ben misafir yatağını hazırladım abi buyur gel

sana dokunmayan yılan bin yaşasın.

kaderin püsküllü belan demek ki, yılanı deliğinden çıkarmışsın.

bu kadar tatlı dilli olmamalıydın :(

zararsızdır bence. sürüngenlere karşı ilgin varsa besleye bilirsin.

ona küçük sürprizler hazırla.

spor yap

Korkma ondan, yalandan kork.

sevgi göster.

nadir bi türse çok para eder, sat.

sarımsak varsa sos yap, tavada kavur ye. :D

adını hatırlayamadığım brad pitt'in bir filminde yılanın bu şekilde hazırlanmasını istiyordu. onun etkisinde kaldım galiba.

besle

Ayrıl!

koynunda besle

ouww yeah seni çılgın !

tersten giy. kimse anlamaz. tarz olursun.

kötü

Nenemin yaptığı etamin mi kanaviçe mi ne ona benziyo.rahmetli yaşasaydı daha iyisini yapardı ^^

sweatshirt değil de kazak olsa daha sevimli olurdu

berbat

ilk gördüğümde balıkesirin çılgın eşekleri sandım. yine de fena değil.

yarın noel arifesinde aile fotoğrafı çekilcek ödünç alabilir miyim fotoğraf için? :)

haha komikmiş.

komik olursun. aynı ortamda bulunsak ciddiye almazdım böyle bişeyle dolaşan birini.

gerçekten çok kötü ama eğlenceli.

Giyme demiyorum giy ama hobi olarak giy.

bu tür birşey yapılırsa güzel ve kalıcı olur..

www.youtube.com

bence olur varım.

bana da uyar, hatta çok güzel olur ama kendim gözükmem istemem, biraz fazla çirkinim :/

amacı söylenirse katılım ona göre şekillenir bence, amacı ne olacak videonun?

olursa ben de varım.

@baba jo: amaç derken?

amaç eğlence ve hatıra işte. ama videonun içeriği hakkında fikir verebilirsiniz.

hikaye olsun derseniz olay tiyatro gibi parça parça rollere bölünür uzar o iş bence herkes kendi mesajını versin yeterli.

fikrim yok ne yazık ki, merak ettiğim kısmı sordum sadece.

çok güzel bir fikir.
şöyle bişey mi olsa acaba?

www.youtube.com

yeni yılla ilgili şeyler olabilir. dilekler ya da düşünceler falan. belli bir konsept olmazsa tuhaflaşabilir:D

bu çok eğlenceli olur ben de varım; ama ben görünmem maske takarım

Oo evet yeni yıl. Noel baba takkeleriynen mutlu yıllar dilekleri şeyapılabilir.

Aslında hediyeleşme yapılıyor ya, herkes hediyesini elinde tutup mutlu yıllar ve teşekkürler diyebilir. Cingıl bels arka planda.

varım, çok güzel olur.

bir şarkıyı işaret dili ile anlatalım.

Biri script hazirlasin, sonra herkes oradan bir cumleyi uygun bir yerde uygun bir video cekip soylesin.

dinozor olduğunu sanmıyorum. zorlasam plesiosaurus derdim fakat pembenin kuyruğu, onun bize sürüngen olmadığını söylüyor.
yüzgeçlerinden başka kol benzeri uzvu ve solungaçları olmadığını da dikkate alırsak balık değil memeli olduğunu düşünüyorum.

dinozor yazmışım, dinazor olacak afedersiniz.
yoo dinozormuş:
www.tdk.gov.tr

loch ness canavarı?

deniz atı değilmi

dino vardı çakmaktaşlardan
lh6.googleusercontent.com

parti.

kendimi eğlenmek zorundaymış gibi hissetmeyeceğim

Emperyalizm oyunları bunları. Çünkü güçlü bir türkiye istemiyorlar :/

ikinci dünya savaşının son günleri...

berlin'in düşmesine sadece bir kaç kilometre kalmış; üst düzey komutanlar ise yer altındaki sığınaklarda, haber alma telaşında.

kadın sekreterlerden birinin ise aklına birden bir fikir geliyor; parti yapmak!
komutanlar deli gibi sarhoş olup dans ediyorlar. dışarıda son hatlar düşmüş durumda. müttefikler caddelerde ilerliyor. onlar ise, müzik eşliğinde dans ediyor.

benim için şu an yılbaşı böyle gözüküyor. Yılbaşı küçük çocuklara dünyanın güzel bir yer olduğunu sanmaları için uydurulmuş bir gün.

İlla mutlu olacağım diyorsanız da, etrafınızdaki küçük bir çocuğa hediye alın. Onların hala mutlu bir ütopyada yaşamaları için yeteri vakit var.

dışarı çıkmıyoruz

pompiş.

Fütursuzca içmiyorum.
Çünkü içersem gecenin hiçbir tadının kalmayacağını, bir noktadan sonra sızacağımı biliyorum, tanıyorum kendimi.
O yüzden en fazla 3-5 bira içip efendi gibi devam edeceğim geceye.
Ayrıca herhangi bir mekana da gitmiyorum. Ya Tunalı'da olacağım, ya evde. Daha ne olsun.

parti yapmayacağım.
kimseye hediye almayı da düşünmüyorum.

sekis

Kimseyle vakit geçirmiyorum.
Evden çıkmıyorum.
Güzel yemekler yemiyorum.
Bardağın boş tarafı <3

normal bi günde yapmadığım şeyleri. ha ama ertesi gün tatil olacağından iki bira içerim :)

hediye almıyorum.

Evet kronometreyi 00:00:00'dan başlatmış gibi düşün. Saniyelik, dakikalık, saatlik, günlük vs diye uzar

yenidoğan desek daha doğru olur herhalde.

bakış açısına göre değişir :) uzak doğuda yeni doğan bebekler 1 yaşında sayılıyor mesela.

en.wikipedia.org

aslında doğduğumuzda 1. yaşımızdan gün almaya başlıyoruz. 1. yaşımızı yaşıyoruz gün be gün. 1. yılın sonunda 1. yaş bitiyor(doluyor), bir yıl geçmiş yani, 2. yaşımızdan gün almaya başlıyoruz. ilk doğum günümüzde 2. yaşımıza basıyoruz aslında. yani 2. yılımızdan gün almaya başlıyoruz.

der grund mükemmel söylemişsin
ben bu uğurda ne mücadeleler verdim, ne tartışmalar yaşadım. yeni doğan bebekler içinse bitirdiği gün yada ay sayısına göre bir ifade kullanılır; 14 günlük,6 aylık gibi...

aslında yetişkinler için de aylık olarak yaşı söylesek bütün bu yaş hesabı kavgaları biter lan.

@der grund' dan örnek veriyorum;

- kaç yaşındasın?
+ 280 aylık.

al işte. yok 23, yok değil 24 den gün almış. bütün kavgalar son buldu :)

aslına bakarsan anne karnında yaşadığımız, şu an yaşadıklarımızdan pek farklı değil, kaç haftalık doğduysak o şekilde belirtilebilir, ben doğduğum zaman 9 aylık idim, 3 ay sonra 1 yaşımı doldurdum.

Kimse yazmamış ilginç, maçlardam örnek vereyim ,dakika ve saniye örneğin 35:20 olsun , spiker ne diyor bu durumda? "36. dakika içerisindeyiz sayın seyirciler" aynı şekilde doğar doğmaz 1 yaşın içine girmiş oluyoruz.Yaş söylenirken de içinde bulunduğumuz yaş söylendiğine ve 12 aylık olmadan önce yılla ifade edebileceğimiz bir süre olmadığına göre;doğalı henüz 1 hafta dolmadıysa x günlük, 1 ay dolmadıysa y günlük yada z haftalık, 12 ay dolmadıysad a t aylık diyoruz/demeliyiz.

dogdugun an 0 yasindasin. bire dogru ilerliyorsun gunler gecince. 365 gun sonra gururla bir yasindayim diyebilirsin.

60 x 60 =3600 (1 saat 3600 saniye)

365 x 24= 8760 (1 yıl 8760 saat)

8760 x 3600 = 31536000 saniye (1 yıl 31536000 saniye)

1: 31536000 = 3.1709792e-8 yaşında olursunuz ilk saniyede. 3.1709792e-8 artık nasıl okununuyorsa, ne anlam ifade ediyorsa. Matematikten fazla çakmam.

soruya kaynak yapıcam kusura bakmayın ama, şu an kaçıncı yüzyıldayız?

2014--- 20x100+14= 20 tane yüzyıl + 14 tane yıl = 21.yy? wtf?

21.yy'dan yıl aldık diye mi böyle söylüyoruz acaba? yıl almak diye bir şey olur mu? biz türkler mi uydurduk bunu, içimde teyze mi yetiştiriyorum?

maç sunucuları neden kronometre 15'25'' gösterirken 16. dk diyorlar?(hepsini okumamıştım, @delicavat da yazmış)

Davar bak oku . TDK
YAŞ isim Doğuştan beri geçen ve yıl birimi ile ölçülen zaman

2010 da doğan biri
2011 de 1 yaşındadır. 2 değil

Kanunen de 1 yaşındadır

Sayı saymasini bile bilmiyor artık bu nesil.

yeni doğdumuzda yaş belirtme ihtiyacı zaten yok. 1 saat sonra 1 saatliğiz. 24 saat dolunca 1 günlüğüz. öyle devam ediyor. 7 gün dolunca 1 haftalığız. 4 hafta dolunca 1 aylığız. 12 ay dolunca 1 yaşındayız. 1 yaşını bitirdikten sonra 1 yıl 1 saat, 1 yıl 1 gün, 1 yıl 1 hafta, 1 yıl 1 ay demiyoruz tabi. o küsürat da bir sonraki yaştan gün alma oluyor işte, ama bu gün alma olayıyla içinde bulunulan yaşı birbirine karıştıranlar var.

1 yıl 11 ay 29 günlük biri 1 yaşındadır, 2 değil. 1 yıl 12 aylık olunca 2 yaşında olur. bitirdiği yaş, doldurduğu yaş söylenir. gelecek yaşa "girdiği/bastığı/adım attığı" mecazi olarak doğru ama resmi olarak geçerli olan doldurulan süredir. o sürenin karşılığı olan yaştır.

www.59saniye.com

yaş olarak neyi tanımlıyorsanız tanımlayın da, gün almak diye bir şey yok diyenler nereden türedi ben onu anlamıyorum, ehliyet vs her türlü yaş sınırlı tanımlamada kullanılır halbuki.

yaş konusunda da benim düşüncem delicevat+1 ama bunu kimseye anlatmıyorum artık. tdk selfie'yi de özçekim diye tanımladı ben kullananı görmedim, dil dinamik bir şey.

Bütün sorun (der grund-devilred) oinone pe'nin "1. yaşımızı yaşıyoruz gün be gün. 1. yılın sonunda 1. yaş bitiyor(doluyor)" demesi ile başlamış.

Kesinlikle ve kesinlikle 1. yaşını yaşamıyorsun. Henüz bir yaşın yok. Gün alma geyiği. Bir sonraki yaşa doğru, aradaki günleri azaltmaya verilen isim.

Bu yaş kavramının kafa karıştırmasının(!) sebebi de bu gün alma hikayesi. Her zaman bur cetvel düşünün. 0'dan baslayıp bilmemkaç metreye giden. Şimdi santimetre vs. ondalik sistem değil 30 cm, 1 dm. 12 dm 1 m diye düşün diyeceğim tekrar karışacak. Siz normal metre olarak düşünün. 0,20 dm de 0,99 dm de 1 metre değildir. "1 metreden desimetre alıyor" diye de ifade edilmezler. 1 metre olması için belirli miktarda uzunluğu geçmesi gerekir.

gün içinde giremedim ekşi duyuru' ya, bu başlık altında neler dönmüş. ben yaş konusunu hukuken veya resmi mercilerde geçerli olan şekli ile söyledim. işkembe i kübradan sallamadım yani. size bir örnekle anlatayım: tarih olarak bugünü alalım, diyelim ki birinin doğum tarihi 10.11.1990 olsun. bugünkü tarihe göre yaşını hesaplayalım;

12.12.2014
10.11.1990
-
-----------
02.01.0024

işlem böyle. yani bu kişi 25 yaşından 1 ay 1 gün almıştır. 24 yaşını doldurmuştur. 25 yaşını tamamlamamıştır. yani tam olarak 24 yıl, 1 ay, 2 gün yaşamıştır.

yaşı tamamlamak, gün almak, reşit olmak vs. bunlar karışık konular, kafanız basmıyorsa bir bilene sorun. buradan söyleyince dikkate almıyorsunuz. gidin resmi yerdeki birine sorun, o söylesin, olur mu?

hepimiz yıldız tozuysak aslında, doğduğumuz anda 13 milyar yaşında falan oluyoruz.

Söylediklerinizin doğru olduğunu hiç sanmıyorum. Bebekler için zaman yetişkin bir insanın algısına göre iki kadar hızlı akar.

-1 yaşında doğar, doğumunun ardından bir yıl geçince 1 yaşına basmış olur.
(bkz: izafiyet teorisi)

Sonuç olarak (-1) yaşında doğarız. Bu bilinen bir gerçektir.

demek hesap yapabiliyorsunuz, aferin. cumhurbaşkanı diyen kişi, o kadarına gerek yok, sıradan bir memur da bu soruya cevap verebilir. hadi size ödev verelim, öğrenip gelin.

bebek doğduğunda o yılı yaşamaya başlar. yaş/yıl/sene ne diyorsanız. o yıl bitmeden yılla ifade edemezsiniz. bir günlük, 3 haftalık, 23 günlük, bir aylık gibi ifadeler kullanırız. bebeklerde gün, hafta, ay önemlidir. bu ifade şekli doğrudur. o yılı bitirdiğinde, yani ilk yaş gününü kutladığında tam olarak 1 yıl yaşamış, 1 yıl bitmiş ve 2. yılından, yani 2. yaşından gün almaya başlamış olur. böyle gider bu.

asya kültürlerinde 1'den başlıyor, bizde 0'dan.

Sabah ezanı gibi kanıksamışlar seni.

aşırı derecede dikkat ettiğim dönemde resmen havadan nem kapan üst kat komşum geliyordu. sonra o adama inat genel bir gevşeme oldu bende, o eleman da taşındı zaten. şimdi yine çok abartmasam da eskisi kadar dikkat etmiyorum, gerçi yandaki apartmandakiler bizim en üst kattakileri sabah 5'te threesome yaparken çok ses çıkardıkları için şikayet ettikten sonra, genel bir rahatlama oldu galiba apartmanda, nasılsa kimse bunun üzerine çıkamaz diye düşünüyor olabilirler.
senin durumun için de apartmanın geçmişine bakmak gerekebilir:)

anneciğine bi özür borçlu olabilirsin cast seyin

misal benim üst komşum; yürürken bina sallanıyor, gece 11:30-01:30 arası elektrik süpürgesiyle sevişiyor. fakat benim ayak sesimden rahatsız olduğunu şikayet etmiş. Ne diyim ki ben buna?

Söylediğiniz şeyler normal geldi. Elektrik süpürgesini deneyin.

aman boşver, 2 de benim komşular için yap, içimde kalmasın...
benim komşuların 4-5 yaşında veledleri var bi de asabi kocaları, apartmanı yıkıyorlar el birliğiyle.
o değil o 5 yaşındaki veledler bile "niye ama abla sen evde hiç gürültü yapmıyorsun, banyodan bile hiç ses gelmiyor" diyor bana. artık evlerde hakkımda ne konuşuluyorsa, banyoyu zaten dinliyorlar, çocuktan al haberi.
yazan: aile apartmanında yalnız yaşayan kadın.

dün gece komşum 2.20 de çivi çakıyodu, karısının sesi falan geliyo, ailecek ayaktalar yani, benimkilerin yanında senin yaptıkların hafif geldi ne yalan söyliyeyim

Benim alt komsu kizi gece 4 bile olsa elektrik supurgesini calistiriyor. Eve gecenin bir vakti gelse bile o elektrik supurgesi calisiyor. Evcil hayvanda beslemiyor. Her gece calisir mi elektrik supurgesi?

Seninkiler hic bisey yani.

Millet rahatsız olmuyorsa sorun yok. Fön makinesi sesi duyuluyorsa komşudan ve hem de ona uyanılacak bir sesse, o binada sorun var demektir zaten. Elektrik süpürgesi, matkap ve gürültü ile yürüyen 20 yıllık çamaşır makinesi kapsam dışı.

Uyumuyoruz: www.youtube.com

Rüya görmüyorum, sadece uyurken vakit daha kolay öldürülmüş oluyor.

çünkü mesai başladı.

sen uyanık iken ne yapıyorsun sanki?

O anda yapacak daha iyi/zevkli bir işim yoktu.

primer'ı izledim. iddia ediyorum mindfuckta lider.

soru çok güzel.

ne cevap versem bilemedim. after hours olabilir.

The idiots olabilir Trier'in.

David Lynch'in Eraserhead'i tabii ki. Ama kafa açmada Luis Bunuel filmlerinin üstüne pek film olduğu söylenemez.

dogtooth olabilir

conspirators of pleasure - jan svankmajer
emperor tomato ketchup - shuji terayama
gummo - harmony korine

www.imdb.com

being john malkovich

Elepmant man haric tum david lynch filmleri.

Mauvais sang

Otobus

Pvc

Bay e

Exam

Dreams

Ölüm savascisi

Cradle of fear

Dracula istanbulda

(bkz: bay e) garip mi desem trajikomik mi desem...

pi

Srpski Film.

tree of life. Hiç bir şey anlamadım çok garip geldi.

David lynch - Eraserhead

ve

Alejandro Jodorowsky - Dance of reality


eğer kategori ayırmayacaksanız
Bir kaç absürd japon pornosu var liderliğe oynayan.

Almodovarın çoğu filmi

seyrederken "benim burada ne işim var" dediğim bir festival filmi vardı:
a hole in my heart. www.imdb.com

film de sayılmıyor sanırım mockumentary diyorlarmış, philosophy of a knife.

srpski film bunun yanında çocuk filmi gibi kalır. 4 saat falan sürüyor. ben normalde doktor, ameliyat, hastane vs. fobisi kesinlikle olmayan biriydim. çok rahat girer çıkardım, korkmazdım. bunu izledikten sonra dişim çekilirken ağlayacaktım neredeyse.

el vardı tarlada filan dehşet saçıyordu asdfdasd

www.imdb.com

değil. iyi böyle.

olabilir, neden olmasın

foruma döndü burası zaten bence olur.

HAYIR

olsun.

bu şekilde amacına daha güzel hizmet ediyor. önce eksiklerini kapatsınlar, forum olmasa da olur.

terminal evrede kanseri öldüremezsin.

2007'den itibaren duyuruya şöyle bir şeyler olmuş.
i.imgur.com

sözlük üzerinde de şu anda en az 70k civarında yazar var bence. 2008 yılında bu değer 14k falanmış. tahminlerime göre 2017-2018 yıllarında kullanıcı sayısı (siteye giriş yapmış yazar + internet kullanıcısı) 80k bandını aştığı anda her güzel şey gibi burası da bitecektir. naçizane fikrim. ciddiye almayınız.

Caps ver

Edit: Bu ne be

yarım elma, gönül alma

sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?

perhaps, perhaps, perhaps

tabii ki evet maymun :)

hayır dersem belki, belki dersem evet şapşik

senden iyisini mi bulucam manyiş?

Portakal kabuğu olurdu ama elma olmaz

seni bizim eve alsam

don

egzos manifoldu

don

tarak.

strapon

www.etsy.com

Güzel bir hosting hizmeti ve istediği domaini alırdım. Forum açsın diye.

Deve. Diksin diye.

Cevap anahtarı
Manidar.

sehpa alırdım

taş

Kar maskesi

at

Dvd film.

lateks elbise

Ranza (cagrisim yapti:)
2. kez yazabiliyoz mu?

huni

kareli battaniye

Falafel.

Model uçak

gerçek uçak.

40.media.tumblr.com

macbook air

Müzik CD'si. Kendi beğendiğimden.

tomorrowland festivaline bilet alırdım

gitar

bluetooth kulaklık :0

fati tekke forması

extra battal boy gem.

ı ıh gitmem. yemeği görmem lazım. ya içinde kıl, böcek gibi istenmeyen bir madde varsa :(

dialogo nel buio (karanlıkta diyalog?) kapsamında milano'da da bayağı bir sene önce bu olayı yaptılar, gidemedim/gitmedim. lakin kafamın bir köşesinde bir şekilde yine haberim olsa vs imkan yaratıp gitmeye çabalarım. güzel bir tecrübe olabilir diye düşünüyorum.

bir de sanki körlerin değil de gece görüşü gözlükleri ile servis yapan elemanların bulunduğu bi restoran şekli de vardı..

üstüme başıma dökerim ya. yerken biraz ışık olsa olur ama.

Gidebilirim ben, değişik olabilir. Karanlıkta Diyalog'a da gitmeyi planlıyorum zaten.

"görme duyusu gidince, diğer duyuların algılama oranı artıyor"
bu olay bir seferde gerçekleşen bir şey değil yalnız. dilinin ve burnunun gözünün görmediğine kesin olarak inanması için nispeten uzun bir zamana ihtiyaç var.
gitmezdim.

karanlıkta diyalog değil mi bu iste? onun bu kadar reklamı yapılmadan önce galata'da vardı aynından. gitmisti bir arkadasım. yemek ikram etmisler, sarap içmisler. tadını daha iyi anladım falan diyordu ama sallamıstır bence. tek duyuya abanınca oluyordur öyle tepkiler.

@ufuk un dediği gibi istanbulda vardı böyle bir yer. Sadece yemek yenen değil, muhabbet sohbet, yürüme aktivitesi falan da vardı.

ucuzsa giderim.

hayatta gitmem afakanlar basar bana karanlıkta darlanırım.

ALmanyada da var, maksat kör insanları anlamak için. Karaköyde de olması lazım bu tür.

Dialogue in the dark da var, sergi. Bu tür şeyleri amaçlıyor.

Vegan vs biri için zor şeyler tabi o restoranda ymek.

karanlıkta diyalog'a gittim. orada karanlıkta kafede falan da oturuyorsun. bi sürü şey yapıyorsun. otobüse biniyorsun, vs.

bu bi filmde vardı. about time

devilred +1
baba jo +1

sonuç,

want2die +1

galatada da böyle bir yer var (bkz: karanlıkta yemek)
kapandı diye duymuştum ama şimdi sitesinden gördüğüm kadarıyla devam ediyorlarmış;
www.karanliktayemek.com

farklı yemekler tatmayı severim lakin bu konsept olarak ilgimi çekmiyor nedense.

fotosunu atsam kızlar kendinden utanır o derece.

double wide

bubble heralde. / E

(bkz: sen sus kesit konuşsun)

Arkadaslarim bana kim kardashian'inin yozgat'ta kaybettigi kardesi diyor.

norm / E

Çok çok sıkı

davul fırın seçeneği yok mu? K

(bkz: deadlift)
(bkz: squat)

O kadar diyeyim.

o değil de resimdeki badonk iyiymiş.

destekliyorum. E

bir arkadaşım lopez g.tüm olduğunu söledi. not:( erkeğim , düzenli spor, ağır squat)

Bir bakan bir daha bakıyor./E

Double wide ile hour glass arasında ne fark olduğunu anlayamadım. Hour glassa daha çok benziyor sanırım.

double wide obez poposu, hourglass fit, dnası güzel popo, çok bariz fark var.

iyice düşünüp taşındım. başkalarına danıştım. bubble'a karar verdik.

Bakın şuraya yazıyorum bu akşam ifşaya gider bunun sonu...

Popomdn snnne be slk?

dışı kumaş
içi kumaş
altı plastik
içerikleri salladım :)

kullanılan malzemeyi anlatıyor bence.

iç dış kumaş, taban lastik. attım :)

Sırası ile:
Üst parça tekstil / kumaş
Astar tekstil / kumaş
Taban / farklı materyal - malzeme

- atmaca yok, genel kültür :)

illüminati 2025te dünyayı ele geçiriyo

@kahve kokusu

aynen doğru yalnız taban plastik değil köselede değil aklıma gelmedi şimdi..

teke

bence karga

kedidir kedii.

(bkz: bokunda boncuk aramak)

hem de dağ geçisi.

Yaprak afedersin.

galeri2.uludagsozluk.com

kusura bakmayın şimdiden.

peynir.

Oo ermanen hoşgeldin

(bkz: hg harun abi)

Kurumaya yüz tutmuş kavurma var, sabah olsa da yesem açım ya

Edit: ersin Allah'ından bul yarın sur kebapa gidiyorum

@e_rsin çok ayıp ya gece gece canım çekti :))

kapuska ve makarna

ekler

yoğurt, peynir, kefir. gerisi yenmez halde. yemesem daha iy olur heralde. oha lan! duyuruyu siktiredip alışverişe gitme zamanı gelmiş de geçmiş bile! haaa, buzlukta biraz et var lan! onu çözsek? ama sovan yok anasını satiyim.

Allah senden razı olsun e_rsin! Balcan kebabın varlığını dahi unutmuşum!

patlıcan salatası, patates mücveri, börek, zeytinyağlı biber dolması, makarna salatası, çiğ köfte.

en son bir arkadaş deneyeceğim demişti, bi daha haber alamadık kendisinden.

thumb7.shutterstock.com

erkek olarak çıkamıyor.

spor.internethaber.com

sacinizi basinizi yoluyoruz, sonra da zenne kiligina sokup dans ettiriyoruz. cok egleniyoruz, gel bekleriz.

Yandan baglamaliyi yersin

imgvi8.mynet.com

www.turknostalji.com

zamanında benzer bir konu ile ilgili Şabaniye isimli bir film çekmişti rahmetli Kemal Sunal :)

media.mensxp.com

Cantaynan kafasina kafasina vuruyorlar.

yerde bile tekmeliyorlar.

belki de butters gibi kız olmak daha çok hoşuna gider:

www.youtube.com

Aklima birsey geldi, birkac arkadas bul ve beni koruyacaginiza soz verin, ben onden gidip bir deneyeyim. Ne oluyor gorelim:)

karda yuruyup izini belli etmemek

Böyle bi atasözü yoktur muhtemelen ama ben ve arkadaşlarım kullanıyorduk.
"Karıncayı sikecen,belini incitmeyecen" :))

Bizim evdekinin kuyruğu ters. Hep sırtında.

var.

google bi doodle ile gönlümüzü aldı tabi her zamanki gibi

milliyet daha 28 Ekim akşamı kutlamıştı sitelerinde.

çizgi film karakteri gibi ama tüylü değil.

bence quoll ve mirket daha tatlı

resources1.news.com.au

static.visplash.com

mirket aynen. bu dedigin karıncayiyene benziyor pek bahceli evde beslecekmiş gibi degil

şirin bir şeye benziyor ama ben korkarım. derisi bi' şey. böyle sanki jilettenmiş, dokunduğun an elini parçalara ayırıp kanlar içerisinde bırakacakmış gibi. abov.

yüzü güzel. uzaktan sevilir anca. derisine dokunamam sanırım. mirket tatlıymış tam burnu ısırmalık.

yapamazsın telekom altyapısı nekadar izin verirse o bulunduğun yerde fiber varsa ve fiber paket alırsan hızın yinede yavaşsa tabiki altyapıyı modemi değiştirerek performans artırabişlirsin

uyduneti hackleyebilirsen son hızına kadar çıkabiliyorsun, ama adsl'de böyle bir imkan yok. uydunet'de zamanında önlem aldı bu olaya.

kabloya takılan bir aparat var. normalde veriler zigzag çizerek giderken bu aparat sayesinde düz gittiği için internet çok daha hızlı oluyor.
www.e101.gen.tr linkdeki aparat.

@rhan: ne kadar artıyor mesela? kanıtı var mı?

Bu işler seni aşar mayk. Türkiye yeterli altyapıya sahip değil. Olsaydı belki, lakin değil.

@comprol:

açsana biraz. ne kadar hızlanmaktan bahsediyoruz? ne kadar yakın? niye hızlanıyor? fiberse ışık hızı değil mi?

@ermanen
alanlar hızlandığını söylüyor. yalnız, bu sitedeki parçanın modem& internet için olanları türkiyeye gelmedi henüz.





not: yok la öyle birşey, odtü imzalı kağıt gösterse inanacaksın sanki.
(bkz: sazan.avi)

gençler kusura bakmayın ama çok güzel sallamışsınız. ufkumu genişlettiniz.

direkt olarak benim mesleğim bu olabildiğince basit anlatmaya çalışacağım.

latency yani gecikme, farklı iki noktanın iletişim süresidir. evimdeki bilgisayarla cep telefonum arasında da latency vardır. evimdeki bilgisayarla amerikadaki google'ın serverı arasında da. latency yi düşürmek için ev kullanıcısı ne yapabilir? bilgisayarla telefon arasındakini düşürmek istersen daha kaliteli modem alabilirsin. çok bişi değişmez. google a (ya da oyun serverına) olan latency yi düşürmek için yapabileceğin hiçbir şey yok. bu tamamen mahallendeki altyapıya ve isp nin altyapısına bağlı. kabloya takacağın aparat vs bi boka yaramaz.

bandwith i yol gibi düşünebilirsin. tek şeritli yoldan akan araç sayısı çok şerite göre azdır. internet hızının 50 mbit olması geniş bi yolda ilerlediğini gösterir. ama o yol toprak yolsa çok araç geçer ama yavaş gitmek zorundadırlar. (bu kısım latency oluyor işte, fiber ve bakır kablo farkı)

forumlarda anlatılan şeylerin hepsi fasa fiso. yaptım hızlandı diyenlerdeki sadece placebo etkisi.

"fiberse ışık hızı değil mi?" bu soru çok garip. fiber kablo ile teorik olarak yanlış hatırlamıyorsam 155 gbit/sn veri taşınabiliyor. fiberden geçen her veri ışık hızıyla gidiyor. senin evine fiber gelse ama servis sağlayıcın sana 8 mbit internet verse sen sadece servis sağlayındaki router lara veriyi daha hızlı göndereceksin. yani pingin latency in düşecek. yurt dışı çıkışı pertse sen yine youtube dan yavaş video izleyeceksin. adsl 8mbit kullansan yine aynısı. ping in daha yüksek olacak. verilerin toprak yoldan gidecek. bilmiyorum açıklayıcı oldu mu.

(bkz: viagra )

Comptrol, sen beni hiç anlamamışsın. Servis sağlayıcın sana Hız tanımı yapar. Sen santrale ne kadar yaklaşırsan yaklaş o Hızın üstüne geçemezsin. Kapak demişken; sen 2008 de kalmışsın. Alttaki linke bi bak hele. Bahsi geçen şirkette çalışıyorum ben. :) biraz daha ufkunu genişletmek istersen Google da 7950 xrs-40 diye bi arama yapabilirsin.

www.alcatel-lucent.com

Bakır tel üzerinden 10 gbit. Gayet başarılı.

çare google fiber.

bana göre çanakkale

çanakkale +1

kışları ılık, yazları sıcak, yerli insanı çoğunlukla yardımsever ve sıcakkanlı, bildik ve çok güzel tatil yerlerine yakın ( günübirlik çeşme, foça, urla vs), işe gitmek istanbul ve ankara'ya göre daha kısa sürebilir,kapsamlı kışlık kılık kıyafete ihtiyaç yok, vapura binilebiliyor.Meyve sebze envai çeşit ot ucuz.gibi nedenlerden dolayı not:bende izmirli değilim.

ben de çanakkale düşünürdüm de izmir de daha çok imkan var.

kime göre neye göre? diyarbakırdaki bir nineye göre en yaşanılır şehir izmir değildir muhtemelen. veya rizedeki bir köylü için.

artık değil.

Değil ki.

Edit: Kokmuyor yüzeceğiz diyorlar kokuyor. Bostanlı'da Tansaş'ın ötesine gittin mi uff. Alsancak-Konak zaten acayip. Dedemlerin dediğine göre eskiden çok daha feciymiş.

İnsanı iyi değil. Göçlerin de etkisi var bunda. Öyle terasta rakı içen babacan insanlarla hiç karşılaşmadım henüz. Böyle çıkarcı, paragöz, acayip insanlar var. Aydın geçinen inkılap tarihi hocamız okulun ilk ayında türbanlı arkadaşlara tıpı bırakın siz erkek hastaları ellemek istemezsiniz deyip kendi kendine yazıp oynamıştı. Aynı şekilde BAL'ın arkasında takılıp içki içen öğrencilere ahlaksızlar, namussuzlar falan diyen bir hocamız da var. Ha bunlar istisna, arada birkaç densiz dışında kimse kimseye karışmaz. Herkes özgür takılır.

En yakın yükleme noktası 2-3 km uzaktayken ve çok acelem varken Kentkart'ta bakiyem yetmediğinde koşarak otobüste bana kart basmayı teklif eden centilmen çocuğu unutmayayım. Rastladığım iyi insanlardandı.

Kentleşme diye bir şey yok. Bazı yerler var gerçekten düzenli. Alsancak, Bostanlı, Mavişehir, Evka 3, Gaziemir, Narlıdere yapılaşmanın düzgün olduğu yerler. Geri kalan Buca, Kemer, Bayraklı, Hilal, Karabağlar, Tepecik, Limontepe vs. berbat yerler.

Trafik facia. Sıkışık olmasa da hangi yol nereden ayrılıyor, tabela nerde, ışık var mı belli değil.

Her gün İzban ve sonrasında metroda gittiğim pozisyonu göstermek istiyorum. Tanımadığımız insanlarla sarılarak gidiyoruz.

photos1.blogger.com

Kendim çekerdim ama o kadar kalabalık ki elimi kaldırmam mümkün değil. Mumya gibi şu pozisyonda gidiyorum. Beyaz kalem olduğumu düşünün. Etrafımda 6 kişi vardı tüm vücuduyla bana temas eden.

images2.fanpop.com


Yılda 2-3 kere yağmurdan sel olma huyu var ama ona girsek çıkamayız. Böyle bir yer yani.

canakkale diyenleri şöyle alayim ben

eksisozluk.com

@atmaca.ged: O kadar mı kötü ya? sonradan mı bozuldu?

atmaca.ged treasure.diylol.com

bu bahsettiklerini çok çok biliyorum. ama bir şehrin güzelliğini yaşanılabilirliğini bunlar hiç mi hiç etkilemez emin ol. sen sadece şehrin kötü yönlerini yazmışsın. sen bana bir şehir söyle ben sana sadece ekonomisi ve sonradan görme yerlisi dışında bir sürü şey daha yazıp gömerim o şehri. zaten çanakkale'de yaşayan insanlar da ikiye ayrılıyor. halinden memnun şehrini sevenler bir de sürekli çanakkale'ye bok atanlar olmak üzere. arkadaşım biliyoruz sonradan görme ve ekonomik olarak her alanda kötü bir şehir her seferinde esnafına lanet ederim ama skmde bile değil. şehir eğlenceli mi eğlenceli, güvenli ve huzurlu mu evet, o ufacık şehirde yapacak her gün ayrı bir şey bulunuyor mu evet. ee daha ne ? sana ne ki halkının sonradan görmeliğinden ya da kira ve tarlalardan gelen parayla boş beleş yaşayan insanlarından veya adamın yüzüne bakmayan esnafından vs.

bence de bursa.

Bu kadar pis, bu kadar kirik dokuk bir sehir, insani iyi yeaa diyerek, ki kime gore iyi alayinin kici kalkik, sanarsin 5 cayini elizabetle iciyor hepsi, 10 yil once bagi bostani satip gocup gelen dejenerelerle doluyken, deniz guzel behh diyerek izmir yasanilasi sehir diyene ilber ortayli gibi bakarim.

Tutupda su sehir guzel de diyemem isin asli, gordugum bir cok sehir icinde.

cunku sehirlesme mantigina haiz degiliz. Bina var yolu yok, 5 serit yol var isik yok, göt gibi her yer.

Insani iyi beaa diyenler icin ise, turk insani her yerde ayni bokun laciverti. Hic iyiydi kotuydu rahatti muhabbeti yapmayalim, dedemiz rodostan gelmis diyenleri su koseye aliyorum onlar rodos sovalyesi cok onemli, optum onlari.

Yasanilasi deyince turkiye icin kir , el degmemis deniz, gol, dag temiz hava gelmeli akillara. Egenin otelsiz koyleri pansiyonsuz koyleri deyin yasanacak yer diye canimi yiyin.


Ama is imkani aradigini bulma zirttiri birt. Hepimiz biliyoruz ki bu ulkenin gsmh ni istanbul uretiyor.

ha bi de, simdi izmir gavur izmir dedi diye gurur duyuyor ya kendiyle, chp yi deviren, deyaz devrim olarak anilan, tek parti diktasini deviren ve demokrat parriyi yani menderesi iktidar yapan secimde oyunu demokrat partiden yana kullanmistir.
Biz bu duruma siyaset sosyolojisinde topraklarin sahip oldugu muhalif damardan soz ederiz, yani izmir aydin demek götelek bir tespittir, izmir muhaliftir.

İzmir son zamanlarda çok konuşulur oldu, korkuyorum, nazar değecek. İki saat kadar önce iyi sallandık, nazar değmesin deyin. Şaka bir yana gerçekten de spot altında gibiyiz.

İzmir'de başka şehirlerde olmayan ne var dersek, burada bir insanın bulabildiği güzel/ iyi unsurlar üç aşağı beş yukarı bir çok şehirde vardır. İzmir sadece diğerlerinden biraz daha en iyiye yakın konumda, diğerlerine göre daha çok iyi unsuru bir arada barındırıyor.

İzmir'de büyüdüm, sonradan İstanbul'a taşındım. "En yaşanabilir" diyebilir miyim bilmiyorum ama yaşanılabilir bir şehir.

İlk olarak sakinlik ve rahatlık geliyor. Dün duyuru vardı, "İnsanlar neden yavaş yürüyor" diye; İstanbul'da bundan çok rahatsız oluyorum ama İzmir'de hiç rahatsız etmiyor. Çünkü geç kalmamışsam, bir yerlere acilen yetişmek gibi bir derdim olmuyor hiç bir zaman. Hayatın, aldığım nefesin tadını çıkara çıkara yürüyebiliyorum. Çünkü herkes öyle yürüyor. İzmir'de olmak demek, tasasız olmak demekle aynı bana.

Sonra İstanbul'a göre ucuz. Burada merkezden alabileceğim dandik bir evin fiyatı ailemin İzmir merkez ve Seferihisar yazlık fiyatlarının toplamından fazla. Dolasyısıyla güzel ve geniş evlerle birlikte daha yüksek bir yaşam kalitesi sunuyor. Ev demişken balkon demeden olmaz, tüm yazlarımı balkonda geçirir ve yatmadan yatmaya odamı görürdüm. Burada kendime göre balkonlu evi Beylikdüzü'nde ancak bulabildim, balkon çok önemli bir kavram benim için. Evlerin araları da geniş olduğundan ferah hissedersin kendini.

Denizlere yakınlık da çok önemli. Lisede okuldan kaçıp Çeşme'ye yüzmeye gider, okul çıkışı saatlerinde servise yetişirdik yeniden. Tatil yapamamak diye bir şey vardı ama tatil yapamıyorsan günübirlik giderdin, denize girmek lüks sayılmazdı.

Meyve-sebze İstanbul'un yarı fiyatı, bol bol güzel meyve-sebze yakın yakın bulunabiliyor.

Ayrıca büyükşehirdesin yine insan içindesin, sanat, vb. İstanbul kadar olmasa da etkinlikler oluyor.

Gerçi Priştina'dan sonra İzmir'in yaşanılırlığı da oldukça azaldı. Tasalar arttı. Ulaşım karmaşıklaştı, ortalık bakımsızlıktan köhneleşti. İstanbul'dan gelince o köhnelik göze batıyor ilk an, sonra göz alışıyor ama içindeyken.

İzmir defterini kafamda apattığım için oraya geri dönmek istemiyorum ama Antalya'da yaşamak isterdim.

Az önce Ankara için "burnumuz düştü be karşim" duyurusunu okuyunca senin sorunu anımsadım.
Bu günümü özetleyeyim:
Bu güne kadar olduğu gibi bu gün de bizim evin pencereleri balkon kapıları akşama kadar açıktı. Akşam 8-9 gibi kapattık.
Sabah 8:20 gibi dışarı çıktım, vergi dairesine gittim. Yürüme mesafesinde gezinti yürüyüşüyle 5 dakikalık yol. İşim olan masada çalışan memur henüz gelmemişti. Bahçede bi sigara içtim. İçeri girdiğimde memur gelmiş iki de mükellef vardı. biri süper tatlı sarışın harika gözleri olan bir genç kız, diğeri de kevin kostner'in gemç hali gibi efendi temiz giyimli/traşlı bir delikanlı. işlemleri iki-üç dakika sürdü. İşimi 1-2 dakikada halledip eve geldim. Öğleden sonra tekrar çıktım. Bu kez biraz daha uzak bir yerdeydi işim. araç kullanmadım, binbir çeşit çiçek ve ağaçlı bahçeleri olan, kaldırımları ağaçlı yollardan yürüyüp işimi görüp geldim. Yine resmi bir kurumdu, oldukça kalabalıktı ve hiç sinir stres olmadım, huzursuzluk yaşamadım/gözlemlemedim. Personelin davranışı, bekleyenler arası iletişimler hepsi olması gerektiği gibiydi.
İki çıkışımda da yanıma aldığım keten ceketimi giyme ihtiyacı hissetmedim. (Sabah ilk çıkış hariç)
Şu anda da kısa kollu tişörtle oturuyorum. Daha yorganları çıkarmadım, kışlık yün battaniyeleri bile kullanmıyoruz.
Gelirken taze toplanmış ebegümeci turp otu falan aldım.
Dün de devlet hastanesinde işim vardı. Randevu saatinde gittik. Makinelerin bir kısmı arıza yapmış, biraz gecikmeli alacağız dediler. Herkes edebiyle bekledi, sohbet edenler oldu. İki saat gecikmeyle endoskopimiz yapıldı, raporumuzu reçetemizi anında alıp eve geldik. Yine ilişkiler olması gereken gibiydi. Beklediğimiz sürede aynı kattaki değişik servislere gelen hastalardan (100 kişi diyelim) bir genç kız doktora söylene söylene dışarı çıktı. babası kızının yanında ssssiz kalmak mı istemedi nedir, geri gelip o da doktora bağırdı. doktor konuyu uzatmadı, olay kapandı. uzatmayayım olayda hasta ve yakını hatalıydı. yanlış yere gelmişler, doktor da gitmeleri gereken yere yönlendirmiş. doktora biz orada otururken o doktor kaç kez servise çıkıp geldi, adam çalışıyor görüyoruz. zaten öle biri değildir, tanıyorum doktoru da. yani demem o ki, o bir kişi gibi arada can sıkanlar olsa da çoğunluk nasıl davranması gerektiğini biliyor.en azından karşıyaka için böyle. göç alan bölgelerde de bulunuyorum sıkça, uyum sorunları oluyor elbette. ancak belediye/ stk ları boş durmuyorlar, uyum için çaba gösteriliyor. uyum derken, her iki tarafın da uyumundan söz ediyorum, gelenlerin yerleşiklere uyumundan söz etmiyorum.
şimdi saat 23:09, ben bir bayan olarak salt canım çukulata çekti veya gezmek istedi diye dışarı çıkıp sahil yürüyüşü yapıp can sıkıcı bir olay yaşamadan geri dönebilirim. Bir cafeye oturup çay içebilirim, açık bakkal/bayi bulurum.

İşte İzmir'de yaşam aşağı yukarı böyle.

*trip atmak. geçenlerde aradım cevabını tam bulamadım. act like a girl denmiş. bu tam karşılığı değil bence.
*amca/dayı ve hala/teyze ayrımı olmaması ço'acayib.

Amerikan ve ingiliz aksanlari arasindaki farkin nasil ve ne zaman olustugunu merak etmisimdir.

ilginç gelen derken, ilginç gelen çok şey var. çoğu phrasal ilginç. mesela "it rains cats and dogs" gibi. cevabını ya da tam karşılığını bulamadığım da çok şey var aklıma gelirse yazarım bi ara.

amerikan aksanı dediginiz seyin tam bir tarifi yok, boston ile texas, california ve illinois da yaşayanlar farkli aksanlarla farkli ingilizceler konusuyor. ingiliz aksanı dediginiz sey icin de ayni sey gecerli, hangi ingilizin hangi aksanı?

ama kabaca söylersek amerikan aksanı, farkli avrupa ülkelerinden gelen göcmenlerin ingilizce "yorumları" üzerinden 19. yüzyıl sonunda olusuyor. ilk amerikan ingilizcesi sözlügünü webster yaziyor, bu aynı zamanda milli kimligin olusumunun ilk adımlarından birisi.

ben kiosk ile köşk arasındaki etimolojik bağ nereden geliyor, ne alakasi var onu merak ediyorum sahsen.

@sckxyss bir teoriye göre aslında Amerikalıların bugünkü aksanı 1500-1600'lı yıllardaki İngiliz aksanı imiş. Yıllar içinde Amerikalılar bu aksanı korumuş ve ada İngiltere'sinde konuşulan aksan değişikliğe uğramış.

@sckxyss O fark insanlar Amerika'ya göçtükten sonra oluşmuş. Eskiden İngilizlerin çoğu Amerikalı gibi konuşuyorlarmış. İngiliz aksanı daha sonra İngiliz zenginleri arasında yaygınlaşmış, sonra da insanlar zengin görünmek için o aksana sarmışlar ve o aksan yerleşmiş son 200 yılda. Biz de o İngilizceye güya "Has İngilizce" diyoruz, hiç de öyle değilmiş aslen.

Bu da bana hatırlatıyor ki bizde de 200 yıl içinde Tiki ağzı ve Cadde Türkçesine geçiş olabilir.

Benim merak ettiğim kelime okunuşları niye öyle farklı farklı. Door neden o harfiyle okunuyor da, boot u ile okunuyor? Kim nasıl okumaya karar vermiş bunları?

@aychosvzky: sorunun bir kısmının cevabı: en.wikipedia.org

amca/dayı, hala/teyze, anneanne/babaanne dede/dede ayrımını belirtmek isteyenler başına maternal/paternal getirirse karışıklık olmaz.

Mesela maternal aunt: teyze.

@aychovsky sorduğun olay great vowel shift denen bir dönemle açıklanıyor. artı olarak fransız etkisi de var. daha aristokratik görünme çabası.

@widee: trip işinin karşılığını "shit test" diye hatırlıyorum

am gunu yag ne demek?

@atmaca.ged, @aychovsky biraz arastirma yaptim da bu aksan farkliliginin tarihi ve sebebi uzerine ulastigim sonuc su: aslinda eski ingilizce, misal shakespear'in konustugu ingilizce bugunku amerikan aksanina daha yakinmis. Yani aslinda amerika'da konusulan ingilizce degil de ingiltere'de konusulan ingilizce son birkac yuzyilda degismis. Ayrica farkli avrupa ulkelerinden gelen insanlarin amerikan ingilizcesine katkisi da abartildigi kadar degilmis. Yani amerika aksaninin kocaman bir 'melting polt' neticesi olustugu da pek soylenemezmis.

Neden human being diyorlar direk human demek yerine cok ilginc geliyor.

@babamasoliimbananickaldirsin

human: insan
human being: insanoğlu
gibi düşünebilirsin

@razvan rat hayir insanoglu degil iste. Direk insan anlaminda kullaniliyor. Human denmiyor genelde human being kullaniliyor. Meselam john niye agliyor a ee o da insan dicekleri zaman he's a human demiyorlar he's a human being deyolar amarigalilar.

2 gün önce stackoverflowdaydım.

hadi bilgililer eyvallahta cidden kasım kasım herifler.

internetin hayırlı olsun. :)

şaka bir yana, stackoverflow yazılımcılar için kutsal tapınak gibi bişi. ilk bakınılan yer.
superuser : genel sistem sorunları
ask different : apple'la ilgili sorular.

kasıntı tipler var. ve genelde de haklılar.
genel olarak mükemmel bi ortam. kusursuz.

elbette.

abi sen watchtower of turkey videosunu da 3 hafta sonra falan gormustun, harbiden yeni mi baglattin interneti :p

stackoverflow'da takiliyorum ben kod mod isleri icin. ingiliz literaturune kadar alt-siteler var, epey faydali

carrot-nut gibi muhtemelen, mantikli bence. cezeryeyi mi kim uydurmus diyorsun?

Havuçtan yapıldığı için carrot'tan geliyordur.

carrot ile nutın bileşimi olmasın o?
zaten havuçlu değil mi cezerye ben öyle hatırlıyorum sevmeyipy ıllar boyunca yemedim bi daha o yüzden emin olamadım.

eğer öyle ise mantıklı yani.

edet: hepimiz einstein terkiz

karonut'ı kim uydurmuş yani

mesela niye caronut değil

ya da carronut değil

veya carrotnut değil

wikipedia ingilizce makalesi "cezerye" demiş mesela. karonut'dan bahsetmemiş. cezer arapça'da havuç demekmiş.

Çekimler, film çok güzel fakat ben uyuz oldum çünkü Türkiye belgeseli gibi isim koymuş ama tam olarak Türkiye'yi yansıtmıyor. Yani bence "Türkiye tanıtım videosu" denemez. İsmi başka olsaymış şahaneymiş.

Hatta adama mail attım cevap vermedi. şlasdkşlas Buraya da koyayım düşüncelerimi anlatıyor. Beğenenler çok tepki gösterdi hatta. :/ Editleyip silerim sonra:
Dear Leonardo,
I'm having some difficulties to relate your movie and its name. The problem is the name Leo. The problem is the name.
1.Don't name your movie "Watchtower of something" if you didn't really observe that something from every angle. I know "watchtower" sounds cool but if you want to highlight a spesific idea (some orientalism here some orientalism there) you should find a proper title. (writing skills 101)
2. "I've crossed Cappadocia, Pamukkale, Ephesus, Istanbul, Konya..."
"This is Turkey lived by me from north to south..."
I recommend you to check the map of the country you're going to. If you know where these cities are on the map, well... Your navigation skills suck. Sorry.
3.Next time you travel and make a documentary about a country, try to use a different guide than they handed you in the most crowded tourist area of its most crowded city. (In our case it probably was Sultanahmet)
4. You cannot film every single type of person and place in this country, I know. But don't you think it's a little bit weird and also offensive to make a country look different then it actually is? You might not be a fan of this culture, neither do I, yet you shouldn't be biased for the love of your art.
5. I wouldn't go Italy, visit Florence, Venice and other threecities, make a movie about pasta, pizza and some people yelling around streets and name it "Watchtower of Italy" because it would be really superficial and prejudiced. Right? It would sound and seem like I have no idea about Italy. (in this case, I don't)
6. I really don't want to talk about "Ne Mutlu Türküm Diyene!" part. What the fuck Leo? Why and how did you put it there? Who were your advisers?
Thumbs up for the photography and edtitting skills though. Just change the name Leo, the recent one causes different expectations.
Thank you for your effort anyway. It's very nice of you. (Some hospitality here, some hospitality there. You know, it's our thing.)
Greetings from Istanbul (the one with mosques, pigeons and violent mothers)

bence bok gibi. sahneler guzel ama basim dondu o kadar hizli sahne gecisleri yapmak sacmalik.

Edit olarak gayet güzel bir iş olmuş. Akıl dolu numaralarla gayet güzel ve dozunda efekt kullanarak bağlamış videosunu eleman.

Türkiye tanıtımı gibi bir misyonu yok bana sorarsan, neden her şeyi bu kadar ciddiye alıp duygusal bir şekilde yaklaşıyoruz aklım almıyor açıkçası. Aha bir araba yazı yazmış üstteki arkadaş, adamın yerinde olsam ben de cevap vermezdim açıkçası; Watchtower'a ben çıktığımda bunları gördüm birader derdim veya en fazla.

Abi inan bilmiyorum. İstersen kendi icinde celisiyorsun de ama mesela ben duygusal bag kurdugum bir inegin etini yiyemem. Neyse takioteyim bu duyuruyu.

yemediğimi kim söyledi?

seni yesek daha mı iyi..

Damak tadı. Alışkanlıklar. Aç kalırsan kediyi de yersin.

Şimdi vejetaryenler var evet kesinlikle et yemiyorlar fakat bu et yemek zorunda olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Benim piyano hocam da vejetaryendi parmağını kırdı tam 3 ay iyileşmedi, doktor et yemen lazım böyle olmaz, kemik suyuna çorba iç bişi yap dedi ve tadaaa 15 günde iyileşti. Bu olaydan önce vejetaryen olarak da alınması gereken tüm gıdaların bi şekilde alınabileceğini düşünüyordum ama düşüncelerim değişti, etsiz olmuyormuş demek ki.

insan bencil ve ikiyuzlu bir yaratiktir. uzakdogu'da 3 kurusa calisan iscilerin fotografini paylasir internet seylerinde, ayaginda o iscinin urettigi ayakkabi vardir -ya da cok daha pahali baska bir sey. onemli olan benim cunku. icim rahatlasin, yarin daha fazla kazanabileyim ve seylerden daha fazla istifade edebileyim yeter.

kediyi, köpeği de yiyen bir çok ülke var. bizde veya kanada'da yenmiyor olması hiç yenmediği anlamına gelmiyor.

bizim yemememizin sebebi ülke kültürünün müslümanlıktan geliyor olması diye düşünüyorum. islam dinine göre yenmesi helal, haram ve mekruh olan hayvanlar var. hatta şöyle bir bilgi mevcut ''Köpek dişi olan yırtıcı hayvanlar ve pençesiyle avlanan kuşlar yenmez.''

detaylı bilgiyi de şurada buldum inceleyebilirsiniz;

www.dinimizislam.com

ben yapılsa yemem demem açıkçası. yeni şeyler denemeye açığım, aramıyorum sadece.

vejetaryan değilim ama olmak istiyorum. Et tüketimim minumum düzeye çektim. Ekmak arası döner, belki biraz kıyma (mantı ve lahmacun için) o kadar. Tavuğu ise belki ayda bir yiyorum. (yada iki ayda bir). Vicdanım elvermiyor artık. Hayatımda bir daha lahmacun ve mantı yiyememek fikri olmasaydı çoktan da yapmıştım bunu.

alışkanlık ve damaktadı daha çok. ille de yemem demem, mecbur kalmadıkça alıştığım ve sevdiğim eti yerim. dana, kuzu yerim de kuzu kokar. domuzun sadece sucuğunu yiyebilirim. benimki alışkanlık ve damaktadı sadece.

Bir cok sevimli hayvani da diger vahsi hayvanlar paramparca ediyor, bazi turler daha can vermeden yemeye basliyorlar. Bir sonraki asama olarak bunlara mudahale edecegiz o zaman. Ya da bir sonraki asamaya gecmeyelim.

Prag sokakları...

otobanda 400.

Paraları leylaya.

Akbil

Al basma

(bkz: derdini sikeyim butonu)

adriana lima

içe doğru

yok mu faka basan?

ben uyuyorum.

ben iyiym de sen bokunu çıkarıyosun sanki biraz. o da içmeyiversin. orada...

boşver içip sapıtacak ortamın var en azından..

Evet sapitiyorsun sen
Simdiki gibi misal

o kim ki

Bir kere büyük bir partide sarhoş oldum, kendimi kaybetmiştim, 11.00'den sonrası yok, gidip birine ilanı aşk etmişim :) sene 2007. Gece 4.30 da eve gelmişim, arkadaşım getirmiş yatağıma yatırmış :)

Ilanı aşk dışında dağıtmamışım, sessiz sakin kenarda oturmuşum.

Hiç sapıtmam, zaten fazla içen biri değilim, en fazla ağzım pelteklesmistir. Saçmalamam, ortalıkta zıplayıp hoplamam, oturur ağlamam.

Sapitmamistir bence, madem bu kadar meraktasin ve arayamiyorsun, ortak bir arkadaştan yokla.

Sapitmis ise, bu gece tekrar sapit.

Bi keresinde erasmus zamanı 50'lik vodkayı tek başıma devirmiştim, zorum neyse. Yurttan çıktığımı ve sabaha karşı yatağıma yattığımı hatırlıyorum. Aradaki 6-7 saat kayıp. Millete sordum beni gördünüz mü diye. 3 ayrı diskoda 3 tane ayrı tanımadığım hatunla görmüşler, bi tanesi taylandlıymış hatta (?). Bi tane şişman bi kızla öpüşmüşüm. Bi ara bi diskonun önünde karlarla top oynuyomuşum. Uyandığımda sol bacağımda kocaman bi morluk vardı, top oynarken düştüm heralde. Üstünden 4 sene geçti, hala o gece neler oldu hatırlamıyorum. Bildiklerimin tamamı milletten duyduklarımdan ibaret.

beni çok çabuk etkiliyor sapıtmadan tek şarapta başım döner, kedi gibi mayışırım uykum gelir.
o yüzden alkol tüketmiyorum.

arkadaşlarla dışarı çıkmıştık, içtik. normalde asla öldürsen oynamayacak ben hiç tanımadığım bir kadınla karşılıklı göbek atmıştık, olur öyle.

3-4 sene önceye kadar sapıtıyordum şimdiyse sapıtacak kadar sarhoş olamıyorum.

Umarım o da sapıtmıyordur.

Alkol bence insanın karakterini tamamen değiştirmiyor, baskın olan yönlerini ortaya çıkartıyor.

Ben mesela ne kadar içsem bile gülerim, eğlenirim, geyik yaparım. Abuk subuk hareket yapmam, gidip ona buna ilanı aşk etmem. Normalde de öyleyim çünkü.

En kötü sızarım.

ben genelde ağlıyorum. sebebini bilmiyorum.

Dogurganlik

@cecilia: kaynak? japonluk mu var sende yoksa?

Kayank götüm.
Ben dedim sen arastir erman.

@cecilia: kılda keramet olsa... biz de tam tersiyiz :D

"More generally, hair is associated with the power of fertility or vitality (and its inverse, disease or death)"
[Hair: Its Power and Meaning in Asian Cultures edited by Alf Hiltebeitel, Barbara D. Miller]

ahaha kaynak ne la? tez mi yazıyoz burda

şans getiriyor :)

@cokilginc., katolik olanlari, o da saflik miydi neydi.


ihtisasimi killar uzerinde yaptim onceki hayatimda, sanirim, yani ( baska nasil aciklanabilir ki boylesi fuzuli bilgi)

e evet. uzay dedigin sey o kocaman bosluk. dunya uzayin icinde duruyor, ama dunyanin icinde de bosluk olduguna gore uzay da dunyanin bir parcasi.

zaten atomun yuzde 96si bosluk degil mi..

@gerard: sen yenisin galiba. atmosfer var ama. emin misin? atmosfer uzay mıdır?

Uzay kapsar dünya. Uzay kapsar mars .... bir parçasıyız

hepiniz benim aklımın içindesiniz, siz aslında yoğsunuz.

dostum en güzel cevap şu olsa gerek :D www.youtube.com

uzay dedigin zaten o koskocaman bosluk ve icindeki herseydir.

diyelim ki uzay sadece bosluk ve icindeki seyler (dunya vs) uzay sayilmiyor. yani bu durumda boslugu doldurdugun zaman bosluk artik yok mudur? zaten olmayan bir sey nasil yok olabilir? yoksa bosluk var midir? bosluk yok olamazsa bosluga dunyayi koydugun zaman dunya da uzayin bir parcasi haline gelmis olmaz mi? gibi sorularla donus yapiyim sana pazar pazar.

yaş kaç 5 mi

Baska bir dunyanin icinde olabiliriz.

Bkz. Simulasyon argumani

biz 100 kisilik bir ulkeyiz. mutlu mesut yasiyoruz. kimilerimiz 20 yasinda, kimilerimiz 60 yasinda oluyor. ama baska hic bir yasta olen olmuyor. dolayisiyla ortalama hayat suremiz 40 yil oluyor.

bunu daha buyuk ve farkli farkli yaslarda olen toplumlarda uygulayinca herkesin oldugu yasi alip ortalamasini bulmus oluyorsun. boylece o ulkede bir insan ortalama kac yil yasiyor onu ogrenmis oluyorsun.

bu muydu soru?

hee ben de bir terslik var diye dusunmustum zaten cevaplarken. editleyelim o zaman.

turkiye'de ortalama bir insanin hayati nasildir onu mu soruyorsun? soruyu anlamamisim ben acikcasi.

@gerard:

sen ortalama hayat suresini cevapladın. soru o degil. ama sagol yine de. tikledim.

@ermanen; kafanın basmadığı nedir? onun üzerinden gidelim.

@zam sampiyonu domates

benim kafam basmıyor bu aralar. siz ne anlıyorsanız onu anlatın.

çan eğrisinin kenarları hariç kısmı gibidir.

hayat okul, iş, evlilik diye gider. bu çizginin varlığı tek başına ortalamayı işaret etmez. çok yoksulları hariç tutarak, daha çok kazanmak, daha konforlu yaşamak, işinde yükselmek, kötü bir evliliği olmamak vb bence ortalamadır. insanın kafayı takarak uğraştığı bir şey yoksa ille ortalamadır. ancak kafayı takma sebebi para veya statü olmayacak, yani menfaat sağlama amacı dışında olacak. kendisini memnun etmekten başka bir işe de yarasa fena olmaz.

hayatın anlamının sadece iyi kazanmak, iyi yaşamakla sınırlanmayacağını, hayatta verili bir anlam olmadığını, herkesin kendi çapında yaratabileceği anlamlar olacağını fark etmemişse de ortalama hayata adaydır.

çok vasat bir anlatım oldu ama uykusuz kafayla bu saatte bu kadar olabildi.

bana göre ortalama hayat maddiyattan bağımsız olarak tutkusuz, sıradan normların yaşanıp bttiği bir hayat.

filanca yaşa geldim artık kız/koca bulup evleneyim (acilinden kız/koca bulunup evlenir)
e evlendim bir de çocuğumuz olsun çocuk herkesin olmalı neden diye sorma ama olmalı işte(çocuk yapar)
sonrasında çocukları büyütüp yaşlanma bu sefer de onları evlendirme derdine düşerler.

kişisel olarak ideoloji ve amaçtan, hayalden yoksun , tamamen başkalarının ya da genelgeçer hayallerin yaşandığı bir hayat bence.

elbette, alem ayırt etmem bu konuda.

konustugum da oluyor, konusmadigim zamanlar da. ana ve o an hissettiklerime bagli. yalniz degilsem konusmam ama.

sagir kedimle de konusuyorum. yaptigim her hareketi mantikla aciklamaya calismiyorum. zaten mantikla aciklamaya calissam burada ne isim var oyle degil mi?

cansızlarla bile konuşuyorum sen ne diyorsun

kedilere falan epey konusuyorum, oyle "pisi pisi" gibi anlamsiz kelimeler sacma geliyor, kedicik kedicik diyorum. yaklasirsa normal diyaloga girer gibi devam ediyorum iste napiyosun, beni ilginc buldun mu falan diye. bebeklere de keza oyleyim.

evet, sıkça.

İnsanlarla bile gerektiği kadar konuşuyorum; hatta hiç konuşmuyorum (sevgilim hariç: )

Hayvan ve bitki ile konuşuyorum, bakteri görmedim şu ana kadar. Ulusa sesleniş gibi bir toplu sesleniş yapabilirim onlara da.

Yolda geçerken kediye, kuşa "Ne tatlısın sen. Günaydın" falan diyorum. Bir gün o hayvan dile gelip "Mırr, sana da günaydın" diyecek diye korkuyorum.

Cansızlarla konuştuğum oluyor arada ama o daha çok kendi kendine konuşma sınıfına yakın.

kendi kendime çok konuşurum.

Kedimle çok konuşuyorum. Onun dışında da her şeyle konuşuyorum. Bazenlerde kıyafetlerime sitem ettiğim de olmuyor değil.

kedimle ve sehpa köşeleriyle çok konuşurum.

"kopeklere selam vermek adam olmaya ceyrek var demektir"

yok, bi türlü açılamıyorum, uzaktan kesişiyoruz :(

evett.

evcil hayvan besleyip, onlarla konusmayanini hic gormedim.
İletisim onemli her canliyla.

Ev kedimle zaten konuşuyorum da okuldaki kediden tamamen doğal bir şekilde ve farkında olmadan özür dilemişliğim var.

hayata tutunabilmemin tek çaresinin yanında güvende hissettiğim kişinin yanında korkmamın olduğunu farkettiğim anda öncelikle korku bağımlısı olup olmadığımı incelerdim.

Korku seni bircok tehlikeden korumak icin var. Bu sayede ani refkleksler gosterebilir kendini savunmaya alabilirsin. Ben korkmuyorum diyorsun ama sen bir olum kalim aninda kalmaktan korkmuyor olsan bile o ani yasarken bir cok refleksin korku sayesinde daha iyi calisiyor.

Isin dramatik boyutuna girecek olursak, ben cevremde en cok korkuya sahip insanlarin daha.cok kendileri ickn degil de cocuklari icin korktuklarini gordum. Yani dunyanin en cesur insani da olsan evladini bakkala gonderdiginde icini bir korku sarabilir.

aradığın cevap: amigdala'n fonksiyonelse korkarsın

korku, evrimsel gelişim için gereklidir. korkusuzluk kadar saçma bir şey yoktur. riskli olan durumlardan korkmazsan hormonlarının tavan yaptığı ergenlikte, genlerini aktaramadan ölürsün, böylece de bozuk olan amigdala'na ait genetik yapı aktarılmaz.

beynin en derin noktası olduğundan bu bölgenin hastalıkları çok net olarak bilinemiyor.

bunun dışında bazı hormon/sinir yolaklarında da problem olabilir. tabii iddia ettiğin gibi gerçekten "korkmuyorsan"
korkmak: riskli durumlar altında nabzın yükselmesi, göz bebeklerinin büyümesi, tansiyonun çıkması, terlemeler, yani adrenalin hormonunun genel etkileri.

Neyim ben?

ne'yim. belki ben'im yahut kendimi ben sanıyorum.

asl?

parazit.

Hangimiz neyiz ki?

benim kim olduğumu biliyorsun. istersen bir daha söyleyeyim. ben polat alemdar. şimdi kes sesini ve tak şunu başına.

götüm ben, şerefsizim ben, hunharım ben!

ona göre! çıt çıkmayacak!

Kim o, deme boşuna...
Benim, ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına;
Başdan başa sen

@ermanen kediden bahsetmiş olmanı umuyorum :)

miyav miyav

Erol egemen.

derviş

flash daha başlamadı 7 ekim'de başlayacak ancak birkaç ay önce efektleri filan tamamlanmamış ilk bölümü sızmıştı nete. ben çok beğendim takip edeceğim.

agents of shield var ilk sezonun ilk yarısı yarrak gibi olsa da bir açıldı pir açıldı. süper gidiyor şu an.

Saydiginiz dizileri hic izlemedim o yuzden begenirmisiniz bilemeyecegim ama arrow a da bakabilirsiniz

@cometome

the flash, arrow'un kardeş dizisi (spinoff). ortak karakterler, mekanlar filan var. ilk bölüme oliver queen konuk oldu mesela. arrow'a da flash konuk olacak ortak bölümler yapacaklar arada sırada.

Continuum

Fargo izle.

strain sıkabilir çok başarılı değil. ben izliyorum o ayrı. the blacklist diyeyim ben de. çok zeki karakterler barındıran diziler her zaman hoşuma gitmiştir.

fargo muhteşem. 10 bölümlük harika hikaye. onun haricinde çerez niyetine banshee. aksiyonun dibine vur banshee ile. her bölümü vurdulu kırdılı. 3. sezonu 2015'te. son olarak farklı bir konu ile orphan black. banshee kadar hareketli değil ama kesinlikle bol aksiyonlu ve sürükleyici. bunun da 3. sezonu 2015'te.

ek: henüz izlemedim ama korku/gerilim türünde bates motel'e şans verilebilir gibime geliyor.