mi box alabilirsin hocam. tv için.

aynı ekrana sahip bir smart tv bende var. telefunken. netflix uygulaması var yalnız onun içinde. wireless değil kablolu internet ile netflix izliyordum tv üzerinden.

@burya İnternet bağlantısı ile ilgili bir sorunum yok.

@syozkn bu aralar masraf çıkarmak istemiyorum kendime.

Teşekkürler.

Bende de yoktu kendim açtım yazılım ile tavsiyeforumu.com burada senin ilacın

Hiç bir şey ile uğraşmaya gerek yok. TV yi İnternete bağla. Netflix uygulamasını telefonundan aç. Sağ üstte tv ye bağlanma simgesi var. Ona bas görüntüyü tv ye aktar.

@melange oraya bakıyorum epey karışık. Uygun yazılımı bulmaya çalışıyorum. Teşekkürler.

@x571 YouTube'dan biliyorum o butonu ama netflix'te yok.
Emin misiniz öyle birşey olduğundan?

Android box al güzel olur. Yalnız mümkünse modemden interneti box a lan kablosu ile aktar, daha hızlı olur. Ikinci seçenek laptoptan hdmi kablo ile bağlantı kurmak.

Aynen o YouTube da ki işaret.Ben yaklaşıklar 2yıl anlattığım şekilde kullandım. 3 ay önce Netflixi kapattığımda da aynı şekilde kullanıyordum. Ben tvyi kablo ile modeme bağlıyordum. Tv markası regal di. Akıllı tv internet e düzgün bağlanıyorsa program tv yi görür.

care chromecast

Sen kaybedeceğini bildiğin savaşa girer misin? Zaten İran'ın ekonomisi ambargolar yüzünden alt üst olmuş durumda. ABD ile nasıl savaşacak bu haliyle?

Maalesef durum bu. Ortamın ağlası ABD ve kafasına estiğini yapabiliyor. İran da kuru sıkı. Anca konuşuyorlar. Bir iki yerde bomba patlar, yine masum siviller ölür. İran da intikam almış olur. Oldu bitti.

Genelkurmay başkanı değil Ordu komutanı diye biliyorum. Mesela Rusya'ya yapsalar savaş çıkardı ama Iran en fazla aynı şekilde Ortadoğu'daki Abd askerlerine zarar vermeye çalışarak karşılık verebilir.

Biz de Rusya'nın uçağını düşürdük ve büyükelcisini öldürdük ama savaş çıkmadı. Demek ki istemeyince çıkmıyor.

www.youtube.com

2. dk'dan sonra Kasım Süleymani'yi anlatıyor...

@prizmatik

uçağı nato adına ve kimliği belirlenemedi ihlal sürdü diyerek düşürdük ve rus büyükelçisi münferit bir olay gibi göründü. alenen üstlenmedik yani bunları. bu durum biraz daha farklı bence

? @bisey. Zamanın başbakanı ve Cumhurbaşkanı kameralar karşısında Rus uçağı düşürdük, emri ben verdim diye yarıştılar. (Tsk kimliği belirsiz demişti) Hatta RTE hava sahamiza yine girerse yine düşürürüz dedi.

Adam genelkurmay başkanı falan değil milis. Resmi ünvanı yoktu çakalın.
Çevre ülkelere ve ortadoğuya şiilik-şeriat ekseninde leş bir ideoloji ihraç etmeye çalışan İran derin devletinin barbar bir piyonuydu o kadar.

bu kasım süleymani midir ne haltsa zamanında ırak cumhurbaskanına " ben kasım suleymanı afganıstan ırak lubnan surıye yemen hepsının kaderını ben belırlerım" dıyen lale degıl mıydı? surıyee her yerde karsımıza cıkan pkk ya destek veren ?

o değil de düşünsene pompeo mompeo önemli birileri incirliğe geliyormuş bunlar da incirliği vurup bu önemli şahsı öldürüyormuş.

natosundan ülkedeki abd varlığına s400 meselesinden komşularla sıfırsoruna kürt meselesinden akdeniz gazına suriye petrolüne israil yamyamlığına kadar ne kadar dert varsa çözülür.

Bağlı olduğunuz Telekom müdürlüğüne gidin, biraz cazgırlık yapın.
Çözülüyor

Oncelikle dsl hattiniz bulusuyorsa arizanin telekomla bir alakasi kalmiyor. Kalsa bile ariza surecinin takibini sizin adiniza superonline yapmali. Her ne kadar telekom altyapisini kullansanizda Telekom abonesi olmadiginiz icin telekoma ariza kaydi bildiremezsiniz. Siz kaydi superonline'a aciyorsunuz gerekirse onlar telekoma iletiyor ve sorun duzelmeden ariza kaydini kapatmamalari gerekiyor. Dsl hattiniz bulusmuyorsa sureci hizlandirmak icin bagli olduğunuz telekom mudurlugune gitmeniz yararli olabilir. Ama siz gene de Tekrar super online'a ariza kaydi acin ve memnuniyetsizligini sertce belirtin. Superonline twitter hesabinda da 15 gunluk sikayetinizi bildirin.

Su sozumu de unutmayin telekom altyapisini kullaniyorsaniz telekom abonesi olmalisiniz.

Bağlı bulunduğunuz telekom müdürlüğüne gidin +1

İş makinesi kazı yaparken telekom direğini sallamış, bizim eve gelen kablo zarar görmüş. Akabinde meydana gelen arıza tam 2 ay çözülemedi. Ben de sizin gibi Superonline abonesiydim ve ADSL kullanıyordum. Superonline'ı arıyor, arıza kaydı bırakıyordum sizin yaptığınız gibi. Ama telekomcular sorun bizde değil sizde diyerek topu bize atıyordu. Elektrikçi çağırmamızı falan söylüyorlardı. Sorunu yaşayan ben olduğum için tabiki de sorunun elektrikçi çağırmakla bi alakası yoktu.

Sonra her gün Superonline ile muhattap olmaktan bıktım ve bağlı bulunduğumuz Türk Telekom Bölge Müdürlüğü'ne gittim. Orada banko görevlileriyle değil de direk teknik ekiple muhattap oldum. Hizmet numaramı falan verdim. Numaramı falan aldılar, epey bir trafikten sonra sorunumu çözdüler. Oraya gitmesem kesinlikle çözülmezdi.

Küfür edip, gururları ile oynamadıgınız sürece zor o iş.

küfür edin.

ve nasıl hayatta kaldığınızı kaleme alın.

BTK üzerinden şikayet kaydı oluştur 24 saat içinde yanıt vermek zorundalar. sorunun çözülene kadar kayıt oluşturmaya devam et. btk üzerinden oluşturulan arızaları çok ciddiye alıyolar çünkü btk baya ciddi cezalar kesebiliyor bunlara.

küfür etme, müşteri hizmetlerine çok sakince sorunun uzun süredir çözülmediğini devam ederse ekşi sözlükte ve twitter gibi mecralarda 100bin+ takipçili hesaplarla superonline rezilliği adı altında paylaşacağını ifade et. onlar için en büyük tehdit yeni müşteri kaybetmek.

Tecil yandı.
Para yatırmak gibi bir zorunluluğun yok. Ancak en geç belirtilen tarihte askerlik şubesine giderek askerlik işlemlerini ( yoklama, muayene, sevk talebi) başlatman gerekiyor. Aksi halde kaçak durumuna düşeceksin.

Emin misiniz? Okulum devam ediyor ama?

Eminim. Okulunuzun devam etmesi hiçbirşey ifade etmiyor. E devletten veya askerlik şubesinden aldığınız askerlik durum belgesine göre "30.12.2019 tarihine kadar Askerlik yönünden sakıncası yoktur" ibaresi varsa - tam olarak böyle bir cümle vardır- şu anlama geliyor, siz devlete demişsiniz ki " ey tsk okulum devam ediyor ama bakma, ben askerliğimi yapmak istiyorum, süreç başlasın", tecil bozulmuş. Burası kesin.
Fakat dilekçe verirseniz ne olur, erteleme talebiniz kabul edilip yine temmuz 2021e tehir edilir mi? Bilemiyorum.
Bununla ilgili en sağlıklı bilgiyi askerlik şubesinden alırsınız.
Ben dahil hçkimseye itibar etmemenizi, - her ne kadar bu bilgiden emin olsam da- şubeye gitmenizi tavsiye ederim.
Burada kuru gürültü çok olur.

Çok teşekkür ederim. Subeye gitmistim, isterseniz dilekce verin bedello başvurumdan vazgeçiyorum deyin, isteeseniz belki karar degistirirsijiz yil sonuna kadar bekleyin. Odemezseniz tekrar tecil edilirsiniz demisti kadin.

Ama guvenemedim nedense. Sanki cok afaki geldi bana.

Cimer'e yazın, askerlik mevzuatını kurcalayın ya da bir avukattan destek isteyin.
Eğer şubedeki bilgiler tatmin edici değilse...
Naçizane tavsiye.

doktoraya nnasıl kabul aldınız

cidden illa 2 sinden biri mi olması gerekiyor. bizim budalalık olarak gördüğümüz şeyleri yapması onu budala mı yapar? devlet başkanlığı seviyesinde eylemlerden bahsediyoruz ve bu devlet dünyanın en güçlü devleti. sizce cidden yetkin miyiz eylemlerini ve sonuçlarını tam olarka kavrayıp bunları budalalık olarak nitelendirmeye? ve budala olmadığı sonucuna varırsak illa dahi mi demeliyiz?

Kukla

usa derin devleti istediği çılğınca şeyleri yapmak için bu adamı başa getirdi,

her çılgın hamlede zaten trump deliydi diyecekler
trump'a sorsan her şeyi usa için yaptım diyecek.

sonuç ve kim ne kazandı olarak bakarsan usa'nın dehşet kazanımları var.

@papuayenigine02561 Bir an Trump’ı değil de Einstein’ı, Stephen Hawking’i, Tesla’yı ya da Shakespeare’i mi sordum diye başlığa baktım.

Sizi bilmem ama ben birçok kişinin bunu tayin etmek konusunda yetkin olduğunu düşünüyorum. Budalalıktan anladığınız nedir bilmiyorum ama Trump’ı yeterince tanımadığınız, geçmişini bilmediğiniz ve deli saçması demeçlerini gözden kaçırdığınız çok belli.

kukla+1

kişilerin hiçbir önemi yok siyasi işlerde. gücü elinde bulunduranlar ne isterlerse onu yapıyor devletler, ordular vs. dünya çok boktan bir yer oldu.

buradaki yorumlar (temsili) pbs.twimg.com
:))

kendi ülke liderinize bakın. dünyada kukla çok.

trump öncelikle bir girişimci..
girişimcilerden verimli bir siyasetçi çıkacağına hiç inanmıyorum..
bu adamın da önceliği kendi şirketleridir muhtemelen..
ne de olsa başkanlık geçici şirketleri kalıcı..

amerikan politikasi icin, ve aslinda neredeyse herhangi başka bir ülkenin politik sistemi icin, sunu bilmek önemli.

ön planda gördügünüz liderlerin arkasında cok karmasik ve cikar iliskileri agina dayali bir koalisyon var, ve liderlerin agzindan cikan sözlerin asıl sahibi arkaplandaki puppetmaster'lar. liderlerr kendilerine ne söylenirse onu yapiyor, aksi takdirde orada kalamiyor. bir puppetmaster icin en eglenceli kuklalardan birir de trump, trump kazandigi paraya ve megolamanisini besleyecegi söhrete bakiyor, dünya falan umrunda degil.

Babadan zengin, şımarık, egoist, ırkçı bir adam.
Bıraksan iki koyun güdemez.
Aptalın teki.

50bin tl dediğin 10bin dolar bile etmiyor. O da yarı yarıya vergi zaten sıfır araç alırken.
Gerçek şu ki, ülkenin kötü yönetilmesinin bedelini hepimiz beraber ödüyoruz.
Hayat pahalılığı var çünkü ekonomi bitik,ekonomi bitik çünkü devlet kadrolarında liyakat yok, ülkede adalet yok demokrasi yok, huzur yok. Kavga var, savaş var, hır gür var, yeğencilik var, admcılık var, dincilik var.
Bilim yok, sanayi yok, teknoloji yok, sanat yok.
Yok oğlu yok.

50.000 lira şu anki piyasada hiç de çok bir para değil. Evet 50.000 çok para fakat araba bakıyorsan değil.

Şimdi benim anlamadığım bütçe 50.000. Astra üzerinden gideyim bugün yeni bir astra satın almak istesen en az 130.000 tl. Düşük km'li bir astra bakıyorsun 4-5 senelik temiz bir astra bakıyorsun.

Söyler misin adam neden temiz 4-5 yıllık düşük km'li astrasını sana satıp üstüne en az 60K koyup yeni bir araba alsın?

Bende getz var 2005 model, bugün arkadaş gir bak fiyatlara inanamazsın dedi, girip özelliklerini yazdım ortalama 36 bin lira yazıyor. daha 1 ay önce 30 bin civarıydı. ikinci el arabası olan satmasın derim.

cevap: getz öneririm.

Şu devirde 50bin bütçem olsa, kmsine kazasına hasar kaydına bakmadan, en uzun süre binebileceğim arabayı almaya, karı o şekilde yapmaya bakardım. Yani kazasız olsun yılı km si düşük olsun satarken kar edeyim noktasından bütçe olarak bi 100bin uzaktasınız.

micra bulabilirsin iyidir hocam, ama onlarında fiyatları yükseldi baya 2012 ve üzeri modeller için söylüyorum

Hocam o paralara dusuk km bulamazsin, yasi kucuk araba da bulamazsin.
Mesela corolla bakıyorsan 10+ yas corolla alabilirsin anca.

Corolla, astra, golf hep piyasa arabalarina, yani tutulan arabalara bakıyorsun ama butce dusuk. O paralara bu araclar olmaz. Illa bunlardan birini alscam diyorsan dusuk model alirsin.
Corolla'nin 2006sini falan alirsin anca, km de 100binin ustunde olur ki 100-120bin km bu paralara iyi.

Hem tutulan arabalara bakıyorsun, hem de dusuk km istiyorsun. Bu yuzden alamiyorsun araba.

@denizgonen, 4-5 yaşında bir arabayı hayal bile edemiyorum 50 bine. piyasadan bihaber misin? Düşük km derken de 40 binde olsun falan demiyorum. 150-160 binlere tamamım ama yok. Geçtim 4-5 yaşı, 2008 model üzerinde bir araç yok bu fiyatlara. Olanlar da ağır hasarlı vs.

@stavro, 150 binde 2005-2008 model arası dediğim arabalara 50 bin vermeye hazırım. 2010+ olsun, km de 100bin altı olsun diye bir krater belirlemedim doğal olarak.

Astra üzerinden konuşuyorum. Astra h kasalar classic 3 adı altında 2013 yılına kadar üretildi. O bütçeyle alman arabası bakma. Düzgün bakıldıysa km çok da önemli değil. 2003 kasa corollayı 2013'e kadar kullandım. Sıfır sıkıntılı bir araba idi. Lps'siz olanını arayabilirsin.

www.sahibinden.com

bugun senin butcen yakin butcede bir arkadasa araba bakiyorduk malum sitede, temiz bi elentra ve nissan note satildi. aramaya inanirsan bulursun.

Segment beklentini düşürüp b sınıfına bi bak. Daha üst model ve daha düşük km bulabilirsin.

Otomatik vites arıyorsan mantıklı değil, bu paralara bulsan bile o şanzıman hayata küstürür seni büyük ihtimal ile.

"Dizel, manuel, 2010 üstü, 50 bin TL'ye kadar, 150 bin km altı" bu seçeneklerde bir sürü model çıkıyor mesela;

www.sahibinden.com

Şuna da bi bak hocam. Güzel şeyler var. Evo, cruse fena değil mesela.

sahi.io

bence araştırmaya devam edin. ben salaklık mı ettim diye düşünmeye başladım.
3 ay önce 90.000'deki 2004 opel corsa'yı 36 bin'e sattık.

benim gibi saflar olabilir belki.

Cruze al

2 sene önce 41bin'e aldığım 2007 corsa şu an 48-50bin bandına çıkmış. araba alınacak bir zaman değil sanırım.

ikea'da kahvaltı kabı var, geceden zeytin, peynir vs. hazırlayabilirsin. eski çalıştığım yerde ben öyle yapıyordum. ben yapamıyorum sen yap.

edit: link bırakayım; www.ikea.com.tr

kahvaltıya gerek yok. abartılmış ve gereksiz bir öğün. Bırakmaya 2-3 haftada alışıabilirsiniz.

bu kadar kiloyu kaloriyi dert ediyorsanız, sağlıklı olayım da diyorsanız ve bu kadar da kısıtınız varsa kahvaltıyı es geçebilirsiniz.

tabii soruya tam cevap değil ama en azından belki düşünürsünüz.

ben yapmıyorum kahvaltı.

Müsli.
Hem besleyici hem sağlıklı.
Evde kendim yapıyorum.
Malzemeleri marketten ve aktardan temin ediyorum.
İçine biraz da kuru meyve.
Oh mis.

Ben ve müdürüm yumurta yiyoruz ofiste :) onun dışında ben sandviç hazırlıyorum bol peynirli, mevsimine göre domatesli, fesleğenli, avokadolu-limonlu vs. Ekmek de tam buğday, siyez, kara buğday vs kullanıyorum. Müdürüm saklama kabı içinde peynir, domates, biber, zeytin fln getiriyor ekmek tüketmek istemediği için, genelde ekmeksiz yiyor.

mısır gevreği veya buğday gevreği iyidir ama sabah erken gelip onu yerseniz çok tok tutmaz, 10 gibi falan acıkırsınız, bu sefer simit poğaça falan abanıp kilo alırsınız. sizin için en ideali yulaf ezmesi olur, ona da alışmak lazım. içine kuru incir, kuru meyveler, hurma vb. atıp biraz tatlandırıp, biraz da enerjisini arttırmak ideal olabilir.

değildir.
yoğurt,
meyve
kuru yemiş
yulaf, yulaf kepeği, buğday ruşeymi,
peynirler
bazen domates, salatalık, avokado
mümkünse evde hazırlamış olacağınız konserve ezmeler.

kahvaltı gerekli değil +1

7de kahvaltı yaptığım zamanlarda 10 gibi acıkıp popkek falan yiyodum, son 3 aydır kahvaltı yapmıyorum(hafta sonları aile sofrasıyla yapıyorum o da öğleye doğru oluyor zaten) ve saat 12'ye kadar acıkmıyorum. Çok az da karbonhidrat kestim, 3 ayda 8 kilo verdim. Spor yapıp biraz daha dikkatli olsam 10 da olurdu daha da artardı.

Cornkflakes vs yerine yulaf ya da granola vs yiyebilirsiniz. Yulafi pisirebilirsiniz, geceden sutte bekletebilirsiniz. Granolayi kendini yapabilirsiniz, hazir alabilirsiniz. Chia tohumu diye bir sey var onu da sute koydugunuzda meyve vs ile yiyebilirsiniz.

Benzer sorunu diş için ben de yaşadım. MHRS de bir çağrı merkezi görevlisi yardımcı olmuştu.
Taktik şu, her ayın 14unde takvim güncelleniyor. Yani sonraki 14-15 günün randevu verme süreci başlıyor diye hatırlıyorum.
Ayın 14ünü 15ine bağlayan gece MHRS çağrı merkezini ara saat 00.01 veya 00.02 gibi. Ben o şekilde almıştım. Yine de bir sor.

@yesil basli govel santor Gece çalıştıklarını bilmiyordum. Baska yol bulamazsam ayın 14ünde deneyecegim artık.. çok teşekkür ederim

Üniversite ile MHRS farklı çalışıyor. Dediğiniz şey olmayabilir. Ege üniversitesi hastanesindr çalışan birinden yardım isteyin

Açılın mhrs ci geldi :)
Şaka bir yana randevu hakkında bilgi vereyim ona göre birçok kişi bilgilensin.
Randevular eğer 15 günlük dolu ise;
* sistemde zaten randevu yoktur. hergün saat 16:00 ' da 16. günün randevuları açılır.
* Yani gece 00:00' da açılmıyor o önceden öyleydi. Bunu bir yere not alın.
* Her Perşembe ve cuma günleri herhangi bir randevu açılmıyor. O günlerde saat 16:00 olsun da sisteme yeni randevular yüklensin bende alayım düşüncesinde olmayın.
* Örnek veriyorum bugün 3 ocak ama günlerden cuma olduğu için bugün herhangi bir randevu açılmayacak. Ama yarın (cumartesi) saat 16:00 ' da hemen 182'yi telefonla arayarak ya da MHRS internet sayfasından yeni randevular açılacağı için alabilirsiniz.
Yarın 4 Ocak'ta 182'yi arayıp randevu almak istediğinizde size verebileceği en yakın tarih 20 Ocaktır.
5 Ocak Pazar günü mhrs yi arayıp arasanız size verebileceği en yakın randevu tarihi 21 ocaktır.
6 ocak pazartesi günü mhrs yi arayıp arasanız size verebileceği en yakın randevu tarihi 22 ocaktır.
Bu şekilde örneklendirme yaptım mantığını anlayın diye.
Son olarak eğer MHRS internet kullanıcı şifreniz var ise oradan randevu almak istediğiniz bölüme randevu bulamadığınızda 'Talep oluşturursanız' kayıtlı cep telefonunuza bir başkası randevusunu iptal ettiğinde mesaj geliyor ve anında o mesajı görüp randevu almayı denerseniz alabiliyorsunuz. Tabi bu mesaj talep oluşturan herkese gittiği için hızlı davranmak önemli, mesaj gelir gelmez görmek ve anında mhrs den randevu almak gerekiyor.

Yukarıda söylediklerim devlet hastaneleri için geçerlidir.

Anladığım kadarıyla siz üniversite hastanesinden randevu almak istiyorsunuz.
Üniversite hastanelerinin randevu uygulamaları farklıdır. Genelde gün içinde saat 20:00 gibi açılıyor üniversite hastanelerinin randevuları. Yine de siz oralardan randevu almak için kendi internet sayfalarından bilgi alın garanti olsun.
Orada da randevu yoğunluğu çok oluyor sizinde dediğiniz gibi,sabah erkenden gidip rica etseniz bilemiyorum ciddi bir şeyse belki yardımcı olurlar, en olmadı sabah erken gittiniz rica ettiniz yine mi olmadı, maddi durumunuz elveriyorsa ücretli yaptırsam erkene randevu verebilir misiniz diye bi ihtimal sorulsa belki birşeyler olur, olmaya da bilir. bunlar ihtimal dahilinde.
Geçmiş olsun.

ilgi eki veya tamlayan eki olabilir mi?
"bir varlığın kime ait olduğunu bildiren "-in" eki"dir diyorum ben.

Bence de soru güzel.

"Ben ile gelir misin?" diye sorunca bir gariplik var gibi geliyor bana. "Benim ile gelir misin?" kulağa daha doğru geliyor.

Teorimi yazıyorum:

Türkçe’de edat grubu diye bir yapı var. İsim türlü bir kelime ve bir çekim edatından oluşur.

Önce isim türünden olan kelime sonra edat gelir.
Misal;
Benimle oynama

Balıkla oynama


Gibi...

İlkinde ben ek almış, ikincisinde balık ek almamış.

Eğer edat grubu isimle oluşturulursa (balık gibi) ek almaz. Amma ve lakin bir zamirle oluşturulduğunda (ben, sen gibi) tamlayan eki alır. Benimle oynama, onunla çıkma vs.

myself - benim, yourself - senin gibi bir kullanim var.

sozcukler "senin - ile", "benim - ile", "onun - ile" yordamiyla turuyor.
benzeri "benim gibi" (ben gibi degil), "senin icin", "bizim kadar" kullanimlarinda da gorulebilir.

ilgiliyseniz, benzer bir mevzudaki arastirmaya da goz atabilirsiniz:
dergipark.org.tr

ingilizcede de benzeri var: "come with I" denilmez, "with me" denir.
Ben çevirisi I iken, me çevirisi "beni/bana" olarak yapılır.

"Eğer zamir eylemden ayrıysa beni-bana şeklinde kullanılır" Tam cümlemiz bu. yani, "Ben yaptım" "Ben gittim" sözündeki ben ile "Benimle kal" "Benimle git" deki ben'ler farklı. İkinci örnekte ben özne değil. İşi yapan değil. Bu sebeple -in'i eklemek zorundayız.

benzer bir soru burada da vardı (git: 1387489)

onlar iyelik eki ama bunlara neden ihtiyaç duyuyoruz sorusuna cevabım yok doğrusu. ama benle, senle kulağımı acayip tırmalıyor.

İngilizcede come with i yerine come with me denmesinin sebebi grammatical case

2. sıradaki cevabıma bir ilave yapacağım.
"in-im" aidiyet bildiren, ilgi ekidir, tamlayan ekidir.
"Pekâlâ neyin kime ait olduğunu bildiriyor?" derseniz.
Cevap öznenin varlığı ile ilgili bir aidiyet.
Örnek: Ben-im-(i)le evlenir misin?
benim (varlığ'ım') ile evlenir misin?
+ Sen-in-(i)le iyi arkadaş olabiliriz.
Senin (varlığın) ile...
Gibi

Tamlayan Eki yani ilgi Eki.

Kimseye kolay kolay fazla para yatmaz reis. Ara bi sor durumu bilerek yatırmışlardır. En azından iyi niyet belirt.

Kalan iznin var mıydı? Onun parasını yatırmışlardır.

ne kadar fazla?

3k alacağın varken 13k yattıysa fazladır, 4k yattıysa normaldir gönüllerinden kopmuştur, izin parasıdır falandır filandır.

Bir yanlışlık varsa harcama. Hem ahlaki değil hem de illa ki geri isteyecekler. Ama geri isterler diye değil, etik olmadığı için harcama.

Fark büyükse yanlışlık vardır.
Bildir, başın ağrır.
Küçük bir mebla ise hata yoktur, bilmediğin birşey vardır.
Onun için aramana lüzum yok güle güle harca.
( Küçük fark dediğim iki üç yevmiye kadar birşey. Fazlası için ara.)
Yok Eğer bordo bereliyse birşey yapmana gerek yok o gelir seni bulur.

normalde part time çalışıp 12 gün üzerinden asgari ücret alıyordum, tam asgari ücret yatmış. kalan iznim de yoktu

fark edilir ve geri isterler.

o iş yerinde gelecek düşünüyorsan durumu anlat, bonusu kap yok staj bitsin yoluma bakayım diyorsan güle güle kullan. helal haram kavramlarına hiç girme çünkü gün gelecek maaşından vergi dilimi parası bile kesilecek.

Belli ki yanlışlık var. Konunun vergi dilimiyle de alakası yok. @kanlakarisikyagmur düpedüz saçmalamış. Ateist, yahudi ya da Müslüman ya da başka bir şey olun. Ne yapmanız gerektiğini esasında siz de gayet iyi biliyorsunuz. Vicdanınız da zaten size doğrusunu söylüyor demek ki sorma ihtiyacı hissettiniz. Söyleyeceklerim bu kadar.

Medical Park Pendik dermatolog Abdurrahman bey.
Egzama bilmem ama sivilceyi yüzde yüz çözdük.

O bende de var. Evet onun görevi hangi şartta olursa olsun bana o ürünü getirmek için maaş alıyor ama ister istemez vicdan yapıyorum ben. O durumlarda da fazlasıyla bahşiş veririm.

Hava kotu bile olsa acil ihtiyaclar icin siparis verilebilir bunun icin maas aliyor sonucta ama bahsisi de mutlaka verilmeli diye dusunuyorum.

Ben kuryelerin kötü hava şartlarında çalıştıkları için çok üzüldüklerini düşünmüyorum, kötü hava şartlarında biraz gecikme olunca kendilerine ayı gibi davranan müşterilerle karşılaşınca üzülüyorlardır muhtemelen. Birkaç gün önce böyle bir durumda hava şartları nedeniyle trafik vardı ondan geçiktik özür dilerim deyince ne önemi var hocam canın sağ olsun dedim adam mutluluktan boynuma sarılacaktı nerdeyse, artık nasıl tiplerle karşılaşıyorlar da nasıl muameleye maruz kalıp bu hale geliyorlar sen düşün, yağmurdur soğuktur çok etkilemiyordur bence anlayışsızlık kırıcı oluyor.

Onların işi bu ve bunu bilerek o işi kabul ediyorlar. Ona göre giyiniyorlar, hazırlık yapıyorlar. Bence kendinize dert etmeyin, fazla duygusal bakıyorsunuz olaya :)
Ayrıca kurye piyasası var, bunlar nazlı ve iyi paralara çalışan adamlar. Öyle asgari ücrete çalışanını bulmak mümkün değildir. En azından İstanbul'da durum bu.
Bir de hayatta kolay iş yok.
Hepimiz gerçekten çok zor şartlarda para kazanıyoruz.
Ya insanların, yöneticilerin, patronun ağız kokusunu çekiyoruz akşama kadar ya da hava koşulları ile, trafikle mücadele ediyoruz.
Ne bileyim hepimizin hayatında çeşitli zorluklar var.
Onların yaptığı işin zor tarafı da bu.
Başka birşey yok.

İşte bu yüzden kötü havalarda ve tatil günlerinde sipariş getiren olursa bahşişi kapıyor. Hem kendi vicdanımızı hem de onların moralini bir nebze de olsun düzeltiyor.

şöyle düşün o app olmasa ve sen olmasan adam işsiz kalacak.

Hiç bahşiş vermeyen bir tek ben miyim? Gerçi öğrenci olduğum için söz konusu olamaz ama ben de teşekkür edip hızlıca alıyorum paketi mahçup hissettiğim için. Mesleğini icra etmesinden ziyade herkesin bahşiş verme kültürü olması ve bir tek benim bahşiş vermiyor olma suçluluk duygusu mahcubiyete neden oluyor

glovo'nun hava kötüyken aldığı ekstra bir ücret var, o işime geliyor.
o yüzden genelde yemeksepeti'nden ya da restoranın kendisinden değil de, glovo'dan sipariş veriyorum hava kötüyken.

diğer yandan, çok duygusal bakmamak lazım muhtemelen.
insan üzülmeden edemiyor tabii, ama bu durumda her kış 2-3 ay çalışmamaları falan lazım.
onların çalışmaması restoranlara ve glovo tarzı uygulamalara da yansır.

hatta diğer yönden düşününce, asıl bu havalarda işe yarıyor bu uygulamalar.
hava güzelken herkes çıkıp alışverişini yapar istese.
ama bu havada "ya isteyeyim gitsin" demek daha kolay oluyor.

140 journos bu konuda belgesel çekmişti
youtu.be

zor şartlarda çalışıyorlar ama bu da onların ekmek teknesi
ben mutlaka bahşiş veriyorum

asansörsüz eski bina dolu semtte damacana kuryesi değilse o kadar da yazık değil arkadaşlar.

birincisi, adamın bir yeteneği özelliği olsa yapabileceği daha iyi bir iş bulur onu yapar. Siz paket siparişten vazgeçtiğinizde bu arkadaşlar uzun vadede işsiz kalır. merak edenler için yazayım çöpü yere atmazsak çöpçüler işsiz kalır diyen dayı ile akrabalığım yok.

ikincisi, aslında o kadar da eziyetli bir iş yapmıyorlar. Sipariş için sıraları var, 100 siparişi yüklenip sabahtan akşama paket gezdirmiyorlar, verilen 2-3 paketi yarım saat içinde teslim edip dönüyorlar. Pazarcı esnafı, ispark biletçisi, türlü seyyar satıcı, polis/asker ve belediye temizlikçileri çok daha fazla bu soğuğa yağmura maruz kalıyorlar, onlara kıyasla oldukça iyi durumdalar.

son olarak şunu yazayım, kaşar paketçiler bu soğuk işini avantaja çevirip daha çok bahşiş toplayacakları taktikler geliştiriyorlar ve iyi semtte iyi iş yapan bir paketçi çok güzel paralar kazanabiliyor.

üzülecek bir şey yok yani, rahat olun.

Adamın işi bu ve bu iş karşılığında maaşını alıyor. Bu şartları kabul ederek giriyor işe. O yüzden bahşiş vermeye karşıyım.

aşağı yukarı her kurye çıktığı iş başına ekstra para alıyor; sadece kuru maaş değil yani.

dün yürüyerek getirdi bir kurye,15 dakikalık yol. Yağmur da vardı, bir de kurye kadındı. baya üzüldüm, bahşiş versen dert, vermesen dert...bilsem sipariş vermezdim.

Bende arada vicdan yapıyorum ama uygulamayı kullanmasan kurye çalışmayacak. Adam işsiz kalacak veya işletme çalışmayacak. Onun yerine bahşiş olmasa bile geç getirdi diye kızmamak lazım diye düşünüyorum. Teşekkür etseniz güzel bir davranış.

Mutlaka bahşiş veririm kuryeye, normal zamanda 3-5 bozukluk ne varsa, ama yağmurlu ve zor hava şartlarında 10 liraya kadar çıkarım.

1 lira bile olsa bahşiş verin, her gittiği sipariş 1 lira verse seve seve yapar işini.

yağış olduğu zamanlar çok acil bir ihtiyaç değilse eğer sipariş vermiyorum. çok lazımsa yağmurun dinmesini bekliyorum ondan sonra veriyorum.

böyle durumlarda ben de üzülüyorum ama bahşiş veriyorum. "bahşiş vermiyorum" diyene saygım var, kimsenin cebindeki parayı yönetecek değilim ama "işini yapana bahşiş vermek saçma" zihniyetini anlamıyorum. arkadaşlar, dünya o kadar adil ve güzel bir yer değil maalesef. maaş veriyorlar da az veriyorlar işte. adam belki günde 10 saat trafiğin içinde sürekli baskı altında motor kullanıyor, günde üç tane hata yapsa belki 10 saatini boşuna çalışmış olacak. gün içinde hem trafikte hem de gittikleri yerlerde bir sürü aptal saptal tiple karşılaşıyorlar, sürekli azar işitiyorlar. klasik tabirle "herkes 1 lira verse" bu insanlar maruz kaldıkları terbiyesizliğe karşı en azından daha fazla kazanç elde etmiş, hiç değilse "bunca boka püsüre katlanıyoruz ama hiç değilse elimize güzel para geçiyor" demiş olurlar.

"eee madenciler de zor şartlarda çalışıyor, onlara da bahşiş verelim!1!!" diyorlar böyle deyince... dünyadaki her şeyi, tüm kötü koşulları tek başınıza bir anda değiştiremeyebilirsiniz. bu yüzden yapabileceklerinizden geri durmak zorunda mısınız? evet siz devrim yapmayacaksınız, evet sizin bahşişleriniz dünya kuryelerinin hayatını güzelleştirmeyecek ama tek bir insan için dahi adım atmış olmak, atmamaya kıyasla daha güzel değil mi?

o yüzden ben kendi gtünde donu olmayan bir öğrenci olmama rağmen son 20 liramla 15 liralık sipariş veriyorsam dahi 1-2 lira bahşiş vermeye çalışıyorum, "siparişin üstüne 2 lira daha ekleyemeyeceksen sipariş verecek paran yoktur, dışarıdan söyleme o zaman" diye düşünüyorum. "ayranı yok içmeye, atla gider sçmaya" durumu biraz ama olsun, hiç gocunmuyorum şahsen, kendi adıma doğru olanı yaptığıma inanıyorum.

neyse, çok gaza geldim, bu konu üzerine manifesto yazmanın lüzumu yok, uzatmayayım. kısacası o kuryeler siz sipariş vermeseniz başka yere gidecekler, maalesef yapılacak fazla bir şey yok. angelus'un da değindiği üzere kendilerine iyi davranarak, saygı göstererek, küçük de bir bahşiş vererek sanırım imkân ölçüsünde en iyisini yapmış oluruz.

"bunlar vicdan rahatlatmaya yönelik ucuz hareketler" diyen varsa da kalksın devrimini yapsın o zaman, arkasından yürümeyen şerefsizdir.

yazık değil. sadece sen onlara insan gibi davran aşağılama. adamın işi o. bahşiş konusundada biraz cimriyimdir :)

kötü hissetmenize gerek yok çünkü bu onların işi. bazı şirketler sipariş başına prim de veriyor merak etmeyin. eğer içiniz rahat etmeyecekse bahşiş verebilirsiniz.

Dilenciye para vermem ama her gelen kuryeye 5 lira fix bahşiş verir ayağına sağlık derim. ben de kendimi kötü hissediyorum bazen. ne yapalım hayat böyle işte.

çok memnun olduğum biri var.
mesaj kutunuza bakın.

Ben de gönderdim bir tane.
Mesaj kutunuzda.

Hangi cezaevinde bulunduğunu öğrenmen lazım.
Ondan sonra o cezaevinin bağlı olduğu Cumhuriyet Savcılığını tespit edip savcıya dilekçe yazarsın.
Askerlik arkadaşın olduğunu, görüşmek istediğini söylersin.
Savcı uygun görürse - büyük ihtimalle onay verir- gider görüşürsün.
Ama hangi cezaevinde olduğunu bilmiyorsan o iş biraz zor olur.
Yani devlet, "aradığın mahkum aha şurada" demez.
Bunun bilgisini sizinle paylaşmazlar.

eğer haber buysa kendisi de intihar etmiş diyor...

www.aa.com.tr

@kimlanbu, yok olay doğubayazıtın bir karakolunda gerçekleşti.

"unuttun beni zalim" diye bayrak kaldırmış

Korunmasız cinsel ilişkiye girdin mi?
Girdiysen eğer, cinsel hastalık kapıcı bir virüs kapmış olabilirsin.
Misal bel soğukluğu.
Hastaneye git.

31/12/2020 e kadar geçerli eski ehliyetler

2023'e kadar vakti var. Acele etme.
Alamıyor olmanın nedeni aşırı yoğunluk.
İnsanlar 2020 Ocak'ı son tarih zannediyorlar, ha babam randevu alıyorlar panikle.
Sıkıntının kaynağı bu.

harç ücreti değişecek sadece. başka bir şey yok. facebookta whatsappta falan asılsız mesajlar dolaştığı için millet yeni yılda ehlyietler kimlikler falan geçersiz olacak zannediyor. her yıl standart şekilde yaşanan bir durum.

Her makinenin kutusundan ortalama 5 farklı tarak boyu çıkar, bu uzunluk sanırım 4 ya da 5 numara ile olur.

Braun.
Beş senedir kullanıyorum. Çok memnunum.
Vaktiylet paraya kıydım ama mutluydum.

4-5 çok kalın. Bu uzunluk 3, belki 2.

Özel kampanya dışında normal şartlarda bir avantajı yok.
Sadece erken aldığınız için bir nebze ucuz olabilir o kadar.

Yurtdışı uçuşlarda fark ediyor ancak yurtiçinde pek bir farkı yok.

gidis donus alirsaniz hizmet bedeli gibi zirvalari iki kez odemek zorunda kalmazsiniz.
ayri ayri alirsaniz gidisi ucamazsaniz donus yanmaz.

5 Eylül 2019'da son sigaramı içtim. Ara sıra canım istiyor ama kesinlikle kararlıyım. Bir tane bile yakmadim. O istekler git gide azalıyor iki ay önce günde on defa hatırlıyordum, artik günde bir iki defa max.
Seneye haftada bir olacak muhtemelen.
Soruna gelecek olursak, ne zaman demişsin.
Cevap, Sigara içmeden de mutlu olunabileceğini, hayattan zevk almanın mümkün olduğunu tamamen idrak ettiğin zaman.
Bu!
Düşün o kadar sigara içmeyen insan var ve hayatlarına musmutlu devam ediyorlar.
Demek ki mümkün. Demek ki bu zıkkım ekmek değil, su değil.
Sanırım uzun bir süre bu mereti içtin ve sosyal hayatını bu kadar etkilediğine göre belli ki hayatının merkezine koymuşsun.
Şöyle düşün, içersen genç yaşta ölürsün. Kanser.net
Rockefeller değilsin, sağlığını tekrar kazanmak için harcayacağın milyon dolarların da yok.
Dolayısıyla sigara içmediği halde hayattan zevk almayı becerebilen insanlara bak.
Onları taklit et, abur cubur ye bir süre.
Balık tutmayi öğren, olta al benim gibi, arabanla ilgilen, yürüyüş yap bir meşgalen olsun.
Cuğara içmemek demek ot gibi yaşamak demek değil ki.

mutsuzluk hali 1. hafta tamamen bitiyor ve 2. günden itibaren git gide azalıyor.

Kısacası hayatının merkezine başka şeyler koy, fıtrat boşluk kabul etmez. Bir de o meret olmadan da hayattan zevk alınabileceğini hem de çok zevk alınabileceğini iyice belle.

asla öyle bir şey yaşamadım. sevdiğim bir şey üzerine içmeyeceğim diye yemin ettim. canım bir daha istemedi.

bitiyor, ben de bıraktığımda sanki bir daha hiç keyif almayacakmışım gibi hissetmiştim, ama geçiyor. şubatta 2 years sober...

Yeni

Parametreler tercih yapmak için yeterli değil.
Yine de geri kalan bütün şart ve imkânların, getiri-götürülerin denk olduğunu varsayalım elbette eski derim. Maceraya gerek yok, huzurun yerindeyse kal.

tamamen duygu$$$al. Sevildiğin iş yerindeki rahatın bir bedeli vardır. Misal şimdiki işyerinde 4k alıyorsundur, yeni iş yeri 4.5k veriyordur gitmezsin.

Ama yeni işyeri 6k veriyorsa yemişim sevilmeyi.

Tabii ki tek kriter para değil, kendini geliştirme imkanı, daha kurumsal bir yapısının olması, yan hakların daha iyi olması, araç verilmesi, daha iyi bir pozisyon gibi faktörler de seçim yaparken etkili.

seviyorlar diye üstüne ekstra para veriyorlarsa eski işyeri. sadece seviyorlarsa git konuş para iste :D

Konfor alanından çıkmadan yükselme olmuyor arkadaş. Şartlar aynı yazmışsınız, o zaman zaten niye iş değiştiriyorsunuz ki?
Bir de iş hayatında sevme-sevilme bir yere kadar. Önemli olan güvenilir insan olmak ya da olmamak. Yaptığım iş gereği bir sevgi kelebeği değilim ama herkes benim adil olduğumu bilir.

farazi ve fiktif bir soru olduğunu düşünüyorum. yine de cevap vereyim. şartlar aynıysa sevildiğiniz bir iş varken iş değiştirilmez.

Antalya gidiş, Dalaman dönüş uçak bileti al.
Araç kirala, Antalya'dan al Dalaman'da teslim etmek üzere.
Yol üstü iki üç otel belirle.
Hem gez, hem tatil yap.
Kemer, Olimpos, Finike, Demre, Kaş, Kalkan, Fethiye...
Ben öyle yaptım 14 gün.
Döndüğümde kuş gibi hafiflemiştim.
Tavsiye ederim.

çünkü gel gitlerimiz var bizim. bak her tarafım yine şiş şiş.

bu kadar önemsiz şeylere kafa yorma kardeş, seni sallamıyorsa, sen de ona göre davran, geç, bekleme yapma, trafik aksın..

Seni arada yemliyor, ilgini taze tutuyor gibi geldi bana.

@epistemic+1 aynen öyle yapıyor.
Siktir et gitsin cevap verme. Sonra kıçı kalkacak.
Sözlükte başlıklara bak en büyük taktikleri, neymiş.
İlgi gosteriyormus sonsuz sonra birden ilgiyi kesiyormus kız ne olduğunu anlamadan sizlanmaya başlıyormuş vs. vs.
Bunlar ucuz numaralar.
Sonra da gelip burada tirk kizi tirk kizi diye agliyorlar.

Şundan dolayı olabilir, istemem yan cebime koy.
Bu kadarı basit.
Kendini ağırdan satmaya çalışıyor.

Sadece erkekler yazsın demişsin ama bu tavrın cinsiyeti yok. Ego booster o olmuşsun adamın.

işine devam et.
kazandığın para ile özel psikoloğa git.
başka bir çözüm göremiyorum.
muhtemelen hayatında bir amaç olmadığı için para kazanmak seni heyecanlandırmıyor tarzı bir teşhiş koyacaktır psikolog.

ilk bırakıp gitme isteği geldiği anda onu yok et, sonraki seferlerde aynısını yap.

Kimsenin hayatı çok iyi değil. İnan herkes isteyerek çalışmıyor. Kaçmanı anlıyorum benim de kaçtığım kaçmak istediğim çok oldu türlü bahanelerle. Ve ben daha yeni itiraf edebiliyorum aslında hepsinin birer bahane olduğunu. En iyisi biraz kendini tanımaya çalış. Nelerden hoşlanırsın seni ne yapmak memnun eder bunları bul ve kendine bu doğrultuda bir yaşam çizmeye çalış. Eskiden yaptıklarını da sık sık düşünme.

üzüldüm kardeş.
@aslindasorunumpsikolojik +1
bırakmayacaksın, özeti bu. hayat kimseye kolay değil, biz bırakmıyoruz.
zaman kaybını falan düşünme, geçmişte olanları dert etme, temiz sayfa aç.

(bkz: self sabotaj)

Boktan veya korkak birisi değilsiniz, sadece depresyon hastasısınız. Uzun ve sıkıntılı bir tedavi süreci var (psikoterapi) Ama terapi almassanız daha uzun süre daha sıkıntılı bir yaşamınız olacak. Bu yetersizlik ve tatminsizlik duygusunu kendi kişilik özellikleriniz olarak değil hastalığın bir sonucu olarak görün. Yalnız değilsiniz. Korkacak bir şey yok. Umarım her şey daha iyi olacak.

bu benim erkek versiyonum.

yaşın 30'u geçince anlarsın yaptığın hataları bu bir...

ikincisi ben de aydınlandım. self sabotaj başlığını ben de okuyacağım bunu yazdıktan sonra.

ayrıca inekadam +1

14-15 yaşındayken, yaz tatilinde Bağlarbaşı'nda bir kafede komi olarak işe başladım. Başladım ama çok zorlanıyordum. Neredeyse ilk iş tecrübem.
Patron cezaevinde yatmış çıkmış sert ve suratsız bir adamdı. Kardeşi de onun gibi itici ve sevimsizdi, bir de patronun şımarık bir yeğeni vardı, yaşıtım. Garsonlar da yarak kürek adamlardı, velhasıl kadro kötüydü. Ortam boktandı. Eziyet gibiydi işe her sabah gitmek.
iş de zordu, yol ile beraber günde yaklaşık 15-16 saatim dışarıda ve ayakta geçiyordu.
E üstüne milletin ağız kokusu.
10 gün dayanabildim. Sonra birgün patronun karşısına çıktım "abi ben daha fazla çalışmak istemiyorum" dedim, tecrübeli adam "neden" diye sormadı bile ve keyfe keder çalıştığımı anladı. toydum, okuyordum ve bu iş bana göre değildi.
O sevimsiz adam hayatım boyunca kulağıma küpe olacak bir nasihat verdi bana, " yolun açık olsun ama sebat etmeyi öğrenmen lazım" dedi, "neyi ne kadar öğrendiğinin bir önemi yok, sebat etmeyi bilmiyorsan herşey boşuna" dedi.
O kelimenin ne anlama geldiğini eve vardığımda araştırdım öğrendim. "Sabit"le aynı kökten yani bir yerde, bir işte sabitlen, diren, o işi sevmeye çalış, hemen vazgeçme gibi birşey demeye çalışmistı.
Müthiş. Sonraki işlerimde ne zaman bir zorlukla karşılaşsam hep bu sözü hatırladım. direndim, vazgeçmedim sonunda karşılaştığım engeli astım ve genellikle başarılı oldum.
Elbette senin sebat etmekte zorlandığıni meselenin zaten bu olduğunu biliyorum ama elimizde sihirli bir değnek yok direneceksin ve sevmeye çalışacaksın.
Hepimiz bunu yapıyoruz.
Bununla birlikte insanın kendisini tanıması şart.
Önce kendini tanı.
Neyi sevip neyi sevmediğini anlamaya çalış.
Yaptığın veya yapacağın işi sevmiyorsan başarılı olman mümkün değil, orada sebat etmek de fayda etmez.
Kendini ve ne yapmak istediğini neyi istemediğini iyice belle.
Ancak her işte sebat etmenin zorunlu olduğu bir süre var.
Mevlânâ'ya ait olduğu iddia edilen bir söz var, gerçekten ona mı ait bilmiyorum ama kesinlikle muhteşem bir söz. Diyor ki, "Dayanamayacağın noktada sakın pes etme, orası kaderinin değişeceği yerdir."
Defalarca denendi onaylandı.
Sonuç olarak naçizane tavsiyem şudur.
Şapkayı önüne koy kendini tanımaya çalış. Kimsin? Nesin? Neyi seviyorsun? Neyden hoşlanıyorsun? Neyden nefret ediyorsun? Masabaşı mı hoşuna gider yoksa sahada olmak mı?
Kendini yeterince tanirsan hangi işi yapman gerektiğini de bilirsin.
Bundan emin olduktan sonra da geriye kalan iş bulmak ve orada "sebat" etmek.

herkese cok teşekkür ederim verdiginiz bütün fikirleri ve öğütleri dikkate alarak tek tek okudugumdan emin olabilirsiniz özel mesaj atanlarınız da olmuş o kişilerede ayriyeten teşekkür ederim kimsenin kimseyi dikkate almadıgı bu acımasız çagda bana bir nefes vermeye çalıştıgınız için hepinize minnetarım...

akp'nin firmalarınn binlerce iş makinesi var, reis makinelere iş bulmaya çalışıyor.
10 milyar dolar deniliyor proje finansmanına %2'den 20 yılda 14milyar falan diyelim geri ödemeye.
günde en az 2milyon dolar ciro etmesi lazım ki geri ödeyebilsin.
yılda 50bin gemi deniliyor hadi 20 yıl ortalaması 80 bin olsun. 220 gemi günde eder.
2milyondolar/220gemi = 2000dolar gemi başına geçiş ücreti.

şu an için 1500tonluk bir gemi 1500tl civarı birşey ödüyormuş. hadi 250 dolar olsun. ama 4000dolar olması lazımmış.
tdtts.deu.edu.tr

hadi sen finanman alıcağın kuruluşa geçis ücreti 2000dolar falan dedin finansı aldın vs.

şimdi durum şu rte bu işi yaparsa kendine bağlı olan firmalara en az 4-5 yıl iş bulur bu da onun için oy demek. türkiye'de getirisi bu kadar yüksek ve garanti başka bir yer olmadığı için burayı istiyor. örnek vereyim güney doğu anadoluyu dümdüz edelim heryer tarım arazisi olsun dese getiri garantisi yok. kanal istanbul'da gemi illa geçecek. getiri garantisi var.

katar'lıların dışında olayın büyük bir siyasi boyuru var. 3. havaalanı, 3. köprü içinde tepelik araziyi dümdüz ettiler ama yetmiyor işte.

Yapamamaları için bir sebep yok.

Açıklandığı ilk gün nereye yapılacağını birebir tahmin ettim.başta hedef yanıltmak için büyükçekmece gölü falan dediler ama küçükçekmece coğrafi olarak çok daha uygundu.doğma büyüme oralı olup,coğrafyasınada hakimseniz tahmin etmek zor olmuyor.halihazırda kanal ın yarısı zaten hazır.küçükçekmece gölü ve peşine sazlıbosna göleti ve damı yolun yarısına geliyor.sonrasında vadilerden ,eski kömür ocaklarından karadenize ulaşacaklar.küçükçekmece gölü normalde marmara denizinin bir koyu,en iç noktasında bathonea limanı var antik çağdan kalan,önündeki tek set avcılar ve küçükçekmece arasında kalan kumsal rakımı bir metreden az.çocukluğumdan iç kumsal bölgesinde denizin kabarıp nehir gibi göle aktığını hatırlarım.bizim yazlığın önünde evdeki tülü gerip kraçe,zargana,gümüş toplamıştık.

Doğa için facia zaten havaalanı yapılırken oldu.kentin güneyi 6-7 bin yıllık yerleşim alanları,kuzeyi doğanın yaşamakta olduğu yerlerdi.ama son 30-40 yılda kuzeyde şehirleşmeden nasibini aldı.ortada birde deprem gerçeği var.99 depreminden sonra asıl planlanan kuzey kıyılarına nevistanbulun kurulmasıydı,bunu bütün bilimadamlarıda tavsiye ettiler,güney kıyısında olan bütün yaşamın kuzeye aktarılması zorunluluktu.ama geçen 20 senede kuzey sadece hırpandığıyla kaldı güney,kentsel dönüşüm adı altında daha yüksek binalara dönüştü,tokileşti.adamlar küçükçekmece gölünün bataklık,ayazma kısmına koca binalara müsade ettiler,tamamen dolgu kanarya ya yüksek binalara izin verildi,ataköy kıyılarını falan yazmaya gerek yok.bu şehirin en sağlam zeminleri yeni havaalanının trakya kısmında kalan formasyonları,kısaca kanal istanbulun karadenize açılacağı noktalar.neresinden tusanız hatalı planlar işte.sazlıbosnadan sonrası havaalanına kadar olan alan son 30-40 yılda gecekondo binalar oluşturabilecek şekilde satılmış ufak arsalar.tarlaların cetvelle bölünülmüş hali,plan program yok.allahtan sona kalan tarlalar,şamların sırtları arada da devlet ormanı bütün olarak kalabildi.onu geç olmadan engellediler.

Yapıp,yapamayacaklarını bilemem,yaparlarsada şaşırmam.

Katarlılara peşkeş çekildi kısmına katılmıyorum.bölgedeki büyük arazilerin kapışılması 90 larda gerçekleşmişti.mahkemelerede konu oldu bunlar.bu kanal karadenize açılıyor,direk ilgilileri bulgaristan,romanya,ukrayna,rusya,gürcistan.bu gruba bakarsan bu kanal en çok rusların işine yarar,onlarda işlerine yarayacak yere yatırım yapmak isteyebilirler.çok detayına girmeden üstünkörü böyle gözüküyor.

doğa icin facia olacak kısmına katılmıyorum.
peşkeşe katılıyorum.
celaln şengörle aynı fikirdeyim.

Şüphe yok ki amaç rant ve inşaatı canlandırmak. Adamlar rasyonel düşünemiyor, doğanın tahrip edilmesini umursamıyorlar zaten. Yapılsa da hiçbir işe yaramayacak. Akıl kârı değil.
Bence çok maliyetli olduğundan altından kalkamayacaklar.
Başlarlar fakat yarıda kalır, akp tabanının önemli bir bölümünün de bunun olumlu bir icraat olduğu fikrine ikna edilemeyeceğini düşünüyorum.
Olmaz bitmez.

Erken seçim yatırımı. Kısa sürede hızla istihdam yaratmak, ekonomiyi canlandırmak. Diğer bir deyişle seçim ekonomisi.

Bu nedenle de yapacaklarına eminim. Sonlanacağını hiç sanmıyorum.

metrobüs her gün 24 saat ama metro sadece cuma ve cumartesi 24 saat çalışıyor. gideceğiniz yere göre uygun havaist'e binip geçin direkt en kolay yolu o şu an.

hava.ist

Metrobüsün yarım saatte bir seferi var ama metro çalışmıyor.

Gideceğin yer, ineceğin saati belirtirsen daha iyi cevaplar gelir. Karşıya giden otobüsler var çünkü yeni havalimanından,

Havaist ile yenisahra yaptım, işimi gördü. Herkese teşekkürler. Gece yarısından sonra rahat sayılabilirmis

Ben hakaret ve tehditten, manevi tazminat davası açmazdım, başka bi konu olsa bir aylık gelirim kadar isterdim.

Neden?

Bana da dava açmanızdan korktuğum için cevap vermeyeceğim.

Hakaret ederseniz bir dakika düşünmem dava açarım.
Buyurun dinliyorum.

214 Kira kadardır bir evin değeri gibi bir çarpanı var bankaların.

Siz sahibinden'e bakıp etraftaki benzer evlere de bakabilirsiniz

Çarpan olayı diye veya şu kadar aylık kira bedeli diye bir şey yok. Konumu, niteliği, müteahhiti, malzeme kalitesi, hatta komşuları bile değişkendir.
Aynı binada veya yan binada filan yakın zamanda daire satan veya alan varsa işin kolay. Yoksa komşuları bi yokla kaça satarsınız diye. O da olmazsa o çevredeki bir emlakcidan yardım al.
Sahibinden.com'da bir fikir verebilir.

6 yıl oturduğunuza göre hem dairenin durumunu (tadilat isteyecek yeleri vb.), hem de apartmanın durumunu (apartmanda ileri dönemlerde yapılacak harcamaları, tadilat, tamirat vb.) sizden iyi bilen yoktur.

Buna göre çevredeki dairelerin satılık fiyatlarına da bakıp, sizin apartmanın ve dairenin konumuna, apartmanın yönetimi, kat maliklerinin durumlarına, yukarıda yazdığım gibi kısa-dönem harcamalarına bakıp bir değer belirleyeceksiniz. Kısa-dönem harcamalarını pazarlık kozu olarak kullanırsınız.

Mesela kentsel dönüşümden yeni bir apartman yapılmıştır ama komple göçmenlere kiraya verilmiştir, yöneticisi yoktur vb. oraya gidip de yeni bina fiyatı verilmez. Bence şu an şehir merkezlerinde bir dairenin fiyatını etkileyen en önemli kıstas yönetimi ve oturanların demografisi.

Kurt bir emlakçı bul (zaten bu süreçte ayakta kalabilenler sadece en iyiler), cebine yüz lira koy, evi gezdir. sana rayiç bedelini de güncel bedelini de net biçimde söyler.

315.000
297.000
270.000

Açılış fiyatı 297 ile 270 arası 283 bin söylenir. maksimum 297 ye çıkılabilir. Aranız iyiyse 300 de olur.

270’ten fazlası gereksiz senin için.

Egitim, is, vb. gibi zorunluluksa evet,
Aksi taktirde hayır. Hem madem birlikte bir tatilin tadini cikarabilecek kadar uyumlu degiliz, niye evlendik ki?

@prole birlikte de plan yapılıyor ama, izinler uyuşmadı birisi memlekete tek gitmek istedi, veya birbirine alan tanımak adına kendi arkadaşlarıyla plan yapmasını doğal karşılamak gibi düşünebiliriz.

Anca beraber kanca beraber. İlk başlarda zor oluyor ama bu prensipte inat edince bir yerden sonra birbirinize alışıyorsunuz.
Zorunlu olmadıkça ayrı gayrı takılmayız.
Doğru bulmuyorum.
Ha bir taraf sürekli böyle bir taleple geliyorsa ( ayri gayri takılmak) bence oturup konuşmak icap eder. Bir sorun olduğu anlamına gelir, bu adaptasyon sorunu da olabilir fakat ne olursa olsun sağlıklı Bir evlilik ve aile yaşantısı için bu isteklerin ortadan kaldırılması gerekir.

Aile ziyaretiyse tek gidilebilir.
Yakın arkadaş/kuzen nişan/düğünüyse ve bir tarafın işyeri izni sıkıntılıysa tek gidilebilir.
Cenaze varsa bi tarafın izni sıkıntılıysa tek gidilebilir.
Bunun dışında olmaz.
Ama 50 yaşlarında kız kıza tatil yapmak isteyen evli kadınlar gördüm, gayet güzel vakit geçiriyorlar, kadınlara bu konuda müsade edilmeli bence. Erkekler için aynı şeyi söyleyemiycem malesef.

Valla kendim için "tatile eşimle gitmeyeceksem niye evleneyim ki" diye düşündüm (bekarım) ama annem babam ayrı ayrı kendi arkadaşlarıyla tatile gidiyorlar. Ebeveynlerimden daha çomarım demek ki, tatsız.

Memlekete tek basina gitmek cok normal, yilda bir iki kiz kiza tatile cikmak cok normal vs. Iliskiler icin normal budur, boyle olmayacaksa niye evlendik vs. Bunlar cok komik seyler, daha cok genc arkadaslar takiliyor bu tur seylere. Bir kere turkiye'de hele de cocuk olunca esin cocugu alip anneanne yazligina gidip birakip tatil yapmasi, ogretmen ya da calismayan esin haftalarca cocukla yazlikta kalmasi gercegi fln var. Erkekler arasinda da bu durum yazin bekarim diye geyik konusudur hatta. Sacma sapan kurallarla iliski yurumez, cok farkli gerceklikler farkli ihtiyaclar dogurur, bagimli degil bagli olan her insanin nefes almaya ayri kalmaya ihtiyaci vardir bu da normaldir (turkiye'de insanlar birey olarak var olamadigi ve bagimli bireyler olduklari icin ayrica garip bakis acilari da var kesinlikle) size gore dogrusu neyse, o anki ihtiyaciniz neyse ona gore yasayin. Baskalarinin beklentilerine gore yasayip, hayatinizi cope atmayin.

Ayrica evlilik bundan sonra tuvalete bile birlikte gidecegiz kurumu degil ki yahu, herkes evlilik kurumu icinde gelisimini, birey olma durumunu korumali ve bu desteklenmeli. Iliski boyle bir sey.
Bir de buna izin vermeyen insanin neden izin vermedigini sorgulamak lazim, bence cok enteresan cevaplar cikar.

Modernlikten ölüyordum geçen, o kadar medeni biriyim, ayrı nefes alan bir bireyim, oldu olacak tuvalete de birlikte gidelim geyiğini de çok severim her sıkıştığımda kullanırım. Yine de geceleri yatağıma yatıp gökyüzünü seyrederken, eşinden ayrı tatil planı yapan insanların bir halt karıştırdıklarını düşünmemeye çalışınca bir gülme geliyor, uyuyamıyorum.

Annemler ilçede, zaman zaman eşimle, işi vs varsa onsuz da giderim, tamamen müsaitlikle ilgili. onun annesi zaten aynı apartmanda olduğundan ve başka akrabası olmadığından sorun yok.
Gezilereyse eşim yurt dışına çıkmayı pek sevmez, (gerçi geçenlerde bir yeşil ışık yakmıştı ama şimdiye kadar böyleydi en aZından) annesininse çok kafa bir grubu var ve fellik fellik gezerler, evlendiğimizden beri yurt içi gezilerimi eşimle dışları da annesiyle yapıyorum :)) bazen de kendi annemle.
Şimdi bir bebeğimiz oldu, dengeler değişebilir.
Henüz hiç arkadaşlarla kız kıza ya da erkek erkeğe tatile çıkmadık, aslında pek aklıma da gelmedi benim, onu bilmem ama belki iki üç günlük dedikodu turları olabilir :) düşününce caZip ama herkes evli barklı, zor o iş.

genelde birlikte plan yapariz, ama ayri ayri tatil yaptigimiz da olur. Kimi insan belli bir yeri cok tercih etmez, bir esin izni olur, digerinin olmaz, cesitli nedenleri olabilir.

bunun modernlik ile bir ilgisi yok. tumuyle insani bir durum. kocasi ya da karisinin kulu olmayan herkes istedigi gibi tatil yapar. biri daha soylemis, "birey" olmanin dogal sonucu bu.

mesela haftasonu kamp ya da motosiklet gezisi gibi hobisel aktiviteler için ayrı plan yapıyoruz haricindeki tatillerimiz asla ayrı yapmayız

hobisel tatilleri bir kenara bırakarak konuşuyorum, belki birey olamamışımdır ama eşim bensiz tatil planı yapsa şahsen üzülürüm ya, hani zaten kaç günlük tatil var ki ne güzel beraber vakit geçirirdik diye düşünürüm.

Hayat akışı içerisinde bazen tek başına memleket ziyareti yapmak zorunda kalıyorum mesela eş kişisi iş seyahatinde oluyor veya mesaisi oluyor ama benim memlekete gitmem gerekiyor bir sebepten o zaman tek başıma gidiyorum (hele ki çocuktan sonra daha da ihtiyaç oluyor) amma velakin tamamen keyif amaçlı olarak seyahat edeceksek eş kişisi ile beraber plan yaparız yani şu aşamada tamamen zevk için eşlerin ayrı seyahat etmesi benim içime sinmiyor bu bireysel tercih genelleme yapılamaz.

Tatil = Keyif , ben bu keyif kısmını hanımla paylaşamayacaksam neden tatile çıkayım ki ? Zamanlar denk gelmiyorsa denk geleni elbette bulunur , öbür türlü ne demeye sevip sevişiyorsunuz siz bu insanlarla :)

İş için buluştuğumuz insanlar veya eş dostla bir yerde denk geldiğimizde '' aaa şurada falanca dükkan var zıkkımı meşhur dediklerinde'' hanım yanımda yoksa asla yemem. Tokum derim , çirkef yaparım yemem amaaaa en geç 2 gün içinde hanımıda alıp giderim illaki denemeye :) Arkadaşlar evlenince sevgililik bağınız kopmuyor (net bilgi) onsuz keyif nası olur kafa basmıyor bende.

Ya ben buna uzun uzun cevap yazmıştım, göndermemişim meğer.

Ayrı seyahat edilir, tatil yapılır ne olacak. Benim eşim motorla geziyor, kamp yapmayı seviyor, kalabalık da bir motor/kamp grupları var. Ben kamp, çadır falan sevmiyorum; ancak haftasonu, en fazla 2 gece, tesisli bir yerde olursa (ve eşim tesisin VALLAHİ ÇOK TEMİZ olduğuna garanti veriyorsa) idare edebiliyorum. Ama bu kamp grubu 4-5 günlük etkinlikler yapabiliyor. E ben gitmek istemiyorum, gidince keyif almıyorum; adam benimle evlendi diye bir daha uzun kamp yapmasın mı? (Çoğu işi gücü olan, evli barklı, bazıları çocuklu insanlar olduğu için zaten nadir oluyor böyle organizasyonlar, hatta en son böyle uzun tatil yapabildiklerinde daha yeni sevgiliydik.)

Yurt dışına beraber gidelim tabii, sırf kendimize ait tatil ve gezi programları yapalım, onu istiyorum ve önemsiyorum. İş için 2-3 günlüğüne bir yere gittiğinde keyfim isterse ben de katılırım, aile ziyaretleri duruma göre tek de olur beraber de gideriz. Ama ben sevmiyorum diye eşimin çadır kampına gitmemesini beklemem, o saçma.

problemin nedeni çok yüksek ihtimalle hayatındaki asli ve ilk otorite figürleri ile olan ilişkin. annen ve babanla olan yani. muhtemelen çocukluğundan beri onlara da kendini ifade etmeye çalışıyor ama başarılı olamıyorsundur.

o yüzden bu tarz sorunların kökten çözümünün terapi olduğuna inanıyorum. asıl sorunun kaynağına inip, anlayıp çözmek için adım attıkça, onunla bağlantılı diğer sorunlar da çözülüyor zaten. spesifik olarak müdürünle yapacağın konuşma için taktik geliştirmek vs. yetersiz kalıyor, kalacaktır.

Sanki benim üç beş yıl önceki halimi resmetmişsin. Ben yolunu buldum. Diyelimki sınava giricem, gözetmenin beni uyarabileceği hiçbir yasağı delmediğimden eminsem çok rahat olabiliyorum. Öğretmenim ben, normalde okul müdürüyle çok rahat diyalog kurarım. Geçenlerde izin almadan okula gitmedim, ertesi gün adamla konuşurken kekeledim gibi oldu. O yüzden ben çareyi görev ve sorumluluklarımı tamamıyle yerine getirip gerekirse taşşak muhabbetine bile girebilir oldum.

@brena annem ve babama karşı bir çekincem yok hatta en çok onların yanında kendimi rahat hissediyorum.
Fakat yazdikarinizdan hareketle çocukluğumu düşündüm, annem ve babam daima "büyüklere saygılı" olmayı öğütlüyordu bana ve bu meseleyi çok önemsiyorlardi.
Bununla ilgili olabilir mi yaşadığım şey?

@antihero nasıl bir yol buldun?
Ben herşeyi mükemmel yapsam bile bundan kurtulamıyorum.

Onların da normal insan olduğunu hatırla.

sırf başlıkta beşeriyi gördüğüm için cevap yazmaya geldim xd çare terapi ya da antidepresan olabilir gerçekten de. benim farklı bağlamlarda sosyal anksiyeteyi en rahat aştığım ve cool olabildiğim zamanlar ağır antidepresanlı suicidal bir döneme denk geliyordu. gerçi orada ölüm güdüsü, nasıl olsa öleceğini bilme kafası gibi rahatlatıcı faktörler de var. arasıra öleceğini hatırla. ölecekmiş gibi takıl büyüklerinin yanında xd bir de karşındakinin tepkilerine çok odaklanma. yani senin söz, jest ve mimiklerinin karşıdakinde ne uyandırdığına/onun karşı bildirimlerinin ne olduğuna bakmadan, kendini gevşeterek iletişim kurmaya çalış. yüz kaslarını çalıştırma, ses tonunu değiştirme, vücudunu rahat bir pozisyona al. bir süre böyle yapmaya uğraşarak yap bakalım oturacak mı.

aras kargonun günaydın diye bir seçeneği var. ertesi gün saat 10'a kadar teslim; fakat kargoya 10 ya da 11den önce vermek gerekiyor.

şu anda en temizi birini ayarlamanız olur bence.
bütün kargo şirketleri yılbaşı ve blackfriday mevzularından patlamış durumda.
ayın 3ünde verdiğim sipariş 10unda teslim edilecekmiş kendi programlarına göre.

otobuse ver eş dost alıp teslim etsin garanti olsun.

araya haftasonu giriyor ve cogu kargo sirketi dagilmis durumda, haftalardir bekleyenler var. kargo ile çok sıkıntılı olur diye dusunuyorum; ups,dhl filan bir sorulabilir ama

aras pert olmuş durumda, günaydın servisi tamamen çökmüş. ankara'da da kimsem yok. dhl ve ups'ye bir bakayım.

Eşe dosta sor otogarda bir tanıdık bul. Çaycı da olur, otobüs şoförü de, farketmez yeter ki tanıdık olsun. Ona durumu anlat bir muavin ayarlasın, muavinin cebine 20 lira harçlık koy, sağ Salim gider o evrak. Ondan sonra Ankara otogarda bir tanıdığın gitsin teslim alsın veya kurye ayarla muavinden alsın adrese götürsün. Bu işi yapanlar var.

Thy kargo ile göndermiştik biz. Ama ankarada bir tanıdığınızın olması şart.

decathlon

tchiboda da vardi.

Mahalle pazarı

Penti

Ben çok severim ama yiyenler genelde hayal kırıklığına uğruyorlar.
Bilginize.
Bununla birlikte Ankara için tavsiye yok malesef ama eğer severseniz ve Mersin'e uğrarsanız -ki bir mersin tatlısıdır- 52 kat metropol'ün doğu tarafındaki büyük pastaneden mutlaka alın. Olağanüstüdür.

Bir mersinli olarak favori tatlımdır kendisi. Yalnız sonradan yiyenlerin bir kısmı köpüğünü pek sevemiyor.

Ben mersin'den sipariş veriyorum direkt. İstanbul'a 2 gunde geliyor.

Balgat ziyabeyde bi yerde tabelası vardı kerebiçin. Kapanmış mıdır bilmem

ben hiç sevmem kerebiçi ya. mersinliler hariç seven var mı merak ediyorum.

mersinden sipariş ver +1

makinayla hepsini kısaltsan olmaz mı dökülecek nasılsa?

Medikal bir onerim yok ancak evi temizlemeye yardim edebilirsin. Boylece eviniz daha sık temizlenmis olur. Killar da sagda solda birikip gozunuze batmaz.

Eşim de bunu teklif ediyor ama çok daha çirkin bir görüntü çıkacak ortaya o yüzden pek istemiyorum bunu :)
Bir de daha kalıcı bir çözüm arıyorum. Ya da bir rahatsızlık belirtisi olup olmayacağını bilmek istiyorum. :)
Çünkü pek normal gelmiyor bu durum.

@nax yardım ediyorum zaten.
Hem zannettiğin gibi yerde günlerce birikip kıl yumağına dönüşmüyor.
Ev günlük temizleniyor.

Ahaha

Sulalenin en killi erkeki benim. O yuzden annemde ayni dertten muzdarip. Hele yazin sort vs. giyince her gun soyleniyor.

Ama ben ve killarim pek mesuduz. Kislarim sicak yazlarim serin geciyo sayelerinde <3

Bi saglik problemi yada yanlis beslenme belirtisi oldugunu sanmiyorum. En fazla testosteron fazlaligindan vs. diyerek hormonlarla iliskilendirilebilir galiba.

Herkeste dökülüyor o senlik değil.

sık banyo + kese hepinizi rahat ettirir.

düşük ihtimal şeker - insülin ayarlarında bir bozukluk olabilir.

cinko eksikligi sac dokulmesine sebep oluyor, belki oyle bir seydir. en iyisi aile hekimine gidip kan testi istemek. kabak cekirdeginde bol cinko var.

"Elimi bacağıma attığımda sekiz on tane geliyor."

hayatimda hic boyle bir sey duymadim. dokulur de o kadar dokulmez. Doktora gidilesi bir durum.

hocam kaç senedir aynı şeyleri yaşıyordum. 26 yaşındayım, göbekteki ve sırttaki kıllar yüzünden çok çekiyordum. 2 ay önce lazere başladım, yok böyle bir rahatlık. eskiden her yer kıl doluyken şimdi her yer tertemiz ve eskisi kadar terlemiyorum da. gerçekten rahatlıkmış.

play.google.com

Şu programı dene. Shazam kadar iyidir. Belki bunda çıkar.

malesef yakın eşleşme olmadı diyor

video kullanılamıyor. linki yeniler misin?

merhaba, link yenilendi. araştırmaya devamm...

emeği geçenlerin yer aldığı bir afiş

s30-engine.s3.amazonaws.com

filmin imdb profiline bakın orada zaten kullanılan tüm şarkılar yazar.

malesef oradaki müziklerde bu parça yok arkadaşlar. biraz daha dinleyelim pls. ben hatırlayacak birileri oldauğunu düşünüyorum. 2007den beri bu muzik aklıma düşüp düşüp duruyo. bulmadan bana rahat yok.

up up up

upppppp

dört mevsim lastikler ortalama tutuş sağlıyor. karda buzda sorun çıkarıyor. yağmurda ok ama karda ne yazıkki tırt. ben bu yaşıma kadar karda da yol tutabilen bir dört mevsim lastik görmedim.

@tears of devil Antalya’da yaşıyorum zaten pek karda kışta kullanmıcam, cezası için sordum.

dağ sembolünün içinde kar tanesi sembolü olması gerekiyor. ayrıca M + S harfleri de bulunabiliyor.

aracı ticari olarak kullanmıyorsanız zorunluluk yok. yük veya yolcu taşımada kullanıyorsanız 4 mevsim, kış lastiği yerine geçmiyor.

yukarıda söylendiği gibi şu: www.kislastigi.com amblemin bulunması gerekiyor lastikte kış lastiği olarak kabul edilmesi için.

Arabam Ford Focus. Yaklaşık dört senedir dört mevsim lastik kullanıyorum.
Konum İstanbul. Ne kışın sorun yaşadım bugüne kadar (senede 8-10 gün buzlanma olur) ne de kontrollerde bir sorun olmadı.
Al kullan hele Antalya'da en iyisi dört mevsim lastiktir.
Yağmurda çamurda kaymaz, yol tutuşu iyidir.
Yaz lastiğine göre biraz arabayı yorar, az daha yakarsin ama bence kışın ideal lastik budur.
Ha Erzurum için ideal değil tabi.

michelin 4 mevsim crossclimate ile iki yıl uludağa çıktım, bir kaç ufak tefek kayma dışında bir sorunla karşılaşmadım, haa %100 kış lastiği performansı vermeyebilir ama gayet yeterli. jandarma kaç defa baktı geçmeye izin verdi.

dört mevsimlik lastik diye bir kavram yok. ya yaz lastiği var ya kış lastiği var. olsa olsa biraz kaliteli yaz lastiği vardır ama kışın ona da güvenilmez. 2 senedir kış lastiğimi takmıyorum ben. bursa'da arabaya binilemeyecek kadar kar geçen sene sadece 2 gün oldu, onda da metro ile ulaşım sağladım.

Biri taş fırın simidi, diğeri elektrikli ya da gazlı fırın diye biliyorum. bir de "kazan simidi" var.

sokak simitleri vegan.

SOruda da belirttiğim gibi neden bu farklılık? Pastane için pişirilen yerlerde, taş fırın pişirmek zor olur diye mi ya da poğaçalarla filan ortak mı pişiyor pastane simidi, tasarruf için o şekilde mi yapılıyor?

Yabancı biri sordu farkı, açıklayamadım.

Sokak simitçilerinde çatal, açma filan da satılıyor. Yani yumurtalı şeyler de var. Büyük ihtimalle aynı fırından geliyor hepsi.

Taş fırın simidi özünde ekmek üreten, pide üreten fırıncıların daha hard fırınlarinda pişirilir.
Pastane simidi daha soft, pasta ve kurabiye, poğaça pişirmeye yarayan elektrikli fırınlarda pişirilir.
Birinci fark bu.
Ikincisi hamur çok farklı, aynı değil.
Yumurta dışında fırın simidi daha ekmeğimsidir, pastane simidinde açma-poğaca yapımında kullanılan hamura benzer bir hamur kullanılır.
Kısacası taş fırın simidi işçidir, ameledir, zor şartların adamıdır ancak pastane simidi daha naiftir, beyaz yakali plaza insanıdır. :)

Bir kisi de mi soruyu anlamaz agshdj

sokak simitinin maliyetini yükseltmemek için süt, yumurta vb koymazlar

Uzmanı değilim ama beraber mantık yürütelim;

Simit ilk üretime başlandığında sadece taş fırın ve odun ateşi kullanılıyordu doğal olarak. Zamanla fırın şekilleri değişse de taşın üstünde ve odun ateşinde pişme geleneği hiç değişmedi.

Bu teknik bildiğimiz sokak simiti pişirme tekniği.

Sanayileşme ve şehirleşmenin arttığı 20. yüzyılda pastahaneler ve evler için gazlı ve elektrikli fırınlar geliştirildi.

Sanırım bu gazlı ve elektrikli fırınlar sokak simiti dediğimiz hamur yapım tekniğindeki simiti pişirmek için yeterli değil.

Bu yüzden daha kolay pişmesi ve daha yumuşak bir hamur için süt vb ek katkılar ile farklı bir simit türü üretildi.

İnsan hiç alakası olmayan bir konuda bu kadar yazı yazar mı ya hu?

pastane simidi x satiyorsa sokak simidi 10x satiyordur. tuketim alani itibariyle daha dusuk maliyetli olanin sokakta satilmasi daha mantikli. bir de pastane simidi sokak simidinin turevi aslinda. ilk once sokak simidi vardi. zaman icin de pastane simidi turedi ama sokaktakinin yerini alamadi.

Kartta isim yazıp yazmamasının ne önemi var ki, neticede işlem yapıldığında kartın kimin üstüne olduğu kayıtta çıkıyor, olmaz yani o iş.

Ödeme nakit yapılacak.
Sadece Provizyon karttan alınacak.

Yurtdisiysa kesinlikle olmaz. Araba surucusunun karti olmasi gerekiyor ve isimli olmasi lazim.

Turkiyede belki ama sanmam. Genelde odemeyi de nakit kabul etmiyolar zaten.

Provizyon yapılan kart kimin adına kayıtlıysa aracı o alır ödemeyi nakit yapman önemli değil, nakit işlem de yapmıyorlar bildiğim kadarı ile, adam sana "provizyon yapılan kart X adına kayıtlı, aracı o alabilir" der. Ha kardeşini de yanında götürürsen seni ekstra ödemeyle ek sürücü olarak yazdırabilir, öyle yaparsan sorun olmaz diğer türlü mümkün değil diye düşünüyorum ben.

enpara karti ise, kurumsal bir kiralama sirketinde ustunde isim yazmadigi icin karti kabul etmediklerini gordum. eleman havaalaninda arabasiz kaldi. bir bankayla konustu, bir kiralama sirketiyle. sonucta arabayi alamadi.

Olmaz. Kartin senin adina olmasi lazim.
Kartin ustunde isim yazip yazmamasinin onemi yok, kartin kimin adina kayıtlı oldugu belli.
Kurumsallardan kiralayamazsin baskasinin kartiyla.

Sevk belgesini belirtilen tarihler arasında e devletten veya askerlik şubesinden alman gerekiyordu. Geç kalmışsın.
Öyle zannediyorum ki yarın en geç saat 17.00'de de birliğine teslim olman gerekiyor. ( Teslim saatini birliğini arayarak teyit et, bugün de olabilir.)
Böyle durumlarda askerlik yapacağın ilden de sevk kağıdı alabileceğini biliyorum ama yarın pazar şube kapalı ve senin vakit gelmiş.
Sevk belgesi olmadan da kışladan içeri giremezsin.
Baya sıkıntılı bir durum.
En iyisi derhal birliğini ara ve durumu anlat.
Belki onlar bir çözüm bulur.

pazar günü hiçbir birliğin teslim son saati olacağını sanmıyorum. sevk belgesi dedikleri şey sülüs belgesi, sevk diyince millet anlamayabiliyor. edevlet'ten de alabilmen gerek sülüs belgesini ama sistem bozuk.

sevk tarihi bitmişken askerlik şubesinden belgeyi verebilirler mi bilmiyorum. tahminen pazartesi en geç 14:00'e kadar birliğe teslim olman gerekiyordur. sülüs belgesi olmadan birliğe alırlar mı onu da bilemedim.

Pazar veya cumartesi farketmez. Tarih hangi güne denk geliyorsa o gün son teslim günü olur.
Kışlalar haftasonu kapatmıyorlar dükkanı.
Yeter ki sevk tarihi içinde ve sevk belgesiyle beraber gelinsin.
Zaten teslim tarihi de sülüste yani sevk evrakinda yazar.
Hatta sülüsün amacı budur.
Ne zaman asker olacağını bilmek!
Ikamet ve birliğin bulunduğu vilayete göre yol izni verilir.
iki günse yol izni ayın 2si teslim tarihidir, bir günse ayın 1inde birliğinde olman lazım, hiç verilmediyse 30unda orda olman gerekiyordu.
Sülüs olmadan teslim tarihini nasıl tespit ettin ben onu anlamadım. Enteresan.
Ayrıca son Teslim saati daima mesai bitimi 17.00'dir, hiçbir sülüste 14.00 gibi bişey görmedim.

nasıl bulamadınız ya, kendi sitesinde tüm detaylar yazıyor: randevu.nvi.gov.tr

ödeme bilgileri için de hemen yanındaki "başvuru ücretleri" menüsüne tıklayın.

Aratip bulamaman inandırıcı değil. Olmadı.

Harç ücreti dekontu(bankaya mı?)
> ziraat bankasi atmsinden 15 lira yatiracaksin

Sağlık belgesi
> aile hekimi

Biyometrik foto (kaç tane?)
1 adet. tarayıp geri veriyorlar

Adli sicil belgesi gerekiyor mu?
> hayir

Başka bir şey gerekiyor mu?
> saglik belgesi icin fotograf lazim. biyometrik sart degil. üzerine muhur vuruluyor.

Cevap verenlere teşekkürler.
Doğru yerde aramamışım, google'da aratıp saçma haber sitelerinde kaybolmuşum:) bir tanesinde adli sicil kaydı lazım bile yazıyordu:)
Ekşide bile detaylı bilgi varmış.

hayır sıfırlanmıyor ama şirkete göre değişiklik gösterebilir. yine de sıfırlanacağını sanmam

Multinet'le iletişime geç.
444 87 36 ya da whastapp ( wa.me ) üzerinden.
En sağlıklı bilgiyi oradan alırsın, burada kim konuşsa işkembeden konuşur.
Ben de dahil.

Bende öyle bişey duymuştum. Ben olsam risk almazdım

Seg, Vatan bilgisayara bak.
Smart+Ucuz+ Kaliteli (Vestel mamulü)

kaç ekran istediğini yazmamışsın.. 32inch (80ekran) olur mu mesela?

O fiyatlara 80-100 ekran geliyor sanırım ondan yazmamıştım. 80 olabilir 100 de olur.

hi-level 125 ekran geliyor perşembe a101e, 1999


www.akakce.com

Evet sevmedigi anlamina falan gelmiyor.
Baskasina karsi hicbir sekilde uyarilmamak, sehvet duymamak diye bir sey yok.

Sevgiyle hiç alakası yok öyle düşünme. Bir de bazen (özellikle fiziksel kondisyon ve ruhsal durum iyiyse) durup dururken olabiliyor. Yani o an o filmdeki kızlardan bile etkilenmedi muhtemelen kendi kendine oldu. Senin yanlış anlamaman, ortamın müsait olmaması veya o an canının istememesi gibi sebeplerden dolayı da geçsin diye bastırmaya çalışmıştır.

Bayağı evrimsel bir şey bu. Sevgi ile alakası yok. Gerçi sevgi olayı da evrimsel ama. Yine de erkek döllemeye kodlanmış. Gayet normal yani elemanın erekte olması.

Birincisi, gerçekten bir kadını çok arzulayan ve çok seven (ikisi bir arada olmak zorunda) erkeğin gözü kör olur gayet. Mesela ilk sevgilim yanımdayken bırak kızlara bakmayı algım kapanıyordu resmen. Ondan başka kimse yokmuşçasına ona odaklanıyordum.

İkincisi, üsttekinin harici durum evrimsel bir olgu. Erkekler daha çok dişi döllemek, kadınlar ise genellikle en uygun babayı bulmak üzerine cinsel yönelimini kullanıyor.

Üçüncüsü, elini orasına götürmesi azdığı için olmayabilir. Küçüklükten bir alışkanlık olabilir, çişi geldiği için refleks olarak erojen bölgesini uyardığı için işemesini engellemeye çalışıyor olabilir vs.

Sana olan sevgisiyle alakası yok. Mekanizmadan tamamen. Abi benlik bir şey var mı diyor alakasız zamanlarda. Bozuk yolda giderken bile olabiliyor yani.

Ereksiyon için tahrik olmak şart değil :)
Zaten bikinili kadınlar her yerde, billboard'da, tv'de, internet reklamlarında.
Aşina herkes:)
Dolayısıyla 15'lik ergenler dışında hiçbir erkeğin bikinili bir kadından tahrik olacağını sanmıyorum.
Bununla birlikte biz erkeklerin genetik kodları bizi mümkün olduğu kadar çok dişi ile çiftleşmeye sevk ediyor, bu acı gerçeği bilmekte yarar var:)
en nihayetinde biz de birer hayvanız ve diğer tür hayvanlardaki hemcinslerimiz gibi üreme/çoğalma güdülerimiz bizi hep daha fazlasına, maksimum sayıda dişiyi döllemeye teşvik ediyor.
bu yüzden erkek kolayca reddedemez, alımlı bir kadın yanından geçince ona tutulur kalır, akli melekeleri ve muhakemesi yerinde olsa dahi erkek, eli ayağı düzgün her kadınla seks yapmak ister.
kimisi çeşitli gerekçelerle kendini frenler, kimisi bunu beceremez.
oysa siz kadınlar farklısınız.
Siz bizi anlamazsınız çünkü siz çiftleştiğiniz erkeği kendine bağlamaya, onu kaybetmemeye kısacası erkeğinizi yuvada tutmaya programlısınız.
çocuk olsun yahut olmasın, kadın birlikte olduğu erkekle cinsel ilişkiye girdiğinde onunla duygusal bir bağ kurar veyahut cinsel deneyimden önce çoktan o bağ kurulmuştur.
Kadının böyle bir özelliği var :)
Mesela cinsel ilişkiden sonra "Şimdi biz ne oluyoruz?" sorusunun kadından gelmesinin sebebi budur. :)
Kadına kıyasla daha çok erkeğin aldatması da bu sebepledir.
kadın ve erkek arasındaki bu çelişik durum vahşi yaşamda bir doğal denge unsuru olarak görülebilir.
bir tatafta her çiçekten öz almak isteyen erkek, diğer tarafta kendisini dölleyen ya da o potansiyeldeki, bu işlemi yapmaya layık görülen erkeği bırakmak istemeyen dişi...
ancak bizler medeni yaratıklarız ve bizden hayvani dürtülerimizi kontrol etmemiz beklenir.
düşünen ve bir takım ahlâkî değerleri olan canlılarız, üstelik muhatap olduğumuz kadın eşimizse, aramızda bir sadakat sözleşmesi var demektir.
(bkz: nikah)
hâl böyleyken karım veya kocam dışında biriyle cinsel ilişkiye girmek istemem insanlık onuruna ve bütün ahlaki değerlere aykırı alçakça bir davranıştır.

kadınlarda da bu var elimizi oramıza götürünce hemen ne oldu azdı falan. erkek farkında olmadan bile elini oraya atıyor farkında bile değil. çoğu zaman kafamızı kaşımaktan farkı yok. oyna devam et ablacım yok bi şey.

Dizginlemek lazım :) aynı şey arada sözlü akid olan sevgili çiftler için de geçerlidir bence :)

@yesil basli govel santor söylediğiniz, "hâl böyleyken karım veya kocam dışında biriyle cinsel ilişkiye girmek istemem insanlık onuruna ve bütün ahlaki değerlere aykırı alçakça bir davranıştır." bu söz mümkün mü gerçekten sizce de? yani bu konuda kafam biraz karışık olduğu için cevap arıyorum o yüzden soruyorum. böyle bir istek karşıdakini malı gibi görme, tümüyle sahip olma isteği değil mi? evet çok güzel bir şey kesinlikle. benim arzum isteğim de bu, ama sevgilisi ya da eşi olan bir erkeğin atıyorum margot robbie'yi arzulaması demek hayatındaki insana büyük bir hakaret midir? evrimsel açıdan bakarsak bu gayet olağan bir durum değil miydi? yani böyle bir arzusu istemsiz olarak var olabilir. gidip de bunu uygulamaya dökerse evet dediğiniz gayet ahlaksız bir durum, ama bu istek ya da hayalinde arzulamak, yaşamak, sizin hormonlarınızı düşününce, sizin açınızdan bakınca normal bir şeymiş gibi duruyor. yanılıyor muyum?

yok sevmediği anlamına gelmiyor. yüz binlerce yıl boyunca en çok cinsel ilişkiye giren erkek atalarımız soyunu devam ettirebildi. onun güdüsü var erkeklerde.

bir de erkekler hafif uyku gelince erekte olabiliyor. belki böyle oldu.

@ya ben lan neyse aslına bakarsanız orada erekte oldu mu bilmiyorum da @kelepir'in dediği gibi o hareket bana onu düşündürdü. dışarıdan görülen bir şey yoktu yani. ben sadece o düşünceden ve o ihtimal üzerinden sormuştum.

Ereksiyonun sevgiyle aşkla hç alakası yok üstteki herkes +1

Hatta abartıyorum eşinden başka biriyle yatma isteğinin de sevgiyle aşkla hiç alakası yok.

Bir erkek eşine/sevgilisine delice aşık olduğu halde, dünyada en sevdiği varlık o olduğu halde gözü başka kadınlara, hatta eşinden daha çirkin bile kadınlara kayabilir.

Başka kadınları arzulayabilir, "ulan ne karılar var be" diyebilir.

Yazının burasından sonra belki özel hayatınıza gireceğim, özür dilerim. Ama benim de hanımlarda anlamadığım şu;

Ya madem beraber fim izliyorsunuz ve sebebi ne olursa olsun erkek erekte oldu, filmi durdurup da oral seks ile başlayan ve mutlu sonla biten bir film arası vermediniz?

Ama yok, illa her şey gibi seks de düzenli olacak, zamanı ve yeri belli olacak.

@songbird aslında biraz yanlış oldu. Bir başkasını istemek değil de, kasettiğim başkasıyla cinsel ilişkiye girmek veya bunun için çabalamaktı.

Bizim açımızdan gayet normal. Haklısınız, aynı fikirdeydim.
Hatta kadının da bir başkasını arzulamasını çok ANORMAL bir durum olarak karşılamam, olabilir fakat o kadını veya o arzuyu bir istisna olarak görürüm. Yani kadınların bir başkasını arzulaması, istatistiksel olarak asla erkeklerde olduğu kadar yaygın değildir :)

@john bloor bu konuda sizin kadar rahat düşünemediğim için öyle bir girişimde bulunamıyorum. Başka kadınları bilemem ama bu konuyu aşabilmiş olsam öyle davranırım zaten o tarz kalıplarım yok. Sağlıklı bir düşünce değil ama sanki başkasından tahrik olup orada o dediğinizi yapmak bana kendimi kötü hissettirirdi sanki kullanılmış gibi.

Sevgili songbird, çiftler ilişkilerine renk katmak için beraber porno izliyor ya hu! Ne demek başkasından tahrik olmak?

Ayrıca "bana kendimi kötü hissettirirdi sanki kullanılmış gibi." ne demektir hanım bacım?

Seks sadece erkeğin istediği, sadece erkeğe zevk veren, sadece erkeğe özel bir şey mi ya hu?

Siz de eşinizi kullanıyorsunuz işte, bahsettiğimiz an ve ortamda hazır erekte olmuş bir penis var, kullansanıza! Size lazım değil mi bu?

@john bloor söyledikleriniz akla uygun şeyler ancak artık kıskançlık diye mi adlandırırsınız özgüvensizlik diye mi bilmiyorum o şekilde düşünmeme engel olan bir şey var elimde olmayan bir şey. Oturup düşündüğümde evet olması gereken buydu diyebiliyorum ama o an kapanıyor böyle her şey ve bilinçsizce düşünüyorum.

Belki de cinselliğe çok fazla anlam yüklüyorumdur ama başka bir kadını arzulayıp benimle sevişmesi çirkin geliyor bana. Çünkü cinsellik sadece zevk almaktan ibaret değil benim için. Bir bütün olma, o anda kalma ve sadece bedensel değil tüm varlığınla sevişmeyi ifade ediyor. Bu sebeple öyle düşünüyor olabilirim.

ya bu kadar dusunme, mutlu olamazsin. tahrik oluyosa oluyo bosver

Sevgili songbird, olaya sanırım yanlış taraftan bakıyorsun.

Başka kadını arzulayıp, onu elde edemeyip de seninle sevişmesi veya seninle sevişirken başkasını hayal etmesi tabi ki iğrenç.

Ama bu bahsettiğimiz şey belki de binde birden daha nadirdir, senin durumun böyle değil bu konuştuklarımız konularda.

Bu kadar anlam yüklerseniz mutsuz bir cinsel hayatınız olur, seks başladığı hatta başlamaya sinyal çakıldığı andan itibaren bu tür düşünce ve duygulardan arınıp hayvan gibi sevişmek lazım.

Yoksa hayat çok zor :)

Zyxel vmg 3312. Hem kendi evimde hem baba evinde kullanıyoruz.
Tavsiye ederim.
Zyxel candır.

Dostum, devlet hastanesi hiçbirimizin içine sinmiyor hele diş söz konusu olunca paraya kıyıp özel muayenehaneye gidiyoruz ama sana bir devlet hastanesi önereceğim.
Bugüne kadar anneme, eşime ve kardeşime de önerdim.
Hepsi doktordan da, işçilikten de çok memnun kaldılar.
Sana biraz ters kalabalir ama bence değer, Üsküdar ağız ve diş sağlığı merkezi.
Doktor selda kenan ayvaz.
Hastene gıcır, mis, yepisyeni.

www.hospitadent.com

Yapmazlar. Böyle bir şey gizli kalmaz bir kere.

o ilacın tedavinin belli bir kotası/sınırı varsa torpilli şahıslara lazım olabilir diye rezerve etmeleri mümkün.
tabi prosedürleri bilmeden ülkedeki genel anlayışa göre tahmin yürütüyorum.

Öyle birşey olmaz, yapmazlar.
Memurlar çok profesyonel ya da uzman olduğu için değil, tersine sahtecilik yapıp memuriyetlerini/kariyerlerini yakmamak için yapmazlar. E bir de sahtekarlık yapıp suç işleyecek kadar devletin çıkarlarını düşünmek saflığın da ötesinde birşey.
Hiç kimse öyle bir topun altına girmez.
Olsa olsa sehven/ihmal sonucu/kazara olabilir.
Bu ihtimal biraz daha yüksek çünkü söz konusu ülke Türkiye.
Fakat kasıtlı olacağını düşünmüyorum.

hem teknik olarak hem de pratik olarak mumkun degil.

sonucda parayi odeyen ile testi yapan farkli. testi yapan nereden bilsin o testin hangi hastalik teshisinde kullanicalgini da verileri degistirsin. butun teknisyenlere telkinde bulunmalari lazim "X/Y/Z testlerinde sonuclari negatif gosterin" diye. boyle bir durumda aciga cikardi.

ayrica ayni testi ozel bir hastanede de yaptirabilirsin, iki sonuc farkli cikinca da sonuclarin oynandigi anlasilacak.

Bu tarz genel komplolar günümüz dünyasında imkansız. Teknik zorluğu geçtim, herkesin elinde telefon ve internet var, bir yerden kaçak olur. Her bir hastanede onlarca teknisyeni, biyokimya uzmanı doktoru vs binlerce kişiyi aynı amaç için yalan söylemeleri ve rol yapmaları için ikna etmek gerekiyor. Ayrıca bu test kitleri de maalesef ki yurtdışından alınıyor. Yani ne teknik ne de insani açıdan mümkün değil kişisel ve teknik hatalar dışında.
Bir ara facebookta dolanan bişey vardı. "Kanser diye bir hastalık yok. D vitamini eksikliği var. Kanser denen şey ilaç firmalarının uydurması." Diye:)

One hour event

araya hyphen koyacaksin. one-hour event.

İşim gereği çok sık kullanırım.
Nereden öğrendim, doğrusu bu mu emin değilim açıkçası ama hiçbir negatif tepki almadım. :)
Ayrıca kulağa biraz daha hoş geliyor, sanırım ana dili ingilizce olanlar da bunu kullanıyor.
"Just a minute, just an hour, just a day" derim ben.

Sektör: international airport. :)

@3 verdigin ornekle alakasi yok.

@4 event'li örneği okumadan direk daldım.
Haklısınız tamamen alâkasiz.

asil vermek istedigin mesaj "tüm olay sadece 1 saatte gerçekleşiyor" ise "it'll last just an hour" demek anlami daha iyi verir.

BDDK hükümlerine bakabilirsin.

Teşekkürler.

Medical Park Göztepe hastanesi veya John Hopkins Gebze.
İkisi de gayet iyi.

Memorial Şişli.

En son apo, bahçeli ve Erdoğan yakında aynı karede poz verebilir, apo ev hapsine alınacak falan demişti.
İzlediğim ilk ve son videosu bu olmuştu.
Sanırım bunak.
Ciddiye alınacak bir tarafı yok.

Bakıyorum arada. Bazen çok üfürüyor ama olur o kadar.

Bazen bakıyorum ne diyor diye ama genellikle videolarına clickbait başlıklar açıp içeriğinde yeni veya ilginç bir şey söylemiyor maalesef. Bence çok yüksek izlenme sayıları alıyor buna rağmen.

bir bu bir selçuk geçer. yel allahın,kaval allahın üfle babam üfle . 2 yıl oldu hala dolar 12 lira olacak .

Dostum tam adamına denk geldin.
İstanbul'da aynı sorunu yaşadım birebir ve bu işin ordinaryüsü oldum diyebilirim.
Sanırım tecrübe ettiğim bütün süreçleri ben de aynen gördüm geçirdim.
Fakat sonunda başardım, eve internet bağlandı.
Öncelikle şu konuda mutabık kalmamız lazım, türk Telekom denen firmada işler kurumsal bir anlayışla yürümüyor, mahalle bakkalının bile daha vizyoner ve kurumsal bir kimlikte olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
O nedenle türk Telekom ile anladığı dilden konuşacaksın, tamamen Ortadoğulu gibi davran.
Ben twitterdan türk Telekom'un ceo'suna yazmak dahil pek çok girişimde bulundum fakat hiçbiri işe yaramadı.
En son türk Telekom şubesini bastım.
Binadan topladığım 25-30 imza ile birlikte Türk telekomun ilçe müdürlüğüne baskın yaptım, imzaları masaya koydum ve çok sert bir üslupla işimizin görülmesini istedim.
Bu arada akşam saat 5 civarıydı, teknik ekibin mesaisi bittiği halde beni sakinleştirerek, işimi halledeceklerini söylediler, bir dobloya bindik eve gittik bir iki saat içinde anakstre kutusunu takıp gittiler.
Birkaç gün sonra da Internet bağlantısını yaptılar.
Bu arada ben türk Telekom'a gittiğimde, o güne kadar yaşadıklarımdan dolayı o kadar sabrım taşmıştı ki resmen ne olacaksa olsun dedim ve gemileri yakarak oraya gittim, hatta sinirden burayi yakacağım, yıkacağım gibi şeyler de söyledim :) işin o kısmı hata tabi ama sağolsunlar yardımcı oldular.
Bu arada binaya gelen çocuklar çok düzgün ve efendi çocuklardı ve bana şunu söylediler " abi bugüne kadar bu bina ile ilgili bize ulaşan bir talep yok"
Yani aradan aylar geçmesine rağmen, onca telefon trafiği ve maile rağmen kurum teknik ekibini bir şekilde durumdan haberdar edememiş veya bilerek - belki sıraya koyduğu için- yönlendirme yapmamış.
Kurumsal anlayıştan bu kadar uzak, iç koordinasyon ve uyumu bu kadar zayıf bir şirket olamaz.
Sonuç olarak diyeceğim o ki, öncelikle imza topla ve bölge müdürlüğüne giderek konuş, mahkemeye vereceğini falan söyle.
Daha çok beklersin, bir seneyi bulabilir.
Ama fazla kızma elemanlara başına iş alabilirsin.
Bu arada, bu meselede esas arıza müteahhitlerde.
Maalesef müteahhitler bu internet işini çok ihmal ediyorlar inşaata başlamadan hemen önce elektrik, doğalgaz
vs. için bütün işlemleri yürütüyorlar ama internet için hiçbirşey yapmıyorlar.
İş sizin gibi yeni taşınan garibanlara kalıyor.

Aynı sorunu yaşıyorum, internet ten anlayan Bi abi komşunun internetini size çekebiliriz dedi ama 2 gündür bir türlü gelemedi. Yarın gelecek büyük ihtimalle. Olursa yazarım sana.

Teknik ekiple müşteri hizmetleri arasında kopukluk her zaman var. Binada tasakli biri varsa o adama durumu anlat mahalleden sorumlu Telekom müdürlüğündeki müdüre beraber gidin sorun öyle çözülür.

öncelikle allah kurtarsın. hemen hemen aynı süreci ben de yaşadım. 4 ay sürdü. daha sinir bozucu olan kısmı binaya vodafone hizmet vermeye başladı, aynı altyapıyı kullanacak ve sadece gelip kablolarını çekecek olan türk telekom bir türlü gelemedi. internet de babamın üzerineydi iptalle falan onu uğraştırmak istemedim başka şeyler olduğu için. taahhüt de vardı öte yandan.
ara ara telekom müdürlüğüne gidip rahatsız etmek işe yarayabilir. ben 8 kere falan gittim herhalde. hatta bir keresinde çıkarken sinirden kalorifer peteğinin vanasına tekme attım plastik kısmı fırladı düşüp yerde 5-6 kere sekti herkes bakakaldı falan asdasdfsag. düşman başına valla bir daha allah düşürmesin.

Bölgenize bakan telekom müdürlüğüne gidin kesinlikle.

Hat çekme, direk dikme, teknik işler vs hala ptt'den kalma bürokratik aksaklıkla devam ediyor.

valla gözünü korkutmak gibi olmasın ama tanıdık olmadan aylar sürebilir. 4 yıl önce biz de yeni binaya taşındık. gelmesi 7 ay sürdü. komşulardan birinin sayesinde getirtebildik. ama dediğim gibi torpil bulmaya bak.