sac kavurma yanına pilav. pratik bol ve lezzetli.


-bekar evi anladığım kadarıyla.

Tavuk sote,pilav,cacik..

@manfool
öğrenci evi

ıspanakları guzelce yıkayıp haşlıyoruz. sonra kemıksız agza atılabılecek sekılde parcaladıgımız tavukları da atıyoruz aynı tencereye. sonra bıraz da krema atıyoruz uzerıne. fena olmuyor. kolay guzel yemek.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret, tarif ilgimi çekti, tüm paketi mi koyuyorsunuz çorbanın, su filan ekliyor musunuz?

sulu patates yemeği. makarna makarna derken farklılık olur hem.
yapımı karışık gibi gözükebilir ama gayette basit.

sırayla;

0010 soğanı doğra
0020 2-3 yemek kaşığı kadar yağ koy
0030 2 tane büyük ve ya 3 tane küçük yeşil biber doğra, 0020 den 5 dk sonra at tencereye
0040 2 domates doğra ve 0030 dan 5 dk sonra doğru tencereye
0050 (sayısı göz kararı olsun)patatesleri küp şeklinde kes, gönder
0060 biraz fazlaca tuz + salça
0070 3-5 dakika bunları iyice harmanla
0080 üzerini kapatacak derecede sıcak su koy ve altını kıs. yemeğin piştiğini patateslerin lezzetinden kontrol edebilirsin

olası bir renk beğenmeme durumunda yağ ve salçayı arttırabilirsin :)
bir de, şartlara göre tavuğun göğüs etini 0025. işlem olarak seçerek, yemeğe ilave edebilirsin.

öğrenci evinde sulu yemek.. daha ne, afiyet olsun :)

brokoli karnıbahar havuç sivri biber fırında ısıt üzerine sarmısaklı yoğurt veya kefir dök.

firin varsa hayat cok kolay. donmus balik alirsiniz veya tavuk, firin torbasina atip icine zeytinyagi, sicak suda eritilmis salca, tuz, kara biber, konserve kup ku dogranmis domatesler var ondan (veya usenmezseniz taze domates), arzuya gore dogranmis sogan, cesitli sebzeler (brokoli, biber,vs) koyup agzini baglayip, bir kac delik actiktan sonra 180-200 derecede 25 - 30 dk pisirin, yanina da makarna ve salata.

firinda ispanakli makarna yapabilirsiniz, donmus ispanagi alin 5 dk kaynar suda pisirin. sonra tavada sogan ve arzu ederseniz kiyilmis cevizle soteleyin 10 dk.. o sirada makarnaniz pissin. makarnayi ve ispanagi karistirin uzerine besamel sos dokun (besamel sos icin 4kasik yag 2 kasik un 1 bardak sut kivami koyu olursa sutu arttirin topak topak olmamasi lazim ama olursa da sorun degil.) hepsini borcama dokun, uzerini kasarla kaplayin uzeri kizarincaya kdr firinlayin.

sıpoylır verme la.

yok ayrıca sen kacırmamısın. genel seyırcı anlamıyormus kadının meslegını.

hee genelin dışındaki anlıyo yani? bu nasıl cümle olum. sen anladın mı anlamadın mı onu söyle.

ben anladım.

erkek olana kadar kız çocuğu yapılıyor. Dolayısı ile kız çocuğu sayı olarak daha fazla olur.

değişkenlik gösterir. kesin bir şey söyleyemeyiz. 5 kızın ardından 1 erkek doğabileceği gibi, ilk çocuk erkek de olabilir.

iki aile düşünelim. birinin erkek çocuğu olsun ötekinin kız çocuğu. kız çocuğu olan ailenin yeniden kız çocuğunun olma olasılığı %50x%50= %25 üst üste kız çocuğunun olma olasılığı, giderek düşüyor. diğer ailede zaten bir erkek çocuk vardı, kız sayısının erkeği geçmesi için bir kız çocuğu daha lazım ki bu düşük ihtimal (%25). bana erkek daha fazla olur gibi geliyor.

bence de erkek.

erkek olamaz çünkü %50-%50 oranda olan bir evrende erkek oranı en fazla %50 olur, 51 olmaz.
çünkü erkek olursa daha doğum olmaz.
ama erkek olmazsa kız çocuğunun sayısının devamlı arttması kaçınılmaz olacaktır.
dolayısıyla kız çocuk daha fazla olur.

her ailede 1 erkek çocuk var. kız birden fazla olabiliyor. kız çocuklarının sonsuza gitme şansı var ama erkek çocuklarının yok. dolayısı ile kızların sayısının daha fazla olma şansı daha büyük.

ben de şöyle düşünüyorum
yapılmayan çocuklar da kız erkek oranı eşit olacağına göre,
hiç bu kural olmasa kız erkek eşit oranı eşit olacağına göre,
yine eşit olur kız erkek oranı.

arkadaslar aylak bakkal modunda soyle bir spreadsheet yaptim:

buna gore erkekler her zaman daha fazla oluyor:


www.fileserve.com


dosyaya bakan cozecektir ne oldugunu::

Hesabımı yaptım %50 çıktı.

daha farklı bir cevap vereyim ben. bir kaç grafik görmüştüm. bu grafikler 2. dünya savaşına katılan ülkelerin savaşa katılmadan önce, savaş bittikten sonra ve savaş bittikten 5-10 yıl sonraki kadın erkek oranlarını gösteriyordu.

Savaşa katılmadan önce kadın-erkek oranlarında maksimum %3lük bir fark var. Genellikle erkekler fazla. (erkekler savaşıyor, ölüyor, öldürüyor vs.) savaştan sonraki grafiklerde ise erkekler %35, kadınlar %65 gibi sonuçlar çıkıyor doğal olarak. İşin güzel kısmı şu; en fazla 10 yıl içerisinde grafikteki ülkelerin çoğu kadın-erkek oranını ya eşitliyor, yada erkek oranı yine %1-2 civarı üste çıkıyor. (yine %1-2 lik kadın nüfusunun fazla olduğu ülkeler mevcut ama bir kaç tane)

bildiğim kadarıyla bebeğin cinsiyeti için %50lik oranlar söz konusu. ama evren / doğa / tanrı bir şekilde eşitliyor.

tüm bunları göz önünde bulundurarak söyleyebilirim ki bahsettiğiniz toplumda oran %50-%50 olurdu.

www.fileserve.com adresindeki dosyada olay iyi analiz edilmiş. Sanırım tatmin oldum.
100 ailelik bir toplumda:
50 aile tek erkek çocuk yapacak: 50 E
25 aile 1 E 1 K çocuk yapacak: 25 E 25K
12,5 aile 1E 2 K yapacak: 12,5 E 25 K
6,25 aile 1E 3 K yapacak: 6,25 E 18,75 K
3,125 aile 1E 4K yapacak: 3,125 E 12,5 K
1,5625 aile 1E 5K yapacak: 1,5 E 7,5 K
0,78 aile 1E 6K yapacak: 1E 4,5 K
...

yani bu toplumda 99 erkek (x sonsuza giderken 100 erkek) 94 civarı kız çocuk olacak.
Evet erkekler daha çok. Sanırım X sonsuza giderken de erkek çocuk sayısı kız çocuk sayısından daha çok. Kafa yoran herkese teşekkür ederim.

32 aile olsun
16 ailenin ilk çocuğu erkek diğer 16 kız
16 ailenin
8inin 2. çocuğu erkek diğer 8inin kız
8 ailenin
4ünün 3. çocuğu erkek diğer 4ünün kız
4 ailenin
2sinin 4. çocuğu erkek diğer 2sinin kız
2 ailenin
1inin 5. çocuğu erkek diğer 1inin kız
geriye kalan tek ailenin 6. çocuğunun erkek olma ihtimali %50 kız olma ihtimali de %50.
sonuçta 31kız 31 erkek.

şimdi biraz matematikçi gibi düşünüp aile sayısına x diyelim
ilk çocuklarda x/2 ailenin 2. çocuklarda x/4 ailenin y. çocularda x/ebenin ailenin erkek çocuğu oluyor bunların toplamıda toplam erkek nüfusu.
kızları düşünürsek gene aynı sayıların çıktığını göreceğiz. buradan da eşit olduğu kanısına varabiliriz.

ha şu var ki benim matematiğim baya bir kötüdür.

yok

cam kenarına oturup sigara dışarıda kalıcak şekilde içebilirsin.
içeriye duman girmemesine dikkat et.

valla şöyle bir şey söylenegelir. bilmem ne kadar mumkun.

tuvalete gıdılır ve duman lavabonun gıderıne uflenır, tuvalete duman dolmaz; sorun olmaz...

denir; bilemem.

yasakani'nin dediği şeyi evde dene olursa yapabilirsin.
sanırım ciddi bir bağımlılığın var.

gizli içmenin mutlaka bir yolu vardır, ama o yolu tutturamazsan, uçağın acil iniş yapacağını da hesaba katman gerekli. Muhtemelen ceza falan da alırsın, bu durumda ben içsem bile dumanı dışarı üflemem, izmaritini de yutarım

bi kisa film vardi bununla ilgili.. bulamadim simdi ama..

kokpite git, kelebek camlarıda açtınmı duman neyin kalmaz.

valla dünyanın bütün uluslararası uçuşlarında ve büyük şirkleterin uçuşlarında yasak sanırım. bazı ülkelerde ve az bilindik uçuşlarda hala içen vardır tabi.

yakalanırsan ağır cezalarla karşılaşabilirsin. kelepçelenip sorguya çekiliyorsun ve 10 bin dolara kadar para ödemek zorunda kalabilirsin.

internette bazı yöntemler yazmışlar ama riske girmeye ne gerek var ki...
şöyle bir video var mesela:
www.youtube.com

sigarakolikler bunla başa çıkmak için nikotin bantları ve uyku hapı gibi şeyler kullanıyorlar mesela. bunun dışında bazı büyük ve özel havayolu şirketleri elektronik sigara içmeye izin vermeye başlamışlar sanırım. dumansız ve kokusuz oluyor bunlar tabi.

yanılıp tuvalette içme, para cezası var

giderden üfleme olayını da unutmanı öneririm, kesinlikle ama kesinlikle kokusu duyulacaktır. hem de 10 saniye içinde.

bence kan alırlar.

cam geri dönüşüm kutusuna atardım.

ya da çok romantiksem onları yapıştıra yapıştıra 2 insan figürü yapardım: el ele 1 kadınla 1 adam, odamda dikilirlerdi öyle sanat eseri olarak.

www.google.com.tr

ben soda şişelerinin üstüne zamanında kurutmalı bilmemne hamuruyla süper kahramanlar yapıp sonra onları boyayıp kenarda tutmuştum :) sonra da ufaklıklara hediye etmiştim mahalledeki.

hatta bu yaz gene yapayım biraz soda içip teşekkürler panpa.

ha bi de zaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa üstüne otur xDxd iksDééééééééé

avize yapardım: mikiurl.com
mikiurl.com
ya da küçük abajur olur ona buna hediye edersin.
bir kısmını baharatlık filan yapabilirsin, güzel birer etiket yapıştırırsın, sıra sıra dizersin.

bak biri yılbaşı ağacı yapmış mikiurl.com
ya da sandalye mikiurl.com

müzik kulağın iyi gibiyse kastırıp bir enstruman bile yapabilirsin mikiurl.com

kitaplık, raf tarzı bi şey yapılabilir bence. benim daha estetik bi fikir olarak şarap mantarından yapma düşüncem var mesela kitaplığı, ama üşengeçlikten uygulamaya geçemedim.

anneme gönder :) yemeklik domates şişesi olarak kullanıyor annem onları boş bulaşık makinasın sa falan şokluyor fabrika standartlarında çalışıyor hatun

iclerine isik koyup (boyle yilbasi susu gibi iclerine sarkitarak) dizerdim bi duvara. sahane durur hakkaten. sanirim cok ozendim ben de yapicam.

www.instructables.com
www.instructables.com
www.instructables.com
www.instructables.com
www.instructables.com
www.instructables.com
gibi gibi.

hepsinide farklı menzillere sıralardım.havalı tüfekle çatır çatır kırar patlatırdım.çok eğlenceli oluyo :)

açık arttırma sitelerinde satın bence.

içlerinde mükerrer olmayacak $ekilde $i$elerden olu$mu$ lotlar halinde satABİLİRSİNİZ.

Ders çalıştığım bile oluyor.. Mesela son olarak aöf ye aldım kitabımı gittim..deniz kenarında bi kafeye...kahve... sigara..iktisat... zevklide oluyor..evde toplayamadıım dikkatimi orda toplayabiliyordum..acaip...özellikle pazar sabahları çok erken gazetemi alırım köşe yazılarını altını çize çize okurum...evde yapamıyorum bunu...

tabii ki de her insan bence yapar...bira içiyorum genelde alkollü mekanalardaki müziklerle yazıp okumak daha güzel geliyor bana.hiç de garip bi durum değil yani yapan çok tanıdğım var ayrıca :)

üniversite yıllarımda sık sık yapardım. fakat cafe ya da bar değil, kıraathaneleri tercih ediyordum. basitçe çay daha iyi olduğu için ve çaycıların hangi sıklıkta, kaç şekerli çay içiyor olduğumdan başka kaygıları (ödediğim hesabın işgal ettiğim alana oranı vb.) olmadığı için.

İzmir'deyken d&r dan hoşuma giden bir dergiyi alır bir yerlere oturur kahve içerdim dergiyi okuya okuya.Güzel olurdu.Dışarıdan nasıl görünürdü bilmiyorum ama pek keyifliydi.

e tabi okudugum oluyor. kahve içerim genelde.

sırf ders çalışmak için gittiğim bir starbucks şubesi var. kütüphane ortamı kitap okumak için daha ideal olsa da ders çalışmak, sürekli bir yerlerden bişiler okuyup not almak starbucks gibi hafif müzikli, yemeli içmeli bir ortamda daha rahat oluyor bence. genelde kahve içiyorum ben de ama uzun saatler kaldıysam sandviç türü bişiler + portakal suyu ile destekliyorum.

kahve dünyasına gidiyorum ben de. dergi okuduğum da ders çalıştığım da oluyor.

Ben yapamam, nasıl kafa topladıklarını da anlamam ama kıraathanede çalıştıklarıyla doktora bitiren bir tanıdığım var. Adam evde veya okulda kafasını toparlayamıyordu.

bugün 4 saat oturup ders çalıştım gayette verimli oldu.

kitap okurken bira içmeye gidiyorum, mis mis samimi söylüyorum, hele ki kitap da sardıysa o kadar zevkli oluyor ki anlatamam.

haftada en az birkaç kez yapıyorum bu aralar. gidiyorum rastgele bir kafeye oturuyorum keşfetmek için, laptop varsa laptopumu açıp işlerimi hallediyorum, yoksa telefondan hallediyorum, çok güzel oluyor.

evet, zaman zaman... yeni alınan bir kitabın hiç olmazsa önsözü veya edebiyat dergisinin en ilgi çeken kısımları okunabiliyor (barda) veya derginin tümü/kitabın bir kısmı (kafede). gerek duyunca yazılıyor tabii (barda, kafede yahut otobüste).

on dakikada istiklal'e ulaştığım için mekanlar da oralarda. ilk aklıma gelen asmaaltı (bar diyelim) ve le jardin (kafe).

çoğu zaman bira (barda) ve çay (kafede) içerken oluyor bunlar.

Ben kütüphanelerin kafeteryalarında oturmayı daha çok severim. kitap okuma molası verip çay kahve tost ws. atı$tırırım.

evet.
bankoyu bı kenara ayır.

kalan 5 mactan 3-4-5 tutarsa kazanırsın. yanı 3 tutarsa kazanırsın(+banko tabı)

Alırsın.

google cacheliyor sayfalari, 1 hafta icinde duser cache'den/

google'in cache'ledigi icerige mudahale etme gibi bir sansimiz yok ki? bir sure sonra silinir onlar google'dan da.

moderatör değil ama cevaplayayım:
daha önce burda biri söylemişti. google kendisi bir süre saklıyor elindeki görüntüyü. sonra google'dan da bulunmuyor bir süre sonra.

teknik meselelerden anlamam ama söylenen buydu.

@compumaster

her cumlenıze sanırım bı cevabım var, buyrun...


(bkz: moderasyon)

benim kimin ne yaptığını bilmem gerekmez. çok isterseniz "oturur şu yazarı çok seviyorum, bu siteye çok yardım etti, o benim canım, o hepinizin canı." gibi bir şeyler yazarsınız ve bu sitedeki bi yere monte edersiniz. moderasyon ne demek siz onu bilmiyorsunuz asıl sanırım.

evet, açıklamak zorunda değilsiniz. açıklayın demedim zaten.

neden batıyor anlamıs degılmısınız, anlatayım. herhangı bır aktıvıtesı olmayan kısının "moderasyon" da olması doğru bır sey degıl. ben de burada zaman gecıren bırı olarak bunu dıle getırıyorum. sız bunu batmak olarak algılıyor olabılırsınız ama daha guzel ıfade şekilleri de mevcut.

ben bu sitenin teknik kısımları için hiç çalışmadım.
herhangi bir şey yapıp o yapılan şeyin kullanıcılarından(öyle ya da böyle ayakta kalmasında pay sahibi olan kişilerden) teşekkürden başka bir şey beklemiyor olmak çirkin bir şey. ben de kullanıcı olarak buna karşı çıkabilirim, çıkıyorum.

eleştirimin yapıcı olduğunu düşünüyorum ve bu duyurudaki amacım eleştirmek değil. onu zaten soru olarak değil, duyuru olarak 5 dakika önce yaptım.
yanlışınız var, buraya sizin neye nasıl inisiyatif gösterdiğinizi sorgulamak bir şeylere yarayacaktır.

daha 2 ay önce sözlükteki "ekşi duyuru" başlığına yazdığım bir şeyi silmem için özel mesajla ricada bulunulduğuna göre, sanıyorum burada da bir şeylerin sorgulanması bir şeyleri değiştiriyordur.

diyelim ben moderasyona, moderasyona hic bir katkisi olmayan 3000 kisiyi aldim. Ne degisecek?

robin'in moderatörlükten silinmemesinin sebebi sanırım yapım aşamasında yaptığı fedakarlıktandır. onca yaptığı fedakarlıktan sonra giremediği ya da zaman ayıramadı diye moderatörlük yetkisini silmek biraz vicdansızlık olurdu. site sahibi belki vicdani sorumluluk hissediyordur kendisine bu da gayet normal.

buraya kadar normal ama compumaster'ın sana neden batıyor demesi, demin savundukları " @x @y lerin atışmalarında önünü alamıyoruz " dedikleri şeyle çatışıyor.

imam-cemaat ilişkisi.

@compumaster

bu son cevabınızın(sorunuzun yani) tartışmanın seyriyle ilgisi yok. ayrı bir duyuru sorusu olarak açarsanız bunu oturur uzun uzun cevaplarım.

burun sokmak: bu işin özü moderasyonun işlem kapasitesinin az olduğunun düşünülmesi değil mi? bu doğrultuda gidilse daha faydalı olabilir. hiç kullanmadığı modere etme yetkisinin robin'i onore etmesi biraz garip olsa da onun üstünden tartışmak kimseyi bir yere götürmez.

o kişiler moderatif işlem konusunda aktif olmak yerine, ekşi duyuru konsept geliştirme konusunda ve moderasyon altyapı konusunda destek oluyorsa? sonuçta ekşi duyuru geniş bir konsepte sahip ve sürekli daha da geliştirmeye çalışan bir grup insan var. önemli konuları danışılacak, sitede yetkileri olan kişilere ihtiyaç duyuluyor olamaz mı? 4 tane aktif moderatör yerine, 4 aktif 4 daha az aktif fakat siteye her anlamda katkıda bulunmaya çalışan toplamda 8 "yetkili" kişinini olmasının ne zararını gördünüz anlamadım.

bu ekşi duyuru'da ne olaylar yaşandı, ne anılar saklı duyuru'nun tozlu sayfalarında. her olayda birlikten kuvvet doğar düşüncesiyle hareket ettik. son kullanıcı olarak sizin olaya tek bir açıdan bakmanız doğal tabii.

Moderasyonun yetersiz olduğunu düşünüyorsanız moderasyonu uyarınız. herkes uyarırsa moderasyonun işi epey kolay olurç

"moderasyonu uyar" diye bir kisim var orayi kullanmakta fayda var, moderasyon aktif mi degil mi yeterince belli oluyor.
ayrica sukela olacak sey bi fayda katip "moderasyonu uyar" aparatini -dogru- kullanmak.

patron buralardayken bi ekleme yapayim. hani bi 3 ay evvel sayfayi eski haline (sola yapisik) getirecektin :(

@deckard'ın dediklerine katılıyorum.

bundan ayrı olarak, ben de siteye daha fazla yardımcı olabilmem konusunda yetkili kişiye güzel bir mesaj atmıştım ama kaale alınmamıştım. bu duruma içerlenmiştim aslında ama zaten cevaplarımla her zaman yardım etmeye devam ediyorum.

Ben moderasyonun elinden geldiğinin en iyisini yaptığını düşünüyorum. robin'e de "sana duyuru denetlemekte ihtiyacımız var" denilse gelip hepsinden çok çalışır, onu da kesinlikle biliyorum, adam kaç bin senelik arkadaşım.

Diğer konu, ermanen gibi ben de birkaç defa burayı daha iyi bir yer haline getirmek için katkı yapmaya çalışmış, hiçbir yorum almamıştım. Birinde sözlükten mesajla compumaster'a yazmıştım, cevap vermemişti, diğerinde compumaster'ın (veya fader'ın) açtığı bir başlığa uzun uzun yazmış, başlıktaki diğer söylenenlerin çoğu yorumlanırken benimki kaale alınmamıştı. Bunu sonra bir yayın hakkı ihlali uyarısı yaparken compumaster'a yazdığımda oraya yazdığım konularda bir düzenleme yapma planı olmadığını söylemişti. Aklıma ara sıra başka şeyler de geliyor ama artık akıllandım, yazmıyorum. Burası bu haliyle de beni yeterince eğlendiriyor. Daha az bozulması veya kapanmaması için de elimden geldikçe moderasyonu uyarıyorum.

işler düzgün gidiyorsa, sana ne, bana ne, kime ne?

cok sacma.

moderasyon gerektiren bütün ortamlarda moderatörler iktidara yakınlığıyla bilinen pasif kişilikler arasından seçilir. yani yancı diye tabir ettiğimiz tiplerin dışında kalan insanlar moderatörlük yapmaz, kimse de onlara moderatörlük teklif etmez. düzenin bir gereğidir bu.

bunlardan bi tanesi dün iki tane cevabımı abuk bir gerekçeyle sildi. tabii ki nasıl bir hata yaptığını yakında anlayacak ama aktif/pasif oranı moderasyon için asla esas sorun olamaz. birileri daha gayretlidir daha sadıktır daha fazla çalışır dengeler, asıl önemli olan o çok çalışkan moderatörlerin ne kadar becerikli ve kifayetli olduğu. gördüğümüz kadarıyla buradaki moderatörler yeterince sadık ve çalışkan olmalarına rağmen bu işi kıvırabilecek zekaya ve yeteneğe sahip değiller.

benim icin farketmez anlaminda bir cumle.

biliyorsundur, yabanci baya varoluscu bir eser. varolusculuk da cogu zaman insanin kendi davranislari kaderini cizer, her turlu deneyim esittir aslinda seklinde bir felsefe. o yuzden anne mi olmus, para mi kazanmis/kaybetmis, kiz arkadasi mi olmus, bunlarin hepsi ayni aslinda, cok umursamaya gerek yok, seklinde, gibi yorumlarim ben.

ça m'est egal'deki /m/ "me"dür ya, yani "bana, beni, ben"

benim için bir'deki bir aslında sanki sıfır. yani bana fark etmez, fark yaratmaz ben üzerinde. ben üzerinde fark yaratacak şey, benin edimleridir. benim edimleridir.

gibi anlamıştım ben okurken.

osmanbeyden taksime metro ile, taksimden bostancıya sahilden dolmuş ile, heralde 2 saatten fazla sürmez.

2 saat mümkün değil. osmanbey-taksim zaten 10 dakka. taksim'den bostancı'ya bile 1 saat tutmaz.


alternatif:

mecidiyeköy'e geçin metroyla. mecidiyeköy'den metrobüs'le söğütlüçeşme'ye gidin. ordan dolmuş var tam metrobüs çıkışında görürsünüz sarı dolmuşu. sorarsınız bulursunuz.

10dk + 25dk + 20 dk= 55 dk civarı.


edit: galiba staj mülakatı için gidiyorsun. e tabi bu sayılara güvenme o zaman. biraz daha erken çık yola. ama 12.45 gibi çıkarsan yola orda rahat 1 yarım saatın kalır gıbıme gelıyor.

nişantaşında nişantaşı kadıköy dolmuşları var. o saatte yol açık olur. kadıköye varıp, oradan bostancı dolmuşuna binersiniz hemen. yine bi 45 dakikanız yolda geçecektir.

legal olmaması gerekir.

öyle bir entry görsem, anında gammazlardım.

benim tarihçem temiz. denesem mi acaba_? uçururlar mı tek entry'den_?

@ayiadam

dene panpa dene, uçurmazlar bişey olmaz.
:)

uçursalar nolur ki hem. zaten sozlugun boku cıkmıs. eskisi gibi değil falan filan...

silinir bu.

herhangi bir başlık demişsin.
başlık; galatasaray
entry; o değil de mila kunis de çok taş hatun.
sence legal mi?

@xenophobe

bence evet.

galatasaray değil ama mika çok taş anlamında. yanı gs'nin çok taş olmadıgını anlatıyor.

bana da telefonda vodafone'u diğer gsm şirketlerinden ayıran ne falan diye sormuşlardı. uluslararası bir şirket olduğundan falan bahsettim. büyük ihtimal bu tarz sorular değil de sizi tanımalarını sağlayacak sorular sorarlar gibi geliyor. ben de katılacaktım da ankara'da olduğum için katılamadım:(

valla ben de bugun bı mulakata girdim ve ilk birkaç soru karşısında apışıp kaldım. derken kontra atağa kalktım.

sonraki her soruya: "bilmiyorum. görmek için geldim. görücez bakalım. fena değilsiniz herhalde." gibi şeyler söyledim. hatta bi ara insan kaynakçısı mülakat kişisi, firmaları hakkında nerden ne yonde bılgı aldıgımı sordu.
netten baktımi hep kotu seyler yazmıslar; dedim.
kadın da bana "ekşi sözlukten baktın heralde" dedi.
evet, oraya guvenıyorum cunku dedım.

cengaverce sozlugu savundum.

sımdı bunları nıye anlattım. yardımcı olmak ıcın. hakkaten bı mıktar "genclık demek fırsat demek" gıbı kolpa lazım ama bı mıktarda "yææææ sıkerım lan fırmanızı artıslık yapmayın, ne bılıım aq" tadında cevaplar vermek lazım. cıdden.

elindeki avea ve türksel hatlarını vofodofona taşıdığını söyle.

vodafone'nun tüm dünyada en büyük gsm operatörü olduğunu bildiğini, teknolojiden çok etkilendiğini söyle.
sms'i keşfeden bir operatör de staj yapmanın seni heyecanlandırdığını, takım çalışmasına çok inandığını, çok azimli ve yeni bilgiye aç olduğunu belirt.
özellikle telsim'in satın alınmasından sonra alt yapıda yaptıklarını taktir et.
staj'ı bir öğrenme fırsatından çok profesyonel hayata bir adım olarak gördüğünü söyle.
kendine güvenen, ama heyecanlı bir tip çiz.
başarılar

öyle başlık olmaz olsun, ben olsam yazmazdım altına birşey.. formata aykırı bu arada ama başlık mı entry mi dersen birşey diyemem..

@rednoff

olmaz olsun değil, olur olsun. her bi bok olsun sözlükte, tırsmaya gerek yok.
asıl sizin bu cevap buranın formata aykırı galiba. entry, formata uygun mu diye soruyorum. bilmiyorum cevabı veriyorsunuz sırf cevap vermıs olmak ıcın. asıl amac da baslıga kaymak.

o zaman bu duyuruyu okuyan herkes gelsın altına "bılmıyorum" yazsın, hatta hepımız her duyurunun altına "bılmıyorum" yazalım.

bence değil.
edit: uygun yani

bence diye başlamak sorun olabilir gibime geliyor.şuna bi bak derim "başlıktaki entry'lere fiziksel referans içeriyor"

@yasakani
formatlar hakkında çok şey biliyorsun heralde.. kendi sözlüğünü açsan ya sen ve senin gibiler.. belki o zaman ek$i eski okunur haline döner..

yazar

kısmından dolayı bence. emın degılım.

yanı "orhan pamuk" başlığına.

tam olarak "asdkaskdakdkasdkaskd yazar." yazılmış gibi değerlendirilebilir bence.

yazar kısmıyla ne alakası var. türkçe değil işte. futbol başlığına very good sport diye tanım yapmak gibi.

gayet legal. yazar kelimesi tek başına bir tanımdır ve entry'yi legal yapmak için yeterlidir. bunun futbol başlığına very good sport yazmak ile alakası yok. daha çok "very good oyun" yazmak gibi bir şey ki bu şekilde bir entry de legaldir.

ben kullanmıyorum siteye de bakmadım. şimdi o kenardaki reklamlara tıklayanların sayısı çok çok az zaten. Oradan düzgün bir gelir geleceğini sanmıyorum.

Ayrıca garip değil zaten bağış yapmak. Sonuçta işe yarar, kullandığınız bir şey yapılmış. Eline sağlık demek için 1-2 $ donation yapmak normaldir.

o kadar cahilce sorular sorup, üstüne de bilmiş gibi yorum yazmışsınız ki, helal olsun.

yarattıklarını herkesle paylaşan çoğu programcı (ki özellikle de açık kod sevdalıları) sadece bilgisayar üzerindeki masraflarını değil, günlük yaşamlarında da yardımcı olabilmek için ufak miktarlarda bağışların yapılması için bir altyapı oluştururlar. amaç parayı götürmek değil, akmasa da damlar diyebilmektir. hele ki ücretsiz olarak faydalandığınız bir oluşumun yaratıcısına biraz bağışta bulunmak, en hafifinden "adam ne iyi düşünmüş, çorbada benim de tuzum olsun biraz" diyebilme inceliğini göstermektir. durumunuz yoksa ya da vermek istemiyorsanız da kimse size "neden vermedin" diye sormayacaktır ufacık bir katkıyı.

ek$igator, sözlük yazarlar haricinde, sadece okurlar için de kullanılmaktadır:
"- Ekşisözlük yazarı olmayan kullanıcılar tarafından da kullanılabilen bir uygulamadır"

eksigator.com

@demcan

helal olmasın. helalle işim yok, öncelikle.
cahilce sorular sorduğum doğru. bu konuda bir şey bilmiyorum ki bunu zaten sorarken belirttim. üstelik bilmem de gerekmez. öğrenmek için soruyorum işte. hele bilmiş gibi yorumu nerde yaptığımı ise hiç anlamadım. bi yorum falan yapmadım ki ben.


sadece okurlar da kullanabiliyormuş, bunu da şimdi öğrendim de o kısımda da yorum yok. ki o kısımda ciddi olmadıgım sanıyorum cok barız.

hakkaten bı cevap verirseniz çokzel olur.

hosting masrafını unutuyorsun galiba... üstüne de emeği var. internette free font indirirken bile donate demişliğim vardır.

türk milletiyiz işte :) garip geliyor.

ben de çok az rastladım. 1-2 arkadaşım var ara sıra gidiyorlar.
onun dışında elinde işe yaramaz parça parça kumaşı olanlar, bu kumaşlar bi işe yarasın diye gidip onları kıyafet haline getirtiyor.

ya da ufak tefek fermuar-yırtık mırtık işleri için ben de gidiyorum.

ama ben de bu yaşıma kadar hiç görmedim ki biri gitsin büssürü para verip kendine özel bişey diktirsin.

aslında tarz.

annemin terzisi var. ona birçok şey diktiriyoruz ailecek.

palto vs dikmek kolay değildir. bütün terziler yapamaz. özellikler erkek terzisi arayın diktirecekseniz.

dükkanlarda satılan elbiselerin kumaşlarından çok daha kalitelisini, çok daha kaliteli bir dikişler daha da ucuza getirebilirsiniz terziye diktirerek.

sabunla ölçü alınmaz bu arada. sabunla kumaş parçası elbisenin parçalarına ayrılmadan üzerine konulan patronların kenarı çizilir :))

sadece internette rastladığım kıyafetleri terziye diktiriyorum hala. zaten iyi bi terzin varsa ve fiyatta da uçmuyorsa istediğin kıyafeti diktirmek daha mantıklı gibi. ama palto diktirmek hakkaten sıkıntılı iş dikecek terzi de bulmak zordur herhalde.

evet fellik fellik istediğim şeyi aramaktansa -ki alışveriş merkezi gezmekten nefret ederim- çizip diktiriyorum.

evet, tüm elbiselerimi annem diker ve çok memnunum :)

anneannem palto diker bana.

haberlerde izlemiştim.evet biraz zorla gibi görünüyor ama evlerine götürüyorlar(mış).

bence çocukların iyiliği için götürüyorlar. malum kavşak trafiği. o poşetlerden biri yola uçar, çocuklar arkasından koşturur...

ayrıca pek ailelerinin haberi yok gibi.

zorla götürülüyorlar gibi ama e çocuk zaten gitmek istemez. normal bence.

ha yasal kısmına gelirsek de bence öyle bir yeşillikte oturup takılmak yasak olabilir zaten.

bunlar hep tahmin tabi.

ayrıca ntvmsnbc'yi de kutluyorum. olayı, çocuklar mobese'ye "yakalandılar" yerine "takıldılar" şeklinde aktarmışlar.

hırsız falan olsalar polis tutup mum yakmaz kendi elleriyle. o mumlarla kötü şeyle yapar. hele ki çocuksa.
ihbar eden olmuştur, belki mobesenin başındaki eleman, bunlara bilgi geçmiştir, bişedir, ilgilenmek zorunda kalmışlardır. dendiği gibi evden kaçmışlardır ya da kayıp sanılmışlardır falan fistan türlü şey. bi de yolun ortasında 2 bacak kadar çocuk. benim bile gidip ordan alıp götüresim gelir.

kemal reis kızınca sustuç

arkadaşlar çalışıyor'daki arkadaşlardan biri oldu.

içerdeyim.

şu anda evet. bende normal.

19.yy a dair film biraz zor gibi. asıl fordun üretim bandını geliştirdikten sonra iş karışmaya başladığından işçilere dair filmler genelde 20.yy a dair oluyor. ama böyle bir film bulursan banada sözlükten mesaj atarsan sevirinirim.

www.sanatlog.com

bu sayfayı incelemeni öneririm

germinal'i kullanıcam mesela. bana da haber ver diyenlere duyurmuş olayım.

taçtan ofsayt olmaz.

kornerden de zaten olamayacagı ıcın olmaz.

mantığı da şu, futbol oyun kuralları gereği elle müdahele olamayacağı için olmuyor. (özetlen) benzer şekilde bir hucum yapan futbocunun eli/kolu rakibinin bedeninden kaleye daha yakınsa ofsayt olmaz.

@sotw yanlışın var.
elden koldan her bişeyden ofsayt olur.

@yasakani : bi bakalım, en son çocuklar duymasında meltem o şekilde tarif etmişti :)

sayar mısın bilmiyorum ama wikipedi'de şöyle yazıyor;

"FIFA Genel Sekreteri Urs Lins imzasıyla ülke federasyonlarına gönderilen 968 nolu sirkülere göre kafasının, vücudunun veya ayağının herhangi bir bölümünün rakibin kale çizgisine toptan ve son rakipten daha yakın olduğu anlamına gelmektedir. Kollar bu tanıma katılmamıştır. Futbol baş, vücut ve ayaklarla oynanır. Eğer bunlar rakibin kale çizgisine yakınsa orda potansiyel bir avantaj vardır. Yalnızca kollar rakibin ilerisindeyse, kazanılacak bir avantaj yoktur şeklinde yapıldı."

saymam tabii ki viki'yi.
viki neymiş.
:)

du bakalım ben de merak ettim. resmi kaynaklara göz atayım. sen de aranmaya devam et abi. resmi kaynak bulalım da sustursun 2mizden 1i diğerini.

yalnız ben emindim, şimdi değilim. ufaktan geri adımlara başladım.
:)

www.fifa.com

linkte sağ üstte pdf doyası var. orda arattım epeyi. sen haklı çıktın. bunu da öğrenmiş oldum iyi oldu.

kollar ofsayta dahil değilmiş cidden.

o metindeki kasıt sadece ofsaytta bulunan oyuncunun kolları. o kural elden çıkan top ofsayt olmaz şeklinde değil, taç atışı ve köşe vuruşunda ofsayt aranmaz şeklinde.

zaten uygulanbilirliği de tartışılır, bizim yan hakemlerimiz gözünün önündeki taçı veremiyor korkusundan, ele kola bakmaz çeker bayrağı.

oyun sahasının dışına çıktıktan sonra topun tekrar oyuna sokulması sırasında ofsayt kuralı gözetilmez diye özetliyeyim. nedir bunlar? taç, korner ve aut atışı.

aut atışından da, kalecinin topu elle oyuna sokmasından da ofsayt olur.

"ben x takımlıyım,ama bakın nasıl da objektif,güzel yorumlarda bulunabiliyorum" demekten başka bir şey değil.

geri kalanlarda bu mantık ile dalga geçen grup.

artık nerdeyse hepsi dalga geçmek için.

eskiden cidden takımını belirtmek için yapıyordu insanlar "objektiliğini" kanıtlamak için, sonra kimileri "subjektifliğini" yani kendi takımlarına "aşk"larını kanıtlamak için yazdılar sonrası klasik ekşici piçler bokunu çıkardılar.

şimdi ciddi olanlar entry'nin başındakiler.
yani:

öncelikle belirteyim galatasaylıyım ama bıdıbıdıbıdı vıdıvıdıvıdı.

şeklindekiler ciddi.

fenerbahçe başlığına geliyor, hafif öven bi entry yazıyor. altına da not:gsliyim yazıyor. aklınca diyor ki "lan fenerliler bunu okuyunca helal lan adam objektif işte diyip şukumu verir." ben gördüğüm yerde - basıyorum çok güzel entry olsa bile.

200 sayfalık kitabın 9 saatte bitmesi biraz yavaş sanki ancak 2 saatte bitmesi saçma bence. hızlı okuma yarışması yaparsak bitiririm bende herhalde. ortalama zorluktaki(anlama açısından) bir kitabı saatte 25-30 sayfa hızla okumak oldukça normal. bu konuda yaptığım bir iki muhabbette çevremdekilerin de aşağı yukarı bu hızda okuduğunu gördüm.

kitap okuyorsam eğer hızlı okumayı sevmiyorum çünkü okuduğumu çok sindiremediğimi düşünüyorum. ama benim zeki kardeşim 400 sayfalık bir kitabı eline alıp bir gecede ve bir seferde bitirebiliyor.Ve öyle abartı bir halde okuyor ki kitap dayanmıyor bi noktadan sonra kendisine.Ben şahsen kitap okumaktan zevk almam öyle bir durumda, sende de sorun yok bence.

1 saatte 120 sayfa fazla hızlı, 1 saatte 22.222 sayfa fazla yavaş diyorum ben.

ben de bazen dehşete düşüyorum. millet benim 3 günde bıtırdıgım kıtapları bı aksamda okuyor.

yanı gelen olarak cok mu yavas okuyorum dıye soruyorum ben de bazen kendıme.
ama sunun da farkındayım. bu cok bilmişlerin bi tavsıyesı var ya: okudugun satırdan hıcbır sey hatırlamıyorsan da onemlı degıl, beyın onu almıstır.
ben tavsıyeyı ıplemıyorum. donup yıne aynı satırı okuyorum. teorik okumalarda zaten şart. ben olay yazılarında da bı daha bı daha okuyorum valla. zaman kaybını goze alarak okuyorum. dolayısıyla ben de cok yavas okumus oluyorum ama sorun olarak gormuyorum.

ne kadar sindirerek okuduğun da önemli, benim bir arkadaşım 5 sayfayı yarım saatte anca okur ama 5 sayfadan sayfalarca özet çıkarabilir.

Bahsi geçen kitabı bilmiyorum, lakin uzun uzun kafa yorulması gereken, haliyle pür dikkat okunması gereken bir kitapsa normal bence. Tanrı Yanılgısı'nı okurken saatte 20-25 sayfa ancak okuyabiliyordum ben de örneğin.

yakında deistliğe geçersin, sonra ateistliğe, sonra da areligious olursun.. sonra da sikinde olmaz zaten.

seninki cüppeli'nin vaazındaki mevzuya dönmüş. diyodu ya "yarabbi arada bir iki salla şunlarıda saflar sıklaşsın":)) işin kısası sen rahattayken ateist gezersin bir iki sallandımı camiye koşarsın.

inandigin veya inanmadigin seye illa isim koymak zorunda degilsin. ben agnostigim dedin diye her hal ve hareketin buna uymak zorunda degil. agnostizm/ateizm/islamiyetin kaliplarina uymaya kasmana gerek yok. ayni gün icinde ellerini acip allah'a dua edip bir katolik kilisesinde mum yakabilir ve ben ateistim diyebilirsin, ben de yapiyorum. rahat ol yani.

derdimi tam anlatamadım sanırım. ben mantığını ön planda tutan bi insanım. müslümanken sahip olduğum değer yargılarımın çok büyük bir kısmı kökten değişti. hırsızlık yapanın kolunun bacağının kesilmesi gerektiğini savunabilen bi kafaya sahiptim. tartışmalarda islamı savunurken kullandığım argümanları hatırlayıp asdgagdfga diye gülüyorum şimdii oha diyorum ben neymişim. şimdi daha hümanistim daha çevreciyim. 3. gözümün açıldığını bile söyleyebilirim. yani bu saatten sonra allah a inanmak gibi bi seçenek mümkün görünmüyor. inancım için bi etikete de ihtiyacım yok. yani rahat olmayı ya da tanrı mevzuunun skimde olmamasını ben de isterim. öğrenmek istediğim yaşadığım o garip duyguların benim yaşlarımdaki benim durumumdaki insanlar için nasıl devam ettiği. sadece eski sanrıların şimdiki bana olan etkilerinden basediyoruz, yeni bir tanrı bulma arayışından değil.

panpa ben de aklım başıma geldiğinden beri (14 yaş civarı) allahsızım. öncesinde bayram namazına giden, arada oruç tutan bi elemandım.

yani uzun süredir çok net reddediyorum -tanrıdan emin değilim- dinleri.

ama hala arasıra uyurken allaha sıgınıyorum, çok komık oluyor.

bence acilen islam'a dön.

melodica, bence yaşadığın şeyin adı, "gelişmek". insan, aklı geliştikçe ve vizyonu açıldıkça enteresan ruh halleri tecrübe edebilirsin. zira beynimiz beden kimyamızı, beden kimyamız da yine beynimizi etkileyebilir.
dinler saçmalığını vs geride bırakman da "gelişen aklın" bir ürünü zaten.

3. gözün açılması gibi bir takım spiritüel deneyimler yaşadığına inanıyorsan, keyfini çıkart. şahsen benim o tip bir tecrübem yok, ancak olsaydı keyfini çıkartırdım sanırım.

reçetesi yok. ne zaman geçmesini istersen o zaman geçer. aslında var olmadığı açık şeylerin sana müdahalesi söz konusu değil. ne oluyorsa kendi kendine yapıyorsun tabii ki. kaldı ki allah'ın da işi yok sen inancından vazgeçtin diye çarpıntıyla seni mi uyaracak? ben de vazgeçtim beni uyarmadı. bu tip çarpıntı ve benzeri fizyolojki uyarıları hiç görmemiş binlerce atayis var. ne bu farklı muamele? seni daha çok seviyordur ya da. en kısa haliyle abuzer kadayıf'tan geliyor;

"boş ver abi dalgana bak, çak o zaman çak, çak, çak!"

cok karmasik bir durumda degilsin aslinda. marx dinlerin yoksunluk duygusunun disa vurumu oldugunu soyler. muhtemelen dindar hislerinin nuksetme anlarinda fiziksel alanda sorunlarini cozemedigin icin siginacak daha guclu bir sey -fizikotesi-bir varlik ariyorsun ve o da alisilmis sekilde tanri oluyor. bence cok korkulacak, tedirgin olunacak bir durum degil. ve agnostisizmle celisen bir durum da degil; agnostisizm bilemezsin diyor, iman etmek icin bilmek gerekmez zaten, iman farkli bir durum. muhtemelen yasadigin bu paradoks iman ve inanc kavramlarini karistirmaktan kaynaklaniyor.

bir de cok uzun zaman ve cok icinde kalmissin aslinda o cevrenin. sana nuksetmeyecek de bana mi nuksedecek? geldiginde ibadet edersin dilersen, zaten kendine o esnekligi tanidiktan sonra muhtemelen bu his de seyrelir. cunku bana kendini "geri donmemek" konusunda ikna etmeye calisiyorsun gibi geliyor.

aslında çağımızın hastalığı bu. insanlar kitleler halinde tanrının olmadığını kendi yüzlerine vuruyorlar. bir geçiş sürecindeyiz. birkaç yüzyıl sonra ne din, ne tanrı kalacak. biz ''tanrı'' yüzünden milyonlarca insanın öldürüldüğü bir çağdan tanrı ve dinlerin olmadığı nispeten yeni bir çağa geçerken tam arada yaşayanlarız, dolayısıyla bazıları hatta çoğu için kolay olmuyor bu. kimimiz kolaylıkla varıyor gerçeğe küçük yaşlarda, kimisi ise kirli geçmişinin etkilerinden asla kurtulamıyor maalesef. (bkz: kimsenin tanrıya inanmaması)

bir tanrı olduğu fikri sana dikte ettirilmeseydi ve sen onu tanımasaydın bunca yıl yaşadığın tüm olayları ona göre yorumlamaz, onun varolup olmadığını düşünürken kafayı sıyırmazdın. yani agnostiğim dediğin şu sıralarda sana o anlık şeyleri yaşatan şey gördüğüm kadarıyla ağır geçmişin. bir süre sonra bu işleri düşünmenin bile çok boş olduğunu, kafanı sevdiğin şeylerle meşgul etmen gerektiğini farkedeceksin. insanların düşünceleriyle veya kişilikleriyle, hayatlarıyla ilgilenme, kendi beyninin sınırlarını zorla ve sonra hepsini çöpe at. hepsi boş. döngüye katılmak için sadece birkaç on yıl kaldı. sonra yoksun!

hukukçu değilim, böyle bir tecrübem de yok ama sanki bu işler mahkemeye taşındığında "gak guk yasa hukuk"tan öte durumun hakim tarafından genel olarak her yönüyle ele alınması sonucu karara varıldığını biliyorum. hiç emin değilim ama sanırım öyle. yani sizin için iyidir tabi bu.

emsal bir dava bulmak için araştırmalar yapabilirsiniz sanırım, ya da hukuk fakültesi olan ünivlerin çeşitli forum vs'lerindeki öğrencilere sorarsanız bu tip bir davayı daha önce tüd etmiş olabilirler ve belki daha somut bir yardımları dokunur.

evet, bi bok bilmeden cevap vermiş oldum ama babalamak değil de yardımcı olmak istedim.

kolay gele...

yasakani'ye şu açıdan katılıyorum, eğer yasalara aykırı bir durum yoksa (yani adam satışı yapmakta %100 haklı.. yasal olarak) bu durumda hakimler şuna bakıyor genel durum ne? ne olmuş? ne bitmiş? tabi bunda iyi avukat da lazım. yoksa avukat "buraya kadar" derse kaybedersiniz.
ilgisiz olsa da şunu okumuştum. Belki bilirsiniz açık fatura kapalı fatura diye bir şey var. aslında bu yasal bir uygulama değil. (Kaşenin üste veya alta atılması ile ilgili bir şey bu) Yani yasalarda adı geçen bir şey değil. ancak bununla ilgili şu tür bir şey var:

Uygulamada, faturanın üst kısmına veya alt kısmına kaşe basılarak imza atılması farklı
algılanmakta ve tartışılmaktadır. Faturanın üst kısmına kaşe basılarak imzalanması AÇIK
FATURA, alt kısmına kaşe basılarak imzalanması KAPALI FATURA olarak uygulaması bir
teamül olarak ticari hayatımıza yerleştiği görülmektedir. Fatura bedeli karşılığı yapılan
ödeme için makbuz alınmadıkça fatura tutarı ödenmiş veya tahsil edilmiş sayılmaz. Diğer
bir ifade ile, kaşenin faturanın alt kısmına basılarak imzalanması o fatura bedellinin tahsil-
tediye edildiği anlamına gelmez. Nitekim bu konuda değişik zamanlarda ticari ihtilaflara düşüldüğü
ve konu yargı tarafından farklışekillerde yorumlanarak sonuçlandırılmaktadır. Bu konuda, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin, 18.01.2001 tarih, E.2000/6236, K.2001/300 sayılı kararının özeti aşağıdaki gibidir. “Borçlar Kanunu'nun 182/2. maddesinde, aksine sözleşme ve adet bulunmadığı takdirde, satıcı ile alıcının borçlarını aynı zamanda ifa ile yükümlü olduğu belirtilmiştir. Ayrıca faturanın kapalı olarak düzenlenmiş olması mal bedelinin peşin olarak ödendiğine karine teşkil edeceği kabul edilmektedir. Bu nedenle kapalı faturanın ödemeye karine (ispat) teşkil ettiği ve bu karinenin (ispatın) aksinin davacı tarafından kanıtlanamadığı gözetilerek bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar tesisinde isabet görülmemiştir”


yani türkçesi eğer yasada yazan bir şeyin üstünde güce sahip olmasa da halkın genel olarak kendi kendine "uydurduğu" uygulamalara da daima bir göz atılır. yani asıl kanıt olarak değilse de gerçek olabileceği de göz önüne alınır, değerlendirilir. ama aksi durumlarda yasa en önemli "şeydir" gibi bir şey :)

özetle siz yaptığınız tüm masrafları bir şekilde kanıtlar ve biz bunu satın da alabilirdik, kendimizi "büyüttük" derseniz, binanın satışı iptal edip yeniden satışa açık hale getirilEBİLİR. (ALTINI ÇİZEYİM: BELKİ)

Son kez hukukçu değilim. Sadece düşüncelerimi aktardım. Bol şans.

çok teşekkür ederim ilginize...
valideyle detaylı kurcalayıp, profesyonel avukattan da bilgi alacağız.
elbette yapılan tadilatın ve harcamaların faturaları yok ama eve biri gelse bunların 20 yıl öncesinde mi 3-5 yıl içerisinde mi yapıldığını, dolayısıyla bizim tarafımızdan mı yapıldığını ev sahibi tarafından mı yapıldığını anlar...
ev sahibi kiradan kestim dediğinde ise banka havale dekontları deva olacaktır zannımca...

delisiz? kullanım yeri nedir?

uydurma bir kelime sanırım. (bkz: neolojizm)

çılgınsız, çılgın olmayan, delice/çılgınca olmayan gibi anlamları olabilir. nerden geçtiğine de bağlı.

bir yerde görmedim.

ama ingilizce bir diyalogda kullanılabilecek bir kelime gibi geldi bana.

sonra türkçesini düşündüm ama tek kelimeyle karşılayamadım kafamda.

ne olduğunu bilmiyorum ama

www.facebook.com

"yerel işletme" olarak görünüyor :)

bi de bu var.
www.risalaonline.com

aslında çok şey var da öylesine seçtim...

e bizde de değişmiyor mu saatler?

bakanlar kurulu karariyla bir gun gec degisiyor, oss ayagina.

iphone da nasıl olacak aradım taradım bulamadım...? sabah erkenden işe bir saat erken mi uyancaz?

iphone ve diğer smartphonelar ve bilgisayarlar otomatik değiştiriyorlar varsayılan ayarlarındalarsa.

şu sayfaya girin; www.trafik.gov.tr
2010 yılı veyahut diğerlerini de indirip motosiklet ve bisiklet kazalarının toplam oranlarını inceleyin beraberce. sanırım yeterli gelir. dikkatsiz ve gamsız kişi kaldırımda yürürken de risk altında ikitekerciye göre :)

biraz senin karakterle de alakalı panpa. ben motor alan arkadaslarımdan bırı ıcın endıselenırken bır dıgerı ıcın kafam cok rahat mesela. ınsan gıbı kullanılırsa riskin çok az oldugunu babana aslında cok sekılde gosterebılırsın. bı ton ıstatıstık var bı kere. yok baban tam bır babaysa ve ıstatıstık mıstatıstık anlamıyorsa da mantıksal degıl duygusal argumanlara gıdersın abı. ben her turlu alacagım baba, parayı ordan burdan borclanıp yarım yamalak ıs yapacagıma; 3-5 atıver de gıdıp egıtımını(ehlıyet'ten sonra da motora yenı baslayanlar ıcın egıtımler var sanırım kısa) alıyım, guvenlı olsun. hadı babacım, mucka.

falan dersın herhalde.

motosiklet forumlarına gir, 15-20 senedir motor kullanıp kaza yapmayan insanlar var. motorsikletlerin bu kadar kaza yaptığını duymamızın sebebi; motosiklet kullanmayı göze alanlar riski, heyecanı seven insanlar. bunlar da şansını zorladığı için kaza yapıyor, motosiklet kazaları da genelde ciddi sonuçlandığı için haber oluyor, haberdar oluyoruz.

kısacası şehir içinde çok gezmezsen, geceleri sürmezsen, risk almazsan, araba kullandığından daha dikkatli olursan, hız yapmazsan motosiklet korkulacak bişey değil.

İkna edecek bir şey yok, tampon sizsiniz bu araçta. Yapmanız gereken, ne kadar sevdiğinizi tutkunuzu anlatmak. Ancak böyle tehlikeyi ikinci plana koyup sizin mutluluğunuzu ön plana koyacaklardır. Zaten tamam demiş sanırım para konusunda, kabullenmiştir muhtemelen.

Ben bu şekilde yalvara yalvara aldırmıştım motoru, bir sene sonra çalındı gerçi de olsun.

1)sofya'nın merkezi dışında gezilecek pek yer yokmuş.
2)ruse küçük bir yer ama ben çok beğenmiştim alışveriş için birçok mağaza var.
3kent olarak varna daha büyük imkanın varsa her ikisini de görmelisin.

2- sofya, plovdiv, varna.
3- varna.

plovdiv'e git, çok güzel bir şehir. tarihi evlerden oluşan eski plovdiv'i gez, eski plovdiv'den rahat tepe'ye çık ve manzaranın tadını çıkar. roma döneminden kalma amfitiyatro var ayrıca, oraya da gidebilirsin. bu dediğim yerler şehir merkezinde, yorulmadan gezebilirsin. ben de gitmeyi düşünüyorum bir kaç ay içinde.

leman...imam adnan sokak'ta..leman dergisi falanda okuyosa arkadaşınız çok iyi olur.
burdan fotolarına bak istiosan.
www.secerken.com

(bkz: urban)
mutlaka bı bakın.

Galata-Beyoğlu taraflarda sanatçı ruhlular için kafeler çok ucuz olmuyor. Yani ucuzdan kastın ne bilmiyorum ama tarif ettiğin kafelerde ve oralarda kafe fiyatları birbirine yakın zaten. Galata Serdar-ı Ekrem sokakta Mavrayı ve Galatasaray Lisesi'nin yanındaki sokakta Tezgahı önereririm.Öğlen saatlerinde çok kalabalık olmazlar. İkisinin de sahipleri candır, arkadaşlarımdır. (bkz: kendimden biliyorum)

"hala sözümün arkasındayım, içerini değiştirmedim imla düzeltmesi yaptım sadece haa" demeye çalışıyor.

onu yazanlar entrynin icerigini tamamen değiştirmedim, sadece imla düzeltmesi yaptım demek istiyolar. yani üstteki entry e laf sokma olur laf yemişsindir sonra değiştirmişssindir falan filan

onu yapanın %99'u mallar. tartışma yok bir şey yok. tanım girmişsin altında edit imla var. nasıl bir gerzekliktir ya. ben görünce basıyorum eksiyi. normalde tartışma dönen yerlerde kullanılması gayet mantıklı.

ben çok nadir editliyorum ama normal karşılıyorum. sonuçta neden entry giriyoruz, neden kayıt düşüyoruz? yazar da kayıt düşüyor işte.


ha oylama üzerine gelen "ediT: zorunuza mı gitti zamanın ötesi bıdıbıdı" lara direkt eksiyi çakıyorum.

oylama üzerine değilse editin belirtilmesi normal bence.

ben sadece adını duymuştum.
tanısam sevsem etsem de üzülmezdim.
ne üzülücem ya!

yekta kopan üzülmüş. tüm dünya savaş ve depremle çalkalanırken bizde de "İbrahim tatlıses vurulmuş wuhuuu"...

Genç ve çok değerli bir insandı. Ölümü en doğal karşılanması gereken şeylerden biri olarak gören insanları bile çok üzen ölümler bunlar. Diğer taraf varsa ve buraya benziyorsa şimdi de gerilerde kalmıştır herkes Elizabeth Taylor'a bakarken.

bir ölüme gösterilen "ilgi"den sözlüğün entelektüel seviyesini çıkarmak biraz yanıltıcı ve önyargılı bir tavır gibi geliyor bana...

sizin dediğiniz kaygıları bir yazara iliştirmek de bir çelişki... yani derdimiz metin ile mi yoksa metin dışında kümelenen değerlerle mi?

ki ali teomanın da sizin dediğiniz gibi meseleleri pek dert ettiğini sanmıyorum.

bilenler bilir diyebilirdik ali teomanı.

uykuda çocuk ölümlerini okumuştum ve böyle bir kitaba mesai harcamanın benim gibi birisi için pek de makul olmadığını anlamıştım. okunacak o kadar şey varken artık başka şeylere yönelmek gerekliydi.kendisine içimden bir teşekkür edip , başka kitabını okumadım. burada ali teomanı değersizleştirdiğim çıkmasın...

ölümüne üzülme konusuna gelince, bu neden merak edilir anlamıyorum... kimisi en yakın ölüme bile mesafeli yaklaşır , kimisi üzülür , kimisi de ne üzülücem ya der. üzülme oranının çetelesini tutmamıza gerek yok. birileri bize yetecek kadar üzülüyordur bir yerde.

ama şu yazı okuduğumda da , kendisinin vefatından sonra da buruk hissettirmiştir beni...

kitapzamani.zaman.com.tr

kendim için ona dileyebileceğim tek şey: allah rahmet eylesin.

Ben yeni öğrendim ve üzüldüm. Şaşırdım da hastalığı ya da hayatı hakkında pek bilgim yoktu. Kitaplarının çoğunu okudum, son iki kitabını da almış henüz okumamıştım. Yeni bir kitabının çıktığını gördüğümde alır, beğenerek okurdum.

ev-yurt ortamıysa kolay zaten, herhangi bi metalle olur ille.

biz metal giysi askılarından biriyle mantarı şişenin içine atardık. mantarı şişenin içine atmak sorun değilse biçok metalle olur. en kötü ihtimal, bir tasın içinde şişenin ağzı kırılır.

aratın benzer sorular burda soruldu hep.

kurşun kalem ile içeri ittir panpa. ucuna bir de delik aç kalem otursun oraya. ama kalemin ucunu istersen başta kır. kömürü falan düşmesin. ayrıca dikkatli ittir mantar paçalanmasın.

www.youtube.com
www.youtube.com

bir vidayı mantara vidalayıp, sonra pense ile çekmek işe yarayabilir.

(bkz: tirbuşon kullanmadan şarap açma yöntemleri)

Biri nesne biri tümleç oluyor."-ı" eki düşer ama "-a" eki düşmez.Ata binmek, dağa çıkmak, gitar çalmak, araç kullanmak doğrudur.

"at binmek" malakça kullanımı "ata binme"nin.
öyle yani.

yüzyıllardır ata binen arkadaşıma sormuştum niye öyle kullanılıyor diye, o öyle demişti.

görgüsüzlük imiş.

derler ki askeriyenin herşeyi kısaltma alışkanlığından dolayı böyle terimler peydahlanmış, halk arasında da kullanılmıştır diye sallıyorum. at bin, araç in, tüfek omza gibi.

ben sinir oluyorum şahsen "at binmek" diyenlere. "ride a horse"tan çeviri yapan pis özentiler gözüyle bakıyorum, tamamen hoşlanmamamdan dolayı, belki o şekli de doğrudur, bilemiyorum. ve neden sadece at için kullanıyorlarsa bunu... deve binmek, eşek binmek, boğa binmek vs. yok mesela. o zaman at binmek de yok kardeşim, ata binmek var.

dogrusu "ata binmek" binme eylemini gerceklestiriyorsun ve nesnesi e halinde olmali. bunun bir benzer kullanimi yok. bkz esek binmek, okuz binmek yok zaten. "at binmek" kullanimi "kendimi intihar ediyorum" demek gibi. Birinde gereksiz yere nesne ekliyorsun i halinde, birinde e halini dusuruyorsun. ikisi de malakca

anamı iki gün görmezsem özlerim gibi bir durumunuz yoksa, sevgili mevgili yoksa, kısa vadede evlilik planı falan yoksa, türkiye'ye bağlayan ciddi bir şey yoksa gidin 3 sene çalışın kazanın. ayda 4000 lira kenara koymak he mi? hem de 3 sene?

1- 28-31 yaşlar arasında 3 sene turkmenistan'Da çalışıp 150bin tl almak güzel gibi duruyor. tercih edilebilir. ama gitmezseniz tr'de ne rahatlıkta yaşayacagınızı da bılmıyoruz. tabi turkmenıstan'da ne şartlarda calısacagınızı da bılmıyoruz.
ama genel olarak babadan saglam bısey kalmadıysa 3 sene ver 150bın lıra al fena degılmıs.

400-500
ile 4000 arasındaki 10 misli farkı hep birlikte gördüğümüze göre.
3 yıl orada sigorta yattıktan sonra burda askerliği de 21 gün yapmak varken
sevdicek bile olsa 3 yıl bekletilir.
misler gibi dönüşte villa alıcam otururuz güzel güzel sözü verilir..
kanımca..

çok sevdiğim bir arkadaşım türkmenistan'da uzun süre çalıştı. orada tanıştığı rus vatandaşı ile evlendi, moskova'da yaşıyor ve çalışıyor şimdi. aradan 20 yıl geçti, hayatından gayet memnun bir rus vatandaşı şimdi.

sevgili durumunu da vermek gerekiyor tabi. Evlenmeyi düşündüğüm bi sevgilim vardı ve daha yeni ayrıldık, nasıl oldu ben de anlamadım. Şimdi sevgilim yok. Gidersem 3 sene boyunca da olmayacağı açık. Yani 31 yaşında kiminle evlenebilirim ki. Hadi o zaman o yaşa gelmiş evlenmemiş biri bulabilir miyim ki? Normal şartlarda kabul edilir ama hayatıma yön verecek bi 3 yıldan bahsediyo olmak korkutuyor.

ilkinci,
günümüz gerçeklerini özetleyeyim ben size
1- hiç bir erkek 35inden önce evlenmiyor
2-keza kadınlar da öyle kafadan 28-29una kadar bekliyor
3- kariyer/para/pul car cur dertleri malum
ayrıca ne demek o zaman kadar evlenmemiş biri bilmem ne bulunur mu.insanlar artık 30undan sonra evleniyor nerdeyse
Türkiye kalıp emeğinin sömürülmesini mi tercih edersin yoksa 3 yıl emeğinin karsılıgını alarak geleceğinden de kar etmek mi?
ayrıca 3 yıl cidden göz acayıp kapayınca dek geçer.
bak üstte bi arkadas ne güzel yazmış rus hatun aldı evinin kadını cocuklarının anası yaptı diye.kısmet bu işler.o yüzden cok sıkma kendini sen kendi istediğine bi karar ver

not: sosyologum.tüm veriler bilimsel :)
not2: yaşım 30larda değil ve evde kalmadım.öyle bi imaj çizmek istemedim :)))

bi dakka düşünme git derim. 10 misli fark var. yemişim evliliği, sevgiliyo panpa. şimdi evlensen türkiyede, kenara koyacak 400-500 de zor. hem ha 28 ha 33, hiç farketmez. 3 yıl evlilik yaşı için çok fazla önemsenecek bi süre değil bence.

yerinde olsam iki dakka düşünmem giderim. döndüğümde 150.000 liraya yakın param ve yurtdışı tecrübem olmuş olur. Şu an türkiyede yaşayan 31 yaşındaki maaşlı çalışan hangi vatandaşta var 150.000? Döndüğünde yine avantajlı olacaksın.

orada tanıştığın türk , rus , türkmen , kazak , gürcü vs..gibi bir insanla da evlenebilirsin ? İşin şartları arasında evlenmek yasak mı diyor ki ?

kelemek,
Evlenme konusunda haklısınız doğrusu. Ben de 5 ay öncesine kadar 34 35 gibi evleneceğimi düşünüyordum. Sonra bi kız çıktı karşıma, beraber bir ömür geçirmenin hesaplarını yapmaya başladık. Dedim ki madem çıktı karşına bekleme; zira inanmak zor benim için. (Sonra aksilikler oldu ve ayrıldık.) Şimdi bu konuyu düşünme nedenim aynı hisleri ne zaman yaşayacağım bilinmez olduğundandı. Gene de haklı gibisiniz.

akks ve sayın seyirciler,
Başka bi yerden bi kızla evlenip onu buraya getirmek sonra ailelerin doğru düzgün tanışamaması çocukların iki ülke arasında helak olması, ne bileyim çok mu dar düşünüyorum. Zor geliyo biraz.

hayatinin en guzel yaslarini para biriktirerek mi harcayacaksin. yaslaninca yersin artik biriktirdiklerini..

haklıyım tabi (:
gene cıkmayacağının ya da hayatının aşkının orda olmadığının ya da dönüşte
şıp diye burda bulunmayacağının da garantisi yok
hiç bişiyin garantisi yok.
garantisi olan tek şey.
3 yılda bu ülkede ortalama bi işle 150bin tl toplanmaz.
miktar oldukça ciddi ve ilerde evlilik düşünen biri için gayet şahane işlere imza attırabilecek türden ;)

yurtdışı.

@kelemek ve @sakingitarist haklı. döndüğünde yurtdışı tecrübesi nedeniyle daha iyi bir iş bulmak gibi bir artın olacak. kalırsan zaten her ayın sonuna doğru keşke gitseymişim diyeceksin.

abi bir git bak önce. havası nasıl, suyu nasıl, yaşanır mı, yaşanmaz mı. ben 3 sene belçika'da okudum ve yaşadığım yerden hiç memnun değildim. resmen süründüm. dünyanın neresi olursa olsun sevmiyorsan nafile. bir de burada çok iyi dostlar arkadaşlar sosyal ortam varsa bırakıp gitme. hangimizin 60 sene yaşayacağı garanti ki? para pul boş işler bunlar.

bence git ve 1,5 sene sonra dön

hayatının kadini diye bir sey yok kardesim (bkz: la femme n'existe pas), olmayan bir sey icin de gelecek planlarini belirleme.

abi beni de götürürmüsün.ayda 1000 e bile razıyım :/

evet tamamdır.oy birliğiyle gitmene karar verdik.

tamam gönüllü olarak arkandan suyu dökebilirim :))

Ben Beş Vakit'i izlemedim ama Hayat Var bence, daha herkese hitap edebilecek bir film olduğunu düşünüyorum. Kosmos öyle değil misal.

hayat var +1

hayat var

bence 5 vakit daha iyiydi.

uyku öncesi son hazırlıklarımı yapıyorum.
bu cevap 10 dakika sonra kendini imha edecektir.

Ben varım.Yurtdışında yaşıyorum.Saat farkından dolayı burada gayet uygun bir saat.

oyun felan işte

sevişiyordum, duşumu aldım yatıyorum.

yoldan geldim, internete bakıyım dedim, uykum açıldı. aslında haxball oynanabilir ama uyuyacam şimdi.

kayda değer bir etkinlik, marx. bizim kültürümüzde yok gerçi.

disardam geldim, makyajimi temizlerken acik kalan bilgisayari kapatayim dedim. kapatmadan da bugünkü duyurularima cevap gelmis diye bakiyordum.

fm oynarken arkadan okan bayulgen dınlemece.

bi kız yurdunda haftasonları gece bekçisiyim, oturduğum yerden çalışıyorum.

ben gece 2 gibi başladım dı, hala içiorum

Tam tersi abi yedek forvetsiz çıkarım çok zor durumda ama kalecisiz olmaz. Forvetim sakatlansa bile kanatlardakileri falan ileri çekerim 4-3-3 gibi mesela ama kaleci sakatlandı mı ne olacak?

cok mantikli bence, yedek kaleci bulundurmak.

forvetin, defansin, sagda oynayanin alternatifi bi sekilde olunur cok fark yoksa, orta sahada oynayan forvet oynar, gerekirse defansa gecer, ama kalecinin durumu farkli. kaleciye bisey olsa, kart falan gorse yerini 'pancu' gibi bi istisna disinda pek bi oyuncu dolduramaz.

abi ben teknik adam olsam mutlaka ayhan akman tipi bi adam isterim takımımda. yani gs'de olsam tabi daha kalitelisini, real'de olsam çok daha kalitelisini, ne biliim ankaragücü'nde olsam da o tip bi adam isterim ille.

yani isterim ki bi adam olsun ortasahanın her yerinde oynayabilsin. banko yedek olsun. 20 sene kulübede otursun icabında.

mümkünse belli bi süreden sonra bu adama bikaç kaleci antremanı da yaptırırm. ya da ne bileyim ortasaha olmayan yani çalışmaları daha spesifik olan tipte bi adama da her hafta bikaç kaleci antremanı yaptırırım. kaleci sakatlanırsa -ki nadir görülen bi olay- maç içinde idare edecek kadar kaleye geçiririm. bilmiyorum ya, ama sanırım kulübede kaleci oturtmam.

valla bence de çok gerekli değil.

as kaleci yüz maçtan birinde sakatlanacak, kırmızı görecek de yedek girecek. kalan dakikalarda tehlikeli bir noktadan frikik olmadığı sürece normal bir oyuncu da yerini doldurabilir diye düşünüyorum.

hele ki yedek kaleci şöyle bi aykut falan gibiyse hiç gerek yok. ayrıca yedek kaleci için de zor olur paso yedek kulübesinde oturmak. aylarca, bazen sezon boyunca oyuna girmek için kulübede oturup kalecinin bi atraksiyon yapıp oyundan çıkmasını bekle..

normal bi oyuncu bi kalecinin yerini doldurabilmenin çeyreğini yapamaz. veyahut öyleyse kaleci de pek ala forvet ve orta saha filan oynar o vakit di mi?

kuralları incelemek gerekebilir, ama dünya kupasında kuzey kore 3. kaleci yerine forvet oyuncusu bildirmişti ama FIFA bunu yememişti.

...Kuzey Kore futbolu hakkında söyleyecek çok fazla söz yok ama turnuva öncesinde öyle bir olay yaşandı ki en çok konuşulan takımların başında gelmeye başladılar. Hücum hattının yetersiz olduğunu düşünen teknik direktör Kim Jong-Hun FIFA'ya verdiği listede 3 yerine 2 kaleci ismi yazmıştı ve forvet oyuncusu olan Myong-Won'u kaleci gibi gösterip forvet oynatmayı planlıyordu. FIFA ise buna izin vermeyerek oyuncunun ancak kaleci olarak oynayabileceğini ve 1 Haziran'da sunulan listelerde 3 kaleci olması gerektiğini, önemli bir sakatlık olmazsa bu listelerin değiştirilemeyeceğini belirterek Myong-Won'un kalecilik pozisyonundan başka bir yerde oynayamayacağı kararına vardı. Böylece asıl mevkisi forvet olan Myong-Won turnuvayı 3. kaleci olarak yedek kulubesinden izleyecek...

Meşhur Kadıköy Panteri Pancu örneği var, başka bir şey söylemek gereksiz.

saçma sitelere yopmail, geri kalan her şey için gmail.

panpa bi mail adresim var.
gmail.
ciddi işlerimi yapıyorum ve klasörlerine de önemsediğim mail gruplarından mailler geliyor.

bi tane yahoo adresim var. şimdilik hala bakıyorum. gmail'im tam oturunca onu da daha dandik sitelere üye olurken vericem.

2-3 tane fake adresim var saçma sapan. onlarla da fake hesaplar alıyorum kimi sitelerden.

1 tane de çok eski mail adresim var. ayda 1 kere falan bakıyorum belki hala bişey vardır diye. pis işlerde kullanamıyorum kim oldugumu belli edecek bi adres diye ama ciddi yerlere verilmeyecek kadar da kolpa bi adres.

öyle...

2 gmail, 2 hotmail hesabım var. hotmail'lerden ilki çok eski, deli gibi spam yedi, dolayısıyla artık hiç açmıyorum. diğer hotmail sadece messenger için, ona da spamden başka bişey gelmiyor.

gmail'lerden biri ciddi işler için. diğeri de forumudur sitesidir sağa sola vermek için.

en azından iki mail adresi olmalı bence, tırt işler için falan lazım oluyor.

iş mail adresi dışında 3 mail adresim var.

1- bilgi almak için üye olunması gereken forumlarda ya da bilgisayara program yüklemek için mail adresi gerektiren durumlarda bu mail adresimi kullanırım. (spam adresi)

2- facebook, msn, twitter, hepsiburada.com, gittigidiyor.com vs. gibi platformlar için bu mail adresimi kullanırım. (sosyal ağ)

3- şirket mail adresi dışında kullandığım ve iş hakkında ya da buna benzer önemli bilgilerin geldiği mailler için bunu kullanırım. (özel adres)

bir adet iş, bir adet kişisel, bir adet de oraya buraya üyelik vesaire mailim var. üçü de gmail.

bir adım soyadımdan oluşan 2 de fazladan mailim var, hepsi gmail.

hermaili 3. bir gmail adresine yönlendiriyorum otomatik olarak ve bu mailde de gelen farklı hesapların maillerini ayrı klasörlere (gmail için etiket) gruplanmasını sağlıyorum böylece tüm maillerimi tek mailden hallediyorum

aslında 5-6 tane adresim var. ama ikisini kullanıyorum birisi gmail birisi hotmail. hotmail kendi adımda. iş filan için olarak onu kullanıyorum. diğer önemli işler için gmaili kullanıyorum. diğer adreslerimi gmaile yonlendirdim. hepsine ordan bakıyorum hiç girmiyorum bile digerlerine.

3 gmail, 2 hotmail, 1 yahoo hesabim var. Gmail'lerin her birini kisisel, sahte, ve is amacli kullaniyorum. Hotmail'ler resmi ve sahte msn, yahoo da arsiv vazifesi goruyor.
Her adresin sifresi farkli ve yilda en az bir kez degistiriyorum.

Herhangi bir siteye uye olurken kullandigin mail adresinin sifresiyle, siteye giris sifrenin farkli olmasi endiselerini giderir.

atatürk'le ilgili olanları yasayla korunduğu için zaten siliyorlarmış. ama peygamberler v.s olanları yasayla ilgili olarak değil de mağduriyet yaşar mıyız diye düşünüp siliyorlarmış.
benim anladığım bu.

hz. muhahahammed ve atahahahatürk başlıkları engellenince yaygara koptu. oysa ki bu yaygara koparanların neredeyse hepsinin, sözlükte yazar olarak geçirdiği süreden daha fazla süredir sözlükte başlık engelleme olayı vardı.

hz. muhahahammed ve atahahahatürk başlıkları altında paylaşacakları çok ulvi meseleler ve aşmış tanımlar olduğu için bu başlıkların yasaklanmasına tepki gösteriyorlar.

kısaca ssg bu başlıkları engellediği için büyük bir bilimsel çalışmayı engelledi. bu akıl küpü yazarlar bu başlıklara bir şey yazamadıkları için şu an fazlaca atıl durumda olan büyük bir beyin gücümüz var.

cevaplar için teşekkür ederim-ettim tiklerle- de asıl tepki zaten prensipal bi tepki değil mi?
bu mesele daha önce prensipal olarak yeterince tartışıldı mı diyor şimdi anti-tepkiciler?

sözlüğün ebesine atlanmakta olduğunu gördü ve müdahale etti. ebesine atlayanlar da tepki gösteriyor.

king

nautilus

victory

priestess of the moon
(bkz: dota)

aegean

sea-doll

leviathan.

Little Osman

gemicik

nebuchadnezzar

slice of life

6. sezon ne zaman başlıyor? açıklanmadı di mi daha?

toprak.

Ceviz Kabuğu

Armageddon

ermanen

lost

ship happens

-büyük ihtimalle tek maç olur, yani msb:1 olur
-100 lira çok, daha az yatır derim
-maç berabere biter büyük ihtimalle, fenerin puan kaybedeceğinden eminim.

öğrenciysen 100 lirayı kullanarak daha iyi paralar kazanabilirsin, iddaadan kâr eden görmedim

kuponda 100 yazıyor diye en faza 100 misli değil o. 200 misli oynayacaksan hem 100 hem de 2'yi işaretlersen 200 misli oynamış olursun.

iddaa senin gibi maddi sıkıntı yaşayan insanlar yüzünden bu kadar para kazanıyor arkadaşım eğer varsa gerçekten paraya sıkıntın cebinde olan para kalsın daha beter duruma düşme. yok ben illa oynayacağım gözüm karardı diyorsan eğer fenerbahçe'ye bas. arkadaşın dediği gibi kaybedersen 30 lira'yı sana geri veriyorlar. 200 lira kaybedersen 60 lira.

panpa kusura bakma da bu kadar sıkışıksan neden bu kadar sonucu belli olmaz bi maça oynuyosun?

bu maç hiç belli olmaz.

derbiye banko girmek için sanırım kör olmak gerek.

normalde fenerbahçe her türlü kazanır, ama bahis oynayacaksan durum değişiyor.
geçenki bjk - fener maçına 100 tl yatıracaktım beşiktaş alır diye, o kadar emindim,
iyi ki hava soğuktu atm'ye gitmeye üşendim.

naçizane önerim bu tür kritik bi maça o kadar para yatırma, çok fena yatarsın, hiç belli olmuyo.

onun yerine biraz oranları düşük olan ve kazanabileceğine inandığın (mbs3 olan) 3 maç seç bir de maç sonucu, toplam gol, ilkyarı sonucu gibi oranı 10-15 hatta 20 olan bi maç daha ekleyip sistemi işaretle. böylece ister 3 maç tutsun ister 4 maç tutsun paranı alırsın. son oynadığın maçın oranı da 15 oldugu için iyi para gelir.

şunu söylüyüm sana:
1. ne kadar emin olursan ol, takımlardan biri ne kadar favori olursa olsun, her zaman her maçtan her sonuç çıkabilir.
2. ilk yarıdaki fb-gs maçında gs'lı bir arkadaşım fb'ye 700 lira yatırdı ve kaybetti. yatıracağın parayı hesaplarken kazanınca ne kadar sevineceğini düşündüğün kadar kaybedince ne kadar üzüleceğini de hesapla.
3. benim görüşüm 1 veya 0 çifte şans.

madem çok ihtiyacım var diyip kumar oynuyorsun kesinlikle fenere oynama, deli fenerliyimdir bu arada. betsson da maçta kırmızı kart olur mu seçeneği açılır, 3.30 fln oranı olur ilk açıldığında. direk oraya yüklen.

asla iddia oynama, kar marjları o kadar yüksek ki kazanman imkansız, hele de maddi sıkıntı içindeysen.

Z güzel bir örnek olabilir.

(bkz: ken loach)

bir de

(bkz: the constant gardener)

inner circle. dehşet ötesi bir film.

politik olmayan film var mı ki?

manchurian candidate.

çok iyi filmdir.

ilgi alanını yazarsan daha iyi olur.
son zamanlarda en iyisi der baader meinhof komplex.

(bkz: bloody sunday)

genelde yabancı filmler yazılmış. sonbahar isimli türk filmini öneririm ben size.

wag the dog

politikanın ne olduğunu anlatan en guzel film

(bkz: )Hotel Rwanda

die fetten jahre sind vorbei

missing

fair game

persepolis

doğu alt.

doğu en alt değil ama. orda teller engel olabiliyor bence seyre. doğu ama çok alt değil. ya da batı da olabilir bence.

fiat performans açısından 90BG Punto Evo öneriyorum.

Fiyat performans açısından da doğu altın biraz üstü :)

ben üst tribünlerden seyrettim hep 400lü sıralardan. gayet memnundum. bi kere arkadama aşağıdan gelen adamlar oturmuştu. burası daha iyi yahu demişlerdi. statta görüş açısı çok iyi. en ucuz yerler bu 400lü nolar yine de seyir zevki mükemmel. bence tabe.

metrobus'le zincirlikuyu
zıncırlıkuyu'dan akmerkez'e 50 tane otobus var. ya da zıncırlıkuyu'da taksi 6-7 lira yazar.

akmerkez on'da açılıyor. yani tam iş saati değil. o yüzden panikleme. ayrıca yasakani'nin yazdığı mesaja katılıyorum. en hızlı öyle gidersin.

panpa dilşad nere?

allah yok, kız yalan

arama o bulur be seni..

www.google.com

Şu yöntemle buldum:

resim.donanimhaber.com

4 senedir çok mutluyuz.

yahu cocukla dalga gecmeyın.

panpa senın sımdı okul, dersane vs ortamların yok mu? derste teneffuste paso aynı kızla muhabbet edıcen. sonra bı gun de derslerden sonra cay-kahve-sınema vs'ye cagırıcan. sonra aksamları facebook'tan chat yapıcan. sonra bi gun dersten sonra mal mal hıcbıse yapmadan yuruceksınız guzel bı yerde.
sonra 1 öpücük olacak. sonra manitasınız.

bi kızla bu aşamaların herhangi bi yerinde olay tıkanırsa, hemen dığer kıza gecıcen. bole bole...

salıncakta sallanırken "merhaba,yarışalım mı?" deme taktiğini deneme de ne yaparsan yap.

kanka metrobüse bin. mp3 dinleyen kız görünce yanaş ve dürt. hangi mp3 dinlediğini sor. ben de o şarkıyı çok severim de. hop hemen msn cepte. eve gidince msnden bağlamayı çekersin.

okul ortamın varsa gözüne kestirdiğin bi kızın yanına git ismini sor. hop msn. sonra msnde işi pişirirsin.

denendi %100 çalışıyor.

sen daha 19 yaşında olduğun için farkında değilsin, kadın mileti şeytan kısmıdır.
ne başına bela alıcaksın? git halı saha maçını yap, işine gücüne bak, playstation oyna, arkadaşlarınla batak çevir.
Zaten sen kendinle bu kadar ilgilenince onlar peşinen gelirler yanına. olmadı ....

ölümden öte köy yok!!!

www.youtube.com

abi "kız arkadaşı" gibi bir terim kullanma bence öncelikle.

facebooktan bi isimde kız aradım. aynı üni den. sonra tiplerine bakıp birine(evet sadece birine) mesaj attım tanışabilirmiyiz diye.

2 ay çıktık gayet iyiydi yani :D

evlen... evlenince yağıyo valla :)))

bence silinir. silinmeli de. 2-2 biten maci A takiminin kazandigini iddia edebilecek biri cikarsa bilemem tabi.

@fader

iyi de "2-2 ev sahibi kazanmıştır." yazmak da formata uygun sonuçta.

formata uygun, o ayri. ama yazdigin iki entry icin konusursak silinmesi gerekiyor bana gore.

2-2 berabere bitmistir ifadesi yeni bir bilgi vermiyor, silinmesi gerekli. 2-2 a takimi kazanmistir yazilabilmesi, 2-2'nin beraberlik disinda bir anlam tasiyabilecegi manasina gelmiyor.

modun kim olduğuna kalmış

sidikli yahudiyi gg kabul etmeyenler var hatırlarsan

bizlik bi durum yok. bize sorma. format bu entrylere uygun diyor. tek karakter bile farklı olsa uygundur. misal ;

1) (bkz: deneme)

2) deneme


bunlar da silinmez.

sorudaki örnek silinir. 2-2 bitmiştir ile 2-2 berabere bitmiştir aynı bilgiyi veriyor. en ufak ek bilgi yok. 2-2 bitmiştir'in yanında herhangi bir niteleyen yok, o yüzden 2-2'nin berabere olduğunu zaten düşündürüyor. ama 2-2 ev sahibi kazanmıştır derseniz, o ek bir bilgi oluyor. berabere olmadığını söyleyen bir ek bilgi. o yüzden o zaman da silinmez.

entry kasma aracı oldu resmen. ben şimdi gidip 2 tane anket doldursam, 3. dolduruşumda çaylak olurum. hele de tarihçeniz kötüyse uçum uçum uçarsınız. ama gıptayla bakıyorum oraya yazanlara, korkusuzlar. daha çaylak olanı veya tarihçesine not düşeni duymadım görmedim. bi adamın 700 küsür entry si var. düşünün yani.

valla pek bakmıyorum. sol freymde gorunce de bakmıyorum.
cükümde değil aslında.

ama bence de saçmalık. boktanlık.

Güzel fikir, kötü uygulama. Bence de yer israfı.

İyi uygulama nasıl olur? Bence her yeni eklemeden sonra romancılık işini bilen biri o eklemenin uygunluğunu kontrol etmeli. Bu haliyle forum oyunu gibi.