Benzer bir durumdayken yeni nesil konsollarin da 8 çekirdek gelmesini göz önünde bulundurarak 3700x aldım. Şu anda pek fark yok herhalde ama işlemci alınca en az 5 sene gitsin istiyorum rahat.

Bu konfigürasyon için b550 kötü.
Kasa da mühim değil denemez, bu konfigürasyonu efektif kullanamayacaginiz kadar geride bir şey almayın derim.

ne amaçla kullanacağınız da önemli de, 970 Evo plus da iş için yoğun kullanmayacaksaniz Kingston a2000 serisi daha ucuz, yazma okuma hızı da berbat değil.

Yine overclock yapmayacaksınız ve uzun süreler açık kalmayacaksa PSUsu kasaya entegre bir kasa da bakabilirsiniz.

Ama b550 bu konfigürasyon için kötü bir anakart, ferrariye LPG takmak kadar alakasız olur hele ki rtx 2060 taktiginizi düşünürsek. +500-750 civarına x570 serisi bir anakart bakın mesela.

@encokbeni sev. x570'ten aşağı kalır yanı nedir b550 auros pro ac için söyleyebilir misiniz.

oyun amaçlı ise 3600 bile yeterli. ben buna çok benzer bir sistem kullanıyorum darboğaz her zaman ekran kartında oluyor.

B550'nin hic geri kalir bir yani yok. Asiri ileri seviyede bir kullanici degilseniz, deli overclock yapip her voltajla tek tek ugrasmayacaksaniz da X570'e gerek yok. Siradan bir kullaniciya Pcie4 lazim degilse B520 bile gayet yeterli. Sectiginiz anakart gayet kaliteli, X570 almanizin bilgisayar performansina neredeyse hicbir erkisi olmaz.

3700x aldim. 5000 serisini beklemedim.
baktim dolar yukselecek indirime de girmis 2800'e 3700x buldum ac kopek gibi yapistim :)

5600x ile ona 3700x arasindaki fark simdi nasil ki 3600x ile 7200x arasinda fark var, ayni oyle bi fark olacak. tahminim bu.
su an yurtdisinda 3700x 282 dolar..e 5600x de 299 dolardan cikacak fiyat da ayni fiyat. gerek yok. kaldi ki 3700x'in sogutucusu en ust duzey sogutucu. 5600x en dandik sogutucu.
oyun icin alacaklar 5600x ki 5600x e de gerek yok 3600x her turlu yeter. is icin alacaklara 3700x tavsiye ederim.

3600x oyun dahil bir cok is icin cok yeterli olur. autocat vb uygulamalarda render islemlerinde gpu kullanacak ve bildigim kadariyla autocat multi-core support etmiyor.[1] 8 core olan 3700x in avantajini autocad de goremeyeceksin. hatta saat frekansi yuksek oldugu icin single core performasi 3600x'in daha iyi.

yalniz 700watt psu biraz gereksiz olmus gibi. 80 plus gold serisi 500 - 550 watt bir psu fazlasiyla is gorurdu. bu componentler max yuk altinda 310watt falan ceker sanirim. almadiysaniz

[1] (git: knowledge.autodesk.com)

Ben iki kere yapıyorum.

Gün boyu sıcak kalırsa hem bisürü gereksiz elektrik, hem de kahve bekledikçe acılaşıyor. Kalabalık ofis ortamı olup bir demlik kahve bir saatte bitmiyorsa gerek yok. İçeceğim zaman yenisini yapıyorum.

6 cup moka pot aldım. cezve gibi orada demliyorum. günde dört beş fincan içerim temizinden. hep taze içiyorum böylelikle.

Aeropress aldim, memnunum. Her seferinde yeni demliyorum.

kahve acılaşıyor öyle gün boyu aynı kahve işi olmuyor. o yüzden içeceğim kadar demlerim.

Aeropress +1 hem foolproof hem de seri bir alet

Sabah yapıyoruz öğlene kadar falan sıcak duruyor. Eğer kalırsa buzdolabına koyuyoruz bazen soğuk içiyoruz. Taze gibi olmuyor ama dökmeye de elim gitmiyor açıkçası.

spor için bedene bağlanan ağırlıklar hep sorunludur. bi arızaya yol açar.

Nesi sakıncalı ?

Eklemlere gereksiz yük bindirmek sakıncalı değil mi sence de gerçekten?

Gövdeye takılan agirliklarda sorun yok ama eklemlere takılanlar problemli diye biliyorum.

gerekli alıştırmayı ve ısınmayı yapmadan ip atlamak, hatta eğilmek bile sakıncalı ?

Kaldir kicini supur derim. Dyson tarzi illa dyson olmak zorunda degil kaliteli sarjli gmve hsfif supurgelere bak bence.

kucuk bir ev, tek basinasin. bunu ovmeyen birini gormedim ama turkiye'de gereksiz pahali. degmez bence senin durumunda. yoksa kesinlikle al derdim.

Saçaklı halın varsa o iş olmaz zaten. Halıları degistireceksen al robot.

Kullanan herkes övüyor ama 2 yıl sonra pilini değiştirmek gerekiyor. Küçük bir ev için bence gereksiz.

ona bakarsan internetin icadı da 70'lere gidiyor da kimin evinde bağlıydı bi sor.

icat edilmesi vardır o kadar belki. ben ilk defa breaking bad'in 4x02 bölümünde (yayın tarihi 2011) jesse'nin evinde gördüm. bir sonraki sezonda 5x02'de (yayın tarihi 2012) walter, jesse'nin evinde görünce "what the hell is that" diyor. yani 8 yıl önce amerika'da bile bilinen bir şey değil ki adam evde gezen bir alet görünce şaşırıyor. 15 yıl önce buralarda birinin evinde olsun? çok zor.

İnternet ayrı ama. Kıtalar birbine bağlanacak da ülkeye altyapı kurulacak da modem ve bilgisayar satacaksın da... Ürün öyle değil ki lojistik-reklam sağlandıktan sonra tek seferde satabiliyorsun. Sonuçta çamaşır makinası falan vardı.

Ama diğer örnek biraz ikna etti tşk.

2009'da vardı benim. İrobot. Şimdilerde bataryası bitti, duruyor bir köşede. Alırsam yine kullanacağım. Güzel temizliyordu.

Bizim şirkette 18 yaşında Macar bi çocuk var, yeni bi eve taşınmış, toplantıda "buradaki eve sadece 300 mbit internet veriyorlar, çok yavaş, napıcam :((" diye ağlıyordu. Eski evinde 1 gbit varmış. Bende 50mbit var olm diyince inanmadı, dalga geçiyorum sandı falan. Üstelik verdiğimiz para da hemen hemen aynı.

Yani bunun gibi bence, adamlar robot süpürge kullanırken burada normal süpürge kullanılıyor olması normal. Onlar normal süpürge kullanırken burada gırgır vardı. Sürekli 20 yıl geriden geliyoruz. Ben alıştım artık.

Aynı şeyi düşündüm geçen gün. Kaç sene önce breaking bad' de izledik olm bizimkiler evine alınca bir şey oldu sanıyor diyordum. Tek fark eden ben diilmişim niye bilmem hem sevindim hem üzüldüm :(

Turkiye'ye hangi teknolojik urun gec geliyor allah askina.

O zamankiler pek akilli ve verimli degildi, ondan tutmadi.

breaking bad'in kaç sene önceki bölümünde görüp ben de sasırmıstım..

Abi burdan 3,dünya ülkesine nasıl bağladın olayı anlayamadım ama muhtemelen senin yaş kurtarmıyor satıldığı zamanları.bizim dükkanda vardı bundan,ilk getirdiğimizde bir talep oldu ama tutulmadı,robot demekte pek doğru değil temizlik oyuncağı gibiydi daha çok.dogubank amerikacıları çok taşıdılar o dönem ama henüz vakti gelmemişti.aynı ipad gibi düşün,senelerdir tablet vardı ama olmuyordu bir türlü ipad çıktı ve oyun değişti.kısaca teknoloji olgunlaşacak ve onu kullanacak bir jenerasyon olacak.

Benim doğubank maceram 2005'te başladı, küçüktüm tabi ama teknolojiyi yakından takip eden biri olarak hiç piyasada gördüğümü hatırlamıyorum, algıda seçiciliktir belki. O zamanlar temizlik ile pek bir alakam yoktu. Yani o yıllarda sadece tr değil tüm dünya hazır değildi ve kullanmıyordu mu diyorsunuz? Belki. Ama bu yine de bizde geç popüler olduğunu değiştirmiyor. Çünkü son 5-6 yılda amazon_com'da üst sıralarda görüyordum, bizde 1, belki 2 yıldır.

Neden 3. dünya ülkesi dedim, misal dvd standartı geldiğinde biz disketten cd'ye yeni geçiyorduk. Avrupada yaşayan kuzen cd taktığı walkman'i ile belinde takılırken biz kalemle kaset sarıyorduk. Belki doğubankta dükkanı olan birine tuhaf gelebilir, orası daha sıcak takip ediyordur ama ülke bu şekilde idi. Adamlar bluray'e geçtiğinde biz dvd'ye yeni geçmiştik. Bilmiyorum doğubankta işler farklı mıydı.. Bunları görünce de o çıkarımı yapıyor insan ister istemez. Yoksa ben de istemez miyim bazı teknolojileri de biz çıkartalım, dünya bizden sonra kullansın.

Edit: Aklıma geldi, giyimde, modada bile 1-2 sene oynuyor gözünüzü seveyim internet çağında olmamıza rağmen g-shock saati geç tanıdık görmüyordum hiç; vans, air force, air max ayakkabılar hep sonradan.. Ki bunlar benim bildiklerim.

Benim takıldığım zaten daha çok geç farkına varmamız, geç popüler olması, geç takip etmemiz. Bunların çoğu insana hala lüks gelmesi. Bazı ürünler için o algının yeni kırılması vs vs.

Çin markaları yoktu sanki eskiden. Erişilebilir bir seviyeye çekmiş olabilir bunlar.

motorcuların, motorlarını, 4 tekerlekli araç gibi sanmadıkları zaman kazalar azalır.
motorsiklet bilinciyle motor kullanan çok az adam var.
bunları ayda 6.000 km yapan, hep yollarda olan biri olarak söylüyorum.

istinasız trafik cezalarının uygulanması lazım herkes için.

motorcular kızacak ama emniyet şeridi iptal olmalı. onun getirdiği rahatlık ile motorcular çok kaza yapıyor.

Ehliyet alımı zorlaştırılmalı. Hızın ve iki tekerleğin verdiği haz ve rahatlığın bir bedeli olmalı sonuçta
Sürücü için trafik cezaları da sadece ceza olarak olarak görülmemeli caydırıcı nitelik arzetmeli. Örneğin Alkollü olarak hız motoru kullanan için ceza, diğer araç sürücülerine göre daha fazla olmalı ki vücut bütünlüğüne verilecek zararın ihtimali daha fazla.
Tabi diğer araç sürücüleri trafikte de duyarlı olmalı motorculara karşı .
Kendim yoldayken önde bir motorsiklet varsa ve sollama imkanım yoksa takip mesafesini daha da diğer araçlara göre biraz daha arttırmaya çalışıyorum . Sebebi de araba sürücülerine göre motorsiklet sürücüsünün ne yapacağını kestirmek benim için daha zor .

Motorun trafikteki yasal durumu düzenlenmeli bir kere. Güvenli ve mantıklı olan trafik normal akışında iken motorun bir otomobil gibi şerit disiplinine uyması, sinyal vererek sollama yapması vs, trafik yavaşladığında da aralardan geçebilmesi (emniyet şeridi değil). Bence Kalifornia'nın yasal düzenlemesi son derece ideal. Orada motosiklet şerit paylaşımı yapabilir ancak trafik akışından 10mph daha hızlı gidebilir ve 30mph'den yüksek hızdaki trafikte yapamaz. Bu sayede hem şerit disiplini muhafaza edilir hem de trafik ışıklarında vs motorcunun ön sıralara akması sağlanır. Bizde yasal düzenleme şerit paylaşımına izin vermiyor ancak uygulamada göz yumuluyor. Dolayısıyla motorcuların çoğu da kafasına göre her yere girip çıkıyor. Bu böyle olmamalı elbette. 12 yıllık vukuatsız bir motorcu olarak benim gözlemim bu yönde.

Sivrisinek gibi bi sagdan bi soldan geliyorlar. Cogu zaman dikiz aynasindan gorunmeden bir anda beliriyorlar. Bana kalirsa arac suruculerinden once motor suruculeri olasi risklere karsi egitilmeli.

Motorcu arkadaslarin araclarin arasindan siyrilarak gecme meraki dizginlenmeden bu kazalarin onune gecmek cok zor.

10 sene aralıklı olarak motor kullandım. diyebilirim ki motor kazalarının %80'i motor sürücüsü hatası veya bilgi-beceri eksikliğidir. geri kalan %20 ise yol ve karşı tarafla alakalı.


daha dün daracık sokakta arabayla giderken arkamdan iki afrika twin geldi. yol zaten bozuk ve karanlık 20-30 zor gidiyorum. bi sağımda bi solumda beni sıkıştırıyor. yol vermek istemedim çünkü sürekli çukurlar var ve çukurlara girmek istemiyorum üstüne 10 saniye sabrederse yol genişliyor zaten. neyse bir şekilde kendini soluma soktu artislik yaptı gazladı geçti. arkasındaki dallama da aynı yere girmeye çalışıyor. bir de üzerine bişeyler diyor orda delirsem sinirlensem ya da daha doğalı acemi sürücü olup anlık refleks ile korksam arabanın 3-5cm kayması en iyi ihtimal bu ikisinden birinin kırık koluna bacağına malolacak.

bu adamlar profil olarak 100bin tl motoru alabilecek sosyal statüde buradan eğitimlerinin de muhtemelen yüksek olduğunu düşünebiliriz. bu adamlar dahi aptal aptal işler yapıyor. ortalıkta gezen acemileri, apaçileri saymıyorum bile.

aydının nazilli ilçesinde yaşıyorum. otomobilden çok motorun bulunduğu bir ilçe. buralı değilim, ancak burda kask takan kurallara uyan hatta kırmızı ışıkta duran bir motor sürücüsü görmedim. motorcular hiç bir kurallara uymuyor. bende 50cc motor aldım kask takıyorum diye bir çok kere dalga geçildim. burda sistem mistem tutmaz. polis görüyor ceza yazmıyor.

Eğitim, eğitim, eğitim.

Bu cahil halka ne kadar ceza kessen de trafik kültürünü eğitim ile aşılamazsan asla düzelmez. motorcu da trafik kurallarına uymuyor, 4 teker sürücüsü de.

Eğitim ve yaptırım.
Cezalar caydırıcı nitelik taşımalı ve uygulanmalı.
Eğitim zaten şart.

Bahsettiğin koruyucu aksesuarlar motorcudan çok motora yönelik. Kask ve bilimum vücut koruyucusu motor severler tarafından fiyaka bozuyor ve acemi imajı veriyor diye kullanılmıyor.
Şimdi kask takmadan motora binen adam için duyar kasamam valla.
Araba sürücüleri de genel olarak altimda bmw yollar benim tribine girebiliyor(herkes icin söylemiyorum) bu durumlara dair bilinç gerekiyor ama anlatabilirsen.

Hani bokunu çıkartmayan bir motorcu gelirken sinyal verip geçeceği şartte ona yol verince karşılıklı bip-bip kornalaşmak bile medeniyet bence.
Ki kornayı bile "lavabo aç" gibi kullanan bir toplumun bireyleriyiz.

kediler hep boyle. bazan salak salak "bos duvara bakiyor gozlerini dikerek. ne oluyor lan ne var orda bu manyak neye bakiyor?" diyorum. bazan da kafansini govdesine gömüp uyuyor, mesela bunu sonradan anladim ışıktan rahatsizmis mesela. ama duvar sorunu cozulmez.

kediniz bunu hep ayni yerde mi yapiyor yada yonunu onun gozunden dusunerek yapabilirsiniz.

bunlari yazarken guluyorum cunku sebep yokken evde depar atmasini kaniksadim artik.

kedi kısırlaştırılmamış mı

@turbo sadık kısır

kedirir yapar. çok üstüne düşmemek lazım. engellemenin belli bir yöntemi yok. sorunu kedi olması :)

Kediler duvardaki pürüzü böcekmiş gibi hayal ediyor/inanmak istiyor. Durup dururken koşmayı bizimki küçükken yapıyordu. Yine hayal gücü/fazla enerjiden kaynaklanıyor sanıyorum. Üzerinde parazit vs varsa da koşabilir gibi geldi ama bilmiyorum.

Isırma olayında onu tetikleyen şeyin ne olduğunu bulmanız lazım. Mesela pikenin altındaki ayaklar onların gözünde otomatikman av oluyor. Benimki de öyle, o moda girince ne kadar bağırsam da fark etmiyor.

Genel olarak bu tip davranış sorunları için düzenli olarak hayvanı yoracak kadar oynatmanın faydası olduğunu düşünüyorum.

kim bilir belki de bizim göremediğimiz şeyleri görüyorlardır :P

kedilerin kabarıp sağa sola sarma olayları çok var. insana dadanması da genelde kedi ile ufakken çok oyun oynanıyor o da büyüyünce devam ediyor. ama artık can yakıyor ve bunun farkında değil. köpeklerde de aynı durum var: küçüklükten beri oyun oynayarak büyütürseniz oyun bir yerden sonra can atıyor.
aksi halde çok kibar davranırlar. (köpekler için diyorum) elinden eti alırken bile yavaşça alır dişlerim zarar vermesin deyu.

Bazen öyle enerji patlaması yaşıyorlar. Özellikle genç kediler baya hareketli olabiliyor.
Severken ısırma hareketi de aslında oyun ama düzgün oynamayı bilmiyor olabilir eğer çok acıtıyorsa.

Mekan değişikliği yaşadı mı yakın zamanda? Kediler için yaşadığı ev çok önemli. Yabancı bir yere götürüldüyse stres altında olabilir.

Amacı sadece oyun.

Isırma hali oyun, birde bizdeki de öyle bir depar atardı ki nefes nefese gelirdi dili dışarda nefes alırdı, sakinleştirmek için kucağımıza alırdık yine kalkardı depara bizde sallamazdik artık. Yürürken hele pijama olunca çok atlardi, bol ya sallanıyor böyle kumaş. Kolumuza da oyun için atlardi çekmeye çalışınca iyice asılırdı. Bunları yazınca senin kedi normal geldi bana :). Kolunu Isırınca burnuna dokun, arada işe yarardı bizde.

Kettle
Mikrodalga

kurutma makinesi, dikey süpürge, robot süpürge, cırtlı mop, tüy toplayıcı, yemek pişirici, manuel ipli doğrayıcı

kurutma makinesi
dikey süpürge
düdüklü tencere
media player

yeni gözdem: otomatik mama kabı

olmasa yapamazdım denemez ama şu var mesela, rossmandaki flink&sauber mop seti, benim yerdeki tozu makine falan çalıştırmadan şöyle bi hızlıca almama çok yarıyor:
www.rossmann.com.tr

kettle büyük kolaylık, yani olmadan da yaşayabiliyormuşum yakın zamanda deneyimlediğim kadarıyla ama, güzel şey yani.

robot süpürge de kullandıkça büyük kolaylık sağladığını kanıtlıyor.

bulaşık fırçası, bazı şeyler onsuz yıkanmıyormuş, süngerle çile çekiyormuşum, çok basit gelebilir kulağa ama benim için önemli bir keşifti.

çamaşırda renk ayırıcı mendiller, bazen çok işe yarıyor, aman hangi renkleri bir arada attım derdinden kurtarıyor.

bazı belli başlı yemeklerde olmazsa olmaz, düdüklü tencere.

fırfır dönen salata yıkama kapları var, adını bilmiyorum, onlar acaip faydalı, onlarsız salata yıkayıp suyunu süzmek beni yoruyor.

yine mutfaktan ama küçük manuel sebze meyve doğrayıcıları var. soğandır domatestir onla doğruyorum, onsuz nasıl yemek yapmak için uğraşıyomuşum demiştim kullanmaya başlayınca. hem elektrikli değil, hem küçücük ve yer kaplamıyor hem de kolay temizleniyor.

şu çorba yaparken özellikle kullandığımız şey, el blendırı oluyo sanırım, bazı şeyler onsuz da imkansız gibi hafiften.

amma çok mutfak saydım. bir de çok temel bir şey o yüzden sayılır mı bilmiyorum ama üçlü-beşli-altılı neyse kaçlı olursa olsun uzatma kablolu ya da kablosuz priz. her yer priz evde, onlarsız yaşayamazdım :D

ek: tost makinesi, olmasa baya sıkıntı olur bana.

Kettle, mikrodalga, düdüklü tencere +1
Ikea'nın küçük mutfaklar için olan her şeyi
Derin dondurucu
Tavan vantilatörü (sıcak yerde yaşıyorsan ve klima sevmiyorsan, yatak odasında olmalı)
Tabi ki bulaşık makinesi
Yumurta haşlama makinesi
Mutfak robotu

Kettle +1

Yönetmen koltuğuna benzeyen piknik koltuğu.

Geçen hafta odamda değişikler yaptım. Çalışma masamı attım çöpe. Yenisi geliyor, sehpayı kullanıyorum bu süreçte. Piknik koltuğu, rahatmış. Normal olanı kullansam, sehpa ile olmaz.

klima, mikrodalga, sebze soyucu (traşlayan alet)

Akıllı çay makinamızı çok seviyorduk. demlemeyi her şeyi kendisi hallediyordu. Ancak bozulduktan sonra baktık yenileri astronomik rakamlara çıkmış. Olmazsa olmaz diyeceğim bir üründü ama olamadı maalesef.

şu sıcak günlerde vantilatör ve klima.

kurutma makinesi, bence asrın icadi, tüm saçı, tüyü, lifleri vs topluyor, geçende kıyafetime karbon lif bulaştı -işimin aşırı güvenliği (!) sağolsun, basit maske ve eldiven verdiler sadece- ben bunu kıyafetten nasıl atıcam diye kaşına kaşına ağlıyordum, bugün giydim, tık yok.

beyaz eşyaları saymıyorum, hepsi birer nimet.

netflixli smart tv, ama şart değil.

kesinlikle rondo. doğrayıcı daha doğrusu, ama annelerin dilinde rondo diye kalmış XD

mikrodalganın çözücü kısmıyla aşk yaşıyorum.

tost makinesi ve kettle tabi.

saçma gelebilir ama patates soyucu. ve neredeyse her kapının arkasına astığım askılıklar. özellikle şu korona dönemi dışarıda giydiğimiz kıyafetlerde hayat kurtardı.

yine ultra saçma olacak ama sehpa. valla da billa da sehpa.

şifonyer, komodin ve baza. ben istemiyordum evde fazla eşya ama cidden iki kişi bir araya gelince baya kıyafet çıkıyormuş O_O

saklama kutuları ve hurçları, sepetler. yine pek çok ıvır zıvırı alıyor.

kavanoz abi ya, baya bildiğin kavanoz. süzgeç ve tepsi.

vileda, mop artık hangisi tercih edilirse.

dikey şarjlı süpürge. günlük temizlik için ideal.

bir de robot süpürge düşünüyorum ama param yok, biri alsa keşke :(

bir de konuyla alakasız gelebilir ama, hem korona yüzünden, hem de herşeyin pahalılaşması yüzünden, nargile setini eve almak çok işime geldi, çünkü roma imparatoru gibi yatarak bile içebiliyorsun süper olay. tabi sevenleri için.

Elzemlik derecesine göre
Kettle - düdüklü tencere -ipli doğrayıcı - mikrodalga fırın -robot süpürge
Bir de bazasız ev düşünemiyorum

Daha önce alsaymisim dediğim aklıma gelen birkaç ürün: kurutma makinesi, şarjlı dikey Süpürge, Bluetooth kulaklık... Bazılarina elde yıkama ve bakım sebebiyle kolaylaştırıcı bir ürün olarak gelmese de bana göre döküm sahan-tava-tencere mutfak ekipmanı olarak olmazsa olmazimdir.

Rtük o kadar eski değil, partilerin meclis dağılım oranına göre rtük üyesi var yanlış bilmiyorsam.

2011 yılında çıkarılmış bir kanun.

daha önce 13/4/1994 tarih ve 3984 sayılı kanun kaldırılmış ki orada da üyeler aynı şekilde meclis tarafından dağılıma göre seçilirmiş. oraya dokunmamışlar.

partisiz üye olsa hepsi hükümete yakın üye olurdu muhtemelen. en azından bu şekilde kimin ne olduğu net.

cok sacma ama tek sacma olan sey degil, siralamada onlerde bile degil hatta :/

Böyle bir kurum olacaksa meclis oranını yansıtması bana mantıklı geliyor. Diğer türlü hangi hükümet gelirse onun tetikçisi olur normal olarak.

Seçimde nitelikli çoğunluk aransa herkesin üzerinde bir nebze uzlaşabileceği isimler seçilebilirdi. Ama mevcut basit çoğunluklu seçim sistemi RTÜK'ü de minik bir meclise çevirir. Ha tabii burası Türkiye, bizde nitelikli çoğunlukla kim seçilebilmiş derseniz de ona cevab veremem.

ek bilgi vereyim. 50 cc motorlarda hız kesici var onu kaldırabilirsin.

@luluki teşekkürler şimdilik bu hıza bi alışayım düşünebilirim onu :)

Hocam hangi şehir?

@Icha izmirdeyim

merhaba. kız arkadaşım montunu satıyor. bikaç kez giydi sadece sıfır ayarında.

www.motoruma.com

İzmir'deki arkadaşlar Ergür Moto'dan ekipman bakmışlardı. İstersen git bi orda dene gör. Bedenlerini vs. netleştir onların tavsiyelerine de bak. Sonra netten uygun fiyatlısını alırsın.

Marka olarak dediğin gibi çok çeşitler var. Ben bu işin ustası değilim tabi ama eldiven ve montta Revit aldım. (modellerine bakmak lazım modelden modele bile beden değişebiliyor denemeden sakın hiçbir modeli ürünü alma)
Kask için de bende scorpion exo390 var, ama LS2 kullanan arkadaşlar da var (hep orta kalite işte). AGV Arai filan iyi markalar. Ama kaskları da mutlaka denemen gerekeceğinden git mağazasında iyice incele, sonra sharp.dft.gov.uk şurdan da modelini kontrol ederek puanına bakarsın.

Marka modeli netleştirdiğinde o zaman internetten söylersin. Ama bu araştırmaları yapmadan sakın dalma boşa para harcadığınla kalırsın.

www.motoruma.com
Bende şu kaskın mat siyahı var, çok seviyorum. Aynı kaskı eşim de daha önce kullanmış, motor durduğu yerde devrilip kask motorun altında kalınca değiştirmiş. (Kask bu devrilmeyi çiziksiz atlatmış.) Fiyatına göre iyi ürün.

Eldiven için aliexpress'e de bakın, vergiye rağmen daha ucuza gelebiliyor. Mağazada beden denedikten sonra alın tabii.

@rup'un paylaştığı mont güzelmiş, ben de bir tanıdığımızın çocuğuna aldığı (çocuk büyüyünce sığamamaya başladığı) kadın montunu kullanıyorum, koruma pedleri eskiyip parçalanmaya başlayınca değiştirip yine aynı montla devam ettim.

Yazlık hâli fileli, üstüne fermuarla katman geçirince sonbaharlık olan, bir de ayrıca üstüne ya da içine geçirilen kendi yağmurluğu olan montlardan alsanız yılın büyük kısmında kullanabilirsiniz.
www.joerocket.com şuna benziyor benimki, aynı marka farklı renk/model.

Durt markası da fena değil.

pantolon ve koruma aksesuarları için tech90 markasını bir değerlendirin.. bende aea aracılığı ile haberdar oldum zamanında.. yerli olup her konuda bu denli ar-ge yapan bir firma yok ve ürünleri kaliteli..

Kaskta shoei veya arai alabilirsin. Yeterince iyidir ikisi de. Çenesi açık veya çenesi açılabilir almanı önermem. Kaza durumunda önemli bir noktadır çene. Ayrıca kasktan taviz vermemeni öneririm. Canından taviz vermek gibi bir şey. Kaskta üretim tarihine dikkat et. Çünkü kask ömrü 5 yıl gibi bir süredir. Yakın tarihte üretilmiş bir şeyler almaya bak.

Mont veya eldiven konusunda marka-model önermeyeceğim. Bunları da kaliteli alman yararına olur. Eldiven ve montlar yazlık ve kışlık olarak ayrılıyor. 4 mevsim giyebileceğin şeyler var ama yazın terlersin, kışın üşürsün. Bu yüzden bunları yazlık-kışlık ayrı almak daha mantıklı. Kışlık dediğim illa kar ayazda kullanmalık değil tabi. Ekim kasımda bile soğuktan korunmak gerekiyor. Toplamda 4K kask+500lira eldiven+1500mont=6Kya bu işi halledersin.

Ekonomik ve sağlam birkaç ekipman önereyim ben de;

mont/pantolon için rider denim (izmir'de merkezi hem).
motomax'tan 4riders mont ve eldiven de bakabilirsiniz, fiyat performans açısından başarılı. ben rider denim ve 4riders kullanıyorum, iki markadan da memnunum.

bunlar dışında rev'it, dainese gibi daha kaliteli (ve pahalı) ürünler de var elbette, ucu açık.

kask konusu da bütçeyle alakalı, geçenlerde ben de sormuştum duyuruya. belli başlı markalar var, arai, shoei, agv, nolan gibi. bir de sharp testlerine göre gayet başarılı olup da bu markaların yarı fiyatına satılanlar da var. benim içime sinmedi ucuz olanlar. güvenlik açısından olmasa da konfor anlamında eksikleri olabilir düşüncesiyle agv k5s aldım eşimle kendime, daha 3-5 gün oldu, şimdilik memnunuz.

kask için agv k3, k5 veya bell qualifier
Mont ve eldivende revit şehir içi kullanım için güzel şeyler yapıyor.
satın almak için ben bedeninden emin olduğum şeyleri fc-moto.de üzerinden alıyorum genelde. Türkiye'ye gönderirken VAT almıyor ama kapıda gümrük ödüyorsunuz. Sonuç olarak daha uygun fiyata geliyor çoğu zaman.

Motosiklet Ekipmanları: Sürüş Deneyiminizi Zirveye Taşıyan Güçlü Müttefikler

Motosiklet tutkunlarının vazgeçilmezi olan "motosiklet ekipmanları", sürüş güvenliği ve konforunu artırmak adına önemli bir rol oynar. İki temel unsuru kapsayan bu ekipmanlar, sürücülerin kendilerini korumalarını ve keyifli bir sürüş deneyimi yaşamalarını sağlar. Daha fazla bilgi için motosiklet ekipmanları sayfamıza göz atabilirsiniz.

Motosiklet Ekipman: Güvenlik ve Tarzın Buluştuğu Nokta

Motosiklet ekipmanları, sadece güvenlik açısından değil, aynı zamanda tarz ve kişisel ifade açısından da önemlidir. Bu ekipmanlar, kasklardan eldivenlere, montlardan sırt çantalarına kadar geniş bir yelpazede sunulur. Her bir parça, sürücülerin ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanır ve özgün bir sürüş tarzını destekler. Daha fazla seçenek için motosiklet ekipman seçeneklerimize göz atabilirsiniz.

Motosiklet Ekipmanları ile Güvenli Sürüş: Kask ve Eldiven Önemli Detaylar

Motosiklet ekipmanlarının başında gelen kasklar, sürücülerin başlarını koruyarak ciddi yaralanmaların önüne geçer. Ayrıca, eldivenler de sürücülerin ellerini dış etkenlerden korur ve sürüş kontrolünü artırır. Bu temel ekipmanlar, güvenli sürüş için olmazsa olmazlardandır. Daha fazla seçenek için motosiklet ekipmanları seçeneklerimize göz atabilirsiniz.

Sürüş Konforu ve Stil: Motosiklet Montları ve Sırt Çantaları

Motosiklet montları, sürücülerin değişen hava koşullarına karşı korunmasını sağlarken, aynı zamanda tarzlarını yansıtmalarına olanak tanır. Sırt çantaları ise sürücülerin yolculukları sırasında gerekli eşyalarını güvenli bir şekilde taşımalarına yardımcı olur. Bu ekipmanlar, sürüş konforunu ve pratikliğini artırır. Daha fazla seçenek için motosiklet montları ve sırt çantaları kategorilerimize göz atabilirsiniz.
motosikletekipman.com

Gezmeyi çok sevmiyorsanız denizi/plajı olan otellere pansiyonlara bakın. Belki tekne turu yapabilirsiniz. Yeme içme olayları için kaş merkezde takılmanız gerekiyor.

- liman agzi
- buyuk cakil
- severseniz kucuk cakil (sahil yok)
- incebogaz

denize yukardaki yerlerde girebilirsiniz. sevdiginiz bir yere tekrar gidebilirsiniz tabi.

otel olarak : sonne, payam
airbnb: cok guzel villalar var, hic kalmadim ama merkezden biraz uzak villalara da bakabilirsiniz.

zaika yemek yemek icin guzel yer. alkol kullaniyorsaniz pek cok meyhane var

Kaş öyle güzel bir yer ki, 4 günde sıkılmazsınız. Zaten hinterlandı da geniştir. Gezecek çok yer var çevresinde. Antik kentler. Güzel plajlar. Araba varsa 4 gün az bile.

Biz geçen sene 2 gece kalıp doyamamıştık. 4 gün gayet iyi bence.

Biz koylardan en çok Hidayet Koyu’nu beğenmiştik. Eğer dönüşta Dalaman tarafından geçecekseniz Sarsala Koyu’na da bayılmıştık orda.

İlginizi çekerse yarım gününüzü deneme dalışına ayırabilirsiniz. Scuba diving.

araba varsa kaputaş çok uzak değil. demre tarafına gidiyorsanız simena.

araba varsa denize girmek için kaputaş ve patara’ya gidilebilir. xanthos antik kenti gezilebilir. liman ağzı’nda da en az bir gün geçirilir zaten. dört günde sıkılmazsınız.

restoran olarak mutlaka zaika’ya gidin. hatta gitmeden rezervasyon yaptırın.

Gelos meyhane çarşı içinde güzel manzara doğru hizmet güleryüzlü insanlar uygun fiyatlar, kesin gidin

Senin istediğini yapmak için bölge bölge farklı kalınlıkta kesmen lazım. Bunu ayarlamak zor. Deneme yanılmayla öğrenebilirsin. Ben uğraşmamak için kısa kesiyorum. Bir haftada istediğim uzunluğa geliyor.

Makasla düzeltmek şart. Her yeri aynı olursa düzgün görünmüyor.

Şu an o Elektrikli araçlar yok. Daha gelmedi. Şu an esnaf yuki adlı elektrikli araçlarla müşteri taşıyor. Legal değil orası ayrı

Şu an çözümsüz diye anlıyorum o zaman ulaşım meselesi?

korsanla gidip gelebiliyorsunuz, işlek yerlerde bekliyorlar, telefonla arayınca da gelip alıyorlar

acaba o coğrafyalardan biri gooogle hesaplarından birini çalıp geziyor olabilir mi. google hesaplarından lokasyonlarına bir bak.

ortak bir ağ kullanıyorsan ofis gibi, başkalarının internet kullanımı da sana gelecek önerileri etkiler.

bana da hintçe reklamlar çıkıyor arada.

@buenosdias, kontrol ettim bir anormallik gorunmuyor hep benim etkinliklerim var.

@the last, yok evdeki kablosuz baglanti onu da yabanci biri kullanmiyor.

duyuru'yu adblockla kullanıyodum. Bi kaldırıp baktım reklamlara, hep Türkçe ve genelde girdiğim alışveriş siteleri falan. Sizdeki gibi bi soruna denk gelmedim.

Bu arada ilk kez adblock'u açtım sanırım burada. Amma çok reklam varmış yahu sitede..

Sahil/ bogaz şeridi benim aklıma geliyor direkt. Bebek, Arnavutköy, Yenikoy gibi.

Bir de sanırım kadıköy.

Karagümrük, Kariye, Samatya, Tarlabaşı, Kasımpaşa, Tünel, Galata, Maçka Parkı, Fener, Balat, Eyüp Sultan, Kocamustafapaşa, Tophane, Yeniköy... Özlemişim ya hu.

eminönü.

laleli-eminönü arasını yürümek benim için istanbul'un ta kendisi.

üsküdar
ortaköy

tarihi yarımada, beşiktaş, taksim, moda.

belki eski istanbul diye geçen sahil şeridi diyebiliriz. diğer semtlerden bahsetmek istemiyorum....

burdaki istanbul romantikleri tabi güzel semtleri düşünüyor genelde. Tamam Beşiktaş, Kadıköy falan da İstanbul ama bu şehrin çoğunluğu Bağcılar, GOP, Esenyurt gibi yerlerde yaşıyor. Bütün olarak düşünüyorum ben İstanbul'u ve bu yüzden sevmiyorum hiç.

İlla güzel olarak söyle dersen Beşiktaş Çarşı ve Dolmabahçe Sarayı civarı derim. O kısım İstanbul'da en sevdiğim yer

beyoğlu.

Sur içi

Karaköy vapur iskelesi benim için İstanbul un merkezi.

istanbul'un sınırlarını ben batıda bakırköy, kuzeyde fatih sultan mehmet köprüsü, doğuda ise ataşehir olacak şekilde bir halka olarak görüyorum. ancak bu bahsettiğim halkaya maltepe ve kartal da dahil.

Tarihi yarimada+Eyup, Halic + Karakoy-Sariyer arasi sahil+Yesilkoy+Kadikoy,Moda

Benim Istanbul tanımımda Sultanbeyli, Samandıra, GOP, Arnavutköy gibi ilçeleriyle tamamı var.

Üsküdar, Kadıköy

Profesyonel olarak ilgilenmeyen kim varsa, köşeye attı duruyor.

xiaomi'nin veya sjcam'in modelleri vardı ben aldığımda daha uygun muadiller olarak. sörf yapıp belgesel çekmeyecekseniz fazlasıyla yeterli bence. onlara bir bakın derim hala varsa

Bana erkek arkadaşım cok istiyorum diye 5 sene önce hediye almıştı; toplam kullanma sayım 5i geçmedi. Hatta tatillere giderken unuttum bile yanıma almayı, köşede duruyor.


He satalım deyince de 'ben bunu kullanırım, çok seviyorum' deyip kıyamıyorum da. Bekliyor öyle.

2016 yılında hiç aklımda yokken n11'de görmüştüm, ucuz da gözüktü gözüme, sjcam 5000 aldım. Tüm bağlantı parçaları dahil 250 liraydı. Araba camı vantuzu ve kafa bağlantı kayışıyla 300 tuttu toplam.

Dört yıldır canını çıkardım aletin, su geçirmez korumasını eskittim de yenisini aldım. Manyak su altı su üstü fotoları ve videoları çektim, hiç de kenara atmadım. Bisiklet motosiklet vs kullanmadığım için kışın çoğunlukla atıl duruyor evet, ara sıra araç kamerası yapıyorum uzun yolda falan, ama yaz gelse denize gitsem de kullansam diye can atıyorum.

Hevesiniz varsa, gopro falan pahalı modellere girmeyecekseniz, uygun fiyatlı olanları hiç de gereksiz harcama değil. Ha 200 lira demişsiniz, söylediğiniz şartlar içşn bence fazla ama ucuz modeller gayet işinizi görecektir.

gereksiz.

Action cam aldıktan sonra çok da actionlu bir hayatım olmadığını fark ettiğim için köşede duruyor. Bu işin zor kısmı çekmek değil, montajıyla uğraşmak.

Ankara'daysan next aee var. İşini gör geri ver yazık o kadar paraya bir işe yaramiyorlar.

roket adam +1
Kimse alırken o kısmını düşünmüyor ama oturup saatlerce video editlemeyi düşünmüyorsanız, bunları paylaşacağınız bir mecranız yoksa hiç bir anlamı yok.
Ben normalde fotoğraf insanıyım. Bir ara seyahatlerimi videolaştırmayı denedim ancak düzgün yapmak için gereken mesainin çok fazla olduğunu anladım.

Evet video edit kısmı önemli olan kesinlikle katılıyorum, videoları güzelleştiren o kısımlar aslında. Evdeyken uğraşılır akşamları sıkılmam ben şu ürünü araştırırken bile bilmem kaç tane video izlemişimdir.

normalleşmedim. Hükümetin elinin değdiği hiçbir veriye güvenmemekle birlikte, -nacizane görüşüme göre- üzerinde oynanmış verilerde dahi günlük koronavirüs vaka sayıları 2 ay öncesiyle aynı. www.worldometers.info

risk grubunda olan ve görüşmek durumunda olduğum insanlar var. tablo böyle devam ettiği sürece de normalleşmeyeceğim.

mekanlara anca sonbaharda falan gideriz herhalde, zaten konser falan da yok.

onun dışında bisikletle dolaşıyoruz ve diğer insanlardan uzak bir şekilde göztepede soluklanıyoruz.

sevdiğim mekanların açık alanları olanlarına gitmeye başladım ufak ufak, zaten hepsi gerekli önlemleri almışlardı. ben artık sorumsuzluk kısmını geçtim. artık herkes sokakta ve bilinçli davranmanın getirdiği hiçbir şey yok. önceden dışarıya zorunluluk olmadıkça çıkılmıyordu, çıkmayarak zorunluluktan çıkanları tehlikeye atmamış olacaktık. şimdi ise herkes dışarıda ve benim çıkıp çıkmamam sadece kendi sağlığımı ilgilendiren bir durum haline dönüştü. mevcut durumda virüse yakalansam bile atlatacağımı düşündüğüm için bundan da korkmuyorum.

ha, yine de her fırsatta çıkıyor değilim. ama bu kadar insanın keyfine göre hareket ettiği durumda artık benim de hayattan keyif almaya başlamam lazımdı, üzgünüm. zaten çok zorlandım bu süreçte ve bu gidişle yazın tamamı riskli geçicek. sonrasında okullar açıldı, sonbahar derken virüs daha etkili olmaya başlayacak. bu kadar insanın umursamadığı durumda 8-9 ayımı eve kapanarak geçiremem. yaptığım da eskisi gibi çıkıp gezmek değil zaten.

sektörden biri olarak daha iyi yorumlarsınız belki, toplum bağışıklığını güçlendirme yöntemi olarak insanların bu virüsü kapacaklarsa da sonbahar, grip sezonu gelmeden kapıp bağışıklık kazanmalarının mantıklı olacağını söyleyenler de var. çünkü ne yakında aşı görünüyor ne de kendi kendine yok olacak; elbet bir gün kapacağız bu mereti. hastane kapasiteleri dolmasın diye bekledik çıkmadık, şimdi de vaka sayısı sıfır olsun diye beklersek daha çok bekleriz gibi geliyor bana.

mesela sinemaya da gitmeyi özledim ama açılsa da gitmem. keza berbere gitmiyorum, evde çözdüm o işi, gitmeye de niyetim yok. bazı riskler alınabilir durumda, bazıları değil; herkesin kendi bilincinde, ihtiyacına göre bunları düşünmesi gerekiyor bence.

gidecek birilerini bulsam kafelerden, avm'den çıkmam valla hiç umrumda değil. çok sıkıldım.

hafta sonu sınava girdim :) sınav günü mekanlar kapalı olduğu için bir saat bekleyip bir mekanda yemek yedim, mekanın tek müşterisi bizdik ve daha önce kimse gelmemişti en azından o gün için o yüzden içim rahat. mekanın açık yerindeydik. avm değil fakat birkaç mağazaya girmek zorunda kaldım. toplu taşımaya hala binemiyorum fakat bunların hepsine özel araçla gidebiliyorsam gidiyorum. yeşillik yerlerde takılıyorum bu arada. bruce +1

Ben normal takılıyordum ama arkadaşlar eve falan geliyordu. Yani biz arkadaşlarla hep takılmaya devam ettik, kasmadık öyle çok fazla. Ama mekana gitmem, hastalıktan değil eski tadı yoktur be gidip napcam.

kadıköy'de normal zamanalrda epey kalabalık olan bir meyhanede çalışanı aradım. hep gittiğimiz bir yerdi, boş ya kimse gelmiyor falan dedi. Ben eğlencesine, başka insanları görmeye, hoplamaya zıplamaya gidiyorum. Başka insan yoksa evin içinde de zıplıyor, sonra sabah alt komşudan özür diliyorum yani :D

Kapalı alanlara mümkün olduğunca gitmemeye çalışıyorum. Bir ihtiyacım varsa online alışverişle hallediyorum. Arkadaşlarımla açık havada parkta oturuyoruz, kendi çayımızı getiriyoruz. Korkuyorum halen. Çoğu insan salış moduna geçti, hızlı bir normalleşme yaşıyoruz bence. O yüzden güven vermiyor bana ortalık:(

mahalledeki kafede açık havada bir iki kez oturduk. markete zaten gidiyorduk. onun dışında evdeyiz hala. spor salonu açıldı ama erteledik.

bazı işlerimi halletmek için gerektiğinde çıkıyorum, halledip dönüyorum.
sosyalleşmiyorum yani, gereklilikten çıkıyorum.
marketlere girmiyorum.
mağazalara da girmiyorum, ihtiyaç olduğunda sadece ufak tefek dükkanlardan alışveriş yapıyorum.
kuaföre falan da gitmiyorum.
çevremdekiler de öyle, sadece mecburiyetten çıkıyorlar.

herhangi bir mekana gitmedim, gitmeyi istesem de henüz gitmemem gerektiğini düşünüyorum.

zaten yaklaşık 15 yıldır home office çalışan biri olduğum için bu süreçte hiç zorlanmadım.
bu yazı böyle geçireceğim gibi görünüyor.
kendime odaklandım, içime döndüm.
o şekilde değerlendiriyorum bu süreci.

Almanya yeni bir yasa ile çalışma vizesi kolaylığı sağlıyor özellikle sağlık sektörü çalışanlarına.

bu yasa 1 mart'ta çıktı diye biliyorum. başlık 2018 sonu gibi açılmış. başka bir etken yok mu? baştan almanca öğrenmektense en azından ingilizce'ye daha aşina insanlar.

Gecen yil bir ozel ogrencim Ingiltere'ye gitmeye calisiyordu kiz arkadasi orada yasadigi icin. IELTS'ten 8 almasi gerekiyordu ki bir Ingilizce ogretmeni olarak benim ortalama skorum 8 olabiliyor. Ingiltere'nin kriterleri cok yuksek. Ayrica dogrudan doktor olmasi da yeterli degildi. Kiz arkadasi ile evleneceklerdi.

ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ana ülkelerde gidip elini kolunu sallayarak doktorluk yapamıyorsun. İyi bir İngilizce sınav puanının yanında aynı zamanda her ülkenin kendine ait ve birkaç aşamadan oluşan sınavını geçmen (ve hatta iyi bir puan alman) üstüne duruma göre staj vs yapman ve cv hazırlayıp başvurman gerekli. Yani uzun ve yorucu bir süreç. Ayrıca ABD için bu girmen gereken sınavlardan birine orada giriyorsun ve bunun gidiş geliş masrafı vs de var.

ABD için olan sınav USMLE, İngiltere için PLAB. Diğerlerinin tam isimlerini bilmiyorum ama hepsi için benzer sınavlar var. Ortalama olarak TUS'tan kolay dense de yine de çok kolay olmayan sınavlar ve pratik yanı da var bu sınavların bizden farklı olarak. İletişim, muayene gibi konularda da sınav oluyorsun.

Almanya'da ise Almanca biliyorsan elini kolunu sallayarak çalışabiliyorsun neredeyse. Bu açıdan benim pek çok arkadaşım Almanca öğrendi eğitim hayatında ve Almanya'ya gidiyorlar. Ben de kesin pişman olacağım öğrenmediğime diyip pişman olmuş durumdayım, evet..

UK bizim doktorları muhatap bile almıyor ki Hindistan'dan bile doktor ithal ediliyor. Bizdeki tıp dünyası adına ayıplanacak bir durum. Mühendis olarak benim bile denkliğim var ama doktorlara güvenmiyorlar herhalde.

kanada bildigim kadariyla bir tek Kuba'dan gelen doktorlari direk kabul ediyor yoksa buyuk olcude bastan okumak zorunda kaliyorsun.

amerika"da 20 yil once 4 yil boyunca sinava girmek zorundaymissin, amcam staj icin gitmis, kalmak istemis ama bunu ogrenince geri donmus.

uzmanlığa bile denklik vermesi.

ingiltere (plab) ve abd ekstra sınav istiyordu. yanlış hatırlamıyorsam uzmanlık eğitimini de saymıyordu. bu nedenle en mantıklı seçenek almanya oluyor.

hiç güç gelmiyorsa psu içinde bir şeyler kırılmış olabilir sarsıntıda.

Şu anda işlemciyi ve fanını sök tak öyle dene diyebilirim.

Kasa içinin videosunu atarsan daha çok yardımcı olabiliriz.

basınca anlık hiç hareket olmuyorsa ya dediğin gibi psu gitmiştir, ya da anakart.

anakart bir çok farklı noktadan kasaya sabitlenmiş olduğundan kasa düştüğünde zarar görmüş olabilir.

geçmiş olsun.

bazı psu'ların içinde sigorta oluyor, onu bir kontrol et, kırılmış olabilir, çıkmış olabilir vs.

cevaplar için teşekkürler, ilgilenen olursa sorun,

"Ön panel çıktı diye power switchi söküp tornavidayla manuel açma denedim, olmadı." bu kısımdaymış. güç tuşunun kabloları kopmuş. tornavidayla açamamamın nedeni de tornavidanın dandik olması sanırım. Kopan kabloların uçlarını değdirince açılıyor.

youtu.be

hocam hiç bulaşma bence. ben de aynı endişeler içindeyim. uzun zamandır istiyordum, alayım edeyim derken her iç çektiğimde ya da tamam alıcam ulan dediğimde kaza görüyorum. daha yeni , balkondan bakarken hiç trafiği olmayan önümdeki yolda 2 motor kafa kafaya yavaşça çarpıştı ama hasarı beklediğimden kat kat fazlaydı. bence araba düşün. türkiyede motor kullanmak bence delilik. avrupaysa o zaman tamam.

bende acaip korkuyordum. gözümü kararttım aldım bi 50lik. şimdi üstünden inmiyorum. ama yaşadığın şehir önemli tabi. istanbuldaysan 2 kere düşünürdüm.

10 yılı aşkın sürüyorum. Vukuatım yok çok şükür. Hayatta hiçbir şeyin garantisi olmadığı için yine de her seferinde kötü bir şey olabilecegi ihtimalini kabuk ederek biniyorum.
Ancak şunu da söylemek isterim ki bazı temel kuralları asla ihlal etmezseniz dusundugunuzden çok çok daha az riskli bir hale gelir. Bu kurallar arabalar için geçerli olanlardan farklı değil. Sinyal vermeden, aynani kontrol etmeden şerit değiştirme, hız yapma, aracını tani, vs...

Fakat alacağınız 50cc motor ile bu işe kalkışmayın bence. Ancak mahalli yollarda kullanıma uygun olur. Üstelik muhtemelen ekipmana falan da para harcamak istemeyeceksiniz. Bu iş ilginizi çekiyorsa girin ama ciddiye alarak, ogrenmeye, yatırım yapmaya hazır olarak girin.

kalem iki versiyon. 2. versiyon için yeni ipad pro almalılısınız.

kendi klavyesi çok pahalı. logitech k380 gayet makul ve kullanışlı.

celluar özelliği çok gerekli değil. değmez aradaki farka. heryerde wifi var, evde işte vs. olmadığı yerde de kendi hattınızın internetini paylaşabilirsiniz.

Kendi deneyimlerimi yazayım;
11 inç yeterli
her şeyi bulutta tutan biri olarak en düşük kapasiteli olan yetiyor.
apple pencil harika bir şey.
pdf'den kasıt kitap ise kindle tavsiye ederim, onun dışında döküman vs. okumak için ekranı harika, 120hz'e alıştıktan sonra diğer paneller çok kötü gelecek.
klavye olarak logitech keystogo öneririm, en azından türkiye'de alternatifsiz bir cihaz.
telefondan bağlantıyı paylaştırmak telefonun pilini çok çabuk tüketiyor, uzun süre internete bağlı kalırım diyorsanız cellular alın, yoksa çok gerekli değil. her yerde ücretsiz kablosuz ağ var zaten.

robot süpürge ile birlikte aldığım en verimli cihaz sanırım ipad. bunu ipad 2'den 2018 pro'ya geçmiş biri olarak söylüyorum.

pro'nun donanımına özellikle ihtiyaç yoksa air 3 de alınabilir, çok iyi bir cihaz. fakat bütçe problemi yoksa keyfi olarak bile pro alınır.

cellular'a gerek yok bence de dağda kırda kullanmayacaksan, en kötü telefondan bağlantı yaparsın.
yurt dışı gibi pratik ve ucuz değil data hatları burada. cihazın fiyat farkı da vergiden ötürü çok çıkıyor, sim girişi olan cihazların vergisi fazla.

şunu izle klavye için.
www.youtube.com

wifi yeterli oluyor. Telefondan hotspot açmak iki saniyelik iş.

Cep telefonun iPhone ise internete bağlanmak istediğinde telefonunu hiç ellemeden hotspot açabiliyorsun. O yüzden cellular bana da şart değil gibi geliyor.

ipad pro 10.5 (1st gen) + pencil (1st gen) + orij klavye (o da 1st gen) 2 yildir kullaniyoruz memnunuz. hatta klavye garanti bitmeden bozuldu daha yeni konustum yenisini yollamalarini bekliyoruz.

cellular gereksiz, ama ipad pili hayvan gibi giden kolay kolay bitmeyen bir alet. wifi'siz yerde cok kullanacaksaniz cellular alinip telefonun sarjini emmesinden kurtulabilirsiniz (tabi ipad'in pili de daha cok bitmeye baslar boylece)

Hocam celluar soruyorsanız maddi kaygılarınız yok diye düşünüyorum ama ben tableti ve kalemi aldım, klavyeyi de let go’dan çok uyguna aldım. 2019 versiyon bi klavye var, bence yazmak için o kadar efektif değil. En son çıkan klavye harika görünüyor ama, özellikle touchbar seçeneğiyle. Alabiliyorsanız onu alın tabii.

Ben 12.9 kullanıyorum, pişmanım daha küçüğünü almadığımda. PDF vs okurken de gayet büyük kalıyor bence, elde güzel kullanamıyorum hep bi ağırlık. Ama 12.9 film izlemek için, bilgisayaf gibi takılmak için de iyi oluyor tabii de her yere gidecekse sizinle bence 12.9 olmamalı tercihiniz.

Hayırlı olsun şimdiden.

bu irkcilara "biz hakliyiz bak iste bunlari basibos birakinca yagmaya basliyorlar" deme hakki veriyor bence. bir nevi gezi olaylarinin sonlarina dogru araya karisan yandaslarin provaksyonuna donusmesi ve gezi gibi kitleselden toplumsala donusebilmis muthis bir direnisin belli bir kesim tarafindan teror olayi olarak anilmasina benziyor. belki polis tutuklanana kadar isyani surdurmeleri bir noktada hakliydi ama su anda degistirebilecekleri baska hicbir sey yokken (ve olayin sorumlulari tutuklanmisken) yagmaya talana baslamalari bir cuval inciri berbat ediyor.

ellerine sağlık diyorum. sokakta slogan atarak kimse bir şey elde edemez. seversin sevmezsin ama lenin sovyetler birliği'ni parkta oturma eylemi yaparak falan kurmadı. mesele bir zencinin öldürülmesi değil, hatta zencinin öldürülmesi de değil. bugün abd denen sözde dünya devi skik ülkede bile milyonlarca insan fakirliğe, ayrımcılığa mahkum edilmiş durumda. "zenciler terör estiriyür" diyenler zencilerin bunu sırf ten renkleri için yaptığını mı düşünüyor acaba, merak ediyorum. bu insanlar dangalak olduğu için değil, diğerleriyle eşit şartlara sahip olamadıkları, hep ikinci plana itildikleri için bu hale geliyor. aradan tek tük başarılı zencinin çıkması, zenci bir hakim olması vs. milyonlarca insanın düzenli olarak maruz kaldığı rezilliği haklı çıkaramaz.

ekşi'de güzel bir entry vardı, "bunlar fransız devrimi'ni görse onda da 'ama yağmalıyorlar' derdi" gibisinden. sonuna kadar katılıyorum. devlet insan için var. her oluşum temelde insan için var olmalı. buna yağmalanan mağaza da dahil, devlet de dahil. insanın acısına, insana edilen zulme ses çıkarmayan her kim varsa başına geleni hak ediyor, edecek.

milyonlarca hatta dünyanın tümnünü düşünürsek milyarlarca insan itilip kakılıyor, köpek değeri görmüyor. louis vitton yandı diye mi üzüleceğim? az bile yapıyorlar. umarım darmaduman ederler ülkeyi.

meselenin tatlılıkla çözülmeyeceği çok net.

özel mülklere yönelik ve sembolik bir anlamı olmayan yağmalar meşruiyete zarar verir evet. fakat kamu malına yönelik, mesela polis binalarına yapılanlar gayet destek buluyor gibi. şu an polislerden nefret etme anketi yapsalar sonuç ne çıkar merak ediyorum gerçekten.

Zarar, zararla giderilmiyor. Zamanla Müdahale de daha sert bir hal alabilir.

ama ben dünyada kökleri de sürekli kanla beslendiği için abd'nin daha beter şeylerle karşılaşacağını düşünüyorum .
özgürlük heykeli gibi klişe semboller yerine, mazlumların göz yaşı etkisini abd'de etkisini acı bir şekilde gösterecektir.
Yine Çin, Rusya gibi sürekli rekabet halinde olduğu ülkeler bundan faydalanabilirler.

Hicbir sekilde hakli yani olmadigini dusunuyorum. Terorizmin hakli yani yok. Protesto falan degil teror eylemine donmus resmen.
Yillarin birikimi blablabla bunlarim hicbiri ozur degil.
Iki yanlis bir dogru etmez. Bunlar irkciliga ayrimciliga karsiyiz ayagina teror estiriyor.
Protestonu adam gibi cikar yaparsın niyetin duzgunse.
O atese verdigin polis araci bile senin verginle aliniyor naptigini saniyorsun?
Dukkani hic edilen duz amerikan vatandasinin ne gunahi oldugunu mantikli bir argumanla aciklayabilecek olan var mi? Desteklenecek bir tarafi tarafi yok bu anarsinin.

O polis zaten cezasini cekecek ve ibret olacak. Bu sovun anlami yok.
Polis onune gelen masumu vuruyor durumu da yok zaten, bir polis memurunun masum adami oldurmesi polis teskilatinin zenci katlettigi anlamina falan gelmiyor. Police activity falan izleyip az cok nelerle ugrastiklsrini, hayatlarinin nasil tehlikeler altina girdigini gorebilirsiniz.

Şeyi gördünüz mü, polis arabasından inen; elindeki kahve bardağından telsiz anteni fırlayan "antifacılar"ı.

Evet insanların bir kısmı olayla amaçsız pislikler olabilir, ama başlatanların aynı gezideki gibi polisler olduğundan şüphe duymuyorum. Binlerce yıllık bir taktik. Tek yanlışları sanırım hemen takip etmeleri. Gezi'de insanlar görece daha kültürlüydü o yüzden bunlar olmadı.

Taraf diye sordunuz, isyan eden kesim sonuna kadar haklı. Yüzlerce yıllık bir sorun bu ve yüzlerce yıldır eziliyorlar, polis şiddeti bir ya da iki vaka değil orada ve buradakinin aksine viral olunca bile bir sonuca ulaşmıyor.

Mercedes bayii yanarken EAT THE RICH grafittisi vardı, olay da o aslında. Seslerini duyuramadıkları için bunlar oluyor. Zamanında Detroit de yanmıştı, ya insanları dinleyecekler ya da yanacaklar benim olacaklar hakkında görüşüm bu.

hırsızlar ya. şunu meşrulaştıran tiplemeler de ilk fırsatta hırsızlık yapacak ve gocunmayacak insanlar. hatta arkadaşlarının haberleri falan olmasa onların eşyalarını da yürütürler ve bahane olarak da "ama o benden zengin, alır, banane" derler.

adamın ölümünü de onursuzlaştırdılar.

Zaten bunu normalleştirenlerin kendileri de hırsız oluyor genellikle. Ekşi'de, orada burada hesap kabarık geldi diye mekanın tuvaletindeki sıvı sabunluğu, masadaki peçeteliği, çatal kaşık vs. çaldıklarını gururla anlatan o kadar çok yüzü kızarmayan insan var ki artık şaşırmıyorum. Bunların görüldükleri yerde itlaf edilmesi lazım.

Bu arada ölen masum adamı takan olduğunu da düşünmüyorum. Kimsenin hak aradığı falan yok bence. Polisin ceza alacağı çok açıktı zaten.

Siz de görmüşsünüzdür belki ama Trevor Noah baya güzel açıklamış burada: youtu.be

olen zenci de bildigin suc makinesiymis bu arada. islemedigi suc kalmamis.

zenci haklari bahane, yagma sahane.

ben 2012'den beri iphone kullanıyorum ve bu ikinci iphone'um. eğer değiştirecek olsam yine aynısından alırdım çünkü en az beş yıl kullanabiliyorum ve hiçbir problem çıkamıyor.

Samsun s7 ege
Kaç yıl oldu, çok memnunum kendisinden yine aynı seriden devam etmek isterim ama o paralar verilmez telefona diye düşünüyorum.

2012'den beri Samsung kullanıyorum. Bozulsa yine Samsung alırım. Seviyorum bir derdim yok. Marka değiştirmek için de sebep görmüyorum ama Samsung umurumda değil yarın zamzung hoşuma giderse onu alırım.

iphone 7 kullanıyorum, 3 buçuk sene oldu. bu yıl da değiştirmeyi düşünmüyorum ama seneye değiştiririm artık herhalde.
şu an alacak olsam iphone 11 alırım. tam 10 yıldır ilk iphone'dan beri bu telefonu kullanıyorum. başka bi telefon kullanamam diyemem tabii ki kullanırım ama kullanmak istemem. her şeyine çok alışkınım, bana çok kolay ve kullanışlı geliyor. o yüzden şu an alacak olsam son model iphone neyse onu alır geçerim.

huawei mate 20 lite kullanıyorum. gayet memnunum aslında ama değiştirme imkanım olsa iphone 11 isterdim.

Iphone11 kullanıyorum. Proyla değiştirebilirdim sanırım. Ama şart değil.

teşekkürler dostlar:3

samsung s7. yine s serisinden bir şey alırım.

iPhone 5S, yeni iPhone SE tercih ederdim muhtemelen, çok büyük kullanamıyorum onu anladım.

s8 var s20 veya yeni duyrulacak note 20'yi alırdım herhalde

iki buçuk senedir iphone 7 kullanıyorum ondan önce de 5s kullandım 5 sene falan. benim için akıllı telefon iphone’dur, net. diğerleri belki daha iyidir ama ben her açıdan apple ürünlerini ve servislerini seviyorum. güvenlik, stabilite, görüntüsü vs. imaknım olsa ki var da 11 almak istiyorum ama henüz ilerisini göremediğim için şimdilik beklemeye aldım. elimdeki telefonun bazı sıkıntıları da var ama idare ediyorum. muhtemelen minimum önümüzdeki yılbaşına kadar yani hayat normale dönene kadar bunu kullamacağım

oneplus 5t kullanıyorum. değiştirme ihtiyacı hissetmiyorum açıkçası.

samsung s10e. kardesime almistim, kayit ucreti 2000 liraya cikinca hicbir anlami kalmadi ben de kendim kullanmaya basladim.

iphone 8 kullaniyorum. iphone se alirdim. zaten muhtemelen alicam ama acelesi yok, en az 1-2 senesi daha var 8'in.

2017 şubattan beri s7 Edge kullanıyorum. Memnunum ve standart bir kullanıcıda 2-3 yıl daha rahat gider ama ben çok fazla bakıyorum telefonuma ve fazla uygulama oluyor içinde, bi de 3 yıldan sonra sıkıyor beni aynı telefon (zengin değilim maalesef). Seneye alırım yeni telefon, note serisinin son telefonunu alırım muhtemelen. Bu telefonu aldığımda da Note almak istiyodum ama note 7 patlamıştı dsdhsdh o yüzden toplatıldı o seri ve ben de bunu aldım. Ha memnunum baya sıkıntı yok ama note serisi daha çok hoşuma gidiyor

Kucuk telefon sever olarak iphone se. Ama iphonelar cok dandik, kucuk segmentte yeni bir sey ciksin diye dua ediyorum, bir daha iphone alani bilmemne yapsinlar.

xiaomi mi max 3, bir seneyi aşkın süredir kullanıyorum. değiştirme ihtiyacı hissetmiyorum.

iPhone 10 kullanıyorum. Değiştirmem zaten şu anda hayatta ama değiştirecek olsam 11 Pro alırdım. Maksat 3 kamera ve gece çekim performansı daha iyi olsun diye. Ama kamerasını da çok kullanan biri değilim. O yüzden uzun süre daha X ile devam ederim.

Samsung s7 kullanıyorum. İmkan olsa 128 gb olan başka bir üst segment samsunga gecerim.

iphone 7 plus.

bunun home button'u olmasi sebebiyle ust iphone'lara gecmeyi de hic tercih etmiyorum acikcasi. parmak izi olayini cok seviyorum.

android'e hic gecmem artik bu saatten sonra.

Fuji ya da Sony mirrorless.

Sony a7ii

Önce cep telefonu kamerası ile ayarlarını ve manaları ile öğrenmeli deneme yanılma yoluyla çekim yaparak kendini geliştirmeli sonrasında giriş seviyesi ürünlere ve ekipmanlarına bakmalısın. Bir hevesle bir kaç bin liraya makina alıp neredeyse hiç kullanmayanlar dahi var.

sony full frame mirrorless olabilir ama menü sistemi biraz karışık oluyor sony lerde.
fuji mirrorless kullanması daha kolay olur.

Canon Eos 5D Mark IV kullanıyorum. oldukça memnunum.

neden olmak zorundaymış gibi sordun?

soruna gelince, birsürü sebebi vardır. mizahi altyapı, teknik altyapı, rtük, sansür vs.. ama bence en büyük sebebi ortadoğu ülkesi olmamız. farzedelim rick and morty'nin aynısını çektik. hemen ahaberi beyaz tv'de evrim propagandası yapılıypr çocuklara diye tartışılır.

Para. Yetişkine yönelik çizgi dizi kaç dakika olacak? nerede yayınlanacak? Ne kadar reklam alınacak? İnanın maddi bir geri dönüşü olacağına inanilsa dakika beklemzlerdi.

animasyon film yapmanın dakika maliyeti dizi çekmeye kıyasla çok daha yüksek.

ergonomi onemliyse kesinlikle 1 ve 2 degil. avucun ici dolmadigi icin elimi agritan bir mouse'um vardi boyle.

benim icin baska etkenler var sahsen, tiklama sesi onemli, scroll'un tiklanma kolayligi onemli, isiksiz olmasi onemli. en guzeli gidip gormek ama mouselar da maalesef hep kapali kutu oluyor.

1 ve 2 hiç ergonomik görünmüyor. 3 işini görür.

1 ve 2'deki mouse tarzı benim elimi ağrıtıyor. 3 diyorum.

dikey farelere bir bakabilirsiniz. burdaki farelerine aksine, koldaki/bilekteki rotasyona sebep olmadigi icin daha koruyucu oldugu soyleniyor.

dikey mouse güzel bu arada. Çok rahat geliyor bana, fakat bir süre mask yaparken normal mouse'a döndüm :) sonra alıştım. siz de çizim için kullanacaksanız garip gelebilir. Ama normal kullanımda gayet iyi.

www.amazon.com.tr
şu var bende ama yıllar önce Amazon Abd'den 20 dolara almıştım. Bu kadar para vermeyin.

Normal ve ergonomik olarak, eli dolduran oyuncu mouse'ları var, ama pahalı oluyorlar tabii.

3 numarada da avcunun içi değmeyecek ki. zaten değmesine de gerek yok. üsttekilerden hiç kullanmadım ama belki vardır bir numarası.

bunlar "ergonomi ve tutuş" faresi değil, bunlar dizüstü çantana atıp gittiğin yerde çalışmak için kullanılan ufak fareler. hele 1 ve 2 neden burada anlamış değilim. "ergonomi ve tutuş" için büyük fare alman gerek, onlar da bu fiyatlara bulunmuyor.

www.mediamarkt.com.tr
bu giriş model denilebilir.

1- pişman etmez
2- eder
3- biraz küçük ama alışıyorsun. photoshop için 15-16 inç alman daha iyi olabilir.
4- şu an mouse kullanmaktan nefret ediyorum öyle söylim. asla da kullanmıyorum.bu bildiğin touchpadlere benzemiyor. hepsinden daha işlevli.
5- var, kullanılıyor.
6- apple değil de başka sitelerden alabilirsin.
7-yeni nesiller hubsız olmaz evet.
8- ne kullandığınıza bağlı. ben hiç sorun yaşamadım.
9- 15 bine artık araba alınmıyor. pişman olmazsın en az 7-8 sene kaymak gibi kullanırsın. ulan neden bozulmuyo bu alet dersin.
10- geçirir.

1- web programlama özelinde bir şey diyemem fakat normal bir win kullanıcısı max 1 haftada alışıyor.
3- küçük
4- çalışılır, süper bir touchpad'i var.
5- var
7-hub şart. (en azından bi usb çevirici)
8-muadili var hepsinin (özel kullandığınız bi yazılım varsa ona bakın yine de)
9-olabilirsin. aldığın alet şart değil, lüks. (ülkemiz şartlarında)
10- kullanım alışkanlığına bağlı. pc'den telefon cevaplayayım, sms yazayım vs. diyorsan belki. (direkt copy paste yapma olayı da var kendi aralarında ama meh yani. telefon değiştirtmez bence. ama halihazırda iphone kullanıyorsan hoş özellikler)

maaşınızı arttırmayacaksa gerek yok 13 inçte kör olup+ katarakt masrafı açmasın. 24 inç çift monitörlü güzel bir sistem dizer keyfinize bakarsınız.

mobil programlama iOS programlama ise al ama android ise veya windows'ta halledeceğin bir şey ise alma.

1+2: ben iOS developer'ım macbook pro aldım, aldığıma pişman değilim çünkü almak zorundayım, kesinlikle harika bir alet. ama dediğim gibi aynı paraya daha gelişmiş konfigürasyonlu bilgisayar alabilirdim.

3: bence 13'' programlama için çok küçük, simulator ile yan yana çalışmak istesen ide çok küçük kalıyor. ben 16'' aldım gayet memnunum ama 13 olsaydı baya sıkıntısını çekerdim bence.

4: trackpad harika bir şey, özellikle multiscreen olayına bayılacaksın, iki parmakla scroll vs. kullandıkça güzelleşen bir şey, eğer parmakların ağrımıyorsa uzun süre kullanmıyorsan mouse'a ihtiyacın olmaz.

5: photoshop crack'li kullanabilirsin ama onun yerine adobe xd var ücretsiz onu kullanabilrisin, mobil uygulama için zaten.

7: hubsız olmaz evet, ama illa original hub almak zorunda değilsin, s-link converter'ı işe yarıyor 18 tl'ye almıştım.

9: burada düşünmen gereken şu, bu cihazı aldığında işini daha rahat yapabilecek misin ve para kazanabilecek misin? eğer cevabı evet ise düşünme gerisini.

10: diğer apple ürünleri ile mac arasındaki ortak kullanımlar çok iyi ama ekstra şeyler, belki de iPhone sahibi olduğum için bana çok ilginç gelmiyor ama işte ne bileyim, gelen aramaları macbook'tan cevaplayabiliyorsun, airdrop ile hızlı dosya paylaşabiliyorsun, telefondan açtığın bir internet sitesini hızlı bir şekilde safariden açabiliyorsun vs. ö

1-Zannetmiyorum ama windows yüklenebiliyor gerekirse.
2- 15.000 az para değil. Apple'ın bence en başarılı yaptığı şey macbook pro ama yine de bilmiyorum 15 bin eder mi.
3- 13" küçük evet. Ben kullanmakta zorlanırdım şahsen.
4- Macbook trackpad i çok başarılı. yormadan kullanılabiliyor eğer photoshop vs yapılmayacaksa.
5- Var
6- Olabilir
7- Artık çoğu şey kablosuz halledilebiliyor.
8- Mesela ben mimar olarak pek çok programı osx üzerinde kullanamıyorum veya daha vasat bir versiyonunu kullanıyorum. Olabiliyor yani.
9- Pişman eden bir laptop değil ama çok kullanmayacaksan içine oturabilir.
10- Zannetmiyorum. Android rulz.

1. Adı sanı duyulmadık çeşitli işletim sistemleri ile çalışıyorum. Normal şartlarda Mac OS X kimseyi pişman etmez. Cihaz tercihi size kalmış.

2. Fiyat mevzusu kur ile ilgili o sebepten fiyata göre yorum yapmak yanlış olur.

3. 13'' geneli itbari küçük bir ekran ama çözünürlük sayesinde kendini kurtarıyor. İşletim sistemin sağladığı sanal masaüstlerini kullanabilirsen o da büyük rahatlık. Bunun yarında eğer bir yerden okuyup bir yerden yazman gerekiyorsa 2. bir monitor şart.

4. Touchpad süper bir şey. Teknik bir çizim yazılım kullanmadığım sürece fare ihtiyacı olmuyor.

5. vardır. alternatif daha ucuz yazılımlarda bulunur.

6. normalde o kadar sürmez ama süreçten etkileniyor olabilir.

7. cihaz uygun bir hub bağlamak gerekli.

8. 12 senedir mac kullaniyorum böyle bir eksilik hissetmedim.

9. burada durumu şöyle bir cevap vereyim. cihazın mobil olması ile ilgli bir gerekliliğiniz yoksa sabit olan cihazlardan da alabilirsiniz. örn: mac mini veya imac. mac mini cihazlar genelde kutusunun hakkını çok üstünde veren ama mobil olmayan bir cihazdır. mobilite istemeyen arkadaşlarıma bunu tavsiye ediyorum. yazılım olduğunuz için dik dönen bir ekran işinize yarabilir. bu durumda dell marka dönen bir ekran takabilirsiniz. tabi bunu mbp'ya da takabilirsiniz.

10. telefon konusu oldukça kişisel bir tercih. bu konuda yorum yazınca saçma sapan mesajlar geliyor ama yine de şunu yazayım. icloud ile cihazları senkron ederseniz. ve tabi icloud üzerinden senkron eder ve uygun miktarda alan alırsanız. hem dosyalarınız hep yanınızda olur. hem de hangisi neredeydi aramazsınız. ben bu şekilde kullanıyorum memnunum ama dediğim gibi telefon seçimi kişiye özel bir şey o kısmı size kalmış.

1 - Yirmi senedir Windows kullanan ve web programlamadan mobil programlamaya geçecek olan "şahsımı" çok zorlar ve pişman eder mi Macbook Pro'ya (13") geçmek?

Zorlamaz. 20 senelik PC deneyimi olan bir yazılımcıyı hiçbir şey zorlamaz. ;)

2 - Bu cihaz sizce gerçekten 15.000 lira eder mi?

Eder. 15.000 TL = 2100 USD.

3 - 13 inç çok küçük bir ekran değil mi? Orada her şey çok küçükk görünmüyor mu? Monitöre bağlama ihtiyacı hissettirir mi?

Ben 15 aldım. 13 bana küçük gelirdi. Ben de yazılım geliştiriyorum.

4 - Touchpad kullanmaktan nefret eden ve yanında eşek kadar mouse taşıyan bir insan trackpad'e alışıp mouse olmadan çalışabilir mi?

Trackpad nefis. Mouse'u aratmaz, ama ben mouse da taşıyor ve kullanıyorum. Rahatıma düşkünüm. Magic Mouse eşek kadar değil, seksi bir fare.

5 - Bu cihazda Photoshop kullanmanın ayıp yolları var mı? Kırk yılda bir lazım olacak diye aylık bir milyon dolar ödemem mümkün değil çünkü.

Ben Affinity Suite kullanıyorum, işimi görüyor. Ayıp yollara girmedim.

6 - Şimdi sipariş verirsen 40 gün sonra geliyormuş. Bu normal mi korona ile alakalı bir şey mi?

Anormal.

7 - USB falan hak getire. HUB'sız olmaz gibi geliyor. Sizce de öyle mi?

Hiç ihtiyaç duymadım.

8 - Windows'ta rahatça kullanıp bunda kullanamayacağım özellikler/programlar hangileri olabilir?

Belki bazı oyunları ararsın, oyun oynuyorsan. Ama oyun için almıyorsun zaten.

9 - Sırf bu işten para kazanıyorum diye "iş için" alacağım. Normalde bir laptopa araba parası verecek adam değilim. Sizce pişman olur muyum?

iOS için geliştirme yapmayacaksan daha ekonomik alternatifleri düşünebilirsin. Bütçen müsaitse, çok para harcadım diye üzülmeyeceksen pişman olmazsın.


10 - (Bonus soru) Bu bilgisayar beni gaza getirip Xiaomi telefondan soğutup iphone'a geçirir mi?

Geçirebilir, ama iPhone yoksa iOS geliştirme yapamazsın, dolayısıyla bkz soru 9'a verdiğim cevap.

para kazanmka için kullanıyorsan 15bin veya 60bin lira eder.

Vmware ile win üzerine mac yükleyip bir bakın. Mobil uygulama geliştirmekten kastınız nedir (oyun vs.)?

1- Alışması 1-2 hafta sürer ama macos kullandıktan sonra windows' a geri dönemezsiniz :)
2- Eder.
3- İş görür, çok sıkıntı çekmezsiniz ama küçük, o kadar para veriyorsanız bence biraz daha verip 15" alın. Büyük rahatlık.
4- Touchpad'e alıştıktan sonra mouse kullanmak istemeyeceksiniz :)
5- Var, hatta Windows'a göre daha rahat
6- Custom modeller için normal. Hep öyleydi. Ama beklediğinizden erken gelme ihtimali yüksek, garanti olsun diye uzak zaman söylüyorlar sanırım.
7- Evet. Gerçi ne takacaksınız ona bağlı. Mouse, flash bellek ve external monitör kullanmadığım için ben ihtiyaç duymadım hiç.
8- Oyunlar :)
9- Kesinlikle olmazsınız.
10- Geçirir :D

programlama bilmem

2- 13 inç ekranı tercih etmem ben, dolayısıyla 13 inçe para vermek istemem.

3- 13 inç çok küçük bir ekran boyutu, tavsiye etmem.

4 trackpada alışıp çalışamazsın, ne kadar büyük de olsa mouse gibi değil, magic mouse almanı öneririm. benim 2 mouse'um var birisi magic mouse , ki sağa sola scroll yapma özelliği benim için çok önemli. ikinci mouse da kablolu sıradan bir mouse, bunun da en sevdiğim özelliği kaza ile scroll yapmamam çünkü high sierra da scrollu kapatmanın bir yolu yok. magic mouse ayarlarında da yok. bazı programlarda sağa sola scroll hayat kurtarırken, bazı programlarda da kaza ile scroll yapmak büyük problem oluşturuyor.

5 aklına gelen her programın korsen versiyonu var, tabi osx için yapılmış versiyonu olduğunu varsayarak söylüyorum bunu

6 ne zaman gelir ne zaman gider bilemem.

7 benim 8 portlu usb hub'um var ama benim mac de 2 tane usb 2 tane thunderbolt var yetiyor çoğu zaman.

9 iş için alacaksan hangisi uygunsa onu al, illa mac diye tutturma, grafik işleri ile uğraşmıyorsun sonuçta.

1) alisirsin sorun olmaz. console kullanimi programlama icin onemli.
2) amacina bagli. gercekten eder mi bilmiyorum. 10 yildir is sebebiyle mac kullaniyorum ama sirket vermese kendim mac alir miyim bilmiyorum
3) uzunca bir sure 13 kullandim. monitorsuz programlama icin kucuk gelir. yanyana iki pencere acilmiyor. monitorun varsa idare edebilir ama benim iki tane monitorum olmasina ragmen 15'e gecmem verimliligimi ciddi oranda artirdi.
4) touchpad kullanimi mac'te mouse'tan daha kullanisli. 2-3-4 dokunuslu kisayollar isi cok kolaylastiriyor. mac'i monitore bagliyorum ama mouse'um olmasina ragmen hala mac'in klavye trackpad'ini kullaniyorum.
5) var tabi ki
6) customize ediyorsan normal
7)butun kablolarim usb-c. adaptore ihtiyacim olmuyor. adaptor/hub almak yerine kablolarini type-c'ye cevir. uzun vadede daha mantikli. o zor geliyorsa 4-5 tane sunlardan al(www.aliexpress.com daha uyguna gelir.
8) notepad++'i hala ozluyorum.
9) ihtiyacina bagli.
10) gecirmez. iphone'a gecersen tekrar pisman olup geri donersin, ustune Apple'a sinir olup elindeki macbook'tan da sogursun :P


simdi mac o paraya deger mi sorusuna biraz detayli cevap vereyim. evet mac'ler donanimina gore pahali. markasina para veriyorsun. dedigim gibi kendime alacak olsam alir miyim bilmiyorum. sirket aldigi icin tum donanimlari maksimum olan(i9 8 cekirdek, 32GB RAM vs) bir mac'im var. kendim alcak olsam 10 kere dusunurum. 15000tl'lik dedigine gore muhtemelen mnimum donanimda mac alacaksin. bu da 4 cekirdekli i5 U islemci ve 8GB Ram demek. Gelistirme yapacaksan IDE'ler ciddi RAM isteyen uygulamalar, bunun yanina Photoshop da kullanicam diyorsun, o RAM sana yetmez, islemci de compile ederken yavas kalir. simdilik idare etse bile 1-2 yil sonra o RAM yetmemeye baslayacak, takviye de yapamadigin icin satmak zorunda kalacaksin. bu fiyati rasyonelize edecek tek arguman olan "yillarca kullanirsin" da senin icin gercerli olmamis olacak. ayni donanimdaki windowslar nerdeyse yari fiyati. tavsiyem hp'nin spectre, dell'in xps ve lenovo'nin yoga serilerine bak. hepsi de premium sinif hem hafif hem guclu bilgisayarlar esimde spectre var, o da programlama yapiyor son derece memnun, 4 yil once 1200$'a i7, 16GB ram'li almistik, hala kullaniyor.

mesela su lenovo i9 H serisi islemci ve 16GB RAM'i var, 15000TL. cok rahat 5+ sene goturur hatta ram'i 32'ye cikarilabiliniyorsa +5'i daha var. www.vatanbilgisayar.com

eger butceni zorlayip 16" maclerden yada 2019 serisi 15"lerden alamiyorsan windows bilgisayarlari ciddi sekilde dusunmelisin.

1 - Yirmi senedir Windows kullanan ve web programlamadan mobil programlamaya geçecek olan "şahsımı" çok zorlar ve pişman eder mi Macbook Pro'ya (13") geçmek?

- kesinlikle zorlamaz bu sebeple pisman da olacaginizi sanmiyorum.

2 - Bu cihaz sizce gerçekten 15.000 lira eder mi?

- kirmadiginiz surece cok uzun yillar dayanacagini dusunursek evet eder.

3 - 13 inç çok küçük bir ekran değil mi? Orada her şey çok küçükk görünmüyor mu? Monitöre bağlama ihtiyacı hissettirir mi?

- kucuk evet. ama pisman ettirecek kadar degil, harici ekran takma sansi hep elinizde

4 - Touchpad kullanmaktan nefret eden ve yanında eşek kadar mouse taşıyan bir insan trackpad'e alışıp mouse olmadan çalışabilir mi?

- trackpd ile touchpadi ayni ayni kefeye koymayin! mouse takilmiyor da degil zaten, sonra belki magic mouse patlatirsiniz, opsiyonel.

5 - Bu cihazda Photoshop kullanmanın ayıp yolları var mı? Kırk yılda bir lazım olacak diye aylık bir milyon dolar ödemem mümkün değil çünkü.

- hic uzmanlik alanim degil ama vardir. ayrica bkz 8

6 - Şimdi sipariş verirsen 40 gün sonra geliyormuş. Bu normal mi korona ile alakalı bir şey mi?

- korona ile ilgili sanirim. teslim aldigin gunden itibaren 2 hafta icinde iade sansin var. begenmezsen bile, bahaneye ihtiyacin yok.

7 - USB falan hak getire. HUB'sız olmaz gibi geliyor. Sizce de öyle mi?

- ben usb'ye pek ihtiyac duymuyorum acikcasi ama lazim olunca yine dunyanin sonu degil.

8 - Windows'ta rahatça kullanıp bunda kullanamayacağım özellikler/programlar hangileri olabilir?

- bilemiyorum ama Windows yukleme sansiniz da bulunuyor. (bkz: bootcamp)

9 - Sırf bu işten para kazanıyorum diye "iş için" alacağım. Normalde bir laptopa araba parası verecek adam değilim. Sizce pişman olur muyum?
(bkz: 1, 2)

10 - (Bonus soru) Bu bilgisayar beni gaza getirip Xiaomi telefondan soğutup iphone'a geçirir mi?
- sart degil, bilmediginiz bir seyi ozlemezsiniz belki ama continuity gibi seyler hos...

Tüm sorulara cevap vermeyeceğim. Zaten bin kişi neredeyse aynı şeyleri yazıp durmuş.

Windows'ta yapmak isteyip de yapamadığın şey olursa OS X'in Bootcamp sihirbazı var. Windows 10 kuruyorsun. Zaten dahili bir uygulama olduğu için kaçak göçek bir iş değil. Windows'u kurunca tüm driverları vs. kendi kuruyor. Mac açılırken Alt tuşuna basılı tutarsan hangi işletim sistemiyle açayım diye soruyor. Windows da zaten çok hızlı. Ben aldığım zamandan beri her iki işletim sistemi de kurulu. 5,5 yıldır kullanıyorum. Windows'u ne kadar açmışımdır? Toplam 1 ayı geçmez. O da sadece oyun oynamak için.

Onun üzerine arsa, işçi, makine maliyetlerini de ekle istersen

bizimkilerin yaptıkları lk depremde yıkılır. ayrıca deprem bölgesinin olmadığı yerde de bu tarz yapılara ihtiyaç duyulmaz.

hepimiz kendimiz yapalımdan ziyade büyükçe bir firmanın yapmasını kastettim. üniversitelere yakın yerlerde olur ya öğrenci evleri için siteler yapılır. 3-4 katlı tamamı 1+1 , 1+0 dairelerden oluşan. ona alternatif olarak bu aklıma geldi.

48 saatlik bir işe de 12 daire yapıldığında çokta bir işçilik maaliyeti düşmüyor ki.

yani tamam 30-35bin liralardan da fazla olsun kastım direkt fiyat değildi. yine ne kadar artarsa da normal dairenin kat kat altında çıkıyor fiyat

Büyük şehirler için yatay mimari sıkıntı.

ben ingiltere'de bu tip evler inşa eden bir şirket için çalışıyorum. yangın yönetmeliğinden dolayı yasaklamak üzereler. artık 3 kat üstüne çıkamayacağız gibi. daha önce limit yoktu. şu an 6-7 katlı bir şantiyemiz devam ediyor. ev tipi olanlardan da binlerce yapıyoruz.

maliyeti 30 bin tl değil. keşke olsaydı..
bunun için fabrika kuruyorsunuz öyle anlatayım olayı.

depreme dayanıklılık konusunda sıkıntısı yok. bu tip inşaat bir vizyon olayı. düzgün çalışırsa birmiş bir katı 1-2 günde teslim edebileceğin bir yapıdan bahsediyoruz. inanılmaz bir vizyon.

türkiye'de asla tutmayacak bir olay.

türkiyede çok çeşitli konteyner ev yapan firmalar var, yeni de değil.

hem de ne şekilde istersen öyle yapıyolar.

bunlar da konteyner iskeleti zaten.

Tr de yapılan evler de bundan çok farklı değil zaten katları atıp alcıpanla ev oda ayrımı yapıyorlar. Anadoluda öyle yuksek fiyatlı ev nerde var ki büyük şehirler hariç. Bu 48 saatte yapılması imkansıza yakın ince işcilik elektrik boya badana olamaz yani imkansız. Bi de farkettiğin gibi hep aynı tip oda oluyor konteynerler standar öyle biraz daha büyük olmuyo ya 20lik ya 40lık

Bu tür prefabrik yapılar bazı alanlarda çok iyi işleyebiliyor. Örneğin otel, yurt, toplu konut gibi aynı veya benzer modüllerin çok sayıda tekrar ettiği uygulamalarda inşaat sürelerini inanılmaz kısaltabilir. Ancak fabrikada üretildiği için adet sayısı önemli. Avrupada özellikle şehir merkezinde şantiye kurmanın zorluklarına karşı da tercih ediliyor. Çin'den gemiyle otel odası getirtilebileceğini bile duydum.

Ülkemizde neden tercih edilmiyor? Belki işçilik maliyeti avrupadaki kadar yüksek olmadığı için olabilir. Ben bir mimar olarak böyle bir prefabrik yurt tasarımı projesinde çalışıyordum ancak krizden sonra konu kapandı.

Ahşap ev de tercih edilmiyor mesela, betonarmeden daha ucuz ve pratik. Ama dezavantajları benzer olduğu için tercih edilmiyor.

1- yangın
2- bakım gerektrmesi
3- kullanım ömrünün betonarmeye göre kısa olması
4- %50den fazla ucuza geldiğini sanmıyorum. İnşaatın ince işleri yine olacak (elektrik tesisatı, evye, kombi, ekstra yalıtım malzemesi vs.)
Betonarme kaba kısmı da o konteynerlerin satış ve kurulum ücretini pek katlamıyor olabilir. Standart bir konteyner 3x7 m= 21 m2
Bir betonarme inşaatın anahtar teslim maliyeti 1400 tl/m2 civarıydı en son. (üzerine müteahhit karı eklenecek tabi, mesela %30)
Oradan karşılaştırın

Betonarmeden daha ucuza gelmez, belki kafa kafaya gelir.

Betonarmede parayı tutan ince işçilik ve ince malzeme maliyetidir. Isı yalıtımı problem değil, konteynerde de yapılıyor.

Normalde de evden çalışan bir evde kalma uzmanı olarak geliyorum.

Birincisi, başka bir soruya yazdığım cevabı yapıştırayım. Eğer evden çalışmanız gerekiyorsa ve odaklanamıyorsanız: sabah işe gidecekmiş gibi kalkın, duş alın, diş fırçalayın, saçınızı başınızı düzeltin, rahat ama pijama olmayan bir şeyler giyin (normalde yolda geçen süreyi uyuyarak ya da kahvaltıyla değerlendirin tabii) sonra da işinizin başına oturun. Normalde işe başlamadan önce yaptığınız şeyleri yapmak rutininize dönmeyi kolaylaştırır.

Fakat evde dikkat dağıtan çok şey var, bir anda kendinizi halı silerken, kitaplık düzeltirken, bi sarma sarayım derken falan bulabilirsiniz. Kendinizi bunlara kaptırmamaya dikkat edin. Eğer işinize yarıyorsa pomodoro tekniğini falan deneyin.

İş dışında:
- Denemeye niyetlenip hep ertelediğim tarifler var, onları ufak ufak gündeme alıyorum. Bu arada dışarıdan yemek söylemeyi bıraktık ve daha sağlıklı beslenmeye başladık ister istemez.
- Arkadaşımın hediye ettiği ve henüz hiç açmadığım bir ebru setim var (benzerlerini internetten alabilirsiniz) onu kurcalayacağız bir ara.
- Lego seviyorsanız şu aralar ufak setler alıp yapmanın tam sırası.
- Puzzle, maket gibi şeylerle uğraşılır. images.app.goo.gl Şunlardan var evde henüz yapmadığımız.
- Birkaç arkadaşım ekmek yapmaya giriştiler.
- Bugün bir arkadaşım evde taze makarna yapıyor.
- Ertelenen kitaplık, ayakkabılık, gardrop, mutfak dolabı toparlama ve fazlalıkları ayırıp atma işleri için şahane zaman.
- Arşivlerini erişime açan yerli yabancı kaynaklar var, tiyatrolar, operalar, konserler, müzeler, kütüphaneler... Bunları listeleyen sayfalar da var internette, onlar takip edilebilir.

Mesai saatinde evden çalılıyoruz. Akşamları da dizi film. Ama legolar indirime girse de alıp yapsal diye de düşünmüyor değiliz hanımla

Home office

hala tam oturtabilmiş değilim ama 2 3 şeyi uzun süreler boyunca yapmaktansa, 7 8 farklı eylemi daha kısa süreler içerisinde yapmaya çalışıyorum. sıkılma opsiyonunu azaltmak adına. bu çerçevede yaptıklarım/yapmaya çalıştıklarım:

- uzun zamandır "sonra izlerim yeaa" yaptığım filmlerden her gün 1 tanesini izlemek,
- yarım kalmış dizilerden günde maksimum 1-3 bölüm kadar izlemek

(amacım ekranda geçirdiğim süreyi minimum seviyede tutmak, o yüzden sınır koydum)

- 2 3 saat kadar mesleğimle alakalı işlerle ilgilenmek
- kendime bu karantina süresi içerisinde hiç denemediğim bir işi yapma misyonu yükledim, bu çerçevede de önyargıyla yaklaştığım yogaya şans vereyim dedim. youtube'tan "yoga with adriene" ye başladım, 30 gün boyunca istikrarlı bir şekilde yapabilmeyi umuyorum (emin değilim)
- onun dışında 3 4 günde bir de olsa vücut ağırlığı veya evdeki dumbeller ile kısa bir antrenman yapmak
- yine evde acele iş çerçevesinde olmayan ve sonraya bırakılan ince işleri her gün bir tane olmak üzere yapmak, örneğin mutfak dolaplarını silmek. (:
- yemek yapma gibi şeyleri geçiyorum, onu zaten zaruri uğraşlar içerisinde görüyorum
- elbette kitap okumak (ama özellikle yorucu olmayan ve nadiren okuduğum polisiye tarzı kurgulardan da okumaya karar verdim bu aralar. çünkü sürecin kendisi zaten sıkıcı)
- puzzle yapmayı düşünüyorum ama sinir krizi geçirir miyim bilmiyorum, emin olan yapsın fjssd.
-köpeğim var, bu süreçte ona da değişik komutlar öğretmeyi düşünüyorum. hem bağ kurma hem kaliteli vakit geçirmek açısından. oyun ve sevgi bir yere kadar ^^
-duyuruya bir seneden fazla süredir girmiyodum, karantinada ona da tekrar şans vereyim dedim
- son olarak yine uzunca bir süredir ertelediğim ve kataloglama/düzenleme yapmam gereken işlere el atmayı planlıyorum, bunu henüz yapmadım. örneğin akademik makale/kaynakları düzenlemek ve endnote'a girmek gibi. aynı şeyi bilgisayardaki fotoğraf vb. dosyalarım için de yapacağım

şimdilik bu kadar. ^^

babam normalden 10 kat fazla ellerini yıkamaya başladı. normalde sağlığına pek dikkat eden biri değildir ama bu konuda duyarlı davranıyor. annem evden çıkmıyor.

Benim ve eşim için evet bu durum geçerli. Biz ailelerimizden daha fazla ciddiye alıyoruz gibi görünüyor.

sülalemdeki kimse önemsemiyor, genç ve eğitimli diyebileceğim bir kısım bile. hatta bugün cehaletlerine bir kez daha şahit oldum ve üzgünüm.

Annem evden neredeyse hiç çıkmıyor ve temizliğe hijyene normalden daha fazla dikkat ediyor.

94 yaşımda dedem var, 50 senedir sigara içiyor, bir poşet ilaç kullanıyor.
büyükşehirde yaşıyoruz, bari köye gönderelim dedim. babam ve amcamların hiçbirisi onay vermedi. köydede dedemin kendi evi var mis gibi.
babam ve annem 65-70 yaşında. annem insna temasını kesti, babam gezmeye devam ediyor. ama ikiside verdiğim bağışıklık güçlendirici ilaçları kullanıyor.

Babam 88 yaşında. Normalde çıkıp fıldır fıldır dolaşan biridir. "Bir süre toplu taşıma kullanma" dedik. İnanamadığım bir uysallıkla "siz nasıl derseniz" dedi. Arada sahile inip geliyor ama çarşı pazar dolaşmıyor. Sadece geçen gün ablama "Hastalanırsam beni eve kapatın, sen kardeşine geçersin. Bana yemek getirseniz kafi, sakın hastaneye götürmeyin" demiş. Kıyamam yaa...

bizdekiler onemsiyorlar. el opme falan hic olmuyor. yanlarina pek yaklasmiyorum, kendi odamdayim.

Menschen olması lazım

Netzwerk

netzwerk +1

bundan beş sene önceye kadar Menschen kullanıyolardı

aynı işlemci ve gtx 760'ım var 2gb, 2k monitör ile hayatımdan memnunum- oyun oynamıyorum.

ben yeni grafik kartı almak isteseydim bu sefer amd kart düşünürdüm ve en aşağı RX580 bakardım. ultra sevdası olmadan düşük ayarlarda 60ı yakalar bence bu işlemci ile.

ama biraz uzun ömür biraz da rahat rahat çalıştırsın istiyorsanız keseyi açmak lazım bütçe ne kadar bütçe de belirtmemişsiniz.



şu sitede 7600+rx580 4k çözünürülkte bazı oyunların fps değerleri verilmiş (Ultra ayarlarda)
fikir verebilir:
www.gpucheck.com

4k 60fps dediğin çok zor bir iş. 4k oynayacaksan 30fps oynamayı kabul et bence, veya 2.5k gibi bir çözünürlükte 60fps oyna.

bunu deme sebebim, 4k 60fps için rtx2080 gibi ekran kartları önermeleri.

bende 1080 var, 4k denemedim ekranım yok ama 30 kare bile alamayabilirim gibi geliyor. (full ayarlarda)

ayrıca o işlemci de darboğaz yaratabilir belki.

980ti dan 1080ti a geçtim ve dünyam değişti. Rdr2 ultra detayda 4k oynatıyor ancak 60fps değil. Eğer detayları düşürürsen 60 yakalarsin çoğu oyunda bence.
Bütçe darsa benim yaptığım gibi ikinci el bir 1080ti al. Dar değilse 2080 super al.

Stanley termoslara bak, gerçekten kaliteli. Ama fiyatı tuzludur ömür boyu garantili hemde.

Teşekkür ederim ama gerçekten fiyatı tuzluymuş benim için :) Daha ucuz bir şeyler bakıyorum.

Zojirushi sizin aradiginiz termos

1 gün boyunca sıcak tutabilecek bir termos var mıdır bilmiyorum. Stanley termoslar malzeme kalitesi ve sızdırmazlık anlamında başarılı ama onlarda da 8 saate kadar falan sıcak tutuyor genelde.

@chavezding o halde sende orijinal termosa bak, yani thermos.

Bim getirecekti 150 liraya yarim litrelik stanley. Oyle bi firsat kovalamak lazim.

Decathlon termoslari da gayet başarılı. 1 lt 100 TL civarı idi 6 ay kadar önce.

1-1.5 lt civarı kapasitesi olan stanley ve thermoslar o kadar sıcak tutma kapasitesine sahip. thermos king 1.2L var bende 24 saat sonra sıcak çay içiyoruz. amazon.com'da yarı fiyatına bulursun. türkiye'de fahiş fiyatlar.

elin rahat edene kadar 1080p oynayıver XD rahatlayınca 2080 çekersin. işlemcin eskiyse onu da yenilenmen gerekir bu 2sine düzgün bi anakart lazım olur falan. çok masraf

1. para olunca da 3.

bilindiği üzere her sene teknoloji katlanarak artıyor. bir de rtx ile gelen bir ray tracing mevzusu var. canını alana kadar kullan. önce 1440p'ye düşür sonra 1080p'ye :D. gittiği yere kadar gitsin.
bir de eknomoik olarak dikkatli olmaya çalıştığın dönemdeymişsin.

980 satmak istesem pek para etmez di mi?

araştırmak lazım. sahbinden de en ucuz 850tlye var 980

980e eşdeğer bir kartım var, hatta finewine sagolsun modern oyunlarda çok daha iyi.

Şimdilik 4k yerine çözünürlüğü düşürüyorum. Bu sene içinde AMD de Nvidia da yeni nesil gpulari çıkaracaklar. Burada önemli olan, amdnin rdna2 mimarisi PS5 ve Xbox sex'teki mimari olacak. O yüzden yeni nesili bekliyorum.

4. Geforce Now sistemini kullanın ve donanım sorununa elveda diyin.

Osmo Pocket kullandım. Biraz kaprisli bir alet. Yeni nesil bir gopro veya Osmo Action daha pratik olacaktır.

Çocukken hiç beceremezdim ancak nostalji yapmak amaçlı birkaç kez indirip yeniden oynadım ve hiç zorlanmadım. Tekniği bilince bence zor değildi. Ama mayınları bırakırken inşaat işçilerinin saldırısına uğramak çok can sıkıyordu.

25 yaşındayım, hala ara ara aklıma düştükçe bu bölüme kadar oynarım oyunu. buraya gelince de ağlaya zırlaya bırakır, küfrederim. ben geçemiyorum abi. ha ben gerçekten kötü bir oyuncuyum orası ayrı mesele ama olsun yani 94 doğumlu adamım, bilgisayarla büyüdüm, gta 3 oynarken kör olduydum neredeyse, öyle bu işlerden hiç anlamayan biri de değilim yani. yok, olmuyor. asla geçemiyorum. bi de gurur yaptım, o bölümün geçildiği save dosyası falan da indirmedim hiç. gta vice city en sevdiğim oyunlardan biridir, hala ara ara talatpaşa bulvarı'nda kulaklığımı takıp self control dinleyerek yürür ve yalıkent night club'ın önünden geçerken ışıltılı vice city günlerimi yad edip sessizce ağlarım ama ben o rc helikopter bölümünün ötesini göremedim bu oyunda. bence laura branigan da o şarkıyı zaten oyunu öngörerek yazmış... you take my self control diyor, yani ben seni kontrol edemiyorum helikopter kardeş, allah belanı versin.

Hiç geçemezdim, oyunu 2 3 kere baştan oynadım. Hep kuzenime oynatırdım o bölümü

cuphead i nasıl bitiriyorsunuz ya. ilk bölümü bile geçemedim.

Helikopter yönlendirme tuşlarını ok tuşlarına ayarlarsanız çok kolaylaşıor. Bana getir 2 dk fazlayla bitireyim sana görevi.

Küçükken hiç yapamazdım. O görevi hep pas geçtim. 4 5 yıl önce kardeşimi oynarken gördüm o da benim gibi o bölümü pas geçmişti. Aldım ben yaparım diye yine geçemedim.

numpad ile dan diye bitirirdim.

call of gibi oyunlarda hep invert mouse oynaardim

görevi bitiremeyenler numpad tuşları ile manevra yapıldığından bi haber olanlar genelde.

bu görev çok basit bir görevdi. asıl mesele haiti'lileri rc uçağı ile hava bombalaması sureti ile avladığımız bölüm (bombs away) ve film stüdyosunun reklam dağıtma görevleriydi.

benzinli alır lpg taktırırdım.

Dizel almazdım, benzinli finansal olarak daha mantıklı görünüyor

benzinli

net dizel alırdım

net benzin.

Senelik 10k km için çok mantıklı görünmüyor dizel

dizelin hiçbir mantığı kalmadı artık. havayı leş gibi kirletmesi ayrı, maddi açıdan da bir numarası kalmadı.

benzin. +1

lpg'siz benzinli araç kullanıyorum.

Senelik 10 bin km kullanıyorum ben de, benzinli aldım, lpg bile taktırmadım.

Tartışmaya kapalı
Benzin
Lpg falan aman aman
Zaten 1.2
Hiç düşünme benzinli al geç

Hangisini alayim diye bir sey dusunmem bile.
Hangisini almali diye bir sey yok burada, alınacak olan benzinli net.

Yıllık 15 bin’in altının (hatta son dönemlerde 20 bin) dizelin bir olayı kalmadı.

sene 2020 ve hala dizel araba almalimiyim sorulari ile bizi uzuyorsun kral.
tabii ki benzinli alacaksin.

Almazdım.

Benzin iyidir

kısa mesafelerde motor sogukken kullanıyorsam direk benzinli alırdım, zaten yakıtı kafa kafaya olacaktır.

diğer türlü az km de olsa dizel alınırı cünkü 1.5dizel gercekten cok başarılı.

dizelin servis bakımı maliyetli. motor çabuk ısınmaz, ısınana kadar bir miktar fazla yakar, klima varsa motor ısınana kadar soğuk üfler, bakımı parçası ıvır zıvırı her yerde bulunmaz.

benzinli aracı anadolunun en ücra köyünde bile tamir ettirebilirsiniz, motoru çabuk ısınır, kliması da çabuk ısıtır, bakımı ıvırı zıvırı yakında bakkalda bile bulunacak neredeyse. lpg ile neredeyse kafa kafaya yakıt maliyeti elde edebilirsiniz. aradaki farkı dizele vereceğinize çok iyi bir lpg kiti taktırabilirsiniz.

Senede 10.000 yapsam v8den aşağı inmem (benzinli)

Araç marka ve model belirtilse daha sağlıklı bir yorum yapılabilir. 1.2’den kasıt tsi mi? Ki çok yakar. 1.4 tdi polo ve 1.4tsi golf’e binen birisi olarak kesinlikle dizel derim. Gaziantepte yaşıyorum golf ile km 80 kuruşun altını görmedim. Polo ile bu tutar 40-45 kuruş arası gidiyordu. 1.2 tsi manuel polo kullanan arkadaşım 75 kuruştan aşağı yakmadığını söylüyor ki kendisi mesai arkadaşım. 9bin sizi yormayacaksa dizel derim ama dediğim gibi model belirtirseniz daha sağlıklı olucak değerlendirmeler. Bakım olayına gelirsek birini 350 liraya diğerini 200 liraya yaptırırsınız astronomik farklar yok diye düşünüyorum.

dizel şehir içi 5.5, benzinli ise 7.5litre yakacak. aradaki 2 litre farkın şu an maliyeti 100 km için 17tl - 10k için yılda 1700tl.

dizelin bakım masrafı, partikül filtresi gibi faktörleri düşününce benzinli almak daha mantıklı görünüyor.

Ben direkt benzinliği secerdim ki yillik 20bin km için bu tercihi yaptım.

4 bin tl diyorum

yaşanılabilir bir ev minimum 2000
aidat 150
yakacak 250
su+elektrik+internet 200
----------------------------------
2600 baz masrafların ona göre hesap et

4000-4500 arası yaşanabilir.
3000-3500 arası hayatta kalırsın (ev arkadaşı ile vs)

tek başına eve çıkacaksan 4k.

evi ve masrafları paylaşırsan 3000'e yaşarsın.

3300 e her gün çok kral sofralar kurarım.

orpheus +1

- Yaşanabilir bir ev (ve semt) kesinlikle minimum 2000 tl maalesef.
- Aidat 150 tl civarı olsa,
- Elektrik 100 tl (çok zamlandı maalesef), su 40 tl, internet & tv 60 tl (uydunet'in bu fiyatlarda paketleri vardı en son)
- Kışın ısınma 300 tl olsa (yalıtımı kötü bir evse bu masraf artar tabii)
- Yol masrafı 215 tl desek (bu ne kullanacağınıza veya yol paranızın karşılanıp karşılanmadığına göre çok değişkenlik gösterebilir tabii. Burada aylık tam akbili dikkate aldım.)
- Mutfak ve eve alışveriş masrafı aylık 750 tl desek (bu da kişiden kişiye çok değişir tabii),
- Haftada 1 gün 100 tl akşam yemek & sosyalleşme parası olacak desek (bu da kişiden kişiye çok değişir elbette ama asgari diyelim)

Toplamda en az 4200 TL gibi bir maaş almak lazım diye düşünüyorum.

Yaşanılabilir bir ev 2000 tl nedir ya abartmayın bence. adam size asgari diye sormuş. kira + aidat max 1500'e yepyeni evler bulursun birçok yerde.

Mesela bildiğim bir muhiti koyayım, metroya yürüyerek gidersin, otobüs var her şey var, cadde üstü ev, varoş mahalle arası değil bir şey değil, al gül gibi ev;

www.sahibinden.com

yahu hepiniz ise 5 dk yurume mesafesinde mi oturuyorsunuz min 2000 kira denmis, 650 tl kiradan ciktim evlendim simdi 1150 den 1350 ye cikti kiram, 4bin tl ile yalniz yasayan arkadasim 60 bin tl lik araba aldi birikimi olmadan. standartlara gore degismesiyle birlikte 2,500 le bile geciniilir 4 rahat gerisi tasarruf edilebilir diyorum.

3500 zorlar ama yasarsiniz, 4000 daha iyi tabi

Abi bu şarjı bitmeden şarj etmeme olayları falan 20 yıl öncesinde kaldı. Öyle bi durum yok artık. Macbook Pro'nun pilini çıkartamayacağın için özel olarak dikkat etmen sana gereksiz stres olarak geri döner. O pil illa ki bitecek. Ben 2014'te aldım. Hala sorunsuz kullanıyorum. Pil ömrü azaldı mı? Tabii ki azaldı ama öyle aniden kapanma, 2 saatte bitme falan yok. Hala uzun süre gidiyor.

hah tam olarak almak istediğim cevap buydu, teşekkürler.

bu tür pilleri uzun ömürlü tutmak için şarjının çok düşük noktalara gelmesine pek fırsat verme. kullanmak gerektiğinde kullan elbette ama sürekli %15 lerde takılırsan pil daha çabuk eskiyecektir.

ben de 2015 den beri aynı macbook'u kullanıyorum. sürekli şarjda, sürekli çalışıyor, aldığımdan beri hiç kapatmadım.

pil performansı eskiye nazaran yüzde 20 kadar düştü o kadar.

pil döngüsü taş çatlasın 30dur.

zaten pildeyken ister istemez enerji tüketimi çok olmasın diye tam performansta çalışmaz hiç bir dizüstü

Sizdeki cinslerle tecrübem olmadığı için bir tavsiye veremiyorum ama kendi tecrübemi paylaşayım. 5.5 yaşında tekir kısır kedimizin yanına ne zamandır almayı düşündüğümüz 2. bir kediyi sokaktan bulup aşılarını yapıp eve getirdik. ilk günlerde küçüğü (tahmini 4-5 aylıktı) ayrı bir odaya koyduk, mamalarını kapının dibine koyduk her ikisinin de. büyüğünün başta tadı kaçtı, arada tısladı falan (5 yıldır tısladığını hiç duymamıştım). sonraki günlerde kapıyı açıp ortak alanda durmalarına izin verdik, evde yokken yine kapalı tuttuk birkaç gün daha. ilk bir iki hafta büyüğü tısladı hatta birkaç kez suratına yapıştırmışlığı da var ama ciddi kavga gibi bir durum olmadı. ortak oyunlar, mama kaplarını gittikçe birbirine yaklaştırma derken yaklaşık 1 ayda birbirlerine çok alıştılar, şimdiki halleri fotodaki gibi :)
hizliresim.com

sonradan öğrendiğim kadarıyla pek çok kişi benzer süreçlerden geçmiş. ilk birkaç hafta huzursuzlansalar da eninde sonunda alışırlar dediler, öyle oldu gerçekten.

Ah çok tatlılar. Umarim ben de cesaret edebileceğim cunku geri donusu yok (:

yaklaşık 2 ay önce benzer bir süreçten geçtim ben de evde. 1 yaşından az büyük kedimin yanına sokakta şiddet görmüş 2 yaşından büyük başka bir kediyi getirdim. Aşağıdaki videolar bana inanılmaz yardımcı oldu, burada söylenenleri harfiyen uyguladım diyebilirim. Yeni gelen kızım travma yaşayan bir kedi olduğu halde büyük kavga gürültü yaşanmadan ya da kendilerini tedirgin hissetmeden bir arada yaşamayı öğrendiler. Henüz çok samimi olduklarını söyleyemem ama aynı koltukta uyuyorlar, arada birbirlerine pati atma girişimleri olsa da kavga çıkmadan olay tatlıya bağlanıyor :)

Bence asagıdaki videoları izleyip buna göre aksiyon alırsanız sıkıntı yaşamazsınız :)

www.youtube.com
www.youtube.com

Biz de gibicibicis’in surecinden gectik tam olarak, gayet mutlular. 2 kedin olmasi ilerde yasi ileri olani kaybettiginde bosluga dusmene de mani olur senin acindan da iyi. Tabi omru uzun olur ins.

deneyin fakat siyamlar inanılmaz kıskanç olabiliyor. Karakterleri başka hiç bir cinse benzemiyor.

Çok zayıftım (fiziksel olarak), çok depresiftim, her şeye herkese küsmüştum, çok yalnizdim. calismiyordum, evden disari cikmiyordum. 2017 Haziran ayında bir gün evimin onundeki spor salonunun yanından geçerken içine girip kayıt oldum. Sebepsiz yere ama yılların verdiği boşluk ve amacsizlik korkunç bir şekilde buna konsantre olmami sağladı. 4 gün spora gidiyor, 4 gün yüzüyor, akşamları da bisiklet sürüyordum. Eylül sonunda 15 kilo aldım, hayatımda ilk defa dating programlari kullanıp insanlarla buluştum, seviştim. Giyim tarzım değişti, bambaşka bi insan oldum.

Derken geçen yıl hayatıma birisi girdi ve ağzıma sıçtı. Ondan beridir toparlayamiyorum, bu süreçte kazandigim şeylerin yarısını (fiziki görünüş etc) kaybettim.

Inanıyorum kendime ama bundan da kurtulacağım. Yeniden o süreci baslatacagim, eskisinden daha iyi olacağım.

karakterim çok değişti.
Egzersiz yapma açısından değiştim.
Öfke kontrolü açısından 180 derece değiştim diyebilirim.
Gönül işleri konularında değiştim bayağı.
Kendimle ilgili en sevdiğim şeylerden biridir bu hatta, 25 sonrası başka bir insana dönmüşüm gibi oldu.

Degistim.

Fikirlerim.
Kilom.
Tercihlerim.
Yasadigim ulkeler sehirler.
Vs vs.
İlgi alanlarim.
Hobilerim vs.

Bazi degisikler ciddi radikal oldu bazilari zamanla yavas yavas.

Degismeyen bunlarin hepsiyle baglantili olan bir öz var tabii ki.

Ama degismek gayet normal. Degismiyorsan sıkıntı.

Karakter olarak değiştim. Daha duygusuz, mantık odaklı ve umurumda olmadan yaşıyorum.

Degistirebildigim şeyler oldu, degistiremedigim şeyler oldu. Denemeye devam ediyorum.

bu tarz şeyler "o an" karar verilip uygulamaya geçtiğin zaman oluyor ama asıl önemli olan devamını getirmek.

hayatımda 1 defa rejim yaptım çok zorlandım ama sonuna kadar çok sıkı şekilde uydum ve istediğim kiloya düştüm.

yada dil sınavına 8 senedir hazırlanmayı planlıyordum bir anda tamam lan gidip yazılıyorum dedim 2 ay devam edip istediğim puanı aldım(2 ay çok sıkı çalıştım)

kısaca başlamaktan çok devam etmek önemli ve o devam olayında kendinizi motive etmelisiniz.

ha değiştim mi yıllar içinde değiştik karakterim değişti bazı konularda çok daha umursamaz oldum.

içlik değil de normal pantolonun üstüne giyilen rüzgar kesici pantolonlardan olabilir.

Rüzgar geçirmeyen kumaştan yapılmış bir pantolon giyeceksin. Önemli olan rüzgarı dizlerden yememek, yoksa ileride romatizma.

amerikada 'leather chaps' diye bişey giyiyorlar. giyip çıkarması pratik diye düşünüyorum.

Şehir içinde maksimum 50 civarı hızlarda kullanıyorsan koruyucu dizlikler işe yarıyor. İçine de termal içlik giydin miydi tamamdır.

Lbc yandan fermuarlı motosiklet pantolonu al bir tane. Giyince keşke daha önce alsaydım diyeceksin

çok komik gelecek ama, pantolon olarak içeri çok rüzgar geçirmeyen herhangi bir pantolonu giyin. içine ise kadın çorabı :( bildiğin külotlu çorap. bisikletçiyim, kışın uzun turlarda eskiden külotlu çorap giyerdik. sonra sonra bu termaller çıktı ama inan termal içlikler külotlu çorap kadar ısıtamıyor ve daha kalınlar...

Bunun için en güzeli diz örtüsüdür. Motosiklet pantolonu elbette daha estetik ve koruyucu ama soyunmak giyinmek dert olabiliyor.

Motorunuza uygun diz örtüsü alırsanız hem soğuktan hem yağmur çamurdan korunursunuz.

motosiklet surerken giymeniz gereken sey motosiklet pantolonu.
sukuter de olsa vitesli de olsa 2km de olsa 20km de olsa motosiklet pantolonu giymek gerekir.
yandan fermuarli olanlar var, ayaginizda ayakkabiyle bile giyip cikarabilirsiniz.
pantolonun icinde zaten diz korumasi takili olacagi icin usumezsiniz de.
pantolonu da kiristirmaz.

26 yaşındayım erkeğim yarışmaya ankaradan katılıyorum beyazlarım var. yaklaşık lise2den beri beyazlarım var.

ama kellik daha büyük problem.

24 e, az da olsa var + tepemde açıklık var.

25/k, beyazım yok, gür saçlarım var.

erken yaşta beyazlaması da büyük dert kellik de ayrı büyük dert :/

32 k, var tabi :) ilk beyaz telim üniversite 3.sınıftayken çıkmıştı, 3 tel beyazla mezun olmuştum. sonra hızla arttılar. bembeyaz değil tabi şu an, o kadar fazla değil beyazlar. kına yakıyorum güzel oluyor, aralarda turuncu teller parlıyor :)

35e,
Saçlarımın neredeyse yarısı beyaz. Lisede tek tük başlamıştı. Sonra üniversitede hızla dökülmeye başladı. Neyse ki o fazla ilerlemeden bir beyazlama dalgası geldi ve dökülme durdu. Beyazlarim olmasa muhtemelen tepem tamamen açılmıştı şimdiye.

33/e beyaz yok ama önlerden açılmaya başladı.

28/E. 18 yaşından beri saçımda beyaz var, göğüs kıllarım bile beyazlamaya başladı dfgsdfg. lakin saçlarım gürdür.

36 e var tabi ilk olarak üniversite son zamanlarında çıktı beyazlar.

31e beyaz yok tamami siyah, oldukca gur, kenarlarda koselede acilma falan yok.

Birkaç tel anca var, saçlarım gür, 22k.

30 erkek. 3-5 tane var. sanirim ilk 26-27 yasinda cikti.

31/e alsancak tarafında bira içebiliriz.

(azcık beyaz var.)

32e saçımda sakalımda belirgin beyazlar var 25-26 yaş civarı saçımda birkaç telle başlamıştı

23 erkek
gür saç, beyazlar git gide artıyor
annem, dayımlar, dedem falan bembeyazdır, biraz ırsi bendeki
seviyorum ben ara ara çıkan beyazları

24e orta kısımlarda beyazlar var. az da diyemeyiz cok da diyemeyiz. gür saçlar, açılma konusunda emin degilim.
yarışmacılara başarılar dilerim.

Benim ilk beyazlarım ilkokul 2. ya da 3. sınıfta falan çıkmaya başlamıştı. Yani 8-9 yaşındayken. Şimdi 26 yaşındayım. Çok beyazım var ve garip bir şekilde zamanla sevmeye bile başladım beyaz saçlarımı. Çok küçüklüğümden beri alışkın olduğum için hiç rahatsız olmuyorum onlardan.

37 hatta şubat'ta 38 olacağım buna rağmen tek tük var..

34e, yığınla.

24e, sol şakakta açıklık hafiften, ön kısımda fazlaca beyaz.
yarışmacı arkadaslara başarılar dilerim

33e beyaz tek tük var.

28 / e

23 yaşından beri saçımda beyaz var. özellikle yanlarda, azıcık kızıla kaçan yerlerim beyazlıyor. burun kılları ve sakalda da beyazlıklar var. saçlar da seyrekleşiyor.

saçım dökülmesin ama komple beyazlasın isterim.

31 yaşındayım, 20’li yaşlardan beri 2 tel beyaz saçım var onları da dipten kesiyorum bir daha görmüyorum.

evin önünde zemine bir halka yaptırdım. Bundan: abus wba 100
motorsikleti abus zincir ile arka lastikten buna bağlıyorum. Üzerini de branda ile kapatıyorum.

Evine yakın bir otoparka bırakan tanıdığım var. Ne kadar güvenli bilemem tabi. Kimisi apartman girişine koyuyor. Gözönünde bir yerde olursa kilit fayda etmeyebilir.

skin falan var apex edition'da yanlış hatırlamıyorsam. steam'de içeriği yazıyordur. 5 lira al gitsin ne olacak :D

Daha önce oynamadım ama Steam'de Apex sürümünün 3 yeni görev, bir yeni silah ve hayvanlar için skinler içerdiğini yazıyor. Çok da önemli bir şey değil bana göre. Görevleriçin alınabilir belki ama onun dışında gerek yok.

Bu arada bence onun yerine Far Cry 3 al. Sırf Vaas için bile alınır.

Far cry 3ü oyna. 3ten sonra çıkan far cry oyunları çöp.

ben primal'ı sevmiştim açıkçası. neden sevilmiyor anlamıyorum.