her sabırsızlık için happen kullanılmaz çünkü.

nowadays, people demand instant gratifications/results/occurrence.

ben bu temel kalıbı kullanırdım. sağından solundan çekerek istediğin anlamı yükleyebilirsin, güçlendirebilir, zayıflatabilirsin.

evet o cesit cumle kurabilirim ama sorun bu tip motamot cevirilerde edilgenlik kisminda sicmam.

bana eski kız arkadaşımı hatırlattı.
anlattıklarını az çok benzettim, sadece bana karşı değil herkese, her şeyi yalan.

hayatı yalanlar üzerine kurulu, en ufak konularda bile yalanı seven tam bir ilgi manyağı.
senin kozların sende kalsın derim, eline hiçbir şey geçmez.

benim yaptığım şey birkaç defadan sonra sinirlenip hayatımdan çıkarmak oldu. her ne kadar özürler dilensede, huylu huyundan vazgeçmiyor arkadaş. hiç muhattap olmayın böyle kişilerle, hayatınızdan çıkarın derim.

hı hı..

bu arada mitoman ne amk?

el cevap: ayrıl gitsin.

ilgi manyağı, sorunlu ruh hastaları.. ortamda prim yapmak için her sikin altına yatar bunlar. plan temizse ve haberi olmayacaksa uygula derim. ve kesinlikle hayatından çıkar.

spoiler---

"bazı insanları eğitemezsiniz, onları kötülük etmemeye ikna edemezsiniz. kötülüklerini suratlarına vurunca sadece inkar etmez, sizden daha da nefret ederler. onları görmezden de gelemezsiniz. cezalarini haketmişlerse haketmişlerdir. merhamet her zaman en doğrusu değildir, en güzeli ve en ahlaklısı da degildir. size kötülük edenleri mazur görmek, onlara anlayış göstermek, onların içindeki şeytanı ancak besler, büyütür. affetmek belki de o insana yapabileceğiniz en büyük kötülüktür."

spoiler---

@loser blueser
uydurduğu yalanlara kendisi de inanan.

Vays vays

merak ettim, önlerden yerimi alayım

cevap: her seyin basi saglik

@cigerdelen
bu zaten üçüncü oldu. hatta dört, hatta beş.

off tam eski sevgilimi anlatmissin
uzaklas. kac oradan. bosver kozu mozu. daha fazla sinirlerin bozulmasin.

imza: 4 yilini bir mitoman ile gecirmis bir insan

kişinin gerçekten böyle bir hastalığı varsa doktordan onaylı, yapableceğin çok da bir şey yok gibi, sen böyle bir sıfat yakıştırdıysan ayrıl gitsin, rahtsız ediyor belli ki

hayatindan cikar ama gercekten hastaysa ona daha da zarar verme. tedavi icin tesvik et hatta.

mitomaninin düzeleceğini hiç sanmıyorum. hayatıma birkaç insan girdi böyle, birisi sevgili olmak üzere. hepsinden de çok çektim. işin kötüsü bir yere kadar anlamıyorsun hasta olduğunu, ilk yalanları ortaya çıkınca başka şeylere vurmak istiyorsun. ama anladığında çok çok geç olabiliyor bazen.

neyse, bu kişiler asla düzelmezler, tedaviye başlasalar bile doktoru bile kandırma eğilimindedirler çünkü. yapılacak en tamiz hareket tüm alakanı kesmek olmalı. elindeki koz bırak kalsın sende. eğer yine yaklaşmaya çalışırsa kozu bahane edersin sana bulaşmaması için. ama zaten onun hayatı bitmiş, o yüzden daha da bitmesinin sebebi sen olma. doğal yollarla bulsun belasını.

bir mitomanın kapabilitesini görmek istersen L'Adversaire diye bir film var, onu izle. kendi haline şükredeceksin. gerçek bir hikaye, bu adam gerçekten yaşamış ve anlatılanları yapmış. daha da bulaşmak istemezsin zaten.

çok basit, paranı kibar bir dille isteyeceksin. büyük ihtimalle hallolur zaten. yok hallolmazsa, çirkinleşirsin.

büdüt: çirkinleşme zamanı gelmiş.

şşşşş dalyarak benim parayı steamde yediğini gördüm ne ayak? diye mesaj at

cevaplamazsa ara

açmazsa evini bas

3 kuruşün hesabını yapmaz yeaa diye düşündüğü için böyle götlük yapıyor, affetme

istiyorum ve surekli salliyor. genelde cevap da vermiyo zaten.

o anakartin bedeli kac paraysa, o kadar para karsiliginda, size hayatinizin en onemli dersini verdi o kisi...

bundan sonra, "para iceri, mal disari" ilkesine yapisacaksiniz.

yoksa, sikilmedik bi kulaanizin arkasini birakirlar...

insan boyle bi yaratik!

kimseye yardım etmeyeceksin güzel kardeşim.
bu sana ders olur en fazla.
başıma geldi benzeri durum.
insanlarda şeref, haysiyet, onur diye bir şey kalmamış.

iyilikten maraz doğar.diye bir laf vardır ya doğruymuş gerçekten.onunla tamamen ilişkini kes.tecrübe olmuş sana.daha büyük bir kazık yiyecektin belki.

Arkadaş olmaz böylesinden, alakayı kes.

parayı istemekten kesinlikle vazgeçme ve vazgeçmeyeceğini karşındakine hissettir. parayı isteme sıklığını giderek arttır.

bu şekilde 400 liramı kurtardım ben.

armagan cok dogru soyluyo. ben de bu yontemle 200 dolarimi kurtardim!

beyler toplanın adam basıyoruz



thiiiiis issss duyuru aheyyyy!!!!

bütün ortak arkadaş ve tanıdıklarınıza anlat, o da bunu öğrensin. belki elalemden utanır.

son kez güzel bir dille paranı iste. ama bu sefer muhatap gör karşında. cevap vermedi vs. kabul etme. nedenini öğren. sonra yoluna devam et. kesinlikle çirkinleşme.

babana dahi güvenme diyorlar, "yok artık ebesinin amı ali sami" diyorsunuz. arkadaş hep tecrübeyle sabit şeyler bunlar.

arkadaşlar arasında böyle para, mal muhabbetleri girince genelde hep sonu olumsuz bir şekilde bitiyor. neyse bu da sana dendiği gibi bir ders olmuş.

benim de gördüğüm çok ısrarlı bir şekilde istendiği zaman paranın tamamını (ancak genelde bir kısmını) alabiliyorsun. ha bir de öyle bir şey olursa zaten senin olan parayı binbir trip eşliğinde alabilirsin, ona da hazırlıklı ol şimdiden.

www.youtube.com

parayı zor kazanıyorsan normaldir. bana da oluyor bazen.
yok o kadar da zor kazanmıyorsan cimrisindir.

benim mesela bazı kıstaslarım var. yemeğe, kıyafete verdiğim paraya acımıyorum.

elektronik aletlerde fiyat/performans ürününü aldığım için yine acımıyorum.

ilginç zamazingolara verdiğim paraya acıyorum.

bi de para kaybettiğim zaman çok üzülüyorum. bi keresinde yurtdışındayken tek seferde 120 lira küsür para kaybetmiştim. tek banknot halinde. o da cebimdeki son paramdı. o gece biraz zor geçmişti. o günden beri para kaybetmedim. istikrarımı sürdürmeye çalışıyorum.

kendinizi maymun iştahlı olarak niteliyorsanız ve makine de pahalıysa normal bence.
3 ay sonra hiç ihtiyacın olmadığı bir şeye bir sürü para vermiş olacaksın sonuçta.

Isin garibi hep arkadaslara bir seyler ismarliyorum biraz esnek param olursa. Kendime bir sey alirsam acaip suclu hissediyorum.

Makine pahali, Ama arkadasim yok, yapacagim seyler cok az, hobim olsun istiyorum, fotograf cekmeyi de seviyorum.

Değil. Parayı ne için kazanıyorsun, değerli enerjini ve zamanını neden para kazanmak için harcıyorsun? Eğlenmek, ihtiyaçlarını karşılamak yeri geldiğinde kendini şımartmak için. Abartıp alışverişe dadanıp kendini zor durumda bırakmadığın sürece vicdanın rahat olmalı.

Not: Para harcamak üzereyken kırk kere düşünen ve bundan sıkılan biri cevapladı.

sadece yemeğe verdiğim paraya acımam.
yemek çok önemli. aşırı.

Bence raskolnikov2 nin dedigi dogru. Ben cok para harciom, sigara iciyorum arasira sirna pisman olup 2-3 hafta icmem, kosmetik ürünleri merakimi ceker alip kulanmam, yada bazi kiyafetleri beyenip alirim sorna giymem ve o harcadigm paraya aciyorum. Senin sorun bence daha rahat

Acımayın! Hak ettiniz siz o makineyi.

Pek degil sanirim. Yalniz oncelik siranizi ihmal ettiginizi dusunuyor olabilirsiniz. Onu da takmayin fazla.

Ben cok zor para kazaniyorum ama canim ne istiyorsa o an o sekilde harciyorum.

22 yaşından büyük olduğuna emin olduysam: fazla marjinal derim.

not: ama gene de insanlar saçlarını istediği yapsınlar tabii, beni ilgilendirmez.

bi arkadaşımın öyle saçları vardı, yolda adamın biri kafir dedi.

yakışmışsa güzel olmuş derim, yakışmamışsa bu ne amk derim.

bu aralar çok moda ve yakıştırabilende çok güzel duruyor; tarzına uydurabilmişse beğenirim yani.


edit: esmerlerde pek hoş durmuyor bi de.

"fazla marjinal olmaya çalışıyor."

düzeltme: soruyu tamamen yanlış okumuşum ya la. hep dikkatsizlikten işte bunlar. benim cevabım saçın tümünün rengarenk boyalı olmasına göre verilmiştir, arz ederim.

bazısına yakışıyor, giysilerle birlikte falan çok güzel oturuyor tarzına. bazılarında da çok eğreti duruyor, depresyona girmiş fark edilmeye çalışıyor herhalde diye yorumluyorum.

genelde yakışmayan şekilde boyatıyorlar. o yüzden yakışmadığını düşünüyorum. çok abartmadıysa veya nasıl yapıldığına göre yakıştığını düşünebiliyorum bazen. yaşam tarzı hakkında düşünmüyorum. önyargılı değilim genelde.

renkli renkli saç yapanların hele yaşları büyükse benim daha çok hoşuma gidiyor, gülümsetiyor. özenti değil tamamen zevk ve kendi seçimi olduğunu gösteriyor ve daha çok takdir ediyorum.


"ne güzel ya. kendi gibi davranan bir kişi.
ama ne yazık ki, ona sırf kendi zevkini uyguluyor ve onların zevklerine uymuyor ya da yaşı onların uygun gördüğü yaş değil diye, ya da renk onların beğendiği renk değil diye, bir sürü iğrenç cümleler kuracak bir toplumda yaşıyor.uz. seni 'insan' olarak görmeleri için 'ONLARIN ZEVKLERİNE VE SEÇİMLERİNE GÖRE HAREKET ETMELİSİN VE SEÇİMLER YAPMALISIN'. ne kadan da mantıklı, akıllıca, medenice ve saygılı bir bakış açısı değil mi?"

derim.

bunları söyleyenler acaba kendilerine iki adım öteden bakabiliyorlar mı yaptıklarının nasıl göründüğünü görmek ve anlamak için.. başkalarının zevklerini küçümseme hakkını kimler vermiş onlara ya da kendilerinin nelerine dayanarak bu hakkı kendilerinden buluyorlar çok merak ediyorum..

"50 yaşında saçları yeşil olan kadınlarda iğrenç görünüyor. ne o öyle, yaşına göre davransın biraz."

ile;

"50 yaşında saçları yeşile veya diğer sıradışı renge boyamak pek bana göre değil. ben pek yakıştırmıyorum. ama yapan yapar tabi ki, hele de kendisine yakıştırıyorsa ne ala."

demek arasındaki farkı görmek ve anlamak bile ne kadar zor geliyor.

neyse...

ben, kendi zevkime uymasa da bayılıyorum marjinal zevkleri olan ve bunları BU TOPLUMA RAĞMEN yaşamaya çalışan insanlara.


******

@khiron,

belirtmeyi unutmuşum. verdiğin linkteki saç ve renkleri gerçekten muhteşem. o tür şeyleri seven biri olarak, yapmamak için zor tutuyorum kendimi.. ama maalesef o görüntüyü korumak o kadar zor ki. ilk yıkamada hem renkler solacak hem de saç şu an göründüğünden daha bakımsız görünecek. çok uğraş, emek, zaman, para isteyen bir şey kısaca..

abicim dişleri sarı teni koyu vs biri yaptıysa bu ne amk derim de açık tenli hoş bi kız yaptıysa da bakarım yani

ben yapmayı düşünüyorum ama boncuk kaynakla aralarına atacağım böyle renkler ve kimsenin ne diyeceğini ne düşüneceğini umursamıyorum. marjinal görüntü verecektir. içinde varsa git yaptır hiç erteleme!


@khiron, fotodaki görüntü gerçekten hoş ama ben böyle bir yıpratmaya giremem.çok kıskandım fotodaki saçın sahibini.

kendisine sor.

twitter.com

sorabileceğimin farkındayım da buradan cevap almak istiyorum.

çeşitli aksanlar olabiliyor, her aksan anlaşılmayabiliyor. ya da hiç duyulmamış garip kelimeler olabiliyor. bu yüzden ingilizce altyazısı da karşılarındayken hem dinleyip hem okuyup çeviriyorlar. diye biliyorum.

desktop mı laptop mı? desktop ise patlamış ya da balon gibi olmuş kondansatör var mı? anakart arızası gibi sanki.

desktop evet, şişmiş kondansatör de göremedim pek.

her şeyi çıkarıp sadece o/b ekran kartı, ram ve işlemci ile denemek lazım. biplerin ne anlama geldiğine bakmak lazım, belki ram hatası veriyordur.

uykunuzu alamamanızın nedenlerini araştırın. uyku apnesi falan vardır belki. ille öyle olacak diye bir şey yok tabi. mesela ben de haftasonları 12 saat falan uyuyorum ama sırf tembellikten. ve kalkınca da hala yorgun oluyorum.

tiroid uykuyu tetikliyor. kesin budur demiyorum, bilgin olsun diye dedim.

evet, ama tiroid sorunum da yok.

Uykuda REM dışındaki uyku kısmı çöp gibi bir şey, sinirler kendilerini REM uykusu döneminde yeniliyorlar sadece.

Uykunun yetmemesi başka bir durum sürekli uykulu halde olmak bambaşka bir durum, kaliteli uyku önemlidir bir uyku merkezine başvurursanız yardımcı olurlar, yatak, yastık, ortam her şey etkiliyor uyku kalitesini ama benim sizin anlattıklarınızdan anladığım kronik yorgunluğa benziyor ki vitamin veya hormonsal eksiklikler sebebiyle olabilen bir durum bu.

Kısaca önce kan sayımı sonra sorun yoksa uyku merkezi sıralaması daha mantıklı gibi.

evet, gün içinde enerjisizliğim de var. uykumu iyice alamadığımda gün içinde uykulu ve enerjisiz oluyorum. teşekkürler :)

hocam ona göre cevap vereceğim, şöyle bir şey oluyor mu, mesela normalde 8 saat uyudun diyelim yüzünü falan yıkamadan bi yarım içinde kendine gelemiyorsun; ama götünü devire devire 10-11 saat yattığında hoopp yüzünü bile yıkamaya gerek kalmadan mermi gibi oluyor musun ?

evet aynen öyle.

ayy-nıs-sı bende de var. dedim rahat yatakta yatmıyorumdur herhalde, o kadar araştırdım ettim 900 liralık yatak aldım. annem bile laptopla oynarken hep benim yatağa uzanıp oynar. yine haftalarca araştırdım uyku merkezlerine falan gittim, 450 liralık yastık aldım. vantilatör falan oda sıcaklığı da gayet iyi. nemi de sürekli düzgün tutmaya çalışıyorum malum oruç olduğu için zor da oluyor yoksa, odanın 4 köşesine su dolu kaplar koyuyorum.

gram faydası olmadı. :) sanırım kronik bir şey. belki sana faydası olur bilmiyorum ama bana faydası sıfır. doktora gitmeyi düşünüyorum.

8 saat veya 10 saat uyumak yerine 7,5 saat veya 9 saat uyuyun. çünkü yetişkin bir insanın uyku döngüleri 1.5 saatliktir. yani 8 saat uykudan sonra uyanmaya çalıştığında uykunun 6. döngüsünün ortasında uyanmaya çalışıyorsun ve kendini yorgun hissediyorsun. oysaki 5. döngü olan 7.5 saatin sonunda uyanmış olsan daha zinde uyanıcaksın.

mesela bugün bahsettiğim döngüye göre ayarlayarak uyanmaya çalış sabah. bir yetişkinin uykuya dalma süresi yatağa girdikten ortalama 15 dk. sonra oluyor. sıcak yaz günlerinde bu süre biraz daha uzayabilir. 20 dk. diyelim.

mesela 00.40'ta yatağa git, ve alarmını da sabah 8.30'a kur. saat 1.00'da uykuya dalmış olduğunu varsayarsak, 5. uyku döngüsünün sonunda uyanacaksın, ve uyku döngüsünü henüz tamamlamış olduğun için de kendini daha zinde hissedeceksin.

uyku laboratuarinda, uyku apnesi olup olmadigi tespit edilmeli.

aslında duruma göre değişebilir. Hayyam vb. spot yerden aldıysan edgenabby'nin dediği fiyat uygun gibi 1000-1250 vs. ama garantili aldıysan biraz daha yükselebilir belki. o da belki çünkü kampanyayla 1699'a vermişlerdi galiba garantili falan..

golddan aldım 1700e

aletin spot sıfırı 1400'den aşağı bulunmuyor olsa gerek. ona göre hesapla. garantisi varsa fiyat artar tabi.

sağlık ocaklarındaki doktorlar rapor yazar buna aile hekimi de dahildir.

evet yazıyor sağlık ocağındaki aile hekimine gidersen roporunu alırsın.

peki geçmiş 3 gün için yazabilir mi çünkü o zamandan beri hastayım

yazabilir sen yine de git bi konus. üç gündür hastaydım evden çıkacak halim yoktu filan dersin yol göstermek gibi olmasın sümüklerin hafiften aksın ağla filan :D

doktor hasta olduğumu biliyor zaten, yazar ama yetkisi dahilinde mi diye sormuştum

bir önceki günün dosyası, kaydı, adı neyse artık kapatılmış olduğu için geçmişe dönük yazamıyorlar.

geçmişe dönük hiç bir şekilde rapor yazılamaz. bugün giderseniz bugünden itibaren rapor yazabilir.

bunu doğrudan onlara iletin. veya grv yazan kısımdaki numaraları iletin. yalnız bu gözlük için verilmiş bir reçetedir. ilk kez lens kullanacaksanız ona göre muayene olup lens denemeniz daha iyi. gözlük camı ile göz merceği arasındaki mesafe nedeniyle farklılıklar oluyor.

anladım. teşekkürler :)

lens için ayrı bir reçete almalısınız. göz çapı filan da hesaba katılıyor ya, bir de gözün lense uygun olup olmadığı filan.

lens muayenesi olun önce. sadece bu reçete lens almak için yetersiz.

sanırım yanlış yazmış onu.
canlı cansız pek fark etmiyor o.
eğer çoğul değilse sonu a ile biten mutlaka u'ya dönüşüyor.
ya çitayu knigu (kitabı okuyorum)

eğer kitapları okuyorum olsaydı
ya çitayu knigi olacaktı.

eril ve nötr cansız isimler -i halinde herhangi bir ek almıyorlar, fakat dişi kelimeler knigu'da olduğu gibi bu kurala tabi değil.

ya chitayu knigu
on 4itaet jurnal
ti otkrivayesh okno.

etmez

yokmuş :)

Bir şey fark etmez :) Bana da iğne bir keresinde kol hizamdan yapıldı.

Bir şey fark etmez :) Bana da iğne bir keresinde kol hizamdan yapıldı.

bildiğim kadarıyla açık değil.
o kişinin mutlaka bi hesabı kredi kartı vs. vardır. bamkalarda tanıdıkların varsa araştırma yapabilirler senin için çaktırmadan :)

kişisel sicil kayıtları gizlidir ama farklı yollardan ulaşmayı deneyebilirsiniz. muhtara gidip sordurtun mesela mahallesini biliyorsanız. bir bahane yaratabilirsiniz bunun için, kiracımız ama kaç aydır gelmiyor eve, kira yatırmıyor, kaçtı da kaydını aldırdı mı vs. gibi. o bahane ile arada evlenip evlenmediği kaydını sorabilirsiniz. yalnız bu işlemde sizin de bilgilerinizi sorabilirler, karşı tarafın tanımadığı biriyle giderseniz daha temiz olabilir.

bu kişi kadın ise bulmak daha kolay olacaktır. soyisim nedeniyle. internetten telefon rehberi gibi sorgulamalara girebilirsiniz. ya da en temizi başka birine arattırıp, ürün tanıtımı yapıyor gibi soru sormak olabilir.

hm bu sorunun cevabı bana da lazım, elimde tc kimlik numarası var ama internetten hiçbir şekilde ulaşamadım o bilgiye :(

@pomolilik +1

en güzeli ürün tanıtımı. bi ankesörlü telefonla bi tae müşteri hizmetleri ses tonlu arkadaşa bakar..

eğer boşanmışsa illa ki bu bir adli yolla olmak zorunda. avukat bir tanıdığın var ise UYAP yardımıyla sanırım kontrol edilebiliyordu.

vukuatlı nüfus örneği istersiniz. orada gözükür bütün kaydı kuydu.

(bkz: facebook)

Gerekmez.
genelde o 7 hapın içerisinde demir vardır.

benim ilacımda 21 tane var zaten, 28liklerden değil. hiç hap almıyorum yani bu 7 günlük dönemde.

sağlanır, 4-5. günde de regl olursun zaten. tabi ilk aylar alışma süreci olduğu için regl olmayabilirsin o günlerde.

niye etmeeeeeeeeeeeesin ?
et birader ya et, birsey olmaz.

Kaçan kovalanır yap biraz ama çaktırma. Sallama sen. Cepte görüyo şu an seni.

verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim düşüncem kankalar bakalım

Sence de hala arkadaş mıyız ya da sence de hala zamanı gelmedi mi gibi sor bence. Hatunu soruya katıltır, ortak et. Psikoloji rullz.

arğırdan sat kendini ne öyle hemen çıkma teklifi ediyorsun yaa. off off beyler böyle böyle kızlar sizi çantada keklik sanıyor. valla bak beni dinle normal konuş rahat ol. sık dişini bir süre daha teklif etme bak göreceksin kız senle daha çok ilgilenecek.

duygularını açıkça ifade et. çok güzelsin seninle yatmak istiyorum de...büyük bir risk biliyorum ama bu da benden bir tavsiyedir. sonuçta seninle eğleniyor olabilir. Su bulanmadan durulmaz aga...

illa çıkma teklif etmek gerekmiyor.olaylar o boyuta varır ki zaten beraber olmuş olursunuz,teklife gerek kalmaz.

öp kızı öpöpöp

kaçan maçan kovalanmaz yüzsüz olacaksın yapışacaksın sülük gibi, rahat ol oglum et gitsin kaybedecek birşey yok aklında kalacağına kenarda kalsın daha iyi

Şerefsizim aynı durumu yaşadım. Teklifi kabul etmedi, sonra muhabbet acayip ilerledi, bana "bitanem, canım" falan diyordu, artık durum değişti sandım, olayın adı belli olsun diye tekrar teklif ettim, kabul etmedi!!!

Kızların bu durumla ilgilenen hücrelerinde fabrika hatası oluyor. Sakın teklif etme. Muhabbet güzelse, bırak bozma. Clementine ne demiş bak: öp öp öp. Öp, daha iyi :)

önce içir sonra et!

çıkma teklif etmek ne demek ben onu bir anlasam. teen filan mısın. bir an 12-13 yıl geriye gittim çıkma teklif etmek lafıyla.

eğer öyleyse et yani ne farkeder. şansını zorla. ama büyük ihtimal kabul etmeyecek:)

@.aylin.
her zaman öyle agresif forvetlik işe yaramıyor maalesef:)

kron değil de, trek 7.1 fx tavsiye ederim ben. fiyatı da bu civarlarda.

@clementine : trek 7.1 fx 390 euro. Kron ise 310 dolar. aralarında biraz fark var bence maddi açıdan :)

trek fx 7.0 7.1 gibi modellere de bakabilirsin ama onlar daha pahalı. trek fx 7.0 350 euroydu yanlış hatırlamıyosam. onun dışında kron xc500 xc1000 modellerine de bi göz at derim.

bisikletler güzel de bütçemi aşıyor malesef :(

bütçen nedir?

bir de www.bisikletforum.com a bak istersen. bisikletle ilgili aradığın herşeyi bulabilirsin ve bisiklet seçiminde de yardım alırsın.

500 civarı gariban bir bütçem var bu uğurda bana en iyi dayanacak bisikleti istiyorum, önde amortisör de olsa tadından yenmiyor :)

eminönünde efor bisiklete gidip kron xc 500 ü sorun. geçen yılın modelleri varsa indirim yapabilirler ve 500 liraya güzel bi bisiklet alabilirsin

şöyle bir durum var ikisini birlikte yapıcaksın.. atkinson vs yiyecek guruplarını ayırarak yapılan diyetler uzun vadede zararlı. şimdi diyelim 1200 kalori alman gerek bu 1200 kalori içerisine tüm besin guruplarını orantılı yaymalısın. misal günde 5 porsiyon sebze meyve yemen gerekirken 8-11 porsiyon karbonhidrat alman gerek. ne üstü ne altı olacak yani..

tabi orası kesin, sonuçta hiç protein almadan günde 3 büyük ekmekle de 1200 kaloriyi bulursun ama 125 gr karbonhidrat çok mu bilemedim...

gribal enfeksiyon muhtemelen :) yarın iğne yaparlar herhalde.

iran kedileri ve cincillalarin burnu basik oldugundan goz yasi kanallari dar miymis, kapali miymis, bilmem neymis iste.

kediniz bu cinslerden biriyse normal, arada olur oyle.

kendisi temizlenir normalde.

onun disinda zor da olsa yikamak en temizi. ama kediyi sik sik yikamak da iyi degil diye duymustum, derilerindeki onlari koruyan yag tabakasina zararli miymis neymis.

emin degilim tam, birazdan gelir bir suru kedi uzmani, aydinlatir hepimizi.

patilerini ıslak bezle temizleyin yeter. çok leş olursa da bir kaç ayda bir hayvanı strese sokmadan zeytinyağlı sabun veya özel şampuanları ile yıkayın. Gene de yıkamanızı tavsiye etmem.

küvete sokmayı falan deneme! genelde patilerinin ve kafalarının suya girmesinden hoşlanmıyorlar. Ben kendi kedimi balkonda, biryere sokmadan sırtından su dökerek yıkıyorum. Ses çıkarmıyor rahatladığı için. Ama onun nasıl izin vereceğini bilmelisin yoksa vücudunda kalıcı yaralara sebep olabilir.
Not: Ne olur ne olmaz üzerinde kimyasal kalmamasına dikkat et, kendilerini yalarken farketmeden vücuduna alabilir onları.

kendisini temizlemiyor ve sokak kedisi formunda, leş gibi kokarak geliyor, yatağımda uyuyor bu yüzden rahatsız oluyorum tabii. banyoda ağır yaralar alıyoruz :) ıslak mendile bile karşı ama ıslak bezle deneyebilirim.

o kendisini temizler en fazla nemli bezle ayak altlarını silin. ama sakın sakın kolonyalı mendil falan kullanmayın. yalana yalana tertemiz olur o

te-miz-le-mi-yor :)

hepsievcil.com

adresinde bir şeyler var. Kendi kendine temizlenmiyorsa bedensel veya ruhsal sorunları varmış pisinizin.

ya şöyle söyleyeyim, kendini yalıyor ama çok çok az, iki patisini yalar bırakır, yani öyle özel olarak temizleneyim gibi bir derdi yok hayvanın. inanılmaz pisletiyor kendini dışarda :(

ıslak mendil no!
kuru temizleme tozu + tarak yes!

o kendisini temizler... benim boncuk erkek ama pırıl pırıl valla.. tertemiz kokuyor... ama her uyandığında baştan aşağıya yaler kendini.. oyun oynarken arada patiye dil atar sonra devam eder.. kediniz yavruysa biraz kendini temizleyemiyordur belki büyümesini bkleyin.. onlar kendini temizliyo diye biliyorum.

o kediyi değiştir sen. bende mis gibi 4 tane yavru var ama daha 4 günlük :)

ıslatmadan kullanabileceğiniz köpükler var kediler için. kedi şampuanı diye araştırabilirsiniz.

bazı kediler kendini temizlemez, doğrudur. benim de vardı öyle bi tane. ama hayvan hem dışarı çıksın hem eve girsin istiyorsanız bence "temiz değil, rahatsız oluyorum" diyerek kendisine yaptırım uygulama hakkınızı kaybediyorsunuz. sonuçlarına katlanacaksınız. o kadar rahatsız oluyorsanız dışarı salmayın ya da eve almayın. kedi "kir gösteriyor" diye yıkamak, kendisine perde veya dantel örtü muamelesi yapmak ve hayvanı en büyük fobisi olan su ile terörize etmek doğru değil.

kediye yemekleri biraz oyunlu bi şekilde ver.
evin bazı yerlerine sakla
bunların yerini hep değiştir.
böylece sokakta çöpe girmez.

hıncını çıkaracağı oyuncaklar olursa diğer kedilerle kavgaya da pek tutuşmaz.
sağa sola tırmanabilse, ağaç tepelerinde de gezmez :)

sen onu sildikçe kendini temiz tutmak gibi bir ihtiyacı da kalmıyor.
ıslak pamuklu bir bezle onu silersen, hem oyun oynamış olursunuz. hem de onu temizliğe teşvik etmiş olursun, kendini yalamaya başlar, tüylerini kurutabilmek için.

sen ona ortam sağlasan, kedi pırıl pırıl hayvandır, tertemiz. kirlenir, temizlenir.

çöp karıştırmıyor canım :) kedi kısır değil ve özgürlüğünü kısıtlamak istemiyorum. kendi çapında dolaşıyor ama arabaların altına falan girdiğinde leş olarak geri dönüyor. e tabii diğer kedilerle de oynuyor. hayvanın hayatını kısıtalyamam ki, benim oyuncağım değil sonuçta :)

kesin karıştırıyodur, kedi bu. mahalledeki yemekleri takip edip hakkını savunmazsa alaşağı ederler, hiç bi şekilde de çiftleşemez öyle bir pısırıklıkla :P

normalde herkesin dediği gibi kediler kendilerini iyi bir şekilde temizleyebiliyorlar. Fakat bazen birtakım rahatsızlıklardan ötürü (örneğin kemik sorunları) kendilerini temizlemekte zorluk çekiyorlar bu durumda görev size düşüyor. benim kedimin böyle bir durumu yok ama kendini iyi temizleyip temizlemediğinden şüpheleniyorum :) ıslak mendillerle temizliyorum fakat petler için özel olarak üretilmiş ıslak mendiller onları kullanmak lazım özellikle bu aralar polarvetin kedi köpek temizleme mendillerine taktım çok iyiler

polarvet.com.tr

dogal derken dogaya karsi geliyosun.

kalin barsak kanseri olmaya davetiye cikarirsin o dedigini yaparsan.

Nasil bir iliskisi var anlayamadim??

Su ülkede ne doğal yahu markete gidiyorum sebze meyve hormonlu.Tavuk alıcam diyorum kimblir hangi maddeleri veriyorlar hayvancagizlara?Yogurt alcaz icinde ne var belli degil.Ne yicez biz dogal ne var??

doğal olarak yiyebileceğin çok az şey var :) hatta sanırım artık hiç yok.
kendin yetiştirmedikçe emin olman çok zor.
ayrıca doğaldan kastın nedir?
ayrıca bebek maması gerçekten çok kötü bi fikir çünkü onlar da kesinlikle doğal değil.
free range yetiştirilmiş tavuklardan (satmıyolar öyle bişi ama galiba) yumurtalardan yiyebilirsin paran varsa. amazon ormanlarını kesip yetiştirdikleri soyalarla besledikleri filan :)
ahahahha

köyde tanıdıkların varsa oralardan getirttir. ama tabi onlar da herbisit, pestisit, israil tohumları vs vs vs

araştır bi bak. hiç bişi yok. git ormandan topla daha iyi. valla bak. çöp yediriyolar bize. hiç birinin içinde can yok.

he yalnız bir süre sonra yeni yasalarla filan biraz daha iyileşecek ortalık. ama tabi tüm bu "doğal" ürünler en pahalısı olacak. sonra fiyatlar da düşecek.
geçenlerde tüm yiyecek maddeleri hakkında bilgisi olan, tüm piyasayı bilen bir kişinin tavsiyesini duyduk. yenilebilecek tek şey sanırım dana imiş, sebze meyve demiyorum bak. zaten onların da çoğu israilden geliyo. tavuk kesinlikle yemeyin demiş bi de. marketten alınanı yani.

yani yok öyle bişi :) sen besinini al, başka şansın yok, ölecek misin?
ya da şu yogi gibi yemeden içmeden dışkılamadan yaşamayı deneyebilirsin hehehe
bi de pazarlara gidebilirsin, halden gelmemiş, bahçe sebzesi diye satılan şeyler pek bozulmamış oluyor.(ancak tabi tarım alanlarına yakın yerlerde bulursun bunu) sanırım onlar çok kötü değil.
ha bir de "iyi tarım" diye bişi çıktı ya.
onu takip et. o ürünleri ye.

bence yine biz türkiye'de çok şanslıyız, pek çok "gelişmiş" yere göre.

kalin barsagin calismasini saglayan sey nedir?

DISKI

diski nasil olusur? Aldigimiz lifli gidalarla.

Sen bebek kalin barsagi icin hazirlanmis, hazir sindirilmis gida tuketeceksin. Lif alamayacaksin. Kalin barsaklarin tembellesecek. Islemeyen demir isildamayacak, az kanlanacak, az bagisiklik hucresi gidecek gibi.

ABD'de bu kanserin daha fazla gorulmesinin sebebi liften fakir beslenme.

Dogal diyorsan hak-ket-ten dogal ol.

Yani badem ye. Badem ezmesi degil. yani portakal ye, portakal suyu icme. yani tam kepekli ekmek ve suzme yogurt ye. koyde benim ninemin ninesi bundan 100 sene once nasil besleniyo idiyse, onun yaptiklarini taklit et. gofret, biskuvi, kola, gazoz, ice tea IVIR ZIVIR, endustriyel hic bi sey tuketme. Bebek mamasi endustriyel degil mi? "Processed" degil mi? Sen dogal olmak istiyosan, non-processed seyler tuketecen.

Bazlama, yogurt veya cacik, kuru fasulye, bu liste uzar gider "basic food" yiyecen

Ahan da bu da bonus:

www.pandora.com.tr

en temizi köye yerleşmen.

kediebesi ve compadrito ya katılıyorum
ayrıca
sozluk.sourtimes.org
www.westonaprice.org
linklerini incele, bunlara uysan nerdeyse mükemmel beslenirsin.

istanbul'daysan organik pazarlar kuruluyor haftasonları en bilindikleri cumartesi günü feriköyde pazar günü kartalda var.. ayrıca belediyeler kendi çaplarında bu işe de el attılar kadıköy'de var diye duydum mesela.. eminim başka şehirlerde de vardır bu girişimler..

yapacağın şey çok basit, organik üreticilerle bir şekil iletişime girecek ve ürünlerini onlardan satın alacaksın. küçük şehirlerde işin daha kolay büyük şehirlerde de organik pazarlara gidersin.

kavanozlardaki bebek mamaları kadar ANTI organik SAĞLIKSIZ bir besin maddesi daha olamaz. annelerin içgüdülerine ve cahilliklerine oynarlar, ah bir de sebzeyi püre haline getirmeye göre görece kolaylığı...

ayrıca kediebesine katılmıyorum, organik pazarlara ürün sunan veya köye dönüş yapmış kendi ürünlerini üretenler epey bilinçli.. yok eğer onlara ulaşamadım diyorsan herhangi bir pazarda kendi ürünün satan köylü amcaya teyzeye kendileri için ekip biçtiklerinden sorarsanız size halis bahçe ürünü getirirler büyük ihtimal.

bir de yoğurt demişsin.. yoğurt yapmak kadar kolay birşey yok. şu linke bak bi:
sineksekiz.wordpress.com
(pastörize sütle de yapılır)

tavuk için de büyük markaların tavuğunu almayacaksın. köy tavuğu arayacaksın..

tabii tüm bu çözümler şehir hayatının içinde temiz yaşayabilmek ile ilgili yoksa clementine'nin dediği gibi en temizi çekip gitmek köye yerleşmek.. bunu yapan çok var, ben planlama aşamasındayım misal..

ya bu köy olayıyla ilgili bir cevap yazdım, münasip bulmadım ve sildim. ama ikinci köy muhabbeti geldiği için kendimi tutamıyorum.
siz yakın zamanda köye gittiniz mi? izansızca atılan ilaçları, zehirlenen suları, izmaritle beslenen tavukları gördünüz mü? hangi temiz köyden bahsediyorsunuz? köyler şehirleri beslemekten tükenmiş vaziyette. çoğu zaten terk ediliyor. geriye sadece çocuklar ve yaşlılar kalıyor.
köye yerleşmek istiyorsanız da lütfen tüm pisliğinizi şehirde bırakın. çamaşır sularınızı, ıslak mendillerinizi, bebek bezlerinizi, orkidlerinizi, plastik poşetlerinizi bu pis şehrinizde bırakın da gidin. şehrinizin pisliğini zaten can çekişen köye taşımayın kardeşim. köyü aşmış, dağa kaçmış biri olarak bunları söylüyorum herkese. yeter artık! pisliğinizden dünya bunaldı artık. bırakın bari köyler biraz olsun nefes alabilsin. çocuklar toz toprak içinde otla böcekle oynayabilsin. televizyonunuzla, tüm iğrençliğinizle zaten zehirlenmiş vaziyetteler. herşeyinizi geride bırakmadan gitmeyin doğaya. bıktım huleyn! tutmayın beni!

hıı evet süpermeninkızı
o kadar bilinçliler ki bu ürünlerini fahiş fiyattan satmaya çekinmiyorlar mesela o dediklerin. kendi yağında kavrulmak şöyle dursun yeni dünyanın yeni düzeni, yeni ticaret yolu bu, açın gözünüzü de oynanan oyunları bir görün. doğal diye organik diye dünyayı kurtarıyoruz diye ahirete götüremeyecekleri parayı doğayı sömürmeye devam ederek hüpletip küpleyenlere yazıklar olsun. bu işi gerçekten yapan adam varsa, parasız eğitimler verir köylerde. fazla sulama nedeniyle gapı bitirdiler. bu dünyalılar üç adım sonrasını görmekten aciz. kendi çıkarından, rahatından ötesini düşünmekten aciz.
köye gideceksin keneler saldıracak, basacaksın ilacı gözlerine di mi?
akrep gelecek çıyan gelecek, basacaksın kafasına korkundan ezeceksin di mi?
çatına saka yuva yapacak, yarasa yuva yapacak, bokundan sıkılıp kapatacaksın deliklerini di mi? arı görünce ciyak ciyak kaçan insan gelmesin kardeşim köye. duramazsınız köyde. herşeye alerjiniz başlar. hijyeninizi de alın oturun şehirinizde paşa paşa. yılan görür kazmayı vurur. teheeeey!

orgaaaaaaanikmiş
israilden aldığı kısır tohum mu organik? sor bakalım o teyzelere amcalara, kendi tohumları var mıymış? yoksa her yıl yeni tohum mu almak zorundalarmış? sor bakalım çocukları ne işle uğraşırmış?
çok doluyum, bana bunlarla gelmeyin, patlıyorum işte böyle :)
güzel şeyler her zaman kabulüm. ama kör gözüm parmağına olunca benden pas kardeşim.
hiç bir art niyetim yoktur, herkese sevgiler, sağlıklı günler dilerim.
sağlıklı olmak istiyosak önce kafamızdaki, sonra hayatımızdaki pisliklerden arınmak zorundayız. bunun başka yolu yohtur.
tekrar ediyorum, doğaya giderken pisliğinizi geride bırakın. pis balıkçıların, piknikçilerin sağa sola attığı boklu ıslak mendillerden bıktım ben! doğaya sıçmayı bile bilmezken köye yerleşeceklermiş peeeeh görüyorum sizi ben her yerde. yaranız varsa gocunabilirsiniz, kabulümdür, ama bu laflarımı kişisel almayın. ben lafımı ortaya kodum, alan allıııır, beğenmeyen bırakır :)
sevgiler.

kediebesi evladiyelik tohumlar hala mevcut, sadece kendileri için ayırdıkları.. evet çok karamsar bir tablo var ortada ama senin dediğin gibi şeirin pisliğini geride bırakıp gidenlerden bahsediyorum. pembedomates, permakültür türkiye dutlar ekoköyü imeceevi vb. oluşumlara bir bakmanı tavsiye ederim. özel olarak da meyvelitepe blogunu tavsiye ederim, sıfır kimyasal ile nasıl üretim yapıyorlar ve nekadar olumlu sonuç alıyorlar..

öte yandan endüstriyel tarım zaten dediğin gibi. makineli tarım yapmanın söylenegeldiği gibi verimli ve yararlı olmadığı artık daha geniş olarak konuşuluyor ve yeni öğretiler var..

burada şehir hayatından kendini soyutlama derdinde olan birinin attığı cevaba bu denli olumsuz bir yanıt bana ancak köyde yaşanmaz köydekiler aç diyenler kadar sağlıksız geliyor.

ingilizce biliyorsanız little homestead in the city diye arama yapın ve amerika'da şehrin ortasında ilaçsız yöntemlerle küçücük bahçede tonlarca üretim yapan Darveas ailesinin yaşamlarını görün. Ben bilinçli insanlar derken meyvelitepe, permakültür uygulayıcıları (bostanlı blogu, marmariç denemesi vs) ve irili ufaklı bilinçli üreticileri kastediyorum.

köyde yaşamın sürdürülebilir olup olmadığı ülkenin tarım politikaları ile alakalıdır ve politik çözümler gerektirir ve bilinçli insanların şehirhayatını ardlarında bırakıp sürdürülebilir yaşamı tercih etmeleri ile ancak uzaktan bağlantılıdır. yani sonuncusu birincisine yol açmaz birincisinin vahameti sonuncuyu getirmiştir..

saydığın döktüğün herşeyi biliyorum.
peki permakültürcü arkadaşların bu iyi tarım yolunun 7 milyar insanın midesini değil "gözünü" nasıl doyurabileceğini de çözmüş mü? geoff abi var dünyalara bedel. dünyanın ilk olarak tüketilmiş çölünü adam meyve bahçesi yaptı. ben bunların hepsinin farkındayım. bilinçli insanların doğru uygulamalarının da farkındayım sen hiç merak etme. ama sen de benim dediklerime bir kulak as. yeterince bilinç oluşturamamış adamlar tutup bize "tonla gübre atıyorum, toprak sarardı, sıfır bitki verimi alıyorum" diyebiliyor. kendi suyunu zehirliyor, aynı suyla sulanan başka toprağı zehirliyor.
sen bana bardak doluyor diyorsun ben de sana diyorum ki bardak hala boş. umarım bu çabalar bir gün sonuç verir, kova burcu çağını hep birlikte kutlarız.
he yalnız şu an bu işten trilyar dolarlar kazanan adamlar, permakültürden de trilyar dolarlar kazanmanın yolunu bulmadan bu durum yeterince "popüler" olamayacak bunu da belirteyim.

dediğim gibi
akrebine, çıyanına, kenesine, yılanına, zarar vermeyeceklerse, onlarla yaşayabileceklerse, ormanda ses yapmamayı, vakvakları ürkütmeden başka canlıya zarar etmeden var olmayı başaracaklarsa gelsinler benim kapım açık, başımın üstünde yerleri var. nasılsa bunların hepsi bir gün olacak. önemli olan zararın neresinden dönülse kâr olması ama bu heriflerin kârı maalesef zararın içine gömülü...

evet çok pesimistim bu ara :) optimist bir günümde tekrar konuşalım :)

he tarım politikası demişsin. tarım politikası boğazları doyurabilmek için vardır. hepimiz ne yiyeceğiz, ne içeceğiz bunun hesabını yapabilmek için vardır. sen "insanlar doysun ama benim cebim de doysun" dersen iş o noktada yaştır. bu kadar verimli topraklar üzerinde zaten bildiğimiz şeyler permakültür. bu arkadaşlar yüzyılın başında unuttuklarını nedense yeniden keşfediyor. bunlar bilinmeyen yeni bulunan şeyler değil. bu ülkeye ilaçlar ne zaman geldi? ilaç firmalarını ne yapacaksın, onlarla nasıl savaşacaksın? antalyadaki seralardan ekmek yiyen adamlara ne diyeceksin? sök herşeyi eski tip tarıma dönüyoruz mu diyeceksin?

bu sorularımı tabi ki sen cevaplamak zorunda değilsin. ben cevaplarımı kendim bulurum. kafamın içindeki durum budur sadece bunu anlatabilmek istedim. amacım bok atmak değil, gördüklerimi bildiklerimi paylaşmaktır.
dünyanın kaynaklarının tükendiğini zaten bilen adamlar bunlara çözüm aramış, bulmuştur. halihazırda köylü dedenin, ninenin bildiğini tutup ona tekrar mı öğreteceksin?
the secret olayı gibi bu da. ben kıllanıyorum. şehirden ormanıma gelip kapımın önüne onlarca bebek bezi fırlatan tipi nasıl eğiteceksin? hadi o çöpü oraya atmadı north atlantic gyre için ne tip çözümleri varmış permakültürcülerin?

ayrıca bu iş toprakta bitmez, okyanusta tarım başlayacak, bir kaç zaman içinde. daha neeeelerrr neler olacak :) daha bu dünyayı bitiricez, başkalarına yelken açıcaz. daha dur bu daha başlangıç tütütü evlere şenlik. :)

(git: 142108)

Komiklik göreceli olduğundan, birinin çok güldüğüne başkası gülmeyebiliyor. O yüzden hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz, beklentilerinizi yüksek tutmayın.

Buna dayanarak: Ice Age III, Bruce Almighty filmlerini önermiyorum, kendin karar ver :)

the hangover diyecem ama izlemişindir.

baseketball
www.imdb.com