önceden muhabbeti geçmiş bir nesne ise the. yani önceden kalemden bahsetmişseniz spesifik olarak onu arıyorsanız the. herhangi bir kalem arıyorsanız a. ünlü ile başlayan bir nesne arıyorsanız da an.

a tree : sokaktaki ağaç
the three : erik topladığımız ağaç

yani biri belli diğeri herhangi şeyden biri

i went to home early: bildiğimiz ev
i went to the home today:the home adında bir mekan

suudi arabistan krallığı hac için gelecekleri, ilgili ülkelerin yetkili kurumlarınca kabul eder. havaalanlarında hac terminalleri ayrıdır. özel uçağınız varsa en pahalı acentayla ve havayolu uçağıyla gidersiniz ve diyanet işlerinin çatısı altında 'sayılırsınız'. çünkü her ülkenin belirli bir kotası vardır. müslüman nüfusun az olduğu bir ülkeye gitme şansınız varsa tabi ki daha kolay gidersiniz.

beklenen sıra değil, çekilişle kimin gideceği belirleniyor. çünkü kotalar başvuran kişi sayısından az. türkiyede 'sıra' deniyor, çünkü kayıt olup yıllarca kurayı bekliyorsun. uzun süre bekleyenler ve belli yaşın üzerindekiler çekilişteki katsayıları fazla oluyor. tabi bu türkiyenin uygulaması.

bulmaca çözüyorsun galiba,
cillop

cazibe

civan

cavlak

cemiyet
cinsellik
caz

(bilinçaltımdaki bessame)

cesaret
cömert

can(öz)
canlı
canlılar
canlı cenaze
cansız cenaze
cenaze

daha fazla saçmalamadan gitsem mi ki.

Kayak ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum da, arkadaşım kayak da kayak diye her hafta dağlara çıkıyor. Sıkıcı olsa yapmazdı herhalde.

bence güzel bir spor, bilinçli yaparsan sakatlanma ihtimalin de çok çok az. ayrıca başlangıç seviyesini öğrenmek gerçekten çok kolay, 1-2 gün içinde tek başına kayacak seviyeye geliyorsun. mesela bir arkadaşa öğretmiştim, 2 saat sonra en tepeden inmeyi başardı.

bunun dışında çok korkak veya yeteneksiz birisiyle sıkıntı olabilir onun dışında 60 yaşında dedeler bile öğreniyor. kaymak güzel bir duygu, biraz daha ilerletirsen başlangıç seviyesinden çok daha zevkli olduğunu göreceksin.

ekipman kiralamak da kolay, zaten oteller sistemlerini buna göre kurmuş. ilk seferde ne nasıl olacak bilmediğin için biraz kafan karışabilir ama yoksa 10 dakikalık bir iş. telefrikte bekleme tamamen gittiğin sezona ve yere bağlı. abartılacak bir tarafı da yok.

kesinlikle kaymayı öğrenmeni tavsiye ederim. yılda 1 kez kayak tatiline çıkarsın, hayatında farklılık olur.

birkaç gün boyunca düşüp durmuştum ilk denediğimde, gerçi son oldu ya neyse. kamp gibi bir yerdeydik, etrafımdaki herkes öğrenme aşamasındaydı ve sıkıcıydı.

ama ne zaman kendimi kaptırdım alıştırma alanının dışında, böyle tepeden o zaman eğlendim. acayip güzel, heyecanlı bir şey bence. deneyin, öğrenme aşamasında en fazla karda yuvarlanırsınız biraz. cesaretiniz olmazsa da dağın tepesine çıkmayıverirsiniz.

hiç kayak bilmeyen halimle okulla uludağ gezisine gitmiştim. ikisinde de en tepeden aşağıya kayabildim kendi başıma. ha dersen ki düşmedin mi, evet düştüm, hem de 20-30 kere. ama bir şey olmuyor karda yuvarlanıyorsun.

erzurumluyum, dayım dedeman otelinde çalışıyordu, kış mevsiminde gittiğinde mutlaka kayak yapar. normalde bu adam öyle sportif, hareketli bi insan değil. ben de gittiğimde yerli/yabancı turistlerin şen şakrak kayak yaptığını, dağ otellerinin enfes atmosferini görünce anladım ki mesele gerçekten güzel. ben de sporla içli dışlı değilim, 5 dk koşmaya gelemem hatta ama kayak kadar hiçbir şeye özenmedim.

kolay zor dersen, adil bir yargılama olmasa da şöyle söyleyeyim; çoluk çocuk (avrupalının çocuğu) vızır vızır kayıyor.

kayak güzel bir spor, şehrin kirli havasından bir kaçış...

başlangıç dersleri dediğiniz şeylerde risk yok.
düz bir pistte önce kayak üzerinde denge kurmayı, sağa sola dönmeyi ve nihayetinde durabilmeyi öğretirler.
öğrenciler yemekhane sırası gibi peşpeşe dizilir, en önde ve en arkada birer hoca olurken bir tane de serbest kayan hoca olur. Gruptan biri düşerse kaldırılır ve kaymaya devam edilir.

durmayı ve dönmeyi öğrendikten sonra gerisi size kalmış. zirveden aşağı bırakabilirsiniz kendinizi.

yamaçtan inilecekse "slalom" yapılır.
yamaçlarda dümdüz kaymaya kalkarsanız hızınızı kontrol edemez, ya birilerine çarparsınız ya da yuvarlanırsınız.

ağırlık ayarı iyi yapılmış bir kayakla kayarken düşmekten korkmamak lazım.
çünkü kayaklar; siz düştüğünüz zaman ayağınızdan atacak şekilde olmalı.
kiraladığınız zaman mutlaka ayarlarını kontrol ettirin, size uygun olduklarından emin olun.

asla sıkıcı değil.
bir sürü bekleme yok. teleferik/gondol dediğimiz şey zaten devridaim yapar. gelirsiniz, binersiniz ve gidersiniz.
o gün şansınıza, çok yoğun bir günse beş dakika beklersiniz. kıyafet olayı marketten alışveriş yapmak gibi birşey. yani en fazla ne kadar sürebilir ki?


ek olarak:

pistteki buzlanma ve taşlardan kaçmak lazım. taşlar kayağınızı çizer, tutar ve dengenizi kaybettirir. buzlarda kayağın kontrolü zordur.

ezilmemiş karda kaymak pistlerde kaymaya nazaran çok daha zevklidir fakat acemi ve orta seviyelerdekilerin uzak durması gereken bir şeydir.

son olarak; imkanınız varsa mutlaka gidin. aksi takdirde çok şey kaçırmış olursunuz.

snowboard candır.

Yazacaklarım tamamen kartepe ile ilgili.

1-kesinlikle ders alarak başla,oradaki en kolay pist gerçekten çok kolay.bir kaç dersten sonra sıkıntı çekmeden kayabilirsin.
2-Kayak vucüdü çok zorlayan bir spor.Özellikle ilk başlarda yavaşlamak için sürekli kar sapanı yapacağını düşünürsek ki bu da kayakların ön kısmını birbirine yaklaştırmak diyebiliriz, işte bunu çok yaparsan kasıkların çok ağrıyor, bunun dışında dizlerine de çok fazla yük biniyor.
3-Kartepe'de en kolay pistte ben usta oldum artık her yerde kayarım dedikten sonra lifte çıkıp asıl piste vardığında, çok zorlanacaksın.Çok dik gelecek ve aşağıya inmek için sürekli bir sağa bir sola dönmek zorunda kalacaksın.bu da ilk başlarda aşırı yorucu bir iş.
4-En büyük tehlike başka bir kayakçı ile çarpışmadır.Yoksa ben son gittiğimde 2 3 saat içinde abartmadan söyleyeyim 50 kere düştüm neredeyse ama hep kar üstüne düştüm ve hep te sol bacağım zayıf olduğu için dönüş sonrası sağ tarafıma düştüm.kıçımda bi kaç morluk oldu o kadar.kayarken şöyle bir şey oldu.en sol taraftan sağa dönmek için manevra yaptım ve arkadan kaaaaarrrrddeeeeeşşş diye bi ses geldi.adam pro belli ki benim sağ sol yaparak inmeye çalıştığım yeri dümdüz aşırı hızla iniyormuş bana çarpmamak için kendini yere attı.çarpışsaydık çok fena olabilirdi.
5-kayak kirası 40-50-60 lira arasında gidip geliyo
üstbaş kirası yine bi 50 lira
dolap kirası 30 lira ama 10 lirasını anahtarı verince alıosun
birgünlük sınırsız skipass 85 lira
orada yemek yersen de en az bi 20 lira
ders ücretini bilmiyorum
6-Kartepeye gideceksen sabah 8buçukta orda ol üstünü başını kirala kayaklarını al saat 9 da lift açılınca başla hemen.öğleden sonra pistin ortasında kotla falan gezen tipler göreceksin.gerçekten boku çıkmaya başladı.liftin önünde 10 kayakçı sıra bekliyosa belki 50 60 kişi gezmeye gider gibi bekler oldu oralarda.

Özetle: tekniğini sağlam öğrenirsen aşırı zevkli o kadar zevkli ki başka hiç bir şeyde o hazzı alamazsın :)

islam daha özgür yaşanıyormuş ama hala kimsenin bişeyden haberi yok.. hem osmanlı islamı da çeşitli bidatlerle değiştirmiş. hıristiyanlığı da tam ve doğru olarak yaşadıkları kesin değil

Osmanli'da gayrimuslumlere hosgorulu olundugu bilgisi her zaman eksik anlatilnistir. Bu hosgoru donemin sartlarinda ve diger devletlere kiyasla onde oldugu icin boyle bir profil olusmustur.

Osmanli'da musluman ve gayrimuslum kaldirimda karsi karsiya gelse gayrimuslum yol vermek zorundaydi. Ama baska ulkelerde yabancilarin haklari daha az oldugundan mesela ibadetlerini yapmalarinin engellenmeye calisilmasindan dolayi osmanlidaki bu durum goze hos gelirdi.

Evet osmanli hosgoruluydu fakat donemin sartlarina gore. Osmanli doneminde noel kutlanmalarina karsi herhangi bir sinirlama yok zaten uzun yillar takvimler farkli oldugu icin yeni yilimiz ve noelleri kesismiyordu. Hristiyanlar bir araya gelip bu bayramlarini kutlayabiliyolardi fakat bunu halkin gozune sokarak degil alcakgonullulukle yapiyorlardi kendi iclerinde.

arkadaşım 1 yıldır neo v yi filmsiz kullanıyor, çizik yok. Yani atıp fırlatmadıktan sonra pek bir şey olmaz. Film çekeceksen de orjinal film al. Öbürleri çok kötü oluyor. hem parlaklık azalıyor hem de hassasiyet.

degil.

ben ipod touch i 1,5 senedir filmsiz kullaniyorum, cebimde sürekli, cizilmedi hic.

ben pek anlayamiyorum film cekmeyi.

eğer ekran gorilla glass ise çivi bile çakabilirsin;
www.youtube.com

bende de htc desire s var, 2 yıldız kılıfsız filmsiz kullanıyorum, kaç kerede yere düştü ama ekranda bir şey yok.

eğer çizilecek bi camsa, sadece çizik olur. ama sırf bu yüzden tüm ekranı kaplayan bi perdeyle tadımızı kaçırmayalım derim.

state: eyalet anlamina geliyor. ancak abd'deki sisteme gore her eyalet farkli bir ulke, vergileri yasalari filan farkli.

federal government: federal hukumet. obama'nin basinda oldugu, washington dc merkezidir. tum ulkeyi ilgilendiren olaylari bunlar belirliyor. irak'a savasi bunlar aciyor veya bir silah anlasmasina bunlar imza atiyor.

national government ne bilmiyorum. duymadim daha once.

bende hukuk olayını merak ediyom her eyalette farklı mı? Yoksa tek bi hukuk düzeni var bütün eyaletler buna mı bağlı?

hmmm national government sözü ders kitabında geçiyo arada, federal governmentla aynı şey olabilir gibi o zaman.

vergileri gibi hukuk düzeni de farklılıklar içeriyor. her eyaletin kendine özel kuralları kısıtlamaları serbestlikleri var. polisin tutumu da eyaletine göre çok değişebiliyor.

3-4 ayda gözlemlediğim kadarıyla california falan oldukça rahat geniş ama bi texas öyle değil mesela.

federal yasalar yok mu, federal suçlar, bi de federal hapishaneler.

dışarıdaki insanla ibadethanedeki aynı oranda güvenilirdir. Ancak bazı konularda daha çok güvenilir zannedersem

benim için hiçbir etkisi olmaz.

güvenmezdim.

hatta günümüz türkiyesinde bir kişi camiye gidiyorsa göstermelik yapıyor olma ihtimali var onu bi değerlendiririm.

daha pozitif yaklaşırım.

yalnızca camide gördüğüm birine o kadar da güvenmem. ama tanışıklığımız veya arkadaşlığımız dini bir nedene dayanıyorsa-umre arkadaşı vb. (yakın arkadaş olmasak da) güvenirim. bir de şu var; samimiyet arttıkça 'nefs' dışa vurmaya başlıyor, insan insanı satıyor...

sadece görmek etki yapmaz.

hayır güvenmem. zügürt ağa'nın abdest alırken parasını çaldırışı gelir aklıma, aklıma nasıl kazınmışsa :)

sırf birini cami'de gördüm diye güvenmem tabi, ama tanıdığım birini görürsem pozitif etki yapar.

vizdilva ve hewit +1

daha bugun haberlerde izledim. adam namaz kildiktan sonra camideki yardim paralarini caliyordu. ben guvenmem.

kendisine olan güvenim diğeri insanlara nazaran daha fazladır, ama hemen atlamam tabii. ibadethane olması önemli değil. ibadethane sadece referans. oturduğun apartman, alışveriş yaptığın market vs. o insanları bizim güvendiğimiz mekanlarda görmek önemli olan. şey gibi.. bir arkadaşınızın rottweiler'ı vardır, köpek sizi daha önce hiç görmemiştir ama sahibinin yanında gördüğü için size pek ses etmez. sahibini referans alır.

özet: hepimiz rottweiler'ız!

yok güvenmem, çocukkene cumada elemanın biri yaklaşmıştı hocayı dinlerken muhabbet kurmaya falan çalışmıştı, ilk boşlukta tüymüştüm :)

ürün ağırlığı sadece tartı değeri, shipping ağırlığında paketin boyutlarına göre oransal. türkiye'deki kargolarda 'desi' diye geçer.

desi.hesaplama.net
en.wikipedia.org

şş, alma buralardan, kadıköyde asker pazarında her çeşidi var.

istanbulkart. cüzdana sığıyor.

not: lazım olduğunda tabii. yoksa arabalar, jipler gırla bizde.

Fiziksel fark haricinde bir farkları yok. Yamulmuyorsam bir kaç yıldır yeni akbil verilmiyor sadece kart veriyorlar.

normalde kart daha iyidir, taşıması kolaydır. akbilin tek avantajı kırılmaması. daha doğrusu kırılınca bozulmaması.

akbil eskiden kullanılanı. kart daha pratik, deliği tutturma derdi yok. cüzdanda taşınabiliyor vs.

mantıken mümkün değil

keskinlikle ya da parlaklıkla oynayarak teorik olarak artar gibi geliyo bana.

imkansız. büyük konuştum.

splash pro ex biraz daha iyi gösterebilir.piksel mi çizcek program aralara.kaliteyi nası arttırsın ki.

var mı bilmiyorum ama bence imkansız değil gayet mümkün. şu aptal halimle aklıma gelen; photoshop'taki piksel tarama, düzeltme olayının bir benzerini, videodaki sahneleri frame frame bölüp piksel taramasıyla düzeltip tekrar video haline getirmek. mantık atası yada imkansızlık gören lütfen söylesin.

olsa filmleri ipodla ceker arttirirlardi hep kaliteyi, 720p olarak ta torrente salarlardi di mi ama?

eğer dönüştürülmüş formatlı dijital video, veya kasetten cd'ye falan aktarılmış videoysa, orijinal video daha profesyonel bir ekipman kullanarak daha iyi bir 'elde' oluşturulabilir. sadece tüplü televizyonun öyle bir mucizesi vardır, o da görüntüyü işleyişle ilgilidir.

bir de, mesela ters ışıktan dolayı seçilemeyen bir nesne; ışık ve renk ayarlarıyla oynanarak ayrıştırılabilir. ama bu defa görüntünün geri kalanı bozulur.

kısaca; cd'sine sahip olduğunuz bir filmi bluray'e çeviremezsiniz. köşelerden çekiştirip görüntüyü büyütmek kaliteyi artırmıyor, aksine gözünüze takılan piksellenmiş görüntüyü çoğaltıyor.

olsa da filmleri ipod'la çekmezlerdi. pratik olarak mevcut böyle bir yöntem, ama sizin sandıldığı gibi mucizeler yaratmıyor.

pixel tarama sistemleri ile, kare kare ve pixel pixel geliştiriliyor eldeki videolar. ama bu bir program değil, elle yapılan bir şey. teknisyen+uygun ekipman gerekiyor yazılım haricinde. ki bunun sonucunda da öyle süper yüksek kalite elde edemiyorsunuz, çok minimal bir gelişme oluyor görüntüde, masrafına ve zamanına değmediği için de yaygınlaşamamış bir uygulama zaten.

o kadar inanılmayacak bir şey değil gibi. giren çıkan yok, ararlarsa gider eğitimini alırsın.

eğer parti aradıysa ona sandık başkanı diyemeyiz. sandık başında hile hurda olmasın, bizim partinin oylarını yemesinler diye bekleyen kişidir size düşen görev büyük ihtimalle.
sandık başkanını ysk belirler.

genelde memurları sandık başkanı yaparlar.

inanılmayacak şey değil gibi görünüyor ama, yapanlardan duyduğum kadarıyla kafa ***en bi işmiş, tavsiye etmiyorlar. illallah ediyorlar. oy verip çıkardım ne güzel diyorlar:)

sakiz kutusu bu. marketlerin sakiz reyonlarina bakin var orda bunun gibi kutu sakizlar.

siz buna benzeyen ama sakiz kutusu olmayan bir kutu mu istiyorsunuz?

starbucks'ta vardi bu tarz kutular bi ara nane sekeri olarak satiliyordu

Kadıköy Company'de boş olarak var.

gittigidiyor'un antika teneke kutu kategorilerinde bolca var.
antika değil, first kutusu

güle güle otur kutu gibi evin var

heh heh hadi bakalım

"ne kadar sallarsan salla , dona duser hep son damla.

dedem abdestsiz gezmeyim diye gunde 5 vakit soylerdi bunu.

allah sen çok büyüksün yarabbi.

"bu da babası gibi..."

sofrada adam, yatakta kadın bekletilmez.

biz kardeşimle kavga etmeye başlayınca fiks bir azar cümlesi vardı rahmetli dedemin:

"it gibi dirlik edin ulan!"

(bkz: it gibi dirlik etmek)

şu geldi benim aklıma:
www.personelarama.com

yine buna benzer, kırmızı tonda bir logo daha vardı sanırım. fotoğraftaki gibi eski olabilecek birşeydi, hatırlayamıyorum:/

kafayı yemekle ne alakası var? depresyon bir hastalık, tedavisini alıyor olmak da ayıp değil. başka hastalık için ilac alan adamdan farkı yok. niye saklasın?

Depresyon biraz da insanın kendisiyle alakalı değil midir? haklı olabilirsin ama beni sormak istediğim daha farklı bir soru. Sana haksızsın demiyorum sakın yanlış anlama.

yaygınlaşınca normalleşti.

insanın kendisiyle ilgili olan moral bozukluğu, bunalım gibi duygu durumları. depresyon ise beyin kimyasallarıyla ilgili bir durum.

e ona bakarsan eskiden psikologlara deli doktoru deniyordu. bu tarz şeyleri aşmamız güzel ama ben depresyondayım, ilaç kullanıyorum şeklinde hava atmaya çalışan gereksiz insanlarda yok değil.

mide rahatsızlığı da sonuçta kendinle alakalı ,beslenmene dikkat etmezsen midende sorun olabilir vs.

Birçok hastalık yaşam stilin sonucu ortaya çıkar , depresyon da öyle

Depresyondakiler.

depresyon insanın kendisiyle alakalı değil, tamamen biyolojik bir şey ve insanlar bu yüzden ilaç tedavisi görüyorlar. saklanacak bir şey değil. ama antidepresanların ihtiyacı olmayan insanlara da yazıldığını ve bu insanların bazılarının antidepresan kullanmayı 'cool' bir şey saydığını ve bu yüzden reklamını yaptığını düşünmüyor değilim.

Anti-Depresan denilen hapları bizim ülkemizde şeker, bonibon, m&m niyetine tüketiyorlar. Doktorlar da tükettiriyor.

Amerikalı iki tane profesör psikiyatrist ile tanışıp muhabbet etme fırsatı bulduğumda bizdeki durumu duyunca dehşete düşmüşlerdi. "İlaçla tedavi önereceğim tek durum var o da hastanın intihar eğilimi varsa o zaman antidepresan verebiliriz" demişti.

İlaç firmalarının çalışmaları neticesinde bizde "ay ne var canım herkeşler kullanıyo artık" diyerek normalleştirildi. Yemişim lan antidepresanı.

antidepresan kullananların rahatça söyleyebilmeleri lazım, ama asıl rahatça söyleyenler genelde alakasız, tikky tipler.

akp ;-)

evrim = allahsızlık. zihniyet bu çünkü düşünmeye gerek yok bile:)

tövbe de kardeş biz allaha inanırız bir tek maymundan mı geldik yani haşa

işte budur.

maymun-o-fobi

evrimi ilk savunanlar insanlar maymundan geldi dediği için. islam alimlerinin hepsinin cevaplarına bakın. evrim sorusuna maymun cevabı vermiştir.

sadece Türkiye'de değil, yaratılış teorisinin güçlü olduğu toplumlarda durum aynı (mormonlar, katolikler vs...).
evrim teorisi doğrudan yaratılış teorisinin karşıtı olarak görülüyor. iki teoriyi birleştirenler de var tabi, tanrı yarattı ama sonra evrimleştik gibi vs..
ama mesela izafiyet, doğrudan bir inanışın karşısında yer almıyor, ya da atom teorisi.

ne maymunu? "ortak ata" diye bir şey duymadın mı?

bilimsel olduğunu anlaşılmıyor herhalde. kendi inançlarına karşı duran farklı bi inanış gerektirdiğini düşünüyorlar. "ya islama inanıyorsun ya evrime. ikisi bi arada olmaz" kafası.

barut ben de senin dediğini diyorum işte:)

Evrimin yanlis anlasilmasi/anlatilmasindan dolayi inanmayanlar da var fakat allahci kesim de inanmiyor haliyle , ademe havvaya inaniyorlar. Ha evrim yalan de, adem ilen havva ne len.

evrim bana mantikli gelse de henuz kesinlikle kanitlanmis tartismsiz bir prensip degil buyuk olcude kabul gordugu icin cogu kisi kesin saniyor ama degil bu yuzden insanlari suclamamk gerek cogu kisi evrimin ne oldugunu tam bilmiyor hop diye cikan acaip mutasyonlar saniyorlar

sen bu millet neden allaha inanıyor gibi bir soru sormuş oldun.

nasıl yani?

evrim yaradılışı reddetmektir.
dinimize göre yaradılış gerçeği vardır.

allaha inanan evrimci var mıdır ?

arkadaş kusura bakmayın ama 'kainat ne kadar güzel kesin allah var' ile 'canlılar ne kadar benzer kesin evrim var' aynı saçmalıkta. koyu evrim taraftarı bir ilkokul öğretmenim, fen lisesi ve tıp fakültesi geçmişim oldu, bilimle ilgili evrimin herhangi bir savı, abaza yaratılışçı adnan oktar'ın 'milyonlarca yıl önceki fosiller bugünküyle aynı' iddiasının karşısında duramadı. ayrıca insanlara 'evrimleşerek bugüne geldik' demenin ve bunu kabullendirmenin medeniyetle bir bağlantısı yok. ister evrimleş, ister gökten zembille in. insana 'en son' halini tanıtacak, mevcut tabiatı olduğu haliyle anlatacak bilim işe yarar.

@vizdilva

sen de kusura bakma ama, koyu evrim taraftarı olup, evrim teorisi profesörlerinin adnan oktar'a cevap veremediğini/veremeyeceğini düşünmen de çok fantastikmiş. Fen lisesi ve tıp fakültesi geçmişinin ne alakası olduğunu anlamadım ama, kırk dakikanı verip şunu ve devamını izleyebilirsin; www.youtube.com

Ayrıca bir ilkokul öğretmeni olarak ne tarz bir bilimin işe yarayacağını aydınlatman gerçekten beni çok etkiledi. Bütün boş işlerle uğraşan bilim dünyası adına senden özür dilerim. Stuart Kauffman, Margie Profet, Nancy Moran falan alayına mesaj attım bundan sonra sadece patates vb. üzerinde araştırmalar yapacaklarmış söz verdiler.

Hiçbir şekilde mesleğini küçümsemiyorum ama, bütün bilim dünyasının tartıştığı, çok büyük bir çoğunluğunun destek verdiği bir teoriyi sanki herkes aptalmış gibi davranarak bir kenara atman çok ilginçmiş. Mevcut tabiatı olduğu haliyle anlatan bilim işe yararmış. peh.

evrim teorisinin ne kadar saçma bir teori olduğunu ilgili entry'mde anlatmıştım. dilerseniz okuyabilirsiniz.
(bkz: adnan oktar/#30840156)

bir kaç sebebi var:
* bilim kavramının bize yanlış öğretilmesi. sanki sınanıp kesinliğe kavuşturulan bilgi doğruymuş gibi öğretiliyor, o yüzden "o sadece bir teori, kesin olsaydı evrim kanunu olurdu" yanılgısına düşüyor insanlar. halbuki bilimsel bilginin "defalarca sınanıp, defalarca doğruluğunun kanıtlanıp yine de bir gün yalanlanma ihtimalinin kabul edildiği bilgi" olduğunu bilmek lazım. bir gün yalanlanabilmesi ihtimali zaten onu bilimsel bilgi yapan şey...

* bilim diyince sadece teknik bilgiyi anlayan insanların çoğunlukta olması. yani formülünü ezberle, işin mekaniğini bil ama arkasındaki felsefi ve bilimsel birikimi umursama... bu faydacı kafa sayesinde evrime "inanmayan" biyoloji öğretmenlerimiz olabiliyor.

* fazla muhafazakar olmamız ve onyıllardır bu durumun pompalanması. eski ders kitaplarında evrim gerçeğinden bahsedilirken yavaş yavaş sağcı hükümetlerle bu bilgiler çıkarılmaya, yerine din derslerinde yaradılıştan bahsedilmeye başlandı. şu anki durumu tam bilmiyorum ama biyoloji derslerinde yaradılış anlatılıyor bile olabilir.

* şu yüzyıllardır olan saçma "din - bilim" karşıtlığında, din'in elinde kalan son kalenin evrim olması. dünyanın yuvarlaklığı, yerçekimi, güneş merkezli evren vs artık sorgulanmıyor. din pes etti orada. tek kalan evrim; herkesin tam anlayamadığı bir konsept olduğu için sanırım.

tamamiyle dine asiri bagliliktan. evrim teorisi bir de yanlis algilaniyor. kimse subseven kadar derinlemesine arastirmiyor bu konuyu. belki arastirsa mantikli veya mantiksiz bulacak.
boyle bir arastirma konusunun (ki NSF bu konuya taxpayerlarin bir suru parasini akitir. muhtemelen amerikadaki en akli basindaki kurumlardan biridir) safsata diye bir koseye atilmasina karsiyim.

@subseven'a da çok kısa bir cevap vereceğim. Çünkü evrimi anlamadan çürütmeye çalışmak gerçekten çok ilginç. Evrim teorisi insan en mükemmel canlıdır demez, dememiştir hiçbir zaman. Şu anda şartlara en iyi uyum sağlayan özelliklere sahip olduğumuz için buradayız. Bundan 5-5000-5000000 sene sonra şartlar değişebilir, o şartlara "hamsi" hariç hiçbir canlı uyum sağlayamayabilir. Dolayısıyla geçmişte birtakım özellikleri bizden gelişmiş canlılar bulunması evrime ters bir olgu değildir.

Sözlükteki evrim teorisi konusunda binlerce kez açıklanmış olan şeyleri okumayıp 4800 entry'den sonra hala "ehehe şimdiki maymunlar niye insan olmuyor ehehe" yazan adamlar yüzünden uzun uzun açıklama yazıp söylediklerinin tersini savunmanın hiçbir kıymetinin olmadığını farkettim aslında ama, sizin gibi insanları gördükçe o kadar garipsiyorum ki, her seferinde tekrar tekrar yazasım geliyor.

@cepeuc
benim demek istediğim, bilimsel konularla yakından ilgilenmiş olmama rağmen evrimi fikren desteklemiyor oluşum. çevremdeki bir çok okumuş etmiş ama evrimi kabul etmeyen insan da böyle düşünüyor. ayrıca ben ilkokul-lise-tıp örneği verirken 'evrim doğru mudur değil midir' üzerinde tahsil yaptığımdan değil, ama biyolojiyle tanışıklığım yüzeysel bilgilerden oluşmuyor demek istedim.
bir de bilime ve bilim adamlarına çamur attığım anlaşıldıysa afedersin, ne diyeyim? sadece eleştiriyorum; evet canlılığın kökenini incelemenin faydasız olduğunu düşünüyorum. ama bunu kendi dini değerlerimle çeliştiği için söylemiyorum. benim inancımda peygamber de dahil hiç bir otorite 'allah'ın varlığı'nı tartışma zahmetine girmemiş, "allah var" davasını gütmemiştir.

"yaradılış teorisine inanlar, ineklerin dinozorlarla aynı dönemde yaşayıp da hayatta kalabildiğine inanan insanlardır" diye bir şey okumuştum :) t-reks ile sarıkızı çayırlarda koşarken bir hayal edin...

"evrim teorisi"...adı üzerinde teori,doğruluğu henüz ispatlanmamış daha..gerisi hikaye..

@izole: "bilim kavramının bize yanlış öğretilmesi. sanki sınanıp kesinliğe kavuşturulan bilgi doğruymuş gibi öğretiliyor, o yüzden "o sadece bir teori, kesin olsaydı evrim kanunu olurdu" yanılgısına düşüyor insanlar. halbuki bilimsel bilginin "defalarca sınanıp, defalarca doğruluğunun kanıtlanıp yine de bir gün yalanlanma ihtimalinin kabul edildiği bilgi" olduğunu bilmek lazım. bir gün yalanlanabilmesi ihtimali zaten onu bilimsel bilgi yapan şey..."

evrim, laboratuvarlarda hergün ispatlanan birşey. bakteriler, sinekler vs gibi kısa ömürlü canlıların özellikle, kuşaktan kuşağa evrildiği gözle görülebiliyor. biraz google ltf.

@izole

yahu yemin ederim soruyu soran adam gitti ben hala burada ne yapıyorum bilmiyorum ama küçücük bir google aramasına bakar şu söylediğin. ya da sözlükteki evrim teorisi sayfasından 3 sayfa okumana... ama okumayı sevmeyen bir insan olabilirsin, ben sana bir güzellik yapayım. üç yerine yalnızca bir sayfa oku;
www.notjustatheory.com

görülüyor ki beynini bilime karşı izole etmiş insanlar hala var aramızda... izole kardeş, size göre yaratılış da bir teori değil miydi? mavi, pardon, yeşil ekran vermeyesin şimdi sen?

İnanma ne ki? Bilimsel bilgiye inanma/inanmama diye birşey olmaz. Topluma ne ki bundan? Bilimsel bir konunun bu kadar toplumsal bir olaya dönüşmesi evrim teorisinin Allahsızlarca ideolojik sosyal alanda kullanılmaya çalışılmasındandır.

islama ters değil evrim islam tam anlatmıyor orayı biz sizi alaktan yarattık diyor

yaradılış evrimin rakibi olamaz zira ilk canlıyı evrim tanımlamıyor ister uzaydan gelsin tanrı yapsın evrim başka şey karışıyor

konudan ayrı olarak evrim bildiğim kadarıyla islam'a ters; çünkü evrim ve bilim hz. adem diye bir şey yani "ilk insan" diye bir şey olmadığını söyler; tıpkı insanın bebeklikten çocukluğa geçerkenki sürecinde "ilk çocukluk" diye bir an olamayacağı gibi... ama evrim teorisinin islamla çelişiyor olması evrimin yanlış ya da doğru olduğunu da göstermez çünkü birisi bir dini inanışken diğeri bilimsel bir teoridir. dini inanışlar yanlışlanamaz ve ispatlanamaz, yalnızca inanılır. bilimsel veriler ise deneyle, gözlemle ortaya çıkarılır ve bulguya dayanır. soruyu retorik olarak sormuştum, cevabını elbette biliyordum... burada "evrime inanmama" hadisesinin "bilime önem vermeme" ve "bilmeme, araştırmama" kökenli problemler kaynaklı olduğu zaten ortada. umarım farkındalık yaratabilmişimdir.

evrim, islam'a ters olmak zorunda değil. çünkü açık ayet- kapalı ayet(muhkem vs müteşabih) diye bir şey var. yani bazı ayetler mot-a-mot okunacak, kelime anlamıyla değerlendirilecek ayetler iken, bazıları yorumlanacak, gizli anlamlar içeren ayetler.

yani "biz insanı çamurdan yarattık" dediğinde, su ve toprak karışımını da anlayabilirsin kelime anlamına bakınca, ya da evrim teorisindeki molekül havuzunu da. ayrıca "biz insanı merhalelerle yarattık" diye de bir şey var ki evrimin dini bilgilerle çelişmediğini söyleyenlerin en büyük dayanaklarından.

adem ve havva meselesine gelince, mitokondrideki mutasyonlara bakarak "dişi ata", y kromozomundaki mutasyonlara bakarak da "erkek ata" bulma çalışmaları yapılıyor. bayağı ilginç...
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

@cepeuc sana 10 puanlık bir soru soracağım. modifikasyon, adaptasyon, evrim kavramları arasındaki farklar nelerdir? öncelikle bunları bir araştırmanı neririm., bilgisizce yorumlar yapmadan önce.

evrim teorisinin dinle alakası yoktur diyenlerin yalanlarına artık kimse inanmıyor. konuyla ilgili şu entry'e bakmanızı isterim. (bkz: 3. evrim bilim ve eğitim sempozyumu/#26620054) burada bahsedilen konuşmanın videosu youtube'da bulunmakta. bir ara bulup szlüğe ekleyeceğim.

ayrıca şu video da evrimcilerin din hakkındaki görüşlerini açıkça ortaya koymakta. son cümlelere özellikle dikkat!
www.youtube.com

son olarak evrimcilerin karşıt düşünceye ne kadar saygılı olduklarını aşağıdaki video'da görebilirsiniz. duyuruda bile yaratılışı savunan kişilere tick koyulmaması evrimcilerin ne kadar tahammülsüz insanlar olduklarını açıkça ortaya koyuyor.

oktar babuna'nın douglas futuyma ve tebaasını roma'da rezil edişini izlemek için:
www.youtube.com

ilgili entry'den utanarak alıntı yapıyorum:

"dawkins'e sordular: "evrime inanan biri allah'a da inanamaz mı?"
dawkins cevap verdi: "evrim allah'ın varlığına olan ihtiyacı ortadan kaldırır"
işte evrimin özeti budur.
amacı allah inancını ortadan kaldırmaktır."

evrimin özetini bu olarak alan bir insana ne denilebilir ki? bilimsel bir gelişmeyi, belki de çağımızın en büyük keşfini; yüzyıllar içerisinde bilimin vardığı noktayı ve onun getirdiği gelişmeleri izleyen ve güçlendiren felsefi düşünce devrimlerini minicik penceresinden insanlar bu gözle izliyor demek ki...

hayır. evrimin "amacı" bir allaha ihtiyacı ortadan kaldırmak değildir.

evrim, "biz nasıl olduk" sorusundan yola çıkarak "canlılık nasıl oldu" sorusuna ilerlemiş bir arayışın bulduğu cevaptır.

evrim bir allaha ihtiyacı ortadan kaldırmıştır. fakat bu, gelinen noktanın bir sonucudur. "allah yoksa biz nasıl olduk?" sorusuna mantık penceresinden cevap verebilmemizi sağlamıştır ve açıklamaların tamamı takip edilebilir niteliktedir. evreni mantığıyla anlamak isteyenler ve böyle huzur bulanlar, doğru cevabı arayanlar buna inanır. bunun üzerine isterse hala bir tanrıya inanabilir. isterse bir dine de inanabilir. bu onun tercihidir. fakat evrim sayesinde bu bir zorunluluk değildir.

aynı zamanda bu dininiz için iyi bir şeydir çünkü yerinde saymasını, kendini tekrar etmesini engeller. işte bakın, adamlar -bana göre eyyam olsa da- adem'i havva'yı biyolojik olarak evrim teorisi içerisinde bulma arayışına çıkmış; kuran'da da evrim arıyorlar. öyle ya da böyle bir çaba, değil mi? hiç olmazsa "dünya dönmüyor" diye kestirip atmayıp inançları ile bağdaştırma arayışındalar, bu da onların tercihi. tik atmama sebebim dindar olmaları değil, verdikleri cevapların tatmin edici olmamasıydı.

izole şöyle dedi mesela:

"evrim teorisi"...adı üzerinde teori,doğruluğu henüz ispatlanmamış daha..gerisi hikaye..

bu mudur yani? şimdi bu neresinden tutsan elinde kalacak "şey"in neresine tik atayım ben?

dindar insanların yaşantılarına ve yaşama özgürlüklerine saygı duyuyorum. olması gereken de bu. konuyu din noktasına çekmek yanlış zaten. ama televizyonunun bütün kanallarını A9 yapmış bazı insanlar var ki evrim kelimesini duydukları anda başlıklara, sayfalara, video altlarına üşüşüyorlar. maşallah, very big cat you.

@subseven

Bu kadar insan bu kadar şey anlattıktan sonra hala "bakın Richard Dawkins din hakkında ne demiş" diyerek nasıl bir bilimsel bakış açısına sahip olduğunuzu özetlemişsiniz.. Richard Dawkins'in ya da herhangi bir başka evrim bilimcinin biyolojiyle alakalı olmayan hiçbir görüşü, beni ya da başka bir evrimciyi bağlamaz. Dünya üzerinde bilimsel bir kimliğe sahip ya da aktif olarak bilimle ilgilenen aklıselim hiçbir insan bu şekilde birilerini suçlamaz. Bir toplulukta her zaman sapkın tipler çıkacaktır. Bu o topluluğu kategorize etmek için yeterli midir?
(Ki hiçbir şekilde Richard Dawkins'in sapkın olduğunu falan düşünmüyorum, anlatmaya çalıştığım şey tamamen farklı.)

Ben diyemez miydim dindarlar böyle böyle yaptı o yüzden din yanlıştır diye? Pek tabii diyebilirdim, ama ne alakası var? Bir kaç dindarın söyledikleri/yaptıkları koskoca bir topluluğu nasıl tanımlayabilir? Aynı şekilde bir evrim bilimcinin söylediği sözler nasıl bütün evrim dünyasının fikriymiş gibi lanse edilebilir? Bilimsel bir tartışma esnasında "evrimcilerin -bilimsel olarak alakası olmayan- başka bir konu(din, sosyal yaşam vs. vs.) hakkındaki görüşleri de işte budur alın görün" demek nasıl bir kafa yapısına sahip olmayı gerektirir? Evrim teorisi hakkında bir konferansa katılan bir kaç insanla koskoca evrim teorisi nasıl çürütülmüş sayılabilir? Her şey bu kadar basit mi? Bir dindarın yaptığı bir hata, ya da din hakkında sorulan bir soruya cevap verememesi, bütün dini alemleri bağlar mı? Cevabınız hayırdır eminim. O zaman Richard Dawkins'in söylediği şey diğer bilim adamlarını bağlar mı sizce?

Gerçekten bunları aklınız alıyor mu? Özel mesaj olarak da yazdığım gibi, bu söylediklerinize gerçekten inanıyor musunuz? Google'dan yardım almadan Richard Dawkins hariç beş tane evrim bilimci sayabilir misiniz?

edit : Ayrıca paylaştığınız videonun mantığı nedir? Richard Dawkins bir tasarımcı olabilir demiş. Ee? Dawkins aniden müslüman olsa, bu, evrim teorisinin çürütüldüğü anlamına mı gelir? Hayır, sadece Richard Dawkins'in müslüman olduğu anlamına gelir.

edit.2 : Yaptığım yorumu, adaptasyon, modifikasyon ve evrim kavramını bilmeden yapmış olduğumu neden düşündünüz açıklamayı düşünüyor musunuz? Dünya üzerinde şimdiye kadar hiçbir bilimsel tartışmada sorulan soruya/yapılan yoruma(ne kadar aptalca ya da bilgisizce olursa olsun) kısacık bile olsa bir cevap vermeden, "bilgisiz bilgisiz yorumlar yapma" tarzında cevap veren bir bilim insanı gördünüz mü? Adnan Oktar ve benzeri "alim"lerden bahsetmiyorum. "Gerçek" bir bilim insanı?

@barut "biz din yoktur demiyoruz; ama öyle de bir sonuç çıkıyor yani" diyorsun. sence bu halk bu laflara inanacak kadar aptal mı? @cepeuc dine daha ılımlı bakarken, sen bu konuda katı düşünüyorsun. evrimciler niye bu kadar kendi aralarında tutarsız? sürekli hangi yalanınız ortaya çıksa, yolu değiştirip başka yoldan gidiyorsunuz. insanlar maymundan gelmiştir demedik diyorsunuz. peki emin misiniz? buna inanmış evrimcileri ben burada sıralarsam ne cevap vereceksiniz? ben cevap vereyim @cepeuc'un dediği gibi, bir kişinin yaptığı herkesi bağlamaz :))


@cepeuc
bahsettiğim kişi sanki sıradan birisiymiş gibi konuşuyorsun. biliyorsun richard dawkins şu anda dünyadaki bir numaralı evrimci olarak kabul görüyor. birçok evrimcinin din ile ilgili görüşlerini buraya koyabilirdim; ama kasıtlı olarak sizin taptığınız adamdan örnek verdim. gerçi ben burda evrimcilerin hangi rezilliğini paylaşsam sen bir kişinin yaptığı herkesi bağlar mı diye cevap vereceksin. o yüzden başka video döküman paylaşmayı düşünmüyorum.
ben hala bu sorularıma bilimsel bir cevap alamadım? sen cevaplayabilir misin?
www.eksisozluk.com
www.eksisozluk.com
+
ilk canlı nasıl oluştu?


bazı sorularınıza cevap vermiyorum kasıtlı olarak. tartışma çok uzayacak çünkü. buna o kadar vaktim yok. bu tartışma ekşisözlük'te yapılsaydı belki yazabilridim; ancak burada kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz. bir amacı yok benim için.

sana tek cevap veriyorum: eppur si mueve.

@subseven

Bir kez daha evrim bilimcileri kategorize ediyorsunuz. Son kez söylüyorum ve bir daha açıklamayacağım, bir evrim bilimcinin evrim hakkında olmayan görüşleri hiçbir şekilde diğerlerini bağlamaz. Yahu evrim teorisini kabullenen bütün insanların her konuda aynı olduğunu mu zannediyordunuz ki? Ben dine daha ılımlı bakarken, barut daha katıymış. Bu evrimcilerin tutarsızlığıymış. Böyle saçma bir argüman olabilir mi? "Bazı müslüman kadınlar baş örtüsü takarken, bazıları takmıyor, bu müslümanların tutarsızlığıdır."la aynı şey değil mi sizce bu? İkisi de manasız ve gereksiz değil mi?

Ki sürekli dinle ilgili örnek vermemin tek sebebi sizin bu doğrultuda dini kullanmanızdır. Siz ve sizin gibilerin düşündüğü gibi evrim bilimciler oturup din hakkında konuşmuyor, laboratuarda bütün gün din tartışmıyor. Şaşıracaksınız ama, konusu bile geçmiyor. Muhtemelen yine şok olacaksınız ama, evrim bilimciler dini çürütmek için araştırma yapmıyor.

+ Bunu ben dahil(ki tabi ki bu konuyu yalamış yutmuş deneyimli bilim insanlarından kendimi ayrı tutuyorum, onlar için çok daha can sıkıcı bir olay bu) bütün evrim bilimcilerin açıklamaktan dilinde tüy biten bir şey var. Evrim hiçbir zaman ilk canlının, ilk protein molekülünün nasıl oluştuğuyla bir an olsun ilgilenmemiştir. Evrim teorisi(ki konu hakkında herhangi bir kitabın giriş paragrafını okumuş olsanız şu anda bunu bilirdiniz), canlıların türemesine yönelik bir teoridir. Evrimin yönelim alanı türeyiştir. Evrim teorisi karşıtlarının bir çoğunda bu bir dogma olduğu için yıkmak gerçekten çok zor ama, nasıl ki paleontolojistler antik tarihle alakalı çalışmalar yapıyor, bilgisayar yazılımı geliştirmeye uğraşmıyorlarsa, evrim bilimciler için de konu aldıkları olay(canlıların birbirleriyle olan akrabalık ilişkileri vs.) dışında bir olguyla uğraşmak gereksizdir. Evrim bilimciler şu anda ilk canlının nasıl oluştuğunu falan bulmaya çalışmıyor.

"Bunu evrimin bir eksiği, bir kaçış yolu olarak algılayanlar, neden yerçekimi teorisinde aynı şeyi düşünmüyorlar? Neden yerçekimi teorisi yerçekim gücünün ortaya çıkışı konusunda bir bilgi veremediği için yanlış kabul edilmiyor" hiç düşündünüz mü?

Bilimsel bakış açısıyla olaya bakmak konusunda eksik olanlar burada takılıyorlar işte. İki olay birbiriyle alakalı görünüyor, ama gerçekten değil. Bulunmasını ister miyiz? Tabii ki isteriz. Bilim insanları meraklı insanlardır. Açığa kavuşmamış konular onlar için eksikliktir. Ama atıyorum bundan üç yıl sonra dünyayı bir tanrının yarattığı kanıtlansa(!) bu evrim teorisini yalanlayan bir olay olmayacaktır. Bizim anlatmaya çalıştığımız ve araştırmalarla KANITLADIĞIMIZ olgu, bütün canlıların birbirlerine bir ortak atayla bağlandıklarıdır. Onu tanrı oluşturmuştur ya da uzaylılar gelip bir ortak ata bırakmıştır, bunlar bizi yalanlayan şeyler değil, inceleme alanımız değil çünkü.

Son olarak insan maymundan gelmiştir diyen bilim adamlarını sıralarsanız sevinirim.

konuyu başlatan "barut" nickli arkadaş önyargılarıyla yargılamış beni..kendisine bir link vereyim de okusun aklı başına gelsin..
www.agnostik.org
not:konu ile ilgili pm atmayın,gereksiz oluyor zira..

Türk halkı yapı olarak bir şeyi benimsediğinde tam bir fanatik oluyor.tıpkı islamiyeti zor da olsa kabul ettikten sonra fanatik oldukları gibi.bana kalırsa ileride (çok ileride diyebiliriz) evrimin fanatik savunucusu olabiliriz.

bunu şimdi neden attın izole?

arkadaşım sen maymundan geliyor olabilirsin, hadi ben de geliyor olabilir ama resimdeki yaratık maymundan gelemez, mimkin değil.
xtremewalls.com

"insanın maymundan geldiğini kimler düşünüyor?" diye sorulmuş özel mesajla. yazılarımı okusanız aslında bu sorularınıza çok kolay cevap bulacaksınız.

nabraska adamı= www.evrimteorisi.info
(bkz: pitdown adamı) =40 yıl British Museum'da sergilendi
(bkz: ota benga) = 7 ay hayvanat bahçesinde sergilendi, sonunda intihar edip öldü. bunlara hangi bilimadamları inanmış, isim ver arkadaşım bana isim istiyorum derseniz, gülerim kusura bakmayın.

tartışma yer yer, ekşi sözlük'teki "evrim teorisi" başlığından yürütülmekte. ciddiye alınmak istiyorsanız oradan yazın lütfen. dediğim gibi burada size cevap vermek için harcadığım süreyi sadece zaman kaybı olarak görüyorum. kendinizi tamamen kapatmışsınız. başka kimse de okumuyor bunları. son olarak benim sorularıma hala "bilimsel" bir cevap veremediniz, dikkatimden kaçmadı bilginize.

köpeğin ... su kaçırmışlar

esasinda her aletin baska bir aletle etkilesimi vardir.
bu eterasan olayin iki uc okestra ile yapildigi oluyor. hepsi de boing boing caliyor. bi olay yok. anlam yuklememek lazim.

edip cansever'e küfür etmişler.

Dadaizme dadanmışlar.

"müzikli şiir" (evet terimsel olarak bilmiyorum adı nedir) yapmışlar. güzel örnekleri çok var bu olayın ama burada aniden o kadar çok anlam yüklemişler ki, aceleden yük ağır gelmiş ve pek anlamsızlaşmış yapılan iş.

(bkz: sleuth)

izlemedim ama jim carry'nin 23 mü ne vardı...

Little Children
Bad boy bubby
Taxi Driver
About Schmidt
Punch-Drunk Love (hafif romantikli istiyorsan bu)

drive
yeni izledim, söylediğiniz tarza da uyuyor. bkz vermedim, sözlük underrated'i müthiş bi film.

one flew over the cockoo's nest geldi aklıma.

behzat ç izleyin. pek güzel deliriyor adam.

deliremeyeni var bi de: serious man

el maquinista
black swan
jacob's ladder
pi
shutter island
fight club (spoiler oldu sanki)
secret window
abre los ojos
donnie darko
stay
the number 23

gel beni izle, kanepede yatırırım ama

Dönüşüm istiyorsan Şener Şen'in eski bir filmi aklıma geldi direk. Çıplak vatandaş mıydı öyle bir şey. Kafayı sıyırıp soyunuyordu, sonra tedavi oluyordu, sonra yine derken halk da bunun gibi yapmaya başlıyordu.

shining gibi, 'bence' shining'den daha güzel: session 9

filmdeki o dönüşümü de sebeplerini de görürsün ve hatta hissedersin.

the pledge
francess
gaslight
spider
the conversation
repulsion
the tenant
lost highway
aguire: the wrath of god
eraserhead
a woman under the influence
shock corridor



hamiş: fitzcarraldo... zaten kendisi kocaman ve muhteşem bir delilik!

saçma. zaten anlamadım bile :)

evlilik modern toplumun cinselliği yasal izin altına almasından başka bişey değildir.

evliliğin erkeğin aklından çıktığını sanmıyorum. şu gün bile evlilik isteyen ısrar eden taraf genelde kadındır.

buna da "erkeğin kendi korkusunu kadına yansıtmadaki hüneri ve kadını mahkum ettiği konumun kadınlarca bir arzu nesnesine dönüşmesi" diyebilir miyiz? :P

insanlar tabii genellemeleri kendi gördükleri ve deneyimleri üzerinden yapıyorlar, zaten bu yüzden sapmalar çok yüksek. mesela benim bulunduğum ortamlarda da kadınlar evlilik fikrinden soyutlanmış durumda. bazılarının erkek arkadaşları gündeme getiriyor bu konuyu, bazılarıysa zaten anlaşmalı bir biçimde konusunu dahi etmiyor.

evliliğiyse erkeklerin icat etmiş olması mantıklı geldi bana. evlilik cinsellik emniyetinden ziyade mülkiyet hakkı ve paylaşımından doğduğu için -modern anlamıyla- yasa koyucular ve devlet de erkek egemen olduğu için.

Kısmen katılırım. Evlilik aşkın veya cinsel arzunun yasalara dayandırılmış ekonomik karşılığıdır. Ancak ona anlam katan gene çiftlerin kendisidir, nasıl bakıldığına göre güzel bir karşılıklı jest olarak da görülebilir. Onun dışında erkek yaratmış kısmı tartışmaya açık zira şu an kadınlar daha inanmış görünüyor. En azından cinsiyet üstü bir anlayışla evliliği devlet icat etmiş diyebiliriz.

kadin erkek ayrimciligina ve toplumda kadinin erkekten daha statusuz sayilmasina kendince karsi cikan fakat soylemleriyle cinsiyet konusunda ayrimciligin ve esitsizligin kralini sergileyen bir zihniyetin urunu soz obegi.

evlilik birlikte yaşamak isteyen iki kişinin hayatlarını birleştirmesi ve soylarını devam ettirmek üzere çocuk yapıp aile oluşturmalarıdır. cinsellik, eşe baskınlık ve ekonomik takıntıları olan veya bu minvaldeki olumsuz tecrübeleri öne sürmeyi tercih eden kimselerce modern toplumun bir oyunu olarak gösterilir. halbuki evlilik, cinsellik, eşler ve ekonomik/sosyal unsurlar insanın varlığından beri vardır. insanlığın hem evrimsel, hem sosyal/kültürel devamlılığı evlilik ve aileyle sürdürülmüş ve korunmuştur.

insanları bilmem ama kendi adıma konuşursam evlenmek istemiyorum. aşık olduğum kadınla evlenmek istiyordum, olmadı. evlilik gibi bir beklentim yok. bir insanla geçirilecek bir ömür isteği var. gel gelelim evlilik olmadan da olur birlikte yaşarsın falan. o da kişinin kendine kalmış. ben mesela sahiplenilmeyi ve sahiplenmeyi seven bir insan olduğumdan, düğündür dernektir böyle zevkli şeyler olacağından ve kimsenin önyargılarına kurban gitmeden yanımdakine eşim diyebileceğimden isterdim. cidden de isterdim ama olmadı. terk etti amk.

ikea'da var, thamsö müydü björk müydü:)

tchibo

starbucks önerisini bekliyorsunuz sanirim almak icin. starbucks.

www.sleepcycle.com

uykunu rahatsız yatak, horlama, arada nefessiz kalma gibi nedenlerle tam alamıyor olabilirsin. problemi tespit edip çöz. hiçbiri değilse sabahları limon ye, çok iyi ayıltıyor.

(git: www.eksiduyuru.com

Muhtemelen 6 saat uyku hiçbir zaman yetmeyecek. Yattığın odada sigara içmemek yatmadan önce 1 2 saat sigara içmemek ve bol su işe yarar diye düşünüyorum. Yattığım odada sigara içmeyi bıraktıktan sonra baya rahatlama oldu bende.

bünyenin uyku alışkanlığına göre değişmekle birlikte, uyku saatini kısaltmak da bir çözüm olabiliyor.

bizim zamanımızda bunları google'lardık, hey gidi...

konu dil ve anlatımsa burda doğru bilgiye ulaşamazsın. kongre kütüphanesi'ne başvur. telefonu olacaktı da dur bakayım..

çok fazla bilgim yok. Yalnız islamda ölüm iki şekilde mevcut. Ya kısas-a kısas gereği bir insanı öldürebilirsiniz (yani o da başka bir insanı yok yere öldürmüşse) ya da cihad ediyorsanız.

İlki iyi güzel hoşda ikincisi aman aman yaklaşma bile derim. Bu bağlamda senin dediğin de doğru o arkadaşın dediği de. Yani sen islamdan dönen birisini üç kez islama davet edebilir ve sonunda yola gelmezse onu gönül rahatlığıyla öldürebilir karısını hizmetçi köle, kızınıda s......! neyse konuyu dağıtmayalım. Yani bunun dışında islam anlayışında kimseyi öldüremezsin diye biliyorum. Yani arkadaşında islamdan dönen birini tekrar islama çağırmaz ve cihad mantığı gütmezse yine insan öldürmek çok büyük günah diye biliyorum.

ben de ölüm olduğunu okuduğumu hatırlıyorum tabi bu konu hakkında çalışmalar yapan biri olmadığımdan bildiğim şeyden emin olamam. fakat genellikle din karşıtı argümanlar islamcılar tarafından uydurma, okumadan yorum yapmak, cahilce vs. gibi sözlerle geçiştirilmeye çalıştığı için kesin bir kaynak arıyorum.

ben cezasının ölüm olduğunu duymamıştım ama "büyük günah"lardan biri olarak nitelendirilmekte.

(bkz: mürtedin öldürülmesi)

olumdur dogru mecellede olabilir

mürted öldürülür, aynen kafir de öldürülür. ama durup dururken kapısını çalıp kafasına sıkmazsın. savaş halinde olur bu işler. yoksa komşun dininden döndü diye kapısına dayanılmaz.

kardiyo

hem cevap belli, hemde basketbolun 'spontan'lığı daha 'natural'. demek istediğim, tempodansa aksiyon, gerilim daha iyidir. madem zevk de alıyosun:)

ayrıca eğer uzun vadede düşünüyosan şu kitabı tavsiye edeyim: ilk insan diyeti

kardiyo daha çok yakar ama sürdürebilirlik olarak ve 1 saatten alınan değerin eğlenceyle artması açısından basketbol derim.

Ben nedense basketbolun daha fazla kalori yakacağını düşünüyorum. Çünkü bıraktıktan sonra yarım saat kendime gelemedim, ve hala bir yerlerim ağrıyor.

yani ben de kesin olarak bu daha iyidir diyemiyorum, arastirmadim; ama basketbolun o kadar yormasinin sebebi nefes duzeniniz ve kendinizi zaman zaman cok zorlamanizdan kaynaklaniyor olabilir.

Mesela kosu bandina cikip da 5 dakika 15te(hiz) kosabilirsiniz sonra iflahiniz kalmaz, ama 10da yarim saat kosabilirsiniz rahat rahat.

bir de tabi hiit konsepti var, ama basketbol oynamak tam olarak ona girer mi bilmiyorum.

hala net bir fikir edinemedim, başka fikri olan? bu akşam da 1.5 saat kadar basketbol oynadım salonda, inanılmaz yoruldum. ayakta duracak halim kalmadı. sizce de bu kardiyodan daha iyi yağ yaktırıcı bir eylem değil midir? bana öyle geliyor zira..

bir sitede şöyle bir şeye denk geldim:

Yürüyüş yapmak(5km hızda)
30 dak: 110 kalori

Basketbol oynamak (Tek Pota)
30 dak: 330 kalori

diğer parametlere de bakınca bana gerçekçi geldi açıkçası: www.diyetebasliyorum.com

basketbol oynamak.

koşu bandı-eliptik bisiklet rutindir. şaşırtmaz vücudunu. adapte olursun zaten en fazla bi aya.

basketbol öyle değil, hakkını verdiğin müddetçe her an ayık olmanı gerektirir. zihnen ve bedenen sürekli tetikte olursun. potaya giderken tüm hızınla koşarsın, önüne biri çıkar durursun, hızlı bir şeyi durdurmak için ekstra kuvvet uygularsın. çarpışırsın arada sırada.

kısacası bedenini zorlarsın.

1 saat geberinceye dek basketbol oynama imkanın varsa ayrıca şuraya da bekleriz:
eksiduyu.ru

aftereffects'le yaparsın.
daha amatör programlar da vardır sanırım. bi bunun için ae kurmak mantıklı gelmedi.

hamster video converter yapıyordu galiba.

windows movie maker

sanırım vlc player bile yapıyor

vlc player

edit : ama bu şekilde sadece vlc ayarı olarak hatırlar. kesin ve basit çözüm istiyorsan. windows movie maker

windows media player mp4 diyince "höö?" diyor.

tv'de, pc'de izlemek için değil de, youtube'a eklenen videolarda öyle bir düzenleme yapılabiliyordu.

nerede kullanacaksın?

şimdilik evde, daha sonra ofis olursa ofiste de kullanabilirim.

www.adoremarket.com

musluğu açın
elinizi bir güzel sabunlayıp durulayın
sonra musluğu kapatın,
elinizi kurulayıp kremi parmak ucuna sürün
parmak ucunuz vasıtasıyla ağzınızda sürmek istediğiniz alana yayın
elinizi yıkayın...

bu arada kremin adı var mı? bazı kremlerin sürülmemesi sadece sorunlu olana yapıştırılması ve/veya kaplanması gerekebiliyor.

çok teşekkürler. "piraldyne - oral sölüsyon" yazıyor. aft için bugün yazdı doktor. hmm bende isminden şimdi araştırdığımda fırçası kullanılarak sürülüyormuş.

piraldyne krem değil, tentürdiyot gibi sıvı bir şey. fırçayla sürülüyor.

fırçasıyla ya da yoksa kulak temizleme çubuğuyla.

piraldyne fırçalıdır, ama kulak çubuğuyla daha iyi sürülür. protefix de aft içindir, parmakla sürülür. (bu entryde reklamınız yayınlansın:)

hem 3g hem wireless'ı kotalı kullansam memnun olurdum heralde, kota fetişistiysem demek ki:)

the north face çantaları iyidir. ben de zamanında iyi para verip almıştım. 2 senedir neler taşıdım bana mısın demedi.

case logic.
ben pahalı diye almadım pişmanım.
yani laptop taşıyacam diyorsan kesinlikle case logic...

thuluse (sanirim boyle yaziliyordu) media markta gormustum en son.

alone bag

Targus

içinde laptop bölmesi olan jansport'lar iyidir. taşıması da rahat jelli gibi askıları nedeniyle. şehirlerarası yolculuklarda bile kullandığım oluyor.

okuldan bir asistanın, hocanın, kantincinin, kafecinin vs odasına gelsin? konuş anlat onlara durumu.

postacı sana ulaşmakla uğraşmaz, hatta biri eskaza "yok fakat ben alıyım" demeye kalksa fakata gelmeden çekip gidebilir.

ebayde adresini yazarken telefonunu da ekle, postacı insaflıysa çaldırır ama çaldırmaz genelde.
adres olarak bölüm sekreterinin adresini verebilirsen güzel olur öncesinde konus tabi onla. yurtlardan birini de verebilirsin ama danışmasında bekleyen elemanlar değiştiğinden işler garip olabilir.
mümkünse tracking numarası al.

devamlı ikamet eden arkadaşınız varsa oraya, olmadı muhabbetiniz olan bi dükkana bıraktırın, alın.

tamamdır öyle yapıcaz artık.

bence bir türü yok. videonun akışına göre jazz, blues, rock, metal vs.. öğeleri kullanıyor.

videodaki sözlere göre, esprili bir melodi beliriyordur zihninde, o da 'ilham'la bulup toparlıyordur/düzenliyordur müzikleri. educatedear'ın normalde hangi müzikleri dinlediğini bilmek lazım.

Ankaralı Namık - Peri misin, cin misin?

mesela rafet el roman - macera dolu amerika
www.youtube.com

ben ufakken çıktı bu şarkı, böyle elinde trompet falan olan zenci bebekler vardı bizde böyle seramik gibi vitrinde. rafet el roman bu klipte aynı o bebeklere benziyo. o yüzden oldum olası severim.

özcan deniz - beni affet

www.youtube.com

ercan saatci - sayenizde

www.youtube.com

popüler olan şarkıları genelde güzeldir zaten, ama albümlerin kıyıda-köşede kalmış şarkılarını bilmek için -pop sevmeyenlerin- radyoda falan denk gelmesi lazım.

şarkı ismi vermiyeyim, çünkü bir şarkısını sevdiğim adamı beğenmiyorum demem, verimsiz çalışmış derim:)

oğuz yılmaz - keriman
ankaralı bilmem kim - angaranın bağları.

serdar ortaç - gecelerin adamı

dışarı çıkıp eğleneceğimiz gecelerde dinleyip aptalca eğleniyoruz

2 yıldır bende fitness yapıyorum.yaklasık 4 aydır diyet yapıyordum ama o kadar abartmaya gerek yok zaten kış öyle karın kaslarını göstereceğin kimse yok.Sadece yediklerine dikkat et.Günlük kilo bağlı belirli bi protein almaya çalış.Cola,hamur işi,ekmek gibi şeylerden uzak dur.Ama abartma normal ekmek yerine kepek ekmek yemeyi alışkanlık haline getir.

ama abartmazsam sonuca kisa surede ulasamam diye dusunuyorum. ikinci bi soru. bu 3 seyi de aninda kessem zararli olur degil mi ?

üstad. yok öyle bir dünya. sabah kalktığında yarım saat içinde kahvaltını yaparsan , akşam da 7 den önce yemeğini yesen sıkıntı olmaz. bu üç beyazdan en tehlikelisi tuz. çok çay , kahve tüketiyorsan şekeri kıs ve az tuzlu ye. ayrıca kilit nokta su. su içmeyi ihmal etme. ilk bir ay güzel kilo verirsin sonra bünye savunmaya geçip birkaç ay kilo vermemen için elinden geleni yapacaktır. sabret, o direnç eşiğini geçince farkında olmadan kilo vermeye devam edeceksin. imza : mal de baga

yok, aniden kesmek zararlı olmaz, ilaç değil ki bu, vücuda ne verirsen onla doyar, ona farketmez. Fakat günlük besin dengesini güzel kurmak lazım. Protein ağırlıklı beslenmek hoştur ama abartma, biraz da sebze tüket ki vitamin dengesini koru. Protein benzinse, vitaminler de arabanın yağı-suyu, çok önemli. Şekerden koşarak kaç, tuzu kes.

arkadasında dediği gibi 7 den sonra yemek yeme gerçekten istenmeyen kiloları vermende yararlı olucak.durmunu bilmiyorum zayıf mısın kilolu musun.Her sabah en az 2 haşlanmış yumurta ye veya daha fazla fakat dikkat et en fazla 2 tanesinin sarısı ye.konfleks yemeni tavsiye ederim sabah ilk uyandığımda yiyorum 1 saat sonra normal kahvaltımı yapıyorum.tavuk göğsünü tavsiye ederim.hem yağ oranı düşük.fakat şunu unutma profesyonel değilsin abartmaya gerek yok.Şekeri de bırak bu arada.Özellikle çaydan zevk almaya başlıcaksın.Kahve yerine yeşil çay da iyidir.

çikolatadanda uzak dur illa yiyeceksen bitter ye oda %70 üzeri kakao oranları seç.Eğer kahvaltıda tatlı vazgeçilmezinse calve nin fındık ezmesini tavsiye ederim hemde yararlı baya.

unu kes-me-yin... ekmek yemezseniz k.hidratı, dolayısıyla birincil enerjiyi edinemezsiniz. acıkırsınız, sabah k.hidrat almayınca beyin marş almaz, soba gibin tütüverir:) k.hidratı ekmek hatta tam tahıllı ekmek olarak yiyin. hem enerji verir, hem en uzun süre onlar tok tutar. pirinç-makarna-patates-poğaça vs. yerine ekmek, hadi en olmadı çorba yiyin. yağı da az yiyin, kızartmayı hiç yemeyin. 3 ayda 17 kiloyu bu yolla verdim, diyete %70 sadık kalarak. yasaksız, umarsızcasına:)

unu tamamen kesmelisin. karbonhidrat alımını minimuma düşürmelisin.
kaliteli yağlardan kaçınmana gerek yok(sızma zeytinyağı, hakiki tereyağı, omega3)
ete, tavuğa, balığa ve yumurtaya abanabilirsin. her sabah kendine menemen yapabilirsin.
ceviz, fındık, badem istediğin kadar tüketebilirsin kavrulmamış olmaları kaydıyla.
her yemekte bol bol salata ye.

unu, şekeri, pilavı, patatesi, makarnayı yani karbonhidratları sıfıra indirdiğin zaman kilo vermeye başlarsın.

yağı çıkar derken kötü yağlar kastediliyor.
zeytinyağı ile yapacaksın bütün yemekleri. tereyağına karşı çeşitli görüşler var. paleoda yiyebiliyorsun mesela.

şekere gelirsek, doğal şeker kullancaksın. gerçek bal, pekmezler gibi. ben aylardır totalde en fazla 1 kaşık toz şeker yemişimdir.

una gelirsek; hamurişi yemeyeceksin. bu işte türk insanı için en zor olanı. tatlılarda badem unu, keten tohumu unu gibi antin kuntin pahalı unlar kullanacaksın. ya da en temizi unlu şey yemeyeceksin:)
ha ekmeği kesemem diyorsan da en koyu renk olanlardan ye. istanbuldaysan tavsiyem ihe organik tam buğday ekmeği. ya da ekşi maya ile yapılmış köy ekmeği fln alacaksın. az ekmek yiyeceksin. beyaz ekmek yememek püf nokta.

bunun dışında bir anda kesersen bir şey olmuyor. ki zaten öyle ha deyince kesilmiyor. ben normalde günde 1 dilim yediğim ekmeği yememeye karar verdim, ikiye çıktı.

patatesi haşlanmış yemek zorunda değilsin. fırında çok çeşitli patatesler yapabilirsin. makarna tercihe kalmış, ben sadece kepekli yiyorum, ama makarna zaten kötü gün dostu yemek.

beyaz un yerine esmer un koydugunda hic de zor degil. herseyin esmeri var.
sekerin hic bir yararli tarafi yok. kesinlikle cikarmak lazim tamamen. basarabilirsen hayat kaliten artar
yag tamamen cikarilmiyor zaten. zeytinyagi ve balik yagi gayet saglikli. gonul rahatligiyla kullanabilirsin. digerlerini cikartmak icin de pisirme tekniklerini biraz degistirmen yeterli.

pogacada bile var diyosun da pogaca bayaga felaket bisi zaten saglikli besleneyim diyorsan :)

karşıdakine söylemezsen yasal değil diye biliyorum.

savcılık ıznı olmadan kaydetsenız bıle yasal delıl olmaz.

ama ıstedıgınız görüsmeyı kaydetmekte özgğrsğnğz sanırım

Mahkeme izni olmadan, habersiz yapilan kayitlar delil olarak kabul edilmiyor diye biliyorum.

Ama kaydetmek yasal olmali, yani kayit yaptiniz diye ceza yemezsiniz.

yassah kayıt yapmak. gerekirse davada gsm kayıtları incelensin diyebilin. yani hakim ya da savcı kararıyla.
amma bunu buldum
www.hukuki.net
ve lakin bunu da buldum
www.hukuki.net

Yasal değil ama delil olarak hakimin takdir yetkisine kalıyor biraz. Atıyorum gizli kamera görüntüsü var birini x kişisi öldürüyor kabak gibi veya telefonda ben öldürdüm diyor. Hakim bunu görmezden mi gelecek yasal değil diye?

sadece boşanmalarda kullanılabiliyor. bunun dışında hiç bir şeyde kullanılamıyor.

"Anayasa’nın 38. maddesine, 3.10.2001 gün ve 4709 sayılı Yasa ile, ek
fıkra olarak altıncı fıkra eklenmiştir. Söz konusu bu fıkrada, “Kanun’a aykırı
olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez” denilmektedir. Böylece,
Anayasa metnine giren bu hükümle, açıkça ve hiçbir duraksamaya
yer vermeyecek bir biçimde, hem kovuşturma ve soruşturma organları
tarafından, hem de özel kişiler tarafından, hukuka aykırı olarak elde edilen
bulguların kanıt olarak kabul edilemeyeceği öngörülmektedir. Başka bir
deyişle, hukuka aykırı bir biçimde elde edilmiş kanıtlar, kim tarafından
elde edilmiş olursa olsun, Anayasa’nın 38. maddesine eklenen söz konusu
bu altıncı fıkra uyarınca kullanılamayacaktır."
Doç. Dr. Ali Rıza ÇINAR

sadece ses veya sadece görüntü olan kayıtların delil değeri yok diye biliyorum. sesli video olmalı.

Ben bildiğin boya dükkanına gittim mahalledeki küçük olanlardan. dayı tanesini 3 liraya vermişti.

urun.gittigidiyor.com

ulan onlar dedi diye de hepimiz akşam oturmalarında thy ile ne kadar gurur duyduğumuzu konuşup şuh kahkahalar atıyormuşuz gibi konuşmuşsun...
yok öyle bi gurur kimsede sakin ol :)

bu memleketin markası olduğu için? bugün yurtdışında en çok tanınan şirket thy. kazıkçı da olsa, şerefsiz de olsa türkiye'nin dışarıdaki yüzü. ki thy ile uçan çoğu yabancıların çoğu memnun.

o kârı ve kurumsal kaliteyi yaratanlar türk, siz de bir türk olarak gurur duyarsınız. akrabanızdan birinin mezuniyetine, çocuğunun doğumuna vs. seviniyorsanız veya bir yarışmada başarılı olunca gurur duyuyorsanız aynı şekilde kendi milletinizin havacılıkta 'yükseklerde' olması da bayağı göğsünüzü kabartabilir. illa kârının bir kısmını bağışlaması gerekmez. zaten ülkenizin değerini yükselten bir oluşum olması bile yeterli. thy'ye sahip bir türk vatandaşı ile thy'ye sahip olmayan bir türk vatandaşının konumları bayağı da farklıdır hani..

Abi gavurlar THY'den memnun kalınca ne oluyo?

Gurur duyulacaaaaaaaaaaaaaaaak...

Duy!!!

eksiduyu.ru

tuttuğun takımın sana faydası ne ?
messinin ronaldo mu desek, saatlerce konuşacak adam var, o adamların sana bana faydası var mı ?

THY'yi global olarak düşün, yerel kafa ile değil..
yapı-kredi sana fazladan para veriyor mu, sen türksün diye

British Airways ile gurur duyan bi tane bile ingiliz görmedim ben. Adamlar Darwin, Brunel, Hawking vs. ile gurur duyuyor.

THY yurtdışında en çok reklamımızın yapıldığı platformlardan birisidir.
Gurur duy duyma haklısın eksisi çok ama çoğu ülkeye tek bayrak taşıyan şirkettir kendisi.

Peki British Airlines gurur duyulacak bir şey yapmış mı ?

Gurur duyulacak birşeyse dğnyada concorde kullanabilmiş yani havacılığın uç noktasını görmüş iki şirketten birisi air france ile.

ben de duymuyorum.. bana faydasi olmayan bi kurum / kurulus icin ne gurur duyacagim ki?
isim geregi sürekli y.disi - y.ici seyahatlerim oluyor.. daha toplasam anca 2-3 kez thy ile gitmisimdir..
binmedigim ucak - havayolu kalmadi.. thy iyi güzel olabilir ama makul bir ücret almadiktan sonra gerisi booossss laaaffff

bana faydası olmayan abdurrahman çelebiyi sikim diyorum ve kaçıyorum. sanki kominizm var her şey beleş a.q bana ne lan kol gibi bilet parası çıkıyor mu? çıkıyor. 3.dünya ülkesi vatandaşı olarak sadece elimizde bu var ondan duymamız gerekebilir. daha araba motoru yapamayan ülkeyiz lan reklam yapıyormuş.
hııı old öpt ii gclr.

yalnış düşünüyorsunuz british air, air france uçak işletmecileridir, uçak üreticileri değildir uçak üreticileri airbustur airbusla çok gurur duyarla asla laf ettirmezler.

hiç thy'ye para vermediğim için kendimle gurur duyyuyorum ben!

Nasıl indirim yok, www.turkishairlines.com gir bu siteye bir bak. Tüm Türkiye 44 lira gidiş ben Ulusoy'la gidiyorum 35 e otobüsle. Eğer diyorsan hala pahalı ne işin var uçakta birader gezmek senin neyine, gezmek istiyorsan git bir parka biraz hava al derim.

bir ingiliz o bileti ne kadara alacak hacı?

ohoo sen ona ne bakıyorsun ki? Her ülkede ucuz pahalı olan şeyler vardır. ABD de zeytin çok pahalı örneğin. Bunun sebebi üretim yoğunluğu ,vergiler, para değerleri.

Bir İngiliz ne kadara alıyor diyorsan THY'den değil vergilerden ya da Türk Lirasından yakınmalısın

Hayır dediğim şey şu. Bir ingiliz de gitse istanbul-ankara bileti alsa seninle aynı fiyata alacak THY'den yani türk vatandaşı olmanın sana zerre katkısı yok.

Kola turka dan farkı yok gözümde, milliyetçi duyguları fahiş l ücretlerle iyi törpülüyorlar

nedense alacağım zaman tüm sitelerin altından girip üstünden çıkarım, hep thy daha uyguna gelir fiyat açısından.

verdiği 30kg bagaj hakkı ve yemek'i de işin içine katarsak diğerlerinin önüne zıplıyor.

ayrıca viyana'da tramvayları boydan boya THY reklamları ile giydirebiliyorsa, viyana metrosunun merkezi istasyonlarına reklam verebiliyorsa, bu gurur duyulabilecek bir şey. sonuçta altında bir turkish imzası var.

30 kg bavul hakkiymis! ama ne!
misir havayolu 52 kg veriyor???

@mgüs
o zaman istanbul'dan avrupaya uçarken mısır havayollarını kullan, ne diyim.

ssat 10'dan önce yerinde olan muhtar görmedim ama kapılarındaki numaradan arayınca geliyorlar genelde.

normal mesai saati resmi zorunluluk olanı. ama babam pazar günü bile açardı. telefondan aramanız yeterli yine de..

benim hocam rus tu baya iyi öğrendim ama turizm ofisinde çalışan arkadaşım türk hocadan 2-3 kere kurs almasına rağmen benim kadar anlamıyor.tavsiyem rus bi hoca varsa ondan kurs al.

galatasaray üniversitesinde rusça kursu açılıyormuş. Orayı arayın konuşun derim

bizim ingilizce hocası rusya büyükelçiliğinden öğreniyodu, bayağı da iyiymiş.

film izliyorum, italyan kasabası şaraplarını almanların işgalinden saklıyorlar (bkz: secret of santa vittoria). madem müttefiktiler, niye işgal oldu? madem araları bozuldu, niye mussoliniyi ipten aldılar?

italya sscb tarafından falan işgal edilmedi yahu. saçmalamayın. (silmiş arkadaş cevabını)

müttefikken savaş karşıtı muhalifler tarafından italya'da yönetime el kondu, o arada mussolini hapsedildi. daha sonra da naziler tarafından kurtarıldı.

şaraplarını saklayanlar faşizm ve nazizm karşıtı italyanlar olabilir.

müttefikleri kasabaya gelince 'işgal' mi oluyor?

3. reich italyanların değil faşistlerin müttefikiydi. tıpkı almanya fransa'yı işgal edip, kendine yakın bir yönetim kurduktan sonra fransa'yı ingiltere ve abd'ye savaş ilan ettirmeleri gibi.

italyanın almanya'ya savaş ilan etmesi mussolini öncesi dönemdedir. ve 1. dünya savaşı yıllarına denk gelir. 1. dünya svaşı sonrası çıkan ekenomik krizden anası ağlayan avrupa ülkeleri yeni devlet adamlarını bir çıkış yolu olarak görür ve onlara bel bağlar hitler ve mussolinin iktidara gelişi bu dönemdedir. mussolinin faşizim rejimini beğenen hitler kendisine yakın gördüğü dikatatör arkadaşı mussolini ile birlikte 2. dünya savaşı saflarında yan yana yer alır. savaşın sonlarında bunlar kaybetmeye başlar ve italyalılar mussoliniyi devletin başından indirerek yeni reformlar yaparlar. bu sırada mussolini esir düşer ve italyanların bu tutumuna kızan hitler italyaya saldırarak mussoyu kurtarır ve kuzey italyayı ele geçirir.

olay bu yani.

o zaman, faşizm karşıtı italyanlarla, hitlerin birlikte hareket ettiği faşist italyanların kavgası 'işgal' oluyor-- yani devrim yapıp mussolini'ye karşı gelinince, artık o ve müttefikleri de 'işgalci' oluyor?

tabi ki cuma gecesi otogara gidip gece 1'de biniyor. yani aslında cumartesi gününün ilk saatlerinde otobüse binmiş oluyor.

cuma gidip biniyor.
beşiktaş'taki beşiktaş iskelesi.

ikisi de olabilir.

Cuma gidiyor bence, aslında perşembe demesi lazımmış ama dememiş işte.

cuma günü gidip binecek büyük ihtimal yani cumartesi gününün ilk saatlerinde. zaten çoğu kişi böyle söyler.

ama çok ayrıntıcı, buna dikkat eden bir adamsa perşembe gidip 01.00'da yani cumanın ilk saatlerinde binecek ve o yüzden böyle söyledi:)

bu kullanım cuma gecesini işaret eder dostum, literatürde o cumartesi günü olarak geçse bile.

aradaki uzaklik@+1 cuma günü biniyor yani cumartesi binmiş oluyor.

Cuma gecesi ve cumartesinin ilk saatleri oluyor sanırım.

bak bence çok resmi ya da önemli bir meseleyse perşembe gecesi olan cumadan bahsediyordur. ama eğer arkadaşça konuşuyorsanız, cumartesinin ilk saatleri olan 1 den bahsediyordur.

sen bunu karşılamaya falan gideceksen bence işini sağlama al ve hem cuma 01:00'da yola çıkacağını düşünerek git. eğer yoksa , ertesi gün yine gidersin aynı saatte. sanırım ben olsam böyle yapardım.

abi açıkça gece dediği için ben cumayı cumartesiye bağlayan gece olarak algılıyorum.

yani cumartesinin ilk saati olan 1'de biniyor.

cumayı cumartesiye bağlayan gece bana da mantıklı geldi.

yani cumartesi sabahı inmiş oluyor adam işte.

cuma sabahı inip beni bulamazsa da, açıklarım artık, izahı çok mantıklı çünkü.

cumayı cumartesine bağlayan gece olur.

cuma 12 gibi otagara gidip cumartesi 01.00 de otobüse binicek.

ben hiç duymadım böyle bir sistem, yamuluyor da olabilirim tabi ama kargo firmalarının pek bulaşacağını sanmıyorum bu işe, halihazırda siteler varken.

bu sisteme en yakın ptt'nin kapıda ödeme olayı var ama o da senin aradığına pek uymuyor sanırım?

SanalPazar ve Gittigidiyor'da kargo ücreti 10 kg/desi sınırına kadar sabit 6,5 lira. Ne gönderirsen gönder, bu sınırı aşmadıkça sabit kargo ödersin veya ödetirsin. Kargo lafı geçmişken yazayım dedim.

sanalpazar'ı bilmem de gittigidiyorda krgo ücreti sabit falan değil, satıcıya göre değişir. sik kadar kutuya 15 lira verdim, ordan bilyorum

@vizdilva, bilmiyorsan öğrenirsin arkadaşım, zor değil.

www.gittigidiyor.com

"1- Bana Özel sayfanızdaki ürün satış kodunuzu not edin.
Ürünü, -Türkiye genelinde- 1-10 kg/ds arası için sabit 5,50 TL + KDV'ye, 0 kg/ds dosya gönderileri ve 11 kg/ds üzeri %35 indirimli göndermek için GittiGidiyor satış kodunu Yurtiçi Kargo şubesindeki görevliye gösterin."

Okuyun, kazıklanmayın boşuna diye direkt cümleyi yapıştırdım.

6,5 lira zaten ortalama ve üzeri bir fiyat. genel piyasası 5,5 bazen 4 küsür. ayrıca yurtiçinin yaptığı dallamalıklar da yok. hem tüm satıcılar yurtiçi'yle çalışmıyor, kendi sözleşmesini doldurmak için kendi anlaştığı firmayı kullanıyor, bazen 2 parçalık alışverişi iki gönderim yapıyor. hepsiburada.com değil ki, her satıcının keyfi ayrı.

Sen 10 kiloluk koliyi göndermeye kalk bakalım bu kampanya olmadan, o zaman hangisi hesaplı, hangisi değil, anlarsın.

Dünyanın malını gönderdim SanalPazar'dan, adam önce 27 lira dedi, kampanya kodunu verince 6,5 lira dedi, ödedim çıktım.

www.downloadhelper.net

atube catcher
hd seçeneği ve sürüsüyle site desteği var. ekran kaydı, video dönüştürme vs. de dahil. ayrıca çok hızlı indirir bağlantıyı zorlar (turbo)

En pratiği: DownloadHelper.
En taşaklısı: JDownloader.

Firefox'tan vazgeçmem diyorsan DownloadHelper çok rahat ettirir. Şu ana kadar video indiremediğim herhangi bir siteye rastlamadım.

JDownloader ise oldukça hızlı ve etkili. Ayrıca direkt olarak farklı formatlarda indirebiliyor videoları eğer mevcutsa. DH'de bu olay biraz zahmetli eklentinin eklentisini gerektiriyor bazen.

bu ara çoğu dizi christmas moduna girer zaten, kardan adamlar, bereli atkılı çocuklar...

(bkz: misery)olabilir

evde tek başına biraz eskidir, ama kış halleri güzeldir.

30 days of night var yeni, çok güzel bi film.

stalingrad var, onu bahara yakın izleyin çünkü usandırır:)

the grey

Fargo www.imdb.com

n5.ntvmsnbc.com

Into the Wild (2007),
The Age of Innocence (1993).

tuvalet bunun için var. dünya yansa umrumda olmaz. kısa zamanlar, ama huzurlu oluyor.

çok gergin olduğum zaman telefonumu kapatırım. mp3'ü kulağıma geçirir yatarım bir köşeye. sonra kendime gelince de saatler sonra açarım teli.

her ne kadar kendime çok kızsam da bunu yapamıyorum. bağımlısı olduğum şeyler var

Hiç böyle bir şeyi istemedim. Kimileri bağımlılık diyebilir; hay, hay hiç itirazım yok. Halimden son derece memnunum; varsın bağımlılık olsun.

sinemaya giderken cep telefonumu mutlaka kapatırım. kendimize ayırdığımız o 2 saatte kimse rahatsız edip, film keyfimizin içine etmesin di mi?

ama evde film izlerken kapatmam. filmi durdurma şansım var çünkü...

bunun dışında kesemiyorum pek. hatta ben internet bağımlısıydım bir ara çok feci. şimdi de çok süper değilim ama azalttım bir nebze. kalkabiliyorum başından en azından. ama çok istiyorum kopmayı. doğayla başbaşa bir tatil, dertsiz tasasız bir kulübede yaşamayı çok isterdim...:/

nescafe dediğin şey zaten çözünebilir kahvedir ne tarifi hacım? sıcak suda çözer keyfine göre süt şeker karıştırırsın. Tarif edilebilir olan, fark yaratacak olan filtre kahvedir. Çünkü o zaman çekirdeğin cinsi, kavurma şeklin ve süresi, hangi kalınlıkta öğüttüğün, kullandığın kahve miktarı, makinenin çalıştığı basınç felan hepsi etkiler.

sütü ısıt köpüklensin biraz kahveyle karıştır.
ya da süt, kakao ve kahveyi koy cezveye. bunları karıştır kaynat güzel olur. kahve eklemessen sıcak çikolataya daha çok benzer.

@lpgli tosbaga
olmuyor üstadım olmuyor. sütü ne kadar katacan, kahveyi ne kadar koyacan fark ediyor, etmiyor mu yoksa?

nescafe için zaten ancak su, su+süt ya da sadece süt ile yapabilirsin. öyle tarif fln gerekmez.
1 kaşık kahve koyacaksın içine. artık ne kadar seviyorsan.

Ediyor da bu senin damak tadına bağlı. Deneye deneye bulman en güzeli

vizdilva sütü iyice kaynatıcaksın ki köpürsün. sonra içine eklersin kahveyi. hatta üzerinde kalır kahve taneleri. şık bir sunumu olur. normalde bunun makinesi falan var ama alır mısın bilmem.

fakat kakao sütte çözünmüyor topak topak kalıyor falan, o yüzden baştan eklemek daha mantıklı.

kahveyi sadece spadram'ın bahsettiği yöntemle yapıyordu göçmen bir arkadaşım. bahsedilen yöntem ile yapılırsa, neskafenin üzerinde türk kahvesi gibi köpük oluyor.

şöyle bir tarif denemiştim fena olmadı.

iki çay kaşığı kahve (gold) koyuyoruz, kullandığınız kadar toz şeker.
daha sonra çok az miktarda, sulanmayacak kadar kaynar su (bir - iki çay kaşığı).
daha sonra bu karışımı macun haline gelene kadar iyice ezerek karıştırıyoruz. bu kısmı biraz yorucu olabilir.

macun haline geldikten sonra yeteri kadar kaynar su koyup karıştırın.
afiyet olsun.

not: tabi en güzeli bi french press alıp filtre kahve içmek. sonra hazır kahvenin yüzüne bakmazsın.

french kiss mi ney, onu bi düşüniyim o zaman

bookviet4a.org

hangi toefl oluyor bu? cbt mi? ona göre bir bakınayım.

ha bu arada ne isterseniz malum ortamlardan bulunur bence.

gitmek istediğiniz doktora söylüyorsunuz verdikleri kağıdı dolduruysunuz geçişiniz tamamlanıyor.

yeni hekiminiz olmasını istediğiniz kişiye kimliğinizle müracaat etmeniz yeterli.

yan etkileri yalnızca alışma döneminde (3 hafta civarı) görülür. sonra ortadan kalkar. raat ol.

Bana mide bulantısı falan yapmadı uykum geldi ama zaten hep uykum gelir ondan mı çözemedim. Beni korkutan bırakma sürecinin zor olması ve unutkanlık, duygusuzluk gibi şeyler

lustral hafif bir ilaç ben çok daha ağır bir şey kullanıyorum onun bile yan etkileri önemsiz.ayrıca o hafıza yan etkisi efsane ben kullandım tam da tersine yaratıcılığım gelişmişti zevkle şevkle kullan

selam.

kendi deneyimlerimi söyleyelim:

ilk 2-3 hafta uykusuzluk yaptı bende. 4-5 saat uykuyla tam performans yaşayabiliyordum. bu sürede bacaklarımı sürekli sallama isteği de oluyordu ve engelleyemiyordum.

bu aşamayı atlattıktan sonra en ufak bir yan etkisini görmedim, en çok da 2. ayın ortasından sonra faydasını gördüm. üstüne bir de güzelce kilo verdim.

ama aynı ilacı kullanan bir arkadaşım, sürekli uyumak istiyordu, arkadaşlarıyla arası bozulmuştu, evden çıkmıyordu, kilo almıştı.

ben de senin gibi uyku ve algı kapanmasından korkuyordum başlarda, o yüzden kahve içmeye başladım düzenli olarak ilaca başladığım gün. öğlenleri bir-iki fincan filtre kahve içiyorum hala. herhangi bir hafıza vs. problemle karşılaşmadım.

eğer çok kafaya takıyorsan 1-2 fincan kahve, multivitamin desteğiyle beraber kullan lustrali.

reis takma kafaya, 50 mg hiç bişey değil. zaten lustral baba ilaçtır o kadar baş ağrıtmaz. ben kullandıktan bir kaç gün sonra sözlükteki yorumlara baktım. has.ktir çektiğimi çok net hatırlarım:)

eğer doktorunla koordineli olarak ilaç kullanımını devam ettirirsen zaten sıkıntıların azalır yaratıcılık eskisinden de iyi devam eder.

Bugun sınava gırdım ve calıstıgım her şey kafamdan uctu gıttı. Soruya bakıp "ben buna calısmıstım" dedım sadece kendı kendıme ama stres falan hıssetmedım. Normalde baya kotu hıssederdım, ıcım sıkılırdım. 3. Gunum. Tepkısızlık ve unutkanlık yapmış olabılır mı? Cıddı anlamda korkuyorum bu etkısınden, zaten evhamlı ınsanım olumsuz yorum okudukca daha da kotu oluyorum. Burdakılerın hepsı olumlu ama bılemedım ıste

tüm maddeleri bırakırım antidepresanı asla.

hocam o tür 'menkıbe'ler uydurmadır. bir tanesinde de peygamber hz. ali'ye bir sır veriyor, o da kuyunun birine bağırarak içini döküyor. o kuyunun etrafında kamışlar çıkıyor, o kamışlardan ney yapılıyor. ney çalmak/dinlemek de o sırra vakıf olmak falan filan... olaya bak tanrı kulları yanlış anlayacak, o yüzden bela yağacak.. 6 gün yaratıp 7.gün dinlenen bir tanrı kavramı yapar anca bunu :)

@vizdilva, teşekkürler.

@bağcı, anladım. bu bir istiare, anlamlandırma. bunun gerçekten böyle imiş gibi sunulması canımı sıkan. hoş bir ortaklık kurup bırakmak varken bu tür efsaneler inşaa etmek bana doğru ve sağlıklı gelmiyor.

başıma bir şey gelmeyecekse,

ervahu alemde ruhların "elestü birabbiküm"e verdikleri 'bela' cevabı 'evet' değil, 'sensin' anlamındadır.

ben de "sensin" cevabının verildiğini duydum. evet, sensin - bela it is you demişlerdir.