elma ye. kahve iç. ilaç falan yapma lan gerek yok

ilaclar da kafein iceriyor var oyle eczanelerde tam bilemicem ismini. ha bir de ginseng beyin aktivitelerini arttirarak uyku geciktiriyor. ha bir de psikilojik siniftan bir sey var: mo--- bir sey ama iyi uyutmuyormus
buldum! modiodal! ama kesinlikle kullanmayin.

modial konusunda katılıyorum, doktorlar bir reçeteye bir suratıma bakıyordu. ağır ilaçtır, reçetesiz de bayağı pahalıdır. kahvedir, elmadır,böyle şeyler uyku için daha iyi

gece çişinizi tutun.

bana bazen araba kullanırken aşırı uyku bastırıyor, sesli şarkı söylüyorum. konuşurken uyuma ihtimalin yok gibi. ama ne kadar devam ettirebilirsin ki bunu? bir de komşuları rahatsız etme bakiyim :)

katkı kredisi derken, öğrenim kredisini kastediyorsanız zaten burs çıkmazsa onu veriyorlar herkese

katkı kredisi harçla ilgili olan. aylık olarak alınan 260 lirayı diyorsan burs çıkmadığı takdirde otomatikman krediye dönecek o.

bence çıkmaması daha iyi olur.sonra krediyi geri öderken çok zor oluyor resmen kan alıyor herifler.
part time bi iş bulmamanın pişmanlığı oldu hep öderken

istemiyorum dediysen çıkmaz die biliorum ben.hiç almayan arkadaşlarım var

bi de şunu düşündüm aylık yaklaşık 600lira veriyorlar.(yüksek lisanstayım, evet)
geri ödemesi eğer lisanstaki gibi 2 sene sonraysa oh ne ala..lazım olmazsa harcama, faize bırak.. çok büyük bir zorluk olmaz bence.

ürünle ilgili bir sorun olursa case açma hakkın olmaz, bence çok bulaşma ki %98 o kadar da yüksek değil.

wu zaten 15$ komisyon sokuyor. aman kalsın

donanımhaber forumunda havale karşılığı senin için paypal işlemi yapan biri vardı geçenlerde. bir araştır bence.

mesele o kadar uzadı ki, paypal hesabına kartı ekleyip siliyorum, hesabı değiştirip kartı tekrar ekliyorum, olmuyor da olmuyor. işin garibi ne banka, ne paypal üstüne alınmıyor. bu zamana kadar 3 kere değişik yerlerden alışveriş yapmıştım, hiç böyle problem çıkmamıştı.

ebay'den alışveriş yaparken paypal dışında ödeme yapmak bence pek mantıklı değil. başka şekilde öderseniz ve adam kötü niyetli çıkarsa ya da ürün kaybolursa ebay pek yardımcı olamıyor. paypal'i aramayı ya da farklı bir email adresiyle yeni hesap açıp öyle ödemeyi denediniz mi?

@slackerbitch
gariptir, ödemek istediğimiz miktardan fazla limitimiz olduğu zaman ödeyebiliyormuşuz. 50 lira daha yükleyip sanal karta aktarınca halloldu.

hayır gitmez. gidemez. iki gün sonra toplum seni öğretmen, öğretme demeye zorlar ve galip çıkar...

gitmez, nasıl gitsin?

bayılıyorum böyle demeye.

Bulmaya çalışmıyorum onlar beni buluyor. Hem manasız değil çarpıtılmış sadece. Dikkatini çekerim.

bir ara ben de 'akşama bi çiğköfte çakalım/imza çakalım/10 dk daha ders çakalım' modundaydım, bir ara da 'i don't know'u 'ay don kınov' diye okurdum. sonra geçti.. şimdi 'faq' yazan yerleri 'fuck' falan gibi okuyorum..

Aynen ya ben de faqüu diye okuyorum çogiliginç.

hayır,hiç hoş değil

paypal hesabını başkasına onaylattıysan, onlar sanal kartı ekleyip sonra siliyor. Bu yüzden de bi sike yaramıyor o onaylama işlemi. eğer anlattığın son işlemi uzun süre önce yaptıysan değişen paypal kurallarını fark etmemiş olabilirsin.
oradaki 3 lira, paypalını onaylatırken karttan çektiği para. paypala bakiye olarak iade edilmiş.(sorun yok)
Yurtdışı alışverişlerde paypal bakiyesini kullanamazsın, kredi kartı veya sanal kartından çeker parayı. Kural böyle.

@22 cm
hesabı da kartı da kendim ekleyip onayladım.
değişen paypal kuralından kastınız nedir?

bir de, kendim takip ettiğim kadarıyla, kontrol(onay) için karttan çekilen paranın tamamı geri karta iade edildi, ayrıca paypal bakiyesine para akışı nereden sağlanıyor? demek istediğim, eğer bu sadece iade parasıysa, yalnızca 3 tl'yi -paranız bizde kalmasın hesabı- kullandırtmak için mi uydurulmuş?

bakiyeye para akışı biri size para gönderiyorsa, ebay'de satış yapıyorsanız vb. geliyor.

yurtdışı alışverişlerde paypal bakiyesi kullanılabiliyor ayrıca, yıllardır ebay'den aldığım şeyleri satışlarımdan gelen bakiyeden ödüyorum.

kırıldıktan sonra parça kırıntılarını temizleyin, fan çalışırken dengesiz salınımlar yapmıyorsa (kırılan paller ağırlık merkezini değiştirmediyse), fan/çekirdek sıcaklığı takip programlarında sıcaklıkta anormal artış gözükmüyorsa problem yoktur.

(bkz: agnostik)

bilinçsizce inanıyodum. biraz bilinçlendik inanmamaya başladık. bilinçlenme biraz daha ileri gitti. şu an tekrar inanıyorum.

İnanmiyorum, inanamiyorum daha dogrusu. İlle biseye inanacaksak dogaya inanabiliriz.

hani bana sorulmamış ama ben allah'a da inanıyorum sex'e de engel değil.

inanmamayı tercih ediyorum.

soru eklerinin ayrı yazılması gerektiğine inanıyorum.

inanmıyorum.

fanatiklikten değil ama; inanmaktan kendimi alamıyorum

nemo problemo +1

inanmıyorum

doğa üstü olduğu iddia edilen hiçbir olguya inanmıyorum. doğada varolan herşeyin şu anda keşfedilmemiş olsa da doğa kanunları ile açıklanabileceğine inanıyorum.

oralete inanıyorum.

inanıyorum ve seviyorum

dinlere inanmıyorum.

şunu açıklığa kavuşturayım. ateistler bir şeye inanmıyor. ben şahsen eski pagan tanrılarını seviyorum zeustur afrodittir falan. ama deistliğim tutunca kendi tanrımı yaratıyorum çok cool bir adam böyle hatalar yaptığımı gidiyorum söylüyorum şuna pişmanlığım var diye. olur öyle diyor öğüt veriyor nasıl daha iyi kararlar alacağıma dair. vicdanını dinle diyor bana. bir insana bir şeyi yaparken için cız edecekse yapma diyor. çok iyi birisi keşke herkes tanısa diyorum ama tanımıyorlar.

inanmıyorum,herhangi bir şeye inanma ihtiyacı duymuyorum.

inanmıyorum

inanıyorum. nemo problemo +1

"fe veylun li'l kâsiyeti kulûbuhum min zikrillah.
allah'ın hatrından kalbi katılaşanların vay haline" zümer 22

bende Allah'a varlığına birliğine inanıyorum, halimden memnunum.

18:00 da son bulur dagıtım şubeye gidip ordan alabilirsin ama 19:30 da şubede kapanır

bir keresinde 9'da bile gelmişti bana

KARGO TESLİM EDİLMEK ÜZERE KURYE ... teslim edildi. yazıyor da anlamadım

... yerine kuryenin ismi geliyor sanırım. kuryeye zimmetlenmiş, dağıtıma çıkmış yani

açıyor. ama senkron tutmazsa para yok(yani senkron ayarlayaymıyorsun)

@ben smyrna
srt formatı mı?

bilmem. ben harici disk takmıştım. oradaki bir kaç altyazıyı gösterdi.

altyazıyı programla videoya gömün, öyle rahat izlersiniz. benim rastladığım hiçbir tv srt açmıyordu.

var. 1850 yılına kadar olan soyağacımızı çıkartmıştık biz ankara'dan.

mernis sistemi 150 yil oncesine kadar veriyor. Ben ezbere 8 kusak biliyorum gerisi de arsivde var (5 asir kadar).

normalde türklerde aile seceresi tutulmuyor. dolaylı olarak (aynı ailenin bir vakıfa sürekli yardım yapmasıyla-vakıf kayıtlarından) bulunabilir. ama normal soy ağacı resmi kayıtlar açısından yalnızca nüfus kütüklerinde bulunur, o da cumhuriyet tarihine kadar uzanır

Haplogroup var bi de

@vizdilva:

secere.inube.com

tapudur mirastır derken 2-3 kuşak geri gitmek şart olduğu için cumhuriyette doğan adamdandan da 2-3 kuşak geriye gidince, 1850lere kadar uzanıyor.

kindle4all ?

amazon almış onu :)

kindleologie

www.kindle101.net

kindlog

kindleblog

kindakindle
e. alınmış

resmi daire, yani kapalı

kapalı.

sabah kahvaltıda bu tost ekmeğine reçel gibi bir şey sürüp yiyorlar ya. Biz de reçel yiyoruz ama tost ekmeği değil mesela. Bir de kahvaltıyı sadece mısır gevreği ile yapma mevzusu var.

yıllar once bi kız arkdasımın evınde sadece corn fleks yiyerek yaptıgım bı kahvaltı sonunda masaya dönerek : BİZ AMERIKALIMIYIZ LAN ? deimştim ...evet kahvvaltılarımız cok farklı

posta kutusu
telesekreterli telefon
marihuana
saat başı kahve
kahve makinası
fıstık ezmesi
mutfak/iş eldiveni
garajda tamir işleri
station wagon araba

futbol, sehir takimina ilgi. mesela gumushanede uc istanbul takiminin atkisini buluyorken gumushanespor atkisi bulamiyorsun.

garaj grupları

gümüşhane örneği iyidi

var.telefonlarda ozellik olarak da var app olarakta bulunuyor.ios 6 da standart ozellik.

samsunglarda 'reddedilenler listesine ekle' şeklinde.

telefonum nokia c3 bende olmaz sanırım:(

türkselde *21*532# yes deyince arayanlara telefon bağlanmıyor. sanki hat çekmiyor gibi sessizlik olup arama düşüyor. yani ulaşılamıyorsun.

#002# yes deyince de iptal oluyor. ulaşılıyorsun. diğer operatörlerde var mı bilmiyorum.

Öncelikle hayvansever diye yazılıyor. Öte yandan dindarsa elbette hayvanseverliğini geri planda bırakacaktır. Düşünsene bir Tanrı'ya inanıyorsun, kendisine yine kendisinin yarattığı hayvanı kurban etmeni istiyor.

Edit: Ben müslüman değilim mesela.

evde beslenebilecek hayvanların hayvanseverliği oluyor o daha çok. ya da dine göre eti yenilemeyen hayvanların sevgisi. domuz sevgisi? :)

belki bütün ibadetleri yapıp onu es geçen de olabilir. ya da zaten dine göre bu varsa, duasıyla usulüyle işini hallediyorsa vicdanen de rahat oluyordur.

dini karıştırmadan, et yiyen insanlar için de geçerli bu durum. yani mesela inek, koyun, tavuk gibi hayvanlar, etinden sütünden faydalanmak için var diye düşünülüyor. bu hayvanlar; köpek, kedi gibi evde beslenemiyor ve insan iletişimi ve sevgisi oluşturmuyor gibi..

sonuçta kurban bayramı dışında da binlerce hayvan kesiliyor zaten ve kocaman bir endüstri bu. kurban bayramında ön plana çıkıyor bu sadece. daha yanlış olan, uygunsuz yerlerde herkesin içinde kesmek diye düşünülebilir..

hayvanlar korkabilir, utanabilir, mutlu olabilir, ozler, sever.... Kisacasi bilinc sahibidir. "btkisever niye yok yeaaa" sorusunun cevabi budur.

ne alaka vahşi ya?
vahşi gelmez ama kebap, lahmacun, salam, sucuk, kavurma nereden geliyor bu amk?
ot mu yiyeceksiniz sadece?
Vahşice dersiniz ama İspanya'da olsanız Arenada boğa görüşü için eyoo eyoo diye bağırırsınız.

gereksiz yere yüz binlerce hayvan kesiliyor demişsin de bunun bi amacı var; fakire fukaraya dağıtmak, karınları doyurmak. sen kasaptan et alıken, marketten sucuk alırken o hayvanların kesilmediğini mi düşünüyorsun? hayvansever olmakla alakası yok bunun. sorunu vejetaryen dindarlar ne yapıyor diye açsaydın anlardım.

@neira: Kurban'ın amacı fakire fukaraya dağıtmak değil sadece ve sadece Tanrı'ya kurban vermek. O, iyi sonuçlarından biri; ama amacı değil. Bunu karıştırmamak lazım. Hem kurban etmek normal et tüketimiyle karıştırılacak bir şey değildir. Kurban'ı tüketmek için kesmezsin, kurban edersin. Tüketmesi yine bir sonucudur. Bazı dinlerin veya kültlerin kurban ritüellerinde tüketmek de yok.

Bunları da saldırmak için söylemiyorum. Kurban kesme olayını böyle şeylerle korumanıza gerek yok bence inanmanız yeterli bir sebep diye düşünüyorum. Üstte pukay mıdır nedir bana neye inanacağımı öğretmeye çalışmış mesaj yoluyla mesela öyle ilginç örnekler de var.

ibadet gereksiz değildir. herkes kendi inancının gereğini yerine getirir. yaratıcıya onun yarattığı bir şeyi kurban ediyorsun. O, bu hayvanlardan ve tüm canlı çeşitlerinden milyarlarca yaratmıştır. Bu hayvana yapılan haksızlık değil, Allah'a onun verdiğini onun uğrunda feda edebilmek anlamına gelen bir takvadır.

hayvanseverim, inançlıyım, et yiyorum ve bayramda yediğim etin fazlasını alıp yiyemeyen insanlarla paylaşıyorum. ayrıca burda kurban bayramından, islamiyetten bahsediliyor amaç sadece kurban etmek değil paylaşmak.

Kurban kesmek dendiginde direkt yemek geliyor arkadaslarin aklina ki kurbanin amacini anlayamamislar.

4dr4 cok dogru soylemis kurbanin amaci ''kurban'' edilmesidir. Fakirin doymasi amaci degildir. Gel gelelim ki fakirin doymasi icin kesen varsa;

etin onceligi birinci sirada degildir ama hic et yiyemeyenler var, dogrudur fakat bunun icin kasaplarda boynu kesik sokaklarda kacismayan, dizleri kesilmemis ve cok aci cekmeden ölmüs hayvanlarin etleri satiliyor. Bu yuzden kimse kurban bayrami sayesinde et yiyen fakirleri one atip savunma yapmasin.

İsin kurban boyutuna gelirsek, Allahin kurban istemesinin diger rituellerde istenen kurbanlarla hic mi hic farki yoktur. Yarin öbur gun baska bir dine mensup insanlar tutup tanrilarina ''insan'' kurban etseler muslumanlar 'haoouw' oyle sey olur mu diyecek. Neden olmasin arkadasim senin kestigin inekten ne farki var. Hem senin kestigin hayvan daha gunahsiz zararsiz bir canliydi. Ben hayvanlari insanlardan daha cok seven biri olarak tamam sizden bunu beklemiyorum ama hayvanla insan kesilmesinin ayni sey olmadigini savunmayin. Hem kurban edilmeyi kabul eden bir insan olabilir, insanin iradesi var ama siz korunmasiz hayvani pazarlarda satip, zorla baglayip vahsice kesiyorsunuz. Daha bile kotu -bence-.

Sadece kesilmesi degil tabi ki insanlarin, hayvanlarin uzerinde haklari varmis gibi satmalari, sutlerini sagip satmalari ve baska baska uzerlerinden para kazanma yollari. İcmiyor musun lan sut deyin iciyorum ama bu yine bu insanlarin gecmiste sistemi bozmalarindan kaynaklaniyor. Dogal hayati bozmamis, hayvanlarin yasam alanlarina gokdelen dikmemis olsalardi ben kapima bir at bir inek baglar karsilikli sevgi ve cikar dogrultusunda ben onlari guzelce bakardim onlar da bana sut verirdi vs. Sevgi kismina dikkat edin. Ama gunumuzde hayvanlara 'hayvan' gibi davraniliyor. Ben evimde baktigim kedinin bile ozgurlugunu elinden aldigim icin uzuluyorum bazen funku onun uzerinde bi hakkim yok.

ermanen bu hayvanlarla da gayet sevgi bagi kurulabilir.

Konu cok dagildi ama bi taraftan da iyi oldu simdi hemen etini yemiyon mu, sutunu icmiyon mu, derdiniz.

Son olarak biri bana kurban kesen amcalardan birini kesip zeus a kurban etsem sizin kestiginiz kurbanlardan ne farki olur kim bana bisey diyebilir.

not:yazim hatalari varsa kusura bakmayin.

Sanırım hayvan sevgisi dinin temel önceliklerinden değil. Aslında hayvan konusunda hassasiyet ve hayvan sevgisi çok modern ve bu çağa ait bir şey. Ayrıca yaratılan her şeyin insan için yaratıldığı, yaratılmış en üst canlının insan olduğu anlayışı ve inancı da etkin.

konu komşudan bayramlarda gelen etten başka et giremeyen evler var maalesef bu memlekette.
bir de öyle düşünün

1.binlerce hayvan gereksiz yere kesilmiyor, ama amaç fakirlere dağıtmak falan da değil. kurban; özünde, bir canlının hayatına son vermektir. etini fakirlere dağıt, komşuna ver, kendin ye.. istersen etinden kıyafet yap giy. kurban kesildikten sonraki kısım başka bir ibadettir. -
gereksiz yere kesilmiyor çünkü, kesen insanlar yıl içindeki et ihtiyacının büyük bir kısmını bu hayvanların etinden karşılıyor. yani bayramda kesmese kasaptan alacak, kasaptan aldığı da tarladan yetişmiyor haksız mıyım?
2.hayvan sevgisi; hayvan sevgisi hakkında şöyle bir misal vereyim: aynı biyosferde yaşayan canlılar, insan ve hayvanlar... bir aslanı düşün, yeri geldiğinde bir insanı parçalayıp bir güzel yer. yırtıcı hayvanların çoğunda bu geçerlidir. aynı şekilde bir insan, gücünün yettiği hayvanları keser-parçalar bir güzel yer. özetle; doğanın formatı ve canlının fıtratı budur. en derin felsefeyi de yapsanız, ölümün bir acı veya bir işkence/ızdırap olduğunu iddia edemezsiniz. ama yaralamak ve acı çektirmek işkencedir. hayvanlar birbirlerine -doğal olarak- böyle bir şey yapmazlar. hayvan sevgisinin doğal sınırı da 'acı çektirmemek'tir. öldürmek, hayvan sevgisi veya 'insancıllık' veya 'vicdan' kapsamında gayrımeşru değildir. tabi 'öldürmek' derken 'cinayet'i kastettiğim anlaşılmasın. dolayısıyla, besin ihtiyacını karşılamak üzere diğer bir canlıyı öldürmek vahşet değildir, hayvan sevgisi yoksunluğu değildir. burada, hayvan sevgisi düşüncesinin temel dinamiklerini sorgulamak gereklidir. insan yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmek için belirli yaşamsal maddeleri almak zorundadır. ve bu da diğer canlıların (bitki, hayvan) ölümüyle mümkündür. eğer bu kadar fıtrî bir konuda 'ama bu çok hazin' diyorsanız, 'dünya hayatı maalesef böyle' demekten başka çare yoktur. aynı şekilde; ister dini sebeple, ister beslenme amacıyla hayvan öldürülmesini de suçlamaya hiç kimsenin hakkı yoktur, bunu yapanları itham etmek vicdansızlıktır.

***spoiler****

94'den beri memeli hayvan yemeyen bir insanım, 97'de balık ve kuşları da bıraktım zaten bilinçli olarak hiç sürüngen böcek vs yemedim. (ıstakoz/kurbağa/kaplumbağa vs işte).

ayakkabı/kemer alırken deri olmamasına dikkat ediyorum. yani baştan söyleyeyim, et yemiyor musunuz savunması işe yaramaz bende.

****spoiler****

vahşice değil de ne? hele o iki yüzlü kendisine hayvansever diyenlerin yaptığı ne? kediniz, köpeğiniz can taşıyor da o inek, koyun can taşımıyor mu? onların canı yanmıyor mu? onlarcası bir kamyonun/kamyonetin arkasında itiş kakış taşınırken? bilmem kaç kişi üzerlerine çullanıp, nasıl yapılacağını dahi bilmeden (herkes için demiyorum, çoğunluk için diyorum) katledilirken canları yanmıyor mu onların?

kurban'dan kurban'a evine et girenler var savunması ise komik geliyor bana. e madem biliyorsun bunu kendine aldığın 1 kilo etin 100 gr.'mını paylaşsana her seferinde. kazan kazan durumu öyle mi?

ispanya'da bulundum ama gitmedim öyle bir barbarlık şovuna. neden gideyim ki?


hayvansever ile vejetaryen arasında fark yok bence, olmamalı. kendisini hayvansever olarak tanımlayan kişi eğer vejetaryen de değilse en başta kendisini kandırıyordur. evet o sosis, jambon, sucuk, köfte vs şaşıracaksınız ama hayvanların katledilmesi ile elde ediliyor. (ironiden anlayan nesil buralardadır umarım.)

dindar değilim, müslüman da değilim. hayvanları severim, et vs tüketimimi de az tutuyorum, aşırı et yemenin bir gereği yok.

ama bu konuda söyleyeceğim bir şey varsa yıl olmuş 2012 hala hayvanın boğazını keserek kurban etmenin ne anlamı var. daha az vahşi, daha az acı vererek öldürmek mümkünken hala ortalığı kan gölüne çevirmek saçma geliyor bana.

hayvana haksızlık olarak görüyorum elbette, ama binlerce yıldır olan bir durum bu. sadece müslümanlıkta değil, pek çok dinde kurban kesme olayı var. bu yüzden kurban kesilmesini engellemek zaten pek mümkün değil ama dediğim gibi ortalığı kan gölüne çevirmeden kurban vermek mümkün.

dini inançları yerine getirmek vahşi olmayı gerektirmez.

@goldentitan boğazının kesilmesinin sebebi kanın tamamen vücuttan atılmasını temin etmektir

@sonhakan bir şekilde sorusunu sormuş, fakat bazı arkadaşlar argüman geliştirmede sıkıntı çekiyor sanırım.

kurban kelimesi diğer vahşet türlerinde görüldüğü anlamıyla akıllarda kalmış. "tanrılar kurban istiyor", "tanrılar kan istiyor" gibi bir durum yok ortada. yıl olmuş 2012, öyle olsaydı sembolik olarak bir tane koyun, keçi, dana, deve gibi bir hayvan kesilir kanı akıtılırdı.

olayı vahşet olarak da görmüyorum açıkçası, çünkü hayvana en az acı çektirilecek şekilde kesim işlemi yapılır, hayvanın faydalanılamayacak kısımları ve kanı toprağa temiz bir şekilde gömülür.

esas amaç "tanrılar kan istiyor" olmadığı için, kurban ibadetinin amacı yardımlaşma ve toplum bilincidir. ki zaten kurban ibadeti maddi gücü imkan vermeyenler için "vacip" olarak nitelendirilmiştir. mecbur değil yani. üçte bir olayı da bundan dolayıdır ki ibadet niyetiyle kesilen bir hayvan(kedi köpek değil etini kasaplarda bulabileceğiniz bir hayvan) sadece kesen kişiye fayda sağlamaz. zaten olay salt vahşet olsaydı kurban olarak kesilen hayvanın eti de yenmezdi, kesilir bırakılırdı. etin sadece üçte biri kesen haneye kalır, diğer üçte biri konu komşuya verilir, kalan üçte biri ise nerede olursa olsun maddi gücü olmayan insanlara dağıtılır. kasaptan et alamayan insanlar bu vesileyle kırmızı et ihtiyacını bir şekilde gidermiş olur.

dinci yobaz diyebilirsiniz fakat, dindar olmayan bir müslümanım. cuma namazlarına bile gitmeyen bir adamım. oyumu akp'ye vermedim, kırmızı et severim, alkol kullanımım yüksektir, bir de nescafe üçü bir arada hastasıyım.

islamiyetteki kurbani diger dinlerdeki kurbanlarla karistirmamak lazim. etlerin fakirlere dagitilmasi kurbanin sonucu denmis, fakat ayetlerde ve hadislerde, kurban ettiginiz hayvanin etlerinin 3te 1ini fakirlere, 3te 1ini akraba ve komsulariniza 3te 1ini de ailenize ayiriniz denmektedir. yani etin dagitilmasi da kurban ibadetinin bir geregidir. ayrica 100.000lerce hayvan zaten kesiliyor. ha 3 4 aya yayilarak kesilmis, ha 3 gunde kesilmis bir farki yok bence. duzgun kosullarda kesilmemesi ayri bir konu. o bizim halkimizin egitimsizliginden kaynakli

Kurban bayramında 1 günde kesilen hayvan memlekette 1 yılda kesilmiyor.Burada amaç açları doyurmak değil kurban vermek.Üstelik dağıtılan etlerin ne kadarı gerçekten fakire gidiyor.Kim gerçekten eteleri sokak sokak dolaşıp fakirlere dağıtıyor.Mahalledeki bir-iki fakirin evi etle dolup taşıyor diğerleri yine aç kalmaya devam.O etle evi dolanda yılın geri kalanı yine muhtaç.Madem amaç fakire et yedirmnekse o zaman ver hayvanın parasını kendi ne isterse onu alsın.

Burada böyle mantık yürütemezsiniz.Din bir tabudur.Ve akıl yürütmeden uygulamak durumundasınız.Dini konularda sakın aklınızı kullanmaya çalışmayın...

Arkadaşlar o gerçek dediğiniz hikayede de İbrahim oğlunu fakire fukaraya dağıtmak için mi kesmek üzereydi?

(bkz: silence of death)
wpc.556e.edgecastcdn.net

yapabilirsen aşağıda ki süper olur;
www.google.com.tr

@vizdilva, bunu pek açıklayamam ne olduğunu sanıyorum ama aklımda olsun.
@sealth, aha bu güzelmiş. denemek lazım.

@cosmicstring doğrudur, bunun bir de havayolu firmasında geçen bir bölümü vardı?

bölümü değil o direk ayrı bi dizi. fly with me gibi bişi olması lazım.

o an içimden geçen ''sizin hepinizin amına koyayım, orospu çocukları.'' olur.
espriyi açıklama olayına bence hiç girme. onu yapma. büyük hata :)

beni çok tanımayan kişilerin yanında espri yapmam, suskunca dururum genelde. Çünkü belirttiğiniz gibi mahçup olurum diye düşünüyorum.

Tanıdıklarım beğenmezse espriyi "bu da böyle bi anımdı, zuhauhau" diye birlikte geyik yaptığımız filmlere aktarırım konuyu.

mahsunkul,yok ben hiç açıklamam zaten,açıklayanlar oluyo ama :)

basima geldi de, boktan bi durum, hemen , acilen baska konusya gecmek lazim. yoksa lale gibi kaliyo insan.

espriye gülmedilerse ya espri kötü, ya karşı tarafın espri anlayışı senle örtüşmüyor ya da karşı taraf espriyi anlayamıyor.

yani espriyi yapmadan önce biraz tahmin etmek gerek,

espriyi hiç bir zaman açıklama, o ayrı bir mesele.
açıkladın, yine gülmedilerse çok takmaya gerek yok. susarsın bi daha da onlara espri yapmazsın, mahrum kalsınlar senin esprilerinden

bu durumda olan ben değilim.ama olabilirdim de yani hiç başıma gelmedi şuana kadar.çünkü toplum içinde ben çok çekingenimdir.pek konuşmam.ama yaşayanlar muhakkak vardır.kendimi bianda öyle düşündüm de gerçekten zor olmalı.insanların da tepkisini merak ettim bi sorayım dedim :)

bilmiyorum bana komik gelmişti...diye bitirirseniz belki buna gülerler:))

espriyi açıklamaya kalkmak 'sıçıp üzerine sıvama' safhasını gözümde canlandırır her zaman. o yüzden eğer böyle bir şey ile karşılaşırsam ufaktan içime kapanır yapacağım espirinin .. diye söylenirim.

fıkrasına gülünmeyen adam vol 1564867465 olarak hayatına devam edersin yapcak bişi yok.

karşımdaki dünyanın en kötü espri yapan adamı olsa bile nezaketten gülerim. millet ne gıcık a.k. kimse kendinden ödün vermiyo, empati sıfır.

esprimi anlamayıp bir de öyle tavırlara giriyolarsa 'laf sokmuşum da anlayamamışlar'a yatarım, bu sefer suratları asılır.

kendime kahkahalarla gülerim.
günlük hayattaki klişe deneyimler listesine bir çek daha.

çok mal bir espri oldu sanırım :D falan der gene şakaya vururum

genelde hep gülünür. komik adamım çünkü :) gülmeyen anlamamıştır zaten! veya anlayacak kapasitede değildir.

toplu tasımayı bilmiyorum da belli baslı merkezi yerlerden kamil koçun servisleri götürüyor zaten.

acentalardan kalkan servislerle gidebilirsin toplu taşıma ile uğraşmadan

herhangi bir yazıhanesine gidersen saatte bir servisler kalkıyor oraya.

servis iyidir. ama gec kalmissaniz, maslaktan 15 lira falan tutuyordu taksi en son. 10-15dk'ya gidiyorsunuz trafigin durumuna gore.

göktürk otobüsleri geçiyor oradan. 4 levent 48L, mecidiyeköy 48, topkapıdan 48A kalkıyor...

olur da google maps uzerinden bulmak isterseniz yeri surasi:

plus.google.com

eger yakinda kamil koc yazihanesi yoksa varanin alibeykoy tesisi de kamilkocunkiyle yanyana oldugu icun eger varan in sehir ici servisine binerseniz de ulasabilirsiniz. sahir ici serviste hic sormuyorlar bilet falan, en azindan ben simdiye kadar gormedim.

akpde sevilecek herhangi bir şey olduğunu düşünmüyorum şahsen, ama çoğu sözlükçünün akp'ye bok atmasının sebebi din. akp dindar olduğundan değil,şakirtlerin tek karakteristiğinin dindarlık olmaması gibi.

sevilmezdi.
insanların dini duyguları üzerinden politika yaptıkları için sevilmiyorlar doğru ama sadece bu değil.
eğitimden ekonomiye 10 senede yapılan her sey Türkiye'yi geri götürdü.
normal vatandaş olarak herhangi bir konuda hakkını arama şansın yok.üstüne dayak yiyorsun bi de.
eskiden de sorunlar vardı ama akp ile dibine vurduk.

ayrıca chp baslıgını da okuyun.onların da sevilmediğini görürsünüz,iki elleriyle bi taraflarını doğrultamayan beceriksiz bir muhalefet oldugu için.

olay icraatla alakalı yani.

+1 demek istiyorum tüm yazılanlara. ha bir de değiller, cevap olsun diye bu.

iki gram rahatlamaya izin verilmiyor, hemen bir uzmanını bul havası herkeste. hoş değil.

Laf olsun torba dolsun

bi psikologa, psikiyatriste git

çok boş şey soranlar var.
bizim insanımız doktora gitmez, her şeyi işinin ehlinden daha iyi bilir.
sonra kulaktan dolma bilgileri uygulayıp daha kötü olduğunda doktorlar kötü olur.

buraya yazan insanların çoğu da ülkenin çoğu gibi kafası çalışmayan, sorgulamayan, cahil ve boş insanlar.

kendimizi kandırmayalım, öyle ahım şahım bir ülke değiliz.

insanlar 'depresyonda mıyım' diye soruyor, 'ilaç kullanayım mı' diyor, millet de temkinli davranıyor. yoksa şu kız bana şöyle davrandı, oda arkadaşım şöyle biri deyince adamakıllı tavsiye de veriliyor.

bim bam bom çok şükür dostlar benimde artık bir sevdiğim var:)

tam aradığın gibi değil ama www.youtube.com

teninle konuşmak <3
www.youtube.com

ibrahim erkal, sevin gönül
bence arabesk değil:)
www.youtube.com

sıkıntı.
kırışık paralara bile sıkıntı çıkartıyorlar.

Banka şubesine bu banknotu 5 dolara değiştirmelerini teklif ederseniz, muhtemelen kabul ederler. Parayı koklatınca çehreleri değişiyor çünkü.

yalniz bu para baya eski, antika falan islerinde okutabilirsin, atmamani oneririm.
buradan gorebilirsin ne kadar eski oldugunu
en.wikipedia.org

edit: ilk serilerdenmis lan, yirttin panpa!

bu parayı abd merkez bankasına yollayıp yerine yenisini alabilirsin.bildigim kadarıyla abd parasına ne olursa olsun buna yanmakta dahil sahip çıkan tek ülke. iş yerine çıkan yangında kasanın içinde sıcaktan kömürleşen paraları bile ödeyen bir ülke abd. yani para yandı hadi geçmiş olsun dememek lazım eğer o paranın gerçekten var olduğunu ve gerçek olduğunu kanıtlarsan kanıtldığın miktarı ödüyor. senin elinde kanlı canlı para var muhtemeldir ki bu para yı yollarsan postayla karşılığında sana pay çek gelir. abd de öyle oluyor zira.

ayrı para 1993 basımı yani bir değeri yok.

@jemjum parayı bulduğum yerde bir kaç tane daha yabancı para vardı. bizim peder antikacıysa demek ki:) ben biraz daha araştırayım...

bence de.
tamam cesaret işi biraz ama dünya da bu işi yapmak isteyecek binlerce cesaretli adam da vardır yani.

daha önce yapanların hayatını kaybettikleri, sırf bu atlayış için 5 aydır hazırlandığını, redbull'u arkasına alacak profesyonel yetkinliği hesaba katarsak; binlerce cesaretli adamın 30 katlı binadan atlamasıyla 30 km'den atlamasının aynı şey olduğunu ve bu adamın büyük bir şey başardığını söyleyebiliriz.

@vizdilva
daha önce bu denemeyi yapıp, hayatını kaybedenler kimler?
ayrıca o kişiler bu teçhizat ve bu çapta bir ekip ile mi yapmışlar?

felix'in yaptığı çok uç birşey " hadi wingsuit flying yapayım " desen bulursun yerini gidersin yaparsın , ama uzaydan bilmem kac K ft'den atlamak istesen...

@
reidexogo

bulup yapmak degil ki, mir e giden her adami izlemiyoruz, ha diyince uzay istasyonuna giden insanlar da degiliz.

benim bahsettigim sanildigi kadar tehlikeli olmamasi bu isin.yani en azindan astronotlardaki durumlardan daha güvenli hatta belki formula 1 deki yariscilarin hayatindan da daha az riske giriyo bu atlayista.

@serabetan
wingsuit flying'de bir kuş misali ucuyorsun vs. ama tam hatırlamıyorum en son 126k ft'de idi o yukseklikten bırakmıştı kendini serbest düşüşte 4:18 olarak ölçülmüştü sanırım , o yükseklikten atlayarak 4küsür dk serbest düşüş yapmak kalp ister , düşüş hızı 1000km/h geçtiğinde nefes alışverişi. (www.youtube.com 2:30)

serabatan'a katılıyorum. ben de çok abartılı bulmadım nedir yani.

lafın yanlış yunluş anlayıp cevap veriyorsunuz. "o yükseklikten wingsuit ile hede hödö" diye. demiyoruz ki lan çıkıp o yükseklikten daltaşak atlasın diye. bütün skydiver'lar uçaktan kafasında vbisiklet kaskından hallice bir kask ve yüzme gözlüğünden hallica bir gözlükle atlıyor. herif astronot kıyafeti giymiş. üstünde hayati fonksiyonlarını ölçen cihazlar. en ufak bir şey ters gittiğinde açılacak otomatik paraşütler.

adam diyor ki öteki dalyarak kayalıklardan kafasında bi tane kaskla atlayıp kayalara bir karış mesafe kalacak şekilde uçuyor, bi takılsa beyni, bağırsağı her tarafı dağılır, o daha heyecanlı. ki bence de öyle. bu herif çıkmış astronot kıyafetiyle yüksekten paraşütle atlıyor. nefes alışverişiymiş. gören de zanneder dışarıdan alıyor nefesi. tüpü müpü yok mu onun içinde? basınç dengeleyici zamazingoları falan?

1000 km/s hıza çıkmış. ee arkadaş? kendi mi çıkmış. düşüyor lan adam. onlarca astronot yerçekiminin tersine doğru o hıza çıkıyor roketle. adamın ekstra tek yaptığı belki kendini kuvvetlendirmek, cesaretlendirmek. yani herhangi bir skydiver'ın, hele wingsuit ile kayalara kafalama dalan bir diver'ın yapamayacağı iş değil.

display port?

yok, hiç yok hem de. hep kötü anılarım var benim.

İyi olsun, kötü olsun demiyorum. Yani "highlight" derler ya, öyle anlar, ya da öyle insanlar. Yok, alakası yok bende. Neden böyle? Keşke olsaydı.

bir yiyecek var, şeker gibi ama kartanesi ve/veya yıldız formunda. kayseri istasyon caddesinde var olduğuna inandığım (ama benden başka kimsenin varlığını anımsamadığı bir diğer fenomen) asker/polis kantininde satılıyordu.

var, çok fazla olmasa da var.

var, hem öyle biri, hem de öyle bissürü anım var. hey gidi günler...

edit: @Adram3lekh_

doğru demişin, benimkiler mesela tam ölürken gözümün önüne gelecek cinsten. hatırlattın yahu, içim acıdı.

Ya elbette küçük şeyler var ama ben önemli şeylerden, ne bileyim mesela ölürken göz önünden geçecek şeylerden bahsediyorum.

cino diye portakallı bi' çikolata vardı. ona bayılırdım. bazen şehirlerarası mola tesislerinde falan da görüyorum. görünce kutusuyla alıyorum. affetmem.

dağa mantar, alıç, haşhaş (göbek derlerdi bizim orada) toplamaya kalabalık arkadaş grubuyla gittiğim zamanlar.

sert futbol topuna ilk falso vermeyi öğrendiğim an.

bi' de kör hasan'ın torunu merve'ye çok aşıktım. hatta ilk platonik aşkım. köye sadece yazın gelirlerdi. kumral, yeşil gözlü, minyon tipli, kedi canlı bi' şeydi. görünce içim kıpı kıpır olurdu. bu hissiyata ilk "aşk" demeye başladığın anlar. sonra ne yapıp edip durumu platonikten reele getirmiştim. geçenlerde de 7610'umla bir kına gecesinde zoom yaparak çektiğim korsan görüntüleri buldum bi' tane cd'de. görüntüler tost makinesiyle çekilmiş gibi. ama o an kafamda an be an olduğu için, pikselleri yorumlayabiliyorum. şimdi n'apıyor acaba lan? evlenmiştir kesin. vay anasını.

Benim de kreşte Ece diye bir kız vardı sevdiğim. Yüz vermezdi bana hatta hatırlıyorum bir 23 Nisan'da biz polis üniformaları giymiş, geçite katılmıştık. Bununla yanındaki (sadece o andan hatırladığım geri kalan kreş hayatım boyunca neredeydi bilemediğim) oğlanla tabancaları aynıydı beni dışlamışlardı. Çok kızmıştım babama o tabancayı aldı diye. Neyse işte bu kız vardı, bir ara gitti, sonra tekrar geldi ziyarete felan. Ben normalde oyun saatinde cebime oyuncak doldurur uyku saatinde yorganın altında oynardım. Bir gün yanımdaki beşikte yatıyordu, gözetmen kalktı gitti, dedim fırsat bu fırsat ve kızı dudağından öptüm. Hiçbir şey olmadı, sonra yattım uyudum herhalde.

Var tabi, bakkal kokuları, kreşin kokusu, aşçının suratı, ağzına kadar somun ekmek parçalarıyla doldurduğum mercimek çorbaları, babaannemin içli köfteleri (hatta bir kere ben evdeyken televizyon çekimi yapmışlardı onun için), hayal gücümü şimdi bile zorlayan hayali oyunlarım... Lojmanlarda karşıda oturan özürlü genç, ona taş atarlardı hep. Şehrin delileri, deli kazım, mersedes kadir. Yan taraftaki yaşlı amca, ne zaman top kaçsa patlatırdı... Falan filan.

Ama asıl dikkat çekmek istediğim nokta şu: Çocukluğunuz boyunca ya da çocukluğunuzdan itibaren yanınızda olmuş bir kız ya da erkek, dost ya da sevgili. Ya da aranızın çok iyi olduğu babanız. Ben hiç böyle bir şey yaşamadım. Eksikliğini hissediyorum. Hem de çok.

bilmiyorum. kesinlikle, bahsettiğin şekilde hatıralarım var. ama ne olduğunu, kimin olduğunu kesinlikle hatırlamıyorum. uyanınca unutulan bir rüya gibi. ve sanırım hayattaki tek arayışım da böyle bir şey. (1. perde sonu)

bide, dedemi dünyalara değişmem.

"otobüste ayakta gitmek" tek başına bir endişe oluşturmaz. bu durumu korkunç hale getiren sebeplerin ne olduğunu bulmalısın. oturan yolcuların karşısında ayakta durmaktan mı, ayaktayken komik gözüktüğünden mi, tutunacak yerlerin hijyenik koşulları taşımadığına inanmaktan mı, olası bir frende yuvarlanmaktan mı vs.. tam olarak endişenin kaynağı nedir söyler misin?

ooof bende de var bu ya... o yuzden hep ilk duraktan binerim.

valla ben bazen tam tersine ayakta gitmeyi daha çok seviyorum. ama o tutacaklara tutunarak olan tarzda değil, köşeye dayanarak falan. daha rahat geliyor bana bilmiyorum.

ayakta gitmek sorun değil de balık istifi olup ter kokusu çekmek çok fena.

evet, daha güne başlamadan yorulmaktır toplu taşımada ayakta gitmek ve bunu daha binmeden düşünmek.
bazen, keşke atım olsaydı da atla gitseydim diyorum gideceğim yere.

@dayrise enterprises endişenin kaynağı,yolcular/hijyen değil. yorgunluk. dört elin olsa dört yerden tutunsan yine kolların, ayakların, belin yerinden çıkıyor. değil fren, azıcık kasiste bile feleğin şaşıyor. halbuki koltukta oturup etrafı seyretmek, telefonla uğraşmak, arkana yaslanmak başka:)

bunca yıldır metrobüs, metro kullanıyorum daha ayakta gidenini görmedim. genelde ikiye ayrılır oturanlar ve demirlere asılanlar

4.bp.blogspot.com

galeri.uludagsozluk.com

yaparken hafızası yerindeyse zamanında kötü bir çocukmuş. ama yazık la suçlamayın.

suçu işlerken akli melekeleri yerindeyse suçludur tabii ki.

hafızasını kaybetse de kişi aynı kişi.

Suçluluk konusunda birçok görüş var. Bu arkadaş tamamına göre suçlu kabul ediliyor.

Bir kaza geçirip hem hafızasını kaybetse, hem kişiliği değişse belki.

suçlu.
suçu işlemiş sonuçta.

tabiki suçlu.
neden suçsuz olsunki?

hiç suçlu olanın öldüğünü, yeninin suçsuz olduğunu düşünen yok mu? yani farazi olarak elbette yoksa çıkıp bu adam suçsuz bunu bırakın demeyeceğim.

adamın sadece hafızası gidiyor. yeni bir adam gelmiyor ki. o zaman her suçlu hafızamı kaybettim ayağına yatarak cezadan sıyrılabilir. olmaz öyle şey, tabii ki suçlu.

not: buralarda cevap verenlere tik atmayanı pek sevmeyiz biz. :)

Ama onu suça iten tüm motivasyonlar silindi. Çocukluğundaki bir olay mı dersin, tutku mu dersin, suç işlemenin cazibesi mi dersin her şey.

isterse hangi tür bir yaratık olduğunu bile unutsun, suçludur. en nihayetinde hafızasını kaybetmeyen adam bile az çok bir şeyleri unutabiliyor. veya alkollü/bilinçsiz olabiliyor. ceza gerekçesi 'sen suç işledin ve bunu unuttun' değil. 'sen bunu işleyip sonra unutacak bir noktaya geldin'. unut ya da unutma. ne de olsa suçun tanımı, işlenene kadardır. suç gerçekleştikten sonra istersen peygamberlik indirilsin.

O yeni arkadaşı kucaklamayan, sevmeyen, okşamayan toplum suçlu aslında :) Eğer kalemi daha kırılmadıysa siz yine de salmayın onu ) yeterli indirimi gerekirse yaparız ... yok "biz hemen karar vermek istemiyoruz" derseniz atın yedikule zindanlarına o tatil yaparken biz tartışalım

@Essah: Çok güzel muamelem var diyor yollıyım istersen. Essahtan bak.

istediği kadar motivasyonları silinsin. cezanın amacı sadece ıslah etmek değildir, aynı zamanda adaletinin sağlanması ve kamu vicdanının rahatlatılmasıdır. ancak eğer kişi hafızasını değil de temyiz kudretini kaybetmişse (akli bir hastalık gibi) suç yine sabit olunur, ceza verilir ama cezasını akıl hastanesinde tedavi görmek gibi alternatif şekillerde çeker.

Suçluluğu sabittir. Ceza alıp alaması ise "cezalandırmanın tanımı" ile ilgili birşey. Hapishaneler verilen suçun cezalandırılacağı yerler midir yoksa suçluların bir daha suç işlememeleri için "tedavi" edileceği mekanlar mıdır? Eğer hapis bir ceza ise suç sabit olduğu için cezalandırılmalıdır ama hapis bireyi topluma geri kazandırmaya yönelik bir "terapi" ise o zaman birey istenen sonuca kendi ulaştığı için cezalandırırlmamalıdır.

once bi pc bul

192.168.2.1 -> enter

sifre kismina admin admin yaz. admin bos gec enter yap bi dene bakalim tek tek hepsini. ttnet ise ttnet admin olabilir sifre. modeme girince gorursun neymis sifresi

son çare modeme reset at. arkadan iğne sok. baştan yapılandır.

ağa bağlan çıkıyorsa sen daha ağa bağlı değilsin ki o zaman

windows 7 mi? resete falan gerek yok, ağ ve paylaşım merkezine girin, soldan kablosuz ağları yönete tıklayın. listeden ağınızı bulun. güvenlik sekmesinde karakterleri göster derseniz gösterir.

sağ altta, bilgisayarın gördüğü ağların listesi var ya, oradan bağlandığınız ağa sağ tık-özellikler. güvenlik sekmesinde ***** şeklinde şifre vardır. karakterleri gösteri seçin, şifre görünecektir.

dershaneye gidiyordum. buna ek olarak:

5-6 sene kadar önce coğrafya için fem yayınları konu anlatımlı kitaptan çalışmıştım. sanırım oldukça faydası oldu.

yine aynı dönemde matematik-1 için maltepe yayınları konu anlatımının ve her konu sonunda 1 adet çözümlü testin yer aldığı kitaptan çalıştım. bunun da katkısı oldu ama tek başına yeterli değil.

geometri için tümay yayınları konu anlatımlı geometri kitabını çalışmıştım ama soruları çok zor gelmişti. konuları o kitaptan çalıştım ve soru çözmek için pi yayınları geometri çözümlü soru bankası kitabını kullandım. epey faydası oldu diye düşünüyorum.

edebiyat ve mat-2 bölümleri için tavsiyede bulunmayayım çünkü tavsiye edilebilecek kadar kaliteli olduğunu sanmıyorum.

ayrıca emin ol en iyi yol bu şekilde bireysel olarak kitaplardan sıkı şekilde çalışmak.

kolaylıklar dilerim.

tm'de 7 ayda 350 binden 10-20 bin aralığına çıkmıştım final soru bankaları + edam yayınlarının lys ve ygs dergileri ile. matematikten bahsediyorum. türkçe için yine final ve beraberinde sağdan soldan bulduğum kitapları kullandım. coğrafya ve tarih için kitabı bırak derste put gibi oturup konuşmadan dinle teste gerek bile kalmaz dinlemeden yapamazsın öncelikle. ben yorgunluktan evde günde 1-2 saat anca çalışıyordum ama derste put gibi dinliyordum. derste adam gibi dinlemeyip evde günd 3 saat çalışan adam vardı bişi olmadı.

edit: baştan savma olmuş. edam dediğim şeyler direk soru kalıplarını ve çözümlerini formülleri sana sunar kitaptan önce ona bakarak çözersin sonra bakmadan özüyorsun zaten başarılı bir yöntem. ben başladığımda R ne Z ne bilmiyordum sonuna doğru türeve yeni formüller bulmaya kasıyordum. türkçe için yine edam kullanırsan 40 net garanti diyebilirim bir 5 soruluk eksiği olabilir hani her senenin süprizi oluyor ya. ama yine de çok sağlam. kitap kitap diye tutturmuştum ben de en başında ama olay başkaymış yukarıda bahsettiğim üzere.

bazen sınavda sorulara bakınca bir süre 'bu ne lan' çekersin ya, işte ben bu krizi ygs ve lys'de büyük oranda atlattım. son 5 yılın sınav sorularını, zamanın sınav kuralları ve sürelerine göre ve yıl sırasıyla çözdüm. girdiğim yıl, önceki yıllarla hemen hemen aynıydı. dersane kitapları genelde rekabet için uçup kaçarlar. bu yüzden ösym mantığını çoğu zaman kaçırırlar.

buraya kadarki strateji soru mantığıyla ilgiliydi. bilgi ve tecrübeyi tamamen kendi deneyimlerinle bulman lazım. mesela bir kitap çok kaliteli sorular, veya çok güzel anlatımlara sahip olabilir. ama sevmedin mi kullanmak istemezsin. dandik de olsa, zorlayıcı olmasa da, keyif aldığın ve kendini geliştirdiğini hissettiğin kaynakları seç.

bir 10dk götürür www.youtube.com biraz karamsar

bu kulakların duyduğu en güzel müziklerden biri:
www.youtube.com

ya dünyadan çok oldu, türkiş bir şeyler yok mu? "çeçen kızı" buldum mesela. bir de bu tarihin arka odası'nda çalan bir şey vardı. onun adını biliyor musunuz?

www.youtube.com

www.youtube.com

calexico'dan accordian waltz'o koydum zati.

Tabii ki yann tiersen müzikleri
www.youtube.com

pavane, gürol ağırbaş'ın türk çalgılarıyla yaptığı versiyonu var.
www.youtube.com

bir kaç nikahta dinledim ve ortam, ses tesisatı güzelse, insanın tüylerini gerçekten diken diken yapıyor, şahane bir ihtişamı var bu şarkının..
melih kibar'ı alnından ellerinden öpme sebebi...

www.youtube.com

aynı duyguları, benzer durumlarda ben de hissediyorum. bir keresinde şaşı bir amca görüp gözlerimin yaşardığı olmuştu. açıkçası, 2-3 gün bu atmosferde takılmak beni de eli kolu bağlı gibi hissettiriyor. ama obsesyona meyilli olduğum için fazla üzerinde durmamaya çalışıyorum. benden aciz durumdaki insanlara karşı vicdanımı rahatlatacak kadar iyi şeyleri başardığımı söyleyemem ama, iyi kötü benim de kendime göre bir ahlak anlayışımın olması ve benim bu doğrultuda yürüyor olmam aşırı derecede üzülmemi engelliyor diyebilirim.

dünyada kötü adamlar ve merhametsizler var mı, bilemem. ama bazı insanlar kötülük ve merhametsizliği huy edinmiş olabiliyor. ama bahsettiğimiz aciz insanlardan tutun da, kötülüğüyle tanıdığımız şeytani ruhlu kimselere kadar her bir insan; merhameti de zalimliği de, bir damla da olsa kalplerinde barındırırlar.

var.

Acıyarak, üzülerek, karşındaki insanı daha çok incitirsin.

gaddarlık etmenin hak olmaması gibi, acımak da hak değildir.
acımak kendini bir başka boyutta üstün veya herhangi bir şeyin sahibi görmektir. buradaki bir şey güç, para, sevgi, seks, imkan, vb. olabilir. acımak bir kıyaslamayı gerektirir. kendinle kıyaslamayı. kendininkini başkasınınkiyle kıyaslamayı.

hayatta karşılaştığımız problemleri aşabilecek ya da yıkabilecek kişiler biziz. herkes kendi hayatı için düşünse ve bir şeyler yapsa daha anlamlı olabilir.
başkalarının hayatları, başkalarının koşul ve seçimlerini getirir.
başkasının hayatına acımak, o hayatın koşul ve seçimlerine saygısızlıktır bir anlamda. acırken yapılan kıyaslama iyilik, merhamet, doğruluk veya erdemlilik göstergesi değildir. aksine kötülüğün tohumunun buradan filizlenme ihtimali çok daha yüksektir.

youtube a leyla ile mecnun göndermeleri yazınca 3 4 tane video çıkıyor hepsinin de açıklaması var

benim hatırladığım kadarıyla ismet özel, sezai karakoç, yahya kemal'den alıntılar olmuştu. ayrıca yavuz'un sevgilisine okuduğu kitaplar vardı, onların zaten kapakları görülüyordu.

mesela, filmlerden birine atıf yapılıyor. filmi izlemeyen adam için iş zor. dizi yayınlandıktan sonra bilenler 'şu filme bir göz atın' diyebilir.

neşet ertaş'ın ölümünden bir gün önce de neşet baba'ya gönderme vardı:

"ben adam kaçıracak olsam zaten neşet ertaş'ı kaçırırım. zaten kaçırmama da gerek kalmaz. kalender adam. rica edersin, gelir, o çalar sen söylersin..." gibi birşeylerdi...

Profesyonel doktor yardımı al, ezbere ilac alınmaz, özellikle antidepresan.

evvelen bir uzman doktordan yardım almanızın daha doğru olduğunu söyleyeyim.

anti depresan ilaçlarla ilgili: farklı türlerde antidepresan ilaçlar olmakla birlikte bahsettiğin şikayetler için yazılabilecek ilaçlardan ssri tipini ben de kullandım. ssri, serotonin hormonunun geri alımını baskılayarak vücutta dolaşımını sağlar. sanıldığı gibi mutluluk hormonu üretimini artırmaz. ama geri alım sisteminin baskılanması doğal değil dersen, haklısın. kullanımının sana faydası; önemsiz endişelerle uğraşmanı engeller. ani duygu değişimleri yaşamanı engeller, bu da vurdumduymazlık gibi görünür. ama şikayetlerini ortadan kaldırmaya yardımcı olur.

uyku ilaçlarından da tranko buskas, zestat ve ketya (seroquel) kullandım. t.b. uykuyla doğrudan alakalı değil, zestat ise uyku için etkili bir ilaç ketya ise nispeten daha ağır bir ilaç ve yarım saat içinde olduğun yere sızdıran bir ilaç. bunların hepsini tek tek sözlükte araştırabilirsin. not: zestat ve ketya kilo aldırır.

4-5 günlük bi sorun için antidepresan kullanılmaz. depresyondaysan, obsesif kompulsifsen, anksiyete bozukluğun vs. varsa ve doktor gerekli görürse antidepresan kullanırsın. örneğin ben nefes darlığı şikayetiyle gittim doktora, lustral verdi ve sorunum düzeldi. nokta atışı yaptı yani doktor. ama ben kendim deneseydim, prozac, nervium gibi bi antidepresanla başlayabilirdim ve hiç yararını görmeyebilir, hatta bir de zararını görebilirdim. o yüzden bu tavsiyeyi bir psikiatristten almalısın. ama tavsiyem, önce bir psikoloğa gözükmen olacaktır. o zaten gerekli görürse psikiatriste yönlendirir.

sabah aynaya gülümseyerek bak 1-2 dk. kendini seyret öyle. daha sonra da sahip olduğun her şey için şükret. istersen tanrıya, istersen aynaya, istersen gece lambana şükret. ama şükret. inançlı olmandan falan bahsetmiyorum burada, yanlış anlaşılmasın.

daha sonra da "ben yapamadım, o yaptı" psikolojisinden çıkman gerekiyor. aslında sen hayalini başaramadın, ama çizmek istediğin yolda yürüyen başka birisi var ve ona bakıp belki de bu yolda yürümek istemediğini fark edeceksin. belki de onun deneyimlerinden yararlanacaksın. belki çok daha güzel bir yol çizeceksin kendine. insan kaybettiğinde çok şey kazanır aslında. sen kazandıklarına yoğunlaş biraz.

dip not: eğer tedavi için değil de ağrı kesici havasında günü kurtarmalık bir şeyler arıyorsan passiflora at bi tane. melisa çayı da güzeldir. yeşil çaylar da beni rahatlatıyor.

antidepresan kullanmak için bu anlattığınız semptomların daha ağırlarının öyle 4-5 gün değil en az 2 hafta devam etmesi gerekir.

arkadaşlar bu arada 20-25 saniyede bir yutkunuyorum ya :/ buda başka bir dert bugün gittim doktora uyku ilacı verdi ama yutkunmama sıkıntıdan dedi bende yarın başka bir doktora gidecem psikiyatriyede gittim direk ilaç yazdı psikoloğa gidecem ben

yok bir koliye koyup çöpün kenarına bırakıyor mahalleli

153 vardı hayvan ambulansı masraflarını hayvan severler karşılıyor. hala varsa.

153 ibb beyaz masa olarak geçiyor, türkiye geneli yok sanırım?

teorik olarak 153ten hayvan ambulansı çağrılabiliyor ama zaten bi tane olan ambulansa da sadece mesai saatleri içerisinde ulaşılabiliyor olduğu için, akşam ya da gece kaza geçiren hayvanlara sktr çekiliyor.

morena de mi corazon?

danke schön!

desperado
"ayy ayy yaa
ayy ayyy yamooo"

"kulaklıktaki sağ/sol hoparlör" de diyebilirsiniz.

her iki kulaklık da sonuçta birbirine göre bir eklenti-ek parça değil, birbirini bütünleyici parçalar. ha biri olmadan diğeri de kullanılabilir elbet ama sonuçta amaca hizmetleri aynı kaynaktan. sağ-sol kulaklık demek abes değil elbette, ama kulaklık denince akla gelen de iki kulağımız olduğu müddetçe hem sağ hem de sol kulaklığı kapsar. "kulaklıklar" kulağımı tırmaladığı gibi bildiğim yabancı dillerde de karşılığı çoğul değil zaten.

sol kanal - sağ kanal diye de geçer aslında ya da left - rigt vs.
ikinci kulaklığı takmak şu durum ( encrypted-tbn0.gstatic.com )dışında yanlış kullanım olacaktır.

bence zıtlık, iki kulak sahibi olmamızda. şöyle ki, şans eseri bu cihaza türkçe isim takıp 'kulaklık' demişiz. ayakkabı gibi, ama ayakkabıda 'sağ teki' 'sol teki' diyoruz. tabi kulaklık daha yeni tanıdığımız bir şey olduğundan, basitçe 'kulaklık' demişiz. ayaklarkabı demediğimiz gibi, kulaklarlık da dememişiz doğal olarak ve sağ-sol elemanları da düşünmemişiz.

eğer farklı yerdeki mail'lerinizi pop3 ile gmail'e yönlendirdiyseniz hali hazırda, bir de outlook için yeniden o hesabınızı yönlendirmeniz gerekmez. sadece gmail'i outlook'a yönlendirin yeter.

poplar zaten anlık iletim yapmıyor, bu yüzden aracı hesap kullanmak yerine direkt yönlendirme yapmanız daha iyi olur.

paü de aynı şekilde outlook sitesine yönlendiriyor, ama pop kullanımına izin vermiyor. ben de okul mailinden tüm mailleri otomatik gmail'e yönlendirme talimatı ayarladım, gmail'den de '[email protected]' olarak mail gönder sistemi kurdum. işimi görüyor.

serin şu an. yağmurlu baya.

www.ntvhava.com

aslında çok serin değil, yağmurlu ve bulutlu ama.

yağmurlu. bu hafta full yağmurlu olacakmış. ama sıcak.

eyüp tarafında fena yağmur varmış bugün

Ne yazık ki tasarım hatası ya da öküzlüğü nedeniyle böyle olabiliyor. Fanın bulunduğu kısmı delerek hava çıkışını iyileştirmeniz gerekebilir. Soğutucu kullanabilirsiniz. Bunlar çözüm olmazsa fan değiştirilebilir. Hiçbiri olmazsa cihazı elden çıkarmanız gerekir eğer dayanamıyorsanız.

biraz risk alıp antivirüsü iptal edebilirsiniz, ara ara tarama yaptırırsınız. benim trendmicro full sürüm kapalıyken alet 5-10 derece daha soğuk. ayrıca termal macun meselesi de var, bakmak lazım.

Termal macun eskimiş. Daha yeni değiştirdiyseniz de yanlış uygulamışsınızdır.

programı kaldırıp tekrar yükleyin. veya menüde fabrika ayarları benzeri bir seçenek olmalı.

wesago.blogspot.com

duatepe parkı akincimehmet44.blogspot.com
ayrıca; sarayburnu sahil ve gülhane civarı turu, anadolu yakasında maltepe-kartal sahil (gündüz güneşli havada). ayrıca gece için ortaköy-beşiktaş sahil ve balat civarındaki ağa kapısı. ama mutlaka görmen gereken yer, tabi ki galata kulesi'nden istanbul manzarası. bunun ötesi yoktur bana göre.

tamamına erdirmek

intaç etmek
tekmillemek

ifa etmek

Bitirmek

okullar yığılma olmasın diye bölümleri farklı günlerde alırlar. yani sonuç sayfasındaki tarih geçerlidir.

www.ydy.deu.edu.tr

unutarak yediysen bozulmaz. devam edersin. yanlışlıkla olduysa mesela abdest alırken boğazına su kaçtıysa falan gibi. orucun bozulur ama 61 gün değil 1 gün kaza tutman gerekir.

oruçlu olduğunu bir an için unutup yediysen, bozulmaz. hatta allah'ın bir ikramı gibi görülür. ama oruçlu olduğunu aklından çıkarmadığın halde, yanlışlıkla ve istemeden (ağzını yıkarken su yutmak gibi) yiyip içersen orucun bozulur ama sadece 1 gün kaza edersin. ama mesela bir yemeği kokluyordun, birden boş bulunup bir kaşık aldın; bu ilk örneğe girer.

bozulmaz.
Adam allah var mi diye sormamis fakat. Biri de gelmis aklinca dalga geciyor.

www.dinimizislam.com

öncelikle cevabı moderatör-proof yapmak açısından soruya cevap:
oruç inanış temelli bir olay olması sebebiyle zaten "bu işin gerçeği nedir" sorusundan muaftır, yani soru yanlış. elli bin tane yorum var, herkes kafasına göre yorum yapabiliyor ve herhangi biri diğerinden daha "gerçek" değil çünkü deney/kanıt yapılabilen bir olay değil.

allah yokmuş beyler dağılalım ehehe mehehe diyen arkadaşa cevap:
oğlum adam dağdan inip de "beyler son ulaşan bilgilere göre artık domuz yemek yasaklandı, işte senede bir ay gündüz yemek yok, bir de 5 vakit namaza duruyoruz" deyince inanıyorsunuz ama. alla allaa. adam resmen denk getire getire kural bulmuş, sonra çık işin içinden çıkabilirsen.

Kıssadan hisse:
***
Peygamber efendimiz, mestleri üzerine mesh edince, (Ya Resulallah, [ayakları yıkamayı] unuttunuz galiba dediler. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

(Hayır, ben unutmadım, Rabbim böyle yapmamı emretti.) [Ebu Davud]
***

rabbe gel, ayak yıkama yönergesi yolluyor wireless olarak.
tehehehe

edit: silmesenize olm cevapları, biz de yeni bir perspektif sunuyoruz ortaya?

Kuran'da "Azılı Kafirleri öldürün" der..herhalde..tam emin değilim.

Eziyet ile, sırf müslüman oldu diye acı çeke çeke öldürülenleri öldürün der..
yoksa islam hoşgörü dini..
insanların karakterleri ile islam'ı bağdaştırmayın.
Ayrıca benim bildiğim "bir kaç yahudi aile vardı"
onların kitaplarında son peygamberin geleceği yazılıydı.
sırf bu yüzden gelip, iman edeneler vardı.
onlar olmasın?

kuranda kafirleri öldürün yazması eline kılıcı alıp icraata başla demek değil. tevbe suresinde bir tür 'ultimatom'dan bahsediliyor. yani din kavramı hiç olmasa zaten savaş yapılacak bir duruma çok benziyor. yani komşun müslüman değilse git öldür, değil. hem diğer dinleri desen neyse de, yahudiler dünyanın nerelerinde yaşıyor biliyorsunuz.

Cervantes olmaz diyorsan galatasaray universitesine bir goz at. Almanca icin gitmistim f/p 10 uzerinden 10

www.estudia.com.tr

Gayet güzeldir, faydalıdır.

galatasaray üniversitesi'nin kursları fena değil diyorlar. iki hoca varmış ama birisi iyiyken öteki yaramazmış.

birebir tanıdığım ispanyolca hocası var. bana da öğreten kendisidir. mesajla ulaşırsan yardımcı olabilirim.