Ekşi Duyuru

adı üzerinde sanal, oyun.

Abartiyorsunuz.

Humanist olmak kendi basinda celiskidir zaten.

Oyunların şiddete yöneltmediği hatta bu tarz oyunların insanları sakinleştirdiğiyle ilgili pek çok araştırmalar mevcut. Ayrıca bir bilgisayar oyununu bir terör saldırısına benzetmeniz de çok provokatif bi hareket. Bilgisayar oyunlarında çocukluğumdan beri binlerce sanal insan öldürmüşümdür ama gerçek hayatta kavgaya girmedim, yakında kavga varsa uzaklaşırım. Sanal bir oyunla gerçek şiddetin alakası yok.

humanizmi insan sevgisi falan sanan biri icin boyle seyleri dert etmemesi daha dogru olur.

Yok artık lebron james.
O zaman ölme vurma taklidi yaparak oyun oynayan bebekler de ilerde cani katil falan olur.

Bu kadar detaylı düşünmeyin. Kurallara uygun sürün, hata yaparsanız özür dilemeyi bilin, karşı taraf ne kadar saldırgan olursa olsun, haklı da olsanız kusura bakma deyip konuyu kapatın. Trafikte belinde silah olan tonla insan geziyor, delikanlılığa hiç gerek yok.

Bende bu korkular yok bu arada. İhtiyaç olunca düşünmeden arabaya atlayın gidin. Söylemesi kolay tabii ama başka bir çözüm de aklıma gelmiyor.

dayak yeme olayı zor. arabadan inmeyip özür dileyen taraf olursanız %99 problem olmaz. onun dışındaki ihtimaller kaldırımda yürürken üzerinize tabela/cam düşüp ölmeniz kadar kazai durumdur. dikkate alarak yaşayamazsınız bunları. kibar ve dikkatli olduktan sonra korkacak bir şey yoktur.

Kullanma, çok basit.
Trafik senin gibi korktuğu halde toplumun baskısıyla trafiğe çıkmak zorunda hissedenler yüzünden bu halde.
Trafiğe çıkmak, özellikle ankara istanbul gibi şehirlerde özgüven ister. Korkaksan çıkmayacaksın. Bu kadar basit.

Kisa bir sure sadece geceleri arac kullan o trafik stresini uzerinden at bence.

kilit nokta "bu kadar düşünmemek." veya düşünsen de bu hali "umursamamak." herkesin kendin gibi olduğunu unutmamalısın. onlar da insan. onların da hata payı var. kimse mükemmel değil. bu bilgi dahilinde her şey akıyor bir şekilde.

arkadaşın önerisi güzel. bir süre geceleri sür. mahallende tur at. yavaş yavaş genişlet sürüş yaptığın çemberin çapını. en önemli konu park bence. kısa sürede pratik şekilde park yapmaya alıştıktan sonra gerisi gelir, geliyor.

dayak nedir ayrıca? araçtan inmezsin olur biter.

bu düşüncelerden bir an önce kurtulmalısın çünkü sağlıklı değil. sen sadece direksiyonun başına oturup gideceğin yere sür arabanı; kurallara uy, dikkatli ol, bu kadar, bitti! dışardaki herkes kavga edecek adam aramıyor ki.

hem hadi diyelim hata yaptın, karşıdakine ellerini kaldırıp "kusura bakma" hareketini yaptığın anda karşıdaki sinirden çıldırmış olan insanın birden durulup "eyvallah" diyerek yoluna devam edeceğini göreceksin zaten.

bunu en azından gaz-debriyaj-freni bilen, 20 km ile sol şeridi işgal etmek gibi hobileri olmayan birisi olduğunu düşünerek yazıyorum

lütfen trafiğe çıkma.

Kavga konusunda; kavgaya girmene gerek yok, kimin kabahatli olduğundan bağımsız olarak (özellikle de kaza sonrasında) kavga en son durum oluyor, kaza durumunda kişiler ya canlarını ya mallarını yada ikisini birden düşündüğünden bu işi en temiz şekilde halledelim peşinde oluyorlar, ciddi kazalarda ise (ölümlü yaranlanmalı veya ağır maddi hasarlı) insanlar şokta oluyor, ne olduğunu bir süre anlamıyor, hafif mala dönüyorlar ki o sırada kimse kavga etmeyi düşünmüyor.
kavgalar genelde hadisene kardeşim diye oturduğu yerden bidirdayanlar tarafından çıkartılıyor. niye yol vermedin, cart ettin curt ettin vs. diye, ufak hasarsız kazalarda (aynaya değme, vs gibi şeyler, hasar yok, zarar yok) zaten sorun çıkmıyor dediğim gibi.

adama bir vurdum öldü durumu o kadar kolay değil, birini öldürmek o kadar kolay olaydı silahdı, topdu tüfekti icad edilmezdi.

kimseye zarar vermeyi istemiyorsan biri sana bıdırdağında kusura bakma falan diyip özür dilediğinde (daha önceden atar yapmadığını var sayıyorum) konu kapanıyor.

boyle akustik-klasik gitarli indie seviyorsaniz bence fink dinlemelisiniz.

youtu.be

Ayrica lauryn hill’in unplugged albumu de hostur.

www.youtube.com

merhaba www.youtube.com

kardeş bahsettiğin firmaların isminden anlaşılmıyor mu aile holdingleri olduğu?

vehbi koç
rahmi koç
...

sakıp sabancı
güler sabancı falan

sabri ülker
murat ülker falan filan ki ülker yıldız holding'in şimdi burada kafa karışıklığı olabilir belki.

ancak bunların yanında

sabancı holding'in ceo'su sabancı değil mehmet göçmen şu an.

yıldız holding'in mehmet tütüncü

koç holding'in de levent çakıroğlu

gördüğün gibi bu grupların hepsi aile üyelerini yönetim kurulu başkanı yapıyor olsa da ceo'ları, şirketin işlemesini, yönetimini halleden kişi olarak bu işin ehli kişileri koymakta.

levent çakıroğlu illinois'de yüksek lisans yapmış biri

mehmet göçmen - syracuse university'de ve odtü'de eğitimini tamamlamış biri.


apple 3 kişi tarafından kurulmuş bir şirket ve haliyle tek bir ailenin değil.


edit: microsoft da tabii bill gates ve paul allen tarafından kuruldu. bu da aile işi değil.

Yukardaki arkadas +1
YK ile CEO yu/genel muduru karistiriyorsunuz, adam aile sirketinin yonetim kurulunu neden baskasina devretsin? Ama dilerse profesyonel bir CEO ile calisir, CEO/genel mudur ve genel mudur yardimcilari yonetim kuruluna hesap verir. Ayrica buyuk turk sirketlerinde cocugunu en dusuk pozisyondan sokup, cekirdekten yetistirip genel mudur yardimcisi yapan da var, bunda da bir sorun yok zaten yetismis oluyor o kisi. Iki uc ailenin kurdugu sirketlerde ya cocuklarin bazilari gen mud yard oluyor, genel mudur yine aile ile bagi olmayan biri oluyor, ya da ceo'luk donem donem bir aileden digerine devredebiliyor. O kadar farkli farkli tercih eden var ki, krallikla yonetiliyorlar demek - ozellikle buyuk ve uluslararasi is yapan turk sirketleri icin imkansiz, liyakata bakilmasa yurtdisinda tutunamazlar zaten.

1500 lira ödül için 9 ay bekleyin demişler...

Benim bir tanıdığım 1 senede almıştı. Ayrıca şans oyunları kesintisi oluyor. %20 sırf o, ilave cart curt ek kesintiler de oluyor. Kazanılan ödülün %75 civarını alabiliyorsun.

Bir tanidigim alamadi, kanal kapandi fln. Eger kanalda tanidigin yoksa epey bekliyorsun ve vergisi var soylenildigi gibi

9 ay sonra, %10 Veraset ve İntikal vergisi kesintisi ile alıyorsun.
Kesin bilgi.

yuzmek dunyanin en eglenceli sporudur. cip cip cip. yaz gelse de yuzsek. kisin da kapali havuzlara gitmek istiyorum ama kicimi kaldirip yapmadim oyle bi sey hic. ama yapicam.

Valla soruna cevap olur mu bilemem ama hicbir sportif aktivite, evde yaptiklarim dahil, beni sabahin korunde kalkip yollara dusuremez ama en en soguk aylarda sabah kalkip (sabah 6 civari) yuzmeye giderim. Bunu bana yaptirabilecek baska bisi yok sanirim. Neden dersen, evet balik degilim ama suyun icinde olma hali, duzenli nefes alis verislerim, dikkatimi sadece buna odaklayabilmek, suyun verdigi sakinlik hissi 'cektigin cileye', giyin soyun islan sacini kurut eve gelip islaklari as vs. degiyor...

Bence yine de yüzmeyi bir öğrenin. Allah korusun ne zaman lazım olacağı belli olmaz. Zaten bir defa öğrenince bir daha unutulmuyor.

Suyun altı da tabiatın bir parçasıdır. Bi dal da gör. Boşlukta uçuyormuşsun gibi güzel bir duygu. Ha benim olayım topless dilberler ama bu sayede dalış brovelerim var.

hafiflemek (suyun kaldırma kuvveti) ve suyun içinde 3 boyutta hareket edebilmek.. paha biçilmez

Peki sen taş mısın ağaç mısın dağları ormanı neden seviyorsun zorun ne :) aynı şey hem bronzlaşmak ve ortam değiştirmek için deniz bahane ne güzel geziliyor...

ben tam sessizlik içinde günde 1 saat kadar kendimi dinlemek için yüzüyorum. telefon kapanıyor, sesler azalıyor, kimse bana ulaşamıyor ve kendimle kalıyorum. bu esnada da güzel bir tempo ile spor yapıyorum. kimse selam bile veremiyor, tam bir kendinle kalma hali.

bu arada amfibiyen diye koca bir hayvan grubu aslında suda yaşamalarına rağmen karada bir yürüyüşe çıkıp dönüyor.

sıcaklarda serinlemek için

suyu sevdiği için yüzer. yerçekimi olmadığı için özgür ve hafif hissettiriyor. suyun kaldırma kuvveti > yer çekimi

ayrıca suyun dibinde süzülerek ilerliyorsun, bu karada yapılabilen bişi değil :)

suyu seviyorum. denizi seviyorum. denizin kokusunu. sonsuzluğunu seviyorum. denizin altında apayrı bir dünya var. gözlük ile dalıp bakmayı seviyorum.
sıcaklarda suya girmeyi ve serinlemeyi seviyorum. denizin içinde yavaşça bronzlaşmayı seviyorum.
yüzmeyi seviyorum. suyun beni kaldırmasını, suyun içerisinde kayarcasına ilerlemeyi seviyorum. yüzme konusunda ustalaştıkça bir şeyleri başarmış hissediyorum ve tatmin oluyorum.

yüzmek çok eğlenceli. hele ki temiz bir denizde.
deniz gözlüklerinizi takıp ölüdeniz sahilde taşların arasında yüzen rengarenk balıkları yakalamaya çalışsanız nasıl bir şey olduğunu anlarsınız. inanılmaz bir özgürlük hissi veriyor sanki uçuyormuş gibi. ahh..

Normalde sirt agrilari ceken birisiyim. Bana en güzel sirt, boyun masaji yapan aktivite yüzme. Yogadan bile iyi geliyor.

www.youtube.com

Logic Feat Eminem - Homicide
www.youtube.com

Adam net goat ötesi berisi yok.

www.youtube.com

Demin arkadaş yolladı baya beğendim

www.youtube.com

Bu aralar çok dinlediğim bi şarkı

open.spotify.com

open.spotify.com

bu ara en çok

Yüzyüzeyken Konuşuruz - Bodrum

open.spotify.com

www.youtube.com
DVTCH NORRIS - Blessed (ft. Yann Gaudeuille)
harika.

www.acikbilim.com

mutluluktan.

Ne yarari var? bu konu almanyada da cok tartisiliyor, neden multeci, veya gocmen kabul ediliyor diye. bunun cevabini almanya icin su sekilde verebilirim, turkiye icin de ayni durum soz konusu. ornegin mercedes firmasinin sahibi oldugunuzu dusununun. araba uretmelisiniz, ve urettiginiz arabalarin fiyatlari rakiplerinizden cok cok fazla olmamali. biraz fazla olabilir ama iki kat fiyata satmaya calisirsaniz satamazsiniz. en buyuk giderlerden biri de isci ve hammade giderleri. ornegin bir isci calistiracaksiniz almana senelik 70.000 euro vermelisiniz daha ucuza hayatta calismaz, bir turk calistirirsaniz 60.000 e anlasirsiniz. bir hintli calistirirsaniz 50.000 e tamam der. bir suriyeli calistirirsaniz 35.000 yani yari fiyatina calistirabilirsiniz. boylece rakipleriniz olan cin, japonya , fransa gibi ulkeler ile rakabet ecek fiyata uretim yapabilirsiniz. bunun icin de once hukumete baski yaparsiniz, yurt disindan gocmen al diye. hukumet once oy kaygisi ile kabul etmez. ama bu sefer uretiminizi ve fabrikanizi yurt disina yani daha ucuz uretim yapabileceginiz ulkelere tasimak ile tehtid edersiniz. hukumet mecbur kabul eder. boylece hem o araba firmasindan vergi alir, hem fabrikanin yurt disina kacmasi riski ile karsilasmazsiniz. hem de yurt disina rekabetci bir fiyata urun satip ulkeye doviz getirirsiniz.

turkiyede de bu is cok acimasiz sekilde isliyor, suriyeliler sigortasiz, cok dusuk fiyata tarim iscisi veya kimsenin calismadigi saglik ve guvenlik kosullarinin sallanmadi sirketlerde calisip, ucuza uretip, ucuza yurt disina mal satip ulkeye doviz getirilmesinde bir arac olarak kullaniliyor. turkiyede yurt disindan suriyeli gelmesi yonunde karar alanlar ayni zamanda o firmalari sahibi ya da ortaklari zaten. yani tamamen is yeri sahiplerinin cebine daha fazla para girsin diye. insaat mi yapacaksiniz, insaat iscisi icin kimi calistiracaksiniz. en ucuz suriyeli birini calistirmak, zaten is kazasi da o olursa kimi kimsesi yok, gunde de 18 saat calistirsaniz hayir demez. kafa rahat ucuza tum insaatlarinizi cok hizli bitirebilirsiniz. o yuzden insaat isi yapan politikaci iseniz en guzel secenek ulkeye suriyeli almak.

zararlari ne? yabanci bir yerden biri geldiginde gelen kisi ilk olarak kulturel entegrasyon problemi yasar. bir de bu adami kole gibi calistirirsan ve adam mecburiyetten calistigi icin hem calisir hem de dusmanlik besler. mevcut durumundan cikis yollari arar. bir de bu kisini cocukleri vs. nin hicbir kaliteli iste calisip kabugunu kirma, ulkeye yararli bireyler haline gelme sansi yoktur ya da cok azdir. hem kulturel, hem etnik olarak toplumdan dislanir, daha sonra kendi gibi kisilerle birlkte belli bir yerde yasamaya, yani gettolasmaya baslarlar. getto topluluklarinda da cetelesme, ve suc orani artar. bu da bu kisileri umutsuzluga surukler. gelecek umudu olmayan ve kaybedecek hicbir seyi olmayan kisi de suca megilli olur. suc isledikce dislanir, dislandikca da suc isler. daha sonra da bu toplumda irkciligin yukselmesine neden olur. irkcilik diger tarafta da irkcilik dogurur, bu da toplumun ayrismasina, bir savas gibi durum olursa da ulkenin bolunmesine neden olur.

diger ulkeler ne yapiyor peki? ornegin turkiye 4 milyon suriyeli multeci kabul etti. almanya ise 1 milyon. ama almanyadaki multeciler devletin gosterdigi evlere yerlestirildiler, bu kisilere maas baglandi. ama ayni zamanda da dil, meslek egitimi ve kulturel egitim verildi. bulundugu sehirden cikmasi yasaklandi ve sadece devletin gosterdigi bolgede yasamak durumununda kaldi. eger bu kisiler sigortali bir is bulduklarinda ise istedigi bolgede yasama hakki verildi. ama egitimlerine devam edildi. ozellikle cocuklarinin egitimi cok ciddi planlandi, ve bu cocuklarin bir alman gibi yetismesi saglandi. buna entegrasyon denildi ama biraz da bu asimilasyon soslu bir entegrasyondu. almanyanin amaci belki birinci nesil degil de 2. neslin bir alman gibi ama ayni zamanda cok iyi isciler olarak topluma kazandirilmasi. boylece dunya uretiminde rakabetci bir konuma gelmesi planlandi.

bir de eklemek istiyorum, bu multeci konusunda isin duygusal boyutu, yani yardimseverlik isin sadece ambalaji. halkin daha kolay kabul etmesi icin uydurulan bir yalan. eger amac gercekten yardim etmek olsaydi o kisilere kendi ullekelerinde guvenli bolgeler olusturup guvenligi saglanir, o sirada da savasin bitmesi icin mucadele edilirdi. ulkeye alinip coluk cocuk, kar kis, sokaga salinmazdi. biz ki gun geliyor cocuklugumuzu, cocukluktaki mahallemizi ozluyoruz da icimiz sizliyor. o cocuk ise o mahallesini terketmis, istanbulda sokaklarda yasamak zorunda kalmis. onun da eminim cok daha buyuk ici sizliyor. insanin bir gun ici sizlar, iki gun ici sizlar, ucuncu gun acimasiz bir insan olur, yeri gelir yol keser harac toplar, yeri gelir acimadan oldurur. o nedenle cocuklari o yola itmemek lazim ama elden de birsey gelmiyor.

ürdün ve lübnan'da bizim gibi kapılarını açtı/açmak zorunda kaldı.2017 sayılarını aşağıdaki linkte görebilirsiniz.
data.worldbank.org

en büyük zararı genç işsizlik müthiş hızla artıyor, son açıklanan oran %26,7. gıda enflasyonundaki artış(en büyük etken değil ama önemli), kiraların artışı, sağlık sisteminde sorunların giderek büyümesi vs. sosyal konularda zararları.
para sorun değil diyorsun ama en büyük sorun aslında o. cumhurbaşkanı, şu zamana kadar, 40 milyar dolar harcama yaptık diyor. 4 tane s400 bataryasını 2.5 milyar dolara aldık.marmaray banliyö hattı vs. toplam 8 milyar dolara mal oldu sanırım. bu yatırımları düşünürsen 40 milyar doların baya büyük bir rakam oldu ortaya çıkar.

çıkarına geleceksek; kendine minnet duyan bu halkı, kuzey sınırı boyunca suriye'de oluşturacak güvenli bölgeye yerleştirip, o taraftan gelecek terör tehditlerini bertaraf etmek ve pyd/ypg/pkk otonom bi yapı alırsa, onun başına bela etmek.

Ekonomik zararların dışında sosyolojik zararlar da çok büyük risk taşıyor.

Kültür her zaman, ne şartta olursa olsun kendini korumaya çalışır. Bir toplum, kendisine yabancı bir hayat görüşüne uzaktan hoşgörülü yaklaşabilse de bu yabancı yaşam tarzları kendi arasına karışmaya başladığı zaman toplumsal gerginlik artış gösterir.

Kültürün zaman içinde değişmesi kaçınılmazdır, ancak bu değişim yeni nesillerle zaman içinde gerçekleştiği için kuşaklar arası gruplar arasında rekabet minimumda kalır. Örneğin 70-80 yaş yelpazesindeki insanlar kendi aralarında, kendi doğrularıyla yaşarken torunları olan 20-30 yaş topluluğunu kendilerine tehdit olarak görmez. Karşılığında gençler de yaşlıları kendilerine tehdit olarak görmez.

Ancak bu hassas dengenin içine her yaş grubundan farklı doğruları, yaşayışları, gelenekleri ve dilleri olan insanları aldığınızda bu iki farklı grup birbirlerini tehdit olarak görmeye başlar ve toplumsal gerilim ortaya çıkar. Özellikle yeni eklenen demografi ülkede yerleşmeye ve kendi kültürlerini yerleşik olarak yaşamaya başladığında büyük bir tehlikenin baş göstermeye başlaması olasılığı çok yüksektir.

İki farklı kültür bir arada etkileşim içinde olmadan, izole şekilde var olamaz. Bir şekilde dengelenmeleri gerekir, ancak iki kültür de buna direnç göstereceğinden çok sancılı ve uzun bir süreç başlar ve karşılığında herkes yıpranır. Bu görünmez memnuniyetsizlik potansiyeli en ufak bir kriz durumunda insanların vereceği yoğun kin yüklü davranışlarla kendisini gösterecektir.

36 yasindayim zen parfüm alsalar cok mutlu olurdum.

m.yvesrocher.com.tr

Ben bu parfümü çok seviyorum, çok uzun zaman kullandım ve çevremdeki insanlar da beğeniyordu.

parfüm kadar kişisel bir şey için tavsiyede bulunmak ne kadar doğru olur bilmiyorum ama benim tavsiyem aşağıda paylaştığım bağlantıdadır.

www.parfumforum.com

Erkek parfumleri odunsu ve baharatsi oluyor. Bayan parfumleri ise ciceksi vanilya kokulu vs. Alt tonlari yakalamakla ilgili

Tarif edemem ama cok rahat anlıyorum, tereddutte bile kalmiyorsun.

Abi ruhi cenet videosu izleyecek kadar nasil canin sikildi, gecmis olsun.

Neyse, senin gibi dusunuyorum abarti bence de.

Özünde baskı ve dayanışma grubu hepsi işte. Belli gruptan, meslekten, inançtan insanların bir araya gelip dayanıştıkları, bireysel olarak uğraşmaktansa grup olarak çıkarlarını korudukları, kendilerine yeni alanlar açmaya çalıştıkları topluluklar. Baktığın zaman Tüsiad ya da Koca Haseki Köyü ve Çevresi Geliştirme ve Güzelleştirme Derneği ile çok büyük farkları yok.

dünya'ya zarar veren tek canlı türü yok. biz de yok etmeye çalışmıyoruz zaten, insan denen hayvanın doğasında bu var.
www.mnn.com
www.nytimes.com

ne demek istediğini anlıyorum ama fazlaca romantik bir bakış açısı bu. "ama insanın aklı var bunu akıl ediyor, hayvanın aklı yok ki" diyeceksin; o zaman da sorun geçersiz ve anlamsız oluyor.

Hayvanlar yiyip icgudulerini karsilamaya bakar, dogaya karismaz. Geyikleri de ortaya salinca butun otlar bitene kadar yiyorlar sonra ot kalmiyor kendileri de ölüyor. Kunduzlar baraj maraj yapip anasini aglatiyor doganin(dogal dusmani yoksa), bizle ayni sekilde dogayi degistiren bi onlar varmis.

Biz de yiyip iciyoruz doga bozuluyorsa onun sorunu.

"Seninle burada geçirdiğim süre içinde öğrendiğim bir şeyi paylaşmak istiyorum; türlerinizi sınıflandırma fikrine kapıldığım bir günümde, aslında sizin memeli olmadığınızı anlayıverdim. Bu gezegendeki her memeli içgüdüsel olarak kendilerini çevreleyen ortamla doğal bir denge oluştururlar. Ama siz insanlar bunu yapmıyorsunuz.

Siz belirli bir alana yerleşip çoğalıyorsunuz, sonunda bütün doğal kaynaklar yok olana kadar buna devam ediyorsunuz. Hayatta kalmak için yapabileceğiniz tek şey olaraksa başka bir alana yayılmak kalıyor.

Bu gezegende aynı yöntemi kullanan bir başka organizma daha var. Ne olduğunu biliyor musun? Virüs... İnsan türü bir hastalık, bu gezegende bir kansersiniz, bir tür salgın ve biz de tedaviyiz."

Imza Smith reyis

İnsan zeki bir türdür ama üstün bir medeniyet inşa edememiştir henüz. Gezegene hükmeden tür olarak gezegendeki yaşamımızı sürdürülebilir kılabilmiş değiliz. Her gün dünya kaynaklarını daha fazla tüketiyor, çevreye zarar verip geleceğimizi tehlikeye atıyoruz.

Bill Gates'in bahsettiği inek mevzusunu yanlış anlamışsın. İnekler doğada alelade yaşayıp da doğaya zarar vermiyor. Onları biz çoğaltıp yetiştirdiğimiz için zararlı hale geliyorlar. Dünyada 25 milyar kara hayvanı var çiftliklerde yetiştirilen. Bunların ürettiği metan gazı ve bunları beslemek için tükettiğimiz tarım arazisi çevreye zarar veriyor. Elimizdeki tarım arazilerinin %80'ini insanları değil çiftlik hayvanlarını beslemek için kullanıyoruz. Sera gazı etkisinde metan gazı karbondioksitten 25 kat daha etkili ayrıca. Bunu bir koyalım dedim.

An itibariyle 7 milyardan fazla insanız gezegende. Bu rakam 100 yıl önce yarısı kadar bile değildi bu sayının. Herkes bugün et yemeyi bıraksa dahi en fazla 9,5 milyar insanı besleyebilecek kadar kapasitesi var dünya kaynaklarının. Et yediğimiz için bu rakam an itibariyle 6 milyar. Dünyada 2 milyar aç, 1 milyar obez insan yaşıyor. Birileri birilerinin bir şekilde hakkını yiyor yani.

Bu nedenle herkesin bir an evvel üremeyi durdurması gerekiyor. 2 kişilik aileye maksimum 1 çocuk şeklinde sayımızı sistematik biçimde azaltmamız gerekiyor. Bir diğer sorun da sürekli olarak Afrikalıların, Arapların vb çocuk yapması. Eğitimsizler ve çocuklarına da eğitim sunamıyor bu insanlar ve sayıları katlanıyor. Avrupa ve Abd'de nüfus bu şekilde artmazken gelişmeyen toplumlarda kontrolsüz üreme var. Bu da Dünya'nın cahilleşmesine neden oluyor. Rakamlara bakabilirsiniz en hızlı üreyen ülke Nijerya mesela.

Ben konuşunca vegan zırvası oluyor ama çevreciler, veganlar, o mavi saçlı tipler haklılar. Dünyayı yaşanmaz hale getiren insanlar bu muhafazakar tipler. 2'den çok çocuğu olanlar. Et tüketenler.

Yere çöp atmak diye bir çevre koruma olayı yok. O çöp en küçük meselemiz.

Karbon(metanı da eklemeliyiz) ayak izimiz, nüfusumuz, geri dönüşüme göndermediğimiz pillerimiz, yağlarımız mesele.

Kıçımdan salladığımı düşünüyorsanız tekrar düşünün çünkü ben bu meselenin okulunu okudum üstüne AB'den denkliğini aldım, bir dönem de yüksek lisans yaptım. İşkembeden sallıyorsun diyen saatlik danışma ücretime mükabil kaynakları ile sunum alabilir bizzat benden.

bence turumuze haksizlik ediyorsun, insan dunyadaki en masum, en poncik turdur. unlem

bill gates'i yanlış anlamışsın kardeş. hayvancılıktan bahsediyor orada. önce doğru anla sonra emin olursun hangisinin daha fazla zarar verdiğine.

İnsan en salak mı bilmiyorum ama 1 buçuk yaşındaki kızım bizden zeki. Yani büyüdükçe zekada körelme mevcut.

Yazinin tamamini okumadim.
Hayir hayvanlar daha salak oldugu icin zarar ver(e)miyorlar. Insandan daha akli basinda olduklari icin degil. Bir timsah cok erdemli ya da ileri goruslu ve vizyon sahibi oldugu icin zararsiz yasamiyor, kapasitesi o kadar.

Insan tum canlilar icinde en gelismisi oldugu icin boyle.

Insanlar daha salak demek biraz sey.

Dihidrotestosteron nedeniyle.

Saç dişilik, sakal erkeklik hormonuyla alakalı diye biliyorum, konu hakkında şöyle şeyler buldum;

Saç dökülmesinin kadınlarda ve erkeklerde görülme nedenleri farklıdır. Erkeklerde görülen saç dökülmesi genellikle, genetik olan ve toplumun %50’sinden daha fazlasında görülen erkek tip hormona duyarlı saç dökülmesidir. Bu tip saç dökülmesi kroniktir. Yaş ilerledikçe kellik gelişir ve sonuçta saç ekimini gerektirebilir.

Sakalın yoğunluğu, dokusu ve kıl kalitesi tamamen genlerin kontrolü altında bulunur. Ergenlik çağına girdikten sonra üç yıl süresince sakal kılları kalınlaşarak terminal formlarını alırlar. Erkeklik hormonu seviyelerinde önemli bir değişiklik gerçekleşmediğinde sakal kılları bu karakteristik özelliklerini korur.

bolgeye gore de farklilik gosteriyor dokulme durumu
mesela kellik tepede gorulurken ensenin hemen uzeri hic bir zaman kellesmiyor. sac ektirirken de ense bolgesinden aliyorlar saclari

3 cevap gelmiş ama kimse sebebini söylememiş. adamın sorusu erkek tipi saç dökülmesinin sebebi ne, değil ki. öyle sorsaydı anlamı olurdu hormon, genler vs türü cevapların. soru neden o ilgili hormonlar sakalı etkilemiyor da saç bölgesinin dökülmesini sağlıyor. özellikle o bölümde dökülme sebebi ne? bilen varsa ben de merak ediyorum.

meraginizi karsilar mi bilmiyorum fakat isin mantigi sacla sakalin aslinda iki ayri sey oldugu ve yasam donguleri de dahil olmak uzre darkliliklar icerdigi. ornegin normal bir sac dongusu -cikma gelismr dokulme- 10 birim zamanda olabiliyorsa sakal dongusu 2 birim zamanda tamamlanabilir. ve bahsedildigi gibi dht eger genetiginiz de yatkinsa sac kaybina sebep olabilir ama ayni dht yuz cevresi aksiller ve pubik bolgedeki killanmayi da -villusun terminal faza gecisi (ergenlik seftali tuylenmesinin killanmaya donusmesi) gibi bir surece de pozitif etki edebilir / ters mantikla dusunursek kimsenin saci ergenlige girerken cikmaz ama sakali cikmasi beklenir. bazi durumlar ornegin sacli bebek dogmasi - lanugo- gibi durumlar sa istenen dogum kelliginden farklidir ama patoloji ifade etmez

sorunuz acaba bu durumlar sikinti yaratir mi minvalindeyse genel olarak hayir diyebiliriz

formasyon derslerine basladim bugun. sabah 08.30'da basliyor aksam 19.45'de bitiyor. igrenc bi gundu. bes yuz kisi bi amfide, cogu da sacma sapan insanlar. +50 yas esprisi yapiyor hoca herkes guluyor falan. degisik bi ortamdi. ogle arasinda bi tavuk donere 30 tl verdim cok koydu. salak ben. cikista kar yagiyodu. eski sevgilimi ozledim kari gorunce. yanimda bi cocuk oturuyodu sinifta, beraber ciktik yuruyoduk karin altinda. hizli hizli yuruyodu bu onumde, havaya bakiyorum ben de kari izliyorum. cok uzuldum. bi kara baktim bi cocuga arkasindan. keske o olsaydi dedim.

insanlar kaba, insanlar hasta ruhlu. kendine dert etme, bir daha görmezsin bile onları. bazen haklıyken de alttan almak gerekebiliyor, en azından patronunun o kişiyi tanıması ve seni haklı bulması iyi:)

Ticarette hep olur böyle şeyler. İlk değil son da olmayacak maalesef ülke profili her alanda kötü olduğu için nerde ne tip insanlarla karşılaşacagımızı kestiremiyoruz. O yüzden patronla aranda sıkıntı olmayacaksa hiç boşuna uzulmeye değmez diye düşünüyorum. Azıcık bencil olmayacaksak nasıl hayatta kalacağız ki hem. Neyse, benim de kendime göre bi problemim var. Gelecekten umidimi kesmedim fakat üzerimde bir karamsarlık var. Ne istediğim gibi bir hayatım ne de istediğim hedeflerime yakın bir konumum. Alakasız işlerde ömür çürüttüm. Başımı alıp gidemem öylece. Maddi anlamda zaten bitigim. Ne olacak bilmiyorum.

eski sevgilimden ayrılalı aylar oldu ama hala alışabilmiş değilim.

eski işimde mutluyken dost kazığı yedim şu an saçma sapan bir youtube kanalına saçma sapan videolar çekiyorum.

eski iş için okulu dondurmuştum bir yandan da onunla uğraşıyorum hala bitmedi.

genel yazdım ama hepsi ayrı ayrı detaylarıyla dolduruyor içimi.

valla sıkıntılı tipler karşına hep çıkacak. bence bu tip alengirli satışlarda sözleşme gibi bir şey yapıp kendini güvenceye alırsan sıkıntı yaşamazsın. söz uçuyor yazı kalıyor malum. hele ticarette çok önemli olmalı :)
hayatımda çok çeşitli insanları ilk kez erasmusda görmüştüm. o kadar farklı ve çeşitliydiler ki, sürekli voaaw voaaw oluyordum :) bir noktadan sonra şaşırma duygumu bile kaybettim.

Dertleşmeye değil de akıl vermeye geldim. Yalancı insanlar yüzünden ses kayıt cihazı aldım. Cebimde taşıyorum artık, gerektiği zaman basıyorum çaktırmadan kaydediyorum. Aslında ders için almıştım ama bu daha ağır basmaya başladı. Hepsiburadada 350 liraya Sony marka bişey var onu aldım. Bence senin benden daha çok ihtiyacın var böyle bişeye. Çat diye dinleteceksin orda morarsın şeref yoksunu. Patronun alışkındır bu şark kurnazlarına, takmamaya çalış.

En iyisini yapmissin. Bu memlekette abi diyecen ozur dileyecen kardesim. Yoksa her an 3. sayfaya konu olman isten bile degil. 20 yildir ozel sektordeyim. Bir donem ofkeden yemin etmis 6 ay maasima dokunmamistim.lanet olsun o paraya diyerek. Cikamiyorum da isten tabi. Sabah ise gitmek bir nevi ölümdü. Sen yine musteriyle sorun yasadin, bir de ofiste hergun gordugun nesibe hanimla olsa napardin. Neyse sonra ofkem gecti ve o bahaneyle 6 aylik birikmis param olmustu ve onunla araba almistim cidden :)

Ben de dışarı çıktım, kar topu savaşı yaptım, karla dolu salıncakta sallanıp bağıra bağıra şarkı söyledim yanımdakilerle. İçimdeki sıkıntı, bunaltıyı bir süreliğine kara kustum.Şimdi kötü günleri göğsümü gere gere bekliyorum :)

Boyle insanlarin olup olmamasi bir yana siz yanlis is yapmissiniz, sozlesme yapmadan o mal satilmaz ki! Hadi adamlar salak belli ki, malin basina bir sey gelse iddia edemezler, siz tacirsiniz. Sozlesme yapmaniz ya da detayli fatura olmasi lazim

peşinde oldukları yarı fiyata tam ürün almak, boşuna takılma bu çakallara.

Kitap alıp okula bağışlayın, onlara da haber verin?

edit: Neden böyle dedim, Amazon falan benzeri durumlarda maile böyle dönüyordu eskiden. Mesela 5 dolarlık kitabı onlara iade etmeniz lazım ama 50 lira kargo çıkıyor, diyorlardı "kitabı bir yere bağışlayın" vs diye.

Anny reis burada çok ince bir jest yapmış (ne güzel yazmış öyle). Ben olsam güzel bir türk kitabının ingilizce çevirisini alır (örneğin ahmet hamdi tanpınar'ın huzuru veya bir orhan pamuk kitabı), arasına 15 dolar sıkıştırır (bozuk belli olur) Anny'e habersiz gönderirim. parayı bir ihtimal yolda araklayabilirler, hiç olmazsa jestin karşılığını kendimce vermiş olurum. eğer daha iyi bir yöntem öneren olursa bile bu jeste karşılık sadece kitap göndermeyi yine düşünün derim.

Anladığım kadarıyla paypal ve fax adamların kişisel hesaplarına para kabul ettikleri sistemler, değil mi? Öyleyse aynı ücrette bir kitap alın adamlardan, kargolamasınlar. Sen de alışverişe onay verince parayı alırlar.

diğerleri böyle bi şey yapmak istememiş de, britler saykoymuş gibi yorumlamaya gerek yok. sanayi devrimi, pazar ve hammadde ihtiyacını düşününce üstüne yapabilecek gücü de olunca yapmışlar işte. rastgele ülke gidip sömürge alsa kendine ne faydası olacak? orayı elinde tutmak için harcadığı muhtemelen oradan kazandıklarına değmez, britanya için böyle değil tabii.

Bildikleri en iyi is buymus. O zamanlarin modasi zaten, ispanyollar,fransizlarin ve turklerin de yaptigi ayni sey.
En son 26 ulke fransizca konusuyor diyorlardi.

Ama ingilizler bu konuda cok uzmanlasmis. Ondan rekorlarini kimse kiramiyor. Kibrisin bu halde olmasi bile bu heriflerin yuzunden.

O 22 ülke muhabbeti biraz fake aslında, onula ilgili daha detaylı yazılar falan da var.

Ama genel olarak bakarsak o dönemin tüm büyük ülkeleri dünyayı kendi aralarında paylaşmışlar. İngiltere kendini Avrupa'nın iç savaşlarından soyutlayıp, konumunu da iyi kullanıp sömürge işine vermiş işte. Ki İspanya, Fransa, Portekiz, Hollanda gibi ülkelerin de pek çok sömürgesi vardı. Hatta Almanya'nın ya da İsveç'in falan da vardı sömürgeleri. Sömürge yapmayan Osmanlı, Avusturya, Rusya gibi ülkeler de karasal yayılma politikası izliyordu. Zaten Çin'i saymazsak dünyadaki büyük güçler bunlar yüz yıllar boyunca. Böyle olunca dünyayı paylaşanlar da bunlar olmuş.

bu dönemsel bir şey bir ara dünyanın sağını ispanyollar solunu portekizliler sömürmüş buna da papa karar vermiş. daha sonra fransızlar yükselişe geçmiş onlar sömürmüş. zamanı gelmiş osmanlı sömürmüş. en son sanayi devrimiyle ingilizlere geçmiş bu sömürme işi ancak bu ingilizler bu işi iş edinmiş. işleri bu olmuş.

osmanlı'nın yaptığı iş sömürmek değil mi sence? bütün suçu ingilizlere atıyorsunuz da osmanlının çekildiği topraklardaki karışıklıkları hiç üstünüze alınmıyorsunuz. ispanyollar ingilizlerden daha iyi kolonici bence. güney amerikada brezilya hariç hemen hemen tüm ülkeler ispanyolca konuşur. birkaç kuzey amerika ülkesi de var.

ingilizler ada ülkesi oldukları için savunması nispeten kolay bir yerdelerdi, buna paralel donanmaları iyiydi. kaynak bulmaları gerekiyordu ve bunun için uğraştılar. diplomasiyi ve askeri gücü iyi kullandıkları için bir ara üzerinde güneş batmayan imparatorluk bile oldular.

Serdar Turgut bunamadan önce bu konuda bir komplo teorisi yazmıştı. O sıralarda asiller ve komutanlar arasında escinsellligin yasak olmasına ragmen oldukca yaygın olduğunu, bu kişilerin yurt dışı görevlerini zevkle kabul ettiklerini çünkü oralarda ilişkilerini gözlerden uzak, rahatlıkla yasayabildiklerinu, yazmıştı. Ne kadar doğru bilemem :) dikkat ediirse arabistanli lawrence'ın da escinsel olduğu söyleniyor.

open.spotify.com

Grandson - Apologize

www.youtube.com

K.Flay - Blood in the cut

www.youtube.com

youtu.be

Hüseyin Korkankorkmaz & Ada Korkankorkmaz - GEL

www.youtube.com

Dire straits - Where do you think you're going?

youtu.be

www.youtube.com

karşına karşına geçerim, içimde ne varsa söylerim kahrına değmedi deseler çalsalar söyleseler

www.youtube.com

Ruh - Rehber
Nem - yarım kalan hayaller yaşındayız
Büyük Ev Ablukada - Olanla Olunmaz(Asıl aranan kaydı budur)
www.youtube.com

çocukluğumdan beri müzikle uğraşıyorum, koloratür sopranoyum. son 2 senedir kendi bestelerimi yapıyorum ve onları tanıtmak için uğraşıyorum. şu aralar yerel radyolarda çalmaya başladı.

eğer beğenirseniz belki ekleyebilirsiniz. bu bana gerçekten çok destek olur ama daha önemlisi beğenilmiş ve benimsenmiş olmanı beni mutlu eder.

TÜR: ALTERNATİF/CAZ ve ALTERNATİF/INDIE POP

Arin -(git: youtu.be)
Uzak - (git: youtu.be)

Dur tahmin edeyim. Bu kadar duyarlısın ama android telefon kullanıyorsun.

o öyle olmuyor işte. lükslerinden feraget etmeden zor. facebook kullanmıyorsun, peki ya whatsapp, instagram? hatta bunları kullanmasan bile yakın çevren kullansa gene senin hakkında bilgi toplayabiliyorlar.
son popüler yazılardan biri bunun hakkında: qz.com

videoda soylenenlerin yarisi abarti/yanlis. evet neredeyse her uygulama Facebook SDK(Software Development Kit) kullanir. bu SDK'ler uygulamalara Facebook ile login olmani, arkadaslarini gormeni vs saglar. ama sen izin vermeden hicbir uygulama senin konun bilgini alamaz, dolayisiyla FB ile de paylasamaz. uygulama icinde yaptigin aktiviteleri takip edebilirler. bunu %99 butun uygulamalar yapiyor. yapmayan uygulama, yanlis yapiyordur. bu bilgiler genelde FB ile paylasilmaz ama eger FB'un data tracking SDK'ini kullaniyorlarsa o zaman gider. eger telefonunda FB yoksa, yada uygulamaya FB ile giris yapmadiysan, bu bilgiler seninle eslesemez. anonim olarak kalir. eger datalarinin sirketler tarafindan kullanilmasini istemiyorsan, hicbir uygulamayi kullanmayacaksin, telefonunu/bilgisayarini internet olmadan kullanacaksin. ucuza bir tane 3310 al.

@catch the arrow: zannediyor musun ki ios farkli calisiyor?

arrow, tahminin yanlis.

denek hayatim, maalesef haklisin.

crucio, simdilik cozum, dedigin gibi mis gibi 3310. ama bir baska cozum daha var. birkac aylik, solid.inrupt.com denen bir proje. web'in tanrisi berners-lee'nin projesi. amaci sanirim tam istedigim gibi. datalar benim ve nereye ne gidecegini ben kontrol ederim, sirketler degil mantiginda calisan data merkezisizlestirme projesi. daha yeni oldugundan bir seyler yok. ama gelecekte herhalde simdikinden daha bi gonul rahatligiyla internet kullanabilirim.

data sirketleri arasinda en cok facebook'a gicik oluyorum. evet apple da google da veri topluyor ama facebook kadar degil. facebook topladgi her turlu veriyi, caninin istedigi her yoldan tikir tikir nakite donsturuyor, diger iki okuz bunun kadar aktif degil.

facebook'tan kurtulabileceğini sandığın için facebook sana daha öcü geliyor, kişisel verileir toplama ve paraya dönüştürme konusunda kimse google'ın eline kimse su dökemez. tabii google'dan kurtulmak imkansız, o yüzden bilinçaltımızda hala baskılıyoruz. google ise bundan faydalanıp gittikçe agresifleşiyor, yakında evil corp'a dönüşecek bilinçli insanlar arasında.

neyse ne, sen kendince önlemini al tabii. şunu hatırlatmak istedim sadece, instagram ve whatsapp da zuckerberg'ün elinde; onları da iptal etmen lazım.

solid projesini duymamistim, simdi baktim ama o da senin derdine derman olmayacak. cunkubir uygulamayi kullaniyorsan o uygulama senin uygulama icinde yaptigin herseyi kaydedebilirim ve bunu engellemenin hicbir yolu yok. sadece uygulamayi yazan kisi hangi datalari toplayacagina karar verebilir.

Isteddigi kadar besin degeri yuksek olsun bilerek ve isteyerek yemem. Bocegi gordugum yerde oldurum, Boceklerden nefret ederim.

''sofralık böcek pazarı'' öncelikle buna çok güldüm hakiki köy böceği :D
Karınca ve çekirge yedim. Karıncanın tadı berbat zehir gibi. Çekirge ise yoklukta gider cinsten. Baharatlasan yenilir yani.

Türk kültüründe böcek yemek yok. böcek yiyenler genelde yakın tarihinde bol bol savaş görmüş ve nüfusu çok kalabalık olan yerler. çinliler yer mesela, çünkü çok insan var. neyle doyuracaksın o kadar insanı :) Ama Türkiye'de yok. yakın zamanda olmaz da. salt mantıkla bakınca, kocaaa ineğin parçalarını yiyorsun, küçücük solucanı neden yemeyesin, ama işte, kültürümüzde yok.
çekirge eski dönemlerden beri yenen bir hayvan. yemek isteyen onunla başlayabilir.
bu arada, vejetaryen hiçbir hayvanı yemeyen kişi olduğuna göre elbette bu konuda da katıdır.

Vejetaryenim

Haram değil. Medine savunmasında da askerler çatır çatır çekirge yiyerek hayatta kalmışlar. Medinede de bir çekirge var sanırsın kuş. Bazen komple kenti basıyor. Yemicen de napcan? Konu çok güzelmiş bu arada, ilgiyle takip ediyorum.

Dünyada böcek pazarı büyüyor. Türkiye'den de böcek ihraç eden var. İnsan tüketimi için değil ama yem olarak böcek üreten yerler var.

Ben böcek yemedim ama salyangoz yedim. Sayılır mı? Sakız gibiydi eti. Gırç gırç ediyordu yerken. Ama kötü değildi, ahtapota benziyordu sanki.

Böcek yemek fikri bana pek sevimli gelmiyor. Yiyeceğimi sanmıyorum. Ama hayatta yemem diyemem. Et yiyen biri bence böcek de yiyebilir.

Medine savunmasında ya da başka olaylarda yenmiştir. Zaruri durumlarda haram kılınan şeyler bile tüketilebilir. O yüzden haram/helal konusunda bir ölçüt olarak alamayız. Ama bildiğim kadarı ile islamiyette böcek yemek kabul edilen bir şey değil.

Vejeteryan birinin tavuk ya da kırmızı et yemektense böcek yemeyi tercih edeceğini düşünüyorum. Böcek yiyen vejeteryanlar da çıkabilir. Ben öyle yapardım. Bir kilo kırmızı et üretimi için harcanan gıda, enerji ve suyu düşünerek vejeteryan olan insanlar var. (Ben de onlardan biriydim bir süre) Eğer bu kadar kaynak tüketilmese ete karşı daha sevecen olurdum. Böcek üretiminin daha doğa dostu olduğunu düşünüyorum.

Denemek için yedim evet. Çekirge ve (böcek değil ama) solucan yemiştim.

Çekirgeler iyi kızartılırsa ve boyutu çok büyük değilse gayet güzel oluyor. Cipse benziyor pişirmene bağlı olarak yağ çekmiş patates ile çıtır cips arasında tadı. Bazı çöl ülkelerinde uçan karides diyorlar. Ketçapla güzel gideceğini düşünüyorum. Parmak büyüklüğündeki çekirgelerin ise kanatlarının katlandığı kısımdan oldukça kıvamlı sarı bir sıvı çıkıyor, tavsiye etmem.

Solucan ise baya lezzetsizdi, onu kaynatarak yemiştim. Kaynatmadan önce 5-10 dakika suda bekletmek gerekiyor ki içindeki taş ve toprağı dışarı atsın. Yoksa onunla beraber taş ve toprağı da yersin.

Dini olarak bilemem ama bence yenmesi gayet mantıklı ve tadı güzelleştirilebilecek bir şey. Yani çekirgeyi yağda kızartıp üstüne tuzla ketçapla falan satsalar ben alır yerim. Ya da yumurtaya sonra da una bulayıp satsalar falan.

karides sayılıyor mu?

Bangkok'ta sokakta kızartması vardı tattım.

Ayrıca sırf böceği katır kutur yemek olarak düşünmeyin. Çekirge ve bazı solucanlar (mealworm) un haline getirilip de kullanılıyor. Mesela Almanya'da kıymasında böcek unu olan hamburger ya da pizza satılıyor marketlerde. Bence bu şekilde tüketmek çok daha uygun olsa gerek çünkü besin değerleri ve çevreye etkisi azalırken tadında çok büyük değişiklikler olmuyor.

tayland ta yemiştim. lezzetli idi. bir daha olsa yerim.

Kurdum ve kapattim.
Tavsiyem ortak is yapacaksan 1 kez daha dusun. Sonra 2 kez daha dusun. Daha da dusun.

3 adet iş kurmuş iyi paralar kazanmış kapatmış şimdi çok daha farklı modelde çalışan bir insan olarak. buraya yazılacak 3 paragraf hikayeden büyük resmi göremezsin diyorum.

ama ilgin ve merakın varsa girişimcilik gruplarını takip et, etkinliklere katıl.

Bele bir Fransızca listem var çok gay ama dil güzel yapacak bişe yok.
open.spotify.com

www.youtube.com

country&folk akar

open.spotify.com

youtu.be

www.youtube.com

open.spotify.com

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

youtu.be

Yaa lise yıllarıma döndürdün bu şarkıyla♥️
Bu şarkıyı da o zamanlar severdim
youtu.be
Şimdi ise youtu.be

www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

elektronik bir icat yapma gibi bir kaygısı olmaz bil mühlerin.

heveslerin çok minnoşça. 3. sınıfa gelince hepsi geçer. çok şey yapma.

araştırmak, sürekli öğrenmeye alışkın olmak temel gereksinim, kod yazmak istemeyen bm'ler genelde iş zekası, devops, test, network, veritabanı gibi alanlara yöneliyorlar. bilgisayar mühendislerinin elektronik alanda bir ürün verecek elektronik ya da donanım bilgisi olmuyor genelde, raspberry pi, arduino gibi şeyler var ama bunlar hazır kit, elektroniklik bir şey yapmıyorsunuz, bu anca yüksek lisansı elektronik üzerine yapınca kazanılır ya da robotik alana yönelinebilir.

bilgisayar muhendisligi , kendi icinde dallara ayrilir. en yaygin olani yazilim muhendisligi tabiki. kodu bunlar yaziyor genelde. eger daha low level takilmak istiyorsan, her ne kadar daha cok elektronik muhendisliginin ilgi alanina girse de islemci, gpu tasarlama islerine de girebilirsin. yada islemcinin instruction setlerini yazabilirsin. signal processing diye bir alan var mesela bi arastir neler yaptiklarina bak.

o tip şeyler için elektrik elektronik mühendisliği daha uygun olsa bile türkiyede üretim arge katma değerli ürün üretilemiyor dolayısıyla hiç bir konuda mühendislikte yapılmıyor yapılanlar bir elin parmalarını geçmeyen ürünlerde yurtdışında değerlendirilmek üzere türkiyeden uzaklaşıyor
ve bu kafayla gidilirse yakın bir tarihtede olacakmış gibi gözükmüyor illaki silah ve askeri sanayinde bir takim gelişmeler yaşasak ta onlarıda zaten yabancılara peşkeş çekildiği için veya oralara sadece hükümet yandaşlarını sınavla vs aldıkları için senin zaten oralara girmek için şansın olmayabilir

yani kısaca sen bir mezun sonra değerlendirirsin :)))

türkiyede bilgisayar mühendisi mezun olur olmaz bir yerde başlar sonra o departmana müdür yaparlar veya yapmazlar evlenir çoluk çocuk derken geçer yıllar zaten başka bir cacıkta olmaz :)

Gerizekali analistlerle mudurlerle falan iyi gecinenilme yetenegi lazim. Gerisi tamamen detay. Lazim oldukca ogreniyorsun.

Mesela ben en son ssl nedir diye baktigimda basbakan turgut ozaldi. Bu hafta oturup ssl ogrenip kod yazmam gerekti. 2 gunumu aldi sadece.

şimdi şöyle bişi var, evet donanımsal şeyler güzel (dokunmatik ekran gibi) ama bu ekranın ürettiği veriyi işlemesi de var.

birde Kod var, kod var; uyduları uzaya fırlatmayı da yazılım kontrol ediyor, bu web sitesinide. yazılım ile uğraşılabilinecek bir sürü alan var, ilgi alanın var ise ikisini birleştirmeyi dene.

sanat ve yazılım tadından yenmiyor mesela.

birde olmuyorsa olmuyor; dediğin gibi yetenek istek işi biraz,

yalnız firmalarda ara elemanda lazım oluyor, bu elemanlar bilg. müh. okumuş ama yapmak istemeyenlerden oluşuyor genelde. Busines developer'lar bütünü düşünemeden bir fikir ile çıkageliyorlar mesela. Bu fikri sadece kendi aralarında tartışmışlar, teknik olarak neler gerektiğinin, mümkün olup olmadığının (uygulamanın mevcut haline uygunsuzluğu aslında demek istediğim), ne kadar zaman/çaba alacağını atılan taşın ürkütülen kurbağaya deyip deymeyeceğini hesaplayamıyorlar. Hata olmayan şeyleri hata gibi görebiliyorlar, bazıları abartıp müşterinin yapması gereken işleri şirketin developerlarına yıkmaya bile kalkabiliyor. işte bu noktada (misal bizim firmada PM böyle biri) yazılımdan anlayan birinin bulunması müthiş rahatlık oluyor, her iki tarafıda dinleyip anlayabiliyor, BD'den gelen istekleri daha yoldayken engelleyebiliyor, bir istek geldiğinde teknik analiz yapıp yaparak işi güzel açıklıyor, nokta atışlı şu dosyanın şurasında şöyle bir değişikliğe ihtiyaç var diyebiliyor mesela. developerların işini rahatlatıyor.

Evde yalnız kaldığımda ufak çaplısını vermişliğim var, 10 kişilik. Ya da yılbaşlarında 30-40 kişi uygun birilerinin evinde toplanmışlığımız var.

özel gün olmasada olağan bi günde 10-15 kişi sabaha kadar partilemişliğimiz çoktur. ki arkadaş grubunun en kötü 5-6'sı ciddi mekanlarda çalan djler olunca standart bir oturma bile ona dönebiliyo. özel günlerde bu sayi 20-25i bulur.

Filmlerdeki gibi ev sahibinin gelenleri tanımadığı,açık kapı partilemişliğim yok. Ama evimde Tamamı arkadaşlarımdan oluşan 20-25 kişilik partiler -adı partiyse- yaptım. Sonra ben temizledim yine, halıdan şarap lekesinin çıkmadığını yine bu partilerden birinde öğrendim.

Lisede degil de universitede veriyorduk

Ama Turk dizileri ile Turk aile hayati ayni mi? ABD film ve dizileri de oyle.

Parti icin izin istese veririm ama uzakta bir yerde gozlemlerim 18 yasina kadar. Kendi evinde istedigini yapabilir 18'den sonra

avrupada ABD'deki bi 3 katlı her kat 250 m2 taşra evlerinde yaşamıyor insanlar (istisnaları hariç tutarsak)
apartman dairesi, ya da müstakil olsa da minik evler, bahçe sınırlı, havuzlu mavuzlu öyle çok ev yok. iklim de (ispanya vs hariç) çok müsait değil.

tabi parti oluyor da mesela housewarming party :) biri yeni bir eve taşınıyor işyerindekileri filan çağırıyor. 8-10 kişi hadi erken gelen geç gelen 15 kişi. valla bu durumda geç giden (ya da hiç gitmeyen) yakın arkadaşlar filan topluyor evi. bi de avrupalı görgülü insan canım, ABDli gibi tüketim manyağı moron değil (burada esas mesele sizin bahsettiklerinizin ergen olması, ergenlerin dünyasından haberim yok) herkes kendi bardağını tabağını topluyor.

portakal.

allah katında

babalarımızın taşaklarında avarelik yapıyorduk.

İki kişinin aklındaydın.

Yoktuk. Bilincimizi sonradan kazandık.

Edit: Diğer sorunun cevabı insan beyninin evrim sürecinde saklı. İngilizce veya türkçe birçok makale mevcut.

Yoktun hocam. Bilinç anne karnında oluşmaya başlayıp yavaşça gelişen birşey. Hamileliğin ilk 6-7 ayı sen yoksun yani. Et kütlesisin sadece.

yoktuk cevabı mantıklı geliyor.

"allah katında" oluyorsak ruhumuzun orada olması lazım. e biz de tanrı gibi ezeli değiliz. tanrı bizi yaratmış. peki ruhumuz oraya nasıl geldi?

güzel cevap tabii de bu problem ortaya çıkıyor. buna bir cevap var mı merak ettim.

en.m.wikipedia.org

But sorduğun soru çok meşhur bir zen bilmecesi aslında. Doğmadan önce ne olduğunu görebilirsin, öldükten sonra nereye gideceğini de.

hiçlik. geçen ekşide biri güzel bir analojiyle açıklamıştı bunu. age of empires oyunundaki köylüler dile gelse ve ekrana dönüp "biz bu oyun yapılmadan önce nerdeydik?" diye sorgulamaya başlasalar onlara vereceğin cevap "yoktunuz amk" olur. tam olarak 'yok'lardı çünkü, oyunu kapatınca yine yok olacaklar. bizim için de birebir aynısı geçerli.

evrimagaci.org

Allah yardımcınız olsun. 1.5 yıldır bekliyor babamlar. Süreci hızlandırmak için Türk Telekom'a ve diğer servis sağlayıcılara 3-5 defa dilekçe verdik, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na yazdık ancak bir katkısı olmadı.

Hatirladigim kadariyla 2000'lerde babama caddedeki telefon direginden kendi apartmanimiza hat cekmesini onermislerdi.

Arkadaş iki yıldan uzun süredir bekliyor ama hala herhangi bir girişim söz konusu değil. Bu süre zarfında BİMER, Cimer ve BTK dahil pek çok yere başvuru yaptı ama hala çözüm uretebilmis değil. En son çözümü bir arka sokakta internet kullanmayan bir daireye kendi adına abonelik açtırıp kablo ile eve bağlantı çekerek çözdü. Yani tamamen keyfi davranıyorlar. Umarım en kisa sürede çözülür sorununuz.

Turkcell superbox ya da vodafone 4.5gli modemini alın derim. Bir de 10gb 19 liralık türktelekom hattı var. Ek 10gb 12 lira. Binaya net çekilene kadar tahattütsüz birilerini kullanın derim.

Bizde de durum aynı. Temmuz ayında TT Müdürlüğüne' ne dilekçe vermiştim, 1- 2 hafta sonra onaylandığına dair bildirim geldi. TT Ceosu Paul Doany' e Linkedin' den mesaj attım. Sonra aradılar, kayıt aldılar ama bir şey çıkmadı. 5 ay önce falan fiber döşemeye başladılar buralara. En son binaya kablo çektiler, 2 ay falan tekrar sorduğumda yine 1- 2 ay sürer demişlerdi. Ancak bu yaptıklarımla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Onlara bağlı her şey.

Bir saat önce bir buçuk yıllık sinirimi bilmem kaçıncı defa çıkardım müşteri hizmetleriyle konuşarak, paul doany'e de yazdım ordan devam ettim hala sonuç çıkmadı hala proje vs. gibi şeyler yapılacak dediler tamam anladım dedim siz yapmayacaksınız bunu kem küm etti karşı taraf tabi, salladıkça sallıyorlar, Turkcell superbox alacağım gibi görünüyor.

Geçmiş olsun. Öğrenci evimde 3 yıl bekledim bunları. Geçen sene mezun olup evden çıktığımda hala yoktu.

Evimi 5 sokak yukarıya taşıdım. Mevcut evimde Turkcell Superonline kullanırken, yeni taşındığım evde TTNET ADSL altyapısı bile yok. Fiyat olarak biraz yüksek olsa da yoğun internet kullandığımız için yine Turkcell Superbox'a geçtik. Hem de Superonline fiber taahhütümüz bitmeden, cayma bedelsiz olarak.

Altyapı beklerken mobil internete yönelirseniz zararınız çok büyük olabilir. Dikkat etmekte fayda var.

Şurada bahsettim biraz: dorukosanmaz.com

Var.

Bon Jovi - Keep On Rockin' In The Free World: www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

ilk aklıma gelenler

edit: bunu atlamışım bak: www.youtube.com

mylene farmer'in vertige'si. rus grubu stvore'nin rusça metal cover'ı (golovokrujenie) çok daha fazla hoşuma gidiyor. tabii bu benim objektif olmayan görüşüm. hem metal hem rusya hastası olunca orijinalini daha çok sevmek mümkün olmuyor. yine de orijinalini de beğeniyorum. her haliyle güzel şarkı. rusçası daha iyi.

ORJ: www.youtube.com

RUS: www.youtube.com

Fiona Apple - Across The Universe
Blind Guardian - Don't Talk To Strangers

Ara ara soruluyor bu soru. Şu başlığı yukarı sabitleseler iyi olacak gibi: (bkz: orijinalinden iyi olan cover'lar)

Amr diab- osad einy( alaa wardi cover)
youtu.be

Love is blindness- Jack white
youtu.be

Roxanne - Annenmaykantereit
youtu.be

La vie en rose - Helena
youtu.be

Candan Erçetin - le meteque
youtu.be

eksisozluk.com

teritori +1 Özellikle Astronomy cover'ı muhteşem. Bu ara Dio'nun Dream On cover'ını da sık sık dinliyorum.

arama motorunun bunu bilmemesinin sebebi tamamıyla sözleşme serbestisi nedeniyle yapılmasıdır. Yani tamamen ne şekilde sözleşme yapıldıysa o şekilde paylaşılır. bazen bir taraf hiç almaz diğerinin itibarını kullanır, bazen yarı yarıya bölüşülür, bazen masraflar çıkıldıktan sonra paylaşılır vs.

Gruplar da kendi aralarında nasıl anlaşırsa öyle paylaşıyorlar geliri.

Mesela Metallica 2003'te Rob Trujillo'yu gruba almaya karar verdikten sonra oturup para işlerini konuştular. %10 mu olsun, 20 mi olsun diye konuşurlarken patron Lars çıktı %25 olsun bu iş kapansın dedi.

Kimisi de kendi ismiyle sahne alır ama arkasında bir sürü adam olur. Büyük dilimi kurucu alır. İnsaflıysa o da eşit böler. Tamamen grup içi anlaşmayla sağlanan şeyler.

Para paylaşımı konusunda anlaşamayıp güzelim anonimliği ifşa ederek davalık olan ve gül gibi ana kadroyu dağıtan bir grup var mesela son zamanlarda. Ghost. Çıkan üyeler grubu ortak olarak düşünürlerken meğer vokaldeki Papacığımız grubun tek kişilik proje olduğun ve arkadakilerin de performans sanatçıları olduğunu düşünüyormuş. Ha ayrılanlar haksız bulundu falan ama olay karışınca tadı kaçtı.

Aralarindaki anlasmaya göredir. Sanatcinin marka degerine gore degisir durum mantik olarak. Ben popularitrsi yuksek sanatci olsam dandik sanatciyla duetten fazla pay isterim.

Sanat sanat icinse biz niye sanata para ödüyoruz, sanat odesin sanata parayi.

"sen şu kadar, ben bu kadar. hadi imzalayalım" tarzı değil tabii ki.

sanatçıların bağlı oldukları bir publishing şirketleri vardır. onlar da genelde kendi ülkelerindeki hak topluluklarına bağlı olarak çalışırlar. türkiye'de MUYAP, örneğin.

ayrıca plak şirketleriyle de ayrı anlaşmaları olur. "publishing rights" ve "mechanical rights" (phonographic copyright) olarak ayrılırlar. söz yazarı ayrı, besteci ayrı, performansı yapan ayrı yüzdeler alır. tabii ki hepsi plak şirketinden daha az alırlar. kazanan kasa olur. daha uzun yazardım ancak keyword'leri verdiğimi düşünüyorum.

TUIK ve OECD'den bak.

Benim 5.000 sayfayi buluyor belki ama neredeyse tamami okulla ilgili. Her kitabim 500 sayfa ise 10 kitabi cok rahat buluyor ki buna makaleler dahil degil.

eskiden yıllık 50 kitap limiti koyan bendeniz şu aralar yıllık 5 kitaba kadar düştüm. konsantre olup okuyamıyorum artık kitapları. öok sevdiğim yazarların kitapları bile yarım kalıyor... çok mutsuzum!

Haftada 1 kitap okudugum zamanlar da oldu ama roman okumanin kisisel cok bir kazanimi yok zaten kitap okumamin sebebi yapacak baska bir sey imkanimin olmamasiydi. Neyse, okumuyorum artik roman falan. Makale okuyorum onun yerine isimi gorecek bilgiyi edinmek amaciyla. Mesela bir ufak elektrikli projem var su an bunun icin kesinlikle kitap okumanin bir faydasi yok bana, gidip sagdan soldan youtube videolari izleyerek once yuzeysel bilgi elde edip detaylari forumlar ve sosyal medya araciligi ile sorarak ogreniyorum.

37 tane 2018’de alip okudugum kitap var. 10 kusur de kutuphaneden alip okudugum var.

Aldigim kitaplar toplam 675 lira tutmus.

Ikisine de sifiri bastim valla.
Eskiden cok okurdum da simdi cok aptalca geliyor.
10 sayfa okuyup lan bunu ben de yazarim deyip birakiyorum.

Hayır

Kafana yeterince darbe alırsan yeterince beyin hücreni öldürüp forest gibi moron olabilirsin belki?

Echart Tolle'yi dinlemek ilgini çekebilir.
Olabiliyor musun olamıyor musun bilemem ama yaklaşabilirsin Gump'a.

Olamazsın. Şuan ki toplumda ki insanların özellikleri buna izin vermez.

ÇARESİZSENİZ, ÇARE SİZSİNİZ.
Beylik laf ama doğru, kendinizle uğraşarak yapabilirsiniz, kas geliştirmek gibi düşünün. Zaman alır ama olur. Vazgeçmeyin..

olamazsin normal hickimse de olamaz, ama zaman icinde daha iyiye dogru degisebilirsin.

Yukarıdaki tarife uymak isteyen şey, sizin egonuzdur.

Bu tarife uymaya çalışırsanız, başarılı olmak sizin egonuzu başarmış kılacaktır.

forrest'a moron demek terbiyesizliktir. o, bu hayatın güzel tarafıdır. tek gerçeğidir. umarım olabilirsiniz ama imkansıza yakındır, forrest olmak.

Buddha ve öğretileri size aradiginiz cevaplari verecektir.

ya güzel bir hesap yap ve kuracağın işin sana yılda ne kadar getireceğini hesapla,
bu hesaba alacağın krediyi ve ödemelerini ekle,
olabildiğince realist ol
sonra mevduat faizleri dolar hareketleri gibi çok basic enstrümanlara bak
doğal olarak 1 yılda edeceğin karın bu enstrumanlardan yüksek olması gerekiyor ki mantıklı olsun.
ona göre hesabını yap.

benim fikrimce piyasa kötü kolla mevduatını.

- hayır. avm'lerde bile mağaza kapanıyor, kredi çekip iş yapmak pek akıl karı değil.
- çok fark etmez.
- teminat varsa verir, ama 100 bin liralık teminata 50 bin ancak verir.

edit: kredi ile iş yaparken masrafları tahminin iki katı, ciroyu tahminin yarısı olarak alın.

hocam
iş planınızı saglam yapıp
kendi imkanlarınızla bir baslangıc yapın
urun satın vs.
eger sorun yoksa buyutmeyi dusunebilirsiniz

bunlar sorun değil asıl sorun kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri almaya çalışacaklar haliyle

Herkesi alt-gelir seviyesine sıkıştırıyor bence, türkiye gibi ülkelerde alt-gelir seviyesinde yaşamak ise pek yaşamak olmuyor bence. Yani kalifiye adam da aynı seviyede kalifiye olmayan da.

Krizin etkilerinin özel sektöre yansıtılması bence. Ülkede üretim yapan, iş yapan sermaye şimdi daha fazla bedel ödemek durumunda. Acır mıyım? Zerre acımam sermayeye, hükümetin kucağından inmedi yıllardır.

Sonucunda işsizlik artacak. Seçim yaklaşıyor, seçimlerde iş vaadiyle milletten oy dilenecekler. Bir sonraki seçime Allah kerim 1 yıldan uzun hafızası yok bu milletin nasıl olsa.

Geçtiğimiz yıllarda bazı işverenlerin asgari ücretten bankaya yatırdığı maaşın bir bölümünü elden geri aldığı ile ilgili haberler çıkmıştı. Benzer vakalar artabilir.
Ben ekonomist değilim; uzun veya kısa vadede etkileri ne olur bilemiyorum. Ama maaşını tam alanlar için bir rahatlama sağlayacaktır. Her şeye zam geldi, kemer sıkmakla bile geçinemeyecek insanlar.

Benim yasimin tuttugu 2 tane buyuk zam gordum. Birini erbakan yapti digeri de 2 sene once olan.

Sonucunda piyasa nerdeyse %100 zamlandi. 50 liraya yemek yer hale geldik su an. Simdi de oyle olacak piyasa %30 zamlanacak.

Asgariye zam yapmak bi ise yaramaz anca enflasyonu artirir.
Zaten artik okumak da buyuk salaklik oldu. Javaci tanidik var yeni basladi 3bin aliyor. Beyni patliyor cocugun.

Diplomayi yirtip gitse forklift ehliyeti alsa hem kafasi rahat calisir hem de daha cok is imkani var.

Asgari ücretin artması sadece işçiye ödenecek olan maaş maliyeti değil aynı zamanda işverenlerin devlete ödediği vergi maliyetini de arttırıyor bunun etkisi de toplu işten çıkartma, ekonomik daralma buna bağlı işsizlik oranındaki artış ve düşük maaşla çalışanların tercih edilmesi gibi rahatsız edici süreçler ortaya çıkacaktır, örneğin asgari ücretle çalışan bir Türk personel yerine maaşı, sigortayı kafaya takmayacak Suriyeli çalıştıran çok işyeri ortaya çıkacak, bunu yapmayan iş yerlerinin çoğu kepenk kapatmak zorunda kalacak.

asgari ücretin aslında artmadı, azaldı.

reel enflasyon %50 ve döviz kuru yüksek faizler sayesinde düşmüş haliyle bile 1 senede %40 artmış. asgari ücretliye yapılan zam %25. zaten asgari ücrete dolar bazında baktığımız zaman 1 senede 45-50 dolar azaldığını görüyoruz.

Arz-Talep dengesi açısından fiyatlar tekrar artacaktır.

Enflasyon yaratir, issizligi arttirir, en vasifsizlari isgucu piyasasi disina iter ve acikta birakir. Halka faydasi ne ben de bilmiyorum.

devletin vergi geliri düşecek. kayıt dışı artacak. işçinin-çalışanın iş sağlığı, güvencesi ve kalitesi düşecek. işveren veya patron maliyetleri düşürmek için her yolu deneyecek. zaruri yapılması gereken şeyler ceza gelene kadar yapılmayacak, daha düşük kalitede bir yemek firmasıyla anlaşacak, daha az yemek parası verecek, yılbaşı-bayram gibi günlerde hediye veriyorsa vermeyecek, daha az elektrik-doğalgaz-su kullancak, vs...

yaşamak isterim, intihar etmenin en havalı yolu olurdu.

Yasarim, bagcilardan kotu olacak hali yok.

yaşarım. çünkü bu dünyanın düzeninden nefret ediyorum

Soruyu zaten yanitlamissin ek olarak verdigin bolumde

Aslinda bakarsan bu soruya hayir yanitini verme imkanim var ve buyuk ihtimalle ben hayir diyecegim fakat bundan bir kac bin yil sonra dunyada isler kotuye gitmeye basladiginda ve marstaki yasam kosullari dunyadakine gore daha iyi olduguna karar verildiginde torunlarim bu soruya hayir deme imkanina sahip olmayabilir, dunyaki su kaynaklari biterse ve marsta bulunan su kaynaklari artarsa ve oksijen konusunda cozum uretilmisse Mars'ta, insanlar icin bu bir secim olmayacak, susuz kaldiklari icin goc edebilen edecek, edemeyen olecek!

bağcılardan kötü olamaz +1

Ama dunyadaki yasam bitme noktasina gelmisse eger ve insanlar Marsa gidiyorsa hayatlarini surdurebilmek icin dunyada kullanilan tum para birimleri degerini kaybedip, marsta kullanilan yeni para birimi bir an da su an ki USD yerine gececek, hos en cok uzay calismasi NASA tarafindan yapildigi icin orada kullanilacak para birimininde gene Americans hakim olacak diye dusunuyorum, 3. dunya ulkeleri dunya da olume terk edilebilir.

Yaşarım. Bir ara sanki koloni için gönüllü başvurular filan alınma hikayesi vardı. Arkadaşlarla derhal basvuralım demiştik.

Yaşamın nasıl olacağına bağlı. Günlük yaşam için gitmezdim de bilimsel bir misyon olursa giderdim. Ayrıca bu tip teknolojilerin geliştirilmesine daha zaman olduğunu düşünüyorum. İnsanlar ışık hızı, yapay zeka, ölümsüzlük konuşup duruyor da daha yüzlerce yıl var iyimser tahminle bunlara. Belki de insan biyolojik sınırlarına ulaşacak ve artık yeni bir şey icat edilemeyecek. Yıldızlara açılabilecek teknolojileri geliştirebilecek kadar zeki olduğumuzdan emin miyiz? 3d yazıcı gibi icatlar yeterince değer görmüyor şimdilik bilim-kurgu olan meseleler yüzünden.

yaşarım, zaten dünyada da hayatım 15 metrekare yerde geçiyor. sıkılmam, yadırgamam.
hem biyoloğum ben, örnek mörnek toplarım analiz neyim ederim, uzaylı yemeği yaparım.
götürsünler beni.

Şu tüm hayatınız fanusun içinde mi geçsin sorusu güldürdü. Marsa yerleşilince astronot gibi yaşanmaz herhalde. 2025te olmaz tabii ama daha sonralarında buradaki gibi güzel bir dünya inşa edilebilir.

Elysium filmini izlemediyseniz bir bakın derim, onlar marsta değil bir uzay gemisinde ancak bildiğim uzay gemilerinden değil...

cdn1.thr.com

Dünyalaştırma diye bir kavram var. Mars'ın kolonize edilmesi, bir üs kurulup kapalı alanda insanların çalışması/yaşaması başka bir şey. Mars'ı dünyalaştırıp, yaşanabilir hale getirmek başka bir şey. Bizim ömrümüz yetmez ama bir 500-1000 yıl sonra dünyalaştırılınca muhteşem olabilir. Düşünsene düşük yer çekiminde çok uzun ağaçların olduğu bir yer. Acaip eğlenceli olacaktır hoplaması zıplaması.

İyi bi lahmacun ustası da gelecekse yaşarım niye yaşamiim

13 yaşımda birçok ingilizce kitap okudum ama aklımda tek kalan kitap "the elephant man"

Alice in wonderland :)

The Murders in the Rue Morgue - lise hazırlıktaydım sanırım 15 yaş oluyor.

Hazırlıkta okuduğum basitleştirilmişleri saymıyorum çok vardı.
Normal kitap seviyesinde Where the red fern grows u okumuştum çok güzeldi :(
Orta iki kaç oluyor, hımm 13 sanırım.

14 - voodo island (oxford)

cok basitlestirilmisler sayilirsa "david copperfield". cocuktum.

basitleştirilmiş kitapları saymazsak hiç bitirmedim. ana dilimde okuyabilecekken neden ingilizce okuyayım diye düşündüm. bi kere gaza gelip iki şehrin hikayesini aldım ingilizce tabii ki okuyamadım ve kaldı öyle. zaten sadece böyle ağır anlatımlı kitaplar çeviri sırasında biraz özünü yitirebiliyor, daha basit olanları da ha türkçe okumuşum ha ingilizce bir şey fark etmiyor anlatımı çok sade olduğu için, mesela george orwell gibi.

soruya cevab hariç her şeyi yazdım.

cin alileri dahil ediyorsak simon isimli renk değiştiremeyen bir bukalemununun üzücü hikayesini anlatan bir çocuk kitabı vardı, onu bitirmiştim. illüstrasyonlu, naif anlatımlı güzel bir kitaptı. kitaplarımın arasında bir yerde ama şimdi üşendim bulmaya. 5 ya da 6. sınıfta olmam lazım. sözlükle neredeyse her kelimeye bakıp kitabı "kirletmiş", sonra da yazdıklarımı silmeye çalışırken içine sıçmıştım.

basitleştirilmişleri dahil ediyorsak piano diye bir kitaptı, dışını çok net hatırlıyorum ama ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrim yok; sanırım 8. sınıftaydım. gerçi basitleştirilmiş mi ondan da emin değilim, ince bişeydi, belki de kısa öykü gibi bişeydir.

bildiğimiz okumalık kitaplardan ise the old man and the sea, lise 2 ya da 3 olması lazım.

window on the world
images-na.ssl-images-amazon.com

;-)

Of mice and man

12 little prince.

The Snow Goose - 15-16

Edmondo De Amicis - Heart
5 ya da 6. sınıftaydım. 11-12 yaşa denk geliyor sanırım.

Propeller Aerodynamics - Frank E. Hitchens

21. yüzyılın einstein'ı

Bence yeni nesil, aklı başında bir girişimci. Hani hep kendisi için gerçek hayattaki Tony Stark deniliyor ya. Bence çok doğru bir tanımlama. Dünyaya faydalı olmak istediğini düşünüyorum ama işin geyiğini, zevkli kısımlarını da pek kaçırmıyor. Eski yaşlı kasalar gibi asık suratlı, sadece kâr düşünen iş adamlarından değil. Ki bence onların zamanı geçti.

Bilim adamı falan değil Elon Musk, girişimci. Modern zamanların Edison'u, Tesla'sı olur olsa olsa.

Şimdi bunu geçelim, bu adam neden parlak bir şahsiyet? Zenginlikten gelen biri değil evvela, Paypal'ın kurucusu. Ordan bulduğu parayı diğer girişimciler gibi yönetmek yerine manyakça kararlarla ve mükemmel bir vizyonla elektrikli otomobillere ve roket sanayisine yatırıyor.

Genellikle zengin insanların tek derdi servetini sürdürülebilir kılıp, istikrarlı biçimde büyümektir. Elon Musk'ın hedefi bu değil. Adam 1 koyup 1000'de alabilirim, babayı da alabilirim diyip elindeki tüm parayı daha önce denenmemiş işlere yatırıyor.

Dünyayı çoktan değiştirdi haberiniz yok. Tesla olmasa Alman otomotiv devleri halen 150 yıllık içten yanmalı motorları yüksek teknoloji ürünü diye kaktırıyor olacaktı. Şimdilerde Tesla'yı yakalamak için arge yapıyorlar.

Sene oldu 2019 bunlar halen self drivingi beceremiyor, halen dizel, halen benzinli, halen şanzıman, halen turbo diye cırmalıyorlar çünkü elektrik kendilerine çok uzak bir alan.

Ama Elon çıkardı masaya vurdu Tesla'yı tutuşturdu hepsini. Eğer yapamazlarsa hepsi yok olacak 20 yıl içinde veya Tesla gibi teknoloji şirketlerine satılacaklar.

Ahanda entry burda duruyor.
eksisozluk.com

Tesla sirketinin ömrü en fazla 30-40 sene olacak bilimsel bir gerçek. Boşuna yırtınmasın.

Ölmeden anlayamayız.

Tam bir denyo

Balon

Mars'a babasının hayrına göndermediğini düşünüyorum bu kadar alet edevatı.
Arkası sağlam biri, iyi reklam ediliyor.
Dünyanın populer dahi bilim adamı açlığını da karşılıyor bu sayede.

Bilimadamı mı?

Teslanın ex-CEO'sundan bahsediyoruz değil mi? Bilimadamı deyince bir an şey ettim :))

ABD'de girişimci olmak kolay (bkz: ulusların düşüşü). Adam boş demiyorum elbette. Çok yaratıcı, iyi bir girişimci olabilir. Ama Einstein'la falan kıyaslamak ne bileyim, aşırı abes.

Celal Şengör bir röpörtajında "Elon Musk'ı tanımıyorum duymadım öyle birisini" demişti. Bilimadamı olduğunu düşünmüyorum, risk alan bir yatırımcı bence. Bir de amerikan kültürünün "dünyayı kurtaracak teknolojik kahraman" temasına çok uyuyor, bu yüzden şişiriliyor. Başarılı mı, evet. Gerçekten de bu adam çıkmasaydı elektrikli otomobillere geçiş daha uzun sürerdi.

Ek not: elektrikli otomobillerin ne kadar çevre dostu olduğu konusunda yeterli bilgim yok. motor verimli evet, ama araç için kullanılan parçaları (hafif alaşım malzemeler, karbonfiberler vb. ) üretmek için sıradan bir arabanın üretimi esnasında üretilen co2'den kat kat daha fazla co2 salıyor olabiliriz. bunlar da benim aklımdaki sorular.

Eski karisina kafayi yedirtmis, asiri egolu bir adam.

limonian pax moly'nin aloe vera jelini kullanıyorum ben. Tıraştan sonra çizik varsa özellikle cildin yatışmasına yardımcı oluyor.

300 ml baya büyük, piyasada 30 dan 50 ye kadar fiyatları var. sitesinden alırsan ilk üyeliğe 10 lira kupon veriyor.

banka kartı/debit kart ile sadece 3d secure işlem yapabilirsiniz.
bildiğim kadarıyla amazon türkiye'nin 3d secure ödeme alma seçeneği yok, kredi kartından doğrudan çekim yapabiliyor.

türkiye'deki birçok site ödemeyi defautl 3d secure ile alıyor, default 3d ile almayanlar da kullanıcının seçimine bırakıyor. eğer banka kartı ile ödeme yapacaksınız 3d secure istiyorum seçeneğini işaretlemeniz şart.

n11, hepsiburada, pegasus vs. ödemeyi 3d secure ile alabilen, debit kart ile alışveriş yapabileceğiniz sitelerden. eğer bunlardan da yapamıyorsanız ziraat müşteri hizmetleriyle iletişime geçmeyi deneyin.

Herhangi bir sorun yaşamadım bugüne kadar. Acaba hesabınız blokeli yahut işlem kısıtlı olabilir mi?

Enparayla bugün alışveriş yaptım. Kendisi para kart, banka kartı, debit kart.

Ziraatin dandikliği yani.

Cüzzi bir tutar ile tekrar dener
misiniz ?

Saçma gelebilir fakat amazon.tr için, 50 tl ve üzeri alışveriş için ziraat debit kart işlem sorunu gibi birşey okumuştum.

yurtdisinda da banka karti ile online alisveris yaygin olmadigindan olabilir, ben kimseye denk gelmedim sahsen..neden kredi karti kullanmamak konusunda israrci oldugunu anlamadim, daha guvenli. kredi kartini patlatirlarsa acarsin telefonu, su tarihten sonraki harcamalar bana ait degil dersin 1 ay icinde silerler harcamalari. direk visa/mastercard/amex'e girer. banka karti oyle degil, hesabi kaptirirsan sana girmesi buyuk olasilik cunku muhattabin kendi bankan, kredi karti oyle islemiyor.

ezcumle: kredi kartindan yardir gitsin..

Başlarken benden de almışlardı ama sürei bir şey olmamalı? E-defter olmasa da ucuz oluyor ama zorunlu artık şahıslara e-defter vs. Galiba onu tam çözebilmiş değilim

Var böyle bir şey ama online hallediliyor bildiğim kadarıyla, 500 lira çok yalnız. Nette aratırsanız ödemeniz gereken gerçek tutarı öğrenebilirsiniz. Hatta baktım 250 falan gördüm.

acilen kendinize yeni bir muhasebeci bulmalısınız. kırtasiye masrafı nedir ya. oldu olucak çay kahve parası da istesin. eğer defter onayı ise o başka. her sene defterler onaylanır. ama bunu da size böyle bildiremez.

Koskoca okullar kağıt dilenirken bu normal. Bu böyle istenmemeli belki ama... böyle bir gider var yani.

500 TL iyi rakam, size ait defterler alınıp noterde onaylatılıyor vs. Üstüne de sizin için harcanan dosya klasör vs kırtasiye masrafları işte.

1300 TL ödedim ben.

tatil yapmak istemiyorum

hiçbir zaman evden işe gitmek için çıktığımda işle ilgili olumsuz bir düşünce gelmedi aklıma. bazılarının işe giderken ayakları geri geri gider, bende hiç olmadı şükür. işe haftasonu da gidiyorum genelde, ve cumartesi pazar gitmediğimde sanki mesaiye gitmemişim gibi rahatsız oluyorum. işimi seviyorum ancak buna tek başına sevgi diyemiyorum, biraz da aldığım maaşı haketme endişesi, daha fazla üretme ve faydalı olma isteği.

Şimdiki işimi pek sevmiyorum. Sadece yeni projeye başlarken bir heyecan oluyor, birkaç gğn sonra o heyecan gidiyor ve elimdeki iş bitene kadar işkenceye dönüşüyor, çalışmak içimden gelmiyor.

Önceki işimde pozisyonum ve sorumlulukların daha farklıydı, ama heyecanlıydım ve sürekli sorun çıkmasına rağmen sorun çözmekten, önlem almaktan vs zevk alıyordum. Pazartesileri haftalık programımı yapıp uyguluyordum, tabii ki aksamalar oluyordu ama işin doğası sorun çözmek ve terminlere uymaktı.

Işe gidecegim için mutsuz olmamamdan ve işte oldugum sure icinde keyifli zaman gecirmemden anlıyorum.

mesleğimi çok seviyorum ama artık çalıştığım yerden nefret ediyorum malesef.

ise giderken ayaklarin geri geri gitmemesi. elbette tatil istiyorum, elbette canim 8'de evden cikmak istemiyor ama bu baska bir sey bence, isi sevmemekle alakali degil, arkadaslarla 8'de bulusmaya giderken de canim yataktan cikmak istemiyor. ise giderken, sabahin korunde evden cikmak zorunlulugundan bagimsiz olarak, isten nefret etme hissimin olmamasi. benim icin budur. ayrica sadece yaptigin isi sevmekle de olmaz bu his bence, aldigin maasin tatmin etmesi, calisma arkadaslarin vs. de etkili.

Mesleğimi yapmadığım için sevmiyorum. Mesleğimi yapsam severim bence. Şu ara her şeyi başladım. Akademik kariyer için ders çalışıyorum işte bile

İşe gelirken küfretmiyorum. Pazarları karın ağrısı ve kurdeşen ile geçmiyor.

Benim işi sevme motivasyonlarımdan temel olanı işi hayatımın sponsoru olarak görmem. İstediğim yerleri görmem, istediğim kurslara katılmam, istediğim kitapları alıp faturalarımı ödemem için bu işe gitmem gerekiyor. İşimden beni mutlu etmesini beklemiyorum, mutsuz etmemesini bekliyorum. Dolayısıyla şikayet ederek gelmediğim, prensiplerimle çelişen onursuzca bir şey yaptığımı düşünmediğim ve maddi beklentimi karşıladığı sürece iyiyim.

işini seven kimse yoktur bence. %97'lik kısım bana göre mecburiyetten çalışıyor. ben çalışmak zorunda olmasam çalışmam mk. dolu dolu param olsa giderim paramı vip eskortlara ve oyunlara yatırırım.

Kötü günler yakın gibi. Tedbir al

bir bilgisayar oyununu en düşük zorluk seviyesinde oynamak çoğu insan için nahoş bir şey. lehine bir durum, tadını çıkar.

php server kurmak için XAMPP indirebilirsin. VM versiyonunu indirme çok yavaş çalışıyor. izlemedim hepsini ama sanırım buradaki videodan detaya ulaşabilirsin www.youtube.com

abi statamic falan kullanamazsın php kurmayı bile bilmiyorsan. boşa devam etme neyin peşindeysen.

Benim her sene selami sahin top 1 cikiyor.
Kendimi ozel hissediyorum.

Edit: selami sahin dinledigime niye inandiramiyorum arkadas. Sevgilimi konserine goturmus adamim. Zeki muren'den sonra turkiye'nin en iyi sarkicisi bence.
Su ara da selahattin ozdemir'e sardim ama onu yutubdan dinliyorum.

ismail türüt

dilber ay

İlk üç şanatçı:
Asap Rocky
Nas
Kendrick Lamar

Şarkı:
Ghetto Symphony - Asap Rocky
Kendrick Lamar - PRIDE
Caterpillar - Royce da 5'9 & Eminem

Bana bunlar çıktı. En çok dinlediklerimden oluşturduğu liste ise yüzde yüz doğru. Hepsini hatırlıyorum biliyorum :) 66.084 dakika müzik dinlemişim, dinlediğim en eski parça 1952 yılınd kaydedilmiş olan Bo diddley-Bring it to jerome şarkısıymış, yıla Fuat Saka dinleyerek başlamışım ama nasıl Kendrick Lamar dinleyerek kapatıyorum anlamadım :) 45 saat Asap Rocky dinlemişim, en sevdiğim müzik türleri rap, rock, dance/elektronik, indie çıktı çorba gibi :) Ve son olarak diğer burçlara göre en çok terazi burcu sanatçıları dinlemişim, burç çekiyor sanırım :P

sanırım shaggy ve sting'in beraber söylediği don't make me wait ilk sırada olur. sonrasında zaz - Que vendra son olarak da Iron maiden If eternity should fail.

Bende Selda Bağcan en çok dinlenenlerde.
Bunun dışında listemdeki 100 şarkı içinden senin için üçlü hazırlıyorum hemen.

1) www.youtube.com
2) www.youtube.com
3) www.youtube.com

2018 Ilk 3'um
- Empire State of Mind - JAY Z
- Hypnotize - Biggie
- Whatcha Say - Jason Derulo

Spotify'a bosa para veriyormusum onu anladim. 500 yillik sarkilari dinliyorum hep.

2018'de cikan Lucid Dreams hosuma gidiyor, onun disinda hatirladigim yok.

Yurtdışında genelde yılbaşı sonu indirim falan olur da Türkiye'de olur mu bilemem.

Ayrıca yazın da indirime girebilir sezon dışı olduğu için.

Alternatif:
Ecco Xpedition III olabilir yarı fiyatına bulursun. Diğer Ecco Goretex modelleri de düşünebilirsin. İyi markadır.

O ayakkabıya 1000 lira ne ya o.O

www.thenorthface.com.tr(eu)_123342

Bende bunlar var, su geçirmiyor, saçma sapan yerlerde kaymıyor, tipi de bence fena değil. He öyle cayır cayır sıcak tutmuyor ama benim beklentim o değildi zaten, gerektiğinde dört mevsim de giyebilmek istedim ve giyiyorum da. Kalın bir çorapla da İstanbul şartlarında üşütmüyor ayaklarımı.

Bir diğer öneri Salomon XA Pro 3D GTX:
www.salomon.com

Her ikisini de 500-600 civarına getirebilirsin, bazı sitelerde çek vs. kullanarak belki daha ucuza bile alabilirsin.

İyi forumlar.

geçen sene yılbaşından hemen önce adidas güzel indirimler yapmıştı. 500 liraya ultraboost, 375 liraya nmd vardı. bir iki hafta daha beklenebilir

yaz sonu bir Adidas dukkanina girdim Ankara'da, adamlar artik ne kadar zorda ise 1000tl'lik ayakkabiyi ben pazarlik yapmadan 750'ye dusurdu, daha da indirirdi zorlasam. dukkana git 600 veririm de belki birakirlar :)

urun.gittigidiyor.com

bu değil mi?

çok klasik olacak da ekşi sözlük çok bozdu. eskiden bu kadar troll yoktu. farklı düşünceleri olanlar daha seviyeliydi. 1 senedir yazmıyorum. ama arada mesaj atarak bir konuda bilgi aldığım kişilerin entrylerine denk gelebiliyorum. o nedenle hesabımın olması iyi. bunun haricinde bir olumlu etkisi yok.

şu anki hali.
nerede çokluk orada bokluk.

iyi olan tarafı: hala donanımlı ufuk açan bazı yazarların olması. (ben hariç)
aktüel bir konuda medyadan daha önce haberdar olma.
iyi kötü farklı görüşleri okuyabilme.

Şu anda çaylağım. Sözlük son yıllarda ciddi ölçüde kalite yitirdi. Ancak yine de güzel entryler hiç yok değil. Sözlükte şu amaçlar için yazıyorum:
1- Yeni insanlarla tanışmak ve onlarla kültür etkileşiminde bulunmak.
2- Kendimi Ekşi Sözlük'te ifade edebilmek.
3- Üstte sözünü ettiğim kaliteli entryleri arayıp bulmak ve bu entrylerle genel kültürümü genişletmek.

Uzun yıllardır hesabım var. Son birkaç senedir de giriş sıklığım oldukça azaldı sizin de belirttiğiniz sebeplerden. Engelli listem kabarık olmasına rağmen çokça rahatsız edici entry görüyorum. Sosyal medyanın yani nefret söylemlerinin, aşırı bizcilik, sizciliğin başka bir formu. Sözlük işlevini yitireli çoook uzun zaman oldu.

Ne amaçla kullanıyorum?
Ya çok beğendiğim bir şey hakkında yazmak için ya da hakkında söylenenleri merak ettiğim bir konu için.

Gulmek, geyik yapmak ve ulke gundeminde olan bir gelismeyi 2 saniye sonra gorebilmek icin kullaniyorum. Adamlar haber sitelerinden daha hizli calisiyor :D

Bence abartiyor ve duygusal yaklasiliyor bu eksi bitti olayina. gundem kismini sukela-tumu olarak okuyunca ben egleniyorum gayet. Uzun uzun bilgi verici seyler icin eksi seyler ve ona benzer bir suru site var. eksi seyler’de bilgileniyorum, sozlukte film- dizi - oyun-muzik basliklarinda takilip “himm” diyorum ve bana yetiyor. O troll tayfa bu basliklara pek ugramiyor zaten.

Ben hala keyif aliyorum valla. Acikcasi zaten pek umrumda da degil, babamin sitesi degil sonucta :)

Hiçbir sosyal medya hesabım yok ekşi de elime telefonu aldığımda hemen bırakmayayım diye kullandığım bir site. Düşün

2008’den beri takip eder, okur, yazarım. 3-4 kez uçuruldum. Ortamını severdim. Son 2 yıldaki durumu berbat. Ciddiye alınabilecek bi yer olmadı.

Uludağ sözlüğü bilenler vardır. Aynen oraya döndü. Ergen dolu, boş beleş yazılardan ibaret şu an.

2 yıldır yazar olamadım. herkes oldu benden başka

geçen sene netflix rezaletinde uçurulmuştum. hiç üzülmedim.

yazarken mesajlaştığım insanlar oluyordu sık sık bu yüzden giriyormuşum meğerse.

uçurulduğumdan beri sözlükte geçirdiğim zaman günlük 3 dakika, flaş bir haber, aşırı enteresan bişey var mı diye gündeme bakıp çıkıyorum.

sözlük bozalı çok uzun zaman oldu ama 2 sene önce bile böyle değildi. incisözlükten gram farkı yok artık ve ben de bu ortamın içine girip düzgün bişeyler yazmak istemiyorum.

eğer uçurulmasaymışım kesinlikle kendim silermişim hesabımı, bir de entry silmeye uğraşırmışım.

2000 senesinden beri takip ederim, arayüz değişimlerinden server değişimlerine, nesiller arası farklara kadar değişimlere şahit oldum.

eskiden yazar olmak zordu, yazarlığı elde tutmak daha zordu. soru başlığa cevap yazarsan ya uçardın ya çaylak olurdun.

haliyle kaliteli, formata uygun yazılar olurdu. neredeyse her başlıkta değer verilecek yazılar olurdu.

eskiden troller bile kaliteliydi, zeka dolu başlıklar açar, entryler girerlerdi, sazan avlarlardı. şimdiki aktrollerle, değerlere hakaret edip prim yapmayı trollük sanan denyolarla alakası yoktu bu adamların.

şimdi ortada ne format var, ne kalite var, sıçar gibi yazar alındı. artık sadece para var. burası artık kutsal bilgi kaynağı değil, ticarethane.

Toplumda bir çok cemaat, dergah para topladığı için para yönü eleştiriliyor, tabii ki oraların gerçek maneviyatla alakası yok. Ancak sanki her yer öyleymiş gibi genel bir kötüleme yapılıyor. Gerçek bir allah adamının, asla bir para beklentisi olacağına inanmıyorum (biz bilmesek de, azınlıkta da olsa vardır böyle yerler). Hal böyleyken, bu tarz bir genelleme yapılması, hepsinin sanki doğrudan cemaatleşmiş olduğunun düşünülmesi, her yerin aynı potaya konulması doğru değil. Bu açıdan değerlendirmek istedim.

Seyhler dergahlar cemaatlesiyor ve teskilatlaniyor. Camide imamda boyle bir sey yok. Fark bu. Camide ibadet var baska olayi yok. Tarikat faaliyetleri ile rutin ibadet farkli seyler.

fetö'yü ne çabuk unuttunuz?

yarın o dergahların fetö olmuycağı ne malum?

Birinde manipülasyonlar (kısmen) merkezi devlet denetiminde tutulabilirken -malum müezzini, hocası hep memur-, diğerinde toplum yararına olmayacak düşünceler ve eylemler denetimsiz şekilde gerçekleştirilebilir. Buna karşı yöntem geliştirme en açık şekilde, Edebali’nin kızını almakla başlar devlet geleneğinde.

Camide imam elini öptürüp, cennetten arsa falan satmıyor. O nedenle ibadetini yapan, kuran falan öğrenen biri militanlaşmaz beyni yıkanıp da. En azından ben zorla camiye gönderildiğim çocuk zamanlarında böyleydi.

Ama cemaatler tarikatler öyle değil. Salak annem çok yaramazım diye bi tarikat bulup zorla göndermişti de genç yaşta görmüştüm gerçek yüzlerini.

Din tabanlı oluşumlar militan yetiştirmek için kusursuz yerler. Seni önce o gruba aidiyet hissetmen için teşvik ediyorlar. Hepsi kardeşin gibi oluyor, sana o toplumda bir yer veriyorlar. İtilip kakılan bir bireysen genel toplumda bu çok etkili oluyor haliyle.

Sonrasında beynini yıkıyorlar yıllarca, etrafındaki tüm şebekler inanınca sen de inanıyorsun sorgulayan biri değilsen. Mesela hiç resimlerini görmemiş olsak, hiç göğe bakmamış olsak ve herkes ay küp şeklinde diye öğretse ve anlatsa otomatikman bunu bir çoğumuz kabul eder.

Velhasıl doğru yanlış ilişkini toplum normlarından soyutlayıp o cemaatin normlarına göre yapıyorsun. Neden sonuç ilişkisi bir önem arz etmiyor çünkü cennete gideceksin o gruba ait olduğun sürece.

Ondan sonra bir yerlerde kendini havaya uçuruyorsun. Veya grubun sana dikta ettiği her şeyi koşulsuz biçimde asker gibi yerine getiriyorsun.

Bu zararlı. Yoksa sikimde değil isteyen isterse patatese tapsın.

Son dönemde her üç dört şarkı arasında bunlardan birini açıyorum

Days of the new - Shelf in the room
www.youtube.com

Staind - Something to remind you
www.youtube.com

pain of salvaton - meaningless

www.youtube.com

pain of salvation - sisters

www.youtube.com

ceylan ertem - ütopyalar güzeldir

www.youtube.com

open.spotify.com

fazil say, black earth

Ezginin Günlüğü-Sabah Türküsü www.youtube.com

İlhan İrem-İşte Hayat www.youtube.com

Flames - David Guetta

www.youtube.com

Patty griffin - heavenly day
Jack river - Palo alto
Luna shadows - cry wolf

Bu aralar arapça ortodoks ilahilerine sardım. Çok ilginç:/
youtu.be

Sanırım metal müzikte folk metali daha çok seviyorum:

Falkenbach- Havamal
youtu.be

Falkenbach- Walhall
youtu.be

Metsatöll- vaid vaprust
youtu.be

Ortaya karışık:

Dead Combo - Doxies Blanch ♡
youtu.be

Calexico - epic ♡
youtu.be

George Harrison- The ballad of sir Frankie
youtu.be

The Beatles- elenor rigby
youtu.be

Nick Cave- bring in on
youtu.be

falan fistan...

Ormancı dinliyorum bol bol.

The Sound Of The Underground~ Kovacs~by Katerina aka Majesty
www.youtube.com
Cage The Elephant - Trouble
www.youtube.com
Spiller - Groovejet (If This Ain't Love) (Official Video HQ)
www.youtube.com

tüylerim TİKEN TİKEN oluyor, yok böyle bi şey. bayılıyorum.

www.youtube.com

01:03 - 01:09 arası kadın erkek düşmeyecek, gafayı yemeyecek insan tanımıyorum.

celine dion www.youtube.com
foureira www.youtube.com
toxic www.youtube.com
amor electro www.youtube.com

Bende oyle degil, aksine kendi kendime ait fikirler donup dolanir zihnimde ve dilimde agirlikli olarak.

Ezberci egitim, bir cemaate ya da lidere tahakkum, farkli olma korkusu, mahalle baskisi...

Sana bir sır vereyim: Düşündüğün ve yaptığın hiçbir şey sana ait değil. Henüz ananenin rahmindeki annenin döllenmemiş yumurta halindeyken (senin genomunun yarısıdır bu) bile boş bir sayfaya kodlanıyorsun. Sonra annen doğuyor ve annen bebekken onun rahminde yıllarca işleniyosun. Sonra sen doğuyorsun. İçinde yaşadığın ortam, ısı, ışık, basınç, gördüklerin, duyduklarınla yıllarca işleniyorsun. Sonra bir durum karşısına bir karar aldığında - az önce benim du şu soruyu cevaplayayım kararım gibi - o kararın sana özel, senin verdiğin bir karar olduğunu zannediyosun.

Çok kısa bir özet: Havaya atılan bir taşta bilinç olsaydı, kendi isteğiyle yere düştüğünü sanırdı

senin yoksa bizim de mi yok yani. hayal gücünü geliştir, bir sanat dalı icra etmeye çalış derim.

bence etrafınızda orijinal espri yapan insanlar varsa onlar farklıdır işte, çünkü türkiye'de en zor bulunan insan onlar.

saygılar.

Eğitim. İlk 1000de kaç Türk üniversitesi var kaç tane ABD var burdan bakınca anlaşılır. Katma değerli ürünler üretmiyoruz ürettiğimiz ya boş ürünler ya da yüzde 90ını ithal edip yüzde 10 işçilik katıp sattığımız malzemeler. Eğitimsiz insan, üniversitede bi tez bile yazamadan kop-yap geçen mezunlar çok olunca maalesef sonuç bu oluyo.

Zamanında bana çok klişe gelirdi ama nu ülkenin çözmesi gereken en önemli sorunu eğitim. Üniversitelerin içi BOM BOŞ.

Neden teknolojiye yönelim sorusunun cevabı sadece eğitim değil bence. bunun cevabını ben de merak ediyorum. Mesela neden Avrupa teknoloji konusunda ABD’den geride kaldı ?

insan kaynağı dandik.
eğitime önem verilmediği için kaliteli kaynak yetiştiremiyoruz. amerika gibi kaliteli göçmen de gelmiyor.

apple ı kuran çok mu eğitimli idi? ya da facebook. sorun eğitimde değil bence. girişimcilik ruhu yok. bunun sebebi de belli.. 30 yasina kadar ailelerin çocuklarin pesinde kosmalari. kimse risk almak istemiyor risk alanı ailesi kabül etmiyor. böle bi ortamda 100bn lik şirket çıkmaz mlsf. bir yandan da netflix i yasaklama konuşuluyor.

1) Trilyon dolarlık şirket kuracak, o fikirleri üretecek beyinlerimiz harcanıyor. Eğitimli, zekî, dünya ölçeğinde ufka ve vizyona sahip insan kaynağı yok. Azınlıkta olanları toplumsal yönelim ya tıp okumaya ya da Boğaziçi, Koç, Bilkent, ODTÜ gibi okullarda mühendislik okumaya itiyor. Ya da yurt dışına gidip orda kalıyorlar.

2) Ülkede işler ehliyet-liyakatle değil “ilişkilerle ve network’le” yürüyor.

3) Ne siyaseten ne de ticareten kimse uzun vadede geri dönüş yapacak bir yatırımın sabrına ve özkaynağına sahip değil.

4) Majör başarıların hikayesinin ülkemizde siyasetin köşesine bucağına dokunmadan gelişmesi çok zor.

5) Ülkedeki özgüven sıfır. Her şeyin yabancısını övmeyi, yüceltmeyi daha çok seviyoruz. Aynı kalitede yerli bir üretime aynı övgüyü, alkışı ve değeri vermiyoruz.

6) Kıskançlığa, birbirinin ayağını kaydırmaya dayalı bir sosyal kültürümüz var. Büyümeye doğru çelme takmaya çalışan dünya kadar etken olur.

7) Böyle hayalleri olanlar ülkede buna hiçbir anlamda müsait bir ortam olmadığının bilincindeler.

8) En büyük sebebi: BUNU GERÇEKTEN İSTEMİYORUZ!

yüksek katma değerli mal üretip muazzam büyümek istiyorsan aynı hacimde profesyonel, yetişmiş elemanın da olacak. türkiye'de bu sayıda yetişmiş adam yok.

bu, sadece katma değer meselesi değil. pazarlama da çok önemli. bizde o creativite de yok .

Eğitim+1
Steve Jobs eğitimsiz değildi. Eğitim denince diplomaya odaklanmayın. Türkiye'de kendisini iyi yetiştirmiş, kültürlü, zeki insan da az. Çağın ve insanların gereklerini okuyabilecek tipte insan yok. Sebebi de bizim insanımızın ihtiyaçları ve davranışları ile dünyanın geri kalanı aynı değil.

Biz batılı olamadık en önemli sebeplerden biri de bu. Yine sebebi eğitim bunun da.

Çin gibi güçlü sermaye zayıf toplum olamayız ama batı gibi high-tech toplum da olamayız. O nedenle de bizden bir bok olmaz.

Evvela Türkiye'nin fabrika ayarlarına dönmesi lazım. Seküler, liberal, hukukun ve asayişin temin edildiği bir ülke olacaksın.

Ondan sonra eğitimini evrensel normlarda vereceksin. Beyin yıkamayı bırakacak, saçma sapan tarih ve din derslerini geçeceksin. Çoluk çocuğa hayatı ve çağın gereklerini öğreteceksin.

Bu iyi eğitim alan çocuklar da 20 sene sonra ülkeden kaçmayacağı bir ortamda sana katma değer katacak.

Senin en parlak beyinlerin çekip gidiyor ülkeden çünkü cehaleti yüceltiyorsun. Çünkü ülkede can güvenliğin yok. Çünkü çalışıp verimli olacağın ortam yok. Liyakat yok.

Bunları çözeceksin ki Türkiye'de de Elon Musk tipli adamlar türeyecek. En olmadı Twitter gibi, Skype gibi, Uber gibi şeyler üretip yabancı sermayeye bol sıfırlı satacaksın.

Bak İsveç'e 10 milyonluk ülke. Minecraft, Spotify gibi şeyler hep İsveç'ten çıkma.

Adamlar ellemiyor bile sadece ucuz sehpa tasarlayıp Çin'de üreterek senin tüm şirketlerinin toplamından daha değerli bir markası var IKEA.

Geçen gördüm tek düzgün yetişen tahıl İsveç'te yulaf. Yulaftan vegan et yapmaya başlamışlar. İngiltere'ye Almanya'ya ihraç ediyorlar. Yulafın kilosu 1 euro cent ya var ya yoktur tarlada. Yulaf etin kilosu ise 1 kg dana eti kadar pahalı. Ama tadı da dana eti gibi. Bütün vejetaryenler veganlar kapışıyor Avrupa'da.

Buna kafa derler işte. Bizde olsa yeaa öyle iş mi olur derler.

Daha da yazarım Avrupalı milyarlık şirketleri de mecalim yok.

sorunun egitimde oldugunu dusunmuyorum. olay vizyon meselesi biraz. turkiyede kolay para kazanmayi bulan daha fazlasina ugrasmiyor. koc da olsa bu boyle. yillarca montaj isi ile ugrastilar. halbuki kendi araba markalarini yapabilirlerdi. montajcilik daha kolay ve daha tatli para oldugu icin ordan devam ettiler. ferit sahenk, gitti restoran'a yatirim yapti. baktigin zaman guzel yatirim, parasini katiyla cikardi, % olarak super karli ve temiz is. ama sonucta restoran.

ikinci bir sebep de scale etmeyi bilmiyoruz. buyumek scale etmek demek degildir. bir suru sirket var kontrolsuz buyudugu icin batan.

İyi girişimci yetiştirsek de iyi yönetici yetiştiremiyoruz.

Ben artık yeni ve değişik bişeyler izlemek istediğim için başlamıştım. kafa yoruyor ve bu benim hoşuma gidiyor açıkçası

www.youtube.com

izlemiyorum ama belki hoşuna gider

ürün gelirse amazona söyleyeceksin onlar ödeme yapabilmen için sana bir sipariş kaydı oluşturacaklar. gelmezse de senlik bir sorun yok. paranı iade etmişler zaten .