daha 5 dakika once annemler almis. samsung a7'dir, p10'dur, p20 lite'tir hepsine baktim. bu aralikta alinabilecek en iysi bence de bu. (buyuk ekran vs.)

onlar gittigidiyor'dan ithalatci garantili almislar. (zaten kirilsa cami kirilir, onda da garanti bir ise yaramiyor diye)

kız arkadaşım kullanıyor, gayet memnun.
büyük ekran, instagram vs, dualingo vs gibi bi kaç uygulama daha var gayet uygun.
oyun oynamıyor, hızlı şarj oluyor
bu fiyat klasmanında yeterli bence

xiaomi pocophone daha güzel

neden hepsiburada'dan alıyorsunuz ki? burda 100 tl daha ucuz. üstüne bir de kupon falan bulursanız fiyatı daha da iner.

urun.n11.com

Ben 1.5-2 aydır kullanıyorum, memnunum. Ben aldığımda en ucuz 2800'e Huawei Türkiye garantili vardı, N11 üzerinden almıştım. Huawei Türkiye garantili en ucuz satan yerden al bence, fiyatları baya düşmüş.

Telefonun performansı vaad ettiğini veriyor. Pil performansını önceki telefonumdan sonra kötü bulacağımı düşünmüştüm (Lenovo P1 5000 mah) fakat ondan pek geri kalır yanı yok. Herhangi bir sorun yaşamadım şimdilik. Hayırlı olsun

Asus zefone 5'i bir düşünün bence. ikisi arasında kalmıştım. zenfone 5'i alacam herhalde. hemde fiyatı daha uygun

www.amazon.com.tr

Olumsuz taraflarını da söyleyim:

Ses çıkışı başarısız, tek hoperlör kötü olmuş. Ayrıca kulaklık çıkışı da kötü. Müzik dinleyen birisiyseniz kulaklıkla ses olayını denemeden almayın. Kendi içinden çıkan kulaklık zaten çöp, kendi kaliteli kulaklığımda da pek performans alamadım. Önceki 3-4 senelik telefonum (Lenovo P1) daha iyiydi bu konuda.

Ayrıca kamerası bahsedildiği kadar iyi değil. Karanlık çekimleri başarısız. Ama bu fiyatta bir telefondan daha iyisini beklemiyordum, beni rahatsız etmedi.

Ben internetten almadan önce Teknosa'ya gidip uzunca baktım, kurcaladım, sonra internetten sipariş verdim.

Birbirine paralel 2 doğrunun iç açıları toplamı 180 oluyor (BAD+ABC)
Yamuğun da iç açıları toplamı 360, diğer açılar 90+90 olduğu için ABC ve EFC toplamı 180 oluyor.
EFC ile BAD de eşit olmuş oluyor. Denklemler eşitlenerek bulunur.

Sonuç 65 sanırım, gözle çözdüm hatalı olabilir.

sorunun cevabı 65 mi? öyleyse anlatayım.
en son 16 sene önce geometri gördüm <.<

buyrun liyakat bey

Ben çözüme karışmayayım, onu arkadaşlar anlatacaktır. Anlatmazlarsa dahil olurum. Ama @Abdurrahman'ın şu dediği hatalı. EFCB dörtgeni yamuk değil. Yamukta iki kenarın birbirine paralel olması gerekiyor. O dörtgende paralellik yok. Ama konveks bütün dörtgenlerin iç açı ölçülerinin toplamı 360 derecedir.

hocam çözüyorum fakat anlatamıyorum, benden pas. tik mik istemiyorum :/

detayli cozum lazim arkadaslar

90+90+180-(2x+45)+(4x-25)=360
2x=70
x=35

m(ABC)= 180-(70+45)=65

Tamam kimse detaylı anlatmıyor. Yettim.

AD ile BC birbirine paralel. Bu cepte. BC doğrusunu, B tarafından biraz uzatalım. O uzattığımız noktaya da K diyelim. BAD açısı ile ABK açısı iç ters açılardan dolayı birbirine eşit. ABK açısı ile EBC açısı doğrusal olduğu için birbirlerini 180'e tamamlayacaklar. Bu yüzden EBC açısı=180-(2x+45)

EFC açısını 4x-25 vermiş. AEF açısı 90 derece verilmiş. BA doğrusal olduğundan FEB açısı da 90 derece. Çünkü birbirlerini 180 dereceye tamamlayacaklar. Karşı taraf da aynı böyle.

Şimdi dörtgenin iç açıları toplamı 360 derece olduğundan bunların hepsini toplayacağız ve bu 360 derece yapacak.

180-(2x+45)+(4x-25)+90+90+=360
2x=70
x=35

ABC açısı da 180-(2x+45)=180-(70+45)=65

i.hizliresim.com

Doğru bir veri ve karşılaştırma olmaz böyle, 0-100 30 saniyede çıkan kamyonlar var, yokuş çıkamıyorlar mı peki?

Doğru soru tork olmalı, 1.0 arabanın üreteceği tork ile yokuş çıkarken illa ki gıcık olursunuz ama yokuş çıkmaz demek değil bu.

1.4 tdci fiesta 15 saniye. Dizel olduğundan dolayı çıkıyor ama hızlanması baya üzüyor :( ama her şey hızlanma değil sonuçta.

Cikar. 1. viteste cikilmayacak yokus yok hele hele 95 beygir hap kadar arabayla.

Arkadan itisli, daha agir, daha eski teknoloji olan 90 beygir Sahin ile millet neler yapiyor.

At esek muhabbeti de son derece sacma cunku trafikte yapabilecegin hizlar zaten yasada belirtilmis, disina cikmadigin muddetce insan gibi araba kullandigin muddetce performans sorunu yasamazsin. At esek muhabbeti tamamen konforla alakali bir durum.

1.6dan iner gider 1 motora binersen o his olur. 1.4tsiden gidip 1.6ya binersen olmaz ancak 1.2 altına bu hissi yaşarsın.

0-100'ü 16 saniye olan araba seni bir yerden bir yere götürür. 11 saniye ile 16 saniye arasındaki farkı hissedersin ama yokuş çıkamama gibi bir sorun olmaz, yavaş yavaş çıkarsın :). Atiklik ve performans sorduğun için bunları önemsediğini düşünerek cevap verdim. Amaç sadece ulaşımsa rahatsız etmez.

Soruyu yanlis sormussun, yous cikarken kac litre yakar diye sormaliydin.

1.0 arabalar inleye inleye cikiyor, cikarken de depoyu emikliyor.

Yoksa 50cc motorla 2 kisi bin yine cikarsin.

0-100 sadece motor performansıyla alakalı bir şey değil. 0-100'de motordan daha etkili şey şanzımandır. İstediğin kadar güçlü motorun olsun, saçma bir şanzımanla verim alamazsın. Fındık kurdu kadar motora, şahane bir şanzıman koyulmuştur, yürür de yürür.

0-100 değerine bakılarak yokuş performansı değerlendirilmez.

1.0 motorlu Yaris yokuşu çıkar. ama siz zaten yürüyerek de çıkarsınız. 70 beygir araba yokuş çıkarken gaza basıp basmadığınızı hissettirmez.

2.si daha hos gorunuyor.

Mobilde fotoğrafları göremiyorum ama decatlonda var düper bişey, 59 tl idi sanki

Decathlondan aldim 60 liraya super.

hangi spor? futbol? basketbol? voleybol? kosu? hiking? ikincisi kosu ayakkabisi sanirim. ilki gunluk giyinmelik gibi daha cok.

Fitness için. Branş ayakkabısı bakacak bir bütçeye sahip değilşm eğer buna göre seçim yap diyecekseniz.

Yerinde görüp deneseniz daha iyi olur, anladığım kadarıyla sadece salonda giyeceksiniz. Çok fazla bütçe ayırmanıza gerek yok, yerli markalar gayet kaliteliler.

bunlardan 2.si

2. güzel. Decathlon'un kendi markalarına da bir bakın, bunlardan kalitelidir ve daha uygundur.

decathlon'a mutlaka bakın.

Decathlondan aldım. Klasik modeli var ya

66bin liranı faize koy aylık yaklaşık 1000 lira daha kazan paran.

yıllık enflasyonu %20 olan ülkede @gonulcelen'i dinlersen işin zor. Döviz yapabilirsin belki.

döviz

Dovizi ben de dusundum iki hafta once gecseydi elime para yapacaktim. Tam dolarin “dip” yaptigi sirada ne yazik ki kacirdim gibi hissediyorum tabi uzun vadede yine artar ama bana o kadar uzun vade olmasin. Yani parami bir uere baglayim diye ugrasiyorum

70i tutup da arabaya baglama, 2-3 sene sonra deger kaybi ve bu sure zarfinda yapacagin onca masraf da cabasi.

eger ki isin garantiyse ve 136bine yasayabilecegin bir ev bulabiliyorsan ev al.

Arabadan yatırım olmaz. Ben oyumu ev yönünde kullanıyorum.

kiracıysan ev al. değilsen de eğer evden alacağın kira kredinin taksitlerini ödeyecekse yine ev al.

Kısa vadede evlilik planı yoksa evlilik parası+araba parası+vadesi çok uzun olmayan kredi ile ev almak.

nerde yaşadığını ve ne kadar maaş aldığını belirtmemeişsin. o kadarcık parayla kredi çekip alacağın araba yine 2. el olacaktır bu zmaanda bir; ikincisi de yine kredi çkeceksin ev almak istersen ki evin fiyatına göre değişir o da ve en az 150-200 civarı kredi çekmen gerekir. banka ev kredisi fai oranları çok yüksek tavsiye etmem ki taksitlerini de maaşına göre nasıl ödersin bilemem. benim elimde çok daha büyük meblağda para olmasına rağmen eve giremiyorum ikinciye bu krizde.
en güzeli dolar al bekle. yılbaşından sonra iyice yükselişe geçeecek diyorlar seçim öncesi de haziran seçimi öncesi gibi iyice yükselecek deniyor. şu anda en iyi yatırım o. çok dipi de kaçırmadın 5.20 den döndü. alsan zarar etmezsin. ama yatırım tavsiyesi yüzde yüz kazanırsın diyemem sana ülkenin hali belli olmuyor. düşebilir de diyesim var ama sanmam ama çok çıkar mı onu da bilmem. gönül çıkmamasından yanayken bir taraftan da dolar aldık çıksın da bunca sene bekledik satalım derdinde ama sana son diyeceğim şey bu krizde ne eve girilir ne de ihtiyaç değilse arabaya. bekle.

Aslinda dedikleriniz mantikli olmak ile beraber maasim 8 bin baktigim begendigim evde kucuk ve 130 bin.
Ben de kredi cekmekten korkuyorum aslinda dolar cok mantikli geliyor. Belki baska oneri olur diye bekliyorum. Yani mesela yeni bir ev projeden girilecek sekilde aslinda fena olmaz.

oooo maaş iyiymiş bu zamana göre. heralde istnbul ankara veya izmir gibi büyük şehirlerden birindesin muhtemelen belirtmemişsin ama. lakin 130 bine nerde ev var allaşkına söyle de bana ben de gidip alayım hemen. araba bile en dandiği sıfır 100 den başlıyor artık biliyorsun. herhalde eski bir artı bir kastın.

o zaman o maaşla ve elindeki parayla biraz daha kredi çeki o eve girebilirsin derim. gerçekten o fiyatsa kaçırma derim iyi bir evse.

Tesekkur ederim @tek mactan yatan adam
Ankaradayim evin disi epey eski ama ici yapilmis. Bende bu mantiktan yola cikarak arabadan vazgectim o kadar parayi arabaya verecegime biraz daha borclanip ev alirim diye dusunmustum.

rica ederim de ev çok eskiyse de alma derim.
şimdi eski evin iskanı yoktur bilmem ne iyice araştırıp al tapudan. gerçi yoksa iskanı yok kat mülkiyeti zaten kredi çekemezsin de. sonra otururken de sıkıntı olur dökülür ev yarın öbür gün satmak isterken de sıkıntı olur. sırf ucuz diye ve ev almış olmak için de alma sakın.
bekle sen iyisi mi bu zamanda :)

Valla bende dusundukten sonra zaten ailenin yanindayim bir sure daha köseye oara atabilirim diye dusundum. Yine de oneriler icin herkese tesekkur ederim.

Reçetesiz alınıyor.

Eczaneye girince selamın aleyküm dersen reçetesiz veriyorlar.

alırsın hem de el üstünde tutarlar, çünkü pahalı

Bana cialis verir misiniz diyerek alınabiliyor

kaç para ulan bir kutu cialis diyorsun, alıyorsun.

Reçete kodu: keser sapı youtu.be

bu araclar icinde en iyisi Ford. hem model olarak en yenisi o, hem de marka olarak en duzgunu.

disel araçların parçası ve bakımı benzinliyr göre çok fazla olur. dizel bakmayın derim.

Ford C-max veya Opel Vectra mantıklı bence tüm detayları analiz ettiğimde.

Dizel olanları marka modele bakmadan eledim. İngiltere'de gerek yok dizele, hele ki bu kadar az kullanım için. C1 ve Jazz arasında da çocuklu olduğunuz için Jazz diyorum. Bana kalsa hiçbiri derdim, elektrikli araçlara bakardım. Sanırım orada çeşitli destekler falan var elektrikli araçlar için. Tabii satın alma maliyeti daha yüksek olabilir.

vectraya yanaşma hem yakar hem sıkıntılı c1 küçük cmax km fazla rio ya yanaşma jazzla megane arasında karar ver. megane al geç.

ingilteredeki araçların sigortaları çok pahalı olduğu için ucuzladığını duymuştum. belki daha yeni bir araç ile daha ucuz sigorta ödeyerek toplamda aynı parayı ödeyecek olabilirsiniz.

Bence de dizele gerek yok. Jazz bence ideal, o kasaları baya tutuldu Türkiye'de de.

Ben olsam, C1 ve Jazz'ı seçeneklerden çıkarırdım. Çok küçük olmaları beni tedirgin ediyor, araçtakiler açısından herhangi bir kazada diğer araçlara göre daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

Bunları çıkarınca geriye sadece benzinli olarak Megane kalıyor.

en mantıklı olanları jazz ve c-max gibi duruyor, daha yeni ve belki farkı renkte bir jazz bakabilirdim ben olsam.
jazz'a küçük dediklerine bakmayın, içi gayet ferah ve bagajı falan geniş. düşük kilometrede, sorun çıkarma ihtimali de dizellerden azdır.
auris de iyidir sorunsuzluk bakımından, full service history diyor. ancak yıllık vergisi ve fiyatı diğerlerinden yüksek doğal olarak.

Cevaplar için teşekkürler.

C-Max henüz 2 ay önce debriyaj, marş motoru vs. gibi parçaları değiştirmiş komple bakımdan geçmiş. Faturaları ve servis kaydı duruyormuş. Bu beni cezbetti açıkçası.

Diğer yandan Megane da düşük km ve benzinli olmasıyla yani sorun çıkartma ihtimalinin daha düşük olmasıyla öne çıkıyor.

Normal mesai dahilinde elinden geldiğince yap.

10 gün sonra bu insanlarla iletişim kurmayacaksın ama iş hayatı garipliklerle dolu, birkaç sene sonra bir bakmışsın yine bu insanlarla muhatap olmak zorunda kalmışsın. Olmaz olmaz deme. O yüzden mümkün olduğunca işini yap, 10 gün sabret, kimseyle kötü ayrılma.

yerinde olsam, yasal olarak iş arama iznimi kullanmam ve işleri yapacağım derim. sonrasında yasal iş arama izinlerini de birleştirerek 8. gün de gidiyorum, ben kerim hepinizi severim deyip geri dönmezdim. hatta direk gitmezdim ne halleri varsa görsünler :S

@re noreno, iş arama izni ihbar süresi falan konuşulmadı hiç; o topa girsem 2 ay tutabilirlerdi beni çünkü, yasal hakları. müdürüm konuştu halletti o kısmı sağ olsun, işbaşı yapacağım tarihi söyledim, önceki cuma son çalışırsın dedi.

büyüklük bende kalsın der yaparım. neticede mesai saatin ve iş veriliyor maalesef. ileride ne olacağı belli olmaz, belki yeni işinden nefret edip geri dönmek zorunda kalacaksın. hayat bu.

Yapani sevsinler diye mail dön.

mesaiye kalmayacak şekilde ekstra bir efor harcamadan yapabildiğin kadarını yap. Son 10 günün de olsa son 10 günün için sana ödeme yapacaklar sonuçta. Çalışmadığın her saat hak etmediğin parayı alıyor olacaksın sen de.

siktir et, yapma.

@ayin yazari, 10 gün boyunca zaten normal iş yükümün üstünde çalışacağım, yatış yaptığım yok yani. devir işlemleri var yeni gelene iş öğreteceğim, ayrıca ay sonu normalde yaptığım şeyleri yapacağım. bu çıkan ekstra.

işten ayrılmayacak olsanız, bu kadar iş yükünüz varken size bu işi verseler nasıl davranırdınız? gidip konuşur muydunuz işlerin yetişmeyeceğini, üzerinizde çok yük olduğunu? bence o zaman ne yaparsanız, şimdi de öyle yapın.

yapmaya çalışacağınızı ancak üzerinizde şu şu işler olduğunu ve hepsinin aynı anda yetişmesinin mümkün olmadığını açıklayın. olmaz mı?

Senin için çok zor iş değilsen bence yap sektör küçük. Benzer şeyi benim eski işyerinde bir abiye yaptı müdür izin kullanmasına müsade etmedi ama o abi de oturdu işine baktı kendine yakışanı yaptı bugün abi direktoe oldu o müdür hala mudur

Bir de bu işi birine devretmeden nasıl ayriliyorsunuz

Mesai saatleri dahilinde elinden geleni yap.
En son gün de kalan islerin hepsini, nasil yapabileceklerini özet gecen bir mail at.

Elinizden geleni yapın bence.

Olm sakin yapma ya, 4 kere is degistirdim devir bile yapmadim.
Devir lazim olursa gunluk 100 dolar dedim istemediler kendileri bilir.

Acimayin su salaklara ya

@the end of time, bakış açınız çok mantıklı önce bunu söylemek isterim.

işten ayrılmıyor olsaydım bir şekilde yapmaya çalışacaktım, mükemmel olmayacaktı yine çünkü hem bana geç bildirildi ki bunun sebebi de yine gm, merkezin mail'i ona önceden gelmiş, bana geç bildirdi. öyle olmasa bile benim baktığım 3 ayrı şirket var totalde, yani bir tek onun çalışanı değilim. şirketler yine grup şirket ama hepsinin kağıdı evrağı süreci farklı; iş yüküm çok fazla ve onun her istediğini yapamıyorum her zaman. bu tabii benden bağımsız organizasyonel bir sorun, o da bunun farkında ve o yüzden çok üstüme gelmeiyor. ama aşırı cimri olduğu için ne bana bir yardımcı almaya yanaşıyor ne de emeğimin karşılığını vermeye. son zamanlarda ekstradan çok şey istiyordu zaten, çaktırmadan iş kitleye kitleye bu seviyeye geldi. aslında en baştan tavır almam gerekiyordu ama işten kaçan bir insan olmayı hiç sevmediğim için rutin işlerimden vakit arttırıp yapıyordum. en son hepten aşırıya kaçınca araya müdürüm girdi(ki o da gecikti aslında) ve biraz rahatlamıştım. kalsaydım yapacağım şey "adım hıdır elimden gelen budur" demek olacaktı, olduğu kadarına razı olacaktı.

@seyyar satıcı, kendi görev tanımımda olan işleri devredeceğim zaten ama bu ekstradan çıkan bir şey; benim ayrılık dönemime denk gelmesi tamamen şirketin şanssızlığı. kalsaydım benim üzerime kalacaktı çünkü dediğim gibi bu tarz raporlamaları benden başka yapabilen yok. yeni gelene standart raporları göstereceğim ama bunu yapabilmesi bu tecrübesizlikle mümkün değil, o yüzden genel müdür yapmak zorunda kalacak.

o zaman bence yine en mantıklısı, kendinizi çok kasmadan, streslenmeden yapabildiğiniz kadarını yapın, olsun bitsin. hem bi şekilde yapmış olursunuz, o kadar yıl işten kaçmamışsınız son anda "işten kaçıyordu" olarak konuşmasın kimse arkanızan, hem de içiniz rahat etsin.

mesai saatleri içinde elinden geleni yap. hem vicdanın rahat eder, hem de başın dik gidersin.

Salla ya onunla mı uğraşıcan

Salla diyenlerin iş etiği konusunda tekrar düşünmesi gerek bence. Görev tanımında o raporu çıkarmak olduğu için senden istenmiş dolayısı ile normal zamanda zaten yapman gereken gibi davran. Ekstra iş yükün olabilir ve devir teslim yük bindiriyor olabilir fakat yapamayacağın şeyleri yöneticin ile planlayabilirsiniz. Örneğin işi devir edeceğin kişi ile paylaşabilir yada diğer bazı beklenen işleri başkasına yönlendirebilirsiniz.

Sektörün her zaman küçük olması ayrı ama bir daha biriyle muhatap olacağınız için değil sizin vicdan ve etik anlayışınız nedeniyle gereken çabayı göstermeniz en doğrusu olacaktır. Yetişmezse de geride kalanlara yol göstermeniz doğru olacaktır.

ben de iki hafta sonra isi birakiyorum. gitmeden uzerimdeki isleri bitirmek icin son iki haftadir inanilmaz calisiyorum. sabah 8'de yerime oturup aksam 5'e kadar tuvalet ve yemek arasini saymazsak is yetistirmeye calistim, cogu bitti gibi. ayni zamanda devirleri de yapiyorum. yarin uzerimdeki son isin de rotuslarini tamamlayip teslim edecegim.

onumuzdeki hafta cok bir sey yapmayip devir ettigim kisilerin sorularini cevaplarim, son hafta da dokumantasyon veda falan filan gecer diye planladim.hicbir sey yapmadan haftaya ben yokum diye de diretebilirdim ama hic etik degil. kendimize yapilmasini istemedigimiz bir seyi baskalarina yapmamak gerekiyor.

mesai saatlerin icinde elinden geleni yap, olmuyorsa da mesaiye filan kalmaya calisma. yetismiyor de gec.

Is etigi denen sacmaliga inanma, bunlari kerizleri calistirmak icin uyduruyorlar.

Etik diye bisey olsa zaten sana son 2 hafta is kilitlemezler. Etigin en olmadigi yerde askeriyede tezkereci askere nobet yazilmaz/is verilmez.

isyetine yaptigi iyilikle bir yerlere gelen gormedim, nerede kazik atan var bilgi calan var onlar mudur oldu.

Acemi adamsın +4773737338

Yerim öyle iş etiğini. Adam bana iş kitliyolar diyo. Bak buranın altını çiziyorum: kit-li-yo-lar

Sana kitlemeye çalışana sen de kitleyeceksin. İş etiği konusunda da şurda etikten bahsedenlerden daha iyiyimdir muhtemelen.

Öyle başa böyle tarak.... sallama kardeşim. Herkes uyanık bi sen mi salaksın? Her zaman çalıştığın tempoda, yükte çalış.

ben olsam önümüzdeki sene için öyle bir bütçe yaparım ki, bir kalemi diğerini tutmaz. yıl boyu bütçeye uymak veya hatalarını düzeltmekle uğraşırlar. soran olursa da "ayrılacağım için bana data vermediler" der geçersin.

raporları da çak geç, çıktıktan 1-2 gün sonra mail at, "bak hala sizin işlerinizi yapıyorum. bundan sonrası için kolay gelsin" der gönderirsin. hem iyi ayrılmış, hem de giderayak kazığı çakmış olursun.

iş etiği yoktur +1

bu kadar cevaba güncelleme yapmazsam ayıp olur.

ben bir tane bile harf yazmadım ama yerime gelene nasıl yapacağını anlattım anladığım kadarıyla çünkü ben de hepsini anlamamıştım. buna da dedim, "ben de tam anlamadım, sorun olursa maykıl'a mail atarsın çünkü burada da kimse bilmiyor, gm dahil. ben de anlamadım, bir sürü detay var ama anladığım kadarıyla bak şöyle oluyor..."
bir gün boyunca anlatabildiğimi anlattım, neyse ki biraz kafası çalışıyordu anladı. mail adresimi verdim, takılırsan dönersin dedim ama bence dönmez.

ne şiş yansın ne kebap oldu bence gayet güzel. herkese fikirleri için teşekkürler!

Kaft'a bakın, f/p olarak iyidir.

Levi's

Mavi'nin düz siyah beyaz lacivert falan tişörtleri iyi ben 3-4 sene önce aldıklarımı hala giyiyorum.

iamnotbasic

4-5 adet imnotbasic tişört var bende. bence kesinlikle parasını hakediyor.

Çevrenizdeki mağazalara Fabregas sorun. Bulabilirseniz asla pişman olmazsınız. Ortalama 30-40 tl civarı.

Eski kaliteyi koruyor mu bilmiyorum bende 1 tane kappa var 10 senedir 1mm boyutu degismedi hem de sporda giyiyorum les gibi oluyor. Ben boyle kumas gormedim.

Sifir diye satisa koysam satilir.

Alternatif bildiğim bir şey yok. Ufak bir if ile halledilir ama illa tek satır komutla istiyorum diyorsan şöyle zorlama bir şey yazdım:

service sshd status > /dev/null && echo 1 || echo 0

Ek bilgi : bilgi paneli almanca, haliyle anlamıyoruz ne yazıyor, oradan bakın diyen olursa şimdiden söylemiş olayım

Sari unlem benim arabada lamba uyarisi. Park isiklari plaka isiklari hepsi yaniyor mu

bir sıkıntı var ama çok önemli değil. far uyarı olabilir, cam suyu bitmiştir vs.

Hocam o sarı ünlemin ne oldugunu ancak soldaki bilgi panelini çözerek öğrenirsin. Onlarca farklı ikaz için yanıyor o ışık,ampül patlaksa da o yanıyor, kapı basılı değilse de o yanıyor, yakıt sisteminde sıkıntı var sa da o yanıyor.... (aynı paneli kullanıyorum)

bilgi panelinde almanca ne yazdığını da yazsaydınız, ondan da anlayan çıkardı?

bilgi panelinin fotoğrafı olsa, yardımcı olurduk. böyle çok fazla olasılık var.

Arkadas sag olun.
On far lambasi patlamis, sabah fark ettim, demek onun ikaziymis.

Problem çözülmüş ama bilgin olsun, bu tip detay vermeyen arıza ışıklarının detaylarını aracın ECU'suna bağlanarak okuyabilirsin. Bunun için eğer aracında ilgili giriş bulunuyorsa 30-40 liraya ufak bluetooth'lu bir OBD cihazı alabilirsin.

tesekkur ederim kardesim,
bakacagim bu dedigine

bu standart hepimizin yıllarca kullandığı tüpse 2-3 ay rahat gider.

3 kişiyiz, haftaiçi sadece akşamları, haftasonu en az 3 öğün kullanıyoruz. fişini saklamıştım önceki aldığımın, 4 aydan fazla kullanmışız.

valla bu şekilde kullanacaksanız 4-6 ay gider.

ama şofbene kullanıcaz derseniz ortalama 10-15 banyoda biter tüp.

normal olarak da eskiden hatırlıyorum, banyoya her ay 1 tüp, 3 ayda bir de mutfağa bir tüp alınırdı. 3 kişilik aileydik. tabi öğle akşam yemek pişerdi standart olarak.

pinnik tüp düşündünüz mü? normal büyük tüpten çok daha pratiktir. hem acayip harlı yakabilirsiniz, hem de bu anlattığınız kullanıma göre 1 ay gider. üstelik ucuz. tabi kilo hesabına vurunca aynı gelir ama 100 lira vermek nerde atıyorum 17.5 lira vermek nerede.

iki kişiyiz. Çay suyunu su ısıtıcısında ısıtıyoruz ve arada yemek yaparız. 6 aya yakın gidiyor.

Evde 4 kişiyiz. Su ısıtma çay vs için su ısıtıcı kullanıyoruz. Onun dışında günde 1-2 öğün yemek pişiriyoruz; 4. aya girdik. :)

Doğalgaz tüpten daha hesaplı. 50-60 lira doğalgaz gelecek bir tüketiminiz varsa bence bunun 1.5-2 katı tüp tüketiminiz olur. Tüpü mutfak ocağı ve sıcak su için kullanırken doğalgazın 2 katı civarı tüketimim oluyordu.

daha uygun fiyata tüp markası tercih edebilirsiniz. aralarında -neredeyse- fark yok.

50-60 liranın içinde ısınma, banyo, mutfak sıcak su ve yemek-içmek dahildi.

tüpü sadece mutfakta yemek pişirmeye kullanıcaz.

anlaşılan en kötü 4 ay gider iki kişi için.

aylık pişirme masrafı 25 lira.

gaz fiyatları cidden çok artmış.

teşekkürler.

store.donanimhaber.com

Bu tuşun engellemesi lazım. İçeride oksijen azalınca devreden çıkar genellikle.

eğer havalandırma kanallarından geliyorsa;

store.donanimhaber.com

şuna benzer bir tuş vardır.

araç içinde sirkülasyon yaparsanız düzelir görüşündeyim.

çünkü dışarıdan hava giriş yapsın şeklinde kalınca hareket halinde klima ayarı da sıcaktaysa o kanaladan sıcak hava geliyor.

benim başıma analog klimada gelen bir durum.

Yönlendirmeyi ön cama doğru seçin, kalorifer fanı kapalı olsa da araç ilerlerken karşıdan gelen rüzgar kalorifer peteği ile ısınarak içeri girer.

Sistem kapalı olsa da ısı ayarını ona göre tutun, ortalama 20 bunun için idealdir.

Bahsedilen tuşu seçerseniz araç içine dışarıdan hava girişini kapatmış olursunuz, bu sadece tünellerde yapılmalı. Normal açık havada araca giren temiz havaya engel olmayın.

toyota corolla 1.6 132 atmosferik motor taksicilerin bir numaralı tercihi. bütün taksiciler yanılıyor olamaz...

5 bin km yapıyosan yıllık sen 3-4 senede anca amorti edersin tüpün maliyetini. En az 2500 tüp e 500 de tadilat muayene felan 3000 e tüp taktırdın. Taktırmasan ve 100 km de corollan 8 litre yaksa yılda 400 litre kullanacaksın ve buda 2800 tl ye denk geliyor. Genelde tüpte 1.2 ile çarpılır tüketim yani 8 litre tüketen araç 10 litre lpg yakar ki bu iyi ihtimal tüp le (3,50 tl den hesapladım) 1750 tl yapacak yani yılda 1000 tl kurtaracaksın ve 4. Yılına girdiğinde anca amorti etmiş olacaksın ve her yıl 1000 tl kara geçeceksin... şimdi bu 1000 tl için değermi tüp taktırıp olası sorunlarla cartla curtla uğraşmaya sen düşün. Ki belki tüpte 12 litre yakacan o zaman amorti süren dahada uzar...

Ek olarak turbo bitmez delinir ya da palleri kırılabilir, insan gibi sürülürse her ikiside olmaz (5 senedir hem turbolu hem superchargerlı 1.4 tsi 180 beygirlik araba sürüyorum turboyla ilgili herhangi bir sorun yaşamadım) edit: arabam 66.000 km de
Turbolu araca lpg çok zor ve maliyet çok çok yüksek

Turbo, düşük hacimde ve düşük devirde yüksek tork sağlıyor. Benzinli motorlar yapısı gereği düşük devirde cansız oluyorlar. Düşük devirde cansız olan araç yüksek devirde gücünü bulduğu için yakıt tüketimini artırıyor. Turbo bu cansızlığı hissettirmiyor.

Kısacası turbonun:

Avantajları: Yakıt tüketimi ve performans
Dezavantajları: Daha hassas motor(kısmen), LPG uyum sorunları.

Benim 1.4 turbolu aracım var (lpgli). Aynı aracın 1.6 atmosferik modeli de var. Benim aracım 1.6 atmosferikten daha az yakıyor ve daha canlı. Ama 80 bin'de turbosu arızalandı ve 3 bin civarında bir masrafı çıktı.

Tercih senin.

Downsized araçlar ekonomik sürüş tarzında aynı güç ve ağırlıktaki atmosferik araçlardan daha az yakıt tüketiyor genelde.

E tapagaz gitmeyeceğine göre evet turbolu olan daha az yakacak, bastığında da gitmeyi ihmal etmeyecek.

Tek dezavantajı bakım maliyeti. Turbo değişimi falan büyük para. Gerçi Türkiye'de işçilik maliyeti ucuz diye turbonun kendi parasına yakın ücret ödüyorsun halloluyor.

Öte yandan atmosferik araç daha az stres altında çalıştığı için teorik olarak daha yüksek km yapması beklenir. Biri düzgün bakar ve kullanırsan 350 bine kadar kompresyon düşürmez öbürü belki 550 600 bin yapar.

3. viteste yokuş çıkıyosun, atmosferikte 2. vitese atarsın, turboda yokuş bittiginde 5. vitestesindir...

iki hafta önce lastikçi arkadaş benim atmosferik 120bg lik arabayı sürdü, "turboyuda ne abartıyorlar bir farkı yok" dedi. çok da şeyapmamak lazıjm. 100km hızlanmaları aynı, adam gelmiş yokuş sonu 5. vitesde çıkarsın diyo, te allam.

turbolu nispeten daha az yakıyor, lpg uyumu daha az, atmosferik+lpg iyidir, turbo masrafı daha yüksek olur.
özellikle toyota-honda gibi motor sorunsuzluğunda kendini ispatlamış bir markadan alacaksanız, atmosferik motorlar gayet yeterli. auris 2013 1,6 kullanıyorum, dediğiniz motordan var. spor otomobil gibi uçup kaçmıyor tabii, ancak performansından gayet memnunum. yakıt tüketimi kullanıma göre değişiyor elbet, istanbul içinde 6,5 lt ortalamayla kullanıyorum, şehirler arası düşüyor.
sizin yapacağınız kilometreler ile lpg'nin pek bir avantajı yok açıkçası.

toyota motoru tüp ile en uyumlu araçlardan diye biliyorum. Bence direk al bayiden tüp taktır en az 10 yıl sorunsuz bin. her ne kadar turbolu araçlar az yaksa da motor hacmi küçük olduğundan biraz agresif kullanımda tüketimi artıyor.

yıllarca satmıycam binicem dersen atmosferik motorlular daha güvenilirdir

Yıllarca satmayacağın bir benzinli araç yok. 5-10 sene içinde ortalık elektrikli araba kaynayacak.

Zeki DİNÇSOY

Çok uğraştım etmediler. Yine de dene.

Bankalar artık iadeye pek yanaşmıyorlar. Ya da saçma sapan kampanyalarla puan şeklinde, bir kısmını veriyorlar.

Her banka aidatsız kart seçeneği sunmak zorunda. Taksiti, puanı vs. biraz az olur ama iş görür. Seçenekleri inceleyip, çok sıkıntı yapacak bir durum yoksa, eski kartı iptal ettirin. Aidatsız karta geçin.


.

Hesaptaki varlığına ve kredi kartı hareketlerine bağlı.
Bende 20K limitli kart var ve harcamam çok oluyor.
Her sene kesildiğinde telefonla arıyorum, iade istiyorum diyorum ve iade ediyorlar.

kredi kart aidatını iade etmiyorlar ancak hesap işletimi edebiliyorlar.

Ben her sene kartı kapattırma tehtidiyle geri alıyorum. Ama adamına göre muamele yapıyorlar belli ki, arkadaşımın blöfünü yemediler ve kartı kapattılar. Beni en son geçen ay kartı kapattırıyorum dediğim için aradılar, 20 dakika falan konuştu kadın neden aldıklarıyla ilgili. Sürekli daha fazlasını teklif etti, önce 10 liralık maxipuandan açılan pazarlık 20 dakikanın sonunda tamamını iade etmesiyle son buldu :).

10 yılda ilk kez kestiler. Aradım iade etmediler. Faizsiz 1000 tl taksitli nakit avans verdiler. 3 taksitte geri ödeyeceğim.

gonulcelen87+1

Tunalı tarafında mens fashion var,ben oraya gidiyorum,çok yer aradım en son burada demir attim.

Iki senedir ben daha iyisini bulamadım ki hakan da gayet iyi kuaför,ben memnunum. Randevu almadan gitme, mesaj atarsan numarasını yollarım.

Bu arada ismi garip duruyor ama ona aldanma :)

Berber dedin diye erkek kuaförü arıyorsun şeklinde yorumladim tabii ayrıca

Cebrail Alkaç var, Ekşi'de de berber tavsiyesi başlığında baya meşhurdur. Anıttepe tarafındaydı. Bu adamdan genelde uzun saçlılar memnun, kısa saç için o kadar para vermeye değmiyor. Geçen sene 50 liraydı yanlış hatırlamıyorsam. Benim kısa saçım için pek bir numarasını görmemiştim.

Kurtuluş'ta fenomen kuaför. Saç sakal 15, mis.

bahçeli 3'te milano var. burak ve koray işinin ehli bebeler. çok konuşmadan işlerini yaparlar.

***odtü dediğin için bahçeli tarafı da olabilir diye düşündüm :)

100. yıl'da Paradise Fatih abi iyidir.

1000 kişiye tek ip adresi vermeye başladılar.
kişi sayısını salladım ama örneğin 999.45.24.2 ip adresini birden fazla kişiye vermeye başladılar.
bunun bir adı vardı da unuttum şimdi.

cgn nescafe'nin bahsettiği şey.

bir ip'yi birden fazla kişiye tahsis ediyorlar.

Ipv6 geçişi maliyetli ve meşakkatli bir iş. Bu yüzden servis sağlayıcılar CGNAT (Carrier Grade NAT) denilen sistem ile bir IP adresini aynı anda birden fazla kullanıcıya tahsis ediyor. Her IP adresinde toplam 65 bine yakın port mevcut, kullanıcı bunun tamamını kullanmıyor, bu yüzden servis sağlayıcı bu portları bölerek bir IP adresini birden fazla kullanıcıya tahsis ediyor. Maliyet düşüyor, IP ihtiyacı azalıyor.

Vay anam serhat neler dönmüş yahu.
O zaman ip numarası tek başına ayırt edici olmaktan çıkmış.

Millet Sabit ip almasın diye aylık 12-15 lira istemeye başladılar bu yüzden.
Dediklerine göre bütün mahallede tek ip varmış.

Kilo aldim ben. Çünkü ac kalmayayim, düzgün yemek bulunca yiyeyim de doyayim gibi bir psikolojiye giriyorsunuz. Bir de aksamlari abur cubur yeniyor ortam olunca. O yüzden bi miktar aldim ama abartili degil 1 - 2 kilo.

85 gidiş 78 geliş. İki yıldan fazla oldu biteli. Hâlâ 78'deyiz hamdolsun.

+10 kilo tam. Kıyafetler komple değişti.

Kilo aldım. Yemeklerin maşallahı varsı

vucut olarak toparlamıştım. düzenli hayat ve sporun faydaları

zayıfladım sinirden .mk. şu celpler açıklansa da gitsek.

Çok mecbur kalmadıkça karargahtan dışarı çıkmamıştım, göbek bağladığım tek dönemdi askerlik günlerim tüm günüm kola içip abur cubur yemekle geçiyordu.

Askere gittiğimde çok fena bir haldeydim. 1.79 boya 116-117 kilo idim, 6 ayda (5 ay 5 gün) sonunda eve döndüğümde 80-81 kiloydum. Askerden geldim geleli de (10 yıla az kaldı) 85 kiloyu hiç geçmedim.

Nedeni, bol spor bolcana da stres :))

acemide 3 kilo verdim. usta birliğinde 4 kilo geri aldım.

en büyük değimi saçlarım yaşadı. her sabah yastığıma dökülmüş saçlar günaydın dedi bana. geriye kadar açıldı saçlarım askerdeyken :(

Eğitim birliğinde ilk 3 ay ne verdim ne aldım. Ama bel bölgesinden yağ verdim. Kilom değişmediği halde kemerde 1 delik geriye gittim.

Sonraki 8 ayda 3-5 kilo verdim. Sabah kahvaltı yapmazdım, öğlen doğru düzgün yemek yemezdim

Bir de sakallarim yoktu askerde, jileti vurmaya baslayinca sakallarim cikti su an hayvan gibi sakalim var.
Bana sen kosesin, bu saatten sonra daha çıkmaz cikacagi bu iste diyorlardi.
Jiletle tras olmaya baslayinca costu askerde.

10-15 kilo aldım.

28 kilo verdim kısa dönemdim.106kg dan 78kg a düştüm :) sonra geri aldım aklımı şeeediyim.

Kilo aldim.

ilk 21 gün acemilikte 7 kilo verdim. usta birliğinde nispeten toparladım.

İlk 6 ay at gibi kilo aldım. Baktım olacak gibi değil, geceleri bölük komutanının commute bike’ını çalmaya başladım. Her gün 1 2 saat bisiklete binince toparladı.

80 gidiş 68 geliş, üstelik geceleri dürüm eksik olmuyordu yatmadan önce

Benim gördüğüm kadarıyla askerde herkes ideal kilosuna doğru meylediyor. Boy eksi 10 kilo civarına doğru seyrediyor. Eğer kiloluysan zayıflıyorsun, zayıfsan kilo alıyorsun. Tabi bunun bir sürü istisnası var, bu söylediğim "genelde" olan.

Ben 187 boya 91 kilo gidip 5 ay sonra 78 kilo olarak çıktım tornadan.

Kısa dönem. 7-8 kilo verdim.

Kısa dönem once verdim 5 kilo kadar 62 den 57 lere düştüm sonraki 4-5 ayda verdigimi geri alip uzerine 5 kilo aldim gidiş 62 dönüş 67 gibiydi

kısa dönem. 8-10 kilo verdim.

81 kg olarak gittim 64 kg olarak döndüm. kısa dönem.

yaklaşık 10 kilo vermiştim.

64 gittim, 6 ayın sonunda 74 olarak geldim. geldikten iki ay sonra 64'e düştüm.

Öğle yemeğinde kebap, akşamları çift menü yiyordum burger king'den. bizimki öyle bir birlikti........

78 gidiş,
5 hafta acemilik dönüşü 72,
4 ay usta birliği sonrası 78.

20 kilo civarı verdim.
hiç spor yapmadım desem yeridir.
tamamen düzenli yaşamla alakalı oldu benimki.

edit: kısa dönem.

91 gidip 81 döndüm. aslında daha fazla verdim ama denetleme sonrası 2-3 kg aldım geriye.

benim domainler isimtescil'deydi ama sağda solda fetö metö dedikodusu dönünce nolur nolmaz diye godaddy'e aldım. Godaddy de sağlam pahalı ama yine en güven veren orası

Godaddy yaygın olsa da güvenilir sayılmaz. Yabancı firmalardan namecheap, yerli firmalardan turhost önerebilirim. Ayrıca IHS ve veridyen var ki, fiyatlar piyasaya göre birkaç dolar fazladır ama iyi hizmet alırsınız.

Evet domain transfer ederken yine ücret ödeyeceksiniz ama tescil bitiş süresi 1 yıl daha uzamış olacak, aslında bir kayıp yok yani.

Türk firmalardan alan adı almadım almayı da düşünmüyorum. Zaten ucuza geldiğini de sanmıyorum. Ben alan adlarımı süre bitimine e 4-5 ay kala transfer ediyorum. Transfer kampanyaları daha ucuza geliyor, her transferde 1 yıl da uzuyor. Yenileme ücretleri yüksek, nerede olursa olsun pahalıya geliyor.

www.domcomp.com

Burada uzantılara göre en uygun transfer ücreti olan firmaları görebilirsin. Güvenilirlik olarak hiçbirisinin diğerinden daha güvensiz olduğunu sanmıyorum.

2 20 lik disimde de agri yok, hic de gidip cektirim demedim, sizin durumda da muhtemelen cok fark varsa aralarinda ucuz olani yaptirirdim gibi geliyor, yakinsa dolgu derdim.

20'lik dişler başa bela. Zaten doktorlar direk çekiyor. Dolgu falan uğraşmayın bence. Diğer dişleri kurtarmak için uğraşan hekimler 20'lik dişlere pek uğraşmaz. Ayrıca o çürük diş yanındaki ve üstündeki dişi de çürütüyor, onları kurtarmak daha zor oluyor. Gömülü veya yamuk çıkmamışsa çekilmesi de çok kolay.

Çenenizde yeterli yer varsa dolgu yaptırmak daha mantıklı olur.

Cektir gitsin, kökten cözüm.

Diger dislerde olsa dolgu yaptir derdim de 20'likler cidden basa bela. Cektir gitsin.

eğer 20likler tamamen sürmüşse ve kapanıştalarsa ve kanal tedavisine gitmeden ufak dolgularla kapatılabilecek durumdaysa dolgu +1

discinin sana napalim diye sormasi garip geldi, bence baska bir disciye git sor. benim bildigim dis mumkun oldugu kadar kurtarilmaya calisilir, cekilmesi son care.

ANKAmall bence.

ankamall de her mağaza var ama kokusu falan bana garip geliyo işimi bitirip çıkıyorum.
kentpark-cepa da güzeldir.

bence cepa + kentpark ikilisini tek avm sayabiliriz, çünkü yanyanalar. bu ikili de iyi. ankamall ile yarışır.

outlet olarak acity ve optimum, ikea farkı ile nata vega da iyi.
alan büyüklüğü olarak forum fena değil, ama uzak olduğu için gereksiz olabilir.
armada ve panora daha nezih ama arabasız ulaşım biraz daha zor.

cepa-kentpark ama tek sıkıntısı ulaşımı bence. gerçi her türlü 1.liğe oynar en iyi avm olarak.
biraz daha nezihi ama ulaşımı biraz daha zor olanı var panora.

edit: ankamall berbat bir yer bana kalırsa. özellikle orada bir mağazaya gidilmeyecekse kesinlikle avm'de kıyafet falan bakmak için yapılacak avm gezmesi eziyet olur.

edit 2: kentpark cepa'nın ulaşımı kötü değil, sadece daha iyileri var anlamında dedim.

armadaya nextlevela kentpark cepaya metro var?

Ankara'da sadece iki defa birer gün bulunmuş biri olarak Kızılay AVM'Ye kesinlikle bir git diyorum. Çok acayip bir yer ya. Lan yürüyen merdivenlerden çıkıyordum kendimi bir anda yürümeyen merdivenlerde buldum; işin garibi, yürüyen merdivene geçemedim bir daha. İnanılmaz gerçekten. Aklıma geldikçe şaşırıyorum.

Edit: Bu olayı terasa çıkarken yaşadım ilk. Sonra dedim, inerken dikkatli ineyim, kaçırdım herhalde. İnerken bayağı dikkatli indim ama 4. kata gelince yine kaybettim ben yürüyen merdiveni. Binanın dışına o asansörü boşuna yapmamışlar bence.

@rahip janick

sdsdjd kuzenimle avm'nin yanından geçerken o da aynı şeyden bahsetti. Ben girmedim Kızılay'ın ortasında çirkin bir yapı olduğu için ama şimdi sen de diyince merak ettim keşke girseymişim dshhsd

Bu arada ankaraya çok gitmemiş biri olarak benim de cevabım kentpark-cepa. İkisinden biri İzmir'de olsa şehirdeki en büyük 4-5 avmden biri olurdu herhalde ki dip dibeler. Çok enterasan bi şehir ya Ankara. Her gittiğimde kendi yerel kültürüne daha bi şaşırıyorum..

Ahahsjs Kızılay AVM +1
Çok acayip, merdivenin altından bir üst kata bakıyorsun, oradaki bir mağazayı gözüne kestirip yürüyen merdivene biniyorsun. Aaa bir bakıyorsun, hedeflediğin mağaza bu sefer alt katta kalmış. Her ölümlü bir kez denemeli.

Neyse, ciddili cevap, Armada'yı seviyorum ben ferah bir yer. Ulaşımı zor değil hem metro var artık hem de Kızılay'dan kalkan ODTÜ minibüsleri önünden geçiyor.

Marka çeşitliliği, ulaşım kolaylığı ve alan büyüklüğü olarak AnkaMALL. Ben Kentpark Cepa ikilisini tercih ediyorum. Uygun fiyat/outlet mantığında ise ACity iyidir.

Panora

Batu en güzeli.

Hakan
Orkun
Kaan
Ozan

çınar modası hala bitmedi mi:(

yiğit en güzeli bu üçü arasından

Türkçe karakter ileride sıkıntı olabilir. Bizim de 4 aya kızımız olacak ama erkek olsaydı Kenan düşünüyordum.

Üçü de güzel isimler ama ben olsam Batu derdim.
Noktalı harfleri isimlerde pek sevmiyorum.

Tebrikler şimdiden.

Tebrikler!
Bu üç seçenek arasından bir tek Yiğit güzel.

Bu üçü arasında batu.
bunların dışında ise deniz veya can.
ikisi de muazzam isimler bence. özellikle can.

benden de Batu için +1.
tebrikler

Geçen sene çınar patlaması yaşandı:( önceki senelerde de yiğit çok konuldu. Çok yaygın bir isme sahip olan bir birey olarak çocuğunuza bu kötülüğü yapmayın. Dönemsel olarak patlayan isimlerden bahsediyorum. Yoksa bilinen ama belli bir zamanda moda olanlardan değil. Mesela kenan demişler, kemal, kerem vs de olabilir. Batu da fena değil bence. Allah analı babalı büyütsün.

Arden. Ben buldum :)

yigit cok banal, cinar ise kiz ismi bana gore.

3ünden illaki birini seçeceksek batu derdim.

onun dışında favorilerim;
-ahmet
-ömer

Oğuz'u bi değerlendirin derim:p

Yiğit ya da Batu

Batu

yiğit çınar şimşek nasıl? general adı gibi :D

tek olarak "yiğit" güzel ama.
türkçe karaktere takılmayın.

nimetullah

Mutlaka iki isim koyun, isimlerden biri modern ve moda olan diğeri daha bilinen ve eski isimlerden olabilir. Çocuğa ilerde seçenek sunmuş olursunuz, hem iki isimli insanlar her zaman daha karizmatik görünürler.

Mesela bir Dr. Can Şimşek mi daha karizmatik ve güven verici, yoksa Dr. Çınar Batu Şimşek ya da Av. Ahmet Çınar Şimşek mi?

Unutmayın, ismin çocuk üzerinde büyük etkisi vardır. Çocuğu karakteri ve huyu bile isimden etkilenir.

Allah analı babalı büyütsün.

Bunların arasında Batu. Benim de önerim iki isimli olması. İkisinin birbiriyle uyumu güzel olursa, hele bir de soyisimle 3'lü uyum olursa 10 numara oluyor.

Benim önerim:

Poyraz Bulut Şimşek.

Hepsi de gökyüzünden :).

bu üç isim son 7-8 yılda o kadar sıktı ki. Çevremde ne kadar adam varsa oğlunun adı Yiğit, Çınar, Batu. Hatta birleştirip Yiğit Çınar yapanlar bile var.

üçü arasından en iyisi yiğit. en kötüsü çınar. batu da meh işte.

Batu Şimşek mi?

Baturay Şimşek mi kulağa daha hoş geliyor? bence ikincisi, çok da oturaklı ağırlığı olan bir isim Baturay bence, hele bi düşünün derim. Asker olur, futbolcu olur, sanatçı olur, pek memur ismi değil ama memur olursa da kesin bürokrat olur:)

ben geleneksel isimlerden yanayım.

ali çok güzel mesela.

geçenlerde biri ali bulut koymuş çok hoşuma gitti. tamlama gibi "ali bulut" :)

yiğit güzel ya bence. eskimez gibi geliyor.

Batu bunların arasından en iyisi.

Ama bence Deniz çok güzel.

3 aylık kızım var. eğer erkek olsaydı batu koyacaktık. bence batu güzel isim. çınar filan bana göre saçma geliyor.

Temmuz iyidir Temmuz.

Batu yu direk ele.simdiden ogluşumuz diyen aile o cocuga direk batuş demeye başlayacak adam ömrünü batuş olarak geçirecek.bizde var bi tane öyle koca adam oldu evlendi hala batuş adı.

Demirhan, Ozan. Mete, Güven hoş isimler fikrimce. Sağlıcakla huzur içinde büyüsün inşallah.

çınar bi ara güzeldi ama çok kullanılınca komikleşmeye başladı sanki.

çınar tarzı bi isim isterseniz toprak daha güzel olabilir. "ilke" ismi de hoşuma gidiyor oğlum olursa koymayı düşündüğüm isimlerin başında şu an.

isim önerisi verdim bir de şunu söylemek isterim,
gözünüzü sevim çocuğa oğluşum demeyin :)

Batu ve Yiğit belki. Çınar asla.

Ali adı hep sevimli gelmiştir. Kendi adımda 3 harfli olduğundan belki.
Çınar ve batu yetti bence de yiğit güzel, yiğit olur egzotik isim koyma merkaı var bir de allahtan egzotik önerisi çok gelmemiş.

enis koyun ya da buğu

buğu koyarsan ben bizzat dalga gecerim cocukla

Soyad şimşekse yiğit en uygunu

şemsi şimşek <3

Gökhan.

İzledikçe o 6 kisiyi o kadar benimsiyorsunuz ki sanki sizin arkadaşlarınızmış gibi geliyor. Bence birkaç bolüm daha şans verin sarmazsa bırakın.

Yerine big bang theory olabilir.

İlk iki bölüm ile karar vermeyin. En azından ilk sezonu yarılamak gerek.

Ilk birkac bolum cok da sarmamisti ama ozellikle 2. sezon ve sonrasi bagimlisi oldum. Herhalde on tur izlemisimdir en az, yatmadan once actigim uc bes diziden biri.

Friends'den son 10 yilin espri anlayisina sahip biri pek zevk alinamayabilir. Friends'in esprileri demeyeyim de, esprilerdeki vurgulari 1990 ve 2000'lerin komiklik anlayisina uygun. Her yerde "Millenial'lara, Z kusagina Friends izlettik; esprileri begenmediler, cok 'offensive' buldular" haberleri cok cikiyor.
www.independent.co.uk

Oysa, Friends o zamanin ruhunda cok komikti. Belki su zamanin ruhunda komik olmayabilir. Ben eski kafali olarak hala guluyorum. Bu biraz "Devekusu Kabare'nin, Kemal Sunal'in nesi guzel ki, espriler bayat" demek gibi bir sey. Ben hala Devekusu Kabare'ye de cok gulerim ama simdiki cocuk Kemal Sunal filminden anlamayabilir. Friends'deki tadi baska dizide bulamadim. Acik ara en cok kahkaha attigim dizidir.

Bir arkadasim da "ufff, bu kiyafetler ne bicim boyle. Kiyafetlerin sacmaligindan diziye konsantre olamiyorum" diye izleyememisti.

Yine de 23-25 yas arasi mezun ogrencilerim de seviyor Friends'i, biraz daha sans verin.

Yerine, How I Met Your Mother oneriyorlar, ki ben ikinci sezondan sonra izlemeyi biraktim ve cogu espri Friends'den arakti.
www.youtube.com

Amaranta'ya katiliyorum, The Big Bang Theory de guzel.

ben de iki sezon izlememe rağmen friends'i sevemedim. onun yerine coupling izle daha iyi.

friends'i izleyin. izlemeye devam edin.

birçok insan da ilk bölümlerde sizin gibi düşünüyor. ama dizi komple bittikten sonra insanın içinde bıraktığı boşluk doldurulamıyor...

ilk sezonu kotu sonra biraz toparliyor

Daha yakın zamanlı olduğu için how i met your mother'ı daha çok benimseyebilirsiniz şahsen benim adıma öyle olmuştu.

friends izlemedim, o tarz sitcomlardan ilgimi sadece big bang theory çekti o da nerd temasından dolayı. 8 sezon falan izledim onu.

onun dışında 20 dakikalık komedi dizisi olarak scrubs var en sevdiğim. sitcom değil ve karakterleri falan aşırı samimi bir dizi.

aynı şekilde yenilerden brooklyn 99 da çok güzel bir komedi dizisi bu ayarda olan.

ben 2. sezonun başlarında bırakmıştım friends'i, sarmamıştı bi türlü. bi kaç ay sonra tekrar bi kaç yerde muhabbetini duyunca kaldığım yerden devam ettim ve sonuna kadar büyük bir keyifle izledim, en sevdiğim dizilerden biri oldu. eğer 30 bölüm sıkılmaya 200 muhteşem eğlenceli bölüm için katlanabilicek biriysen benim gibi ara vererek falan da olsa izle o 30-40 bölümü (aslında olay o 30-40 bölümün kötü olması değil de bizim ortama ve karakterlere ısınma süremiz yaklaşık o kadar gibi bi şey). 1 bölüm bile sıkılmaya tahammülüm yok daha az eğlenceli dizi bölümleri izleyim ama yeter ki 1 bölüm bile sıkılmayım diyosan devam etme. 1.5 sezon bunun nesi övülüyomuş ya dediğim dizinin çoğu bölümünü 3'er 5'er izlemişimdir şu an ben.

bir de o zamanın ruhunda güzeldi denmiş kesinlikle yanlış, friends'in komedisi zamansız bi komedi. o linklerdeki muhabbet ayrı. şimdilerde senaryolardaki her kelime birini gücendirip gücendirmediğine göre ince elenip sık dokunarak yazılıyor. esas komediye zarar veren unsur bu, doğallığı giderek azaltıyor bu aşırı hassaslık. 2000 hatta 2010 öncesi friends dahil hemen her dizide filmde bu mevzular o kadar büyük önem atfetmiyor. linkte de dizide gücendirici espriler olduğundan ve bu sebeple özellikle milleniallarin fazlaca negatif yorum yaptığından bahsediyor. charlie chaplin veya kemal sunal gibi bir döneme özgü bi mizah yok yani 3500 yılında izleyen bir insanın bile gülebileceği bir dizi. bu arada bahsedilen espriler öyle ciddi ciddi rahatsız edicek şeyler değil ama son yıllarda özellikle abd'de aşırı steril bi ortam oluşuyor bu sebeple normal şeyler bile offensive geliyor bu steril ortamdan etkilenen insanlara. mesela bir karakterin babasının cross-dresser olması ve genç bir erkek çocuğuna bunun ağır gelmesi gibi bi durum var, o baba kesinlikle küçük düşürülmüyor hatta cool bi baba olarak veriliyor ve karakterimiz bu konuda geri kafalı davranmış gibi gösteriliyor ama karakterimizin ara sıra babasıyla ilgili anlattığı esprili çocukluk travmaları gibi şeyler var. offensive dedikleri şeyler bu tarz şeyler yani.

ilk bölümü 94 yılında çekiliyor. günümüzün dizileri ve esprilerine göre biraz eski kalıyor haliyle. ilk bir kaç bölüm sonrasında ekip, espriler ve dizi çok daha sıcak bir hal alıyor ve o grup içinde olmak insanın hoşuna gidiyor.

ben HIMYM'ı da severdim ama friends'e kıyasla daha bir genç, daha bir ergen dizisi gibi geliyor bana.

çok komik gelmeyen ama ara sıra izlediğim ve beğendiğim bir dizi daha var, seinfield. neden bilmiyorum ama çok seviyorum bu diziyi de.

Friends'e şans verirsen hastası olma ihtimalin var. Bana da ilk bölümler itici geliyordu, alıştıktan sonra bırakamadım.

Alternatif olarak Two and a half men de iyidir baya.

Friend's konusunda aychovsky'ye katılıyorum. Ben yine o dönem dizilerinden Seinfeld'i de çok severdim.

Friends bana komik geldiği için sevdiğim bir dizi olmamıştı. Birincisi 90'lar samimi ve içten; telefon internet vesaire yok, arkadaşlıklar daha samimi, insanlar yüzyüze bakarak yaşıyor. 6 karakterin hepsi farklı karakterler ve hepsinin de arkadaş olarak hayatımda olmasını isterdim. Ayrıca gerçekten çok güldüğüm ve kendimden bir şeyler bulduğum bölümler de olmuştur. Ama her bölümde gülmesem de keyif almışımdır.

Ama bu diziyi yarısından sonra arkadaşlık ilişkisini farklı boyutlara taşıyarak biraz bozdular bana göre. Bunun normal olduğunu düşünenler de var ama bana itici geliyordu bu çabalar.

Kısacası benim için keyifli bir diziydi. İlk bölümde "bune lan" tepkisi vermiştim çünkü dönemin soğuk espirileriyle başlıyorlar. Sonradan keyifli hale geliyor.

gelmiş geçmiş en overrated dizi, bu yüzden popüler ve tam da bu yüzden sevmemiş olman çok normal. amerikalıların corn flakes yerken izlemek için yaptıkları bir diziden efsane yaratmayı başarmış herkesin emeğine sağlık!

Hicbir numarasi yok da bir sure izleyince ister istemez o kadarterleri benimsiyor izleyici, bag kuruyor.
Ben acik birkac bolum baktim, hey gidi 90li yillar diye dusunup duygulandim. Ingilizcemi gelistireyim diye birkac bolum izlemistim, takip edilecek bir dizi degil bence.
Bir de 10yilllik dizi oldugu icin karakterlerin git gide yaslanisini gorunce daha bi bag kuruyordur insan.
En nihayetinde sitcom bu, sitcom les olur. Eski yeni farketmez pek.

mizahı artık eski geliyordur, normal. seinfeld de öyle, zamanında izlesen kesin severdin. daha güncel bir mizah için office izlemeni öneririm.

"sonradan açılıyor" diyenlere güvenip iki sezon katlanabildim. çok sıkıcı ve abartılmış bir dizi. komik değil maalesef.

"friends'e gülmeyenler neye gülüyoor, recep ivedik'e miii" diyorlar bir de of. milyon tane öneri yuvarlayasım geliyor.

+ coupling
arrested development
curb your enthusiasm
it's always sunny in philadelphia
modern family
seinfeld (önersem mi bilemedim, sevmeyebilirsiniz, fifti fifti)

cevapları okuyamadım ama 10 sezon süren bir diziyi 2 bölüm izleyip "beklentimin altında kaldı" demek ağır olmuş biraz. daha fazla şans vermelisiniz diye düşünüyorum. friends iyidir.

kaç model ? kaç km ? son bakım ne zaman yapılmış ve aracın modeline göre bakım periyodu önemli.

Sigorta fiyatı iyi. Araba kaç km? Ona göre triger kayışına da bi bakmak gerekebilir. Debriyaja baktır, frenlere baktır. Madem giriştin yağ, yakıt filtresi ve diğer filtreleri de değiştir.

1- zorunlu trafik sigortası yaptıracaksınız. zorunlu.
2- isterseniz kasko yaptıracaksınız. isteğe bağlı.
3- yağını değiştireceksiniz.
4- fren ve balata sistemlerini gözden geçireceksiniz. usta.

tanıdık usta varsa ona gidin ki yoktan hesap çıkarmasın. güle güle kullanın.

Sigortayı 15 gün içerisinde yaptırman gerekiyor. Fiyat ilk araba için ideal. Zorunlu sigortada en düşük veren firmayı seç gitsin. Kasko da yaptıracaksan yüksek çıkacaktır, orada detaylarını incelemelisin. Zorunlu sigorta kazada karşı tarafın, kasko ise senin zararını karşılar. Kasko zorunlu değil. Sigortam.net en düşük teklifi veriyor zaten, daha düşük bulamamıştım ben.

Aldığın kişi son bakımını ne zaman yaptırmış? Bakım periyoduna göre (benzinli 10 bin, dizel 15 bin gibi) bakımını yaptırırsın. Ben ne olur ne olmaz diye 10 bin bakımını aldıktan sonra yaptırırım. 10 bin bakımında zaten yağ değişimi olur, filtreler değişir, balatalara bakarlar gerekirse değiştirirler. Debriyajla ilgili de bakım yaptırdığın yere söylersin kontrol ederler, gerekirse değişmesi gereken değişir.

Burada çok bilgisiz görünürsen sanayi esnafı seni bir güzel öper. O yüzden güvenilir, varsa tanıdık yoksa yorumları iyi ustalara gitmekte fayda var.

Hayırlı olsun.

trafik sigortasını yaptır.
daha sonra sanayide markasına göre götür yağına tuzuna baktır.
daha sonra bin.
istersen detaylı iç temizlik yaptırt,pasta cila boya korum vs

Araç 2008 model. 75 bin kilometrede.

2014 yılında 45 binde, 2016 yılında 58 binde muayeneye girmiş. Çok kullanılmamış bir araç.

Toyota Yaris, sanırım bunda triger kayışı yok zincir varmış. Daha mı iyi oluyor daha mı kötü böylesi?

Araç 2 aydır yatıyormuş hiç kullanılmadığı için 2 aydır sanayi yüzü de görmemiştir.

Zincir olması senin açından iyi, minimum 150 bin gideri var.

Eski sahibinden bu bilgileri alamadığına göre aklında kalmasın bence bakımını yaptır. Vereceğin maksimum 500-600 lira, bakım yaptırmadığın için yaşayabileceğin muhtemel sıkıntılar daha pahalıya gelir.

lastik hiç değişmemişse değiştir. 5 sene yada 50 binde kullanıma bağlı olarak değişmeli.

Eğer Tavuk dünyası varsa bulunduğum yerde mutlaka ilk tercihim o olur.
Tavuk + bol salata (makarna / patates istemiyorum)
Yoksa ızgara yiyebileceğim bir yer.

Hiçbiri yok sadece fast food var ise yememeyi tercih ediyorum.

Edit:veya yerine ve yazmışım yukarda. Kilo vermeye ihtiyacı olmayıpta, sağlıklı beslenmeye çalışan kişiler var,anladık.Birileri üzerine gelmeden söyleyeyim dedim.

Tavuk dünyasında acaba tavukların sosu kaloriyi çok artırır mı?

klasik avm'lerde bile sağlıklı yemek yenecek bir sürü yer oluyor. ilk aklıma gelen

- ızgara yapan herhangi bir yer
- midpoint, kirpi tarzı yerler (özellikle başlangıçlar kısmında hem sağlıklı hem doyurucu baya şey oluyor)
- sushico
- starbuck's (salata)

Bence o soslarda yüksek kalorili şeyler vardır.
İçeriği bilmiyorum, tamamen tahmin.

Şöyle örnek vereyim;
Normal zamanımda: sosluları yerim.
Diyetteyken sadece şefin tavası yerdim onda sos yok gibi diye.

dışarıda tavuk yemem, eve de belli zamanlar sadece organik/köy tavuğu falan alırım. AVM tarzı yerde ızgara et ya da yine ızgara balık yapan yerden takılırım. Duruma göre sulu yemek yapan Kayseri bilmemnesi isimli yerlerden gözüme hoş gelenler ile de takılabilirim (sağlıklı gibi görünen bu ev yemeği tadındaki yerlerde de özellikle monosodyum glutamat, rafine şeker gibi zararlıları sulu yemeklere farkettirmeden dayayabileceklerini düşünerek son tercih yapmaya çalışırım).

Kişisel olarak, belli sağlık problemleriniz yok ve gün içinde başka karbonhidrat alınmadı ise lavaş dürüm muhabbetlerini de severim, ama içine neler girdiğini bilmem, görmem lazım, sosla falan işim olmaz, saf döner ya da ciğer+salata favorimdir.

ben asla tatlı, çikolata, dondurma türevi şekerli gıda tüketmiyorum. yalnızca meyve. koladır meyve suyudur şekerli hiçbir şey yok. kalori almam oldukça zorlaşıyor bu şekilde, dolayısıyla karbonhidrat marbonhidrat düşünmeden rahatça yiyorum istediğimi.

fast food yemem ürünler doğallıktan oldukça uzak olduğu için.

dışarıda tavuk da yemem zorda kalmadıkça, hormonlu hep.

avm'lerde sulu yemekçi varsa orada yerim, yoksa lahmacun-pide yerim, et döner yerim belki düzgün bir yerse, hafif fast food'a girse de.

biraz daha gelişmiş yemek bölümüne sahipse avm, ızgara ürünler yerim

Köfteci Yusuf gibi yerlerde köfte/sucuk v.b ürünlerle yanında ikram olarak verdikleri salatayı yerim. Getirdikleri ekmeği yemiyorum. Zaten etin yanında herhangi bir şey vermiyorlar, sadece et yiyorsun. Sonra da şekersiz çayımı içer çıkarım. Kısacası et+salata olayı ekmek ve şekerli/gazlı içeceklerden uzak durdukça ideal.

sırasıyla; tavuk dünyası, pidem, lahmacuncu.

Ama inadiniz cok anlamsiz. Tahakkuk etmis bir borc bu. Odemeniz lazim. Yoktan yere 700-1000 arasi avukat masrafi odersiniz.

1000 katına çıksa 1 lira ödersin aga sıkıntı yapma.
ayrıca bu sıcakta x lira için fatura ödemeye gidemem demek de biraz şımarıklık olmuş.
naparsan yap, müşteri temsilcisine neden özel sıkıntılarından bahsediyorsun ki?

Yahu söyle müşteri numaranı internet şubesinden ödeyim ben. 1 kuruş için gerek yok böyle strese falan :).

1000 katına çıksa 1 lira ödersin durumu değil. Avukat parası ödetiyorlar. Gereksiz işte.

Ben de ödeyebilirim hahaa. Verilirsin icraya.

İnternetten ödense öderim zaten, kapatılmış üyelik için internetten ödenmiyor. Ne kadar çok kraldan çok kralcı varmış burda bence müşteriye 1 kuruşluk fatura çıkarmak asıl şımarıklık

Yahu ne kralı kralcısı, adamlar saçma bir şey yapmışlar (ki bence muhasebe işinde 1 kuruş bile önemlidir, ciddi sıkıntılar yaşatabilir) sen de onlardan daha saçma tribe girmişsin. Bu saatten sonra ben adamların yerinde olsam icraya verir avukat parasını da ödetirim sana :D. Hanginiz hukuki olarak haklıysa o kazansın ne diyim ben sana.

@abdurrahman onların yaptığının saçma olduğunu kabul ediyorsan tamam :D ben zaten olay çok saçma olduğu için böyle tribe girdim

@acemi tam olarak düşündüğüm şey buydu atıyorum 50 kuruşun altına fatura çıkmasın diye kodlanamaz mı diye. bence ayıp böyle fatura çıkarmak dalga geçer gibi

@pastörizesüt: hayır kodlanamaz. her gelir/giderin kapanması gerekir.
ayrıca bunun kralcılıkla alakası yok, o faturayı ödemen gerekir. dediğim gibi adamların muhasebe hesaplarını kapatmaları gerekiyor.

ayrıca eğer ödemez ve inat edersen avukata kadar gider işe ve ciddi bir para ödemek zorunda kalabilirsin.

seneler önce hsbc, seneler öncesinden kalan 1 ytl borcum için aramıştı. utana sıkıla ödemezseniz avukata devretmek zorunda kalacaz, lütfen ödeyin demişti.

Peki onlar para üstü verecek mi acaba :)

verebilirler.

verirlerse 450 gibi bir vekalet ücreti ekler avukat.

450,01 i ağlayarak verirsin (umarım olmaz)

bunla da bitmez, icra dairesi de bir 100 ekler.

olur 550. (yorumsuz). sonrasında avukat paracıklarınla n11.com'dan parfüm alır. O parfüm havada dağılırken kamera zoom out yapar ve hayatın anlamsızlığına aynı şekilde vurgu yapar.

arkadaşlar yazmış avukat masrafı çıkar boşa müsait bir zamanında git 5 kuruş olarak öde tabi.

ziraat beni buna benzer ( 20 kuruş) bi borç için çok yormuştu. 2 aylık gecikmede 30 lira faiz ödedim. düşün artık gerisini.

Mazda 3 yakıyor hocam. Maddi olarak bunu karşılayabildikten sonra sıkıntı yok. 4-5 senede araba fiyatı kadar yakarsın

yakıyor da ne kadar ve nasıl mesela. şu an bendeki arabaya aylık 600 lira civarı benzin masrafım var.(1.2 benzinli otomatik 2016 qashqai)

Mazda 3 alınca bu 800 civarına çıkarsa ok mesela.

Benzinli Mazda 3 otomatik kullandım, şehir içi 10-12 litre yakar (Qashqai'den 3 litre civarı fazla yakarsın). Manuel'i de 1-2 litre az yakar diye düşünüyorum. Bence hesaplı bir araba değil ama çok tatlı bir arabaydı, sürüşü gayet zevkliydi. Performanslı bir araba değildir ama.

Otomatik vites, lpgsiz ve az yakan araç istiyorsan ya b segment arabalara bakacaksın (jazz vesaire) ya da fransız dizel otomatiklerine bakacaksın.

Bu arada Mazda 3 ikinci elde biraz kötüdür, sorunlu bir Mazda 3 almanı önermem. 2 kapısı değişen bir Mazda 3 çok değer kaybetmiştir, temizi bile zor satan bir araçta bunları da düşün derim.

hybrid alın hocam şarz sorunu olmazsa bütçeniz karşılıyor bildiğim kadarıyla

attan inip eşeğe niye biniyorsun?


2016 qashqai arabadan ineceksin, çok yakan tipsiz mipsiz acayip şekilsiz, ucube bir araba alacaksın?

Toyota Auris Dizel Otomatik düşünebilirsin. Bende manueli var ama her anlamda çok memnunum.

şu an kullandığım araba benim değil.

b sınıfı araç da bakıyorum ama çok teneke ve konforsuz geliyorlar gözüme.

her gün toplam 45 dk otoban 45 dk trafikte kullanacağım arabayı, o yüzden savrulan bir şey istemiyorum.


hibridlerle ilgili bir fikrim yok sadece Mazda 3 leri donanım ve sorunsuzluk olarak beğeniyorum. sürüşü de keyifliymiş. öyle çok uçan kaçan bir araba hevesim yok. külüstür olmasın kulusture baglamasın yeter.

bu arada dizel araba da onerebilirsiniz dizel otomatik.

Hyundai i20 ler Accent bluelar aurisler vb hakkında ne düşünmeliyim?

2. el arabalar bile ne kadar pahalı abv ya

mazda 3 özelinde bilgim yok ama atmosferik benzinli motor - tam otomatik şanzıman birleşiminin karma kullanımda aşağı yukarı ne kadar yakacağını tahmin etmek mümkün.

toyota auris dizel otomatikleri için forum sitelerini bir dolaşın derim. motorun zayıflığı ve şanzımanla uyumsuzluğuna çok laf ediliyor. benzinlisi seçenek olarak düşünülebilir.


bu bütçede 2011-2012 dizel otomatik fiat bravo'lar gözünüze çarpacaktır. kullanıcısı olarak şunları söyleyebilirim: dualogic şanzımandan tam otomatik rahatlığı beklemezseniz zamanla alışılıyor. yakıt tüketimi fena değil. dizel motor bana gürültülü geliyor ancak sınıfındaki diğer seçeneklerden daha gürültülü olduğunu sanmıyorum.

mazda sağlama araç ancak piyasası yok. benzin otomatik 1.6 vites ise güzel yakar. daha küçük otomatik araçlara bak.

piyasası olmasına gerek yok alacam sorunsuz binicem başka bir beklentim yok. daha sonra satarken de 1 ayda satılsın sorun değil.
sadece sağ iki kapı değişeni olan araç için nasıl pazarlık etmeliyim

zamaninda 2004 modelini 100binde aldim, 200binde sattim. senin baktigin benim kasanin makyajli olani. benim arac 2 litre benzinli otomatikti. 3 senede 100bin km yaptim, bir iki oksijen sensoru arizasi disinda problem cikartmadi.

cok agir trafikte 10litre civari yakiyordu, onun disinda ortalamam 7-8 litre civariydi ki bendeki kesinlikle bakimli bir arac degildi, hor kullanilmisti oldukca.

su anda benim komsuda 2006 model var bir tane. temiz bir arac, 350.000km'de, orjinal motor ve sanzuman.

mazda turkiye'de tutmuyor ama guzel arac. tasarimlar genelde zamanin otesinde. bir test surusune katilmistim 2-3 sene once, elemanlar bmw'yi rakip olarak goruyorlar, zaten son kasada kalite iyice yukseldi ve daha da yukselecek. premium'a oynayacaklar, lexus klasmanina girmeye calisiyorlar. gelecegi parlak bir marka. ben tavsiye ederim.

sağ iki kapının değişmesini gerektiren şey o taraftan alınmış büyük bir darbe mi yoksa yüzeysel hasarlar mı?

bunun cevabını aramanız yerinde olur. b sütunu hizasından ağır bir kazası varsa hem sütun hem şasi hasar almış olabilir. bu da tamir edilse bile bölgenin zayıf kalması, aracın balans tutmaması gibi can sıkıcı sonuçlar getirebilir.

aracı lifte kaldırmadan, anlayan birilerine göstermeden almayın.

kapılar yüzeysel hasarlardan dolayı değiştiyse, fiyatı da uygun görüyorsanız almayı düşünebilirsiniz.

hasarlı halinin fotoğrafları vs. varsa görün tabi.

servis bakımlıysa, bakımları kayıtlı ise bunlar da avantaj olur.

galeri ya da al-satçı yerine sahibinden almaya gayret edin. hasarlı alınıp toplanmış ve hemen satışa konmuş araç almayın.

kilometre sayacındaki sayıya gereğinden fazla takılmayın. 8 yaşında bir araç için 130-140 bin kilometre normaldir. 110 bin kilometrede olup iyi bakılmış, ciddi kazası olmayan araba 70-80 binde olup servis geçmişi belli olmayan, kazası değişeni bol arabadan çok daha iyidir. 250 bin kilometredeki aracı almak istememek anlaşılabilir tabi.

bahsettiğiniz arabanın ilanını sanırım malum sitede gördüm; beyaz ve hb olan araç ise inanın hiç cazip görünmüyor.

Dis kalinligi diye baska bir seye bakiyor olabilirsin. Yazliklari 20000'de degisgirirdim ben olsam.

Yeni lastikte patlar. Lassa tavsiye ederim. Değiştirmekte fayda var.

ben olsam değiştirirdim. 2013 model arabam 40.000 km'deyken lastikler gözüme yıpranmış göründüğü için değiştirmiştim ben.

Lastik en önemli parça.6 yıl olmuş hiç kullanilmasa bile 6 yılda yıpranır.
4 mevsim olarak Michelin crosslimite var onu oneriyolar ama Nokianda iyi. He ben olsam yaz kış ayrı alırım

Lastikte yıl da önemlidir, kilometre de önemlidir, dış kalınlık da önemlidir. 3-4 yılı geçen veya 40-50 bin km'yi geçen lastiklerin değişmesinde fayda var.

o lastikler taş gibi olmuştur artık. Bir de araç ağırsa çok daha fazla risk alıyorsun demektir. Yani; lastiklerini değiştir. nokian 4 mevsim de süper bir lastiktir. www.kolayoto.com ve hepsiburada da sık sık kampanyası olur, almadan önce bir bak. (Ama 4 mevsim alacağına yaz kış ayrı alsan daha mantıklı sanki, (gerçi bulunduğun şehrin hava ve yol durumu da etkiler bu tercihi) )

eğer süratli araba sürmiyorsanız (+100) lastik patlaması korkulacak bir durum değil. ama üreticilerin tavsiye ettiği süreler sonucunda lastikler fren mesafesini uzatacak şekilde sertleşiyor. bu sebeple değiştirebilirsiniz. fren mesafesini uzatan etken yol tutuşu da etkiler. (sürtünme )

Onboard bileşenler için bios üzerinde ayarlar olur genelde.

araştırmışsındır ama internette de çözüm bulamamış millet.

BIOS'u kurcaladım ama yok öyle bir ayar maalesef. sutlu nescafe'nin dediği gibi araştırdım baya bi forumlarda falan ama millet "onboard ram olur mu yoav" tepkisi vermiş genele. çözüm pek yok gibi.

Çok bilmiyorum ama CMOS kodlarına girip oradan değişiklik yapmayı önerenler olmuş. O yüzden burada bu işin gurusu vardır diye soruyorum.

himmet baskan
sen bi oranın resmini gondersene
gercekten onboard ram olmaması lazım
belki anakarta cok yakındır diye entegre diye dusunuyorsundur.
genelde 2 ram slotu da aynı yerde ust uste.

edit : evet gercekten öyle bir durum var gibi
anakarttakinin resmini cekme sansınız var mı?

ben de ilk gördüğümde inanmak istemedim ama resimde altta görünen 4 entegre ram entegreleri. diğer slot zaten hemen üstte.

i.hizliresim.com

android ise root yardımı ile bu şifreyi görebilirsiniz. yoksa, nö.
edit : ios hakkında bir bilgim yok ama pek sanmıyorum.

/data/misc/wifi/wpa_supplicant.conf

dosyasının içinde yazar. Telefon rootluysa bir file explorer uygulamasıyla okuyabilirsiniz.

Götürün ilgilenirler. Mavi, Lcw gibi dandik markalar bile iade alıyor veya yenisiyle değiştiriyor.

Modemin arayüzünde ip bazlı veya mac bazlı qos ayarlanabiliyorsa yapılır. Cihaz buna izin vermiyorsa maalesef o cihazla o iş olmaz. Bu tür kurallar genelde daha gelişmiş network cihazlarında bulunuyor. Modemlerdeki ilgili ayarlar genelde basittir.

Uzmani degilim ama sisteme baglanan diger cohazlara lmit koymak, bandwidthin sömürülmesini engelleyecek ve böylece asil alette yasanabilecek tikanmalari engellemeyecek midir?

Yoksa istedigin slave master cihaz tanimlamak vs mümkün müdür bilmiyorum, ek olarak ana cihaza killer wifi gibi kartlar var mi? Etkisi olur mu, gene net degilim.

Ögrenmek niyetindeyim, duyurunu trollemis gibi oldum ama sanirim diger aletleri kismak zorundasin, bunun istedigin alette internet deneyiminin yükselmesi anlamina gelmeyecegi de olasiliklar icinde. Donanimsal limitlerden dolayi.

mac bazlı ayar yapılabiliyorum arayüzden.

Tamam işte arayüzde mac bazlı öncelik ayarlanıyorsa yapabilirsiniz? Karmaşık kurallar oluşturamazsınız ama öncelik ayarı vardır mutlaka. Kullanıcılara statik ip atayıp ip bazlı ayarlama da yapabilirsiniz.

Yani sizin modemin modeline göre, arayüzündeki ayarların kapasitesine göre değişir.

Güzel bir ikilem, ben de müşteri olarak hem boş bardak alınsın isterim hem de önüm boş görünsün istemem. Sanırım en mantıklısı çok uzun / çok kısa olmayan bir süre sonra almak. Sonuna kadar kalması pek de anlamlı değil.

ya siz ne kadar ince bir insansınız.

böle şeyleri bi ben düşünüyorum ve deliyim sanırdım :)

şahsen ben güvence istesem son bi kaç yudum bırakırdım dibinde almasınlar diye.

ama masayı çok kalabalık eden bişey değilse kalsa da olur bence.

en güzeli beğendiniz mi falan derken o ara boşu almak.

ay bilemedim.

bu durumda bardağım kişiye ne kadar yakın durduğu önem kazanabilir. kendinden ileriye ittirdiyse alınmasını istiyordur diye düşünürüm.

özensiz bir yer diye yemek yediysem ve toplanmadıysa düşünürüm, sadece bir şeyler içtiysem aklımın ucundan bile geçmez.

öneri olarak bardağın orada durması sizi kafe sahibi olarak rahatsız ediyorsa kaldıracağınız zaman muhabbet etmenizi; başka bir isteğiniz var mı diye sormanızı öneririm. bana usul buymuş gibi geliyor.

freya'nın dediği mantıklı geldi bana. ittirdiyse alın bence :D

whoosie'ninki de iyiymiş, zamana bağlı da değerlendirilebilir.

Çok ittirenleri alıyorum evet :D İçine peçete atılmış tabakları da hemencik alıyorum. Ama bikaç patates kaldıysa hemen almıyorum. İlerleyen dakikalarda iyice bakıyorum patatese yelteniyor mu diye. Yeltenmediğine ikna olursam "tabağınızı kaldırabilir miyim" diye sorup öyle alıyorum. Böyle böyle deli olacağım sanırım ahaha :D

Keşke her mekan sahibi böyle düşünceli olsa diyerek lafa giriyorum. Bence gelen kişi istemeden bardağı/fincanı kaldırmaya gerek yok. Zaten bir bardak/fincan masanın üstünü dağınık veya kirli göstermeye tek başına yeterli olmaz diye düşünüyorum. İlla bir öneri de yapılacaksa, belki masaya günlük gazete vb. tarzı bir şey bulundurulabilir belki masada hiçbir şey kalmamasının getirebileceği hissin önüne geçebilmek için. Bilemedim ama bence çok da şey yapmaya gerek yok yani.

Kahve lezzeti-zaman grafiğine göre (Şekil-1) müşteri zaten bir süre sonra içmeyi bırakacak, kalanı azar azar içecek veya bir kerede dikleyecek. Ben müşteri olarak bir süre sonra o kahvenin alınacağını bildiğim için hadi siktir git olarak algılamazdım buz gibi olmuş fincanın önümden alınmasını. He almadan yine de nezaketen sorabilirsin "Devam ediyor musunuz/muydunuz?" gibisinden. Öteki türlüsü de bu ne ya kahveyi bıraktı gitti pezevenk düşüncesi oluşturuyor bahsettiğin gibi.

Şekil-1
1.bp.blogspot.com

insan profiline bağlı, zengin veya orta-üst kısım geliyorsa toplanmadı diye kızar, fakirse siktir çekti sanıp kızar. açıkçası masa genişse bardağın olması sorun yaratmaz bence. ya da gözlemleyebilirsiniz, boş olan bulaşığı kenara çekme ihtiyacı hissetti mi, yoksa varlığını bile fark etmedi mi, ona göre de aksiyon alabilirsiniz.

ben alınmasını istediğim şeyi masa kenarına iterim, hesap olsun tabak çanak olsun. o haldeyken beni rahatsız ediyorsa biraz bekler, boşları alır mısınız derim. elimi kolumu ya da herhangi bişeyi rahatsız etmiyorsa durmasının benim için sakıncası yok.

Sizi hizmet sektöründen sorumlu devlet bakanı ilan ediyorum. :)

Toplanmasini beklerim.

valla yunanistanda masayı hiç toplamıyorlar kalkana kadar. üst üste biriktiği dahi oluyor çanak çömleğin. uğraşmak istemediklerinden mi yoksa baskı yaratmak istemediklerinden mi bilmem. hiçbir zaman da gelip bir şey ister misin diye soran olmadı.

Ben de fincanın/tabağın ileriye itilme olayına katılıyorum. Yeni bir şey söylemediğim sürece alınması pek mantıklı değil. Özellikle sürekli etrafımda dolaşan ve ilgileniyor gibi yapan garsonlar rahatsız edici. Bence arada bir göz ucuyla müşterilere bakabilir garsonlar. Sürekli gözler üzerimde olunca apar topar kalkasım geliyor :D.

Bir de kahvem bitince gelip masayı falan silen koltuğu düzelten bir yere denk gelmiştim ki bu herhalde rahatsız edici en uç noktaydı :D.

Yine masamda bulunan önceden konulmuş bir şeyi (su vs.) benden izinsiz alanlar da rahatsız edici.

Neyse sizin durumunuzda tavırlarınızdan niyetinizin kötü olmadığını anlarlar diye düşünüyorum.

sorarım?

"bardağınızı alabilirim isterseniz?"

hayat satranç değil ya iletişimle çoğu şey çözülüyor.

cidden pandispanya çok ince bir işletmecisin, bence bardak alınabilir orda sorun yok ama bu tarz konularda sürekli git der gibi rahatsız edici bakışlar olmaması ve adam çağırmadıktan sonra ikide bir bir isteğiniz var mı diye sıkboğaz etmemek önemli. Bunlar yoksa benim için sorun dayok

Servisi alırken, başka bir arzunuz var mı denebilir. Bunu öyle bir söylersin ki musteri de rahatsız olmaz.

Eğer önü çöplük gibi değilse, bilg kitap gibi alana ihtiyaç duyduğu şeyler yoksa, toplamayı erteleyebilirsiniz.

Bir de servisi topladıktan sonra müşteriyi fazlalık hissettirecek şeyler yapılmamalı. (bakışlar, sürekli yanından geçmeler, sipariş alma ısrarı)

Bu işin okulunu okuyanlar daha iyi bilir, gözlemlerinden yola çıkarsak bunlar benim fikrim.

"Cafelerde özellikle masada hesap ödendikten sonra müşteri kendini fazlalık hissediyor. Hesabı ödedikten sonra da sipariş vermesini engelliyor. Bu nedenle bazı yerler tarzı olmasa dahi kasada ödeme alıyorlar" - diye okumuştum

bu arada geçen bir yere gittim adamlar o kadar meraklı ki toplamaya, patates tabağını alıyor patates varken hala falan. Önümden tabağımı alana da az bir şey kalmış yiyecekken yuh dedim, iyi ki sizin gibiler var:)

bence bakışlarınızla taciz etmediğiniz müddetçe sorun yok. yani müşterinin oturmasından rahatsız olan mekanlar zaten ya dediğiniz gibi gelip soruyorlar "başka bir arzunuz var mı?" diye ya da bakıp duruyorlar. yani boş bardağı almanız bence sorun yaratmaz. belki zamanlaması iyi yapılmalı. yani biter bitmez koşarak almak yerine (bu "hadi içtin, şimdi gidebilirsin ya da başka bir sipariş ver," mesajı gibi algılanabilir), belki bir yarım saat sonra alınabilir; herhangi bir bakış ve soru ile rahatsız edilmeden tabii.

bu sikintini tatli bir sekilde yaz kagida, masanin ustunde veya kafenin duvarinda dursun. aramizda sessizce anlasalim gibi bir not dus. iste kasiginizi fincanin ustune koyarsaniz almam gerektigini anlarim gibi. ama bunu insanlara gorev yuklermis bigi ifade etmicen tabi.

benim icin diger mekan yetkilisi davranislariyla birlesince bir anlam ifade eder fincanin alinma sikligi. bitmeden almasinlar da.. bir ona sinir oluyorum.

Aynı ikilemi müşteri olarak ben de yaşıyorum. Ben önümde durmasını isterdim, durmayınca "E o zaman ne diye oturuyorum, defolup gideyim" derdim ama bir yandan cafede falan oturasım da oluyor, sırf önüm boş diye kalkıp gitmek zorunda hissediyorum.

Aklıma bir şey geldi, ne kadar geçerli olur bilmiyorum ama. Bu otellerde "Çarşafınızı değiştirmemizi istiyorsanız kapıya hazırda bulunan notu asın" tarzı kartlar oluyor ya, ya da "Rahatsız etmeyiniz" kartları. Müşterilerin "Önümü temizlemeyin ya da temizleyin ama rahatlamaya geldim" tarzı bir seçeneği belirtebilecekleri ve masaya koyabilecekleri bir şey olsa ona göre siz de müşteriyi dürtüp dürtemeyeceğinizi bilseniz ya da masa boş diye çekip gitmeyeceklerini bilebilecekleri bir not olsa. Şu an çok pratik bir şey gibi gelmedi ama belki bunu bildirmenin değişiik şekilleri vardır. Bir cafe bana duygu ve düşüncelerini bir şekilde iletse, ben de rahatlardım. Hem böylece müşteri de "Aaaa, ne istersem onu yapacaklar" deyip mutlu olabilir.

Ekleme: jimicik benzerini yazmış zaten. Aradığım pratik çözüm öyle bir şeydi. jimicik + 1

Bir de "Başka bir şey ister misiniz" denince "İstemiyorsan kalk git" olarak yorumluyorum ben.

"Her müşteri bir kar tanesidir, eşsizdir, su damlasıdır, kum taneciğidir. Sizin şekliniz nasıl" komik bir şekilde sunulsa etkilenirim ben oradan.

makul bir süre içerisinde toplanmalı. bence bittikten sonra 30-45 dk içerisinde alınabilir.

Amerika'da Bubba Gump diye bir restoran zinciri var, duymuşsunuzdur belki, Forrest Gump filminden esinlenerek kurulan. Oradaki tüm masalarda iki tane tabela var, "Run Forrest Run" ve "Stop Forrest Stop" yazan, eğer garsonun masanıza herhangi bir nedenle uğramanızı istiyorsanız Stop yazanı çeviriyorsunuz, gören garson hemen geliyor. Run yazan durduğu sürece masaya kimse uğramıyor, rahatsız da edilmiyorsunuz. Öyle esprili bir açıklama ve işaret düşünülebilir belki? Böylece kimse kırılmaz, sizin de kafa rahat olur.

farm8.staticflickr.com

sorabilirsin alayım mı diye, alın derse alırsın konu kapanır. sonuçta evet o bardak müşterinin ama tek müşterin o değil, diğer müşterilerine hizmet verebilmeye devam edebilmek için kısıtlı kaynaklarını iyi yönetmen lazım ki bardak kısıtlı kaynaktır sayısı belli sonuçta.

Normal olan masadaki kirli tabagi canagi kaldirmaktir. Soyle ki, bardagini kaldirirsiniz ama "baska ne istersiniz?" gibisinden bir sey sormazsiniz, musteri de bu cafede boyle sorular sorulmadigini, rahatca oturabilecegini anlar. Bardagini alir ve rahat birakirsiniz, musteri de buna alisir. Bos fincani aldiktan sonra kendisi seslenmedikce yanina ugramazsiniz. Fincani birakirsaniz kimisi yanlis anlar, ne umursamaz muessese diye dusunebilir.
Mesela bos fincani alirken;
+ Afiyet olsun, kahvemizi begendiniz mi?
- Evet, harikaydi tesekkur ederim.
+ Biz tesekkur ederiz, keyfinize bakin.

Ikilemde kalmaya gerek yok, musteriyi belli bir duzene alistirmak lazim huzursuz etmeden. Musteri onundeki bos tabagin fincanin alinacagini ve rahatsiz edilmeyecegini bilirse harika olur.
Turk esnafligina tezat bir incelik var sizde, harikasiniz:)

İçecekler için değil ama yiyecekler için aslında bunun kuralı var ama maalesef yurdum insanı bu bilince sahip değil. Çok basit çatal bıçak tabakta yan yana duruyorsa "toplayabilirsiniz" demek yok çapraz konulmuşsa, tabağın yanına gelişigüzel konulmuşsa vs. "henüz işim bitmedi, kalsın" demek.Yurtdışında standard bu. Yurtiçinde müşteriyi de eğitmek gerekiyor.

En mantıklısı sormak. Bardağınızı almamı ister misiniz? diye sorulabilir.

Ben bardağın alınması gerektiğini düşünüyorum. Bir müşteri olarak önümdeki boş kahve bardağı alınmasa bu beni rahatsız etmezdi. Yalnızca önümdeki bardağın alınması da gitmemi istediklerini düşünmemi sağlamazdı. Eğer kafe olarak böyle bir tutumunuz yoksa(ki olmadığına samimi bir şekilde inandım), bunu müşteriniz zaten bir şekilde hissedecektir. O yüzden ben bardağın, bittikten hemen sonra olmasa da, makul bir süre sonra alınması gerektiğini düşünüyorum. Şunu da ekleme gereği hissettim, "eğer almamızı istiyorsanız şöyle bir sinyal verin, istemiyorsanız şöyle" tarzı bir uygulama nedenini bilmediğim bir şekilde beni gererdi. Kafe sahibinin gelip kahvenizi beğenip beğenmediğinizi sorduğu bir ortamda bence yeteri kadar iletişim kanalı vardır. Bunlara bir yenisini eklemeyi gereksiz buldum. Son olarak, incelik sahibi kaygılarınızı hayatınızın her alanında muhafaza etmeyi başarmış olduğunuz için sizi kutlarım.

"Bardağınızı almamı ister misiniz?" diye sormak iyi bir fikir degil. Asil bu soruyu duyunca tam da dusunmesini istemediginiz seyi dusunur musteri.

ben toplanmasını isterim, zaten genelde masalar ufak bir de üzerinde boşlar kalınca rahatsız edici oluyor.

beni bozacak şey boşların alınması değil çalışanın davranışı olur, "afiyet olsun" derken ses tonu hali tavrı mimikleri "söğüt gölgesi mi la bura?! yedin bitti galg git" diyorsa canım sıkılır, olabildiğince kısa sürede mekanı terk eder ve bir daha gitmem.

edit: boşlar toplanırken "başka bir isteğiniz var mı" vb sorular bence kesinlikle sorulmamalı, adam isterse zaman ulaşır söyler.
masaya gelen kişi "afiyet olsun" desin, müşterinin vereceği karşılığa göre de "beğendiniz mi" "beğenmenize sevindim" "umarım beğenmişsinizdir" diye tamamlasın.

Tırpancı deyince direk aklıma children of bodom geldi..

www.google.com.tr

i00.i.aliimg.com

Bu da olabilir :D.

Kasıma kadar oturmak zaten hakkın, evin satılması bunu değiştirmez.
Evi yeni satın alan kişinin aynı şehir içinde üzerine mülkü yoksa 6 ay içinde seni çıkarma hakkı var.

Emlakçı yeni ev için her durumda yeni para ister gibime geliyor.
Faturaları da aynı şekilde cepten verip sonra iade alacaksın.

Ev fiyatları kışın daha uygun olur. Emlakçının para talep edeceği bir durum görünmüyor. Yeni ev ararkenki emlakçı parasını soruyorsanız da her türlü alırlar. Sahibinden ev bakın, ben hep sahibinden tuttum.

Yeni ev sahibi evi satın aldıktan sonra size ihtarname çekmeli. Bu ihtarname ile 6 aylık süreniz başlar, bu 6 ay sonunda size gönderdiği ihtarname ile çıkmadığınız için hakkınızda tahliye davası açabilir.

Pazarlığa girecek bir durum yok, evi satın alan kişi oturacakmış çünkü. 1 Kasım'a kadar çıkmanız bence en uygunu.

yeni ev sahibinin aynı şehir içinde mülkü varsa kaç ay çıkmama hakkım var?
Her durumda tekrar emlakçı parası vereceksem kasımı bekleyip sonra da 6 ay ihbarı beklesem yazı getirip öyle yeni ev baksam daha iyi değil mi?
Ya da site içinde kasımı beklemeden şimdi 1-2 ay içinde taşınsam taşınma parasını veya bir bölümünü istesem, emlakçıdan da yeni ev için iskonto istesem elim daha güçlü olmaz mı?

Buralarda yaz başı çok ev olduğundan daha çok ev bulunuyor, kışa doğru ev bulmak daha zor.

eski ev sahibin ile konuş, aynı siteden boş evi olan tanıdığı birileri varsa sokuversin seni o eve. şansını zorla, kaptırma şu emlakçılara para üstadım. ya da emlakçı ile konuş, bana güzel bir ev bulursan tam komisyon ödemem ama yarı komisyonunu 2 taksitte öderim, başka emlakçıya gitmesin param falan de, hemen atlar bence kaçırmaz seni. hem de bu mühitten ayrılmak istemiyorum falan de. eğer kabul etmezsen tam komisyonu yine bu civardan başka emlakçıya vermek zorunda kalacağım de.

elektrik, su, doğalgaz'a fazla bir fark ödemezsin, nakil yaptıracaksın zaten. farkları da faturalara yansıtırlar, fark etmezsin bile, koymaz yani.

kasım a kadar evi bulman lazım. Ekim'de yerleş bence yeni evine. ama ben olsam yaz bitmeden yeni evime geçerdim, kışın taşınması çok zor oluyor.

fiyat olarak pek bilgim yok.
ama araç olarak alınır bir araç.

Kız kardeşi vitese tesbih koymuş sanırım :D. Şaka bir yana bu aracın otomatiğini iyi araştırın, Opel'in kullanıcı forumları falan vardır mutlaka. Otomatik şanzımanların hala masraf riski var. Bu aracı kullanmadığım için ben yorum yapmayım.

fiyat olarak pahalı

Şanzımana dikkat+1 demeye geldim.

Bu modellerde şansıman arızası sıklığı nedir, ne kadara mal olur, sizden önce kullanan kişi ne kadar km yapmış hepsine bir göz atmak gerek.

şanzıman +1

çok yakın arkadaşımda var 1.4 benzinli manueli. 8 litre falan yakıyor. onun haricinde mükemmel bir araba. en önemli özelliği de müthiş konforu. bak aynı sınıftan 1 serisi kullanmama rağmen bunları diyorum.

beyler şanzıman diyorsunuz da şanzımanın nesine dikkat edeceğim? şanzıman şans işi yahu

Bu aracı kullanan insanların karşılaştığı sorunlar, bakım masrafları, arıza durumundaki tamir masrafları dikkat edeceğiniz konular. Şans işi diye bir şey yok, kronik sorunları olan şanzımanlar var ve ciddi masraf çıkartma olasılıkları yüksek. Riski minimuma indirmek mantıklı olan. Aldığınız aracın fiyatına bakarsak zengin görünmüyorsunuz, bunlara dikkat etmeniz sizin yararınıza.

2. El 52 binde otomatik degiseni olan boyalı bir araba. Masraf çıkarmaz diyenlere bakma çıkarır. Otomatik alman şart mı? İkinci elde otomatik arabaları bir kez daha düşün derim.

Çare sanal kart. Ssl ile ilgili yukarıdaki arkadaşın açıklaması doğru.

Koku güzel fakat kalıcı değil ve bekledikçe kalıcılığı iyice gidiyor. İnternetteki ucuz ürünler de genelde beklemiş ürünler oluyor. Bu arada night yerine normalini daha çok beğeniyorum ben.

Şu olabilir:

eksisozluk.com

Veya şu:

eksisozluk.com

Zorunda.

çekemez. taksimetreyi açmak zorunda

fiili olarak serbest. zorunda diyen arkadaşlar kime nereye şikayet edeceklerini ve ne ceza alacaklarını yazarlar mı? yani, "çekerse ne olur?"

ücretlendirme konusunda belediyeye bağlılar. kafalarına göre yapamazlar.
iteo.org.tr

babil - ben sordum beyaz masa ılgılenıyormus plaka saat tarih varsa sofor adıyla.

tamam bryan kardeşim, ilgilenip ne yapıyorlarmış? cezası neymiş?

Trafik Cezası Madde 31/1-b

Kamyon, çekici ve otobüslerde takoğraf, taksi otomobillerinde ise taksimetre bulundurmamak, kullanmamak veya kullanılır şekilde bulundurmamak.

2016 Ceza Miktarı
412,00 TL ( Peşin 309,00 TL)
Ceza Puanı (Sürücüler için)
20 ceza puanı

Ceza Kime Uygulanır
Sürücülere

Trafikten Men
Eksikliği giderilinceye kadar

Diğer Hususlar – Açıklamalar
Sürücü aynı zamanda araç sahibi değilse, ayrıca tescil plakasına da aynı miktar için ceza tutanağı düzenlenir.

Taksiciler taksimetre açmak ve belirlenen fiyatla taşımak zorunda. Ama burada şikayet mekanizması vasıfsız kalıyor. Şikayet taksiciler odasına yapılıyor ama şikayetin sonucunu takip edemiyorsunuz. Belki sadece uyarıyorlar belki onu bile yapmıyorlar. Ayrıca bu tür odalar müşteriden yana mı yoksa üyelerinden yana mı bu da muamma.

Ayrıca otogar gibi, havalimanı gibi yerlerin taksileri de sıradan taksiciler değiller. Burada inanılmaz bir rant var ve bu rantı kolay kolay bırakmaya niyetleri yok. Klasik bir şikayetle bir sonuca ulaşamıyorsunuz belli ki bu adamlar da bu kadar rahatlar.