vitamin eksikliğiniz olabilir mi acaba ? b vitamini özellikle.

araştıracağım, bilmiyorum. teşekkürler.

alaka kuramadıysanız eğer, kısa süreli unutkanlıktan, ve konsantrasyon eksikliğinden olabilir bu saydıklarınız. o yüzden söyledim. araştırın tabii. rica ederim.

alaka kuramadığım için bilmiyorum demedim :) araştıracağım derken doktora gidip kan testi yaptırmaktan bahsetmiştim.
sağ olun tekrar :)

yavaştan okb'ye adım atıyor olabilir misin? aynısı bende temizlik konusunda vardır ve yıllardır bir çaresini bulamadım, umarım sen bulursun.

Fazla vakit geçirmeden (tedavi ol) veya kendine gel. İlerisi çok bokton gelme buralara.

acaba dediğiniz şeyler hakkında görsel bir hayal kurun, bunu gözünüzde canlandırın.

örnek verecek olursam, iban no larını kontrol edince bu rakamların ekrandan uçup sol kulağınızdan beyninizin içine girip beyinden onay alıp sağ kulaktan çıkıp tekrar ekrana girdiğini hayal edin.

veya imza mevzusunda 4 imza varsa dört atlı arabanın her bir imzayı taşıdığını tozu dumana kata kata gittiklerini hayal edin.
(tabi her seferinde başka bir hayal bulmalısınız.)

böylelikle acaba yaptım mı diye aklınıza soru işareti düşünce bu hayal aklınıza geliyor direkt, bu hayal sizin bir nevi sigortanız oluyor. demek o işi tam yaptım ki bu hayali kurdum diye.

hayal kurmak 3 saniye, tekrar tekrar kontrol etme çilesi paha biçilemez:)

bende işe yaradı, söylediğim herkeste de işe yaradı. siz de deneyin.

@köstebek kurabiye bilmiyorum ama umarım çaresi bulunur. tedavi için kime gitmeli. geçmiş olsun.

@dünyatuhaf psikologlara mı görünmeli?

@yemrem ilginç ve faydalı olacak gibi görünen bir şey. deneyeceğim çok sağ ol :))

THY 6 taksit yapıyor sanırım Garanti kartlarına.
Pegasus da yapıyordu 4 taksite kadar.

Qatar airways'dan alacam bileti

satın alıp sonra bankanızdan taksitlendirme isteyebiliyorsunuz. Ama önce arayıp sorun, hepsi yapmıyor olabilir.

ödeme sayfasında taksit seçeneği çıkıyo zaten. her bankanın taksit tutarı farklı. thy için söylüyorum. pegasus'da da olması lazım.

edit: qatar'ı bilmiyorum.

ödemeyi yaptıktan sonra bankayı arayıp taksitlendirme istediğinizi söyleyin (yalnız önceden bankanızı arayıp böyle bir hizmet verip vermediklerini teyit edin, ayrıca 3000 lira için ne kadar faiz ödeyeceğinizi sorun)

veya ihtiyaç kredisi çekebilirsiniz. bunun avantajı bankayı arayıp tek çekim için yaptığınız harcamayı taksitlendirmek istediğiniz de 9 aya kadar vade tanıyorlar, yani aylık ödemeniz daha yüksek miktarda olacak. kredi çekme durumunda ise 36 aya kadar vade var, daha az tutarda aylık ödeme yaparsınız.

worldcard 9 taksit,
(bkz: )www.ucuzabilet.com

bence gayet olanı söyleyin gittiğinizde. ayıp bişi değil ki, nolcak. gidin anlatın, sonra da yeni randevu alın.

bence hiç yalan söylemeyin, olduğu gibi anlatın. randevu almak için telefonla da arayabilirsiniz. bence aramayı / görüşmeyi çok sonraya bırakmayın.

Yalan söyleme +1 her insanın başına gelebilecek bir şey zaten bu. Uyuyakalmisim dersin, olur biter.

uyuyakalmışım diyemem yahu öğleden sonraki randevu için :/

dersin yahu ne olacak. uykum biraz düzensiz ve uyuyakalmışım de işte. yalan söylemek daha mı iyi?
randevu almak için illa gitmen mi gerekiyor, şimdi telefonla arayıp yeni randevu al.

diş hekimi kısmını yazmasan başbakanla randevuna gidemedin zannederdim abi devamına bakınca. gelmedin diye bi daha randevu mu vermeyecek? dişini eline mi verecek? nedir yani git yeniden randevu al, gelemedim de. sebep söylemene bile gerek yok. senin gelmemen onların tüm planlarını aksatmamıştır emin ol. randevusuz gelen birini sıkıştırmışlardır araya.

dişçi seni babasının hayrı için bedava tedavi ediyorsa ayıp etmişsin derim ama yok normal bir iş ilişkisi içinde para karşılığı sana hizmet veriyorsa bi silkelen kendine gel diyorum.

telefon aç, kusura bakmayın gelemedim, doktor müsaitse bugün gelebilir miyim, yok müsait değilse tekrar randevu almak istiyorum diyeceksin onlar da hay hay efendim diyecekler. abartma lütfen

uyuyakalınabilir ne var bunda? belki siz ağır şizofreni ilaçları falan kullanıyorsunuz, uyutuyor sizi?

yarın git aaa ben bugun sanıyordum de.

Bahane bulmak zorunda değilsiniz ki.
"-Kusura bakmayın önceki randevuma gelemedim. Haberdar da edemedim. Bunun için çok üzgünüm. Mümkünse bir randevu daha almak istiyorum." Bitti gitti. Umrunda değil ki karşı tarafın neden gelmediğiniz.
Dişçiye de açıklama yapmak zorunda hissetmenizi düşünebileceğiniz bir de psikolog randevusu alın sonra:))

daha önce sözleşilen herhangi bir yere, karşı tarafa haber vermeden gitmemenin ayıp olduğunu düşündüğüm için psikolog tavsiyesi de aldım ya, ne diyeyim. hizmetin parasını veriyoruz diye insanlığımızın ölmesi gerekmez ille.

Dişçiye söylemeniz için önerdiğim cümlenin neresi insanlık dışı?
bakış açınızın gerçekçi olmadığını düşündüğüm için önermiştim psikolog. Haklı buldum kendimi.
psikolog önerisini hakaret gibi algılamadığım için rahatça önerebiliyorum böyle bazen.

yazısız

Klasik olan

yazısız olanı bence daha güzel ancak zippo çakmağı olan biri olarak görülmek, o imajı milletin gözüne sokmak istiyorsan yazılı olanı.

bana aynı çakmağın iki ayrı yüzünden çekilmiş fotoğrafları gibi geldi. ama yazısız taraf daha hoş duruyor.

@şapşiko, ben de başta öyle mi diye düşündüm ancak dikkatli bakınca ikisinin de kapaklarının bağlantı menteşesi sol tarafta olduğunu görüyoruz. yani ikisinin de ön yüzünü görüyoruz. aynı zipponun farklı yüzlerinin fotoğrafı olsaydı birinde bağlantı menteşesi sağda diğerinde solda olurdu.

aktarlar

ben önce bi tekmeliyorum kutuyu ne olur ne olmaz diye.

içine bişey atmadan kutuyu tekmelesen de olur bence, üstüne müstüne atlar ne olcağı belli olmaz :D

Ben de bakıyorum hep copu de laaps diye firlatmiyorum yavaşça birakiyorum içinde gormemisimdir nolur nolmaz.

En tırstığım şeylerden biridir.yıllar once basima gelmis olacakki hep korkarak cöp atarım cop konteynırlerına. Güzel uyarı tebrikler.

yol üstü bir yerse aniden yola da atlayabilir, dikkat etmek lazım.

Çöpü atmadan önce pıspıs diyorum. O zaman ya çöpün içinde kenara çekiliyorlar yada en azından delice fırlamıyorlar içinden daha temkinli fırlıyorlar.

ben de mutlaka bakarım kedi vardır diye :/

samsung j7 veya asus zenfone 2

Spot HTC M8 al, 20-30 liraya da eski atılmalık bir telefonun imei sini çaktır.

www.sahibinden.com

www.sahibinden.com

araştır biraz

lenovo p70

sony xperia c4 e bi bak derim.

xperia c4 kesinlikle, 1 ay oldu alalı, canını yirim ben onun.bir de haftasonları bimeks kdv kadar bipara veriyor, onunla da hafıza kartı ve asus zenpower alabilirsin -ben öyle yaptım-oyun oynamayacaksan ve çok parlak bi ayarda kullanmayacaksan bir günü rahat çıkartır ama acil durumlar için powerbank işine yarayabilir.

yukarıda yazdıklarınızı birebir karşılayan telefon nokia lumia 735'tir.

ben de benzer beklentilerle uzun süre telefon aradım. sonunda nokia lumia 735'e karar kıldım. yaklaşık 8-9 aydır kullanıyorum. yukarıda yazdıklarını fazlasıyla karşılıyor. batarysasının ise geçtim günü kurtarmasını normal kullanımda 2 günden önce bittiğini görmedim.

sana tıp okuma imkanı sunuyoruz deseler şu yaşımda (ki 30 olmakta kendisi) kabul ederim.

part time müyendzilik yapılıyor mu bilmiyorum ama şunu diyeyim, içinde kalacağına yap gitsin anasını satayım. ne kaybedeceksin. zaten hali hazırda bir mesleğin var ve yaşın çok genç.

yaşın genç, mesleğin var, bi yıl sonra pişman olup eski düzenine dönsen dahi kaybedeceğin bişey yok bence. yardır gitsin, başarılar!

şeytanın sözünü dinleyin ve okuyun. ben heyecanlandım yeminle. çok çok güzel olur.

imkanın varsa ve zaten elimde bir diploma var diye rehavete girmeyeceksen sorman hata.

Neden olmasın. Ama Ankara daha güzel bence İzmir'den hahaha.

tıpı neden bırakmıştınız diye düşünmenizi öneririm önce. bırakma sebebinizi hatırldıktan sonra hala geri dönmek istiyorsanız, kesinlikle durmayın.

mühendisim. kesin dönerdim ben olsam.

tıpa, sağlık sektörüne karşı önlenemez bir isteğin yoksa hiç bulaşma.

tıp okumak, doktor olmak her yiğidin harcı değil. ama bak yapamazsın demiyorum yine de. okursun bitirirsin ama sen de bitebilirsin.

bana biraz fantezi olur gibi geldi. bir yerden sonra elinde halihazırda bir mesleğin olduğu için bırakırsın gibime geliyor.

Robin williams ın patch adams ını izle. Kararı kendin ver

iş ararken süper olurdu...

--bize biraz kendinizden bahsedin ryze bey

--mühendisim, aynı zamanda doktorum

FATALITY!!!!

microsoft servislerini kullanıyorum, entegre olması iyi bi şey.

arayüzü hoşuma gitmişti, bence çok kullanışlı

uygulama olayı sıkıntılı ama mesela "istediğim" şarkıyı ücretsiz indirip dinleyebiliyorum. diğer platformlarda bu var mı bilmiyorum gerçi.

ucuzdu.

nokia'yı seviyorum bi de, telefonumu 2 metreden mermere düşürdüm hiçbir şey olmadı. 2 senedir kullanıyorum, şarjı hala 1 gün civarında gidiyor.

Lumia 920 telefonumu 2 küsür yıl önce 1100tl'ye aldım. O zaman aynı paraya(hatta daha pahalıya) alabileceğim androidler kötüydü, onlar o zaman için iyi dursa bile şimdi (Note2 mesela) yetersiz geliyorlar. Lumia 920'de taa o zaman olan kablosuz şarj bugün S6-S7 ile geldi büyük olaymış gibi. Lumia 920'nin kamerasında olan optik stabilizer geçen yıl S6 ve iphone 6 serisiyle geldi çok acayipmiş gibi. (Ayrıca 920'nin kamerası zamanının en iyilerindendi)

O zaman aldığım Lumia 920 LTE Advanced(4.5g) destekliyor. Note2'ler falan desteklemiyor.

Nokia telefonlar çok dayanıklı, kılıf kullanmayı cama koruyucu yapıştırmayı sevmeyen biri olarak mutluyum. Kalın ve ağır, olsun ne yükseklikten düşerse düşsün küçük çizikler dışında sıkıntı çıkarmadı.

Windows Phone'un arayüzü çok hoş geliyordu hala öyle geliyor, fakat uygulamalar ve gelişim açısından o zamanki umudum yok. Zaten bir sonraki telefonum da Android olacak. Fakat dediğim gibi, o zaman için çok iyiydi hala bile iyi. Ha mesela şimdi VR olaylarını çok merak ediyorum, WindowsPhone için pek bir şey yok. Android için müthiş içerik var. Güzel.

ios'u sevmiyorum. Boğucu geliyor nedense. Ama iphoneların kameraları çok hoşuma gidiyor mesela. Ama gidip de hiçbir telefona o kadar para vereceğimi sanmıyorum. Android'e bile 2000+ vermem. 1000 küsür iyidir.

arayüzü çok hoş (bkz. eksisozluk.com). kullanımı da kolay ayrıca. bi de ucuz.

şarzı çok iyi

dayanıklı

yoğun olarak kullandığım office programları ile uyumu çok iyi, kullanımı kolay

telefonda fazla vakit geçirmemem için app.leri mümkün mertebe kısıtlı olsun bu da wp'de var diyordum ama artık bu kısıt ve yetersiz app.ler kabak tadı vermeye başladı. sırf uygulamalar için android'e geçesim var.

birlikte koyu işte ya. birlikte yapmadınız mı çocuğu

eşin hangi ismi istiyor?

Kura çekin ya, ben olsam öyle yaparım. Biraz heyecan olsun :)

Senin çocuğun mu var? Oha, senin çocukluğunu biliriz biz. Asaha. Şaka şaka.

Bence senin fikrin doğru değil. Hani benim de "çocuğum olunca ismini şu koyucam" diye belirlediğim, düşündüğüm bir isim var ama hiç bir zaman da demedim ki illa bu olacak. Ortak karar verilmeli. Sonuçta sadece senin çocuğun değil. Adamcağız da oğluna seslenirken seveceği bir isimle seslenmek istiyor.

cem kötü isim değil eşin ne istiyor?

erkek olsam isim şeyini karıma bırakırdım. tabii tek şart var o da saçma sapan isim koymayacak. cem de gayet güzel isim.

ben erkeğim çocuğun ismini hanıma bırakırdım. 9 ay karnında taşıyor müsaade edeyim de ismini de seçsin derdim. senin herifte centilmenlik yok galiba :)

et-balık kurumuna gidin onlar koysun demeye gelmiştim :/

neyse bende uzlaşıdan yana kullanayım oyumu. ancak hani benim eşimin çok istediği bir isim olsa ve benim içinde herhangi bir kötü çağrışımı, irrite olma durumum yoksa onun kararına uyardım.

ortak karar verilmeli. bunun yükü çekmekle alakası yok bence. ikiniz de canınız gibi sevmeyecek misiniz çocuğunuzu?
cem fena isim sayılmaz ama çok kısa isim ben pek sevemiyorum. eşin cem için ne diyor? önerileri neler?

onun özellikle istediği bir isim yok işte, umut, deniz ya da tuna olabilir diyor ama ben hiçbirini istemiyorum. cem dışında bütün isimler soğuk geliyor:(

Çocuğa isim koymak babanın hakkıdır.

Ben de uzlaşıdan yanayım. Kocanızla uzlaşın. Ben cem'den başkasını kabul etmem, pek uzlaşı değil...

eşim kararı bana mı bıraksın nasıl bir sorudur arkadaş, buna evet dersek adama "kararı bana bırak" diyeceksin ve o da tamam diyecekse niye toptan cem olacak diyip konuyu kapatmıyorsun? madem onun da yorumunu istiyorsun, neden ben cem'den başka istemiyorum diye diretiyorsun?

çocuğun ismi cem olacak adamın şansı yok.

ya sta kusura bakma ama bence sen diğer pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da sabit fikirlisin. bu sadece benim gözlemim. bence 9 ay taşıdın adını sen koyacan gibi bi durum yok. çocuğu beraber yaptınız adına beraber karar verin.

bence de anne koymali ayni sebepten. bir cocuk daha yaparsaniz onun adini esiniz koysun oyle anlasin

keske bastan cem adi gecmeseymis. oglumuzun adini ruyamda gordum, der isi baglardiniz.

doğuma 2 hafta kaldı. şimdi en sonunda tamam madem çok istiyorsun cem olsun dedi ama suratı 5 karış :(
vicdan yaptırmaya çalışıyor bana ama hala diğer isimleri hiç istemiyorum:(
napiyim :(

babaannesi koymalı

bizim ailede genelde öyle olur

umarım güzel bi isim bulursunuz :)

sen koy bence

6 aylıkken mi doğuracaksın anlamadım.

sta hakkaten 2 hafta mı kaldı doğuma vayy be, şu duyuruda bi la noix'nın bi senin hamileliğini ve doğumunu çocuklarınızı gördüm. İkizinizin de oğlu oldu, la noixnın pek tatlı maşallah, senin de sağlıkla doğar umarım. Bence en son karar annenin olmalı

@xvyz duyuruyu açtığımda 5.5 aylıktım şimdi doğuma 2 hafta kaldı orda da yazdım zaten temmuzda doğacak diye :)
iki isim olacağına cem olmasın daha iyi o kadar istemiyorum iki isim.

mahmut koyun, iki taraf da rahatlasin.

böyle cem olursa esin, baska bir sey olursa sen, ikinizin istegi konur, iki isimli olursa gene sen memnun olmayacaksin.

seni memnun etmesi daha zormus yukaridan anladigin kadariyla.

o yüzden mahmut koyun. iliskiniz zedelenmesin. daha cocuk yok ortada, daha bu noktada geri adim atmayip alttan alamiyor basit bir konuda orta yola gidemiyorsaniz, ileride neler olur kestiremiyorum.

mahmut iyidir ya.

umarim herkesi mutlu eden orta yol bulursunuz.

mahmut demis miydim?

ortak koyulmalı.

utkudan niye vazgeçtiniz, güzeldi o, utku olsun. :)

Bence suratını asmış olduğu, içine sinmeyen bir ismi koymayın..yok öyle alışır falan..tam tersini o size yapsaydı?

ikinizin de seveceği, hatta mümkünse beraberliğinizle de ilgili/bağlantılı bir isim olması çok güzel olur..hiç mi ortak sevdiğiniz bir şey yok düşünün illa ki vardır :)

Bence ortak bir karar olmalı, tamam tabii ki belki bir tarafın gönlüne daha yakın olacaktır seçilecek isim ama eşin ısrarla istemiyorsa veya isteğinde samimi değilse ona da ayıp, onun da evladı, dilediği gibi seslenebilmeli.

Bu arada iki arkadaşım da erkek beklerken kız bebek aldılar kucaklarına :D belki boşa düşünüyorsunuz. b planı var mı? Yoksa yapın siz :p

@kaymaktutmayansicaksut yok kesin erkek. her gittiğimizde pipisini çok net görüyoruz :)

o zaman yarın utku mu olsun diyim? utku mu olsun? off

İki tane küçük kuzenim var, ikisinin adını da teyzem koydu. Ben sevmediğim bir isim olmadığı sürece kararı eşime bırakırım. Ben 22 Nisan'da doğdum, annem 23 Nisan'a atıf olsun diye adımı Egemen koymak istemiş ama babam bambaşka bir isim koymuş ve şu anda ismimden memnunum. Adım, soyadımla gayet karizmatik duruyor. Bunu birçok kişiden de duydum. Bence Cem, Cenk falan bunlar güzel isimler. Utku kötü ama.

ya benim de gönlümde yatan cem ama utku da olabilir diyorum. ama cemi de eşim hiç istemiyor işte ona haksızlık mı yapıyorum. ben liseden beri oğlum olursa cem koyucam diyordum o kadar çok istiyorum ama ben o kadar istedikçe o da o kadar istememeye başladı. o yüzden utku da olabilir mi desem diye düşünüyorum ama utku da benim içime cem kadar sinmiyor :/

onun dediği isimleri de ben hiç istemiyorum :/

İsim güzel mi diye sormamışsın, haddime değil haliyle ama cem ismini duyunca aklıma ilk cem uzan sonra da cem garipoğlu geldi. İyi insanları çağrıştırmadı bende. Diyeceğim odur ki eşin neden istemiyor?
Kollarını birbirine kavuşturup "İstemiyorum işte." demiyorsa bir yandan2 omuz silkerek meselesi neymiş bir sorsana :)

Bir de liseden beri istediğini söylediğin vakit benim aklıma ilk cem adında bir gençlik / yazlık aşkı geldi. Belki böyle bir şey olduğunu düşünüyor ama sana söyleyemiyor.
Utku güzeldir, utku olsun.

yok bütün aşklarımı bilir kendisi cem diye birisi olmadığını biliyor :)
arapça diye istemiyor dinsel yönü varmış cemaat falan diyor. ama ayrıca farsçada da şarap tanrısı. onu neden dikkate almıyorsun diyorum ben arapça isim istemiyorum diyor. ama işte sadece arapça değil.

ortak nokta şart
sonuçta ismi cem de olsa sevecek oğlunu ama ikiniz arasındaki ilişkinin akıbeti açısından utku koyun

Bence eşinin cem diye sevgilisi vardı ondan istemiyor
Şaka bi yana Cem arapça gibi değil ama ortak nokta şart
Çok çıkmazlarda görünüyor konu

kura ile isim mi verilir arkadaş ya ? milyon tane isim var, ortak bir nokta bulun ve onu verin.

Oğlunuz seçsin:) Benim erkek ark.ım doğduğunda anne ve babası 2 isim arasında tereddüt yaşamış, karar verememişler. Bu yüzden iki ismi de birer kağıt parçasına yazıp bebeğe doğru tutmuşlar ve bebek birini seçmiş.

bu arada 2 isim olmasın cidden. İki isimli bir insan olarak hayatım boyunca bundan nefret ettim:(

-meli -mali'si yok ki bu isin. ortaklik uzerine kurulu bir hayatta ismi de ortak koymak lazim. ikiniz de mutlu olmalisiniz o isimle. diretmemek lazim. direterek bulunan orta yol olmuyor. az daha bekleyin, dogsun, duygular cossun, bi cocuga bakin, bi isimlere bakin, bakalim cem gibi mi duruyor, utku gibi mi bakiyor.

eğer daha önce cem isminde bir sevgiliniz veya platonik de olsa bir gönül işiniz olmuşsa eşiniz o ismi istememekte haklı bence.

onun dışında eşiniz eğer gönülsüz de olsa onay vermişse hiç ellemeyin, kabullenir zamanla.

ancak yine de içiniz rahat etmiyorsa iki isimli olmasını tekrar düşünün derim.

@yemrem cem diye birisiyle hiç duygusal bir şeyim olmadı. evet kabul etti ama mutsuz gibi. o mutsuz olunca ben de mutsuz oluyorum ama hazır kabul etmişken de hiç elleşmesem mi diyorum. sonra da acaba ilerde kafama kakar mı diyorum

@sta, hiç vicdan yapma bence, o sıpa hele bi doğsun, kucağına alsın, isterse ismi kereviz olsun yine sevdiriyor kendini kerata:)

gönülsüz ismi kabul ettiyse olmuyor ya. benim kuzenin adını cem koydu annesi. dayım da istemiyordu. ikinci isimle çözdüler mevzuyu ama nasıl istememişse çağırırken cem ismini hiç kullanmıyor. içinden gelmiyor çocuğunu o isimle çağırmak. ortak karar verin bence.

kura +1 beğenmeyen suçu kuraya atar, sen koydun bu ismi diye üstelemez :p

İsim koymak annenin hakkıdır. Anne bu hakkını babaya bırakmak isterse onun bileceği iş fakat hak annenindir. Aksini iddia edene yuh diyorum. Hamilelik çilelerinden haberleri yok demek ki.

Aklıma süper bir fikir geldi sıcakların da etkisiyle :)
Şimdi siz ikinci çocuğu da düşünüyorsunuz ya bir süre sonra, şimdilik ortak bir isim seçin, gönlü olsun. Sonrasını ihtimallere bırakın ve erkek çocuk olursa ikinci de bu sefer cem ismini kabul ettirirsiniz :)
Kız olursa da yapacak bir şey yok, ya tamam diyeceksiniz ya üçüncü çocuğu bekleyeceksiniz. :)

biz baştan anlaşmıştık. kız olursa o koyacaktı oğlan olursa ben. kız oldu:) ama siz anlaşma yapmadığınız için bence kura çekin.

ben de diyorum ki bunun adını ben koyayım ikinciyi sen koy hiç karışmıcam. onu da kabul etmiyor :)

onu baştan diyecektin:D olan olmuş işten geçmiş artık olmaz.
şu an ya bu hakkı ona vereceksin ya da kura çekelim diyeceksin:)

ya ne güzel milletin adını anası babası koyuyor. benim adımı ablam koymuş. bu sırada 4 yaşında tabi :'(

Cem koyacaksa anne koymalı. Cem koyacak olan babaysa baba koymalı derdim :D
Aranız bozulacak olsa bile dünyada Cem'lerin artması taraftarıyım. Aranız düzelir.

peki ya güney nasıl sizce?
şimdi de güney olsun diyor.

güney fena değil

güney iyidir.

sta hayırlı olsun. bu konuda bir tartışma yaşamak anlamsız. onun fikirlerine de kulak verin ve ortak bir yol bulun bence.

bu arada doğadan gelen isimler hep güzel olmuştur bence. toprak, ırmak, derin, deniz gibi..

ikiniz de çocuğunuza seslenirken seve seve, bayıla bayıla söylediğiniz bir isim olsun. çocuğu düşünmek lazım bence burada, anne ve babanın karşılıklı durumunu değil.

iki isim koymayın demişsiniz ama bir de çocuğun isimden nefret etme ihtimali var. her yerde seçtiği ismini yazar, bir tek nüfus cüzdanında görünür yoksa fazlı teoman yakupoğlu'nun ismi fazlı yakupoğlu olsa mıydı acep? uyarına rağmen yine de söylediğim için üzgünüm ama söylemem gerekti.


sonuç: ikinizin de ismi sevmesi çocuk için daha iyi. ortak koyun bence.

ikimizin de çok sevdiği bir ismi koyma durumumuz yok dediğim gibi. benim çok istediğim cem var onu da eşim istemiyor. bu durumda artık rasgele bişi koyucaz:/

eflatun'u da filozoftan gelsin, eflatun cem güney olsun; masal sevmeme ihtimali de olmaz.
benim ataol tufan diye arkadaşım vardı, ben ona ataol demeyi çok seviyordum mesela.

ben çift isim bile olmaz diyorum sen 3 isim diyorsun :)

ben olsam çok üzülürüm...aklıma gelecekle ilgili milyonlarca şey gelir...ortak karar verin..alternatif düşünün lütfen

edit : adı temmuz olsun

başka isim koyacaksanız diğer diğer adı cem olsun yine. içinde kalmasın.

ya da eşin ali'yi seviyorsa cem ali koyun.

"çocuğun ismini annesi koymalı bütün derdi tasayı o çekiyor onun daha çok hakkı var" cok sacma bir düsünce bence. cocugun ismi ortak bir kararla konulmali.

bu arada cem farsca cemsid adinin kisaltmasi, arapcadaki cem' (cum'a, cema'at, cam'i) ile alakasi yok.
icinde cem gecen isimlere nasil bakiyorsunuz? cemal, cemil gibi? gerci bunlar da arapca :/
ya da tinisi cem'e yakin can ismi var, o olmaz mi?

sanırım ben de fedakarlık yapıcam, güney isminde anlaşıcaz. gönlüm hala cem diyor ama tek başına karar vermek de çok bencilce geldi.

kura çekin sta böyle olmaz.

oğlumuz süpriz yapıp zamanından önce geldi. arife günü kontrole diye gittim doğuma aldılar. eşim de girdi doğuma. çok değişik bir andı anlatamam. allah isteyen herkese versin :)
doğduktan sonra sordular ameliyathanede ismi ne diye. ben de baktım ismi umrumda bile değil şu anda, babası ne isterse o olsun dedim. o da bana baktı ve adı "cem" olsun dedi.
paylaşayım dedim o kadar kafa yorduk. yorum yapan herkese teşekkürler :)

oh iyi sevindim :)
hem geçmiş olsun hem mutluluklar :)

İnanır mısın dün aklımdaydın, sesi çıkmıyor doğum yaptı mı acaba diye düşündüm hatta mesaj atacaktım birazdan :) çok sevindim. Keyifle büyütün cem bebeği :)

Ya sevindim birden cok! Uzun güzel sağlıklı yıllar olsun önünde. Simdi sıcacık ve yumusaciktir bir de :) Cem :)

duyurunun bi bebeği oldu demek hoşgeldin cem bebek! sağlıklı huzurlu mutlu bi ömrün olsun :)

Allah analı babalı büyütsün,geçmiş olsun hoş gelmiş Cem bebek :)

Eşimle benim hikayeme benzemiş.Tam 1 ay evvel bu gün kontrole gittik bizi de doğuma almışlardı.

teşekkür ederiz <3

gözünüz aydın! hoş gelmiş dünyaya cem. mutluluklar. :)

Gözünüz aydın mutluluklar :)

eneeem ne guzel ^-^ tebrikler, huzurlu, neseli, saglikli, anali, babali buyusun cem kuzu.

dün huffington post jame taylor'ın post'unu yayınladı (james taylor'dı dimi?). altında tonlarda "siz de kürtleri senelerdir öldürüyosunuz, genocide, isi'e yardım ve yataklık" falan filan diye yorum vardı.

yabancılarda yani pkk baya şirin şeker bişey gördüğüm kadarıyla

terörizm'in kelime anlamı zaten sivil hayatı bozmaktır. o nedenle yaptıkları kendi içinde çelişmiyor

1-dünyada en fazla sivil katliamı yapan örgüt pkk değil. "pkk terör örgütüdür" diye hep bir ağızdan söylesek sorunlara bir çare bulacak mıyız? hadi hep birlikte bağıralım. PKK TERÖR ÖRGÜTÜDÜR. ne değişti?
2- pkk sivil katliamını 2001'den (2004'te olabilir) sonlandırmıştı. ondan önce de böyle sistematik olarak sivil katletmiyordu. ve zaten canlı bomba hadisesi pkk nın kuruluş ideolojisine de şimdiki ideolojisine aykırı bir şey. işid gibi örgütler canlı bombayı "allah yolunda cennete gitmek için vs" gibi argümanlarla yapıyor. ve cennete gideceğine inanan adamın kendini patlatması saçma gelmiyor. ama cennetin varlığına inanmayan bir örgütün elemanlarının kendini patlatması kendisiyle çelişiyor evet. (hedefin sivil olmadığını okudum pkk'ya yakın kaynaklarda. hedef güvenpark ve haliyle siviller değilmiş gerçi ama ne fark eder)
3-sivil katliamı ile değil ama ankara'da bomba patlatarak hedefledikleri şey savaşı tüm türkiye'ye yaymak. ki bu haziran sonunda yayınlanan deklarasyondan beri böyle. eylemler baharın gelmesiyle başladı/devam edecek sanırım.

1- PKK terör örgütü değil bence demek suç teşkil ediyor, o yüzden kimse öyle bi şey demez kolay kolay :)

sivil katliam konusunda PKK bugüne dek hep "sivillere zarar vermeyiz" açıklamaları yaptı. sivillere zarar verdikleri eylemler için de özür dilediler, "isteyerek olmadı" gibi. bazı eylemlerin de kendilerinden haberi olmadan inisiyatif kullanan gruplar tarafından yapıldığını ve desteklemediklerini belirttiler (örneğin Mavi Çarşı saldırısı gibi). son zamanlardaki sivillere yönelik saldırılarda ise sorumluluğu kendi üzerine almadan, yine kendilerinden ayrılan alt örgütlere yıkmaya başladılar. ki en bilineni Kürdistan Özgürlük Şahinleri diye bilinen örgüt. bu tiplerin açıklamalarından şu sonuç çıkıyor: "PKK eylemlerini belirli kalıplarda tutuyor, devlete devletin diliyle karşılık vermiyor, onlar bizim sivillerimizi öldürüyosa biz de intikam duygusuyla bunu yaparız."

tabii sıradan bir insana TAK ile PKK farklı şeylerdir diye anlatamazsın, onun için silahlı Kürt hareketinden olan herkes aynıdır. ki gerçekten de TAK ile PKK'nin birbirinden bağımsız hareket ettiğine dair inandırıcı bir kanıt da yok. PKK'nin "bunlar bizim yaramaz çocuklar, bizi dinlemiyolar" tavrında olması Kürt hareketini aklamıyor kimsenin gözünde. belki bazı salak solcular "ama o eylemleri PKK yapmadı ki" diyebilir, genel olaraksa kimse ciddiye almaz, haklı olarak.

yani demek istediğim, PKK terörist değil diyenler her şeyden önce "PKK sivil kayıplarına duyarlı, sivillerin öldüğü o eylemleri PKK yapmıyor" görüşündeler. devletin üniformalı silahlı güçleriyle savaşmayı da terör olarak kabul etmiyorlar.

2- PKK sivil katliam yaparak kendiyle çelişiyor. ama dediğim gibi bu zamana dek hep kendilerini aklamak için kendilerinden bağımsız başka grupları suçladılar veya sorumluluk aldıklarında da "yanlışlıkla oldu" deyip özür dilediler. sanki insan yaşamı bu kadar basitmiş gibi.

3- misilleme. "Kürt halkı öldürülüyosa, baskı altında yaşıyosa, özyönetim ve kendi kaderini tayin hakkına saygı duyulmuyosa size de aynısını yaşatırız" diyorlar bence.

pkk'yı kuran kim : abd. abd bu bölgede bir kürt devleti istiyor. pkk isterse tüm Türkiye'yi havaya uçursun, terör örgütü olarak tanımazlar. Yine de bazı bürökratik engellerle çok uğraşmamak için TAK gibi farklı isimlerle yapıyorlar. Asla pkk böyle bir saldırıyı üstlenmez mesela.

Türkiye'nin ne düşündüğü çokta umurlarında değil zaten. kürt devletinin startı verildi.

pkk, Türkiye'yi de bölüp bir kürdistan kurmak istiyor. Amacı bu. Bunun için siyaset, propaganda, silah, savaş her şeyi deniyor ve dener.

Yapacak iş belli : Terörle mücadeleyi kökten değiştireceğiz. Bombayı patlatan yanında, ona yardım eden, ankaraya gelene kadar destek veren, bombayı temin eden, twitter'dan destekleyen teröristlerin hepsinin götünde bomba patlatmazsan bitmez bu iş.

1. dünyada en fazla sivil katliamı yapan örgüt pkk değil. pkk terör örgütü değil bence diyenler var, birincisi yurtdışı cihangirliler, diğerleri ırkçı kürtler.
2. pkk hiçbir zaman sivil katliam yapmadığını savunsa da bunun örnekleri var. bunun yanında eski özel timci ayhan çarkın'ın "o bebeği biz öldürdük" gibisinden itirafları ve erdal sarızeyebek'in "ihaneti gördüm" kitabında paylaştığı kimi anektodlar var. böylesine çetrefilli bir konuda, uluslararası bir çok rantın döndüğü terör meselesinde çoğu zaman hiçbir kaynağa güvenemiyorum. işi kanunsuz yapan herkes teröristtir benim gözümde.
3. sivil katliamlar terör örgütlerinin toplum psikolojisine etki etmeyi amaçlıyor görünse de, esas amaçları savaştıkları devletlere "bak gözünün önünde neler yapıyorum" meseajı veriyor. kaldı ki son ankara katliamı için konuşacak olursak ellerine yüzlerine bulaştırdıklarından adım gibi eminim. resmen gtlerine girdi ve kendi tabanları bile eleştiriyor diye düşünüyorum.

pkk'nın yurtdışında neden sevimli bir örgüt, özgürlük ordusu gibi göründüğüne gelirsek, bu ülkeyi 60 yıldır yöneten sağ kafaların "ecdad, din, iman, millet" kafasından kurtulmamasından kaynaklanıyor. milli gurur denen naneye o kadar hapsolduk, tüm dünyayı kendimize ve kültürümüze o kadar düşman belledik ki, ne bir lobileşmemiz, özetle sağlam bir ağımız olamadı bu yüzden. pkklılar mağdur sıfatıyla kendilerini güzel pazarladılar.

az önce başka bir soruya cevap olarak yazdıklarımın bir kısmını buraya yapıştırıyorum:

pkk'nın şimdiye kadar biz askerle-polisle savaşıyoruz sivillerle işimiz yok deyip özellikle marjinal solcular, kürtler ve yabancı devletler nezdinde meşruiyet kazanma düşüncesi vardı. yaptıkları eylemlerdeki sivil kayıplarında da ya yanlışlıkla oldu diyorlardı yada bunu biz yapmadık yada bizden bağımsız olarak TAK yaptı diyorlardı.

son aylarda uğradıkları hezimette iyice saldırganlaştılar ve ülkenin en güvenli yeri olması gereken başkentte bombalı eyleme giriştiler ve yine biz yapmadık tak yaptı dediler, diyeceklerdir.

ışıd de benzer kafada. aynı mezhebi paylaştıkları ve önemli bir lojistik üs olarak gördükleri sunni türk halkına diğer ülkelerde yaptıkları eylemleri yapmayı göze alamıyorlar. halkın bir bölümünden aldıkları desteği ve hoşgörüyü kaybetmeyi göze alamıyorlar. çünkü biliyorlar ki türk halkı (buradan kastım ırk olarak türklük değil, sunni sıradan vatandaş) eylem yaptıkları diğer ülkelerin halkına benzemiyor. kendilerinden gördükleri kesime yapılacak bir saldırıya (kim olursa olsun) topluca tepki gösteriyorlar. (sunni sıradan vatandaşın suruçta ve ilk ankara patlamasında bu tepkiyi vermemesinin nedeni, orda ölenleri ne yazık ki kendilerinden görmemeleriydi)

son ankara patlamasında da emniyetin değerlendirmesi şu yönde: oradaki teröristlerin amacı aracı, çevik kuvvetin içinde olmazsa önünde patlatmaktı ancak bir nedenle panikleyen teröristin bombayı erken patlattığı yönünde. yani orda da bakın biz aslında sivilleri değil polisi hedef aldık diyeceklerdi, beceremediler.

kendi kaderini tayin etme hakkı halkın sadece bir kesiminin katılımı ile degil, tümden yahut ezici cogunlugunuun katılımıyla gercekleşmeli, bu şekilde destek bulur.
hayalperest değil, insancıyım.
universitede yoğun pkk propagandasına mazur kalmıs tabiri caizse beyni yıkanmış bir elemanım var, ezberletilenleri sacmalayıp duruyordu ilk geldigi sıralarda. yavas yavas düzelttik tabii ama sorun şu, kac kürtsünüz bu memlekette diyorum gerine gerine 20 milyon diyor, bak birak 20'yi, 10'u 5'i, 2 milyonunu sokağa cıkarabiliyor musun diyorum, hayır diyor. e sen bu halkın nasil temsilcisi olacaksin ki?

oldu o zaman, 7 haneli apartmanda adamın 6 dairesi benim 1 dairem olsun, bilmem ne apartmanına özgürlük diyerek diger 6 kiracının ''haklarını'' koruyup o binayı ele gecirmeye calisayim ben. aptalca degil mi.

sivil katliamlar konusunda da, pkk yandaşı bunu zaten görmez yahut intikam olarak algılar o adamlara lafım yok. oyle boyle bir savaşın tarafına koymuslar kendilerini, hak ettikleri neyse bulurlar yalnız.

bizim gerzek cihangirlilere acıyorum ben bunu aklamaya çalıştıkca. koyun dediginiz akp secmeninden zerre farkınız var mı acaba.
bu mallara iyi bi pr calismasiyla simdi nefret ettikleri tayyibe taptırabilirsin. eline saz, bir kac sosyalist espri. boyle mal bunlar.

merakımdan soruyorum, en fazla sivil öldüren terör örgütü kimdi? yani en fazla öldürenlerden biri pkk, en azından bu konuda ilk üçtelerdir elbet, bunda herkes hemfikirdir herhalde. hele ki eta, ira gibi örgütlerle karşılaştırdığımızda iyice vahşi gözüküyor pkk. terör örgütü değil demek bildiğiniz hata bana göre. yorum farkını falan geçtim, somut bir hatadır. ister intikam için olsun, ister tüm gezegene barış getirmek amacıyla olsun, pkk vahşi bir terör örgütü sonuçta. ha devletler de diğer terör unsurları tabii bana kalırsa. alayı yerin dibine girsin.

@acemi, bu arada sivil-asker ayrımı saçma değil bana kalırsa. yani tabii ki ölmesin asker-polis falan ancak ortada bir çatışma varsa, çatışmanın her iki tarafından da ölümlerin olacağı aşikar demektir. bu beklenen bir sonuç yani. ancak çatışmanın herhangi bir tarafında bulunmayan kendi halindeki sivilin katledilmesi bambaşka bir durumdur bence.

pkk değilmiş bilmem neymiş vs. gibi konuşmaların hiçbir anlamı yok. hepsi aynı ve ortak hareket ediyorlar www.gazetevatan.com

ısrarla hayır terör örgütü değil diyenler, daha ne yapmasını bekliyorlar bu silahlı örgütün... onların ailesinden biri ölünce mi terör örgütü olacak pkk?

evet, en çok sivil katleden terör örgütüdür.

Tüm dünyada denince iş değişir, rowanda da daha fazla insan öldürüldü yada yaralandı eğer terör sayılırsa (örgüt müydü o da tartışılır), işıd tahmin ediyorum ki daha fazla insan öldürmüştür. Bir zamanlar mısır ve genel orta doğudaki örgütler de daha fazla öldürmüştür diye tahmin etmekteyim.

Terör'ün kendi içinde çelişmesi pek olası değil. Bombalı yada ateşli silahlarla yapılan her saldırı da ilgisiz insanların ölmesi mümkün. Hatta aynı şeyi devletlerde yapıyor. Tek farkı devletler o kadar kolay yargılanmıyor.

sivil, idari yada askeri otoriteye yapılan bütün saldırıların tek amacı intikam duygusudur bana göre. Daha az şiddet içeren ancak çok daha az insan ve silahla çok daha etkili eylemler yapabilirler, ülkeyi felç edebilirler ve taleplerini kabul ettirebilirler. PKK her zaman devlet yönetiminden ve zaman zaman da devletin kendisinden şikayet etmiş ancak hiç bir zaman yönetim kademelerine veya devlete karşı bir eylem yapmamıştır. Şimdiye kadar devlet yönetiminde bulunan kişilere yapılan saldırıların hiç birisini üstlenmemiş ve hatta tertiplememiştir. Madem yönetim biçimini beğenmiyorsun o halde yönetim ile savaş, el oğlundan ne istiyorsun?

@selam,
rowanda dediğin iç savaş değil mi?

devlet terörüyle pkk'yı kıyaslamak, pkk'yı masumlaştırıyor mu? konu ne zaman pkk'nın yaptıklarına gelse bazı kişiler ama devlet de insan öldürüyor falan diyor. yani bir şiddet eylemi diğerini meşrulaştıracaksa, hapishanedeki tüm katilleri salalım gitsin...

1. onu diyenlerin büyük çoğunluğu kendisini "biz kürt'üz" diyerek kürtlerin temsilcisi ilan etmeye çalışan kırk yılın değişmez abd yardakçısı feodal ağa çocuklarının particikleri, arkasından gidenler vs. ve elbette bunları düşünmüş, kurmuş, planlamış ulusların hükümetleri, sipariş aydınları vs.

sosyoloji, ekonomi, psikoloji dünyada sipariş şekilde belli bir grubun elinde üretiliyor. elbette her çeşit düşünce çıkıyor ama mainstream şeyler fon bulanlar, fonları kimlerin sağladığı belli, komplo momplo yok, görünen köyü görmemekte ısrar eden ahmaklar veya görmüyormuş ayağına yatan şark kurnazları var sadece. böylece birleşmiş devletler de kızılderili kısırlaştırılması ve 51-52 her neyse devletçiğini bağlayan üst bir anayasan olması "patriot"luğuna uyarken, öbürkünün üniterliği ve egemenlik haklarını korumak istemesi "faşizm" oluyor. tarihi kazananlar yazıyor, tanımları da onlar yazıyor, neyin demokrasi olduğu, kime gitmesi gerektiğini falan da.

2. pkk: kürdistan işçi partisi. yer: türkiye. halihazırda Türkiye'nin bir işçi partisi var mı, var. pkk işçi hakları için mi savaşıyor? hayır. silahları almış abd'den israil'den kıçını kiralıyor, eroin satıyor, mal kaçırıyor, boşaltılan yerlere doluyor, emperyalist devletler ne istiyorsa teker teker yerine getiriyor, karşılığında da olası yeni bir ülkenin ilk üst sınıfı olma hayalini kuruyor.

pkk olmayan bir ülkenin işçi partisi olma iddiası ile 84'te oluştuğundan beri silahlı ve yediği tek bir halt var: solu parçalara ayırmak, ulusal bütün gerçekten de devirici etkin sol siyaset cephesi oluşmasını engellemek, yani "sol" fikrini işgal etmek ve tanımın yüzünü gözünü dağıtmak.

sivil katliam dolayısıyla pkk ile çelişmiyor. pkk hiçbir zaman sol olmadı. etnikçilik yaparak bir planı takvime uygun yürüttü.

tabii ki takiyyenin bini bir para, tabii ki kendini başka sunmaya çalışıyor ama bunu yabancı basında müthiş bir finansmanla yapıyor. burada bunu savunanların hepsi görevli. tek yaptıkları şu: bütün sol partilere sız, hepsini domine et, "sol" kavramını tekeline al, uymayana "faşist" diyerek hepsini pıstır, herkes solcu olabilmenin senin etnik faşoağalarını desteklemekten geçtiğini düşünsün çünkü hepsi kitap ezberleyen ama okuduğu hakkında zerre düşünemeyen salaklardan oluşuyor neredeyse ve nasılsa, endoktrine etmek de çok kolay oluyor, bu açıdan beyni yıkanmış yobazlardan hiçbir farkları da yok. yani güruh kafası. oysa ki bolşevik partisi'ndeki en önemli gelenek parti içi çatır çatır çzeleştiri, tartışmalardır. bu herifler tartışmaz, direkt yafta yapıştırır, en karakteristik özellikleridir. bunu çok kurnazca yapanı da var, avrupai şekilde, alenen ve hamca yapanı da var.

çok ciddi think tanklerde üretilen yöntemlerin yukarıdan aşağı uygulaması ile bütün sol ve yasal örgütlere sızmış durumdalar; illegal olanlarda zaten bunlar bok götürüyor.


dolayısıyla kurt kuzu postuna girdiğinde ona bakınca "kuzu" görenler için pkk kendiyle çelişir (onlar için komplocu sandıklarının öngördükleri bir şeyin doğru çıkması bir deus ex machina vakasıdır ve açıklanmaya gerek duyulmaz; böyle koyunlara da böyle güdülmek yakışır, verdiğin referansa bakma gereği duymaz, "hüloğğ"un diğer versiyonu gider herkesin hayatını kaydıracak kararları topyekün alır, çünkü o koca götünü kaldırıp karşı fikirleri check edemez) ona bakınca kurdu görenlere göre hiçbir çelişki yoktur, eğimi gören istikameti de görür, nesine şaşıracak.

3. "bu ülkeden gitmek istiyorum/bu ülkeyi skeyim/artık bu ülkeden nefret ediyorum/sokağa çıksam ölür müyüm/otobüse binsem ölür müyüm/ o zaman o istediklerini yapsak da olur, bu istediklerini yapsak da olur---> "herşeye eyvallah" noktasına getirmek. korkutmak, değer sorgulatmak, bireyselleştirmek ve vazgeçtirmek.

dışarıda bu ülkede yedikleri bokları "tayyip'e karşı savaş" diye tanıtıyor nasılsa tüm reuters, associated press vb ajanslardan çıkma haberler. abd, ingiliz vs gazeteler. kendi halkını öldürmüyor da, hükümetle savaşıyor diyorlar yani. zaten free pass aldıklarını bildiklerinden çok rahat yapıyorlar bunları. senin valin, senin olacak vali, senin askerini silahsız ördek gibi bekletip vurdurtursa, karşı saldırıya izin çıkarmazsa, sen mayınları sökersen 5 sene önce sıfır sorun diye, sen "bokunuzu yerim, ülkeye hizmet ederim" moduna gelmiş bir şerefsizi tekrar lider yapacak şekilde yok olmuş pkk'yı azdırır, norveçlerde sözler verirsen gizli gizli, adamlar cesaret alır.

bunu türkiye kendi kendine yaptı ve türkiye'nin hala umrunda değil.


kısacası neyi amaçladıklarını anlamak istiyorsan toplumdaki değişikliklere, çıkan yeni kararlara, anayasa değişikliği planlarına vs'e bakacaksın, yani "kimin işine yaradı, ne dendi kim kar edecek dendi, kim karlı çıktı" bunları sorman, parayı takip etmen, ışid'in adam öldürerek boşalttığı yerlere kimin girdiğine bakman, o nedenle diğer ülkelerin durumuyla da ilgilenmen, kendi savaşından önce şimdi kürdistan özerk bölgesinin olduğu yerde kimler vardı, tapular kimindi, suriye'de kimler vardı, şimdi kimler doldu bakman iyi olabilir.

türkiye'de bahaneyle çıkarılabilecek bir iç savaşa kimler atlayarak dış müdahale eder, iç savaş çıkarmasna bile çıkarma tehdidininyarattığı krkuyla milleti hangi şartlara boyun eğdirebilir, neleri kabul ettirebilirsin, bak esaret ölümden yeğdir diyerek neleri ele geçirebilirsin falan bunları düşünmek lazım sanırım.


algı operasyonunun en önemli kısımlarından birisi kısacası bu. milleti yıldırmak. ordunun bunlar tam da bu işi yapabilsin diye içeri atılması ve zayıflatılmasından çok iyi yararlandılar, mecliste neredeyse herkes bunlar için anlaşmış anca iyi polis-kötü polisi oynuyor zaten. bir tavsiyem olacak: ordunun savaşamıyorken birden nasıl savaşır, pkk'lılara operasyon yapabilir hale geldiğini araştırabilirsiniz. ne oldu da orduya izin çıktı, valiliklerden yetki geri alındı? halk orduya bölgede ne dedi, onun üzerine ordu hükümete ne aktardı?


neyse. kusura bakmayın, uzun yazdım, sinirim bozuk, leblebi yer gibi insan öldürmeye başladılar...

@yetkili abi, devlet terörü diye bir şey söylemedim, devletlerde öldürüyor ve bu olurken yanında alakasız insanlarda ölüyor dedim. Devlet kimi öldürür? ajanları öldürür, onlara bilgi satanları öldürür, teröristleri öldürür vs. demek istediğim buydu.

dil ve kültürel zoruluklar ilk basta gelir. is bulma konusunda da o ülkenin vatandaslari öncelikli gelir, bircok durumda yabancilar daha ucuza calismak durumunda kalir. Ev kiralarken de yine sorun olabilir, daha az güvenilir.

Egitim alaninda ise genelde pek zorluk cekilmez, özellikle okulda cok yabanci ögrenci var ise cok daha azalir.Tabi kücük problemler olabilir, mesela kütüphande ingilizce kitap yerine o ülkenin dilinde kitap cogunluktadir ve aradigin kaynagi istedigin dilde bulamayabilirsin. Hocanin ders anlatirken anlasilmaz bir aksani vardir ve anlamakta zorlanirsin. o ülkeye has kurallar, yönetmelikler, ve uygulamalar vardir anlamakta zorlanirsin, ancak kulakta kulaga ögrenirsin.

Firsatim olsa butun zorluklari goze alip giderdim ben.

Egitim dili onemli. Fransizca olursa zorlanirsin digerlerinden kat kat fazla calisman gerekir. Ingilizce olursa cok sorun olmaz sonucta burda da ingilizce egitim veren bicok okul var. Gittigin ulkenin dilini ogrenceksin turkiyeye donsen bile ingilizce+fransizca buyuk avantaj.

Almanya'da eğitim için 8 seneye yakın kaldım.

Dilden dolayı dezavantajlısın, bazen hakkını savunamadığın durumlar olabilir, hem dilden, hem de sana az da olsa önyargılı olduklarından.

Bunun dışında ev konusunda kendi milletinden insanlara daha fazla güvenirler (benzer durumda biz olsak bizim millet de %98 öyle yapardı).

En büyük zorluklar farklı sistemlerden geliyor. Ne kadar iyi niyetli ve uyumlu olsanız da işlerin nasıl yürüdüğünü bilmediğiniz için pratik olarak zorluklar oluyor (belediyede işleri halletmekten, ders kaydına kadar).

Bu sebeplerden dolayı ilk seneler daha sıkıntılı geçer.

Para meselesine gelince, yabancı öğrenciye verilen çalışma hakkıyla geçimini sağlayamazsın, ancak katkıda bulunabilirsin. Ben 5 sene kadar üniversitede çalıştım (en kolayı budur), bazı aylar annemlerden daha az para almak için kullandım, bazen ise kendime keyfi harcamalar yapmak için.

Geçimini sağlayacak kadar kazanmak için başka hiçbir şey yapmamak, düşük hayat kalitesine sahip olmak gerekiyor. Ne yurt dışının avantajlarından faydalanırsınız ne de keyifli bir üniversite döneminiz olur. Duruma göre daha kötüsü de eğitim hayatınız etkilenebilir. Üniversitenizin bu sebepten dolayı uzaması, hem maddi olarak hem de manevi olarak size sonuçta daha pahalıya malolacaktır.

Benim bu durumdakilere tavsiyem, çalışma işini eğitim hayatına etki edecek kadar abartma, üniversiteyi daha erken bitir.

en büyük zorluk dil ve yabancılara karşı olan önyargı.

önyargı konusunda en az problemle karşılaşacağınız ülke ispanya olacaktır. markette yaşlılara veya elinde az sayıda ürün olan birine sıranızı verirseniz veya komşunuza-iş arkadaşınıza 250 gr türk lokumu hediye ederseniz sizi kızlarıyla bile everirler. ufak iyiliklere bu kadar büyük minnet duyan başka bir millet görmedim

Eski yunanda çeşitli okullar ve sohbet meclislerinde goruslerini anlatmışlar, yaymışlar. Bir de sloganvari söylemlerini ve motorlarını grafiti olarak duvarlara yazarlarmış. Böylelikle insanlarda merak uyandırıp okullarına yönlendirmeye çalışırlarmış.

Doğu toplumlarında ise hükümdar meclisleri ekseninde gelişmiş çoğunlukla.

gülsuyu metro durağının hemen yanında türkan saylan kültür merkezi var. onun kütüphanesi güzel ama kalabalık oluyor..

türkan saylan kültür merkezi +1

Türkan saylan k.m.de masalarda laptop için elektrik prizi var mı?

Yerlerde var

kadıköy avam kahvesi

hastanesine göre değişir ama öğleden sonra randevusuz bakarlar genelde tahlil sonuçlarına..

direk gidip gösterebilirsin. sadece tahlil sonucu göstermeye geldim demen yeterli.

Muayeneden sonra 10 gun hakkın var randevusuz ister kontrol ister sonuç göster tekrar barkod alıyosun ama

Direkt gidip gosteremeyebilirsin her hastane oyle islemiyor, kesin bilgi yayalim

Ayni gun hastaneye gidip kontrol randevusu alabilirsiniz

10 gunden sonra kesın alıyorsun onun dısında hastaeden kontrol fısı ıstıyolar.

Teşekkür ederim, seviyorum sizi

hocam vakit kaybetmeden başka hoca bul, okullara da önceden ismini yazdığım hocam kişisel sebeplerden ötürü vakit bulamamakta bu sebeple değiştirmek zorunda kaldım diye bilgi ver. açıkçası böyle bir insanın yazmadığı iyi olmuş, belki kötü referans bile verebilirdi.

bunun bir de "bu öğrencim yetersiz bir öğrencidir, tembeldir vs." diye yazan cinsi var. dua et gıcık olup öyle bir şeyler yazmasın

Nöroloji için Maltepe devlet hastanesine gittim geçen hafta. Başka hastaneler MR için haftalar sonrasına sıra verirken burası hemen 9 saat sonrasına verdi. Ayrıca ordaki dr levent bey tecrübeli ve ilgili intibası bıraktı bende. Daha sonuçları göstermedim. İyi midir kötü müdür bilmiyorum.

@yemrem çok teşekkürler ama orası bana biraz uzak kalıyor.

avrupa yakasında yok mudur hızlı MR randevusu veren? :(

Devlet hastaneleri cok ileriye atiyor; maddi durumj bilmiyerek soyle bir oneri yapiim size;

Medicalpark hastanelerinjn sgk anlasmasi var ve aksam 19 dan sonra mr tomografi % 50 indirimli. yani 400 500 tl gibi fiyata denk geliyor. Aklinizda olsun en azindan; disariya gore cok cok uygun bir fiyat

Herhangi bi firindan alinabilir
Ya da hanim ya da esi yapabilir pogaca yapmak o kadar da zor degil sonucta. Hazirlamak 20 dk pisirmek 30 dk. Cikip alsan daha bile uzun surer

@la noixe, hangi memlekette yaşıyorsunuz bilmiyorum ama bizim memlekette herhangi bir fırında "ev poğaçası" bulunamıyor maalesef veya siz ev poğaçası nedir onu bilmiyorsunuz. ayrıca hazırlamak-pişirmek kaç dakka sürer diye sormadım, yapabilsem yaparım zaten, yapamadığım için nereden alabilirim diye sordum. yine de zahmet edip cevap yazdığınız için teşekkür ederim.

Eh evinde kendi malzemelerine degil de mutfagini gormedigin yere dogmamis cocugun adina guveniyorsan diyecek biseyim yok

Sanki pekin ordegi sormussunuz gibi pogacaya muamele etmek de baska bisey ama ona girmiyorum bile

yani senden alt kriter istiyorlar diye başvuru yaparsam harcanırım diye korkuyorsan bence anlamsız korkun. Nihayetinde senin istediğin bir işse ve gereksinimlerini karşılıyorsa bence başla. Zaten en iyi iş çalışırken bulunur bir yandan da bakar olursun ufaktan.

Yeni mezun birisiysen ve iş bulamıyorsan bir yerden başlamak gerekir diye düşünüyorum. Hele ki maddi olarak ihtiyacın da varsa hiç durma.
Şayet şirket kurumsal bir yer olsaydı zaten gitmeni tavsiye ederdim. Bu tür yerlerde yükselmen daha olası.
Şayet eğitimine(okuluna), pratiğine ve maddiyatına güveniyorsan biraz daha araştırmanı öneririm.
Not: Doğum günün kutlu olsun :)

madem kendini daha üstün görüyorsun pozisyondan, gitmek zorunda değilsin görüşmeye

her sektörde ne alaylılar var okullulardan daha iyi. çoğunlukla üni okumak bir ego yanına sektörel manada pek bir şey katmıyor. onu iş tecrübesinde ediniyorsun. ha ben mühendis değilim ama gözlemlediğim bu yönde.

ben olsam görüşmeye gider, iş tanımını detaylıca konuşur, kafama yatıyorsa maaşla beraber başlayabilirdim. fırsatın nereden çıkacağı belli olmaz

Kurumsal firmaların istediği iş tecrübesi böyle işlerle kazanılıyor çoğu zaman.

bence bunları hiç önemsemeden bi git görüş, ortamı ve maaşı beğenmezsen hayır dersin zaten.

Bana o şirkette etiket krizi yaşanıyormuş gibi geldi. Adamın üç paragraf etiketi var ama yetkisi sıfır, aldığı maaş da çok düşük mesela, o da çok kötü.

şirketin işe alma kriteri çok önemli burada. mesela sen mühendissin, orada mühendislik diploması olmayan ama senden çok daha iyi konumda olan birileri olabilir. ya da doktorası olan ama hiçbir şeyden haberi olmayan birileri de olabilir. bence ilk durumda sorun yok ama ikinci durumdaki gibiyse orada çalışmak mantıklı olmaz. Mesela Google da yazılım mühendisi çalıştırıyor, Apple da, herhangi başka bir yazılım şirketi de. Her yazılım mühendisliği diploması olan Google'daki mülakatı geçemez. Tamam, sen mühendis olmuşsun ama bakalım benim istediğim kadar olmuş musun diye test ediyor seni. Kendini çok hızlı geliştirirsin bu tür bir yerde, kariyerin için çok iyi olur.

ben yazılım mühendisliği okuyorum. iş ilanlarına bakıyorum, yazılım mühendisi aranıyor diye ilan girmişler, içerde bilgisayar, yazılım, elektrik elektronik, matematik, ne ararsan var. Hatta bazıları sadece bilgisayar mühendisliği bölümünden mezun aday arıyor. şimdi ben nasıl elektronik mühendisliği yapamıyorsam ya da 8 sezon house m.d. izledim diye doktorluk yapamıyorsam yazılım mühendisliği diploması olmayan hiç kimsenin de yazılım mühendisi etiketiyle çalışamaması gerekir, ama durum böyle değil. seninki de aynı.

"ben bu kadar vakit ayırdım, başkası kim oluyor da bu etiketle çalışabiliyor ki" argümanı bu. sadece Türkiye'de değil, bütün dünyada var :)) Mesela Kanada'da eğer mühendislik eğitimin yoksa içinde mühendis geçen bir işte çalışamazsın. Yeni Zelanda da öyle. ABD'de Texas ve Florida'da böyleymiş. İzlanda bir adım ileri taşımış, yüksek lisans yapmazsan kullanamazsın demiş. en.wikipedia.org

yasal bir düzenleme olmadığı takdirde işe alınacak adayların özelliklerini belirlemek işverenin insiyatifinde olduğu için bence bunları çok fazla düşünme, git bi ortamı gör derim.

E gitme o zaman? Ne yani.

Bazen kariyer sitelerinde ilan verirken, gaza gelip tüm şıkları işaretledikleri oluyor. Bence bir gidip görmekte fayda var. Ortama bakarsın, sonra ayrıntılı görev tanımı ve senden beklenenler hakkında sorular sorarsın. Zaten o zaman, gerçekten bir mühendis mi, yoksa yüksek okul mezunu mu arıyorlar anlarsın. Son olarak, maaş beklentini de seni mutlu edecek bir düzeyde, çok da taviz vermeden belirt. Eğer, "bu işi yüksek okul mezunu da yapar, sizin beklentiniz fazla" vs denirse, görüşmeyi kibarca sonlandırırsın, hiç değilse mülakat deneyimin artar, ama içine sinmeyen bir görevde çalışmamış olursun.

Bu arada mutlu yıllar! Nice güzel, şans dolu senelere!:)

sürmenaj olursun.

bi arkadasim hergun 7 basamakli 2 sayiyi carparak 1 ayda 4 kilo verdi. ama ekmegi de kesmis ayni zamanda.

her gün 10 saat satranç oynarsan olabilir
küçükken ben de düşündüydüm bunu ama boğazı tutup azıcık yürümek daha kolay geldi :D

kalp atışını hızlandıracak kadar yoğun düşünebilirsen mümkün.

sanırım o zaman hiç kilolu programcı olmazdı?

Bu mantığa göre kafası çalışmayan herkesin kilo alması lazım :)

Ben uzun ve ciddi bir sınavdan çıkınca çok fazla şeker yiyorum ve yorgunluktan uyuyakalıyorum. İhtiyaç oluyor demekki.


Bilmiyorum bir bağlantısı olabilir mi.

ben de niye yiyip yiyip kilo almıyorum diyodum. çok çalışıyormuş meğersem lol

Ya Geo ya da Bilim ve Gelecek dergisinin bir sayısındaydı ama kimin hangisindeydi hatırlamıyorum. İnternette çok aramadım ama bulamayınca üşendim. Bunun deneyini yapmışlardı birtakım memleketlerden gelen bilimkişileri. Piyano çalışması yapanlarla, piyano çalışması yaptığını konsantre bir şekilde düşünüp hayal eden insanların beyin aktiviteleri, yorgunluk miktarları ve harcadıkları enerji birbirine çok yakındı. Hatta, orada da "Peki, spor yaptığımı konsantre bir şekilde bir saat hayal edersem, spor yapmış sayılır mıyım" diye bir soru ile devam ediyordu. Cevabı şu şekildeydi: İlki, bu konsantrasyon aşırı bir konsantrasyon olmalı. Yani, Çılgın Bediş'in transa geçercesine hayale dalışı gibi, "Hooop, heeey" sesleri ile ayılınmayacak kadar derin bir şekilde o hayali yaşamak gerekiyor. Bu kafada canlandırma işlemi, stabil olmalı. Yani bir saat boyunca bırakmamak gerekiyormuş. Hayale dalıp hiç çıkmamak gibi. İkincisi, bunun sonucunda da bir saat kardiyo yapmış kadar olmuyormuşsun ama evet, %50 civarı bir verimle spor yapmış oluyormuşsun.

Ancak, başka bir yerde de tam tersini okudum. O da diyordu ki, evet, beyin delicesine enerji harcıyor ve yoruyor ama beyin zaten hiçbir şey düşünmediğinde veya dinlenme halindeyken de çok enerji harcıyor. Çok ağır bir yük yüklediğinde, o bazal beyin enerji harcamasından çok da yüksek olmuyor. Bu yorulma ve acıkma hissinin de kök nedeni tam olarak belli değildi ama beyin çok uzun süre bir şeyle uğraşmamak üzere programlı. Bir şeylerle uğraştığında, beyin kendi sağlığını korumak için kişiye "Ben yoruldum" sinyali gönderiyormuş. Yani, o yorulmalar aslında beynin seni kandırması ve "Yeter, başka şeylerle uğraş artık" demesi içinmiş.

haydaaa bu teoride doğru çıktı aychovsky'e göre...

bir önceki teorim:
www.eksiduyuru.com

noluyo olm bana.... ermeye başladım lan ben...

Olur, bende oldu. hayvan gibi yememe rağmen çok stresli ve yoğun zihin aktivitesi gerektiren Bi işte hem de akşama kadar oturarak 1,5 ayda 10 kilo civarı vermiştim.

Beyin çalışmak için glukoza/şekere ihtiyaç duyar. Yani beyin çalışırken yağ değil şeker yakar. Sadece ketojenik diyetler gibi diyetler yapıldığında yağ oksidasyonu sırasında açığa çıkan ketonları enerji kaynağı olarak kullanır ama böyle bir diyette vücudun tüm sistemleri enerji için yağı kullanacağından yine kilo verirsin. Bunun için aşırı soru çözmene falan gerek yok. Onun dışında bahsettiğin şeyleri yaparak kilo veremezsin. Dediğim gibi; beyin enerji ihtiyacını glukozdan/şekerden karşılar. Bunu da ortalama 250 gramlık bir rezervden harcar, ekstra beynini kullandığın her yoğun durumda buna ek olarak 20/25 kalorilik bir enerji harcar ama bunların hepsini şekerden harcar.

antik romada zannediyorum böyle bir yöntem vardı. matematik sorusu çözdürerek insanların kilo vermelerini sağlıyorlarmış. tamamen boktan bir duyum bir bilgi bu arada.

protein dediğin şey 40 c derece üstünde denatüre olabilen bir malzeme. kafayı iyicene havalandırmak lazım.

Bebek meselesini birazcık askıya alman iyi olur bence. Yani bence konu çok çok büyük değil, toparlanır ama yine de iyice tatlıya bağlansın.

Arkadaş mevzusunu çok takmışsın, haksız değilsin aslında. Ben çok gezenti bi tip olduğum için bu tempo beni etkilemezdi ama işte sırf bu yüzden evlenmek istemiyorum. Çünkü evlendiğim kişi senin gibi biri olursa, muhtemelen benzer kavgaları yaşarız. Baştan bu konuları konuşup netleştirmek şart. Eşin de evlenirken seni bilerek evlendi sonuçta, şimdi çok yükselmesi yersiz olmuş. Çabanı görüyor olmalı.

Bir tavsiye istersen, yabancı birilerinin evine gelmesini istemiyorsan "plan iptal" demek yerine, tanıyan birileri varsa onların evine gitmeyi teklif edebilirsin. Ha bir de ben çok rahatımdır "valla kızlar bizim evde 3 kişilik yer var. Tek kişilik yatakta 2şer kişi yatacaksınız hazır olun" diye söylerdim pat diye. Yemeyen gelmesin, ya da rahat olmak isteyen alternatif üretsin. Bu noktalarda açık ol kafan rahat olsun. Yoksa düşün düşün kimse senin nasıl ince elediğini de anlamaz, "ayy bi evine gidecektik, ne büyüttü olayıııı" der geçerler.

ichaya katiliyorum. plan iptal demek yerine gozlerini korkutabilirsin.

yabanci birinin evine sormadan etmeden gelmeye calisanlar tam bir odunmus. sen musait misin evin buna uygun mu hic soran yok.
hayir bunu haber verenler dusunmeli biraz da, tanidiklarla samimi bir geceye yabanci birini sana sormadan cagirmamalari gerekiyordu.

senin tek hatan (bana gore) esine bu olayi kestirip atmadan duzgunce anlatmaman. sen de heveslenmissin, bunu ona yansitip evin kucuk olfugunu ve sana sormadan yabancilarin davet edildigini bundan da hic hoslanmadigini anlatmaliydin sakince.

arkadaslariniz dusuncesiz ve siz haklisiniz, ama daha yapici olmaniz lazim.

Sen haksiz gibisin eger hazirlik yapip ugrastiysa ya da bu yüzden arkadaslari tarafindan red yiyecekse, senin yüzünden plan bozuldu vs diye.

Bu arada seni anladik da esin rahatsiz mi arkadas durumlarindan? arkadassiz tek senelerce yasar mi yoksa insan olmadan yapamaz mi?

@aynadaki yabancı çat kapı gelmelerine kafalarına göre plan yapıp bizi sıkboğaz etmelerinden rahatsız fakat arkadaşları olmadan da yapamaz. sadece bunlar da değil bir kaç farklı arkadaş grubu var o bekarken bu şekilde rahatça son dakika planı yapıp görüşebildikleri için hala bunu sürdürmeye çalışıyorlar

daha önceki duyurunuzda sorun çıkmaya başlamış. orada eşinizin arkadaşlarını anlatmışsınız ama asıl sorun eşinizin size saygı göstermemesi. siz sosyal biri değilsiniz ve anlattığınız kadarıyla bu özelliğinizden bayağı bir feragat etmişsiniz. ben de sizin gibiyim ve bunun ne kadar yorucu olduğunu anlayabiliyorum. sanırım eşiniz arkadaş ortamı ve evlilik ortamı arasında bir denge kurmayı başaramamış, aklında ne var bilinmez, acaba şimdiden arkadaşlarıyla görüşmeyi azaltsa ilerde yalnız kalacağını vs mi düşünüyor acaba? fakat ilerde eminim bu şimdi görüşmek için can atan evli insanlar kendi kabuklarına çekileceklerdir..
aile durumlarınız da bayağı farklıymış, bu da ayrı bir etken.

bana kalırsa ikiniz arasında da bir iletişim sorunu var.. ve son mesajlarına bakılırsa bu eşinizden kaynaklı. siz istemeden de olsa tamam dediğiniz için bunca zamandır, şimdiki tepkinizi anlamamış ve fazla görmüş olabilir. böyle birşey için patlamak, üstüne üstlük eskiden sizin arkadaşlarınızla toplanıldılığında mutlu görünürken daha sonra olmadığını sizin yüzünüze vurup burada bir haklılık payı çıkarmak hiç hoş değil.

sizin istekleriniz ve onunkiler farklı. bu konularda konuşmanız gerektiğini düşünüyorum... birbirinize ultimatum çekmeden.

şimdiki olayı onun istediği gibi atlatmaya çalışın.. gerekirse sıkışın ama en son bunu yapın. ortam atatıldıktan sonra düzgün bir şekilde aranızdaki farklılıkları, onun tutumunu ve size hissettirdiklerini anlatmanız; karşılıklı olarak birbirinizi anlamaya çalışmanız en mantıklı çıkar yolu.

benim fikirlerim bunlar, dikkat edin kendinize.

ben her iki duyuruyu da okudum ve eşine laflar hazırladım. eşin haksız.:)

şaka bir yana böyle durumlarda orta yolu bulmaya çalışmak gerekiyor. sizin tarafınızdan değil de 3. kişiler tarafından yapılan planlara uyulacak zaman da olabilir ama anladığım kadar ile sizin iş çığırından çıkmış gitmiş. baştan karşılıklı konuşarak bu sosyalleşme işini ayda 2 haftasonu ve önceden planlayarak yapmak istediğini paylaşabilirsin mesela. böylece hem kendinize bir pazar günü vakit ayırabilecek hem de eşinin gönlünü yapmış olacaksın. bence makul.

hem bebek de düşünüyorsanız eşine başbaşa geçirebileceğiniz son vakitler olduğunu da hatırlatmakta fayda var. bebek olduktan sonra ne sosyalleşme kalır ne bişey tehey.

ayy okudukça darlandım :/ nefret ederim iznim alınmadan hakkımda planlar yapılmasına ya da çat kapı evime gelinmesine. yalnızlığıma çok düşkünümdür hatta eşimin bile arada bir evde olmaması beni çok rahatlatır kafama göre takılırım evimde, kendi kendimi dinlerim.

biz arkadaş grubumuzla şöyle yapıyoruz birer hafta arayla görüşüyoruz. diyelim ki bu haftasonu 27sinde görüştük, bir dahaki buluşmamız martın 12 si olur. whatsapptan yazışırız önemli işleri çıkan olursa ona göre tarih tekrar değerlendirilir. yani arada bir haftasonu mutlaka bize ait olur. ailemizle mi görüşücez evde miskinlik mi yapıcaz biz karar veririz artık.

ama siz böyle bir düzen bu saatten sonra zor tutturursunuz çünkü eşinde seninle ağız birliği yapıp arkadaşlarıyla o şekilde konuşması lazım. ne desem boş gibi geldi çünkü eşin bu konuda sana destek vermeyecekmiş gibi hissettim.

yatıya kalma işine gelince ağızdan söz çıkmış bir kere yapacak bir şey yok. ayrıca bu kadar rahat insanlar için çok ince düşünüyorsun bence. rahatça söylemelisin o kadar kişiye yatacak yer yok sizde yastık yorgan getirin diye. bunda sıkıntı yapacak bir şey yok çünkü yoksa yoktur yani bunu rahatça söyle. misafir için yeni yatak alacak halin yok ya.

bebek işine hiç girmiyorum o konuda benimde sıkıntım var :D


edit: ufak bir ekleme yapmak istedim, millete işler nasıl yürüyor bilmiyorum ama bizde eğer bir plan yapılacaksa mesela eşime arkadaşı şu gün size gelebilir miyiz diye soruyorsa kesinlikle bana sormadan cevap vermez. eşime sorup size geri döneyim der. aynı şekilde bende birini çağıracaksam ya da birilerine gitmek istiyorsam mutlaka sorarım böyle bir şey planlıyorum sence uygun mu diye. biz büyüklerimizden de hep böyle gördük, kayınvalidem bile günler öncesinden arar gelebilir miyiz diye bizde başkalarına aynı şekilde kesinlikle izin almadan gitmeyiz. yani bunun ikimiz arasındaki uyum anlaşma vs. ile ilgiside yok tamamen birbirimize saygımızdan dolayı.

ben senin gibiyim, sevgilim ve arkadaşları da eşin ve çevresi gibi.
diğer arkadaşların önerdiği gibi mevcut plana sadık kal derim. bu olayda bu kadar atarlı davranması, erkek grubu içinde 'karısının lafı yüzünden iptal etti' durumuna düşmüş olması nedeniyle muhtemelen.
sonrası için konuşun, anlaşabilmenizi umarım.

Saydım 17 paragraf yazmışsın. Yazıya dökülmüş hali buysa dile döküleni hayal etmek istemiyorum. 4-5 saat söyleniyosundur adama. Gıkını çıkaramadan seni dinliyorsa avukatlık ücretlerini düşünmeye başlamıştır söylim. Yok söylediklerinin karşısında durabiliyorsa, kendini savunuyorsa umut var demektir. Doğru aile terapistine. Sonra küfür kıyamet bir hal alırsınız. En hassas noktanız ailelerinize vurmaya başladıysanız kontrolü kaybedebilirsiniz.
Herkes gaz vermiş yorumlarda sana haklısın diye. Haklı olduğunda sorun çözülmeyecek. Zira eski eşim her zaman haklıydı.
Eşine sevgilerimi iletiyorum. Her zaman ezilenlerin yanında olduğum için ben eşinin yanındayım. Yukardaki olayda sen haklısın. Haklı olmaya devam edip etmemek senin kararın.

@rastinon sen benimle ilgili peşin hüküm verdiğin için inanır mısın bilmem ama tek söylediğim cümle "böyle olacaksa iptal edelim tanımadığım insanların bana yatıya gelmesini istemiyorum"du. zaten kendisine içimi dökebilseydim, buraya 17 paragraf yazmazdım bir de bu yönden bak

Yabancı insanlarla aynı evde kalacaksın diye eşinin sana yeterince değer vermediğini mi düşünüyosun?

@rastinon yok benim problemim eşimle değil zaten arkadaşlarının hadlerini bilmemeleriyle alakalı. eşim arkadaşlarına çok düşkün olduğu için ben onlara yeterince uyum sağlayamadım bunun farkındayım fakat bu davranışlarına sinirlenmekle ben aşırı tepki mi veriyorum yoksa tepkilerimde haklı mıyım bunu sordum. ben pek sosyal bir insan olmadığım için mi zorlanıyorum yoksa bu insanlar gerçekten de sınırlarını mı aşıyorlar bunun tarafsız kişilerce cevaplanmasını istedim. başkaları yüzünden bizim düzenimizin bozulmasına izin verdiği için kırgınım sadece, onu da vakti geldiğinde münasip bir dille söyleyeceğim zaten.

Sen haklisin, esin bencil ve çocuksu davranmış bu durumda.

Senin yerinde olsam bu kadar patlamadan duramazdım ne yalan söyleyeyim, çoktan çekmiştim resti. Bence buraya yazdigin gibi samimi şekilde anlat kaygılarını ancak geri adım atma. Başa dönersiniz.

Durum kesin çözülene kadar da çocuk işini askıda bırakmakta fayda var.

Okurken darlandim valla iyi ki kendim gibi bir asosyal bulmuşum :)

her ikisini de okudum, eşin haksız. ama ortada ciddi bir iletişim problemi var. bir kaç arkadaşı da kaybetmenin vakti gelmiş bence. bol bol konuşun. ben evime habersiz gelinmesini aileler bile olsa istemiyorum mesela. aileler geliyor yine de ama en azından arkadaşlar zinhar gelemez. hele emrivaki hiç olmaz.

bol bol konuşun, çözülmeyecek sorun değil.

okuduğum kadarıyla ailenizden gelen alışkanlıklar sonucunda dar boğaz olmakta sonuna kadar haklısınız. ancak evliliğinizi zedelemeye hiç gerek yok. öncelikle sizde 3 kişi rahat kalırken varsın 1 gecelik dipdibe yatın, hatta masaüstünde sandalye tepesinde yatın. milleti rahat ettirecem diye kasmayın. bırakın götgöte yatsınlar. kimse tutup da o durumda rahat edemedik demez. hatta değişiklik olacak diye hoşlarına bile gider. az rahat olun. hatta, misafir umduğunu değil bulduğunu yer, benim adım hıdır elimden gelen bıdır, bu böyle olmadı bi dahaki sefere daha kalabalık buluşalım tezgahın üstünde de yatılacak bi kişilik yer var diye şakaya vurun. en kötü geleceklere orduyu yatıracak kadar battaniyem yastığım yok. yere sermek için battaniye yastık falan getirin diye önceden gelenlere haber verin.

her hafta birilerine gitme birilerinin gelme mevzusunda da iş kolay, hele kocanız da bundan müzdaripken çok daha kolay. elemanlara her ayın 3. haftası (siz hangisini isterseniz size kalmış) arayanı da geleni de silkerim, bi kacamla beni başbaşa bırakın diye şaka yollu gülerek çemkir. olur da 3. hafta arayan olursa işi yine şakaya vurarak ciddi tepki vermeden gitmeyin, kapıyı açmayın. en kötü 1-2 kırılırlar az buçuk, onda da ben demiştim size siz kaşındınız dersiniz. 2-3 aya her şey yoluna girer. emin olun hemcinsleriniz de sizin kadar olmasa da rahatsızdır veya olacaktır bu durumdan.

az rahat olun, birbirinizi üzmeyin.

Bunda büyütüp kavga edecek ne var bu kadar çok anlamadım. Bu tekil olayda ben sizi haksız buldum. Eşinizle plan yapmışsınız (önceden konuşulmuş), ancak plana daha sonradan dahil olanlar olmuş. Yukarıda bir arkadaşın dediği gibi "ikişer ikişer yatılır" ya da bizim ev küçük, başka bir evde yapalım dersiniz biter. Çocuk yapmamayı düşünecek kadar ileri götürmek nedir? Burdakiler de veriyor gazı :)

Bence eşinize konuyu açın, bunlardan rahatsız olduğunuzu belirtin, oturup konuşun. Bu konuda siz biraz eşinize yaklaşın, biraz da o size yaklaşsın bir orta yol bulun.

ben arkadaslarımın evinde kalırken bile teklif beklerim, asırı samimiysem ancak öncesinde söyleyerek kalırım. zaruri bi durum yoksa (duğun/cenaze) tanımadıgın bi insanın evinde kalmazsın. haa hollywood tipi ot partisi yapılmıyosa, onları ben filmlerde gordum sadece.
bence 1 ihtimal bu sonradan cıkan tipleri eşin ilk ekip aracılıgıyla davet etmiş olabilir, verdigi abartılı tepkiye bakarsak. zira eşinin de sinir olması lazımdı böyle yumurtadan cıkar gibi insanların cıkmasına. erkekler bu mevzularda daha rahat ama kuyrugu varsa davet ettigim kişinin, önce eşine sorarsın; evin durumu da belli diyosun. bilmiyorum ben senin tarafındayım, böyle izinsiz alanıma girilmesi, emrivaki yapılması beni de acayip sıkar. üstüne üstlük hadi bilmeden bos bulundu yaptı diyelim, en azından gönlünü alarak seni ikna edebilirdi.

büdüt: önceki duyuruyu simdi okudum, ve yaslarınızı merak ettim. cok mu gencsiniz acaba? zira insanlara sınır cizemiyor gibi duruyorsunuz. belki sizi yönlendirilebilir goruyorlar ya yastan ya tavırdan oturu

Sen haklıyken haksız duruma düşmüşsün.Evet karşıdaki tanımadığın kişinin senden habersiz sende kalmak üzere plan yapması büyük öküzlük ama iptal edelim böyle olacaksa diyerek öyle bir dalmışsın ki bir çuval inciri berbat etmişsin.

Kocanı tam ateşin ortasına atmışsın.

1 ay sonra duyuru hortlamış, yeni yorumlar gördüm. Son durum nedir kakamelso? Tatlıya bağlanmıştır umarım.

@rastinon hallettik çok şükür sıkıntı yok :) arkadaşları pek değişecek gibi değil fakat arkadaşların eşlerini aldım karşıma konuştum bak siz de kadınsınız halden anlarsınız öyle pat diye geldiğinizde elim ayağıma dolaşıyo işten güçten eve vakit ayıramıyorum zaten, ani gelince rahatsız oluyorum falan uzun uzun anlattım, defalarca aynı şeyleri söyledim ki iyice beyinlerine yer etsin :D şimdi erkekler ayaklansa da kızlar durduruyo hop önce bi kakamele sorun bakalım müsait miymiş diye. ya da kendileri whatsapptan yazıyolar değilsem de değilim diyorum bize bulaşmıyorlar

oha sahibi geldi lan

yani anlayacağın biz oraya buraya uçuyoruz diye reklam yapıyoruz ama maalesef boş uçuyoruz.

resmi hesap gibi bişey mi bu cevap veren ya

hepimizin aklında aynı sorular, cevap ver compu!

asdfghklş

ünlülere verdikleri paraları cebe atsalar zarar edeceklerini sanmıyorum.

başlık ve
@1 arası senkronizeyşın iyi :)

Geçici vergi beyannamesi ile kar zarar yorumu yapılamaz.
Konu kilit

Kapta yayinlanmadi mi rapor?

@1,2,3 ef so olmuş sşjdnjndsjd

aptallıklarından

ellerinde afrika gibi bir cevher varken kullanamıyorlar. (bunu afrika operasyonalrına bakan müdürede dedim)

avrupadaki tüm star allianceları toplayın onların afrika aktarmalarını alaları varken almıyorlar. aldıklarını da ya sadece vergilere alıyorlar ya da çok ucuza. bu salakalrın sayesinde atatürk havalimanı zarar etmiyor ama bunlar ediyor.

bir diğer konuda da doluluklar. boş giden çok uçakları var. mesela turizm firmaları grup isteyince yüksek fiyat çekiyorlar. pgs ise gayet ucuz veriyor. bir çok pgs uçağında en az iki tane tur grubu olur. bu gruplar uçağın maliyetini çıkarır sonra münferit satışlar başlar ve o satışlara geçirir. (geçirir burada çift anlamda kullanıldı)

thy ise artistin önde gideni. turizme koltuk vermiyor veriyorsa pahalı veriyor. ist-ams uçağına 40 pax için gidiş dönüş 225 € altında fiyat vermiyor. pgs saw-ams için 180 200 arası veriyor. klm ise 190 üstüne asla çıkmıyor. e böyle olunca tur firmaları grupları kaydırıyor. bu gibi çok parkur var.

bir de memur adamlar. bu elektronik satışların başındaki müdür bir keresinde bana daha görmediğim personelim var benim demişti. kadın hamilelik izni yıllık izin derken bir yılda 11 aydan fazla izin yapmış. ve bunun gibi çok var.

daha bi sürü salaklıkları var da ifşa etmeyeyim fazla.

işte böyle bir de şu sponsorluklar var oraya da çok para harcadılar ama onların dönüşü iyi oldu. yurtiçinde herkes thy çok iyi firma sanıyor. en güvenli en lüks o sanıyor adam ist-par(cdg) uçuşu için bilet almaya gidiyor airfrance hiç sormuyor direk thy alıyor. oysa af 250 € thy 350 €. bu şekilde çok keriz sikiyor thy. (fiyatlar örnek olarak)

yurt dışında diğer firmalarla hiç mı uçtunuz mu bilmiyorum kaliteleri yerlerde sürünüyor, thy ye kötü diyenler bence pek yurt dışında başka firmalarla uçmamışlar. afrika çok değerli bir o kadar da tehlikeli.. ayrıca afrika uçuşlarında genellikle uçaklar hep max uma yakın olarak kalkıyor hatta bazen ağırlıktan tahditleniyor yapacak bir şey yok sen afrikaya 737 uçuruyorsun british 747 yle geliyor. zaman lazım biraz daha. pgs hiç demeyin zaten.. ayrıca low cost bir firmadan bahsediyorsunuz,mentaliteleri farklı şirketler.

yukardaki bazı arkadaşlar doğru noktalara temas etmiş. ancak bilinmeyen bir nokta da thy'deki en yüksek gider kalemi yakıt gideridir (tüm giderler içindeki payı yaklaşık %18) ve yakıt ücretinin yükselen petrol fiyatlarına bağlı olarak çok daha fazla yükseleceğini düşünerek 110 dolar civarından yüksek miktarda alım yaptılar. ancak şu anda 40 dolar civarına düştü. burdan da çok büyük bir zararı var.

Petrol hedge'i oldugunu biliyordum THY nin. Hatta pgs yanlış hedge yüzünden kar'ı kaçırmıştı.

hepsinden öte uçak siparişleri var thy'nin. kaldı ki thhy yüksek döviz açığı olan şirketlerden. yani dolarla borçlanıyor. kur farkı gideri de thy'ye zarar olarak yansıyor ister istemez.

petrol düşük diyenler olabilir, düşük petrol thy'nin gider kalemini düşürmüyor mu, yani ucuz petrol thy'ye yaramıyor mu diye soran olabilir, hakkıdır. fakat doların bu denli pahalı olduğu bir konjonktürde thy de, diğer türk şirketleri gibi petrolün ucuzluğundan faydalanamıyor. her şeyin başı yüksek kur hanımlar/beyler.

vay anasını sayın seyirciler bilen bilmeyen herkes konuşmuş,
cevap boşver hacı zarar ediyosa sana mı ediyo kendine ediyo
zarar açıklamasının başka sebepleri var yazmak çok uzun sürer şimdi vaktim yok,
yukarıdakilerin bazıları +1 diyim.

telefonu bilmiyorum nasıl olur ama ipad üzerinden web sayfasına girip adres çubuğuna 192.168.l.l veya 192.168.l.2 adreslerinden birini girsin. açılan sayfada kablosuz bağlantılardan şifresini değiştirebilir.

edit: arkadaş cevap vermiş. ayrıca modemin arkadasında yazar wi-fi şifresi. oradan bakarsınız ipad üzerinden giriş yaparken.

Peki onu yapmak için kablolu bağlantı gerekmiyor muydu? E iPad i de ethernet kablosuyla modern nasıl bağlayacak? Yoksa iPad e özel olarak kablosuz arayüz ulaşılabiliyor mu?

kablosuz olarak da golgi nin dediği gibi yapabilirsin. şifreyi değiştirip onayla dediğin an ipad le modem arasındaki bağlantı kopacaktır. sonra ipad de bu ağı unut diyip yeni şifreyle tekrar bağlanınca olay tamam

bazı modemlerde girmesi gereken adres: 192.168.2.1

kullanıcı adı ve şifre isteyecek. marka ve modele göre kullanıcı adı ve şifrenin ne olduğunu arama motorlarından bulabilirsin. genelde admin / administrator gibi şeyler olur.

bu şekilde modem arayüzüne girmiş olacak. yine modemin markasına bakarak arayüzün nasıl bir biçimi olduğunu bulabilirsin. genelde güvenlik ayarları gibi bir sekme altında yer alır şifre işlemleri. wpa-spk gibi bir şey olmalı. o şifre türünü belli eder. onu seçip şifresini girmeli ve onaylamalı.

sonraki aşamada cihaz ile bağlantı kesilir ve internetten düşer. cihaz bağlandığında şifre istemeli. istemez ise "ağı unut" gibi bir şeye tıklayıp, yeniden bağlanmalı.

ttnet modem bu ise:
www.ttnet.com.tr

Emekli olduktan sonra docentlik sinavina giren hocalar var. Teoride boyle bir sey yapmanin onunde hic bir engel yok.

fahri bişeler olur bence

Prof ya da doçent olabilmek için yayınının olması gerekiyor. Kitap makale yazıp puan toplayacaksın. Üniversite dışından olabilir ama pek kolay bir şey olabileceğini sanmıyorum.

Bir şirkette çalışıp üniversitelerle de arandaki bağı koparmadan bolca arge çalışması yapıp YÖK tarafından yüksek puanlar alırsan şansın var. HUAWEI'nin Türkiye şubesini araştırabilirsin.

Profesörlük bir kadrodur (yardımcı doçentlik de öyle) ve bunun için bir üniv.de çalışman gerekir. Ama doktora ve doçentlik akademik unvandır, şartları yerine getirir alırsın.

cok zor olmakla bırlıkte mumkun.

arkadasların dedıgı gıbı docenlık de profesorluk de yaptıgın yayınlarla alakalı. her yayının bellı bır puanı var, gereklı asgarı puanı topladıktan sonra hıcbır unıversıtede calısmadan da docent ve profesor olunabılır.

zor olmasının sebebı unıversıte dısından bırının sırf prof olucam dıye o kadar yayın yapacak zamanının olması pek mumkun degıl. bır de bızım akademının jurılerı elestırmeyı pek sevdıklerınden aa hocalık yapmadan prof mu olunurmus dıye gerı cevırırler adamı kesın.

arkadaşlar kesin bilgi yayalım.

türkiyede doktora ve doçentlik senin belirli ölçütleri ve sınavları yerine getirip almaya hak kazandığın derecelerdir. onun dışında kalan hepsi (araştırma görevlisi, yardımcı doçent, profesör, okutman, öğretim elemanı vs.) sana bir kurumun verdiği payelerdir. istersen newton ol türkiyede bir üniversite sana prof.luk ünvanı vermiyorsa en fazla doçent olarak kalırsın.

onun dışında anca fahri doktora olur ki o da kodamanları yalamak için uydurulmuş bir şey (en azından türkiyede öyle)

Eğtim araştırma hastanelerindeki hekimler dışardan doçent ve profesör olabiliyorlar.
Ama yeni doçentlik kriterlerine göre doçent olmak için üniversitede ders verme şartı eklendi. Yani artık zor.

Arkadaşlar bilmiyorsak sallamayalim. @metalik bordo ve @yemrem sorunun cevabını vermiş.

adore'nin koltukları bence ikea'nınkinden daha iyi. hem de daha ucuz.

@maxc

kullanıp da önerdiğiniz bir model var mı?

ben kendime şunu almıştım
www.adoremobilya.com

abim ise şunu almış
www.adoremobilya.com

abiminki kesinlikle çok daha güzel.

ofis koltuğunda dünyanın en iyisi aveon chair lerdir. onlara benzer modeller yapanlara bak onlar 2-3 bin euro çünkü.
bir not daha kesinlikle uzun çalışacaksanız derili koltuk almayın acaip terletir. fileli modelleri tercih edin. bürosit lere de bakın.

adore'ye bir oy da benden. şundan var bende:

www.adoremobilya.com

tek eksiği bir bel yastığı. 20 liraya bulursun onu da.

Kesinlikle fileli +1

Belki şunun 2.elini falan bulursunuz
www.burosit.com.tr
aveon un çakması ama sıfırı1000 liranın üzerinde

bende şunun benzeri var
www.hepsiburada.com

O kararı 3 ay önce verdim ve yanıldığımı fark ettim. Bi daha düşün bence... Ben aynı senin şartlarındaki gibiydim aynı senin şartlarını kabul etdim. Hayatımdaki en büyük dersi aldım ama para kariyer tırıvırı imiş...

Yeni çalıştığın yerin iyi olduğündan eminsen hiç durma. Önce ben demeyi öğren. Yarın onlara gelse o teklif emin ol onlar da gidecek.

iş hayatında kendinden başka kimseyi düşünme. tek amacın olabilecek en iyi yerde olmaya çalış. en ufak bi olumsuzlukta gözünün yaşına bakmayacak insanlar olabilirler. o yüzden sadece kendini düşün.

İş hayatı ve duygusallık olmaması gereken 2 kelime...
Futbolcu gibi ol profesyonel..

Bak bide meslektaşız nerdeyse bende yapı denetimde çalışıyorum...Küçük firma ama parası çok güzel ne gerek var büyük firmaya girip takım elbise giymeye nefret ederim zati

Yapılan bir araştırmada iş değiştiren kişilerin %65'i bu durumdan pişman olduklarını söylemişler okumuştum.

Bu tabi sizin için bir örnek değil. Sonuçta o %35 içine de girebilirsiniz.

gelen gideni aratır, her halükarda eski işinizi özleyeceksiniz ancak iş profesyonel hayat ise duygularınızla hareket ederseniz bir süre sonra pişmanlık duyacaksınız.

şimdiki şirketiniz sizden daha iyi bir elemanı daha ucuza istihdam etme şansı bulsa sizi hemen kapı önüne koyacakken siz niye aynı profesyonellikte davranmayasınız

size duygu sömürüsü yaparlarsa %60 zam ve diğer şirketin vereceği diğer ek hakları isteyin. verirlerse devam edersiniz. vermezlerse ben size açık kapı bırakmıştım siz kabul etmediniz. parayı benden önemli gördünüz, elin şirketinin verdiği değeri bana vermediniz diye karşı saldırıda bulunursunuz, onlar üste çıkacağına siz üste çıkarsınız.

onların yeni mühendis bulması mı daha kolay, senin böyle bir fırsatı bir daha yakalaman mı sence?

Eğer yeni işinde maaşlarda felan bir aksama olmayacaksa bence kabul et. Ne kadar büyük projede çalışırsan senin için o kadar etkili referans olur. Hatta öyle ki küçük bir projede edindiğin 2 yıllık deneyimi referansı büyük firmada 1 yılda edinirsin. Bir de şöyle düşün tamam abi kardeş modundasınız ama bir iki defa yanlış yapsan hemen kötü olursunuz. Maalesef özel sektör böyle leş bir ortam. Emek verirsin gece gündüz çalışırsın fedakarlık yaparsın ama yaranamazsın. Kaç ay maaş almadan çalışırsın iş yürüsün diye cebinden bişeyler alır saçma sapan insanlarla muhattap olursun ama boşunadır çünkü değmez *bnelere yaranamazsın. Kaldı ki %60 Maaş artışı az da değil. Bence değerlendir. Insanın eline böyle fırsatlar her zaman gelmez. Not : ben de inşaat mühendisiyim.

Ben Nokia lumia 735 aldım. Dediğin şeyleri ve daha fazlasını karşılıyor. Çok memnunum

2. El g2

Phablet tavsiye edeceğim sana değerli dostum.
Buyuklugu sorun değilse Asus Fonepad 7 veya Huawei Medipad 7 T1 işini gorecektir. Her ikisi de < 500 lira.

650 tl çıkabilirsen en iyi tercih şu olur:
www.bilio.com

diğerlerini düşünme bile bence. güncellemeleri de erkenden alırsın. saf android.

hangi okul vs. olduğuna bağlı bu sorduğun. Tek kriter not ortalaması değildir kafanı yorma fazla.

Bir de e-mba bana sorarsan para tuzağı, çok faydasını görür müsün emin değilim.

evet aynı kefeye koyuyorlar. eğer mülakat varsa sana mülakatta fazla puan verebilirler ancak mülakat yoksa açıköğretim mezunuyla Harvard mezunu bile aynı kefede değerlendirilir.

ayrıca para tuzağı +1

Bu pamuk diyor ama.

Kışın da motosiklet kullandığım için termal kullandığım zaman çok faydasını görüyorum ancak sürekli dışarıdaysan iyi. sıcak bir ortama girince çok rahatsız eder. WC'de falan çıkarmak laızm

Polipropilen tavsiye ederim. Pamuklu ıslandığında çok zor kururken, bu meret çok hızlı kuruyor, ayrıca çok rahat. Ben yıllardır aynısını kullanıyorum.

www.adrenalinoutdoor.com

Sürekli dışarda değilim ama dışarı çıktığımda buz gibi oluyor bacaklarım.
Tavsiyelere bakacağım teşekkürler :)

tchibo'da güzel termal içlikler var.

Tanrım bayağı bayağı içlik giyen erkekler var hdnxjc.

thermoform un ürünlerini kullanıyorum ben gayet memnunum. büyük migroslarda bulabilirsin.

lieutenantmono ve koca dost dev +1,

ayrıca kadife pantalonlar soğuğu çok güzel kesiyor. geçen yıl termal içlik giyerken bu kış şimdiye kadar kadife pantolon (fitilli) beni sıcak tutu. hem sıcak yere geçince de içlik gibi pişirmiyor.

pamuklu içlik olmaz bir halta yaramaz yani. ucuzundan istiyorsan git decathlondan termal içlik al ince hem onlar çok rahatsız etmez. bu işin babası merino yünü olanlar da çok pahalı meretler. gerçi hasyün satıyor ama deneyemedim daha.

ankarada 5 dk havaalanına eşimi bırakayım dedim arabanın camsuyu dondu valla çılgın soğuk var.

starbucks da bir başıma oturuyorum sıcak sıcak

Spordan geldim, portakal yiyorum sobanın yanında.

Battaniyenin altinda sinav kagidi okuyorum. Kalkip bir sahlep yapanim olsa diye icimden gecmiyor degil.

Arkadaşla sinamadan döndük, cem yılmaza üzülüyorum biraz sanki eskisi gibi gişe yapamıyor diye. gelirken de kazandibi aldım onu yiyorum. bimden aldığımızla yetinmeye çalışıyoruz işte. kazandibini bimden alıyoruz, sinemaya arkadaşımızla gidiyoruz, ne olacak lan böyle..

aslında varya ne kadar insan var su anda sıkılan, dısarı cıkcak kısı denk gelmeyen. her semtte localar olsa sıkılan gıtse falan ne guzel olmaz mıydı

ama yok dusundum de garıp garıp tipler dolardı oraya da

Cay demledim ders calisiyom. Firinda borek vardi pisti actim kapagini mutfaga sicak sicak hava geliyor jajshs

Böyle bir mutsuzluk var üstümde, Önümde test kitabı soru çözüp oylanıyorum dizim başlayana kadar.

arkadaş şu hava soğuk muhabbetinden bıktım ya. ne kıyamet koparıyonuz amk. sanki tezek yakıyonuz her sabah.

ulan erzurum da yaşıyorum sizin yaptığınızın 10 da 1'i yaygara yapmadım lan.

erzurumda yağış olduğundan kuru esen rüzgar (göt donduran ankara ayazı) kadar sıkmaz adamı. öle diolar.

kütük Erzurum/horasan

Biraz karnim agriyo, evde sicak sicak pofuduk sabahligimla oturdum dizi-film izliyorum, sicak birseyler iciyorum.

iskender söyledik onu bekliyoruz

pizza söledim. kaloriferin dibinde kemireceğim.

Kızımı uyuttum, şimdi yatağının ayakucunda oturuyorum. Kızım biraz üşüttüğünden hırıltılı nefes alıyor, acaba ne yapsam da biraz rahatlar diye düşünüyorum.

sabahtır disaridaydim. sigara icilen kapali mekani olan yerler arasinda it gibi surttum. -13 falandi gündüz bile.
sigarayı bırakıp içliğe başlamam lazimken tam tersini yapıp geçen icliği bıraktım yanlışlıkla. beyin gücüyle soğuğu yenicem.

Hanımla birlikte Big Brother'ı izliyoruz.

tabiki de kendin buluyon, bulamazsan gösterir belki

@masa, ist. univ. merkez kütüphanesinde ve beyazıt devlet kutuphanesinde katalogdan buluyorsun gorevliye soyluyorsun o da gidip depodan getiriyor. Onun için sordum

depo yok ya ortalıkta bütün kitaplar, diziliydi en son

boğaziçi üniversitesi kimlik kontrolü yapmıyordu. saat kaça kadar açık onu bilmiyorum ama.

sadece sessiz sakin bir çalışma ortamı arıyorsan galata'daki salt'a gel. ben her cumartesi oradayım güzel bir mekan.

beyazıttaki iü merkez kütüphane iyidir. Yalnız diğer arkadaş da doğru söylemiş. istanbul dediğin uçsuz bucaksız şehir sen nereye geliyorsun istanbul'da ona göre yer önerelim.

İ.ü. Merkez kütüphanesinde ben hiç çalışamıyorum. Çok kalabalık ve yetmezmiş gibi millet çalışma masalarına bir kitap bi kalem bırakıp ortada dolaşıp kız kesiyor dışarda kahve sigara muhabbeti yapıyor vs. Buradansa taksimdeki Atatürk kütüphanesine gidin en azından boğaz manzarası var.

kutu dışında darbe izi yoksa kargoyla bir işiniz ve açmanıza gerek yok.
açtığınızda paket içeriğinde bir kusur varsa o zaten üretici firmanın sorumluluğunda.

hoş kurulum için servisi beklemenize de gerek yok. açın kurun adamlar gelince kapıdan imzalarını alıp gönderin.

edit: tabi açmayın kurulum ücreti verin olmadı bahşiş filan da verin.

açmayın. servis gelip açsın. aksi takdirde garanti başlatmaz.

Gozunuzu seveyim yanlis yonlendirmeyin insaarin cok basi agriyor bu servis cagirmadan acma konusu yuzunden.

Teknikekip +1

Öyle şeyleri servis gelip açar. Kafana göre açma.

kargocunun önünde açıp görünüşte bir kırık hata vs. var mı diye kontrol edin. varsa tutanak tutup geri yollayın.

eğer görünüşte problem yoksa servisi bekleyin. sevis gelip ilk kurulumu onlar yapsın ki bu sefer de donanımsal veya yazılımsal (ölü piksel vb) hata varsa onlarla tutanak tutup iade edebilesin. yoksa problem çıkabilir.

har problem çıkarsa peşinde koştururum o mahkeme senin bu mahkeme benim hakkımı çatır çatır alırım uğraşırım diyorsan hemen siz de açabilirsiniz

kaç inch? ona göre değişir. samsung'a bağlı çalışıyorum.

48" led tv.

şimdi samsung canlı destek ile görüştüm. kutuyu servis gelmeden açmayın, garanti kapsamı dışında kalır. servis gelsin o açsın rapor tutsun dedi.

canlı destekteki meltemin yalancısıyım.

Buraya not olsun: Vestel TV'ler içinde aynı prosedür geçerli. Kafanıza göre açmayın kutuyu. Genellikle tüm beyaz eşyalar için geçerlidir bu kural.

@want2die bi kere kurulumu servis gelmeden kendim yaptım garanti dışı kaldı. tv samsungtu. ordan biliyorum mesela ben.

ben teknosadan aldım kendim götürdüm eve. alırken adamlar kutuyu açmayın servis gelip açsın dediler. benim iyiliğim için dediler. yoksa ben de bilirim fişi takıp çalıştırmayı, kurmayı.
kurulum için geldiler sonra, ölü pixel falan var mı, wi-fi nasıl, 3D'de sıkıntı var mı kumanda çalışıyo mu falan herşeyi kontrol ettiler. bi de form doldurdular check ettikleri şeylere dair. demek ki sıkıntı yaşanıyo böyle durumlarda. aksi halde neyi nasıl ispat edeceksin 2-3 milyarlık cihaz sonuçta bu. elinde patlamasın açma kutuyu.

Kutuyu açarsan "garantiyi bozdunuz" derler.
Açmazsan "Kurye geldiğinde tutanak tutmadığınız için sorunun bizden kaynaklı olduğuna emin olamayız" derler.

Sen en iyisi açma, o zımbalı yerleri kapalı kalsın, servis önünde açsın, tutanağı servisle beraber yazarsınız.

kutuda herhangi bir darbe yoksa kargonun sorumluluğu kalkar.

kutuyu açmayın!
servis açar kutuyu.

eğer televizyonda bir arıza çıkarsa sorumluluk servisin oluyor, değişim vs.
ama kutuyu siz açarsanız bozuk çıkarsa bu hakkınız olmuyor.

burada bol keseden sallayanlara uymayın.

SON KEZ DE BEN YAZAYIM.

İnternettten TV aldınız. Kargocunun görevi bunu size sapasağlam getirmek. Kargocu ürünü kapıya getirdiğinde detaylıca kutuyu inceleyin. Ezik, darbe, ıslaklık, pakette açılma vs. falan yoksa tamam deyip kutuyu teslim alın.

Ondan sonra hangi firmadan aldıysanız o firmanın servisi gelip size TV yi kuracak.

Böyle yapmazsanız garanti dışı kalır.

48 inch ise servis gelip açsın, net ve kesin bilgidir.

want2die tamam sen aç abi kendin.

@plastic_angel eğer kendin açarsan ve fabrikasyon sorun varsa garantiye gitse bile 30 iş gününde gelir geri. Servis açarsa ve sorun varsa aynı gün yenisini verirler. Bu kadar basit.

@want2die olay açıp bağlamakla alakalı değil. Bu basit iş. Açılmaması gerekiyor çünkü o ürün arızalı çıkarsa servis yan çizebilir. Senin şansın sorunsuz bir cihaz açmış olman. Ama tabii ki sen bundan sonrada açmaya devam et.

servis gelmeden açarsan garnti dışı kalır deniyor.servis gelince de iyice incele, başıma böyle birşey gedl, servis kurdu gitti, arızayı tespit ettik, 2 ayda paramı zor aldım

sana verilen güven aralığı ile örneklem sayısının tablodaki kesişimi gibi bir şey olması gerek. n=8 olsun ve alfa=0,90 güven aralığı gibi bir şey olsun. Bunların o tablodaki kesişim değerine bakıcaksın heralde. Bahsettiğim şey normal dağılım ile ilgili. Çok fena çuvallamışta olabilirim, güvenemedim şimdi. Du bi bakayım, editlerim burayı.

gelecekten: çok yanlış gelmişim ben. Benaaymi yazınca çağrışım yaptı şimdi. Yanlış yönlendirip vaktini almadım umarım? Kolay gele.

sizin dediğiniz t tablosu

z tablosunda iki tarafta da yüzdelik değerler var. size zahmet editleyebilirseniz çok makbule geçer

eksisozluk.com

bana kalırsa bunu berberlere sormalısın. çok daha ucuza çok daha kaliteli cihazlar önereceklerdir.

bütçen işi yokuşa sürüyor... kullanıp memnun kaldığım ve birilerinin inatla karşı çıkıp makina sinekkaydı yapmaz demesine rağmen sinekkaydı tıraş yapan philips rq-1275...
ıslak kuru köpüklü jelli vs. her türlü kullanılabiliyor. ayrıca kirlisakal amaçlı ek başlığı ve arkasında düzeltici küçük bir başka sistemi daha var favori vs. için... ben 500 liraya almıştım şimdi daha ucuz bulunur ama yine de o fiyata sanmam...

neyse bunun bir altı sensotouch 2d serisi modellere bak, 150 olmasa da 200-250'ye vardır herhalde...
arkadaş aquatouch serisinden tam kodunu bilmediğim bir model kullanıyor memnun ama onun sakallar çok seyrek yani, normal kullanımda nasıldır bilemem...

marka kötüleyene ya da tıraş makinesi yapamaz sinekkaydı filan diyene de sadece tofaş kullanıp otomobiller 200km hız yapamaz diyen biri gibi bakabilirim... alt seviye ürün kullanıp o ürün grubunu toptan yerin dibine sokmanın alemi yok. iyisini kullan yine beğenme o zaman söyle söyleyeceğini...

özel edit :D yine yapamayacağını düşünüp de nasıl yapıyor ya diye soran olduğundan şu da örnek fotoğraf olsun: imgur.com
tıraş öncesi ve sonrası işte rq-1275 ile... tahrişsiz kuru tıraş...

Hangi model alacağınız size kalmış ancak markası kesinlikle panasonic olmalı. Mobilden yazdığımdan fazla detaya girmiyorum ancak önceki cevaplarımda nedenini az detaylı anlatmıştım. Ordan bulabilirseniz faydalı olacaktır

Gerekli. Ama yemeklerde orda oturacağını bilmeli ilk başlarda istese de istemese de orda oturacak. Sonradan kendi orda yemek istiyor ztn. Değilse yemekleri işkenceye çevirebilir.
Yanılmıyorsam ikeada falan uygun fiyatlı güzel modeller var. Tavsiyem küçük bişey olsun

Kararlı disiplinli bir yetiştirme tarzınız varsa alın. Ama benim gibi gevşek bir anneyseniz boşuna yer kaplayan bir araç. Biz oturtamadık bizim iki sıpayıda.

bana kalırsa çok gerekli. nedenlerini saymaya enerjim yok ama misafirliklere bile mama sandalyesini götürüyoruz nerdeyse. ayrıca ortada tehlikeli bir durum (yerler ıslaksa, çay servisi yapılıyorsa vs.) varsa el ayak altından çekmek için de kullanılıyor sandalye.

tavsiyem, gidip yüzlerce lira verip janjanlı mama sandalyeleri almayın. hem çok yer kaplıyor hem o verdiğiniz fiyata değmiyor. ikea'daki antilop mama sandalyesi hem ucuz, hem sağlam, hem takıp çıkarması, temizliği vs. kolay vs. vs.

bence alın. bacakları aşağı sallanırkenki halleri çok salak ve tatlı oluyo. böyle yumuk yumuk bacaklı :3

ikea'dan almıştık yeğenim için, çok işe yaradı, halen de kullanıyoruz.

Sorunuz değil ama faydalı bir tavsiye: Doktor ablam der ki, "çocuğu siz beslemeyin, dökse de saçsa da kendi yesin, öğrensin". nitekim ilk bir kaç ay yüzü gözü berbat olarak, parmağını tabağa daldırarak, iğrenç şekilde yedi ama sonuçta yaşıtlarından önce sofrada yemeyi öğrendi.

direk araç var mı bilmiyorum ama dudullu üsküdar minibüslerine binip sondurak'ta inebilirsin. (sondurak durağın adı bu arada) oradan karşıya geçip kalkan minibüse binip gidebilirsiniz.

olur da başka birine lazım olur diye ben cevaplayayım 14K gidiyor

yayin turksat ustunden geliyordur o sebepten izleyebiliyorsun.

Yani yayını turksat uzerınden alan digiturk aboneleri bu sansürden muaf mı?

Bende tivibu var. Orada da yok bu kanallar. Ha sikimde degil ama ne olursa olsun sansur. Tek care koalisyon.

hangi fakülte? sbf ise aydın, reha, gençlik,net satar. iktisat fakültesinin notları da vardı bunlarda yanlış hatırlamıyorsam

avcılardaki işletme bölümü

Var. Avcilar kampusunun oralarda Kampüs copy var.

kampüs, döküman, bizim, gençlik... copyciler sokaklarına bir gir istersen...

Bu dediğiniz yerler avcılar metrobüs durağının neresende kalıyor, nasıl gidebilirim?

Avcilar metrobus duraginda in. Kampusun gordüğün buyuk ana kapisi degil de daha ilerde bi kapisi daha var b kapisi. Oranin karsisinda fotokopiciler.

Bu net maaş mı? Net ise Polonya'da iyi para.

www.numbeo.com

@cinsiikinoktaustustesapik
Cost of living olarak bakınca öyle oluyor fakat orada yaşayanlar varsa eğer duyuruda onların fikirlerini de almak istedim. Teşekkurler.

bir arkadaşım bir süre oralarda yaşadı. geçen muhabbetini ettik. dediğine göre o para orası için çok iyiymiş.

varşova yazılım geliştirici diyince aklıma direkt cdpr geldi orası mı acaba? :D

beden ruby konusunda baya iyiler diye biliyorum. merak içersindeyim ne yapacaksın, ne yazacaksın orada?

@2006
Kurumsal java yazacağım.

polonya'nın para birimi zloty, eğer sen euro üzerinden 2000 alacaksan gayet güzel yaşarsın. "off paramı nereye harcayacağımı bilemiyorum" durumu olmaz ama rahat yaşarsın yani, istanbul'da 3.500 almak gibi bir şey olur. hatta 4 bin diyeyim.

hepsini geçtim genel imkanları da düşün. avrupa birliği şu an sıkıntılı, şengen mengen patladı ama yine de türkiye ve ortadoğu çukurundan iyidir polonya. EU ülkesinde çalışıyor olmak gelecekte de avantaj sağlar sana başka bir yere geçmek istersen falan.

bu "ciro yasağını" biraz daha açabilir misiniz? hukuk'a uzak bir insana anlatır gibi anlatabilirseniz, çok sevinirim. belki de koyulmuştur tam olarak bilemiyorum ama siz anlattığınızda öğrenebilirim durumu.

teşekkür ederim, ilginize.

çekin arkasına 3. kişilere ciro edilemez yani devredilemez diye bir ibare koysaydınız çeki 3. kişilere veremezlerdi demek istemiş arkadaş.

cek zaten türkiye'de ödeme araci olarak degil dolandırıcılık araci olarak kullanıliyor. bankalar cek defteri verdiği kisilerden ve kurumlardan belirli bir teminat alsa bu dolandırıcılarin cogunun onunu keser.insanlar boyle madur olmaz hukuk sisteminin yuku de azalir. masus yapmiyolar gibi geliyor.

@zxcv; çek bankaların vermiş olduğu çek defteri. fakat, ticaretle uğraşanlar bilir, çekin arkasına böyle birşey yazılması çoğu ticarette söz konusu olamaz. çünkü, alan insanlarda yapacağı diğer ödemeleri bu çek üzerinden yapabilirler. şimdi adam mal satıyor, daha sonra başka bir yerden mal alması gerekiyor. bu sattığı malın parasıyla, mal alacak. ee, sen o çekin arkasına böyle birşey yazarsan adamın ticaret yapmasını ötelemiş oluyorsun. o yüzden kabul görmüyor bu tür durumlar.

sıkıntılı olan durum aslında, çekin arkasına yazılmış olması. biz bu çeki alıp düzelteceğiz bankadan ama merkez bankası kayıtlarına çekin arkasına yazıldığı geçiyormuş ve 5 sene kredi çekerken zorluk çıkartıyorlarmış. ticari itibar da zedelendi.

burası nasıl bir ülke? nasıl bir hukuk? nasıl bir devlet? kafayı sıyırmamak elde değil!

en azından bu merkez bankası kayıtlarına geçmemesi için düzeltme haricinde ek olarak neler yapılabilir ?

yapabileceğiniz tek bir yol var ki o da geçmiş olabilir.

mahkemenin vermiş olduğu tedbir kararını tüm bankalara, faktoringlere, ikrazatçılara ve çeki verdiğiniz adamların ciro edebileceği herkese ihtaren (iadeli taahhütlü de olur) göndermeniz gerekiyor.

ancak böyle yaparak 3. kişilerin bu kararı bildikleri ve artık çeki almamaları gerektiği konusunda bilgilendirildiklerini ispatlayabilirsiniz. tabi siz bunu yapıp muhataplara ihtarda bulunmadan önce almışlarsa çeki artık yapacak bir şey yok.

3. kişinin güvenini koruyor bu durumda hukuk.

çekleri faturalı veya bordrolu göndermeseydiniz, çekleri kaybettik veya çalındı diyerek çek iptal davası açabilirdiniz. çekler ibraz olduğunda da çekin istirdatı davası açar çeklerinizi geri alırdınız.

sizin yerinizde olsam dava mava bunlar uzun işler gider bankaya çek defterimden 2 sayfa kayboldu/çalındı ödeme yapmayın diye bir şansımı denerdim. kredi kartını kaybetmek gibi düşün. muhakkak banka bunun bir önlemini alırdı. ayrıca bu durumda 3.kişinin iyi niyetli olup olmadığını biliyor muyuz? muhtemelen organizasyona dahildir o da.

Yardım için yazan arkadaşların elleri dert görmesin. Tavsiyeler için de ayrıca teşekkür ederim.

miele alın.

Miele baya tuzlu. Çok kaliteli olduğunu biliyorum ama bizim bütçenin aşırı üstünde

zamanında cok araştırmıştım bu konuyu. arçelik hiç önerilmiyor. ikisinden birinde kararlıysanız bosch derim ama ben electrolux aldım cok memnunum. marka ve modeli yazarak donanımhaber'de aratırsanız bayagı katkısı olacaktır.

Bosch. Yerli almam

Arçelik 7103 y var bende 1 2 aydır, memnunum şu ana kadar. Değişim kampanyası ben alırken yoktu, yeni mı çıkmış? Ayrıca dolardan olsa gerek zam gelmiş, 1069a almıştım makineyi şimdi 1129 olmuş.

Hocam yeni çıktı sanırım ben de 2-3 gün önce tv reklamında gördüm değişim kampanyasını. Hem beko hem arçelik. Hangi marka olursa olsun alıyor ikiside

valla ben on kusur senedir bozulsun yenisini aliyim diye bekledigim arcelik marka buzdolabi camasir bulasik makinesi ile yasiyorum. eski bekar evimden kaldi, orada kullandim, depoda yatti, sonra iki kere tasindim dalan hala inatla bozulmuyorlar. bizdeki en basit modellerinden biri oldugu icin de olabilir, zira ne kadar mekanik olursa, elektronigi azolursa o kadar uzun omurlu oluyor bu aletler. kombi de en az 20 yillik ben ikinci sahibiyim.

Kesinlikle Bosch almayın, paranızla rezil olursunuz. Servisi montaj yerini beğenmez, o kablo ordan geçmemeli der, bağlamadan gider. Parçası lazım olsa çok pahalıdır. Arçelik alın; kendisi ucuz, parçası ucuz, servisi gelince her türlü çözer sorunu.

arçelik i tavsiye ederim. 4-5 senedir kullanıyorum hiçbir yamuğunu görmedim.

ayrıca arçelikte hem elektronik hem donanım bölümünde çalışan akrabam var, onların referansı sağlam. satış sonrası destek konusunda da beyaz eşyada en iyisi arçelik.

çok programlı vs aramıyorsan profilo.

(profilo,bosch ve siemens aynı ürünler)

hocam içine otomasyon giren bir konuda almanlarla türkleri kıyasladığınızın farkında mısınız? hani rus fransız falan olsa neyse de alman yani.

Benim Köyde yaşayan 60 yaşındaki ilkokul mezunu annem de eline geçirdiği paralarla ( sabit geliri yok, çocukların gönderdikleri para ve kendi üretimi olan pekmez, Fındık vs den Kazandığı paralar) gitmiş eve Bosch marka buzdolabı ve set üstü ocak almış. Anne Bosch pahalıdır paranı keşke ucuz birşeye harcasaydın dedim, kaliteli olsun pahalı olsun ben gene biriktirdim dedi.

60 Yaşında elinde hiçbir teknolojik imkan bulunmayan (internet , mobil internet gibi) annem bile Bosch un daha kaliteli olduğunu düşünüp ve bilip ondan alışveriş yapıyor . Gerisini sen düşün

bu arada arçelik alırsanız 140 liraya +4 yıl (toplamda 7 yıl) garanti yaptırın bence.

tereddütsüz Bosch. arcelik asla ve asla alma ...

Bosch alman üretimi bulursanız, Miele falan almanıza gerek kalmaz. Hem de Arçalik parasına :)

bosh alman+1

Arkadaşlar cevaplarınız için çok teşekkürler. Arçelikteki değişim kampanyasından yararlandık. Eski makinemizi alıp 200 TL indirim sağladılar. Dolayısıyla arçelik almış olduk. Aldığımız yetkili satıcı da tanıdık çıkınca iyi oldu.