Benim de kreşte Ece diye bir kız vardı sevdiğim. Yüz vermezdi bana hatta hatırlıyorum bir 23 Nisan'da biz polis üniformaları giymiş, geçite katılmıştık. Bununla yanındaki (sadece o andan hatırladığım geri kalan kreş hayatım boyunca neredeydi bilemediğim) oğlanla tabancaları aynıydı beni dışlamışlardı. Çok kızmıştım babama o tabancayı aldı diye. Neyse işte bu kız vardı, bir ara gitti, sonra tekrar geldi ziyarete felan. Ben normalde oyun saatinde cebime oyuncak doldurur uyku saatinde yorganın altında oynardım. Bir gün yanımdaki beşikte yatıyordu, gözetmen kalktı gitti, dedim fırsat bu fırsat ve kızı dudağından öptüm. Hiçbir şey olmadı, sonra yattım uyudum herhalde.
Var tabi, bakkal kokuları, kreşin kokusu, aşçının suratı, ağzına kadar somun ekmek parçalarıyla doldurduğum mercimek çorbaları, babaannemin içli köfteleri (hatta bir kere ben evdeyken televizyon çekimi yapmışlardı onun için), hayal gücümü şimdi bile zorlayan hayali oyunlarım... Lojmanlarda karşıda oturan özürlü genç, ona taş atarlardı hep. Şehrin delileri, deli kazım, mersedes kadir. Yan taraftaki yaşlı amca, ne zaman top kaçsa patlatırdı... Falan filan.
Ama asıl dikkat çekmek istediğim nokta şu: Çocukluğunuz boyunca ya da çocukluğunuzdan itibaren yanınızda olmuş bir kız ya da erkek, dost ya da sevgili. Ya da aranızın çok iyi olduğu babanız. Ben hiç böyle bir şey yaşamadım. Eksikliğini hissediyorum. Hem de çok.
0