sert bir kahve iç birde sınavdan sonra nasıl rahatlayacağını düşün bu dersten kurtulduğunu hayal et ve derse başla.

Kahve hiçbir işe yaramıyor bende. Hatta bünyemi bozuyor bazen.

Başka öneriler?

@herbivor ben de aynı durumdayım. ama bir türlü olmuyor. üstesinden gelemiyorum bu durumun.
@batuhanolabilir: yolla kanka

Bırak odaklanma. Zorla yaptırmıyor sana kimse, başka şeylerle ilgilen.

aynı dertleri paylaşabileceğin arkadaşlar varsa mutlaka yanlarında ol. denedim %100 çalışıyor. yalnız olmak insanı daha çok strese sokuyor bazen.

Pek faydası olmaz eğer cam şişede değilse, çünkü pet şişeler elastikdir, basınca tepki veir, büzüştürmek çok da fark etmiyor.

olur. içindeki karbonmonoksitin "kaçıp" karışabileceği ne kadar az hacim varsa o kadar az kaçar falan.

Yapıyorum. Valide hanım alıştırdı. Etkisi olduğunu düşünüyorum.

Bunu yapmiyorum ama doldurdugum anda agzini kapatirim gazi kacmasin diye. Bir de soguk tutarim. Isindikca gazi ayrisir, kapagi actiginiz anda atmosfere karisir. Bu yuzden soguk tutmak onemli. Sicakken kapagini acmayin.

etkisiz bence. hatta daha fazla gaz kaçırmasına sebep düşünüyorum. içindeki karbondioksit baskı görmeyince sıvı içinden kolayca dışarı çıkarak şişeyi şişirebilir. şirir. bence içine hava basıp kapatmak daha geçerli bir yöntem ama öyle bir şey olmaz.

@difd
hacmi azaltsan da, o sıvıdan gaz çıkıp yine basınçlandıracak, ama bu sefer daha az gazla aynı basıncı sağlayacak. yani bence.

ben 24x330ml kutu alıyorum koliyle... en güzeli.

Gazlı içecekler egzotermik çözeltilerdir ve egzotermik çözeltilerde çözünürlük sıcaklık ile ters orantılıdır. Yani sıcaklık artarsa çözünürlük azalır. Bu yüzden sıvıda çözünmüş gaz sıcaklık artdığında sıvıdan ayrılır. Basınç ise doğru orantılıdır. Yani kabın basıncını azaltırsan çözünürlük azalır. Artırırsan çözünürlük artar. Bu durumda şişenin içine ekstradan hava basman daha mantıklı.

Pepsi icersen hic bunlari yapmana gerek kalmiyor.

@acemi, işte gazın dolacağı hacmi küçültürsen, gaz azalan boşluğa daha çabuk dolup aynı basınca ulaşır. üç birimlik boşlukta 4 birim basınç istiyorsak 12 birim gaz gerek. 1 birimlik boşlukta 4 birim basınç istiyorsak 4 birim gaz gerekecek. yani sıvının içinden çözülen gaz azalacak.

Onu degilde sunu yapiyorum 2 litrelik kola alip 1 er liktrelik 2 siseye koyuyorum Biylece 2 litrekik kola yariya gelginde bosalan kismina gaz kacisini onlemis oluyirum.Git 1 litrelik al dersen daha ucuza geliyor

10 defa dolsa boşalsa pert olur bu. Değmez gibi.

kolpaçinodaki polis'in lafı aklıma geldi, şu batarya değerini görünce

olay şurada gizli:

Battery Capacity(mAh):
9001-10000
Socket Type:
Others
Model Number:
100000mah
Model Number:
S100000
Place of Origin:
Guangdong, China (Mainland)

Model Number: 100000mah

asıl kapasitesi 9k ile 10k arasında.

999999999999999 in 1 atari kasetleri gibi oldu bunlar da iyice... 100000 mah kapasiteyi o boyuta sığdırabiliyorsa çinliler, japon gidip onyüzbinmilyon amperlik bataryası olan telefonlar üretirdi... böyle şarjı bitiveren aletlerle kalmazdık biz de...

bi de bunların güneş panelleri cok dandik ben de vardı benzer bi şey tüm gün güneş alan bi yerde bıraktıgımda telefonu %10 civarı doldurmuştu.

alt tarafı sıçıcan bu kadar senaryoya gerek var mı kilitle gitsin

B veya ci

a- sıfır risk

ahahahaah. yav anlamadım niye kasıyorsun bu kadar?

Ben garantici adamım: kilitlerdim.

a. kendi evimde değilsem kilitlerim. kendi evimde de kimse varsa kilitlerim.

altıma yapardım.

Evde tek olduğum zaman bike kilitliyorum ben manyakmıyım lan ben

kilitle gitsin.

bir insan c'yi neden seçer niye seçer ?

tinyurl.com

ASlında sormak istediğimi sormamışım yine asdfgh

İşleri bitmiş vs, kapının böyle kilitlenmesi size kötü hissettirir miydi eğer yan oadaki olsaydınız? Yani şöyle bir düüşünce mesela olmaz mıydı:

"sanki kapıyı kilitlemese, içeri girecektim, bir mesaj vermiş gibi atlayacaktım. Kendini ne sanıyor."


a- Hayır olmazdı çünkü kapı kilitlenmesi çok doğal bir şy
b- Eğer yakın arkadaşsa olurdu. Bunca yıllık arkadaşım sonuçta
c- İçeri girse ne olacak ki, arkadaş arkadaşı çıplak görmedi mi sanki.
d- Kendini beğenmiş derdim, evden kovardım.
e- Sabaha kadar tutardım.

ABİ NİYE KÖTÜ HİSSEDELİM MANYAK MISIN ?

bunca yıllık arkadaşız diye işemeli sçmalı ayin yapmıyoruz lan herkes kapısını kapatır öyle işini görür kimse kimsenin şarıl şarıl işemesini dinlemek zorunda değil.

@shotgunwoman capse çok güldüm :D

Evde iki kişi olsak, tuvalete gittiğini bildiğimi bilse (yanımdan kalkıp gitse mesela) ona rağmen kilitlese "niye ki" denir ama mevzu haline getirilmez bence.

Ama diğer türlüsü zaten çok normal, insanların mahremleri vardır sonuçta.

+1 shotgunwoman.

hayatı bu kadar analiz ederek yaşamak iyi değil. olmadık şeylerden olmadık çıkarımlara varabilirsin. kimse senin kadar ince düşünüp hareket yapmaz. tuvalete giden gider, sıçan sıçar, osuran osurur. vay bu böyle yapmakla ne demek istedi diye düşünmekten kafayı yersin. ciddiyim, sal gitsin biraz.

ayrıca tuvalet kapısı da kilitlenir. buna kim bişey diyecek abi hahahahayy.. insanlar çıldırmış..

o kapı kilitlenir, akisini düşünende sorun vardır

balkona sıçardım. kim bilcek?

hahaha hangi paranoyak kendini ne sanıyor niye kapıyı kilitledi şimdi der. ben de kapının kilitli olmamasıyla ilgili bir sorun çıktı sandım. yahu tam tersi nolursa olsun ben kapının kilitli olmamasına gıcık kapıyorum. dalıyorum gidiyorum uyku sersemi oluyorum vs ışığı göremiyorum. Löp diye bi dalıyorum kapı kilitli değil. Acayip ayar oluyorum buna. Normaldir efenim tuvalet kapısı dediğin kilitlenidr kilitlenmelidir.

el cevab:

1) a

2) a

oha benim gibi bir manyak daha varmış. böyle senaryoları benim gibi tüm gündelik işlerinde yazıyor musun? çok sevindim yalnız değilmişim.

bu arada soruna cevap olarak o şıkların hepsi kişilere, mekana, tuvalet taşının konumuna göre bile değişebilir. burada bir cevap arama neden böyle analiz ettiğine cevap bul.

tatava yapma :)

konuyla ilgili kissadan hisse. eksisozluk.com

moğolistan / 2011

harhori (karakurum)- orhun abideleri.

moğol çadırlarında konaklıyoruz. çadırların az ilerisinde derme çatma da olsa wc olarak kullanılan ufak barakamsı bir yer var. kapı yok.

ben :-neden kapı yok ki burada?

yerel rehber :-neden olsun?

ben : ımm!!? wc yahu burası

yerel rehber : ee?

ben : ee si, kimse hacet giderirken görülmek istemez, o nedenle kapı olması gerekir

yerel rehber : evet kimse hacet giderirken görülmek istenmez, o nedenle burada kimse hacet
giderilen yere bakmaz, kimse bakmayacağı için de kapı yoktur.


bunu bi de nihat hatipoglu'nun sesinden oku arinirsin. imana gelirsin.

Ben ailemle evdeyken bile kapi kilitliyorum. Annem bakmadan daliyor her yere, misafire de dalar. Benzer bir durum olmasin diye kilitlerim. Tek basima iken bile aralik birakmam.

Amerikaya neden ulaşamıyorum diyordum, tam kafayı kırmak üzereydim ki, bu sorumsuyu gördüm.
Teşekkürler @yollar!

çok normal

iki taraf da yapiyor genelde. isveren tarafi genellikle en az iki kisi oldugu icin birinin not almasi görüsmeyi aksatmiyor.

görüsmenin basinda nezaketen bi izin isteyebilirsin, gayet sik durur.

iş görüşmeleri yapan biri olarak zaman zaman oluyor not alan adaylar. benim için nötr bir durum açıkçası ama bir arkadaşım için pozitif olarak berlirtilmişti, "görüşmede not aldı" diye.

Bununla beraber "pardon son söylediğinizi tekrar eder misiniz?" şeklinde belirtip, yavaş yazıyorsa ibre biraz negatife doğru gidiyor bence.

Hiç denk gelmedim ama, iş görüşmesini yapacağınız yere göre değişir bence. Küçük bir işletmede yapıyorsanız bunu; "Napıyo la bu değişik" gibi bir düşünce oluşturabilirsiniz. Ama daha kurumsal yerlerde pozitif bir etki bırakabilir. Planlı, programlı olduğunuz kanısına varabilirler. Ama önemsiz, ufak şeyleri not almak da pek güzel olmaz kanımca.

Görüşmeye başlarken direk not defteri-ajandayı masaya koymak değil de, laf arasında çantadan çıkarıp masaya koymak daha iyi olur. "Haa önemli bişeyler söylüyor, not alayım..." düşüncesindeymişsiniz gibi.

bence de not defteri pek iyi bir fikir değil, görüşme esnasında not alınacak bir mevzu olursa çıkartmak daha mantıklı.

ben bunu yaptım ama iş görüşmesinde yapmak absürt bir durum bence, yani benim gibi ilk işin ve görüşmen ise öyle yok daha önce çalışmış piyasayı ve ne istediğini bilen biriysen normal diyebiliriz. öncelikle neden yaptığımı anlatayım girdiğim şirkette çalışan arkadaşım vardı bana patronun ve onun etkisiyle müdürlerin not alma manyağı olduğunu söyledi. iş görüşmesinde kesinlikle ajanda getir not al dedi. ben de dediğini yaptım ama sadece elimde durdu açmadım bile ama suratlarından belliydi memnun oldukları. ilk hafta fabrikayı gezerken bana ajandan nerede not almadan mı geziyorsun demişlerdi adjskf. senin bir amacın da varmış bence kesinlikle götür.

Bana da pek iyi bir şey gibi gelmiyor. En fazla ne diyebilir ki, onu da aklında tutamıyor musun? Karşıdaki böyle düşünebilir. Gerek yok yani. Akıllı telefonun olduğunu düşünerek ona not al derim ben. En fazla birkaç kelimelik şeyler olur zaten. Not alırken söylersin.

Hiçbir profesyonel "Aklında tutamıyor musun?" diye düşünmez not defterini gördüğü zaman. Ben de şu anda çalıştığım işin mülakatında çok basit hesaplamalar için bile masada bulunan hesap makinesini kullanmıştım. Büyük ihtimalle kafadan da hesaplasam aynı zamanda hesaplayacaktım ama böylece hata yapma riskimi azaltmış oldum. "Aklından hesaplayamadı" diye düşünmemişlerdir "garantici, temkinli, imajdan çok sonuca önem veren" bir görüntü olarak algılamışlar. Hassas bir denge, götürün bence masaya yerleştirin görüşmeye başlarken hazır pozisyonda ama kullanmayın gerçekten gerek olmadıkça, ama mesela bir sonraki görüşme için tarih ya da yöneticilerden birinin ismini falan verirlerse bu tip şeylerde kullanın sadece

bence mantıklı. çalıştığım firmada teknik mülakatlara girdiğim oluyor ara ara. not tutanlar olabiliyor. mesela sorduğum sorulardan birini bilmeyen birisi, ben bunu not alayım en azından eve gidince araştırırım demişti. benim gözümde pozitif etkisi olmuştu arkadaşın.

nasil lamba olduguna bagli. mesela beyaz ve guclu isik veren, tavandan asmali lambaysa uyuyamam ama odanin kosesinde duvara yansitilmis sari veya beyaz-sari karisimi dusuk miktarda isik veren lamba varsa uyurum. ki genelde o tip lamba acik oluyo uyudugumda.

hayatta uyuyamam. ama zifiri karanlıkta da uyuyamam. gözümü rahatsız etmicek bi ışık kaynağı mutlaka olmalı. yani sadece zifiri karanlık olmaması adına. ay ışığı falan bile olabilir bu.

5 sene kiz yurdunda kaldim. Yurttaki tek televizyon maddi gucu yerinde olan oda arkadasimin televizyonuydu. Yurtta internet yoktu. Dolayisiyla herkes bizim odaya dalardi. Bu yuzden de gece gunduz bir ton bir seyler izleyen insanlar olurdu. Ilk zamanlar cok rahatsiz etti ama sonra gurultu ve isik olmadan uyuyamaz oldum. 10 yil oldu, hala yatmadan once film, dizi bir seyler olmadan uyuyamam. Hatta sevgili falan yanindaysam bile kulakligi takar, telefondan bir seyler acarim yanimdakinin gormeyecegi ve duymayacagi sekilde. Yoksa cok rahatsiz ediyor karanlik ve sessizlik.

Uyumak istiyorsam herhangi bir engel yok uyumama. Ses, ışık vs. etmen değil. Yeter ki uykum olsun. Uykuyu pek seven biri değilim. İhtiyacım kadar uyumanın taraftarıyım. O yüzden böyle olabilir tabii ki.

Dediğim sebepten dolayı sanırım, benim de uyuma ve kalkma saatlerim çok kolay değişebiliyor. 4-5 civara yatıp, 11-12 gibi kalkmaya dönüyor sistem. şu an ise 12-12 buçuk gibi yatıp 6 buçuk gibi kalkıyorum.

on küsür yıldır kocaman bi lamba yanıyor ve çok da güzel uyuyoruz.

ancak sarhoşsam lamba açık uyuyabiliryorum

3 senedir falan her gün lamba tamamen açık uyuyorum. aynen dediğin gibi daha rahat uykuya dalabiliyorum öyle.

uykum varsa diskoda bile uyurum -bildiğimiz disko, askerdeki değil.

"Bir de soyle bir sey var, eger her sabah kalkip ise gitmem gerekmese, istedigim saatte yatip kalkacak olsam bir kac gunde yatis kalkis saatim 24 saatlik duzene gore tam tersine donuyor. Maks. 1 haftada oluyor bu. Serbest birakirsam mutlaka tersine donuyor ve o sekilde devam ediyor."

nightshifter veya gece aktif olma (nocturnal) durumu -her ne kadar normali bu kabul edilmese de- sonuçta var. Muhtemelen siz de bu grup insanlardansınız.

her türlü ışık ve gürültüde uyuyabiliyorum. tabi karanlık ve sessiz bir oda gibi olmuyor. bir de ne kadar uykumun olduğuna bağlı. uykum yok ise en hafif bir şeyden nem kapıyorum.

biyolojik saat var. 1 hafta belirli saatte yat belirli saatte kalk, diğer günlerde yattığın saatte uykun gelmeye başlıyor.

Odada Güneş doğsa uyurum eğer uyumak istiyorsam. Ses için de aynısı geçerli.

kanser +1

yastıgı 2 metre uzaktan görsem uyurum o derece farketmez ama tercihim zifiri karanlık olması

ışıkta uyuyamam. sırf bu yüzden koyu renk perde aldım.

çok yorgun değilsem uyuyamam. zaten kesinlikle doğru değil ışıklı ortamda uyumak.

www.endokrin.org

yeni yazılımı çıktı zaten onun geçen hafta, siz henüz update'i almadığınız için aktif olmamış. 2.8.1'i indirim yükleyin lütfen

net bir şey diyemem . ama sol eli kullanan insanlar ile ilgili yıllar önce tv haberde onlarda bulunan bir maddeden bahsediyordu .bu madde dünya dışında bulunuyormuş ve bunla ilgili olarak onların uzaydan gelmiş olabilecekleri esprisi yapılıyordu .

hacı şimdi plastisite dediğimiz bi olay var. fakat bu yaş ilerledikçe çok gerileyen bir şey. beynin farklı assosiasyon alanlarına farklı görevler yükleyebilme kazandırabilme durumu. mesela 4-5 yaşındaki çocuğun ellerini ampute ediyorlar çocuk ayaklarıyla piyano bile çalıyor ama bunu yetişkin adama yaptıramazsın. işleyen demir ışıldar olayı beynine çok zorlarsan çoğu şeyi öğretebilirsin fakat bu bir yaştan sonra bir yere kadar olur.

Bir deney yapilmisti bununla ilgili. 1 ayda tamamen alisilabiliyor.

öncelikle, solağım.
gerçekten her iki eli de eş kapasitede kullanmak -geliştirmeye çaba harcamadan- nasıl mümkün oluyor bilemiyorum, ben de bir ölçüde iki eli de kullanıyorum; mouse'u sağ kullanıyorum çantayı hep sağa takıyorum filan ama eş değil. çalışırsın, mesela yazıyı yazarsın ama çalışmadığın bir işi yine yapmazsın gibi geliyor.

eşim de ben de ambidextrousuz. her iki elimizi de rahatlıkla kullanabiliyoruz

yazı yazmak dışında hep sol elimi kullanma eğilimim var. çalmadığım halde gitar bile alsam solak gibi kullanmaya çalışıyorum. masa tenisinde sağ sol fark etmiyor. bunun gibi.

sağa göre çok daha yavaş halde sol elimle yazıyorum onun haricinde her türlü işi sağlı sollu yaparım.

bi insanı da sağlak mı solak mı farkederim.

minik kardeşimin solak olacağını daha minicikken belirlemiş insanım

alışınca güzel oluyor. dolaşıma ve cilde iyi geldiğini okumuştum.

kışın hasta eder uğraşamam bir de onunla, yazın iyidir.

Nırç
ılık olsun

i2.kym-cdn.com
benisi ufaltacağından bazı aktiviteler öncesinde tasviye edilmez..

soruya soruyla karşılık vericem ama kusura bakmayın. cilde iyi geldiği doğru mudur? kaynak nedir acaba biz de okusak. bir de soğuk derken buz gibi sudan mı bahsediyoruz? yani azıcık ta olsa sıcak yok değil mi?

Kalp krizi değil soğuk şoku durumunda oluyor.
en.wikipedia.org

Duşta bu kadar kötü etkileyeceğini sanmam yine de dikkat et sen. Ama soğuk duş özellikle spordan sonra kasları dinlendirmek için çok faydalı bir şey. Günlük hayatta ben de ılık suyla duşu tercih ediyorum. Sıcaktan soğuğa birden geçmek yerine kademe kademe geçersen vücudun daha rahat alışır.

arkadaş bırakın yaa, bi defa 3 gün ikişerden soğuk duş aldım bütün derim çatladı, yurdun pamuklu çarşaflar zımpara gibi oluyordu yatarken. 2002 yazı mı neydi..

Süper olay.

Sıcak havada soğuk duş almak kötü değildir, soğuk "şok" kalp krizine ve felce neden olabilir. Soğuk şok, yani yaptığın gibi bir anda sıcak sudan soğuk suya geçmek, ya da soğuk duş altına bir anda girmek gibi. Nasıl denize girerken insanlar alıştıra alıştıra girer, önce ayaklar, sonra bacak diye, soğuk duş alacaksan suyun altına alıştıra alıştıra gir.

Eğer bacaklarda varis gibi bir durumun varsa, sadece bacaklara soğuk şok etkisi yapabilirsin. O zaman orada dolaşım artar, varisi yavaşlatma da etkilidir.

Rutine bağlama yalnız. Sıcak duşun ve sıcak duş alırken oluşan buharın da iyi etkileri var, bu bir. Soğuk havada soğuk duş iyi değildir, bu iki. Soğuk duşun cilde yararı kan dolaşımını hızlardırdığı için vardır ama fazla değil. Aynı derece etkiyi keselenerek de alırsın. Ayrıca cilt tipine bağlı olarak kan dolaşımını hızlandırırken başka taraftan cildine zararı da olabilir. Bence en iyi yapılacak şey yazın haftanın her günü duş alıyorsan örneğin, sadece 1-3 günü soğuk duş almak.

yarın sınavlar var, dağlara çıkasım var

aşkuş sen ne diyosun ya?

Tamam.

Otur bi çay dökiym

insanların bunu yapabileceklerine kendilerini inandırmaları lazım öncesinde.

Ama insan sosyal hayvan ve uzuluyor haliyle. Kahrolsun alkol.

gardaş sen hiç sevmemişsin anlaşılan (Ramiz dayı mode: off)

aynen moruk.

Bu soruyu cevaplaması için sheridans isimli kullanıcıyı sahneye davet ediyorum, alkışlarınızla!

Bi hafta gideri olur.

sütlü kısmından çabuk kurtulmanız lazım.

başka kriter yoksa 2011 polo.

polo ile giulietta'nın aynı olduğu bir çelişki bu :/
aile içinse insignia
bekar takılacaksam culyetta

Insignia

yaşınız,medeni durumunuz,çevrede intiba bırakmak için mi yoksa pratik ihtiyaçlarınızı karşılamak için mi araç alacağınıza göre değişir.seçeneklerden 27 28 yaşlarında bir erkek olduğunuzu,bekar olduğunuzu düşünüyorum ve cevap veriyorum,benim sıralamam şu olurdu:

1 giulietta
2 mito
3 insignia
4 polo gti
5 a4 ( 2005 oşduğu için bu kadar geride yoksa 1e yaz)
6 eos

Giulietta
İnsignia
Polo
Mito
A4
Eos

Eğer ikinci elini de düşünüyorsanız polo'yu birinci sıraya koyun.

arabadan anlamam. tamamen tipine göre insignia diyorum.

polo ve guilietta arasındayım
gönlüm mini cooper dan yana. <3 <3 <3

spor olsun diyorsan guiletta ama yok ağırlık göstersin vs diyorsan insignia.

polo mito falan ufacık arabalar bu motorlarla tehlikeli olur elinde :)

listede uc farkli sinif var. kabin/bagaj hacmi olarak yeterliyse en optimum secenek polo.

Polo gti da yag yakma sorunu var uzak durun alfa romeo guiletta alin

boşluğu tanımla..

şöyle düşün, atom çekirdeği portakal kadar olsaydı, elektronlar birkaç yüz metre ilerisinde dönüyor olacaktı. aradaki mesafe komple boşluk. bak hava falan değil, bildiğin boşluk.. tüm bu boşluklar bildiğin dünyayı, maddeleri evreni oluşturuyor.

bir spekülasyon mudur yoksa bir teorinin temel kabulü müdür bilmem ama büyük patlamada tek patlayan madde enerji karışımı değil, bunların yayılacağı doku da ayrıca genişliyor diyorlar. ha o noktada boşluk yanında hiçlik gibi bir kavram da koyuyorlar iş bir çeşit aksiyom bulamacına dönüşüyor.

öyle düşünürsek, çökmekte olan bir yıldız tam da karadeliğe dönüşmeden önce aşırı bi yoğunlupa ulaşır. boşlukları o kadar azalır ki, koca bir yıldız yumruk kadar bi hacme sıkışmış gibi düşünebiliriz. gerisi kendi içine göçmüş ve yavaş yavaş karadeliğe doğru yol alan bir kütle gibi. bu da boşlukların neredeyse yok olması demek oluyor.

abi boşluk ne? tanım şart.
boşluksuzluk derken tanımladığımız planck uzunluğu kadar yakın duran o "madde" olarak tanımladığımız "şeyler" mi? karadelikteki gibi hani?
yoksa evrenin harekete imkan veren çok küçük mesafelerinin hiç olmadığı, tek bir noktada bütün kütleye sığımamız mı?
başlıktaki sorudaki virgülün konumu bana ikincisi diyor.

evrende boşluk kavramı var mıdır ?
en temelde boşluğu, içerisinde madde veya yük olmayan durum diye tanımlarlar fakat bu son derece yanlış bir söylemdir. fiziksel açıdan en ideal ortam boşluk olarak değildir, fizikteki ideal ortam vakum ortamıdır.
diğer yandan boşluğun evrende hiç var olmadığını görmek istiyorsanız "Quantum Fluctuation" durumunu araştırarak görebilirsiniz.
Ayrıca uzayda cisimlerden veya yüklerden sonsuz mesafe uzakta ne tarz etkileşimler olduğunu görmek isterseniz Maxwell denklemlerinin alan dönüşümlerini göz önüne alarak (yani temel olarak cisimsel objelerden kurtulmak ve geometrik olarak boyut azaltıp dalgalanmalar sayesinde alana yayılmak) baktığınızda aslında hiçbir zaman boşluk elde edemeyeceğinizi de görürsünüz.

Eğer bu işe ciddi ciddi kafa yormak isterseniz biraz gravitasyon (genel görelilik) ve birazda kuantum gravitasyon (nicem olarak kütle çekimi) konularını araştırmanızda fayda var.

O virgülle beraber benim demek istediğim boşluk,
maddenin haricindeki alan/çevre .

Evrenin içerisinde boşluk veya boş olan herhangi bir yer, alan veya hacim malesef yoktur. çok ufak veya çok yüksek derecede etkileşim illaki bir şekilde vardır. (etkileşimden kastım, gravistasyonel, elektromanyetik, zayıf veya kuvvetli etkileşim yani 4 temel etkişelim türü). Evet kimi az bilgili arkadaşlar çıkıp atom içerisinde çekirdek ve elektron arasındaki mesafe inanılmaz derece büyük ve boş diyebilirler fakat elektronun hareket veya yörüngesi lisede öğretilen gibi çizgisel şekilde değil de çekirdek etrafında bir bulut oluşturacak şekildedir ve herhangi bir anda herhangi bir yerde bulunabilir (Heisenberg Belirsizlik İlkesi).

Maddenin olmadığı yerde de bir çeşit dalgalanma mevcut (Anti-madde denilen durum söz konusu). Evet biraz karışık ve ilk başta anlamsız bir durum gibi duruyor fakat araştırmak gerekiyor "Quantum Fluctuation" ı araştırdığında göreceksin zaten. Yani demem o ki evrenin hiçbir yerinde boş kavramı malesef yok.

Gerçekten kimi kavram tanımlarını bilmesemde güzel açıklamalar okudum burada .

analitik geometri olabilir.
edit: ben yanlış anlamışım.
arkadaşın söylediği şekilde matematikteki dizilerin tabiatta birçok karşılığı var.bununla ilgili tübitak'ın "matematiğin aydınlık dünyası" kitabını karıştırabilir ya da belgeselini youtube'dan izleyebilirsiniz.
çiçek yapraklarının,ağaç dallarının dizilişinin,insan vücudundaki çeşitli uzuvların uzaklıklarının oranı hep dizilerle ifade edilebiliyor.

ya da matematiği matematik tarihi içinde anlatıp doğal sayıları anlatabilirsin. bununla ilgili olarak da rakamların gizemli tarihi (adı yanlış olabilir ama yine tübitaktan) kitabının ilk cildinde anlatılıyor (pek çarpıcı olmaz ama)

altın oran iyiymiş ya.
kendim için değil, bir arkadaş için istedim.

yeni tekliflere halen açığız

bize lisede dershanede hoca bi örnek vermişti, çok hoşuma gitmişti hala hatırlarım.
şimdi bi adam otobüsün peşinden koşuyor, otobüsü geçiyor, sonra otobüs sabit hızlanıp adamı geçiyor. hareket başlangıcından sonra iki defa yan yana geliyorlar yani. burda bi denklem ve iki tane kök çıkıyor. hani (x-3)(x-7)=0 gibi bi denklem çıkıyor, kökler yan yana gelme süreleri oluyor. bu örnek çok ilgimi çekmişti. tabi ben ilgiliydim bu konulara, herkesin dikkatini çekmeyebilir.

bir dairenin çevresi ve çapı ölçülerek pi sayısı doğru muymuş kontrol edilebilir :)
oran orantı kullanarak bir caminin minare yüksekliği ölçülebilir :) (cep tel ile fotosu çekilirse iş çok kolaylaşır)
yine cami minaresi ve dik üçgenin köşesi kabul edilip, yukardaki uzunluklar kullanılarak
tanjant - kotanjant o açı için doğru muymuş kontrol edilebilir.

** hehe dini de böylece bilime alet etmiş olduk.

kış uykusu

buffalo 66
la haine
susuz yaz

detachment

dogville

as good as it gets

La danza de la realidad

kar ve kaplan

The intouchables > kesinlikle

streve zissou

120 days of sodome.

In Bruges

oha, çok severim böyle şeyleri cevaplamayı da, okumayı da.

ortalama veriyorum:

- öncelikle yüksek lisans yapıyorum. genelde, 8-9 gibi uyanma. kahvaltı. bazen sabah yürüyüşü. okul günüyse okula gitmek. değilse evde ya da kütüphanede ders çalışmak. öğlen 2-3-4 gibi ev işleri. ev işinden sonra yemek ve ders çalışmak. akşam üzeri yoga, üzerine de dışarı çıkıp bira içmece, yürüyüş, birileriyle buluşmak ya da gezinmece filan. sonra tekrar yemek, ders çalışmak. ıvır zıvır işlerle uğraşmak. (bir şeyler çalmak, çizmek, yazı yazmak, bir şeyler üretmeye yönelik şeyler.)

- perşembe-cuma arası bara çıkma, gece epey dağıtma filan durumuna göre birisiyle takılmaca filan. yoğunsam aynı düzen devam ediyor...
- cumartesileri bir kursum var, doğayla ilgili. ona gidiyorum. akşam da mutlaka ders çalışıyorum geç vakte kadar.
- pazar sabahları mutlaka bit pazarı. üzerine biraz yürüyüş. ders çalışmaca.


ekleme: la olm ne mesaj attınız ya. sanırsın bir şey yaşıyorum. baba parası yiyorsun hayat kolay tabi diyen bile oldu. devlet kredisiyle geçiniyorum, açlıktan ölmemek için ucu ucuna yaşıyorum. parayla ne alakası var bunların?

iş...
akşam bilgisayar.
ertesi gün yine iş.
sonra akşam yine bilgisayar...
böyle...

Gündüzlerimi firmanın birine geliş fiyatından kiraya verdim, geceleri barlarda striptiz yapıyorum.
Şaka la :)
Çalışıyoruz olm işte. Boğuşuyoruz.
Günlük paragraf paragraf rutin yazanlar, bi işte çalışmak zorunda olmayanlar olacak.

öğle vakti uyanış + kahvaltı.
sigara.
kedilerle oynama + dışarıdaki kedilere mama verme.
sigara.
arkadaşla 1-2 saatlik bir yürüş ve sigara.
müzik + ne oldu-ne bitti-ne olacak diye düşünme + sigara
akşama kadar kitap + kahve/çay/meşrubat
sigara.
sabah izlenmediyse film.
biraz daha kitap.
yine arkadaşla sigaraya çıkış.
kapanış.

nasıl geçtiğini anlamadığım ancak yazmaya kalksam oldukça sıradan hatta sıkıcı bir rutine sahibim sanırım :)

bir süredir şu şekildeydi,

* akşamüstü 5-6 gibi uyanış, işten gelen anneyle sohbet edip kardeşlere takılış, varsa akşam yemeği yiyiş.

* hava karardıktan sonra mahallede el eşeği arama temposunda yarım saatlik yürüyüş. dışarı çıkmak istemiyorsam, sözlükte duyuruda takılış.

* eve geldikten sonra duş alış, kahve içiş.

* anne ve çocuklar yattıktan sonra sözlükte, duyuruda, 9gag'de, agar.io'da takılış. o anki ruh haline göre dizi izleyiş. (married with children, game of thrones, better call saul)

* yine o anki ruh haline göre ya internette takılmaya devam ediş ya da euro truck simulator'de alaman endüstriyel metali dinleyerek alamanya yollarında direksiyon sallayış.

* saat 03:30 veya 04:00'te nba maçı izleyiş.

* devre arasında tost yiyiş.

* sabah 8-9 gibi uyuyuş.

önümüzdeki iki hafta boyunca maalesef nba play-off'larından feragat etmek durumundayım, roland garros başlıyor. bu gece 12'de uyuyacağım. yarın 9'da kalkıp kitap okurum, bayağıdır okumuyorum özledim. 12'ye kadar mal mal takılırım öyle, ondan sonra roland garros qeyfi geceye kadar.

home-office çalışan, hiçbir düzeni olmayan ve işten başını kaldıramayan üstüne uykusu saçma sapan olan biriydim 2 aydır hayatım baya düzeldi
duyuru, herkese spor yap diyorsun ya keşke ben de daha önce yapsaymışım resmen hayatımda mucize oldu. 3-4 gün spora gidiyorum haftada, o yorgunlukla fazla bilgisayar başında oturmuyorum, mutfağı filan toplayıp uyuyorum.
erkenden kalkıyorum, çalışıyorum, çalışmasam bile bilgisayar başında oluyorum, ara verince de yemek, evişi, market alışverişi filan yapıyorum.
haftada bir gün de ailemle veya arkdaşlarla dışarıda oluyorum.

haftaiçi hergün okuldayım yüksek lisanstan dolayı. labda çalışıyorum

h.içi genelde 7-8 gibi kalkıyorum. 2 ile 5 arasında okuldan ayrıldığım oluyor.
sonrasında spora gidiyorum. 1 saat sürüyor. akşam oluyor. yemekti falan derken uyuyorum.

h.sonları geç kalkarım. spora giderim 4-5 gibi. akşam da dışarı çıkarım.

çok sıkıcıyım yazınca anladım.

06:00 uyanıyorum, kahvaltımı yapıyorum giyiniyorum duş almam gerekiyorsa alıyorum evi topluyorum.
7.10 veya 7.30 da otobüse biniyorum, buna tamamen paşa gönlüm karar veriyor
18.00'a kadar çalışıyorum.

18.00'da çıkıp spora gidiyorum.

spordan 19.30 gibi çıkıyorum;

- ya bi kutumutluluk'a gidiyorum.
- ya da freelance iş geldiyse onu yapıyorum.

gece 12 gibi uyuyorum. 24 saat çalışıyorum gibi bişi işte.

Hiçbir şey.

BAktım bi aktivitem rutinleşti hemen değiştiriyorum.
Her gün farklı caddeden yürüyorum, farklı bakkala uğramakiçin bir sokak aşağı iniyorum, alarm saatimi 15dk ileri geri yapıyorum, gece duş alıyorsam sabah almaya başlıyorum...

Rutin sıkıcıdır.

küfür ediyorum.

:)

Şu sıralar çalışmıyorum, dolayısıyla sabah 8-9 gibi uyanıp kahvaltı/veya muz filanlı kahvaltımsı sonrası spor - sporla hayatına mucize kapılarını açan o insanlardan biri de benim.

Spor sonrası gün içinde arkadaşla buluşma/alışveriş gibi planlamalar varsa onlar. Yoksa evde dergi/kitap okuyup film-dizi izlemece akşam da yine planlamaya göre, sinema veya gezinti.

Yakın zamandaki hedef: Koşuya başlamak. Buraya da yazayım da tam olsun. bıhıh.

son 1.5 aydır art arda gelen vize dönemlerinden mütevellit leş bir rutine oturdu hayatım;

11.00-12.00 >> Uyanış, kahvaltı ve kahve
12.00-14.20 >> Bilgisayar(takip edilen siteler, oyun belki dizi bu noktada sabit bir rutinim yok tamamen keyfi), o günkü dersin özel bir olayı varsa ona hazırlık(ödev, ders notları vs.)
14.20-17.00 >> Okula hazırlık, yol(yolda okumak üzere kitapların alınması*)
17.00-22.00 >> Okul
22.00-12.00 >> Yol(eve doğru)
12.00-03.00 >> Bilgisayar ve sonra da yatış

*Gün içinde yaptığım tek kayda değer aktivitem de budur.

Haftasonları da haftanın yorgunluğunu atma temalı geçiyor ve fazlasıyla hızlı geçtiğinden anlayamıyorum bile. Okul tamamen verimliliğimi öldürüyor, yazın yaptıklarıma bakınız bir de;

- yarım saat ile 1 saat arası spor, 2-3 saat python ile programlama antrenmanları-projeler vs., çizgi roman-kitap okuma, dizi-film izleme şeklinde liste uzayıp gidiyor.

Edit: Konuyla ilgili olarak aklıma geldi şimdi vaktiyle dh forumlarında açılmış bir başlık vardı ne zaman görsem beni gülmekten yerlere yatırır. Buyrun;
forum.donanimhaber.com

ben bi kere ağaçtan düşmüş yerde bulmuştum. baya besledim falan sonra gözümü oy.. :) kaçtı sonra. alakargaydı ama öyle normal kargalara benzemiyordu.

tehlikeli ve zahmetli bir iş duyduğuma göre. yavruyken alıp büyütürsen, alışırsa sahibi bilir seni. tabi kafeste değil. fazla zeki, fazla kıskanç . bozuşursan işin zor acayip de bir ömrü var.

Rengi solmuş , eski gibi duruyor.

bence güzel ferah. ben beğendim.

tekli olan pek rahat gibi durmuyor ama diğerlerinde yatıp yuvarlanırım.

Fena degil.

çok iri ve hantal durmasının dışında renkleri güzel.

mağazada gördük bunu geçen hafta. beğenmiştik eşimle.

valla uzgunum ama baya kötü, belki ucuzdur dedim ucuz da degilmiş:(

fena değil bence de

ben de beğenmedim. hele fiyatı görünce hepten soğudum.

Gerçekten kötü görünüyor. Bu tarz oturma gruplarının istikbal ve bellonada çok daha iyi ve yeni duran versiyonları var.

Benim de aynen böyle bi hatunla ilişkim oldu, fakbadilik teklif etti, ağır konuştum yediremedi kendine. Bi daha görüşmedik.

fuck buddylik teklif ederim oglum baska ne yapacagim.

takılmana bak. buraya gelip nasıl paragraflar kasıyorsunuz anlamıyorum su olaylar için.

karşınızdaki kişi o kadar açık ve net bir şekilde kendini o kadar ifade etmiş ki bu durum karşısında sizin hiçbir şey yap(a)mamanız sebebiyle bence duyuruyu :"siz olsanız benim gibi biriyle ne yapardınız?" diye açardım.

ergenin teki. uğraşmaya değmez.

Takıl işte, ne ince eliyorsun bu kadar.

cooooooooooooooook.

Var.

insanlığın var oluşundan beri topraklar kim bilir ne kadar değişti. buna rağmen dediğiniz gibi ufak ölçekte insan ayağının basmamış olduğu çok yerler vardır eminim.

ohoo bölge olarak bile vardır bir sürü yer, bırak 15-20 metre kareyi.

mümkün değil. ancak çok yüksek dağlar.

Şaka mı bu? Dünyanın en az çeyreğine hiçbir insan ayak basmamıştır.

lanet olası çöllerde sadece çakalların ve kertenkelelerin ayak bastığı yerler var.

Yapmayin allahaskina. Tabii ki var.

Ayak basilmamistan ziyade şöyle bir ufuk acıcı bilgi verebilirim. Hala keşfedilmemiş kabileler var. Bu kabileler m.ö. biciminde yaşıyorlar...

kesfedilmemis kabileler +1
o kadarda hakim degiliz aslinda dunyaya modern toplumlar olarak

Kirden kapanmış olabilir.

Kulağın tıkanmıştır muhtemelen hemen en kötü ihtimali düşünme.

nasıl düzelecek doktorsuz?

yırtılsa duramazsın.

Kulağa gliserin filan damlatıyorlar ama bence doktor görmeden elleme hiç.

Ben olsam helak kayıp köy e giderdim. Optimum gündüz vakti daha çekilir oluyor.

sabah değil akşam gideceğim 7-8 gibi falan

O saatlerde optimumda adım atacak yer olmaz ama sinemaya gireceksen çok da sıkıntı yaratmaz. Trenle falan gidersen ulaşım da kolay. Arabayla biliyorsan ara yollardan gidersin, yoksa trafik bile tıkanıyor.

mad max'e gittim çok iyiydi

Her şey olabilir. İzlemeye bırak.

Hamile kalma zamanı adetten önceki ve sonraki 2 gün, yani toplamda 4 gün imiş. Yani olmuş olsa bile %15 şans var diyebilir miyiz?

Olamaz diyemeyiz su asamada.

Kardeş, o hamile kalma zamanı bilgin tümüyle yanlış, bi daha araştır.

İlk defa hatunun çıkarmayı istemesini duydum. Arkadaş bize zorla taktıran denk gelir size çıkartan... Sıkıntı olmaz muhtemelen denk gelmemiştir optimum günlere. Bir de çabuk ölüyor spermler zaten falan diye duymuştum.

Adını ne koyacaksınız acaba çok merak ettim bsjjdjd

spor yap.

dışarıya hönkürdüysen, hatun da yumurtlama döneminde değilse olmaz bir şey, dakma gafana.

Protein tozu iç.

ilk 6 ay anne sütü çok önemli karşim.

"Hamile kalma zamanı adetten önceki ve sonraki 2 gün, yani toplamda 4 gün imiş."

yemin et?

dostum ben olsam çıkarmazdım sırf bakire gözükmek için adetinde sevişenler var hamile olduğu halde içime boşal diyip kürtaj parasını sana ödetenlerde var.

cikar diyip umarim beni hamile birakmadin diyen kiz ;_; bu nasil bi ne sis yansin ne kebap kafasi. abicim her zaman bi tanesi gider hamile birakir. o bi tanesinin kalanlar olmadigi ne malum ya da oncesinde gelen lubrikasyon veren siviya karismis olmayacagi ne malum(o sividan da az da olsa hamile kalma ihtimali var) hamile kalmak istemeyen adam cikar demez iki kat tak der ;_;

Artık çocuk yardımı alırsın müdür.

Hamile kalmak hem çok kolay hem de çok zor aslında. Kimisi sağlıklı olmasına ve günlere dikkat etmesine rağmen bir turlu çocuk sahibi olamıyor. Kimisi de tam tersi ilk denemede tutturuyor. Tıbben ne kadar sure sonra hamilelik testi yapılabilir bilmiyorum ama predictor falan alıp kontrol edin derim. Ya da en sagliklisi kan testi olsa gerek.

Arkadaşlar, mea gibi azarcıbaşı olarak anılmak istemiyorum ama, topa biraz sert gireceğim.

Yahu arkadaş yöntemleri biliyor büyük ihtimalle bilmesine de, buranın adı da duyuru olduğu için bir soru sorayım, onay alayım istemiş. Hemen altında "isim koyalım, çocuk yardımı" geyikleri yapılmaya başlanmış. Kendi tecrübelerinden dem vurmuş insanlar, psikolojik analizlere girişmişler ama sonuç olarak bir bok yazmamışlar. (Mantıklı/iyiniyetli yorumları tenzih ederim.)

Şunu bir erkek olarak ilk yazan olmaktan utanıyorum ama (bkz: ertesi gün hapı) riske atmayın derim. Sık kullanılması tavsiye edilen bir yöntem değil ancak şu anki tek seçeneğiniz bu gibi duruyor. Anlattığınız zaman aralığına göre de hala koruyucu etkisi bulunmakta.

Tek bildiğim içine bosalmadigim gençler. Kız litvan, söylediğine göre uzun süredir seks yapmamis, hani performansından anladigima gore yalan soylemiyor. Ilk cimadan kalan penis ucu menisinin de 20 dkda o veya bu sekilde bi yerlere sürterek kaybolduğunu(sonuçta ikinci cimaya başlarken kondomluydu, çıkarırken bile yine penis ucunu temizlemiş olabilirim) düşünüyorum. Size de sormak istedim, kız kürtaj parasını kaktirayim zihniyetinde birisi değil.

bunun kategorileri var. lojistik, bakım vs. hangisi?

bakım ve üretim olacak.

500 days of summer.

Just Before I Go

Forgetting sarah marshall.

(bkz: the silver linings playbook)

çiğ diye bişi duydun mu hayatında?

Pipetle.

bahcede yogurt kabi sigacak kadar cukur ac. yogurt kabini yerlestir icine de su koy. kenarda bir yerde olsun. belki icer o sekilde. ama cim varsa bahcede sabahlari cig olur o cig damlalarini icer sizin tosbaga

Benim birlik ufaktı bir şey olmamıştı. Seni tanıyorlarsa sıkıntı olacağını zannetmiyorum. Komutanlarla çözersin en olmadı.

aslinda tanimiyorum. kisla buyuk.

ailen ptt ile gönderir. bişi olmaz.

yazıcı olarak yapmıştım askerliği. bizde izin kağıtları 2 kopya halinde hazırlanıyordu. biri bizde biri askerde. izin kağıdın olmadığı için nizamiyede bir tutanak tutulur muhtemelen. gerisi komutanına bağlı.

"Ben senle evlencektim. Sen bitirdin bu iliskiyi."

Hala serefine iciyorum.

Ayni memleketliyiz bi düğünde onlarin köyüne gitmistim. 5. veya 4. ayda falaniz iliskimizde.
Benden uzakta duruyir aramizda baya bi mesafe var. Kimse bilmiyor tabi o zamanlar bizi.
Ordan mesaj atti "soluna dön orda yesil evin yanindaki ev var ya iste sen oraya gelin olacaksin"
Benim icin duydugum en güzel cümlelerdendir. Tekrar aşık oldum.

"Seni sevmiyorum!" Hem söyledim, hem duydum...

(bkz: durduk yere adamin .mina koyan duyurular)

"Sen güzel bi kadın değilsin"
( küfrediyorum içimden hala)

Bundan on küsur yıl önce, aynı fakülteden bir sevgilim oldu. Oldukça problemli biriydi. Kavgacıydı, bağırıp çağırmak ve sürekli tahakküm kurmak için girdiği garip histerik tavırlar dışında akılda kalır bir detayı yok.
Ayrılmak istiyordum, o da bunu anlıyordu bunu anladığı dönemlerde vicdan azabı yaşatmak için türlü yalanlar söylüyordu.
Bir gün pizzacıya gittik. Bana söylediği sayısız büyük yalanın üstüne şirinlikler yapıyordu. Elinde bıçakla pizzaya girişti.
"Aşkım, soğudukça kesmek zorlaşıyor." dedi yapmacık bir neşeyle.
Cevabım oldukça net oldu. "Evet, tıpkı ilişkimiz gibi."
Fakat, bu cevabı anlamadı. Zaten mütemadiyen yaptığı espriyi açıklamak zorunda kalan ben, bu sözle de ne kastettiğimi anlatmak zorunda kalmıştım.

Zat-ı şahaneletinden duydum bunu. arada aklıma gelir elim ayağım boşalır, hala aynı fikirde mi diye düşündürür

Seninle kapandı bu işler, senden sonra aşık olmadım kimseye olmayacağım

bir hafta görüşmediğimiz bir zamanda "aşkım seni çok özledim" ve ben yakışıklı olmadığım halde "benim için çok yakışıklısın" demesi..

çok çabuk pes ettin be.

seni tanıdığım güne lanet olsun

"Bencilsin".

uykusunda göbeğime şap şap vurarak "dişi mi bu dişi mi?" deyişi. kurbanlık koyun seçiyordu herhalde uykusunda. :)

bu benim için unutulmaz çünkü daha yeni oldu o yüzden daha unutmadım :p

Ben uyurken yastığım yanına yazıp bırakmıştı.

"rüyalar gecenin akvaryumudur, rüyalarımın kadını, seni seviyorum"

"ben sana çok aşık oldum. Öyle böyle değil her fikrine her hareketine her şeyine aşık oldum"

ben bu mesajı defalarca okumuştum tabii görünce ^^

Ben de senden soğuyorum demişti.

"Seni keşke daha önce tanısaydım." dendi.

işte sen gülüyorsun ve beni daha geniş bir salona almış oluyorlar.

"telefon faturası gelmiş annem onu ödeyecek misin diye soruyor"

(anası memur hattı aldıydı bize. ayrıldıktan sonra fatura gelmiş de onun derdine düşmüş. bunu soran adama sevgiliyken sayamayacağım kadar çok kez para vermişliğim vardı durumu kötü diye. borç falan değil yani, senin benim lafı mı olur deyip verdiğim para. meh)

"naber lan osbirci" (a tribute to syd)

romalıların totti'yi sevdiği gibi seviyorum seni demişim zamanında, sonradan söylemişti bana "onu hiç unutmadım" diye. bana söylenen unutulmaz bi şey yok, hepsi ruh hastasısın delisin arızasın gavatsın deyip terk ediyodu.

eski sevgilim sürekli "hastasın, değişiksin, delisin" gibi şeyler diyordu fazla takmıyordum ama şimdiki de aynılarını diyor. bir sorun var ortada heralde bir tek benim bilmediğim.

yavrum...
ne taksisi
bana emanetsin...

sonrası pıçak

"seviyorum lan seviyorum kıskanıyorum var mı" (sinirli değil tatlı bir ses tonuyla) :)

"Süt dişleri çıkmış gibi içerindeki “biz” in." Duyduğum en sevimli cümleydi.

Benim bi arkadaşım var, makinacı. Tasarım yapıyordu sanırım, gecesi gündüzü yok, vestel çok sömürüyor, mühendis sirkülasyonu çok. Alternatifin varsa önce oraları bi değerlendir derim.

keep away!!!
zorlu da calısmıs bir muhendis olarak soyluyorum bunu.

ancak zaten manisada yasıyorsan ceilir idare edilir tabi, ancak sadece vestel icin oralara tasınacaksan yapma.

istanbul'un kaosundan , tüketiciliğinden kaçayım derken doluya tutuldum sanırım. Neyse teşekkürler cevaplar için.

2010'da staj yapmıştım high-end'te. valla 8 de başlayıp 18'de bitirmek stajyer olarak bile zorluyordu beni.

mezuniyet sonrası direkt elemiştim.

-2012 Škoda Octavia 1.4 TSI-
60.000 km'yi geçti. Şubatta ikinci yılını doldurdu. Bütün ömrünü Ankara'da geçirdi. 60% şehir içi kullanıldıysa 40% uzun yol kesin gitmiştir. Bu zamana kadar hiç şanzıman arızası çıkmadı. Ama bazen yoğun trafikte (köprü trafiği gibi) vites geçişleri yumuşaklığını yitiriyor bir de manuel gibi geçişlerde ses geliyor (muhtemel ısınma kaynaklı).

Daha bozulmadı yani.

teşekkürler arkadaşlar. peki sizler nasıl kullanıyordunuz aracı? yani örneğin hızlanırken sakin misinizdir yoksa sürekli yüksek devir mi çevirtirsiniz araca? örneğin benim iş arkadaşlarımdan gözlemlediğim kadarıyla hiçbiri ayak bileğine hakim değil. manuel araç kullanırken bile sürekli gazı bırakıp bırakıp tekrar basıyorlar. şu anki dsg'ler 7 vitesli, haliyle gaz pedalına uyguladığınız basıncı biraz arttırınca hemen vites küçültüyor, basıncı azaltınca yükseltiyor. yani sabit 7. viteste gidebilecekken habire 5-6-7 vites değiştiriyor araç.

sizin bileğiniz nasıl? araca sürekli vites değiştirtiyor musunuz?

@hep mutlu olmak istedim
acaba sizden önceki sahibi nasıl kullandı aracı? düğüm burada çözülüyor bence.

ben inanıyorum ki aslında bu şanzımanlar gayet başarılı fakat istanbul-ankara trafik koşullarına kullanıcı bilinçsizliği eklendiği için kötü bir ünleri var. yine de bunu teyit etmek için veriye ihtiyacım var.

lan oğlum öyle şey mi olur ya? yani "onlar kötü kullanıyor ben iyi kullanırım" diye araç mı alınır? istanbul ankara'da kullanacaksın, trafik koşulları da belli. azıcık hor kullanmaya gelemiyorsa o tasarım hatalıdır, bu kadar net. o nesil şanzımanlı aracı almak da intihar.

yani daha ne yapsın internet, bilgi çağı, okuyorsun öğreniyorsun falan. niye böyle bi riske girer ki insan. gerçekten garip.

bu vw sahiplerine çok üzülüyorum ya. 60 bin kmde hor kullanıldı diye şanzıman bozulmaz hiçbir arabada ama yazık kendileri bunu normal görebiliyor.

arkadaşlar sakin :) ben istatistik yapmaya çalışıyorum. zaten "dsg kesinlikle sorunludur" diye bir veri yok elimizde. internette haliyle sadece şikayet edenleri görüyoruz. ben yaşadığım şehri söylemedim, istanbul ya da ankara'da değilim. 60binde dsg'nin kesin arıza çıkaracağını ve bunun vw sahiplerince normal karşılandığını nereden çıkardınız anlamadım. eğer elimizde dsg'nin kesinlikle bu kadar az kullanımla arıza çıkardığına dair bir veri olsaydı zaten bunu sormuyor olurdum. tasarımının hatalı olduğunu da zaten vw bile kabul ederdi. ortada gerçekten bir "risk" var mı yok mu onu anlamaya çalışıyorum.

kullanıcıların tecrübelerini merak ediyor ve bekliyorum.

evet çoğu dur kalkta aracı nasıl kullanmak gerektiğini bilmemekten kaynaklı. yani köprü trafiğinde şanzımanın da arabanın da anasını ağlatıyorlar. bende de toyota var mmt. 30 bin km yol yaptık tık demedi çünkü kullanılması gerektiği gibi kullandık. (maşallah diyelim)
fakat sen köprü trafiğinde otomatikte kullanır aynen tariflediğin gibi milim milim bile dur kalk, yarım fren yap,1-2-1-fren yarım yapıp tam durmadan tekrar gaza basarsan.. aaa alırsın eline dsg yi de mmt yi de işte.
ama sıkıntı ne? bunu aracı alanlara anlatmıyorlar. bizim insanımız ilgisiz. kitapçık bile okumaz. dsg ile sorun yaşamayanlar genelde büyük şehirler dışında yaşayan insanlar. tarif ettiğiniz gibi gaza basma vs dsg yi o kadar şişirmez. asıl sıkıntı dur kalk yapılması. yoksa gaza bastım vites küçüldü sonra arttı falan bunla dsg bozulsaydı o zaman o tasarım hatalı olurdu işte.
sıkıntı köprü trafiği gibi dur kalk trafiği düşünerek dizayn edilmemiş olması. ya da bu ortamlarda nasıl kullanılacağının belli olup da kimsenin böyle kullanmaması ya da bilmemesi.
ayrıca 2011 audi sahibi arkadaşımızın başına gelen gibi dsg den en ufak ses gelen adam aracı elinden çıkarıyor. en güzeli ikinci el nasıl kullanıldığı belli olmayan aracı almamak. ya da 5-8 bin tl şanzıman masrafı yapılacağını kabullenmek.

ayrıcana emmioğlu da olsa bizim milletin ben yanlış kulllandım da ondan bozuldu diyeceğini düşünecek kadar temiz yetiştirildiğiniz belli olan ailenizi bu mükemmel iş için kutluyorum.

@orient blue
Valla bu kötü şöhreti yayıldığı için ilk günden beri kibar kibar kullanıyorum. Çoğu zaman hız sabitleyiciyi kullandığım için dediğiniz anlık pedal tepkisine göre vites değiştirmeler olmuyor. Pek hor kullandığım söylenemez yani.

olm çoğu zaman hız sabitleyiciyi nerede kullanıyorsun? hangi dünya bu ya kafalara gel.

beyler kabul edin, vw aldınız ve kazıklandınız. geçmiş olsun. 60 binde 8 bin tl masraf çıkaracak arabayı 90 bin tl para verip alan, ya ben lan neyse bişey demiyorum...

ya abi temiz kullanma diye bir şey yok ahahahah dalga mı geçiyosunuz anlamadım ki. adam normal trafikte dur kalk yapıyor. bir arabanın buna dayanamaması nedir yani. evet şanzımanı ısıtır bilmem ne yapar da trafik bu. her gün olan bir şey.

vw fanı olun ya da olmayın, istatistikler aracın şanzıman tasarımının hatalı olduğunu söylüyor, işin özeti bu. sizin kullanmanız kaçınılmaz sonu ancak geciktirir. 1980 model golf'ler 1 milyon kilometreyi devirirken, burada aldığın 2011 model vw'da 60 bin kilometrede şanzıman gibi hayati bir sorun çıkıyor yani, normal mi bu?

vw alan kaziklaniyor da ford opel peugeot alan kaziklanmiyor mu :) vw kazik abi, bak mis gibi corolla var 1.4 dizel 80 bin lira HAHAH yazarken bile kahkaha attim.

o corolla bi milyon kilometre gidiyor yalnız, bilginize

alırsan ford olursun lord :)
bak ben oldum tek sorunum ''arabayı çizmeseler lann bari'' demek oluyor
edit: 2014 cmax titanium

beyler bayanlar, şu ortamı sulandırmayın ya rica edicem. şurda efendi efendi "kullananların" yorumlarını almaya çalışıyorum.

@ozdek
ahah :) emmioğlu göndermene güldüm. o örnekte vurguladığım şey, emmioğlu diyen kişinin cehaleti idi. o kişi kendi hatasından dolayı şanzımanın bozulduğunu bilse, elbette ki açıkça söylemezdi çakal ama adam kusurun kendisinde olduğunu bilmediği için, cehaletten suçu şanzımana atıyor demek istemiştim. hürmetler.

@esenboga
ben de izmir'de mümkün olan her fırsatta (ki trafikte geçirdiğim zamanın %80'ine falan tekabül ediyordur) hız sabitleyici ile gidiyorum. 50 ile giderken bile hız sabitleyici ile gidiyorum. bu sayede benzinli dualogic punto ile şehir içi ortalama tüketimim 6 litreyi ancak görüyor. 45 litre depo ile şehir içinde 750 km yol yapıyorum. rekorum da 830 km. herkes büyük şehirde yaşamıyor ki...

@roket adam
bana hangi istatistiğin dsg'nin tasarımının hatalı olduğunu söylediğini gösterir misiniz? onno usta bile kabul etmiyor bunu. bizim müdürün aracı 70bin'de bozuldu diye örnek verdim diye mi genelledin anlamadım? normal trafikte dur kalk yapılır eyvallah da benim kastettiğim şey, dsg sahipleri şanzımanın rahatlığından olsa gerek, bu tip dur kalk trafikte durmuyor, sürekli milim milim gidiyor. çift kavramalı sistemlerde bu hareket yanlıştır, şanzıman böyle kullanılsın diye tasarlanmamıştır tork konvertörlülerde olduğu gibi. uzun süreli beklemelerde boşa atılır, sürekli dur kalklarda ise mümkün mertebe az hareket edilir, öndeki araç bizim tam kavrama yapmamıza müsaade edecek kadar arayı açtığında hareket edilir. kesik kesik kullanılmaz. onun için soruyorum kötü bir kullanıcı mısınız yoksa titiz misiniz diye. elbette bu söylediklerim bu kadar açık şekilde kullanıcı kılavuzlarında yazmıyor. bu noktada da üreticilere küfürlerimi saydırıyorum. ama yazmamakta ticari mantıkla bakarsak haklılar çünkü bu kurallara uymayıp sorun yaşayacak kişiler azınlık olur diye düşünüyorlar.

yanlış anlaşılmasın, ben dsg kullanmıyorum, savunmuyor ve kötülemiyorum. sadece kullanıcı yorumlarına göre şanzıman için kendimce çıkarım yapmaya çalışıyorum.

lütfen "dsg boktan" ya da "dsg süper abi" tadında değil de, ben şöyle kullandım böyle oldu, şunu yaptık da bu oldu gibi gerçek tecrübelerinizi paylaşın.

herkese teşekkürler tekrar.

@gündüz
abi konuyu dağıtmayalım :) cmax şahane bu arada. powershift mi o?

Ben 2011-2013 arası 150.000 km. kadar dsg jetta kullandım. Mekatronik arızasını 1 sefer 55.000 civarlarında, 1 sefer de 80.000 civarlarında yaşadım. Araç garantiliydi, üzerine şirket arabası olunca çok iplemedim. Genelde aracı düzgün kullanmaya gayret ederim, Antalya'da yaşıyor olmamdan dolayı öyle köprü trafiği, dur kalk gibi sıkıntılar yok ama 2 sefer yolda bıraktı araç. 1 sefer de turbo hortumu yüzünden kalmıştım o ayrı:) Bizim şirketten Antalya'da jetta kullanıcısı 20 kişi falan vardık o dönem, benim bildiğim 14-15'imiz benzer kilometrelerde mekatronik arızasıyla yüzleştik. Biri, ikisi kötü kullanıyor desek herkes mi kötü kullandı bu araçları? Değişim sonrası edc şanzımanlı Fluence geldi, performans ve rahatlık anlamında bir dsg değil ama arıza yapmadı 60.000'e kadar. Ha daha uzun vadeli bakmak lazım o ayrı. Benim şahsi fikrim kişisel kullanım için dsg çok riskli. Ya garanti süresi bitene kadar kullanıp satmalı, ya da hiç bulaşmamalı. Tabi bu söylediklerim o dönemki araçlar için geçerli, 2012 sonrasında şanzımanın kronik sorunlarının çözüldüğünü iddia ediyor vw servisleri.

@hadi hadi
Çok teşekkürler. Çok faydalı bilgiler bunlar. Sizin örneğinize bakınca bir sorun olduğu muhakkak gibi. Fakat ben de 2012 sonrasında farklı bir şanzıman kullanıldığını duydum. Biraz da yeni kullanıcıların deneyimlerine ihtiyacım var.

hoyrat kullanırım.

boşver kalacaksın zaten, hiç kasma bu saatten sonra.

şimdi sen bunu yazdığında aklıma uni'de hocaya sql ne websitelerinde felanmı kullanılıyor deyip soruma hiçbir cevap vermediği günler geldi. hayat bazen okulda zorlaşıyor. halbuki sevsen(sevdiğii söyleyebilirsin) isteyerek uğraşsan ayrıntı teknolojiler olduğunu görürsün.

Veri sorgulama dili. 1 haftada ogrenilecek kadarini ogrettiyse daha bir sey yok, ama bilen birininden ogrenmen lazim, veya internette tonla kaynak var onlara bak.

telaşlanmana gerek yok sql server kur bilgisayarına 1 haftada anca tabloları ve select sorguları fln göstermiştir, aynen internette tonla kaynak var (git: www.verivizyon.com

Matematikte iyiysen (ilk okul, ortaokul matematiği) ve kümeleri hatırlıyorsan eğer SQL dediğin şey çok kolay bir şey. 2 ana komut ile küme oluştursun 4 komut ile de bu kümeler içinde işlem yaparsın.

Küme oluşturma için CREATE TABLE küme_adi (nitelik nitelik_türü); Biz SQL'den bahsederken küme demeyiz de tablo deriz ama matematiksel karşılığı küme'dir.

Kümeyi oluştururken küme içerisindeki veriye göre bir takım nitelikler olması gerekir, niteliklerin bir kısmı sana daha önceden verilir, bir kısmını da sen bulursun örneğin tavuklara ait bir küme oluştur dendiği zaman,
Bunlar sana verildi;
1) tavukların follukları vardır,
2) cinsiyetleri vardır (Horoz veya tavuk)
3) cinsleri vardır, (denizli, paçalı vs.)
Sende bunu ekledin yukarıdakilere;
4) yumurtadan çıkış günleri vardır (vs. vs. vs.)

create table tavuklar_kumesi (folluk_no integer, cinsiyeti string, cinsi string,
dogum_gunu date);

Kümeyi silmek için ise DROP TABLE küme_adı;

Küme işlemleri yapmak için ise;
1) INSERT, veri kümesine yeni veri ekler, örn: insert into tavuk_kumesi (folluk_no, tavuk_adi, cinsi) values (1, "çilli", "tavuk");
2) UPDATE veri kümesindeki veriyi günceller, örn: update tavuk_kumesi SET cinsi="horoz"
3) DELETE, veri kümesindeki verisi siler örn: DELETE FROM tavuk_kumesi
4) SELECT, veri kümesindeki belirli kriterlere göre veriyi getirir.

küme konularından hatırlarsın, büyük bir küme vardır içinde meyveler vardır, sana bu kümeyi çeşitli kriterlere göre alt kümelere ayır, misalen sarı renkli meyveler kümesi oluştur falan derler, sende hemen o büyük kümeden armut, kayısı ve kavunu daire içine alır ve yeni bir alt küme oluşturursun. Bunu SQL'de yapmak için WHERE kullanılıyor, WHERE cinsi="tavuk" Bir kümedeki elemanlardan bir takım kriterlere göre alt kümelere oluşturarak bu yeni oluşturduğun alt küme içerisinde işlem yaparsın. bu işlem insert hariç hepsi olabilir, yani UPDATE, DELETE, ve SELECT

birde kümeleri birleştirmek var, iki farklı kümeyi bir büyük küme haline getirmek örneğin arabalar ve motosikletleri birleştirerek daha büyük olan motorlu taşıtlar kümesi oluşturmak gibi, Bunun içinde JOIN var.

Küme konusunu ne kadar iyi hatırlarsan veri tabanını da o kadar iyi tasarlarsın.

Hadi kolay gelsin, biraz küme konularını çalış küme işlemlerinde kullanılan işaretleri falan hatırla.

Birde Mysql olur, PostgreSQL olur, SQlite olur, mariaDB olur, vs. vs. vs. illaki access olacak diye bişi yok yani, bence sen SQLite yada MySQL kullan sen.

sql, aşktır

ortaokulda öğretiyorlar mezopotamyayı.

diğer bölgeler yazıyı bulamadığı için tarih öncesinde kalmış :(

ilk insan hz. adem'in mezopotamya denilen bölgeye indiği söylenir.

buradan çoğalarak diğer bölgelere göç etmişler, öyle işte :)

biraz daha açar mısın soruyu? okulda öğretilenler biraz da tabii ki bizim bulunduğumuz topraklar baz alınarak yazılan şeyler. ama diğer yandan anadolu, özellikle güneydoğu bölgesi işte mezopotamya'nın başlangıcı gerçekten de medeniyetin tohumlarının atıldığı yerlerden birisi. diğer taraftan antik yunan geliyor filan. önemli bi yer yani gerçekten.

Hep değil sadece başlangıcında var(bkz: Bereketli Hilal). Bu da, Çin'de araştırma yapmanın zor olması ve Hindistan'daki İndus uygarlığından hiçbir şeyin kalmamış olmasından kaynaklanıyor.(Benzer biçimde Amerikan uygarlıklarından da pek bir şey kaldığı söylenemez)

Başlangıcı dışında da, sürekli anadolu çevresinde döndüğünü sanıyorsan eksik okuma yapmış olabilirsin.

Toprakları verimli, iklimi güzel. Yaşamak için güzel bir yer. Sürekli göç almış bu şekilde medeniyetler kurulmuş gelişmiş tarih yazılmış. Tabii şimdi oralara bakıp "Burası mı güzel amk" dememek lazım. 4 bin 5 bin yıl öncesinden bahsediyoruz.

Cunku insanoglu kendini onemli hissetmeye yatkin bir zihniyette.

Ozetle bu sorunun, ABD'li birisinin "Dunyadaki medeniyet neden sadece ABD'den ibaret" sorusundan cok da farki yok.

alphadesigner.com

çorum anadolu da olduğu icin

öyle bir olay yok biz bu coğrafyada yaşadığımız için bize öyle geliyor,

çin hindistan mısır aztek maya hepsi ayrı bir beşik,

ama biz hep dünya bizim etrafımızda dönüyor sanıyoruz

bildiğim kadarıyla anadolu son buzul çağını yaşamamış bu yüzden çoğu tarih öncesi medeniyet anadoluda kurulmuş.

Ne budapeşteymiş arkadaş sabah akşam duyuru açıyorsunuz. Kötü anılarım var illa hatırlatacaksınız yani...

marslı çok iyi ama öyle akıp gitmiyor, hem teknik terim çok fazla hem de zaten marsta yanlış başına kalan bir adamın sürekli bir hikaye yaşaması pek olası değil.

dan brown'ın kitapları uygun bence, melekler ve şeytanlar'la başla derim.

kosinskinin tüm kitaplarını okurken oha lan, yok artık falan demişimdir, çok yalın bir dili vardır. bu kadar heyecanlı okuduğum başka bir kitap da stephen king, firestarter. başka da varsa aklıma gelmiyor şimdi.
ek olarak yukarda saydıklarım bilimkurgu ve polisiye tadındadır. kosinski biraz daha cinsellik içerikli ve şiddet eğilimlidir.

Türkçesi nasıldır bilmiyorum, Chronicles of Amber su gibi akıyor. Kehribar Günlükleri olsa gerek.

marslı'da teknik detay çok fazla evet, oraları atlarsan heyecanlı hikaye. ama bazen sıkıyor.

başından sonuna soluksuz okumak için dan brown +1

Elbette vakıf serisi

gregory david roberts - shantaram.

vurursunuz diye demedim ancak dan brown hayranıyımdır ben de. ne yazık ki sadece onun anlatım biçimi beni yüzlerce sayfa boyunca kitlemiştir. dolayısıyla diyebilirimki son kitabı hariç tümünü okudum.

marslıda teknik olması hoşuma gider aslında umarım mantıklı mühendislik vardır içinde ^^

Seksi erkek olmadığı içindir. Arz-talep meselesi nihayetinde, "talep eden ne ki arz eden ne olsun" diye düşünüyorlardır herhalde?

Filmin devamını da izlersen neden "olmadığını" anlarsın :)

cok merak ediyorum kac tane turk kizi tanidin da 'hepsinin' ayni oldugu kanisina vardin? sanirsin tum turkiye'yi gezmis dolasmis, binbir kizla takilmis da ne olduklarina karar vermis. eminim samimi iliski kurdugun kiz sayisi (sevgili, arkadas vs) bir elin parmaklarini gecmiyordur yoksa bu kadar sig bir genellemeyi yaparken oturup bir dusunurdun.


ya da gidip 1 ay yurtdisinda kalip tum turk kizlarinin tu kaka olduguna karar verme hakkina sahip oldugunu dusunenlerden misin?


biktim vallahi duyurudaki bu turk kizi, turk erkegi genellemelerinden.

götlü-göbekli-kel erkeğe mi seksi olsunlar? herkes hayal kurar da, ikramiyenin vurması için önce bi bilet de satın almak lazım.

edit: videoyu izlemedim. cevaplamak için izlemeye gerek olduğunu da sanmıyorum.

Kim demiş olamıyor diye... Hatunun içindeki estetiği dışarı çıkarmayı bileceksin.

her ortamda kendisinden "yollu vs.vs.vs.vs.vs" şeklinde bahsedileceği için, insanlar istedikleri gibi davranamıyorlar.

@2 seksi erkek elbetteki var. ama boyle bir kadin hic mi hic yok turkiyede.

@3 filmin devaminda mutlu son oluyor. yani devam ediyor iliskileri. ustelik basta seksi olan bi erkek sonradan asla bozulmaz. yani seksiligi gitmez.

@4 eger bir kadinsan hayatinda boyle hic davrandin mi? bu kadar kadinsi oldun mu? basliga takilma. icerige bak

@5 once videoyu izleyeceksin iste. gobekli de degilim. kel de

@7 ben asla hicbir kadina oyle konusmadim. davranmadim da. hicbi kadina hakarette de bulunmadim. ben kadin olmalarini istiyor ve bunu begeniyorum. etiket koyan yok.

of yani seksilik anlayışın buysa üzüldüm. japonya'da kullanılmış külot satan dükkanlar var, oralara alışverişe giden sapkın adamlar da var. dizilerde filmlerde bu şekilde gösteriyorlar diye ne seksi olmak zorunda ne de gerçek hayatta başka yerlerde de bu şekilde görülmek zorunda.

@sen nerdeydin
abi naptın 80milyon/2=40milyon kadının hepsine tek tek baktın mı?
seksi erkek var kadın yok demişsin, yoksa o seksi erkek sen misin? allah aşkına bu kadar iddialı konuşuyosan at bi resmini görelim ;)

izmire gel hacı, burada kızlar teklif ediyor ve kızlar da çok seksi.

@love seksilik o degil elbette.

oyle davranmasi. olgunca. kadin gibi.

boyle bi kadin her zaman ve her yerde mutlu eder anladin? yatakta mal gibi uzanan bi kadin degildir bu en azindan! kaldi ki su hareketler; su davranislar. cok icten ve cok guzel anladin? bi erkegin icini isitir.

@little ben hak ediyorum veya hak etmiyorum diye kimse mi hak etmiyor boyle seksi kadinlari? sacmalik. boyle bi kadin yok turkiyede. net. belki izmir diyorum bak.

@redeath o dogru olabilir bak. ordan umutluyum.

Vallahi var.

gayet olabiliyorlar, sana denk gelmemiş.

@sen nerdeydin

müdür alttakini yazmış bir ademoğlusun. sana seksi kadın denk gelmemesinden daha doğal bir şey var mı? anca keresteciler denk gelmiştir. ;)

"kiloludur, çirkindir, berbattır falan.

gerçekten de böyledir. geçen burda bi kızdan resim istiyorum, kız şişman bi kız. bundan emin olmak icin resim istedim bi iki tane daha. resmini yollamadı bildiğin.

neden diye soruyorum? atmak istemiyorum diyor.

özgüven sıfır.

tabi bu olaydan sonra muhabbeti kestim. zaten kilolu kızlarla pek konusmuyorum. özgüven sıfır ve konusacak bir şey olmuyor çünkü."

@soso hepinize denk geldi zaten. bi bana denk gelmedi dimi böyle hatunlar :)

@lancelot du la müdür beni mi takip ediyosun? o entry ile bu cok farklı seyler. sanki olayın suclusu ben misim ve kızlar o yuzden seksi değil falan lafına getireceksiniz galiba :)

flash dandik başladı sonra anca anca sardı, arrow'un kendine has takipçisi dışında pek olayı yok, supergirl'ün ne olacağı meçhul; açıkçası zor görünüyor.

tutar mı bilmem ama ben izlerim. :)

dc suck

tutar. flash'ı bayılarak izleyen biri olarak heyecanla bekliyorum.

çok uyuzlar ve arrowcu abiye ayrıca gıcık oluyorum. tutmaz muhtemelen ama rory'i (arthur darvill) görünce heyecanlandım. onun için bakabilirim arada heheh

Sırf dc etiketinden ötürü bile tutar.

Normalde dc evrenini epey el üstünde tutarım ama dizileri gerçekten batmış vaziyette. Arrow'u o kadar sezon izledim onun hatrına devam ediyorum yoksa aşırı derecede boka sarmış vaziyette kendileri, Gotham epey inişli çıkışlı bir ilk sezon yaşadı ama tek umut vaadeden dizisi de budur benim nezdimde.

Kardeş bu dizi yeni gelinin tuttuğu gibi tutar ahaha :))
Yani sonuçta tutar mı, tutar.

combofix kur.

bu işe yaradı bende.

www.en.usbfix.net

İçmelerde grand yazıcıya varmadan sahilde cans kafe var, merkezde kale sokaklarına mutlaka girin, dar sokaklardan yukarı çıkın teras kafe var. Manzarası çok güzeldir. Sahilde marinaya doğru yürürken nil kafe var, kaliteli en eski kafelerden biridir. Selamımı söyleyin :) merkezde öyle görünmeye değer çok yer yok. Deniz için araç varsa turunca gidin, içmelere gidin, merkezde girmeyin bence. Araç yoksa da minibüsler falan var. Mekanlar çok değişiyor, çoğu yerde kapıda fiyatlar yazıyor, dikkat edin kazıklanmayın.

tekne turu yapmadan dönmeyin. 2 sene önce pazarlık yaparak kişi başı 12.5 liraya ufak tekne turuna katılmıştık. 10 gibi alıp 5 te bırakmışlardı. Akvaryum, yeşil deniz vs ne var ne yok tek tek dolaştı kumsallarda güzel denizlerde. Bir de öğle yemeği vermişlerdi fiyata dahil. Çok güzel vakit geçirirsiniz.

sosyal iliskimin kotu oldugu kimse yok @jungle cok sukur.

tesekkurler babadum ve oddyseus bu arada. bir gune sigdirdigimiz kadar gezecegiz sayenizde^^

@bingbadabum senin tecrübeler eski mi kalmış biraz acaba? :) can's kapandı geçen sene, ya da bir önceki sene olabilir ama o sırada vardır kafeler. canlı müzik iki hafta öncesine kadar yoktu, şimdiyi bilemicem.

içmelerin denizi çok daha iyidir, turuncu dolmuşlara bineceksiniz, mares, grand yazıcı otel vs o tarafı geçeceksiniz, yokuşların bitiş noktasından inip sol taraftan denize doğru inerseniz bingbadabum'un bahsettiği kafelere ve o tarafın plajına ulaşırsınız.

tekne turuna mutlaka katılın bence de.

canlı müzik için yunus cafe bar, çok uygun değil fiyatları ama kesenize göre de bir seçenek bulursunuz illa ki. cuma-cumartesi-pazar çıkan grup da gayet güzel. gidecekseniz erken gidin genelde rezervasyonlar dolu olur haftasonu. yeri de uzunyalının başında, yanii nasıl anlatayım, merkezden içmeler yönüne doğru gittiğinizde, yol bir noktadan sonra deniz manzarasından çıkar, ordan itibaren bi 200 mt kadar sonra, oscar oteli geçince denize doğru dönün, bulursunuz.

denize merkezde girdiler alelade, arabaliyiz ama icmeler baska sefere artik:)

kaleye ciktik, castle diye bir kafeye girdik, manzarasi guzeldi. yemek yiyoruz, aksam canli muzik icin de bir arkadas yunus'u onerdi, physcos'un dedigi gibi. oraya gidecegiz. yat turunun anladigim kadariyla uzunu makbul. saatimiz uygun degil pek. yarin nobeti olanlar var// herkese cok tesekkurler, gormedigimiz yerleri tamamlamak uzere tekrar gelecegiz:D

Yüksek lisans diploması verin ordan kardeşime! Uğraştırmayın adamı dersle falan.

Su ürünleri olabilir.

Su ürünleri de olmaz. Hangi bolum olursa olsun yl o kadar kolay değil.

Ancak sizin isteklerinize en yakini uzaktan eğitimle yl veren üniversiteler. Onları bi araştırın ( en yakin derken en azından okula gitmezsiniz)

Lisans okurken bir çalışmam olmuştu ilgilenen hocam bunu YL tezi gibi yazalım dedi yazdik yayinlamak için master derslerini alıp sinavlarini verip direkt tezi sonuçları yorumlamis gibi tesim edecektim laaakiiin hocalarin bazıları ders ücreti için önüme engel koydu. elimde patladı bonzai.. iyice bir arastir derim ben

ibne demek iste.

anal seksi (başkasına yapmak) tercih eden kişi anlamına da geliyor ve bu anlam da epey yaygın. ama bu anlamı da alt küme olarak içinde eşcinsel ilişkiyi de barındırdığı için kıyamet kopabilir yine.

aktif eşcinsel birey. ancak garip bir şekilde, türk erkekleri arasında götçü olmak pasif olmaya göre daha normal.

yalnız bu argo degil.

Cinsel ilişki tercihi hep anal yolla olan, bu sebeple kadın erkek ayırmayan demek. Öyle argo kullanan adam bunu da hep kullanır diye bi kural yok.

Black Mirror

Seinfeld

sherlock

The X-Files

Fringe.

Person of interest

supernatural
grimm
butun csi'lar.
the office

Arka Sokaklar

My name is Earl

it crowd
coupling

stalker

acayip hikayeler

buffy the vampire slayer

lie to me

Forever

Go go go hangi oda

ay bilemedim ki. bugün bi arkadaşla denedik aynı odada bile zor denk geldik.

en tenha olanına mı girsek napsak?

Mantikli

europe'a girdim şimdi. 1. an unnamed cell 2. weeee 3. ea

denk gelene kadar f5leyelim asdfhghjkl

Abav ora cok kalaba, buyuyunce taniriz birbirimizi skdja

evropa'ya giriyorum şimdi der meister diye

edit: ya yok denk gelemeyiz böyle. script'i vardı bunun.

east asia'ya gel bi. 5. samsung 3. on the beach diğerlerini okuyamıyom :D

ay karıştı bi karar verek hangisine girelim diye. nicklerimizin başına da eksi koyalım belki başkaları da gelir.

bak şunu şeyapalım diyorum ben,

www.rtsoft.com

böylelikle hiç uğraşmadan aynı yerde toplaşırız. ama üşenmeden bunu indirip kuracak kaç kişi çıkar onu bilmiyorum.

@der Meister ben bunu basaramam lskahfa

La olm nasıl oynuyorsunuz, ben siteye girdim açılmadı?

bilgisayardan mı oynanıyor? ben chrome kullanıyorum firefox şart mı chrome ile de olur mu? bi de internet hızım yeter mi?

ya aşırı basit bi şey halbuki. chrome'a tampermonkey diye bi eklenti kuracaksın, sonra o linkteki script'i tampermonkey'e yazıp save diyeceksin. gerisi kolay. agar.io'ya girince şeyolur. ben bile yaptım :/

@palve bilgisayarda daha rahat tabi. mobil açmadı bende.

@der kurması zor değil sanırım ama uğraşmak istemeyen çıkabilir. ay nasıl yapacağımızı bilemedim. team'e girsek daha kolay bulamaz mıyız birbirimizi? onun kullanıcısı daha azdır belkim.

@der ben de yapıyom o zaman.

kirom kullananlar icin:
chrome.google.com

script olmadan birbirimizi bulabilmemiz cidden çok zor, çok fazla sunucu var. yuzır taaa güney amerikalara gitmiş ama feci lag olur orda da, oynanmaz. ben az önce denedim mesela çok berbat. europe'ta oynamamız lazım, orası diğerlerinden de kalabalık. aga script plz :(

kurdum gençler gelin

ip: 213.168.250.215:443

geldim, hiç yemicem şimdi seni bulcam önce, ondan sonra başlarız kapışmaya jsfjsal

ya şu an götün varsa ye, 0 falan var di mi leaderboard'da? ben senin verdiğini kopyaladım ama benim olduğum sunucunun numarasını farklı gösteriyor.

şerefsiz gecipeca yedi beni :(
bu arada takılma sadece bende mi oluyor?

bende sorun yok, bulcam seni bekle hala bulamadım

bende russia 1. fall da 10.

senin ipni yolla bi

ben 213.168.250.215:443'teyim, burda devam ediyorum öldükçe de. görürseniz selamlaşalım w'leşelim, demin yediler tekrar giriyorum şimdi, Der Meister nikim

BIG FAT DONGER var de mi ilk 10da?

arada eksi nickli birilerini gördüm ama hiç yardım etmediler :(

hayır big fat donger yok. ben şu an 213.168.250.215:443'teyim ondan eminim, sende de öyle mi yazıyor? eğer öyleyse script işini beceremedik galiba ya da script'te bi sorun var. bana bu server'a bağlısın diyo.

bende ilk 10'da odysseus, rolika hun, türkeri, attila the hun, russia falan var

'Check leaderboard with your friend to ensure you are both on the exact world on the sameserver.

If you cannot see the same people in the leaderboard as your friend, press the swirly icon next the ip box to try another world on the same game server.' diyo.

yeni ip lazım :/

girdiğim odada bi tane daha eksi 89 vardı asdgfhgjhk hanginiz o sagdfhgjh

ahaha :D ya ben çıktım. sunucuda farklı odalar olabiliyormuş, yani o ip numarasıyla aynı yere düşeceğimizin garantisi yok. ilk 10'dakileri birbirimize söyleyip, aynı yere gelene kadar ip girdiğimiz kutunun sağındaki zımbırtıya basıcaz. ona 2-3 kez bastıktan sonra leaderboard kayboluyor bende, sürekli sayfayı yenilemem gerekiyor. bi leaderboard'da advocat'ı gördüm ama hemen basıverdim gitti :/

aboo bizim avukatı bulak o zaman. beslesin bizi :D

hah iyi insan geldi.

biz koruruz şimdi seni asdhfgh.

@der tamam o zaman ben girip bakayım ilk 10u söleyeyim siz de ona göre girin.

eski ip yani 213.168.250.215:443

ilk 10da an unnamed cell, bla bla team?, snicker, poseidon, fit neyim var.

Lily, russiya, madzia var bende zirvede?

sizi nasıl bulacağımı söylerseniz geliyorum. eklentiyi kurduktan sonra naapacaz yav anlamadım?

snicker, sir, xav, navy neyim var. onları görene kadar f5e basın.

advo tam gelirken am beni yedi :(