Vadideki Zambak'ta çok zorlanmıştim. Ölüm gibi bir şeydi. Milena'ya mektuplar'dan sonra çok rahat bırakıyorum artık. Ille de bitirmek için kasmak çok saçma bence. Hayat bir şeylere skor odaklı bakmak için çok kısa. Varsın yarım kalsın kendime işkence ederek okuyacaksam neye yarar?

Şu sıralar Kierkegaard'in Bir parça felsefe'si. 2 kere şans verdim. Gitmiyor. 3.icin belirsiz bir tarihe erteledim. Felsefe temelim olmadığı için beni zorladı açıkçası.

Madam bovary. Lisede edebiyat hocamız tüm sınıfın okumasını şart koşmuştu ama tüm sınıf isteksizdi ve kitabın kalınlığından yakındıklarını hatırlıyorum. Benim için bundan çok dili ağır gelmişti ondan bitirememiştim bırakmıştım. Bulursam okumayı isterim köy gibi bir yerde geçiyordu mekan olarak hoş aslında.

Bir diğeri de montaigne denemeler. Adamın her anlattığını olağanüstü şaşırarak okuyordum pek çok anlattığı şey yaşamıma uyuyordu ama iki kez başlayıp bitiremedim onu da bitirmek istiyorum.

Sırf bunu yazmak için giriş yaptım :) Jean Paul Sartre - Bulantı

Üstüne sadece kitabı okumakta zorlanmakla da kalmadım yakaladığım kitap okuma ivmesini de kaybettim illa bunu okuyup bitireceğim diye.

Ben Vadideki Zambak'ı lisedeyken okumuştum, boş derslerde açıp okuyordum, hiç zorlanmadığım bi romandı :) Biraz içinde kendimi buluyordum, belki de o yüzdendir.

Zorlandığım roman: yüzyıllık yalnızlık. İsimler çok benzer, hikayeyi kafada oturtamamıştım, kim kimdi sürekli karışıyordu. Kitabın kalitesine sözüm yok ama keşke isimler daha ayırt edici olsaymış :)

sofie'nin dunyasi var, icim bayilmisti okurken asiri sıkılmıştım, benim neyime zaten felsefe filan. daha da bulasmadim o yuzden.

bir de huzur var ahmet hamdi tanpinar'in, bu da universitede turkce dersinin sinav konusuydu, huzurumu kacirmisti resmen bitmedi bitmedi, neydi ne degildi hatirlamiyorum bile. nefret etmistim sadece bu bilgi var :)

bir de 3 sayfadan filan olussa da zweig'in kitaplari cok yoruyor beni. icim daraliyor okurken. sevmeye sevmeye okuyorum yine de merak da ediyorum cunku bi yandan. 20 sayfalik hikayeyi 1 haftada bitirdigim oluyordu o kadar yoruluyordum okurken. artik kendime iskence etmiyorum, sevmedigim hicbir kitabi okumaya zorlamiyorum. hayat sevmedigim kitaplari bitirmeye kasmak icin cok kisa.

Eskiden bitirmeye zorluyordum kendimi. Yaşım ilerledikçe bu huyumdan yavaş yavaş vazgeçtim. Zaten milyon tane okunacak kitap var ve ömrüm yetmeyecek. Ne zorlayacağım kendimi, şak diye başka kitaba geçiveriyorum artık.

Ama eskiden beri şöyle bir huyum var, o bıraktığım kitaba birkaç yıl sonra mutlaka geri dönerim. Bunu yapmasaydım tutunamayanlar gibi bir eseri asla tanıyamayacaktım mesela, lisede kurcaladığım bayık bir kitap olarak kalabilirdi benim için.

Valla devam etmekte zorlaniyorsam devam etmiyorum. Oyle baslayip da biraktigim cok kitap var.

Benim de simdiye kadar en cok zorlandigim kitap vadideki zambak. Niye dersen -ki demissin- cunku ortaokulda zorla okutmaya calistiriyorlardi. Olayin dayatma olmasi basli basina kotuyken bir de balzac mubareginin asiri betimlemeleri o yaslarda yormustu beni. O yuzden dusuk not alma pahasina bile bitirmemistim. Daha sonradan betimlemelerle pek problemim kalmadi hatta ilgimi ceken konularda 'ne kadar cok betimleme o kadar iyi' seklinde bir dusunce olustu ancak yine de o kitaba ikinci bir sans veresim yok.

3-4 yıl öncesine kadar çok zorlansam da mutlaka bitirirdim elimdeki kitabı bir şekilde. Şimdi çok zorlamayıp bırakıyorum daha sonra daha uygun bir zamanda okuyabilmek için.

Yakınlarda okumayı bıraktığım roman pek olmadığı için aklıma gelen de olmadı pek ama 1/3’üne bile gelemeden bıraktığım tek bir roman oldu son birkaç ayda o da Sineklerin Tanrısı. Yani çok seveni olan kült bir roman olduğunu biliyorum ama 40 sayfa bile dayanamamıştım sanırım. Hiç bana göre değildi.

Şimdi hatırladım da Cesare Pavese’yi çok sevsem de Yaşama Uğraşı beklediğim gibi iç dünyasını anlatmaktan çok edebiyat üzerine bir eleştiri gibi başlamıştı ve onu da çok fazla okumadan bırakmıştım bu yüzden geçen sene. Gerçi bu roman değil ama aklıma geldi yazarken. Yaşama Uğraşı’nı yine okurum uygun bir zamanda ama Sineklerin Tanrısı’ndan emin değilim.

Şeker portakalı. Hayatta zorla okuduğum tek kitap olabilir. Ergenlik döneminde herkes çok seviyor, ben niye sevmiyorum düşüncesiyle bitirmek için aylarca elimde dolaştı, en sonunda yarım bıraktım zaten. Onun dışında zorla okudugum ya da yarım bıraktığım kitap olmamıştır.

(bkz: saatleri ayarlama enstitüsü ) nedense beni çok zorladı ya çok üzülüyorum. ben ahmet hamdi tanpınar' ı oğuz atay' ın en sevdiği romancı olduğunu öğrendikten sonra okumak istemiştim ama çok zorlandım belki konu beni içine çekseydi dili zorlardım ama hem konu hem de dili.

suç ve ceza.

raskolnikov de diğer karakterler de çok baydı beni.

50-100sayfa arası şans verir sonra bırakırım.
Direnmenin estetiği çok zorladı beni.

Eskiden zorla bitirirdim, artık kolayca pes ediyorum. Zorla bitirdiğim dönemlerde bile devam edemediğim iki kitap var: Benim Adım Kırmızı ve Bit Palas.

Şu aralar dikkat dağınıklığı da eklenince "öf sarmadı" diye kenara attığım çok kitap var, hatta çok sevdiğim yazarların kitaplarına da yapıyorum aynı şeyi ve çok üzülüyorum.

1- oluyor, aslında kitabın ve yazarın bilinirliğine göre hareket ediyorum. eğer adı sanı duyulmamış bir kitapsa okumaya devam etmiyorum. yok bilindik, beğenilen ve üzerine konuşulan bir kitapsa neden bu kadar önemli olduğunu, ne anlattığını görmek için zorluyorum kendimi.

2- notr dame'ın kamburu ve sevgili arsız ölüm geldi aklıma ilk.

3- mesela sevgili arsız ölüm'de hikayeyi anlatış şekli çok hızlı ve çok yorucuydu, entry de girmiştim #108275818
notr dame'ın kamburunda da özellikle yapıların anlatıldığı mimari dilin kullanıldığı kısımlar beni çok yordu, sanırım mimariye çok ilgili olmadığım için o bölümlerde çok zorlandım.

ek olarak mesela saatleri ayarlama enstitüsünde de ilk 50 sayfada filan zorlanmıştım ama sonrası su gibi aktı :) yarıda bırakmadığım için sevindim.

1. Başladığım kitaba devam edemiyorsam onu bırakıp başka kitaba geçiyorum. Araya zaman koyup sonra tekrar baştan başlıyorum. Bu şekilde birçok kitap okudum.
2.demir ökçe. İki kere başlayıp bıraktım.bi daha ne zaman başlarım bilmiyorum.
3.martin eden'ı su gibi içmeme rağmen bu kitap ne anlatıyor anlamadım.

Bulantı +1
Niteliksiz Adam’ın ilk iki cildini okudum. Devam etmeyeceğim.
Sadece Tutunamayanlar’ı yarım bıraktım.

önceki günün adası.

iki kere başlayıp bıraktım. yine de bir ara bitirmeyi düşünüyorum, aklımın bir köşesinde durur hep :)

birakiyorum, eziyet cekmenin bi anlami yok

sifinin dunyasi, ask, orhan pamuk, ilahi komedi.

ilahi komediyi anlamak icin baya bi kültürlü olmak lazim, digerlerini begenmedim.

budala: bizzat rus dili ve edebiyatı öğrencisi olarak şu ana kadar herhangi bir rus romanını elimden düşürmüşlüğüm yoktur ama buna dayanamadım. muhtemelen çeviri kaynaklı. zamanında saçmasapan bir yayınevinden alınmış. bunu bitireceğim diye KOCA BİR SENE kitap okuyamamıştım. toplamda 300-400 sayfayı geride bırakmama rağmen kaldırdım attım kitabı. iyi ki öyle yapmışım. gittim tertemiz düzgün, kaliteli çevirisini aldım; onu okuyana kadarki süreçte de bir sürü kitap bitirmiş oldum.

çanlar kimin için çalıyor: ispanyol iç savaşı ilgi duyduğum bir konu olduğu için müthiş beklentilerle başlamıştım ama maalesef fazlasıyla yavan ve sıradan geldi... yine çeviri kaynaklı olabileceğini düşünmüştüm ama ingilizcesine baktım, ingilizce değerlendirmelere göz gezdirdim ve çevirmene haksızlık ettiğimi gördüm. meğer hemingway'in halt yemesiymiş. 500 sayfa boyunca neredeyse hiçbir şey olmuyor, savaş ve dönemin şartları/kültürü hakkında hemen hiçbir bilgi yok, diyaloglar robotik, yazım tarzı tuhaf... derler ya hani "akmıyor, akıp gitmiyor" diye, aynı öyle. bunun başka alternatifi (çeviri) olmadığı için sebat edip bitirmiştim. okunmayacak gibi değildi zaten, yani oturduğunda 40-50 sayfa okurdun ama işte olay hiçbir yere varmadığı için oturup da okumak istemiyordum pek. yine de ıkına ıkına, zorla üç ayda filan bitirdim sanırım 500 küsür sayfayı. pişman değilim, hayal kırıklığı yaratmış da olsa bu romanı okumamış olmak beni üzerdi.

genel olarak öncesinde çok merak ettiğim, kesinlikle okumam gerektiğini düşündüğüm bir roman değilse artık yarıda bırakıyorum. eskiden bırakmazdım ama artık yaşlandım, enerji belli, kafa belli... boşuna mazot yakmanın manası yok, kapasite sınırlı. sevmezsem okumuyorum.

bir de bende eskiden şey vardı, hani yemeği yemezsen arkandan ağlar derler ya çocuklara, sanki okumazsam bunun pişmanlığını ömür boyu yaşarmışım ve okuyamadığım kitaplar bana rahatsızlık verirmiş gibi... böyle bir gün durup "ulan şu romanı da okumadık he, keşke okusaydım" diye kafamı kurcalayacak sanki. halbuki ben okuyup bayıldığım romanları bile üç ay sonra unutuyorum, bırak romanda ne olduğunu filan kitabı okuduğumu unutuyorum direkt. hal böyle olunca saldım artık, bunun stresini yaşayacak kadar çalışmıyor kafam ohhh püfür püfür rahat

Çok fazla radar mevcut o yollarda, hız sınırlarına çok dikkat edilmeli, köprüden fazla paraya gelebilir. Yollar da gayet iyi.

asfalt evet :)
google maps'te sağ alttaki adamı atarak kendini istediğin noktada asfaltın sıcağında bulabilirsin.

Aman ha sakın osmangazi köprüsü falan geçme, boş yere o kadar para verme. İstanbul'un neresindesin bilmiyorum ama genel olarak Ankara tabelasını takip edip otobana giriyorsun.

Sultanbeyliden otobana giriyorsun, Sapancayı geçtikten sonra Eskişehir,Bilecik sapağından çıkıyorsun. Sonrasında yol hep duble. Pamukova tarafında radar olabilir. Sonrasında Bileciğe yaklaşırken bir radar daha olabilir. Boyüzük çıkışında ve en son Eskişehir girişinde radar olabilir. Ama yol gayet güzel. Otobana en fazla 15-20 lira ödersin. Ama Osmangazi köprüsüne bir sürü. Bu arada Bursa'dan sonra Eskişehir'e gelirkende bir sürü radar noktası var.

O yüzden boş yere fazla para verme ve hız sınırları +%10 fazlasında gezinerek rahatça gel Eskişehir'e derim ben.

Zaten ege tarafa donmeyeceksen osmangazi koprusunun bir olayi yok, gecsen de oyle aman aman bir kisalma yapmiyor.
Yani normal yol bu zaten.

sadece radar cok, 110'u gecmiyorsun.

geçen hafta gittim ve geldim. bölünmüş yol, iki şerit gidiş iki şerit geliş. kalabalık değil, ve asfalt oldukça düzgün.

dönüşte google maps söğüt üzerinden getirdi. orası bölünmüş yol değil, ama hiç kimse olmadığı için pek yormadı. aklınızda olsun. kısa bir kesimde yol yapım çalışması var ama çok dert olmuyor.

Gayet iyi. Köprüye gerek yok.

Bence ikea hali konusunda fiyatini hak etmiyor. Yerli uretim oneririm.

bizde bunun yeşili var, çok güzel duruyor seviyoruz ama tam bir toz tuvası. dokusu normal halılara göre değişik olduğundan süpürgeyle ne kadar süpürürsek süpürelim yine de bence tozlu kalıyor. evde alerjik bünyeli birileri varsa almayın.

Küçüğü var bizde. Kenarları attı söküldü ve temiz hissi gerçekten yok.

Değmez +1

bu halılar çok toz yapıyor -1

Ikea'dan iki halı aldım ikisinden de memnun kaldım:

1. İlki şu klasik siyah beyaz kareli olan.
2. Yeni sezon sanırım, www.ikea.com.tr

Toz, hav vs yapmıyor.

Alirken ne parasi odedin bilmiyorum, al sat fiyatlari arasinda fark vardir ondan baska bir sey odememen gerek?

Mesai saatleri icinde cevirmeye dikkat etmelisin, mesai saatleri disinda bankalarin al / sat arasindaki makasi cok genis olur, zarar edersin.

Belki subeden al / sat yapmanin bir masrafi vardir bilmiyorum ama online bankacilik yoluyla bu islemleri yapabilir, ne kadar bozduracagini ne kadar TL elde edecegini onden gorebilirsin.

bir vergi ödüyorsun para çevirirken.

mesai saatlerini biliyorum ya alırken gece saatlerinde aldım yeğenimin gazıyla. zaten 1500 tl ye yakın bir zarar etmiştim öyle cahillik.

Simdiye o zararı cikartmistir. :) olmasa daha iyiydi tabii. vergi bir ara yuzde 1 olmustu sanirim simdi yine binde 2, acitmaz yani. al / sat arasi fark onemli olan. cok cok yuklu bir meblag ise bankaya gidilip pazarlik yapilabilir belki.

Satarken vergi yok,

Bankadan yatır İnternetten boz bankadan TL geri çek

Şubeye gitmişken 5 dk da yapabilirsin

Bozarken vergi yok. Aydan aya bozabilirsin. Şubeden bozma. İnternet bankacılığı daha karlı.
Ayrıca mesai saatlerinde ve haftaiçi boz.

ödediğiniz para döviz alım vergisi, binde 2 şu an oranı.

yani 1000 pound alıyorsanız 2 pound de devlete veriyorsunuz.

satarken vergi yok.

bankalar döviz bürolarına göre her zaman daha biraz daha pahalı satar, biraz daha düşükten alır.

döviz bürosundan işlem yapmak daha karlı olur.

onun da dezavantajı;
güvenilir, uygun döviz bürolarını araştıracaksınız
parayı bankadan çekeceksiniz, yüklü miktar ise 1-2 gün önceden ayırtacaksınız.
fiziksel olarak parayı taşıyarak döviz bürosuna gideceksiniz - güvenlik riski
büroda bozdurup hemen harcamayacaksanız yine gidip bankaya yatıracaksınız.

internet bankacılığından yapınca tüm bunlar birkaç saniye sürüyor tabii. çok yüklü miktar değilse büro ile uğraşmaya değmez bence.

büroya gidecekseniz bozduracağınız sabah arayıp fiyat alabilirsiniz.

internet bankacılığından işlem yapacaksanız hafta içi mesai saatleri içinde yapacaksınız. gece ve hafta sonu sakın yapmayın, döviz çok pahalı olur. bozdururken de alırken de zarar.

tüm miktarı hemen harcamayacaksanız dediğiniz gibi ihtiyaç oldukça bozdurun. hepsini şimdi bozdurmayın.

ytd.

Gümrük bürosu diye aklımda kalmış.

Gümrük müşavirliği olması lazım.

mahallede tamirci varsa, aldığınız parçayı götürün, ara parça var mı bağlantıda sorun var diye. Ara parça varsa verir, çözüm söyler ya da belki elinde çıkma vardır. değiştirme imkanınız olur.

Bos viteste mi indin? Eger oyle ise anasını aglatirson balatalarin kisa zamanda.

Frenler cok isindiginda etkisi azalir evet. Motor sporlarında da bunu ozellikle kontrol altında tutmaya çalışırlae o yuzden hatta.

Duz yolda tekrarlar mı sorusunnun cevabi freni boyle yogun kullanmaya devam edersen kisa zamanda duz yolda da frenleme kaybi olur evet. Onun disinda yogun fren kullaniminda isidan dolayi boyle olmasi kacinilmaz dediğim gibi

Motor freni ile inme alıştırmaso yapmanız lazım. Ayak frende inmek tehlikeli. Olabildiğince fren kullanmadan yavaşlatabilmelisiniz. Bu konu üzerine video falan bakın.

Burnuma balata kokuları geldi... Düşük viteste hafif hafif frenleyerek sabit hızda inmek en mantıklısı kesinlikle boşta inmemek gerekiyor. Balatalariniz ısındığı için geç tepki vermiş soğuyunca kendine gelmiz siz düzenli baskı balata kontollerini yaptırıyorsaniz sorun olmaz

motor freninden destek alarak inmen gerekli. ısınan balataların tutuşu çok azalır. bu yüzden yarışlarda seramik fren diskleri kullanılıyor mesela ısınmasın diye. bu iki entryde epey detaylı anlatmıştım. hafif ve sürekli frenleme inmek en tehlikelisidir aşırı ısı üretir daha kötüsü yokuş aşağı önünüze bir araç/insan çıkar basınca durmaz.

eksisozluk.com

eksisozluk.com

saçma demiş. öyle bi şey olmaması lazım ne alaka? tutar yetmiyorsa o yüzden demiş olabilir ama o başka. kullanabilirsin puanlarını

Çok saçma. Ben defalarca alışverişime bir kuruş ödeme yapmadan puan kullandım.

seni kandırmış, puanı n11de de kullanabiliyosun. Bişeyler almak istersen tabi

O ne demek ya, oyle sey mi olur. Odeyecegin tutar, puanlarini gecmiyorsa kullan gec.

karttaki puanı istediğin gibi kullan. mesela 50 lira puan var diyelim. git migrosa 70 liralık ürün al. sonra internetten 20 tl ödeme yap kartına. borcun yine sıfır. bankayı ara kartı kaybettim kapatın, de. soruyorlar yenisini gönderelim mi? diye . hayır göndermeyin istemiyorum, de. kart kapandı bitti.

Sallamis. Dogrudan puanin kadarlik bir alisveris yapabilirdin.

"5- Pişmiş patatesin bozulduğu nasıl anlaşılır?
Piştikten sonra patates yemeklerinin bozulduğunu anlamak her zaman çok kolay olmayabilir. Genelde patates yemeğinin bozulmuş olduğunu kokusundan anlarsınız ve üzerinde küf görülebilir. Ancak bu belirtiler iyice bozulduğunda ortaya çıkar ve çürüme başladığında zaten vücuda zararlı bakterileri üretmiş olacaktır. Patates, özellikle pişirildikten sonra, sağlık için zararlı bakterileri üretme riski en fazla olan sebzedir. Bunun nedeni ise içindeki nemin asit ve protein içermesidir. Dolapta 4 günden fazla bekletmemek gerekir."

www.haberturk.com

Bakteri türemiştir unutun onu

Makineleri almak teçhizatı kurmak, üretim tesisini oluşturmak sorun değil. Yani sorun da, asıl mevzu değil. Cebinizdeki sermayeye uygun olarak atmanız gereken adımları atarak işi kurabilirsiniz. Ama iş kurmak sadece makine, eekiman almakla olmuyor. Sermaye de sadece kurulum için gereken miktar değildir.

150 binliram var hadi 150 bine makine alayım derseniz işi kurduğunuz gün cebinizde bir kuruş kalmamış olur. İşletmenin kurulum maliyeti dışında bir de işletme maliyeti vardır. Bir işletme kurulduğu gün kazanmaya kar etmeye başlamadığı için sizi en az 1 yıl hiç kazanmasanız bile idare edecek bir miktarın da kasada durması önemli. Şu senaryoyu düşünün mesela, makineyi aldınız. atölyeyi kiraladınız. Ham madeyi aldınız. Tüm sermaye oraya gitti. Hadi işe başladınız. Aaa... sizin hammade sizin makineye uymadı. Ya da 1 ay çalıştı makine arıza verdi. Yeni bir cihaz takılması gerekti. Hadi bakalım 30bin daha lazım. Ee yok o miktar sizde... Bu senaryoların yaşanmaması için sermaye iyi düşünülmeli.


Öte yandan alibaba'dan makine getirmek, oldukça zorlu bir süreç olabilir. Vergiler, harçlar, gümrük giderleri, nakliye kurulum maliyetleri gibi. Yani 100 bin görünen makine bu söylediğim kalemlerle size 200'e malolabilir.

Bir de o makineyi aldınız getirttiniz. Ama sizin sürekli teknik desteğe, yedek parçaya vs. ihtiyacınız olacak. bu makineye türkiye'de bu desteği sağlayacak birileri var mı? Yoksa ilk arızada makine hurdaya mı gidecek? Bunlar da önemli.

Gelelim asıl kısma, mevzu makineyi almak değil. Yani o da bir mevzu da asıl konu marketing. Ürünü ürettiniz, gayet güzel kaliteli. Ama kime satacaksınız? Genelde bu tarz işlerde önden ürünün satış kanalları vs oluşturulur. En azından kimlere satılabileceği, toptancılarla görüşmeler falan yapmak önemli. Ha diyorsanız ki ben hiç uğraşmam internetten perakende satış yaparım. O zaman da oldukça ciddi bir reklam tanıtım maliyetiniz olacak. Tabii bu kısımla da ilgilenecek birini çalıştırmanız gerekecek.

Cebinizde yeterli sermaye varsa üretim tesisini kurabilir, üretime başlayabilirsiniz. Önemli olan satabilecek misiniz? müşteri ağınız var mı? Dağıtım ya da toptancı networkunuz var mı? Yoksa bile size bunları sağlayabilecek bir ekibiniz, çalışanınız, ortağınız, tanıdığınız var mı?

Üretim, ürettiğin şeyin satışı ve tahsilatı alanlarında ciddi bir tecrüben yoksa paranı %1000 batırırsın. Böyle bir fikrin varsa ve sermayen bu denli az ise (15-17 bin dolar altı üstü ) önce bu tarz yerlerde mutlaka çalışmanı ve işin mutfağına iyicene hakim olmanı öneririm.

Aman hocam sakın sakın girmeyin bu işe,
Kayıt üzerinde her ne kadar olur gözüksede ( ki oda olmazda hadi oldu diyelim )
Uygulama aşamasında olmaz, şartları üretim yapmaya hiç müsait değil ( bunu söylemek çok üzücü ama durum böyle )

önce fizibite yapın.

1-tüm masrafı 1 yıllık hesaplayın. işletme giderleri( vergi, muhasebe, sgk, kira, elektrik, su, maaş vs.) kişisel giderleriniz.

2-bugün anlaşma yapsanız ne zaman üretime başlayabilirsiniz, zaman olarak hesap yapın.
3-sektörde müşteriyi bulun. anlaşma yapın.

4-tesisi planladığınız sürede kurun.( sorunlar: yasal izinleri alamayabilirsiniz, üretim aletlerini getiremeyebilirsiniz, kiralık yer bulamayabilirsiniz, çalıştıracak eleman bulamayabilirsiniz, euro dolar artabilir, yurtdışından ithal makine gümrüğe takılır o olur bu olur.) ya da üretimi gerçekten yapamayabilirsiniz.
5- aksilik olup üretemezseniz diye dışarıdan fiyat alıp müşterinize o şekilde de olsa teslimat yapmayı planlayın.( yani üretim için siz de başkasından fiyat alın, ne kadar zamanda üretebileceğini öğrenin.)

işe başlayın.

genellikle planınızda müşteri bulmak olan 3. madde 4 olarak düşünülür, ilk 3 maddeyi doğru yapsanız da, müşteri bulmaya gelince ya bulamazsınız, ya pazar çok dardır ya da pazar çok geniştir vs değişik şeyleri keşfedersiniz. her şeyi doğru yaptım ama neden olmadı diye üzülürsünüz. o yüzden müşteri bulma işini 3. aşamada yapın. yapamıyorsanız hiç o işe girmeyin.

Ellerinde varsa verirler tabi

verirler. bozuk isterseniz bozuk da verirler. 50+20+20+10 gibi.

Eğer şubeden bozdurursanız kur çok düşük olur. Atmden hesabınıza 200 euroyu euro olarak yatırın, mobil bankacılıktan euroyu tlye çevirin. Yine atmden parayı çekin tl olarak. Mobil bankacılıkta sadece 100 eur bozdurun, daha sonra hesapta kalan 100 euroyu atmden euro olarak geri alın. Şubeye gitmek hem masraflı hem zaman kaybı.

mg3929'un dediğinden şaşma

mg3929 +1

şubeden bozdurmak istediğimde gişedeki görevli uyarmıştı beni. mobil bankacılık kullanıyorsanız ordan bozdurursanız daha avantajlı olur biz bozunca daha düşük oluyor dedi. mobilden bozdurdum gişeden hemen çekmiştim. valla hala kendisine dua ediyorum asdksj 100 euro için gişe ya da döviz bürosuyla uğraşmayın atmden yapın.

isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü kara demişler.
iste gitsin nolcak

Ekipteki herkes bu hafta 3 gün işe gelecek siz 4 gün.

+1 ykyt

yasaklar dolayısıyla çalışmanız aksayacak mı? dükkanı kapatıyor musunuz?

örnek verelim

ben ekipteyim pazartesi izin kullandım. yarında izinliyim, cuma kapanıyorsanız haftayı 2 günle kapadım, işe devamsa 3 gün
siz izin kullanmadınız daha o yüzden benden bir gün fazla çalışacaksınız kullanmazsanız. her türlü isteyin bence

Ya evden çalışıyoruz zaten ekip devam eder iş aksamaz, istedim valla. benim bu hafta kullancağım hakkım olan izin vardı daha pazartesiden belliydi, bu idari izin şimdi belli oldu verin iznimi dedim, onlarda al ya sorun olmaz zaten hakkın dediler :) Teşekkür ediyorum fikirleriniz için

İçinde bulunduğun şartlarda daha ideal bir çözüm yok. İkea dandik diyenler 68 sene aynı mobilyayı kullanma kafasındakiler. O kadar uzun vadeli planlar yapmıyorsan gerek yok fazlasına. Kaldı ki ikea'nın bazı ürünleri ortalamadır bazıları kalitelidir. Dandik ama ucuz olsun diye yapılmış ürünleri vardır ama fiyat farkından bunu anlarsın.

Ben evimi ikeadan döşedim ama bu şehirde ne kadar kaliriz belirsiz ve kalacak olursak da ev aliriz ileride. O sebepten 4-5 yillik döşedim evi.
Ikeadan; l koltuk, yemek masasi/sandalye, yatak yanina komodinler, bir adet sifonyer, tv sehpasi, orta sehpa ve kitaplik(bu üçü ayni seri fjallbo) ve misafir odasi yatak/karyola aldim.

Yemek masa/sandalye en ucuzuydu ve açıkçası harbiden en ucuz. Ama yurtdışında yasadigimiz için eve gelen Giden az. Yilda bir ay annemler gelir bir ayda hanimin kiz kardesi, arkadasi falan. Bu kadar. Haliyle öyle yemek yeme olayimiz yok. Ama bana göre çok dandik masa sandalye, oynak vs. Yani dayanmaz ve demonte/monte olursa toparlamaz.

Yatak ve karyola misafir icin; cok iyi. Yatanlar hep memnun.

Fjallbo serisi; temeli metal oldugu icin hic sikinti yok. Tek tavsiyem tv sehpasinin arkasi acik ve delikli. Kısacası toz cok giriyor iceri ve arkadan bir şey düşme ihtimali var (cam vs olursa).

Yatak basi komodinler; tipleri icin aldik, çok güzeller. Bence daha dayanirlar.

Sifonyer ; klasik ikea sifonyeri. Ne eksik ne fazla.

L koltuk; vallaha memnunuz ama dünyanın en rahat koltuğu diyemem. Ama l kisminin altinda birşeyler koymak oldukça güzel. Ucuz bir de.

Vallaha biz Avrupa'da oldugumuzdan hem ucuz hem de bu fiyata kalitesini bildigimiz seyler aldik. Ama açıkçası cok para verilecek şeyler almam ikeadan ben. Cok spesifik ürün olmasi lazim ve kalitesinden emin olmam lazim.

Bu arada; su hayatta her zaman x'in üstüne y koy sunu al diyen olur ama kimse size o y parayi cebinize koymaz. Ikea çoğu ürünü ile ucuz paranin karsiligini verir. Ama gidip en pahali malzemesini alırsaniz mutsuz olma olasiligi var.

valla türkiyede ikea ya gerek yok bence. hem daha ucuz hem daha kalitelilerini bulursun.

Bence daha kalitelisini kesin bulurum arkadaşlar ama hızlısını ve sade mobilyalısını bulabilir miyim?

Evin yüzde doksanı ikea. 9 senedir kullanıyorum. Geçen kıvıkların rengini değiştirdim sıfırlandı. Şimdi olsa yine ikea dan başka yere bakmam. Tabi masif serisi.

7 sene once ev dosedik, Ikea'dan tek parca yok. Ikea'yi ogrencilik yillarinda birakmak lazim. Ev dosemeyi acele getirmeye gerek yok, ufak ufak alarak devam ettik.

müşteri memnuniyeti, hızlı lojistik, güncel teşhir ürünleri, fiyat/kalite dengesi ve gerçekten beğenerek içine sinerek yapacağın alışveriş. bu saydıklarım ikea'yı benim için diğerlerinden ayırıyor.

zart mobilyaya gidip bilindik klasik markalardan alırsın satıcıyla uğraşırsın, benzer tasarımları internette çok daha ucuz fiyata satıldığını görüp mobilyandan soğursun, içine sinmez.

IKEA´nin koltuklarini tavsiye etmem. Mobilya alacaksaniz, IKEA`nin en ust segmentlerinin ikinci ellerini alin. Stockholm Sideboard´unu aldim ikinci el, cok memnunum.

Camdan, metalden olusan esyalari da tatmin edici kalitede. Ama asla mutfak esyasi vs. almam. Evin tamamini oradan dizmek pismanlik bence.

Bence diğer markalara bu kadar önyargılı olmanıza gerek yok. Doğtaş enza alfemo filan güzel mobilyalar yapıyor bence. Ayrıca renk değişimi filan istemezseniz o kadar uzun sürmüyor teslimat. Yine de geç teslim etme ihtimalleri var tabii.

Koltuk söderhamn 2 tane 3lü, yemek masası ypperlig, mutfakta jokmok,şifonyer yatak malm, gardrop visthus kitaplık 3 tane gersby, çalışma masası plaka ve4 ayak satıyor ondan. Birkaö ıvır zıvır daha var. Her şeyi oradan aldım. Ypperlig masa üstü bozuldu bi mail attım yenisi eve geldi eskisini götürdüler. O kadar da rahat servis garanti falan.

evde Ikea'dan pek çok şey var. İkea da diğer birçok yer gibi, kalite kalite ürün satıyor. kullanıp perte çıkardığım dandik çok şeyi oldu, ama zaten ucuz şeylerdi.

kesenin ağzını açıp aldığım şeyler yıllardır taş gibi. misal 5 kapılı aynalı bir gardrop almıştık, belki 15 sene olmuştur. daha bugün söküp tekrar monte ettik. bana mısın demedi.

özetle: uzun yıllar kullanmak gibi bir düşünceniz varsa ucuz ürünlerine kanmayın, birkaç sene içinde elinizde kalıyor.

biz de bir çok şeyi ikea'dan aldık, fazlasıyla memnunuz. ülkemiz mobilyacı lobisi eskisi gibi pahalı mobilyalar satamadığı için bu tarz bir propaganda var ama gayet iyiler fiyatına göre.

Türkiye'deki barzo firmalarla uğraşmaktansa Ikea sırf müşteri hizmetlerinin kalitesi nedeniyle bile tercih edilebilir.

Özellikle kiracıyken daha premium markalara para vermeye gerek yok bence.

Ben de mobilyaciı lobisinin ikea'ya karşı algı oluşturmaya çalıştığını düşünüyorum. Bütuün ev ikea, hiçbir sorun yok. Tasarım - fiyat - performans üçgeninde daha iyisi yok.

Yatak ve baza hariç evi ikeadan döşedim. Bir ay yatağımı ve bazamı versinler diye peşlerinden koştum. Yatak ve baza kurumsal bir yerdendi.

İkeanın dandik ürünleri de var, kaliteli ürünleri de var. Ne kadar çokomel o kadar kaliteli ürün.

Tasarımlarını ve kurumsallıklarını beğensem yerliden şaşmam, neden yerli ürünü desteklemeyeyim, fakat yerli mobilyaların hantallığı ve sadelikten uzaklığı sinirlerimi bozuyor.

gidiyorsun, alıyorsun, geliyorsun.
En cazip gelen yanı bu bana İKEA'da.
Diğer türlü, "yaparız abi", "hemen abi", "15 güne gelir abi" ayaklarını dinlememek için işimi görecek mobilya IKEA'da varsa, alıp geçiyorum.

Karşılaştırınca F/P olarak çok daha iyi olduğunu düşünüyorum.
Yıllar sonra aynı dolabı başka odada kullanmak istediğinde, gidip sadece raf ya da askı alıp kafana göre kullanabilmeyi seviyorum.

Bir de iki kere taşındım, bariz bir dağılma yok.

mutfak dolaplari dahil her seyimizi ikea'dan aldik ve hatta yine mutfak dolaplari dahil her seyi kendimiz kurduk. hem hesapliydi hem tasarim olarak cok begeniyoruz. gayet de kullanisli, kirilan, bozulan bir sey olmadi henüz (3 senedir kullaniyoruz). hatta calisma masam ve cekyatim da ögrenci evimden, 10 senelik ikisi de ve hala tas gibi. bence alin, pisman olacaginizi düsünmüyorum.

Arkadaşlar teşekkürler, ikea’dan alacağım galiba. Bu taş gibi dediğiniz, dağılmaz dediğiniz orta segmentte mobilyalara bi kaç örnek verir misiniz?

İğne deliği gibi bir kaçak olabilir. O da damlamadan buharlaşma yapıyor olabilir. Sanayiye götür, kaçak olabilir, de. Basınç vursunlar. Su koyma yerinden bi alet ile basınç vurulabiliyor. Sonra lifte kaldırın her hortuma ayrıntılı baktırın. Bir yerde bir nemlenme görme ihtimaliniz var.

Başka servise götürün. Soğutma sıvısının hangi nedenle olursa olsun azalması sorun çıkartır

Sen bunun nasil farkina vardin ve ne kadar eksilmeden bahsediyorsun?

Açıkçası ben de ısıtıcı tam ısıtmayınca fark ettim. Öyle olunca bi kaputu açıp baktım. Sonra hemen servise. Serviste hiç korkmayın, yeni araba conta yakma falan mümkün değil diye epey iyi konuştular. Çok normal falan dediler.

Soğutma sıvısı iki seviye arasındadır. F-L. Seninki L ve altında değilse zaten motoru yakmazsın. Nereden nereye ne kadar sürede düştü? Kapaktan kaçak olabilir, boru sızıntısı olabilir, sorun olmayabilir de eğer uzun sürede çok az bir azalma varsa. Ama bariz bir azalma varsa sanayiye kontrole gitmek gerekir.

Yeni araçlarda contalar, hortumlar falan birbirine alışıncaya kadar bir miktar eksilme oluyor. Ama problem yaratabilecek kadar çoksa başka bir servise götürün.

excel dosyasında listeleyip burada bile satabilirsiniz bence.

Sahaflar kiloyla alır çok çok yazık olur ederini bulmaz.

Sahibinden'e ve forumlara dev listesi olan ilanlar açmak ya da bundle'lar yapmak (onarlı falan) makul olabilir.

Hocam bir excel dosyası yaparsanız bana da yollayın lütfen. Sahaflar çok çok düşük fiyatlara alır maalesef.

excel +1

Asimov varsa aralarında bilmek isterim.

Excel +1

Asimov yok maalesef

fiyatlı excel +1

Hepsini sisteme gireceğim ama excel'den hiç anlamıyorum. Word olarak hazırlasam sorun olmaz inşallah.

buraya koyun +1 en iyi bu şekilde değerlendirebilirsiniz

diger bir yolu kitapligin fotografini cekebilirsiniz.

satildikca guncellersiniz...

edit: Alfabetik dizilmisse excel-word icin ugrasmadan guzelce taranir.

Sahibinden ve Letgo'ya nasıl girdiniz? Tek tek ismiyle girmezseniz satmanız biraz zor. Ben kitap satın alıyorum mesela o sitelerden ama adını aratıp alıyorum. "Satılık kitap" yazıp 100 tane kitabın fotoğrafını koyanların ilanlarına hiç bakmıyorum, pek bakan da olacağını sanmam.

Yine en iyisi burada veya başkaca edebiyat forumlarında listeleyip satışa koymak. Eğer bekleyecek durumunuz da varsa en az 6 ay başka mecralarda satmaya çalışmadan sahafa vermeyin. Sahaf bire alıp yüze satacak, sizin de elinize 3 kuruş para geçecek.

Letgo gibi yerlere tek tek girdim, ama bunlar akademik vb. kitaplar, orada kimsenin o tarz kitaplar aramayacağını fark ettim sonradan.

Fiyat aralığınız nedir? Yani yenisi üzerinden oranı?

açıkçası planım şöyleydi: değerli kitaplarla görece daha az değerli kitaplar arasında fiyat farkı gözetmemek, böylece hepsini birden elden çıkarmak. atıyorum, üvercinka'nın özel baskısı var, bu kitabı sahaflar 150 liradan aşağı satmıyor. ben bu kadar fiyat koymak yerine, bütün kitaplara mesela 10 lira deyip aradaki farkı kapatmayı planlıyordum. bu sayede mesela dünya klasikleri filan da elden çıkmış olacak. ama tabii bunu yapmak için kitapları topluca satmam lazım. aksi halde dünya klasikleri gibi kolay bulunan kitapları elden çıkaramam.

tek tek satma işine gelince, bu defa hepsine bir fiyat biçmem lazım. onu da şimdiden bir şey diyemem. ama piyasa fiyatının altında olacak doğal olarak. belki nadir kitapların fiyatları biraz yüksek olabilir, o da işte tek tek satmanın dezavantajı.

sahaflar sizin 3 bin kitabınıza şöyle bir bakıp "300 lira veririm" der, sonra tanesini 300'e satmaya çalışır, bazı değerli sahaflar var onlar gerçek sahaf da piyasanın çoğu böyle maalesef.
bazen mezatlar oluyor aslında ama mezatlarda önemli kişilerin kitaplarını satıyorlar bilemedim şimdi.

uğraşmak istemiyorsan nadir kitapları ayır, teker teker satışa koy ya da buradan listele. genel olarak 3-5 liraya gidecek kitapları sahafa ver gitsin.

koy şuuraya bir link, biri de alip sozluge koysun, hem biz gorelim guzel arsivini, al(a)masakta "vay be" diyelim, hem bakarsin cikar biri " aldim ulen" der sen de sevinirsin belli mi olur, yapacagin bir liste sadece..

Evet evet, liste hazırlamaya başladım bile. Ama tahminimden zor oldu. Şimdilik 800 kadarını girdim. İlgilenenlere teşekkür ederim. Hazırlayınca buraya koyacağım.

brother dan herhangi bir yazıcı.
www.n11.com

not ben bunu 400 e almıstım 3 yıl once. oha.

Lazer olmasına dikkat edin.

artı bir ile @Techsavvy

şiddetle öneririm.

Brother demeye geldim. Wifi olmasına dikkat edin. Kablo falan olmayınca çok rahat oluyor.

Ricoh sp-111 var bende,yıllardır sorunsuz kullanıyorum,ilk toneri bile daha bitmedi.Vakti zamanında 50₺ ya bimden almıştım.Renkszi,lazer ancak wifisi yok.

belki biliyorsunuzdur ama motor sicakken eklemeyin.

Dün öğrendim hocam onu :) hararet yaptı dün. Sanayinin dibindeydim şansa. Usta motor soğuyunca açtı. Kolayca da açtı ama ben açamıyorum şimdi :)

Kapağa bastırarak açabilirsiniz , yaylı mekanizma olduğundan bastırıp yuvaya denk getirmeniz lazım.

karbüratör değil radyatör olmasın o çevir aç şeklinde açılır ama sıcakkn açma patlar +1

karbüratör benzinle havanın karıştığı yer. sizinki radyatör.

Radyatör dimi? Metal kapaklardansa bastırarak. Elinize bez alın onunla çevirin. Su deposunun plastik kapağı ise sıkılmıştır. Hiç açamazsanız kaynar su dökün. Öyle çevirin.

Radyatör olacaktı ya teşekkürler. Bastırarak açtım.

Önünde zaten şerit çizgileri var onlara göre ortada durmaya çalış yok yine olmuyorsa arada yan aynalardan bak hangi şeride yaklaşmışsan ondan uzaklaş ama bunlar hep pratik eksikliğinden, zamanla oturur.

Aynadan arkayı kontrol et. Oradan ne kadar yakın geçtiğini görme şansın daha yüksek. Ona göre hafif sağa kayarsın. Söyledikleri önemli. Hele bir de trafiğe bakmadan kapı açanlar var sorun yaşarsınız.

Herkes ortaklaşmamıştır da sen çok sağa yanaşıyorsundur :) Yapman gereken düzgün seyrettiğin bir durumda gözünü yolda ileride bir noktaya sabitlemek ve o şekilde ilerlemek. Yani çizgileri değil ama önünü kontrol edeceksin. Misal sana ayrılan şeridin iki çizgisinin ilerisindeki ufuk çizgisinin biraz solunu gözüne kestirip oraya gideceksin.

aracın kaputunun ucuna değilde daha ileri bak, 300 mt sonrasına gözünü sabitleyip kullan muhtemelen düzelir

aynı şeyi ben de ilk başladığımda defalarca duydum. bana da hiç öyle gibi gemiyordu ama bir kere yolun sağından yürüyen bir adamın dibinden geçmiş olmalıym ki, adamın bana el kol yapıp bağırdığını görmüştüm dikiz aynasından.

şoför arabanın solunda oturduğu için şeridi ortaladım sanıyor ama aslında sağda kalmış oluyor. ama beyin buna çabuk alışıyor bence. ben hiç bir çaba göstermedim düzeltmek için. kendiliğinden kısa sürede oturdu.

Üstte bi Arkadas 300 mt öteden bahsetmiş, umarım ciddi değildir, ilk başlarda ben de öyleydim sonradan ileri doğru bakmaya başlayınca düzeldi.

arada sağ aynadan kontrol et mesafeni.

bende de aynı şey var hocam :) bunu ancak çok uzun süre kullanarak aşarsın, yoksa olmaz o iş dediler.

Bence de sağa çok yaklaşıyor olabilirsiniz. Bana da öyle diyorlardı ama pek anlamıyordum. Sonra park etmiş bir aracın yan aynasına çarpınca harbiden sağa biraz fazla yanaştığımı anladım.

abi kusura bakma da geçiştirilen adam pozisyonuna düşmüşsün. Bahsettiğin 4-5 farklı durumda sürekli sallamışlar senin durumu.

Asıl işi çözeceğin kimse ofise gelmiyorsa, sen bulunduğu yere git ve durum böyle böyle artık şuna bir nokta koyalım demen lazım. Öteki türlü uzar gider böyle, belli ki yerine birini de bulamamışlar daha süreci uzatıyorlar, yok şu vardiya da yok şu üretimde diye diye.

Yazılı olarak verin resmi kanallarla. İş maili noter vs. İhbar süresinizi hesaplayın. Süre başlasın. Süre bittiği gün gitmeyin işe. İşten çıkmak böyle. Siz istifa etmeyince geçiştiriliyorsunuz.

abi sanki sen daha önce de sormuştun ve yazmıştık.
dilekçe verdin mi? yazılı dilekçen olacak tarihli 1 ay sonra da maaşını alıp gelmeyeceksin o kadar.
şu anda içeride paran yoksa sktiri çek bırak git. ne bekliyorsun hala? vefa borcuymuş falan. 5 sene sonra kim kimi hatırlayacak.

İstifa ettim bu arada yazili olarak da verdim.

İceride param yok. Sadece vefa borcu var diye bir aciklama yapmam gerekiyor.2 haftalik surem doldu.

Sgknin asgariden yattığı, amele olarak gozuktugun, sigortasiz isci calistirilan ve senin "bakariz" diye gecistirildigin garip bir yere neden vefa borcun var anlamadim. Yapman gerekenler anlatilmis zaten ama is hayatinda çok uzulursun böyle yaparsan.

En azından bir seyler deyip cikmak gerek.yarin bihün karşılaşıcagiz.

yeni iş görüşmelerimde işe başlama tarihi belirtmem gerekiyor. benim bu mevzuyu netleştirip sonlandırabilir miyiz.

Sürenizi hesapladıysanız benim bu hafta son günüm perşembe ya da cuma, o güne kadar görüşmek istiyorum. Daha sonra gelmeyeceğim. İş ile ilgili de devredeceklerimi halledelim diyin. Gün vermezlerse işe gitmemeniz gereken gün gitmeyin. Onlar arayıp görüşmek ister. Ya da hiç görüşmez. Siz yazılı istifa verdiyseniz ve bunu konuşanıyorsanız yumuşak mizacınızdan yararlanıp kendi kendinize daha fazla işe gelmeniz bekleniyor. Belki de gelmediğiniz gün hiç aramayacaklar. Bu arada ne kadar çalıştınız 2 hafta ihbar süresi?

6ay 3 gun yapiyor.
2 hafta ediyor. Normalde 4 hafta ama hersey mevzuata göre isleyen bir yer degil. Bi zahmet 3 gun icin de 2 hafta daha bekletmesinler...

www.hepsiburada.com

Sıfır alsanız ya

Brother w 1211 al rahat edersin. Biraz pahalı ama çıktı alıyorsan ve renkli lazım değilse güzel yazıcı. Aldık pandemi döneminde. Rahatladık.

ya evet brotherın o sıfırlarını gördüm de çok pahalı ya. bir de siyah beyaz. benim renkli niyetim de var.

@kisa

bu modellerin sarf malzeme masrafları nasıl?

Hiç bir fikrim yok
En iyisi toner dolduran bir yeri arayıp sormak olur

Brotherın ve hpnin muadil tonerleri çok ucuz. O bütçeye alacağınız renkli lazer yazıcı çok can sıkar

bilemedim renkli lazım olduğunda renkli alamayacak olmam can sıkıcı

ikinci el yok mu marka öneriniz

Bütçeyi düşük tutunca kartuş sorunu ortaya çıkıyor. Amacınız ara sıra renkli almak ise siyah beyaz lazer yazıcı alın. Renkliyi dışarıda alın. Çünkü ara sıra renkli almak için, siyah performansınızı epey çöpe döndürüyorsunuz. Kartuş ile uğraşılmaz. Yok kurudu yok bitti doldur uzun iş. Lazer daha uzun süre gidiyor.

çok öküzce bir tavsiye olacak ama ben de sizin gibi çok araştırdım en son yeter deyip epsonL3151 aldım, bütçenin üstünde evet ama uzun vadede süper her yönüyle. biraz araştır anlayacaksın samimi söylüyorum.

bionluk.com'da bu işleri yapan freelancerlar var oradan bakabilirsiniz.

Başlık var freelance çalışan sözlük yazarları diye. Orada epey bir grafik tasarımcı var. Oradan iletişime geçin.

1- Kesinlikle kurumsal bir yer!

2- Kurumsal yerlerin internet sitelerinden önceden kiralamanı öneririm

3- Araç teslimi sırasında dış ve iç kontrolü yapıp tüm hataları teslim alma kağıdına işlettirmen lazım

1- kurumsal bir marka olsun.
2- hertz. çünkü diğerlerine göre genelde ucuz.
3- çekilen provizyona dikkat et. tüm kartın bloke olmasın. atıyorum 2000 tl'lik bir kartın varsa aracı kiraladığında limite yakın yüksek provizyon çekilirse kartını kullanamazsın. kiralama yapmadan önce telefonla provizyon meselesini sor.

estra sigorta paketleri önerecekler. satın almazsanız kaç tl ye kadar hasar ödüyorsunuz, satın alırsanız ne karşılanıyor vs bunları bilgi olması açısından öğrenebilrsiniz.

Daha önce birkaç soruya uzun uzun cevap yazmıştım, arama kısmından bakın mobilim ben bakamıyorum.

Ama kesinlikle kurumsal şirketlerden kiralayın. İnternetten yapılan rezervasyonlar hem daha ucuz oluyor, hem de başka banka/kurum kampanyalarından faydalanabiliyorsunuz.

Aracı teslim alırken elemanla birlikte dolaşırken didik didik nerede ne var söyleyin, belgeye işlettirin. Hatta fotoğrafını videosunu çekin. Sonra önceki müşterinin kusurunu size geçirmesinler. Arabanın içine de bakın, koltukta tavanda sigara izi vs. olabiliyor. Depoyu artık eski müşteri ne seviyede getirdiyse o seviye getirmeniz isteniyor. Yaptığınız km'ye göre ayarlamanız lazım, full değilse azar azar koydurun istasyonda kontağı açıp kapatarak kontrol edin.

Son olarak mini hasar ve ayrı satılıyorsa lastik cam far sigortası alın. 30-40 tl vermemek için inatlaşmayın, inanın çok daha stresli ve masraflı oluyor kaza bela durumunda.

Olaki önüne açık senet koydular. Kaçarak uzaklaş.

Kurumsal iyidir. Senet falan dolandırıcılıktır. Ara sokaktakiler yapar. Onlara gidecekseniz, Renault bayisine gidin en ucuz arabaya senet yapın. Bari sonunda arabanız olur.
Dönüşte mesai saatlerine dikkat edin bayinin. Arabayı bırakmak için.

Büyük kiralama sitelerini kullanarak ucuz diye adı sanı duyulmamış yerlerden kiralarsanız findeks notunu bahane edip arabayı vermiyorlar. Kirayalayacağınız şirketin şartlarını mutlaka okuyun, minimum findeks puanı ne gerekiyor araştırın.

Mesela windycar'dan uzak durun. Garenta 800 puanı yeterli buluyor bu herifler 1500 puan diye diretip vermiyorlar arabayı (özellikle kampanya vs denk getirip ucuza araba bulursanız)

1 adı duyulmuş markalar. avis enterprise hertz vb.
2 garenta iyidir.
3 söylenenlere ek olarak aracın hasar alması durumunda sorumluluğunun ne olduğunu sor. aracın tamirde kaldığı her günü senden almaya çalışan bazı firmalar var.

günlük 6 saat uykuyla verimli olabilirim ama 4'te uyanırsam verimli olamam.

22’de uyumayi basarabilirsen olabilir. 4 gercekten erken ama ozel bi sebebi yoksa havanin biraz daha aydinlanmasina yakin yapsaniz daha iyi olur belki.

6 saatle verimli olunur ancak güneşi görerek, güneş ışığıyla uyanmak biyolojik saatimize yardımcı oluyor. Bunun bilimsel açıklaması vardı tam ifade edemedim ancak güneş ışığıyla uyandığımızda daha enerjik vs oluyoruz. O yüzden 4'te uyanarak zor.

güneşten önce uyandığımda vücut olarak değil ama kafa olarak bütün günüm rezil oluyor. çok zor benim için.

uzaylının dediği sirkadyen ritim.

yazın belki yeter 6 saat ki az uyuyorum hep, imkanım olsa 8'den az uyumam.

İş akademik mi, fiziksel mi? Ayrıca kaça kadar çalışacaksınız 4 te kalkıp?

Youtube'da videosu olan bir nörolog en az 7 saat, uygunu 8 saat diyordu. Gerekliyse videoyu da bulabilirim.

asla. ucuncu gun dusup bayilirim muhtemelen.

Evet sirkadyen saat önemli. Bir süre saat 11 gibi yatıp 05:30da kalkıyordum. 6 saat uyuyor gibiydim ama hafta sonunu zor getiriyordum. Bir de hakikaten bedensel iş mi, masa başı işi mi? Ya da evden çalışma mı, yoksa arabayla işe git gel gerekiyor mu hepsi etkili.

Asla. 9 saat standartim, azi sorun benim icin.

Olunur. Cunku tam uyunmasi gereken saatleri secmissin. Bunu net soyluyorum cunku bi sure boyle devam ettim. Ilk 1.5 hafta sabah 4te gunesi gormeden zor oldu ama sonra alistim. Yasina gore 6 saat yeterli bir sure. Yasin 50+ ysa tabii en az 8 saat uyumakta fayda var ama orta yaslardaysan ideal uyuma zamanini secmissin.

10da yatıp 4de kalkmakla gece 2de yatıp 8de kalkmak arasında büyük fark var
ilki biyolojik saatimize daha uygun
ayrıca uzun bi süre bu şekilde götürmüştüm 10 olmasa da 11 olmadan uykuya dalar 5 te kalkardım

Asla olamam. 8-9 saat uyumazsam uykumu alamıyorum

udemy'ye bir bakın isterseniz, yani videolarıyla beraber hazırlanmış dersleriniz varsa mantıklı olabilir. kendim kullanmadım hiç bilmiyorum ama çok kullanılan bir eğitim sitesi sanıyorum. şöyle bir açıklama sayfaları var.

www.udemy.com
www.udemy.com

Learn german with anja youtube kanalına bakın. Kendi siteleri de var. Örnek alınabilir.

Şubeden çek şubeden yatır.

Şubeden çek atm'den yatır.

Atm den çek atm den yatır

Şubeden çek şubeden yatır.

Arkadan aydınlatmalı olmasına dikkat et. Gece okurken büyük kolaylık.

Ben Kindle Paperwhite 3 kullanıyorum. PDF de okunuyor ama PDF performansı iyi değil.

6" yeterli bir ekran büyüklüğü mü?

Daha büyük olsa daha iyi diye düşünüyor insan ama ben daha büyük istemezdim. Şu an montumun cebine koyup cebimde bile taşıyorum. Biraz daha büyük olsa taşıması daha zor olur.

Kindle Paperwhite 4 var bende. Aktif olarak kullanıyorum. Boyutu 6" sanırım. Makale okumak istersen bulaşma. Yani e-ink teknolojisi ile PDF okumanı sağlayacak işlemci ve ekrana sahip e-okuyucular bin dolar civarı diye biliyorum. Kindle, Kobo, vb. rahatça PDF okumak için kesinlikle uygun değil. "Benim işim PDF" diyorsan tablet bakmalısın.

Pdf için büyük boy onxy'lere bakabilirsin.

Tablet +1.

Makalelerde formül varsa ekitap okuyucular düzgün gösteremiyor formülleri.

(git: www.sicakcikolata.com)
almadan önce yaptığım araştırma
6 inç civarı küçük değil. uygun. hani büyük ekranda geniş bakmak istiyorsan daha büyüğüne bakmalısın.

pdf düzgün çalışmıyor. pdf için e-reader tavsiye etmiyorum. epub yada kepub a çeviriyorum. düzgün çevirirse ne ala

4.00 , 3,75

@melancholia :)

Ben esilor crizal prevencia kullanmıştım, memnun kalmıştım. Bütçe meselesi aslında bu iş.

Araç kullanırken gözlüktakıyorsanız crizal alın. Aslında iyi bir gözlükçü bulsanız o tavsiye verecektir. Mesela benim gözlüğüme hawk marka cam kullanıp mavi ışık filtresi yapmıştı gözlükçümüz. Güvenirim kendisine. Kardeşime crizal önermişti araç kullandığı için.

Seiko'dan cok memnunum, ama biraz pahalı

Gözlükçüyüm. numaralarını ve ne işle meşgul olduğunu yazarsan daha sağlıklı olur.Numaran çok yüksek değilse hemen hemen hepsi 3 aşağı 5 yukarı aynıdır.Hoya firmasının maxxee camı iyi bir üründür

@ayaginiza gelen overlokcu

1.75 miyop ve 0.5 astigmatim var. Pc basinda calisiyorum fakat ekrani zaten hep night light kullaniyorum sarimsi. Boyleyken de mavi isik filtreli almaya gerek var midir?

@curukturpkokusu

Crizalin arac kullanmaya ne gibi etkisi varmis hic duymadim. Zaten alma sebebim arac kullanmaktan dolayi. Essilor crizal mi?

Karşıdan gelen ışığın dağılmasını önlüyor sanırım. Ben de tam emin değilim ama google görsellerde farkını gösteren fotolar bulabilirsiniz.

Zemin kötü olabilir mesela beton.

kotu ayakkabı, kotu zemin, ısınmamak, zayıf bacak kasları, yaş, kilo fazlası, yanlış antrenman gibi birçok sebebi olabilir.

www.eksiduyuru.com

Kondromalazi patella

Kilo fazlam yok, zemin bazen beton bazen de sünger zemin oluyor. Parkur o şekilde. Isınmamak problem değil çünkü önce birkaç tur hızlı yürüyorum. Ayakkabı koşu ayakkabısı olmasa da gayet rahat. Dümdüz koşuyorum yani, bunu nasıl yanlış yapabilirim bilmiyorum. Bileniniz varsa açıklayabilir mi?

Spor geçmişinizi bilmiyorum. Ama spor endüstrisi o kadar büyük ki, herkese "spor yap spor yap aş kendini" diye dayatıyorlar. Milyonlarca insan da kendini profesyonel sporcu sanıp bünyesine ağır gelecek şekilde spor yapıyor.

Dediğim gibi spor geçmişinizi bilmiyorum. Düzenli egzersiz yapmak önemli. Ama biz profesyonel sporcu değiliz. Türkiye'de de spor eğitimi diye bir şey yok. Yani isveç'teki gibi 6 yaşında okulda düzenli atletik faaliyetlerde bulunmuyoruz.
Hımbıl büyüyüp 25 yaşından itibaren kendi paramızı da kazanınca hobi arıyoruz. En popüleri de koşmak / fitness vb.

ama işte koşmak zaten bünyeye ağır bir spor. Bir de küçüklükten alışmamış bünyelerde sakatlık riski daha da artıyor.

İlla ki yanlış yapmanıza gerek yok yani.
www.insider.com

Bacaklarınız güçlü değildir, ya da yeterince güçlü değildir normal kiloda bile olsanız koştuğunuzda oluşan stresi kaldıramayabilir vs vs.

"Ayakkabı koşu ayakkabısı olmasa da gayet rahat" yanlış bir düşünce. ayakkabının rahatlığı değil, yastıklaması önemli olan. o yastıklama sayesinde dizlere binen yük azalıyor.
ikinci olarak ayakkabı sorun değilse, yanlış basıyor olabilirsiniz. içeri ya da dışarı basma durumunda sorun oluyor olabilir. bunun için kişiye özel tabanlık yapıyorlar (bkz: footbalance)

Yahu ben böyle haldur huldur koşmuyorum. İlk defa da koşuyor değilim. Çocuktan dolayı 2 sene epey hareketsiz kalmıştım. Ekstradan yaptığım egzersizlerm de var yani badozlama dalmadım olaya ama emin olamadım. Herhalde verdiğim aradan kaynaklanan bir durum diye bakacağım. Koca koca dağları çıktım zamanında ne bileyim, düz parkurda koşmak mı zor gelecek? :) ha öyle ağrı büyük bir ağrı da değil tabi.

Bu arada toplumun dayatması hiç umrumda değil. Ben hareketi özledim sadece. Eskiden beri yürümek, koşmak, tırmanmak, hoplamak zıplamak en sevdiğim şeylerdi. Paslanmış da olabilirim.

Hepinize çok teşekkürler. Biraz ağırdan almam en mantıklısı gibi. Linkleri de inceleyeceğim. Tekrar teşekkürler.

Mesut süre nin son ilişki testine bakın. 3 aylıkta yüzde 30 indirim olması lazım.

"serbest meslek erbabı"

KDV de ödemeniz gerektiğinden şirket açmalısınız.

Konudan alakasız ama Dijital oyun materyalleri nedir üretmeyi planladıgınız.
Bu arada geliriniz aylık asgari ucret duzeyine gelmeden açmayin bence sanmıyorum sorun çıkacagini

serbest meslek erbabı da vergi mükellefi. yani şahıs şirketi açmak ile tamamen aynı şey.

sadece yapılan iş ticaret değil de mesleki bir beceri, birikim gerektiriyorsa adı serbest meslek oluyor. aynı bağkur'u, muhasebe ücretini, kdv'yi, gelir vergisini o da veriyor. bambaşka bir şey değil.

tek seferlikse karşı taraf gider pusulası keser, ya da arızi kazanç bildirirsiniz, öyle olur. ama yapmayı düşündüğünüz iş süreklilik arz ediyorsa firma kurup vergi mükellefi olmadan mümkün değil.

Serbest meslek kazancı olarak değerlendirilecek bir durum yok. Satış süreklilik arz ederse ticari kazanç olacaktır. Şahıs şirketi dediğiniz şey ( ortaklığın olmadığını varsayıyorum) şahsınıza ait gelir vergisi mükellefiyeti. Ticari bir satış yapıyorsanız gelir vergisi mükellefiyeti zorunludur.

Bireysel müşteri hakem heyeti talebinizi ret edecek özel bir haklılığınız yoksa, bilginiz olsun.

@atom karıncanın torunu
Neden ki? Aidat konusunda nasıl bir haklılık/haksızlık olabilir ki? Fazladan kesilme gibi bir durum olsa zaten banka düzeltir bu yanlışı.

Aidat konusu şöyle, iş bankasının aidatsız kartları var. Eğer o kartı kullanmayıp, aidatlı bir kart tercih ettiysen, aidatı ödüyorsun.

Şunu kullanıyorsan ve aidat geldiyse tabii ki gidip şikayet etmen mantıklı: www.isbank.com.tr bunun dışında şikayetin reddedilecektir çok yüksek ihtimalle.

aidat yasal bi şey. hesap işletim ücreti olsa geri alırdın, ama aidat sözleşmelerde var.

Bireysel müşteri hakem heyetine e devletten başvurdum. 1 yıla yakın süre sonra cevap geldi. Reddedilmişim. Puan teklif ettiklerinde keşke alsaydım diyorum.

bana kestiler. mail attım form doldurdum. 2 hafta içinde geri yatırdılar.

@roket adam ben de diyorum ki öyle bir şeye banka zaten aidat kesmez. Kesse bile yanlış kesmişsiniz dediğimde düzeltirler onun çakallığını da yapmazlar artıj. Salak değillerdir herhalde. Aldım diyenler nasıl alıyor onu baz alıyorum ben.

eksisozluk.com

bir gece suda bekletip borek icinde falan pisirin bence

Pastirmali yumurta yapin ve tuz koymayin, biraz dengeler

paçanga yapıp içine tuz koymayın, biraz dengeler

Tuzsuz ekmek yapın arasına koyup yiyin, dengeler.

Tuzu az pastirma alin, dilimleri birbirine yapistirip yemeyi deneyin. Dengelemesi lazim

Başına geçip olumlama yapıyorsun tuz yok oluyor :/

pastırmalı tost yapın içine tuz koymayın , dengeler

Önceki duyuruya göre adam zaten iki üç hafta deneriz sonra sigorta yaparız demiş ki bu bile saçma. Deneme süresinde de sigorta şart. O işler karışık demiş neyi karışık, evrakları veriyosun ve başlıyor sigorta. Adamın niyeti yokmuş. Bence senin sigorta pazartesi de baslamazdi. Ha ben olsam pazartesiyi beklerdim ama beklesen de sonuç değişmeyecekti bence. Ödemeler düzenli olduysa, içeride paran yoksa iyi.

Boşver, iyi olmuş. Çalışanın temel haklarını sağlamaktan aciz bir patrondan hiç bir şey olmaz. Sigorta nedir ya insan hakkı bu yani, senin de bir hayatın var. İnsafsız rezil adamlar ya altı üstü bi imza atıp resmiyete dökecek.

Gayet iyi yapmışsın, üzme kendini.

hocam gerçekten aşırı iyi olmuş. çok şükür şu mesajı atabilecek durumunuz varmış ki atıp hakkınızı savunmuşsunuz. ancak sigortadan vazgeçmeme konusunda da size ders olsun diyebileceğimiz bir olay, zira sigortanız yani güvenceniz olsaydı sizi böyle bir kalemde silip atamayacaktı (hele ki şöyle bir dönemde)

yoğunluk falan hikaye. sigorta kaydı dediğin işlem uğraşan adam olduktan sonra girdiğin gün yapılıyor, hatta girmeden bir önceki gün başlatılır. nereye kadar giderse diye sizi kazıklamaya kalkmış işte. umarım bir dahaki işiniz sizin için daha iyi olur.

teşekkür ederim, bunları duymak iyi geldi. ben de doğru olanı yaptığımı düşünüyorum ama bu şekilde de bütün planlarım suya düştü maalesef. önceki işverenimle de çeşitli sorunlar yaşıyordum, bu işe karşı çok hevesliydim. her şeyi kabul edebilir izlenimi verdiğim için biraz da böyle muamele gördüğümü düşünüyorum. herkesle böyle çalışıyor olsa en başta sözleşme ile sigorta yapıyoruz demezdi sonuçta.

neden SGK'ya şikayet edip öttürmüyorsunuz? sizin şikayet ettiğinizi kimse bilmez. ilk günden itibaren sigorta ve sözleşmeniz olmalı. pişkinliğe bak inanamıyorum. konfeksiyon atölyeleri bile bunu yapmıyor. hiçbir şekilde mantıklı bir iş yapmamışsınız üzgünüm. bir daha böyle bir tolerans göstermeyin. ilk gün sigorta da sözleşme de yapılır, bu ağrı dağı kadar gerçek ve olması gereken bir şey, delirmeyin.

Bu maili kanıt olarak saklayıp işvereni sgk'ya şikayet edin. 1 gün bile sigortasız çalıştırılamazsınız.

İşe başladıktan sonra 2 ay zaten deneme süresidir.

ben de işveren tarafından bakacağım konuya. pandemi süresince işten çıkartma yasak olduğu için firmalar da zor durumda kalıyor. işverenin sigortasız çalıştırmasını elbette doğru bulmuyorum ama biraz da hak verebiliyorum. adam kapatıp gidecek kapatamıyor bile ücretsiz izinde olanlar nedeniyle. bence bu dönemde herkes biraz kendinden veriyor. hakkınızda hayırlısı olsun...

Siz haklısınız. Böyle dediğiniz için işler bozuldu zannetmeyin. Adam sizin paranızı çalıyordu sektörde sıkıntıya yol açacak mı size bilmiyorum kar zarar hesabını yapın ona görw Sgk şikayet seçeneğini düşünün.

@naksidil, söz konusu kişi küçük çaplı bir işletme sahibi birisi değil, çok yaygın kullanılan bir internet sitesinin sahibi. amerika'da yaşıyor zaten sanırım. pandemiden etkilenecek bir iş de değil, o yüzden hiçbir şekilde kendisinin açısından bakamıyorum.

İşveren perspektifinden de bakılsa yapılan doğru değil. Hadi diyelim deneme süresinde işten çıkarma yasağı var tamam. Zaten adamı 2 ay sigortasız çalıştırmışsın, demek ki deneme süresini de bitirmişsin iyi mi kötü mğ biliyorsun. E artık bi bahanen yok yap sigortayı gitsin. Bi de en başta neden sigorta yapacağım diyorsun madem.

Dediğim gibi sözünde durmayan insanlarla iş yapılmaz.

siz çok iyi niyetli bir insanmışsınız, ama bu kadarı kendinize zarar.
başka diyeceğim birşey yok.

edit: patronun yaptığı ise düpedüz ahlaksızlık

Derdini nazik ve güzel bir şekilde açıklamışsın ama alınmış suçlu olmasına rağmen. En baştan böyle tiplerle iplerin kopması iyi olmuş.

cook iyi olmus. alemin cakali kendisi. sizden sonrakine de sigorta yapmadan calistiracak. yogunluk hikaye herkes yogun ama herkes isini yapiyor

Kanka neden kişi üzerine ki? bilmediğimden soruyorum. Bizim apartman faturaları apartman adına geliyor.

@allah yazdıysa bozsun Alakası var mı bilmiyorum ama 4 daireli küçük apartman olduğundan yönetim yok.

E bosver madem, digerleri dusunsun, hem uyuz oluyormussun :D

@invictae ne bileyim ceza meza gelir durduk yere ortak olmayak olaya diye ondan soruyorum. zamanında bunlar yüzünden asansör bakımını yaptırmamışlar giriş kat miriş kat demediler çaktılar cezayı daireye geldi ceza payı direkt.

6 daireli bizim bina. Apartman adına elektrik. Bunu ilinizdeki elektrik idaresine sorun.

Dairenizin içinde, kontrolünüzde olmayan elektriği sakın üzerinize almayın derim. Birisi kaçak hat filan çeker, bilerek bilmetyerek zarar verir. Biliyorsunuz kaçak elektrik kullanınca hapis cezası veriliyor, hem de abone kimse ona, benim haberimm yoktu filan dinlemiyorlar. Bence ayrı bir sayaç taktırılsın projesini çizdirip. Ama o da masraflı olur tabii..Yukarda denilmiş elektrik şirketi ile görüşülebilir, ya da mahallenin elektrikçisi varsa belki o da bilir.

Bizde de 4 daire var. Gelen faturalar apt yönetimi adına. Kişi adına apt elektriği saçmalığı mı olur? Ki daireye giden bir hat da değil sonuçta bu

@denizgonen yönetmeliğe göre 10 daire altına yönetici zorunluğu olmadığından burada da yapmamışlar, şu ana kadar da ihtiyaç duyulmamış.

Bizim de 3 daire var yaşlı bi amca bakıyor, temizlik ürünleri masrafı ve elektrik faturası 6 aylık 20 lira falan oluyor daire başı, asansör yok ama. Sen girişteysen hiç karışma, daire başı 5 10 lira gelecek, istesen alsan dert almasan dert toplu alsan sıkıntı zaten sevmiyormuşsun

Önce bir daire sahibini yönetici seçin. O elindeki evraklari ile ben şuranın yöneticisiyim diyip apartman adına açtıracak.

Bir yönetici seçilecek, karar defteri hazırlanıp noterde onaylatılacak, bu defter ile elektrik şirketine gidilip bina adına abonelik yaptırılacak.

@cilekli pasta @joh bloor mesele o zaten kimse istemiyor.

Sizin sorunuz apartman aboneliğini kimse üzerine almıyor yönünde. Fatura şahıs üzerine olmayacak zaten apartman yönetimi üzerine olacak. Her sene bir daire sırayla yapar yöneticiliği.
Yöneticiliği de almıyorlarsa akşam merdiveni fenerle çıksınlar apartman zili yerine cama taş atsınlar ne diyeyim.

düşük evet tavsiye etmem. beklentine de bağlı tabii.

Bi laptop alıp 10 sene kullananlardanım

Biradere almıştık. Aldığının ilk senesi içinde fan sesi jet motoru dalgası gibi ses yaptı. Garantiden degisti, sonra garanti bitince aynı sorun. Bu sefer parasıyla değiştirdik. Kısa surede aynı sorun nüksetti, birader çakma bi fan buldu aliexpressten aldi yine gürültülü çalışıyor ama zaten sonra pek kullanmadi gitti masaüstü topladı. Asus, msi tavsiye ederim.

Menteşesi kırıldı,garantiden değişti. kasa epey dandik. Şarj bölgesinde de sorun var. Ayrıca batarya öldü, çat kapanıyor. Alalı 3.5 sene oldu.

2.5 yıllık bir Monster Tulpar T5 V17.1 kullanıcısı olarak şu anda aklıma gelen artılar - eksiler:

+ Performans / fiyat oranı çok iyi, elindeki bütçe kısıtlıysa daha iyi özelliklere sahip bilgisayarlar bulman zor
+ Ömür boyu ücretsiz bakım. Normalini bilmiyorum ama biraz diretirsen aynı gün bakımını yapıp veriyorlar.
+ Genel olarak teknik servis/müşteri hizmetleri oldukça yardımcı olmaya çalışıyor

- Malum fan gürültüsü: Son birkaç aya kadar çok sıkıntı değildi, ama ağır saçmalamaya başladı. Bulunduğum şehirde Monster şubesinin olmaması + covid + ders iş güç sebebiyle yoğun şekilde kullanmam gerekliliği yüzünden kargolayıp gönderemiyorum da. Harbiden kafayı yemek üzereyim.
- Parça tedariğinde sıkıntı: Ağustos ayında bataryanın şiştiğini fark ettim, çıkarttım, müşteri hizmetleriyle iletişime geçtim. AYLAR sonra, yaklaşık 1 ay kadar önce batarya ancak tedarik edilebildi.
- Ağır: Oyun bilgisayarı olması sebebiyle BAYAĞI ağır. Ben bu bilgisayarı 1 sene boyunca haftada en az 3 gün Halkalı - Rumelihisarı arası toplu taşımada taşıdım (yolumun tek yönü yaklaşık 1-1.5 saat sürüyordu), taşırken yer yer zorlansam da gocunmadım. Monster alıp 10 sene kullanırım diyorsan, bilgisayar el verse bile vücudun el vermeyebilir.

Özet: Bahsettiğim fan gürültüsü ve batarya sorunuyla karşılaşana kadar çok memnundum. Covid sebebiyle zaten evde olduğum için bataryanın yokluğunu hissetmedim, ancak fan gürültüsünden kafayı yiyecek seviyedeyim. Ülkenin şu durumunda iş-ders için kullanılabilecek, gerektiğinde bu bilgisayara remote bağlanacak ikinci bilgisayar bakma seviyesine geldim.

e-imza ile e-devlete login olmayı dene. orada düzgün çalışıyorsa geri ayarlarla ilgili bir şeydir. e-devlete giremiyorsan kurulum hatası yapmışsındır.

@helenart dediğin gibi düşündüm yaptım girdi. Ama sorun pdf'de. Acrobat reader dc indiriyorum, açınca 32bit yazıyor üstte. Karıştırdım biraz 64 bit Acrobat reader bulamadım. Sorun win 10 64bit ile ilgili gibi ama çözemiyorum.

Sorunun çözümü : pc 64 bit olsa da, Java kesinlikle 32 bit inmeli, akis programı da eski sürüm v4.1.1 olmalı ve 32 bit olmalı. Pdf ancak böyle imzalanıyor.

support.google.com

talepte bulundum reddedildi nedense

üst sol taraf gönderici alt sağ taraf alıcı şeklinde doldurun. iadeli taahhütlü gönderin. ptt de birkaç form olduracaksınız böylece takip numarası alıp, alıcı ne zaman almış falan her şeyi takip edeceğiniz bir koda sahip olacaksınız normalden azıcık fazla para vereceksiniz ama mektup gitmiş olacak. pul almanıza gerek yok ptt ye gidin iadeli taahhütlü göndereceğim diyin. onların verdiği formları doldurup ücreti ve mektubu verin. gitmiş oluyor.

araba güzel ama biraz daha kolay satılacak bir şey alman daha iyi olur düşüncesindeyim.

60 bin tlye

focus
accent admire
megane 2
clio falan alınabilir

araç ile ilgili herhangi bir şey söylemeden önce, galeriden araba almayın. ötesi yok.

araç çok küçük ve piyasası parçası sorun olabilir. b segmentine çıkmaya çalışın. 2007 sonrası yaris 1.0 bulunamaz mı bütçelere?

ayrıca galeriden araba asla almayın +1

@tabii lan manyak mısın
çok teşekkürler ama sedan düşünmüyorum yazmayı unutmuşum. hback bana daha uygun.

@yky
çok yakın akrabası galerici olan biri olarak ne demek istediğini çok iyi anlıyorum.

@signore
yaris'e de bakacağım.
(hatta şu an bakıyorum, gerçekten daha iyi görünüyor. rakamlar da makul. çok teşekkürler)
edit 2: yok, yaris'ler az daha pahalı. biraz yukarı çıkmak gerekiyor.

Bütçe çok düşük aslında ama bu bütçeye bu araba alınmaz.

Arabanın 4 kazası var. İkisinde hasar bedeli yazıyor. Sadece ikisi bile 13.500 lira tutuyor. Şimdi 13.500 lira az gibi gelebilir ama aracın kaza yaptığı tarihte bu arabanın fiyatı zaten maksimum 20 bin lira falandır. 2012'de ben 2006 dizel fiesta'yı bile 19 bin liraya aldım. Bu araba A segmenti ve benzinli. Yani aracın kaza masrafı bedelinin %70'i kadar neredeyse.

Eksper raporuna baktığımızda kaput ve ön çamurlukların değiştiğini, sol ön kapının da boyalı olduğunu görüyoruz. Yani bu araç yaptığı kazada kokpite kadar içeri girmiş. Dolayısıyla mekanik aksamın her türlü sürprize açık olduğunu söyleyeyim. Yani 56 bine bu aracı alıp bir 56 bin de ön takımlara masraf yapabilirsin.

14 yaşında araçta elbetta kaza, boya, değişen olabilir ama kaput değişmiş ise ve özellikle kaputla beraber ön çamurluklar değişmişse o araçtan hayır gelmez. Tecrübe ile sabittir.

Almayi dusundugunuz arac buysa tavsiye etmem. Onden kazali ve belli ki ciddir bir kaza. Sase uclarinda islem oldugundan bahsedilmis. Bu butceye 2004-2005 model daha uygun bir sey alabilirsiniz bence. Bunu kesinlikle almanizi tavsiye etmem.

Bence bu arabaya yanaşmayın, arkadaşlar sorunlarından bahsetmişler.
Ek olarak ise motor gücü de çok düşük. Sollama yapmaya kalsanız sollama yapamazsınız o derece. Kullandığınız şehirde trafik azsa sorun değil ama yoğun trafikte zorluk çekersiniz

çok teşekkürler yorumlar için.

rapora ben de göz attım @himmet dayı'nın dikkat çektiği noktaları pas geçtim.
benim kafa bugünün değerlerine gitti, kazanın tarihine bakmamışım.

2004, 2005 model araç alacağımı sanmıyorum. 2007'den eski araba almamak şeklinde bir düşüncem var.

motor gücünün azlığı, aracın kendisinin küçük olması gibi şeyleri çok fazla önemsemiyorum, kullanım tarzım ve amacım orayı tolere eder. ancak asla ama asla istemeyeceğim şey aracın başıma bela olması. o yüzden gerekirse bütçeyi arttırıp sorun çıkarmayacak bir şey alabilmek için beklerim. hiç acelem yok.

Biletin oldugu gün ve saat ise yemezsin.

Ne gibi dezavantaj?
4 derece astigmatım yaklaşık 4 hipermetropum var. Seiko cam yaptırdım. Gayet güzel

Ne gibi derken? Cevabı bilsem sormam zaten :)

doğru ama bu dezavantajlar sağlıkla değil cüzdanla alakalı. özel yapım cam oldukları için normal güneş gözlüğünden çok daha pahalı olurlar.

Düşük ışıkta astigmat daha rahatsız edici oluyor. Göz muayenesinden sonra hem optik hem de güneş gözlüğümün camlarını yeniledim. Numaraları aynı olmasına rağmen güneş gözlüğüyle diğeriyle olduğu kadar keskin göremiyorum. Ha numarasız güneş gözlüğünü hiç kullanamıyorum, takmam daha iyi.

Astigmat varsa çok kavisli modelleri kullanamazsınız hocam.
Rayban damla gibi düz model tercih edinilmelidir örneğin.
Kavis arttıkça görüntü kaybı olur camın her yerinden net görüntü alamazsınız

arkadaşların dediği doğru, kavisli camı olan çerçeve seçemiyorsunuz. benim gözlükçüm şunları alabilirsin diye çerçeveleri önüme çıkardı aralarından police marka bi tane seçtim. ayrıca yine dedikleri gibi pahalı oluyor. ama verdiğin paraya değiyor. hep yüksek dereceli astigmatlı olduğumdan hiç güneş gözlüğü takamamıştım ama bunları alınca dünya varmış dedim. gözlerimi kısmadan hayata bakmak ve net görmek paha biçilemez.

Turkcell e hangi bayiden taşıma işlemi olmuş diye sorup orayı arasanız?

buradan baktın mı
www.turkiye.gov.tr

vodafone bilirmiş. orayı aradım. mersinde bir bayiden yapılmış. mersine hayatım boyunca gitmedim. yarın orayı aramayı planlıyorum.

@esref
baktım. numara üzerime gözüküyor. orada sıkıntı yok.

bayide sisteme girerken 1 rakamı yanlış girmiş eleman, ve adam mağdur olmuş numarası değişmiş, taahhüt bozmuş ceza ödemiş vs diye haber okumuştum bi ara

@efruz
korkarım öyle olacak :/

btk ile görüşün

Vodafone'un çözmesi gereken bir konu. İptal edemiyoruz diye bir şey yok mecbur iptal edecekler. Sizin bu konuda bir talebiniz olmadan taşıma yapamazlar. Gerekirse tehditvari konuşup iptalini sağlayın. Yasal yollara başvursanız her türlü hakkınızı alırsınız ama umarım iş oralara varmaz.

Gözlükçüleri arayıp sorabilirsiniz, onlar her yeri arayıp buluyorlar, bir de lensal.com a bakabilirsiniz

Torik lens diye geçiyor. Ben zamanında Aksaray' da lens üreticisi bulup orada yaptırmıştım. 2.50 üstü normal lens olmuyor. Hiç bu tarz lens kullandınız mı? Kalın ve tek çift yıllık oluyor. (tabi teknik değişmediyse).

Çalıştığım için ve hafta sonu yasak olduğu için çıkıp bakamıyorum. İnternette bulabileceğim bir site bulsam

Yüksek derecelerde torik lens bulunmuyor özel yaptırmak gerekiyor. Lensmarket ile iletişime geçebilirsiniz.

Valla çok enteresanmış. Lensmarketi arayıp sordum. Özel üretim yapıyorlarmış ama yurtdışından geliyormuş. Geliş süresi 14 haftayı bulabiliyormuş. Biofinity toric xr diye geçiyormuş markası. Güncel fiyatı 379,90tl imiş. Bi pakette 6 lens var. Aylık kullanımlıkmış.

Şu an için en mantıklısı gözlükçüleri arayıp sormak. Eğer fiyat farkı çok yüksekse de bu fiyata şimdiden sipariş verip stok yapmak. Çok enteresan gerçekten rezaletmiş, çok şaşırdım. Geçmiş olsun, kolay gelsin.

gözlükçüyüm. biofinity xr hariç bulamazsın o da yurt dışı üretim olur. 3 ay gelme süresi var. o lensi üreten başka kimse yok.bir de elegance soft toric var ama o şişede ve yıllık kullanım. fiyatı 600 civarı.daha fazla bilgi için mesaj atabilirsin

Pandispanya emeğiniz verdiğiniz bilgiler için minnettarım. Üşenmeden aramış sormuş bilgi almışsınız. Eksik olmayınız.

Buzluk kısmı tamamen donmuş olabilir. Görünür kısım değil de plastik kapakların altında soğutucu metal bir blok var. Onun içi tamamen donmuşsa 48 saat bekletince eriyordur, 4 gün çalışıp tekrar donuyordur. No-Frost özelliği bozulmuş olabilir. Bende benzer bir sorun vardı. Bahsettiğim metal bloktaki buzları temizledim 1 yıldır canavar gibi çalışıyor.

@himmet dayı, o zaman 48 saat sonra yeniden çalıştırayım. buzluğun içini söküp mü bakıyım buz tutmuş mu diye. dışarıya hiç belli etmiyor buzluk kesiminde bir sıkıntı olduğunu. çalışınca güzel soğuyor.

yani nasıl tespit edebilirim?

Benim dolap Bosch. Hotpoint ile aynı mıdır bilmiyorum ama ben 48 saat bekledikten sonra buzluğun iç plastiklerini söküp altta kalan metal hazneyi tornavida ve çekiçle zarar vermeden buzları kırarak temizlemiştim. Sonra iyice kurumasını bekleyip çalıştırdım.

@himmet dayı şimdi söktüm o metal haznede hiç buz yoktu. Demek ki benim sorun başka.

Bence buzdolabının arkasında, motor kısmında kalan soğutucunun levhaları aşırı kirlenmiştir.
Güzelce bir temizleyin.

@simsiyah, levhalar dolap boyunca tüm arkayı kaplayan türden. Üstü de temiz. Devreye giriyor 10 saat çalışıyor simdi soğutuyor güzel. Sonra devreye girmemeye başlıyor. Dolabı sallıyor çalışamıyor. Ses yapıyor o da gece uyutmuyor. Çekiyorum fişini. Sabah takıyorum. Yine uzun süre çalışıyor.

Belki birinin işine yarar. Sorun karttan çıktı. Üzerinde yuvarlak bir parça var anakartın. O şişmiş. Bu tarz sorunu olan karttaki parçalara bakabilir. Komple değiştiririm, buzdolabı normale döndü.

ataletini yenmesi, aşması diyoruz biz.

müyendiz değilim de "ignition" diyesim geldi.

devreye aldık deriz.

Trigger olabilir?

(bkz: kickstart)

Valla ben de mezun olduktan sonra havalı havalı şeyler kullanıcaz ümidiyle gittim.

Gördüğüm:

+yapıştır ananiyimioguz/ateşle bakıyım ananiyimioguz.

-oldu mu abi?

+süpersin

Hiç öyle trigger mirigır yok valla pratikte görmedim.

Biri kapılar ardında duysa adımız çıkar maazallah.

Ama soru teknik olarak ne kullanılır ise bana da en mantıklı tetikleme / trigger geldi.

marş?

tahrik deniyor bu olaya (harekete geçirme) ama bunun fiil halini duymadım hiç. tahrik etmek falan gibi. almancada mesela tahrik antrieb, bunun fiil hali antreiben.

özel bir terim adı yoksa kickstart kullanabilirsiniz

gemiciler "çakmak" terimi kullanıyor sanırım bunun için

Ignition bildiğin set fire tarzı ateşleme. Yani içten yanmalı bir motorun durumundan söz edilmiyorsa ignition olmaz bence.

Kickstart da elle, ayakla sert bir fiziki güç uygulanarak yapılan başlatmaya karşılık geliyor.

İlk hareket (marş motoru ile yapılan) starting?

İngilizcede de bildiğim kadarıyla "drive" denir ve Türkçede "tahrik" anlamına gelir.

"ilk hareketi vermek" deniyor bazı yerlerde. makinenin / sistemin tipine göre "çakmak" denebilir ya da "marş" basmak denebilir.

Tahrik mantıklı ya da sinyal gibi bir şeyse tetiklemek olabilir

arkadaşlar hepinize teşekkür ederim.

@golgi aygıtı aydınlattı;
aradığım şey; "stirling çevrimi" idi.

eylem de trigger olabilir en yakın.

Bilgisayara indirin, Google drive a yükleyin. Orada açın ve yazdırın.

Güzel görünüyor ancak üzerine elimi kolumu koyunca ağırlık yüzünden aşağı katacaktır gibi. Yani tek noktadan sıkmak yeterli olmaz gibi bir his uyandırdı

@kisa aşağı kayma gibi durum olmayacak .

Bunun daha sağlamları ve fonksiyonluları varken bu basit ahşap ürünü tercih etmezdim.

@tochinosin ürün sağlam olacak. Fonksiyon olarak bir örnek verir misiniz? Bu üründe kahve tutamaci olacak ve fiyat olarak iyi bir fiyat olacak .

Ben kullanamam ama güzel ürün.ek bir fonksiyon olarak üst kısıma portatif bir tablet tutucu eklenirse ilave bir müşteri kitlesi ekler.son dönem çokca gördüğüm sorulardan birisi tableti,telefonu nasıl sabit tutabilirim oluyor.çokca aparat var bununla alakalı ama genelde tabletin ağırlığına dayanamayıp devriliyor.bu ürün hem mukavemet sağlar hem de üzerinde çalışırken dik duruma getirip video görüşmeni yapabilirsin.

yuvarlak veya uzunlamasına delikler ile ısınmaya karşı ufak bir tedbir olabilir.

@duptis tablet tutması için bir fonksiyon olabilir hocam.

@seyduna666 mantıklı hocam

5 yil once almistim. kullanmayip pedere verdim. rahle olarak kullaniyor.

@buenosdias Allah kabul etsin de 5 sene önce korona yoktu . Yatarak kullanılabilecek.

bence bunun renklileri lazım. ben benzer bir şey görmüştüm ofiste ama bu görsel olarak çok açılıp kapanan öğrenci evi masasına benziyor o açıdan ben renk sevmedim. bunun dümdüz gri bir şeyi olsa olabilir dediğiniz gibi kayma olmayacaksa çünkü kayacak devrilecek gibi duruyor 15" için

@ala09 renk konusunda göze hoş gelen kahve tonlarıni düşünüyoruz.ogrenci evi gibi düşünmeyin şık bir tasarim olacak.

bilgisayarla ahşabı yakıştıramamamın yanında tasarım olarak çirkin ve kullanım olarak zor-kullanışsız görünüyor.

görseldeki ürün toplama marangoz işi gözüküyor o yüzden pek bir değeri olmaz. ama fonksiyon olarak yatarak laptop kullanmada başka bir ürüne insanlar ihtiyaç duyuyorsa belki anlamlı bir ürün olabilir.

@ykyt amacımız bu hocam

Sanmiyorum. Sarap bozulmuştur. Bogurtler sarabinin zaten guzel olma ihtimali de bence dusuk.

Bir şekilde hava aldıysa bozulmuştur. Böğürtlen şarabı baya lezzetli oluyor normalde. Onun sahtesini yapacaklarını sanmıyorum.

Bozulmuş o. Sahte içki bozuk kokarsa kendini daha çabuk ele vereceği için kötü kokma lüksü yok.

Mantara bi baksana sadece şaraba değen kısmında mı şarap lekesi var? Yoksa yanlardan falan da var mı? Hava almış olabilir ama sahte şüpheniz olan bir şeyi asla içmeyin.

@ykyt, sadece şaraba değen kısmında var bi de pis kokusu tuvalet gibi kokuyor

Böğürtlen şarabını severim. Vincent içerdim. Bi kaç senedir marketlerde yok gibi migros vs. Ama diyeceğim bazen aldığım şarapların tadı birbirini tutmuyordu.

Busone olmus, olur oyle. Normal, tipa dogadan gelen bir urun. Pahali sarapta da karsiniza cikabilir.

olur olur. 10-15 dk çalışsın. haftada bir kaç kez çalıştırsan yeter.

yeni nesil araçlarda çalıştırmak yeterli oluyor fakat bazılarında uzun yol yapmanız önerilir.

aracın menüsünden voltaj değeri okuyabiliyorsanız o değerlere bakarap birşeyler söylenebilir akünün durumu hakkında.

çok gerekli değilse akım çekecek herşeyi çıkartın araçtan. kamera vs.

Yeterli gelmeyebilir. Dinamonun gücü/ömrü de önemli. Flase pretension'ın dediği gibi akım çeken şeyler de önemli.

boşa alıp aracı 1500 devirde tutarsan daha garanti olur.

Genelde şarj dinamoları rölantide 13,8 V gazda 14,4 V elektrik üretir, yani rölantide düşük voltaj var özetle.

Aracın aküsünün o anki voltajını ölçmeden, dinamonun ürettiği enerjinin kapasitesini bilmeden şu kadar dakikada/ saatte şarj olur demek yanlış olur.

Ölçü aleti varsa bir iki denemden sonra süre hesaplanır, her seferinde ölçmeye gerek kalmadan belirli bir süre araç çalıştırılarak şarj edilir.

Araç ne kadar süre yatıyor? Bir aydan fazla yatıyorsa aküde sıkıntılar olur, araç uzun süre yatacaksa akü sökülüp oda sıcaklığında saklanmalı, ayda bir şarjı kontrol edilip gerekirse şarj edilmeli.

Bunu yapmayacaksak ayda bir en az bir saat (yine salladık süreyi) araçla dolaşılmalı, hem yürüyen aksam da bi kendine gelir, paslanmanın karıncalanmanın önüne geçilir.

Laminant galiba, aynı renk bulup değiştirin o kısmı? Odanın ortasında mı kenarda mı? Oraya kadar sökülmesi lazım.

esime sordum simdi dogal ahsap, masif diyor. ayrica odanin belli basli yerlerinde var maalesef. temizlikle hallolacak bir sey degil mi?

Cok kotu yapmissiniz, mahvetmissiniz :/ ugrasmam derseniz depozitodan kessin ev sahibi. Hem mobilyalarla zarar vermissiniz (zarari onleyebileceginiz ucuz yontemler varken) hem de kas yapmak isterken goz cikarmissiniz ://

Oncelikle materyalini ogrenin, tahta parke (lamine parke) mi yoksa mdf mi (laminat parke)

Tahtaysa parkeci cagirip zimparalatabilirsiniz (bi islem daha var da turkcesini bilmiyorum) sonra da cilalatirsiniz. Tahta degilse yani mdf ise bence yenisine bakin yapimarketten ve degistirtin o kotu olan parcalari.

sistre yapan yerlere bir sorun, yok olmaz derlerse en doğrusu değiştirmek ya da ev sahibiyle konuşmak

Sistre tek çözüm gibi

Enteresabn bir şekilde goruntusu laminant parke gibi,masifin yıpranmasıda bu şekilde olmaz aslında.

Masifte buyuk cozum sistredir ama buna lokal cozum lazım.su urunun benzerini nette arastırın,yapı marketlerde benzer urunler bulunur,alıp o bolgeye uygulayın,cizik,yıpranma ne varsa alır goturur.

www.amazon.com

Bunu bulamazsanız gomalak cila alın,hazırlayıp bolgeye uygulayın.bunun ayıp olacak yanı yok.uzerinde yasamışsınız ve yıpranmış.sıkmayın canınızı.